EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'GAZZE'YE ÖZGÜRLÜK FİLOSU': KORSANLIK VE SONRASI

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS!
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal May 18, 2010 12:02 am    Mesaj konusu: 'GAZZE'YE ÖZGÜRLÜK FİLOSU': KORSANLIK VE SONRASI Alıntıyla Cevap Gönder

"Gerçek bir Büyük Doğu projesi içinde İsrail diye bir devlete yer yoktur"
Salih MİRZABEYOĞLU (*)



İHH'nin GAZZE'ye yardimı vesilesiyle söyleyeyim:

Gerçek bir Büyük Doğu projesi içinde, İSRAİL diye bir devlete yer yoktur. Kendi iç oluşumunu tamamlama süreciyle beraber, hedef ve stratejik esasi bu olmasi gereken bir politikaya ve gereklerine inaniyoruz: Bu sadece bir güç yetip yetmeme meselesi değil, gücün yetmese de her türlü taktiğin ve bükülüşlerin kendisine göre yapilmasi gerekenini gösteren bir anlayiştir; Ortadoğu'ya âit politikalari, günübirlik ve rastgele tâyin etmeye karşidir.

GAZZE'ye gemiyle yardim götüren kardeşlerimiz, İslâm dünyasinda uyanan heyecanla, belli belirsiz olsa da sözkonusu hedef etrafinda birliği göstermiştir.

Ortadoğu'da, birbirine düşman ve çekişme içinde olan devletlerin her birinin, doğrudan veya dolayli İsrail ile ilişkilerini geliştirme çabalarina mukabil, halkin hissiyati ters yönde gelişiyor; bu hissiyatin tek bir devlet hâlinde gerçekleşmesi için duaci ve duanin icrada aranmasi gerektiğine inananiz.

Şehidlerimize rahmet diliyorum ve hepsini selâmliyorum; (..)

* ÖLÜM ODASI- B YEDİ'dem

"Hiçbir egemen ülke buna izin veremezdi"
Murad Salih

“Gazze'ye Özgürlük Filosu’nu TSK Havadan ve Denizden Korumalıdır” başlıklı yazımızda şunları söyledik:

[Bu sivil deniz seferi hedefine başarıyla ulaşırsa, İsrail topsuz tüfeksiz olarak ilk mağlubiyetini alacak...

Gazze limanı gazzenin nefes borusu haline gelecek...

Bunu İsrail de biliyor...

Bu yüzden de filonun hedefine ulaşmaması için elinden gelen bütün engellemeleri yapacaktır...

İsrail’in devlet değil bir terör örgütü gibi davrandığını hem ulusal hem de uluslarası hukuk kurallarını çok rahatlıkla ihlal edebildiğini herkes biliyor...

İsrail sivil ticaret gemilerinden oluşan bu filoya denizden, havadan ve karadan her türlü taciz ve saldırıyı yapacaktır...

Bunu bu filoyu oluşturanlar da bu oluşuma gönüllü olarak katılanlar da biliyor...

Biliyorlar ve muhtemel bütün tehlikeleri göze alarak Gazze’ye gidiyorlar...

Bu bir kahramanlık mıdır?

Evet...

Bu tam olarak kahramanlıktır...

Bu kahramanlar saygı ve sevgiyle selamlanmalı...

Bu yeter mi?

Elbette yetmez...

Türkiye’nin Akdeniz’de geniş bir kıyı bandı ve karasuları vardır...

Bu Filoda Türk bandralı gemiler, bu gemilerde yüzlerce Türk vatandaşı ve Türk vatandaşlarını gazzeli kardeşlerine gönderdiği binlerce ton insanî yardım malzemesi vardır...

Yani hem TC vatandaşlarının can güvenlikleri, hem Türk bandralı gemilerin güvenliği hem bu gemşlerdeki TC vatandaşlarına ait malların güvenliği İsrail’in çok açık tehdidi altındayken...
AKP hükûmeti neyi bekliyor?

Niçin TSK’ya Akdeniz’in karasularımız ve uluslarası sularında bu filonun korunması görevini vermiyor?] (1)

Bunları söylerken “ben dememiş miydim”, “ben demiştim ki” gibi kibir dolu övünmelere açık kapı bırakmak gibi iğrenç bir niyetin sahibi değildik...

Tehlike göstere göstere geliyordu...

Bunu o organizasyonu yapan ve organizasyona katılan kahramanlar da biliyordu...

“İki güzellikten biri” diyorlardı...

“Ya bu alçak amborgoyu kırarız ya da bu uğurda can veririz öbür dünyaya alnımız ak gideriz...” diye de ekliyorlardı...

İsrail de bir terör örgütü ağzıyla ve tıynetine uygun olarak her türlü insanîliği ve insanlığını yitirmememiş bu insanları imha edilmesi gereken bir düşman olarak gördüğünü açıkça söylüyordu...

Gidenler haklıydı ve kalbimiz gönlümüz onlarla beraberdi...

Eli boş geri dönme ihtimalini yakarak binmişlerdi gemiye...

Ya siyonist çetenin bu alçak amborgasu kıracaklar veya ya şehid Ya da gazi olacaklardı...

Gerisi malûm...

İsrailli eli kanlı korsanlar silahsız ve sivil gemilere alçakça saldırdılar ve tam bir katliam yaptılar...

[Burnumuzu dibindeki İsrai’ tehdidine karşı kendi insanlarını ve ticaret gemilerini Akdeniz’in ulusal ve uluslaarası sularında havadan vedenizden korumak için TSK’yı ne zaman harekete gçirecek?
Gemilerimiz batırıldıktan ve yüzlerce vatandaşımız öldürüldükten sonra mı?]
(2)

Diye sormuştuk o yazı da ya...

Onu bile yapamadılar...

Bu yazı insanlarımızın ve gemilerimizin Akdeniz’in uluslararası sularında gaddarca bir korsanlık saldırına maruz kalmasından yaklaşık 10 saat sonra kaleme alınmaya başladı...

Saldırı canlı yayın halinde bütün dünyadan canlı yayında izlenmesine rağmen...

“Kınıyoruz... Şiddetle kınıyoruz... Çok şiddetle kınıyoruz... Çok ağır kınıyoruz... çok çok ağır kınıyoruz..” gibi hiçbir anlamı ve caydırucılığı olmayan acizlik belirtilerinden başka bir ses çıkmıyor TC tarafından...

Başbakan nerede?

Şili’de...

Dışişleri Bakanı?

O da O’nun yanında...

Genel Kurmay Başkanı?

Mısır’da İsrail işbirlkçieriyle görüşüyor...

Millet meydanları doldurmuş: “Ankara uyuma şehidine sahip çık” diye slogan atıyor...

Saldırıdan 10 saat sonra Bülent Arınç lütfedip basının önüne çıkıyor...

Gemilerin akıbeti nedir?

- Bilinmiyor...

Ölenler ve yaralananların sayısı ve kimlikleri?

- Bilinmiyor...

Yaralıları getirmek için ambulans uçaklar yollandı mı?

- Yok...

Gaspedilmiş gemilerini kurtamak için donanmayı Akdenize çıkardın mı?

- Yok..

Akdenizden İsrail’e kadar olan uluslarasıhava sahasında uçaklarını 24 saat devriye uçuşuna yolladın mı?

- Yok...

Türkiye’nin karasularını ve hava sahasını bütün israil deniz ve hava araçlarına kapattın mı?

- Yok...

Peki Akdeniz’in uluslarası sularında kendi insan ve gemilerine karşı gerçekleştirilen bu vahşi korsan saldırısını yapanlar ve onları yönetip yönlendiren teröristler için millî mahkemelerinden tutuklama kararı çıkarttın mı?

- Yok...

Bu siyonist çete ile yaptığın bütün gizli açık antlaşmaları iptal ettin mi?

- Yok...

Peki devlet olarak, hükûmet olarak, ordu olarak n’aptınız birader?

- İşte elçimizi görüşmelerde bulunmak için geri çağırdık...

Eee?

- İki futbol karşılaşmasını, üç askeri tatbikatı iptal ettik...

Başka?

- ?

Afferim size...

İsrail bu yaptıklarınızdan acayip tırsmış ve yaptığına yapacağına pişman olmuştur... Başka birşey yapmanıza gerek yok, sıkmayın canınızı... Yakında salya sümük Ankara’ya gelip “ben ettim sen etme ağam” diye yalvar yakar olur ayaklarınıza kapanırlırlar gari...

Siz huzur içinde bekleyin...

Elinizden geleni yapmışşsınız nasıl olsa daha n’apacanız ki...

İşte devlet dediğin, hükûmet dediğin, ordu dediğin olursa bu kadar olur...

“Türkiye sizinle gu rur du yu yor!”

Başlıktaki söz mü?

Onu kafanıza takmayın ya...

İsrailli çetenin liderlerinden biri yaptıkları vahşî korsanlığı meşrulaştırmak için söylüyor:

"Hiçbir egemen ülke buna izin veremezdi" (3)diyor...

Yazının sonunda Ankaradaki zevata değil ama okuyucuya küçük bir not:

TC’nin nelere izin verdiğini neleri sineye çektiğini bir film şeridi gibi gözünüzün önüne getirin ve şu soruyu kendize sorun;

TC gerçekten "egemen" bir devlet midir?

Dipnotlar:
1- Murad Salih, "Gazze'ye Özgürlük Filosu"nu TSK Havadan ve Denizden Korumalıdır, http://www.millibirlikruhu.blogspot.com/
2- Agy.
3- İsrail Dışişleri Bakanı Yardımcısı Danny Ayalon: "Bu yasaldır, abluka yasaldır. Bu gemilerin yasadışı olarak Gazze'ye geçişlerine izin vermek binlerce kişinin ölümüne neden olan bölgeye geçmelerine neden olacaktı. Sürekli yapılan çağrılardan sonra onlara ablukanın kaldırılmayacağını söyledik ama ne yazık ki organizatörler bu çağrılara kulak asmadılar. Barışçıl yoldan bu olayın kapanmasını sağlamadılar. Hiçbir egemen ülke buna izin vermez."


http://www.millibirlikruhu.blogspot.com/

Konu ile ilgili bir video izlemek için:
http://www.dailymotion.com/video/xdjqxp_ysrail-ancak-bu-dilden-anlar_sport

"Gazze'ye Özgürlük Filosu"nu TSK Havadan ve Denizden Korumalıdır

Murad Salih

''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı'nın Filistin'e ilaç, tıbbî malzeme, çimento, demir, çocuk bahçeleri gibi insanî yardım malzemesi taşıyacak 2 gemiye eşlik edecek ''Mavi Marmara'' adlı yolcu gemisi, İstanbul'dan İstanbulluların dualarıyla yola çıktı.

Bu gemilere İngiltere ve Yunanistan’dan katılacak 7 gemi ile birlikte toplam 9 gemilik yardım filosu Antalya'dan Gazzeye doğru yola çıkacak...

İsrail’in Mısır’ın de desteğiyle Gazze’yi açık hava hapishanesine çeviren kuşatması ve insanlıkdışı ambargosu karşısında bugüne kadar geliştirilmiş en etkili ve en kapsamlı eylem gerçekleştiriliyor...

Bu insanî amaçlı sivil deniz harekâtında bir çok ülkeden, bir çok din ve mezhepten, bir çok siyasî görüşten yüzlerce sivil toplum kuruluşu ve aktivist/eylemci katılıyor...

Bu arslan yürekli insanları ve kuruluşları (Başta İHH) olmak üzere can u gönülden tebrik ediyorum...

Bu sivil deniz seferi hedefine başarıyla ulaşırsa, İsrail topsuz tüfeksiz olarak ilk mağlubiyetini alacak...

Gazze limanı gazzenin nefes borusu haline gelecek...

Bunu İsrail de biliyor...

Bu yüzden de Filonun hedefine ulaşmaması için elinden gelen bütün engellemeleri yapacaktır...

İsrail’in devlet değil bir terör örgütü gibi davrandığını, hem ulusal hem de uluslarası hukuk kurallarını çok rahatlıkla ihlâl edebildiğini herkes biliyor...

İsrail sivil ticaret gemilerinden oluşan bu filoya denizden, havadan ve karadan her türlü taciz ve saldırıyı yapacaktır...

Bunu, bu filoyu oluşturanlar da, bu oluşuma gönüllü olarak katılanlar da biliyor...

Biliyorlar ve muhtemel bütün tehlikeleri göze alarak Gazze’ye gidiyorlar...

Bu bir kahramanlık mıdır?

Evet...

Bu tam olarak kahramanlıktır...

Bu kahramanlar saygı ve sevgiyle selamlanmalı...

Bu yeter mi?

Elbette yetmez...

Türkiye’nin Akdeniz’de geniş bir kıyı bandı ve karasuları vardır...

Bu Filoda Türk bandralı gemiler, bu gemilerde yüzlerce Türk vatandaşı ve Türk vatandaşlarının Gazzeli kardeşlerine gönderdiği binlerce ton insanî yardım malzemesi de bulunmaktadır...

Yani hem TC vatandaşlarının can güvenlikleri, hem Türk bandralı gemilerin güvenliği hem bu gemilerdeki TC vatandaşlarına ait malların güvenliği İsrail’in çok açık tehdidi altındayken...

AKP hükûmeti neyi bekliyor?

Niçin TSK’ya Akdeniz’in karasularımız ve uluslarası sularında bu filonun korunması görevini vermiyor?

AB-D emperyalizminin ticaret gemilerini bu emperyalizm tarafından talan edilmiş bir ülkenin çocukları olan Somalili deniz akıncılarından korumak için okyanuslara savaş gemisi yollayan AKP hükûmeti...

Burnumuzun dibindeki İsrail tehdidine karşı kendi insanlarını ve ticaret gemilerini Akdeniz’in ulusal ve uluslaarası sularında havadan ve denizden korumak için TSK’yı ne zaman harekete gçirecek?

Gemilerimiz batırıldıktan ve yüzlerce vatandaşımız öldürüldükten sonra mı?

İsrail’in saldırgan niyetlerine en caydırıcı “one minute”nin ancak böyle yapılabileceğini sayın Ahmet Davudoğlu hoca herhalde biliyordur...

Öyleyse AKP tarafından halâ niçin bir çıt bile çıkmıyor?

Kaynak: http://millibirlikruhu.blogspot.com/

Maliye, Mavi Marmara tazminatlarını "Sebepsiz zenginleşme" ve "IHH, İsrail saldırısını öngörmeliydi" diye ödemiyor



"Para her aileye mutlaka ödenmek zorundadır"

İsrail’in Mavi Marmara’da ölen Türkiye vatandaşlarına ödenmek üzere verdiği 20 milyon dolar mahkemeye taşındı. Ailelerin açtığı davada karşı tarafta yer alan Maliye Bakanlığı, ‘davacıların sebepsiz zenginleşmesi’ diyerek davanın reddini istedi.Maliye Bakanlığı'nın mahkemeye göderdiği dilekçede "İHH'nın İsrail devleti ile Gazze arasındaki sorunların herkesçe bilinmesi nedeniyle böyle bir saldırıya maruz kalınabileceği öngörülmek surumundadır" ifadeleri kullanıldı.

Açıklama, CHP Milletvekili İbrahim Özdiş’ten geldi. Meclis’te basın toplantısı düzenleyen Özdiş, İsrail ile yapılan sözleşmeyi hatırlattı, sözleşme gereği yakınlarını kaybeden 10 aileye ödenmek üzere hükümet hesabına 1 Ekim 2016 tarihinde 20 milyon dolar yatırıldığını söyledi. Ancak geçen sürede ailelere ödeme yapılmadı. Özdiş, ödeme yapmayan bakanlığın ailelere mahkeme yolunu gösterdiğini belirterek şunları söyledi:

“Ailelerce açılan davalarda, davalı olarak hükümeti temsilen Maliye Bakanlığı taraf olmuş ve maalesef ya davacıların sebepsiz zenginleşmesinden bahsederek ya da tamamı ile davanın reddini isteyerek skandal bir yaklaşım sergileyebilmiştir. Oysa her aileye ödenecek miktar bellidir ve 2 milyon dolara karşılık gelmektedir. Para her aileye mutlaka ödenmek zorundadır.”

Biz anlaştık, siz uğraşın

Bu durumda idarenin takdir yetkisi bulunmadığını, idare hukukundaki ‘bağlı yetki kuralı’ gereğince bu ödemenin yapılması gerektiğini söyleyen Özdiş şöyle devam etti:

“Hükümeti temsilen eski davalarda dahili davalı olan ya da yeni davalara davalı olarak cevap veren Maliye Bakanlığı, enteresan bir şekilde sanki ortada bir anlaşma yokmuş ve hesaplarına, muhataplarına ödenmek üzere tazminat parası havale edilmemiş, sıradan bir tazminat davasına cevap verir gibi davanın reddine hüküm kılınmasını isteyebilmektedir. Yani adeta ‘Biz anlaştık, paraları aldık ama siz gidin uğraşın’ demişlerdir.”
T24

Mavi Marmara davasında savcı "Dava düşürülsün" deyince salon karıştı, dava ertelendi
03.12.2016



İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi heyeti, Mavi Marmara'ya saldırı davasını, 'sloganlar atıldığı, gerginlik yaşandığı ve bu şartlar altında sağlıklı bir yargılama yapılamayacağı' gerekçesiyle 9 Aralık'a erteledi.

Mavi Marmara gemisine, Akdeniz'in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin, aralarında dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi'nin de yer aldığı 4 sanığın yargılandığı dava, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'nın 'davanın düşmesi' talebinde bulunmasının ardından müşteki ve izleyicilerin tepkileri nedeniyle ertelendi.
İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmada, mütalaasını açıklayan İstanbul Cumhuriyet Savcısı Hüseyin Arslan'ın, mahkemeye ulaşan, "Türkiye ile İsrail Arasında Tazminata İlişkin Usul Anlaşması" gereği davanın düşürülmesi talebinde bulunmasına müşteki ve müşteki avukatlarınca itiraz edildi.

'ANLAŞMAYLA HAK HÜRRİYETİ YOK SAYILIYOR'

Söz alan müşteki avukatlarından Selçuk Kar, anlaşma maddelerinin incelenmesi halinde, verilen tazminatın himmet tazminatı olmadığı, bir lütuf tazminatı olduğunun, yok sayılması gerektiğinin anlaşılacağını belirtti.

Avukatlardan Kaya Kartal ise, anlaşmanın bir af niteliği taşıdığını öne sürerek, "Af niteliğinde olursa bu davayı düşürebilir. Bu nedenle mahkemenizin bu anlaşmayı iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürmesini istiyoruz. Bu anlaşmayla hak arama hürriyeti ihlal edilmektedir. Yaşam hakkı, işkence görmeme hakkı gibi temel insan hakları normlarını çiğneyen bu anlaşmanın yok sayılarak davaya devam edilmesini istiyoruz" ifadesini kullandı.
Avukatların taleplerini değerlendiren mahkeme heyeti, anlaşmanın TBMM’de kabul edilerek yürürlüğe girdiğine dikkati çekerek, anlaşmanın iptal istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne götürülmesi talebini reddetti.

Ara verilmesinin ardından öğleden sonra tekrar başlayan duruşmada söz alan Cumhuriyet Savcısı Arslan, "davanın düşmesi" yönündeki talebini yeniledi. Müşteki avukatları da savcılık talebine karşılık söz alarak talebin reddedilmesini istedi. Bazı müşteki avukatları, davada taleplerinin yerine getirilmediği gerekçesiyle reddi hakim talebinde de bulundu.

ÇEVİK KUVVET EKİPLERİ DURUŞMA SALONUNA GİRDİ

Mavi Marmara'da yaşamını yitirenlerin yakınları, İsrail'le yapılan anlaşmaya tepkili
Mahkeme heyeti, reddi hakim talebini, "davayı uzatma amaçlı olduğu" gerekçesiyle reddetti. Bu karara, müşteki ve duruşma salonunda bulunan izleyiciler tarafından tepki gösterildi. Mavi Marmara gemisinde yaşamını yitiren Çetin Topçuoğlu'nun eşi müşteki Çiğdem Topçuoğlu, bu sırada baygınlık geçirdi.

Diğer müşteki ve izleyicilerin de, "Kahrolsun İsrail" ve "Mavi Marmara onurumuzdur" şeklinde sloganlar atarak, mahkeme heyetine tepki göstermesi üzerine heyet duruşmaya bir süre ara verdi.

SALONDA TEKBİR VE SLOGAN SESLERİ

'Mavi Marmara onurumuzdur' sloganı atanlar, İsrail ve ABD bayrağı yaktı
Tekbir de getiren izleyicilerin slogan atmaya devam etmesi üzerine duruşma salonuna, çevik kuvvet ekipleri girerek, önlem aldı. Bu arada çağrılan bir ambulansla fenalaşan müşteki Topçuoğlu, hastaneye götürüldü.

Müşteki ve izleyicilere seslenen kimi müşteki avukatları, herkesin sakin olması gerektiğini belirterek, mahkeme heyetiyle görüştüklerini bildirdi. İzleyicilerin sakinleşmesinin ardından salona gelen heyet, "duruşmanın sabah 10.30'da başladığı, yaklaşık 12 saat sürdüğü, sloganlar atıldığı ve gerginlik yaşandığı, bu şartlar altında sağlıklı bir duruşma yapılamayacağı" gerekçesiyle duruşmayı 9 Aralık'a ertelediğini bildirdi
Kaynak: Sputnik

Mavi Marmara Davası'nda Dört eski İsrailli komutan için yakalama kararı
26 MAYIS 2014



BBCT'nin haberine göre; Mavi Marmara Davası'nda, Davayı gören İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi, bu kişiler hakkında yakalama kararı verdi.Dört yıl önce Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskın ile ilgili davada, dönemin üst düzey dört İsrailli komutanı hakkında "kırmızı bülten" çıkarılması istendi.

Haklarında yakalama kararı çıkarılanlar; dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Aşkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, Hava Kuvvetleri Komutanı Avişay Levi ve Askeri İstihbarat Servisi Başkanı

Amos Yadlin

Davanın altıncı duruşmasında avukatların taleplerine ilişkin ara kararlarını açıklayan mahkeme yakalama kararına gerekçe olarak, eski İsrailli komutanların "kasten insan öldürmeye azmettirmek" ile suçlanmalarını gösterdi.
haber93

Asla teslim olmayın!
İsmail YAŞA
ismailyasa@yahoo.com

Evet...

Sözün bittiği anlardayız.

“İki güzellikten biri” diyordu, dün El-Cezire kamerasına konuşan bir bayan aktivist...

“Ya şehadet ya da Gazze’ye ulaşmak...”

O gemilerde canım-ciğerim kardeşlerim, dostlarım, arkadaşlarım ve çok sevdiğim ağabeylerim var.

Kadın, çocuk, yaşlı insanlar var.Mübarek bir yoldalar.

Allah yardımcıları olsun.

Zor bir görevdeler.

Bunu söylemek orada olmayan birinin belki hakkı değil fakat yine de söyleyeceğim.

Özgürlük Filosu’nda bulunan kardeşlerime sesleniyorum:

Asla teslim olmayın.

Gücünüz yettiğince direnin.

Binler, onbinler, yüzbinler sizin göstereceğiniz direnişe göre hareket edecek; bunu sakın aklınızdan çıkarmayın.

O gemiler, o yardımlar size emanet...

Hepsinden öte tüm dünyanın gözü sizin üzerinizde...

Az önce El-Cezire’nin ana haber bülteninde İsrail Dışişleri Bakanlığı sözcüsü konuşuyordu.

“Bize meydan okudular” dedi.

Ve meydan okudu oldukça kibirli ve alaylı bir tavırla...

“Göreceğiz bakalım ne olacak...”

Sizler Gazze’ye uygulanan haksız ve insanlık dışı ambargoya dikkat çekmek için, insani bir görev için yola çıktınız.

İşgalci, uluslararası hukuku hiçe sayarak alışılmış tavrıyla gemilere el koymaya ve bunu da bir gövde gösterisine dönüştürmeye hazırlanıyor.

Buna izin vermeyin.

(..)

Birkaç cümle de Türk Hükümeti’ne ve Dışişleri Bakanlığı’na söylemek istiyorum.

O gemiler Türk bayrağı taşıyor.

Ve o gemilerde Türkiye Cumhuriyeti vatandaşları var.

Uluslararası sularda Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarını korsanlardan koruyamayacak isek, yuh olsun bize...

O gemideki Türk vatandaşları Türkiye’nin namusudur.

Koyun gibi sürülüp götürülmesine izin mi vereceksiniz?

Ne anlamı kalacak o zaman “one minute”ün...

Asıl bugün güçlü bir “one minute” deme zamanı...

O gemilerin rotası ve yükü belli...

Yasalara aykırı hiçbir iş yapmıyorlar.

Buna rağmen Türkiye onlara müdahaleye izin verirse...

Bu Türk askerinin başına çuval geçirilmesinden çok daha büyük bir hakaret olacaktır.

31 Mayıs 2010 habertraf

Gazze gemisine destansı uğurlama

''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı'nın Filistin'e ilaç, tıbbi malzeme, çimento, demir, çocuk bahçeleri gibi insani yardım malzemesi taşıyacak 2 gemiye eşlik edecek ''Mavi Marmara'' adlı yolcu gemisi, İstanbul'dan yola çıktı.

Türkiye ile Filistin bayraklı geminin Sarayburnu İskelesi'nden uğurlanması dolayısıyla düzenlenen törende konuşan İHH İnsani Yardım Vakfı Başkanı Bülent Yıldırım, çok kutlu bir sefere çıkacaklarını belirterek, Türkiye'deki her kesimin Allah adına, Filistin adına aynı hedef ve bilinci ortaya koyarak büyük bir birliktelik örneği gösterdiğini söyledi.

Almanya'da Hitler'in Yahudiler için esir kampı kurduğuna işaret eden Yıldırım, ''Şimdi de Gazze'de siyonistler Hitler'in yaptığını yaparak esir kampı oluşturdular ve sessiz bir soykırım yapıyor'' dedi.

Yıldırım, Gazze'ye gidecek gemilerde sadece insani yardım malzemelerinin olacağını belirterek, ''Bu gemilerde bir çakı bile olmayacak. Bu gemiler, tamamen insani yardım malzemeleri taşıyacak. İsrail, bu gemiyi vurmaya kalkarsa insanlığı vuracaktır'' şeklinde konuştu.

Bu gemiye binen herkesin her türlü bedeli göze aldığını bildiren Yıldırım, İsrail'in kendilerini durdurma gibi bir haklarının olmadığını anlattı.

Yıldırım, İsrail'in engellemesine karşı uygulayacak A, B ve C planlarının olduğunu dile getirerek, ''Bu üç plan da 'İçeri gireceğiz' olacaktır. Bundan başka bir şey söz konusu olamaz. İsrail, artık istese de istemese de ambargo delinecektir. İnsanlık vicdanı artık bu ambargoyu kaldıramıyor'' dedi.

-ÖNCE ANTALYA, ARDINDAN DA GAZZE-

Kudüs'teki Mescid-i Aksa temsilcisi ve İslami Hareket Genel Başkanı Raid Salah da Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bir konuşmasında ''Kudüs'ün geleceği, İstanbul'un geleceğidir'' şeklinde bir açıklamada bulunduğunu belirterek, şunları kaydetti:

''Biz de diyoruz ki İstanbul'un geleceği, Kudüs'ün geleceğidir. İstanbul'un geleceği, Şam'ın, Kahire'nin ve bütün Müslümanların geleceğidir. Bütün İslam dünyasının geleceğidir. Dünya bugün buradaki kalabalığı görecektir. Gazze halkı, hiç ümitsizliğe kapılmasın. Görüyoruz ki Türkiye anneleri Gazzeli annelerin, Türkiye çocukları Gazzeli çocukların, Türk halkı Gazze halkının yanında ve birliktedir.''

''Mavi Marmara'' yolcu gemisi, yardım malzemelerini taşıyacak 2 gemiyle buluşmak üzere Sarayburnu'ndan Antalya'ya doğru hareket etti. İçinde yolcuların ve tıbbi malzemelerin bulunduğu gemi, Filistin ve Türk bayrağı taşıyan teknelerdeki vatandaşlar tarafından uğurlandı.

-TOPLAM 9 GEMİLİK İNSANİ YARDIM-

İHH İnsani Yardım Vakfı ve Free Gazze gibi uluslararası insani yardım kuruluşları, 2006 yılından beri İsrail tarafından ambargo altında tutulan Filistin halkına yardım etmek için gemilerle yardım çalışması başlattı. Yardım filosunda Türkiye'den 3, İngiltere'den 2, Kuveyt, Cezayir, Yunanistan ve İrlanda'dan da birer olmak üzere toplam 9 gemi bulunacak. ''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' olarak isimlendirilen kampanyaya yaklaşık 50 ülke ve binlerce sivil toplum kuruluşu ve aktivist destek
veriyor. Şimdiye kadar Filistin'e yapılan en büyük yardım organizasyonu olarak dikkat çeken hareket kapsamında yola çıkan gemideki toplam 10 bin tondan oluşacak yardım malzemeleri arasında ilaç, tıbbi malzeme, çimento, demir, prefabrik evler ve çocuk oyunları gibi malzemeler bulunuyor.

Türkiye'den hareket eden gemiler, Antalya'da buluşacak ve bu gemiler 25 Mayıs'ta Antalya'dan ayrılarak uluslararası açık sularda Avrupa'dan gelen diğer gemilerle buluşacak ve Gazze'ye doğru yol alacak.

22 Mayıs 2010 - HABERTARAF

'GAZZE'YE ÖZGÜRLÜK FİLOSU' YOLA ÇIKTI

17 Mayıs 2010

İHH İnsani Yardım Vakfının da bulunduğu Avrupa'nın çeşitli ülkelerinden yardım kuruluşları, Gazze'ye İsrail ambargosunu denizden delmek için harekete geçti.

"Gazze'ye Özgürlük Filosu" adlı girişimle 4 kargo ve 5 yolcu gemisi hazırlayan insani yardım kuruluşları, 5 bin tondan fazla yardım malzemesini, aralarında milletvekilleri, gazeteciler ve sanatçıların bulunduğu 600 kişiyle birlikte Gazze'ye ulaştıracak.

Brüksel'de basın toplantısı düzenleyen Gazze'ye İnsani Yardım İçin Avrupa Girişimi Başkanı Arafat Şükri, herhangi bir doğal felakette mahsur kalan birkaç insan için helikopter, uçak ve gemilerini seferber eden Batılı ülkelerin Gazze'de ambargo altında en temel ihtiyaç maddelerinden bile yoksun olarak hayatlarını idame ettirmeye çalışan ve "insan yapımı felaketle boğuşan" bir buçuk milyon insan için hiçbir şey yapmamasının "modern zamanların en büyük ikiyüzlülüğü" olduğunu söyledi.

İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren bir gemiyi geçen yıl Haziran ayında batırarak içindekileri tutukladığını hatırlatan Şükri, İsrail yönetimini "bu tür zalimce eylemlerden caydırmak için" her kesimden daha büyük bir kalabalıkla ve daha çok insani yardımla ambargoyu delme kararı aldıklarını anlattı.

Şükri, İsrail'in tüm engelleme çabalarına rağmen, adını İsrail ordusuna ait bir buldozerin ezdiği Amerikalı barış eylemcisi Rachel Corrie'den alan ilk yardım gemisinin İrlanda'dan hareket ettiğini, Akdeniz'de Türkiye ve Yunanistan'dan kalkacak gemilerle birlikte "dayanışma filosu" oluşturarak Gazze'ye ulaşacağını bildirdi.

-"TEK KORKUM ANNEMİ BİR DAHA GÖREMEMEK"-

"Gazze'ye Özgürlük Filosu" için İsveç'te yardım kampanyası düzenleyen İsrail doğumlu Yahudi sanatçı Dror Feiler, "Gazze'de yaşanan dramı bildiğimiz halde tepki vermeyerek insanlık onurumuzu kaybediyoruz. Gazze'deki insanlara yardım ederken kendi insanlık onurumuzu da kurtaracağız" dedi.

Feiler, yaptığı açıklamada, İsrail yönetiminin Gazze halkını "yaşa dışı ve toplu cezalandırma" yönteminin ve buna destek olan ya da ses çıkarmayan ülkelerin uluslararası hukuku ihlal ettiğini söyledi.

Dror Feiler, "İş konuşmaya gelince AB çok başarılı. Bazı Avrupalı bakanlar Gazze'deki dramı yerinde görüyor ve insanlığa karşı işlediği suçlar nedeniyle İsrail'i kınıyorlar. Döndüklerinde hiçbir şey yapmıyorlar. Doğruyu konuşuyorlar, ama icraatları sorunlu. İnsanlığa karşı suç işleyen İsrail'i Ekonomik İşbirliği ve Kalkınma Örgütü (OECD) üyesi yaparak ödüllendiriyorlar. Hükümetler bir şey yapmıyorsa bizim elimizden geleni yapmamız lazım" diye konuştu.

Yaşadığı ülke İsveç'te halkın çoğunluğunun İsrail'in saldırgan politikalarına karşı olduğunu, fakat hükümetin buna uygun politikalar izlemediğini kaydeden Feiler, yeni kampanyalarla İsveç hükümeti üzerindeki baskıyı artıracaklarını ifade etti.

Avrupa'daki Yahudilerin büyük çoğunluğunu "İsrail'in apartheid (ayrımcı) politikalarını gözü kapalı desteklemek" ile suçlayan Feiler, "Bence bu büyük bir hata. Avrupa'daki Yahudiler kendilerini ırkçı ve zalim bir rejimle aynı safta görünmemeli. Böyle bir rejimin uzun vadeli olması mümkün değil" şeklinde konuştu.

Feiler, "Yahudiler geçmişte ayrımcılığa uğradı, yalnız kaldılar, terk edildiler. Şimdi bizim çıkıp 'İsrail Yahudileri temsil etmiyor' diyebilmemiz çok önemli. İsrail maalesef orada yaşayanları temsil ediyor. Avrupalı Yahudiler İsrail'i desteklemek zorunda değil. Biz İsrail hükümeti için oy kullanmadık. İsrail bizim adımıza konuşmasın" dedi.

Gazze'ye insani yardım götürecek filoda kendisinin de olacağını belirten Feiler, "Bence İsrail bizim gemilere saldıracak, bizi durdurmaya çalışacak. Korkum benim İsrail'e girişimi yasaklamaları. Çünkü annem İsrail'de yaşıyor. Eğer gemilerimize baskın düzenleyip beni yakalarlarsa pasaportuma 'İsrail'e giremez' mührü vuracaklardır. Annemi bir daha görememe ihtimali beni korkutsa da bu yolculuktan vazgeçemem. İnsan hakları için mücadeleden vazgeçersek bazılarının diğerlerinden üstün olduğunu kabul etmiş oluruz ve kaybederiz" diye konuştu.

Feiler, annesinin de bu mücadelede kendisine destek verdiğini belirterek, "bazı fanatiklerin çılgınlıklar yaparak" İsrail'de yaşayan yakınlarına zarar vermesinden endişe duyduğunu ifade etti. haber10

İHH’dan beklenen açıklama
26 Mayıs 2010

Filistin’e Yol Açık sloganıyla yola çıkan yüzlerce insan, Kepez Kapalı Spor Salonu’nda toplanmıştı. Geciken gemileri bekleyen Filistin gönüllüleri ve basın mensuplarının beklediği açıklama yapıldı. İsrail’den gelen açıklamalara ise sert cevaplar verildi.

Samet Doğan / ANTALYA

Filistin’e insanı yardım götürmek için çeşitli ülkelerden yola çıkan 9 geminin Antalya’da buluşması bekleniyordu. Yunanistan’dan yola çıkacak gemide çıkan aksaklıklar nedeniyle spor salonunda bekleyen Filistin gönüllüleri, hem İsrail’in son zamanda artırdığı açıklamalara karşı yetkililerden haber gem de gemiler hakkında bilgi bekleniyordu.

İsrailli Milletvekili, Vatikan Piskoposu, İHH genel başkanı Bülent Yıldırım olmak üzere çeşitli ülkelerden gelen yardım kuruluşu yetkilileri basın açıklamasından bulundular. Açıklamada İsrail’e sert mesajlar verildi.

Basın açıklamasında ilk sözü İHH Genel Başkanı Sayın Yıldırım aldı.

Yıldırım şöyle konuştu:

''Gördüğünüz gibi hep birlikte yola çıkıyoruz 2 ay öncesinden hazırlıklarına başladığımız bu önemli organizasyonun son demlerini yaşıyoruz. Bunu açıkladığımızda tüm dünya bunun olabileceğine ihtimal veremedi. Şimdi ise tüm dünya bunu bekliyor. Tekrar ediyorum bu tüm vicdan sahiplerinin yardımını Gazze’ye ulaştıracak bir yardım konvoyudur.

''İsrail askeri bir operasyona hazırlanıyormuş. Gerçekten bu çok komik bir durum. İçerisinde kadın, çocuk ve yaşlıların bulunduğu bir filoya İsrail teçhizatlı savaş gemileriyle saldıracak. Aslında İsrail kendi halkını zor durumda bırakıyor. Biz bu dünyanın tüm insanlığa yetecek kadar büyük olduğuna inanıyoruz. Bu gemide tüm dünyadan insanlar var. Milletvekilleri, aktivistler var.

''Türkiye’den milletvekili almadık. Çünkü bu kez de bu Türk hükümetinin bir organizasyonu deyip baskı yapmaya kalkacaklar. Ama biz buradan yineliyoruz: Bu bir sivil toplum çalışmasıdır. Tüm dünyadan gelen kurumlar bağımsız kurumlardır.

''İsrail özel tutuklama merkezleri kuracağı noktasında açıklama yaptı. İsrail, bir avuç sivil günülüyü muhatap alıyor ve savaş ilan ediyor. Bu İsrail için de kötü bir durum. Şu arkamda bulunan insanlara bir bakın, bunlar da hiç ölümden korkan bir göz var mı!

''Biz şimdiden bu mücadeleyi kazandık. İçinde yardım malzemeleri olan bir avuç yardım için İsrail dünyayı ayağa kaldırıyor. İsrail çok büyük bir hata yapıyor. Kendini çok akıllı sanan İsrail, diyor ki; bu yardımları Kızılay ile gönderin. Ama yine o İsrail 2 yıldır Kızılay’ın yardım malzemelerini de içeri sokmuyordu.

''Biz tüm resmi yolları denedik. Aslında belgeleriyle de iznimiz var. Çok ilginç bir belge var elimizde. Bu belge BM’nin bize verdiği belge, BM bu belgede diyor ki; “Umarız İsrail sizi illegal yollarla engellemez” Aslına bakarsanız İsrail’in içinden de bizimle birlikte olanlar var. Bizim muhatabımız ne Hamas ne de diğer gruplar, bizim muhataplarımız halktır. Biz halk için gidiyoruz.

''Şu önümde bulunan kuşları bir çocuk verdi bize, Gazze’ye gidince borada özgürlüğüne bırakmamız için, işte biz bunlar için gidiyoruz. Biz, özgürlük için gidiyoruz.

''Buradan İsrail’de yaşayan Türk vatandaşlarına sesleniyorum. İsrail’den yana olmayın, özgürlükten yana olun. Arap halkına ise Eğer bugün bize, insanlığa yardım etmeyecekseniz ne zaman yardım edeceksiniz. Hükümetlerinizi zorlayın, açıklamalarda bulunsunlar. Biz bu yapılanlardan artık sıkıldık deyin. Bu zulüm son bulsun deyin.

BİZ İSRAİLLİLERE DE ABLUKA UYGULANSA DELERİZ

''Son olarak İsrail halkını uyarmak istiyorum. Hükümetiniz sizi yalnızlaştırıyor. Bir gün, yakın gelecekte size de abluka uygulanırsa hiç şaşamayın. İşte o zaman size söz veriyoruz, size herhangi bir abluka uygulanacak olursa biz işte o ablukayı da deleceğiz.''

Basın açıklamasında söz alan ikinci isim İsrail Ulusal Demokrasi Partisi Milletvekili, Hâlen Zobi ise, İsrail’e çarpıcı mesajlar gönderdi. Zobi basın mensuplarına şu açıklamalarda bulundu:

DÜNYANIN EN BÜYÜK CEZAEVİ

''Allah’ın selamı üzerinize olsun… Açıkcası bu uluslar arası çalışma geç kaldı denilebilir. Burada öyle bir yerden bahsediyoruz ki; evleri ve okulları yıkılmış, iş yerleri tarumar edilmiş ve evlerinden kovulan insanlardan bahsediyoruz. Gazze dünyanın en büyük cezaevi. Elektriği, suyu olmayan bir buçuk milyon insandan söz ediyoruz. Richard J. Goldstone, bir Yahudidir. Bu insan Filistin’e yapılan zulmü anlatıyor. İsrail bu gemilere izin vermelidir. Aksi takdirde insanlar İsrail’in Gazze etrafına gizli bir sınır çizdiğini düşünecekler.

HAKKIMIZDA HUKUKSAL İŞLEM BAŞLATILDI

''Açıkçası bu konular İsrail’de de tartışılmaya başlanıldı. İsrail halkı sessiz kaldıkça bu işgaller bu zulümler devam edecek. Biz sessiz kalmıyoruz. Bu yüzden bizler İsrail’de hain ilan edildik ve hakkımızda hukuksal işlemler başlatıldı.

''Ben bir Filistinli olarak, Türkleri tebrik ediyor, çalışmalarını takdir ediyorum. Bu konuda bizim kararlılığımız çok önemli. İsrail’e mesaj olarak iletmek istediğim ise artık Filistinlilere karşı tutumu, tüm dünyaya karşı yapılan bir girişim olacaktır.''

DİNİ LİDERLER DE DESTEKLİYOR

Filistin asıllı Vatikan’da yaşayan piskopos Kabuçi toplu basın açıklamasında söz alarak, duygularını dile getirdi. Kabuçi’nin o açıklamaları…

''Ben bir sürgünde yaşayan Gazzeli piskopos olarak 32 yıldır Filistin halkından uzakta yaşıyorum. Bu kadar uzun yıllar sonrasında vatanımı göreceğimin mutluluğunu yaşıyorum. İsrail’e sesleniyorum. Bu işgali durdursunlar. Bu zulümlerden vazgeçsinler. İsrail ne yaparsa yapsın, vatanımıza kavuşma isteğinden asla vazgeçiremeyecektir. Bu taşıdıklarımız insani yardımdan başka bir şey değildir.

''Biz oraya sadece salt bir yardım malzemesi taşımıyoruz. Biz Filistin devleti kurulana kadar orada kalacağız. Biz başkenti Kudüs olan bir Filistin devletini özlüyoruz. Biz sadece oradaki insanların acılarını dindirmek değil, işgali sona erdirmek için gidiyoruz.
habertaraf

İsrail, gemilere operasyona hazırlanıyor
26 Mayıs 2010
Anadolu Haber

İsrail Gazze'ye insani yardım götüren gemileri engelleme planları yapıyor. Gemileri ve yolcuları Aşdod Limanı'na çekmeyin hedefleyen İsrail, Aşdod'da bir tutuklama tesisi kurdu, gemilerin durdurulması operasyonuna da "Gök Rüzgarları" adını verdi

Aralarında Türkiye'den İnsani Yardım Vakfı (İHH))nın Mavi Marmara ve diğer iki gemisinin de yer aldığı, Gazze'ye İsrail ablukasını kırmak için yola çıkan 9 gemi, 800 yolcusu ve taşıdığı 10 bin ton dolayında yardım malzemesiyle Perşembe günü Gazze'ye varma hedefiyle yolculuğunu sürdürüyor.

İsrail ise gemileri engelleme planları yapıyor. İsrail ordusu, diğer güvenlikle ilgili kuruluşlarla birlikte, Gazze yakınlarındaki Aşdod Limanı'na çekilecek gemiler ve yolcuları için hazırlarken, Aşdod'da bir tutuklama tesisi kuruldu, gemilerin durdurulması operasyonuna da "Gök Rüzgarları" adı verildi.

İsrail Dışişleri Bakanlığı da bir açıklama yaparak gemilerin "halka yardımla bir ilgisinin bulunmadığını" öne sürdü. Bakanlık sözcüsü Yigal Palmor, "Gazze'ye zorla girmeye çalışan gemiler oradaki halka yardım etmeyecekler" dedi.

Normal olarak her hafta 15 bin ton yardımın Gazze'ye girdiğini, inşaat malzemesinin de uluslararası örgütlerin gözetiminde girişinin sağlandığını söyleyen sözcü, "Bölgedeki geçiş noktaları zaten gereksinimlerin karşılanmas ı için yeterli. Uluslararası yardım kuruluşları ve Gazze'deki özel girişimciler, gerekli gıda, ilaç ve giyim malzemesinin tümünün İsrail üzerinden ulaştırılmasını sağlıyorlar" diye konuştu.

Gemidekilerin amacının siyasi propaganda olduğunu öne süren sözcü, "Bunu örgütleyenlerin amacı medyatik eylemler değil de gerçekten insani yardım olsaydı, yardım malzemesini doğru kanallardan ulaştırırlardı" diye konuştu.

İsrail Savunma Bakanı Yardımcısı Matan Vilnai de Gazze'de bir insani kriz olmadığını öne sürdü. İsrail'in Gazze'dekiler için gereken türlü gıda ve diğer maddeleri temin ettiğini söyleyen Vilnai, sadece Hamas'ın kullandığı belirli malzemelerin girişini önlediklerini savundu.

Operasyonun adı "Gök Rüzgarları"

Bu arada, İsrail'de yayımlanan Yedioth Ahranot gazetesi, konvoyun Gazze'ye gelmesini ve gemideki eylemcilerle İsrail askerlerinin karşı karşıya kalmasını önlemek için İsrail'in konvoyu ilk aşamada destekleyen bazı ülkelerle müzakereler yaptığını ve bu ülkelerin katılmaktan vazgeçtiğini yazdı.

Gazete, Türkiye'nin ise İsrail'in bu yöndeki önerilerini reddettiğini belirtti. İsrail'in Türkiye'ye, insani yardımları Aşdod Limanı'na gönderip buradan uluslararası yardım örgütleri ve BM kanalıyla İsrail'in gözetiminde Gazze'ye transfer edilmesini önerdiği kaydedilen haberde, İsrail'in önerisinin Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'a iletildiği, Çelikkol'un ise "Türkiye'nin bu konvoy üzerinde bir sorumluluğu bulunmadığını" söylediği kaydedildi.

Yedioth Ahranot'a göre, İsrail donanması yardım gemileri için hazırlıklı. Gemilerin engellenmesi operasyonunu İsrail Deniz Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Eliezer Merom yönetecek. Operasyonun adı da "Gök Rüzgarları" olarak belirlendi.

Haberde, İsrail ordusunun gemilerdeki eylemcilerin İsrail askerleriyle çatışmaya girişeceklerinden ve olayları belgeleyerek İsrail'i zor durumda bırakmaya çalışacaklarından endişelendiği kaydedildi.

Gemiler Deniz Kuvvetlerinin hakimiyetine girmelerinin ardından Aşdod sahiline çekilecekler. Aşdod'da, gemilerdeki eylemciler ve Filistinliler için özel bir tutuklama tesisi kuruldu.

İsrail radyosu da İsrail'in Aşdod Limanı'nda Dışişleri Bakanlığı, İsrail Ordusu, Şabak (İsrail İç Güvenlik Servisi), İçişleri ile İç Güvenlik bakanlıkları temsilcilerinden oluşan bir ekip oluşturulduğunu bildirdi.
Yardım gemilerinin donanma gemileri tarafından Aşdod Limanı'na getirileceğini ve içindekilerin de burada sorgulanacağı belirten İsrail radyosu, varsa İsrailli ve Filistinli eylemcilerin gözaltına alınacağını, yabancı uyrukluların da geldikleri ülkelere geri gönderileceğini belirtti.

Öte yandan, Gazze Şeridi'nde iktidarı elinde bulunduran Hamas hareketinin sözcülerinden Sami Ebu Zühri, Gazze'ye insani yardım ulaştıracak "Özgürlük Filosu"nun amacına ulaşacağına inandıklarını belirtti, İsrail'in filoya yönelik tehditlerini "devlet terörü" olarak değerlendirdi.

Ebu Zühri, yazılı açıklamasında, "Terör devletinin dünyan ın dört bir yanından gelen insanların oluşturduğu, yardımları Gazze'ye ulaştırmak iç in yola çıkan Özgürlük Filosuna yaptığı tehditlerin amacına ulaşmayacağına inanıyoruz" dedi.

Uluslararası toplumun Gazze'ye destek için gelenleri korumasını isteyen Ebu Zühri, "Onlar sadece kuşatmayı kırmak istiyorlar" ifadesini kullandı.

Yardım filosunda Türkiye'den 3, İngiltere'den 2, İrlanda, Cezayir, Kuveyt ve Yunanistan'dan birer olmak üzere 9 gemi bulunuyor.

İSRAİL AMBARGOYA UĞRAYACAK
28 Mayıs 2010
İHH Genel Başkanı, Akdeniz'deki Filistin gemisinden konuştu. Bu gemide, İsrail'den korkan yok dedi.
Kıbrıs açıklarında şu 4 gemi bulunuyor. 2 gemi daha gelecek. 4 geminin yarın sabah, 2 gemiyle buluşması bekleniyor.

İHH Genel Başkanı, Gazze'ye ulaşmak için yola çıkan gemilerden canlı yayınla çeşitli televizyonlara açıklamalarda bulundu.

Muhabirin korkuyormusunuz şeklindeki açıklamasına gülerek "İsraili açıklamasından hiç korkan adam yok bu gemide." dedi.

Milletvekillerinin Güney Kıbrıstan geleceğini belirten Bülent Yıldırım "İsrail, Güney Kıbrıs'a baskı yaptı, gelemedi. Onları bekliyoruz. Milletvekilleri başka yerden gelecek." dedi.

Yıldırım "Aslında İsrail bizi tehdit ediyor da, israili yakalayacak olan bizi. Onlar orada korsanlık yapıyor. Oraya gideceğiz ve bu engeli aşacağız. Yani onun kanunsuzluğunu biz yakalayıp, bunu dünyaya duyuracağız. İsrail kendisi sıkışacak ve kendisi amborgaya dahil olacak. Biz gemilerle yola devam edeceği ve inşallah geleceğiz." dedi.

Bu arada, Avrupa Parlemantosu, bir açıklamaya yaparak Filisitin'e uygulanan ambargonun kalkmasını istedi. Konuya ilişkin yazıyı kameralara gösteren Yıldırım "Avrupa şu gördüğünüz kağıtla, ambargonun kalkmasını istedi. Bu, bu konvoyun başarısıdır. Güney Kıbrıs bugün İsrail tarafına geçti. Güney Kıbrıs, bu ikiyüzlüğünün hesabını verecektir. AB'de olup da böyle bir şeyi yapmanın bedeli ağırdır. Biz Gazze'de daha önce yaptığımız açıklamalarda deddikki, siz aç kalırsanız biz de aç kalacağız. Siz acı çekersiniz biz de çekeceğiz. Verdiğimiz sözü tutttuk. Sadece sabredin ve Allah'a güvenin. Bu işi zaferle sonlandıracağız inşallah." dedi.
haber10

İSRAİL'DEN TEHDİT: 'VURURUZ !'
28 Mayıs 2010
İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı'nın 'Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım' kampanyası kapsamında Gazze'ye gidecek olan 'Mavi Marmara' adlı yolcu gemisi, Antalya Limanı'ndan yola çıktı.
Yabancı milletvekilleri ve gazetecilerin de aralarında bulunduğu 560 kişinin gümrükteki işlemlerinin tamamlanmasının ardından gemi, gece yarısı Antalya Limanı'ndan ayrılarak Akdeniz'de yol almaya başladı.

Bugün akşam saatlerinde Kıbrıs'ın güneyinde olması beklenen gemi, insani yardım malzemesi taşıyan 8 gemiyle buluştuktan sonra Gazze'ye doğru yol alacak. Gemilerin, 29 Mayıs Cumartesi günü öğle saatlerinde Gazze'ye ulaşması öngörülüyor.

Gazzeye gidecek olan gönüllülere seslenen İHH Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Allah adına yola çıktıklarını söyledi.

Gazze'deki yardım bekleyen mazlumlar, çocuklar ve kadınlar için yola çıktıklarını ifade eden Yıldırım, "İnşallah hedefimize ulaşacağız. İnşallah iki zaferden biri bizim olacak. Hıristiyan'da, Yahudi'de olsa böyle bir zulme uğruyorsa eğer yine gideriz. Çünkü biz adaletin ve barışın taraftarıyız. Çünkü biz vicdan sahibiyiz. Şimdi birleşin. Bu ambargo kalkacak inşallah." diye konuştu.

Gönüllülere birlik ve beraberlik çağrısı yapan Başkan Bülent Yıldırım, "Sonuç olarak ya 'Bedir'i yaşayacağız. Ya 'Uhud'u yaşıyacağız ya da 'Hudeybe'yi yaşayacağız. Ama sonuç zafer olacak hiç tereddüt etmeyin." dedi.

HİÇ KİMSEYİ İSRAİL'E TESLİM ETMEYECEĞİZ

İsrail'in açıklama yaptığını ve bu açıklamayı salondaki gönüllülere ileten Yıldırım, "İsrail diyor ki; her millete ayrı muamele yapacağız. Limanda hazırlık yapmışlar. Bizi tutuklayıp o limana götürüp Filistin ve Arapları uzun süre tutmak, bizi de sorgulayıp bırakmak istiyor. O bilmiyor ki biz yola çıktığımız zaman, hiç bir kardeşimizi geride bırakmayız. Ya hep ya hiç. Sloganımız bu olacaktır." şeklinde konuştu. Yıldırım, hiç bir kardeşlerini feda etmeyeceklerini söyleyerek, "Direneceğiz. Direneceğiz. Ve direnişimiz kazanacak. Hedefimiz direk Gazze Limanı'dır." dedi.

Bülent Yıldırım'ın konuşması sırasında salonda bulunan İHH gönüllüleri sık sık tekbir getirdi.

- İSRAİL ORDUSU: TÜRK YARDIM KONVOYUNU DURDURMAYA HAZIRIz

İsrail ordusundan ismini açıklamak istemeyen bir yetkili, Türkiye'den Gazze'ye insani yardım götürmeyi planlayan 9 gemilik konvoyu durdurmaya hazır olduklarını söyledi.

Reuters'a demeç veren İsrailli yetkili, Tel Aviv hükümetinden direktif alan Savunma Bakanlığı ve donanmanın, yardım konvoyunun Gazze'ye ulaşmasını engellemeye hazırlandığını belirtti. Yetkili, İsrail donanmasının konuyla ilgili olarak tatbikatlar yaptığını da kaydetti.

İsrail 'gerekirse gemileri vururuz' tehditinde bulunmakla kalmadı, kullanacağı 'özel harp timlerinin' resimlerini basına dağıtarak dünyaya açık tehditte bulundu. İsrail donanmasının Deniz Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Eliezer Merom yönetiminde 'Gök Rüzgârları' adını verdiği bir operasyonla gemileri durduracağı açıklandı. İnsanlık filosundaki 9 geminin Aşdod Limanı'na çekileceği ve içindekilerin gözaltı merkezlerine götürüleceği, yabancı uyrukluların sınırdışı edileceği belirtildi.

İsrail basını: Güney Kıbrıs, gemilerin karasularında toplanmasına izin vermiyor

İsrail basını, Güney Kıbrıs'ın, Gazze'ye yardım filosuna katılan gemilerin kendi karasuları içinde toplanmasına izin vermeyeceğini dün gece açıkladığını duyurdu. İsrail ise Güney Kıbrıs'ın kararını "aklın sesi" olarak nitelendirdi.

Gazze'ye Özgürlük hareketi liderlerinden Greta Berlin, Ynet haber sitesine Güney Kıbrıs'ın yasağına rağmen gemilerin programlandığı şekilde yarın sabah Gazze'ye varmasını umduklarını söyledi.

Berlin, merkezlerinin Güney Kıbrıs'ta olduğunu, ancak buraya gitmeyeceklerini belirtirken, gemilerin buluşma noktasının Kıbrıs karasularının uzağında olacağını vurguladı.

Berlin, İsrail komandolarının gemiyi durdurup içindekileri tutuklayacakları haberleriyle ilgili soruya karşılık, "Ne istiyorlarsa yapabilirler, ama bizi durduramayacaklar. Gemilerde sadece Gazze'ye ablukayı kırmak, Gazzelilerin de diğer normal insanlar gibi hür olmasını isteyen siviller var" ifadesini kullandı.

Gazze'deki Filistinlilerin bir "toplama kampında" yaşadığının, bölgeye girip çıkma hakları bulunmadığının altını çizen Greta Berlin, "Eğer gözaltına alınırsak, bizi de toplama kampına koyacaklar" diyerek, İsrail'in Aşdod limanında gemideki yolcular için hazırlanan gözaltı merkezine atıfta bulundu.

Berlin, 1960'lı yılların başından bu yana Filistin halkı için mücadele veriyor. Bir Filistinliyle evli Amerikan vatandaşı olan Berlin, İsrail hükümetinin yardımları Aşdod'dan Gazze'ye aktarma yolundaki önerisinin çok geç geldiğini, gemilerinin çoğunun öneri geldiğinde yola koyulmuş olduğunu söyledi. Berlin, gemilerdeki yolcuların sayısını da 700 olarak verdi.

Gemideki Yahudilerden, halen İsveç'te yerleşik Dror Feiler de "Eğer gözaltına alınırsak, bir iki ay sonra daha fazla gemi Gazze'ye doğru yola çıkacak" dedi.

-İSRAİLLİ İSTİHBARAT MERKEZİ: "AMAÇ İNSANİ YARDIM DEĞİL"-

Öte yandan İsrail ordu sözcülüğü, İstihbarat ve Terörizm Enformasyon Merkezi tarafından hazırlanan bir rapora atıfta bulunarak, "filo organizatörlerinin kendilerini insan hakları savunucuları olarak göstermelerine karşın", filoya İstanbul'dan katılan gemilerin hareketi sırasında düzenlenen törene üst düzey "İslamcı teröristlerin" de katıldığını öne sürdü.

Sözcülük, "halen İngiltere'de faaliyet gösteren Hamaslı terörist" olarak nitelediği Muhammed Svalha ve Zahir El Biravi ile Ürdün'deki "Müslüman Kardeşler" lideri Hamam Said'in de katılımcıların arasında bulunduğunu kaydetti.

Eski istihbaratçı olan ve halen merkezin başkanlığını yapan Reuven Ehrlich de "Filonun amacı insani olsaydı, yardımların İsrail aracılığıyla girmesine imkan tanır ve Gazze'ye yasadışı yollardan sızma teşebbüsünde bulunmazlardı" dedi.

Ehrlich, "Bunların tek amaçları İsrail'i ve ordusunu güç duruma düşürüp Hamas'a ve Hamas hükümetine yardım etmek için provokasyon yaratmak" diye konuştu.

-İHH VE BÜLENT YILDIRIM HAKKINDA İDDİALAR-

Merkezin raporunda, İnsani Yardım Vakfı (İHH) ile Başkanı Bülent Yıldırım'a da geniş yer ayrıldı.

Raporda, İHH'nin, "Hamas'a maddi destek sağlayan uluslararası bir yardım ağının içinde bulunmaktan dolayı 2008 yılından bu yana İsrail'de yasadışı örgüt olarak kabul edildiği, radikal İslamcı bir örgüt olduğu ve Müslüman Kardeşler ile yakın ilişki içinde bulunduğu" öne sürüldü.

İHH'nin Hamas'la bağlantısını saklamadığı, faaliyetleri için Gazze'de büro açtığı kaydedilen raporda, Batı Şeria'daki faaliyetlerini düzenlemek amacıyla da 2009 yılı kasım ayında üyelerinden İzzet Şahin'i gönderdiği ifade edildi. Şahin'in yeni şube açmak için çalışmalarına başladığı ve Hamas'a bağlı örgütlere İHH'nin binlerce dolar parasını aktardığı da iddia edilen raporda, Şahin'in geçen nisan ayında tutuklanarak bu faaliyetlerinin durdurulduğu ve Türk yetkililerinin talebi üzerine Türkiye'ye gönderildiği anlatıldı.
haber10

İSRAİL'LE YARDIM GEMİLERİ KRİZİ BÜYÜYOR
28 Mayıs 2010
İsrail Savunma Bakanlığı, yardım gemilerinin Gazze'ye girmesinin 'yasaklandığını' duyurdu. İsrail, ilgili hükümetlerden de gemilerin hareketine izin verilmemesi için üç ülkenin büyükelçileri ile peşpeşe toplantıda.
İsrail Dışişleri Bakanlığından yapılan açıklamaya göre, Bakanlık Müsteşarı Yossi Gal, filoya katılan gemilerin hareket ettiği Türkiye, Yunanistan ve Kıbrıs Rum kesiminin büyükelçilerini ayrı ayrı bakanlığa çağırarak kendileriyle görüştü.

Bu, İsrail Dışişleri Bakanlığının ilgili ülke büyükelçilik temsilcileriyle yaptığı üçüncü görüşme oldu.

Son görüşmede Gal, Savunma Bakanlığının aldığı yasak kararıyla ilgili bilgi verdi ve büyükelçilerden gemilerin engellenmesini istedi. İsrail'in gemi filosunu "açık bir provokasyon" olarak niteleyen resmi politikasının altını bir kez daha çizen Gal, uluslararası organizasyonlar tarafından gıda maddeleri, yakıt ve öteki gereksinimlerin Gazze'ye sürekli olarak aktarıldığına işaret ederek, insani yardımlar bakımından bölgede herhangi bir sıkıntı olmadığını öne sürdü.

Gal, bu nedenle eylemin yöneticilerini gemileri Aşdod limanına yönlendirmeye çağırdı ve burada boşaltılacak yüklerin güvenlik taramasından geçtikten sonra İsrail yetkililer ya da uluslararası kuruluşlar aracılığıyla Gazze'ye nakledilebileceğini söyledi.

Müsteşar Gal, İsrailli asker Gilad Şalit'in dört yıldır Gazze'de "ömür çürüttüğünü" ve Hamas'ın, kendisini en temel insan haklarından bile yoksun bırakmanın ötesinde, Uluslararası Kızılhaç Teşkilatı temsilcilerinin kendisiyle görüşmesine izin vermediğini de kaydetti.

Gilad Şalit'in ailesinin, oğulları için hazırladığı bir paketin Gazze'de Hamas yetkililerine iletilmesi ve uluslararası organizasyon temsilcilerinin kendisiyle görüşmesine izin verilmesi yolundaki talebinin, gemi organizatörleri tarafından reddedildiği de İsrail basınında yer aldı.

İsrailli asker Gilad Şalit, 2006 haziranında aralarında Hamas'ın da bulunduğu Filistinli silahlı militanlarca Gazze'ye kaçırılmış, o günden bu yana birkaç mektup ve yaşadığını kanıtlamak için Hamas'ın ailesine gönderdiği bir video dışında, kimseyle görüştürülmesine izin verilmemişti.

İsrail Dışişleri Bakanlığının açıklamasına göre, çeşitli ülkelerdeki İsrail büyükelçileri de ilgili hükümetler nezdinde paralel girişimlerde bulunarak, gemilerin uluslararası hukuku ihlal etmek üzere olduğu uyarısını yapmış bulunuyor.

Dışişleri Bakanlığı, Savunma Bakanlığı ile birlikte ilgili öteki bakanlıkların yetkililerinin, Aşdod'a getirilecek yolcuların İsrail'den bir an önce çıkmalarını sağlamak için gerekli önlemleri aldığı belirtiliyor.

Bu arada Dışişleri Bakanlığında bir "Durum İzleme Merkezi" kurulduğu da kaydedildi.
haber10

YAHUDİ AYDINLARDAN DESTEK GELDİ
28 Mayıs 2010
‘Rotamız Filistin yükümüz insani yardım’ sloganıyla yola çıkan IHH gemisi dün akşam saatlerinde Antalya limanından yola çıkmıştı. İsrail Devleti, Filistin’e insanı yardım götürecek gemiyi engellemek için sürekli tansiyonu yükselten açıklamalar yaparken, Haber10 olarak İsrail’in bu tavrını Yahudi aydınlara ve Siyonizm karşıtı Yahudi organizasyonlara sorduk.
İşte dünyanın önde gelen Yahudi aydınlarından olan Noam Chomsky ve Immanuel Wallerstein'in Siyonist İsrail devletini protesto eden ve yardım gemisine destek veren açıklamarı ve anti-siyonist Yahudilerin dünya kamuoyuna söyledikleri;

Noam Chomsky: İsrail devleti uzun yıllardır Filistin topraklarını işgal etmiş durumda. Tüm dünyanın gözü önünde süren bu vahşete karşını sesini yükseltmek herkesin en büyük insani sorumluluğu. Bu yüzden Filistin halkına ulaştırılacak her türlü yardım hareketini gönülden destekliyor ve başarılar diliyorum.

Immanuel Wallerstein: 1948’de kurulan İsrail’in temel stratejisi hedef peşinde koşarken iki şeye güvenmek oldu: Bunlarda ilki güçlü bir ordu, diğeri ise güçlü bir dış destek. Ancak İsrail’in tüm bu seneler boyunca sürdürdüğü politikalar karşısında sahip olduğu dış destek günden güne zayıflamaya başladı. Filistin halkına uyguladığı vahşet nedeniyle dünyanın pek çok yerinden duyarlı insanların nefretini kazandı. Bunun önemi çok büyük ve İsrail’e karşı yükselen toplumsal muhalefetin durmadan yükselerek devam etmesi gerekiyor. Filistin halkının yalnız olmadığının bilinmesi ve her türlü insanı yardımın Filistin’e ulaştırılması için ne gerekiyorsa yapılması lazım.

Anti-siyonist Yahudiler adına Haham Yirmiyuhu Cohen: Sizinle daha önce olan görüşmelerimizde de belirttiğimiz gibi Siyonizm gerçek Yahudilik inancından kökten bir kopuş hareketidir. Ve Yahudilere, İsrail devletinin bugün Filistin halkına yaptığı gibi, başka halklara zulmetmesi inancımıza göre yasak ve büyük bir günahtır. İşte bu yüzden Filistin halkına karşı uygulanan ambargoyu tüm kalbimizle lanetliyor ve yardım gemisine sonsuz destek veriyoruz.
haber10

Eğer o gemideki bir kişinin burnu kanarsa!
İbrahim Karagül

Dokuz gemi, on bin ton yardım malzemesi ve yedi yüzün üzerinde yardım gönüllüsü, dün akşam Antalya'dan Gazze'ye hareket etti. Eğer Akdeniz'de bir "kaza", bir aksilik veya öngörülmedik bir gelişme olmazsa filo yarın kuşatma altındaki Gazze açıklarına ulaşacak. Gazze'ye bir şekilde ulaşırsa, dördüncü yılına giren ambargo ilk kez kırılmış olacak.

Türkiye'den İHH'nın öncülük ettiği, İngiltere'den İrlanda'ya, Yunanistan'dan Endonezya'ya, Malezya'ya ve Cezayir'e kadar çok sayıda ülkeden sivil yardım ve barış gönüllüleri ile milletvekillerinin katıldığı bu konvoy; uluslararası sistemin sessiz onayı ile bir milletin bütün haklarının elinden alınmasına, köleleştirilmek istenmesine, ölüme mahkum edilmesine yönelik gördüğümüz en büyük ve etkili sivil girişimdir. İnsanlığı onura, adalete çağıran en cesur girişimdir.

İsrail yönetimi, Türk medyasını da kullanarak, tehditler savurdu. "Gemileri vururuz, ateş açarız, tutuklarız" gibi, kötü şeyler olacak izlenimi verdi. Daha başlamadan gidenlerin iradesini kırmaya çalıştı. Mısır'la birlikte, Türkiye'yi ikna etmeye, filoya engel olmasını sağlamaya çalıştı. "Gazze'de gıda sıkıntısı yok, yardıma ihtiyaç yok" gibi kendisinin bile inanmadığı bir söylemle dünyayı etkilemeye çalıştı. Hiç birisi işe yaramadı. Gidenleri yıldıramadı.

En son "kabine toplantısı"nda komandoların gemilere çıkmasını, operasyonun bizzat Deniz Kuvvetleri Komutanı'nın yönetmesini, gemidekilerin Ashod'da hazırlanan toplama kampına alınıp sorgulanmasını, Filistinliler'in tutuklanıp yabancıların geri gönderilmesini kararlaştırdı.

Gazze'den 20 mil açığa kadar olan mesafeyi "yasak bölge" ilan etmişler. Bir kere Gazze işgal altında. Bu kararın hukuki bir tarafı yok. İsrail'in o bölgede gemilere müdahale etmesi "korsanlık"tan başka bir şey değil. Çünkü İsrail karasuları ihlal edilmiyor. Gazze yasal olarak, İsrail toprağı değil. Fiili bir durum var, işgal durumu var. Bu bölgede bir kişinin kanının akıtılması, bir başka ülkeye ait gemiye el konulması, askeri operasyon yapılması, o ülkelerle İsrail arasında çok ciddi bir uluslararası hukuk sorunu, diplomatik sorun çıkaracaktır.

İsrail'in o bölgede, kendi egemenlik/hükümranlık yetkisinin bulunmadığı bölgede, bir Türk gemisine, İngiliz gemisine, Yunan gemisine müdahale etmesi bu yüzden büyük bir skandala neden olacak. Hele olası operasyon sırasında bu gemilerden birine ateş açılırsa, biri batarsa, ya da gemilere el konulursa söz konusu ülkelerin müdahil olmaları ya da başka tür bir yaptırım uygulamaları gerekecek.

Daha kötüsünü düşünmek bile istemiyorum. Filodaki yedi yüzün üzerinden insanın tutuklanması, vatandaşı bulunduğu ülkelere yönelik ciddi bir suçtur. Verilecek tepki, kınamaların ötesinde olacaktır, olmalıdır. Bir kişinin canına kastedilmesi, İsrail'in daha önce pilajda oynayan çocukları bombalaması örneklerinde olduğu gibi, ölçüsüz şiddet kullanılması, Türkiye'nin İsrail'le diplomatik ilişkilerini sorgulamasına kadar varacaktır.

"Kabine koplantısı"nda umarım bu sonuçları da tartışmışlardır. İsrail bilmelidir ki, bu sefer karşılarında savunmasız, dünyanın sahip çıkmadığı, insafsızca ve sistematik bir şekilde yaşam hakları ellerinden alınan, yok edilen Filistinliler yok. Sahipsiz insanlar yok. Gazze'ye gidenler, arkalarında güçlü devletler, milyonlarca insan desteğiyle gidiyor. Onlara verilecek zararın bedeli çok ağır olacaktır.

Filo Gazze'ye varırsa büyük bir zafer olacak. Dünyanın gördüğü en ciddi sivil girişimlerden biri olarak tarihe geçecek. Ambargo anlamsız kalacak. Gemilere el konulursa yine ambargo ağır yara alacak. Gemiler o bölgeye yaklaşamazlarsa bile, bugün itibariyle girişim amacına ulaşmıştır. Haftalardır İsrail'i en çok korkutan, endişelendiren, toplantı üstüne toplantı yaptıran girişim, başarıya ulaşmıştır. Lübnan'a, Filistin'e, Suriye'ye hatta İran'a saldırılardan dem vuran İsrail'in bu sivil girişim karşısında yaşadığı sıkıntıları gördük. Bu filonun Gazze'yle ulaşması engellenirse, insanlık daha büyük bir filoyla, belki yüz gemilik bir filoyla Gazze'ye girmek için yeniden harekete geçecektir.

Korkum, daha Gazze açıklarına varamadan bazı "aksiliklerin" meydana gelmesi. Umarız böyle bir şey olmaz. Bölgede, yarın akşam, bir trajedi yaşanırsa, İsrail'in hiç ummadığı tepkiler bir anda ortaya çıkabilir. Durum, ciddi bir çatışmanın patlak vermesine bile neden olabilir.

Asla egemenlik hakkı bulunmayan bir bölgeye, denize İsrail'in müdahale yetkisi yok, olamaz da. Siz ne hakla Filistin karasularında korsanlık yapabilirsiniz?

Dua edelim, o gemilere bir şey olmasın. O yolculardan birinin bile burnu kanamasın...
Yeni Şafak

Bu defa karaları yaktık!
Mustafa ÖZCAN
Dilimizde karaları bağlamak diye bir tabir vardır. Bu ihdat veya yas tutma anlamında bir deyimdir. Lakin iki kara vardır. Birisi siyah anlamında karadır diğeri de kara toprak anlamında karadır ki, Araplar her ikisine de sevad derler. Sevad-ı Irak bu bağlamda yani kara toprak anlamında kullanılmıştır. Dolayısıyla denizin mavisi karşılığında toprağa kara denmiştir. Gazze'ye yönelik Özgürlük Filosu da karaları yakarak Gazze'ye doğru denizde yol alıyor.

Tarihte iki önemli Ziyad vardır. Bunlardan birisi Ziyad ibni Ebihi'dir ki, Emevilerin ünlü komutanlarından birisidir. Diğeri de Tarık İbni Ziyad'dır ki Endülüs'ün fatihidir. 12 bin kişilik bir orduyla birlikte Endülüs karasına çıkmış ve geride kalan gemilerini de yaktırmıştır. Nedeni de, geri dönecek vasıtaları yok ederek Endülüs karasında tutunmaktır. Ve Tarık İbni Ziyad'ın gemilerden inerek karaya çıkan 12 bin kişilik nefere şöyle seslendiği rivayet edilir: Önünüz düşman ve arkanız deniz. Dolayısıyla denizi göstererek onların karada tutunmalarına ön ayak olmuş ve seçenekleri teke indirmiştir. Esasında sureta iki seçenek görünmektedir. Deniz ve kara. Lakin deniz vasıtalarını yok ederek seçeneğe teke indirmiştir. Başarmak ya da başarmak. Karada tutunmak ya da tutunmak. Geride başka bir seçenek bırakmamıştır. Özgürlük Filosu da Gazze'yi ambargodan halas etmek ve özgürlüğüne kavuşturmak için bu defa karaları yakmış ve tek seçenek olarak denizleri ve gemileri bırakmıştır. Dolayısıyla bundan dolayı gemileri yakmaktan sonra bu münasebetle karaları yakma deyimi üretebilir ve kullanabiliriz.

Bizi Antalya'dan uğurlayan dövizlerden birisi şuydu: İnancımız yelken dualarımız rüzgar olsun. Bu parolanın ışığında dua rüzgarına binerek ve inanç yelkeniyle Gazze'ye doğru açıldık ve yola çıktık. Yahudiler de 60-70 yıl önce aynısını yapmışlardı. İkinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında onlar da karaları yakarak gemilere binmişler ve Arz-ı Mev'ud'a dönmüşlerdi. O zaman Filistin onların Arz-ı Mev'ud'u idi. Şimdi ise aynı topraklar bizim Endülüs'ümüz ve Arz-ı Mev'ud'umuz. Nöbet sırası şimdi bizde. İşte nöbet devri gelen Özgürlük Filosu Avrupa'dan yola çıkarak Antalya'ya uğrayarak Filistin'e doğru nöbet devri için yola çıktı. Tarih tekerrürden ve nöbet devrinden ibarettir ki bu anlamda bir ayet-i celile de 'Tilke'l eyyamu nüdaviluha beynennasi' buyurulmaktadır. Zafer ve hezimet günlerini döndürür dolaştırırız. Yani yevmül leke ve yemün aleyke sırrı veya Filistin'de nöbet devri yeniden gerçekleşiyor. Milletlerin iniş ve çıkışları yeniden taksim ediliyor. Cennet zorluklarla bezendiği gibi zaferler de fedakarlıklar istemektedir. Fedakarlık veya kan ve can ve mal bedeli. 'Sulhu sükun istiyorsan cenge hazır ol' denildiği gibi barışın bedeli de kararlılık ve fedakarlıktır.

Bu gemi meçhule kalkan bir gemi değildir. Bu Gazze'ye giden gemidir.

Artık demir alma günü gelmişse zamandan,

Meçhûle giden bir gemi kalkar bu limandan.

Hiç yolcusu yokmuş gibi sessizce alır yol;

Sallanmaz o kalkışta ne mendil ne de bir kol.

Rıhtımda kalanlar bu seyâhatten elemli,

Günlerce siyah ufka bakar gözleri nemli,

Bîçare gönüller! Ne giden son gemidir bu!

Hicranlı hayâtın ne de son mâtemidir bu!

Dünyâda sevilmiş ve seven nâfile bekler;

Bilmez ki giden sevgililer dönmeyecekler.

Bir çok gidenin her biri memnun ki yerinden,

Bir çok seneler geçti; dönen yok seferinden.

Sessiz Gemi şiirinde Yahya Kemal Beyatlı böyle der.

Bu gemi ise meçhule veya ölüme kalkmıyor. Bilakis dirilmeye ve diriltmeye kalkıyor. Tarihin mecrasında ve sapağında birçok bayrakla donatılan gemiler Gazze'ye gidiyor. Arapların ağızları dualı. Bütün katılımcı bayraklara selam durmakla birlikte yeni nöbet devrinde 'ay yıldızlı bayrağı yeniden Filistin'de göndere dikeceğiz' diye yolculuk duası ediyor ve gelecek rüyası görüyorlar.
29 Mayıs 2010 Millî Gazete

Haaretz: Komandolarımız İHH gemisine girecek
29 Mayıs 2010
İsrail'in yüksek tirajlı gazetesi Haaretz, İsrail deniz komandolarının gelen tüm gemilere bineceğini ve teröristlerin saklanması ihtimaline karşılık silahlı olacaklarını yazdı.

Muhabirimiz Samet Doğan Mavi Marmara gemisinden bildiriyor

Gemide teknik imkânlara sahip olunmasının zaman zaman dezavantajları da ortaya çıkıyor. Tüm dünya medyası ile kolaylıkla irtibat kurulması ve tüm gözlerin yardım gemileri üzerinde olması dünya medyasında geniş yer buluyor. İsrail kabinesinin yardım gemilerine geçit vermeyeceğini açıklamasının ardından İsrail gazeteleri konu ile ilgili geniş bilgiler aktarıyor. Gemide bulunanlar ise İsrail kaynaklarının ve medyasının verdiği bilgilerin "vazgeçirme" amacı taşıdığını düşünüyor.

İsrail gazetesi Haaretz'in manşetten verdiği haber konuya en güzel örnek. İşte Haaretz'in o haberi:

"Perşembe günü savunma yetkililerinin yaptığı beyanlara göre eğer Gazze'ye doğru giden 9 uluslararası yardım gemisi geri dönmezlerse donanmaya bağlı askerler gemiye binecek ve teröristlerin saklanması ihtimaline karşı silahlı olacaklar.

Gemiler cumartesi günü İsrail ablukasını aşmayı deneyecekler. Gemide aralarında aktivistler, diplomatlar ve gazetecilerin bulunduğu 750 kişi var, ayrıca gemilerde 10,000 ton yardım malzemesi bulunuyor.

IDF (İsrail Savunma Kuvvetleri) yetkilileri gemilerde Oketz K9 birimine ait bomba arama köpekleri ile patlayıcı arayacaklarını bildirdi.

Donanma, gemiler geri dönmeyi kabul etmezlerse gemiye binmeyi planlıyor, gemilerin Gazze şeridine 65 kilometre yaklaşmalarının ardından donanma uyarıda bulunacak. Gemilere el konulması durumunda ise gemiler İsrail devletinin aktivistler için hazırladığı çadırların bulunduğu Ashdod limanına götürülecekler.

Daha sonra aktivistler kimlik tesbiti ve sağlık kontrolleri için çadılara alınacaklar ve ülkeyi gönüllü olarak terketmeleri istenecek. Eğer redderlerse tutuklanarak Cezaevi servisi ve içişleri bakanlığına transfer edilecekler."

Organizasyon yetkililerinin planlarında ise herhangi bir sapma bulunmuyor.
Samet DOĞAN/HaBertaraf.com/Mavi Marmara

Gemideki 63 yaşındaki İngiliz, Müslüman oldu
29 Mayıs 2010
MAVİ MARMARA GEMİSİ- ''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye doğru yola
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts May 31, 2010 12:01 am    Mesaj konusu: İSRAİL BAŞKONSOLOSLUĞU ABLUKA ALTINDA Alıntıyla Cevap Gönder

Mavi Marmara eylemcisi İbrahim Sediyani AKP ve İHH’ye isyan etti: ‘Mavi Marmara’ya ihanet eden, İHH’nin kendisidir'
02 Temmuz 2016



Türkiye-İsrail ilişkileri açısından 31 Mayıs 2010 tarihi dönüm noktasını teşkil ediyor. Asıl milat bir sene önce Davos’taki ‘One Minute’ çıkışı olsa da... Komor Adaları bandıralı Mavi Marmara gemisi 572 yolcu ve mürettebatıyla Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail ablukasını delmek amacıyla yola uluslararası bir filonun parçası olarak koyuldu. İsrail’in filoya müdahale edeceği, yardımların Aşdod Limanı’ndan Gazze’ye ulaştırılabileceği yönündeki açık ikazlarına rağmen yollarından dönmediler. Sonunda uluslararası sularda İsrail’in baskınında 10 Türkiye vatandaşı hayatını yitirdi. Türkiye’deki AKP hükümetinin teşvik ettiği Mavi Marmara gemisinin eylemcileri o gün bugündür Türkiye ile İsrail arasındaki diplomatik krizin parçası oldu. Sonuçta 2.5 yıldır yürütülen müzakerelerde iki ülke arasında anlaşma ile diplomatik krize son verilirken kim ne kazandı, ne kaybetti sorusu hâlâ sorulmakta... Mavi Marmara seferini, Gazze’ye Özgürlük Filosu eylemini izlemek için gemide bulunan gazeteci İbrahim Sediyani ile konuştuk.

‘Uluslararası bir seferdi’

* Mavi Marmara vakası hep AKP’ye ve politikalarına mal edildi, ediliyor. O zaman öyle miydi?

2010’a kadar AK Parti’nin hem içeride hem dışarıda olumlu bir imajı vardı. Ama geriye baktığımızda hadisenin AK Parti ile alakası yoktu. Müslüman yolcuların bir kısmı o gemiye bir ümmet yahut İslam davası için, bir kısmı da sadece mazlumlarla dayanışma amaçlı binmişlerdi. Hıristiyan yolcular da kendi dini ve vicdani duyarlılıkları gereği. Avrupalı Sosyalistler de enternasyonalist duygularla binmişlerdi. Fakat şu var: Hiç kimse o gemiye seçimde AK Parti’nin oyu artsın diye binmedi. Bu uluslararası bir davaydı. Bu davaya ihanet ederek getirip Türkiye’nin iç politika malzemesi yapan ve AKP’ye yamayan İHH’nin kendisidir. En büyük ihaneti yapan İHH’nin kendisidir.

(..)

‘Dünyanın sonuna kaçmıştı’

* İsrail’i ciddiye mi almadılar?

Gemi Antalya’dan çıkmadan önce İsrail tehdit etti, ‘Gemiler gelirse vururuz’ dediler. Beş gün boyunca bölgede askeri tatbikat yaptılar. İsrail Deniz Kuvvetleri bizim yola çıktığımız akşamın sabahı 68 milde - ki uluslararası sular oluyor, Mavi Marmara 72 milde basılmıştı- atış talimi yaptı. Yani o kadar ciddiyetini ortaya koyuyor. Şimdi size sorarım, böyle bir durumda aklı başında bir hükümet ne yapar? Ya geminin yola çıkmasına izin verme yahut madem salıyorsun yanına koruma ver. 31 Mayıs sabahı neredeydiler? Dünyanın sonuna kaçtılar! Ben yola çıkmadan önce sabah Antalya’da bir arkadaşın ofisinde bilgisayarına oturup vasiyetimi yazıp gönderdim oğlum Malcolm’a.

* İsrail’in gemiye baskın yapacağını tahmin ediyordunuz o zaman...

Gemiyi ele geçireceğini yüzde yüz biliyorduk ama katliam olacağını düşünmemiştik. İsrail’den beklemediğimizden değil, bütün dünya televizyonları bizi konuştukları için bunu göze alamazlar diye düşünmüştük. Gemide Alman vekiller, Yunan akademisyenler, İsveç profesörleri olduğu için.

* İsrail tarafı da gemide adeta savaş hazırlığı yapıldığını söylüyor...

Biz gemiyi nasıl koruyalım diye tartıştık ama kimseyi öldürme, zarar verme yoktu. Kaptanı önceden arayıp uyardılar. Sabahın 4 buçuğu gibi namaz kılındı. Hemen ardından birden saldırdılar. Ateş açıyorlardı, acayip bombalar atıyorlardı. Ben basın odasındaydım, gürültüleri duyunca çıktım. Etraf karanlıktı daha. 4.30’da başladı, 5.50’de sona erdi. Bir saat 20 dakika sürdü.

(..)

* Size kötü muamele yapıldı mı?

Biz 1 saat 20 dakika direndik. Sonra gemiyi ele geçirip hepimizi kelepçelediler. 7 saat eziyet ettiler, güvertede yere yatırıp helikopterle şiddetli rüzgâr yaratacak şekilde üzerimizden geçtiler, su vermediler. Sonradan bana sadece pasaportumu ve basın kartımı iade ettiler.

* Türkiye’nin gelip kurtaracağını düşündünüz mü?

Mavi Marmara yolcuları AKP tarafından aldatıldıklarını düşündüler. Baskın olduğunda müthiş öfke vardı Türk devletine. İçinde Türkiye’nin gelip kurtaracağı umudu olanlar da vardı. Benim yoktu açıkçası. Baskında kadınlar ölülerin başında ağlarken erkekler yumruklarını sıkıp ‘Kahpe T.C.’ diye bağırıyorlardı. “Bize sahip çıkmadın” anlamında.

* Aralarında İslamcılar da var mıydı?

İsim söylemek istemiyorum ama Türk İslamcılar idi böyle bağıranlar...

O zaman demek ki Türkiye’nin müdahalesini bekliyorlardı..

Bekliyorlardı. Ben tabii filoyu organize edenlerin ne bildiklerini, niyetlerini bilmiyordum. Biz iyi niyetle, mazlumlara yönelik ambargo için gittik.

‘Bile bile ölüme gönderdiler’

* Bugünden baktığınızda AKP’nin Mavi Marmara vakasıyla ne yapmaya çalıştığını düşünüyorsunuz?

Bile bile ölüme gönderdiler. Kurbanlık koyun gibi. Bunun Suriye, Mısır olaylarıyla, Osmanlı hayalleriyle alakalı olduğunu düşünüyorum. Belki danışıklı oyundu. AKP’yi İslam dünyasına pohpohlamak için. Suriye’ye, bölgeye dizayn vermenin temeli 2006’da atıldı. 33 gün süren Lübnan Savaşı’nda İsrail’in Hizbullah’tan yenilgi tattığı ilk savaştan sonra. İsrail ilk kez yenilince, iki yeni strateji belirlendi: Birincisi Hamas’ı evcilleştirmek, ikincisi Hizbullah’ı silahsızlandırmak. Birincisi kolaydı, ama ikincisi için Şam rejiminin yıkılması gerekiyordu. Bu görev de Erdoğan’a verildi.

‘Bunlarınki dindarlık değil’

Bu durumda AKP kitlesi kullanıldığını düşünüyor olmalı..

Bir tiyatro sergilediler, mazlum halkları dert edinen insanları kullandılar. Biz din, dil, ırk ayrımı yapmadan zulme duyarlı insanlarız. En azından ben kendi adıma söyleyebilirim. Ha Gazze, ha Şırnak, Cizre... Kürtler öldürülüyor, şehirleri yakılıyor, gazeteciler ve akademisyenler fikirlerini söylediler diye tutuklanıyorlar. Alevilere baskı yapılıyor. Bizim için dünyanın neresinde zulüm varsa mazlum mazlumdur. Ama birileri böyle bakmıyormuş demek ki. Ortadoğu’ya yönelik planları, iç politikada başkanlık ve halifelik hevesleri varmış, bizi bunun için kullanıyorlarmış. Tek kelime ile diyorum ‘lanet olsun’.

Hırsızlık, yolsuzluk, kayyımlar, insanları diri diri yakmalar. Bu nasıl iş? Seni herkes sevmek zorunda mı, desteklemek zorunda mı? Allah peygamberlere bile vermediği yetkiyi size mi verdi? Bunlar insanların inançlarına ve İslama zarar veriyorlar. Bunlarınki dindarlık değil, dincilik.

İsrailliler sordu: Salak mısınız?

* Baskından sonra neler oldu?

Bizi Aşdod Limanı’na çektiler, akşam vakti oldu. Tek tek dışarı çıkarıp foto çektiler. Bir iki muayeneden sonra Negev Çölü’ndeki Beer-Şeva kentindeki Ela Hapishanesi’ne götürdüler. Biliyor musunuz, bu hapishaneyi inşa eden Türk devletidir, Türk müteahhitlerdir. Bizi oraya götürdüler. Hapse girdikten sonra sıkıntı bitti. İsrail askerlerinin aksine gardiyan ve polisler gayet insani davrandılar. Bazıları ne diyordu biliyor musunuz? “Siz salak mısınız, bizim ve sizin devletiniz dünyanın en iyi dostudur. Sizi kullanıyorlar. Bu AKP sizi kullanıyor.” Bazı arkadaşlarımız güya ‘mücahitlik’ tasladı.

İsrail polisleri su verince ‘Biz sizin suyunuzu içmeyiz’ dediler. Onlar da “Bizim suyumuz mu? Yav siz harbiden salakmışsınız ya. Bu bizim suyumuz değil ki, bu sizin suyunuz, sizden geliyor” diye dalga geçtiler. Su şişesine baktık, üzerinde “Made in Turkey” yazıyordu. Rezil olduk. Ben orada ne kadar salak olduğumuzu anladım.

* İsrail’le yapılan anlaşma için ne düşünüyorsunuz?

Hükümet bu anlaşmayı zafer olarak yutturuyor. Aşdod üzerinden Gazze’ye yardım gidecekmiş. Dünyanın en geri zekâlı insanı olsa buna inanmaz. Zaten gidiyordu. İsrail bizi Gazze’ye yardım götürüyoruz diye engellemedi ki. Biz yardımı Aşdod değil doğrudan götürmeye çalıştığımız için saldırıya uğradık. Kaptan ve İHH organizatörleri Aşdod’u kabul etseydi yardımlar gidecekti, biz de burnumuz kanamadan dönecektik. İnat ettiler. Şimdi sen İsrail’in talebini yine İsrail’e kabul ettiriyorsun. Güvenlik Konseyi’nin 8 Ocak 2009 tarihli 1860 sayılı kararı ablukanın hukuksuz olduğunu söylerken bu anlaşmayla İsrail’in ablukasını ilk tanıyan, meşru gördüğünü resmen ilan eden Türkiye oldu.

* İsrail’in özür dilemesi ve tazminat vermesine ne diyorsunuz?

Hayır, İsrail ne özür diledi ne tazminat ödeyecek. Kendisini bağlayan bir şey yapmıyor. İsrail’deki bir vakıf üzerinden Türkiye’deki fona 20 milyon dolar bağış yapılacak. İsrail devleti olarak yapmayacak, tazminat yükümlülüğü yok. Neden biliyor musunuz? Bu olayda taraflardan biri İsrail Devleti’dir ama öteki Türkiye değildir. Gemi Komor Adaları bandıralı. İsrail’in Erdoğan’a telefon açması, paranın fona verilmesi resmi değil. Ama bunca yolsuzluğa karşılık “Kardeşim adamlar yol yaptı” diyen bir güruh hukuktan ne anlar?

* Anlaşmanın AKP kitlesi için anlamı ne?

Bugün bizde ‘zafer’ diye sunulan metinde İsrail’in açık açık müdahalede haklı olduğu, sadece orantısız güç kullandığı yer alıyor. İmzalanan budur. Biraz akıl olsa AKP kitlesi suratlarına tükürürdü. Karşılığında İsrailli yetkililere açılmış tüm davalar düşüyor. Türkiye ablukanın kaldırılması şartından vazgeçti. (..)

Kaynak ve röportajın tamamı için: http://www.cumhuriyet.com.tr/haber/siyaset/561681/Mavi_Marmara_eylemcisi_ibrahim_Sediyani_AKP_ve_iHH_ye_isyan_etti.html

AKP'nin Mavi Marmara davasında Türk yargısına yaptırmadığını İspanyol yargısı yaptı; Netanyahu İspanya'da mahkemeye çağrıldı
13 Kas 2015



El Cezire'ninhaberine göre; Mavi Marmara’da bulunan İspanyol vatandaşların İspanya’da açtığı davayla ilgili, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve altı İsrailli bakan İspanya Ulusal Mahkemesi tarafından çağrıldı.

Karar, 31 Mayıs 2010 tarihinde İsrail tarafından Gazze Özgürlük filosuna yapılan saldırıda Mavi Marmara’da bulunan İspanya vatandaşlarının açmış olduğu davayla ilgili verildi. Mavi Marmara’daki İspanya vatandaşları, İspanya’daki Mavi Marmara avukatları vasıtasıyla suç duyurusunda bulunmuş, bunun üstüne soruşturma başlatılmıştı. İsrail’in de baskısı ile zorluklarla yürütülen dosya en son İspanya Ulusal Mahkemesi'ne götürülmüştü.

İnsanlığa karşı suç işlemekten yargılanıyorlar

Ulusal Mahkeme davayla ilgili; İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, Dönemin Savunma Bakanı Ehud Barak, dönemin Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Dönemin Başbakan Yardımcısı Moshe Yaalon, Mavi Marmara saldırısında görevli Yardımcı Amiral Eliezer Marom, dönemin Devlet Bakanı Benny Begin ve İçişleri Bakanı Eli Yishai olmak üzere toplam 7 kişiyi mahkemeye çağırdı.

İspanya Ulusal Mahkemesi Netanyahu ve diğer sanıkların mahkeme önünde işledikleri suçlardan dolayı ifade vermelerini istedi.

Sanıklar 'İnsanlığa Karşı İşlenmiş' suçlardan dolayı yargılanıyor. İspanya Ulusal Mahkemesi'nin Hâkimi Jose de la Mata, Mavi Marmara davasını açıp sanıkların bilgilerini İspanya polisine gönderme kararı aldı. Sanıkların listesi İspanya Ulusal Emniyeti'ne gönderilerek de süreç başlatılmış oldu.

Bu kişiler İspanya'ya giriş yapmaları halinde soruşturmada ifadelerine başvurulmak üzere gözaltına alınabilecek.

İspanya'daki sivil toplum örgütü "Rumbo a Gaza" (Gazze'ye Doğru), Ulusal Mahkeme Hâkimi Jose de la Mata'nın soruşturmayı tekrar açmak için güvenlik güçlerine gönderdiği talimatın önemli bir gelişme olduğunu ancak temkinli davranılması gerektiğini belirtti.

“İsrail engellemeye çalıştı”

Bu karar, İsrail’in bu davayı engellemek için çeşitli çabalar sarf etmesine rağmen alındı.

İspanya’da evrensel yargı yetkisiyle ilgili mevzuat değişikliği yapılmıştı. Haziran 2015’te Hâkim Pablo Ruz, evrensel yargı etkisi İspanya’da iptal olduğu için ve siyasi durumlardan dolayı olumsuz bir karar almış, soruşturma kapatılmıştı. İspanyol hükümetine de davayı Lahey'deki Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne taşıması tavsiyesinde bulunulmuştu.

Ancak bu karar rağmen Mavi Marmara mağdurları ve avukatları adalet arayışlarını sürdürmüştü. İspanya Ulusal Mahkemesi Hâkimi Jose de la Mata da Mavi Marmara dosyasını tekrar açmıştı.
Haber 93

İSRAİL BAŞKONSOLOSLUĞU ABLUKA ALTINDA
31 Mayıs 2010
Gazze'ye insani yardım taşıyan filonun 2 İsrail gemisi tarafından taciz edilmesi üzerine, bu durumu protesto etmek isteyen binlerce vatandaş İsrail Başkonsolosluğu önüne akın etti. Filistin ve Türkiye bayrakları taşıyan grup, gemiler Gazze'ye ulaşana kadar eylemlerine devam edeceğini bildirdi.
Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan Özgürlük Filosu'nun, İsrail donanmasına ait 2 gemi tarafından taciz edildiği haberi üzerine binlerce vatandaş, Levent'te bulunan İsrail Konsolosluğu önüne koştu. İsrail gemilerinin tacizini protesto etmek isteyen vatandaşlar, ellerinde Filistin ve Türkiye bayrakları ile sloganlar atarak eyleme başladı. Gemilerin Gazze'ye ulaştığı haberi gelinceye kadar, İsrail Başkonsolosluğu önündeki eylemin devam edeceğini söyleyen vatandaşlar, İsrail aleyhine yapılan konuşmaları alkışlarla destekledi.
Eylemin başlamasıyla birlikte çok sayıda çevik kuvvet polisi, başkonsoloslukta önlem aldı. haber10

31 Mayıs 2010
İSRAİL'DEN İNSANLIĞA SALDIRI
İsrail askerleri yardım konvoyunda bulunan Türk gemisine operasyon düzenledi. 16 kişi şehit edildi, 30 yaralı olduğu bildirildi...

İsrail askerleri yardım gemilerine operasyon düzenleyerek yardım gönüllülerine havadan ateş açtı. Helikopterle gemiye komandolar indi.

Anadolu ajansı'nın geçtiği ilk habere göre İsrail askerleri tarafından 16 kişi şehit edildi 30 kişi yaralandı.

İHH Başkanvekili Yavuz Dede'den alınan bilgiye göre operasyon sırasında 16 kişi öldü, yaklaşık 30 kişi yaralandı. Sadece Mavi Marmara gemisinin durumu hakkında bilgi alınabilirken diğer gemilerin durumu hakkında henüz herhangi bir bilgi bulunmamakta.

Edinilen bilgiye göre saldırı uluslararası sularda meydana geldi, henüz İsrail'in kara sularına girilmemişti.

Gemilerle olan iletişimde sürekli kesinti yaşanmakta.

Gemi içerisinde, sakin olalım dua edelim yönünde sürekli anaonslar yapılıyor...

İHH'YE GÖRE YARALI SAYISI 50'DEN FAZLA

İHH İnsani Yardım Vakfı müdahale sonrası yaptığı açıklamada, İsaril donanmasının sivillere karşı gerçekleştirdiği bu operasyonda 2 kişinin çok ağır şekilde, toplam 50’den fazla yaralı olduğunu açıkladı..

İHH AÇIKLAMASI ŞÖYLE:

Gazze’ye yardım götüren ve 50’den fazla ülkeden sivil aktivistlerin içinde bulunduğu gemi filosuna İsrail donanması operasyon düzenledi. Saat 04.30 sıralarında canlı yayın bağlantısı kesildi. Uzun bir süre gemiden haber alınamadı. Gemilerden haber alınamayan bu süre içerisinde İsrail askerlerinin gemiye operasyon düzenledi. Helikopterler ve hücum botlarla gemilere çıkan İsrail askerleri silahsız sivillerin üzerine gerçek mermilerle ateş açtılar. Mavi Marmara gemisinde çıkan çatışmalarda 2’si çok ağır şekilde olmak üzere toplam 50’den fazla kişi çeşitli yerlerinden yaralandı. Helikopterlerden Mavi Marmara gemisine inen İsrail’li askerler arasında çatışma çıktı. Gemilerde bir anda can pazarı yaşanmaya başladı. Askerler gemilere gerçek mermilerle ateş açmaya başladılar. Çıkan çatışmada yaralananlara ilk müdaheleyi gemilerde bulunan doktorlar yaptı"

İZİN VERMEYİZ

İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, önceki gün yaptığı aöıklamada Gazze'ye insani yardım malzemeleri götürmek üzere yola çıkan filonun eylemini "İsrail'in egemenliğine karşı bir şiddet propagandası teşebbüsü" olarak değerlendirmişti.

İsrail radyosunun haberine göre Lieberman, "yardım konvoyu İsrail'e karşı bir şiddet propagandası ve İsrail topraklarında, hava veya deniz sahasında egemenliğinin herhangi bir şekilde tehdit edilmesine izin vermeyecek" demişti..
aktifhaber

1 Mayıs 2010
İsrail Bayrağı Yakıldı
Binlerce insan Taksim'e akın ediyor. İsrail Başkonsolosluğu önündeki eyleme son veren grup, Taksim'e doğru yürüyüşe geçti.

İsrail Başkonsolosluğu önünde toplanan binlerce kişi, Taksim'de 12:30'da yapılması planlanan mitinge gitmek üzere buradan ayrıldı.

Protestocular, konsolosluk önünde İsrail bayrağı yaktı. İsrail'in Gazze'ye insanı yardım götüren Mavi Marmara isimli Türk gemisine yönelik saldırıların ardından İsrail Başkonsolosluğu önündeki protestolar aralıksız sabaha kadar sürdü.

Burada İsrail aleyhine sloganlar atarak saldırıları kınayan gruplar, gemidekiler için Kuran-ı Kerim okuyup dualar etti. Grup öğle saatlerinde Taksim Meydanı'nda yapılacak mitinge katılmak üzere konsolosluk önünden harekete geçti.

Grup Büyükdere Caddesi üzerinden Taksim'e doğru yürüyüşe geçti. Türk ve Filistin bayrakları taşıyan kalabalık, yol boyunca uzun kuyruklar oluşturdu. Grubun yürüyüşe geçmesiyle trafik, polis ekipleri tarafından durduruldu. Yürüyüşünü sürdüren kalabalık Zincirlikuyu Mezarlığı önünden Taksim istikametine doğru yürüyüşünü sürdürüyor.

Eylemci grup, 'Kahrolsun İsrail', 'Filistin'e selam direnişe devam', 'Gemilere selam direnişe devam', 'Mehmetçik İsrail'e' sloganları eşliğinde yeni katılımlarla yürümeye devam ediyor
aktifhaber

31 Mayıs 2010
Saldırı İsrail Ve Dünya Basınında
İsrail ordusunun Gazze'ye yardım konvoyuna uluslararası sularda yaptığı saldırıyı İsrail ve Dünya basını böyle duyurdu.

İsrail ordusunun Gazze'ye yardım konvoyuna uluslararası sularda yaptığı saldırıyla ilgili İsrail basınında çeşitli iddialara yer verildi. İşte İsrail basınına göre saldırının gerekçesi ve bilançosu.

JERUSALEM POST

Gazete yardım gemilerine baskın yapan en az altı İsrail deniz komandosunun da açılan ateş sırasında yaralandığını öne sürdü. Gazete, askerlerden birinin başından aldığı kurşunla yaralandığını ve durumunun ciddi olduğunu iddia etti.

İsrail Savunma Bakanlığı da gemilerdeki sivil ve asker yaralıların helikopterlerle Hayfa ve Tel Aviv’deki hastanelere nakledildiğini bildirdi.

Öte yandan İsrail ordusundan yapılan bir açıklamada "Askerlerimiz Gazze sularında iyi planlanmış bir linçle karşılaştılar" denildi.

İsrail ordu sözcüsü, çatışmanın, bir yolcunun İsrail komandolarına ait bir silahı ele geçirerek ateş açmasıyla başladığını iddia etti. Sözcü, “İsrail askerleri başta kalabalığı dağıtmaya yönelik ölümcül olmayan silahlar kullandı. Ancak bir eylemci, bir İsrail askerinin silahını ele geçirerek ateş edince şiddet tırmandı” diye konuştu.

Sözcü, altı geminin de İsrail askerleri tarafından ele geçirilerek Aşdod Limanı’na doğru götürüldüğünü kaydetti.

Kanlı operasyona İsrail deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Marom’un komuta ettiği açıklandı.

HAARETZ

En az 10 ölü, 60’a yakın yaralı var 
Yardım gemilerine çıkan İsrail askerleriyle, komandoların silahlarını ellerinden almaya çalışan yolcular arasında çıkan çatışmada en 10 ölü, 60 yaralı bulunduğu bildiriliyor. Çıkan çatışmada 2 İsrail komandosu da yaralandı.

YEDIOT AHRONOT
Eylemciler askerlere karşı koymayacaklarını söyledikleri halde çatışma çıktı

Eylemciler yardım gemilerine denizden ve havadan çıkarma yapan İsrail komandolarına karşı koymayacaklarını defalarca tekrarlamalarına rağmen çatışma çıktı. En az 2 ölü, düzinelerce yaralı bulunduğu bildiriliyor. İsrail kaynakları yolcuların masum olmadığını ve komandolara karşı şiddet kullandığını ve çatışma için hazırlıklı olduklarını öne sürdü.

ARUTZ SHEVA

Yolcular askerlere saldırdı, İsrail askerleri yaralandı
İsrail’de aşırı sağcıların yayın organı Arutz Sheva, Gazze’ye Yardım gemilerine baskın yaparak yolculara ateş açan İsrail askerlerini görmezden gelerek, yolcuların komandolara saldırdığını yazdı. Arutz Sheva baskın haberini, “Yolcular bıçak, hançer ve kesici aletlerle komandolara saldırdı, bir komando karnından yaralandı. Asker Hayfa’daki Rambam Hastanesi’nde ameliyata alınırken, iki komando da çeşitli yaralarla Tel Aviv’deki Hashomer Hastanesi’ne kaldırıldı” sözleriyle duyurdu.

Gazete, son olayları görüşmek üzere Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ın kurmaylarıyla birlikte acil bir toplantı düzenlediğini duyurdu. Gazete, İsrail Dışişleri’nin Türkiye’deki İsrail vatandaşlarının muhtemel bir şiddet olayına karşı bu ülkeyi derhal terk etmesini isteyebileceğini bildirdi.

Arutz Sheva, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın da Türk Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, Savunma Bakanı Vecdi Gönül ve Türkiye’nin İsrail Büyükelçisiyle ayrı ayrı görüşme yaptığını kaydetti.

KANAL 10

Gözaltına alınanların bir kısmının cezaevlerine konulması için hazırlıklar yapıldığını duyuruldu. Televizyon ayrıca, Gazze Şeridi'nden botların denize açılmasını önlemek için, Gazze kıyılarının da tümüyle abluka altına alındığını kaydetti.



KANAL 2

Gemidekilerin daha önce söyledikleri gibi pasif bir direniş içinde olmadıkları, askerlere bıçak ve sopalarla saldırdıkları ifade edildi. İsrail televizyonları ve radyoları, Ankara ve İstanbul'da protesto için toplanan kalabalıkları ve Ankara'daki İsrail büyükelçisinin Dışişleri Bakanlığı'na çağrıldığını da haberlerinde duyurdular. Haberlerde 20 ölü olduğu ifade edildi.

AJANSLAR

Dünyanın önde gelen medya kuruluşları, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırmasını yorumsuz verdi.

Uluslararası basın, Gazze'ye giden yardım gemilerine İsrail'in saldırmasını son dakika olarak duyururken, olaylarla ilgili yorum yapılmadı. ABD'nin ABC News televizyonu, İsrail televizyonuna dayandırdığı haberinde, olaylarda 16 kişinin öldüğünü duyurdu. Fox News televizyonu ise Dışişleri Bakanlığının açıklamasına yer vererek, olaylarda 30 kişinin yaralandığını aktardı.

Hindistan Times gazetesi ise konvoya öncülük eden Türk gemisine İsrail donanmasında ateş açıldığını ve geminin ele geçirildiğini bildirdi. Gazete, aynı gemideki uydu yayınının da İsrail dilinde, 'Herkes sesini kesin!' bağırışı ile sona erdiğini belirtti.

Uluslararası ajanslardan Associated Press ise Türkiye Dışişleri Bakanlığının, İsrail'den acil açıklama beklediği bilgisini verdi.

DER SPİEGEL: İSRAİL'DEN KANLI SALDIRI

Alman Der Spiegel dergisinin haber sitesi, "Gazze yardım konvoyuna İsrail'den kanlı saldırı" başlığı ile verdiği haberinde şu ifadeler kullanıldı:

"Gazze'ye yardım götüren gemi konvoyuna İsrail komandaları sabaha karşı saldırdı. Televizyonların verdiği haberlere göre askeri operasyonda 16 kişi öldü. Türkiye İsrail'in operasyonunu kınarken, İsrailli bir bakan, "ölenler için üzgünüz" açıklaması yaptı."

İSRAİL TÜRK GEMİSİNE OPERASYON DÜZENLEDİ

CNN International'ın haberi şu şekilde yansıttı:

"İsrail ordusu, Gazze'ye yardım malzemesi taşıyan Türk gemisine operasyon düzenledi. Sabaha karşı saat 04.30'da askeri helikopterlerle gelen İsrail komandoları, yardım malzemesi taşıyan Türk gemisine indi. CNN'de yer alan habere göre, gemide bulunan bir kişi Twitter'a şunları yazdı: Askeri helikopterlerden atlayan İsrail komandoları Türk gemisine indikten hemen sonra silahsız sivillere ateş etmeye başladı" dedi.

El Cezire kanalı ise haberi, "Gazze'ye uygulanan ablukayı kırmak amacıyla bölgeye yardım malzemesi götüren gemilere İsrail güçleri saldırdı. İsrail ordu radyosu, Pazartesi sabah erken saatlerde yapılan operasyonda 16 kişinin öldüğünü ve onlarca kişinin yaralandığını açıkladı. Yardım taşıyan gemilere Gazze'ye 65 kilometre mesafede uluslararası sularda müdahale edildi" şeklinde duyurdu.

TAMAMEN SİLAHSIZ SİVİL OLDUĞUMUZU SÖYLEDİK

New York Times haberinde, "Yardım konvoyundaki aktivistlere göre, Pazar gece yarasından kısa bir zaman sonra İsrail savaş gemileri uluslararası sularda seyreden yardım gemilerinin yolunu kesti. Bir İsrail televizyonu 10 kişini öldüğünü belirtirken, İsrail ordu radyosu ise 3 İsrail komandosunun hafif yaralandığını açıkladı. Challenger-1 gemisinde bulunan Özgür Gazze Hareketi temsilcisi Huwaida Arraf, telefonla yapılan bağlantıda İsrail askerlerine tamamen silahsız siviller olduklarını söylediklerini ve şiddet kullanmamalarını istediklerini belirtti." diye yazdı.

The Washington Post ise, çatışmanın bir gönüllünün ateş etmesi üzerine çıktığı belirtildi. Haberde şu ifadeler yer aldı:

"İsrail ordusu, Gazze Şeridi'ne yardım ulaştırmak isteyen konvoya komandoların saldırı düzenlemesi sonucu Filistin'e yardım götüren gemideki en az 10 aktivistin öldürüldüğünü duyurdu. İsrail ordusu açıklamasında, askerlerin konvoydaki 6 geminin güvertesinde bıçak ve sopalı saldırıya uğradığını belirtti.

Açıklamada, bir aktivistin askerlere ait bir silahı ele geçirdiği ve silahın ateş aldığı belirtildi. Ancak silahın aktivist tarafından mı yoksa yanlışlıkla mı ateşlendiği konusunda bir açıklama yapılmadı."
aktifhaber

İsrail, Ürdün'de protesto ediliyor
31 Mayıs 2010
AMMAN- Gazze'ye yardım gemilerine operasyon düzenleyen İsrail'e tepkiler büyüyor. İsrail, resmi açıklamalarla kınanırken, başta Türkiye ve Filistin olmak üzere çeşitli yerlerde de protesto gösterileri düzenleniyor.

Protesto gösterilerinin düzenlendiği ülkelerden biri olan Ürdün'de de binlerce kişi, İsrail'i protesto etmek için toplandı. Başkent Amman'da toplanarak Başbakanlık binasına doğru yürüyen göstericiler, İsrail aleyhine sloganlar atarken İsrail ordusunun da uluslararası mahkemede yargılanması çağrısında bulundular.

Ürdün ticaret odaları ve sendikaları da protesto gösterisine destek verirken, temsilcilerini ve üyelerini protestoya katılmaya çağırdı. aktifhaber

MİDYATLILAR İSRAİL'İ LANETLEDİ

31 Mayıs 2010
Mardin'in Midyat ilçesinde vatandaşlar, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren Türk gemilerine yapılan saldırıya tepki göstererek, lanet yağdırdı.
Midyat Belediye Başkan Yardımcısı Metin Kutulu, "Yapılan saldırıda insanlık suçu işlendi. Bütün İnsanlığı, İsrail'e karşı saf tutmaya davet ediyoruz. Ayrıca, Başbakan'ımızdan gerekli dik duruşu göstermesini bekliyoruz." dedi.

Bunun kabul edilir bir durum olmadığını vurgulayan Esnaf ve Sanatkârlar Odası Başkanı Yusuf Demirdağ da "İsrail'in gücünün ancak silahsız ve masum insanlara yetiğini bir kez daha gördük. Lanet olsun İsrail'e." dedi.

Doğuş Gazete ve Matbaacılık İmtiyaz Sahibi M. Beşir Uzuner ise "İsrail her zamanki gibi alçaklığını gösterdi. Kanla beslenen İsrail, İnşallah kendi kanıyla boğulacak." dedi ve şehitlere Allah'tan rahmet dileklerinde bulundu. fhaber10

İsrail askerleri ''suikast listesi'' ile saldırmış

İsrail askerlerinin Gazze'ye yardım gemisine operasyonuyla ilgili korkunç bir ayrıntı ortaya çıktı.

İsrail komandosunun cebinden saldırı sırasında düşen bir listedeki isimler, saldırının aslında bir suikast operasyonu olduğu şüphesini doğurdu.

Şüpheyi büyüten daha korkutucu bir iddia ise İsrail ordusunun ölü sayısını yüksek açıklamasıyla ilgili olarak ortaya atıldı.

Buna göre İsrail ordusu, enterne ettiği gemide listedeki isimlere suikastı sürdürecek. Star

Erzinliler İsrail'e tepki gösterdi

Erzin İlçesinde, Gazze'ye insani yardım götüren konvoya yapılan saldırı sert bir şekilde protesto edildi. Eğitim Bir – Sen Erzin Temsilcisi Hilmisev Kılaç, "İsrail'in işlediği insanlık suçudur. İşlediği suçun cezası karşılıksız kalmamalıdır." diye konuştu.

İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren 6 gemilik filoya saldırması Türkiye'nin birçok yerinde olduğu gibi Erzin'de de büyük bir öfke ile protesto edildi. Cumhuriyet Meydanı'nda toplanan vatandaşlar hep bir ağızdan Eğitim Bir – Sen Erzin Temsilciliği'nin düzenlediği mitingte, İsrail'in yaptığı zulümlere hiçbir ülkenin sessiz kalmaması gerektiğini söyledi. Ellerindeki pankartlarla İsrail'i protesto eden vatandaşlar, 'Katil İsrail, Terörist devlet İsrail'gibi çeşitli sloganları atarak tepkilerini sert bir şekilde dile getirdi.

Eğitim Bir – Sen Erzin temsilcisi Hilmisev Kılaç, Gazze'de ki drama seyirci kalmayarak gönüllü olarak o bölgede yaşayan insanlara ilaç, inşaat malzemesi, giysi ve gıda gibi yardım malzemelerini yanlarına silah dahi almadan savunmasız bir şekilde götüren gemiye İsrail askerleri tarafından düzenlenen saldırının insanlık suçu olduğunu söyledi.

Eğitim Bir – Sen Erzin Temsilcisi Hilmisev Kılıç, İsrail'in şimdiye kadar işlediği birçok insanlık suçunun yanına kar kaldığını fakat bu son saldırının bardağın son damlası olması temennisinde bulundu. Gazze'de yaşanan insanlık dramına sessiz kalmayarak gemilerle bölgeye yardım için koşan ve yapılan saldırıda hayatlarını kaybeden vatandaşları rahmetle andıklarını söyleyen Kılaç, Filistin'de mağdur durumda bulunan insanlara yardım götürdükleri sırada İsrail askerleri tarafından acımasız bir şekilde üzerilerine roket atarlar ve otomatik silahlarla saldırılmasının tüm Dünya tarafından görüldüğünü, yürek burkan bu sahnelerin insanlık tarihine kara bir leke olarak kazındığını kaydetti. 31 Mayıs 2010
habertaraf

ABD Konsolosluğu önünde İsrail protestosu
31 Mayıs 2010
İsrail, ABD Adana Konsolosluğu önünde de protesto edildi.

"Rotamız Filistin, Yükümüz İnsani Yardım" diyerek Gazze'ye doğru yola çıkan gemilere saldıran İsrail, Adana'da ABD Konsolosluğu önünde protesto edildi.

Adana Filistin Dayanışma Platformu öncülüğündeki sivil toplum kuruluşları İsrail'i lanetledi. Asri Mezarlık önünde toplanan binlerce kişi ellerindeki Filistin bayraklarıyla tekbirler getirerek İsrail aleyhine sloganlar attı ve D-400 Karayolu'ndan konsolosluğa yürüdü. Yol boyu polisin sıkı güvenlik tedbirleri aldığı eylemde grup, Çevik Kuvvet ekipleri tarafından ablukaya alınan konsolosluk binasına yaklaştırılmadı.

Yaklaşık yüz metre uzakta protestolarını gerçekleştiren Adana Filistin Dayanışma Platformu, Kur'an-ı Kerim okudu, dualar etti.

Anadolu Gençlik Derneği Adana Şube Başkanı Abdulaziz Kıranşal, üzerinde Türk bayrağı dalgalanan geminin İsrail askerlerinin saldırısına maruz kaldığını hatırlattı. Kıranşal, "Bu gemi mürettebatının başına gelen olaylardan yetkililer de sorumludur. Bu sorumluluk bir takım açıklamalarla geçiştirilmeyecek kadar önemli bir hadisedir. Yetkilileri derhal kayda değer tedbirler almaya davet ediyoruz." dedi.

Adana İnsani Yardım Derneği (ADYAR) Başkanı Veysel Tepeli de Gazze konvoyuna yapılan saldırıyla İsrail'in terör devleti olduğunu bir kez daha gösterdiğini ifade etti.

Tepeli, şunları söyledi: "Uluslararası sularda seyreden ve insani yardım taşıyan gemilere saldıran İsrail, aralarında yaşlı, kadın ve çocukların da olduğu sivil insanların üzerine canice ateş açmıştır. Teyidini almadığımız bilgilere göre 16 ölü ve 40'tan fazla yaralı var. Bunun adı en hafif tabirle haydutluktur. Somalili korsanlar, İsrail devletinden daha şereflidir. Çünkü onlar hiç olmazsa yardım gemilerine saldırmıyor. Üçüncü dünya ülkelerinin en ufak hukuk ihlallerinde ağır yaptırımlar uygulayan BM, ABD ve batı ülkeleri, İsrail'in yıllardır Ortadoğu'da yaptığı haydutluğa ses çıkarmaması acı bir riyakârlık örneğidir. Terör devleti İsrail'in kurulduğundan bu yana işlediği katliamlara, zulümlere ses çıkarmayan hamiliğini yapan ABD'yi kınıyoruz. İsrail yaptığı haydutlukta bizleri yolumuzdan çevireceğini sanıyorsa yanılıyordur. Bu bir yürek ateşidir. İsrailli caniler anlayamaz. Bu ateşi ne İsrail'in donanması söndürebilir ne başka bir şey."

MAZLUM-DER Adana Temsilcisi Ali Aygün de İsrail'in en büyük hamisinin Amerika'nın olduğunu vurguladı. Aygün, "İnsanlığın vicdani olarak yola çıkan ve insani yardım taşıyan gemilere İsrail yine gerçek yüzünü göstererek korsan bir terör devleti olduğunu kanıtlamıştır." diye konuştu. Konuşmalardan sonra grubu protestoyu organize eden temsilciler, polisin kontrolü altında ABD Adana Konsolosluğu'na siyah çelenk bıraktı. Çocuk, yaşlı, kadın ve gençlerin sıcağa rağmen yoğun ilgi gösterdiği programda kimi vatandaşlar gözyaşlarını tutamadı.
habertaraf

Konya'da binlerce kişi İsrail'i protesto etti
İsrail'in Gazze'ye insanı yardım götüren Mavi Marmara isimli Türk gemisine yönelik saldırıların ardından Konya Sivil Toplum Platformu tarafından düzenlenen mitingde binlerce kişi toplandı.

İsrail bayraklarının yakıldığı protesto mitinginin ardından yüzlerce kişi, tepki için otobüslerle Ankara'da bulunan İsrail Büyükelçiliği önüne hareket etti.

Gazze'ye insani yardım götüren gemilere İsrail tarafından yapılan saldırının ardından Konya Sivil Toplum Platformu tarafından protesto mitingi düzenlendi. Konya Valiliği yanındaki Kayalı Parkı'nda toplanan binlerce Konyalı ellerindeki Türk ve Filistin bayraklarıyla İsrail'e tepki gösterdi. Sık sık tekbirlerin getirildiği protesto gösterisinde İsrail'i kınayan dövizler dikkat çekti. Kuran-ı Kerim okunuşuyla başlayan tepki mitinginde Ak Parti Konya İl Başkanı Ahmet Sorgun, Saadet Partisi Konya İl Başkanı Veli Tolu birer konuşma yaparak tepkilerini dile getirdi. Ayrıca, Mavi Marmara gemisiyle Gazze'ye giden 14 Konyalı'dan biri olan Şükrü Lorkçu'nun kızı Sena Nur Lorkçu babasına yazdığı duygu dolu şiiri okudu. Meydana toplananları duygulandıran şiirin ardından yapılan dua ile protesto mitingi sona erdi. 31 Mayıs 2010 habertaraf

Gemi vatandan bir parçadır; yani vatandır

Oğuz Gürses




Bir gemi ister askerî olsun, ister sivil, isterse resmî...

Hangi ülkenin bayrağını taşıyorsa o ülkenin vatan toprağı gibidir...

Dünyanın hangi denizlerinde yüzüyor olursa olsun, dünyanın hangi limanına demirli olurda olsun bayrağını taşıdığı ülkenin vatanının bir parçasıdır...

Hangi ülkenin bayrağını taşıyorsa o ülkenin devletinin egemenlik alanındadır...

Elçilik ve konsolosluk binaları gibi...

Ve onlara yakın bir dokunulmazlık zırhına sahip...

Ona ancak bayrağını taşıdığı devlet dokunabilir veya o devletin izniyle başka devletler dokunabilir...

Türk bayrağını taşıyan gemiler Akdeniz’in uluslarası sularında hiç bir makul/meşru gerekçe olmaksızın İsrailli teröristler tarafından silahlı baskına uğramış içindeki kaptan dahil bütün personel ve yolculara hedef gözetilmeden ateş açılmış onlarca kişi katledilmiş ve yaralanmıştır...

Gemiler de içindeki yük ve yolcularıyla birlikte gaspedilerek siyonist teröristlerin üslerine götürülmüştür...

Hukukta bunun tek bir adı vardır: Korsanlık!

Şimdi dönün yukarıdaki şu iki resme dikkatlice bakın...

Fotoğrafların birine Türk bayrağı taşıyan yolcu gemisine saldıran siyonist kaatillerden biri Türk bayrağının üzerinden çoğunluğu TC vatandaşı olan yolcu ve mürettebata hedef gözetmeden canice ateş ediyor...

İkincisinde ise sivil ve silahsız bir gemiyi kan dökerek ele geçirdikten sonra yani ölenler öldükten kalanlarda yaralılar da dahil ellerinden ve ayaklarından kelepçelendikten sonra...

Son noktayı koyuyor...

Gazze'ye Gazzelilerin astığı Türk bayrağını indiriyor...

Bir ülkenin bir şehrini işgal ettikten sonra “düşman askeri”nin yaptığı ilk icraatlardan biridir bu...

“Ben burayı bileğimin hakkıyla işgal ettim... Burası artık senin değil benim egemenlik alanım içindedir haberin olsun.”

Diyen bir meydan okuma...

Kime karşı?

Vatanının bir parçası işgal edilen devlete karşı...

Hadisenin hukuken ve siyaseten en açık izahı budur...

Her devletin egemenlik alanları her zaman çeşitli sebeplerle saldırıya uğrayabilir...

Devletler egemenlik alanlarını ve bu alanlar üzerindeki haklarını koruyabildikleri ölçüde “egemen bir devlet olarak” var olmaya devam ederler...

Savaşlar bunun için çıkar...

Barışlar bunun için yapılır...

İttifaklar bu yüzden kurulur...

İhtilaflar bu yüzden çıkar...

Antlaşmalar, sözleşmeler, görüşmeler bu sebeple düzenlenir...

Bir devlet “egemen bir devlet” olamazsa, yani egemenlik haklarını yeterince koruyamazsa;
“egemen devletler” tarafından ya ortadan kaldırılır veya paryalaştırılırarak, sömürgeleştirilerek ayak işlerinde kullanılılır...

Bayrak bir devletin bütün vatan topraklari üzerindeki egemenlik haklarının sembolüdür...

Bu yüzden kıymetlidir...

Bağımsızlığı/İstiklâli temsil eder...

Bayrak bugün bu ülkedeki resmî zevatın çok yanlış olarak algıladığı gibi bir put, bir mabud, tapınılacak ve sığınılacak olan yüce bir varlık değil...

Özenle korunulması ve düşman ellerinden uzak tutulması gereken hassas bir semboldür...

Çocuğun biri okulun bahçesindeki bir bayrağı yaramazlık olsun diye indirdiğinde bu ülkenin tıynetsiz medyası sözbirliği ederek o çocuğu nasıl acımasızca linç ederek hapishanelere tıktırdığını herhalde unutanınız yoktur...

“Bayrağa öyle yaptı bayrağa böyle yaptı” yaygaraları arasında...

Halbuki çocukların bayrağı korumak gibi bir görevleri yoktur.

Onu koruması gerekenler çocuklar değil...

Devlet ve bu iş için devletten maaş alanlardır...

Ve...

Bayrağı çocuklara karşı değil, düşmanlara karşı korumaktır asıl görev...

Ve şimdi tam da “görev” zamanı...

Ama kendi halkına arslanlar gibi kükreyenleri bulabilirsen helâl olsun...

Kınama-lanetleme faslı susurluk ayranı gibi köpürdükçe köpürtülüyor da; mevzu icraata gelince her biri ayrı bir rakkase...

Nasıl kıvırıyorlar nasıl...

Ne inciler döktrüyorlar ne inciler...

Halbuki yapılacak iş belli...

Öldürülen insanlarının kanının hesabını...

Yaralanan insanların dökülen kanlarının hesabını soracaksın...

Cezalarını keseceksin...

Gaspedilen gemilerini içindeki yolcu ve yükleriyle birlikte derhal geri alacaksın...

Yükleri Gazze limanına boşaltıp geri döneceksin...

Yani bayrağını indirilen yere adam gibi bileğinin hakkıyla dikeceksin...

Öyle bir dikeceksin ki; bir daha kimse senin egemenlik haklarına el uzatmayı aklından bile geçiremeyecek...

Ama..

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç gibi...

“Biz devletiz... Kimse bizim bu kadarcık bir şey için savaş ilan edeceğimizi zannetmesin” dersen...

Duyan gelir...

Bugün gemi... Yarın uçak... Öbürgün Güneydoğu... Başlamışken Ankara... Sonra İstanbul... Edirne...

Bir devlet adamı, ağzını açmadan önce devlet nedir, ordu nedir, egemenlik nedir, diplomasi nedir, iktisadî gücü kullanmak nedir...

Düşünecek...

ABD veya İsrail veya bir başka egemen devlet barışa/anlaşmaya en yakın olduğu zamanlarda bile niçin “askerî seçenek hala masada” lâfını ediyor...

Düşünecek...

Arkasında ordusunun gücünü hissetmeyen bir diplomat hangi ciddi diplomatik hamleler yapabilir ve ne kadar inandırıcı olabilirki...

Düşünecek...

Diplomatik görüşmelerde sıra eninde sonunda “kimin ordusu kimin ordusu yener”e muhakkak gelir... O yüzden de “askeri seçeneği” daha söze başlarken masadan kaldıran bir politikacının diplomatik alanda avucunu yalamaktan başka yapabileceği hiçbir şey yoktur...

Olamaz...

Bu yazı da benim, bu ülkede “politikacıyım, askerim, diplomatım” diye kasıla kasıla dolanıp, lâf kalabalığından başka hiçbir şey yapmayan; ama aybaşı geldiğinde maaşlarını yüzleri hiç kızarmadan alanlara küçük bir kıyağım olmuş olsun...

31 Mayıs 2010
Hollanda'da Gösteri
Hollanda'da göstericileri kışkırtan başörtülü kadın, polis çıktı.

Hollanda'nın Lahey kentinde İsrail karşıtı gösteri düzenleyen göstericiler

İsrail Büyükelçiliği'ne yürümek istedi. Çoğunluğu Türk, yaklaşık 2 bin gösterici Hollanda polisi tarafından durduruldu. Grubun ön sıralarındaki bazı göstericiler polis tarafından coplandı. Göstericiler, polisin müdahalesi üzerine geri çekildi. haber101

31 Mayıs 2010
14 Kişinin İsmi Açıklandı
İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkan Vekili Yavuz Dede, Gazze'ye insani yardım götüren gemilere İsrail saldırısında yaralananlardan ismi belirlenen 14'ünü açıkladı.

Dede'nin yaptığı açıklamaya göre yaralıların isimleri söyle:

''İmdat Avli, Mustafa Batırhan, Rebiha Gümrükçü, Cevdet Ökenek, Erkan Baycidan, Muhyettin Yıldırım, Osman Çalık, Suat Koşmaz, Şahin İsmail Güleryüz, Şükrü Peker (İHH görevlisi), Mehmet Murat Yıldırım, Canip Tuna, Saadettin Furkan ve Tuna Yücel''

Dede, bu isimlerin Dışişleri Bakanlığı tarafından kendilerine verildiğini, diğer iki yaralının isminin eksik alınması nedeniyle açıklanmadığını söyledi.

-GEMİLERDEKİ YOLCU SAYILARI-

Gazze'ye yardım götüren gemilerde bulunan yolcu sayılarına ilişkin de bilgi veren Başbakan Vekili Bülent Arınç, ana gemi olan yolcu gemisi ''Mavi Marmara''da 29'u personel, 560'ı yolcu 589 kişi, ''Defne'' yük gemisinde 13'ü personel, 7'si yolcu 20 kişi, yük gemisi ''Gazze''de ise 13'ü Türk personel, 5'i yolcu olmak üzere 18 kişi bulunduğunu bildirdi.

Arınç'ın verdiği bilgiye göre, gemilerde Türk yolcuların ve personelin dışında, Almanya'dan 7, ABD'den 3, Avusturalya'dan 3, Bahreyn'den 4, Belçika'dan 5, Bosna-Hersek'ten 1, Cezayir'den 32, Endonezya'dan 12, Fas'tan 5, Filistin'den 2, Fransa'dan 1, Hollanda'dan 1, Güney Afrika'dan 1, İngiltere'den 28, İrlanda ve İspanya'dan 3'er, İsrail ve İsveç'ten 5'er kişi, Kanada vatandaşı 2, Kosova vatandaşı 1, Kuveyt vatandaşı 16, Lübnan vatandaşı 3 kişi bulunuyor. Ayrıca gemilerde, Makedonya'dan 3, Malezya'dan 11, Mısır ve Pakistan'dan 3'er, Moritanya'dan 2, Suriye'den 4, Umman'dan 1, Ürdün'den 31, Yemen'den 4, Yeni Zelanda ve Yunanistan'dan da birer kişi yer alıyor. aktifhaber

Ertuğrul Özkök/Hürriyet.com.tr
Yarını Bekleyemedim

Önce hangisine ağıt yakacaksınız? İskenderun'da şehit olan 6 çocuğunuza mı? Yoksa gemide hayatını kaybeden insanlara mı?

Bazı anlar vardır.

Yarını bekleyemezsiniz.

Bir saat bekleyemezsiniz.

İçinizde bir korku da yok değildir.

"Acele edersem yanlış bir şey yapar mıyım?"

Ama siz daha o soruyu sormadan, içinizde bir başka ses avaz avaz bağırmaya başlar.

"Çığlık hançerenize takıldığı zaman geç kalmak acele etmekten daha kötü bir şeydir."

Bu yazı öyle bir duyguyla yazılmıştır.

Sıcağı sıcağına, duygunun en yüksekte olduğu anda.

"Sağ duyu" kelimesini, "Teenni ile davranmak" duygusunu bir kenara bırakarak, o an dile getirilen duygulardır bunlar.

Hele hele kader, aynı sabah iki yakanıza da yapışmışsa;

Kahpe felek aynı anda canınızın iki yanını da acıtmışsa;

Önce hangisine ağıt yakacaksınız?

İskenderun'da şehit olan 6 çocuğunuza mı?
Yoksa gemide hayatını kaybeden insanlara mı?

İsyan halindeyim.

Bir yandan ölenler için isyandayım, bir yandan beni bu ikilem içinde bırakan kadere küsüyorum.

Ben ki, böyle konularda hep serinkanlı durmayı tercih ederim;

"Avaz avaz bağırıyorum

Olmaz böyle şey.

İsrail Hükümeti'nin yaptığı bu saldırının ne kabul edilebilir bir yanı vardır, ne de hafifletici nedeni.

Bu kadar teknik imkanı olan, geliştirdiği teknolojilerle bu kadar övünen, bunca yıldır askeri harekat yapan bir devletin yapacağı iş midir bu?

Ey İsrail devletinin yetkilileri;

Bunu bize açıklayamazsınız.

Dünya kamuoyuna da açıklayamazsınız.

Türkiye'de bunun altında kalırsınız.
Dünyada da kalırsınız.

Sizi savunacak eski dost bile bulamazsınız.

İsrail'in bir şey yapacağını bekliyordum.
Ama bu ahmaklığı, bu gaddarlığı, bu ahmakça gaddarlığı asla beklemiyordum.

Bu saldırı hiç birimizin kafasında, en küçük "İma'yı", en küçük "Ama'yı" bırakmadı.

Ben bölgenin insanı olarak artık korkuyorum.

Yanı başımızda, ne yapacağı belli olmayan, her an her tür deliliği yapabilecek bir devlet var.

Aklı başında bir İsrail vatandaşı şunu düşünmeli.

İsrail askeri o gemide yardıma giden insanları değil, kendini vurdu.

O gemide ölen insanlara üzüleceğiz, ama ötekine ne yazık ki üzülmeyeceğiz.

Ya İskenderun'daki çocuklarımız.

Hepimize, aynı gece, aynı sabah, bu tesadüf mü dedirten, o alçak saldırı.

"Bu da geçer" diyen varsa;

Söyleyeyim.

Bunlar da geçmez.

Bazı şeyler var hiç geçemez...

Hurriyet.com.tr

Bulgarlaristan'da İsrail karşıtı yürüyüş yapıldı

Bulgaristan'da yaşayan Müslümanlar, İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren gemiye düzenlediği saldırıya tepki yürüyüş düzenledi.
1 Haziran 2010
Bulgaristan'daki Filistinliler Derneği tarafından başkent Sofya'da düzenlenen yürüyüş ile İsrail'in saldırısını lanetleyen halk, İsraile karşıtı sloganlar attı. Yürüyüşe Bulgaristan'da yaşanan Filistinliler, Araplar ve Türkler katıldı. Katılımcılar 'Terör devleti İsrail' ve 'Yaşasın Filistin' şeklinde sloganlar attı. Ellerinde Filistin, Bulgaristan ve Türkiye bayrakları ile yürüyen katılımcılar taşıdıkları dövizlerde 'İsrail uluslararası hukuku ne zamana kadar ihlal etmeye devam edecek?', 'Gazze ilaçsız' şeklinde pankartlar açtı. Yürüyüşe katılan Türk öğrenciler ise Türkçe olarak 'Siyonis İsrail Gazze'den defol' şekilde sloganlar attı.

Bulgaristan'daki Filistinliler Derneği, yayınladığı deklarasyonda, Gazze'ye yapılan ablukanın derhal kaldırılması ve yardımların Gazze'deki halka ulaştırılması istedi. Ayrıca, tutuklanan kişilerin derhal serbest bırakılması, İsrail'in yaptığı barbarlığın cezalandırılması ve uluslararası bir komisyonun kurulup durumun incelenmesi gibi taleplerde bulundu.

Yürüyüşte Cihan'a konuşan Bulgaristan'daki Filistinliler Derneği Başkanı Abu Kalbayn, "Bu yapılanlar barbarca bir davranıştır. İnsanlar bu yaşananlar karşısında çok öfkeli. İsraillilerin bu şekilde davranacağını hiç kimse beklememişti. İsrail'in bu yaptığı farklı bir terörizm şeklidir. Onlar Filistinlileri terörizmle suçluyor. Ancak onlar bunu devlet olarak yapıyor. Biz bu protestolarımızı isteklerimiz yerine gelinceye kadar sürdüreceğiz. Biz Türkiye'nin Filistin konusundaki tutumuna minnettarız. Bizi Arap ülkelerinden dahi daha fazla destekleyen ülke Türkiye. Bu nedenle Türkiye'nin tutumundan memnunuz." dedi.habertaraf

610 kişi tutuklu

Dışişlerinden alınan bilgiye göre, gazeteci yazar Hakan Albayrak ve kardeşi Sinan Albayrak, İsrail tarafından tutuklandı.

Dışişleri kaynaklarına göre; İsrail yönetimi gazeteci yazar Hakan Albayrak ile sinema oyuncusu kardeşi Sinan Albayrak'ı tutukladı.

Konvoya Ankara'dan katılan doktor Bahadır İslam, gazeteci Ebubekir Kurban, yazar Mustafa Yahya Coşkun ile BBP Genel Başkan Başdanışmanı Eyüp Gökhan Özekin de İsrail hapishanelerinde tutuklu bulunuyor.

KAĞIT İMZALATMAK İSTİYORLAR

BBP Genel Başkanı Yalçın Topçu da Özekin ile birlikte İstanbul İl İkinci Başkanı Muhittin Açıcı ve Denizli Alperen Ocakları temsilcisi Halis Akıncı'nın da bulunduğunu bildirdi. Topçu ayrıca, ''Halis Akıncı tutuklular listesinde yer almaktadır. Eyüp Gökhan Özekin ve Muhittin Açıcı ise İsrail'in imzalatmak istediği taahhüt belgesini imzalamamak konusunda direniş göstermektedirler'' ifadelerini kullandı.

MUHABİRİMİZDEN HABER ALAMADIK

Mavi Marmara'da yolculuk eden muhabirimiz Samet Doğan'dan ise henüz haber alınamadı.

Akşam saatlerinde tutukluların tamamının isimlerinin açıklanabileceği öğrenildi.

368'İ TÜRK

İsrail'in Gazze'ye yardım gemilerine dünkü saldırısından sonra, büyük kısmı Ber Şeva'daki cezaevine nakledilen yolcular arasındaki Türk vatandaşlarının sayısının 368 olduğu öğrenildi.

Türkiye'nin İsrail Büyükelçiliği yetkililerinden edinilen bilgiye göre, 368 Türk vatandaşı Ber Şeva cezaevinde tutuluyor.

Büyükelçilik yetkilileri, şu ana kadar Türkiye'ye gönderilen vatandaşların sayısının 19 olduğunu da belirtti.

610 KİŞİ TUTUKLU

İsrail'in dün sabaha karşı Gazze'ye yardım götüren 6 gemiye düzenlediği saldırının ardından, halen Ber Şeva'daki cezaevinde tutulan gemi yolcularının sayısının 610 olduğu bildirildi.

İsrail radyosu, Ber Şeva cezaevinde 610 kişi bulunduğunu, bunların sınır dışı edileceğinin ya da haklarında yasal bir önlem alınacağının henüz belli olmadığını belirtti.

Radyo, gemi yolcularından onlarcasının ülkelerine gönderilmek üzere Ben-Gurion Havalimanına yollandığını da kaydetti.

Bazı kaynaklar ise halihazırda 45 kişinin ülkelerine gönderildiğini, 3 kişinin ise uçak beklediğini ifade ettiler.

Radyo ayrıca, İsrail polisinin gemi yolcuları arasında bulunan, İsrail'deki İslam Hareketi'nin Kuzey Şubesi sorumlusu Şeyh Raid Salah ile yine İsrail'deki Arap Yüksek İzleme Komitesi Başkanı Muhammed Zeydan'ın gözaltı halinin 4 gün daha uzatılmasını istediğini duyurdu.

KRİZ MASASI TELEFONLARI

Dışişleri Bakanlığı kriz masası, gemide yakınları bulunanlar için bilgi edinebilecekleri telefonları dün şu şekilde yayınlamıştı:
habertaraf

Gemide şehit olan 4 kişinin isimleri

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere dünkü saldırısında hayatını kaybeden 9 kişiden 4'ünün Türk olduğu bildirildi.

Dışişleri Bakanlığından alınan bilgiye göre, saldırıda hayatını kaybedenlerden 4'ü Türk vatandaşı.

İsrail, saldırıda 9 kişinin hayatını kaybettiğini açıklamıştı. Ölen diğer 5 kişinin uyrukları hakkında kesin bilgi bulunmuyor.

İhlas Haber Ajansı'nın haberine göre gemide şehit olan Türk vatandaşlarının isimleri şöyle:

- Ali Haydar Bengi
- Ali Ekber Yaratılmış
- Muharrem Koçak
- İbrahim Bilgen
habertaraf

Gemi kaptanı: Bize içirdikleri su şüpheliydi

İSTANBUL- Gazze gemisinin kaptanı: Bize içirdikleri su şüpheliydi.
1 Haziran 2010
İsrail'in Gazze'ye yardım malzemesi götüren gemilere yaptığı saldırıda zarar gören 'Gazze' gemisinin kaptanı Talat Can Soner, operasyon sırasında İsrail askerlerine karşı koymamalarına rağmen, İsrail askerlerinin gelişigüzel ateş ettiğini ancak, kendilerinin söylendiği gibi su ile İsrail askerlerine saldırıda bulunmadıklarını aktardı. Gözaltında bulundukları sırada kendilerine tadı çok farklı ve şüphe içeren bir su içirildiğini ifade eden Soner, tahlil yaptıracağını söyledi. İsrail'in saldırıyla ilgili bilgi vermekten kaçındığını dile getiren İHH Başkan Vekili Yavuz Dede ise, 4 ölü olduğunu ve 4'ü ağır 20 yaralının bulunduğunu söyledi.

Gazze'ye yardım malzemesi götüren Gazze gemisinde bulunan kaptan Talat Can Soner, arkadaşı Hüseyin Tokalak ile İHH binasında basın açıklaması yaptı. Açıklamayı yerli ve yabancı basından çok sayıda gazeteci takip etti. Kendilerinin İskenderun Limanı'ndan çıktığını ve gemilerinin Türk bayraklı olduğunu ifade eden Kaptan Soner, mevcut legal rotaları takip ettiklerini ve hiçbir illegal rota takibi yapmadıklarını belirtti. Yolculuk esnasında hiçbir anormalliğin yaşanmadığını kaydeden Soner, saldırı esnasını şöyle anlattı: "Ortada bize karşı gelen bir şey yoktu. Geminin önünde toz bulutu gibi bir şey göründü. Toz bulutunun arasından ışıklar görünmeye başladı. Daha sonra helikopterler uçaklar görmeye başladık. Ve tüm gördüklerimizi Mavi Marmara'ya rapor ettik. Mavi Marmara bizim arka rotamızdan gelmeye başladı. Toz bulutun içinden zodyak tipi botlar geldi. Helikopterler alçaldı. Türk bayraklı gemi olduğumuzu, yolcuların sivil olduğunu, gemide silah olmadığını, uluslararası sularda olduğumuz için durdurulamayacağımızı söyledik. İsrail askerleri 'vuracağız, batıracağız' diyerek tehditler savurdu. Bir anda direk ateş açmaya başladılar. Sağı solu yok. Gözümüzle gördük önü arkası ayırt edilmeden ateş edildi. Bir ara dumanlar çıkmaya başladı. Helikopterler inmeye başladı. Mavi Marmara gemisindeki kaptan bize 'İnsanları öldürüyorlar. Çok sayıda yaralı var' dedi."

Kendilerine müdahale eden askerlerin 'Combat' adı verilen bir tim olduğunu aktaran Soner, iki askerin bir şahsın başında beklediğini ve silah namlularının gözaltındaki şahısların kafalarına doğru tutulduğunu söyledi.

İÇMEMİZ İÇİN VERİLEN SU ŞÜPHELİ, TAHLİL YAPTIRACAĞIM

Kendilerine verilen sudan şüphe duyduklarını belirten Soner, "Verilen suyu içince ağzımıza acımsı bir tad geliyordu. Aniden acıkıyor. Aniden susuyorduk. İçtiğimiz neyse sürekli ruh halimiz değişiyordu. 24 saat uykusuzduk. Üzerimizde büyük bir baskı vardı. Türkiye'de tahlil yaptıracağım" ifadelerini kullandı. Soner, söylendiği gibi İsrail askerlerine su sıkmadıklarını belirtti.
habertaraf

Yunanlı aktivistler dehşet anlarını anlattı
Yunan aktivistler, Gazze'ye giden gemilerde yaşadıkları dehşeti anlattı.

Gazze'ye insani yardım götüren iki Yunan gemisinde bulunan 43 yolcudan 6 Yunan vatandaşı, Atina'ya döndü. Yolculardan 4'ü, bugün düzenledikleri basın toplantısında yaşadıkları dehşeti bütün ayrıntılarıyla anlattı. Türkiye'ye taziye mesajı gönderen Yunan yardım gönüllüleri, gösterdiği direniş nedeniyle Mavi Marmara yolcularını tebrik etti.

Atina'daki Politeknik Üniversitesi'nde oluşturulan "Gazze için bir gemi" organize komitesinin bürosunda gerçekleşen basın toplantısını, yerli ve yabancı çok sayıda basın mensubu izledi. Yunan aktivistlerin basın toplantısında yakınları, arkadaşları, milletvekilleri ve sivil toplum kuruluşlarından yetkililer yer aldı.

"MAVİ MARMARA DUMAN VE GAZ BOMBASINDAN GÖRÜLMÜYORDU"

Gazze'ye ulaşamadıkları için üzgün olduğunu söyleyerek sözlerine başlayan Papadokostopulos Aristidis, "Tek hedefimiz, Gazzelilerin ihtiyacı olan yardımı ulaştırmaktı." dedi. "Kimlik bilgilerini vermek istemeyen bir arkadaşımızı çok feci şekilde dövdüler." diyen Aristidis şunları söyledi: "Biri Yunan biri Amerikan iki kişiye sakinleştirmek için şırınga yaptıklarını gördüm. Çok feci şartlar hakimdi. Terörizmden öte bir şeydi. Şimdiye kadar böyle bir şey görmedik."

Gemilerinde silah değil yardım malzemesi olduğunu ve bunları gümrüklerde çıkarılan büyük zorluklar sonrası yüklendiğini kaydeden Aristidis, Özgür Akdeniz gemisinde olan yükü şöyle sıraladı: "Su arıtıcılar, tuğla, çimento, 50 adet kolay inşa edilebilen ev, 250 adet elektrikli engelli arabası, çadır ve okul çantaları. Bu silahları götürmüştük."

İsrail güvenlik kuvvetlerinin baskınına ilişkin ise Aristidis, sabah 04:00'dan önce taciz edilmeye başlandıklarını söyledi: "Mavi Marmara, duman, gaz bombaları ve gerçek mermilerin kullanılması nedeniyle tamamen gözden kaybolmuştu. O anı ifade etmek zor. Gemide çocuk ve kadınlar da vardı. 70 milin üzerinde uluslararası sulardaydık." Sabah 04:50 sularında 2 botla komandoların gemiye ulaştıklarını belirten Yunan aktivist Aristidis, "Biz sadece geminin etrafına havadan ya da denizden çıkarma yapmalarını engellemek için tel örgüler germek suretiyle karşı koyabildik." dedi. Komandoların gemiye çıktıktan sonra karşı koyamadıklarını belirten Aristidis, "Bize vurdular. Kabul edilmez şartlarda esir tutulduk. Götürüldüğümüz limanda polis doluydu. Hapsi boylayacaksınız şeklinde tehditler savurdular. Kimseyle konuşmamıza izin vermediler." ifadelerini kullandı.

Yunan hükümetinin derhal gemilerin ve yolcuların dönmesi için önlem almasını isteyen Aristidis, İsveç vatandaşı İsrailli ile Amerikalı aktivistin de feci şekilde dövüldüğünü söyledi. Plastik kelepçeler ile ayak ve ellerinden bağlandıklarını anlatan Aristidis, bazı kişiler denize düştüğünü ve yaklaşık 1 saat sonra denizden çıkarıldıklarını anlattı. Gazetecilerin de kamera ve kasetlerine el konulduğunu belirtti.

"MEHMET KAPLAN, ÇOK DAYAK YEDİ"

Aynı gemide yer alan Türk kökenli İsveç milletvekili Mehmet Kaplan'ın da bulunduğunu anlatan Aristidis, "Mehmet çok dayak yedi. Bana 'çok dayak yedim' dedi. Milletvekili olmasına rağmen ona herhangi bir ayrım yapılmadı." şeklinde konuştu.

"TUVALET İÇİN PARMAK KALDIRDIK"

Sfendoni gemisinde yer alan bir diğer Yunan aktivist Gelalis Dimitrios, "Barış döneminde, bir savaş oldu. Bir yanda silahlar vardı. Diğer yanda ise aktivistlerin vücutları..." dedi. Komandoların hem denizden hem havadan gemilere çıktıklarını anlatan Gelalis, "Tam teçhizatlı komandolar gemiyi darmadağın yaptılar. Plastik mermi ve gaz bombası kullandılar." şeklinde konuştu.

İsrail kuvvetlerinin sert tutumunu da anlatan Gelalis şunları söyledi: "Çok sayıda arkadaşımız feci şekilde dövüldü. Bunlar arasında gemiyi teslim etmek istemeyen kaptanımız da vardı. Başından, kulağından, başından, boğazından ve ayaklarından yaralandı. Yunan, Amerikan, Filistinli ve diğer karşı koyanlar da feci dövüldü. El Cezire muhabiri kalaşnikof kabzasıyla gözünden yaralandı." Tuvalete gitmek için çocuklar gibi el kaldırdıklarını anlatan Gelalis, "Ayağa kalkmamıza izin verilmiyordu. Silahlar üzerimize çevrilmişti. Limanda bizi oradan oraya götürüp durdular. Yapılanlar daha önce görülmeyen şeylerdi." şeklinde yaşanan kötü anları özetledi.

"BURASI İSRAİL ULUSLARARASI SULARI"

İnşaat mühendisi Petrogiannis Thanasis de Gazze'ye ulaşamadıkları için üzgün olduğunu söyledi. Komandolarla birlikte sadece gözleri görülebilen doktorlarla baskın yapıldığını anlatan Thanasis, orada bu doktorların tamamen göstermelik bulunduğunu vurguladı. Thanasis şöyle devam etti: "Bizi sanki katiller gibi görüyorlardı. Bir polis şefi, Evet beyfendi! Burası İsrail uluslararası suları" şeklinde bir cevap verdi. İnsanca bir tavırları yoktu." Tam techizatlı askerlerin sanki savaşa hazırlandıklarını anlatan Thanasis, "Bizim bıçaklarla karşı koyduğumuz iddiası tam bir komedi. Ben tekrar Gazze'ye gitmek istiyorum. İsrail yetkilileri, Amerikan büyükelçisinin Amerikan aktivisti görmesine izin verdi" diyerek yaşananları dile getirdi.

"DİRENENLER, ELEKTRO ŞOKA TABİ TUTULDULAR"

Özgür Akdeniz gemisinin en genç aktivisti Mihail Grigoropulos, yaşadıklarını sert ifadeler kullanarak anlattı. Mihail, "Uluslararası sularda bir korsanlık yapıldı. Siyonist teröristler, gemilerimize hukuksuz biçimde el koydu." dedi. Mihail, esir alındıklarını, kötü şartlarda tutulduklarını, yere yatırılarak üzerlerine silahların çevrildiğini ve her anın videoya kaydedildiğini ifade etti.

Gazze ve Filistin'de çocuk, kadın ve insanların öldürüldüğünü hatırlatan Mihail, Yunan hükümetini hiçbir girişimde bulunmadığı gerekçesiyle eleştirdi. Mihail'in eleştirilerinden Güney Kıbrıs da nasibini aldı: "Kıbrıs hükümetini de suçlamalıyız. Filoyu geciktirdi. Destek vermedi. Esasında bizi resmen kovdu. Limana çıkmamıza izin vermedi."

Yaşanan kötü şartları da anlatan Mihail şunları söyledi: "Yemek ve su vermediler. Cep telefonu, bilgisayar gibi bütün kişisel eşyalarımıza el koydular. Sadece üzerimdeki kıyafetler ve kimlik belgemle buraya gelebildim. 10 defa sağlık kontrolünden geçirildim. Sorguladılar."

Mihail, "Bizden İbranice bazı belgelere imza koymamızı istediler. Ancak imzalamadık. Psikolojik baskı yapıldı. Direnen arkadaşlarımızı defalarca elektro şoka tabi tuttular." dedi. Türkiye'ye taziye mesajı gönderen Mihail, Türk yardım gönüllerinin gösterdikleri direnişi överek tebrik edince, toplantıya katılanlar tarafından uzun uzun alkışlandı.
habertaraf

Gazzelilerden onurlu davranış

Geçtiğimiz saatlerde İsrail tarafından yapılan "Yardımları Gazze'ye sevkediyoruz" açıklaması havada kaldı. Hamas, İsrail'e "Kanlı ellerinizle getirdiğiniz hiçbir şeyi kabul etmeyeceğiz" dedi.

İsrail'in dünya kamuoyunda kendisine karşı oluşan tepkileri azaltmak maksadıyla, yardımları Gazze'ye ulaştırma manevrası Hamas'ın onurlu çıkışıyla fiyaskoya uğradı. İsrail'in dünyaya duyurduğu yardımların sevkedilmeye başladığına ilişkin haberler, Hamas'ın onurlu ve şerefli reddiyesiyle amacına ulaşamadı.

İsrail devleti, vahşice saldırdığı filoda bulunan yardım malzemelerinden seçtiklerini, Gazze'ye sevk etme kararı aldığını duyurmuştu. Hamas, İsrail'in bu sinsi planını bozdu. Hamas yetkilileri, "Kardeşlerimizin kanına bulanmış ellerinizle getireceğiniz hiçbir şeyi kabul etmiyoruz. O yardımları bir tek şartla alırız; o da İHH yetkililerinin getirmesi koşuluyla açıklaması yaptı. Gazzelilerin bu onurlu duruşu tüm dünya Müslüman halkları tarafından takdir topladı. habertaraf

Chavez, Katliamı Kınadı
03 Haziran 2010
Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chavez, İsrail`in özgürlük filosunu hedef alan saldırısını kınadı.

Venezuella Devlet Başkanı Hugo Chavez, İsrail`in Gazze`ye insani yardım taşıyan Özgürlük Filosuna düzenlediği kanlı saldırıyı kınayarak

"Ey lanetli katil İsrail devleti.. Sen lanetlisin! Sen teröristsin! Sen katilsin! Yaşasın Filistin halkı" şeklinde seslendi.

Amerika`nın söz konusu saldırı karşısındaki aciz duruşunu eleştiren Chavez, Amerika`nın sadece "endişe" duyduğunu ifade etmekle yetinmesine dikkat çekerek "israil olunca herşeye müsaade ediliyor. Obama hükümeti, müttefikleri ya da israil terör işleyince kınamıyor. Onlar, bizlerin terörü desteklediğini söylüyorlar. Halbuki esas onlardır terörü gözeten" dedi.

Gülen: "İHH İsrail'le işbirliği yapmalıydı, bizimkiler öyle yapıyor"
05.06.2010
Wall Street Journal Fethullah Gülen’in yardım filosu yetkililerini İsrail’le uzlaşmadıkları için eleştirdiğini duyuruyor. Haberde, Gülen için "a controversial and reclusive US resident" tanımlaması yapılmış: "Tartışmalı, münzevi bir ABD sakini"

“Gülen, yardım filosu organizatörlerinin yardım dağıtma girişiminden önce İsrailli yetkililerle uzlaşma aramamasını, otoriteyi yok sayma girişimi olarak değerlendirdi ve bunun olumlu sonuçlar doğurmayacağını söyledi. Gülen, kendi hareketiyle bağlantılı bir yardım kuruluşu Gazze’ye yardım götürmek istediğinde, İsrail’in iznini almaları konusunda ısrar ettiğini belirtti. Gülen, yaşanan olayda kimin suçlu olduğu konusunun Birleşmiş Milletler’e bırakılması gerektiğini kaydetti. ”
Haber1001

Gazzeli gençlerin Türkiye sevgisi
Mavi Marmara'ya yapılan kanlı saldırının yankıları, Filistin'de hâlâ devam ediyor. Gençlik kamplarında yaşayanların düzenlediği bir dayanışma mitinginde, Türk bayrakları açıldı. Mitinge katılan gençlerden biri, yüzünü ay ylıdıza boyadı. 17.07.2010 GAZZE netgazete

David Cameron: “Gazze adeta toplama kampı”
Independent gazetesi İngiltere Başbakanı David Cameron'un Türkiye ziyaretinde sarf ettiği “Gazze adeta toplama kampı” sözlerini hatırlatarak, Başbakan'ın İsrail'e saldırmak için Türkiye ziyaretinden yararlandığını yazdı. 28.07.2010 LONDRA netgazete

09 AĞUSTOS 2010
Netanyahu'yu aklayan diplomat komisyonda

İsraİl Başbakanı Binyamin Netanyahu, Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine baskını soruşturacak olan komisyonda İsrail'i Joseph Ciechanover'in temsil edeceğini açıkladı.

İsrail Dışişleri Bakanlığı'nda Genel Direktörlük yapmış olan Ciechanover, Hamas lideri Halid Meşal'e yapılan suikast girişimini soruşturmuştı. Soruşturma sonunda, Meşal'ı öldürtmek için MOSSAD'a yeşil ışık yakan Başbakan Netanyahu temize çıkmıştı. İsrail Başbakanlığı'ndan yapılan yazılı açıklamada, Netanyahu'nun Bakanlar Kurulu toplantısında, ''(BM'nin) Komisyonun, Cenevre'de kurulan İsrail karşıtı bir kurum tarafından oluşturulan komisyonun aksine, uluslararası kamuoyunu iyi istikamete yönlendireceğini düşünüyorum'' dediği belirtildi. BM'nin 4 uzmandan oluşan soruşturma komisyonunda Türkiye'yi ise Dışişleri eski Müsteşarı Özdem Sanberk temsil edecek. Akşam

Kadınlar gemisi, Gazze'ye yardım götürecek
İsrail'in Gazze'ye yönelik ablukasını kırma amacını taşıyan "Meryem" adlı Lübnan gemisi, pazar günü ülkeden yola çıkacak. Lübnan ve İsrail, teknik olarak savaştalar. İsrailli yetkililer, Beyrut yönetimini, geminin Gazze'ye doğru yola çıkmaması konusunda uyarmıştı. Gemideki tüm yolcular, kadın eylemcilerden oluşacak. 19.08.2010 TRABLUS netgazete

Fetullah Gülen'e,Mehmet Talu Eleştirisi
16 Temmuz 2010
Milli Gazete yazarı Mehmet Talu`dan bir ay gecikmeyle Fethullah Gülen eleştirisi geldi: "İsrail`e insanî yardım götüren barış filosunun asıl amacı az bir yardımı muhtaç Filistinlilere ulaştırmak değil, İsrail`in zalimane ambargosunu delmekti. Müslümanlar için büyük bir tuzak olan Vatikan patentli Dinler arası diyalog taraftarı İslamî kesimden bazıları, ne yazık ki: "Bu iş için İsrail`den izin alınmalıydı.dedi"

İsrail`e insanî yardım götüren barış filosunun asıl amacı az bir yardımı muhtaç Filistinlilere ulaştırmak değil, İsrail`in zalimane ambargosunu delmekti. Müslümanlar için büyük bir tuzak olan Vatikan patentli Dinler arası diyalog taraftarı İslamî kesimden bazıları, ne yazık ki: "Bu iş için İsrail`den izin alınmalıydı. İsrail`in sözlerine itaat etmek, onları da kırmamak lazım." diyorlar. Bu, asla ve kat`a doğru değildir. İsrail ne zaman izin verdi ki? Böyle bir şey olabilir mi? Boyun eğmek
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Tem 03, 2016 8:51 pm tarihinde değiştirildi, toplam 15 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Hzr 01, 2010 10:44 pm    Mesaj konusu: Türk hackerler Mossad'ın sitesini çökertti Alıntıyla Cevap Gönder

Türk hackerler Mossad'ın sitesini çökertti
1 Haziran 2010
(ÖZEL HABER) İsrail'in insani yardım taşıyan gemilere vahşice saldırması Türk ve dünya kamuoyunda tepki toplamaya devam ediyor. İsrail'in insanlık dışı katliamına karşı Türk hackerler de harekete geçti ve İsrail istihbarat örgütü Mossad'a ait www.mossad.gov.il adresli siteyi çökertti.

Yüzbinlerce vatandaş iki gündür İsrail vahşetine karşı protesto gösterileri düzenlerken, İsrail sanal alemde de protesto edildi. Bir grup Türk hacker, İsrail'in istihbarat örgütü Mossad'ın sitesini çökertti. www.mossad.gov.il adresli Mossad'ın sitesine sanal saldırı düzenleyen hackerlerin, İsrail'e ait diğer resmi web sitelerini de çökertmek için saldırılar düzenlemeye devam ediyor. Hackerler çökerttikleri İsrail sitelerinin listesini ise basına duyuruyor.

"1923 Turk-Grup" adlı bilgisayar korsan grubu, İsrail'in, Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırmasına tepki göstermek amacıyla çok sayıda İsrail devlet, şirket ve banka sitelerini çökertti.

Grup tarafından yapılan açıklamada, çok sayıda İsrail sitesinin çökertildiği, sitelere bırakılan mesajlarda İsrail'in kınandığı ve eylemlerin devam edeceği belirtildi.

Grup yetkilileri, İsrail sitelerine saldırıların aralıksız devam edeceğini, İsrail'e büyük çapta maddi zarar verildiğini ifade etti.

Saldırılarda, çok sayıda kamu ve devlet sitelerinin yanı sıra, dünyaca ünlü İsrail markalarının web sitelerinin de zarar gördüğü ve işlem yapılamadığı kaydedildi.

HaBertaraf.com

Berlin'de, İsrail protesto edildi
1 Haziran 2010

BERLİN- Gazze'ye insani yardım götüren gemilere saldırarak insanların ölümüne sebep olan İsrail, Almanya'nın başkenti Berlin'de protesto edildi.

Aralarında bir grup Yahudi'nin de bulunduğu göstericiler, Almanya Dışişleri Bakanlığı binası önündeki gösteride, Türk bayrakları taşıyarak Türkiye'ye tavrından dolayı teşekkür etti.

Gazze'ye yardım götüren gemilere saldıran İsrail, bugün Berlin'de de Dışişleri Bakanlığı binası önünde protesto edildi. Gösteride "Başbakanımız Erdoğan!", "Filistinli siyasetçiler örnek al!" diye sloganlar atıldı. Türk ve Filistin bayrakları taşıyan grup ayrıca "Merkel finanse ediyor, İsrail bombalıyor", "Almanya finanse ediyor, İsrail bombalıyor", "ABD finanse ediyor, İsrail bombalıyor" diye slogan attı.

Türk sivil kuruluşlarının hazır bulunduğu protesto gösterisine Almanlar da katıldı. İsrail askerlerinin ele geçirdiği gemilerde bulunan ve bugün sabah Almanya'ya geri dönen Sol Partili Annette Groth, İsrail askerlerinin gemileri nasıl ele geçirdiklerini anlattı. İsrail'de göz altında bulunanların serbest bırakılması için mücadele edeceğini belirten Groth, suçluların cezalandırılması, 'mavi Marmara' isimli gemideki gelişmelerin araştırılması gerektiğinin altını çizdi.

Berlin İslam Federasyonu Başkan Yardımcısı Burhan Kesici protesto ile İsrail'in sivil insanları öldürmeye son vermesi için mücadele ettiklerini belirtti.

Berlin'de üniversiteye giden bir Yahudi kadın, protestoya katılmasının sebebini şöyle açıkladı: "Gemilere saldıran İsrailli komandoları protesto yapmak için buradayım. Hükümetimizin icraatlarını tüm İsrailliler desteklemiyor. Umarım buna karşı çıkan tek İsrailli değilim, iki arkadaşımla buradayım."

Müstakil Sanayici ve İşadamları Derneği'nin (MÜSİAD) Berlin teşkilatı ikinci Başkanı Hasan Babür ise İsrail'in işlediği suçun insanlık suçu olduğunun vurguladı. Babür, uluslararası kamuoyunun sivil insanlara yapılan katliamın hesabını İsrail'e sorması gerektiğini söyledi. habertaraf

Kars'ta İsrail'e tepki
1 Haziran 2010
KARS- Kars'ta Sivil Toplum Kuruluşları Platformu, öğlen namazı çıkışı İsrail'i protesto etti.

Gazze'ye insani yardım götüren filoya saldırıda bulunan İsrail'i protesto etmek için Kars Merkez Camii önünde öğlen namazı sonrası bir araya gelen çeşitli sivil toplum kuruluşu temsilcisi İsrail'i kınadı. Aralarında Kars Memur Sen Konfederasyonu, İlim Yayma Cemiyeti, Anadolu Gençlik Derneği, Sağlık Sen ve Kafkas Üniversitesi Öğretim Elemanları Derneği üyelerinin de bulunduğu yaklaşık 80 kişinin katıldığı protesto gösterisinde vatandaşlar İsrail'i lanetledi. 'Terörist Devlet İsrail'i şiddet ve nefretle kınıyoruz' sloganı ile yapılan basın açıklamasını İlim Yayma Cemiyeti Kars Şube Başkanı Sıdık Demir okudu. Demir, İsrail'in Filistin'e insani yardım götüren gemiye yaptığı baskını şiddetle kınadıklarını ve lanetlediklerini belirterek, "Mazlum Filistin halkına insani yardım götürmekten başka amacı olmayan ve İsrail askerleri tarafından vahşice öldürülen şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyoruz. Ayrıca, İskenderun'da katil İsrail'in taşeronu olarak çalışan terör örgütü PKK'nın saldırısı sonucu şehit edilen 6 askerimize de Allah'tan rahmet, yakınlarına, milletimize ve tüm İslam alemine başsağlığı, yaralılara da acil şifalar diliyoruz. Bu saldırı tüm insanlığa karsı yapılmış bir saldırıdır. Başta milletimiz olmak üzere bütün insanlık bu vahşete seyirci kalmayacak, gerekli tepkiyi gösterecektir." dedi. Basın açıklamasının ardından alanda bulunanlar tekbir getirerek İsrail aleyhine slogan attı. habertaraf

Kızıltepe'de İsrail'e lanet yağdı

1 Haziran 2010
MARDİN- Kızıltepe'deki sivil toplum örgütleri yardım gemilerine saldıran İsrail'i protesto etti.
Mitinge katılan vatandaşlar, ellerinde Filistin bayrakları ile İsrail'i protesto amaçlı dövizler taşıdı. Vatandaşlar, sık sık İsrail aleyhine slogan attı. Mitingde sık sık tekbir getirildi. habertaraf

İsrail, Endonezya'da protesto edildi
1 Haziran 2010
CAKARTA- Endonezya'nın başkenti Cakarta'daki Birleşmiş Milletler (BM) temsilciliği önünde toplanan bir grup gösterici, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırmasını protesto etti.

Cakarta'da sayıları yaklaşık bini bulan bir grup gösterici bugün (BM) temsilciliği önünde gösteri düzenledi. Göstericiler, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırmasını protesto ederek, İsrail aleyhinde slogan attı. Polisinin geniş güvenlik önlemi aldığı gösteride, 'Müslümanlar artık İsrail'in gerçek yüzünü görsün ve uyansın' ve 'Allah yolunda canımızı vermeye hazırız' sloganları atıldı. Göstericiler BM'den İsrail'e karşı bir an önce gerekli adımın atılmasını talep ettikten sonra olaysız dağıldı.

Gazze'ye yardım götüren gemilerde 12 Endonezyalı bulunuyordu. habertaraf

[size24]Ankara'da İsrail'e karşı protestolar sürüyor[/size]
1 Haziran 2010
ANKARA- İsrail'in, Gazze'ye insanî yardım taşıyan gemilere askeri operasyon düzenlemesinin ardından oluşan tepkiler çığ gibi büyüyor.
İsrail'in Ankara'da bulunan elçilik binası ve rezidansı da bugün yine protesto gösterilerinin adresi oldu. Sabahın erken saatlerinden itibaren göstericiler her iki noktada eylem yaptı. Ankara polisi her hangi bir olumsuzluk yaşanmaması için yoğun güvenlik önlemleri aldı. Eylemler için Ankara dışından da vatandaş gelmeye devam ediyor. habertaraf

İsrail, Malezya'da protesto edildi
1 Haziran 2010

KUALA LUMPUR- Gazze'ye yardım gemisine saldıran İsrail, Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'daki Amerikan Büyükelçiliği önünde protesto edildi.
Yaklaşık 400 kişinin katıldığı gösteriye katılanlar 'Katil İsrail' pankartları açarak slogan attı. İsrail'le Malezya arasında diplomatik ilişki bulunmaması nedeniyle bu ülkenin Malezya'da bir temsilciliği bulunmuyor. Öte yandan, gemide hayatını kaybedenler için Malezya'nın çeşitli eyaletlerindeki camilerde gıyabi cenaze namazları kılındı. habertaraf

''İsrail korku devleti, herkesten korkuyorlar''

Gazze'ye insani yardım götüren filoda bulunan 'Gazze' gemisindeki iki mürettebat, İHH Genel Merkezi'nde düzenlenen basın toplantısında baskın anını ve sonrasında yaşadıklarını anlattı. Gemide İHH gönüllüsü olarak bulunduğunu belirten TIR şoförü Mustafa Sancaktutan, yaşadıklarını anlatırken gözleri yaşardı.

Sancaktan, İsrail bir korku devleti, herkesten ve her şeyden korkuyorlar." dedi.

Yardım filosuna katılmak için demir ve çimento yükledikleri Gazze gemisi ile İskenderun'dan yola çıktıklarını aktaran Sancaktan, diğer gemilerle Kıbrıs açıklarında buluştuklarını ve Gazze'ye doğru hareket ettiklerini söyledi. Sancaktan, Gazze'ye 80 mil kaldığı sırada İsrail askeri gemilerinin kendilerini taciz etmeye başladığını belirtti. Sancaktan, "Sabah 04.00 sıralarında Mavi Marmara en önde ve arkalarında biz bu şekilde seyrediyorduk. Hücum botlar ve savaş gemileri devamlı taciz halindeydi. Sabaha doğru zodyaklarla yaklaşık 20 kişi sağımızdan ve solumuzdan geçerek mavi Marmara'ya doğru hareket ettiler. Bizi hiç hedef almadılar. Ben geminin burnundayım olay anında. Olayı seyrediyordum. Zodyaklar gemiye yanaştı. Helikopterler indirme yaptı. İndirme yapmaya başlayınca gemide patlamalar oldu. Geminin arka solundan patlamalar oldu. İlk hedef anladığımız kadarıyla canlı yayın cihazları idi. Sadece bir anons duyduk. Küçük telsizlerimiz vardı. '30 yaralı 1 şehidimiz var' dendi. Geminin içinden anonslar geliyordu gemiye saldırdılar diye. Yaklaşık 1 saat sonra geminin kaptan köşküne camları kırarak saldırdıklarını söylediler. Bülent abinin anonsunu duyduk. Biz açık suya çıktık. Mavi Marmara'da arbede devam ediyordu. Sonra motorlar durdurulmamız istendi. Önce Defne gemisine helikopterle daha sonra bizim gemiye çıktılar. Bütün personeli bir odaya topladılar. Bütün askerler yüzleri maskeli ve silahlı yaklaşık 9 saat bizi gemide beklettiler ve Aşdod limanına indirdiler." diye konuştu.

Zaman zaman duygusal anlar yaşayan Mustafa Sancaktan "Herkesin şunu görmesini isterim. İsrail bir korku devleti, kendinden korkuyor. Gazze abluka altında. İnanın o insanlarda korku değil huzur var. Bizi sınır dışı edecekler 20 kişiyiz. Ancak etrafımızda en az 200 polis var. 20 masaya uğratıyorlar sağınızda solunuzda askerlerle. Allah onlara korkuyu vermiş. Müslümanlardan gerçekten korkuyorlar. Kameralar önünde bize iyi davranıyorlar, su sandviç veriyorlar. Ne zaman işlemlerimiz bitti nezarethaneye götüreceğiz bu sefer aşağılanma başlıyor. Gemide tuvalete gidiyorsunuz kapıyı açıyor. Bu insanlığa ayıp. Bu nasıl mahremiyet. Havaalanında nezarete attılar yemek bile vermediler. 30 saat aç kaldık. Bu sabah bir arkadaş yemek ve su isteyince ısrar edince sandviç türü bir şey verdiler." dedi.

Gemi mürettebatı Uğur Akan ise, "Bizi sürekli aşağıladılar. Sadece kamera önündeyken iyi davranıyor gibi yaptılar. Psikolojik baskı uyguladılar. Başımıza bir şey gelmesin diye itina gösterildi. Görünmeyen kısımlarda tecritte kavga durumuna geldik. Sürekli bizi izlediler. Makine dairesinde çalışırken hep iki asker silahla peşimdeydi.'' dedi.

BASIN MENSUPLARI SERBEST BIRAKILACAK

İHH İnsani Yardım Vakfı Yönetim Kurulu üyesi Ömer Faruk Korkmaz da İsrail'in tarihi bir hata yaptığını, uluslararası karasularında bulunan gemilere saldırdığını ve suçüstü yakalandığını söyledi.
habertaraf

Alman siyasetçiler: öldürme operasyonuydu

BERLİN- İsrail'den dönen Alman siyasetçiler: Büyük bir ihtimalle planlanmış öldürme operasyonuydu.

İsrail'in saldırdığı Gazze'ye yardım gemisindeki Alman milletvekilleri, sınır dışı edilmelerinin ardından geldikleri Berlin'de basın toplantısı düzenledi.

"Biz bu barbar girişimin şahitleriyiz. Büyük bir ihtimalle planlanmış öldürme operasyonuydu." diyen Sol Parti Milletvekili Annette Groth, bu meseleyi uluslararası arenaya taşımayı ve Gazze ablukasının kaldırılmasını sağlamayı görev bildiklerini dile getirdi. Groth, "Gazze'deki unutulmuş bir savaşın zihinlerde tazelenmesi için demek ki bu kadar insan ölmesi gerekiyormuş. Biz şimdi Alman hükümeti ve Avrupa Parlamentosu'na savaşın bitmesi, durumun normalleşmesi için baskı yapacağız. Hapisteki dostlarımızla dayanışma içindeyiz." diye konuştu.

Sol Parti Milletvekili İnge Höger ise ilk önce bindikleri Chaleror 1 ve Chalelor 2 gemilerindeki arızların özellikle çıkarıldığı şüphesi içerisinde olduğunu ifade etti. İsrail askerlerinin saldırısında kendilerini rehin alınmış gibi hissettiklerini belirten Höger, Almanya'ya sadece üzerindeki elbiseler ve pasaportuyla geri dönebildiğini kaydetti. Gazze'ye ambargo uygulanmansın uluslararası hukuka aykırı olduğuna dikkat çeken Höger, şöyle devam etti: "Filistinlilere uygulanan devletlerarası hukuka aykırı faaliyetlere kamuoyunun gündemine gelmesi için maalesef 16 veya 19 kişinin ölmesi gerekmesi üzücü. Şimdi ise bizim gibi ülkelerine dönemeyenler için mücadele edeceğiz, biz milletvekili olduğumuzdan geri dönebildik. Grubumuzdaki diğer insanlar ise İsrail'de kaldılar, ne oldukları ve nelere maruz kaldıkları ile ilgili bilgimiz yok." Höger, gemilerdeki hiç kimsenin kesinlikle silahlı olmadığını da sözlerine ekledi.

"Resmen korsanların soyguna uğradık." diyen Sol Parti eski Milletvekili Norman Paech ise "Somali sahilindeki gelişmeleriyle yakinen ilgilenen Federal Hükümet'in bu korsan girişimi nasıl yorumlayacağını merak ediyorum." dedi. İsrail hükümetinin ölümleri ve yaralanmaları askerlere yapılan saldırı ile aklamaya çalıştığını dile getiren Paech, şunları söyledi: "Bunun gerçekle hiç alakası yok. Olay günü sabah 5'e doğru şişirme kayık ve diğer gemilerdeki askerlerin gemilere yaklaştığına şahit olduk, tüm bu aksiyon 10 dakika bile sürmedi. Daha sonra patlama seslerini duyduk, zannedersem el bombaları patlatılmış olabilir. Göz yaşartıcı ve diğer gaz bombaları da kullanıldı. Daha sonra helikopterlerdeki askerler gemiye inmeye başladı. Kadınları alt kata indirmiş, erkekler üst kattaydık. Yaralıların tedavi edildiği odadaydım. O odaya yaralı üç İsrail askerinin getirildiğini gördük. Ayrıca silah sesleri duyduk, onlarca insan yaralandı. Kameramla çekim yapmıştım, görüntülerime el konuldu."

İsrail'in savaş suçu işlediğini vurgulayan Paech, "Gazze'ye uygulanan abluka yasadışı. Tüm sivillerin Gazze'ye insani yardım götürmeye hakkı var. Buna mani olanlar hukuka aykırı hareket etmiş olur. Bu dengesiz korsanlık girişimidir." diye konuştu. habertaraf

Yaralılar geldi, diğer uçaklar beklemede
2 Haziran 2010
İsrail'in Ben Gurion Havaalanı'nda hazırlıkların tamam olduğu, sadece 3 yolcunun gelmesinin beklendiği öğrenildi. Bu arada saldırıda yaralananları taşıyan THY uçağının İsrail'den ayrıldığı öğrenildi.

Yaralıların ve cenazelerin hepsi yolcularla birlikte uçaklara alındı. Şehit olanlardan sadece 3 kişinin kimliği tespit edilebilmiş durumda. Diğer cenazelerin kimlik tespitlerinin Türkiye'de yapılacağı öğrenildi. Uçakların havalanması için 3 yolcunun beklendiği öğrenildi. 3 kişi de tespit edilip sevkedildiği anda uçaklar havalanacak.

Türkiye'nin "Tek yolcu kalmayayıncaya kadar uçaklar havalanmayacak" açıklamasından sonra, Ben Gurion Havaalanı'nda tüm hazırlıkların tamamlanmasına rağmen, İsrail'in "Bizde yok" dediği 3 yolcu için bekleyiş sürüyor.

Uçakların havalanmamasının nedeni olarak İHH Başkanı Bülent Yıldırım'ın İsrail tarafından alıkonulmak istenmesi gösterilmişti. HaBertaraf muhabirinin ulaştığı bilgiye göre; Bülent Yıldırımın da yolcular arasında bulunduğu ancak, Cengiz Songül, Osman Kurç, Musa Çuvaş'ın kayıp olması nedeniyle uçuşların Türkiye tarafından askıya alındığı öğrenildi.
Türkiye'nin, "yolcular ve tüm eşyaları hazır olmadıkça uçaklar havalanmayacak" açıklamasından yola çıkarak, İsrail'in yolcuların kişisel eşyalarını da teslim ettikleri tahmin ediliyor.

www.habertaraf.com

İsrail'in "uçaklar kalktı" açıklaması yalanlandı
2 Haziran 2010
10 dakika önce ajansların İsrail yetkililerine dayandırarak verdiği 5 uçağın da havalandığına dair haber yalanlandı

Türkiye'nin İsrail Büyükelçisi Çelikkol, tüm uçakların havalandığına ilişkin bilgileri yalanladı. www.habertaraf.com

Nakledilen yaralıların isimleri açıklandı
3 Haziran 2010

ANKARA- İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısında yaralanarak Türkiye'ye nakledilenlerin kimlikleri açıklandı.

Başbakanlık Afet ve Acil Durum Yönetimi Başkanlığından yapılan açıklamada, Türk Silahlı Kuvvetleri ve Sağlık Bakanlığına ait ambulans uçaklarla yurda getirilen yaralıların kimliklerinin belirlendiği bildirildi.

Açıklamaya göre, askeri ambulans uçakla nakledilen yaralıların kimlikleri şöyle:

''Osman Çalık, Mehmet Yıldırım, İsmail Yeşildağ, Abdülhamit Ateş, Muharrem Güneş, Reveha Gümrükçü, Kenan Akçil, Canip Tunç, Mustafa Beterhan, Ekrem Küçükköse, Fatih Kavaktar, Mustafa Bakırhan, Adem Bakıcı, Muhyettin Yıldırım, Erkan Bayfidan, Suat Coşmaz, Sadettin Furkan, Murat Taşkın.''

Sağlık Bakanlığı uçak ambulansı ile getirilen yaralıların ise İmdat Avli ile İrlanda vatandaşı Almahti Alharati olduğu bildirildi.
habertaraf

Yolcularımızı taşıyan uçaklar da havalandı
3 Haziran 2010
TEL AVİV- Gazze yardım filosu yolcularını tasıyan Türk Havayolları'nın 3 Airbus uçağı, Ben Gurıon hava limanından kalkış yaptı.

Uçaklar, son verilere göre 360'dan fazlası Türk, diğerleri çeşitli ülkelere mensup 490 yolcuyu taşıyor.

Yaralıları ve 9 cenazeyi taşıyan 3 ambulans uçağı daha önce havalanmıştı.

Gazze'ye yardım filosuna 31 Ocak sabahı düzenlenen askeri operasyonun ardından, Türkiye'den gelen yoğun baskılar sonucu, hiçbiri herhangi bir sorguya uğramaksızın İsrail'i terketmeleri sağlanan yolcuların tahliyesi 15 saati aşkın bir süre aldı.

Yolcuların çoğunun havalimanında beklemesi ve bazılarının da Ben Gurion'a otobüslerle taşınması sırasında, İsrail'in gemilere düzenlediği askeri operasyonda saldırıya uğrayan ve yaralanan İsrail askerleri adına, İsrail Adalet Yüksek Mahkemesi'ne de, suçluların İsrail yasalarına göre yargılanmadan bırakılmamaları yolunda bir başvuru yapıldı.

Başvuruda bulunanların, ''kendilerine saldırıda bulunan 7 kişinin bırakılmamasını talep ettikleri'' belirtildi.

Ancak Yüksek Mahkeme, bu başvuruyu kısa süre içinde reddederek, aktivistlerin serbest bırakılması kararını verdi. Kamu savcısı Moşe Lador, yabancı pasaportlu gemi yolcularından hiçbirin gözaltına alınmadığını da belirtti. Ancak Lador, İsrailli ve Filistinliler'le ilgili herhangi bir bilgi vermedi.

Mahkemenin kararıyla aynı saatlerde, İsrail güvenlik kabinesinin toplantısında da bir kez daha gemi eylemcilerinin gönderilmesi kararının benimsendiği bildirildi.
habertaraf

Taksim Meydanı aktivistleri bekliyor
2 Haziran 2010
İSTANBUL- Taksim Meydanı'nı dolduran kalabalık, Gazze ekibinin dönüşünü bekliyor.









Gazze'ye insani yardım götürürken İsrail ordusunun silahlı saldırısına uğrayan ve Türkiye'nin girişimleriyle serbest bırakılan gönüllülerin ülkeye dönüşü Meydanları dolduran heyecanlı topluluklarca bekleniyor. Taksim Meydanı'nda toplanan binlerce insan da Gazze gönüllülerinin dönüşünü kutlamaya hazırlanıyor.

Akşam saatlerinden itibaren küçük gruplar halinde Taksim Meydanı'na gelenler, çeşitli pankartlar açarak Türk ve Filistin bayrakları taşıdı. Zaman zaman İsrail aleyhinde slogan atan kalabalık grup kürsüye çıkan konuşmacıları dinleyerek Gazze gönüllülerini beklemeyi sürdürüyor.

Gazze İnsani Yardım Ekibi'nin Türkiye'den giden THY ait uçaklarla bu gece yurda döneceğinin duyulmasındran sonra Taksim Meydanı'ndaki kalabalık her dakika artmaya başladı. Kalabalık grup sloganlar eşliğinde bekleyişini sürdürüyor. habertaraf

Rusya ablukanın kaldırılmasını istedi
2 Haziran 2010
MOSKOVA- Rusya Dışişleri Bakanı Sergey Lavrov, İsrail'den Gazze Şeridi'ne yönelik ablukayı kaldırmasını istedi.

Rus İtar-Tass ajansı, Lavrov'un Moskova'da gazetecilere yaptığı açıklamada, Gazze'ye yönelik ablukanın bir an önce kaldırılmasını istediğini belirterek, "Rusya'nın buradaki nüfusa insani yardımda bulunmaya hazır olduğunu" söylediğini duyurdu.

İsrail'in uluslararası sularda barış konvoyuna saldırısının kapsamlı bir şekilde soruşturulması gerektiğine inandıklarını kaydeden Lavrov, "Gazze'ye yönelik ablukanın kaldırılması gerekiyor. Filistinlileri birleştirme çabaları sonuca ulaşmadı, çünkü belirli dış güçler bunu engellemeye çalışıyor" ifadesini kullandı.
habertaraf

Nikaragua İsrail'le ilişkilerini askıya aldı
2 Haziran 2010
MANAGUA- Nikaragua'nın, İsrail'le diplomatik ilişkilerini askıya aldığı bildirildi.

Nikaragua Devlet Başkanlığı sözcüsü Rosario Murillo'nun radyoda okuduğu başkanlık bildirisinde, "Nikaragua'nın İsrail hükümetiyle diplomatik ilişkilerini derhal askıya aldığı" belirtildi.

Saldırıda hayatını kaybedenlerin ailelerine ve ülkelerinin hükümetlerine başsağlığı mesajının iletildiği bildiride, gözaltına alınanların serbest bırakılması çağrısında bulunuldu.

Bildiride ayrıca, Nikaragua'nın "Filistin halkının mücadelesine şartsız" desteği dile getirilerek, Gazze Şeridi'ndeki ablukanın kaldırılması istendi.
habertaraf

Blair: Gazze'ye abluka kaldırılmalı
2 Haziran 2010
BEYTÜLLAHİM- Orta Doğu Dörtlüsü'nün (AB, ABD, Rusya ve BM) Temsilcisi, İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, Gazze'ye uygulanan İsrail ablukasının sona erdirilmesi gerektiğini söyledi.

Bir konferans için Beytüllahim'de bulunan Blair, Reuters'a verdiği demeçte, bu ablukanın ters tepki yaratacağını belirterek, ''İsrail konutların, içme suyu ve elektrik şebekelerinin, sağlık sisteminin yeniden inşası için gerekli olan yardım malzemelerinin geçişine izin vermeli'' dedi.

2006'da bir İsrail askerinin Hamas tarafından ele geçirilmesiyle başlatılan ambargonun, bu askerin kurtulmasına katkı sağlamadığını ifade eden Blair, Gazze halkının incitilmesi suretiyle Hamas'a zarar verilemeyeceğini kaydetti.

Blair, Mısır'ın Gazze ile sınırdaki Refah sınır kapısından geçiş olanaklarını genişletmesi konusunda da, ''Bunun, insani kaygılarla atılmış bir adım olduğunu'' belirtti. habertaraf

Bulgaristan'dan İsrail'e tepki
2 Haziran 2010
Bulgaristan Cumhurbaşkanı'ndan İsrail'e tepki.
Bulgaristan Cumhurbaşkanı Georgi Pırvanov, Bulgaristan'dan iki gazetecinin de içinde bulunduğu yardım konvoyuna yaptığı saldırı nedeniyle İsrail'i suçladı. Saldırı sonucu hayatını kaybedenler için üzüntülerine dile getiren Pırvanov, bu saldırıya şahit olan iki Bulgar gazetecinin de sağlıklı bir şekilde Bulgaristan'a dönmelerini ümit ettiğini söyledi.

Pırvanov, saldırı sonrası Avrupa ve Birleşmiş Milletler gibi uluslararası toplumun çok sert tepki gösterdiğini ve bunun da normal olduğunu dile getirdi.

Bulgaristan Dışişleri Bakanlığı ise gemilerden birinde yer alan Svetsolav İvanov ve Valentin Vasilev ismindeki iki gazetecinin durumlarının iyi olduğunu ve en kısa sürede Bulgaristan'a döneceklerini açıkladı. habertaraf

Atatürk Havalimanında coşkulu bekleyiş

İsrail'den yola çıkan son uçakların inişine dakikalar kala Atatürk Havalimanı adeta insan seline sahne oluyor. Havalimanı girişinde yolcuları bekleyen onbinlerce vatandaş, "Kahrolsun İsrail", "Bunun hesabı sorulacak" şeklinde sloganlar atarak İsrail'i lanetliyor.

Polisin yoğun güvenlik önlemi aldığı Atatürk Havalimanı'nda toplanan onbinlerce vatandaş, İsrail vahşeti sonrası yurda dönecek olan aktivist ve gazetecileri karşılamaya hazırlanıyorlar. Ellerinde Filistin Bayraklarıyla "Hamas'a selam, direnişe devam" sloganları atan vatandaşlar, gelecek olan yolcuları kahramanlar gibi karşılamak istiyorlar.

Öldüğü sanılan Ali Ekber Yaradılmış ölmemiş

ANKARA- Mavi Marmara gemisinde öldü sanılan Yaradılmış'ın yaşadığı ortaya çıktı.

İsrail'in Filistin'e insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine yaptığı saldırıya maruz kalan Ali Ekber Yaradılmış'ın yaşadığı ortaya çıktı.

Bugün akrabasını telefonla arayan Yaradılmış'ın, "Ben yaşıyorum. İyiyim." dediği belirtildi. Yaradılmış'ın, Ankara Sincan'daki evinde büyük bir sevinç ve mutluluk yaşanıyor.

Mavi Marmara gemisinde öldü sanılan Ali Ekber Yaradılmış'ın, ailesini telefonla arayarak yaşadığını söylediği ortaya çıktı. Halasının eşi Salim Erdinç'i bugün arayarak, "Ben yaşıyorum, iyiyim" diyen Yaradılmış'ın, Tel Aviv'den uçağa binerek İstanbul'a geleceğini söylediği belirtildi. habertaraf

02 Haziran 2010
Bebeğin Kafasına Silah Dayamış!
İsrail komandolarının, gemide bulunan 1 yaşındaki Türker Kağan isimli bebeğin kafasına silah dayadığı ortaya çıktı.

İngiliz The Guardian gazetesi, gemide bulunanlardan Sabrina isimli Cezayirli kadının baskınla ilgili sözlerini yayınladı. Cezayirli barış gönüllüsü gazeteye, İsrailli komandoların bir yaşındaki bebeği bile rehin aldığını belirterek, “Bebeğin kafasına ailesinin önünde silah tuttular. Eğer kaptan gemiyi durdurmazsa, vurma tehdidinde bulundular” dedi. Gazze'ye giden barış gönüllülerinin en genci olan 1 yaşındaki Kağan bebek, dün Türkiye dönmüştü.

Kaynak:Habervaktim

Barak, 9 gönüllüyü katleden askerleri tebrik etti

16:40 - İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, bir askeri deniz üssünü ziyaretinde; Yahudi askerleri ile Gazze'ye yardım götüren Türk gemilerine kanlı baskın hakkında konuştu. Barak, dünyaya ayağa kaldıran kanlı saldırıda silâhsız gönüllüleri katleden askerleri ile tokalaşıp 9 mâsumu şehid eden katilleri tek tek tebrik etti. 02.06.2010 TEL AVİV netgazete

İsrail'i protesto için G. Antep-Kilis yolunu kapattılar
15:50 - Gaziantep Kırkayak Parkında sabah saatlerinde toplandıktan sonra Suriye'ye gitmek için araçlarıyla yola çıkan, aralarında Gaziantep ile birlikte çevre illerden gelen vatandaşların da bulunduğu konvoyun Kilis'e girişine izin verilmedi. Grubu durduran polis ekipleri, yola barikat kurdu. Araçlarından inen yaklaşık 300 kişi, Gaziantep-Kilis kara yolunu trafiğe kapatarak eylem yapıyor. 02.06.2010 KİLİS netgazete

3 Haziran 2010 05:49
İHH BAŞKANI'NDAN ŞOK İDDİALAR
İstanbul Atatürk Havalimanı'nda Türkiye'ye döndükten sonra ilk açıklamalarını yapan İHH Başkanı Yıldırım, çok önemli açıklamalarda bulundu...

İçerisinde 520 yardım gönüllüsü ile 4'ü Türk 9 cenazenin bulunduğu uçaklar, saat 00.45 sıralarından itibaren sıra ile Tel Aviv'den havalanmıştı.

- Uçaktan inen gönüllüler, muayene ve kan tahlili vermek üzere Adli Tıp Kurumu'na götürülecek.

- Yolculardan birisi, gazetecilerin yanna gelerek, 'Barışın gücünü hissettik. Tamamen barış amacıyla gitmiştik yine barışın gücü sayesinde buradayyız' dedi . Bİr gazetecinin kötü muamele gördünüz mü? sorusuna 'Kötünün de ötesinde' cevabını verdi.

İsrail'in, uluslararası sularda gözaltına aldığı çoğu Türk 520'den fazla yardım gönüllüsü Türkiye'ye döndü. Ağır yaralanan ve yoğun bakımda tedavileri devam ettiği için İsrail'de kalan iki kişiye ise Türk doktorlar nezaret ediyor. İsrail'in alıkoyduğu aktivistlerin iadesi tamamlanırken Ankara, gemilere yapılan kanlı baskını soruşturacak uluslararası bağımsız bir komisyon kurulması için diplomatik girişimlerini sürdürüyor. ABD temaslarını tamamlayarak yurda dönen Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu, bugün ilk işinin komisyonun bir an önce kurulması için BM Genel Sekreteri Ban Ki-moon ile görüşmek olacağını açıkladı. Tel Aviv yönetiminin yapacağı bir tetkikin kesinlikle kabul edilmeyeceğini vurgulayan Davutoğlu, komisyonun raporuna göre, başta tazminat talebi olmak üzere, olayın sorumlularının yargılanması için harekete geçileceğini söyledi.

Türkiye'nin bu olayın peşini bırakmayacağına dikkat çeken Dışişleri Bakanı, Ankara'nın kararlılığını şu sözlerle ifade etti: "Sözlü özür beyanları bizi tatmin etmez. Tazminat dahil bütün uluslararası hukukun gerekleri takip edilmeli. Gazze'deki blokaj kaldırılmalı. Bu hedefler gerçekleşene kadar politikalarımızı sürdüreceğiz."

İHH BAŞKANI GERÇEĞİ AÇIKLADI

İHH Başkanı Bülent Yıldırım 'Bir arkadaşımız teslim olduktan sonra öldürüldü' dedi.

İstanbul Atatürk Havalimanı'ndaki kalabalık gazeteci ordusuna, Türkiye'ye döndükten sonra ilk açıklamalarını yapan Yıldırım, uluslararası sularda yaşanan kanlı İsrail baskını hakkında değerlendirmelerde bulundu.

Sabah namazı sırasında baskına uğradıklarını belirten Yıldırım, "Baktık ki aynı Yecüc Mecüc gibi, havadan, denizden, botlardan, her türlü araç kullanılarak bize saldırılıyor. Sandık ki bize gösteri yapıyorlar. Hani onların karasularında olsak, Filistin sularında olsak, deriz ki bize saldırabilirler. Birden bire indirme yaptılar. Arkadaşlarımız, sadece sivil direniş gösterdi. Bütün basın oradaydı. Dedik ki kol kola girelim, içeri almayalım. Ama işin süreci değişti" diye konuştu.

Sorgulandığı sırada, İsrail askerlerine "Siz krizi yanlış yürütüyorsunuz" dediğini aktaran Yıldırım, "Sen orada bize demir ve baltalarla saldırmadın mı?' diye sordular. Ben meşru müdafaa yaptığımı söyledim. Helikoptere, botlara karşı bir müdafaaydı bu. En yetişmiş komandolara karşı yaptık. Güya 35. dakikada gerçek mermi kullanma izni almışlar. Gaz bombası attılar, parçalar dağıldı. Arkadaşlar yaralandı. İlk kullandığı mermilerden iki tanesi plastik mermi. Bir tanesi ince çiviye benzer mermiler. Cevdet kardeşimiz, şehit olmuştur. Basın mensubudur. İsrailliler yukarda ateş ederken sadece fotoğraf çekiyordu. Tam bir metreden beynini parçaladılar" şeklinde konuştu.

Yıldırım, kısa sürede geminin her tarafından şehit haberleri geldiğini vurgulayarak, "Bir baktık bunlar sahici mermi. Plastik mermi de yakından atıyor. İlk etapta arkadaşlarımız, askerlerden 10 tanesini etkisiz hale getirdi. Evet silahlarını aldık, kullansak yine haklıydık, hukukta sana saldıranın silahını alsan suçsuzsun. Dünyada İsrail ordusunun güçlü bir imajı vardı. Üç beş gönüllü sizi püskürtebiliyor dedirttik" ifadelerini kullandı.

Beyaz bayrak olsun diye gömleğini çıkardığını hatırlatan Yıldırım, "Ama kurşunların gelişi akla ziyan. Beyaz bayrağa rağmen insanları öldürdüler. Tuvalette iki ceset vardı, kime ait bilmiyoruz. 9 şehit cesedi verdiler. Ama bizdeki liste daha kabarık. 38 yaralı verdik, 21 yaralı var denildi. İnşallah onların dediği doğrudur. Şehit sayısının artmasını istemeyiz. Bütün dünyaya canlı yaptık. Hukuğun dışına çıkmadık. Bizi takip eden savaş gemileri vardı, yardım etmeleri gerekiyordu, etmediler. Teslim olan arkadaşlarımızı öldürdüler, bazılarını öldürüp denize attıklar. Doktor arkadaşımızı kurşunladılar. Kadınlar olmasa teslim olmazdık. İki çok ağır yaralımızı bırakmak zorunda kaldık" dedi.

İsrailli askerler tarafından tutulduktan sonra işkence gördüklerini aktaran Bülent Yıldırım, başlarına gelenleri şöyle anlattı: "İnsanlar, kadınlar, çocuklar tuvalete gidemedi. Ellerinde silah hep hakaret ettiler. Bizi geminin ikinci katına aldılar, yerler ıslak, ellerimizi bağladılar. Diz çöktük, 5 saate yakın işkence yaptılar. Maksatlı olarak üstümüzde helikopteri döndürdüler. Helikopter denizden aldığı suyu üstümüze attı. Hava soğuktu, buz işkencesi gördük. İsteseler bütün yaralıları birkaç helikopterle taşıyabilirlerdi, yapmadılar. Arkadaşımızın bacağını uyuşturmadan tedavi ettiler"

Saldırının Türkiye ve dünyada büyük yankı uyandırması üzerine, İsraillilerin tutumlarında değişiklik gördüklerine işaret eden Yıldırım, "Güya gönlümüzü almaya başladılar. Özellikle medyaya çok teşekkür ediyoruz." diye konuştu.

Bütün dünyaya seslendiğinin altını çizen Yıldırım, "Bu ambargo kalkacak. Biz şehit verdik diye korkmuyoruz. Bu ambargo kalkana kadar devam edeceğiz. İnsanlığın kazandığını hep beraber göreceğiz. Ya bu ambargoyu siz kaldırırsınız, ya da insani yardım vakıfları olarak daha büyük filolarla Mısır'dan ve denizden aynı anda harekete geçeriz. Ondan sonra olacakları devlet liderleri düşünsün. Biz bedel ödeyeceğiz, siz de ödeyeceksiniz. Bütün dünyadaki vicdan sahipleri birleşmiştir. Hiç bir şeyden korkmuyoruz" şeklinde konuştu. aktifhaber

100'ün üzerinde gemi Gazze için hazırlanıyor!
02 Haziran 2010, 19:37Anadolu Haber
İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkan Vekili Yavuz Dede sivil toplum örgütlerinin bir sonraki gemiye hazırlık yaptığını söyledi

İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkan Vekili Yavuz Dede, İsrail'in çok büyük psikolojik dezenformasyonuyla karşı karşıya olduklarını belirterek, ''Uçakların bu kadar gecikmesini de kayıpların örtülmeye çalışılması gibi algılıyoruz'' dedi.

Dede, bu konvoyda sadece 6 gemi olduğunu, bir sonrak konvoyda bu sayının 50'ye kadar yükseleceğini belirterek, dünyanın her yerinden desteklerin devam ettiğini, sivil toplum örgütlerinin bir sonraki gemiye hazırlık yaptığını, belki de 100'ün üzerinde geminin hazırlığının yapıldığını anlattı.

''Artık bu ambargonun önemsizliği ve gereksizliği ortaya çıkmıştır'' diyen Dede, insanlık anlamında ve kanunlar nezdinde artık ambargonun delindiğini kaydetti. Dede, yeni gemilerin bir an önce hazırlanmasını ve yola çıkmasını diledi.

Dede, giden malzemelerin dağıtımı konusunda da şu bilgileri verdi:

''Malzemeler bizden izinsiz indiriliyor ve Gazze'ye doğru yola çıkarılıyor. Gazze'de bir tek temsilciliğimiz var. İsrailli yetkililer, malzemeleri teslim etmek için aramışlar. Biz de 'kesinlikle bu malları almayacaksınız' dedik. Arkadaşlarımız tamamen serbest bırakılana kadar o malzemeler Gazze'ye girmeyecek. O ürünlerin alınması için ya BM'den ya da Türkiye'den bir gözlemci nezaretinde gemiden indirilmesi lazım. Olayın başından itibaren söylüyorum, gözlemcisiz ve kontrolsüz uygulamada çıkabilecek bir malzemeden sorumlu değiliz, bu malzemeleri kesinlikle İsrail koymuştur gemilerin içine.''

Başkent'te İsrail'e lanet yağdı
6 Haziran 2010
ANKARA- Ankara Sıhhiye Meydanı'nda toplanan onbinlerce Ankaralı, yoğun yağışa aldırmadan İsrail'e lanet yağdırdı. Memur-Sen, Hak-İş, Mazlumder, Alperen Ocakları ve Anadolu Gençlik Derneği tarafından Ankara'da ''Katil İsrail'e Lanet, Filistin'e Özgürlük Mitingi'' düzenlendi.

Yoğun yağış altında Sıhhiye Meydanı'nda gerçekleştirilen mitingde konuşan Memur-Sen Genel Başkanı Ahmet Gündoğdu, Gazze'deki ablukayı kaldırmak için Sıhhiye Meydanı'nda toplandıklarını söyledi. Mavi Marmara gemisine yapılan saldırının bütün insanlığa yapıldığını belirten Gündoğdu, ''Bazı İsrail dostları 'gemilerin o sularda ne işi var?' diyor. Soruyu doğru sormak lazım. İsrail'in Gazze'de, Filistin'de, Kudüs'te, Çin'in Doğu Türkistan'da, ABD'nin Irak'ta ve Afganistan'da ne işi var?'' dedi.

Mavi Marmara gemisinde yapılan katliamdan sonra İsrail'e tepkilerin arttığını ifade eden Gündoğdu, ''İsrail'den vakit geçmeden haydutluğu, korsanlığı, caniliği bırakarak, insanlık ailesine katılmasını'' istedi.

Mısır'ın, başta Gazze olmak üzere Filistin'e uygulanan insanlık ve ahlak dışı ablukanın figüranı olmamasını da isteyen Gündoğdu, Mısır'ın geçici olarak açtığı Refah Kapısı'nı sürekli açık hale getirmesini talep etti.

Türkiye'nin diplomasi ataklarıyla tüm dünyayı ayağa kaldırdığını, bunu takdir etiklerini ancak sorumluluğun bir kat daha arttığını belirten Gündoğdu, şöyle konuştu:

''Mavi Marmara'ya yapılan saldırı, insanlığa yapılmıştır. Haydut ve korsan devlet insanlığın vicdanını boğmak isterken kendisi boğulmuştur. İnsanlık vicdanı, Akdeniz'de yeniden doğmuştur. Türkiye, dokuz vatandaşını şehit eden ve onlarcasını yaralayan İsrail'e verdiği tepkiyi, üç askeri tatbikatı, iki spor karşılaşmasını ertelemekle, büyükelçisini geri çekmekle sınırlı tutamaz, bunlarla yetinemez, yetinmemeli. Türkiye, heron uçaklarının teslimi dahil tüm askeri ihale ve anlaşmaları iptal etmeli, ekonomik ilişkileri tamamen durdurmalı, İsrail menşeli firmalara ihalelere katılma yasağı getirmeli, İsrail Büyükelçisi sınır dışı edilmeli, İsrail Dostluk Gurubu lağvedilmeli ve siyasi ilişkileri bitirmeli. Ülkemiz yargı organları tarafından da soruşturma ve yargılama süreci işletilmeli, bu vahşi saldırının müsebbipleri hak ettikleri şekilde cezalandırılmalıdır. İsrail Hükümeti bu saldırı nedeniyle resmen özür dilemedikçe yaptırımlar kararlılıkla devam ettirilmeli, saldırının mağduru vatandaşlarımıza tazminat ödenmesi sağlanmalı.''

HAK-İŞ

Hak-İş Konfederasyonu Genel Başkan Yardımcısı Mahmut Arslan da 31 Mayıs günü Gazze'ye merhamet taşıyan gemideki insanların Akdeniz'de vahşice katledildiğini söyledi. Arslan, Gazze'ye merhamet götüren filonun kimsenin durduramadığı ''katil İsrail'e'' ''artık dur'' dediğini ifade etti.

Mahmet Arslan Türkiye'nin İsrail ile ikili anlaşmaları iptal etmesini istedi.

Arslan, 31 Mayısta eş zamanlı olarak İskenderun'daki deniz birliğine yapılan saldırının da oldukça düşündürücü ve alçakça olduğunu söyledi.

DİĞER KONUŞMALAR

Anadolu Gençlik Derneği Başkanı İlyas Tongüç, Filistin'de insanların açlıktan ölmesine seyirci kalınamayacağını ifade ederek İsrail'e yönelik boykot çağrısında bulundu.

Alperen Ocakları Başkanı Abdullah Gürgür de ''Yeni dengeler kuran bir Türkiye istiyoruz. Güçlünün haklı olduğu değil, haklının güçlü olduğu bir düzen istiyoruz'' diye konuştu.

Mazlumder Genel Başkanı Ahmet Faruk Ünsal da Gazze'nin uzun bir süredir İsrail'in işgali altında olduğunu, 15 milyon insanın temel ihtiyaçlarını bile karşılayamaz durumda yaşadığını anlatarak, yardım gemisinin denizin ortasında katliama ve hırsızlığa uğradığını söyledi. Mazlumder olarak ''savaş suçu işleyen 7 İsrailli bakan'' hakkında Türk mahkemelerinde suç duyusunda bulunduklarını ifade eden Ünsal, ''Türkiye'nin yargılama hakkı var. Artık Türk mahkemelerinde 7 katil ve hırsız hakkında tutuklama kararı çıkarılmalı, ellerine kelepçe vurulmalı, kulakları tutulup doğru kodese atılmasını talep ediyoruz'' dedi.

Türk ve Filistin bayrakları taşıyan eylemciler, İsrail bayrağı ile İsrail'i temsil eden bir kukla yaktılar. habertaraf


Gazze için bir gemi de Beyrut'tan kalkacak
6 Haziran 2010
İsrail'in Gazze'ye yardım taşıyan Mavi Marmara Gemisi'ne saldırması ve 9 Türk vatandaşını şehit etmesi tüm dünyada olduğu gibi Arap kamuoyunu hareketlendirdi.

Gazze'ye yönelik ablukanın kırılmasına yönelik bir yardım gemisi de önümüzdeki hafta Lübnan'ın başkenti Beyrut'tan Gazze'ye hareket edecek.

İsrail'in ablukasını kırmaya yönelik olarak Beyrut'tan Özgür Filistin Hareketi "Özgür Gazeteciler Kampanyası"adı altında önümüzdeki hafta içinde Beyrut'tan Gazze'ye yeni bir geminin hareket edeceğini ilan etti.

Özgür Filistin Hareketi Başkanı Yaser Kışlak söz konusu geminin İsrail'in insanlık dışı ablukası altında yaşayan Filistinli çocuklara yardım kırtasiye maddelerinin yanı sıra abluka altında yaşayan Filistinlilerin yaşadıkları koşulları izleyecek gazeteciler taşıyacağını söyledi. Kışlak deniz filosuna mümkün olduğunca geniş katılımın sağlanması çağrısında bulunurken, filonun önümüzdeki hafta içinde Lübnan sahillerinden harekete geçeceğini söyledi. Aynı zamanda gemide Avrupalı bir çok parlamenterin bulunduğu 25 eylemci ve 50 gazetecinin bulunacağını ekledi.

6 Haziran 2010 habertaraf

Lübnan ve Fas’ta İsrail’e protesto
06 Haziran 2010
İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere saldırısı Lübnan ve Fas’ta da protesto edildi.
Beyrut’ta ABD Büyükelçiliği yakınınında düzenlenen gösteriye Komünist Partisi ve Demokratik Gençlik Hareketi üyeleri katıldı.
Göstericiler, İsrail ve ABD aleyhine sloganlar attı ve Gazze’ye uygulanan ablukanın kaldırılmasını istedi.
Bazı göstericilerin ellerinde Türk bayrakları taşıdıkları görüldü.
Bu arada, Lübnan’dan bir grubun gelecek hafta gemiyle Gazze’ye yardım
götürme hazırlığı yaptığı bildirildi.
Fas’ın başkenti Rabat’ta da İsrail’in yardım gemilerine saldırısını protesto etmek ve Filistin’e destek için gösteri düzenlendi.
Polis, gösteriye katılanların sayısının “40 bin ila 50 bin arasında olduğunu” belirtirken, organizatörler “katılımcı sayısının bu rakamların iki katı olduğunu” söylediler.
Göstericiler, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Türkiye lehinde sloganlar da attı. Milliyet

İsrail’deki Türk anıtına ikinci saldırı
12:28 | 06 Haziran 2010
İsrail’in güneyinde Beersheba(Birüssebi) kentindeki, Birinci Dünya Savaşı sırasında ölen Türk askerleri anıtı yeniden saldırıya uğradı.
Ynews’e göre, kimliği belirlenemeyen kişiler, Beersheba’daki anıtı yeniden tahrip etti. Söz konusu anıt, geçen hafta sprey ile İbranice olarak, “İsrail ordusu çok iyi yaptın” anlamına gelen, “Kol Hakavod Letzahal” sloganı yazılırken, İsrail bayrağı yanındaki Türk bayrağı yakılmıştı. Milliyet

Böyle mermi böyle yara görmedim!

İsrail komandolarının, Mavi Marmara gemisine yaptığı kanlı baskında kullandığı mermiler girdiği yeri dağıtıp parçalamış. Adli Tıp Kurumu (ATK) Başkanı Doç. Dr. Haluk İnce, “20 yıllık adli tıpçıyım, böyle mermi de yara da görmedim” dedi
05 Haziran 2010 Millîyet

Dünyada İsrail’e yönelik tepkiler büyürken, Türkiye katliam delillerinin peşinde... Cenazeler üzerindeki otopsi incelemesinde, ölen 9 Türkün vücudunda (ağırlıklı kafa) 30 mermi girişi saptanırken, yaraların görüntüsü ve kafataslarındaki darbeler adli tıp uzmanlarını dehşete düşürdü. Kurşun girişleri tek tek fotoğraflanarak Ankara’ya iletildi. Gönüllülere “radyoaktif madde içeren sıvı içirildi” iddiaları hakkındaki ayrıntılı rapor da tamamlanmak üzere. Çıkan raporlar doğrultusunda Türkiye bir hukuk savaşı da başlatacak.
Cenazelerin ve gönüllülerin Türkiye’ye getirildiği günden bu yana Yenibosna’daki Adli Tıp Kurumu (ATK) binasından ayrılmayan Doç. Dr. Haluk İnce ile dün telefonla görüştük. Oldukça doluydu. İşte İnce ile aramızda geçen diyalog:

Radyoaktif inceleme yapıldı
Sonuçlar alındı mı?
Sadece ilk bulgular... Alınan kan örneklarinde kimyasal tetkikler yaptırıyoruz, kanlarında. Bittikten sonra ayrıntılı rapor hazırlayacağız.
9 kişinin üzerinde 30 mermi girişi saptanmış ve özellikle kafa bölgelerinde?
Evet hepsi doğru. Bu konuda hakikaten çok doluyum. Açıklamaya duygularımı karıştırmak istemiyorum.
Neden sonuçları kamuoyuyla paylaşmıyorsunuz?
Şu anda bilgi veremem, devletin diğer birimleriyle çalışıyoruz. Sonuçları Ankara’ya iletiyoruz, onlar gerekli açıklamayı yapacaklar. Ya da bir açıklama yapmamızı istiyorlarsa da o şekilde yapacağız.
“Mavi su içirildi” iddiaları doğru mu?
Öyle ifadeler var, tetkiklerimiz devam ediyor. Tekrar bize gelecekler.
Radyoaktif madde saptandı mı?
Bu inceleme yapıldı. Sonuçları büyüklerimize arz edeceğiz.

Yaralar çok etkileyiciydi
Operasyonda nasıl silahlar kullanılmış?
Gördüğümüz yaralar çok etkileyiciydi. Adalet Bakanımızın Müşteşarına o görüntüleri gösterdikten sonra kendileri emir verdiler ve detaylı çalışma yapıyoruz. Devletimiz de toplumumuzla paylaşacaktır.
Görüntülerde ne vardı?
Bizim bugüne kadar hiç görmediğimiz bir şeydi bu. İlginç bir şey.
Nasıl yani?
Rastlamadığımız bir şey, normal dışı, anormal bir şey. Yara balistiğinde birçok süreç vardır, süreçten çok farklı bir şey. Biz farklı diyorsak farklılığa sonuçta bu işin uzmanı balistikçiler bakar. Balistikle paylaştıktan sonra büyüklerimize arz edeceğiz. Onlar nasıl bir değerlendirme yapacaklar, ona göre konuşacağız.
Ama sizin de bir tespitiniz olmalı?
20 yıllık adli tıpçıyım. 20 yılda görmediğim bir yaraydı bu. İçinde bulunan mermi de görmediğim bir şeydi. Görünce çok şaşırdık.

Kesinlikle 9 mm’lik değil
9 mm’lik silahtan çıkan mermiler mi?
Kesinlikle 9 mm değil. Onu ayırt edecek donanımdayız. Bu farklı bir şey, bunun çapı yok. Anlatamam, görmeniz gerekir. Tarifle olmaz. Görüntüyü büyüklerimiz uygun görürse verecekler. Onları da biz size aktaracağız.
Bütün yaralar böyle mi?
Hayır 9 mm’lik silahtan çıkan mermi girişleri de mevcut.
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Hzr 06, 2010 10:43 pm tarihinde değiştirildi, toplam 5 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Hzr 04, 2010 1:25 pm    Mesaj konusu: Mavi Marmara ya da tarihi denizden yürütmek.. Alıntıyla Cevap Gönder

Yusuf Kaplan
Mavi Marmara ya da tarihi denizden yürütmek...

Mavi Marmara, herhangi bir gemi değil artık: İstanbul'dan yola çıkan, bütün insanlık limanlarına uğrayan, bütün vicdanları yoklayan, bütün kalpleri harekete geçiren, bütün yüzleri güldüren, bütün gönülleri gönüllülerin gönüllerine, yüreklerine açan aziz ve mukaddes bir varoluş yolculuğunun, Gazzelilerin şahsında aşağılanan insanlığı tutup ayağa kaldıran insanlaşma, insana insan olduğunu hatırlatma yürüyüşünün adıdır Mavi Marmara.

İnsanın insanlığını ayaklar altına alan, gücü kutsayan, elindeki zorba ve smart silahlarla insanlığı sonsuza dek yalana mahkûm edeceğini sanan, insan türünün kökünü kazımakta ustalaşan zorbalara, azmanlara, gözüdönmüşlere, korsanlara, haydutlara insan olmanın, insan haysiyetini, onurunu, şerefini, izzetini korumak, yüceltmek için yola çıkıldığında aşılmaz sanılan duvarların, engellerin, bariyerlerin nasıl aşılabileceğini, Akdeniz'in dalgalı, fırtınalı sularında nasıl muhteşem bir şekilde yol alınabileceğini dünya âleme gösteren bir direnişin, bir dirilişin, bir silkinişin adıdır Mavi Marmara...

Mavi Marmara, herhangi bir gemi değil artık: Zorbaları, haydutları, korsanları, zâlimleri, insafsızları, vicdansızları dize getirmenin adıdır.

Gücü kutsayanların güçlerinin dünyanın dört bir kıtasından, ülkesinden, coğrafyasından, inanç haritasından koşup gelen bir avuç yürekli, fedakâr, cefakâr, vefakâr insanın yıkılmaz sanılan zorba güç söylemlerini nasıl yerle bir ettiklerinin, Akdeniz'in uluslararası sularına nasıl gömdüklerinin adıdır Mavi Marmara...

Yalnızca İsrail'in zorbalıklarını, vicdansızlıklarını, kana susamışlıklarını fâş etmekle kalmadı Mavi Marmara; aynı zamanda, yalanlara, haksızlıklara, hukuksuzluklara, zorbalıklara dayanarak, masum insan kanına ve canına kıyarak hükmünü icra eden küresel zorbalık düzenini de Akdeniz'in sularına gömdü...

Kimsesiz, masum insanların yardımına koşan silahsız, savunmasız, sadece Gazze'deki kardeşlerinin dertleriyle hemdert olan, halleriyle hemhal olan, yıllardır açıkhava hapishanesine çevrilen Gazze'yi bu insanlıkdışı açıkhava hapishanesinden özgürlüğüne kavuşturma hayalleriyle Akdeniz'in derin, fırtınalı ve göz gözü görmez sularında yola koyulan bir avuç insanın, insanın ve insanlığın aleyhine duran tarihi yeniden harekete geçirdikleri, insanın ve insanlığın kendi geleceğini zorbaların, korsanların, hegemonların değil bizzat kendilerinin belirleyebileceğini dünya aleme ilan ettikleri tarihî bir yürüyüşün adıdır...

Tarih, karada yapılır sanırdık biz. Ama Mavi Marmara, tarihin bu kez suda yapıldığını, Akdeniz'in sularında tarihin duran tiktaklarının artık tıkır tıkır çalışmaya başladığını gösterdi bize...

Tonlarca merminin, silahın, uçağın, roketin yapamadığını, yüzyıllarca süren hesaplamaların, planlamaların, oyunların hepsini bir anda geçersiz kılacak bir tarihi yürüyüş başlattı insanlığa...

Uydu Arap rejimlerinin yarım asır boyunca yapamadığını "vira bismillah" diyerek yelkenlerini açtığı ândan itibaren yapmayı başardı Mavi Marmara...

Osmanlı'nın Akdeniz'de bitirilmesinden bu yana, İngilizlerin, Fransızların, İtalyanların, Rusların babalarının çiftliği gibi cirit attıkları, Akdeniz'i belki de bir yüzyıl içinde bütün tarihi boyunca tanık olduğundan daha fazla kan gölüne çevirdikleri ve yalnızca kendi siyasî, ekonomik ve küresel çıkarlarını düşünen bu çok uluslu, çok suçlu küresel zorbalara, korsanlara, haydutlara, azman İsrail'in şahsında öfkesini ve nefretini kusarak tarihi yeniden başlattı: Hem bu zorbaların, haydutların, korsanların nasıl ikiyüzlü bir dünya düzeninin ortasına bağdaş kurduklarını, hem de yorgun Akdeniz'in artık bütün bu zorbalıklara tahammülü kalmadığını bütün dünyanın gözüne soktu Mavi Marmara.

Evet... Tarih, yüzyıl önce, tek taraflı olarak Batılılar lehine durmuştu... Batılılar, kendileri dışındaki herkesin insanlığa kendince yapacağı katkıları dondurmuştu... İşte Mavi Marmara, bu iki yüzlü, zorba, vicdansız, insafsız, çıkarperest, dünyaperest, güçperest küresel düzenini bir anda Akdeniz'in sularına gömmeyi başararak insanın, insanlığın, dolayısıyla adaletin, vicdanın, hakkın yeniden tarihe girmesinin, tarihî bir yürüyüşe soyunmasına imkân tanıyan yolun, yolcunun ve yolculuğun adı ve sembolü oldu.

Bu uzun yolculuğun kaptan köşkünde Bülent Yıldırımlar var... Ölüm anında, saldırı anında, yok edilme anında bile düşmanının hakkını, hukukunu, insanlığını bir an olsun bile unutmayan nice Bülent Yıldırımlar... Yürek, vicdan, cesaret, metanet, aşk ve şaşmaz bir iradeyle yola koyulan aziz ve nezih insanlar...

Tarihi denizden yürüten Mavi Marmara fikrini, adalet, hakkaniyet, ahlâk, estetik ve vicdan ilkeleriyle tarihte derin izler bırakmış Selçuklu'nun, Osmanlı'nın çocukları icat edebilirdi ancak... Bunu da bir yere kaydetmeli muhakkak...

Yeni Şafak

İSRAİL ÜRÜNLERİNE BOYKOT ÇAĞRISI

4 Haziran 2010 09:10
Tüketiciler Birliği Genel Başkanı Nazım Kaya, Gazze'ye insani yardım götüren gemilere saldıran İsrail'in ürün ve hizmetlerini boykot etme çağrısında bulundu.
Kaya, yaptığı açıklamada, uluslararası sularda gerçekleştirilen saldırının "İsrail'in katil ruhunu ortaya koyduğunu" belirtti. Yaşanan olayın İsrail'in gerçek niyetini ortaya koyduğunu ve "terör devleti olduğunu gösterdiğini" belirten Kaya, şunları kaydetti:

"Tüketiciler Birliği, saldırı sürecinde 'cephane bizden değil' çağrısı ile devlet terörüne destek veren İsrail, ABD ve İngiliz menşeli mallara karşı sürekli boykot çağrısı yapmış, İsrail terörünün devam edebileceğini belirtmiştir.

Yardım konvoyuna yapılan haydutça saldırı, boykot çalışmamızın önemini bir kez daha göstermiştir. Tüketiciler 'Cephane Bizden Değil' kampanyası ile terör devleti İsrail'e en ağır cevabı verecektir.

Türkiye tüketicileri olarak, tüketimden gelen gücümüzü sonuna kadar kullanmalı, hiçbir yaptırımın gösteremeyeceği başarıyı, tüketiciler olarak ekonomik yaptırım yolu ile sağlamalıyız. Kampanyamıza bütün tüketicileri davet ediyor, bunu şuurlu tüketicilerin asli görevlerinden biri olarak addediyoruz."
haber10

6 TÜRK'Ü ÖLDÜREN ASKERE MADALYA

4 Haziran 2010
Mavi Marmara'ya yapılan çıkarmada 6 Türk'ü öldürdüğü bildirilen
İsrailli askere madalya verilmesi düşünülüyor.

THE JERUSALEM POST: Gazze'ye giden yardım gemisi Mavi Marmara'ya çıkartma yapan deniz komandolarından S. Jerusalem Post'a verdiği röportajda gemiyi "bir savaş alanı" gemidekileri de "katil paralı askerler" olarak nitelendirdi.

Helikopterden gemiye inen 15'inci ve son komando olan S., iner inmez kendisinden önce inen askerler gibi saldırıya uğradığınıı söyledi. Bir yanına baktığında üç komutanının yaralı olarak yerde yattığını gördüğünü ifade eden S., komutanlardan birinin karnından, diğerinin dizinden vurulduğunu, üçüncü komutanın ise kafasına demir çubukla vurulduğu için kafatası kemiği kırık bir biçimde baygın yattığını söyledi.

Emir komuta zinciri gereği yönetimi otomatikman devraldığını anlatan S. aktivistlerin askerlerden iki tabanca çaldığını ve sürekli ateş ettiğini anlattı. Altı aktivistin ölümüne yol açan S.'e kahramanlık madalyası verilmesi düşünülüyor. haber10

04 Haziran 2010
Türkiye Bayrağıyla Hutbe Verdi
Hamas lideri İsmail Haniye, Cuma hutbesinde yaptığı konuşmada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a Gazze halkına verdiği destekten dolayı teşekkür etti.

Gazze'deki Ömeri Camii'nde cuma namazını kıldıran Hamas yönetiminin Başbakanı İsmail Haniye, cuma hutbesinde, 31 Mayıs tarihinin İsrail'in çöküşünün başlangıcı olduğunu ve yardım gemilerine düzenlenen kanlı operasyonun bölgede bir dönüm noktası olduğunu belirtti. Haniye, Filistin halkına yardım ve desteklerinden dolayı Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a teşekkür etti.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün İsrail ile ilişkilerin eskisi gibi olmayacağını belirttiğini de sözlerine ekleyen Haniye, bölgedeki en büyük problem olduğunu belirttiği Gazze'deki kuşatmayı kaldırmak için herkesi işbirliğine çağırdı. İsrail'in Gazze'yi işgal stratejisinin başarısızlığa uğradığını belirten İsmail Haniye, sabrın galip geldiğini sözlerine ekledi.

Kaynak:Timetürk

Amerikalı Tanığın Gözünden İsrail Baskını

Hafta başında İsrail’in müdahale ettiği Gazze’ye yardım filosunda emekli bir Amerikalı büyükelçi de bulunuyordu. 80 yaşının üzerindeki Edward Peck, Washington yakınlarında yaşıyor. İsrailli komandoları “korsan” diye tanımlayan emekli diplomat olay sırasında filodaki bir Yunan teknesinde olduğunu söyledi.
04 Haziran 2010


Edward Peck Washington'a dönüşünün ardından katıldığı Gazze gösterisinde

Edward Peck, İsrail askerlerinin gözaltından sonra ülkesine ilk geri dönen yardım eylemcilerinden biri. Yardım konvoyuna katılma nedeni, Hür Filistin Hareketi adlı San Francisco merkezli örgütün, konvoyda Amerikalı temsilcilerin de bulunmasını istemesi…
Peck gün doğmadan uyandığında İsrail askerlerinin çoktan içinde bulunduğu Yunan teknesine girdiğini ve insanları oturmaya zorladığını belirtiyor. Anlattıklarına göre üst güvertedekiler askerlere pasif direniş göstermiş ve küçük çaplı boğuşmalar yaşanmış. İsrailli komandolar bu teknede boya silahları ya da tazerler dışında başka silah kullanmamış.
Edward Peck Aşdod limanına indirildiklerinde karşılaştıklarını şöyle anlatıyor:


“Karaya çıkınca bana derhal sınırdışı edileceğimi söylediler. İsrail yasalarını ihlal etmişim. Hangi yasayı ihlal ettiğimi sordum. Ülkeye yasadışı yollardan girmişim. ‘Bir dakika’ dedim. Gemiyi açık denizde zorla ele geçirdiniz, bizi silah zoruyla İsrail’e gitmeye zorladınız. Şimdi benim ülkenize yasadışı girdiğimi mi iddia ediyorsunuz? Benim hiç de öyle niyetim yoktu.”
Bu tartışma Edward Peck’in sınırdışı edilmesine engel olamamış. İlk sınırdışı edilen grubun arasında olduğu için de Türk yolcularla görüşme fırsatı bulamadığını söylüyor.
Edward Peck İsrail’in yayınladığı ve askerlerinin saldırıya uğradığını iddia ettiği videoyu izlediğini belirtiyor. Amerikalı eylemci çatışmaları şöyle yorumluyor:
“Katıldığım birçok radyo ve televizyon programında bana hep yolcuların askerlere saldırıp saldırmadığı soruldu. Ben de ‘Hayır tam tersi oldu,’ diye yanıt verdim. Sonuçta 600 kadın ve erkek taşıyan, uluslararası sularda seyreden bir Türk gemisi… Ağır silahlarla donatılmış yabancı güçler gemiye saldırıyor, kaba kuvvetle gemiyi ele geçiriyor, İsrail’e gitmeye zorluyor. Yolcular gemiyi saldırıya karşı koruduklarını söylüyor. Herkes bana saldırganlara saldırılıp saldırılmadığını soruyor. Tabi ki eviniz istemediğiniz kişilerin saldırısına uğrarsa savunacaksınız. Onlar da gemilerini yasal olmayan bir saldırıya karşı koruyordu.”
Peki iyi niyetle başlayan bir yardım misyonunun bu şekilde sonuçlanmasını bekliyorlar mıydı? Edward Peck, “İsrail askerlerinin geçmemize izin vermesini bekleyecek kadar iyimserdik, ama böyle bir olay geçmişte pek olmadı,” diyor ve ekliyor:
“Teknemizde İsrail’in 1967 savaşı sırasında bombaladığı Amerikan donanma gemisinde yaralanan bir arkadaş vardı. Liberty adlı gemide 34 Amerikan askeri öldü, 170’i yaralandı. Bu arkadaş bize İsraillilerin hiç de farklı davranmayacağını söylemişti. Biz de ona göre pasif direniş hazırlığı yaptık. Ama yine de kimse ölüm ve yaralanmaların yaşandığı kanlı olayları beklemiyordu.”
Peck, Mavi Marmara’daki ölüm ve yaralanma olaylarını karaya inince öğrendiğini söylüyor. Çatışmalar biri Türk asıllı Amerikan vatandaşı olmak üzere dokuz Türk’ün ölümüyle sonuçlandı. Edward Peck, ölen Türkler için taziyelerini sunarken özellikle de başından dört kurşunla vurulan, 19 yaşındaki Amerikan vatandaşı Furkan Doğan’ın ölümünden dolayı çok üzgün olduğunu açıkladı.
VOA


Gazze Şehitlerinin Son Yolculuğu

Gazze Şehitlerinin Son Yolculuğu Gazze'ye insani yardım götüren gemiye İsrail askerlerinin müdahalesi sırasında hayatını kaybedenler son yolculuğuna uğurlanıyor. Devamı İçin Tıklayınız...
04/06/2010 - 02:22
Gazze'ye insani yardım götüren gemiye İsrail askerlerinin uluslararası sularda müdahalesi sırasında hayatını kaybedenler son yolculuğuna uğurlanıyor. İHH personeli Cevdet Kılıçlar, Beyazıt Meydanı'ndan uğurlanıyor.

SALDIRIDA HAYATINI KAYBEDENLERDEN GAZETECİ CEVDET KILIÇLAR, SON YOLCULUĞUNA UĞURLANIYOR

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısında hayatını kaybedenlerden İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfının internet sayfası sorumlusu gazeteci Cevdet Kılıçlar'ın cenazesi son yolculuğuna uğurlanıyor.

Kılıçlar'ın cenazesi, cenaze namazının kılınacağı Beyazıt Camisi'ne ulaştırılarak musalla taşına konulduğunda tekbirler getirildi.

Kılıçlar'ın cenazesinin üzerinde Kelime-i Tevhid yazılı yeşil bayrağa sarıldığı dikkat çekerken, cenazenin konulduğu musalla taşının arkasındaki duvara ''Şehit olarak yaşadı, şahit olarak rabbine kavuştu'' ve ''Vurulmuş tertemiz alnından uzanmış yatıyor, Filistin uğruna ya Rab ne güneşler batıyor'' yazılı pankartlar asıldı.

Cenazeye katılan grup, sık sık ''Kahrolsun İsrail'' ve ''İsrail bunun hesabını verecek'' şeklinde sloganlar attı.

Çevrede çok geniş güvenlik önlemlerinin alındığı bölgede, cenazenin konulduğu alanın çevresi bariyerlerle çevrildi. Alana sadece Kılıçlar'ın yakınları ile basın mensupları alındı.

Bu arada, cenaze törenine Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu'nun da çelenk gönderdikleri görüldü.

ÇETİN TOPÇUOĞLU ADANA'DA UĞURLANIYOR

Gazze'ye insani yardım götüren gemiye İsrail askerlerinin müdahalesinde hayatını kaybeden ve Avrupa şampiyonasında dünya ikinciliği bulunan tekvandocu Çetin Topçuoğlu'nun cenazesi toprağa verilmek üzere Adana'ya getirildi.

Yardım gemisinde eşiyle birlikte bulunan 2008 yılında Tekvando Avrupa Poomse Şampiyonası birincisi Çiğdem Topçuoğlu, İstanbul'a gelen oğlu Aytek'le birlikte eşinin cenazesini Adana'ya getirdi. Topçuoğlu, ''Adana'ya bir şehit kazandırdık. Eşimi bu şekilde getirmeyi Allah bize nasip etti. İnşallah bundan sonra kalan canlarımızla, oğlum ve ben bir sonraki filoda aynı şekilde yer alacağız'' dedi.

Çiğdem Topçuoğlu, havalimanı kargo bölümü sahasında kendilerini bekleyenlere seslenerek şunları söyledi:

''Sizlerin şu anda yaptığı, sözün bittiği an. Sizlerle gurur duyuyorum. En başta Başbakanımız Recep Tayyip Erdoğan ile ve sonra da onu destekleyen halk kitlesiyle gurur duyuyorum.

Orada gerçekten çok zor anlar yaşadık. Denizin ortasında tek başınaydık ve Allahımız vardı. Sizin o dualarınızla bayanların burnu bile kanamadan buraya gelindi. Ama birilerinin, kanını akıtması gerekiyordu. Bu akan kan da aramızdan seçilen benim eşime nasip oldu. Orada bizler çok farklı muamelelere tabi tutulduk. İşkenceler yapıldı. Gözaltına alındık ve her şeyimize el konuldu. Ama bir tek kalbimize dokunamadılar. Kalbimize dokunamadılar, çünkü biz Allah'ın kullarıyız.''

Aytek Topçuoğlu da tekvandocu olan babasının ''ahiret şampiyonluğu kazandığını'' söyledi.

Babası öldüğünde boynunda bulunan kanlı bayrağı öperek başına koyan Aytek Topçuoğlu, ''Ben 2002 yılında İtalya'da yapılan kickboks şampiyonasında şampiyon oldum ve tekvandocu olan annem ve babamı geçtim. Onlar da 2008 yılında yapılan tekvando şampiyonasında dereceye girdiler ve beni geçtiler. Şimdi babam şehit olarak yine beni geçti. Benim de bundan sonraki hedefim ahiret şampiyonluğu'' dedi.

İnsani Yardım Vakfı yönetim kurulu üyesi Ahmet Kurt da Gazze'deki ambargoyu kırmak amacıyla önce araç konvoyu, 2 ay önce de gemi filosu çalışması başlattıklarını söyledi.

Bu konudaki çalışmayla ilgili olarak Türkiye'nin tüm il ve birçok ilçesinde toplantılar düzenlediklerini belirten Kurt, ''Adana'da düzenlenen bu toplantıya çok sayıda heyecanlı kardeşimiz ilgi gösterdi. Bunlardan birisi de Çetin ağabeyimizdi. İsrail gemileri karşımıza çıkana kadar güzel bir yolculuk yaptık'' dedi.

Gemide 43 ülkeden farklı dinlere mensup yolcular bulunduğunu anlatan Kurt, şöyle konuştu:

''Gemide bulunanların ortak gayesi insanlığın vicdanını dile getirmek, Gazze'ye ambargoyu kırmak ve 1,5 milyon insanı açık cezaevinden kurtarmaktı.

Ancak, İsrail askerleri bu kutlu konvoya uluslararası sularda kanun ve sözleşmeleri hiçe sayarak saldırı düzenledi. İsrail askerleri 1,5 saatte, daha önce İstanbul'da şehir hatlarında çalışan gemide bulunanları zor zaptedebildi. O gemideki direnişin en şanlı kahramanlarından biri de güvertede bulunan Çetin ağabeydi. Ve bunu şahadetiyle ödedi. Şehitler tarihe geçecek.''

Yardım gemisine Adana'da katılanlardan Fevziye Şenoğlu, Cihangir ve Fatma Pakdil kalabalığı selamladı. Bu arada yine gemide yer alan yaralı oldukları belirtilen Suat Koşmaz ve Muhyettin Yıldırım'ın tedavilerinin Ankara'da sürdüğü bildirildi.

Kalabalık daha sonra, öğle namazından sonra Kabasakal Mezarlığı'nda toprağa verilecek olan Çetin Topçuoğlu'nun Huzurevleri Mahallesi'ndeki evine gitti.

MAVİ MARMARA GEMİSİNDE HAYATINI KAYBEDEN DÜNYA İKİNCİLİĞİ UNVANI BULUNAN TEKVANDOCU ÇETİN TOPÇUOĞLU'NUN CENAZESİ EVİNE GETİRİLDİ

Gazze'ye insani yardım götüren gemide İsrail askerlerinin müdahalesi sonucu hayatını kaybeden ve dünya ikinciliği bulunan tekvandocu Çetin Topçuoğlu'nun bir radyoya yazdığı son mektubunda ''Bana dua edin. Şehit olmam için, şahit olmam için'' ifadesini kullandığı öğrenildi.

Gazze'ye insanı yardım götüren gemide, 2008 yılında Tekvando Avrupa Poomse Şampiyonası'nda birinci olan eşi Çiğdem ile birlikte bulunan ve İsrail askerlerinin müdahalesi sırasında hayatını kaybeden Çetin Topçuoğlu'nun (54) cenazesi, konvoy eşliğinde merkez Çukurova ilçesi Huzurevleri Mahallesi'ndeki evine getirildi.

Apartmanın bulunduğu sokağa Türk ve Filistin bayrağı asılırken, cenazeye karşılayanların ellerinde de her iki ülke bayraklarının olduğu görüldü.

Cenaze, burada getirildiği araçtan indirilerek bir süre apartmanın altındaki bir odada bekletildi. Bu sırada Topçuoğlu'nun eşi Çiğdem ve oğlu Aytek Topçuoğlu, yakınlarının ve ziyaretçilerin başsağlığı dileklerini kabul etti.

TOPÇUOĞLU'NUN BİR RADYOYA YAZDIĞI SON MEKTUBUNDAN: ''BANA DUA EDİN. ŞEHİT OLMAM İÇİN, ŞAHİT OLMAM İÇİN''

Bu arada, Topçuoğlu'nun Gazze'ye yardım götüren gemilere binmeden önce özel bir radyoya yazdığı belirtilen mektubu da basın mensuplarına gösterildi.

Toğçuoğlu'nun ''şehitlik'' ve ''şahitlik'' kavramlarını anlattığı mektubu şöyle:

''İnsanlar hayatlarında bir kez doğar ve ölür. İnsanlara ilahi şahadet şansı doğumundan ölümüne kadar verilir. Bizler yaşarken ilahi şahadet şansını yakaladık. Sizlerin maddi manevi katkılarıyla bu kutlu yolculuğa, Gazze konvoyuna, Filistin'e yol açık kervanına katıldık. Bu kutlu yolculuk Filistin'e yol açık konvoyunda kendi adıma farklı değerlerle tanıştım. Hayatım çok değişti. Dualarımda sadece kendime ve aileme dua yaparken şimdi ise dualarım ümmete.

Yaşam bir gerçektir. Ölüm de bir gerçektir. Hakikat ise yaşarken ölümüne, öldüğünde de yaşadığına şahit olmaktır. Bizler şimdi şu esnada anı yaşıyoruz. Yaşanan an kendi tarihini yaşatır insana. Biz burada kendi tarihimizi ve anımızı yaşarken Gazze'deki din kardeşlerimiz de kendi tarihlerini yaşıyorlar. An be an tarih yazıyorlar. Onlar ile bizlerin yaşadığı tarih arasında bir fark var. Biz bireysel onlar ise toplumsal yaşıyorlar tarihlerini. Yaşayarak yazdıkları bu tarih ümmeti, Muhammed ümmetini canlandırıyor. Onlar biz ölmeyelim diye ölüyorlar...

Şahidliğimiz Allah katında kabul olsun. Şehadet bilgisini bize öğretenlerden, fedakar ve cefakar kadın kardeşlerimizden ve hocalarımızdan Allah razı olsun. Selametle kalın. Hakkınızı helal edin. Bana dua edin. Şehit olmam için, şahit olmam için.''

Öte yandan, Topçuoğlu'nun cenazesi daha sonra getirildiği cenaze aracına konarak, Merkez Sabancı Camisi'ne götürüldü.

İSRAİL'İN GAZZE'YE YARDIM GÖTÜREN GEMİLERE DÜZENLEDİĞİ SALDIRIDA HAYATINI KAYBEDEN FAHRİ YALDIZ'IN CENAZESİ, ADIYAMAN'DA BİRLERCE KİŞİ TARAFINDAN KARŞILANDI

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere düzenlediği saldırıda hayatını kaybeden Fahri Yaldız'ın cenazesi, Adıyaman'da binlerce kişi tarafından karşılandı.

İstanbul-Adıyaman tarifeli uçağıyla Adıyaman'a gelen Fahri Yaldız'ın cenazesi yüzlerce araçlık konvoy ile önce evine oradan da çalıştığı kurum olan Adıyaman Belediyesi İtfaiye Müdürlüğüne götürüldü.

Yardım filosunda bulunan Abdullah Keskin, Nevzat Taşkın, Murat Yıldırım ve Fahri Yaldız ile birlikte MAZLUM-DER Genel Başkanı ve Adıyaman eski Milletvekili A. Faruk Ünsal'ın da içinde bulunduğu uçağı karşılama törenine, Belediye Başkanı M. Necip Büyükaslan ile birlikte binlerce vatandaş katıldı.

Fahri Yaldız'ın cenazesinin evine getirilmesi sırasında yakınlarının fenalaşması göz önünde bulundurularak iki adet ambulans hazır bekletildi.

CENGİZ AKYÜZ'ÜN CENAZESİ HATAY'A GETİRİLDİ

İsrail'in Gazze'ye insan yardım taşıyan Türk gemilerine saldırısı sırasında ölen Cengiz Akyüz'ün cenazesi İstanbul'dan uçakla Hatay'a getirildi.

İnsani Yardım Vakfı İskenderun Şube Başkanı Zekeriya Kanat, AA muhabirine yaptığı açıklamada, THY'nın tarifeli uçağıyla getirilen cenazenin Hatay Havaalanı'nda ailesi, yakınları ve vatandaşların katılımıyla karşılandığını belirtti.

Kanat, konvoy eşliğinde İskenderun'a getirilen cenazenin cuma namazı sonrasında Kaptan Paşa Camisi'nde kılınacak namazın ardından Bekbele beldesi mezarlığında toprağa verileceğini söyledi.

SALDIRIDA HAYATINI KAYBEDEN FURKAN DOĞAN'IN EVİNİN ÖNÜNE TAZİYE ÇADIRI KURULDU

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere düzenlediği saldırıda başından vurularak öldürülen Furkan Doğan'ın oturduğu Alparslan Mahallesi Bahar Caddesi üzerindeki Şişli Apartmanı'nın bahçesine Kocasinan Belediyesi tarafından taziye çadırı kuruldu.

Çok sayıda vatandaş, taziye çadırına gelerek Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan ve dedesi Mustafa Doğan'a başsağlığı dileğinde bulundu.

Furkan Doğan'ın evinin bulunduğu mahalledeki bazı evlerin balkonlarına, Türk ve Filistin bayrakları ile Furkan'ın posterlerinin asıldığı görüldü.

Doğan'ın Türk ve Filistin bayrağına sarılı tabutu, babaevine getirildi. Gencin sınıf arkadaşları, tabuta beyaz renkli gül ve karanfil bıraktı.

Doğan'ın cenazesi, Hunat Camisi'nde cuma namazının ardından kılınacak cenaze namazından sonra Talas ilçesi Reşadiye Mahallesi'ndeki aile mezarlığında toprağa verilecek.
haber50

İsrail, "Rachel Corrie"ye de "Yaklaşmayın vururuz" dedi!
İsrail, Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısının ardından yola devam eden ''Rachel Corrie''deki yardım gönüllülerinden, geminin Aşdod Limanı'na getirilmesini istedi
04 Haziran 2010

İrlanda devlet kanalı RTE'nin haberine göre, İsrail Dışişleri Bakanlığından gemidekilere iletilen mesajda, ''İsrail'in gemiye müdahaleyi arzu etmediği, geminin İsrail'deki Aşdod Limanı'na getirilmesi durumunda ülkeye güvenli biçimde giriş yapmasının sağlanacağı'' belirtildi.

Gemidekilere, kendilerini karşılamaya hazır olduklarını bildiren İsrailli yetkililer, ''Yapılacak kontrollerin ardından, gemiden silah ya da savaş malzemesi çıkmaması durumunda yükün tamamını Gazze'ye gönderebileceklerini'' kaydetti.

''Rachel Corrie'' gemisinde bulunan Nobel Barış Ödüllü Mairead Maguire, RTE'ye uydu telefonundan bağlanarak, BM'den ya da bağımsız bir uluslararası kuruluştan yetkililerin, Gazze'ye ulaşmadan önce gemideki insani yardımı kontrol etmesine açık olduklarını bildirmişti.

"RACHEL CORRIE TEFTİŞ EDİLMEDEN GAZZE'YE GİDEMEZ"
İsrail devlet televizyonuna açıklamalarda bulunan Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, ''İrlanda Dışişleri Bakanlığı Genel Müdürü'ne bu geminin (Rachel Corrie) önceden teftiş edilmeden Gazze'ye gidemeyeceğini az önce bildirdim'' dedi.

Türk gemisine İsrail donanmasının baskınının sorulması üzerine, Lieberman, ''Hedefe ulaşılmıştır. Filo Gazze'ye gitmeyi başaramamıştır ve askerlerimizin tamamı, bazıları yaralı, sağ olarak geri dönmüştür'' yanıtını verdi.

"HUMEYNİ DEVRİMİNE KADAR İRAN DA İSRAİL'İN DOSTUYDU!"
Filo yolcuları arasında, ''ceplerinde tomarla para olanlar ve El Kaide terör örgütüyle bağlantılı olanlar vardı'' iddiasında bulunan Lieberman, Türkiye ile İsrail ilişkilerinin bozulmasının sorulması üzerine, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ülkesinin, Müslüman dünyasında ağır basan bir yere sahip olmasını istiyor ve İsrail, yığınları körüklemek için iyi bir bahane. Humeyni devrimine kadar İran da İsrail'in büyük dostuydu. Türkiye ile benzer bir süreç ortaya çıkıyor'' yanıtını verdi.

MARTİN: GEMİNİN GAZZE'YE ULAŞMASINA İZİN VERİLMELİ''
İrlanda Dışişleri Bakanı Michael Martin ise insani yardım taşıyan ''Rachel Corrie'' gemisinin Gazze'ye ulaşmasına izin verilmesi gerektiğini söyledi.

Martin, yaptığı yazılı açıklamada, ''Gemidekiler, barışçı niyetlerini açıkça ortaya koydular ve İsrail güçlerine herhangi bir şekilde direnmeyeceklerini bildirdiler. Bunun üzerine Rachel Corrie'deki herhangi bir kişiye karşı güç kullanılmasının gerekçesi olamaz'' dedi.

-GÖNÜLLÜLER AŞDOD'A YANAŞMAYI KABUL ETMEDİ-
Martin, açıklamasında, İsrailli yetkililerle bu sabah, ''geminin Aşdod'a yanaşması, BM ve İrlanda Dışişleri Bakanlığı yetkililerinin gözetiminde yapılacak incelemelerin ardından insani yardımın gemideki 2 gönüllü eşliğinde Gazze'ye ulaştırılması'' konusunda anlaştıklarını ancak gemidekilerin bunu kabul etmediğini bildirdi.

Bu tür bir anlaşmanın bölgeye gelecekte de insani yardım ulaştırılması açısından faydalı olacağına inandığını belirten Martin, ''Gönüllüler kendilerine bugün öğleden sonra ilettiğimiz bu öneriyi, dikkatli bir değerlendirmenin ardından, hükümete çabaları için teşekkür ederek, reddetti'' dedi.

''Gemidekilerin Gazze'ye ilerleyerek protestolarını sürdürmeyi isteme haklarına tamamen saygı duyduğunu'' ifade eden Martin, İsrail hükümetinden de, çimento dahil, gemideki tüm yardım malzemelerinin Gazze'ye ulaştırılmasını sağlamasını istedi.

Dışişleri Bakanı Martin, ''İrlanda hükümeti, Gazze'deki ablukayı kaldırması için İsrail'e çağrıda bulunmaya devam ediyor. İsrail bir an önce, silah haricindeki her türlü malzemenin Gazze'ye ulaştırılması konusunda kolaylık sağlamalı'' dedi. habertürk

İsrail bütün kanıtları yok ediyor
İsrail'in Gazze'ye yardım götüren konvoya saldırısı sırasında 'Mavi Marmara'' gemisinde bulunan eski ABD askeri aktivist Kenneth Nichols O'Keefe, yaralı halde İstanbul'a geldi
04 Haziran 2010 Cuma, 19:25:39

THY'ye ait uçakla Tel Aviv'den, yüzü yaralı ve elbiseleri kanlı olarak gelen O'Keefe, saldırı sırasında ''Mavi Marmara''da olduğunu ve 5 kişinin ölümünü gördüğünü söyledi.

Gemiye çıkan bir İsrailli komandonun silahını aldığını ve mermilerini boşaltarak başkasına verdiğini anlatan O'Keefe, ''3 İsrailli komandoyu tamamen kontrol altına aldık. Biz onların pozisyonundaydık. Bize baktılar, aynı bizim onlara baktığımız gibi. Onların bize yaptıklarını biz de onlara yapacağız sandılar. Öleceklerini düşündüler. Ama biz onların gitmelerine izin verdik'' diye konuştu.

Tutuklandıktan sonra kendisine şiddet uygulandığını ifade eden O'Keefe, ''Bize köpek gibi davrandılar. Kafama vurdular, yere yatırdılar. Beni öldüreceklerini düşündüm. Amerika, İsrail ve İngiltere bu dünya için en büyük tehlike. İsrail, Amerika'nın da desteğini alıyor. Bu ülkeler insan haklarını ihlal ediyorlar. Bütün kanıtları yok ediyorlar, o yüzden yüzümü temizlemedim'' dedi.

ABD'li deniz piyadesi olarak 1991'de Körfez savaşına katılan Nichols O'Keefe, 2003'te Bağdat'a giden ''canlı kalkan'' grubunda yer almıştı.

O'Keefe'nin yarın İrlanda'ya gideceği öğrenildi.
habertürk

Liman işçilerinden İsrail gemilerine boykot

STOCKHOLM- İsveç'te liman işçilerinin, Gazze'ye yardım götüren gemilere düzenlediği saldırı nedeniyle İsrail gemilerini ve mallarını boykot edeceği bildirildi.

İsveç Liman İşçileri Sendikası sözcüsü Peter Annerback, işçilerin, 15 ile 24 Haziran günleri arasında gemilerden İsrail mallarını boşaltmayacaklarını, bir İsrail gemisinin gelmesi halinde gemiyi kendi haline bırakacaklarını belirtti.

1500 dolayında üyesi bulunan sendikadan yapılan yazılı açıklamada da boykotun sebebinin "Gazze'ye giden barışçı gemiye eşi benzeri görülmemiş saldırıda bulunulması" olduğu ifade edildi.

Sendika, diğer sendika ve örgütlere benzer girişimlerde bulunarak kendilerine katılmaları çağrısını yaparken, İsrail'in, Gazze'ye uyguladığı ablukayı kaldırması, uluslararası hukuka saygı göstermesi ve adalete teslim edilmesinin sağlanmasını istedi.5 Haziran 2010 habertaraf

Hükümete suçlama: 'Konvoy sahipsiz bırakıldı'
Murat YETKİN
myetkin@radikal.com.tr
5 Haziran 2010


Dün Ankara gündeminde yine Gazze yardım konvoyuna İsrail saldırısı vardı; ama bu kez tartışmanın akışını tamamen değiştiren bir eleştiriydi konuşulan.
Eleştirinin sahibi, Fethullah Gülen idi. Eleştirdiği ise, Gazze’ye yardım konvoyunun İsrail’in rızası olmadan yola çıkarılması idi. Gülen, 1999’dan bu yana yaşadığı ABD’de, gazetenin iddiasına göre, ilk kez bir Amerikan gazetesine mülakat vermiş, bu gazete uluslararası mali çevrelerin en etkili gazetesi ‘The Wall Street Journal’ olmuştu. Gazze saldırısının hemen ardından yapıldığı belli olan mülakatta ‘Türkiye’nin en etkili dini lideri’ olarak tanımlanan ve ‘İmam’ sıfatıyla anılan Gülen, kendisine yakın bir yardım kuruluşunun da Gazze’ye yardım göndermek istediği, ancak kendisinin önce İsrail’den rıza alınması gerektiğinde ısrarlı olduğunu anlatmış.
Gazze olayında bugün nabız Ankara’dan İstanbul’a kayıyor. Saadet Partisi’nin saat 16’da Çağlayan’da planladığı ‘Sustukça ölüyoruz’ mitinginde İsrail’in saldırısı protesto edilecek.
Gazze konvoyu saldırısı olmasaydı, bu sabah bir grup Ankaralı meslektaş ile birlikte Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile yemekli bir toplantıda bir araya gelecektik.
Kurtulmuş, dünkü telefon konuşmamızda, “Pazartesi bu olay meydana gelince hemen miting kararı aldık” dedi; “Hafta içi da olabilirdi, ancak insanların toplanması zor olur diye hafta sonu yapalım dedik”.
Kurtulmuş, kendilerinin düzenlemesine rağmen bu mitingi bir parti mitingi haline getirmeyeceklerini, kendilerine destek veren 200 kuruluş arasında solcu ve liberallerin de bulunduğunu söylüyor. Bir konuda belirsizlik var: Kurtulmuş, Gazze olayı üzerine eski arkadaşı Başbakan Tayyip Erdoğan hükümetine yönelttiği sert eleştirileri cenazelerin acısını dikkate alıp bu mitingde mi dile getirecek, yoksa dün telefonda söylediği gibi ‘Birkaç gün sonra mı seslendirmeye başlayacak?’
Bunu göreceğiz. Ama Kurtulmuş’un Gazze konvoyu saldırısı konusunda hükümete eleştirileri -biz şimdiden duyurmuş olalım. Şöyle:

‘İsrail’in insafına bırakıldılar’

- “Olanları televizyondan izledim. Gece yarısından itibaren gemideki insanlar ‘Etraftan geliyorlar. Yok mu kurtaran?’ diye feryat ederken Türkiye’den hiçbir resmi açıklama gelmedi. Dört buçuk saat sonra İsrail askerleri müdahale etti. Sonradan gösterilen tepkinin önceden gösterilmesi gerekirdi. İnsanlar kurbanlık koyun gibi İsrail’in insafına bırakıldı. Akdeniz’de görevli gemilerimiz, jetlerimiz harekete geçirilebilirdi. İsrail’in işi ateş açmaya dek vardıracağı tahmin edilemedi belki. Ama İsrail’in daha önce yaptıkları ortada, bu ihtimal de göz önüne alınabilirdi. Burada bazı ihmaller görülüyor.”

‘Ciddi ihmal olmuştur’

- “Tabii, belki Başbakan’ın, Dışişleri Bakanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın yurtdışında bulunması da Türkiye’nin anında tepki vermesine engel olmuştur. Ama gece yarısından itibaren gemide ‘Bizi kurtarın’ diyen insanlar uydu yayınında izlenirken, Türkiye’den hiçbir resmi sesin çıkmaması ciddi ihmal olmuştur. Ciddi bir devlet olmak, o 4,5 saatte olaya müdahil olmayı gerektirirdi.”

‘Konvoy sahipsiz bırakıldı’

- “Biz İHH yetkilileriyle konuştuk. Bize söyledikleri, bir süre açık denizde yol aldıktan sonra rotayı Mısır’a, El Ariş Limanı’na çevirip, yardımı Mısır üzerinden ulaştırma niyetinde oldukları. Ama İsrail’in bunu öğrenip, o yolu da engellemek için askeri müdahalede bulunduğunu söylediler. Burada bir koordinasyon eksikliği de görülüyor. Koordinasyonu sağlamak hükümete düşerdi. Neticede, bu olayda hem konvoy sahipsiz bırakıldı, hem de diplomatik ve askeri ihmaller görüldü.”

‘Tepkide eksiklikler var’

- “Olayın ardından 9 maddelik bir eylem planı açıklamış, hükümetin bunu yerine getirmesini istemiştik. Doğrusu, 4-5 maddesi getirildi. Mesela, Birleşmiş Milletler ve NATO’dan kınama çıkarıldı, yaralıların Türkiye’ye getirilmesi sağlandı, büyükelçimiz geri çağırıldı, askeri tatbikatlar iptal edildi. Ama hâlâ eksiklikler var. İsrail’in büyükelçisi neden ‘persona non grata’ yani istenmeyen adam ilan edilmedi? İsrail’le askeri anlaşmalar en azından bu olayın soruşturması sonuçlanana kadar askıya alınmadı? Bir de, biz önceki Gazze krizinde Anadolu Kartalı Tatbikatı iptal edildi diye destek vermiştik. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamasından anlıyoruz ki, üç tatbikat anlaşması daha varmış? Onları ne ara imzaladınız?
Neden daha önce iptal etmediniz?”

‘One minute’ değerlendirilemedi’

- “Bana göre Başbakan’ın, Davos’taki ‘One minute’ çıkışı iyi değerlendirilemedi. İki olayda İsrail hükümetinin eline büyük koz verildi. Birincisi, Eylül 2009’da İsrail’in elinde nükleer silah bulunup bulunmadığı soruşturması Birleşmiş Milletler’de oylanırken, Türkiye çekimser kaldı, büyükelçimiz oylamada bulunmadı. Böylelikle Türkiye, İsrail’e önemli bir destek vermiş oldu. İkincisi, 27-28 Mayıs’ta İsrail’in OECD üyeliği oylandı.
Türkiye oy vermese, İsrail üye olamayacaktı. Ama Türkiye orada da İsrail’i destekledi. Birkaç gün sonra da bu olay meydana geldi.”

‘Saldırıya uğrayan Türkiye’dir

- “İsrail’in 1967’den bu yana en büyük gücü, ne askeri teknolojisi, ne gizli servisi olmuştur; en büyük gücü diplomasi planında karşısına çıkacak bir gücün olmayışıdır. İsrail böylece bütün yaptıklarına karşın yoluna devam ediyor. Bence, Mavi Marmara saldırısı ile Sabra, Şatila saldırılarının farkı yok. Saldırıya uğrayan Mavi Marmara gemisi değil, Türk devletidir. Evet, bu defa bir kınama çıkarılabildi, ama İsrail yine yoluna devam ediyor. Evet, bu defa uluslararası imkânlar harekete geçirilebildi, ama ne yazık ki bir sonuç alınamadı. Bunları dile getirmeye başlayacağız.”

Radikal

Korsanlar ''Rachel''e de çıktılar

KUDÜS- İsrail askerlerinin, İrlanda'dan yola çıkarak Gazze'ye yardım götüren gemiye havadan helikopter yoluyla değil, denizden çıktığı bildirildi.

İsrail ordusunun sözcüsü, İsrail askerlerinin "Rachel Corrie" adlı yük gemisine Akdeniz'de Gazze kıyısı yakınındayken çıktığını ve gemide herhangi bir direnişle karşılaşmadığını söyledi.

Sözcü, askerlerin gemide kontrolü ele aldığını ve geminin Aşdod limanına çekilmekte olduğunu kaydetti.

İsrailli savunma yetkilisi, gemidekilerin askerlere zarar verme gibi planları olmadığını söyledi.

Bir İsrailli hükümet yetkilisi de Ynet haber sitesine gemide herhangi bir olay çıkmamasından ve İsrail ile İrlanda arasındaki önemli görüş farklılıklarına karşın, İrlanda hükümetinin konuya yaklaşımından duydukları memnuniyeti vurguladı. İsrailli yetkili, İrlanda'nın Avrupa Birliği ülkeleri içinde İsrail'e en sert yaklaşan ülke olduğunu da anımsattı.

-RACHEL CORRİE-

İrlanda'dan yola çıkan, 1200 tonluk "Rachel Corrie" gemisinde İrlanda ve Malezyalı 11 yolcu bulunuyor.

Merkezi Kıbrıs Rum kesiminde bulunan "Özgür Gazze Hareketi"nin sponsorluğunda Gazze'ye yardım götüren gemide ayrıca 9 kişilik mürettebat yer alıyor.

Adını, 2003'te İsrail buldozerleri altında can veren Amerikalı Filistin dostundan alan geminin yolcuları arasında 1976 Nobel barış ödüllü İrlandalı Mairead Corrigan da bulunuyor. 5 Haziran 2010 habertaraf


İsrail vahşetine isyan mitingi

Saadet Partisi öncülüğünde İsrail'in Gazze'ye insani yardım götüren gemilere saldırısını kınamak için Çağlayan Meydanı'nda düzenlenen ''Sustukça Ölüyoruz-İsrail Vahşetine İsyan Mitingi'' sona erdi.

Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan, mitingde yaptığı konuşmada, bu mitingle ülkenin 72 milyon vatandaşına seslendiklerini, Filistin'de yaşananların artık herkesin sorunu olduğunu belirterek, ''Bu mesele artık halkların meselesi. Kim adaletten yana ise kim zalime karşı ise bu dava onların davası. Bu dava insanlık davası'' dedi.

Olayın duyulmasının ardından İstanbul'un, Ankara'nın ve insanlığın sokağa döküldüğünü ifade eden Erdoğan, ''Ancak dünyayı yönetenler, ülkeleri yönetenler sustular, seyrettiler ama insanlık susmadı. Yer yerinden oynadı. Sivil öfke büyüdükçe nihayet efendiler de kımıldadı. Vahşeti anladılar. Kımıldayarak ses verdiler. Onun için diyorum. Bu mesele halkların, milletlerin meselesi. Vicdanı, cesareti, feraseti olanların meselesi'' diye konuştu.

Yaklaşık 300 sivil toplum kuruluşunun destek verdiği mitinge, bazı sanatçılar da katıldı. Mitinge destek vermek için gelen 3 Musevi, ellerindeki Türk ve Filistin bayraklarını salladı.

Türk ve Filistin bayrakları ile İsrail aleyhine çeşitli mesajların yazılı olduğu pankart ve dövizler taşıyan katılımcılar, İsrail aleyhine sloganlar da attı. .

İsrail bayrağının yakıldığı mitingde, ezgiler ve şiirler de okundu.
habertaraf

[img]İngiltere'de israil karşıtı gösteriler sürüyor[/img]
5 Haziran 2010
LONDRA- İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırısının ardından İngiltere'nin başkenti Londra'daki protesto gösterileri sürüyor.

İngiliz Başbakanlık konutu önünde buluşan binlerce kişi, ellerinde ''Suçlu İsrail'', ''Gazze'ye yönelik ablukaya son'', ''Filistin için özgürlük'' yazılı çeşitli pankartlar taşıdı ve Londra'nın ünlü Trafalgar Meydanından geçerek, İsrail'in Londra Büyükelçiliği önüne kadar yürüdü.

Büyükelçilik binası önünde sloganlar atan ve konuşmalar yapan kalabalığın arasında çok sayıda Türk vatandaşının olması ve kalabalığın arada sırada ''Türkiye'' diye tezahürat yapması dikkati çekti.

Olaysız geçen protesto, İsrail Büyükelçiliği önünde son buldu.

İsrail'in yardım filosuna saldırısının ardından, İngiltere'nin başkenti Londra'da hafta boyunca Başbakanlık konutu ve İsrail'in Londra Büyükelçiliği önünde çeşitli protesto gösterileri yapıldı.5 Haziran 2010 habertaraf

Malezya'da onbinlerce kişi İsrail'i protesto etti
5 Haziran 2010
Malezya'nın başkenti Kuala Lumpur'daki ABD Büyükelçiliği önünde toplanan binlerce kişi, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırması protesto etti.

Kuala Lumpur'da, İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere saldırması protesto etmek için binlerce kişi bir araya toplandı. Cuma namazından sonra toplanan Malezyalılar, ülkelerinde İsrail diplomatik temsilciliği bulunmadığı için, gösteriye ABD Büyükelçiliği önünde başladı. "İsrail Cehenneme" pankartları açan göstericiler, İsrail aleyhine sloganlar atarak, Kuala Lumpur sokaklarında yürüdü.

Bu arada Malezya polisi ABD Büyükelçiliği önünde geniş güvenlik önlemi aldı. haber101

Nevşehir'de binlerce kişi İsrail'i lanetledi
5 Haziran 2010
Gazze'ye, 'Rotamız Filistin, Yükümüz: İnsani Yardım' sloganıyla insani yardım götüren gemiye saldıran İsrail, binlerce Nevşehirli tarafından protesto edildi.

Nevşehir'de çeşitli sendika, dernek ve vakıfların bir araya gelerek oluşturduğu Kapadokya'dan Kudüs'e Sivil Toplum Platformu'nun organizesi ile yapılan mitinge katılan binlerce vatandaş, insani yardım gemisine saldırarak 9 şehit verilmesine neden olan İsrail'i lanetledi.

İsrail'in insanı yardım taşıyan Mavi Marmara gemisine düzenlediği saldırıda hayatını kaybeden 9 Türk için Nevşehir'de gıyabi cenaze namazı kılındı ve İsrail düzenlenen mitingde bir kez daha lanetlendi.

Kurşunlu Camii'nde ikindi namazının ardından 9 şehit Türk için gıyabi cenaze namazı kılındı.

Nevşehir İl Müftüsü Dr. Süleyman Aktaş, namaz öncesinde yaptığı konuşmada, Gazze'ye gidenlerin bir dava uğruna şehit olduklarını söyledi.

Kılınan gıyabi cenaze namazının ardından ellerinde Türk ve Filistin bayrakları taşıyan yaklaşık binlerce kişi, Nevşehir Belediyesi Mehter bölüğünün marşları eşliğinde sık sık tekbir getirdi.

Kurşunlu Camii'nden miting alanına kadar olan yaklaşık 2 kilometrelik mesafede sık sık "Hamas'a Selam,Direnişe devam", "Ya Allah Bismillah, Allahu Ekber,"Kahrolsun İsrail" sloganları atıldı.

Hamas'a Selam,Direnişe Devam", "Tüm Halk tek yürek, tek vücut Filistin'in yanında", "Zalim İsrail" pankartları taşındı.

Türk Telekom binası önünde düzenlenen mitingde konuşan Kapadokya'dan Kudüs'e Sivil toplum Platformu sözcüsü ve Memur Sen İl Temsilcisi Mustafa Özdemir, "Terör devleti İsrail çocukları, kadınları, yaşlıları, sivilleri hunharca katletti.Sözde uygar dünya bu vahşeti sadece seyretti. Ve sessizce destekledi. Büyük bir suskunluk var. Dünya sustu. Avrupa Birliği sustu. İslam ülkeleri sustu. Birleşmiş Milletler seyretti; ama Türkiye susmadı. Her geçen gün daha da artan insani tepkilere rağmen, İsrail, Birleşmiş Milletler'in yüzden fazla kararını ihlal etmeye devam ediyor. Soruyoruz? İsrail; Birleşmiş Milletlerin üyesi midir yoksa Birleşmiş Milletler İsrail'in kölesi midir?" diye sordu.

Mavi Marmara gemisinde bulunan Ali Tokluman da, baskın anında yaşadıklarını anlattı.

Mitingde Filistin uyruklu Beşer Esat da bir konuşma yaptı. Esat, "İnşallah Filistin halkı özgürlük ve hürriyetine kavuşacaktır. Bunun için vakit çok yakındır. Zulüm son bulacaktır. Kudüs İstanbul'dan farklı değildir. Mavi Marmara gemisinde yaşananlar, Filistin'de her an yaşanmaktadır. Sizin buradaki bu coşkunuz bize daha büyük güç vermiştir." diye konuştu.

Bu arada, mitingde İsrail bayrağını ateşe verilerek, ayaklar altına alındı.
haber101

Londra'da binlerce kişi İsrail'i protesto etti

İngiltere'de İsrail'e karşı protestolar durmak bilmiyor. Başkent Londra'daki Başbakanlık binası önünde toplanan biblerce kişi, Türkiye lehine sloganlar atarken, İsrail'i sert bir şekilde protesto etti.
5 Haziran 2010
İsrail'in saldırdığı Mavi Marmara yardım gemisinde bulunan İngiliz aktivistler, başbakanlık binası önünde toplanan binlerce göstericilere seslendi. Türk yoldaşlarının ölümünden duydukları üzüntüyü paylaşan aktivistler, "Ölenlerin kanı, Gazze ablukasını kıracak." dedi. Gemide sadece bir ülkenin değil çok sayıda ülkeyi temsil eden yardımseverlerin bulunduğunu anlatan İngiliz aktivist, "Mesele birkaç yiyecek vererek yardımda bulunmak değil, bu bir onur meselesi, bir insanlık meselesidir. Gemide sadece Müslüman değil, Hıristiyan ve komünistler de vardı." dedi.

Bir diğer aktivist ise Türkiye'nin bugüne kadar hiç bir ülkenin diyemediğini ve bugüne kadar Ortadoğu sorununda hiç söylenmemiş görüşleri dile getirdiğini ancak bunun yeterli olmadığını belirterek, Türkiye'nin geri çağırdı Tel Aviv Büyükelçisi'ni Filistin devleti kurulana kadar geri göndermemesini istedi.

Gösteriye katılan binlerce kişi sık sık sloganlar attı. Birçok göstericinin elindeki Türk bayrakları, Fatih Sultan Mehmet'in posterleri dikkat çekti. Konuşmaların ardından göstericiler İsrail Büyükelçiliği'ne doğru yürüdü.

Bu arada üç kişinin gösteri alanına İsrail bayrağı getirmesi ve İsrail politikalarını desteklemesi çevrede büyük öfkeye neden oldu. Çok sayıda gösterici İsrail bayrağını tutan kişiye tepki gösterdi ancak İngiliz polisi İsrailli göstericinin de protesto hakkı olduğunu belirterek çevredeki şikayetlere kulak asmadı. Göstericilerin polise de tepki göstermesi üzerine İsrail bayrağını elinde tutan kişi uzaklaştırıldı. Bununla yetinmeyen bazı göstericiler, İsrail bayrağını zorla aldı. haber101

[size=44]İrlandalılar dışişleri bakanlığına yürüdü[/size]

DUBLİN- İsrail'in Gazze üzerindeki ablukasının kaldırılmasını isteyen İrlandalı sivil toplum kuruluşları, İrlanda Dışişleri Bakanlığına yürüdü.

İrlanda Filistin Dayanışma Kampanyası öncülüğünde Parnell Meydanından Bakanlık binasına yürüyen protestocular, yardım gemilerinin Gazze'ye geçişine izin vermeyen İsrail'e karşı diplomatik önlemler alınmasını, İsrail'in Dublin Büyükelçisinin ülkesine gönderilmesini istedi.

Pazartesi günü saldırıya uğrayan yardım konvoyundaki İrlandalı gönüllülerden Fintan Lane'in de söz aldığı gösteride, İsrail'in bu sabah müdahale ettiği Rachel Corrie gemisinin Aşdod Limanına ''zorla'' götürüldüğüne işaret edildi.

Filistinliler'e destek olmak için İsrail mallarının boykot edilmesi çağrısında bulanan göstericiler, protestolarını sürdürme kararında olduklarını bildirdi.
5 Haziran 2010 habertaraf

Ordululardan "İnsanlık için ayaktayız" mitingi

Ordu Sivil Toplum Kuruluşları İnsanlığa Destek Platformu'nca düzenlenen 'İnsanlık için Ayaktayız' mitingi Cumhuriyet meydanında gerçekleşti.

Yüzlerce vatandaşın katıldığı mitinge konuşmacı olarak Mavi Marmara Gemisi yolcularından Tv Net çalışanı Sümeyye Ertekin katıldı. Ertekin konuşmasında yaşadıklarını anlatırken, bazı kadınların göz yaşlarını tutamayarak ağladığı görüldü.

İnsani yardım gemisine uluslararası sularda böyle bir katliamı gerçekleştireceğini

beklemediklerini belirten Ertekin, "O gece Kudüs Başpiskoposu Monsenyör Hilarion Capucci de bizimle birlikte akşam namazını kıldı. Bizimle birlikte saf tuttu. Elinde incili ile birlikte saf tuttu. O gecenin en güzel olayıydı. Hepimizi duygulandıran bir andı. İsrail o anları bilemedi." dedi.

Ertekin, aklında kalan tek şeyin, geminin mezbahane'ye dönmesi olduğunu söyleyerek, "Çünkü Her taraf kan gölüydü. Sabah saatlerinde hücumbotlar ile saldırdılar. Giremeyince, helikopterlerle geldiler. Tarayarak gemiye indiler. İnsanların kendini savunacak bir şeyleri yoktu. İsrail'in gösterdiği bıçaklar, ekmek bıçakları ile patates soyma bıçaklarıydı. 2 saat boyunca yaralılarımız kan kaybından öldü. Hiç kimse korkmadı ve boyun eğmedi. Haklı olduğumuz bildiğimiz için bekledik. Daha çok direnebilirdik ama kadınlarda olduğu için direnişi kestik." dedi.

Gemide bulunan bir başka yardım gönüllüsü Ordulu Muhittin Açıcı da 17 yıl ailesinden ayrı bir Gazeli ile yolculuk yaptığını ancak yol arkadaşının annesine kavuşacağı günü beklerken vefat haberini aldığını göz yaşları içinde anlattı.

Bakan, Fethullah Gülen'i fena iğneledi

İZMİR- Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, Fethullah Gülen'in Gazze'ye insani yardım götüren gemilere yönelik saldırısına ilişkin açıklamaları ile ilgili olarak, ''uzaktan bakınca öyle görünüyor demek ki'' dedi.

İzmir'e gelen Bakan Günay, havaalanında gazetecilerin Fethullah Gülen'in, Gazze'ye yardım malzemesi götüren gemilere İsrail'in saldırısına ilişkin yaptığı açıklamaların sorulması üzerine, ''Uzaktan bakılınca olaylar öyle görülüyor demek ki. İçinde yaşayınca bizim baktığımız gibi görünüyor'' dedi.

Gazetecilerin ''Acaba Gülen, ABD'de yaşadığı için mi böyle yorumluyor?'' sorusuna da Günay, ''İçerden baktığımız zaman bizim baktığımız gibi görünüyor'' yanıtını verdi.

Günay, Fethullah Gülen'in, İsrail saldırısına ilişkin açıklamalarına yönelik olarak, ''Fethullah Bey, uzunca bir zamandan bu yana ülkemizin dışında. Sanıyorum Türkiye'deki ve bölgedeki gelişmeleri yakından takip edemiyor'' değerlendirmesinde bulundu. habertaraf

Yunanlı yardım gönüllüleri İsrail saldırısını anlattı

Gazze’ye giderken İsrail saldırısına uğrayan yardım filosunda bulunan Yunanlı yardım gönüllüleri, İsrail’in kanlı saldırısını ve ardından yaşadıklarını Yunan basınına anlattı.
06 Haziran 2010
“Mavi Marmara” gemisinde bulunan iki Yunanlı’dan biri olan Dimitris Pleionis, “iki Türk’ün gözleri önünde alınlarından vurularak öldürüldüğünü ve yaptıkları en küçük harekette dövüldüklerini” söyledi.
Ta Nea ve Elefterotipia gazetelerine konuşan Pleionis, “Bizim tek yaptığımız, silahsız insanlar olarak, gemiye atlayan İsrail komandolarını ellerimizle engellemeye çalışmak oldu. Onların maruz kaldıkları saldırı buydu. Gerçek olan şudur ki, İsrailliler, gemilerle, helikopterlerle ve doğrudan öldüren özel olarak eğitilmiş askerlerle bir savaş operasyonu hazırlamışlardı. Silahların lazer ışınını insanların alınlarında görüyorduk” dedi.
İsrail saldırısı başladığında gemide oluşturulan basın odasında bulunduğunu belirten Pleonis, saldırı anını şöyle anlattı:
“Saat dörtte kaptan köprüsünden helikopterlerin ve botların bize yanaşmakta olduğunu gördük. Kaptan beni korumak için salona inmemi istedi. Basın merkezine vardığımda silah sesleri duydum. İşgalci korsanların silahsız olarak gemiyi savunan Türklere karşı saldırısı başlamıştı. İsrailliler, beyaz bayrak çekildiğinde bile ateş etmeyi sürdürüyordu. İlk iki ölünün battaniyelerle taşındığını gördüm. Mavi Marmara, elektronik savaşa rağmen, bir Türk gönüllünün kullandığı son model cihazlarla internet aracılığıyla saldırının başlamasından yarım saat sonrasına kadar bile görüntü göndermeyi sürdürüyordu.
Daha sonra onu (Türk gönüllüyü) yüzünden bir kurşunla vurulmuş şekilde ölü olarak gördüm. İsraillilerin önceliği yayını durdurmaktı. Türkler, geminin her tarafına sürekli görüntü yayımlayan belki de 100 kamera yerleştirmişlerdi. Kullanıcı öldükten sonra sistem sustu. Komandolar uzun bir süre sonra durumu kontrol altına almayı başardı ve hepimizi esir aldı. Birçok gazeteciyi ve özellikle El Cezire’nin muhabirini yayın yapmayı sürdürdüğü için dövdüler. Bütün kameraları, telefonları ve bilgisayarları kırdılar. Milleti salonlara topladılar. Türklerle Arapları sırt sırta kollarından birbirilerine bağlayarak diz çökmeye mecbur ettiler ve saatlerce böyle tuttular. Bu arada, askerler silahlarıyla oynuyor ve lazer ışınlarıyla bize nişan alarak gülüyorlardı.”
Yardım filosuna ait gemilerde bulunan diğer Yunanlı aktivistler de İsrail saldırısında benzer şiddet olaylarına maruz kaldıklarını belirttiler.
“Mavi Marmara” ile aynı anda saldırıya uğrayan “Sfendonis” isimli gemide bulunan Filistin asıllı Yunanlı doktor Halid Kabani, Elefterotipia gazetesine, “İsrail askerleri tarafından elleri kelepçelenerek bayılıncaya kadar acımasızca dövülen Amerikalı aktivist Paul Laroundi’nin kendini kurtarmak için denize atladığını ve uzun süre soğuk denizde kaldığını” anlattı.
Filistinli doktor, “Daha sonra sudan çıkarıp gemiye aldıkları Laroundi’yi tekrar dövmeye başlayan İsraillilerin, son derece kötü durumda bulunan Amerikalı aktiviste tıbbi yardım yapılmasına da izin vermediklerini” kaydetti.
“Elefteros Mesogios” isimli gemide bulunan Yunanlı gazeteci Mariya Psarra da, “İlk andan itibaren tutuklu muamelesi gördüklerini ve aktivistlerin sınır dışı edilmek için götürüldükleri havalananda bile hücrelerde kapalı tutulduklarını” belirterek, “Telefon açmamıza müsaade etmediler. Bizden istedikleri imzaları alabilmek için çektiğimiz sıkıntılar son ana kadar havaalanında bile sürdü. Havaalanındaki hücreler cezaevindekilerden daha kötüydü” dedi.
“Sfendonis” gemisinde bulunan ve saldırı sırasında yaşadıklarını To Vima gazetesine anlatan doktor Yorgos Lieros ise “Mükemmel örgütlü İsrail devletinin ve onun ünlü ’dakik’ ordusunun bir hikaye olduğunu” söyledi.
Saldırıda gemide bulunanların eşyalarının İsrail askerleri tarafından “yağmalandığını” belirten Lieros, “Tutuklandığımızda üzerimizde bulunan elbiselerle döndük. Çoğumuzun pasaportlarına el koydular. Benim pasaportum Yunan pasaportudur, Avrupa pasaportudur ve Schengen anlaşmasının bir parçasıdır. Avrupa Birliği ne yapıyor? (Pasaportumun) Dubai’de olduğu gibi İsrail ajanları tarafından cinayet işlemek için kullanılmasını istemiyorum” diye konuştu.
Milliyet

Beyrut’ta Hizbullah’tan binlerce kişilik gıyabi namaz

Gazze’ye yardım götürürken saldırıya uğrayan ve hayatlarını kaybeden 9 Türk yardım gönüllüsü, Hizbullah tarafından, Lübnan’ın başkenti Beyrut’ta düzenlenen bir gösteriyle anıldı
00:49 | 06 Haziran 2010 Milliyet








Beyrut’un banliyö bölgesinde binlerce kişinin katılımıyla düzenlenen gösteri alanı Türk, Lübnan ve Hizbullah bayraklarıyla donatıldı. Gazze’ye yardım götürürken İsrail askerinin saldırısı sonucu hayatını kaybeden 9 Türk için alanda sembolik olarak 9 tabut yer aldı. Hayatlarını kaybeden Türkler için Kuran okunan gösteriye video konferans yoluyla katılan Hizbullah Genel Sekreteri Hasan Nasrallah, Türkiye’nin gösterdiği çabaları övdü.

Amerika’da protestolar bitmiyor
ABD’nin başkenti Washington’da aralarında Musevilerin de bulunduğu farklı millet ve dinlerden bir grup insan hakları savunucusu ve barış gönüllüsü, Türkiye’nin Washington Büyükelçiliği’ne başsağlığı ziyaretinde bulundu.
05 Haziran 2010 Milliyet

Gemide hayatlarını kaybedenlerin ailelerine yazdıkları mektupları yetkililere teslim eden grup, daha sonra büyükelçilikteki Atatürk heykeline çelenk ve gül bırakıp, fotoğraf çektirdi. Washington’da, Beyaz Saray önünde de protesto gösterileri vardı. ABD’deki gösterilere New York’ta da devam edildi. Times Meydanı’nda Türklerin de olduğu kalabalık gruba Arap ve Müslüman olmayan Amerikalılarla ön saflarda koyu dindar Yahudiler de katıldı.

İSRAİLLİLER DE İSYAN ETTİ

6 Haziran 2010 10:50
TEL AVIV - İsrail'de binlerce kişi İsrail hükümetinin 43 yıllık işgal uygulamasını ve Gazze yardım gemilerine yapılan saldırıları protesto etti.
Hadaş ve Meretz partileri, Şimdi Barış, Guş Şalom, İsrail'de İnsan Hakları için Doktorlar da dahil olmak üzere çeşitli sivil toplum örgütlerinin yer aldığı gösteride, İsrailliler ve Araplar birlikte yürüyerek, hükümete İbranice ve Arapça istifa çağrıları yaptı. Protestocular, "İşgale son, barışa evet", "İki halk için iki devlet" sloganları attı.

Tel Aviv'in Rabin Meydanı'nın hemen yanıbaşında toplanan ve en büyük caddelerinden İbn Gvirol boyunca yürüyen binlerce kişilik kalabalık, ellerinde İsrail, Filistin ve Hadaş'ın kırmızı bayrağını taşırken, bir kaç kişinin de Türk bayraklarıyla gösteride yer aldığı görüldü. İsrailli bir Arap genç, Türk bayrağıyla gelmesinin, Türkiye'nin Filistin sorununa verdiği destekten kaynaklandığını söylerken, bir İsrailli de, kırmızı zemin üzerinde beyaz ay ve beyaz Davut yıldızını birlikte resmettiği kendi yaptığı bayrağı taşıdı.

İsrailli genç, Türkiye ile İsrail dostluğunun bozulmasını istemediğini belirtip, "Türkiye bizim için çok önemli bir ülkedir. Bölgede önemli bir güç ve bizim gibi demokrasi ile yönetilen tek ülkedir" dedi. Aynı İsrailli, hükümetin içinde yer alan aşırı sağcı bakanları da yaşanan gerilimin sorumlusu olarak gösterip, bu hükümetin İsrail'i dünyadan kopardığını, soyutlanmasına neden olduğunu kaydetti.

Gösteri sırasında aşırı sağcılar da hem göstericilere küfretti hem de zaman zaman Türkiye aleyhtarı sloganlar attılar. Polis grupları ayırmak için geniş güvenlik önlemleri aldı.

-MAVİ MARMARA'DA ÖLENLERİN İSİMLERİ DE GÖSTERİDE-

Gösteriye, Mavi Marmara gemisinde ölen 9 kişinin adının yazıldığı pankartla katılan ve adını sadece Rami olarak veren bir İsrailli genç de gemide ölenler ve aileleri için çok üzüldüğünü ifade etti.

Rami İsrail hükümetini kınayarak, ölenlerin ailelerinden ve Türk hükümetinden özür dilemesi gerektiğini ifade etti.

Etraftaki aşırı sağcıların saldırısından korkup korkmadığına ilişkin bir soruya da aynı genç, "Korkuyorum tabii ama ölen insanlar ve ailelerine de onlarla dayanışma içinde olduğumu göstermek istiyorum" dedi.

Gösteriye katılan bir diğer İsrailli Lui Fishman da, yaşanan son gemi baskınından İsrail askerlerinin değil, İsrail hükümetinin sorumlu olduğunu ifade etti.

Gösteriye katılanlar yürüyüş sırasında ve toplandıkları meydanda sık sık Türkiye'ye destek sloganları atarken, göstericilere Hadaş adına hitap eden bir kişi de İsrail ve Filistin barışı yanı sıra, bölge barışı için Türkiye'ye de kulak verilmesini istedi. haber10

İTALYA'DAN İSRAİL'E GAZZE TEPKİSİ
7 Haziran 2010

İsrail'in Gazze'ye yardım götüren gemilere yaptığı saldırı, İtalya'nın Senato Başkan Yardımcısı Emma Bonino tarafından da eleştirildi.
Muhalefetteki Radikal Parti'ye mensup olan Senatör Bonino, ''İsrail'deki mevcut siyasi yönetim, kendi ülkelerine mümkün olan en kötü hizmeti yapmakla meşgul. Oradaki yöneticiler, bizler gibi İsrail'e sürekli yakınlık gösteren kesimleri bile zor duruma düşürmekte son derece mahirler. Bana göre artık Gazze kuşatmasının savunulabilir yanı kalmamıştır'' dedi. haber10

Gazze'ye bu kez Yahudi gemisi
8 Haziran 2010

İsrail’in sert müdahalesi sadece Müslümanları değil Yahudileri de ayağa kaldırdı.

İsrail’in Gazze’ye yardım taşıyan gemilere yaptığı sert müdahale sadece Müslümanları değil Yahudileri de ayağa kaldırdı. Başta İran ve Lübnan olmak üzere birçok ülke Gazze’ye yeni yardım gemileri göndereceklerini açıklarken, İsrail’i en zor durumda bırakacak haber Almanya’dan geldi.

“Ortadoğu’da Barış İçin Yahudi Sesi” adlı derneğe mensup Alman Yahudiler, Gazze’ye ablukanın kaldırılması için temmuz ayı başında bir yardım gemisi ile yola çıkacaklarını açıkladı. 16 Alman Yahudi barış gönüllüsünün katılacağı yardım gemisi Gazzeli çocuklar için okul malzemeleri, şeker ve müzik enstrümanları taşıyacak. Gemide ayrıca Gazzeli çocuklara bu enstrümanlarla müzik eğitimi vermek için müzisyenler de bulunacak.

İran’dan da filo gidiyor

Bu Yahudi gemisine eşlik etmek için içinde İngiltere, İsveç ve Amerika’dan Yahudilerin ve gazetecilerin yer aldığı bir gemi daha kalkacak. İran Kızılayı da Gazze’ye iki yardım gemisi gönderileceğini açıkladı. İçinde gıda ve diğer yardım malzemeleri olacak gemilerin bu hafta sonunda Gazze’de olması planlanıyor. Gemilerin İran Devrim Muhafızları eşliğinde Gazze’ye gitmesi hedefleniyor.

Bugün

PARİS’İN GÖBEĞİNDE GAZZE ÇATIŞMASI



08.06.2010
İsrail yanlılarıyla Filistin yanlıları Paris’in en turistik yerlerinden Champs-Elysées Bulvarı'nda çatıştı.

Paris’te yaşayan İsrail yanlısı bir grup, Matignon caddesinin Champs-Elysées meydanıyla İsrail Elçiliği arasındaki bölümünde 6 Haziran Pazar günü öğleden sonra buluşup, Gazze’ye yardım filosu olayıyla ilgili olarak İsrail’e destek gösterisi yapmak üzere anlaşmışlardı.

Ancak bu gösteri o sırada bulvarın alt kısmında İsrail’i proteste etmek üzere toplanmış olan Filistin yanlılarının tepkisini çekti ve güvenlik güçlerinin gözlerinin önünde iki grup arasında şiddetli bir kavga çıktı.

İsrail yanlılarını bu gösteriye hangi kuruluşun çağırdığı anlaşılamazken, Fransa Yahudi Cemaatleri Konseyi (CRIF), böyl bir gösteriye izin almak için hiçbir kuruluşun Emniyet'e başvuruda bulunmadığını açıkladı.

Odatv.com

Uluslararası Hukuka Saldırı
Mattias Gardell
Aftonbladet
8 haziran 2010-İsveç

İsrail bir kez daha uluslararası hukuku çiğnedi. Bu kez, İsrail sınırlarının çok ötesinde İsrail askerleri bir insani yardim konvoyuna saldırdı…

İsrail gemilerde nelerin ve kimlerin olduğunu gayet iyi biliyordu. Ship to gaza ve diğer gemiler uluslararası deniz trafiği için geçerli olan tüm kurallara uymuşlardı. Gemilerin yükü gümrük yetkililerince teftiş edilmiş, gemi mevcutları titizlikle kayda alınmıştı. Gemiye girişlerde pasaport ve bagajlar kontrol edilmişti…

Ben aslında Ship to Gaza’nin Yunanlı kardeş örgütüyle birlikte satın aldığı Sofia gemisinde olacaktım. Ama benden Edda Manga ile birlikte Mavi Marmara gemisinde örgütümüzü temsil etmem rica edildi. İsrailli elit askerler iste bu gemide dokuz kişiyi öldürüp olayları belgelemek isteyen gazetecileri kurşunladılar. Olaylar sonrası tartışmalar da daha ziyade bu

gemi etrafında yürüdü.

Ne oldu gerçekten Mavi Marmara’da?

Gemide 32 ülkeden, İsrail dahil, 478 yolcu vardı. Yahudiler, Hıristiyanlar,

Müslümanlar, ateistler; sosyalistler, liberaller ve burjuvalar; parlamenterler, tiyatrocular, müzisyenler ve diplomatlar; dünya yurttaşlarından oluşan bir gökkuşağı koalisyonu insan haklarını ciddiye aldıklarından, savaştan bitap düşmüş toplumsal yaşamını yeniden kurmak

isteyen Gaza halkının elini kolunu bağlayan ablukayı kaldırmak üzere birleşmişlerdi…

İsveç medyasında IHH’nin İslamcı bir terör örgütü olduğuna dair temelsiz iddialar dolaşıyor. Gerçekte IHH’nin yasaklandığı tek ülke İsrail ki bu durum uluslararası mahkemelere intikal etmiştir. IHH 143 ülkede yardim faaliyeti yürütüyor ki bu ülkelerin çoğunluğu İslam ülkesi değil.

IHH depremden sonra Haiti’ye ilk ulasan yardim örgütüydü, New Orleans kentini Katarina fırtınasından kurtaranlar arasındaydı…

Tehlike Mavi Marmara’dan değil, didardan geldi. Gecenin karanlığından faydalanarak gemi, savaş gemileri, hücumbotlar, Zodyaklar, bir denizaltı ve dört adet blackhawk helikopteri tarafından kuşatıldı. Gerçek ötesi bir durum vardı. Kişisel olarak deniz savaşları hususunda sadece filmlerden gelen bir tecrübem vardı ve uzun süre askerlerin orada yalnızca bizi korkutmak ve geri çevirmek için bulunduğuna inanmak istedim. Gemide silah olmadığını pekala biliyorlardı.

Ama başkaları İsrailli askerlerin sivil hayatlar için özen gösterecekleri konusunda benim kadar emin değillerdi. Savaş filosu bizi saatlerce uzaktan izlemişti, bu da bize savunma hazırlığı için gerekli zamanı sağlamıştı. Gazeteciler kursun geçirmez yeleklerini taktılar, can yelekleri ortaya kondu ve insanlar ise yarayabilecek ne varsa toparladılar: yangın

söndürücüler, su hortumları, bayrak direkleri, mutfaktan bıçaklar, tornavidalar.

Dünyanın en donanımlı ve en iyi eğitimli ordusuna karşı bu türden araçlarla kendini savunmaya kalkmak belki budalacaydı ama başka bir şey de yoktu. Saat 4.10 da saldırı başladı. Hücumbotlardan güverte gaz ve ses bombalarıyla bombalandı. Kaos sırasında askeri dalgıçlar gemiyi ele geçirmeye çalıştılar ama yangın hortumlarında açılan su ateşiyle püskürtüldüler. Böyle birkaç denemeden sonra havadan saldırı başladı.

Yoğun ateş koruması altında komandolar helikopterden aşağıya indirilmeye başladı.
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Hzr 10, 2010 1:08 am tarihinde değiştirildi, toplam 10 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Hzr 06, 2010 6:57 pm    Mesaj konusu: İsrail'in en seçkin komandoları Alıntıyla Cevap Gönder

İsrail'in en seçkin komandoları Mavi Marmara'da eli sopalı sivillere eşir düştü









07 Haziran 2010 23:10
İsrail Askerleri Korkudan Altına Yaptı!
Mavi Marmara gemisinde yaralı İsrail askerine müdahale eden Türk doktor yaşadıklarını anlattı

Türkiye'den Filistin'e insani yardım götürürken İsrail ordusunun müdahale ettiği Mavi Marmara gemisinde baskında yaralanan İsrail askerlerine tıbbi müdahalede bulunan Türk doktor Hasan Hüseyin Uysal, "Askerler bize geldiklerinde yaşadıkları korku gözlerinden anlaşılabiliyordu. Hatta korkudan ağlıyorlardı. Biz onlara korkmamaları gerektiğini anlattık. Askerler, onlara tıbbi müdahale yapmaya başladığımızda ancak sakinleşebildiler" dedi.

Türkiye'den Filistin'e insani yardım götürmek için yola çıkan ancak uluslararası sularda İsrail ordusunun müdahale ederek Filistin'e ulaşması engellenen gemilerden Mavi Marmara'nın yolcularından birisi olan göz doktoru Hasan Hüseyin Uysal, baskın anını anlattı. Saat 01.00 gibi İsrail gemilerinin kendilerini takibe aldığını ancak müdahalede bulunmadığını belirten Hasan Hüseyin Uysal, "Saat 01.30 gibi gemimizin güvertesine birkaç tane bomba attılar ama biz herhangi bir müdahalede bulunmadık. Çünkü bizim amacımız saldırı değil yardım götürmekti. Saat 04.00 sıralarında bir kısmımız namazını sürdürürken, birden gemimize müdahale ettiler. Ellerindeki bütün güçle bize saldırdılar. Gerçekten çok korkunç ve gürültülü bir andı" dedi.

YARALI İSRAİL ASKERLERİ KORKUDAN ALTINA YAPMIŞTI

Baskın anı sonrası kendilerinin revire geçerek yaralıları beklemeye başladıklarını ifade eden Hasan Hüseyin Uysal, "Önce bizim ekipten hafif yaralılar gelmeye başladı. Sonra daha ağır yaralılar gelmeye başladı. Bu sırada çıkan arbede sonucu bize yüzü ve elinden hafif yaralanan 3 İsrail askeri getirdiler. Bunların vücutlarındaki yaralar, teslim olmalarını gerektirecek kadar büyük değilken onlar korkudan hemen pes edip teslim olmuştu. Bizim daha ağır yaralı arkadaşlarımız ise hemen tedavi edilip gemiyi savunmaya devam etmek istediklerini belirtiyordu. Ama İsrail askerleri hemen pes etmişti. Öyle ki insanlık adına utanç verici bir durum ama bize gelen askerler korkudan altlarına yapmışlardı. Ben bildiğim kadar İngilizce ile onlara korkmamalarını, doktor olduğumu ve yaralarını tedavi edeceğimizi belirttim. Bizim gemimiz yolcu gemisi olduğu için sadece oturacak koltuklar var. Bu 3 askeri bu koltuklara yatırıp müdahale ettik. Bu sırada daha ağır yaralılarımız gelmesine rağmen onları koltuklardan kaldırmadık. Hatta başlarına bir iş gelmesin diye doktor olmayan kişilerden nöbetçi bile koyduk" şeklinde konuştu.

KORKUDAN AĞLIYORLARDI

Yaralı askerlerin kendilerine gelene kadar kimse tarafından şiddete maruz kalmadığını dile getiren Uysal, "Askerler bize geldiklerinde yaşadıkları korku gözlerinden anlaşılabiliyordu. Hatta korkudan ağlıyorlardı. Biz onlara korkmamaları gerektiğini anlattık. Askerler, onlara tıbbi müdahale yapmaya başladığımızda ancak sakinleşebildiler. Daha sonra onları güverteye çıkarttık ve teslim ettik" şeklinde ifade etti.
aktifhaber

İSRAİLİ SOLCU EYLEMCİ MÜSLÜMAN OLDU

9 Haziran 2010

İsrailli solcu eylemcilerinden Tali Fahima müslümanlığa geçerek ismini değiştirdi.
Dünya Bülteni / Haber Merkezi

Batı Şeria'daki El Fetih'in askeri kanadı El Aksa Şehitleri Tugayı'nın Cenin'deki liderlerinden Zekeriye Zubeydi ile dostluğuyla gündeme gelen ve bu nedenle "düşmana bilgi sızdırdığı" gerekçesiyle cezaevine de giren İsrailli ünlü solcu aktivistlerden Tali Fahima İslamiyeti kabul etti.

Fahima'nın geçen hafta İsrail'in kuzeyindeki Arap kentlerinden Umm El Fahem'e gidip, İslami Hareket'in kuzey Bölgesi sorumlusu Şeyh Raid Salah ile görüştüğü bildirildi. Şeyh Salah, Mavi Marmara gemisi aktivistleri arasındaydı ve bir kaç gün gözaltında tutulduktan sonra, geçen cuma evinde göz hapsinde tutulmak üzere bırakılmıştı. Tali Fahima, buradaki El Faruk camiinde, dün 4 imamın huzurunda Müslüman oldu.

Lod kentindeki İslami Hareket Başkanı Şeyh Yusuf Elbaz'ın, Tali Fahima'yla temas kurduğu, bu görüşmelerde kendisine cesaret verip, İslamiyet ve değerleri hakkında konuştuğu, bilgiler verdiği bildirilirken, Fahima da yaptığı açıklamada İsrail'deki İslami Hareket'in Kuzey Şubesi sorumlusu "Şeyh Raid Salah'tan çok etkilendiğini" belirtti.

Fatima, "Onu ilk kez gördüğümde sanki içimde bir şeyler sarsıldı.. Kendisini daha önce hiç görüp konuşmamama rağmen, Şeyhin tevazusu sanki beni İslamiyete çağırdı" dedi.

Fatima'nın Dr. Raed Fethi, Şeyh Yusuf Elbaz, El Faruk camii imamı Tevfik Yusuf ve Şeyh Yusuf Rıdvan'ın huzurunda Müslüman olduğu da belirtildi.

İslami Hareket de Fahima'nın İslamiyeti kabul etmesinden duyduğu memnuniyeti dile getirdi.

Yusuf Elbaz ise "Fahima, artık Müslümandır" dedi.

10 Haziran 2010
"Bir Türk'ü Öldür Ve Dinlen"
İsrailli yazar Avnery, "Hükümetimiz, son dostumuzu düşman edininceye kadar dinlenmeyecek" dedi.

İsrailli ünlü yazar Uri Avnery, Tel Aviv hükümetinin politikasına ağır eleştiriler yöneltti. Avnery, Alman Neue Rheinische Zeitung gazetesinde yayımlanan makalesinde gemilere müdahale ile alakalı en kötü alternatifin seçildiğini ifade ederek, Savunma Bakanı Ehud Barak ve kabineye ağır eleştirilerde bulunuyor.

"Bir Türk'ü öldür ve dinlen' başlıklı köşe yazısında Avnery, Türklerin kolay vazgeçen insanlar olmadığının bilindiğine yer veriyor.

İsrail'in bir sabun köpüğünün içinde yaşadıklarını ve bunun bir çeşit 'zihni getto' olduğunu ifade eden Avnery, bunun dünyanın kalan kısmının kabul ettiklerini görmelerini engellediğini belirtiyor. İsrail medyasının, resmi sözcünün sürekli tekrar ettiği 'linç' ifadesini hemen kabul ettiğini ve askerlerin yani Yahudilerin kurban olduklarını ilan ettiklerini yazan Avnery, ancak yabancı bir gemiye saldırıldığının hatırlanmak istenmediğine dikkat çekiyor.

Bu durumda klasik bir Yahudi fıkrasına değinmeden geçemeyeceğini ifade eden Avnery, fıkrayı şöyle anlatıyor.'' Rusya'da bir Yahudi anne, Çar tarafından Türklerle yapılacak savaşa çağrılan oğluyla vedalaşırken oğluna, ''Aşırı yorma kendini, bir Türk'ü öldür ve dinlen. Sonra başka bir Türk'ü öldür, yine dinlen.'' telkinlerinde bulunur. ''Ama anne?'' diyerek annesinin sözünü kesen oğlu, ''Ya Türkler beni öldürürse?'' diye sorunca annesi şu cevabı verir. '' Seni mi? Ama neden, sen onlara ne yaptın ki?''


TÜRKLERİ DÜŞMAN EDİNMEK APTALCA

Bu fıkranın gerçekleşmesini düşünmenin normal olmadığını kaydeden İsrailli yazar, ''Ağır silahlı askerler açık denizde bir gemiye saldırıyorlar. Ve kurban olan onlar öyle mi?'' sorusunu soruyor. Bu askerlerin ancak sorumsuz medya ve politikacıların kurbanı olabileceklerini belirten İsrailli yazar, Türkleri düşman edinmenin aptalca olduğunu belirtiyor.Türklerin kendilerinin on yıllardır en yakın müttefikleri olduğunu belirten Avnery, gelecekte kendileri için komşularıyla ilişkilerinde önemli bir rol oynayacak Türkiye'nin ve Türk halkının kendilerine karşı birleştiklerini ifade ediyor. Olayın kendileri için yavaş yavaş bir felakete gittiğini hatırlatan Avnery, ''Fıkradaki anne ''Bir Türk'ü öldür ve dinlen." dedi. Ancak bizim hükümetimiz dinlenmeyecek ve son dostumuzu da düşman edininceye kadar vazgeçmeyecekler.'' ifadelerini kullanıyor.

İki dönem İsrail parlamentosu Knesset'te de görev yapan Avnery, 1982'de sınırı geçerek kuşatma esnasında Beyrut'ta Yaser Arafat ile görüşen ilk İsrailli olarak ün yapmıştı.
aktifhaber


10 Haziran 2010 19:37
'En Kötü Terörist İsrail...'
İsrail'in Gazze'ye yardım konvoyuna saldırısı sırasında gemide bulunan İsveçli yazar bakın neler söyledi...

İsrail'in Gazze'ye yardım konvoyuna saldırısı sırasında "Sofia" adlı gemide bulunan İsveçli yazar Henning Mankell, "en kötü teröristin İsrail olduğunu" belirtti.
Mankell, Alman Stern dergisinde yayımlanan röportajında, "Terörizme inanıyorum. Bu durumda en kötü terörist İsrail. ABD de çok sayıda terörist davranışta bulunuyor. Teröristlerin hapse atılması lazım" ifadesini kullandı.
İsrail'in Somalili korsanlar gibi davrandığını ve korsanlık suçlamasıyla Lahey'deki Uluslararası Adalet Divanında yargılanabileceğini belirten Mankell, "Eğer bir gemideysem ve aniden bir helikopterden gemiye askerler inmeye başlarsa kendimi savunma hakkım vardır. Eylemciler yukarı tırmanarak helikoptere saldırmadı. Askerler insanlara zarar vermek için aşağıya indi. Bu insanlar da kendilerini savundu. Taş ve sopalarla, otomatik silahlara karşı" açıklamasında bulundu.
Neden İsrail'in teklif ettiği gibi yardımları karayolu üzerinden götürmek istemediklerinin sorulması üzerine de Mankell, "Çünkü işe yaramazdı. Bugüne kadar da işe yaramadı. Bu diğer bir yalan daha olurdu. Malzemeler hiçbir zaman Gazze'ye ulaşmazdı. İsraillilere neden güvenelim ki? İsrail, verdiği çok sayıda sözü tutmadı" ifadesini kullandı.
"Sofia" gemisine gelen İsrailli askerlerin, bir tıraş bıçağı, bir de aşçının kullandığı bıçağı bularak, gemide silah bulduklarını söylediklerini de anlatan Mankell, gelecekte şiddetin artması durumunda bundan İsrail'in sorumlu olacağını, belki de bunu istediğini, bu nedenle Filistinlilerin şiddete başvurmaması gerektiğini vurguladı. aktifhaber

Vahşilerin yaraladığı İsrail askerleri hala şokta!

Yaklaşık 1000 kişilik radikal İslamcı grubun 6 savaş gemisiyle saldırıp yaraladıkları zavallı İsrail askerlerinin tedavileri sürüyor.

Bilindiği gibi savaş gemileri, denizaltılar, zodyaklar ve helikopterlerden oluşan masum İsrail donanması kendi sularında kendi halinde yol alırken Mavi Marmara amiral gemisinin öncülüğünde toplam 6 gemilik İslam armadasının zalim saldırısına uğramıştı. Adı yeni duyulan İHH (İslamcı Hürriyet Hareketi) savaşçılarının -üstelik otoriteden izin almadan- soda şişeleri, sopalar ve sapan taşlarından ibaret müthiş silahlarla saldırdıkları gariban, mazlum, masum ve hatta zavallı İsrail komandoları neye uğradıklarını şaşırmışlar ve o şaşkınlık içinde kendilerini korumak amacıyla 9 militanı öldürüp 50 kişiyi yaralamak zorunda kalmışlardı.

Zavallı askerlere jübile

Bu saldırıda esir alınıp yaralanan 5 İsrail askeri ile denize dökülen 10 askerin tedavileri ve rehabilitasyonları ise Tel-Aviv’de sürüyor. Odalarında uyurken sürekli “beni öldürmeyin! Beni öldürmeyin!” diye sayıklayan ve zaman zaman altlarına kaçıran zavallı askerlerin bir daha bu vahşilerle çatışmaya giremeyecekleri ve jübilelerini yapıp silahlarını duvara asacakları üzüntüyle öğrenildi.

Hala şokta olan zavallı askerlerin tek tesellilerinin ise, bir kısım Türk basınında yer alan haber, yorum ve köşe yazılarıyla ABD’den gelen mesajlarda kendilerinin haklı gösterilmesi olduğu sızan bilgiler arasında…
13 Haziran 2010
Rıfat Yörük/HaBertaraf.com

FİLİSTİN'DEN ABLUKA YALANLAMASI

13 Haziran 2010 18:57
Filistin yönetimi, Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas'ın, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ablukanın devam etmesini istediği yolunda İsrail basınında çıkan haberi yalanladı.
Abbas'ın sözcüsü Nebil Ebu Rudeyna, Filistin resmi haber ajansı Wafa'ya yaptığı açıklamada, Abbas'ın ABD Başkanı Barack Obama ile görüşmesinde, "barış sürecinin geleceği ile Gazze'ye uygulanan ablukanın kaldırılması gerektiği konusunu aynı ağırlıkta dile getirdiğini" söyledi.

Ebu Rudeyna, İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ablukanın Arap ve uluslararası liderlerle de müzakere edildiğini, Gazze'ye yardım gemilerine yönelik İsrail saldırısından sonra uluslararası toplumun ortaya çıkan atmosferden yararlanmaya çalıştığını kaydetti.

Açıklamada, "Abbas, İsrail'in Gazze Şeridi'ne uyguladığı ablukanın tümüyle ve hiçbir önkoşula bağlı olmaksızın kaldırılmasını, dünya liderleriyle yaptığı görüşmelerde de dile getirmiştir" denildi.

Abbas'a ABD ziyaretinde eşlik eden Filistinli Başmüzakereci Saib Erekat'ın da bu haberi yalanladığına işaret edilen açıklamada, Erekat'ın "bu tür haberlerin gerçekleri çarpıtmaya yönelik bir diğer dezenformasyon girişimi olduğu ve İsrail'in Gazze'deki yasadışı ve gayrı insani ablukayı kaldırma sorumluluğunu saptırmayı amaçladığını" söylediği aktarıldı.

Filistinli Başmüzakereci Erekat'ın, "saçma ve aslı astarı bulunmayan" olarak tanımladığı haberin güvenilir bir kaynaktan yoksun olduğunu ve sorumsuzca yayımlandığını söylediği belirtildi.

Açıklamaya göre Erekat, "Hamas bölgeyi kontrol altına almadan önce Gazze abluka altına alınmıştır ve yasadışı ablukanın Hamas'la bir ilgisi yoktur. İsrail bu hukuk dışı ablukayı sona erdirmelidir" dedi. haber10

İRAN GAZZE'YE YARDIM GEMİSİ KALDIRDI



Karakter boyutu :
14 Haziran 2010 22:55
İsrail'le yaşanan gemi krizinin izleri silinmeden, bu sefer de İran, Gazze'ye yardım malzemesi taşıyan iki gemi gönderdi. İran Devrim Muhafızları'nın da bulunduğu iddia edildiği gemilerin Gazze'ye varışı ise...
İran devlet radyosunun haberine göre, Gazze Şeridi'ne yiyecek, oyuncak ve inşaat malzemesi taşıyan ilk İran gemisi dün yola çıktı. Geminin hafta sonunda Gazze açıklarına varması bekleniyor.

"Filistin Ulusunun Müdafaası İçin Birlik" isimli İranlı sivil toplum kuruluşu yetkilileri, Gazze'ye İsrail tarafından uygulanan abluka kalkana kadar İran gemi yardımına devam edecek" diye konuştu.

İranlı üst düzey yetkililer, dini lider Ayetullah Hamaney'in emir vermesi halinde Devrim Muhafızları'nın gemilerde yer almaya ve gemilere eşlik etmeye hazır olduğunu açıklamıştı.

İsrail'in yardım filosuna 31 Mayıs'ta düzenlediği operasyonda Mavi Marmara gemisinde bulunan 9 Türk hayatını kaybetmiş, kanlı baskın başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyada büyük tepki ve öfkeye neden oldu.

Bu olayın ardından İran Kızılayı'ndan yapılan açıklamada, yaklaşık 100 bin İranlı'nın Gazze'ye gidecek gemilerde yer almak için başvurduğu ifade edildi.

İran Devrim Muhafızları'nın gemide olduğu iddiasına karşılık, adını vermek istemeyen İranlı bir üst düzey yetkili, AFP'ye yaptığı açıklamada gemide Devrim Muhafızları'nın olmadığını söyledi.

İRAN GAZZE'YE YARDIM GEMİSİ KALDIRDI
14 Haziran 2010

İsrail'le yaşanan gemi krizinin izleri silinmeden, bu sefer de İran, Gazze'ye yardım malzemesi taşıyan iki gemi gönderdi. İran Devrim Muhafızları'nın da bulunduğu iddia edildiği gemilerin Gazze'ye varışı ise...
İran devlet radyosunun haberine göre, Gazze Şeridi'ne yiyecek, oyuncak ve inşaat malzemesi taşıyan ilk İran gemisi dün yola çıktı. Geminin hafta sonunda Gazze açıklarına varması bekleniyor.

"Filistin Ulusunun Müdafaası İçin Birlik" isimli İranlı sivil toplum kuruluşu yetkilileri, Gazze'ye İsrail tarafından uygulanan abluka kalkana kadar İran gemi yardımına devam edecek" diye konuştu.

İranlı üst düzey yetkililer, dini lider Ayetullah Hamaney'in emir vermesi halinde Devrim Muhafızları'nın gemilerde yer almaya ve gemilere eşlik etmeye hazır olduğunu açıklamıştı.

İsrail'in yardım filosuna 31 Mayıs'ta düzenlediği operasyonda Mavi Marmara gemisinde bulunan 9 Türk hayatını kaybetmiş, kanlı baskın başta İslam ülkeleri olmak üzere dünyada büyük tepki ve öfkeye neden oldu.

Bu olayın ardından İran Kızılayı'ndan yapılan açıklamada, yaklaşık 100 bin İranlı'nın Gazze'ye gidecek gemilerde yer almak için başvurduğu ifade edildi.

İran Devrim Muhafızları'nın gemide olduğu iddiasına karşılık, adını vermek istemeyen İranlı bir üst düzey yetkili, AFP'ye yaptığı açıklamada gemide Devrim Muhafızları'nın olmadığını söyledi. haber10

GAZZE'YE BU KEZ KADINLAR GİDİYOR

14 Haziran 2010 22:30
Lübnan'da Özgür Filistin Hareketi, Gazze'de Ablukayı Kırma Kadın Komitesiyle İşbirliği ile bir yardım gemisi gönderme kararı aldı.
İsrail'in Gazze'ye yönelik katı ablukasını kırma amacıyla Beyrut'tanan hareket edecek "Meryem" adındaki yardım gemisi Mavi Marmara'nın ardından Gazze halkına yardım taşıyarak ablukayı kırmayı amaçlıyor.

Özgür Filistin Hareketi Başkanı Yasir Kışlak bugün Lübnan'ın başkenti Beyrut'ta düzenlediği basın toplantısında, Meryem Gemisinin Gazzeli çocuklara ilaç ve gıda taşıyacağını söyledi.

Kışlak, basın toplantısında, 'düşman' olarak nitelendirdiği İsrail ile insanlık çatışmasının başladığını belirtti. Kışlak, insanlık, yasalar ve tüm dinlerin meşru gördüğü insan haklarının iade edilmeden bu çatışmanın sona ermeyeceğini vurguladı.

Kışlak ayrıca hiç kimsenin, uluslara açlık ve abluka dayatma hakkına sahip olmadığını belirtti. Özgür Filistin hareketi Başkanı, İsrail'in özgürlük filosuna karşı bulunduğu ahmakça saldırının Filistin davasını dünya komu oyu önünde açıkça ortaya çıktığına işaret etti.

Hazırlık Komitesinin koordinatörü Samar el-Hac kadınların, direnişçilerin en büyük destekçileri olması nedeniyle Meryem gemisinde sadece kandınlar olacağını ifade etti.

Özgür Filistin Hareketi bir aç gün önce aynı amaçla gazetecileri taşıyan "Naci el-Ali" adında bir geminin de harekete geçtiğini duyurmuştu.
haber10

İKİ MUAZZAM KONVOY YOLA ÇIKIYOR

14 Haziran 2010
Eski İngiliz milletvekili George Galloway, Gazze'ye Ramazan'dan sonra iki muazzam konvoyun yola çıkacağını söyledi. Galloway, 'Gazze filosu'na kanlı baskının 'İsrail'in sonunun başlangıcı' olacağını da ifade etti.
Mavi Marmara'da öldürülen aktivistlerin İstanbul'da yapılan cenaze törenlerine katılan eski İngiliz milletvekili George Galloway, “İstanbul'daki müzakerelerimiz sonucunda ilan edebilirim ki, Ramazan'dan sonra biri denizden, biri de karadan, iki muazzam konvoy, yola çıkacak” dedi. Ocak ayında Mısır üzerinden Gazze'ye giden “Özgürlük” konvoyunda bulunan ve Mısır tarafından sınır dışı edilen Galloway, “Gazze filosu”na kanlı baskının “İsrail'in sonunun başlangıcı” olacağını da ifade etti.

Uzun yıllardan beri İsrail karşıtı, Filistin yanlısı faaliyetlerde bulunan George Galloway, İsrail'in Gazze'ye kanlı baskını protesto amacıyla Londra'da düzenlenen bir gösteri sırasında yaptığı konuşmada “Gazze kuşatmasına son vermek amacıyla” Ramazan'ın hemen sonrasında Gazze'ye, iki büyük konvoyun gideceğini şöyle duyurdu:

“İstanbul'daki müzakerelerimizin ardından size ilan edebilirim ki, Ramazan'dan sonra (10 Eylül), biri denizden, biri karadan, iki muazzam konvoy yola çıkacak. Kara konvoyu, Londra'dan kalkacak ve Avrupa, Türkiye, Suriye ve Ürdün üzerinden seyahat edecek, deniz yoluyla Akaba'dan Sina'ya geçecek ve Refah kapılarına girecek ve ben, milyonlarca insanın adına Mısır hükümetine, o kapıları aç ve konvoyun geçmesine izin ver diyorum. Deniz konvoyu ise, eş zamanlı olarak aynı gün yola çıkacak ve ülkeden ülkeye Akdeniz'de ilerleyecek. Birlikte Gazze'nin sahillerine varacağız. Oraya, şimdiye kadar kuşatmanın en büyük kırılmasıyla birlikte gireceğiz ve o gün kuşatmaya son vereceğiz.”

Jerusalem Post tarafından yansıtılan konuşmasında Londra'daki İsrail Büyükelçiliği istikametine işaret ederek, “Londra'nın kalbinde bu katilleri, bu teröristleri istemiyoruz” diyen Galloway, “Gazze filosu” baskının “İsrail'in sonunun başlangıcı” olacağını da savundu.

Tımeturk

TÜRK ASKERİ GAZZELİ KARDEŞLERİYLE KARŞI KARŞIYA GETİRİLMEK Mİ İSTENİYOR

oğuz Gürses



Aşağıdaki haber 14 Haziran 2010 tarihli Hürriyet'ten:

"TÜRK ASKERİNE GAZZE GÖREVİ Lübnan’da yayımlanan Ed-Diyar Gazetesi, Türk askerine Gazze sınır geçişlerini denetleme görevi verilebileceğini yazdı. Gazete Arap bir diplomatik kaynağa dayandırdığı haberinde yeni anlaşma gereği Türkiye’nin Gazze’ye giren tüm insani yardımın yanı sıra Hamas’a giden para ve silahın bloke edilmesi taahhüdüne girebileceğini kaydetti. Gazete bu durumda Türkiye’nin Gazze’ye ablukanın kaldırılmasında anlamlı bir rol üstlenip gelecekte İsrail ile Arap dünyası arasında arabulucu rolü üstlenebileceğini yazdı."

Buram buram dolduruş, buram buram provakasyon, buram buram tuzak kokan bir haber...

Canlanan Türk-Arap kardeşliğini nasıl engelleriz diye kafa patlatan emperyalist güçlerin yeni bir senaryosu...

Hükümet buna yatkındır...

Güle oynaya bu "görevi" kabul edebilir...

De...

TSK, bu kadar açık bir tuzağa yine düşer mi?

İstiklal savaşımızda bize destek olan Afganistan'a Haçlı işgal ordularının işini kolaylaştırmak için gitmeyi nasıl içine sindirdiyse...

Lübnan'a, İsrail'i Hizbullah'a karşı korumak için nasıl tıpış tıpış gitti ise...

Kafasına Süleymaniye'de geçirilen çuvalı unutarak; AB-D emperyalizminin ticaret gemilerini, -aynı emperyalizm tarafından tarumar edilmiş- Somalili müslümanların elinden kurtarmak için savaş gemisi gönderirken, kendi ülkesinin sivil gemileri Akdenizin uluslararası sularında, yani burnumuzun dibinde, gözümüzün önünde, canlı yayında, siyonist eşkiyanın kanlı saldırısına uğrarken nasıl öyle bir şey hiç olmamış, öyle bir şeyi hiç duymamış gibi tek kelime etmediyse...

Bugün de, Mısır askerlerinin üstlendiği "işbirlikçi kötü adam" rolünü sessiz sedasız devralarak, işbirlikçi Hüsnü Mübarek'i büyük bir külfetten kurtarır mı?

Bunu da yapar mı?

Bu pusuya da da düşer mi?

Göreceğiz...

'GAZZE'YE 7 GEÇİŞİN TÜMÜ AÇILMALI'

15 Haziran 2010 22:21
Filistin Devlet Başkanı Mahmud Abbas, İsrail'in, Gazze'ye geçişlerin yedisini birden açması gerektiğini söyledi.
Abbas, Mısır'da Devlet Başkanı Hüsnü Mübarek ile görüşmesinden sonra yaptığı açıklamada, "Gazze'ye ablukanın kaldırılması, Gazze Şeridi'nin tüm ihtiyaçları için 7 İsrail geçişinin açılması şeklinde olmalıdır" dedi.

Bu arada, İsrail ordusu, İsrail askerlerinin saldırdığı gemi filosundaki tonlarca yardımın Gazze'ye götürülmesi için BM ile anlaşmaya varıldığını bildirdi.

Ordu yetkilileri, gıda, giysi ve ilaçtan oluşan malların kullanımını BM'nin denetleyeceğini belirttiler.

BM sözcüsü Richard Miron da anlaşmayı teyit etti. Ancak yardımın ne zaman gönderileceği ve hepsinin gönderilip gönderilmeyeceği konusunda bilgi verilmedi. haber10

Stephen M. Walt
İsrail’in vahşi yanlışlarının en sonuncusu



İsrail ordusunun, Gazze’ye ilaç, gıda ve inşaat malzemesi gibi insani yardım ulaştırmaya teşebbüs eden altı sivil araçtan oluşma Özgür Gazze Filosuna haksız saldırısını artık hepiniz duymuş olmalısınız. Gazze nüfusu 2006 yılında beri İsrail’in felç edici kuşatması altında. Gazzeli seçmenler, Bush yönetiminin ısrarıyla yapılan özgür seçimlerde korkusuzluk sergileyip Hamas’a oy verdiklerinde İsrail ablukası başladı; Bush yönetimi, sonuçlardan memnun kalmadığı için bu kez yeni hükümeti tanımayı reddetti.

Geçen Salı gecesi, İsrail donanmasına bağlı kuvvetler ve komandolar, uluslararası sularda bulunan silahsız gemilerden birine saldırarak en az on barış eylemcisini öldürdü ve çok sayıda kişiyi de yaraladı. İsrail ordu sözcüsü, İsrail’in gemiye çıkıp el koyma çabalarına yolcuların direnmesinden dolayı güç kullanmakta haklı olduğunu iddia etti. Diğer İsrailli yetkililer, kırk ülkenin vatandaşlarından oluşan ve aralarında bir Nobel Barış ödüllüsü, eski bir Amerikan büyükelçisi ve de Holokost’tan sağ kurtulan bir kişinin de olduğu eylemcileri Hamas’la hatta el Kaide’yle bağlantıları olan terörist sempatizanı olarak resmetmeye uğraştılar.

Haberleri duyduğumda ilk sorum şu oldu: “İsrail liderleri ne düşünmüş olabilirler? İnsâni bir misyona uluslararası sularda öldürücü bir saldırı düzenlemenin kendilerine ne gibi bir fayda sağlamasını umuyorlar? İsrail hükümeti ve onun sertlik yanlısı destekçileri, İsrail’i sözümona “gayri meşru kılma” çabalarından sık sık şikayet ederler fakat İsrail’in dünyadaki itibarını dibe vurduran işte tam da böylesi hareketlerdir.

Bu son hoppalık, binlerce Lübnanlı’nın yaralandığı ve milyarlarca dolarlık zarara yol açan 2006 Lübnan saldırısı veya çoğu çocuk 1.300 Gazzeli’nin öldüğü 2008-2009 katliamı kadar kalın kafalılıktır. Bu hareketlerin hiçbiri de stratejik bir kazanım getirmedi ve hepsi de İsrail’in stratejik düşüncesinde 1967’den beri şahit olduğumuz sürekli bir kötüleşmenin mevcut delillerine ilave delillerdir.

İkinci sorum: “Obama yönetimi bu meselede biraz metânet sergileyip İsrail budalaca ve tehlikeli bir şekilde hareket ettiğinde ABD başkanlarının yaptığı samimiyetsiz beyanâtların ötesine geçecek mi? Başkan Obama, bizim hârika Amerikan değerlerimiz hakkında konuşmayı seviyor ve Obama’nın parlak yeni Ulusal Güvenlik Stratejisi “bu değerleri sadece kolay olduğunda değil zor olduğunda da yukarıda tutmalıyız” diyor. Aynı belge, “kural temelli uluslararası düzenden” de bahsetmekte ve “Amerika’nın hukukun üstünlüğüne bağlılığı, 21. yüzyılın sorunlarına göğüs gerebilecek bir uluslararası düzeni inşa gayretimizin de esasıdır” demektedir. Güzel, eğer bu doğruysa, Obama’nın söyledikleriyle neyi kastettiğini ispatlayabileceği nefis bir fırsat var. Bir insâni yardım misyonuna saldırmak, Amerikan değerleriyle bağdaşmaz isterse o yardım misyonu, ablukaya meydan okumak gibi kışkırtıcı bir harekete girişmiş olsun. Ayrıca, saldırının uluslararası sularda yaşanmış olması, uluslararası hukukun doğrudan ihlalidir. Ara seçimler yaklaşırken ilkeli bir duruş sergilemek, Amerikan yönetimi için siyaseten zordur elbet fakat değerlerimiz ve hukukun üstünlüğüne bağlılığımız, bir başkanın oy uğruna feda edeceği şeylerse, o halde pek de kıymetli değiller demektir.

Daha önemlisi, İsrail’in bu yanlış yola sapmış kavgacı hareketi, Amerikan çıkarlarına çok daha büyük bir tehdit teşkil etmektedir. İsrail’e yardım malzemesinin ve diplomatik korumanın büyük bir kısmını ABD sağladığından dolayı ve başkandan en alt düzeydekine kadar siyasetçilerin ABD-İsrail arasındaki “sarsılmaz bağlara” gönderme yapmalarından dolayı dünyadaki herkes doğal olarak biz ve İsrail’in çoğu eylemi arasında ilişki kuruyor. Dolayısıyla İsrail böylesi saçma ve tuhaf şeyler yaptığında yalnızca kendi imajını lekelemekle kalmayıp Amerika’nın da kötü durmasına yol açıyor. Bu hâdise, Ortadoğu ülkeleriyle ilişkilerimize zarar verecek, “Siyonist-Haçlı İttifakı” hakkındaki cihatçı anlatılara yeni inanılırlık katacak ve de İran meselesinin ele alınışını zorlaştıracaktır. Hâdiseyi hafifsersek, dünyadaki dostlarımız nezdindeki ahlâki itibarımıza da mâl olacaktır. İsrail’le özel ilişkilerimizin tam bir külfet olduğunun – sanki daha fazlasına ihtiyacımız varmış gibi - yalnızca fazladan yeni bir delilidir bu.

Kısacası, Obama yönetimi bu budalaca harekete ne kadar kızdığını göstermediği takdirde, ABD’nin tepkisi gerçekten dişli olmadığı takdirde, diğer devletler haklı olarak Washington’ı onarılmaz şekilde zayıf ve ikiyüzlü bulacaklardır. Obama’nın “Yeni Bir Başlangıç” başlıklı Kahire konuşmasının, Boş Söylemlerin Şeref Listesinde seçkin bir yere sahip olacağı kesindir.

ABD nasıl tepki verebilir/di? İsrail’in hareketini yalın bir İngilizceyle ve hiç kaçamak yapmadan kınayabilirdik. İsrail’in hareketini kınayan bir BM Güvenlik Konseyi karar taslağının hazırlanmasına ve Konsey’den geçirilmesine yardım edebilir ve neler olduğunu tespit için uluslararası bir komisyon kurulması çağrısı yapabilirdik. Ve şayet Amerikan istihbaratı filoyu izlemişse – ki izlemiş olmalıdır – topladığımız bilgileri komisyonun erişimine açmalıyız. İsrail’e askeri yardım paketlerini iptal edebilir veya bazı maddelerini askıya alabiliriz. Gazze ablukasının kanun dışı, gayri insâni olduğunu, amaca zarar verdiğini yüksek sesle ve açık açık ifade edebilir, ablukayı derhal kaldırmaları için İsrail ve Mısır’a baskı uygulayabiliriz.

Fakat saydığımız güçlü tedbirler bile altta yapan problemi yani bizzat çatışmayı çözmeyecektir. Söz konusu olan her iki tarafı bir anlaşmaya zorlamak olduğunda, bu yönetimden çok fazla şey beklememeyi öğrendim zira Obama iyi oyundan bahsediyor ama her iki taraf üzerinde anlamlı bir baskı kurmuyor. Bu son olay Obama’yı Beyaz Saray’a gelir gelmez İsrail-Filistin meselesini listenin başına almada haklı olduğuna ama geçen yaz (2009) ve sonra geçen ilkbahar’da Netanyahu ayak direttiğinde ona teslim olmakla hata ettiğine ikna etmiş olabilir. O ricâtların neticeleri, işgal altındaki topraklarda durum daha da kötüleşirken kıymetli bir zamanın yitip gitmesi oldu.

Obama, iki devletli bir çözüm lehine zaman hızla azaldığından dolayı bu fırsatı ele geçirmeli, farklı bir yaklaşıma niçin ihtiyaç duyulduğunu, bu çatışmayı nihayete erdirmenin ABD ulusal güvenliği adına niçin bir öncelik olduğunu Amerikan halkına izah etmek için bu fırsattan istifade etmelidir. Her iki taraf üzerinde Amerikan baskısı kurmanın hem İsrail hem de ABD çıkarlarına nasıl hizmet ettiğini de açıklamalıdır. Bunu yapmak için kendisine yardım edecek yeni yüzlere ihtiyacı olacak zira şu an kullanmakta olduğu ekip bir yıldan fazla bir zamanı hiçbir kazanım elde etmeden harcadı (Eğer ekonomi takımı da böyle azimli olsaydı, ekonomimiz sarmal çize çize uçurumdan aşağı hala yuvarlanıyor olurdu). Dolaylı görüşmelerin yeniden başlatılmasının bir değeri yok çünkü o görüşmeler, önceki yüz-yüze görüşmelerin bir adım gerisinde kalıyor ve başarısız olması da muhtemeldir.

Üçüncüsü, bizzat İsrail’le ve özellikle de onun şu anki hükümetiyle ilgili. Nükleer silahları, güçlü bir ordusu, gitgide daha müreffeh bir ekonomisi ve hayli ileri bir teknolojisi olan ama bir milyondan fazla insanı Gazze’de kuşatma altında tutan, Batı Şeria’daki milyonlarca insanın siyasi haklarını inkar eden, liderleri sadece iyi silahlanmış ordulara karşı değil masum sivillere, uluslararası barış eylemcilerine karşı da ölümcül güç kullanma konusunda vicdan azabı duymayan ve bu arada kendilerini masum kurbanlar olarak takdim eden bir ülke hakkında nasıl düşünmemiz bekleniyor? Siyonist rüyada bir şeyler fena halde yanlış gitti.

Dördüncüsü, bu hâdise, ABD’deki “İsrail yanlısı câmianın” turnusol testidir. İsrail’in bu gibi aptalca şeyleri yapmayı sürdürmesinin nedenlerinden biri de sertlik yanlısı sempatizanları eliyle fiillerinin neticelerinden uzak tutulmasıdır. AIPAC sözcüleri, gazetecileri ve üstatları baskını eğip büken e-posta bombardımanına tâbi tutmaya başladılar bile. Diğer özürcülerin de İsrail’in eylemini “meşru müdaafa” gibi ilkeli bir hareketmiş gibi savunan op-ed makaleler ve blog yazıları döşeneceğini umabiliriz. Eğer Obama yönetimi önerdiğim yollardan birinde ilerlemeye çalışırsa, İsrail lobisindeki en güçlü örgütlerin sert muhalefetini hesaba katabilir.

Peter Beinart’ın New York Review of Books’ta yayınlanan son makalesi özellikle de sorusu dikkat çekicidir: “AIPAC ve Başkanlar Konferansı İsrail liderleri ne yapmalı veya ne söylemeli ki onlar da “hayır” diye çığlık koparsınlar? Bunu kendi kendilerine sormalılar…eğer çizgi hala aşılmamışsa, çizgi nerede?”

Gelecek birkaç gün içerisinde siyasetçilerin ve uzmanların bu meselede nasıl saf tuttuğunu gözleyin. İsrail’in “çizgiyi aştığını” ve eleştiriyi – hatta belki müeyyideyi - hak ettiğini hangileri düşünüyor? İsrail’in yaptıklarının isabetli olduğunu düşünenler hangileri? İroniktir, İsrail’in dostları birinci gruptakilerdir çünkü vakit çok geç olmadan ülkeyi kurtarmaya çalışıyorlar. İkinci gruptakiler ise İsrail’i uluslararası tecride – hatta belki de daha kötüsüne - doğru yokuş aşağı süren hamaset erbâbıdır.

Kaynak: Foreign Policy

Dünya Bülteni için çeviren: M. Alpaslan Balcı


Gemideki Beyaz Elbiseli, Uzun Boylu Esrarengiz Askerler
Mehmet Şevket EYGİ

Rivayeti nakl ediyorum: İsrail memurları Mavi Marmara gemisinde yakaladıkları yaralı Türklere sormuşlar: Güvertede uzun boylu, beyaz elbiseli garip askerler gördük. Onlar ne oldular, nereye saklandılar?

Kıbrıs savaşı esnasında kuvvetlerimize esir düşen ve Adana'daki kampa konulan Elen askerlerinden bazıları da böyle şeyler söylemişti: "Tarihî kıyafetli askerler gördük..."

Böyle rivayetleri inançsızlar, pozitivist ve materyalistler ceffelkalem red ve inkâr eder.

Müslümanların bir kısmı da kabul etmez.

Böyle şeylerin olması mümkündür.

Bir tek âlem değil, âlemler vardır.

Ruhanîler âlemi vardır.

Keşfi, kalp gözü açık Müslümanlar rüyada ve uyanıklıkta Resulullah efendimizi (Salat ve selam olsun ona) görebilir.

Çanakkale savaşlarının en kızgın anında imanlı bir Osmanlı subayı vurulmuş, yerde yatıyor, can çekişiyor... Kan kaybetmiş, yüzü bembeyaz olmuş...Birden yanındakilere "Beni kaldırın" diyor, gözleri bir yere bakıyor, dudaklarından şu cümle dökülüyor: "Ya Resulallah zahmet buyurdunuz...", sonra canını teslim ediyor.

Yanındakiler onun gördüğünü görmediler ama o gördü, ona gösterildi.

Hazret-i Ömerü'l-Fâruk Medine'de Mescid-i şerifin minberinde hutbe okurken birden "Yâ Sariye yâ Sariye!.. Cebel cebel..." diye bağırdı. Bir ay uzaklıktaki bir yerde Sariye'nin kumanda ettiği İslâm ordusu düşman kuvvetleri tarafından sarılmak üzereydi. Hz. Ömer'e keşif vaki oldu, keramet gösterdi ve Sariyeyi ordunun sırtını dağa vermesi konusunda uyardı. Sariye onu duydu, emredileni yaptı ve ordu kurtuldu.

Evet görenler görür, duyanlar duyar.

İnkarcılar inkar eder.

Peygamberlerin mucizeleri vardır. Velilerin kerametleri... Velinin kerameti bağlı olduğu Peygamberin mucizesi hükmündedir.

Bazen olağanüstü vak'alar, durumlar olur.

Müslümanlar hallerini ıslah ederse, nasuh tövbesi ile tövbe ederse, cehrî fısk ve fücurdan uzaklaşırsa, çekişmeyi bırakıp birleşirse Allahın yardımına mazhar olurlar.

Resulullahı sevmenin büyük bereketi vardır. Bu sevgi Müslümanın ufuklarını açar.

Ruhanîler her zaman görünmez, bazen görünür.

Resûl-i Kibriya aleyhi ekmelüttahaya Efendimizin ruhaniyeti bu Ümmet-i merhumenin üzerinde Rahmanî bir gölgedir.

Allaha ve Resulüne sadık muhlis Müslümanlara gaybtan yardım gelir.

Benim aziz kardeşim, aklın ermiyorsa körü körüne inkâr ve tekzib etme.

Senin iki yanında iki katip melek var, onları görüyor musun? Görmüyorsun ama onlar yaptıklarını deftere yazıyor. Günü gelince o defterlere göre hesap vereceksin.

Seni koruyan melekleri de görmüyorsun.

Ruhanîlerin duaları üzerimize sâyeban olsun.

Ey Müslüman!.. Beden gözüyle göremediklerini kalp gözüyle görmeye çalış.

Başını semaya çevir, orada sana ötelerden gönderilmiş bir mektup vardır, onu okumaya, anlamaya çalış.

Millî Gazete

Gazze'ye 2. filo: 6 gemi hazır

"Gazze ablukasını kırmak için Avrupa kampanyası" (ECESG) adlı yardım örgütleri topluluğu, Temmuz ayının ikinci yarısında bölgeye ikinci yardım filosunu göndermek istiyor.

Topluluğun sözcülüğünü yürüten Mazen Kahel, Strasbourg'da Avrupa Parlamentosunda düzenlediği basın toplantısında, "Avrupa'dan ayrılmaya hazır 6 gemimiz mevcut, gelecek ay demir alabilmeyi umuyoruz" dedi.

Saldırıya uğrayan ilk yardım filosuna da katılan ECESG'nin sözcüsü, "Bu ikinci filonun öncekinden daha önemli olacağını düşünüyoruz. Başka katılımcılara da açığız ve bütün dünyayı, gemilere yüklediğimiz yükün nelerden oluştuğunu büyük bir şeffaflık içinde kontrol etmeye davet ediyoruz" ifadesini kullandı.

16 Haziran 2010 habertaraf

Bu İlanı Taraf Gazetesi De Yayınladı

"Yandaş gazeteler" İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ı tam sayfa ilanla vurdu,



Ayrılık dizisiyle başlayan İsrail - Türkiye gerilimi Kurtlar Vadisi, alçak koltuk kriziyle devam etti. İsrail'in bardağı taşıran hamlesi ise Gazze'ye giden yardım gemilerine saldırı oldu. İsrail güçlerinin, Gazze’ye yardım malzemesi götüren gemilere kanlı baskını sonucu 9 Türk vatandaşı hayatını kaybetti.

İSRAİL'LE İLİŞKİLER DONDURULDU

İsrail'in baskın anını ve o dehşet görüntüleri dünyada büyük yankı uyandırdı. Ama dünyaya kafa tutan İsrail, her fırsatta haklı olduğunu iddia etti, dünya devletlerini iki yüzlülükle suçlarken Türk aktivistleri provokatör ilan etti. Bugün belli olan "Türkiye’nin 5 adımlık İsrail yol haritası"nda Ankara'nın, bu ülke ile olan bütün ilişkilerin dondurulmasına karar verdiği belirtildi.

TARAF AFİŞE ETTİ

Kanlı baskın sonra tahrik edici açıklamalar yapan İsrail yönetimini bugün yandaş denilen gazeteler ilanla vurdu. Yeni Şafak, Vakit ve Taraf gazetesi tam sayfa ilanla İsrail'i deşifre etti. İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak'ın ağzından yazılan ilanın kim tarafından verildiği bilinmiyor.

aktifhaber

ŞAKA GİBİ:İSRAİL, İHH'YI 'TERÖRİST ÖRGÜT' İLAN ETTİ

Murad Salih



Sen tut...

İnsanlık dışı bir ambargo ile karadan denizden ve havadan kuşatılarak boyun eğmeğe zorlanan Gazze’nin kahraman halkına...

İnsanî yardım ulaştırmaya çalışan İHH’nın da içinde bulunduğu uluslararası bir insanî yardım organizasyonunun filosunu Akdenizin uluslarası sularında silahla durdurarak içindeki sivil aktivistleri katlet, yarala, yaralıları bile kelepçeleyerek uzun saatler süren zahmetli bir yolculuğa mecbur etttikten sonra bir de tutuklayıp cezaevlerine doldur...

Gemilere ve içindeki insanî yardım malzemelerinin tamamına el koy....

Silah zoruyla gaspettiğin gemiler halâ senin korsan devletinin limanlarında bağlı dursun...

Bu gemilerdeki insanî yardım malzemelerinden yiyeyecek ve ilaç gibi sıcakta çabuk bozulanları, yazın bu kavurucu sıcağında kullanılamaz hale gelmiş olsun...

Ve bütün bunlara rağmen adına “uluslarası toplum” denen emperyalistler ve onların işbirlikçilerinden oluşan şerefsizler korosu sana “devlet” muamelesi çekmeye devam etsin...

Bu kadar açık, bu kadar alçakça bir eylemi bir “devlet” yapabilir mi?

Yaparsa; ona “devlet” denilebilir mi?

Bugüne kadar yaptığı sayısız vukuatı iliştirilmiş medya gücünün hafızalarımızı silmesi dolayısıyle hatırlayamasak da...

Sadece Akdeniz’de yaptığı son silahlı gasp üzerinden giderek...

Uluslarası sularda seyreden sivil ve silahsız insanî yardım gemilerine havadan ve denizden haksız/hukuksuz olarak silahla saldırarak...

9 kişiyi katleden 50 kişiyi yaralayan ve iyolcuların tamamını kelepçeleyerek esir alıp zindanlara dolduran...

Gemilere içindeki yükleriyle birlikte el koyan...

Bir “organizasyon”a...

“Silahlı çete” veya “terör örgütü” denmez de ne denir?

- Bu terör değilse...

- Bunun yapanlar terörist değilse...

- Terör nedir?

- Terörist kimdir?

Diyeceksiniz...

Haklısınız...

Ama...

Dünyanın bugüne kadar gördüğü en alçak, en vahşî, en iğrenç terör örgütlerinden biri olan İsrail’in radyosu bakın nasıl bir açıklama yayınlıyor:

“İsrail Radyosu'nun haberine göre Tel Aviv, Filistinli Hamas ve Lübnan'daki Hizbullah örgütüyle birlikte İHH'yi de 'yakından izlenecek terör örgütleri'ne dahil etti.”

İşgal altındaki vatanlarını kurtarmak için canlarını her gün feda eden Filistinlilerin şanlı direniş örgütü HAMAS: “Terörist”...

Vatanlarını İsrail’in terörist saldırılarına karşı canla başla savunan Hizbullah: “Terörist”...

Dünyanın her yerindeki ihtiyaç sahiplerine insanî yardım ulaştırmak için gece gündüz çalışan İHH: “Terörist”...

Fakaaaat......

Yerli halktan silah zoruyla ve sahipleri vahşîce katledilerek gaspedilen Filistin toprakları üzerinde AB-D emperyalizminin açık destekleriyle kurulduktan sonra, aynı sponsorun himayesinde; silahlı katliam ve toprak gaspına arsızca, utanmazca vahşice devam eden İsrail: “Devlet”...

Öyle mi?

Gerçekten de şaka gibi...

Kaynak: http://millibirlikruhu.blogspot.com/2010/06/saka-gibiisrail-ihhyi-terorist-orgut.html

İsrail ordusu soruşturma(!)yı tamamladı



TEL AVİV- İsrail ordusu soruşturmasını tamamladı: Askerler uygun davrandı, istihbarat eksikliği vardı.


İsrail ordusu, 31 Mayıs'ta Gazze'ye yardım götüren gemilere düzenlenen ve 9 Türk'ün hayatını kaybettiği saldırıya ilişkin iç soruşturmasını tamamladı. İsrail radyosunda yer alan habere göre, soruşturma raporunda toplu bir savunma beklemedikleri için İsrailli komandoların gösterdikleri tepkinin uygun olduğu savunuluyor. Ancak istihbarat eksikliği olduğu kabul ediliyor.

İsrail ordusu içinde gerçekleştirilen soruşturmaya göre operasyonu gerçekleştiren birliğin yeterince hazırlıklı olmadığı belirtiliyor. Ayrıca yeterli istihbarata sahip olunmadığı ve Türk bayraklı gemilere müdahalede komando birliğinin gerektiği gibi kullanılmadığı aktarılıyor.

Hazırlanan rapora göre İsrail askerlerine karşı gösterilen toplu savunma hesaba katılmadığından, askerlerin o an şartlara göre davrandığı kaydediliyor. İsrail radyosuna konuşan bir ordu yetkilisi, "Askerler tören elbiselerini giymek istedi, yolcularla konuşma yoluyla iletişim kuracaklarını bekliyorlardı ve bu bir hataydı." dedi. Aynı yetkili, askerlerin yaşanan gelişmelerin gereğince davrandıklarını savundu.

Soruşturma kapsamında sorgulanan askerlerin de "gemide bulunanların bir saldırı hazırlığı içerisinde olduklarına" dair istihbaratları olmadığı kaydediliyor. Raporda sonuç olarak ise gemilere operasyonun, ancak gemidekiler suyla ıslatılıp ve sis bombası atılarak etkisiz hale getirildikten sonra düzenlenmiş olması gerektiği vurgulanıyor. Raporda ayrıca gemiye gerçekleştirilen ve "Sky Winds 7" (Gökyüzü Kanatları) adı verilen operasyonun, standart operasyon prosedürlerine göre gerçekleştiği savunuluyor.

Radyoya konuşan bir başka askeri yetkili de "Bil'in'de olduğu gibi bir direnişle karşılaşmayı beklediklerini; ama bunun bir parkta yürümek gibi olacağına dair bir his olmadığını" söyledi. Aynı yetkili, her ihtimale karşı hazırlık yapılmadığı için de operasyonun daha fazla bir zihinsel hazırlık gerektirdiğine dair genel bir kabul olduğunu aktardı.

Operasyona katılan üst düzey bir askeri komutan ise Haaretz'a açıklamasında "Hazırlıklarda ve istihbarat toplamadaki en büyük hata, onlarca gösterici ile uğraşmak zorunda kalacak olmamızı bilmememizdi." dedi. İsrailli komutan, gemide yaşananlar için ise "Bu sonradan kötüleşen düzensizce bir davranış değildi. Bu planlı bir terörist saldırıydı." ifadelerini kullandı.

Operasyona katılan bir başka İsrailli komutan ise "Hala her sabah saat 3'te uyanıyorum ve kendime soruyorum: Lanet olsun, nasıl oldu da daha fazla şey bilemedik." diye akatrdı.

20 Haziran 2010 habertaraf

İbrahim Karagül
Sen önce kendi ellerini temizle!
[img]http://savageclown.files.wordpress.com/2009/12/tony_blair_is_a_wanker.jpg?w=440&h=440[/img]
İngiltere eski Başbakanı Tony Blair, artık İsrail'in ne kadar haklı, adaletli, mazlum bir devlet olduğunu, ne zor şartlarda ayakta kaldığını, Akdeniz'in ortasındaki o kanlı saldırıyı yapmakta ne kadar haklı olduğunu, saldırı sonrasında haksız taarruzlara maruz kaldığını anlatacak dünyaya. İsrail'in, Benjamin Netanyahu'nun, Gazzelileri atom bombasıyla yok edelim diyen Avigdor Lieberman'ın gülen yüzü olacak. Kanal kanal dolaşıp İsrail'in haklı davasını anlatıyor bugünlerde. İsrail'in Türkiye karşısında ne kadar haklı olduğunu ispatlamaya çalışıyor Blair.

Sempati rüzgarları estirecek. İş takipçiliğine bir yenisini ekledi. Kariyerini oldukça yüksek kâr getiren alanlara yaptı. Zor iş ama bir o kadar da paralı bir iş.

ABD eski Başkanı George Bush'un, Ortadoğu'nun istilasında ve küresel hegemonya savaşında en sadık ortağı oydu. Savaş suçu işleyen, işkenceden kimyasal saldırılara kadar suç dosyası alabildiğine kabarık olan biri. Bush ve Şaron'dan tek farkı yüzündeki o sahte, riyakar gülümseme. Kofi Annan'dan sonra BM Genel Sekreteri olmaya çalıştı. Hesaplara göre 1 Ocak 2007'den sonra Genel Sekreter olacaktı, olamadı. O zaman da ABD'nin kötü imajını tamir edecekti. Washington'ın bir dediğini iki etmeyen, küresel savaş politikalarında en zor görevleri üslenen Blair bu görev için pazarlandı. ABD'ye ondan daha sadık aday yoktu çünkü. Ama kendi imajı da yerlerde süründüğü için proje tutmadı.

Bush ne kadar savaş suçlusuysa Blair de o kadar savaş suçlusuydu. Bush ne kadar dünya barışına inanıyorsa Blair de o kadar inanıyordu. Bush ne kadar saldırgansa Blair de o kadar saldırgandı. ABD Başkanı'na, kötü politikalarına, saldırganlıklarına bir kez olsun hayır demedi. Tarafsız kalıp rezerv de koymadı. Her zaman en ön sırada yerini aldı. Her türlü desteği tartışmasız verdi. Hatta bu sadakatı yüzünden alay konusu oldu.

Irak işgaliyle ilgili bütün yalanlarda Blair'in imzası vardı. Yalanların bir çoğu tartışmasız ona aitti. "Saddam'ın 45 dakikada Avrupa'yı vuracak füzeleri var" yalanı ona aitti. İnternetten derlenen Irak'ın kitle imha silahlarına ilişkin uyduruk dosya ona aitti. İngiliz istihbaratının hazırladığı dosyayı zorla değiştiren oydu. İntihar ettiği öne sürülen yaygın bir şekilde öldürüldüğüne inanılan İngiliz Savunma Bakanlığı Silah Uzmanı David Kelly, Irak dosyasının değiştirilmesinden Blair'i sorumlu tutmuştu. Bütün dünyaya bunları gerçek istihbarat bilgileri olarak pazarladı ve inandırdı.

45 bin İngiliz askeri ile Irak yağmasına ve istilasına katıldı. Afganistan işgalinde en ön safta yer aldı. İnsanlık suçlarının siyasi kariyer kabul edildiği bir dönemde yaşıyoruz. Blair BM Genel Sekreteri olamadı, Bush'un ellerindeki kanı temizleyemedi, çünkü kendi elleri de kanlıydı. Şimdi bu kanlı ellerle, İsrail'i aklamaya çalışıyor.

Sadece para için mi dersiniz!

Romanya'nın İsrail aşkı!

Türkiye ile İsrail arasında, her alanda bir çatışma, bir güç mücadelesi, hesaplaşma yaşanıyor. Hemen bütün bölgesel ve uluslararası platformun değişmez konusu Türkiye'nin İsrail'in kınanması talebi. En son Güneydoğu Avrupa Ülkeleri İşbirliği Zirvesi'nde ortak kınama Romanya'nın engeline takıldı. Bükreş'in tavrı önemli. Son seçimleri ve "seçilen kişinin kimliği" İsrail aşkının sebebini ortaya koyuyor. İsrail'in bu ülkedeki varlığı, 2006 yılında imzalanan askeri anlaşmaları hatırlamak gerekiyor.

Kişilerin kimlikleri üzerinden konuşulmaz ama Türkiye'de Başbakan veya Cumhurbaşkanı hakkında, İslami değerlere önem veriyor diye dünya genelinde kimlik üzerinden kampanya yürütülüyorsa biz de böyle bir imada pekala bulunabiliriz.

Pilotlarına Türk hava sahası kapatıldıktan sonra İsrail, Yunanistan'la bu açığını gidermeye çalıştı. Akdeniz'deki gemi saldırısından sonra Yunanistan tatbikatı erteledi. Şimdi İsrailli pilotlar Romanya hava sahasında eğitilecek. ABD ve NATO'nun Karadeniz'e yönelik hesapları için garnizon ülkeye dönüştürülen, üslerle donatılan, meşhur işkence/sorgu evlerine ev sahipliği yapan Romanya bundan sonra her platformda İsrail'i savunacak.

Takip edilecek konular

1- İsrail'in, Türk hava sahasından Gürcistan'a silah sevkiyatları ve Kafkasya'dan İran'ı taciz stratejisi.

2- İsrail'den Azerbaycan'a silah sevkiyatlarının amacı.

3- Irak iç savaşında on binlerce insanın ölümünden ve kitle katliamlarından sorumlu Blackwater şirketinin Afganistan ihalesini almasının sonuçları..

4- Türkiye'nin İsrail'le görüştüğü ve milyarlarca dolar değerinde 16 silah alım pazarlığını dondurmasının sonuçları.

5- IHH'yı "terör örgütü ilan eden İsrail'in, ABD'deki lobi ile birlikte ABD'nin de bu yardım teşkilatını terör örgütü ilan etmesi talebi. ABD bu talebi kabul ederse bu ülkeyi, Anadolu insanlarını terör örgütü üyesi ilan etmiş olacak. O zaman çok şey değişecek. İsrail perspektifinin ABD'yi nerelere sürüklediği bir kez daha göreceğiz. Yıllardır terörle mücadele diye dünyayı seferber edenlerin "büyük dava"da, kararları böyle aldığı bir kez daha ortaya serilecek.

Yeni Şafak

İsrail Gazetesinden Şaşırtan İddia

İsrail'de yayımlanan Yedioth Ahranot gazetesi, Obama'nın İsrail'den önemli bir istekte bulunacağını yazdı.
İsrail'de yayımlanan Yedioth Ahranot gazetesi, ABD Başkanı Barack Obama'nın, İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile 7 Temmuzda yapacağı görüşmede, Gazze Şeridi üzerindeki İsrail ablukasının tümüyle kaldırılmasını talep etmesinin beklendiğini bildirdi.

Gazetenin haberinde, "Ablukanın kaldırılması ve Filistinlilere İsrail sınır geçişlerini serbestçe kullanma izni verilmesi... Bunların, Başkan Obama'nın iki hafta sonra Başbakan Netanyahu ile görüşmesinde açıkça isteyeceği talepler olması bekleniyor" denildi.

Netanyahu-Obama görüşmesine ilişkin hazırlıklarla ilgili bilgi veren kaynakların, Obama'nın bir taraftan İsrail'in yardımlarla ilgili önlemler konusundaki açıklamalarından duyduğu memnuniyeti dile getirirken, diğer taraftan Gazze Şeridi'ndeki 1.5 milyondan fazla kişinin içinde bulunduğu durumun dayanılmaz olduğuna inandığını aktardığı kaydedildi.

Obama'nın özellikle Gazzelilerin bölgeden serbestçe çıkışlarına izin verilmemesine öfkeli olduğu, bunu bir "toplu cezalandırma" olarak gördüğü belirtiliyor.

Gazeteye bilgi veren siyasi kaynaklar, Gazze Şeridi'ndeki durumu değiştirmeyen Netanyahu'nun şimdi kendisini uluslararası bir baskı altında bulduğuna ve ABD'den gelen baskı doğrultusunda hareket etmesi gerektiğine işaret ettiler.

ABD Başkanı Obama'nın Netanyahu ile, Batı Şeria'da Yahudi yerleşim inşaatların durdurulması konusunu da değerlendirmesi bekleniyor. aktifhaber

İSRAİL'İN HAMAS'I DEVİRME PROJESİ ÇÖKTÜ
[img][/img]
28 Haziran 2010
ABD'de yayımlanan Time Dergisi'nin İnternet sitesinde Tony Karon imzasıyla yer alan haberde İsrail'in Gazze ambargosunu hafifletme kararının 'Hamas'ı devirme projesi çöktüğün işaret' denilyor
İsrail'in Gazze'ye giren çok çeşitli sivil malzemeye uyguladığı yasağı kaldıracağı açıklaması, bölgenin Hamaslı yöneticilerini "ekonomik savaş" ile devirme stratejisinin çöktüğüne işaret ediyor. Küçük kıyı şeridini yöneten İslamcılar bu açıklamayı bir zafer sayacak çünkü kuşatmadan sağ kurtuldular. Keza ablukayı delme çabası kanlı bir şekilde biten eylemci filosunu destekleyen ve İsrail'in geri adım atmasını hızlandıran diplomatik fırtınayı başlatan Türkiye de bunu zafer sayacak. Söz konusu girişim, İsrail'in Gazze stratejisinin hedefine ulaşamadığını kabul ettiğine işaret ediyor.

Ablukanın baskı altında çökmesi Obama yönetimi için de bir utanç çünkü bölgede Türkiye'nin daha kuvvetli meydan okumasının İsrail'i davranışını değiştirmeye zorladığı, Obama'nın kibar ricalarının bunu başaramadığı düşünülecek. Utanılacak duruma düşen diğerleri arasında ise ikisi de Hamas'ın devrilmesi umuduyla zımnen ama kesin olarak ablukayı destekleyen ve bölgedeki olaylarla azalan ilgisi abluka fiyaskosuyla belirginlik kazanan Filistin yönetimi Başkanı Mahmut Abbas ve Mısır Cumhurbaşkanı Hüsnü Mübarek bulunuyor.

ABD ve Avrupalılar İsrail'in açıklamasını Gazze'de ekonomik yaşamın normalleşmesine doğru bir ilk adım olarak memnuniyetle karşıladı ancak değişimi İsrail'in sözlerinin değil, eylemlerinin göstereceğini belirttiler. İsraillilerin politika değişikliğini ABD ve Orta Doğu Dörtlüsünün temsilcisi, eski Britanya Başbakanı Tony Blair ile istişare etmiş olduğu gerçeği, aslında ablukanın Batılı güçlerce paylaşılan Hamas karşıtı stratejinin bir bölümü olduğunu anımsatıyor. Obama yönetimi toplu cezalandırma stratejisi konusunda kaygılarını ifade etmiş olsa da İsrail'in yerleşim inşasını durdurmasını istediği şekilde Gazze ablukasının kaldırılmasını hiç talep etmedi.

Kamuoyu araştırmalarında Obama'nın Orta Doğu politikalarına Arap kamuoyunun verdiği destekte keskin bir düşüş gözlemlenmesi hiç de şaşırtıcı değil. Bu noktada, hükûmeti ABD'nin "ya bizimle ya bize karşı" yaklaşımını reddeden Türkiye devreye girdi ve Batı ile İsrail ve İran, Suriye ve Hamas benzerleri de dâhil müttefikleri arasında köprüler kurmaya çalıştı.

Türkiye ayrıca Müslüman dünyada öfkeye neden olan meselelerde İsrail ile yüzleşme ve Washington tarafından belirlenen koşullardan bağımsız diplomasi yürütme -hem Hamas ve Gazze hem de İran'ın nükleer programı konusunda- istekliliğini de gösteriyor. Bu bazılarının Türkiye'nin radikallerin safına kaydığını ileri sürmelerine yol açıyor ancak görünüşe göre Ankara'nın odak noktası şu ki bölgeyi bu şekilde bölerek ABD hiçbir yere varamadı ve ilerleme sağlanması için İran ve Hamas benzerlerini, bölgenin geleceğinde pay sahibi oldukları gerçeğini kabul eden güvenlik ve istikrar sistemlerine dâhil etmek gerekiyor. Obama yönetimi bu fikirden hoşlanmayabilir ama şimdiye kadar desteklediği alternatifler pek de işe yaramadı. Hatta her şeyden çok İsrail'in filo fiyaskosu sonrasında ablukayı kaldırması, ABD ve müttefiklerinin artık bölgenin stratejik gündemini belirlemediklerini gösteriyor.

Tımeturk

"İsrail'de Güç Takıntısı Var"

İsrail'in saldırgan politikalarını eleştiren Haaretz gazetesinde; "İsrail, güç kullanmayı takıntı haline getirdi." denildi.

27.06.2010

İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesi, İsrail’in saldırgan politikalarını eleştiren bir makaleye yer verdi.
Makalede, "Gazze filosu" saldırısı da örnek verilerek "İsrail, güç kullanmayı takıntı haline getirmekten vazgeçip başka yollara başvurmalı" denildi.

"Güç Takıntısı" başlıklı makalesinde Albay Shaul Arieli, İsrail’in son dönemdeki dış politikası üzerine ilginç tespitlerde bulundu.

Yazıda, İsrail’in sorunların çözümü için sürekli olarak güce başvurduğu ve bunu adeta bir "takıntı" haline getirdiği yorumu yapıldı.

Arieli, "Yardım filosundaki olayları soruşturan bir komisyonun, silahlı kuvvetlerin, Mavi Marmara’yı can kaybı olmadan kontrol altına alsa idi ne olacağını mutlaka düşünmesi lazım" tezini ileri sürdü.

Arieli, İsrail’in uyguladığı beş yıllık abluka, iki askeri operasyon,Refah geçidinin kapatılması, Fetih ve Hamas arasındaki uzlaşma görüşmelerinin hiçbirinin hedeflerine ulaşmadığını belirtti.

Hamas’ın aldığı destekle Gazze’de tek güç haline geldiğini savunan Arieli, İsrail’in dünyanın bağlı olduğu değerleri reddetmemesi gerektiğini vurguladı.

Arieli, Başbakan Benjamin Netenyahu’nun gelecek hafta Amerikan Başkanı Barack Obama ile gerçekleştireceği görüşmesini, bu takıntılardan kurtulmak için "İyi bir fırsat" olarak nitelendirdi. TRT

AP'den İsrail'e Kınama

Avrupa Parlamentosu, İsrail'in uluslararası hukuku ihlal ettiğini belirterek bu ülkeyi kınadı.

24.06.2010 18:04:54

Avrupa Konseyi Parlamenterler Meclisi Genel Kurulu, Gazze’ye insani yardım götüren gemilere saldırı düzenleyen İsrail’i kınadı.
Avrupa Konseyi Parlamenter Meclisi Genel Kurulu, ’’acil konular’’ oturumunda, ’’Ortadoğu’da Artan Gerilim’’ başlıklı raporu ve buna bağlı karar tasarısını kabul etti.

Önemli oy çoğunluğuyla kabul edilen kararda, İsrail’in saldırısıyla ’’uluslararası hukuku ihlal ettiği’’ belirtildi.

Kararda, İsrail’in uluslararası soruşturma açılması talebini reddetmesi de kınandı ve bu talebin yerine getirilmesi istendi.

Kararda, İsrail’in Gazze’ye uyguladığı ambargoyu kaldırması gereğine de işaret edildi.

İsrail’in Doğu Kudüs dahil işgal bölgelerinde yeni yerleşkeler inşa etmesine son vermesi istenen kararda, İsrail’e Gazze’deki kontrol noktalarının sayısını düşürmeye devam etmesi çağrısı yapıldı.

İsrail’in son saldırısıyla ’’Ortadoğu’da gerilimi artırmasından büyük endişe duyulduğu’’ ifade edilen kararda, kalıcı bir çözüm için İsrail ile Filistinliler arasında doğrudan görüşmelerin mutlaka başlatılması istendi.

İsrail’e, gemide el konulan insani yardım gönüllülerinin eşyalarını derhal geri göndermesi çağrısında da bulunuldu. TRT

Moratinos: İsrail'e karşı güçlü duruş sergiledik
30 Haziran 2010
BRÜKSEL- Moratinos: Gemi olayında Türkiye'nin arkasındaydık ve İsrail'e karşı güçlü bir duruş sergiledik.

Avrupa Birliği (AB) Dönem Başkanı İspanya'nın Dışişleri Bakanı Miguel Angel Moratinos, İsrail'in Gazze'ye giden yardım gemilerine orantısız güç kullanmasını kınadıklarını ve bu konuda Türkiye'nin arkasında durduklarını söyledi. Türkiye ile AB arasında yapılan hükümetlerarası konferansın ardından düzenlenen basın toplantısında bir soruyu cevaplandıran Moratinos, Gazze'ye uygulanan ambargonun kaldırılması için Türkiye ve üye ülkelerle birlikte çalışmaya hazır olduklarını vurguladı ve " Bu konuda Türk dostlarımızla çok yakın işbirliği içindeyiz." dedi. 9 vatandaşını kaybeden Türkiye'nin büyük acı yaşadığını ifade eden Moratinos, bu süreçte Türkiye'nin arkasında durarak İsrail'e karşı güçlü bir duruş sergilediklerine dikkat çekti.

Bir gazetecinin, 'Avrupa Parlamentosu'nda, Türkiye'nin reformların yavaşlattığı ve İsrail ile ilişkilerde sıkıntı yaşadığı bir dönemde bir faslın müzakerelere açılmasıyla yanlış mesaj verildiği yönünde ciddi eleştirilerin geldiğini' öne sürmesi üzerine Moratinos, "Ben Avrupa Parlamentosu'ndan (AP) böyle bir şey duymadım." cevabını verdi. habertaraf

Mavi Marmara'daki İspanyollar İsrail'i dava edecek
21:20 - Mavi Marmara gemisinde yer alan üç gönüllü İspanyol'dan biri olan, Kültür ve Barış adlı sivil toplum kuruluşu üyesi Manuel Tapial, kısa süre içinde İsrail hükümetine karşı dava açmak için önce İspanya'daki Ulusal Mahkemeye başvuracaklarını bildirdi. 08.07.2010 MADRİD netgazete

Libya gemisi, yardım malzemeleriyle Gazze yolunda
01:10 - Uluslararası Yardım ve Geliştirme Derneği tarafından organize edilen yardım gemisinde 2 bin ton ağırlığında yiyecek ve tıbbi malzeme bulunuyor. Malzemelerin çoğunu Yunan yardım kuruluşlarının bağışladığı şeker, pirinç, yağ ve zeytin gibi gıda maddeleri oluşturuyor. 10.07.2010 ATİNA

Gemi Gazze'ye Doğru İlerliyor
3 Temmuz 2010
İsrail basını, Gazze'ye yardım götüren Libya gemisinin Mısır'a doğru yön değiştirdiğini yazdı. Ardından Libya'dan açıklama geldi.
Uluslararası Kaddafi Yardım ve Kalkındırma Vakfı Başkanı Yusuf Savani, Filistinlilere yardım götüren Moldova bandıralı Libya gemisinin hala Gazze yolunda olduğunu söyledi.

Savani, Trablus'dan Reuters ajansına telefonla yaptığı açıklamada, ''Gemi hala Gazze yolunda ve rotasının değiştirilmesi konusunda herhangi bir karar mevcut değil. Gemi, İsraillilerden bu geceye kadar bölgeden ayrılması yönünde ültimatom aldı. Bunu yapmayacağız'' diye konuştu.

İsrail'deki haber sitelerinden Ynet, İsrail ordu kaynaklarına dayanarak Libya gemisinin kaptanının rota değiştirdiğini bildirmişti. Gemi kaptanının, telsizle bağlantı kuran İsrailli yetkililere gemiyi Mısır'a götüreceğini söylediği, gemiden kendisinin sorumlu olup, gemideki aktivistlerin de buna uyacağını belirttiği kaydedilmişti.

Libya lideri Muammer Kaddafi'nin oğullarından Seyfülislam'ın başkanlığını yürüttüğü Uluslararası Kaddafi Yardım ve Kalkındırma Vakfı tarafından kiralanan gemi, Gazze'ye 2 bin tonluk insani yardım ve ilaç götürüyor.

Amalthea adlı geminin kaptanının Küba vatandaşı olduğu belirtiliyor. Gemideki 12 kişilik mürettebatın çoğunun Kübalı ve Hintli olduğu, gemide çoğu Kaddafi Yardım Vakfı üyesi 15 aktivist olduğu da bildirilmişti. aktifhaber

Gemi şehidi Furkan'ın kabri başında Müslüman oldu

18:00 - Mavi Marmara gemisine İsrail askerlerinin silâhlı saldırısında Furkan Doğan'ın şehid olmasından etkilenen İrlandalı 31 yaşındaki Cueeva Butterly, Kayseri'de Müslüman oldu, "Furkan'ın bir amacı vardı ve onun uğruna şehit oldu. Filistin'de daha çok küçük olan çocuklar şehid ediliyor. Furkan'ın yerinde olmak isterdim" diye konuştu. 30.07.2010 KAYSERİ netgazete

Komisyonda Barak Oyunu
11 Ağustos 2010
"Baskında şiddet ihtimali yoktu" diyen Netanyahu'yu yalanlayan Barak, "Tüm sorumluluğu üstüme alıyorum" dedi.
İsrail'in 31 Mayıs'ta Mavi Marmara'ya düzenlediği kanlı baskını soruşturan komisyonu, Başbakan Benyamin Netanyahu'nun ardından dün Savunma Bakanı Ehud Barak'ı dinledi. Barak, emekli Yüksek Mahkeme Yargıcı Jacob Turkel'in başkanlık ettiği komisyona verdiği ifadede, Gazze'ye giden gemilerin engellenmesi için orduya verilen talimatların sorumluluğunu kabul ettiğini belirtti. Baskından önce diğer tüm yolları tükettiklerini öne süren Barak, "Benim komutam altında meydana gelen her şeyin sorumluluğunu üstleniyorum. Siyasi düzeyde verilen tüm emirlerin mesuliyetini taşıyorum" dedi.

NETANYAHU'YU YALANLADI

Barak, hükümetin, operasyon sırasında şiddet olabileceğini de öngördüğünü belirterek, "Yolcularla çatışma olasılığını düşünmedik" diyen Netanyahu'yu da yalanlamış oldu. Barak ayrıca asker gönderme kararının, 7 bakandan oluşan güvenlik kabinesi tarafından oy birliği ile alındığını dile getirdi. Dünkü oturuma damgasını vuran olay ise komisyon başkanı Turkel ile Barak arasında yaşanan gerginlik oldu. Turkel, İsrail Savunma Bakanlığından istedikleri belge ve kanıtların duruşmaya saatler kala gece yarısı kendilerine ulaştığını belirterek şikayette bulundu. Barak ise, ardı ardına sıraladığı isimler ve tarihlerle komisyonu bilgi bombardımanına tuttu.

KÖPEKSİZ KÖYDE
11 Ağustos 2010 Çarşamba 11:19

İSRAİL TERÖRÜ
Bakmayın BM nin soruşturma yaptığına, Birinci ve özellikle ikinci dünya savaşlarından sonra İNGİLTERE VE ABD yeryüzünü siyonizmin köpeksiz köyüne çevirdi, BM iSRAİL ALEYHİNE BU GÜNE KADAR TEK KARAR ALAMADI, bu soruşturma göreceksiniz BM nin yardımıyla en hafif şekilde atlatılacak, DÜŞMANINDAN YARDIM VE MERHAMET BEKLEYEN akıl yoksunları, önce öğrenin düşmanın ülkemizdeki gücü ne, Ergenekonun Balyozon asıl patronu, ifade vermeye bile gelmekten korkan paşalarmı sadece, oyun büyük ama....aktifhaber

Hahamlar, eşlerini gemi komisyonuna aday gösterdi

15 Ağustos 2010 - İsrail'de yüksek mahkemenin, dokuz Türk'ün yaşamını yitirdiği “Mavi Marmara” baskını soruşturan Turkel Komisyonu'na bir kadın üyenin atanması kararının ardından aralarında dini siyonist harekatı'nın önde gelenlerinin de bulunduğu sağcı hahamların, komisyonda “İsrail'e bağlı” kadın üyesinin görevlendirilmesi için Netanyahu hükümetine baskı yapıyor.
Sağcı din adamları, yüksek mahkemenin ayrımcılık olmaması için Turkel Komisyonuna kadın üyesinin atanması kararından sonra, “Adalet değerlerinin yanı sıra İsrail'e bağlılığını gösterecek kadın adayları listeleri hazırladı. Listelerdeki kadın adayların arasında tanınmış hahamların eşlerinin bulunduğuna dikkat çekiliyor.
Yenidoth Ahronoth gazetesinin internet sitesine göre, yüksek mahkemenin komisyonda “aşırı sol”un temsil edilmesi için bir “bahane” bulduğunu savunan sağcı hahamlar, bu “girişimi” boşa çıkartmak amacıyla “milliyetçi” bir kadın üyenin atanmasını sağlamak istiyorlar.
Bu arada, sağcı hahamların talebi üzerine, milliyetçi Ulusal Birlik ittifakı üyesi bazı milletvekillerinin Başbakan Binyamın Netanyahu, Adalet Bakanı Yaakov Neman ve soruşturma komisyonun Başkanı emekli yargıç Jacob Turkel ile temasa geçtikleri de bildiriliyor. netgazete

Mavi Marmara'daki Amerikalı'dan Senato'ya tepki
21:25 - 89 Türk'ün şehid edildiği Gazz
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cum Tem 08, 2011 10:54 pm tarihinde değiştirildi, toplam 16 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Hzr 18, 2010 11:30 pm    Mesaj konusu: Mavi Marmara'nın kaptanı konuştu Alıntıyla Cevap Gönder

Mavi Marmara'nın kaptanı konuştu

İsrail’in kanlı saldırılarına maruz kalan Mavi Marmara gemisinin genç kaptanı Mahmut Tural konuştu. Tural, İsrail’in saldırmadan önce kendilerini uyarmadığını söyledi. Yol boyunca İsrail’in belirlediği kara sularına girmediklerini ifade eden Tural, “Ancak İsrail bizi suçlu göstermek için kendi sularına girmeye zorladı. Ancak ben rotayı değiştirerek buna izin vermedim” dedi.

Kimsenin burnu kanamadan geminin Aştod limanına çekilebileceğini ifade eden Mahmut Tural, “Bunun çeşitli yöntemleri var, fakat İsrail en son kullanılacak yöntemi seçti ve 9 insan bu yüzden öldü” diye konuştu. Tural, saldırı öncesi ve sonrasında yaşananları bütün ayrıntılarıyla anlattı.

Tural’ın sorularımıza verdiği cevaplar şu şekilde:

Olayın başlangıcı nasıl oldu? Bize biraz o süreci anlatır mısınız?

Konvoydaki gemiler Kıbrıs güneyinde toplandıktan sonra 30 Mayıs günü saat 16.00’da yola çıkıldı. Gemiler konvoy halinde ilerliyordu. İsrail donanması ile ilk temas saat 22.30 civarında oldu. Gemi bilgileri ve detayları soruldu, daha sonrada Gazze bölgesinde blokaj uygulandığı ve rotamızı değiştirmemiz istendi. Bu çağrılar yapıldığında İsrail sahillerinden 75 mil kadar açıkta uluslararası sularda 222 rotasında ilerliyorduk. Yani tamamen İsrail’in kara sularından uzak bir noktada ve güneybatı yönüne ilerliyorduk. Uluslararası sularda olduğumuzu, İsrail’in uluslararası sularda olan bir gemiden rotasını değiştirmesini isteyemeyeceğini belirttik.

SALDIRI ÖNCESİ UYARI YAPMADILAR

İsrail gemileri görülüyor muydu?

Hayır. İsrail gemileri henüz gözle görülemiyordu fakat radarda bizden 3-4 mil mesafede ilerleyen ekoların askeri gemiler olduğunu tahmin ediyordum. Gece saat 23.30’da rotamızı 185’e aldık. Bizim amacımız İsrail sahillerinden 70 mil açıkta seyir yapmaktı. Hiçbir şekilde bu sınıra girmedik. Çağrılar 22.30’dan saat 02.00’e kadar aralıklarla devam etti. Bu saatten sonra saldırı anı da dâhil olmak üzere hiçbir çağrı veya uyarı almadık. İsrail medyaya “Durun dedik durmadılar.” telkininde bulunuyor. Saat 02.00-04.30 arasında başka hiçbir çağrı veya uyarı almadık. Hiçbir uyarı veya çağrı yapmadan helikopterlerden ateş açarak geldiler.

ULUSLAR ARASI SULARDA SALDIRDILAR

İsrail’den böyle bir saldırı bekliyor muydunuz?

Bu sefere çıkarken her türlü ihtimali değerlendirmiştik ama İsrail’in uluslar arası sularda böyle bir saldırı yapabileceğini beklemiyordum. Müdahale saat 04.30’da başladı, etrafımızı silahlı askerlerle dolu avcı botlar (zodyaklar) sardı, en üst güverteye helikopterden İsrail askerleri indirilmeye başlandı. Askerler inmeye başlamadan önce gaz bombaları attılar ve ateş etmeye başladılar. Güvertelerde tamamen silahsız sivillerin bulunduğu bir yolcu gemisine helikopterden ateş açılması ve gemiye çıkan askerlerin sergilediği vahşet nedeniyle kayıplar yaşadık. Üzerine ateş açılan her insanın yapacağı gibi gemideki yolcularda sadece kendini korumaya çalıştı.

Gemide direniş oldu mu?

“Biz direniş nedeniyle ateş açtık.” açıklamaları tamamen yanlıştır. Daha ilk indirme yapılırken üst güverteden yaralılar olduğuna dair köprü üstüne rapor veriliyordu. İlk inen 3 İsrailli askerin yukarıda yaşanan arbedede silahları yolcular tarafından ellerinden alınarak etkisiz hale getirilmiş olmasına rağmen bu silahlar kesinlikle kullanılmamış denize atılmıştır. Zaten İsrailli yetkililer de silahla yaralanmış hiçbir askerlerinin olduğunu iddia edememiştir.

ASKERLER SÜREKLİ ATEŞ EDİYORLARDI

Askerlerde ne tür silahlar vardı?

Askerlerin üzerinde plastik mermi atan silahlar, cam misketler atacak şekilde modifiye edilmiş paintball silahları, uzun ve kısa namlulu gerçek mermi atan silahlar vardı. Can kaybı ve yaralanmaların çoğu askerlerin ilk girişi ve üst güverteden aşağı açtıkları ateş esnasında gerçek mermiler kullanılması nedeniyle oldu. Üst güverteden alt güverteye inmeleri yaklaşık 30 dakika sürdü, bu süre zarfında yukardan aşağı alt güvertelere sürekli ateş açılıyordu. Daha sonra köprü üstü ve alt güvertelere indiler, Köprü üstü kontrolü sağlandıktan sonra zodyaklardan gemiye askerler çıktı.

İsrail başka yöntemler kullanarak, kimsenin burnu kanamadan Mavi Marmara gemisini Aştod limanına çekemez miydi?

Eğer sivil bir gemiyi durdurmak istiyorsanız bunun birçok yöntemi vardır. Ama yukarıdan direk ateş açarak gemiye indirme yapmak sadece gemileri durdurma maksadıyla açıklanamaz. Burada bir kasıt var. Müdahale başladıktan sonra 185 olan rotamızı 270 rotasına (batı yönüne) alarak İsrail sularından uzaklaşmak için sürat arttırdık. Çünkü etrafımızdaki fırkateynler bizi özellikle İsrail karasularına doğru dönüş yapmamız için sancak tarafımızdan yaklaşıyordu. Biz de tamamen uzaklaşmaya çalıştık.
Köprü üstünün iskele arka taraf camlarından ateş açarak iskele kaportadan içeri girdiler. İçeriye elinde silahla dalan 10 tane komando karşısında bir direniş imkânsızdı. Köprü üstüne girildiğinde; o zaman için 4 şehit ve çok sayıda yaralı olduğu biliniyordu. Daha fazla can kaybının yaşanmaması için gemi teslim edildi. Köprü üstün içerisinde direniş olmadı olması da mümkün değildi.

Askerler sizi teslim aldıklarında nasıl davrandılar?

Askerler köprü üstüne geldiklerinde bütün personeli yere yatırıp kelepçelediler. Gemi kaptanı olarak yatmayı reddettiğimde yaşanan kısa süreli bir tartışmadan sonra yerimden kıpırdamamı söyleyerek bir koltuğa oturttular. Kelepçe vurmadılar. İlk etapta makineleri stop etmemiz istendi. Tüm dış güverteleri kontrol altına almadan askerler geminin içine girmedi. Aşağıyla telsizle irtibat kuruyorduk. Aşağıdan gelen talep bir an önce tıbbi yardım yapılması konusundaydı. Komutanlarına defalarca ilettim. Tekrar makinaları çalıştırarak 130 yani Ashdot limanı rotasına girmediğimiz müddetçe herhangi bir tıbbi yardım olmayacağını tekrarladılar. Gemimizin içinde her türlü tıbbi imkân mevcuttu, fakat bunların kullanılmasına, doktorlarımızın yaralılara müdahale etmesine engel oldular.

HELİKOPTERLE PSİKOLOJİK BASKI YAPTILAR

Bu süreçten sonra kaptan olarak neler yaptınız?

Gemiye girişleri ve aramalar esnasında makine kontrol sistemleri zarar görmüştü. Uluslar arası sularda olmamız ve gelebilecek yardımın bize ulaşabilmesi düşüncesiyle makinaların tamiratı yavaştan alınıyordu. Makine tamiratları devam ederken, yaralıları görmek istediğimde komutanları aşağı inerek yaralıların olduğu bölüme geçmemi kabul etti fakat alt güverteye indiğimde askerler arama bahanesiyle üniformanın üst kısmını çıkarmamı istediler. Silahlarla üzerime saldırarak kelepçeleyip yolcuların arasına indirdiler. Bu esnada yolcular kelepçelenerek açık güvertede diz üstü bekletiliyordu. Güverte üzerinde helikopterleri özellikle çalıştırıp soğuk deniz suyunu üzerlerine savuruyorlardı. Psikolojik baskı oluşturmak için saatler boyunca buna devam ettiler. Marinaların biri çalıştırıldıktan sonra beni tekrar köprü üstüne aldılar.

ASHDOT LİMANINDA VE SORGULARDA YAŞANANLAR

İsrail’e geldiğinizde nasıl bir manzara ile karşılaştınız?

Akşam 20.30 sularında Ashdot limanına girildi. Limana geldiğimizde ellerimi kelepçeleyip gemiden çıkardılar, genel bir sağlık kontrolü yapılarak, bazı kayıtlar yapıldıktan sonra sorgu için ayrı bir bölüme alındım. Gemiden ilk alınanlardan biri olduğumdan diğer yolcuların orada yaşadıkları hakkında detaylı bilgim yok. Nezarete götürülmeden önce 4-5 saat nakil aracında bekletildim daha sonra tek kişilik bir hücreye sevk edildim. Dönüş için havaalanına gelinceye kadar sorguyu yapan İsrailliler dışında kimseyle görüştürülmedim. Nerede sorgulandığımı bile bilmiyorum net olarak.

SORGUDA GİZLİ KAMERA KULLANDILAR

Sorgulamalarda İsrail in dünyanın gözü önünde sergilediği bu vahşeti maruz gösterebilecek bahaneler arıyorlardı. Suçlu arıyorlar, özellikle isim istiyorlardı. Sorgu odasında hiç kamera görmedim, gizli kamera kullanmışlar. İlk sorgum limanda yapıldı, nezarette değişik aralıklarla defalarca tekrar tekrar genelde aynı sorular sorularak sorgulandım. Son sorgu dışında sorgulamalar hep Türkçe yapıldı, sadece son sorgulamada İngilizce konuştular.

BENDEN SUÇLAYACAK İSİM İSTİYORLARDI

Sizden isim mi istiyorlardı?

Tavırları beni suçlamaktan ziyade İHH’dan suçlular aramak yönündeydi. Gemi hareketini kimin organize ettiğini sordular sürekli, özellikle benden isimler istediler. İHH’nın gizli bir örgüt olmadığı, bir yardım kuruluşu olduğunu internet sitesinden benim bildiğimden çok daha fazla bilgi edinebileceklerini söylediğimde; sorular gemide askerlere saldırı amaçlı bir hazırlık olduğu, kimin organize ettiği şeklinde değişiyordu. Son sorguda, askerler gemiye inmeden kimlerin direnişi hazırladığı, yapılan hazırlıkların neler olduğu defalarca soruldu. Bazı yolcuların sorgularında demir sopalar kesilerek hazırlık yapıldığını gördüklerini söyledikleri, kimlerin kestiğini, bu olayların kim tarafından organize edildiğini sordular.

Siz ne yaptınız bu sorular karşısında?

Ben de saldırı öncesi bireysel bazı olaylar dışında başka organize bir hazırlık yapılmadığı, bireysel olarak bazı kişilerin gelen saldırı karşısında yapmaya çalıştığı bazı hazırlıkların bile önlendiğini anlattım. Bu konuda 2. Kaptanı göndererek kontrol ettirdiğimi anlattım. Yapılan uyarıdan sonra yolcularla ilgilenen İHH’daki yetkililerinin kesilen demir çubukları toplatıp, denize attıklarını, kesme taşlarını köprü üstüne getirdiklerini, yaşanabilecek provokasyonlara karşı azami dikkati gösterdiklerini ifade ettim. Hatta İsrail askerleri köprü üstüne girdiklerinde bu kesme taşları telsiz kamarasındaydı.

İsrail, sizin sorgunuzla ilgili bir görüntüyü dağıttı. Bu görüntüleri vermenin amacı ne olabilir?

İsrail’in televizyonlara dağıttığı sorgu görüntüleri en son sorguya ait görüntüler olup defalarca aynı sorulara cevap verdikten sonra bu cevaplar içinden cımbızla seçilmiş, konuşmanın sonu verilmediği için özellikle yanlış anlaşılmalara yol açacak görüntülerdir.. Sorgunun tamamını yayınladıklarında gerçekler ortaya çıkacağından birkaç dakikalık görüntü vermeyi tercih ettiler. Bu şekilde insanları yanıltmaya çalıştılar.

Siz, gemi kaptanısınız, yolculuk boyunca İHH yetkilileri ile anlaşamadığınız bir husus oldu mu?

İsrail ve Türkiye deki bazı medya kuruluşları tarafından; Kaptan ve İHH personelinin anlaşamadığı şeklinde bir algı oluşturulmaya çalışılmaktadır, oysaki İstanbul’dan yola çıktığımız günden başlamak üzere yol boyunca hiçbir sorun yaşamadığımız gibi yolcularla ilgili her konuda karşılıklı fikir teatisinde bulunarak gemideki düzen ve alınacak tedbirler buna göre ayarlanmıştır. Herhangi bir provokasyona karşı tüm IHH personeli en az gemi personeli kadar hassasiyet göstermiştir.

HİÇ BİR ŞEY BU VAHŞETİ HAKLI GÖSTERMEZ

Bu gün İsrail medyası ve Türkiye’de onlarla paralel yayın yapmakta olan bazı medya kuruluşları İsrail ordusunun uluslar arası sularda insani yardım taşıyan sivil gemilere karşı sergilemiş olduğu vahşete bahaneler bulma ve yaşanan olayları basite indirgeme çabasında olsalar da; bu vahşeti haklı gösterebilecek hiçbir sebep yoktur.
16 Haziran 2010
ihh.org.tr

İsrail’in inisiyatifine bırakılmış…
Cevher İLHAN
cevher@yeniasya.com.tr

Dışişleri Bakanı Davutoğlu’nun, Brüksel’de İsrail Ticaret, Endüstri ve Çalışma Bakanı Ben-Eliezer ile kapalı kapılar ardında yaptığı “gizli görüşme”nin “taktik amaçlı, iç siyasete yönelik olduğu” eleştirilerine doğru dürüst bir cevap verilmezken, Ankara hâlâ Telaviv’in tavrını bekliyor.

Başbakan Erdoğan’ın son başbaşa görüşmesinden sonra İsrail Başbakanı Nenenyahu ile Obama görüşmesinin sonucu bekleniyor. Erdoğan’a İsrail’le ilişkilerde rahatsızlığını ileten ve İsrail’i ikaz konusunda hiçbir teminat vermeyen Obama’nın İsrail hükûmetine “telkini”nin neticesi gözleniyor…

Gerçi, aralarında tek Müslüman Başbakan olarak Erdoğan’a “Yahudi cesâret ödülü” veren ADL’nin yanısıra AIPAC ve B’nai B’rith gibi bazı Yahudi kuruluşları, Başbakan’ın ABD’ye gönderdiği heyetin görüşme talebini reddettiler. Ancak Amerikan Yahudi Komitesi ile görüşen heyette bulunan Meclis Dışilişkiler Komisyonu Başkanı Murat Mercan’ın, “İsrail, Türkiye ile ilişkilerde kendi tercihini yapacaktır” sözü, Ankara’nın Telaviv’in kararını beklediğinin ikrarı.

İstanbul Aşkenaz Cemaati Hahamı Rav Mendy Chitrik, Nobel Ödüllü yazar Elie Wiesel, Habad Uluslararası Başkanı Rav Avraham Shemtov’la, Haham Menahem M. Schneerson için Washington DC’de düzenlenen anma töreni sonrasında bir araya gelen AKP’li Mercan, Obama-Netenyahu görüşmesine dikkat çekip, hükûmetin meseleyi tâkip ettiğini söylüyor.

Gelinen noktada, İsrail’in tutumuna göre, Mavi Marmara baskını sonrası kamuouyunun TBMM’de bütün partilerin imzasıyla yayınladığı ve milletin ortak irâdesinin ifâdesi olan “bildiri”deki tedbirlerin “peyderpey uygulanacağını” belirtiyor…

OBAMA-NETENYAHU GÖRÜŞMESİ…

Lâkin, Ankara’nın lâfta kalan ve hiçbir yaptırımı olmayan “kuru kınamaları”na karşı tıpkı Yahudi lobisi gibi “kaygıları”nı ileten Obama’nın, Netenyahu’yu, Türkiye’nin taleplerine “ikna” edeceği şüpheli…

Zira İsrail yönetimi, “özür dilemek, tazminat ödemek, BM’nin uluslarararası komisyonunun kabul edip saldırının sorumlularını yargılamak ve cezâlandırmak” bir yana, baştan beri Türkiye’yi suçluyor. “Özür dilemek” bir tarafa, saldırıya sahip çıkıyor; saldırganları “kahraman” ilân edip ödüllendiriyor.

Netenyahu’nun Obama ile görüşmesi öncesi, İsril Dışişleri Bakanı Lieberman’ın, “Özür dileme’ talebini yerine getiremeyiz; gerçeklere aykırı olur” cümlesi, bu bakımdan ilginç.

Dahası, İsrail, traş köpüğü gibi göstermelik bir-iki kalemde “ambargoyu hafiflettiği” propagandası perdesinde Gazze’ye ablukayı bütün amansızlığıyla devam ettiririyor. Başta Mavi Marmara olmak üzere el koyduğu gemilerden hiçbirini iâde etmiş değil…

Bu sebeple Obama-Netenyahu buluşmasından birşey çıkmayacağı peşinen biliniyor. Her ne kadar Mercan ve iktidar partisi sözcüleri, “Türkiye-Amerikan ilişkilerini sâdece bir olaya bağlamak ve İsrail’le ilişkilere indirgemek mümkün değil” deseler de, Amerikan yönetiminin İsrail’den dolayı “tavırlı” olduğu açıkça belirtiliyor. 1 Mart tezkeresinin Meclis’te reddedilmesi sonrası AKP iktidarında ABD ile işbirliğinin tamgaz sürdüğü misâlini verseler de, bu defa durumun farklı olduğu, Mercan’ın “Görüştüğümüz Amerikan Kongresi üyeleri ve lobiler Türkiye ile ilgili belli bazı endişeler taşıyorlar” tesbiti, bunun itirafı…

Aslında ABD ile ilişkilerin akıbeti mâlum. Bush’tan bu yana Beyaz Saray’ın PKK terör örgütünü “düşman!” olarak duyurup “ortak mücadele” tahhüdüne rağmen, şimdiye kadar terörün tasfiyesi için tek bir terörist elebaşının teslim edilmemesi ve en iddialı olan başlık olan “anlık istihbarat paylaşımı”na rağmen toplu terörist sızmalarla yaşanan karakol ve askerî birliklere yapılan baskınlarla, vaziyet ortada. Ve hâlâ AKP hükûmeti gönderdiği heyetle “ABD’nin kaygılarını giderme”ye çalışıyor.

HÂLÂ “TELAVİV’İN TAVRI” BEKLENİYOR…

Son görüşmede Erdoğan’ın Obama’dan “PKK’yla mücadelede katkıyı arttıracağı” ve “İsrail’le gemi krizinin mutlaka açılacağı” destek sözüne mukabil bir mesâfe alınmış değil. PKK’ya karşı mücadelede—bir sonuç alınmayan İsrail Heronları yerine—Erdoğan’ın Obama’dan casus uçak predator uçaklarını talep ettiği, Obama’nın yine bildik Amerikan yönetimi numarasıyla “Şu anda Kongre’den bunu çıkaramam” diye reddettiği kaydediliyor.

Bu açıdan, Türkiye’nin bayrağını taşıyan sivil yardım gemisine uluslararası sularda saldırılıp dokuz vatandaşının katledildiği, yirmiye yakınını yaralanıp, yüzlercesinin tutuklanarak psikolojik ve maddî işkenceyle sorguya çekilmesinin hesâbını sormayı, İsrail’in tavrına bağlıyor. Askerî, siyasî, ekonomik ilişkileri sürdürmeyi, İsrail’in inisiyatifine bırakıyor.

Ankara, inisiyatifi elealan ve öncelikle saldırınının hesâbını sormak, bedelini ödetmek yerine, hâlâ en ufak bir özür dahi dilemeyen İsrail’in bundan sonraki tavrına havale ediyor. Telaviv ve Washington’la ilişkileri, saldıgan timi tek tek tebrik edip, Cumhurbaşkanı Peres’ten ’ndan en ılımlı bilinen Savunma Bakanı Barak’a kadar bir blok halinde saldırının arkasında duran Telvaviv yönetiminin insafına bırakıyor…

Tıpkı “one minute” çıkışının akabinde olduğu gibi, AKP iktidarının tutuk tutumunu deşifre ediyor. Hükûmetin, ABD ve İsrail karşısında öteden beri hep alttan alan, kırılgan, tâvizkâr ve teslimiyetçi “politik duruşu”na, çarpıcı bir “dış politika” örneği oluyor.

6 Temmuz 2010 Yeni Asya

Libya gemisi, yardım malzemeleriyle Gazze yolunda
01:10 - Uluslararası Yardım ve Geliştirme Derneği tarafından organize edilen yardım gemisinde 2 bin ton ağırlığında yiyecek ve tıbbi malzeme bulunuyor. Malzemelerin çoğunu Yunan yardım kuruluşlarının bağışladığı şeker, pirinç, yağ ve zeytin gibi gıda maddeleri oluşturuyor. 10.07.2010 ATİNA netgazete

10 TEMMUZ 2010
AB'nin yeni korkusu
AB, yeni yardım gemilerinden endişelendiğini açıkladı.

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, "Gazze'ye insani yardım taşıyan yeni gemilerin yola çıkacağı haberlerinden endişe duyduğunu" belirtti.

AB Dışişleri Yüksek Temsilcisi Catherine Ashton, yazılı açıklamasında, "İlgili tüm taraflara özellikle bu dönemde sakin olmaları ve teenniyle hareket etmeleri çağrısı yapmak isterim. AB, Gazze'deki abluka politikasının sona erdirilmesi ve halkın sıradan yaşantısını sürdürmesine müsaade edilmesi için uluslararası ortaklarıyla birlikte çalışmaktadır. Tansiyonun yükselmesinden ve gereksiz çatışmalardan kaçınılmalıdır" dedi.

Libya'daki "Kaddafi Uluslararası Yardım ve Kalkınma Derneği", Gazze'ye 2 bin ton ilaç ve gıda maddesi taşıyan Moldova bayraklı Amalthea gemisinin kısa süre içinde Yunanistan'dan hareket edeceğini açıklamıştı.

Bu arada İsrail'in Haaretz gazetesi, BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'a mektup gönderen İsrail'in, uluslararası toplumun Libya'ya baskı yaparak yardım gemisinin Gazze'ye hareket etmesini engellemesini talep ettiğini duyurdu.

Merkezi Brüksel'de bulunan "Gazze Kuşatmasını Sonlandırmak İçin Avrupa Kampanyası" adlı sivil toplum insiyatifi, hafta başında yaptığı açıklamada, Gazze'ye insani yardım götüren gemilere 31 Mayısta uluslararası sulardaki kanlı İsrail saldırısına rağmen, hazırlıkları süren ikinci filoya katılmak için 9 binden fazla gönüllünün başvurduğunu bildirmişti.

Avrupa ülkelerinden 7 geminin katılacağı Gazze'ye Özgürlük Filosu 2'nin "gönüllü ve gemi sayısıyla İsrail'i şaşırtacağı" savunan kuruluş, daha önce ağustos başında yola çıkması planlanan gemilerin hareketinin, yoğun başvuru nedeniyle birkaç gün ertelendiğini belirtmişti
akşam

Taraf yazarı Önder Aytaç'ın hayatı karardı

11 Temmuz 2010
Doç. Önder Aytaç, Taraf gazetesi yazarı. Bilgi Üniversitesi, Gazi Üniversitesi, Polis Akademisi ve Güvenlik Bilimleri Enstitüsü'nde öğretim üyesi. Taraf'taki köşesinde Kürt sorunu, Emniyet, MİT, Ergenekon ve TSK'ya ilişkin yazdıklarıyla dikkat çekti. Ama geçtiğimiz günlerde bir TV kanalında söyledikleriyle BDP ve PKK'nın hedefi oldu. Öcalan için, "Bu terörü bitirmezsen, seni asarım. Bakın bakalım o zaman bu olayların hepsi bitmiyor mu?" sözleri, açılım yanlısı yazarlar tarafından şiddetle eleştirildi. Taraf'taki yazılarına 28 Haziran itibariyle ara verildi. Bugün etrafında koruma polisleri olmadan dışarı adım atmıyor. Hürriyet gazetesine konuşan Aytaç, yaşadıklarını anlattı.

EŞİMDEN, ÇOCUKLARIMDAN AYRIYIM

Onlarca tehdit mail'i geldi. Sokağımda bekleyen insanlar görüyorum. Eşimden ayrıyım. Çocuklarımı yurtdışına gönderdim. Polisevinde kalmaya başladım. Üç-dört polis sürekli yanımda. Aracımı kullanan arkadaşımın beline tabanca verildi. Bana, "Tabancanı boş gezdirme, karşına çıkan olursa gözünü kırpmadan vur" dediler. Kapımın önünde metalik gri bir otomobil gördüm. Bana olacak muhtemel bir şey, Emniyet, MİT ve askeriyenin ayıbıdır. Bu ayıbı Türkiye kaldıramaz. İngiltere'ye gidip bir yıl öğretim üyeliği yapabilirim. Ama "Türkiye'de can güvenliğim yok" demem.

GÜLEN'İN AÇIKLAMASI ABD VE İSRAİL'İ ÇOK RAHATLATTI

Babam, Yurtdışı Eğitim Öğretim Genel Müdürlüğü yaptı. Fethullah Gülen, İzmir'de vaizdi. Babamın, "Bu iş bitti, ayrılacağım" dediği günlerde Gülen'in babama, "Vatan için çalışıyorsunuz. durmayın, yola devam edin. Ölürseniz şehitsiniz" dediğini babam evde ağlayarak anlatırdı. Ben Gülenci miyim? Eğer olsaydım, gönül rahatlığıyla "Evet" derdim. Fethullah Gülen, İsrail'in izni olmadan Gazze'ye yardım götürülmesini eleştirdi. Türkiye için Kıbrıs neyse, ABD için İsrail odur. ABD, Mavi Marmara açıklamalarıyla Fethullah Gülen'in sigortasını sağladı. Çünkü Gülen'in İslami söyleminden bir tehlike gelmeyeceği anlaşıldı. Artık İsrail ya da ABD'deki Yahudi lobisi İslam âleminden birileriyle görüştüğünde, bu masada kesinlikle Gülen de olacak.
netgazete

'Baskın sırasında en üst düzeyde hatalar yapıldı'
İsrail'de, Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskınla ilgili hazırlanan askeri raporda, operasyon sırasında 'üst düzeyde hatalar yapıldığı' belirtildi. Rapora göre hatalı istihbarat ve yetersiz planlama, dokuz Türk vatandaşının ölümüne yol açtı.
07.12.2010

İsrail'de, 31 Mayıs sabahı Mavi Marmara gemisine düzenlenen baskınla ilgili hazırlanan askeri raporda, operasyon sırasında "en üst düzeyde hatalar yapıldığı" belirtildi.

Raporda gemiyi durdurmanın tek yolunun güç kullanımı olduğu ancak hatalı istihbaratın ve yetersiz planlamanın, dokuz Türk vatandaşının ölümüne yol açtığı bildirildi.

Ayrıca İsrail ordusu ile istihbarat birimleri arasındaki eşgüdüm eksikliği eleştirildi.

Söz konusu rapor, emekli İsrailli General Giora Eiland'ın başkanlığındaki heyet tarafından yürütülen soruşturmanın ürünü.

Giora Eiland bugün Tel Aviv'de soruşturma sonuçlarını duyururken gazetecilere yaptığı açıklamada, "Çeşitli kararlar alınırken yaplan hatalar-ki bunlar üst düzeyde yapılan hataları da içermektedir- arzu etmediğimiz sonuca katkıda bulunmuştur" dedi.

Eiland Komisyonu çalışmalarına baskından bir hafta sonra (7 Haziran'da) başlamıştı.

Komisyonun görevi, Mavi Marmara gemisine düzenlenen operasyonun nasıl yürütüldüğünü araştırmak ve operasyondan gereken dersleri çıkarmaktı.

Eiland Komisyonu, hazırladığı raporu dün önce İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi'ye sunulmuştu.

İsrail Ordusu'ndan yapılan açıklamada, komisyonun bulgularını Savunma Bakanı Ehud Barak'a da sunduğu belirtildi.

Rapor önce İsrail medyasında sızmış; raporun baskına "yeterli biçimde hazırlanılmadığını" ve ordunun komuta zincirinin tüm kademelerinde sorunlar olduğunu belirttiği duyurulmuştu.

Yediot Ahronot ve kimi diğer İsrail gazetelerinde çıkan haberlere göre General Eliand başkanlığındaki komisyon askeri personelden hiçkimseye istifa çağrısında bulunmuyor.

Fakat bazı üst düzey subayların bu raporun ışığında kariyerlerinin etkilenebileceği düşünülüyor.

Sivil komisyon çalışmalarını sürdürüyor
Dokuz Türk eylemcinin ölümüyle sonuçlanan Mavi Marmara baskınına ilişkin olarak, İsrail'de, askeri soruşturmanın yanısıra, sivil bir kurulun üstlendiği ayrı bir soruşturma daha var.

Bu komisyon çalışmalarını halen sürdürüyor.

Eski İsrail Anayasa Mahkemesi Başyargıcı Yaakov Tirkel'in başkanlığındaki komisyonun Başbakan Binyamin Netanyahu'nun da ifadesini alması bekleniyor.

Sivil komisyon, filoya müdahalenin uluslararası hukuka uygunluğunu araştırıyor, fakat baskın kararı ardındaki siyasi karar mekanizması soruşturma kapsamı dışında bırakıldı.

İsrail, 31 Mayıs'taki Mavi Marmara baskınında meydana gelen ölümleri, komandolarının "bıçaklı ve metal sopalı saldırılara uğraması karşısında, kendilerini korumak zorunda kaldığı" şeklinde açıklamıştı.

Türkiye Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu ise İsrail'in Gazze'ye yardım gemilerine saldırısı nedeniyle özür dilememesi ya da uluslararası bir komisyonun raporunu kabul etmemesi durumunda bu ülkeyle ilişkilerin kesileceğini söylemişti.
BBC

MAVİ MARMARA KURBANLARINA SÜRPRİZ

14 Temmuz 2010

İSRAİL'in, Gazze'ye insani yardım malzemesi taşıyan ‘Mavi Marmara’ gemisine yönelik düzenlediği saldırıda yaşamını yitirenlerin yakınlarına Malezya Başbakanı Abdullah Ahmet Badawi’nin eşi tarafından mektup ve 5'er bin dolar yardım çeki gönderildi.
Saldırıda yaşamını yitiren ve Adıyaman’da toprağa verilen Fahri Yaldız’a gönderilen mektup ve yardım çeki de Şanlıurfa’da yaşayan kardeşi Habip Yaldız'a, Vali Nuri Okutan tarafından verildi.

‘Mavi Marmara’ gemisine yönelik İsrail askerleri tarafından 31 Mayıs’ta düzenlenen saldırıda yaşamını yitiren 9 Türk’ün yakınlarına Malezya Başbakanı Abdullah Ahmet Badawi ve eşi Datin Seri Rosmah Mansor, tarafından taziye mesajı içeren bir mektup ile 5'er bin dolar yardım çeki gönderildi. Malezya’nın başkenti Kuala Lumpur’da bulunan Türk Büyükelçiliği aracılığı ile gönderilen mektup ve yardım çekleri, saldırıda ölenlerin yakınlarına teslim edilmeye başlandı. İsrail'in saldırısında yaşamını yitiren ve Adıyaman’da toprağa verilen Fahri Yaldız için gönderilen çek, Şanlıurfa’da yaşayan kardeşi Habip Yaldız’a teslim edildi.

Vali Nuri Okutan, makamında ağırladığı Habip Yaldız’a mektup ve çekini teslim ederek, “Bu yardım çekini şehit Fahri Yıldız adına takdim ediyorum. Bu yardımından dolayı ayrıca Malezya Başbakanı ve eşine sizlerin ve Şanlıurfalıların adına teşekkürlerimizi iletiyoruz” dedi.

Çeki teslim alan Fahri Yaldız’ın kardeşi Habip Yaldız ise “Sayın Valimiz, Malezya Başbakanı ve eşi tarafından gönderilen çeki bize teslim etti. Büyük incelik yapmışlar. Biz bu yardımı ağabeyimin ailesinin isteği üzerine hayır kurumlarında değerlendirip, ağabeyimizin yaptırdığı camiye hibe edeceğiz” diye konuştu.

Hürriyet

FURKAN'IN BABASINDAN OBAMA'YA SİTEM

14 Temmuz 2010
Gazze'ye yardım götüren 'Mavi Marmara' gemisine İsrail askerlerinin yaptığı operasyonda hayatını kaybeden lise öğrencisi Furkan Doğan'ın babası Yrd. Doç. Dr. Ahmet Doğan, ABD Başkanı Barack Obama'nın Uganda'da maç izlerken çıkan olaylarda ölen ABD vatandaşı için kınama mesajı yayınladığını ancak Furkan için böyle bir mesajın yayınlanmadığını söyledi.
Ahmet Doğan, ABD vatandaşı olan oğlu Furkan Doğan'ın öldürülmesiyle ilgili olarak ABD Başkanı Obama'nın hiçbir açıklama yapmadığına dikkat çekerek şunları belirtti:
''Uganda'da dünya kupası maçını izlerken çıkan olaylarda öldürülen ABD vatandaşı için ABD Başkanı Obama hemen kınama mesajı yayınladı ama ABD vatandaşı olan Furkan ile ilgili bugüne kadar bir açıklama yapılmadı. ABD saldıranın ve saldırıya uğrayanın kökenine göre değerlendirme yapıyor. ABD her vatandaşı için aynı duyarlılığı göstermiyor. Böyle olmadığına inanmak istiyoruz.''

-BAŞBAKAN ERDOĞAN'IN AÇIKLAMALARI OLUMLU

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Furkan Doğan ve ABD yönetimiyle ilgili açıklamalarını da olumlu bulduğunu kaydeden Ahmet Doğan, şöyle devam etti:

''Sayın Başbakan bizim söylediğimiz beklediğimiz şeyleri ifade etmiş. Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Furkan ile ilgili ABD'ye yönelik eleştirileri çok doğru. Kendisine teşekkür ediyorum. Esas itibariyle Furkan'ın Türk asıllı olması etkili olabilir. Hatta ben biraz daha ileri giderek Furkan'ın Müslüman oluşunun da etkisi olabilir diyorum. Asıl önemli olan zannedersem orada saldırganın kim olduğu, hangi ülke olduğu, dolayısıyla bu işin içinde İsrail'in olması. ABD bu işin üzerine gitmesinde biraz imtina edip, gündemden düşürmeye çalıştığını gözlemliyoruz."

Star gazetesi

İsrail Gemiyi Gazze’ye Sokmadı
Libya'nın Gazze'ye gönderdiği yardım gemisi İsrail'in baskıları üzerine Mısır'a gitii
Gazze'ye 2 bin ton insani yardım ve ilaç götüren Amalthea adlı gemi, Mısır'ın El Ariş limanına vardı.

İsrail'in dediği oldu

Liman yetkililerinden Kaptan Cemal Abdül Maksut, geminin vardığını teyit etti. Liman, Gazze sınırına 45 kilometre mesafede bulunuyor.

Maksut, ilaçların ve yolcuların Gazze'ye Refah kapısından gireceğini, gıda malzemelerinin Avca'dan geçeceğini kaydetti.

Malzemelerin tesliminden, sınırın her iki tarafında görev yapan Mısır Kızılay'ı sorumlu olacak. Yardım malzemeleri Mısır Kızılayı'nın kamyonlarına yüklenecek.

Gemideki malzemenin boşaltılmasına kısa süre içerisinde başlanacak.
aktifhaber


Mavi Marmara'da ölenler için Gazze'de anıt dikildi

17:16 - Gazze'ye insani yardım taşırken uluslararası sularda İsrail güçleri tarafından saldırıya uğrayan Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybedenler için, Gazze'de anıt dikildi. Dualarla başlayan açılış töreni, Gazzeli gençlerin yöresel dans gösterisiyle devam etti. Açılış boyunca Gazzeli çocuklar, ellerinde Türk bayrakları ve Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden 9 Türk'ün fotoğraflarını taşıdı. 14.07.2010 GAZZE netgazete

Yardım Karadan Gidecek!
17 Temmuz 2010

Haaretz adlı İsrail gazetesi, İHH'nin Gazze'ye bu kez de karadan yardım götürmeyi planladığını iddia etti.
Haaretz'de yer alan habere göre Mavi Marmara yardım gemisini Gazze'ye yollayan IHH, bölgeye yardım çabalarını sürdüreceğini, ancak bu kez deniz yolunun yanı sıra Gazze'ye yönlendirilen kara konvoylarıyla da yardım ulaştırmaya çalışacağını belirtti.

Haberde İHH'nın İstanbul'da yapılan ve Müslüman aktivistlerle destekçilerinin katıldığı bir konferansında Başkan Bülent Yıldırım'ın "Önümüzdeki aylarda daha fazla filo ve karayoluyla ek konvoy Gazze'ye yönelecek. Kısa bir süre sonra daha birçok sürpriz açıklayacağız. Siyonistlerin halkla ilişkileri çok güçlü ve biz de buna uygun hareket etmeliyiz" dediği öne sürüldü. Haberde İHH başkanının daha önce Arapça bir gazeteye "İlk filodaki şehitlerin aileleri ikinci yolculukta yer almak istiyor" dediği de iddia edildi aktifhaber

TÜRKİYE - İSRAİL MAÇINA TEPKİLER ARTIYOR

24 Temmuz 2010
İsrail bayan voleybol takımının bugün Ankara'da yapacağı maça tepkiler artıyor. Türk halkı, Mavi Marmara olayı hale tazeliğini korurken böyle bir maçın tertip edilmesini protesto ediyor.
Bugün Ankara’da başlayacak Bayanlar Avrupa Ligi Dörtlü Finallerinde mücadele etmek üzere İsrail Bayan Voleybol Takımı dün Türkiye’ye geldi. Ankara'da Türkiye Voleybol Federasyonu Başkent Salonu'nda oynanması düşünülen maçlar 2 gün sürecek.

İstanbul’dan aktarmalı olarak gizlice Ankara Esenboğa Havalimanına gelen uçaktan yoğun güvenlik önlemleri altında inen İsrailli Voleybolcuların Polis eskortunun yanı sıra Mossad ajanları tarafından da korunduğu görüldü. İsrailli sporcular Çevik kuvvet ekiplerinin bölgede aldığı güvenlik tedbirleri arasında konaklayacakları otele geçti.

Ramada Plaza Otel'e konaklayacak olan İsrail Bayan Voleybol Takımı ilk maçını 24 Temmuz Cumartesi Saat 17:00’de Başkent Voleybol Salonunda oynayacak.

Acıları daha çok taze olan şehit yakınları ve yaralılar, İsrailli komandoların Mavi Marmara Yardım gemisine yönelik gerçekleştirdikleri katliamın üzerinden daha 2 ay geçmeden her bir ferdinin asker olduğu İsraillilerin hem de eli kanlı Mossad ajanlarıyla birlikte bu ülke topraklarında bulunmasının kabul edilebilir görülmüyor. İsrailli sporcuların maçlarını oynamadan hemen sınırdışı edilmeleri gerektiği yönünde tepkiler de hızla artmaya başladı.

Mavi Marmara platformu tarafından, şehitlerin acıları daha çok tazeyken, yaralıların durumları henüz tam düzelmemişken, hatta Uğur Süleyman Söylemez’in gemide aldığı yaradan dolayı halen Ankara’da yoğun bakımda bulunuyorken, İsrailli sporcuların hiçbir şey olmamış gibi büyük bir pişkinlikle maça çıkacak olmaları kabul edilebilir görülmüyor. haber10

Fatih Altaylı
fatihaltayli@haberturk.com
Hâlâ devlet miyiz!
29 Temmuz 2010

ÜLKENİN bazı açılardan iyi yönetildiğini söylememek ayıp olur.
AKP iktidarı belirli konularda çok başarılı oldu.
Ancak bir konuda çok ama çok başarısız. O da “devletin devlet olması” konusu.
AKP iktidarı döneminde devlet, devlet olmaktan çıktı.
Devlet ciddiyeti diye bir şey kalmadı. Bunun en güzel örneklerinden biri, önceki gün gazetelerin manşetlerindeydi.
“Bağımsız” Türk yargısı, Balyoz Davası diye bilinen davada bazıları eski kuvvet, bazıları eski ordu, bazıları ise halen ordu, kolordu komutanı pek çok general hakkında “tutuklama” kararı aldı.
Bu karar elbette bu kişilerin suçlu olduğu anlamına gelmez. Yargılama sonucunda beraat edebilirler. Bilemeyiz.
Ama bugün için, rütbeleri, görevleri, önemleri ne olursa olsun yargı karşısında “aranan” şahıslardır.
Adalet, Anayasa gereği kimse arasında ayrım yapamayacağı için de, kolluk kuvvetleri tarafından görüldükleri yerde tutuklanmaları gerekir. Ama gelin görün ki, onları gördüğü yerde tutuklaması gereken kolluk kuvvetlerinin amiri pozisyonundaki İçişleri Bakanı, “aranan” generallerden biriyle yan yana bir kenti dolaşıyor. Aranan generalden brifing alıyor ve bir de talep iletiyor “aranan” generale.
“Amanoslar’daki terörü bitirin lütfen.”
“Aranan” general, bu talebe ne yanıt verdi bilmiyorum.
Yanıt verip vermediğini de bilmiyorum.
Ama bildiğim bir şey var.
“Bir nebze” bile olsa “devlet olma” özelliğini koruyan herhangi bir yerde böyle bir şey olmaz, böyle bir manzara görülmez.
Bu manzarayla yargının bağımsızlığı ayaklar altındadır, İçişleri Bakanlığı ciddi bir görev ihmali içindedir.
İçişleri Bakanı’nın, aranan herhangi bir sanıkla birlikte çekilmiş fotoğrafı, kabul edilebilir bir konu değildir.
Böyle bir duruma düşmüş, düşürülmüş devlete devlet denemez.
Pek beylik olacak ama Patagonya’da bile.
Ne oldu Mavi Marmara, unuttuk mu!

MAVİ Marmara baskınının ve 9 vatandaşımızın öldürülmesinin üzerinden epey bir zaman geçti. Dün Dışişleri Bakanımız Davutoğlu'nun, Alman meslektaşı ile şen şakrak fotoğraflarını görünce aklıma geldi Mavi Marmara "katliamı".
Ülkemizi yönetenler esip, yağıp gürlemişlerdi. Hem de öyle bir anlık falan değil. Günlerce bağırıp çağırdılar.
Türk hükümeti, eğer özür dilemez, yaptıklarından pişmanlığını vurgulamaz, olayın soruşturulması için uluslararası bir komisyona "Evet" demezse İsrail'i "çok kötü yapacaktı".
Ben hükümetimizin kararlılığını görünce, "Yazık olacak şu zavallı İsrail'e. Eğer özür dilemezlerse bizimkiler bunların ağzını burnunu kırar" diye düşünmüştüm.
İçimden, "Netanyahu'nun yerinde olmak istemezdim doğrusu" diye geçirmiştim.
Aradan 2 ay falan geçti herhalde değil mi?
Ne oldu?
İsrail özür falan dilemeyeceğini çok net bir dille açıkladı. Hatta, "Siz özür dileyin" dedi.
Biz ne yaptık? Hiiiiiiiiiiiiiiiiç!
Evet hiçbir şey yapmadık. Tam aksine, İsrailli bakanlarla gizli buluşmalar organize ettik.
Anlaşmalar tam gaz devam etti.
Hatta bilmiyorum ama belki gizlice yenilerini de imzalamışızdır. Duyarsam hiç şaşırmam. Dışişleri Bakanımız ise balık hafızalı milletimize güvendiği ve inandığı için konuyu yaladı yuttu. İngiltere Dışişleri Bakanı ile pek bir keyifliydi dün gördüğüm fotoğraflarda. Mavi Marmara'yı unutmuş, unutturmuştu. Ölen ölmüştü. Kalan sağlar bizimdi. Biraz bulgur, biraz pirinç, bir torba kömür, bilemedin bir buzdolabı, bir çamaşır makinesi karşılığında.
habertürk

Arabistan ve Suriye liderlerinden Türkiye'ye övgü
17:20 - Suudi Arabistan Kralı Abdullah ve Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad'ın, Türkiye'nin Filistin meselesindeki "onurlu tutumunu övdüğü" belirtildi. Gazze'ye insani yardım taşıyan özgürlük filosuna "korsanca saldır ı düzenleyen İsrail'in cezalandırılması için güçlerin birleştirilmesi gerektiğini" belirten iki lider, "uluslararası toplumun sorumluluk alarak İsrail'e Gazze'deki ablukasını bir an önce kaldırması, yerleşim politikasına son vermesi yön ünde baskı uygulaması" çağrısında bulundu. 30.07.2010 ŞAM netgazete

Hamas lideri Torununa Erdoğan İsmini Verdi

03 Ağustos 2010
Hamas hükümetinin Başbakanı İsmail Haniye, kızından olan erkek torununa Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ismini verdi.
Filistinli Hamas grubunun liderlerinden ve Gazze'deki Hamas hükümetinin Başbakanı İsmail Haniye, kızından olan erkek torununa Başbakan Tayyip Erdoğan'ın ismini verdi. Haniye, ismin Gazze'de dillere yayılması için torununa Erdoğan adını verdiğini belirtti.

İsmail Haniye, Başbakan Erdoğan'ın Gazze konusunda verdiği desteğe teşekkür etmek amacıyla bir jest olarak, yeni doğan torununa Erdoğan adını verdi. Haberde, Erdoğan'ın Gazze'ye yardım gemileri göndermesiyle Erdoğan'ın Gazze Şeridi'ndeki popülaritesinin çok yükseklere tırmandığı da kaydedildi.

Haniye'nin ailesinin de bu konuda bir açıklama yapıp, önceki gece doğan bebeğe Erdoğan ismini vermeyi kararlaştırdıklarını bildirdikleri, Gazze'deki herkesin Erdoğan'a büyük sevgi ve saygı beslediğini söyledikleri ifade edildi.
aktifhaber

Komisyon'da bir İsrail dostu
İbrahim Karagül

İsrail, Mavi Marmara ile ilgili BM soruşturmasını kabul etti. Bu kabul, ABD ile İsrail arasındaki pazarlıklardan sonra gerçekleşti. O pazarlıkların ne olduğunu bilmiyoruz. Konuyla ilgili açıklamaların Türkiye'yi rahatsız etmesinden, pek de hayra alamet olmadığı hissediliyor. Soruşturma sonucunun İsrail'in haksızlığını resmileştireceğine çıkaracağına dair beklenti hüsranla bitebilir. Türkiye haksız çıkarılabilir, sorumlu tutulabilir. İHH'ya yönelik olumsuz sonuçlar çıkabilir. İsrail'in kendi içinde yaptığı uyduruk soruşturmaya atıfta bulunabilir. Bir skandal da çıkabilir ortaya. Bir örnek verelim. Daha doğrusu bir haberi (Timeturk) hatırlatalım.

"İsrail'in kabul ettiği BM Komisyonunu kimlerin yöneteceği açıklandı. Tartışmalı isimlerden biri Kolombiya eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe Velez. İsrail'e yakınlığı ile bilinen Uribe Velez 2007'nin Mayıs ayında 'Amerikan Yahudi Toplumu' tarafından 'Light Unto the Nations' ödülünü aldı. Washington'da Milli Müze Binası'nda bu ödülü alırken kendisi için "Başkan Uribe ABD'nin çok sağlam bir ortağı, İsrail'in ve Yahudi halkının yakın dostu ve ABD ile Kolombiya'da insani gelişimin savunucusu" ifadesi kullanıldı. Uribe aynı zamanda Irak işgalinin önemli destekçilerinden biriydi. Uribe'nin seçimi, komisyonun ne denli taraflı olacağının göstergesi olarak yorumlanıyor."

Bu kadar işte...

Yeni Şafak

İskenderun Liman'ında İsrail'e protesto
7 Ağustos 2010
İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan gemilerin İskenderun Limanına demirlemesinin ardından İHH yöneticileri limana geldi.

Dernek yönetim kurulu üyesi Hüseyin Oruç, Hatay Şube Başkanı Zekeriya Kanat, Yönetim Kurulu Üyesi Kemal Kemahlı ve Filistin Gönüllüleri Platformu üyeleri İskenderun Limanı önünde Filistin ve Türk bayraklarıyla ile toplanarak, İsrail aleyhine slogan attı.

Grup adına açıklama yapan İHH Yönetim Kurulu Üyesi Oruç, 31 Mayısta gemilerinin uluslar arası sularda İsrail'in korsanlığı ile karşı karşıya kaldığını söyledi. Akdeniz'in ortasında İsrail'in yaptığı korsanlığa hiç kimsenin sesinin çıkmadığını dile getiren Oruç, "24 Mayısta İstanbul'dan 10 binlerle uğurladığımız gemilerimizi, saldırısından 68 gün sonra İskenderun'da karşıladık. Türkiye'de bütün şehirlerde ilçelerde bütün merkezlerde insanların kuruş kuruş para toplayarak satın aldıkları bu üç gemi İskenderun'da. İnsanlığı, insani yardımları yüklediğimiz, dünyanın 36 ülkesinden her yaştan her dinden, toplumun her kademesinden kişilerin birlikte olduğu bu gemi uluslar arası sularda İsrail'in korsanlığı ile karşı karşıya kaldı. Bütün dünya korsanlık deyince Somaliyi hatırlıyor. Ama Akdeniz'in ortasında İsrail'in yaptığı bu korsanlığa hala hiç kimsenin sesi çıkmadı" dedi.

31 Mayıs gecesi İsrail'in Türk vatandaşını şehit ettiğini hatırlatan Oruç, "Bu saldırıda 54 kişi ağır bir şekilde yaralandı. Bir kardeşimizin yarası hala çok ağır ve tedavisi devam ediyor. Türk hükümetinin dile getirdiği ve İsrail'den 5 dileği vardı. Bu şartlardan bir tanesi bu gün yerine getirildi. Biz artık İsrail'in diğer şartlarımızı da yerine getirmesini bekliyoruz." ifadelerini kullandı.
habertaraf

Mavi Marmara'daki kurşun delikleri kapatılmış
15:50 - İHH Genel Başkan Yardımıcısı ve Yönetim Kurulu Üyesi Hüseyin Oruç, 9 Türk'ün hayatını kaybettiği Mavi Marmara gemisinin önünde yaptığı açıklamada İsrail'in Gazze'den ambargoyu kaldırmaması durumunda Ekim ayında dünyanın dört bir yanından yardım filolarının tekrar yola çıkacağını açıkladı. Oruç, Mavi Marmara gemisinde gözleri ile gördüğü yüzlerce kurşun deliğinin İsrailliler tarafından kapatılarak yok edildiğini söyledi. 07.08.2010 HATAY netgazete

Ceyda Karan
İsrail geri adım attı, didişme bitmeyecek

İsrail, Türkiye’nin ‘dediğine geliyor’. Öncelikle ‘dediğine gelmek’ tabirinin Türkçe mealini izah etmekte fayda var: ‘Birisinin daha önce reddettiği bir şeyi kabul etmesi’... Elbette birisinin bir başkasının ‘dediğine gelmesi’, bunu öyle ‘güle oynaya’ ve ‘harfi harfine’ yaptığı manasına gelmez. Ama bu tabir, en genel manayla atılan ‘geri adımı’ ifade eder. İsrail’in 31 Mayıs’ta Gazze’ye Özgürlük Filosu’na uluslararası sularda düzenlediği kanlı baskında 9 Türk vatandaşını öldürmesinin ardından sergilediği tavırlar düşünülürse, ‘dediğine gelmek’ ziyadesiyle münasip. Hattızatında, uluslararası camianın ‘yaramaz çocuğu’ İsrail’in, ‘Pardon, ben kötü çocuğum, çok kötü şeyler yaptım’ demesini de; sağlanan gelişmelerde Türkiye açısından hiçbir pürüz yahut zorluk olmamasını da beklemek zaten gerçekçi olmaz. O halde önce 31 Mayıs’tan beri neler oldu, ona bakalım...

31 Mayıs’tan beri olup bitenler...

Türkiye’nin verdiği ültimatomdaki mühlet içinde, ‘terörist’ etiketi yapıştırmaya çalıştıkları dahil elindeki bütün Türk vatandaşlarını serbest bırakmak zorunda kaldı. Bunu yasadışı biçimde el konulan Türk gemilerinin bırakılması izledi ki, geçen hafta gemiler İskenderun’a yanaştı.

Elbette hepsinden önemlisi, Türkiye’nin ‘özür ve tazminat’ talebi... İsrail bu talebi reddetmekle kalmadı, olayı sanki ‘Türkiye-İsrail ikili ilişkileriyle’ alakalıymış gibi sunmaya çabaladı. Oysa 30’dan fazla ülkenin vatandaşının katıldığı, pek çoğunun zarar gördüğü bir sivil eylem mevzu bahis. İsrail’in Gazze’ye uluslararası hukuktan azade olarak insanlıkdışı bir abluka uyguladığı da herkesin malumu. Bunu en son Türkiye ziyaretinde Britanya Başbakanı David Cameron dile getirdi. Hal böyleyken, İsrail’in uluslararası sulardaki korsanlığının yol açtıkları elbette bir ‘uluslararası soruşturma’ ile değerlendirilmek durumunda. En büyük zararı Türkiye gördüğünden, Ankara’nın bastırmasından daha doğalı da yok.

İsrail tarihinde bir ilk

Malum, İsrail ‘Ben kendi soruşturmamı kendim yaparım’ demiş ve bir iki yabancı uyruklu gözlemci sosuyla ‘uluslararası karakterde’ diye sunduğu bir ‘ulusal soruşturma’ başlatmıştı. Tabii üyelerinin geçkin yaşlarıyla İsrail medyasında dahi alay konusu edilen bu komisyon, askerlerin ifadelerine bile başvurmama gibi sınırlamalarla karşılaşınca, işi istifa tehdidine vardırmıştı. Nereden bakarsanız bakın, rezalet! İşte böyle bir ortamda BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun geçen hafta bir ‘uluslararası soruşturma heyeti’ kurdu. İsrail de daha önce reddettiği bu uluslararası oluşumu kabul etti. Böylece İsrail tarihinde saldırganlık içeren eylemlerinden ötürü bu türde bir uluslararası soruşturmayı ilk kez kabul etmiş oldu.

Soruşturmaya ‘adlandırma çalımı’

İngilizce adlandırmada ‘investigation comission’ (soruşturma komisyonu) yerine ‘panel of inquiry’ (soruşturma heyeti) kullanılarak bir ‘kelime çalımıyla’ İsrail açısından durumun hafifletilmeye çalışıldığı aşikâr. Bu heyetin sorumluluklarına bakıldığında da pürüzler göze çarpıyor. BM yetkililerine göre bu soruşturma heyeti ‘bir suç soruşturması’ yürütmemekle birlikte baskının koşullarını inceleyecek, tarafların ulusal soruşturmalarını gözden geçirecek, tatmin olmazsa pek çok bilginin netleştirilmesini talep edecek ve belki en mühimi birtakım sonuçlara varacak. Malum, BM İnsan Hakları Konseyi de İsrail’in ‘uluslararası hukuku ihlal edip etmediğini’ açıklığa kavuşturacak bir soruşturma başlatmıştı.

Kuvvetle muhtemel ki, İsrail’in bu ‘uluslararası heyeti’ kabulünde bölgedeki iki önemli müttefikinin bilek güreşinden hazzetmeyen ABD’nin telkinleri etkili oldu. Soruşturmaya dair diğer pürüz de buradan kaynaklanıyor. ABD’nin BM Daimi Temsilcisi Susan Rice, oluşturulan yapının ‘iki ülkenin ulusal komisyonlarının üzerinde olmayacağı’ yorumuyla dar bir çerçeve çizdi. Yani ABD İsrail’i ‘kayırmaya devam ediyor’. Ayrıca İsrail’in de komisyonu eğip bükmeye, İHH üzerinden ‘terörizm’ retoriği kurgulamaya çalışacağını da hesaba katmak lazım. Yani Türkiye, İsrail’i karşı işi hiç kolay olmayacak.

İsrail bedel ödemeden kurtulabilir mi?

Bu bağlamda geçen hafta ABD’nin Ankara Büyükelçiliği’ndeki siyasi müsteşar Doug Silliman’ın Dışişleri’ne çağrılıp duyulan derin rahatsızlığın iletilmesi manidar. Bir Türk diplomatın afp’de yer alan şu ikazı da öyle: “Bu komisyon olayı soruşturmakla görevlendirildi. Görevi İsrail’i aklamak yahut İsrail-Türkiye ilişkilerini geliştirmek değil.” Yani ‘İsrail hiçbir bedel ödemeden bu olaydan sıyrılamaz. Türkiye-İsrail ilişkilerinin böyle düzelmesi sağlanamaz’. Kim bilir, belki Amerikalılara, İsrail’in birkaç askeri kaçırıldı diye 2006’da Lübnan’ı enkaza çevirdiğini bir kez daha anımsatmak gerekir...

Radikal

Yüzlerce Kamera Ve Notebook Kayıp
10 Ağustos 2010
İsrail'in el koyduğu ve daha sonra Hatay'ın İskenderun ilçesindeki limana getirilen 3 Türk gemisinde İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan incelemelerin tamamlandığı bildirildi.
İsrail'in, 31 Mayısta Gazze'ye yardım götüren filoya düzenlediği baskından sonra el koyduğu ve daha sonra Hatay'ın İskenderun ilçesindeki limana getirilen 3 Türk gemisinde İskenderun Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan incelemelerin tamamlandığı bildirildi.

Defne-Y gemisinde bulunan konteynerler, indirildiği büyük iskelede açıldı ve çıkartılan malzemeler incelemelerin ardından İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) yetkililerine teslim edildi.

AA muhabirinin aldığı bilgilere göre, İskenderun Cumhuriyet Başsavcısı Mustafa Ercan başkanlığındaki 3 savcı ile Ankara'dan gelen 12 kişilik olay yeri inceleme, İskenderun'dan katılan 7 kişilik olay yeri inceleme ile Adana'dan gelen bomba uzmanı ekipleri ''Mavi Marmara'', ''Defne-Y'' ve ''Gazze'' gemisindeki incelemelerini akşam saatlerinde tamamladı.

İncelemelerin ardından her üç gemiye ait olduğu belirtilen ve Defne-Y'de bulunan konteynerler indirildiği büyük iskelede açılarak içerisindeki malzemeler çıkartıldı. Ekiplerin tek tek incelediği malzemeler, çalışmaların ardından İHH yetkililerine teslim edildi. İHH görevlileri gemiye ait olan malzemeleri tekrar konteynerlere yerleştirirken, diğer kamera tripotları, basın mensubu araçları, monitör, laptop, elektrik-elektronik cihazların kamyonla İstanbul'daki İHH Merkezine götürüleceği belirtildi.

İHH Başkan Vekili Hüseyin Oruç, malzemelerin tasnifi sırasında yaptığı açıklamada, her üç gemiye ait olduğu belirtilen konteynerlerdeki malzemelerin sayımlarının yapıldığını,birçok malzemenin eksik olduğunu söyledi. Oruç, şöyle konuştu:

''Mavi Marmara'daki çalışmalar tamamlandı. Raporlamaları yapılıyor. Diğer iki geminin ki de yarın bitmiş olacak. Defne-Y'deki 3 konteyner de açıldı, konteynıra televizyonlar, tripotlar, kameraların alt tarafı gibi eşyaları doldurmuşlar, bir kısmına can yeleklerini koymuşlar. Çok değerli bir şey çıkmadı, ama içindeki LCD televizyonlardan birkaçı, kullanılmamış birkaç notebook var. Oysa yüzlerce kullanılmış bilgisayar vardı, katılımcıların bilgisayarları dönmedi, kameralar da yok, hem gazetecilerin, hem Vakfımıza ait kameralar yok, hiçbiri dönmedi. Buradaki malzemelerin sayımları yapılarak nelerin geldiği tespit edildi, onları teslim aldık, İstanbul'da İHH'nın deposuna göndereceğiz.''

Malzemelerin önemli bir kısmının Vakfa ait, bir kısmının gemilere ait eşyalar olduğunu kaydeden Oruç, ''Bizlere ait olmayanları da sahiplerine ulaştıracağız. Bize ait olmayan malzeme zaten çok fazla yok. Daha önce bize uçakla gelenler ulaşmıştı, onları sahiplerine ulaştırmıştık, Telaviv'den gelmeyenlerin de listesi elimiz de var. Neler gelmediyse onlar da dava dilekçesinde olacak'' diye konuştu.

-HUKUKSAL MÜCADELE-

Raporların hazırlanma sürecinin ardından her alanda hukuksal mücadelelerinin süreceğini kaydeden Oruç, ''Raporlamaları hukuksal mücadele için yapıyoruz. Çıkmayan eşyalar ve geminin tahribatı konusunda, hepsini raporlarda göreceğiz. Önümüzdeki birkaç hafta içinde bilirkişi raporlamaları da yapılacak. Hem Türkiye'de hem İsrail'de hem diğer ülkelerde, hem uluslararası alanda hem de BM'de ve diğer alanlarda yürütülen komisyonlarda bu raporlar birer tazminat hak edişleri olarak kullanılacak'' dedi.

Oruç, bir soru üzerine BM'den gemilere heyet gelip gelmeyeceğine dair kendilerine bilgi ulaşmadığını, savcılığı da intikal etmiş henüz bilgi olmadığını belirtti. Oruç, gemilerdeki adli ve kriminal incelemelerden sonra gemilerin teknik olarak hazırlığının yapılacağını, bütün makine ve malzemelerin elden geçirileceğini sözlerine ekledi. aktifhaber

General Eşkenazi: 9 Türk'ü vurmakta haklıydık

11 Ağustos 2010 İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Eşkenazi, Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine baskın düzenleyen ve 9 Türkün ölümüne yol açan İsrail askerlerinin ateş açmasını savundu.
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ile Savunma Bakanı Ehud Barak'ın ardından, İsrail soruşturma komisyonuna ifade veren Eşkenazi, "Askerlerimiz, gerekli olan kişiye ateş açıp, gerekli olmayan kişiye ateş açmayarak, haklı biçimde ateş açmıştır. Operasyon ölçülü ve haklıdır. Askerler soğukkanlılık ve cesaret örneği göstermiştir. Komando timi üyelerinin hayatı tehlikedeydi ve istisnai biçimde hareket ettiler" dedi.
Eşkenazi, baskının sonuçlarını tahmin etmenin imkansız olduğunu belirterek, "Operasyon başladığı andan itibaren, koşulların emsalsiz olduğu açıktı" dedi ve "komutan olarak askerlerin eylemlerinin tüm sorumluluğunu üstlendiğini" açıkladı. İsrail Genelkurmay Başkanı ayrıca, baskın sırasında İsrail komandolarının, sadece saldırıya uğradıktan sonra gerçek mermi kullandıklarını yineledi.
Gabi Eşkenazi, emekli Yüksek Mahkeme Yargıcı Jacob Turkel'in, İsrail istihbarat örgütlerinin, Mavi Marmara gemisinde İHH eylemcilerinin bulunduğu bilgisini daha önceden edinmekte nasıl başarısız olduğu yönündeki sorusuna ise İHH hakkında yeterince bilgi sahibi olmadıklarını ve bu örgütü soruşturmadıklarını daha önce de söylediğini, İHH'nin, diğer ö rgütler gibi öncelikliler listesinde yer almadığı yanıtını verdi.
Komisyona ifade veren tek asker olan Eşkenazi, "Bir operasyon öncesinde hiçbir zaman mükemmel istihbarat yoktur ve bir operasyon hemen hemen hiçbir zaman tam öngörüldüğü gibi yürümez. Başarı ile sorun çıkması arasındaki fark, bir saç teli kadar incedir" ifadesini kullandı.
Eşkenazi ayrıca, Türkiye'nin İsrail'in düşmanı olmadığını ve gelecekte asla düşmanı olmamasını umduğunu ifade ederek, "Mevcut krize rağmen Türkiye ile askeri bağlantılarımız var" diye konuştu. netgazete

Mavi Marmara Dünya Basınında
12 Ağustos 2010

İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere saldırmasının ardından BM’nin başlattığı soruşturma dünya basınında Türkiye ile İsrail ilişkilerini gündeme getirdi.
İsrail’in Gazze’ye yardım götüren gemilere saldırmasının ardından BM’nin başlattığı soruşturma dünya basınında Türkiye ile İsrail ilişkilerini gündeme getirdi. ‘Mavi Marmara’ soruşturmasıyla ilgili olarak öne çıkan haberler şöyle:

-İSRAİL GENELKURMAY BAŞKANI FİLO BASKINIYLA İLGİLİ OLARAK ASKERLERİNİ SAVUNDU-

Amerika’nın haber ajansı Blommberg, 10 Ağustos’da İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi’nin Kudüs’teki baskını soruşturan komisyona verdiği ifadeye yer verdi. Ajansın haberine göre Aşkenazi, ifadesinde gemilerden inen komandolara ilk ateşi filodaki eylemcilerin açtığını ve dokuz Türk'ü öldüren askerlerin herhangi "bir hata yapmadıklarını", komandoların meşru müdafaa çerçevesinde vurmak zorunda olduklarını söyledi.
Haberde, Aşkenazi, gemiye inmelerini engelleyenleri devre dışı bırakmak için iki taraflı ateş etmek zorunda kaldıklarını, geminin güvertesinde 10-15 kişi bulunduğunu düşündüklerini, bunları da sis bombası ile dağıtabileceklerini ve bu yüzden 15 komandonun bir dakika içinde indirilebileceğini hesapladıklarını söyledi. Aşkenazi ayrıca komisyona, ordunun şiddetin patlak verdiği gemideki Türk eylemciler konusunda yeteri kadar istihbarata sahip olmadığını, bu yüzden silahlı olabilecekleri ve şiddet olaylarının yaşanabileceğini de göz önünde bulundurduklarını sözlerine ekledi.

-GAZZE FİLOSU SALDIRISI SORUŞTURMASINDA OLAYDAN KİMİN SORUMLU OLDUĞU TAM BELLİ DEĞİL-

Amerika’nın Washington Post gazetesi, İsrail hükümetince oluşturulan komisyon tarafından ifadelerin dinlendiği ilk iki gün içerisinde İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu ve Savunma Bakanı Ehud Barak sorumluluğu üzerlerinden atar şekilde açıklamalar yaptığını ifade etti.
Gazete, ayrıca olaylarla ilgili askeri bir soruşturmayı yürüten emekli General Giora Eilan İsrail Radyosu'na yaptığı bir açıklamaya da yer vererek, Genelkurmayın hata yaptığını kabul ettiğini ancak "siyasi boyutta durumun daha farklı olduğunu" belirttiğini ve Eilan’ın, "Sorumluluk konusundan çok genel anlamda söz ediyorlar. Kimsenin 'Hata yapmış olabilirim' dediğini duymuyoruz" dediğine yer verdi.

-FİLO SORUŞTURMASI İSRAİL-TÜRKİYE İTİFAKINI KURTARABİLİR Mİ?-

Merkezi İngiltere'de bulunan forum sitesi OpenDemocracy, “Mavi Marmara'ya yapılan baskınla ilgili soruşturma, Türk-İsrail ilişkilerindeki kırıkları iyileştireceğe benzemiyor. İlişkilerde nihai bir kopuş, Orta Doğu'da stratejik dengeleri değiştirerek barış ihtimalini belki de çok daha sahipsiz kılabilir” sözlerine yer verdi.
İsrail-Türkiye ilişkilerinde bir kırılma, krizin sonuna işaret etmekten ziyade bölgede kutuplaşmanın artmasına ve barış umutlarının azalmasına yol açacağını öne süren OpenDemocracy, “Türkiye, Arap dünyasının İslami ve kültürel hassasiyetlerini anlama konusunda benzersiz bir potansiyele sahip ve benzer bir anlayış coğrafi ve sosyolojik açıdan yakın bir komşu ve dost olarak da İsrail'in hassasiyetleri için de geçerli. Muhtemelen AB, daha kesin olmak gerekirse Fransa, Türkiye'nin arabulucu rolünü kapmak için hamle yapacağa benzer, ancak Suriye-Fransa ilişkilerindeki huzursuzluk ve Fransızların Hamas üzerinde bir baskı güçlerinin olmayışı böylesi bir girişimin olası başarısını sınırlıyor. Ayrıca Türkiye'nin İsrail'in eylemlerine yönelik eleştirel tutumu Arap ve Arap olmayan devletleri İsrail karşısında işbirliği yapmalarını sağlayıp, İsrail'in izolasyonunu derinleştirebilir” dedi.

-BM'NİN GAZZE SORUŞTURMASI ÖNCESİNDE SKANDAL-

Avusturya’da yayınlanan Der Standard gazetesi, "BM tarafından görevlendirilen komisyonun, İsrail'in Mayıs sonunda Gazze'deki Türk gemisine düzenlenen saldırıya ilişkin soruşturmayı başlatması gerekiyordu diyerek, İsrail'e göre BM, komisyonun İsrail askerlerinin ifadelerine başvurmayacağını kabul etti. BM Genel Sekreteri Ban Ki-Moon bu söylentileri reddetti ve İsrail'le hiçbir anlaşmanın yapılmadığını söyledi” dedi.
İsrail’in komisyonu boykotla tehdit ettiği belirtilen haberde, “BM panelinin sadece İsrail ve Türk soruşturma komisyonlarının raporlarına bakması gerektiği görüşünde. İsrail, komisyonda yer alması için bunu şart koştuğunu ve BM'nin de bu şartı kabul ettiğini söylüyor. Yeni Zelanda'nın eski Başbakanı Geoffrey Palmer ve Kolombiya'nın eski Devlet Başkanı Alvaro Uribe tarafından yürütülen komisyonda Joseph Ciechanover adlı bir İsrailli ve Özdem Sanberk adlı bir Türk temsilci bulunuyor.Haaretz gazetesine göre, geçtiğimiz günlerde New York'taki işlerin hazırlıklarına paralel olarak, "etkili ülkelerin" Cenevre'deki BM İnsan Hakları Komisyonuna, BM'nin Gazze kıyılarında gerçekleşen ve 9 Türk eylemcinin öldüğü olayı soruşturmadan vazgeçmesine ilişkin yaptığı baskılar arttı. İsrail, BM İnsan Hakları Komisyonunu taraflı ve İsrail karşıtı diye reddediyor” denildi.
Haberde ayrıca, soruşturmadaki ifadesinde Başbakan Binyamin Netanyahu’nun Türkiye'yi suçladığı ve İsrail ordusunun bütün operasyondan tek başına sorumlu olduğunu vurguladığı bu sözlerinden dolayı Netanyahu, Kadima Partisinin Başkanı Tzipi Livni tarafından ağır bir şekilde eleştirildiğine yer verildi.
aktifhaber

İsrail kıvırtıyor
Oktay EKŞİ
oeksi@hurriyet.com.tr

MAVİ Marmara macerası, İsrail hükümetinin kurduğu “Soruşturma Komisyonu”nda verilen ifadeler nedeniyle güncelleşti. Bir yandan İsrail’in en üst düzey yetkililerinin Komisyondaki savunmaları... Öte yanda Birleşmiş Milletler Genel Sekreteri Ban Ki-Moon’un kurduğu Uluslararası Komisyon var.

İsrail’in tamamlanan “askeri” soruşturması da ayrı...
Ama Komisyondaki ifadelere gelmeden önce bizim durumumuza göz atmakta yarar var:
İsrail’in askerleri, Gazze’deki aç, susuz, çaresiz insanlara insani yardım malzemesi götüren Mavi Marmara’ya 30/31 Mayıs gece yarısı saldırınca Türk hükümeti biliyorsunuz eşi az görülür şiddette tepki gösterdi.
İyi de etti.
Nitekim “En geç 10 gün içinde -yani çok çok 27 Haziran’a kadar- “İsrail Türkiye’den resmen özür dilemezse; Uluslararası bir Soruşturma Komisyonuna evet demezse; olayda zarar görenlere tazminat ödemeyi kabul etmezse ve Mavi Marmara ile refakatindeki gemileri iade etmezse” ne yapacaktık biliyor musunuz?
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’na göre, önce “ilişkilerimizi Maslahatgüzar düzeyine” indirecektik. Yani “Büyükelçiler geri çekilecek, işleri elçilikteki en yüksek diplomat yürütecek”ti.
Hatta “İsrail’le ilişkilerimizi kesmek” de söz konusu olabilirdi.
Ama gördüğünüz gibi olaylar pek de beklediğimiz gibi gelişmedi. Gerçi İsrail kurulacak Uluslararası Komisyonu reddetmekten vazgeçti ama Komisyonla yapacağı işbirliğini koşullara bağladı. Örneğin “İsrail askerlerinin ifadesine başvurulmasına izin vermeyeceğini” bildirdi.
Tamam Mavi Marmara ve beraberindeki gemiler iade edildi ama İsrail ne “özür” diledi ne de “tazminat” verebileceğini kabul etti.
Biz de -en azından şimdilik- bu durumu sineye çektik.
Zaten yabancı gazetelerin bildirdiğine göre, “askeri” alandakiler dahil hemen her konuda ilişkilerimiz aynen devam etti. Sadece Türkiye’ye gelen İsrailli turistlerin yerini Araplar aldı.
Demek ki sahnede oynananlarla perde gerisinde yaşanan farklı. Bu bir.
İkinci konuya yani İsrailli yetkililerin kendi kurdukları komisyonda verdikleri ifadelere gelince... Onların hali iyice utanç verici.
Önce ifadelerin en önemli eksiğine değinelim:
Gazetelere yansıyan bilgiye göre ne Başbakan Netanyahu, ne Savunma Bakanı Barak, ne de Genelkurmay Başkanı Aşkenazi baskının vuku bulduğu yerden (coğrafi koordinatlarından) söz etmişler.
Onları dinleyen sanır ki bu gemiler İsrail karasularını ihlal etmiş de İsrail askerleri o yüzden müdahalede bulunmuş. Oysa olay “abluka” alanının dahi dışında yani uluslararası sularda meydana geldi. O nedenle İsrail askerlerinin gemidekilere kurşun değil havadan taş atması dahi hukuka aykırı.
Keza İsrail yetkililerinin, askerler canlarını kurtarmak için ateş açmaya mecbur kalmışlar gibi konuşmaları düpedüz gerçeğe aykırı çünkü gemide bir tane dahi ateşli silah çıkmadı.
O nedenle İsrail askerlerinin eylemi onurlu bir operasyon değil, silahsız insanlara karşı işlenmiş “cinayet”tir. Faturası da bu gerçeğe göre ödenmelidir.

12 Ağustos 2010
hürriyet

BBC televizyon ekibi, Mavi Marmara gemisine saldıran İsrailli komandolarla görüştü

16 Ağustos 2010
Yaralarını gösteren ve yedikleri dayakları anlatan komandolar, saldırı karşısında ateş ettiklerini anlattılar

BBC televizyon ekibi, Mavi Marmara gemisine saldıran İsrailli komandolarla görüştü. Yaralarını gösteren ve yedikleri dayakları anlatan komandolar, saldırı karşısında ateş ettiklerini anlattılar. Gazze'ye yardım götüren Türk gemisine saldıran İsrailli komando birliğinin askerleri BBC'nin Panorama programına baskın gününü anlattı.

İsrail özel kuvvetleri askerleri, kar maskelerini çıkarıp kameralara konuştular ve 9 kişinin öldüğü ve 50 kişinin yaralandığı operasyonda aldıkları yaraları gösterdiler.

Albay R, karnına bir bıçak saplandığını fark edip, bıçağı çıkardığını anlatıyor.

Allah'u Ekber nidaları ile birlikte dövüldüğünü de söylüyor.

İsrail ordusunun yayınladığı görüntüler de, 13. Deniz Komando birliğinden Albay R'nin eylemciler tarafından sopalarla dövüldüğünü, bıçaklandığını ve alt kata atıldığını gösteriyor.

Baskında şiddetin ölümlere yol açacak şekilde tırmanışını kimin başlattığı konusunda taraflar birbirlerini suçluyor.

Ölümlerin yaşandığı Mavi Marmara ve beraberindeki beş gemi, Filistin yanlısı gruplardan oluşan ortak bir hareket tarafından organize edilmiş ve İsrail kıyılarından 130 kilometre açıkta baskına uğramıştı.

Gelecekteki yardım filolarına 'hazırlık'

13. Deniz Komando birliği biçim ve büyüklük olarak Mavi Marmara'ya benzeyen bir gemide eğitimler yapıyor.

Ben de denizdeki bu eğitimler sırasında komandolara eşlik ettim.

Eğitim, gelecekteki başka yardım filolarına düzenlenecek operasyonlara hazırlık mahiyetinde.

Gemideki ölümler, uluslararası düzeyde de yaygın şekilde kınanmıştı.

Türkiye de, İsrail'den büyükelçisini çekmiş ve İsrail ile ortak askeri tatbikatları iptal etmişti.

Türkiye hükümeti, İsrail'in özür dilemesini ve olayla ilgili uluslararası soruşturma istiyor.

İsrail kısa süre önce Birleşmiş Milletler soruşturması ile işbirliği yapabileceğini açıklamıştı.

Ancak, halihazırda kendi soruşturmasını yürüten İsrail, komandoların eylemlerini sahipleniyor.

Komandolar, baskın sırasında hayatlarının tehlikeye düştüğünü ve ateş ettikleri sırada saldırıya uğradıklarını savunuyor.


Türk makamları ise, ölen eylemcilerin otopsilerinde, toplam 30 kurşun bulduğunu ve bir eylemcinin başına dört kurşun isabet ettiğini açıkladı.

Mavi Marmara'yı denizden takip eden komandolardan Yüzbaşı A, gemiye yaklaştıkları sırada eylemcilerin ellerinde demir çubuklar olduğunu gördüğünü ve taşlı saldırıya uğradıklarını söylüyor.

Gemiye indirme yapan komandolardan Y, eylemcilerin helikopterden sarkıtılan ipi geminin antenine bağladıklarını ve bunun üzerine, ipi kesip geminin bir başka tarafına çıkarma yaptıklarını anlatıyor.

"Yaralı askerleri tedavi ettik"

Gemideki eylemcilerden bazılarıyla da İstanbul'da konuştum.

İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakvı (İHH) gönüllüsü Murat Akinan, Albay R ve diğer iki yaralı komandonun ayrı bir yere götürüldüğünü söylüyor.

Albay R, hayatından endişe ettiğini söylüyor ve ekliyor: "Birbirine karşı iki grup olduğunu fark ettim, biri bizi öldürmek istiyordu. Diğeri ise daha ılımlı kişilerden oluşan ve daha ileri gidip bizi öldürmek isteyen kişileri geri çekmeye çalışıyordu".

BBC Türkçe

İsrail ordusu Gazze gemisinden bilgisayar çalmış
12:55 - İsrail askeri polisi, “Gazze filosu”ndan dizüstü bilgisayarları çalıp satan bir subay ile bazı askerleri gözaltına aldı. İsrail medyası, filo yağmacılarının orduda şok, İsrail Parlamentosu'nda büyük tepki yarattığını belirtirken olayın, İsrail'in uluslar arası imajı açısından “çok zarar verici” olabileceğini de yazdı. 19.08.2010 KUDÜS netgazete

İsrail Askerine "Yağmalama" Davası

Mavi Marmara saldırısında, yardım gönüllülerinin kişisel bilgisayarlarını çalıp satmakla suçlanan bir asker hakkında yağmalama suçundan dava açıldı.

Yayına Giriş: 04.09.2010

İsrail’de Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırıda, yardım gönüllülerinin kişisel bilgisayarlarını çalıp satmakla suçlanan bir asker hakkında dava açıldı.
İsrail ordusunun açıklamasına göre, Gazze’ye yardım gemilerinin İsrail limanlarına çekilmesinin ardından, Mavi Marmara’ya giren teğmen rütbesindeki İsrail askeri, yağmalama yapmakla suçlanıyor.

Hazırlanan iddianamede, askerin gemideki 4 ila 6 dizüstü bilgisayarını çalarak arkadaşlarına sattığı belirtiliyor.

İsrail ordusu, teğmenin, ordunun ahlaki değerlerine uymadığını bildirdi.

İsrail askerlerinin, 31 Mayıs’ta Mavi Marmara’ya düzenlediği saldırıda, 9 Türk ölmüştü. TRT

Mavi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cum Eyl 10, 2010 2:55 am tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Eyl 05, 2010 2:19 am    Mesaj konusu: Mavi Marmara'daki hırsızlık görünenden büyük Alıntıyla Cevap Gönder

Alimlerden Fethullah Gülen`e cevap geldi
01 Ekim 2010
Ana Haber

Uluslararası Müslüman Alimler Birliği, tarihin en acımasız ambargosuna maruz kalan Gazze halkına yardım götürürken korsan İsrailin saldırısına uğrayıp vefat edenlerin şehid olduğunu açıkladı.

Uluslararası Müslüman Alimler Birliği, tarihin en acımasız ambargosuna maruz kalan Gazze halkına yardım götürürken korsan İsrailin saldırısına uğrayıp vefat edenlerin şehid olduğunu açıkladı.

Dünyanın birçok yerindeki Müslüman alim ve düşünür, Gazze’ye yardım götürürken korsan İsrail devletinin saldırısı sonucu ölenlerin şehid olduğunu açıkladı. Prof. Dr. Yusuf el Karadavi, Prof. Dr. Ramazan el-Buti, Prof. Dr. Vehbe Zuhayli, Prof. Dr. Selman el-Avde, Prof. Dr. Ali Karadaği gibi daha onlarca Müslüman alim Uluslararası Müslüman Alimler Birliği adı altında yayımladıkları bildiride, dünyada nizam tanımayan ve uluslararası hukuku hiçe sayan korsan İsrail’in saldırı sonucu Mavi Marmara gemisinde vurulanların şehid olduklarını ve buna kimsenin gölge düşüremeyeceğini belirttiler.

KARADAVİ: GAZZE`YE YARDIM FARZ

Müslüman Alimler Birliği Başkanı Yusuf el-Karadavi, Mavi Marmara’da şehid olanların anısına Müslüman alimlerin de bir yardım gemisiyle Gazze’ye gitmeleri gerektiğini söyledi. Gazze’deki vahşi ambargonun kaldırılmaması halinde Müslüman Alimler Birliği’nin de Gazze’ye gemi göndereceğini ifade eden el-Karadavi, Gazze’deki ablukanın hukuki/şer’î olmadığını ve bunun kaldırılması için ümmetin elinden gelen her çabayı göstermesinin farz olduğunu bildirdi.

RAMAZAN EL BUTİ: ŞEHİDLERİN KANI YERDE KALMASIN

Prof. Dr. Ramazan el-Buti de Suriye’nin başkenti Şam’da 500’e yakın Müslüman alim, düşünür ve Hıristiyan din adamının iştirak ettiği toplantıda yaptığı konuşmada, Mavi Marmara gemisinin öncülüğündeki girişimin korsan İsrail devletinin barbarlığını bütün çıplaklığıyla ortaya koyduğunu vurguladı. Mavi Marmara’nın dünya halklarının ilgisinin Filistin’e odaklanmasını da sağladığını belirten el-Buti, “Batı devletlerinin üstünü örtmeye çalıştıkları Gazze ambargosunun kaldırılma vakti geldi geçiyor” diye konuştu.

9 Türk şehidin kanının yerde kalmaması gerektiğini belirten Ramazan el-Buti, uluslararası kurumların ikiyüzlülüğü bırakıp bu katliamı işleyen İsrailli yetkilileri derhal yargılaması gerektiğini söyledi. El-Buti, “Göreceksiniz, dünyadan yükselen bu sesler ve şehidlerin bu kanı dünyada karşılığını bulacaktır” dedi.

"BUNLAR PEYGAMBERLERİNİ DE ÖLDÜRMEDİ Mİ?"

Suudi Arabistanlı davetçi Aid el-Karni, İsrail’in Gazze’ye yardım için giden Özgürlük Filosu’na saldırısının ardından Müslüman dünyası alimlerine, liderlerine ve dünyaya bir mesaj gönderdi. El-Karni, ölenlerin ailelerine başsağlığı dileyerek: “Peygamberleri öldüren, Allah ve Resulü’ne savaş açan bir milletin böyle bir şey yapması garip değildir” dedi. Kur`an-ı Kerim`de Yahudilerle ilgili ayetler çok iyi tedkik edilmesi gerektiğini belirten el-Karni, Tevrat`taki ayetlerin bile Yahudilerin kana dökmeye ne kadar meyyal olduğunu göstermeye yettiğini söyledi.

ONLAR ÜMMETİN DENİZ ŞEHİDLERİ...

Müslüman alimler geçtiğimiz aylarda yayımladıkları ortak bildirilerinde şunlara da yer vermişti: “Bu filoyu, Özgürlük Filosu’nu İslamî ve insanî bir görev şuuruyla tertip edenlere teşekkür etmeyi, onları takdir etmeyi unutmuyoruz. Dualarımız onlarla!.. Deniz şehidi olan Müslümanları Peygamber sallallâhu aleyhi ve sellem’in şu hadisiyle müjdeliyoruz:“Denizde deniz tutup istifra edene bir şehit sevabı; boğularak ölene iki şehit sevabı vardır.” (Ebû Dâvûd)

Deniz seferinde istifra ederek veya boğularak ölene bu müjde varken Müslüman kardeşine yardım amacıyla çıktığı deniz seferinde zulümle öldürülene şehidlik makamı verilmesi daha evla değil mi?

Bizler bu zulümler ve acı olaylar karşısında Allah’ın yardımının geleceğini biliyor ve bu yardımı bekliyoruz. “Muhakkak ki bir zorlukla beraber bir kolaylık vardır.” Her karanlıktan sonra bir aydınlık doğar.”

İLİŞKİLERİ KESİN, BOYKOTA DEVAM EDİN...

Daha sonra liderlerin, kralların, Arap Birliği’nin ve Filistin Sultası’nın temsil ettiği Arap resmi makamlarına seslenilerek bu suç çeteleriyle barış diyalogları ve girişimlerinin durdurulması istendi. Bildiride: “Hiçbir barış yolu bilmeyen, orman kanunundan başka kanun tanımayan bu suç çeteleriyle barış diyalogları ve girişimleri durdurulmalıdır. Sürekli olarak işlediği bu suç eylemleriyle öldürdüğü Arap Girişimi de çekilmelidir” dendi.

Bildiride son olarak Arap ve İslam dünyasına boykot çağrıları şu sözlerle tekrarlandı: “Siyonist ürünleri de Siyonist devlete hakta ve batılda yardımcı olan Amerikan ürünlerini de boykot edin. Mazlumun en azından zalimin kazanç kaynağı olmaması gerekir. Bizler eminiz ki Filistin halkı sonunda kazanan taraf olacaktır.”


Mavi Marmara'daki hırsızlık görünenden büyük

04 Eylül 2010 İsrail'in saldırı düzenlediği Mavi Marmara gemisi mağdurlarının avukatı Ramazan Arıtürk, gemi filosuna düzenlenen saldırı sonrasında gerçekleşen hırsızlık olayının görünenden daha büyük olduğunu söyledi. Hırsızlık olayı sonrasında 3 İsrail askeri hakkında soruşturma açıldığını söyleyen Arıtürk, olayın aslında planlı bir yağmalama olduğunu belirtti. Arıtürk çalınan eşyaların envanterini de açıkladı.
İHH İnsani Yardım Vakfı tarafından organize edilen ve Gazze'ye insani yardım malzemesi götürmeyi amaçlayan gemi filosuna İsrail askerleri saldırı düzenlemiş ve 9 kişi şehit olurken 54 kişi yaralanmıştı. Saldırı sonrasında Aşdot limanına götürülen gemilerde bulunan yardım malzemelerine el konulmuş, aktivistlerin de özel eşyaları çalınmıştı.
Mavi Marmara mağdurlarının avukatları adına bir açıklama yapan avukat Ramazan Arıtürk, hukuki süreçte gelinen son durum hakkında bilgi verdi. Mağdurların haklarını korumak için kurulan hukuk grubunun çalışmalarında sona yaklaştığını belirten Arıtürk, Ekim ayı başında Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne başvurulacağını söyledi. BM Genel Sekreterliği tarafından oluşturulan soruşturma komisyonun başına getirilen Alvaro Ulribe'nin de tarafsızlığı konusunda kaygıları olduğunu da söyleyen Arıtürk, BM Genel
Sekreteri Ban Ki-Moon'a yazdıkları bir mektup ile kaygılarını dile getirdiklerini söyledi. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komitesi tarafından oluşturulan İnceleme Komisyonu'nun Türkiye'ye gelerek 72 önemli tanık mağduru dinlediğini söyleyen Arıtürk, komisyon üyelerinin daha sonra yabancı mağdurları da dinlemek için Ürdün'e gittiklerini ifade etti.
İsrail askerlerinin düzenlenen saldırı sonrasında aktivistlerin özel eşyalarını çaldığını söyleyen Arıtürk, Mavi Marmara ve diğer gemilerinde açık bir şekilde yağmalandığını belirtti. Yaşanan hırsızlık olayının ardından İsrail askeri hakkında soruşturma başlatıldığını dile getiren Arıtürk, bunun aslıda büyük resmin çok küçük bir parçası olduğunu söyledi. Ramazan Arıtük yaptığı açıklamada şunları söyledi:
"Saldırı sonrasında Aşdot limanına çekilen gemiler açık bir şekilde yağmalanmıştır. Aktivistlerin özel eşyalarına el koyan İsrail askerleri, hırsızlık yapmışlardır. Daha sonradan bazı eşyaların satılması, aktivistlerin kredi kartlarının kullanılması gibi olaylar gösteriyorki bu durum planlı ve programlı bir yağmadır. İstanbul Cumhuriyet Savcılığı'na ifade veren Türk vatandaşı mağdurların ifade tutanaklarından çalınan kişisel eşyalar tek tek belirlenmiş ve envanteri çıkarılmıştır. İlk etapta belirlenen çalınan eşyalar şunlardır; 269 cep telefonu, 87 kamera, 121 fotoğraf makinesi, 100 dizüstü bilgisayar, 130 bin USD, 150 bin EURO, 2 bin Pound ve 35 bin TL civarında nakit para, ses kayıt cihazları, DVD'ler, dürbünler, dalgıç kıyafetleri ve dalış tüpleri. Bu rakamlar bile olayın ne kadar büyük çaplı bir yağma olduğunu ortaya koyuyor. Konu ile alakalı çalışmalarımız devam ediyor." netgazete

Mavi Marmara şehidleri, kabirleri başında anıldı
15:00 - İsrail askerlerinin Mavi Marmara Gemisi'ne düzenlediği saldırıda hayatını kaybeden İHH İnsan Hakları Vakfı çalışanları Cevdet Kılıçlar ve Necdet Yıldırım, mezarları başında anıldı. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, "Bu 9 şehidin tek bir karşılığı vardır. Bu ambargo gerçekten kalkacak ve mescidi aksa özgürleşecek" dedi. 09.09.2010 İSTANBUL netgazete

İsrail'den Türkiye'ye Özür Yok

İsrail'in Ankara Büyükelçisi Levy, Mavi Marmara baskınıyla ilgili İsrail'in özür dilemeyeceğini söyledi.
İsrail'in Ankara Büyükelçisi Gaby Levy katıldığı bir televizyon programında, Mavi Marmara baskınıyla ilgili olarak İsrail'in Türkiye'den özür dilemeyi düşünmediğini söyledi.aktifhaber

BM Mavi Marmara Raporunu Açıkladı

BM uzmanları, İsrail'in, Gazze Şeridi'ne yardım konvoyuna baskında ve sonrasında "uluslararası insan hakları yasası" da dahil uluslararası hukuku ihlal ettiğini bildirdi.
BM uzmanları, İsrail'in, Gazze Şeridi'ne yardım konvoyuna baskında ve sonrasında "uluslararası insan hakları yasası" da dahil uluslararası hukuku ihlal ettiğini bildirdi.

BM: YASA DIŞI
BM İnsan Hakları Konseyinin bilirkişi heyeti, İsrail'in, insani krizin yaşandığı bir dönemde Filistin toprağına deniz ablukası uygulamasının "yasa dışı" olduğunu belirtti.

Üç uzmandan oluşan heyet, İsrail'in yardım filosuna verdiği askeri karşılığın "orantısız" ve "kabul edilemez gaddarlık düzeyinde" olduğunu kaydetti.

İsrail'in Gazze Şeridi'ne yardım götüren filodan Mavi Marmara gemisine düzenlediği baskında 9 Türk hayatını kaybetmişti. aktifhaber


Yahudi örgütlere bağlı aktivistler, Gazze'ye İsrail ablukasını delmek üzere İngiltere ve Türkiye bayraklı bir katamaranla KKTC'den demir aldı.

Irene, Mavi Marmara'dan sonra Gazze'ye giden ilk tekne oldu
27 EYLÜL 2010
Gazze Şeridi'ne uygulanan İsrail ablukasını kırmak üzere, bu kez dünya çapındaki Yahudi örgütlerce düzenlenen bir organizasyonla yeni bir yardım gemisi KKTC'den yola çıktı. 'Irene' adını taşıyan, İngiliz ve Türk bayrağı çekili katamaranda ABD, İngiltere, Almanya ve İsrail'den Yahudilerle, bir İsrailli gazeteci olmak üzere toplam 10 yolcu ve mürettebat bulunuyor.
Irene, İsrail'in 31 Mayıs'ta Mavi Marmara ile Gazze'ye yardım götüren ve ablukayı kırmayı amaçlayan yardım gemilerine düzenlediği baskının ardından, yaklaşık 4 ay sonra Gazze ablukasını delmeye çalışacak ilk tekne olacak. İsrail donanmasının Mavi Marmara'ya düzenlediği baskında 9 Türk hayatını kaybetmişti.
Irene'in taşıdığı 'sembolik' yardım malzemeleri arasında çocuklar için oyuncaklar, müzik aletleri, ders kitapları, Gazzeli balıkçılar için balık tutma ekipmanları ile hastanelerin ortopedi bölümleri için protez gereçleri bulunuyor. Gazze sahillerine ulaşmayı, ablukanın kaldırılarak Gazze'de mal ve hizmet giriş çıkışlarının tamamen serbest bırakılmasını sağlamayı amaçlayan organizasyonun teknesinde, tüm dünyadan söz konusu eylemi desteklediklerini bildiren onlarca Yahudi'nin isimlerini taşıyan çeşitli bayraklar yer alıyor. Aktivistlerin arasında İsrailli eski asker Yonatan Shapira, soykırımından kurtulan 82 yaşındaki Reuven Moskovitz, kızı Smadar Kudüs'te 1997 yılında bir alışveriş merkezindeki intihar eylemi sırasında hayatını kaybeden İsrailli Rami Elhanan (60) bulunuyor.
'Filistinlilere Adalet için Yahudiler' adlı örgütün üyelerinden Richard Kuper, Yahudileri taşıyan teknenin, Filistin topraklarındaki İsrail işgaline ve Gazze üzerindeki ablukaya karşı protesto niteliğinde 'sembolik bir hareket' olduğunu açıkladı. İsrail hükümetinin uyguladığı politikaların tüm Yahudilerden destek görmediğini ifade eden Kuper, 'Dünyadaki tüm hükümet ve halkları, işgale ve ablukaya karşı durmaya çağırıyoruz' dedi. akşam

BM Mavi Marmara Raporunu Onayladı
29 Eylül 2010
BM İnsan Hakları Konseyi, İsrail'in mayıs sonunda Gazze'ye insani yardım taşıyan Mavi Marmara gemisinin de içinde bulunduğu filoya yaptığı baskınla ilgili soruşturma raporunu onaylayan bir tasarıyı kabul etti.
İslam Konferansı Teşkilatı'ndaki (İKT) 57 üye ülke adına Pakistan tarafından sunulan karar tasarısı, 1'e karşı (ABD'ninki) 30 oyla kabul edildi. 15 üye çekimser oy kullandı.

İKT, sunduğu karar tasarısında, İsrail'in soruşturmada işbirliği yapmamasından derin üzüntü duyulduğunu belirterek, BM İnsan Hakları Konseyi'nden raporu onaylamasını istedi ve BM Genel Kurulu'na, raporu değerlendirmesi tavsiyesinde bulundu.

BM İnsan Hakları Konseyi'nin oluşturduğu 3 kişilik uzman heyeti, raporunda, İsrail'e taammüden adam öldürme, işkence, insanlık dışı muamele, bilinçli şekilde büyük acı ve ciddi yaralanmaya neden olmak suçlarından dava açılması için kanıtlar bulunduğu sonucuna varmıştı.aktifhaber

İsrail'in Yunan yardım gemilerine baskını ortaya çıktı
2 Ekim 2010

"Yunan gemisindesiniz. 4 bin yıldır Akdeniz'de yüzüyoruz. Akdeniz, özgür bir deniz. Korsanlar dışarı atılacaklar. Akdeniz'den dışarı atılacaksınız. Amerika'ya gidin. Sizin ülkeniz orası. Akdeniz'den dışarı. Korsansınız."

İsrail güçlerinin, ''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye insani yardım malzemesi götüren 6 gemilik filoda yer alan 2 Yunan gemisine yaptığı baskın anının görüntüleri ortaya çıktı.

Elefteri Mesogios'da yaşananlara ilişkin 4 dakikalık görüntü, uluslararası medyada ilk defa Cihan Haber Ajansı'na (Cihan) verildi.

İsrail'in Mavi Marmara'da 9 Türkü şehit etmesinin ardından BM İnsan Hakları Konseyi, Tel Aviv'in Gazze Şeridi'ne yardım konvoyuna baskında ve sonrasında "uluslararası insan hakları yasası" da dahil uluslararası hukuku ihlal ettiğini bildirmişti. Kanlı baskının ardından İsrail saldırısından önce ve sonra Mavi Marmara'da yaşananları gösteren filmler medyada yer almıştı.

Gazze'ye yardım götüren Elefteri Mesogios ve Sfendoni adlı 2 Yunan gemisinde yaşayanlar ise ilk defa gün yüzüne çıkıyor. Elefteri Mesogios gemisinde Yunan ve yabancılardan oluşan 29 yolcu bulunuyordu. Yardım gönüllüleri arasında Türk asıllı İsveç milletvekili Mehmet Kaplan, İsveçli yazar Henning Mankell, gazeteciler ve akademisyenler yer alıyordu. Elefteri Mesogios, İsrail güvenlik kuvvetleri tarafından en son ele geçirilen gemi olmuştu.

''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyasının Yunanistan ayağını organize eden ve Elefteri Mesogios gemisi sorumlusu Vangelis Pissias, Cihan'a gemide kaydedilen görüntüler ile bundan sonraki çalışmalarına dair bilgi verdi. Pissias, yaklaşık 10 gün önce Cenevre'deki BM yetkililerinin daveti üzerine İsrail saldırısına ilişkin bildiklerini, çektikleri görüntüleri ve Mavi Marmara'da gördüklerini uzmanlara anlatmıştı.

İTALYAN GAZETECİLER, İSRAİL SALDIRISINI FİLM YAPTI

Yunanistan'da uzun yıllardan bu yana "Gazze'ye Özgürlük" çalışmalarının fikir babası olarak ünlenen Prof. Pissias (63), Atina Teknik Üniversitesi'nde dersler veren bir su mühendisi. Pissias, İsrail'in kanlı baskını sırasında Mavi Marmara'da yaşananları yaklaşık 300 metre uzaklıktan izlediklerini söylüyor. Kendisinin liderliğinde ilerleyen Elefteri Mesogios, yaklaşık 2 saat İsrail askerleri tarafından Gazze'ye doğru yol alırken izlenmiş.

İtalyan gazeteciler Marcello Faraggi ve Manolo Lupichini'nin Alman Farnkfurter Rundschau gazetesini temsilen Elefteri Mesogios da bulunduklarını belirten Pissias, kameralarıyla devamlı çekim yaptıklarını belirtiyor. Elefteri Mesogios da bulunan yardım gönüllüleri, kamera kaydının devam edebilmesi için İsrail komandolarının müdahalesini farklı yöntemler uygulayarak geciktirmişler.

Birçok savaş bölgesinde görev yapan Marcello Faraggi, kameranın hafıza kartını çıkararak görüntüleri saklamayı başarmış. Kamerası ise İsrail askerleri tarafından zarar görmüş. Pissias, görüntülerin nasıl kaçırıldığını ise söylemek istemiyor.

Yunan gemileri Elefteri Mesogios'ta bulunan İtalyan gazeteciler ile Sfendoni'deki Yunan gazeteci Katerina Kitidi'nin çektiği görüntülerin toplamı 2 buçuk saat. Bunlar bir araya getirilerek belgesel-film yapılmış. Pissias, İsrail askerlerinin gaddarlıkları ile onlardan hiç korkmayan ve işini profesyonelce yapan gazetecilerin bu filminin, yakın dönemde gösterileceğini ifade ediyor.

Pissias, Elefteri Mesogios'da yaşananlara ilişkin 4 dakikalık görüntünün uluslararası medyadan ilk defa Cihan Haber Ajansı'na verdiklerini vurguladı. Görüntüler, İsrail komandolarının gemiyi denizden zodyak bot ve filikalar ile, havadan ise helikopter ile takibiyle başlıyor. İsrail komandoları Gazze'ye yardım malzemeleri taşıyan gemi konvoyuna ilk defa 04:15 sularında saldırıyor. Bu sırada askerlerin yaptıkları uyarıya, Pissias'ın megafonla karşılık veren konuşmaları duyuluyor. Daha sonra komandoların gemiye saat 05:00 sularında çıkışlarını yer alıyor.

Zodyak bottan gemiye çıkan komandoların silahlarını yardım gönüllülerine doğrulttukları görülüyor. Bu sırada gönüllülerin İsrail askerlerine "katiller", "teröristler" ve "korsanlar" gibi ifadelerle karşılık verdikleri görülüyor.

Mavi Marmara'ya müdahalenin ardından kısa bir süre sonra yardım malzemesiyle dolu Yunan Sfendoni gemisi de ele geçiriliyor. Sfendoni'de yaşananlara ilişkin görüntüler ise Atina'dan uğurlanması ile başlıyor. Daha sonra Mavi Marmara'ya İsrail müdahalesi görüntüleri ile devam ediyor.

Sfendoni'de İsrail askerleriyle gönüllüler arasında çatışmalar yaşanıyor. Bu sırada İsrail askerlerinin uyguladığı şiddet yardım gönüllülerinin dayak, çığlık ve bağrışmaları kamera kayıtlarında duyuluyor. Gemi kaptanı feci şekilde dövülüyor. Sfendoni gemisinde bulunan gönüllülerden Amerikan vatandaşı Paul Larudee de feci şekilde dövülmüştü. Boğuşma sırasında denize de düşen Larudee, ABD Dışişleri Bakanı Hillary Clinton'ın "2 vatandaşımız yaralandı." dediği kişilerden biriydi.

"ELEFTERİ MESOGİOS" GEMİSİNE İSRAİL ASKERLERİNİN MÜDAHALESİ SIRASINDA YAPILAN KARŞILIKLI KONUŞMALAR

-Güney'e gidiyoruz... (Türk asıllı İsveç milletvekili Mehmet Kaplan, 04:00'da Mavi Marmara'ya hangi yöne gittiklerini soruyor. Mavi Marmara'nın "Güney'e gidiyoruz" cevabını İngilizce olarak Elefteri Mesogios gemisi sorumlusu Vangelis Pissias'a aktarıyor)
-"Sofia", "Sofia" –Yunan "Özgür Akdeniz" gemisinin önceki adı- size İsrail Deniz Kuvvetleri sesleniyor, acilen geminizi Kuzey'e çevirin.
- ...Etmeden önce, geminizi Kuzey'e çevirin.
-Uluslararası sivil vatandaşlarız. Yunan bayraklı bir Yunan gemisiyiz (konuşan Yunan "Özgür Akdeniz" yardım filosu sorumlusu Vangelis Pissias)
-Helikopter geliyor...
- Hemen durmazsanız ateş açacağız.. Hemen durun.
- Ateş açacaklar; (Dror Pheiler, İsveç yardım gönüllüleri sorumlusu)
- Hemen durun!
- Sivil vatandaşlarız...
- ??????? ???????...
- Hemen durun!
- Uluslararası filoyuz. Yunan bayraklı bir Yunan gemisiyiz... Yasal uluslararası sularda seyrediyoruz. Yunan gemileri teslim olmayacak. Legaliz, bizi tehdit etmeye hakkınız yok.
- Mankell Bey (İsveçli yazar Henning Mankell), bize bir kelime söyleyebilir misiniz?
- Bu olanlar, bize İsraillerinin kim olduklarını gösteriyor. Uluslararası sularda gemimizi işgal ediyorlar. Somalili korsanlar. Yada herhangi başka birşey...
- Bizi çeviriyorlar...
- Ne diyorsun biz onları çeviriyoruz.
- Çocuklar; Son sigarayı kim verecek?
- Son sigara…
- Atacaklar…ama olsun!
- Buradalar, oradan giriyorlar, sağdan, sağdan…
- Korsansınız, Korsansınız. Teröristsiniz, teröristsiniz. Bu sizin sonunuz. Korsansınız. Teröristsiniz. Bu sizin sonunuz.
- Bu savaş girişimi!
- Yunan gemisindesiniz. 4 bin yıldır Akdeniz'de yüzüyoruz. Akdeniz, özgür bir deniz. Korsanlar dışarı atılacaklar. Akdeniz'den dışarı atılacaksınız. Amerika'ya gidin. Sizin ülkeniz orası. Akdeniz'den dışarı. Korsansınız.
- Liderleriniz birer hain. Size ihanet ediyorlar. Bu İsrail'in sonu olabilir. Aptalsınız. Çekin gidin.
- Uluslararası sularda seyreden bir geminin yolcularıyız. Gidin! Asker değilsiniz, katilsiniz!
- Kaptanınız nerede?

PİSSİAS: "DAHA BÜYÜK BİR KONVOYU, UYGUN ZAMANDA YOLA ÇIKARACAĞIZ"

İsrail'in Mavi Marmara'ya saldırısına ilişkin düşüncelerini anlatan Pissias, sıranın kendilerine gelmesini beklediklerini anlatıyor: "Bizim sıramızın geleceğini düşündük. Ama Yunan bayraklı gemimiz, onların bu yaklaşımdan vazgeçmelerinde bir neden olmuş olabilir."
Saldırıdan korkmadıklarını vurgulayan Pissias, "Korku her insanda olabilir. Ancak kalbi temiz olanlar ve kişinin doğru yaptığına olan inancı bunu kontrol etmesine yardım ediyor" diyor. "Bu uğurda ölmek, şereftir" diyen Pissias, şöyle devam ediyor: "Bütün yolculuk boyu sakindik. Bir çıkar için gitmiyorduk. Bu bizi rahatlatan en büyük duyguydu. Karşındaki silah çıkarmış diye korkmazsın. En fazla bu dünyaya hoşçakal dersin. Ama dolu dolu gitmiş olursun. O gittiğin yerde sen olacaksın, bu dünyada kalanlar da olacak. Belki orada, dünyada yapmak istediklerin sebebiyle daha iyi bir konumda olabilirsin."

Yeni bir yardım organizasyonu içerisinde olduklarını açıklayan Yunan akademisyen Pissias, bu yılın sonuna ya da en geç ilk baharda gelişmeleri de dikkate alarak yeni bir yardım konvoyunu yola çıkarmayı hedeflediklerini söylüyor. Organizasyonda Türklerin de bulunduğunu belirten Pissias, "Bu defa daha çok Avrupa ile uluslararası politikaları etkileyen ve yaklaşımlarıyla doğru yerde durmayan ülkelerden gemiler ve gönüllüler öncülük edecek. Çok kaliteli bir yardım konvoyu olacak. Önemli isimler yer alacak. İnsan hakları vs edebiyatı yapıp bunu karşı duran ülkelerin halkları destek verecek."

"BÜTÜN FİLİSTİN GÖRÜŞMELERE KATILMALI"

Yeniden başlayan İsrail ve Filistin arasındaki görüşmelerden bir sonuç beklemediğini belirten Pissias, şunları söylüyor: "Ne İsrail ne de İsrail'i destekleyen ABD ve diğerleri, Filistin'e hak ettiği ve layık olduğunu vermeye kararlı değiller. Bunu konuşanlar, önce karşısındakine ve öze saygı duymalı. İsrail, Filistin'in tamamıyla konuşmalı. Filistin'in bir bölümünü temsil eden siyasi iradeyle değil."

"GAZZELİ'NİN TERCİHİNE SAYGI DUYULMALI"

2006'da Gazze'de yapılan seçimleri izleyen sadece 11 gözlemciden biri olduğunu hatırlatan Pissias, o dönemde BM'nin bile gözlemcilere zorluk çıkardığını söylüyor. Herkesin kabul etmesi gereken çok adil bir seçim sonucu çıktığını belirtiyor. Pissias, batı ülkelerinin iki dil kullanmaktan vazgeçerek, Filistin halkının tercihine saygı duymaları gerektiğini vurguluyor.

Son olarak Mavi Marmara'ya 3 defa çıktığını belirten Vangelis Pissias, yardım çabalarını hayatıyla ödeyenleri saygıyla andığını söylüyor. stargazetesi

Gazze'ye yardım için İspanya'dan iki gemi gidecek
03:40 - İspanya'daki bazı sivil toplum örgütleri, Gazze'ye insani yardım götürmek için İspanya'dan iki geminin hareket edeceğini açıkladı. 31 Mayıs'ta Gazze'ye uluslararası insani yardım götüren ve İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan "Özgürlük Filosu"nda bulunan yardım gönüllüsü iki İspanyol, Manuel Tapial ve Laura Arau, Gazze'ye yeni bir insani yardım filosu göndermek için "Gazze'ye doğru" adlı bir girişim başlattı. 17.10.2010 MADRİD netgazete

Furkan'ın mezarına Gazze toprağı
17 Kasım 2010

İsrail'in saldırısında hayatını kaybeden Furkan Doğan'ın mezarına Gazze toprağı serpildi...

İsrail'in Mavi Marmara gemisine saldırısında hayatını kaybeden Furkan Doğan'ın Kayseri'deki mezarına Gazze'den getirilen toprak serpildi.

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı Kayseri Şubesi, Kurban Bayramı dolayısıyla Furkan Doğan'ın mezarında anma etkinliği düzenledi.

Talas Belediyesi tarafından çevre düzenlemesi yapılan ve Furkan Doğan adı verilen mezarlıktaki etkinliğe Furkan'ın babası Ahmet Doğan, dedesi Mustafa Doğan ve yakınları ile İHH İnsani Yardım Vakfı Kayseri Şube Başkanı Şaban Sözduyar, Mavi Marmara Platformu temsilcileri ve vakıf gönüllüleri katıldı.

Ahmet Doğan, Kurban Bayramı'nda oğlunun mezarını ziyaret ettikleri için katılımcılara teşekkür etti.

Doğan, geçen ay Gazze'ye yardım götüren konvoya Kayseri'den katılan gönüllülerin Gazze'den getirdiği toprağı, Furkan'ın mezarına serpti. haber10

Asya'dan Filistin'e Dayanışma Konvoyu Batman'da
18 Aralık 2010

'Asya'dan Filistin'e Dayanışma Konvoyu'ndaki Aktivistler Batman'a geldi.
Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'den hareket eden Pakistan, İran, Türkiye, Suriye ve Mısır üzerinden Gazze'ye ulaşacağı belirtilen yardım konvoyundaki 22 ülkeden 115 aktivist, dün Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesindeki Gürbulak Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı. Gazze'ye yardım için Hindistan'dan yola çıkan ve 'Asya'dan Filistin'e Dayanışma Konvoyu' olarak adlandırılan konvoydaki aktivistler, Batman'a ulaştı. Aktivistler, Batman Beşiri ilçesi yol ayrımında sabah saatlerinden itibaren toplanan vatandaşlar tarafından coşku ile karşılandı. Ellerinde Filistin bayraklarıyla aktivistlerin içerisinde bulunduğu konvoyu karşılayan vatandaşlar, konvoyla birlikte şehir turu attı.

Aktivistler Batman'ın ardından Diyarbakır'a hareket etti. İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsanı Yardım Vakfı Genel Başkan Yardımcısı Av. Gülden Sönmez, Gazze'de yaşanan insanlık dışı ambargoyu kırmak için Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'den yola çıkan konvoyun, Pakistan ve İran'ın ardından Türkiye'ye geldiğini belirtti.
aktifhaber
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Tem 03, 2016 8:17 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Ekm 22, 2010 12:17 am    Mesaj konusu: Gazze'nin Yeni Kralı Türkiye mi? Alıntıyla Cevap Gönder

Mavi Marmara İddianamesi Katliamdan 2 Yıl Sonra Mahkemeye Sunuldu
Murad Salih
24.05.2012



Siyonist abluka altındaki Gazze'ye insani yardım taşıyan 'Mavi Marmara' gemisine 31 Mayıs 2010'da Akdeniz'in uluslarası sularında İsrail askerlerince düzenlenen saldırıyla gerçekleştirilen katliama ilişkin iddianame...

Saldırının üzerinden tam 2 yıl geçtikten sonra nihayet tamamlandı ve İstanbul 7'inci Ağır Ceza mahkemesine teslim edildi.

İddianamede, İsrail Genelkurmay Başkanı ile 3 komutan şüpheli olarak yer aldı.

Gemideki basın mensuplarının da aralarında bulunduğu 490 kişi mağdur ve müşteki olduğu belirtildi.

Mahkeme, 15 gün içinde iddianamenin kabul edilip edilmeyeceğine dair görüşünü bildirecek.

İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci tarafından hazırlanan 144 sayfalık iddianameden bazı detaylar belli oldu.

Buna göre...

Şüpheliler arasında İsrail'in eski Genelkurmay Başkanı ile birlikte üst düzey asker yöneticilerinden 4 isim bulunuyor.

Zanlılar hakkında 'Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmekten' 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ve diğer suçlamalara ilişkin de müşteki sayısı dikkate alınarak toplam 18 bin 32'şer yıla kadar hapis cezası istendi.

Gemideki basın mensuplarının da aralarında bulunduğu 490 kişi mağdur ve müşteki olarak iddianamede yer alıyor.

Mahkeme iddianameyi kabul ederse davanın mahkeme süreci de başlamış olacak.

Gazze'de yaşanan insanlık dışı ambargoyu delmek için yola çıkan Özgürlük Filosu'na siyonist İsrail askerleri saldırmış...

Mavi Marmara gemisinde bulunan 9 Türk insani yardım gönüllüsü şehid olurken yaklaşık 60 kişi de yaralanmıştı...

Siyonist İsrail askerleri Akdeniz'in uluslarası sularında saldırdığı yardım gemilerine...

İçindeki tamamı sivil mürettebat ve yardım gönüllüleriyle birlikte silah zoruyla el koymuş...

Gemileri ve esir aldıkları mürettebat ve yardım gönüllülerini İsrail'e götürerek tam bir korsanlık gerçekleştirmişlerdi.

Bütün bunlar canlı yayında gerçekleşirken...

AKP hükümeti bu deniz korsanlığını sessizce seyretmekle yetinmiş...

Gemileri ve içindeki insanları kurtarmak için en ufak bir askerî müdahalede bulunmamıştı.

Sivil gemiler içindeki sivil mürettebat, sivil yardım gönüllüleri ve insanî yardım malzemeleriyle birlikte İsrailli siyonist korsanlar tarafından silah zoruyla Akdeniz'in uluslarası sularında gaspedilirken...

9 silahsız sivil vatandaşımız katledir, 60 vatandaşımız yaralanırken, kılını kıpıdatmayan AKP hükümeti...

Ertesi gün Bülentç Arınç vasıtasıyla "İsrail'e savaş ilan etmeyeceklerini" duyurmuştu.

Halbuki...

Aynı AKP hükümeti...

AB-D emperyalizminin ticaret gemilerini Somali halkının öfkesinden korumak için ülkemizden binlerce mil öteye savaş gemileri yollamış...

Haçlı orduları Libyayı rahat rahat bombalasın diye hem savaş gemileri hem de savaş uçaklarını daha TBMM karar bile almamışken yola çıkarmış...

Aynı haçlı orduları Afganistan'daki işgallerini rahat rahat sürdürsünler diye 1 tugay muharip askerini yıllardır Afganistan'da tutarken, haçlı ordularının zayiatsız olarak Afganis'tandan kaçmalarını sağlamak için, Haçlılar çekildiktan sonra da askerî birliğimizn orada kalacağını bir kaç gün önce açıklamıştı...

Aynı haçlı AB-D emperyalizmi adına...

Suudî Arabistan ve Katar'la birlikte hiçbir kavgamız olmayan kardeş Suriye'yi istilâ için harekete hazır bekleyen de aynı AKP hükümeti değil mi?

Bunda bir garabet, bir tuhaflık, bir terslik yok mu?

Kendi vatandaşların Akdeniz'in uluslarası sularında canlı yayında katledilir, yaralanır esir edilir, sivil gemiler gaspedilirken...

Gıkını çıkarma...

Kılını kıpırdatma...

Bir de üstüne "Ne yani bu kadarlık bir şey için savaş mı açacaktık" anlamına gelen açıklama yap...

Sonra da AB-D emperyalizminin her istediği yere asker, savaş gemisi, savaş uçağı, savaş helikopterleri yollayarak Mehmetçikleri gözünü kırpmadan ateşe sür...

Ama kimse senden bu tuhaf durumu açıklamanı istemesin...

Çok enteresan bir ülkede yaşıyoruz çoook...


Ancak...

Kaplumbağa hızıyla da olsa Mavi Marmara katliamının iddianamesinin mahkemeye sunulabilmiş olması bu kadar olumsuzluk içinde tek olumlu yan gibi duruyor...

Savcının katliamcı sanıklar için tutuklama talep edip etmediğini henüz bilmiyoruz...

Böyle bir talep varsa mahkemenin nasıl bir karar alacağını da bilmiyoruz...

Bu davanın Türk yargısının "ulusal ve uluslarası etkiler"e karşı ne kadar "bağımsız" olabildiğine/olabileceğine dair laboratuvar işlevi gareceği açık...

O yüzden dikkatle takip edilmeli...




Netanyahu'dan barbarlara tebrik ziyareti
İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu, 9 Türk'ün öldüğü Mavi Marmara gemisine baskını düzenleyen "Şayetet 13" komandolarının üssüne yaptığı ziyaret sırasında bazı açıklamalarda bulundu. Bir kısmı Mavi Marmara baskınında yer alan subay ve askerlerle görüşen Netanyahu, "Komandolar bir taraftan kararlı, diğer taraftan da itidallı ve etik davrandılar. Bu operasyon zorunlu, yasaldı, ayrıca çok önemliydi" ifadesini kullandı. 27.10.2010 TEL AVİV netgazete

İHH Başkanı Yıldırım Netanyahu Hakkında Konuştu
İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Mavi Marmara gemisine kanlı bir baskın yaparak sivil ve savunmasız 9 Türk vatandaşını katleden terörist ülke İsrail'in Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya sert tepki gösterdi.

29 Ekim 2010, 00:41
Abdulbasit KÖRÜK


İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Mavi Marmara gemisine kanlı bir baskın yaparak sivil ve savunmasız 9 Türk vatandaşını katleden terörist ülke İsrail'in Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya sert tepki gösterdi.

* Netanyahu küstahlıkta sınır tanımıyor -

Yıldırım, askerlerini kahraman olarak gören Netanyahu'nun küstahlıkta sınır tanımadığını söyledi. Yıldırım, "Netanyahu, masum insanları öldürmenin lezzetini yaşayan vahşi bir canavar olduğunu bütün dünyaya gösterdi" dedi.

İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım, Mavi Marmara gemisine kanlı bir baskın yaparak sivil ve savunmasız 9 Türk vatandaşını katleden terörist ülke İsrail'in Başbakanı Binyamin Netanyahu'ya sert tepki gösterdi. Yıldırım, askerlerini kahraman olarak gören Netanyahu'nun küstahlıkta sınır tanımadığını söyledi. Netanyahu'ya seslenen Yıldırım, "Masum ve savunmasız insanları öldürmek kahramanlık değildir. Netanyahu, askerlerine 'sizden daha iyisi yok, kahramanca davrandınız, sizi selamlıyorum' diyor. Netanyahu'nun göklere çıkardığı, cesaret madalyası verdiği Şayetet 13 komandoları, bir ülkenin düzenli ordusuna karşı savaşmadılar. Uluslararası sularda, insani yardım götüren masum, sivil ve savunmasız insanlara saldırdılar. Netanyahu, masum insanları öldürmenin lezzetini yaşayan vahşi bir canavar olduğunu gösterdi bütün dünyaya" dedi.
Cesareti varsa canlı yayına çıkalım

Yıldırım, yaptığı yazılı açıklamada "Netanyahu'nun cesareti varsa istediği televizyonda canlı yayına çıkalım. Orada kendisini savunsun. İsrail'den ileri geri konuşmasın" diye konuştu.

İsrail'in çırpındıkça battığını ifade eden Yıldırım, "İsrail, insanlık vicdanında mahkûm olmuştur. Ümit ediyoruz ki uluslar arası hukuk da İsrail'i mahkûm eder. Ancak biz İsrail'in gerçek yüzünü bütün dünyaya göstermeye devam edeceğiz" şeklinde konuştu.

Gazze aktivistlerinden katil İsrail'e dava

Gazze için Özgürlük Filosu'na katılan dört Belçikalı kadın, saldırıdan sorumlu tuttukları İsrailli yöneticiler aleyhine dava açtı.

20 Kasm 2010

İsrail ordusunun 31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’ye insani yardım göndermek için yola çıkan 6 gemiden oluşan uluslararası insani konvoya düzenlediği silahlı saldırı sonucu Mavi Marmara gemisinde 9 kişi ölmüş, 50′den fazla kişi ise yaralanmıştı. Tüm dünyanın tepkisini çeken insani yardım konvoyuna saldırının arkasını bırakmayan Belçikalı dört gönüllü, İsrail yöneticilerini mahkemeye veriyor.

Bugün düzenledikleri bir basın toplantısı ile kamuoyuna duyurdukları davanın neticesi hakkında çok da ümitli olmayan davacı kadınlar, adaletin İsrail’in uluslararası alanda yargılanmasını ve suçlu ilan edilmesini talep ediyor.

31 Mayıs 2010 tarihinde Gazze’ye insani yardım göndermek için yola çıkan uluslararası insani konvoya askerî saldırının mağduru ve tanığı olan Fatima El Mourabiti, İnge Neefs ve Kenza İsnasni avukatları Joke Callewaert ile Jullie Tieleman bir Brüksel’de bir basın toplantısı düzenledi.

Mağdureler kendilerinin uluslararası sularda kaçırılmaları, 28 saat boyunca zorla gemide tutulmaları, saldırıya uğramaları, hapse atılmaları ve sınır dışı edilmelerinden sonra bu suçları işleyen ve emirleri veren tüm şahısların gerekli mahkemeler tarafından yargılanmalarını istiyor. Birleşmiş Milletler İnsan Hakları Komisyonu’nun himayelerinde çalışan veri bulma komisyonu, açık bir şekilde filoya karşı düzenlenen saldırının yasa dışı olduğunu ifade etti diyen Belçikalı kadınlar, Belçika Devleti’nin devreye girerek, İsrailli yetkililerin cezalandırılmasını istiyor. İsrail’in oluşturduğu araştırma komisyonunun tarafsızlığına güvenmediklerini kaydeden avukatlar, bu komisyonun suça karışan askerleri sorgulayamadıklarının altını çiziyor.

EHUD BARAK’A DA DAVA AÇILDI

‘Gazze için Özgürlük Filosu’na katılan dört Belçikalı kadının açtığı davanın İsrail’e karşı insan hakları ihlal davası olduğu kaydedildi. Davacı oldukların arasında İsrail askeriyesi, General Gabi Ashenazi ve dönemin İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak bulunuyor. İsrail tarafından saldırı emrin kimin verdiğinin net olarak tespit edilmediği ve bunun İsrail kaynaklarınca öğrenilemediğinin altı çizilen davada, suçlananların sadece birkaç askerle sınırlı kalmaması talep edildi. Gerçek suçluların tespit edilmesi istenirken Belçika makamların da davayı uluslar arası alanda savunulması istendi.
Anadoluhaber

Türkiye'den özür dilenmesi düşünülemez

İsrail Başbakan Yardımcısı Silvan Şalom, "Türkiye'den özür dilenmesi düşünülemez" dedi. İsrail Dışişleri Bakanı yardımcısı ise, "Asıl Türkiye'nin İsrail'e tazminat ödemesi gerekli" yorumunda bulundu.

08 Aralk 2010
Anadolu Haber

İsrail Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Silvan Şalom, Gazze'ye yardım götüren filoya yapılan baskının ardından İsrail'in Türkiye'den özür dilemesinin "düşünülemez" olduğunu söyledi.

Şalom, "Türkiye'den özür dilenmesinin düşünülemez olduğunu" ifade etti. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman da, bu yönde görüş belirtmişti. İsrail radyosuna açıklamada bulunan Şalom, böyle bir hareketin diğer ülkeleri de cesaretlendireceğini ve onları Ankara gibi hareket etmeye yönelteceğini ifade etti.

İsrail Başbakan Yardımcısı Şalom, Mavi Marmara gemisinin Gazze'ye, "İsrail'i tahrik etme niyetiyle geldiğini" iddia edip, "bir özür gerekiyorsa, bunun Ankara'dan gelmesi gerektiğini" ileri sürdü.

Şalom, Mavi Marmara kurbanlarına tazminat ödenmesiyle ilgili olarak da, bunun iki taraflı düşünülmesi gerektiğini, filo olayında İsrailliler'in de zarar gördüğünü savundu.

Öte yandan İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun siyasi danışmanı Ron Bremer, İsrail radyosuna "Türkiye ile İsrail'in, her iki tarafın kabul edebileceği bir uzlaşma formülü aradıklarını" ifade etti.

Öte yandan İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman'ın bir yardımcısı, "Türkiye'den özür dilenmesinin, teröre teslim olmak anlamına geleceğini" ileri sürdü.

Ynet internet haber sitesinin haberine göre, adı belirtilmeyen Lieberman'ın yardımcısı, "asıl Türkiye'nin Mavi Marmara gemisini göndermesi nedeniyle İsrail'e tazminat ödemesi gerektiğini" öne sürdü.

Lieberman'a yakın isimler, Gazze'ye yardım gemilerine düzenlenen baskın nedeniyle Türkiye'den özür dilenmesi ve karşılığında iki ülke ilişkilerinin normalleştirilmesi yolundaki çabaları tümüyle reddederken, Ynet'e konuşan Lieberman'ın yardımcısı, "Türkiye'den dilenecek bir özür, teröre teslim olmak demektir" dedi.

ÖZÜR SÖZ KONUSU DEĞİL
"Lieberman açısından, İsrail'in bir özrü söz konusu değil" ifadesini kullanan Lieberman'ın yardımcısı, "Özür dilemesi gereken biri varsa, Türkiye'dir. Teröristlere yardım önerdiği için Türkiye tazminat ödemelidir" görüşünü öne sürdü.

Lieberman'ın yardımcısının basına yansıyan ifadeleriyle ilgili olarak ise, İsrail Başbakanlığı herhangi bir değerlendirme yapmaktan kaçındı.

YENİ BİR FORMÜL ARAYIŞI İÇİNDELER
Öte yandan, Jerusalem Post ve Kanal 2 televizyonunda verilen haberlerde, iki ülke yetkilileri arasında yapılan Cenevre'deki görüşmeye değinildi ve İsrailli bir kaynak, "İsrail'in Gazze'ye yardım götüren filoyu ele geçirmesi sırasındaki tavrının kasti olmadığını ortaya koyacak bir formül arayışı içinde olduklarını" kaydetti.

Ancak Jerusalem Post, her iki taarfın da kabul edebileceği orta yol bir formül konusunda İsrail Başbakanı Netanyahu’nun işinin daha zor olduğunu yazdı. Gazeteye göre Neanyahu, sertlik yanlısı Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman’ı ikna etmekte zorlanacak.

Jerusalem Post’a göre İsrail, tazminat ve özre karşılık Türkiye’den, Mavi Marmara gemisine karşı gerçekleştirilen ve 9 kişinin ölümüyle sonuçlanan İsrail komando baskınının “kötü niyetli olmadığınıö kabul etmesini istedi.

İsrail tarafı ayrıca, Ankara’nın uluslararası platformlarda Mavi Marmara olayını artık gündeme getirmemesini de istedi. Gazete, Başbakan Erdoğan’ın bu talebi kabul edip etmeyeceğinin soru işareti olduğunu yazdı.

DEBKA’NIN İDDİASI

Öte yandan, İsrail istihbarat sitesi Debka, Türkiye’nin özür ve tazminat dışında ayrıca, Mavi Marmara’da 9 Türk’ü öldüren İsrailli komandoların yargı önüne çıkarılmasını ve Gazze’deki ablukanın kaldırılmasını istedi.

Ancak Debka’ya göre bu iki istek, İsrailli temsilci tarafından anında geri çevrildi.

İsrail istihbarat sitesi, bu gelişmeden sonra Türkiye’nin son iki talebinde ısrarcı olmadığını savundu.

Mavi Marmara, nasıl uğurlandıysa öyle karşılanacak
13:35 - İsrail'in düzenlediği ve 9 Türk'ün hayatını kaybettiği baskının ardından el konulan ve bir süre sonra iade edilen Mavi Marmara gemisinin, İskenderun Limanı'ndaki tamir ve bakımı tamamlandı. 26 Aralık Pazar günü İstanbul'da olacak gemi, Sarayburnu Limanı'nda törenle karşılanacak. 10.12.2010 İSTANBUL netgazete

Gazze'ye yeni konvoy Hindistan'dan

Hindistan’dan yola çıkan konvoy Pakistan, İran, Türkiye, Suriye ve Mısır üzerinden Gazze’ye ulaşacak.
12/12/2010 -
Filistin’de yaşanan ambargoyu delmek için dünyanın çeşitli yerlerinden konvoylar yola çıkmaya devam ediyor. Geçtiğimiz aylarda Avrupa’dan yola çıkan kara konvoyunun ardından yeni bir konvoy daha Hindistan’dan yola çıktı. Diğer konvoyların aksine Asya’dan yola çıkan aktivistler özel araçları ile değil ziyaret ettikleri ülkelerdeki otobüslerle yolculuklarını tamamlayacaklar.

Hindistan’ın başkenti Yeni Delhi’den hareket eden harekette 22 ülkeden yaklaşık 150 aktivist bulunuyor.

‘Asya’dan Filistin’e Dayanışma Konvoyu’ olarak adlandırılan konvoyda bulunan insani yardım gönüllüleri Pakistan, İran, Türkiye, Suriye ve Mısır üzerinden Gazze’ye ulaşmaya çalışacaklar. Farklı din, dil ve ırktan vicdan sahibi insanların meydana getirdiği konvoyun Türkiye’de ev sahipliğini İHH İnsani Yardım Vakfı yapacak. İHH tarafından Türkiye’de konvoyun uğrayacağı illerde çeşitli programlar düzenlenecek.

Aktivistlerin 17 Aralık 2010 tarihinde Türkiye’ye giriş yapması bekleniyor. Organizasyon için 19 Aralık tarihinde Diyarbakır’da büyük bir program düzenlenmesi planlanılıyor.

Diyarbakır’daki programın ardından konvoy, Suriye’ye geçiş yapacak. Aktivistler eğer herhangi bir engellenmeyle karşılaşmazlarsa İsrail’in saldırılarının yıldönümü olan 27 Aralık 2010 tarihinde Gazze’de olacaklar.
Sütunhaber

Furkan'ın babası Doğan: İsrail jest yapacaksa, öncelikle Filistin'deki ambargoyu kaldırsın.
12/12/2010


İsrail askerlerinin Gazze'ye insani yardım götüren Mavi Marmara gemisine yaptığı baskında hayatını kaybeden Furkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan, tazminat söylemlerinin samimi olmadığını ve bu tazminatın zaten suçun cezalandırılmasında olacağını hatırlattı.

Ahmet Doğan, İsrail'in, saldırıda katlettiği şehitler için ödemek istediği tazminat miktarından önce başka adımlar atması gerektiğini belirterek, "İsrail bir jest yapacaksa önceliği Gazze ve Filistin'e olan ambargo ile ablukayı kaldırmak olmalıdır." dedi.

Ahmet Doğan, suçun cezalandırılmasında İsrail'in zaten bir tazminat ödemeye mahkum edileceğini aktararak, buradan gelecek paranın bir kuruşuna bile dokunmadan öncelikle Gazze'deki insanların ihtiyaçları için harcanacağını söyledi.

İsrail'i tazminat ve özür dileme konusunda samimi görmediklerini ve oluşturmak istedikleri kamuoyu ile farklı amaçlar hedeflediklerini dile getiren Doğan, yaşanan son gelişmelerle ilgili şunları söyledi:

"İsrail'in Türkiye ile ilişkileri düzeltmek ve Mavi Marmara olayındaki mağdurlara tazminat ödeme, özür dileme konusunda son dönemlerde ortaya çıkan gelişmeler nedeniyle bizim de görüşümüz alınıyor. Bizim görüşümüz açık. Mavi Marmara'da şehit olanlar İsrail askerleri tarafından katledildi. Uluslararası sularda suç işlenmiştir. Dolaysıyla suç çok açıktır. İsrail bunu kabul edip özür dilemesi gerekir. Bundan önce İsrail şayet bir jest yapmak istiyorsa. 'Özrü ve tazminatı jest olarak' ifade ediyorlar. Öncelikle Gazze'ye ve Filistin'e ambargo ve abluka kaldırılmasını sağlarsa en büyük jest bu olacaktır. Bunun ardından özür ve suç kabulü olup, tazminatın da can alıcı şekilde ve miktarda olması gerekir diye düşünüyoruz. Telaffuz edilen tazminat miktarı da Türkiye ve şehit yakınları ile alay etme anlamına gelir. Bizim acımızdan hakaret olarak değerlendiriyoruz. Bunu ağza almak ve konuşmak dahi bizi incitiyor. Yaralayıcı oluyor. Biz tazminatın miktarı ya da adının bile konuşmak istemiyoruz. Burada suçun kabulü, ambargonun kaldırılması, suçluların cezalandırılması ve tazminatı cezanın bir parçası olarak görüyoruz. Bizim canımız yandı. Onların canını yakacak tazminatın daha yüksek olması gerekir."

İSRAİL JEST YAPACAKSA ÖNCE AMBARGOYU KALDIRSIN

İsrail'e şehit yakınları olarak ilk şartlarının Gazze'ye ambargonun kaldırılması olduğu yönünde çağrıda bulunan baba Ahmet Doğan, "Öncelikle çocuğumuzun uğrunda can verdiği ambargonun kaldırılması ve Gazze'ye gidecek yardımların serbestçe ulaşmasını istiyoruz." dedi.

Ahmet Doğan, verilecek ceza çerçevesinde zaten bir tazminatın alınacağını hatırlatarak, "Gelecek tazminat bizim zenginleşmemiz adına değildir. Ben kendi adıma konuşuyorum. Ama diğer şehit yakınlarının da böyle düşündüğünü sanıyorum. Gelecek tazminatın bir kuruşu bile faydalanılmadan yani Gazze ve Filistin için harcanacaktır. İhtiyaç sahipleri için harcanacaktır." şeklinde konuştu.

Furkan'ın şehit olmasından sonra birçok ülkeden idarecilerin ve vatandaşların kendilerini aradığını aktaran Doğan, kendilerini en çok üzenin ise Amerika Birleşik Devleti'nde herhangi bir davanın açılmaması ve Amerika'nın kendileri ile ilgilenmemesi olduğunu dile getirdi.

Doğan, "Asıl tepki vermesi gereken Amerika idi. Furkan'ın ABD vatandaşı olması nedeniyle bu tepki olmalıydı. Ama bizimle ilgili hiçbir konuda bilgi vermedi. Gelişme olmadı. Soruşturma açma olmadı. En son ABD büyükelçiliğinden bizi aradılar. Furkan'ın ölüm belgesini gönderiyoruz dediler. Onun dışında hiçbir gelişme olmadı." dedi.

Sütunhaber

Raid Salah, Türkiye Bayrakları İle Karşılandı
5 aydır İsrail zindanlarında olan Kudüs Muhafızı Şeyh Raid Salah, Türk bayrakları ile karşılandı

13 Aralk 2010
Anadolu Haber

5 aydır İsrail zindanlarında olan Kudüs Muhafızı Şeyh Raid Salah, Türk bayrakları ile karşılandı

Mescid-i Aksa'nın muhafızı ve İslami Hareketin lideri Şeyh Raid Salah, 5 ay önce girdiği İsrail zindanlarından dün çıktı. Mavi Marmara gazisi olan ve saldırıdan hemen sonra hapse atılan Salah, Türk ve Filistin bayrakları ile karşılandı.

MUSTAFA R . ÖZGÜR ‘ün haberi

2007 yılında Mescid-i Aksa'nın kapılarından birisi olan el Meğaribe'ye ulaşan yolun tahrip edilmesi için gösterdiği sivil direnişten ötürü 5 ay hapis cezasına çarptırılan Mescid-i Aksa'nın muhafızı Şeyh Raid Salah, 5 ay önce girdiği İsrail zindanlarından dün çıktı.

İSRAİL’E HİZMET ETMEK YERİNE HAPSE GİRMEYİ SEÇTİ

İşgalci İsrail, Şeyh Salah'a hapis müddetinde İsrail işgal devletine bağlı müesseselerde görev yapmasını önermiş o ise hapis yatmayı tercih etmişti. Aksa’yı savunduğu ve Müslümanların onuru için mücadelesine devam eden Salah’ın hapishanede 3 adet kitap yazdığı öğrenildi.

İÇERİSİ BENİM İÇİN CENNET GİBİYDİ

Hapisten çıkmasını bekleyen kalabalığa seslenen Salah ise; “İçerisi benim için bir cennet yeriydi. Günlerim ibadet dolu ve çok güzel geçti’ dedi. Salah, içeride işkence çeken Müslüman kardeşlerinin bir an önce çıkartılmasını istedi. Mescid’i Aksa’nın muhafızı Şeyh Raid Salah’ın 2007 yılında Mescid’i Aksa’ya girmesi yasaklanmıştı. Bu yasak hala devam ediyor.

Türkiye bayrakları ile karşılandı

Mescid’i Aksa’nın muhafızı ve İslami Hareketin lideri Şeyh Raid Salah 5 aydır yattığı hapishaneden çıkışında ise Türkiye ve Filistin bayrakları ile Mescid’i Aksa fotoğraflarıyla karşılandı. Sabahın eken saatlerinden itibaren hapishane kapısında beklemeye başlayan Kudüs sevdalıları, saatler sonra bırakılan Raid Salah’ı bağırlarına bastılar. Sürekli tekbir getirip slogan atan kalabalığı selamlayan Raid Salah, herkese teşekkür etti.

Aksa’nın muhafızı zindana şerefi ile girmişti

Gazeteci Yazar Yasir ez-Zeatire de Şeyh, hapse atıldığında yazısında Aksa’nın muhafızı zindana şerefi ile girdiğini yazmıştı. Salah'ın Mavi Marmara'da ölümden kılpayı kurtulduğunu ve bu olaylar üzerine hapse girmesinin tuhaf gelmediğini yazan yazar o şerefli yolcuyu şöyle anlatmıştı; “Şeyh Raid Salah, Remle Hapishanesinde beş ay sürecek yeni tutsaklığına gururlu adımlarla dimdik yürüdü. Salah, uzun yıllardan beri boynu ilmeğin ucunda yaşıyor. Ama hep aynı kararlılıkla. Hapis cezası, bu yüzden umurunda bile değil. Senelerce tecrübe ettiği sıradan bir vakıa onun için. Yanında desteğini esirgemediği, davalarına sadık bir grup arkadaşı var. Şeyh’in asıl beklentisinin Allah yolunda, inandığı ve hayatını adadığı dava uğrunda şehadet olduğu biliniyor. Gerek Türk gemisinde gerekse Shin Bet eliyle cinayet planları başarısız olsa da tekrar denenmiyeceğini kimse garanti edemez.

HAPSE DÜŞMEK DAVA ADAMLARINI DAHA DA BİLER

Şeyh Raid Salah, aleyhine verilen yargı kararını büyük bir gururla karşıladı. Siyonist çevrelere meydan okuyarak, Mescid-i Aksa’yı, Kudüs’ü ve bütün Filistin’i savunma davasını sürdüreceğini ilan ederek hapse yürüdü. Hapiste bile olsa sözünde duracaktır. Mescid-i Aksa, Kudüs ve Filistin sevgisi kalplerini bürümüş olanlar bundan geri duramazlar. Zaten seneler önce demir parmaklıklar ardına düştüğünde bu duruma şahit olunmuştu. Hapse düşmek, dava adamlarını daha da biler. Dava önderleri, esirleri ve şehitleriyle gurur duyarlar. Bu gurur, uğruna mücadele verdikleri davanın gururudur.

SİYONİSTLER BU ADAMA KİN VE NEFRET DUYUYOR

Şeyh Raid, davasının haklılığına inanmış, samimi bir insan modelinin eşsiz örneğidir. Bu nedenle Faslı bir yahudi genç kızın, Türk gemisinden sağ salim kurtuluşundan sonra ondan etkilenerek islamı seçmesi hiç de şaşırtıcı gelmiyor. Kahraman, sade ve yiğitçe duruşunun arkasında, ümmetin çoğunluğunun şeyh ile aynı safta durması ve gece-gündüz uğrunda mücadele verdiği Mescid-i Aksa davasında onunla aynı ideali paylaşması yatmaktadır. Mescid-i Aksa ve çevresine hakim olup Süleyman Mabedini inşaya dönük planlarını boşa çıkaran bu adama Siyonistler kin ve nefret duyuyorlar.

[size=24"GAZİ" MAVİ MARMARA İSTANBUL'A DÖNDÜ[/size]
26 Aralık 2010


İsrail askerlerinin kanlı saldırısının ardından ilk kez İstanbul’a gelen "Gazi" Mavi ]Marmara gemisi Onbinler tekbirlerle karşıladı...

"Gazi" Mavi Marmara şehid olanların yakınları ve o günkü yolcuların ziyaretine açıldı. Siyonist kaatillerin saldırısının izlerinin hala taşıyan gemiyi gezen yolcular göz yaşlarına hakim olamadı.

Gazze’ye insani yardım götürürken Akdeniz'in uluslararası sularında ssiyonist eşkiyanın saldırısına a uğrayan ve 9 kişinin şehit 50 kişinin gazi olduğu Mavi Marmara gemisi Sarayburnu iskelesinde coşku içinde karşılandı. Gemi iskeleye demir attıktan sonra sadece şehit yakınları ve yolcuların ziyaretine açıldı. Saldırının izlerinin hala durduğu gemide şehitlerin resimlerinin bulunduğu sergi dikkat çekti. Gemiyi gezen şehit yakınları ve yolcular duygu dolu anlar yaşadı. Geminin güvertesinde kurşun izleri, dehşet dakikalarını anlatırcasına yerinde duruyor. Kaptan köşkünde bulunan ekranların camlarının ise parçalanmış olduğu gözlendi.

Saldırı sırasında güvertenin alt kısmında olduğunu anlatan bir yolcu, “İsrail askerleri botlarla ve helikopterlerle gemiye yaklaşmıştı. Gemiye önce sis bombası attılar. Her taraf sis içindeydi. Daha sonra helikopterlerle gemiye indirme yaptılar. Sol taraftan gemiye girmişlerdi. İlk anda 3 şehit verdik. 20-30 civarında da yaralımız vardı. Bana da plastik mermi sıkarak etkisiz hale getirdiler. İşkence de yapmışlardı.” şeklinde konuştu.

Gemiye bugün şehit yakınları ve yolcular dışında kimse alınmazken yarından itibaren bir hafta boyunca gemi ziyarete açık olacak.

YILDIRIM: DİRENİŞ GÖSTERMEYİ BÜYÜK BİR ONUR GÖRÜYORUZ

''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye giderken İsrail'in saldırısına uğrayan ''Mavi Marmara'' gemisinin 219 gün sonra İstanbul'a dönmesi dolayısıyla Sarayburnu Limanı'nda karşılama töreni düzenlendi.

Törende konuşan İHH Genel Başkanı Yıldırım, ''Mavi Marmara'' gemisinin 22 Mayısta birçok ülkeden ve inançtan insanla yola çıktığını hatırlattı.

İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, ''Mavi Marmara'' gemisine İsrail askerlerinin yaptığı saldırı sırasında direniş göstermeyi büyük bir mutluluk, büyük bir onur olarak gördüklerini ve bundan utanmadıklarını belirterek, ''Biz korkak değiliz, siz bizi vurmadınız, kendinizi vurdunuz, şimdi bu pisliğinizi temizleyin'' dedi.

O zaman kendilerine ''Karşınızda dünyanın en zalim gücü var, siyonistler var. Arkasına Amerika'yı almış olan Ortadoğu'daki mafya devleti var. Siz bunlarla baş edemezsiniz'' dendiğini belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Doğru atom bombası hariç her şeyleriyle saldırdılar. Bu Mavi Marmara'nın etrafına onlarca zodyak, savaş gemileri, helikopterler, F-16'lar, denizaltılarla geldiler ve bomba atmaya başladılar, silah sıktılar. Zannettiler ki korkacağız.''


İsrail askerlerinin kendilerine ''Neden direniş gösterdiniz'' diye sorduğunu belirten Yıldırım, şunları kaydetti:

''Bize diyorlar ki; 'bizden uzak durun'. Siz Gazze'den, Batı Şeria'dan, Mescid-i Aksa'dan uzak durun, biz de sizden uzak duralım. Bütün dünya halkları siyonizmin pisliğini, yalancılığını gördü. Ey siyonizm, şunu unutma, zannetme ki bu ülkede birliği ve beraberliği bozacaksın. Duyuyoruz, İsrail kaynaklı bir çok provokatif hareketler oluyor. Biz bütün partilerle bütün sivil toplum kuruluşlarıyla bütün medyayla halkımızla ve özellikle şehitlerimizin aileleriyle gemiye katılanlarla beraber sizin bu pisliğinize karşı çıkacağız. Eğer tekrar Gazze'ye dokunursanız biz de size dokunacağız. Bu sözü nasıl anlarsanız anlayın. Şimdi Gazze'ye saldıracaklarmış. Artık Gazze'ye, Batı Şeria'ya, Mescid-i Aksa'ya saldırdığınızda İstanbul'a, Londra'ya, Paris'e, Tahran'a, Riyad'a, Mısır'a da saldırıyorsunuz.''

Dünya halklarının harekete geçtiğini ifade eden Yıldırım, ''İlan ediyoruz, biz sadece Akdeniz'e çıkmadık yer yüzündeki bütün limanlara çıktık. Yeryüzündeki bütün mazlumların yanına gittik'' dedi.

Mazlumiyet neredeyse Mavi Marmara gemisinin oraya gideceğini ifade eden Yıldırım, ''Mavi Marmara, bir turnusol kağıdıdır, bu gemiye dokunan yanar. Bu gemi insanlığın ortak vicdanıdır.'' diye konuştu.

İslam ülkelerinin liderlerine de seslenen Yıldırım, Türkiye'nin gösterdiği onurlu tavrı, onlardan da beklediklerini ifade ederek, ''Eğer siz isterseniz siyonizmi, orada bu zulmün elinden uzak tutarsınız. Ama şu ana kadar doğru dürüst bir ses çıkmadı'' dedi.


FURKAN DOĞAN'IN BABASINDAN DUYGULU KONUŞMA-

Siyonist korsanların Saldırısında şehid olanFurkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan, tüm şehitlerin Mavi Marmara ile döndüğünü ve aralarına katıldığını söyledi.

''Bu şahadetlerin ailelere birer mesaj olduğunu'' ifade eden Doğan, ''Şehitlerimiz bize canını infak etmeyi öğretti.Mavi Marmara gemisi, yardım seferlerini sürdürmeli. Şehitlerimizi yaşatmak istiyorsak, onların eylemlerine sahip çıkmalıyız'' dedi.

Ahmet Doğan, dün gece saatlerce Çanakkale'deki Kepez Limanı'nda Mavi Marmara gemisine binmek için beklediklerini ancak gemiye alınmadıklarını ve bu durumun kendilerini çok üzdüğünü dile getirdi.

Konuşmasında İsrail'e de seslenen Doğan, ''İsrail, sen büyük bir hata yaptın. İnsanlık suçu işledin, katilsin, teröristsin. Bunu kabul edeceksin'' dedi.

Törende Mavi Marmara baskınında hayatlarını kaybeden İbrahim Bilgen, Çetin Topçuoğlu, Cengiz Songür, Fahri Yaldız, Cevdet Kılıçlar, Ali Haydar Bengi, Necdet Yıldırım, Furkan Doğan, Cengiz Akyüz ile hala yoğun bakımda olan Uğur Süleyman Söylemez'in isimleri tek tek okundu, vatandaşlar da hep bir ağızdan ''burada'' diye cevap verdi.

Sıradışı

Ebu Salih İle Mavi Marmara'yı Konuştuk!

Suriye'de faaliyet gösteren Filistin Yardım Vakfı Başkanı Ebu Salih ile Mavi Marmara Gemisinin içerisinde bir söyleşi gerçekleştirdik.

31 Aralk 2010
Anadolu Haber

Filistin İslami Cihad hareketinin kurucusu Şehid Fethi Şikaki'nin de arkadaşı olan ve İsrail zindanlarında 6 sene yatmış olan Ebu Salih Suriyede yaşıyor.Kendisi ile Filistin Yardım Vakfı başkanı olarak Mavi Marmara ve Filistin hakkında İstanbulda bulunan Geminin içerisinde çok samimi ve içten bir söyleşi gerçekleştirdik.Bu söyleşimizde bizlere yardımını esirgemeyen ve çevirisi ile destek olan Akif Turan'a teşekkürlerimizi bir borç biliriz.

Bismillahirrahmanirrahim
Mavi Marmara Gemisi'nin dönüşü ile Türk Halkı ve İhh'nın bu sevincine ortak olmak için buralara geldik.Türk halkı ile dayanışma içerisinde olduğumuzu göstermek için bu gemiye geldik.
-Mavi Marmara Bir Remz Oldu
Bu gemi bizim için bir remz oldu.Hem Şehidliğin remzi hem de Hürriyetin remzi oldu.Gemi'de şehid olanların kanları Filistinde Şehid olanların kanları ile karıştı.Onlar İnsanlık Şehidleridi.
Onların niyetleri Kuşatma altında ki Gazzeye insani yardım götürmekti.Ve Bu yiğitler bu yolda şehid oldular.Tek amaçları yanlarında getirdikleri yardım malzemelerini Filistinli kardeşlerine ulaştırmaktı ve bu yolda şehid oldular
- İsrail Filistinli Müslümanları Hergün Öldürüyor
Bir kez daha Katil israil'in gerçek yüzünü bu hadise ile bir kez daha görmüş olduk.Bu gemi ve içindekler İnsani ardım için gidiyordu bunu İsrail'de bilmesine rağmen onlara saldırdı.
Şunun bilinmesi gerekiyor.Bu hadisenin aynısı Filistin'de olsaydı bu hadise çok basit bir şey olacaktı.Bu onların gerçek yüzünü göstermiş oluyor.Düşünün ki Filistin aynı şekilde 32 senedir saldırı altındadır.Mavi Marmara Gemisi ve Türkiye'ye yönelik gerçekleşen saldırı Filistinde hemen hemen hergün sistemli bir şekilde yapılıyor.İsrail,Filistinli Müslümanları her gün Öldürüyor,Evlerini yıkıyor,gözaltına alıyor ve esir alıyor ve ayrıca ihtilal güçleri (ABBAS'ın adamları) tarafından da gözaltı ve işkenceler yapılıyor.Bunların hepsi her gün çocuklara,kadınlara,yaşlılara,gençlere sistemli bir şekilde yapılıyor.

-İsrail İnsanlık Düşmanıdır
Hiç bir fark gözetmiyorlar insanlar arasında.Bunlar resmen İnsanlık düşmanıdır.Sadece Filistinin değil bütün İnsanlığın düşmanlarıdır.Dünyanın her yerinden gelen insanlar ve farklı dinlere mensub bulunan insanlar Mavi Marmara gemisinde bulunuyordu.Burdanda anlıyoruz ki bu İsrail ayrım yapmaksızın bütün yardım gönüllülerine düşmanca saldırmıştır.Bu yardım kuruluşları ve bütün dünya İsrail'in gerçek yüzünü görmüştür.
İsraili görüyorsunuz hepimiz görüyoruz ne Birleşmiş Milletlerin kararlarını kabul ediyor ne de Uluslararası bir kanun tanımıyor.Ve bütün yaptıklarını soğuk kanlılıkla yapıyor.Ve Elhamdülillah bu hadise ile Türk Halkıda açıkça katil İsrail'in ne yapmak istediğini görmüş oldu.

[img]http://www.anadoluhaberim.com/upload/resimler/galeri/Foto%C4%9Fraf-0030.jpg [/img]
Şehid Cengiz Akyüz'ün babası,Akif Turan ve Ebu Salih

-İsrail Türkiyede Yargılansın
Bizim amacımız ve emelimiz onları,Mavi Marmara'da'ki insanları şehid edenlerin Türkiye'de yargılanmasıdır.Yargılanmalıdır ki cezaları adil bir şekilde verilebilsin.Burda kilerin de hakları adil bir şekilde verilebilsin,Bu katillerden Türkiye hesap sorsun.
Biz Filistin halkı olarak,bütün cephelerde Türk halkı ile birlikte olarak,bütün gösterilerde,bütün yardım organizasyonlarında ,hem resmi ve hemde halk birlikteliği olarak çalışıyoruz.Bütün bunların hepsi bu büyük halk içindir.

-Hükümetin İsrail ile ilişkilerini Tamamen Kesmesini İstiyoruz
Türk hakının kanı artık Filistin için akmıştır.Uluslararası sulara,Akdenize akmıştır.Bizler bunun farkındayız.Filistin için şehid veren Türk halkından isteğimiz Hükümetiniizi zorlayarak,yaptırımlar uygulayarak ve İsrail'e karşı attığı adımlarda ona o yönde destekler vererek Hükümetin İsrail ile olan ilişkilerini tamamen kesmesini istiyoruz.
Osmanlı İslam'ın bir dönemini temsil ediyor.Osmanlı ve Sultan Abdülhamid Han Filistin için büyük hizmetler vermiştir.Filistin Abdülhamid Han'ın koruması altındaydı ve şimdide o büyük insanın torunları bu davaya sahip çıkmışlardır.
Allah parçalanmış ve bölünmüş bütün Müslümanları ve İslam dünyasını biraraya toplasın.Birlik içerisinde olmasını sağlasın.
Türkiye halkı ve İhh'ya bu hizmet ve yardımlarından ötürü çok büyük şükranlarımızı sunarız.

Bizlerde size çok teşekkürler ederiz.Buralara kadar gelerek bizleri sevindirdiniz.Türk halkı ve Filistin halkı her daim kardeştirler.Allah şehitlerimize rahmet eylesin ve yolunuzu açık etsin.

Anadolu Haber Günlüğü

Dayanışma Konvoyu Gazze'ye ulaştı
3 Ocak 2011

Gazze halkı ile dayanışma için Hindistan'dan başlayarak yaklaşık 7 bin kilometre yol yapan "Asya 1" konvoyu, 108 insan hakları eylemcisi bin ton tıbbi malzeme ile birlikte Refah kapısından Gazze'ye girdi.

Önce konvoydaki aktivistler Gazze'ye girerken, beraberlerinde getirdikleri yardım malzemeleri, daha sonra Refah kapısından geçti.

Konvoydaki 108 insan hakları eylemcisi, Gazze'ye 1000 ton dolayında tıbbi malzeme, ilaç, giysi, bebek maması, çatışmalarda yaralananlar için bazı ihtiyaç malzemesinin de içinde bulunduğu 8 kamyon ile 4 ambulansı Gazze'ye getirdi.

Refah'ta, Gazze'ye ablukanın kırılmasına yönelik hükümet komitesinin başkanı Dr. Ahmet Yusuf ve diğer yetkililer tarafından karşılanan konvoydaki aktivistler arasında üniversite hocaları, gazeteci, avukat, üniversite öğrencileri, sivil toplum kuruluşu temsilcileriyle değişik din ve ırklara mensup kişiler yer alıyor.

Yardım malzemeleri, aktivistlerden ayrı olarak dün akşam Mısır'ın El Ariş liman kentine bir gemi ile ulaşmıştı.

Konvoyun Başkanı Hintli Feyruz Mesbrola, Refah'ta düzenlediği basın toplantısında, İsrail'in konvoyun Gazze'ye ulaşmasını engellemeye yönelik teşebbüslerini kınadı, bazı aktivistlere Mısır tarafından giriş izni verilmediğini belirtti.

Konvoydakiler, Suriye'nin Lazkiye kentinde, bir haftayı aşkın süreyle Mısır'ın iznini beklemişlerdi. Mısırlı yetkililerin konvoydaki yaklaşık 60 dolayındaki İranlı'ya ülkeye giriş izni vermedikleri belirtiliyor.

Hindistan'ın Yeni Delhi kentinden yola çıkan konvoy, İran, Türkiye, Lübnan ve Suriye'den geçerek Gazze'ye geldi. Aralık başında yola çıkan konvoy, başlangıçta İsrail'in Gazze Şeridi'ne düzenlediği Dökme Kurşun operasyonunun ikinci yıldönümü olan 27 Aralık'ta Gazze'ye ulaşmayı hedeflemişti. haber10

Atina'da "Filo" Krizi
04.07.2011
Yunanistan'ın Gazze'ye gidecek olan özgürlük filosuna koyduğu yasak, Atina'da protesto edildi.





Yunanistan’ın özgürlük filosuna koyduğu yasak, Atina’da protesto edildi. Gazze’ye gitmek isteyen gönüllülere destek veren yüzlerce protestocu, İsrail Büyükelçiliğine yürüdü.

"Umudun Cesareti" gemisinden sonra özgürlük filosunun bir diğer gemisi "Tahrir" de, Yunan sahil güvenlik güçleri tarafından durduruldu.

"Özgür Filistin" sloganlarıyla yürüyen göstericilerin arasında, Gazze’ye seyahat etmeye hazırlanan gönüllüler, Atina’da yaşayan Filistinliler ve onlara destek veren Yunan vatandaşları vardı.

Gazze’ye Özgürlük Filosu’na hareket izni verilmemesini ve "Umudun Cesareti" adlı geminin kaptanının gözaltına alınmasını kınayan göstericiler, önce İsrail sonra da Amerikan Büyükelçiliğine yürüdü.

Kanada Gemisi "Tahrir" Girit Adası’ndan Ayrıldı...
Öte yandan Filoya katılacağı açıklanan ve 12 gündür Yunanistan’ın Girit adasında limanda bekletilen Kanada gemisi ’’Tahrir’’ yasağa rağmen limandan ayrıldı.

10 dakika sonra ise önü sahil güvenlik botları tarafından kesildi ve Yunan komandolar gemiye çıktı.

Başbakan Yorgo Papandreu, yardımı filo yerine Yunan gemilerinin, Birleşmiş Milletler kanalı ile Gazze’ye ulaştırmasını önermişti.

Ancak yardım gönüllüleri, asıl hedeflerinin İsrail’in Gazze ablukasını kırmak olduğunu belirterek, yola çıkma kararlarında bir değişiklik olmadığını vurguluyor.

Barak’ın Açıklamalarına Yalanlama...
Öte yandan, İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak’ın yeni filonun engellenmesinde Yunanistan, Kıbrıs Rum kesimi ve Türkiye’nin işbirliği yaptığı yönündeki açıklamaya Ankara’dan yalanlama geldi.

Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Selçuk Ünal, "Ülkemizin de dahil olduğu bir grup ülkenin bu sivil inisiyatifi önlemeye çalıştığı yönündeki haberler Türkiye açısından gerçekleri yansıtmamaktır, aslı yoktur" dedi.
TRT

İsrail'den Doğu Akdeniz'de yeni Bir Korsanlık
19 TEMMUZ 2011

İsrail askerleri Gazze'ye ablukayı delmeye çalışan Fransa bandıralı Dignite-el Karama adlı tekneye el koyarak Aşdod limanına götürüyor.

Bu konuda BBC'nin haberi şöyle:

İsrail askerleri Gazze'ye yardım gemisine çıktı

İsrail askerleri Gazze'ye ablukayı delmeye çalışan Fransa bandıralı Dignite-el Karama adlı tekneye çıktı.

Daha önce yönünü değiştirmesi için uyarılan teknenin İsrail'in Aşdod limanına çekilmekte olduğu açıklandı.

Eylemciler, tekneye uluslararası sularda müdahale edildiğini söylediler. Hamas, İsrail ordusunun gemiye müdahalesini kınadı.

Eylemin düzenleyicilerinden Julien Rivoire, 16 protestocuyu taşıyan teknenin en az üç İsrail savaş gemisi tarafından takip edildiğini ve sabahın erken saatlerinde iletişimin engellendiğini açıkladı.

İsrail ordusu teknenin Gazze açıklarındaki abluka bölgesine yaklaştığı konusunda uyarıldığını belirterek, gemideki herhangi bir yardım malzemesinin "karayoluyla, yasal yollardan teslimi için" Aşdod limanına götürülmesi gerektiğini açıkladı.

Dignite-el Karama, Haziran sonundan bu yana Gazze'ye yardım götürmeye çalışan "2'nci Özgürlük Filosu"ndaki 10 gemiden biri.

Filo sorumluluları, Mısır'ın Gazze sınır kapısını açmasına rağmen İsraillilerin yasa dışı olarak bölgeye abluka uyguladığını söylüyor.

Paris'te AFP ajansının sorularını yanıtlayan Rivoire, Dignite-el Karama'nın Gazze kıyılarından 40 mil açıklarında durdurulduğunu söyledi, "Gemidekilerle telefonla ya da internet üzerinden haberleşemiyoruz" dedi.
Eylemciler Twitter mesajlarında İsrail donanmasının kendilerinden koordinatları istediğini belirtti. Eylemcilerden biri, İsrail askerlerinin abluka bölgesinden ayrılmaması halinde gemiye çıkma tehdidinde bulunduğunu yazdı. İsrail ordusu da Twitter mesajında 'Gazze'ye deniz ablukasını kırmak yasa dışıdır' dedi.

'Barış mesajı götürüyoruz'

Gemideki Fransız eylemcilerden Thomas Sommer-Houdeviller, dün AFP ajansına Gazze'ye sadece "barış, umut ve sevgi mesajı götürdüklerini", İsrail'in müdahalesini geektirecek bir durum olmadığını söylemişti.
Yunanistan'daki limanlara demirleyen filoya bağlı gemilerden sadece Dignite-el Karama'ya denize açılma izni verilmişti.
Yunan hükümeti, yasağın eylemcileri korumayı amaçladığını duyurdu.
Geçen yıl İsrail askerlerinin Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine düzenlediği baskında dokuz Türk eylemci ölmüştü.
Saldırı, uluslararası alanda büyük tepki çekmiş, İsrail Gazze'ye silah kaçırılmasını engellemek için uyguladığını söylediği ablukayı hafifletmişti.
haber1001

İsrail’de “Mavi Marmara” Depremi!
16 Haziran 2012

Dönemin Ulusal Güvenlik Konseyi Başkanı Uzi Arad da Netanyahu'yu suçladı.

İsrail Devlet Denetçisi Micha Lindenstrauss'un, Mavi Marmara baskını ile ilgili olarak hazırladığı raporun yankıları sürüyor.
Rapor'da Başbakan Benyamin Netanyahu'nun hatalı olduğu ifade edilmişti.
Netanyahu'ya bir eleştiri de olayın yaşandığı sırada Milli Güvenlik Konseyi Başkanı olan Uzi Arad'dan geldi.
Bahse konu raporda "operasyonun planlama sürecinde oynaması gerektiği rolü oynamadığı" ifade edilerek eleştirilen Arad, Netanyahu'nun Mavi Marmara sürecini neredeyse tek başına yönettiğini söyledi.
"Düşüncesiz"
Arad, Netanyahu'yu “düşüncesiz” olarak tanımladı ve meseleyi dikkatli bir biçimde ele almak istediklerini fakat tüm çabalarının Netanyahu tarafından reddedildiğini belirtti.
TRT
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cmt Hzr 16, 2012 11:18 pm tarihinde değiştirildi, toplam 11 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Arl 18, 2010 10:52 pm    Mesaj konusu: Asya'dan Filistin'e Dayanışma Konvoyu Batman'da Alıntıyla Cevap Gönder

Mavi Marmara davası neden açılmıyor?
22 Nisan 2011
Davanın mağdurlarından Adalet Bakanlığı';na tepki .Türkiye`nin İsrail aleyhinde neden dava açmmıyor...

Soruşturma aşaması tamamlanmış olmasına rağmen Mavi Marmara davasının Türkiye’de henüz açılmamış olması tepkilere sebep oldu. Gazze Filosu Mağdurları'nın avukatı Cihat Gökdemir, Adli tıp raporlarının, olay yeri ve kriminal incelemelerin tamamlanmış olmasına rağmen İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın hala dava açmadığını belirtti.

Gökdemir, “İnsanlıkdışı müdahale ile insanların ölümlerine ve yaralanmalarına neden olan, başka birçok hukuka aykırılığı da içeren Mavi Marmara saldırısının sorumluları hakkında biran evvel soruşturma aşaması tamamlanmalı, sorumlular hakkında yakalama kararı çıkarılmalıdır” dedi.

Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği tarafından Sultanahmet Adliyesi önünde bir basın açıklaması yapıldı. Açıklamaya Gazze Filosu Mağdurları'nın avukatları, Özgürlük Filosu yolcuları, şehit aileleri, İHH İnsani Yardım Vakfı ve Mazlumder üyeleri katıldı.

Mavi Marmara Özgürlük ve Dayanışma Derneği Başkanı İsmail Yılmaz, bütün filo katılımcıları olarak Türkiye’de biran önce davanın açılmasını beklediklerini söyledi.
Basın açıklamasını okuyan Gazze Filosu Mağdurları'nın avukatı Cihat Gökdemir ise bütün hazırlıkların tamamlanmış olmasına rağmen İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın hala dava açmadığını belirtti.

Gökdemir, “Uluslar arası sularda saldırıya uğrayan yardım filosunun Mavi Marmara ve diğer gemilerinde yaşanılan, hukuksuzluklara ve derin insan hakları ihlallerine rağmen, İstanbul Cumhuriyet Savcılığı’nın yürütmekte olduğu soruşturma aradan geçen bir seneye rağmen henüz yakalama kararı verilmemiştir. Oysa bu saldırının faillerinin biran önce yargı önüne çıkarılmaları gerekmektedir” dedi.

Saldırını üzerinden bir yıl geçmesine rağmen dava sürecinin henüz başlatılmamasını eleştiren Cihat Gökdemir, Adalet Bakanlığı’nın soruşturma üzerindeki tavrına dikkat çekti. Avukat Gökdemir, “Mağdur ifadelerinin tamamlandığı, kati Adli Tıp raporlarının geldiği, olay yeri inceleme raporlarının dosyaya girdiği, fotoğraflar, video kayıtları, vb. tüm delillerin toplandığı bir safhada Adalet Bakanlığının soruşturma üzerindeki tavrı, sürecin uzatılmaya çalışıldığı izlenimi oluşturmaktadır” diye konuştu.

“Soruşturma tamamlanmalı, yakalama kararı çıkarılmalıdır.”

Gökdemir, konuşmasına şöyle devam etti: “Yurtiçi ve yurtdışında her ortamda Mavi Marmara soruşturmasının Türkiye’deki süreci ve hangi aşamada olduğu sorulmakta, ‘henüz dava dahi açılmadığı’nı söyleme utancını tüm Türkiye vatandaşları yaşamaktadır. Mavi Marmara soruşturmasının ilerlemesi için Adalet Bakanlığı’ndan talep ettiğimiz randevulara cevap dahi verilmemesi kuşkularımızı derinleştirmektedir.

İnsanlıkdışı müdahale ile insanların ölümlerine ve yaralanmalarına neden olan, başka birçok hukuka aykırılığı da içeren Mavi Marmara saldırısının sorumluları hakkında biran evvel soruşturma aşaması tamamlanmalı, sorumlular hakkında yakalama kararı çıkarılmalıdır. Tüm şehit yakınlarının, Filo yaralı ve diğer katılımcılarının tüm ilgili ve sorumlulardan beklentisi budur.”

Asya'dan Filistin'e Dayanışma Konvoyu Batman'da



18 Aralık 2010
'Asya'dan Filistin'e Dayanışma Konvoyu'ndaki Aktivistler Batman'a geldi.
Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'den hareket eden Pakistan, İran, Türkiye, Suriye ve Mısır üzerinden Gazze'ye ulaşacağı belirtilen yardım konvoyundaki 22 ülkeden 115 aktivist, dün Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesindeki Gürbulak Sınır Kapısı'ndan Türkiye'ye giriş yaptı. Gazze'ye yardım için Hindistan'dan yola çıkan ve 'Asya'dan Filistin'e Dayanışma Konvoyu' olarak adlandırılan konvoydaki aktivistler, Batman'a ulaştı. Aktivistler, Batman Beşiri ilçesi yol ayrımında sabah saatlerinden itibaren toplanan vatandaşlar tarafından coşku ile karşılandı. Ellerinde Filistin bayraklarıyla aktivistlerin içerisinde bulunduğu konvoyu karşılayan vatandaşlar, konvoyla birlikte şehir turu attı.

Aktivistler Batman'ın ardından Diyarbakır'a hareket etti. İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsanı Yardım Vakfı Genel Başkan Yardımcısı Av. Gülden Sönmez, Gazze'de yaşanan insanlık dışı ambargoyu kırmak için Hindistan'ın başkenti Yeni Delhi'den yola çıkan konvoyun, Pakistan ve İran'ın ardından Türkiye'ye geldiğini belirtti.
akyifhaber

Mavi Marmara şehitleri için Madrid'de anıt dikildi
Gazze'ye uluslararası insani yardım götürmek için Akdeniz'e açılan Özgürlük Filosu içinde olan ve İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisinde hayatını kaybeden 9 Türk vatandaşının anısına, İspanya'nın başkenti Madrid'de anıt dikildi. Anıtta, Filistin'i tasvir eden yıkık dökük duvarların önünde masum bir çocuğun, insani yardım malzemelerinin yüklü olduğu "Mavi Marmara" gemisini sulara bırakması temsil ediliyor. 18.12.2010 MADRİD netgazete

İşte İsrail'in Mavi Marmara kararı!
20 Ocak 2011
İsrail'in Mavi Marmara baskınını soruşturmak üzere kurduğu Turkel Komisyonu, ''operasyon uluslararası hukuka uygun'' sonucuna vardı.

9 Türk'ün öldüğü Mavi Marmara baskınını soruşturan İsrail Turkel Komisyonu'nun, "operasyon uluslararası hukuka uygun" sonucuna vardığı belirtiliyor.
İsrail ordu radyosuna konuşan komisyona yakın bir kaynağa göre, İsrailli komandoların uluslararası hukuka uygun hareket ettiği sonucuna varıldı.

İsrail'in baskını soruşturmak üzere kurduğu Turkel Komisyonu savaş suçu işlenmediğine hükmetti.

Bu sonuçların komisyonun 2'si yabancı gözlemci 5 üyesi tarafından da onaylandığı belirtildi.

Raporun Pazartesi günü açıklanması bekleniyor.

Komisyon, Başbakan Netanyanu ve Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi'nin aralarında olduğu çok sayıda üst düzey İsrailli yetkiliyi dinlemişti

İsrail komisyonunu tanımadığını açıklayan Ankara'nın baskısı üzerine Birleşmiş Milletler de baskına ilişkin bir soruşturma başlatmıştı.

Birleşmiş Milletler Komisyonu'nun ise raporunu gelecek ay genel sekretere sunması bekleniyor. NTV

ABD Furkan'a Neden Sahip Çıkmadı?
26.05.2011
Mavi Marmara baskınında hayatını kaybeden Furkan Doğan konusunda ABD sessizliğini koruyor. Baba Doğan ise hukuk mücadelesi başlattı.



İsrail’in kanlı Mavi Marmara baskınının üzerinden yaklaşık 1 yıl geçti. Amerikan yönetimi sessizliğini korurken insanlık dışı saldırıda hayatını kaybeden Furkan Doğan için babası hukuk mücadelesi başlattı.
Baba Ahmet Doğan, hem Amerikan hem Türk vatandaşı olan Furkan’a, Amerika Birleşik Devletleri’nin sahip çıkmadığını savunuyor.

Furkan Doğan, İsrail ablukası altındaki Gazze’ye yardım taşıyan Mavi Marmara gemisinde bulunan gönüllülerle birlikte 27 Mayıs 2010’da denize açıldı.

Doğu Akdeniz’in uluslararası sularında seyreden gemi, 31 Mayıs’ta, İsrail askerlerinin kanlı baskınına uğradı. Can pazarı yaşanan gemiye çıkan İsrailli komandolar, kendilerini savunmaya çalışan savunmasız masum insanları mermi yağmuruna tuttu.

Baskında 9 Türk vatandaşı katledildi, onlarca kişi yaralandı. Hunharca düzenlenen saldırıda katledilenlerden biri de yakın mesafeden 5 kez kurşunlanan Furkan Doğan’dı. Henüz 19 yaşında olan Furkan, iyi bir evlat, başarılı bir öğrenciydi.

Baba Doğan Hukuk Mücadelesi Başlattı

İnsanlık dışı baskının yıldönümü yaklaşırken, hem Amerikan hem Türk vatandaşı olan Furkan için babası hukuk mücadelesi başlattı.

8 ABD Kurumuna Dava Açtı

Baba Ahmet Doğan, baskın ve oğlunun öldürülmesine ilişkin olarak, aylardır sorularını cevapsız bırakan ve aralarında Amerikan Dışişleri, Adalet, İç Güvenlik ve Savunma Bakanlıklarının da bulunduğu 8 kurum aleyhinde New York Mahkemesi’nde dava açtı.

Cevabı aranan sorularsa, baskın sonrasında Amerika Birleşik Devletleri’nin ne gibi adımlar attığından Furkan’ın video kamerasındaki kayıtlara neler olduğuna kadar çeşitlilik gösteriyor.

Baba Doğan, Amerika Birleşik Devletleri’nin, vatandaşı Furkan Doğan’a sahip çıkmadığını savunuyor.

Buna gerekçe olarak da, saldırıya ilişkin Amerikan makamlarınca herhangi bir soruşturma açılmamasını ve Amerikan Dışişleri Bakanlığı’nın yıllık insan hakları raporunda da Furkan’a hiç değinilmemesini gösteriyor.

Neden Sahip Çıkmadı?

Gelişmeler, Amerika Birleşik Devletleri’nin vatandaşlarına eşit muamele yapmadığı yönündeki tartışmaları alevlendirirken, bu sessizliğin altında, Furkan’ın Müslüman ve Türk asıllı olmasının bulunup bulunmadığı tartışılıyor. TRT

Yunanistan'dan Gazze Filolarına Yasak
01.07.2011
Gazze Şeridi'ne yönelik İsrail ablukasını delmeyi amaçlayan Özgürlük Filosu'na bağlı gemilerin Yunan limanlarından hareket etmeleri yasaklandı.



Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail ablukasını delmeyi amaçlayan Özgürlük Filosu’na bağlı gemilerin Yunan limanlarından hareket etmeleri yasaklandı.
İsrail gizli servisi MOSSAD’ın gemilere sabotaj düzenlediğini iddia eden aktivistler ise Atina’daki Amerikan Büyükelçiliği önünde protesto gösterisi yaptı.

Gazze’ye Özgürlük-İnsan Kal filosu, Girit açıklarında toplanarak Gazze’ye hareket etmeyi planlıyor. Ancak, İsrail filoyu engelleme girişimlerini sürdürüyor.

İsrailli yetkililerin Yunanistan nezdindeki girişimlerinin sonucu olarak, Yunan ve yabancı bandıralı tüm gemilerin Yunan limanlarından hareket etmelerinin yasaklandığı bildirildi.

Atina’daki Amerikan Büyükelçiliği önünde toplanan bir grup Amerikalı barış eylemcisi de filoyu engelleyeceğini açıklayan İsrail’e verdiği destekten ötürü Washington yönetimini protesto etti.

Filoya katılan gemilere İsrail gizli servisi MOSSAD tarafından sabotajlar düzenlendiği de iddia ediliyor.

İsveç ve İrlanda gemilerinin uskur ve motoruna düzenlenen sabotajların ardından Göcek’te yine filoya ait bir İrlanda gemisinin pervanesinde arıza yaşandı. TRT

İsrail'den Zuabi'ye Mavi Marmara cezası
18 Temmuz 2011
Mavi Marmara gemisinin yolcuları arasında yer alan İsrail parlamentosunun (Knesset) Arap milletvekili Hanen Zuabi, dönem sonuna kadar parlamento çalışmalarına katılması yasaklandı.

Gazze'ye yardım götürmek amacıyla geçen yıl yola çıkan, ancak uluslararası sularda İsrail donanmasının düzenlediği ve 9 Türk'ün öldüğü baskına uğrayan Mavi Marmara gemisinin yolcuları arasında yer alan İsrail parlamentosunun (Knesset) Arap milletvekili Hanen Zuabi'nin, bu gerekçeyle dönem sonuna kadar parlamento çalışmalarına katılması yasaklandı.

Balad partisi üyesi Zuabi'nin yaklaşık iki hafta kadar sonra bitecek olan Knesset yaz dönemi çalışmalarına katılmaktan men edilmesi kararı, parlamentonun Etik Komisyonu tarafından alındı.

Komisyon, Zuabi'nin Gazze Şeridi'nde uygulanan deniz ablukasını kırma niyetindeki filoya katılımının, devletin güvenliğine zarar veren ve Knesset üyelerinin hareket özgürlüğü ile bağdaşmayan bir eylem oluşturduğu kararına vardı. Kararda, Mavi Marmara'nın İnsani Yardım Vakfı (İHH) tarafından finanse edildiği, İHH'nin de radikal İslam ve Batı karşıtı terör örgütlerine yardım eden, Hamas'a mali yardım ve destek veren bir örgüt olduğu savunuldu.

Kararı eleştiren ve hakkındaki şikayetleri kabul etmediğini belirten Zuabi, filoya katılmayla ilgili eyleminin yasal olup olmadığı konusunda "sağcı bir çoğunluğa sahip komisyon tarafından değil" yargı tarafından karar verilmesi gerektiğini belirtti.

Karar uyarınca İsrailli Arap milletvekili Knesset'te konuşma yapamayacak, tartışmalarda yer alamayacak; ancak genel kuruldaki oylamalarda oyunu kullanabilecek.

Knesset, 31 Mayıs 2010'daki Mavi Marmara olayından sonra, Zuabi'nin diplomatik pasaport, davalarla karşılaştıklarında verilen mali destek ve İsrail'in diplomatik ilişkisi bulunmayan ülkelere ziyaret gibi, parlamento üyelerine tanınan bazı haklarını da elinden almış, Zuabi ise haklarının iadesi için İsrail Adalet Yüksek Mahkemesine başvurmuştu.

Geçen hafta da parlamentoda birkaç kez uyarılmasına rağmen İsrail Başbakanı Binyamin Netanyahu'nun konuşmasını kesen Zuabi oturum dışına çıkarılırken meclis görevlileriyle tartışmış; bunun üzerine parlamento çalışanları Zuabi'nin özür dilemesini istemiş ve Zuabi de hareketinin çalışanlara karşı olmadığını belirterek özür dilemişti. haber10
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Ksm 06, 2014 12:17 am tarihinde değiştirildi, toplam 7 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Arl 28, 2010 12:19 am    Mesaj konusu: "GAZİ" MAVİ MARMARA İSTANBUL'A DÖNDÜ Alıntıyla Cevap Gönder

"GAZİ" MAVİ MARMARA İSTANBUL'A DÖNDÜ
26 Aralık 2010


İsrail askerlerinin kanlı saldırısının ardından ilk kez İstanbul’a gelen "Gazi" Mavi ]Marmara gemisi Onbinler tekbirlerle karşıladı...

"Gazi" Mavi Marmara şehid olanların yakınları ve o günkü yolcuların ziyaretine açıldı. Siyonist kaatillerin saldırısının izlerinin hala taşıyan gemiyi gezen yolcular göz yaşlarına hakim olamadı.

Gazze’ye insani yardım götürürken Akdeniz'in uluslararası sularında ssiyonist eşkiyanın saldırısına a uğrayan ve 9 kişinin şehit 50 kişinin gazi olduğu Mavi Marmara gemisi Sarayburnu iskelesinde coşku içinde karşılandı. Gemi iskeleye demir attıktan sonra sadece şehit yakınları ve yolcuların ziyaretine açıldı. Saldırının izlerinin hala durduğu gemide şehitlerin resimlerinin bulunduğu sergi dikkat çekti. Gemiyi gezen şehit yakınları ve yolcular duygu dolu anlar yaşadı. Geminin güvertesinde kurşun izleri, dehşet dakikalarını anlatırcasına yerinde duruyor. Kaptan köşkünde bulunan ekranların camlarının ise parçalanmış olduğu gözlendi.

Saldırı sırasında güvertenin alt kısmında olduğunu anlatan bir yolcu, “İsrail askerleri botlarla ve helikopterlerle gemiye yaklaşmıştı. Gemiye önce sis bombası attılar. Her taraf sis içindeydi. Daha sonra helikopterlerle gemiye indirme yaptılar. Sol taraftan gemiye girmişlerdi. İlk anda 3 şehit verdik. 20-30 civarında da yaralımız vardı. Bana da plastik mermi sıkarak etkisiz hale getirdiler. İşkence de yapmışlardı.” şeklinde konuştu.

Gemiye bugün şehit yakınları ve yolcular dışında kimse alınmazken yarından itibaren bir hafta boyunca gemi ziyarete açık olacak.

YILDIRIM: DİRENİŞ GÖSTERMEYİ BÜYÜK BİR ONUR GÖRÜYORUZ

''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye giderken İsrail'in saldırısına uğrayan ''Mavi Marmara'' gemisinin 219 gün sonra İstanbul'a dönmesi dolayısıyla Sarayburnu Limanı'nda karşılama töreni düzenlendi.

Törende konuşan İHH Genel Başkanı Yıldırım, ''Mavi Marmara'' gemisinin 22 Mayısta birçok ülkeden ve inançtan insanla yola çıktığını hatırlattı.

İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, ''Mavi Marmara'' gemisine İsrail askerlerinin yaptığı saldırı sırasında direniş göstermeyi büyük bir mutluluk, büyük bir onur olarak gördüklerini ve bundan utanmadıklarını belirterek, ''Biz korkak değiliz, siz bizi vurmadınız, kendinizi vurdunuz, şimdi bu pisliğinizi temizleyin'' dedi.

O zaman kendilerine ''Karşınızda dünyanın en zalim gücü var, siyonistler var. Arkasına Amerika'yı almış olan Ortadoğu'daki mafya devleti var. Siz bunlarla baş edemezsiniz'' dendiğini belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Doğru atom bombası hariç her şeyleriyle saldırdılar. Bu Mavi Marmara'nın etrafına onlarca zodyak, savaş gemileri, helikopterler, F-16'lar, denizaltılarla geldiler ve bomba atmaya başladılar, silah sıktılar. Zannettiler ki korkacağız.''

İsrail askerlerinin kendilerine ''Neden direniş gösterdiniz'' diye sorduğunu belirten Yıldırım, şunları kaydetti:

''Bize diyorlar ki; 'bizden uzak durun'. Siz Gazze'den, Batı Şeria'dan, Mescid-i Aksa'dan uzak durun, biz de sizden uzak duralım. Bütün dünya halkları siyonizmin pisliğini, yalancılığını gördü. Ey siyonizm, şunu unutma, zannetme ki bu ülkede birliği ve beraberliği bozacaksın. Duyuyoruz, İsrail kaynaklı bir çok provokatif hareketler oluyor. Biz bütün partilerle bütün sivil toplum kuruluşlarıyla bütün medyayla halkımızla ve özellikle şehitlerimizin aileleriyle gemiye katılanlarla beraber sizin bu pisliğinize karşı çıkacağız. Eğer tekrar Gazze'ye dokunursanız biz de size dokunacağız. Bu sözü nasıl anlarsanız anlayın. Şimdi Gazze'ye saldıracaklarmış. Artık Gazze'ye, Batı Şeria'ya, Mescid-i Aksa'ya saldırdığınızda İstanbul'a, Londra'ya, Paris'e, Tahran'a, Riyad'a, Mısır'a da saldırıyorsunuz.''

Dünya halklarının harekete geçtiğini ifade eden Yıldırım, ''İlan ediyoruz, biz sadece Akdeniz'e çıkmadık yer yüzündeki bütün limanlara çıktık. Yeryüzündeki bütün mazlumların yanına gittik'' dedi.

Mazlumiyet neredeyse Mavi Marmara gemisinin oraya gideceğini ifade eden Yıldırım, ''Mavi Marmara, bir turnusol kağıdıdır, bu gemiye dokunan yanar. Bu gemi insanlığın ortak vicdanıdır.'' diye konuştu.

İslam ülkelerinin liderlerine de seslenen Yıldırım, Türkiye'nin gösterdiği onurlu tavrı, onlardan da beklediklerini ifade ederek, ''Eğer siz isterseniz siyonizmi, orada bu zulmün elinden uzak tutarsınız. Ama şu ana kadar doğru dürüst bir ses çıkmadı'' dedi.

FURKAN DOĞAN'IN BABASINDAN DUYGULU KONUŞMA-

Siyonist korsanların Saldırısında şehid olanFurkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan, tüm şehitlerin Mavi Marmara ile döndüğünü ve aralarına katıldığını söyledi.

''Bu şahadetlerin ailelere birer mesaj olduğunu'' ifade eden Doğan, ''Şehitlerimiz bize canını infak etmeyi öğretti.Mavi Marmara gemisi, yardım seferlerini sürdürmeli. Şehitlerimizi yaşatmak istiyorsak, onların eylemlerine sahip çıkmalıyız'' dedi.

Ahmet Doğan, dün gece saatlerce Çanakkale'deki Kepez Limanı'nda Mavi Marmara gemisine binmek için beklediklerini ancak gemiye alınmadıklarını ve bu durumun kendilerini çok üzdüğünü dile getirdi.

Konuşmasında İsrail'e de seslenen Doğan, ''İsrail, sen büyük bir hata yaptın. İnsanlık suçu işledin, katilsin, teröristsin. Bunu kabul edeceksin'' dedi.

Törende Mavi Marmara baskınında hayatlarını kaybeden İbrahim Bilgen, Çetin Topçuoğlu, Cengiz Songür, Fahri Yaldız, Cevdet Kılıçlar, Ali Haydar Bengi, Necdet Yıldırım, Furkan Doğan, Cengiz Akyüz ile hala yoğun bakımda olan Uğur Süleyman Söylemez'in isimleri tek tek okundu, vatandaşlar da hep bir ağızdan ''burada'' diye cevap verdi.
Sıradışı

Evine hoş geldin Mavi Marmara
Cüneyt ÖZDEMİR

Sevgili Mavi Marmara, sen bu ülkenin dini bütün insanını da ateistini de aynı utkuya götürdün.
Bugün İstanbul Sarayburnu’nda seni karşılamayı bekleyen aileler için sen artık ‘milli’ bir gemisin. Dünyaya ‘Kaf Dağı’ kadar uzak Gazze’ye giderken ne kadar şensen, bugün aynı limana dönerken de o kadar şen hissetmelisin. Sen yükünün adını ‘insanlık’ koyan, adlarını bile bilmedikleri insanlara umut olmak için yemin eden, gönüllü olan, bir adım öne çıkan insanlarımız için hayat boyu unutamayacakları bir ev sahibisin. Kimi çoluk çocuk bir bayrama gider gibi, içinde taşıdığı umut ile hatırlayacak seni… Kimi o umudu taşıyanların bir gece baskınında yaralandığı hatta öldürüldüğü korku olarak hatırlayacak adını.
Sevgili Mavi Marmara, sen bu ülkenin dini bütün insanını da vicdanlısını da ateistini de aynı utkuya, benzer hedefe götürdün. Farkında olmasa da milyonlarca insanın kalbine gizlenmiş bir ilham perisinin kanatlarının çırpmasını sağladın. Sadece dini, dili, ırkı farklı diye bir ülkenin, artık olmayan bir ülkeye uyguladığı ambargoyu, hedefine ulaşamasan da yardın. Ulaşılmaz, tecrit edilmiş, kaderine terk edilmiş, kuşatılmış Filistin duvarlarını zihinlerimizde yerle bir ettin. Bir ülkenin, bir başka ülkeye ettiği zulmün adını sadece güvertene değil, tarihe dökülen kanlarla yazdırdın. Senin bu yolculuğundan sonra ne Gazze ne İsrail ne de Türkiye için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Varsın umutlar kanla yıkansın.
Ey Mavi Marmara, sen her ne kadar farkında olmasan da biz her ne kadar ara sıra yerden yere vursak da sen bu ülkenin Dışişleri Bakanı’nın, Başbakanı’nın cansiparane sahiplendiği bir sivil başkaldırının adısın. Bu halinle dünyaya bir meydan okumanın, başkalarının kulluk ettiği devletlere karşı çıkmanın da ilk kıvılcımısın. Türk dış politikasında bir ezberi bozdun. İsrail ve ABD’ye biat etmeyi marifet bilenlerin dengesini allak bullak ettin. Varsın bu celallenmeler, bu meydan okumalar şimdilik cirmi kadar yer yakmamış olsun. Ne gam!
Sen bir ülkenin, bir başka unutulmuş ülkeye giden masal gemisi oldun. İnsanlar insanlara kavuşamasalar da nasıl ulaşabilecekleri umutlara rota tuttun.
Bu uğurda şen gittin, yaslı geldin.
Sevgili Mavi Marmara evine hoş geldin.
Radikal

İsrail: Türkiye özür dilemeli
26 Aralık 2010
İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Mavi Marmara gemisinde yapılan baskın ve 9 Türk'ün ölmesi nedeniyle Türkiye'nin talep ettiği özür için, "cüretkarlığın da ötesinde" tabirini kullandı.

İsrail basının verdiği habere göre, Lieberman, İsrail Dışişleri Bakanlığında büyükelçilerle düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dün yaptığı açıklamalara değinerek, "Zaten her zaman duyduğumuz yalanları kabul etmiyorum" dedi.

Lieberman, şu ifadeleri kullandı:

"(Bakın biz İsrail'le iş birliğine hazırız; Karmel yangınında onlara nasıl yardım ettik. Halbuki bizim başımıza gelseydi onlar aynısını yapmazdı) diyen Dışişleri Bakanı'nın (Davutoğlu) yalan ve sahte vaatlerini duydum. Kendisine şunu hatırlatmak isterim ki, 2007 depreminde Türkiye'ye orada haftalarca kalan ekipler göndermiştik. O kadar çalıştığımız halde tek kelime duymuş da değiliz..."

Türkiye'nin talep ettiği özür konusuna da değinen İsrail Dışişleri Bakanı, "Özür dilemesi gereken biri varsa, o da terörü, İHH'yi, Hamas'ı ve Hizbullah'ı desteklediği için Türk Hükümeti'dir. Özür falan yok! Tam tersine özrü biz Ankara'dan bekliyoruz" şeklinde konuştu. habertaraf

İsrail komisyonu: Mavi Marmara baskını meşruydu
23 OCAK 2011

Baskında dokuz kişi öldü

İsrail'de 31 Mayıs'taki Mavi Marmara baskınını soruşturan komisyon, donanmanın uluslararası hukuka uygun davrandığını öne sürdü.
Dokuz Türk'ün öldüğü baskın uluslararası alanda büyük tepkiye neden olmuştu.

İsrail askerlerin gemiye çıkarken saldırıya uğradıkları için meşru müdafada bulunduklarını savunuyor.
Birleşmiş Milletler tarafından hazırlanan bir raporda İsrail ordusunun "kabul edilemeyecek düzeyde bir gaddarlık sergilediği" belirtilmişti.
600 kadar aktivisti taşıyan yardım gemileri, İsrail'in ablukasını kırmaya çalışırken, donanmanın müdahalesiyle karşılaşmıştı.
Gemidekiler, komandoların acımasızca saldırısına uğradıklarını söylerken, İsrail, askerlerin kendilerini savunduklarını öne sürdü ve baskınla ilgili bir komisyon oluşturdu.
Eski Yüksek Mahkeme yargıçlarından Yaakov Turkel başkanlığındaki komisyon bu rapor için yedi aydır çalışıyordu.
Mavi Marmara baskınından iki hafta sonra İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu tarafından oluşturulan komisyonda üyeler 85 yaş ve üzerindeki kişilerden oluşuyor.
Komisyonun 93 yaşındaki üyesi Prof. Şabtay Rosen Eylül'de ölmüştü.
Türkiye, Birleşmiş Milletler'e sunduğu bir raporda dokuz kişinin ölümünden tamamen İsrail'i sorumlu tutmuştu. Türkiye, baskın nedeniyle İsrail'den özür dilemesini istiyor.
Erdoğan: Raporun kıymeti harbiyesi yok
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, raporu değerlendirirken, ''Bu sipariş üzerine bir rapordur. Kendi ülkesinde hazırlatılan bir raporun kıymeti harbiyesi olabilir mi?" dedi. BBC

Gazze'ye 'Şehitler Anıtı' inşa ediliyor
27 Nisan 2011
Mavi Marmara şehitleri için 'şehitler anıtı' inşa ediliyor.

Mavi Marmara baskınında İsrail askerleri tarafından öldürülen Türklerin anısını yaşatmak için Gazze'de bir 'şehitler anıtı' inşa ediliyor.

Gazze Şeridi'ndeki Filistin yönetimi tarafından Gazze Limanı'nda yapımı sürdürülmekte olan anıtın, saldırının birinci yıldönümü olan 31 Mayısta açılması planlanıyor.

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfının Gazze Bürosu Koordinatörü Mehmet Kaya, geçen yıl yardım filosunu karşılamak için Gazze Limanı'nda çeşitli hazırlıkların yapıldığını ve Filistin halkının heyecanla kafileyi sahilde beklediğini söyledi.

Gemilerin uluslararası sularda İsrail askerleri tarafından baskına uğradığını kaydeden Kaya, limanda karşılama amacıyla kullanılması planlanan merkezin taziye çadırına çevrildiğini hatırlattı.

Kaya, Gazze halkının bekleyişinin devam ettiğini de kaydederek, "İnsanlığın büyük ayıbı olan Filistin'e yapılan bu ablukanın mutlaka kırılması ve mutlaka bu insanların da özgürce kendi topraklarında yaşaması gerekiyor. Geçen yıl Mavi Marmara'da şehit olan kardeşlerimizin anılarını yaşatmak ve yapmış oldukları hizmetin buradaki insanların hatırından silinmemesi için 'şehitler anıtı' yapılıyor. Anıt baskının yıldönümünde bitilecek ve Türkiyeli Müslümanlara armağan edilecek" diye konuştu.

İsrail'in Gazze'de yapılaşmaya hiçbir şekilde izin vermediğine işaret eden Kaya, bu yıl İHH tarafından tekrar düzenlenecek kafile ile bu ablukanın kırılacağı umudunu dile getirdi.

haber5

Gazze'ye yardım filosu İHH katılmasa da Haziran ayının sonunda yola çıkacak
17 Haziran 2011

2. Gazze'ye Özgürlük Filosu Haziran ayının sonunda yola çıkacak

İkinci Gazze'ye Özgürlük Filosu'nun Mavi Marmara'nın katılımı olmasa bile Haziran ayının sonunda yola çıkacağı ifade edildi.

Özgür Gazze hareketi üyesi ve Uluslararası Dayanışma Hareketi kurucularından Adam Shapiro, Yunanistan'dan yaptığı açıklamada, "Türkiye'nin katılımı elbette filo adına varlığını çok önemsediğimiz bir şey. Ancak yarın katılımlarını ertelemeye karar verirlerse biz yolumuza devam ederiz" dedi. İsrail'in Jerusalem Post gazetesine yaptığı açıklamada filoya katılan tüm gemilerin hazırlıklarını tamamlama sürecinde olduklarını ifade eden Shapiro, dün Türk basınında yer alan, İHH'nin Suriye meselesi dolayısıyla filoya katılmaktan vazgeçeceği haberlerine karşın bu ayın sonunda yola çıkacaklarını belirtti.

Ancak Shapiro, filoya 20'den fazla geminin katılacağı yönündeki haberlerin aksine, bu ay sadece 10 geminin yola çıkacağını ve 12 farklı ülkeden 300 aktivistin de gemilerle Gazze'ye gideceğini söyledi. Filonun yola çıkış tarihinin kesin olarak bilinmediğini ifade eden Shapiro, ay sonunda Akdeniz'in doğusundaki uluslararası sularda buluşacaklarını ve Gazze'ye ilerleyeceklerini söyledi.

"FİLONUN İŞİ YARDIM DEĞİL"

Mısır ile Gazze Şeridi arasında bulunan Refah Sınır Kapısı'nın bu ay başında açılmasının filonun eleştirilmesine neden olup olmadığı sorusuna, Shapiro, "Refah yardımın içeri girişini sağlamadı. Sadece kadınların ve çocukların ve 40 yaşın üzerindeki erkeklerin dışarı çıkışına izin verdi" dedi. Ne Refah Kapısı'nın ne de filonun amacının yardım malzemesi götürmek olduğunu belirten Shapiro, "Amacımız Gazze'de sürmekte olan işgal ve Filistinlilerin özgürlüğü konusunda farkındalığı artırmak. Yardım İsrail'in politikalarına itirazımızın ardından ikinci sırada geliyor" dedi.
haber5

İsrail, Gazze filosundaki gemiyi sabote etmekle suçlandı
30 HAZİRAN 2011


Mavi Marmara'da dokuz eylemci ölmüştü

İrlandalı aktivistler İsrail'i, Gazze ablukasını protesto etmek amacıyla yola çıkan bir gemiyi sabote etmekle suçluyor.

Gazze'ye İrlanda Gemisi (Irish Ship to Gaza) kampanyasının sözcüleri, Türkiye'nin karasularında demirliyken geminin pervanesinin zarar gördüğünü söylüyorlar.

Geçen hafta da yardım filosuna katılmak üzere İsveç'ten yola çıkan bir gemi Yunanistan'da arızalanmıştı.

Gazze'ye yardım taşıyan gemiler, geçen yıl İsrailli komandoların baskını sonucu dokuz Türk vatandaşının öldüğü operasyonu tekrar etmeyi planlıyor.

İsrailli insan hakları örgütü Gişa, Gazze'ye halen uygulanmakta olan abluka nedeniyle bölgedeki fabrikaların yaklaşık yüzde 80'inin ya kapandığını ya da kısmen çalışır halde olduğunu açıkladı.

"Yardım değil ihracat hakkı"

Gişa, bu durumdan İsrail'in süregiden ablukasının sorumlu olduğunu söylüyor.

İnsan hakları örgütü, fabrikaların kapanma sebebinin İsrail'in Gazze'den ürün ihracatına izin vermemesi olduğunu söyledi.

Gişa'nın raporunda Gazze'nin gerçek ihtiyacının insani yardım değil, ihracat ablukasının kalkması ve bu sayede Gazze'de kapanmakta olan fabrikaların yeniden açılması olduğu belirtiliyor.

İsrail hükümeti ise ablukanın süreceğini, zira terör örgütü olarak tanımladığı Hamas'ın halen Gazze'deki iktidarını sürdürmekte olduğunu söylüyor.

Geçtiğimiz sene Gazze ablukasını kırmak amacıyla Türkiye'den yola çıkan Mavi Marmara yardım filosu, dokuz kişinin hayatını kaybettiği çatışmalarla uluslarası gündem yaratmıştı.

Türkiye'den Gazze'ye doğru yola çıkacak benzer bir yardım filosu bu sene de gündeme geldi, ancak girişim hayata geçirilmedi.
BBC

Yardım Filosuna Bir Sabotaj Daha
30.06.2011
Gazze'ye yardım götürmeyi amaçlayan Özgürlük Filosuna ait gemilerden biri daha sabote edildi.

Gazze Şeridi’ne yönelik İsrail ablukasını denizden delmeyi amaçlayan Özgürlük Filosu’na sabotajlar düzenleniyor.Yunanistan’ın Pire Limanı’nda bekleyen filoya bağlı bir gemiye daha sabotaj düzenlendi.

Gazze’ye Özgürlük-İnsan Kal filosunun organizatörleri sabotajların arkasında İsrail gizli servisi MOSSAD’ın parmağı olduğunu öne sürüyor.

Son olarak Yunanistan’ın Pire limanında demirli bulunan İrlanda gemisine düzenlenen sabotajda geminin motoru hedef alındı.

Sabotajdan İsrail ajanlarını sorumlu tutan organizatörler, İrlanda’daki İsrail Büyükelçiliği önünde gösteri düzenlenmesi çağrısı yaptı.İrlandalı aktivistler, yaptıkları yazılı açıklamada, motorun büyük hasar aldığını belirtti.

Pire limanında bekleyen Özgürlük Filosu’na bağlı bir İsveç gemisinin uskuru da geçtiğimiz günlerde kimliği belirsiz dalgıçlar tarafından tahrip edilmişti. TRT

2. Gazze Filosu'nun hazin sonu: İHH niçin çarketti



Haftalar öncesinden akibeti belli olan(!) Gazze Filosu 2'nin hazin sonu; organizatörler üzerindeki iç ve dış siyasi/lobi baskılarının ne denli etkili olduğunu göstermişti. İptal açıklaması için seçimlerin bitmesini bekleyip teknik arıza bahanesiyle filodan çıkarılan Mavi Marmara'nın ardından gelişen olaylar bu hazin sonun nasıl geliştiğini bize gösteriyor.

06 Temmuz 2011
Anadolu Haber

Bu gelişmelerin ardından otoriteye itaatin ne anlama geldiği, intikam yeminlerinin fevriliği, şehidlerin kanının yerde kalacağı fikrine kapılmamak elde değil.

İşte gelişmeler:

ÖNCE SİYASİ VE LOBİ BASKILARIYLA MAVİ MARMARA FİLODAN ÇIKARILDI

Aylardır hazırlığı süren Mavi Marmara seferi, ani bir kararla sözde ''teknik arıza!'' gerekçesiyle iptal edildi. Otoritelerin ve lobilerin baskılarına göğüs geremeyen İHH'nın geri adım atmasına duyarlı kesimlerden tepkiler yağmaya devam ediyor.

İlginç bir şekilde ''seçimlerin bitmesini bekledikten sonra" açıklanan iptal kararı, öne sürülen gerekçelerin inandırıcılıktan uzak olduğu ve baskılara boyun eğildiği algısına yol açıyor.

İptal kararının iç yüzünü merak eden bir grup Mavi Marmara gönüllüsü ''İHH'ya olan inancımız sarsıldı, anlaşılan şehidlerimizin kanı yerde kalacak'' şeklinde sitemlerini dile getirirken, iptal kararına tepkili olan şehid yakınları üzüntülerini belirtiyorlar.

TÜRKİYE'NİN MAVİ MARMARA'YI TEKNİK ARIZA BAHANESİYLE ÇEKMESİNİN ARDINDAN İSRAİL'İN İŞİ KOLAYLAŞTI VE ÇÖZÜLMELER ÇORAP SÖKÜĞÜ GİBİ GELİŞTİ.

SAOIRSE'YE SABOTAJ

İsrail'in Gazze ablukasını kırmak için günlerdir Yunanistan'da hareket etmeyi bekleyen "Özgürlük Filosu 2" ekibinde yer alacak bir geminin, Türkiye'deyken sabotaja uğradığı ortaya çıktı. İsrail'in baskıları sonucu bir türlü demir alamayan filoya katılacak olan İrlandalı aktivistlere ait Saoirse isimli geminin Göcek limanında beklediği sırada pervane şaftının sabote edildiği tespit edildi.

YUNANİSTAN FİLOYA BASKIN DÜZENLEDİ

Yunanistan, Gazze'ye yardım götürmek isteyen filoları durdurmakta kararlı. Limandan izinsiz ayrılan Kanada gemisi 'Tahrir'e Yunan SAT komandoları müdahale etti.
Müdahaleden önce SAT komandoları su sıkarak gemiyi engellemeye çalıştılar ancak başarısız olunca gemiye çıkma girişiminde bulundular. Gemideki iki aktivist, bir sahil güvenlik botunu, kanoyla oyalayarak engellemeye çalıştı. Aktivislerin ayrıca, balık ağlarıyla geminin çevresini sararak komandoları engellemeye çalışmalarına rağmen SAT komandoları bir süre sonra gemiye çıkmayı başardı.

Aktivistler bunun üzerine komandoların kaptan köşküne ulaşmasını barikatlar kurarak engellemeye çalıştı. Ancak komandolar kapıyı kırarak içeri girdiler. Aktivistler bu kez de geminin ön tarafına geçerek kaptanın görüşünü engellemeye çalıştılar. Bir süre sonra kontrolü ele geçiren komandolar gemiyi römorkörle limana çekti.

YUNANİSTAN: "GAZZE'YE YARDIMI BİZ GÖTÜRELİM"

Geçtiğimiz hafta kendi limanlarında bulunan Gazze’ye yardım filosuna dahil gemilerin, limanlardan ayrılmasına engel olan ve ayrılan bir gemiyi de durduran Yunanistan’dan, yardım malzemelerini kendileri tarafından götürülmesi önerildi. BM Genel Sekreter Ban Ki-mun’a sunulan öneri, kabul gördü.

BM Sözcülüğünden yapılan açıklamada, Genel Sekreter’in Yunanistan Dışişleri Bakanı Stavros Lambrinidis ile telefonda konuştuğu, görüşmede Genel Sekreterin, Yunanistan'ın Gazze'ye insani yardımı, mevcut güzergahlardan ve BM ile yakın işbirliği halinde götürme önerisine destek verdiği belirtildi.

BM açıklamasında Genel Sekreterin, Yunanistan'ın bu girişiminin, hem bölgede gerilimin düşmesine yardımcı olacağı, hem de Gazze'de yardıma ihtiyaç duyanlara gerekli insani yardımın ulaşmasını sağlayacağı görüşünde olduğu, bu kapsamda BM'nin, Yunanistan, İsrail ve Filistin yetkilileriyle işbirliği içinde çalışabileceğini söylediği de kaydedildi.

...VE TÜRKİYE İSRAİL GÖRÜŞMELERİ BAŞLIYOR
İsrail ve Türkiye arasında bozulan ilişkilerin düzeltilmesi amacıyla, iki ülkenin yetkilileri arasında New York’ta bir görüşme ayarlandığı iddia edildi.

İsrail’de yayınlanan Haaretz gazetesinde yer alan habere göre İsrail tarafından Başbakan Yardımcısı Moshe Ya’alon’un katılacağı görüşme, Birleşmiş Milletler’in geçtiğimiz yıl yaşanan Mavi Marmara saldırısına ait raporunu açıklamasından 3 gün önce gerçekleşecek.

Bugün gerçekleşeceği belirtilen görüşmeye Türk tarafından ise “üst düzey yetkililerin” katılacağı belirtildi.

Gazeteye konuşan İsrailli bir kaynak da Amerikan yönetiminin her iki tarafa da rapor açıklanmadan önce aralarındaki farklılıkları gidermek için ağır baskı uyguladığını söyledi.

Habere göre eğer İsrail ve Türkiye arasında kısa sürede bir uzlaşma sağlanamazsa BM raporu olduğu gibi yayınlanacak. Kaynağa göre raporun yayınlanması da iki ülke ilişkilerinin uzun süre donmasına neden olacak. Uzlaşma sağlanması halinde ise rapordaki ifadeler değiştirilecek ve tonu düşürülecek. Söz konusu kaynak “Çok kritik bir aşamadayız. Eğer işler başarılı olmazsa rapor yayınlanacak ve herkes kaybedecek” dedi.

Birleşmiş Milletler, 31 Mayıs 2010’da yaşanan baskına ilişkin taslak raporunu her iki ülkeye de göndermişti. Raporu gören bir yetkiliye göre taslakta İsrail’in Gazze ablukasının yasal olduğu; ancak gemiye çıkan komandoların usulsüz güç kullandığı belirtiliyor. Öte yandan Türkiye’nin ise raporda İHH ile olan ilişkilerinden dolayı Ankara’nın filodaki rolünün eleştirilmesinden çekindiği belirtiliyor.

İddialara göre de Türkiye, İsrail’den iki ülke arasındaki bir anlaşmaya göre rapordaki tonun düşürülmesini istedi ve karşılığında Türk Büyükelçisi’nin Tel Aviv’e geri dönmesini önerdi. Ancak asıl anlaşmazlığın, Türkiye’nin İsrail’den özür dilemesini istemesinden kaynaklandığı kaydediliyor.

MAVİ MARMARA PAZARLIKLARI SÜRÜYOR

İsrail'in Ynet haber sitesi Türkiye ve İsrail’in Mavi Marmara baskını konusunda görüşmeler yaptığını yazdı. Siteye göre, bu hafta yayınlanacak BM raporunda Ankara’yı rahatsız edecek bölümler çıkarılacak, karşılığında da Türkiye özür talebinden vazgeçecek.

İSRAİL : "TÜRKİYE BİZİM İÇİN NEDEN ÖNEMLİ?"

İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak, partisi Bağımsızlık'ın (Atzmaut) grup toplantısında yaptığı konuşmada, Türkiye ile ilişkilerin önemine değindi.

'Bölgedeki en önemli ülke' nitelemesi yaptığı Türkiye'yi kendileriyle birlikte 4 anahtar ülke arasında gösteren Barak, bu ülkelerle ilişkilerini anlattı.

Barak, "Suudi Arabistan ile kötü olmayan ilişkiler içindeyiz ama gerçekte Suudiler'le bir ilişkimiz yok. İran'la düşmanca ilişkiler içindeyiz, Mısır ile bir barış anlaşması olmasına rağmen bu ülke çeşitli zorluklarla karşı karşıya" dedi ve sözü Türkiye'ye getirdi: "Bu nedenle, Türkiye ile olan ilişkilerimizi doğru bir düzleme getirmeye niyetliyiz."

Başbakan Erdoğan'ın Gazze ablukası ile ilgili eleştirileri üzerinde de duran Barak, "İsrail'in başka çaresi olmadığı için abluka uygulaması başlattığını" savundu.

İsrail Savunma Bakanı, "Türkiye'nin Ortadoğu'daki en önemli ülke olarak kaldığını" vurgularken de "Biz, aramızda geçenleri geride bırakmaya ve ileri doğru gitmeye niyetliyiz" dedi.

VAHDET HABER/ANADOLUHABER


_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cum Arl 02, 2016 10:39 pm tarihinde değiştirildi, toplam 8 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Oca 05, 2011 10:35 pm    Mesaj konusu: 2011, 2010'u mumla aratacak gibi... Alıntıyla Cevap Gönder

2011, 2010'u mumla aratacak gibi... -1-
Murad Salih
04.01.2011



Medyanın uydurduğu bir şehir efsanesine göre yeni yıla nasıl girersen öyle olurmuş ya...

Neo liberal çapulcu düzenin medyası tarafından afyonlanmış (1) kitleler...

Medya tarafından afyonlandıkları yetmiyormuş gibi bir de yaş kuru ne varsa üstüne onu içerek/çekerek ve müzik niyetine çalınan o dehşetli gürültünün sersemliği altında mutluluk taklidi yapmaya çalışarak girdiler yeni yıla...

Bir de medyanın malûm sorusu: "Yeni yıldan ne bekliyorsunuz?"

Sanki “yeni yıl” diye bir şey yapma gücü olan bir şey varmış da...

O, insanlar ne isterlerse verebilirmiş de...

Bu zavallı insanlara “Dile benden ne dilersen” hesabı bir cömertlik kapısı açmış da...

"Yeni yıl"ın önünde başı sonu belirsiz bir istekli kuyruğu...

İş isterim.

Aşk isterim.

Para isterim.

Ev isterim.

Mutluluk isterim...

Onu isterim...

Bunu isterim...

Şunu da isterim...

İsteyin bakalım n’olacak?

Neo liberal çapulcu medya tarafından 2011 isimli ne idüğü belirsiz bir “gizemli güç”ün önünde istek kuyruğuna sokularak, "o geliyor herşey güllük gülistanlık olacak" diye isteri krizlerine giren, bu afyonlanmış zavallı kitleler, 2010 yılı girerken de aynı saçmalıkları yaptıklarını unut(turul)muşlardı.

Önce,bu şerefsiz medya yoluyla hergün formatlanıp silinenlerden hafızamızın kıyısında köşesinde kalanlarıyla 2010 yılını kısaca hatırlamaya çalışılalım...

***

''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı'nın Filistin'e ilaç, tıbbi malzeme, çimento, demir, çocuk bahçeleri gibi insani yardım malzemesi taşıyacak 2 gemiye eşlik edecek ''Mavi Marmara'' adlı yolcu gemisi, İstanbul'dan yola çıktı: 22 Mayıs 2010...

İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı'nın 'Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım' kampanyası kapsamında Gazze'ye gidecek olan 'Mavi Marmara' adlı yolcu gemisi, Antalya Limanı'ndan yola çıktı. Aynı gün; İsrail 'gerekirse gemileri vururuz' tehditinde bulunmakla kalmadı, kullanacağı 'özel harp timlerinin' resimlerini basına dağıtarak dünyaya açık tehditte bulundu. İsrail donanmasının Deniz Kuvvetleri Komutanı Tümgeneral Eliezer Merom yönetiminde 'Gök Rüzgârları' adını verdiği bir operasyonla gemileri durduracağı açıklandı. İnsanlık filosundaki 9 geminin Aşdod Limanı'na çekileceği ve içindekilerin gözaltı merkezlerine götürüleceği, yabancı uyrukluların sınırdışı edileceği belirtildi : 28 Mayıs 2010...

Haaretz: Komandolarımız İHH gemisine girecek: 29 Mayıs 2010...

İSRAİL'DEN İNSANLIĞA SALDIRI; İsrail askerleri yardım gemilerine operasyon düzenleyerek yardım gönüllülerine havadan ateş açtı. Helikopterle gemiye komandolar indi. İsrail askerleri yardım konvoyunda bulunan Türk gemisine operasyon düzenledi. 9 Kişi şehit edildi, 50 yaralı olduğu bildirildi. Akdenizin uluslarası sularında içlerinde Türk vatandaşlarının çoğunlukta olduğu sivil gemiler İsrail’in kanlı korsanlığına maruz kalırken Ankara uyuyordu... Ne AKP hükümetinden ne muhalefetten ne de TSK’dan tek bir ses çıkmadı. Ne bir askerî uçak havalandı, ne bir askeri gemi bölgeye doğru hareketlendi, ne bir askeri helikopter havalandı. İsrail uluslarası sularda gaspettiği sivil yardım gemilerini, içlerindeki sivil yardım gönüllüleriyle birlikte rahatça işgal ettiği topraklar üzerinde kurduğu korsan devletin limanlarına götürdü: 31 Mayıs 2010...

***

Haiti'de 150 Binden Fazla Ölü Var: 13 Ocak 2010...

ABD'de bir elektrik santralinde bu gece meydana gelen patlamada ölenlerin sayısının 50'ye yakın olabileceği hastane kaynaklarınca bildirildi. Patlamanın nedeni henüz bilinmiyor.: 07 Şubat 2010...

ABD kar kıyameti yaşıyor. ABD'de başta başkent Washington olmak üzere ülkenin kuzey kesimi karakışa teslim oldu. Kar kalınlığı Washington'da 80 santimetreyi aştı. En son 1922 yılında ABD'nin başkentinde kar kalınlığı 75 santimetre olarak ölçülmüştü: 07 Şubat 2010..

Belçika'nın başkenti Brüksel'de iki Tren Çarpıştı; 20 Ölü: 15 Şubat 2010

DÜNYA SALLANIYOR ; ''Yüzyılın en büyük depremlerinden biri'' olarak nitelenen 8,8 büyüklüğündeki depremin meydana geldiği Şili'de, geçen 4 günde 'büyük' sayılan yaklaşık 150 artçı sarsıntı kaydedildi. Tayvan'da TSİ 02.18'de meydana gelen 6,4 büyüklüğündeki depremden sonra, TSİ 03.59'da Şili 6,1 büyüklüğünde artçı şokla sarsıldı: 4 Mart 2010 .

Elazığ'da Deprem: 51 ölü, 74 yaralı. Elazığ Bugün 84 Kez Sallandı: 8 Mart 2010...

Endonezya'da Şiddetli Deprem; Sumatra Adası 7,8 büyüklüğünde depremle sarsıldı. Şiddetli depremde, 4'ü ağır 12 kişi yaralandı: 07 Nisan 2010...

Afganistan'da dün gece meydana gelen depremde ilk belirlemelere göre 7 kişinin öldüğü bildirildi: 9 Nisan 2010

Alman Turistleri Taşıyan Helikopter Rusya'da Düştü. İçinde turistlerin bulunduğu bir helikopte sabah saatlerinde kaybolduğu ve içindeki 20 kişiden haber alınamadığı bildirildi: 10 Nisan 2010

Çin’in kuzeybatısındaki Çinghay eyaletinde meydana gelen depremde, ölü sayısı 617’ye yükseldi. 6,9 büyüklüğündeki depremde 10 binden fazla kişi de yaralandı. Yerin 10 kilometre altında kaydedilen depremin merkez üssüne yakın kentlerden Jiegu’da büyük hasar meydana geldi. Kentte evlerin yüzde 85’nin yıkıldığı çok sayıda insanın enkaz altında kaldığı bildiriliyor: 15.Nisan.2010...

Kül Bulutu Ekonomiye Darbe Vurdu. İzlanda'daki yanardağ patlaması ile oluşin kül bulutunun özellikle hava yolu şirketlerinde olmak üzere büyük miktarda zarara sebep oldu.: İzlanda’daki yanardağın püskürttüğü kül yüzünden oluşan kül bulutunun havayollarına verdiği zarar 1,7 milyar doları aştı. 22 Nisan 2010 ...

Tayvan'da 6.9 büyüklüğünde bir deprem meydana geldi: 26 Nisan 2010

[Meksika Körfezi'nde yüzen petrol
Petrol bağımlısı kapitalist düzen, agresif teknolojisiyle Meksika Körfezi'nin 1.5 km derinliğinde doğaya tosladı.

Doğal kaynakları riskli ve pervasız yöntemlerle ele geçirme yarışındaki tüketici sistem Meksika Körfezi'nde neden olduğu çevresel kirliliği durduramıyor.

19 gün önce Meksika Körfezi'ndeki bir petrol platformun batmasıyla okyanus tabanında açılmış kuyudan, her gün 5 bin litre ham petrol denize karışıyor.

İki haftada 6 milyon litre ham petrol denize yayılırken deniz yüzeyindeki petrol örtüsü de 2O bin kilometre kareye ulaştı.

Denizin 1.5 km derinliğine kuyu açan 'petrol hırsının' güvenlik zafiyetli teknik koşulları yeni yeni sorgulanıyor.

Bilim adamları oluşan aşırı kirliliğin doğal yaşam üzerindeki yıkıcılığının uzun yıllar süreceğini ve 400'den fazla canlı türünün tehdit altında olduğunu bildirdiler..
Petrol'ün denize karışması devam ederken, deniz yüzeyindeki petrol tabakasını temizlemek için yapılan yakma işleminden ortaya çıkan kimyasal gazlar, çevrede başka bir kirliliğin nedeni oluyor.

Denizin derinliklerine çöken petrolün yoğun kısmını çözündürmek amacıyla kullanılan zehirli kimyasalların ise denizdeki eko yaşamı bitireceği konuşuluyor.]
(1)

California'yı kül eden yangın; ABD'nin California eyaletinde 5 gün önce çıkan yangın kontrol altına alındı. Santa Barbara kentinde 80 evin yandığı ve 30 bin kişinin evini terk etmesine neden olan yangında tehlike ise henüz geçmedi: 10 Mayıs 2009

Libya’da uçak düştü; Güney Afrika Cumhuriyeti'nin Johannesburg kentinden kalkan ve Libya'nın Trablusgarp kentinin havalimanına inişe geçtiği sırada düşen uçakta 105 yolcu öldü: 12 Mayıs 2010

Malatya'da 24 saatte 15 deprem: 22 Mayıs 2010...

Hindistan'da bir yolcu uçağı iniş sırasında pistten çıktı. Ormana giren uçağı alevler sardı. Kazada 158 kişi feci şekilde öldü, 8 kişi ise kurtarıldı: 22.05.2010...

Dipnotlar:
1- Nihal Kemaloğlu , 8 Mayıs 2010, Akşam. Bu konuda daha fazla bilgi için Bkz:
http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=360

(Devam edecek)

Bu yazı dizisinin devamı için: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?p=4966#4966

NY Times: "''Türkçe'de özür gibi görünecek, İbranice'de ise öyle görünmeyecek bir kelime aranıyor"
08 Temmuz 2011

NY Times, Türki ve İsrailli diplomatların bir süredir ''Türkçe'de özür gibi görünecek, İbranice'de ise öyle görünmeyecek bir kelime bulmaya çalıştıklarını'' da iddia etti.

New York Times (NYT) gazetesi, Türk ve İsrailli diplomatların, geçen yıl Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine İsrail'in yaptığı saldırının ardından bozulan ilişkileri tamir etmeye çalıştıklarını yazdı. Gazetenin internet sayfasındaki haberde, BM'deki diplomatlar kaynak gösterilerek Türk ve İsrailli diplomatların dün New York'ta görüşmelerde bulundukları belirtildi.

Her iki ülkenin diplomatlarının, ''Ortadoğu'da değişen ilişkilerin, iki ülkenin jeopolitik hesaplarını da değiştirdiğini ve (ikili ilişkilerdeki) bu çıkmazdan bir çıkış yolu bulma yönünde harekete geçirdiğini'' söyledikleri kaydedilen haberde, ''İsrail'in Mısır ile ilişkilerinin, Türkiye'nin de Libya ve Suriye ile ilişkilerinin soğuduğu, bu durumun da Türkiye ve İsrail'i daha güvenilir müttefikler arayışına ittiği'' yorumu yapıldı. Gazete, bölgedeki gerginliklerin Türkiye'nin arabuluculuk rolünü de zayıflattığını ileri sürdü. Diplomatların, ''Türkiye ve İsrail'in, Mavi Marmara saldırısını soruşturan BM Soruşturma Komisyonu'nun hazırladığı raporun üslubu üzerinde uzlaşmaya varmaya istekli olduğunu'', ayrıca, ''BM Soruşturma Komisyonu'nun bulgularının iki ülkeyi de muhtemelen rahatsız edeceğini'' söylediklerini yazan gazete, yine diplomatlara göre raporun son taslağının ''İsrail'in Gazze ablukasının meşru olduğunu ileri sürdüğünü, ancak İsrail komandolarının Mavi Marmara'ya el koyarken aşırı güç kullandıklarını'' belirttiğini de kaydetti. Gazete, raporda, Gazze'ye yardım filosunu organize eden yardım derneği İHH'nin niyetinin de sorgulandığı, ayrıca Türkiye'nin Mavi Marmara gemisini durdurmak için yeterli çaba göstermediği yönünde ifadeler olduğunu da belirtti.
BM Soruşturma Komisyonu'nda Türkiye'yi temsil eden emekli Büyükelçi Özdem Sanberk ile yapılan mülakata da yer verilen haberde, Sanberk'in, ''Arap Baharı olaylarının, bölgenin iki istikrarlı ülkesi Türkiye ile İsrail arasındaki ihtilafı çözme gereğini artırdığını, her iki ülkenin de uzlaşma yönünde güçlü bir siyasi iradeye sahip olduğunu, ayrıca iki demokratik ülke olan Türkiye ve İsrail'in birbirleriyle hiçbir zaman savaş halinde olmadıklarını'' söylediği kaydedildi.
haber1001

Yahudi yazardan İsrail'e: 'Özür dile'
07 Eylül 2011
Cohen, Mavi Marmara baskını için İsrail'in özür dilemesini istedi

New York Times'in tanınmış Yahudi yazarı Roger Cohen, Mavi Marmara baskını için İsrail'in özür dilemesini istedi.

Roger Cohen, "İsrail Kendini İzole Ediyor" başlığını kullandığı yazısında filo baskınını soruşturan BM Paneli’nin tartışmalı raporunda Furkan Doğan’ın çok yakından vurulduğuna dikkat çekerek rapordaki ifadeleri, adeta bir infaz gerçekleştirildiği iması olarak değerlendirdi.

Geçen yıl Ankara’da buluştuğu, Erciyes Üniversitesi öğretim üyesi olan Furkan Doğan’ın babası Ahmet’in ABD’nin tutumuna ilişkin rahatsızlığına dikkat çeken Cohen, "Uluslararası sularda bir ABD’li vatandaşın yabancı bir gücün kuvvetlerince çok kısa mesafeden katledilmesi gibi bir olayın karşısında Amerika’nın hiç de olağan olmayan bir suskunluk göstermesini tasavvur etmek zordur" yorumunu yaptı.

-"ABD’İN İSRAİL POLİTİKASI, İÇ POLİTİKA"-

Cohen, hiçbir ABD Başkanının, hele görevinin ilk döneminde ise, İngiltere Başbakanı David Cameron’un "İsrail saldırısı, hiçbir biçimde kabul edilemez" sözlerini kullanmayacağını vurgularken, ABD’nin İsrail’e ilişkin dış politikasının "büyük ölçüde bir iç politika olduğu" yorumunu yaptı.

BM raporunun içeriğine ilişkin bilgileri de aktaran Cohen, raporda İsrail’in "üzgün" olduğunu beyan etmesi istendiğine dikkat çekerek, "Evet, giderek daha izole olan İsrail, bunu yapmalı. Bir özür, doğru yoldur, akıllı yoldur. Mısır için iyi olanı ‘yani can kaybı için bir özür’ Türkiye için de iyidir" ifadelerini kullandı.

-"LİEBERMAN VE AŞIRI SAĞ KAZANDI"-

Yazısında Türkiye ile İsrail arasında bir uzlaşının bulunması için iki ülkenin üst düzey yetkililerinin bir yılı aşkın bir süre görüşmeler yaptıklarını, bazen bir mutabakata çok yaklaşıldığını ancak, sonunda İsrail hükümetinin "şahin" kanadından Dışişleri Bakanı "Lieberman ve aşırı sağın kazandığı"nın altını çizdi.

-"BÜYÜKELÇİNİN KOVULMASI BEKLENEN FELAKET"-

Roger Cohen, İsrail’in "stratejik akıllılığı"nı göstermek yerine "kuşatma mentalitesine kilitlendiği"ni, böylece "Müslüman dünyasının en iyi dostlarından biri Türkiye’yi kaybetmekte olduğu"nu vurguladı ve İsrailli Büyükelçinin Türkiye’den kovulmasını, "olacağı önceden bilinen bir felaket" olarak niteledi.

İsrail toplumunun "çok daha iyisine layık" olduğunu belirten Cohen, Başbakan Netanyahu’nun "özür dilemeyeceğiz" yönündeki son beyanıyla "Tecride giden, İsrail’i zayıflatan ve en yakın müttefiki ABD’nin stratejik çıkarlarını baltalayan gereksiz yolu tercih ettiği" görüşünü dile getirdikten sonra Furkan Doğan ile ilgili "adeta suskun kalan Başkan Obama’nın bu konuda sesini yükseltmesini beklemediği"ni de ifade etti.

haber5

Gürsel Tekin: "Bülent Yıldırım'ı MOSSAD'ın önüne yem olarak attın mı, atmadın mı?"
11 Eylül 2011

"Başbakan Erdoğan İHH Başkanını İsrail'e jurnalledi"

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, ''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun görevlerini ihmal ederek suç işlediklerini'' savundu.

Tekin: Erdoğan ile Davutoğlu suç işledi

Tekin, partisinin İstanbul İl Başkanlığında düzenlediği basın toplantısında, Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Davutoğlu'nun, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu ve CHP'yi susturmaya çalışacağına, Türkiye Cumhuriyeti'ni ve Gazze'dekilere yaşattıkları hezimetin hesabını vermeleri gerektiğini söyleyerek, ''Bu hesap onlardan sorulacaktır. Bu hezimetin sorumluları işledikleri günahın bedelini ödeyinceye kadar yakalarını bırakmayacağız'' dedi.

''Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun son açıklamalarının suçluluğu, ezikliği ve çaresizliği yansıttığını'' da öne süren Tekin, ''Başbakan Erdoğan ve Dışişleri Bakanı sadece beceriksiz ve basiretsiz davranmamışlar aynı zamanda görevlerini ihmal ederek, suç işlemişlerdir'' diye konuştu.

Başbakan Erdoğan'ın ''Bu rapor ellerine ne zaman geçmiştir? Başbakan bu rapor hakkında ne biliyordu? Ne zamandan beri biliyordu ve ne yaptı? Müzakerelerde temsilcimiz Sanberk'in 29 Nisan 2011 tarihinde bu rapor hakkında kamuoyuna verdiği bilgilerden başbakanın haberi var mıydı, yok muydu? Bir başbakanın böylesine önemli bir konuda devleti temsil eden kişinin açıklamasını görmemesi mümkün olmayacağına göre neden müzakereleri o noktada kestirmedi? Neden bu rapor hukuki bir belgeye dönüşene kadar masada kaldı?'' sorularına yanıt vermesini isteyen Tekin, 15 aylık müzakere süreci hakkında kamuoyuna, muhalefete ve parlamentoya en ufak bir bilgi verilmediğini söyledi.

-''DIŞ POLİTİKAYI PR KONUSU OLARAK GÖRÜYOR''-

Gürsel Tekin, ''Başbakan Erdoğan'ın her olayda olduğu gibi Türkiye'nin en önemli dış sorunlarını bir PR konusu olarak gördüğünü, mantalitesi ve kafasının çalışma şeklinin böyle olduğunu'' savunarak, şöyle konuştu:

''Başbakan Erdoğan, perdenin önünde başkadır, arkasında bambaşka bir adamdır. Sayın başbakana soruyorum; perdenin önünde Mavi Marmara'yı sahiplenirken, perdenin arkasında İsrail'e şirin görünmek için bu yardım faaliyetini organize eden İHH başkanını 'İran servisinin adamıdır, benim ona sözüm geçmiyor' diyerek, İsrail hükümetine jurnalledin mi, jurnallemedin mi? Sayın Bülent Yıldırım'ı MOSSAD'ın önüne yem olarak attın mı, atmadın mı? Sayın dışişleri bakanına soruyorum; bu raporun kaç sayfalık lahikası var? Bu lahikada neden bahsediyor? Bu lahika tamamlanıncaya kadar neden görüşme masasından kalkmadınız? İşlem tamamlansın, İsrail Gazze ablukasını meşrulaştıran hukuki bir belgeye sahip olsun diye mi? Hangi avukat ya da kaç avukat İsrail'e böyle bir hizmeti sunabilirdi? Bu şartlar altında İsrail'in avukatı kim oluyor, siz mi, biz mi? Başkalarına çamur atarken, zannediyorlar ki, milletin hafızası balık hafızasıdır ve her şeyi hemen unutur.''

CHP Genel Başkan Yardımcısı Gürsel Tekin, Başbakan Erdoğan'ın, ''Yahudi Cesaret Ödülü'' olan ''Davut Boynuzu Ödülü''nü 2004 yılı Ocak ayında ABD'de aldığını, bu ödülün tarihinde ilk kez bir Türk'e verildiğini anımsatarak, ''Başbakan bu ödülü neyin karşılığında hak ettiğini eminim çok iyi biliyor. Şimdi başbakanın hak ettiği 2 yeni Davut Boynuzu ödülü daha var. Bunlardan birisi son açıklanan BM Mavi Marmara raporunda 'Gazze'ye abluka uygulamak İsrail hakkıdır' kararının çıkmasına neden olduğu içindir. Bir diğeri ise İsrail'in güvenliğini sağlamak için Türkiye topraklarında füze kalkanı kurulmasına izin verdiği içindir'' diye konuştu.

Türkiye'ye İsrail karşısında yaşattığı tarihi hezimet dolayısıyla Erdoğan kadar Davutoğlu'nun da bu ödülü almaya hak kazandığını kaydeden Tekin, şunları kaydetti:

''Sayın Dışişleri Bakanı yanlışa yanlış dediğimiz için bizi kınamış. Sayın bakan, şu andan itibaren o makamda fuzuli işgalci konumundadır. Bu kadar kısa zamanda nasıl bu noktaya geldiğini, Türk dış politikasını nasıl eline yüzüne bulaştırdığını, o meşhur politik öngörülerinin nasıl birer birer iflas ettiğini iyi tahlil etmelidir. Sayın Davutoğlu ile birlikte Türk dış politikasında gerçekliğin yerini megalomani almıştır. Dış politika bir Davutoğlu şova dönüştürülmüş, dış politika ve Türkiye'nin yüksek çıkarlarıyla ilgisi olmayan hesaplara kurban edilmiştir.

AKP sözcülerinden birisi 'Küresel iradenin bir parçası' olmaktan söz ediyor. Kimdir bu küresel irade? Küresel iradeye ram olmuş bir dış politikanın milli menfaatlere hizmet etmesi beklenebilir mi? Beklenmez ama 'Beni deliğe süpürmeyin, ben daha çok işinize yararım' diyen bir başbakanın sözcüsünden de başka bir açıklama beklenemez. Millet iradesinin değil, gayri milli bir iradenin parçası olursanız, 'sıfır sorun' politikanız, 'elde var sıfır' politikasına dönüşür. İtiraf etmeliyiz ki sayın Ali Babacan bile Davutoğlu'ndan daha başarılıdır, hiç değilse etliye sütlüye karışmamış, hükümetin ve Türkiye'nin başına ekstra gaileler açmamıştır. İsrail ve Yahudi lobisiyle ilişkilerinden ellerinde sadece 'Davut Boynuzu' isimli 'Yahudi Cesaret Ödülü' kalmıştır. Sayın Davutoğlu bundan sonra gerçekten Türkiye Cumhuriyeti devletinin dışişleri bakanı olmak niyetindeyse bu boynuzu iade ederek işe başlamalıdır.''
Kaynak: Haber5

Mavi Marmara saldırısına katılan155 İsrailli'nin Tam Listesi

26 Eylül 2011
Mavi Marmara baskınına katılan İsrail askerlerinin isimleri, sosyal medya ile baskın görüntüleri üzerinden, istihbarat birimlerince tek tek tespit edildi.
İsrail askerlerinin Gazze'ye yardım götüren Mavi Marmara gemisine yönelik baskınıyla ilgili soruşturmada çok önemli bilgilere ulaşıldı.

31 Mayıs 2010 günü, 9 Türk'ü öldürüp 30 kişiyi de yaralayan İsrail askerlerinin neredeyse tamamının isimleri tespit edildi. Edinilen bilgilere göre İsrail hükümeti Türk yargısının talebine cevap vermeyince Mavi Marmara baskınıyla ilgili soruşturmayı yürüten Savcı Mehmet Akif Ekinci düğmeye bastı.

Öncelikle Mavi Marmara baskınının görüntüleri Türk istihbarat birimlerince saniye saniye incelendi. Sonra Facebook ve Twitter gibi sosyal medya sitelerinde âdeta komando avına çıkıldı.

İBRANİCE BİLEN UZMANLAR...

Sosyal medya sitelerini kullanan bazı askerlerin kendi aralarındaki yazışmalar tek tek değerlendirildi. Değerlendirmeyi iyi derecede İbranice bilen uzmanlar yaptı. Özellikle Facebook'ta hesabı bulunan kullanıcılara ve o kullanıcıların arkadaş listesinden de diğer askerlere ulaşıldı. Askerlerin isimleri, Türk istihbarat birimlerinin İsrail'deki haber kaynaklarınca da teyit edildi. İstihbarat birimleri, gemiye baskın düzenleyen İsrail Donanması'nın özel kuvvet birimi Şayetet 13 komandolarının Atlit'teki üssünü ziyaretinde İsrail basını tarafından çekilen fotoğraflarını da tek tek inceledi. Operasyon ânı ve sonrasında internetin yanı sıra yazılı-görsel medyaya düşen görüntüler saniye saniye izlendi. İsrail komandolarının yüzleri tespit edilerek kimlik bilgileri belirlendi. Bu bilgilere Mavi Marmara seferini organize eden İnsan Hak ve Hürriyetleri ve İnsani Yardım Vakfı'nın (İHH) verdiği isimler de eklendi. Operasyona katıldığı belirlenen ve 148'inin fotoğrafına da ulaşılan 174 kişi, emir-komuta zincirine göre şemaya konuldu ve şema savcıya gönderildi. Savcı şimdi, bu şemadaki askerlerin adlarını İsrailli yetkililere gönderip, askerlerin operasyonda görev alıp almadığını soracak. Türk istihbarat birimlerinin hazırladığı rapora göre operasyonun bir numaralı sorumlusu İsrail Başbakanı Benjamin Netanyahu. Başbakan'ın operasyon emri verebilmesi için Bakanlar Kurulu kararı alınması zorunlu. Dolayısıyla İsrail kabinesinde bulunan tüm bakanlar emrin verilmesinden sorumlu. Özellikle İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman ve Savunma Bakanı Ehud Barak emrin verilmesinde öncelikli olarak sorumlu görülüyor. Ancak şemada yalnızca askeri yetkililerin isimleri yer aldı.

155 ASKERİN FOTOĞRAFI VAR

Yetki sırasına göre sorumlu askeri kadronun başında İsrail Genelkurmay Başkanı Gabi Aşkenazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Aluf Eli Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve operasyonu gerçekleştiren İsrail suikast timi Şayetet 13'ün komutanları Ami Ayalon, Zeev Almog ile operasyonu gemide yöneten, ancak isimleri belirlenemeyen iki deniz subayı bulunuyor. Şemanın son bölümü ise verilen emri yerine getiren şüpheli 148 askerin fotoğrafları ve isimlerinden oluşuyor. Adları tespit edilemeyen 10 askerin fotoğrafları da ayrıca savcıya yollandı. Savcı, Adalet Bakanlığı üzerinden İsrail Adalet Bakanlığı kanalıyla İsrail Genelkurmay Başkanlığı'na hitaben yazdığı yazıda Deniz Kuvvetleri Komutanı başta olmak üzere operasyona katılan tüm askerlerin ismini istedi.

İŞTE 9 KİŞİYİ ÖLDÜREN EKİBİN ŞEMASI

ASKERLERİN TAM LİSTESİ:

Agai Yehezkel, Aharon Haliwa, Alex Shakliar, Amir Ulo, Amir Abste, Amir Shimon Ashel, Anna Strelski, Anton Siomin, Aram Zehavi, Ariel Brickman, Ariel Karo, Ariel Rifkin, Ariel Yochanan, Arnon Avital, Assaf Bryt, Avi Balut, Avi Bnayahu, Avi Mizrakhi, Avi Peled, Aviad Perri, Aviel Siman, Avihay Wizman, Avihu Ben Zahar, Avishay Levi, Avishay Shasha, Aviv Edri, Aviv Kochavi, Aviv Mendelowitz, Baruch (Barry) Berlinsky, Basam Alian, Ben-Zion (Benzi) Gruver, Bnaya Sarel, Boaz Dabush, Boaz Rubin, Boris Schuster, Dado Bar- Kalifa, Dan Dolberg, Dan Harel, Daniel Kotler, David Shapira, David Slovozkoi, David Zini, Eden Atias, Eden Atias, Efraim Aviad Tehila, Efraim Avni, Eitan Ben-Gad, Elad Chachkis, Elad Itzik, Elad Shoshan, Elad Yakobson, Eli Fadida, Eli Yafe, Eliezer Shkedi, Elik Sror, Eran Karisi, Erez Sa'adon, Eyal Eizenberg, Eyal Handelman, Eyal Zukowsky, Gil Shen, Gur Rozenblat, Gur Schreibmann, Guy Givoni, Guy Hazut, Haggai Amar, Hanan Schwart, Harel Naaman, Hila Yafe, Ido Nechushtan, Ilan Malka, Itay Virob, Liran Nachman, Michelle Ben-Baruch, Miki Ohayon, Moshe Tamir, Nadav Musa, Nathan Be'eri, Nezah Rubin, Nimrod Schefer, Nir Ben-David, Nir Dupet, Nir Ohayon, Niv Samban, Noam Keshwisky, Ofek Gal, Ofer Lahad, Ofer Levi, Ofer Winter, Ofer Zafrir, Ofir Edri, Ohad Girhish, Ohad Najme, Omer Dori, Omri Dover, Or Nelkenbaum, Oren Bersano, Oren Cohen, Oren Kupitz, Oren Zini, Pinkhas Buchris, Raz Sarig, Ron Asherov, Ron Levinger, Ron Shirto, Ronen Dan, Ronen Dogmi, Roi Elkabetz, Roi Oppenheimer, Roi Weinberger, Sahar Abargel, Shai Belaich, Shaked Galin, Sharon Itach, Shaul Badusa, Shay Unger, Shimon Siso, Shiran Mussa, Shlomit Tako, Tal Alkobi, Tal Bendel, Tal Kommemi, Tal Ruso, Tamir Oren, Tamir Yadai, Tom Cohen, Tomer Meltzmann, Geva Rapp, Tslil Birbir, Udi Sagie, Uri Ron, Yair Keinan, Yair Palay, Ya'akov(Yaki) Dolf, Yaniv Zolicha, Yaron,Finkelman, Yaron Simsulo, Yehosua (Shuki) Ribak, Yehu Ofer, Yehuda Fuchs, Yehuda Hacohen, Yigal Slovik, Yigal Sudri, Yizhar Yona, Yoav Galant, Yoav Gertner, Yoav Mordechai, Yochai Siemann, Yochanan Locker, Yom-Tov Samia, Yonathan Barenski, Yonathan Felman, Yoni Weitzner, Yossi Abuzaglo, Yossi Bahar, Yossi Beidaz, Yotam Dadon, Yishai Ankri, Yishai Green, Yuval Halamish, Zion Bramli, Zion Shankour, Ziv Danieli, Ziv Trabelsi, Zuf Salomon, Zvi Fogel, Zvi Yehuda Kelner.

Sabah


‘Bizi İsrail’den sonra İstanbul savcıları da katlediyor’
29 Eylül 2011

Mavi Marmara baskını mağdurlarının avukatı Arıtürk, saldırıyla ilgili İstanbul'daki savcılara verdikleri belgelerin kaale alınmamasından yakındı

Ahmet Sezer / Dünya Bülteni-Haber Merkezi

Mavi Marmara mağdurlarının avukatlarından Ramazan Arıtürk, ellerindeki tüm belge ve bilgileri verdikleri İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın soruşturmayı savsaklamasından şikayetçi.

Vicdanlı İsrailliler tarafından kendilerine ulaştırıldığını söylediği, Mavi Marmara baskınına katılan İsrail askerlerinin bilgi ve belgelerini, İstanbul Savcılığı’na veren avukat Ramazan Arıtürk, tüm buna rağmen savcılığın hiçbir şey yapmadığını, bunu itiraf da ettiğini belirterek, ‘Mavi Marmara mağdurları bu savcıların görevden alınması için HSYK’ya başvuracak’ dedi.

Dünya Bülteni’ne özel açıklamalar yapan avukat Ramazan Arıtürk, kendilerinin ellerindeki bilgileri aynı zamanda Fransa , İngiltere, İspanya, İtalya, Belçika ve İspanya’ya verdiklerini de belirterek, bu ülkelerdeki soruşturmalardan umutlu olduğunu kaydetti. Avukat Arıtürk, hem bu ülkelerde, hem de Furkan Doğan’ın vatandaşı olduğu ABD’de bakanlık yetkilileri ile yapılan görüşmelerde, ‘Biz soruşturuyoruz ama sizin ülkenizde ne oldu, ne yapıldı’ sorularına muhatap kaldığını özellikle vurgulayarak şunları söyledi:

“İstanbul Cumhuriyet Başsavçcılığı’nda görünmeyen bir el, bu soruşturmayı durdurmaya çalışıyor, işlem yapmak yerine sürekli zaman kazanmaya çalışıyor. Geçen gün Sabah gazetesine konuşan İstanbul Cumhuriyet Başsavcı yardımcılarından biri, ‘Biz şu ana kadar bir şey yapmadık’ dedi. Bu bir itiraftır.”

Yarın Mavi Marmara mağdurlarının, soruşturmayı engelleyen savcıları HSYK’ya şikayet edeceğini anlatan Arıtürk, ‘Bunların görevden alınmasını istiyorlar’ ifadesini kullandı.

Avukat Arıtürk, elde ettikleri İsrail askerlerinin isimlerinin gerçek olduğunu, her birinin bu baskına katılanlardan olduğunu da vurgulayarak, “İsrail hükümeti önce bu askerlerinin baskından çok önce emekli olduğunu söyledi, sonra bazılarının olabileceğini söyledi. İsrail hükümeti kafa karıştırmak için bir karşı istihbarat operasyonu yapmaya çalışıyor. Ama biz bu bilgilerin doğruluğunda ısrarcıyız, bunu şu anda kamuoyuna açıklamadığımız başka belgelerle de ispatlayabiliyoruz” diye konuştu.

Avukat Ramazan Arıtürk, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın bir an önce bu İsrailli askerler için yakalama kararı çıkartmasını da istedi.

Yazıcıoğlu kazasında yeni görüntüler İstanbul'da ilk Hacı kafilesi uğurlandı 6 askerin sorgusu tamamlandı Cep telefonu başağrısı yapıyor İslamı Seçen Jessica, Ayşe Oldu 'Memur' çalıştıran özel hastane kapatılacak Boğazda felaket senaryosu gerçeğini aratmadı Ergenekon sanıkları: Ömür boyu terfi alamayacağız ‘Bizi İsrail’den sonra İstanbul savcıları da katlediyor’

http://www.dunyabulteni.net/

"GAZİ" MAVİ MARMARA İSTANBUL'A DÖNDÜ
26 Aralık 2010
İsrail askerlerinin kanlı saldırısının ardından ilk kez İstanbul’a gelen "Gazi" Mavi ]Marmara gemisi Onbinler tekbirlerle karşıladı...

"Gazi" Mavi Marmara şehid olanların yakınları ve o günkü yolcuların ziyaretine açıldı. Siyonist kaatillerin saldırısının izlerinin hala taşıyan gemiyi gezen yolcular göz yaşlarına hakim olamadı.

Gazze’ye insani yardım götürürken Akdeniz'in uluslararası sularında ssiyonist eşkiyanın saldırısına a uğrayan ve 9 kişinin şehit 50 kişinin gazi olduğu Mavi Marmara gemisi Sarayburnu iskelesinde coşku içinde karşılandı. Gemi iskeleye demir attıktan sonra sadece şehit yakınları ve yolcuların ziyaretine açıldı. Saldırının izlerinin hala durduğu gemide şehitlerin resimlerinin bulunduğu sergi dikkat çekti. Gemiyi gezen şehit yakınları ve yolcular duygu dolu anlar yaşadı. Geminin güvertesinde kurşun izleri, dehşet dakikalarını anlatırcasına yerinde duruyor. Kaptan köşkünde bulunan ekranların camlarının ise parçalanmış olduğu gözlendi.

Saldırı sırasında güvertenin alt kısmında olduğunu anlatan bir yolcu, “İsrail askerleri botlarla ve helikopterlerle gemiye yaklaşmıştı. Gemiye önce sis bombası attılar. Her taraf sis içindeydi. Daha sonra helikopterlerle gemiye indirme yaptılar. Sol taraftan gemiye girmişlerdi. İlk anda 3 şehit verdik. 20-30 civarında da yaralımız vardı. Bana da plastik mermi sıkarak etkisiz hale getirdiler. İşkence de yapmışlardı.” şeklinde konuştu.

Gemiye bugün şehit yakınları ve yolcular dışında kimse alınmazken yarından itibaren bir hafta boyunca gemi ziyarete açık olacak.

YILDIRIM: DİRENİŞ GÖSTERMEYİ BÜYÜK BİR ONUR GÖRÜYORUZ

''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye giderken İsrail'in saldırısına uğrayan ''Mavi Marmara'' gemisinin 219 gün sonra İstanbul'a dönmesi dolayısıyla Sarayburnu Limanı'nda karşılama töreni düzenlendi.

Törende konuşan İHH Genel Başkanı Yıldırım, ''Mavi Marmara'' gemisinin 22 Mayısta birçok ülkeden ve inançtan insanla yola çıktığını hatırlattı.

İHH Genel Başkanı Bülent Yıldırım, ''Mavi Marmara'' gemisine İsrail askerlerinin yaptığı saldırı sırasında direniş göstermeyi büyük bir mutluluk, büyük bir onur olarak gördüklerini ve bundan utanmadıklarını belirterek, ''Biz korkak değiliz, siz bizi vurmadınız, kendinizi vurdunuz, şimdi bu pisliğinizi temizleyin'' dedi.

O zaman kendilerine ''Karşınızda dünyanın en zalim gücü var, siyonistler var. Arkasına Amerika'yı almış olan Ortadoğu'daki mafya devleti var. Siz bunlarla baş edemezsiniz'' dendiğini belirten Yıldırım, sözlerini şöyle sürdürdü:

''Doğru atom bombası hariç her şeyleriyle saldırdılar. Bu Mavi Marmara'nın etrafına onlarca zodyak, savaş gemileri, helikopterler, F-16'lar, denizaltılarla geldiler ve bomba atmaya başladılar, silah sıktılar. Zannettiler ki korkacağız.''

İsrail askerlerinin kendilerine ''Neden direniş gösterdiniz'' diye sorduğunu belirten Yıldırım, şunları kaydetti:

''Bize diyorlar ki; 'bizden uzak durun'. Siz Gazze'den, Batı Şeria'dan, Mescid-i Aksa'dan uzak durun, biz de sizden uzak duralım. Bütün dünya halkları siyonizmin pisliğini, yalancılığını gördü. Ey siyonizm, şunu unutma, zannetme ki bu ülkede birliği ve beraberliği bozacaksın. Duyuyoruz, İsrail kaynaklı bir çok provokatif hareketler oluyor. Biz bütün partilerle bütün sivil toplum kuruluşlarıyla bütün medyayla halkımızla ve özellikle şehitlerimizin aileleriyle gemiye katılanlarla beraber sizin bu pisliğinize karşı çıkacağız. Eğer tekrar Gazze'ye dokunursanız biz de size dokunacağız. Bu sözü nasıl anlarsanız anlayın. Şimdi Gazze'ye saldıracaklarmış. Artık Gazze'ye, Batı Şeria'ya, Mescid-i Aksa'ya saldırdığınızda İstanbul'a, Londra'ya, Paris'e, Tahran'a, Riyad'a, Mısır'a da saldırıyorsunuz.''

Dünya halklarının harekete geçtiğini ifade eden Yıldırım, ''İlan ediyoruz, biz sadece Akdeniz'e çıkmadık yer yüzündeki bütün limanlara çıktık. Yeryüzündeki bütün mazlumların yanına gittik'' dedi.

Mazlumiyet neredeyse Mavi Marmara gemisinin oraya gideceğini ifade eden Yıldırım, ''Mavi Marmara, bir turnusol kağıdıdır, bu gemiye dokunan yanar. Bu gemi insanlığın ortak vicdanıdır.'' diye konuştu.

İslam ülkelerinin liderlerine de seslenen Yıldırım, Türkiye'nin gösterdiği onurlu tavrı, onlardan da beklediklerini ifade ederek, ''Eğer siz isterseniz siyonizmi, orada bu zulmün elinden uzak tutarsınız. Ama şu ana kadar doğru dürüst bir ses çıkmadı'' dedi.


FURKAN DOĞAN'IN BABASINDAN DUYGULU KONUŞMA-

Siyonist korsanların Saldırısında şehid olanFurkan Doğan'ın babası Ahmet Doğan, tüm şehitlerin Mavi Marmara ile döndüğünü ve aralarına katıldığını söyledi.

''Bu şahadetlerin ailelere birer mesaj olduğunu'' ifade eden Doğan, ''Şehitlerimiz bize canını infak etmeyi öğretti.Mavi Marmara gemisi, yardım seferlerini sürdürmeli. Şehitlerimizi yaşatmak istiyorsak, onların eylemlerine sahip çıkmalıyız'' dedi.

Ahmet Doğan, dün gece saatlerce Çanakkale'deki Kepez Limanı'nda Mavi Marmara gemisine binmek için beklediklerini ancak gemiye alınmadıklarını ve bu durumun kendilerini çok üzdüğünü dile getirdi.

Konuşmasında İsrail'e de seslenen Doğan, ''İsrail, sen büyük bir hata yaptın. İnsanlık suçu işledin, katilsin, teröristsin. Bunu kabul edeceksin'' dedi.

Törende Mavi Marmara baskınında hayatlarını kaybeden İbrahim Bilgen, Çetin Topçuoğlu, Cengiz Songür, Fahri Yaldız, Cevdet Kılıçlar, Ali Haydar Bengi, Necdet Yıldırım, Furkan Doğan, Cengiz Akyüz ile hala yoğun bakımda olan Uğur Süleyman Söylemez'in isimleri tek tek okundu, vatandaşlar da hep bir ağızdan ''burada'' diye cevap verdi.

Sıradışı

Evine hoş geldin Mavi Marmara
Cüneyt ÖZDEMİR

Sevgili Mavi Marmara, sen bu ülkenin dini bütün insanını da ateistini de aynı utkuya götürdün.
Bugün İstanbul Sarayburnu’nda seni karşılamayı bekleyen aileler için sen artık ‘milli’ bir gemisin. Dünyaya ‘Kaf Dağı’ kadar uzak Gazze’ye giderken ne kadar şensen, bugün aynı limana dönerken de o kadar şen hissetmelisin. Sen yükünün adını ‘insanlık’ koyan, adlarını bile bilmedikleri insanlara umut olmak için yemin eden, gönüllü olan, bir adım öne çıkan insanlarımız için hayat boyu unutamayacakları bir ev sahibisin. Kimi çoluk çocuk bir bayrama gider gibi, içinde taşıdığı umut ile hatırlayacak seni… Kimi o umudu taşıyanların bir gece baskınında yaralandığı hatta öldürüldüğü korku olarak hatırlayacak adını.
Sevgili Mavi Marmara, sen bu ülkenin dini bütün insanını da vicdanlısını da ateistini de aynı utkuya, benzer hedefe götürdün. Farkında olmasa da milyonlarca insanın kalbine gizlenmiş bir ilham perisinin kanatlarının çırpmasını sağladın. Sadece dini, dili, ırkı farklı diye bir ülkenin, artık olmayan bir ülkeye uyguladığı ambargoyu, hedefine ulaşamasan da yardın. Ulaşılmaz, tecrit edilmiş, kaderine terk edilmiş, kuşatılmış Filistin duvarlarını zihinlerimizde yerle bir ettin. Bir ülkenin, bir başka ülkeye ettiği zulmün adını sadece güvertene değil, tarihe dökülen kanlarla yazdırdın. Senin bu yolculuğundan sonra ne Gazze ne İsrail ne de Türkiye için hiçbir şey eskisi gibi olmayacak.
Varsın umutlar kanla yıkansın.
Ey Mavi Marmara, sen her ne kadar farkında olmasan da biz her ne kadar ara sıra yerden yere vursak da sen bu ülkenin Dışişleri Bakanı’nın, Başbakanı’nın cansiparane sahiplendiği bir sivil başkaldırının adısın. Bu halinle dünyaya bir meydan okumanın, başkalarının kulluk ettiği devletlere karşı çıkmanın da ilk kıvılcımısın. Türk dış politikasında bir ezberi bozdun. İsrail ve ABD’ye biat etmeyi marifet bilenlerin dengesini allak bullak ettin. Varsın bu celallenmeler, bu meydan okumalar şimdilik cirmi kadar yer yakmamış olsun. Ne gam!
Sen bir ülkenin, bir başka unutulmuş ülkeye giden masal gemisi oldun. İnsanlar insanlara kavuşamasalar da nasıl ulaşabilecekleri umutlara rota tuttun.
Bu uğurda şen gittin, yaslı geldin.
Sevgili Mavi Marmara evine hoş geldin.

Radikal

İsrail: Türkiye özür dilemeli
26 Aralık 2010
İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman, Mavi Marmara gemisinde yapılan baskın ve 9 Türk'ün ölmesi nedeniyle Türkiye'nin talep ettiği özür için, "cüretkarlığın da ötesinde" tabirini kullandı.

İsrail basının verdiği habere göre, Lieberman, İsrail Dışişleri Bakanlığında büyükelçilerle düzenlenen bir konferansta yaptığı konuşmada, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu'nun dün yaptığı açıklamalara değinerek, "Zaten her zaman duyduğumuz yalanları kabul etmiyorum" dedi.

Lieberman, şu ifadeleri kullandı:

"(Bakın biz İsrail'le iş birliğine hazırız; Karmel yangınında onlara nasıl yardım ettik. Halbuki bizim başımıza gelseydi onlar aynısını yapmazdı) diyen Dışişleri Bakanı'nın (Davutoğlu) yalan ve sahte vaatlerini duydum. Kendisine şunu hatırlatmak isterim ki, 2007 depreminde Türkiye'ye orada haftalarca kalan ekipler göndermiştik. O kadar çalıştığımız halde tek kelime duymuş da değiliz..."

Türkiye'nin talep ettiği özür konusuna da değinen İsrail Dışişleri Bakanı, "Özür dilemesi gereken biri varsa, o da terörü, İHH'yi, Hamas'ı ve Hizbullah'ı desteklediği için Türk Hükümeti'dir. Özür falan yok! Tam tersine özrü biz Ankara'dan bekliyoruz" şeklinde konuştu. habertaraf

Selam Gazi Mavi Marmara…
Arif ALTUNBAŞ
28 Aralık 2010

Mazlumların yardımına koşan, imdat seslerine kulak veren barış ve huzur yüklü bu gemi gibi daha nice gemiler kalkacak bu limandan. Aşk yüklü sevda yüklü, iman ve inanç yüklü, umut yüklü, barış ve kardeşlik yüklü gemiler…
Dünyanın her yerinden yelken açıp gemiler gelirdi yorgun argın bu limana. Umut yüklü, aşk ve hasret yüklü gemiler. Irak yollardan gelen daha teri kurumamış soylu, yorgun atlar gibi sevgiyle karşılanır ve özlemle rıhtıma yanaşır, en sıcak muhabbetlerle kucaklanırdı bu limanda.

Hasret yüklü bu gemilere merhamet ve şefkat yüklenerek tekrar dağlar gibi dalgalarla boğuşmak üzere uzun yollara hazırlanırdı. Geldikleri limanlarda gözü yaşlı yollara bakanları daha fazla bekletmemek için yüklerini alır almaz dualarla, tekbirlerle demir alırlardı bu limandan.

Umudun nimet diye bilindiği bir zamanda İstanbuldan, cihan Sultanı Halife-i ruy-i zeminden götürülen bir selam uğranan her limana, o bölgelerin bütün Müslümanlarına bol bol yıllarca moral olarak yeterdi. Bu sıcak selam eritirdi kıtalar arasındaki buz dağlarını.

Sevda yüklü gemiler kalkardı her limana bu limandan…

Selam götürürlerdi Müslümanlara İstanbuldan.

Bu selam ve sevgiydi onları bu limana bağlayan. Bu limana bağlanan sadece onların gemileri değil, aynı zamanda Allahın ipine bağlı gönülleriydi.

Gemiler, bu limandan demir alırlar, fakat; bu limana bağlanan gönüllerini burada bırakarak yelken açarlardı ummanlara.

Bu gemilerin yiğit bahriyelileri nereye gitseler, hangi limanlara uğrasalar kalpleri hep İstanbuldaydı. Ne kadar bu limandan uzak olsalar, o kadar bu limana yakınlardı.

Gönülleri sevgi ve iman dolu, kalpleri bu limana bağlı yiğit yolcuların İstanbuldan gemileriyle ayrılışı bayram gibi, düğün havası gibi olurdu. Tuna boylarında at koşturan yiğit akıncıların imanları gibiydi onların da sevdaları.

Mavi Marmara da işte bu aşkla, bu sevdayla, bu şuurla, bu imanla demir almıştı bu limandan. Bize uzaklaştırılan yakınlara, bizden koparılan bizlere bizi götürmek için. Bizi kalplerinde yaşatan, bizim kalplerimizde yaşayan kardeşlerimize sevgi, muhabbet ve kalplerimizi ulaştırmak için…

Mazlumların yardımına koşan, imdat seslerine kulak veren barış ve huzur yüklü bu gemi gibi daha nice gemiler kalkacak bu limandan. Aşk yüklü sevda yüklü, iman ve inanç yüklü, umut yüklü, barış ve kardeşlik yüklü gemiler…

Ölümü içlerinde öldüren yiğitleri şeref konuğu olarak misafir eden gemiler…Selahaddin’in, Kılıçarslan’ın torunlarını güvertelerinde şehit olarak ağırlayıp bağrına basan gemiler…

Binlerce kişiyle İstanbul’dan Gazze’ye uğurlanan Mavi Marmara yine binlerce kişinin sevgi ve muhabbetiyle kucaklandı bu limanda.

Mavi Marmara olarak giden, bu gemiyi milletimiz cepheden dönen yaralı bir evladı gibi en derin sevgi ve muhabbetle tekrar ‘’Gazi Mavi Marmara’’ olarak bağrına bastı bu limanda.

Bu milletin yüreğinde bu aşk, bu sevda, bu iman ve inanç meşalesi hala hiç sönmeden yanıyorsa Selçukludan, Osmanlıdan bin yıldır bu yana…

Daha nice gemiler kalkacak ve daha nice gemiler karşılanacak Allahın izniyle bu limanda.

Selam, Gazi Mavi Marmara’nın şerefli finansörleri, yolcuları, kaptanları, tayfalarına …

Selam, ülkemin yüzakı güzel, aydınlık insanlarına…

Selam, Gazi Mavi Marmara…

Daha nice nice şerefli yolculuklara…

Arif Altunbaş - Haber 7
arifaltunbas@hotmail.com

İsrail'le ilişkiler çıkmaza giriyor
31 Aralık 2010

Geçtiğimiz Pazar günü İstanbul'a dönen Mavi Marmara gemisi

Gazze'ye yardım götürürken İsrail askerlerinin saldırısına hedef olan Mavi Marmara gemisi İstanbul'a döndü. Türkiye, dokuz kişinin öldürüldüğü saldırıdan sonra İsrail’den hem özür dilemesini hem de ölenlerin yakınlarına tazminat ödemesini istemişti. İsrail bu iki talebi yerine getirmemekte direnirken, Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, Tel Aviv hükümetini anlaşmazlığı gidermekte samimi olmamakla suçlaması, gerginliğin daha da artmasına yol açtı.

Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım” sloganı ile İstanbul'dan yola çıkan ancak Gazze'ye ulaşamadan uluslararası sularda İsrail askerlerinin saldırısına uğrayan Mavi Marmara gemisi İstanbul'a geri döndü. İnsani Yardım Vakfı tarafından Sarayburnu'nda düzenlenen karşılama törenine en az on bin kişi katıldı. Göstericiler gemiyi ''Mavi Marmara'' şarkısıyla karşıladı.

Karşılama töreni kısa bir süre içinde İsrail karşıtı gösteriye dönüştü. Tekbirler getirerek sloganlar atan kalabalık grup, İsrail’i cinayet ve katliamla suçladı. İHH Başkanı Bülent Yıldırım, karşılama töreninde yaptığı konuşmada, hedeflerinin Gazze'ye yardım götürmek olduğunu ancak İsrail'in saldırısı nedeniyle 9 arkadaşlarını kaybettiklerini söyledi.

Olayın altı ay önce meydana gelmesine rağmen halkın öfkesi tazeliğini koruyor. Türkiye, aybaşında, İsrail’deki orman yangınlarının söndürülmesine iki itfaiye uçağı göndererek katkıda bulunmuştu. Ankara’nın bu jestiyle düzelir gibi olan ilişkiler Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun, İsrail’i, Türkiye’yle ilişkilerini düzeltmekte samimi olmamakla suçlamasıyla tekrar kötüleşti. Bakan, Türk devletinin yurttaşlarının hukukunu korumaya muktedir olduğunu belirtmiş ve İsrail'den "özür ve tazminat beklentimiz 31 Mayıs günü olduğumuz kararlılıkla bugün de devam etmektedir," demişti.

Gazeteci Semih İdiz, Türkiye’de altı ay sonra parlamento seçimleri yapılacağını hatırlatıyor ve bunun yakınlaşma çabalarını baltaladığını söylüyor: Türkiye’nin seçim ortamında olduğuna dikkati çeken İdiz, politikacıların seçmenlerin hoşuna giden popülist söylemlerinin devletlerarası ilişkileri de etkilediğini vurguluyor.

Gerginliğin artmasının bir nedeni, Davutoğlu’nun “orman yangını Türkiye’de olsaydı İsral’in yardım edeceğinden şüphe duyardım,” demesi. İsrail Dışişleri Bakanı Avigdor Lieberman Davutoğlu’nun sözlerine sert tepki gösterdi ve ülkesinin 1999 depreminde Türkiye’ye yardım ekibi gönderdiğini hatırlattı.

İsrail Başbakanı Benyamin Netanyahu birkaç gün önce yaptığı bir konuşmada, hükümetinin Mavi Marmara’da meydana gelen ölümlerden üzüntü duyduğunu ancak asla özür dilemeyeceğini tekrarladı. Netanyahu, özür dilemenin İsrail’in hata yaptığı şeklinde yorumlanacağını ve bunun baskında katılan askerlerin uluslararası mahkemelerde yargılanmasına sebep olabileceğini savunuyor.

Gazeteci Mehmet Ali Birand, İsrail hükümetini, başta muhafazakar çevreler olmak üzere Türk kamuoyunun duygularını anlayamamakla suçluyor. Mehmet Ali Birand, halkın İsrail askerlerinin 9 Türk’ü öldürmesini asla hazmedemediğini söylüyor ve Başbakan’ın İsrail’den özür dilemesini istemekten başka çaresi bulunmadığını belirtiyor.

Gazeteci Semih İdiz’e göre, İsrail’de Başbakan Netanyahu ile Dışişleri Bakanı Lieberman arasındaki siyasi rekabet de anlaşmazlığın giderilmesini engelliyor. İdiz, İsrail’de sağcı hükümet ve koalisyon içindeki sorunlar devam etse de, her iki ülkede de, gerginliğin, iki ülkenin de zararına olduğuna inanan yetkililer bulunduğunu söylüyor.

Amerika da, Ortadoğu’daki iki müttefiki, Türkiye ile İsrail’in aralarındaki sorunları çözmelerini istiyor. Ancak birçok gözlemci her iki hükümetin de, iç siyasi nedenlerle Mavi Marmara anlaşmazlığını gideremeyeceği görüşünde.

Voanews

Mavi Marmara'da ziyaretçi izdihamı
1 Ocak 2011
İsrail'in uluslararası sularda kanlı operasyon düzenlediği Mavi Marmara gemisine vatandaşların ilgisi devam ediyor.

Aylar sonra İsrail'in iade etmeyi kabul ettiği ve önce Hatay Limanı'na ardından da Sarayburnu'na çekilen gemi, her gün binlerce ziyaretçiye ev sahipliği yapıyor. Ziyaretlerin yoğunluğu sebebiyle Mavi Marmara 1 hafta daha Sarayburnu Limanı'nda bekleyecek. haber10

Mavi Marmara'da "Yakalama" İstemiİ için "görüş" istemi
12 Ekim 2011

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı, Mavi Marmara saldırısının üzerinden 1,5 yıl geçtiktan sonra gerçekleştirenler hakkında yakalama kararı çıkarılması konusunda Adalet Bakanlığı'ından görüş istedi.görüş istedi.

"Mavi Marmara" gemisine yönelik saldırı soruşturması sürüyor.

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı , İsrail askerlerinin de aralarında bulunduğu sorumlular hakkında yakalama kararı çıkarılması ve kamu davası açılabilmesi için Adalet Bakanlığı'ndan görüş istedi.

Soruşturmayı yürüten İstanbul Cumhuriyet Savcısı Mehmet Akif Ekinci, gemiye yönelik saldırıyı gerçekleştiren şüpheliler ile emri veren kişi ya da kişiler hakkında yakalama kararı çıkarılması ve kamu davası açılabilmesi konusunda görüş talep etti.
Ayrıca yazıda mevcut Ulusal Yargı Ağı Bilişim Sistemi'nde şüphelilerin açık kimlikleri ve açık adresleri belli olmadığından dava açılamadığı hatırlatılarak, bu sorunun nasıl çözülebileceği de soruldu.
haber1001

Gazze'ye yeni filo
02 Kasım 2011
İlaç taşıyan bir filon Fethiye'den Gazze'ye doğru yola çıktı

Filistin Maan Haber Ajansı'na göre, ''Tahrir'' adlı Kanada gemisi ile ''Saoirse'' adlı İrlanda gemisi bugün yola çıktı. Gemiler şu anda uluslararası sularda ve Gazze'ye doğru ilerliyor. 5 ayrı ülkeden 27 aktivist ile 30 bin dolarlık ilaç taşıyan gemilerin cuma günü Gazze'de olması bekleniyor.

Haberde, gemilerin Fethiye'den yola çıktıkları, daha önceki girişimlerin İsrail tarafından sabote edildiği için bu girişimin gizli tutulduğu belirtildi.

AA'ya konuşan Hamas Sözcülerinden Fevzi Barhum da gemilerden haberdar olduğunu ancak ayrıntılı bir bilgiye sahip bulunmadığını belirtti.

"BEYAZ SARAY'I ARAYIN"
Gazze'ye doğru yola çıkan yeni filonun organizatörleri, güvenliğin sağlanması için destekçilerinden Beyaz Saray ve ABD Dışişleri Bakanlığını aramalarını talep etti.

''http://ustogaza.org'' adresli sitede yer alana açıklamada göre, gemilerin şu anda uluslararası sularda olduğu belirtilerek, ''Gazze'deki sivil toplum kuruluşları, gemilerin gelmesini ve 'Gazze'ye Sevgiyle' kampanyasında toplanan binlerce Amerikalı destekçinin mektuplarının teslim edilmesini sabırsızlıkla gözlüyor'' denildi.

Destekçilere de çağrı yapılan açıklamada, ''Bu görevin başarıya ulaşması için yardımınıza ihtiyacımız var. Yola çıktığımız haberini dünyaya yayın. Dışişleri Bakanlığı ve Beyaz Saray'ı arayarak bu botların yolculuğunun güvenliğinin sağlanması ve Gazze ablukasına son verilmesi için onlardan acilen harekete geçmelerinin isteyin'' ifadesine yer verildi.

Öte yandan, İsrail Ordu Sözcüsü Avital Leibovich, sosyal paylaşım sitesi Twitter'daki hesabından yaptığı açıklamada, ''İsrail Donanması, onların Gazze'ye ulaşmasını önlemek için gerekli tüm hazırlıkları tamamladı'' dedi.

İsminin verilmesini istemeyen başka bir İsrailli yetkili de Reuters'a, ''Ablukayı delmelerine izin verilmeyecek. Abluka yürürlükte ve bir istisna yapılamayacak. İsrail gerekli tim adımları atacak'' diye konuştu.

DIŞİŞLERİ'NDEN AÇIKLAMA
Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Selçuk Ünal, Türkiye'den Gazze'ye doğru yola çıktığı belirtilen gemilerin limandan ayrılırken rotalarının Rodos olduğunu bildirdiklerini ve gemilerde Türk vatandaşının bulunmadığını söyledi.

AA muhabirinin Gazze'ye Türkiye'den iki gemilik bir filonun çıkıp çıkmadığını sorması üzerine Ünal, Fethiye'den bugün ayrılan iki geminin bayrağı, bandırası, kaptanı ve yolcularının tamamının yabancı olduğunu belirtti.

Ünal, gemilerden birinin ABD, diğerinin Komor bandıralı, kaptanlarının ise Yunan olduğunu ifade ederek, başka bir yerden Türkiye'ye gelen 12'şer yolcu taşıyan iki yatın Türkiye'den usulüne uygun bildirim yaparak ayrıldığını kaydetti.

Selçuk Ünal, ''Gemiler ayrılırken liman makamlarına rotalarının Rodos olduğu bildiriminde bulunmuşlar. Her iki yatta da Türk vatandaşı bulunmamaktadır'' dedi.

MAVİ MARMARA
İsrail, Mayıs 2010'da yola çıkan filoya uluslararası sularda müdahale etmiş ve 9 Türk'ü öldürmüştü. Olay üzerine Türkiye ile İsrail arasında ipler gerilmiş, Türkiye, ''Özür, tazminat ve ablukanın kaldırılması'' şartlarının yerine getirilmemesi üzerine, saldırıyla ilgili BM raporunun açıklanmasının ardından, diplomatik temsili ikinci katip düzeyine indirmiş, bunun üzerine İsrail Büyükelçisi Ankara'yı terk etmek zorunda kalmıştı.
habertürk

İsrail'den Yeni korsanlık: Bu defa Gazze'ye tıbbi yardım taşıyan gemilere saldırdı
4 KASIM 2011



İsrail donanması, Türkiye'den yolan çıkan iki gemiyle Gazze'ye tıbbi yardım malzemesi taşıyan uluslararası eylemcilere saldırdı.

İsrail, Gazze açıklarında gemilere giren İsrail komandolarının ''Gazze ablukasını delmeye çalışan eylemcileri'' durdurduğunu söylüyor.

İsrail'in bu yasadışı saldırısında eylemcilerden ölen ya da yaralanan olup olmadığı bilinmiyor

ABD hükümeti, Kanada ve İrlanda bandıralı gemilerde bulunan toplam 27 eylemciyi, İsrail'in Gazze'ye uyguladığı yasadışı ablukayı delmemeleri yönünde uyardığını açıklamıştı.

ABD'nin yanısıra sekiz ayrı ülkenin vatandaşı olan Filistin yanlısı eylemciler, İrlandaca özgürlük anlamına gelen Saoirse ve Arapça kurtuluş anlamına gelen Tahrir adlı gemileriyle Gazze sahilinden yaklaşık 50 deniz mili uzaklıkta korsan devlet İsrail'in saldırısına uğradılar.

Washington, Türkiye hükümetinden filoya savaş gemileriyle eşlik etmeyecekleri güvencesi aldıklarını açıkladı. Türk hükümetinin, Washinton'a verdiği güvenceye sadık kaldığı anlaşılıyor.

Yaklaşık bir buçuk yıl önce İsrail'in benzer bir yardım filosuna saldırısı sonucu dokuz Türk vatandaşı İsrail tarafından "Türk hükümeti"nin gözü önünde, canlı yayında katledilmişti.

Türkiye-İsrail ilişkilerini sarsan bu gelişme ardından Başbakan Erdoğan El Cezire televizyonuna verdiği bir mülakatta, yardım gemilerini Türk donanması ile koruma altına alacaklarını açıklamıştı.

Bugünkü olay Başbakan'ın bu sözünü de,diğer pek çok sözü gibi çok çabuk unuttuğunun bir göstergesi sayılabilir.

Korsan devlet İsrail, gemilerin taşıdıkları kargoyu Mısır'da bir limana yahut İsrail'in Aşdod limanına bırakabileceğini önerdiklerini, fakat eylemcilerin ''işbirliğini reddettiğini'' söylüyor.

haber1001

Filistin Başbakanı İsmail Haniyye İHH ve Mavi Marmarayı ziyaret edecek
01.01.2012
http://www.ihh.org.tr/uploads/12/01/01/12/8dd/haniye2_500x300cutout.jpg
Çeşitli temaslar için bu sabah Türkiye'ye gelen Filistinin seçilmiş Başbakanı İsmail Haniyye, İHH İnsani Yardım Vakfı ve Mavi Marmara gemisini de ziyaret edecek.


Filistin Başbakanı İsmail Haniyye İHH ve Mavi Marmarayı ziyaret edecek
2 Ocak Pazartesi gününü tamamen İHH İnsani Yardım Vakfı'na ayıracak olan Filistinin seçilmiş Başbakanı İsmail Haniyye, Mavi Marmara gemisinde şehit olanların aileleri ve gemi katılımcıları ile bir araya gelecek. Saat 10:00'da vakfımızı ziyaret edecek olan İsmail Haniye, 11:00'de İHH İnsani Yardım Vakfı Genel Başkanı Bülent Yıldırım ve şehit aileleri ile Mavi Marmara aktivistleri vakıf merkezinde bir basın açıklaması yapacaktır.

Saat 19:00'da ise Panoroma 1453'de Gemi ve Kara Konvoyu yolcuları ile bir araya gelecek.
http://www.ihh.org.tr/

"Türkiye Mavi Marmara davalarını askıya aldı"
13 Ocak 2012



İsrail'de yayınlanan Yedioth Ahronot gazetesinde, Türkiye'nin Mavi Marmara konusunda geri adım attığı iddia edildi. İsmi açıklanmayan Amerikalı yetkililere dayandırılan habere göre, Türk tarafını temsil eden yetkililer, tüm davaların askıya alınması talebinde bukundu. Gazetenin iddiasına göre askıya alınan davalar Hem Mavi Marmara baskınının emrini verenleri hem de baskına katılanları kapsıyor.

Gazete, davaların askıya alınmasının, İsrail ile Türkiye arasındaki gerilimi yumuşatmaya çalışan ABD'nin çabaları sonucu gerçekleştiğini belirtti. Kararda, iki ülke arasındaki sorunların aşılmasında formul bulmaya çalışan eski Mosad yetkilis David Meidan'ın da çabalarının etkili olduğu belirtildi.

ÖZÜR VE TAZMİNAT TALEBİ
Mavi marmara baskını sonrasında Türkiye, İsrail'le ilişkilerin düzelebilmesi için resmi özür dilenmesi ve tazminat ödenmesi gerektiğini şart koşmuştu. Mavi Marmara baskınında ölen dokuz Türk'ten biri olan Furkan Doğan'ın babası da ABD'de dava açmıştı.

Anahtar Kelimeler
Mavi Marmara baskını, israil, türkiye, David Meiden
Kaynak: habertürk

Mavi Marmara kaatillerine dava açamayanlar, katliamı protesto edenlere dava üstüne dava açıyor
29 Mart 2012



Daha önce Kayseri ve Ankara'da İsrail'i protesto eden gençlere davlar açılmıştı. Şimdi de İstanbul'da İsrail Konsolosluğu önünde İsrail'i protesto eden gençler hakında açılan davanın duruşması yarın Çağlayan Adliyesi'nde

İsrail'in Mavi Marmara Gemisi'nde yaptığı katliamı protesto etmek için İsrail Konsolosluğu önünde eylem yapan gençler hakkında açılan kamu davasının duruşması yarın yapılacak.

İsrail Konsolosluğu önünde toplanıp Mavi Marmara'da yapılan katliamı protesto eden gençlerden dokuz tanesi hakkında "Toplantı ve Gösteri Yürüyüşlerine Katılma ve Görevlilere Engel Olma" gerekçeleri ile 2010/23724 Soruşturma numaralı dosyadan tahkikat yürütülmüş ve neticesinde Toplantı ve Gösteri Yürüyüşleri Kanunu m. 28/1 ve m. 28/4 ile TCK. 53 ve 63. maddeleri gereğince dava açılmıştı.

İHH ve Mavi Marmara Derneği tarafından yapılan açıklamada katliamcı kaatilleri bırakıp, sadece İsrail'in katliamını protesto etmek için toplanan gençlere dava açılmasının Mavi Marmara hakkında açılan uluslararası davaları sekteye uğrattığı belirtilerek şu ifadelere yer verildi:

"En baştan beri Mavi Marmara saldırısı için ulusal ve uluslar arası mahkemelerde dava açılması için mücadele ederken karşımıza çıkan ya da çıkarılan aleyhte davalar ile mücadele ediyoruz.

O gece sadece Türkiye'de değil neredeyse bütün dünyada insanlıktan yana tavır alan halklar İsrail'e tepki göstermiş elçilikler, konsolosluklar önünde eylemler yapmışlardı. Güney Amerika'dan, Asya'ya, Avrupa'dan Avustralya'ya kadar halklar eylemleri ile tepkilerini dile getirdiler.

Ancak bu saldırılardan en fazla etkilenen ülke olan Türkiye'de konsolosluk önünde haklı bir mücadele için tepki gösteren 9 kişi, hakkında dava açılarak hakim karşısına çıkarılıyor.

Bizler Mavi Marmara gemisinde şehit edilen 9 vatandaşımız için hukuk mücadelesi vermek isterken, saldırıları protesto ettikleri için hakim karşısına çıkacak 9 vatandaşımız için hukuk mücadelesi vermek zorunda kalıyoruz.
Hukuksuzluğun önünde durmak için duyarlı herkesin 30 Mart 2012 Cuma günü 09:30'da Çağlayan Adliyesi'nde yargılanacak gençlere destek olmaya davet ediyoruz."

haber1001

İsrail'den Akdeniz'de yeni korsanlık: Gazze'ye yardım götüren Estelle gaspedildi
20 EKİM 2012



Siyonist İsrail donanması, Gazze'ye uygulanan insanlık dışı ablukayı delmek üzere Akdeniz'in uluslararası sularında seyir halinde olan Estelle gemisine de el koydu.

7 Ekim'de Napoli limanından ayrılan Finlandiya bandıralı gemi Gazze'ye insani yardım taşıyordu.

Gemide sekiz farklı ülkeden 20 kişi bulunuyor.

İsrail, Gazze'ye 2007'den bu yana haksız bir abluka uyguluyor.

Estelle'in yolunun Gazze'nin 30 mil açıklarında kesildiği, daha sonra da yönünün İsrail'in Aşdod limanına çevrildiği bildirildi.

Estelle'in çimento ve tıbbi malzeme taşıdığı bildiriliyor.

İsrail askerleri, iki yıl önce benzer bir şekilde Gazze'ye insan malzeme taşıyan yardım gemilerinden Mavi Marmara'ya düzenledikleri baskında dokuz kişiyi öldürmüştü.

2010 yılında meydana gelen Mavi Marmara baskınının ardından İsrail ablukayı gevşeterek Gazze şeridine biraz daha fazla gıda sevkiyatı yapılmasına izin vermek zorunda kalmıştı.

Ancak bölgeye geçişler ve çimento, demir çelik gibi malzemelerin sevki hâlâ katı şekilde sınırlanıyor.

Gazzeli balıkçılar da ancak kıyıdan en fazla üç mil açıkta avlanabiliyor.

Haber 1001

Mavi Marmara davası başladı
06.11.2012

Mavi Marmara gemisinde 9 yolcunun ölmesi ve 50'yi aşkın kişinin yaralanmasıyla biten İsrail operasyonuna ilişkin dava, 2.5 yıl sonra bugün başladı
T24
Mavi Marmara gemisine düzenlenen saldırıya ilişkin dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı, Deniz Kuvvetleri Komutanı, İstihbarat Başkanı ve Hava Kuvvetleri Komutanı İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanmasına başlandı. Sanıklara gönderilen tebligatların ulaşmadığı bildirildi.

Gazze'ye insani yardım taşıyan “ Mavi Marmara ” gemisine Akdeniz 'in uluslararası sularında düzenlenen saldırıya ilişkin dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin ve Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi'nin yargılanmasına başlandı.

İstanbul 7. Ağır Ceza Mahkemesi 'nce büyük salonda yapılan duruşmaya sanıklar Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Eliezer Alfred Marom, Amos Yadlin ve Avishay Levi katılmadı.

Bazı mağdur ve müştekiler ile tarafların avukatları hazır bulundu. Ayrıca mahkemenin ara kararı doğrultusunda Arapça, İngilizce ve İbranice tercüman da duruşmada hazır edildi.
Duruşmada, sanıkları İstanbul Barosu tarafından atanan avukat temsil ediyor.

Mahkeme Başkanı Ümit Kaptan, sanıklara gönderilen tebligatın ulaşmadığını bildirdi.
Salon kapasitesinin az olması nedeniyle duruşmayı sınırlı sayıda basın mensubu ve yurt dışından gelen avukatlar ile gemiye katılan aktivistler izliyor.

Duruşmada hazır olmadıkları için sanıkların kimlik tespitleri alınamazken, mağdurların kimlik tespitinin yapılmasına başlandı.

Bu arada duruşma nedeniyle adliyenin içerisinde ve dışında geniş güvenlik önlemleri alındı. Salona, sadece ana bloktan giriş sağlanabiliyor. Salona geçiş yapılan diğer koridor ve geçişler güvenlik gerekçesiyle kapatılırken, asansörlerin de bu katta durması engelleniyor.

Ceza istemleri

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı 'nca hazırlanan iddianamede, dönemin İsrail Genelkurmay Başkanı Rau Aluf Gabiel Ashknazi, Deniz Kuvvetleri Komutanı Eliezer Alfred Marom, İstihbarat Başkanı Amos Yadlin, Hava Kuvvetleri Komutanı Avishay Levi hakkında, “Canavarca hisle veya eziyet çektirerek öldürme suçuna azmettirmek” suçundan 9 kez ağırlaştırılmış müebbet hapis ile “mala zarar vermeye azmettirmek”, “yağma suçuna azmettirmek”, “eziyet suçuna azmettirmek”, “haberleşmenin engellenmesine azmettirmek”, “kişiyi hürriyetinden yoksun bırakma suçuna azmettirmek”, “yaralama suçuna azmettirmek” ve “silahla yaralama suçuna azmettirmek” suçlarından toplam 18 bin 32'şer yıla kadar hapis cezası isteniyor.

'İsrail yargılanıyor' balonu

Davaya destek için yüzlerce kişi Çağlayan meydanında toplandı. Destek için gelen erkekler dev Türk bayrağı açarken, kadınlar ise dev Filistin bayrağı açtı. Grup sık sık İsrail aleyhine sloganlar attı. Bir vatandaş ise plastik kelepçe ile ellerini kelepçeleyerek davaya destek verdi. Neden böyle bir eylem yaptığı sorulan vatandaş Mehmet Vural, “Biz Gazze’ye uygulanan ambargo kalkmadığı sürece bu kelepçe ile gezeceğiz" dedi. Ayrıca büyük bir balon yükseltildi. Üzerinde ‘İsrail Yargılanıyor’ yazan balonda Mavi Marmara gemisinin resmi yer aldı. Destek için gelen grup ellerinde Filistin bayrakları ile İsrail aleyhine sloganlar attı ve adliyenin karşısında meydanın duvarına saldırıda hayatını kaybedenlerin fotoğraflarını astı.

İHH Başkanı Yıldırım'dan açıklama

Gruba destek için İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı (İHH) Başkanı Bülent Yıldırım da meydana geldi. Yıldırım, yaptı açıklamada, “Bu dava büyük uğraşlar sonucu açıldı çünkü İsrail hiçbir şekilde yargılanamayacağını söylüyor. Buna kendisi de inandı. İsrail’in zulmüne karşı konulamaz anlayışı vardı. Mavi Marmara ile insanlık için gittik" dedi. İsrail’in bu yargılamayı tiyatro gibi gördüğünü ifade eden Yıldırım, “Madem bu mahkeme tiyatro niçin Mavi Marmara’da katliam yapan diğer askerlerin ismini açıklamıyorsunuz? Bu mahkemeden korkmuyorsanız yiğitçe çıkın deyin ki, Mavi Marmara’da Furkan Doğan’ı katleden biziz.Yarın bu Genelkurmay Başkanları ve kuvvet komutanları yurtdışına çıkamayacak. Hiç merak etmeyin. Gemiye saldıran bütün askerleri tek tek tespit edeceğiz. Hepsi ceza alacak" diye konuştu.

'Kırmızı bülten çıksın'

Dava, başlangıçta 'imkânsız bir yargılama' olacağının sinyallerini veriyor. Çünkü Savcı Mehmet Akif Ekinci, İsrail tarafından soruları karşılıksız bırakıldığı için şüphelilere ulaşamamıştı. Dolayısıyla iddianame, kimlikleri saptanıp ifadeleri alınmaksızın hazırlandı. 7.sul gereği alınan kararlar, 9 Kasım'a kadar devam edecek yargılamayı 'gerçekçi' kılmaya yetmiyor. Mavi Marmara'nın yolcularından, Mazlum-Der aktivisti Özlem Şahin Ermiş'in avukatı Müşir Deliduman, kırmızı bülten kararı alınması gerektiğini ifade ediyor. Sanıkların yakalanmasını "Sürpriz olur" diye yorumlayan Deliduman, yasalara göre, ifadesi alınmamış şüpheliler hakkında mahkûmiyet kararı da verilemeyeceğini kaydediyor.

Deliduman, ilk etapta, şüphelilerin uluslararası planda yargılamadan haberdar edilmesi anlamına gelen, yeşil bülten talebinde bulunabileceklerini vurguluyor. Özlem Şahin Ermiş ise bu davanın Türkiye devleti için sınav niteliğinde olduğunu düşünüyor: "İsrail aleyhine bir karar çıkarsa, kararın işletilip işletilmeyeceğini, Türkiye'nin yaptırım sahibi bir ülke olup olmadığını göreceğiz."

kaynak:http://t24.com.tr/

Gemideki 63 yaşındaki İngiliz, Müslüman oldu
29 Mayıs 2010
MAVİ MARMARA GEMİSİ- ''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye doğru yola çıkan ''Mavi Marmara'' adlı yolcu gemisi ile diğer 3 gemi Kıbrıs'ın güneyinde beklemeye devam ediyor.

Dün saat 16.30 civarında Kıbrıs'ın güneyindeki buluşma noktasına ulaşan ''Mavi Marmara'' ve diğer 3 gemi, Rum kesiminden hareket etmesi planlanan gemileri bekliyor.

Gemide bulunan yolculardan, İsrail parlamentosunun 11 Arap milletvekilinden birisi olan Hanin Zuabi, Ulusal Demokrasi Partisinin 4 milletvekilinden biri olduğunu, diğer partilerin herhangi bir açıklama yapmadığını, ancak milletvekillerinin bu yardımın Gazze
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Hzr 08, 2017 9:48 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Mar 23, 2013 11:36 pm    Mesaj konusu: İsrail Özür Diledi (mi), Mesele Bitti (mi) Alıntıyla Cevap Gönder

İsrail Özür Diledi (mi), Mesele Bitti (mi), Artık İlişkiler Normalleşmeli (mi) -1-
Murad Salih
24.03.2013



Önce biraz hafıza tazeleyelim...

Tarih 31 Mayıs 2010...

Mavi Marmara gemisi bir çok milletten, çoğunluğu Müslüman ama aralarında diğer din ve inançlara mensup aktivistler, gazeteciler, sanatçılar, gönüllülerin oluşturduğu kalabalık bir yolcu grubuyla İsrail'in Gazze'ye uyguladığı ambargoyu kırmak için, yanındaki diğer yük gemileriyle birlikte Sarayburnu'dan demir aldı ve menziline doğru harekete geçti...

Korsan devlet İsrail, Akdeniz’in uluslararası sularında bu konvoyun önünü deniz komandolarını taşıyan savaş gemileri ve savaş helikopterleriyle keserek Mavi Marmara gemisine silahlı baskın düzenledi.

Korsan devlet İsrail’in onlarca asker, askerî gemi, ve askerî helikopterle silahsız sivil aktivistlerden oluşan Mavi Marmara yolcularına saldırdı.Tam teçhizat silahlı İsrail askerleri tarafından açılan ateş sonucu 9 Türk vatandaşı şehid oldu, bazıları ağır olmak üzere 50'den fazla kişi yaralandı.

Korsan devlet İsrail bununla da yetinmedi...

Konvoydaki gemilerin tümüne yolcuları, mürettebatı ve yükleriyle birlikte el Koyarak İsrai’e götürdü.

Burada gemideki yolcu ve mürettebatı esir alarak cezaevine kapattı.

Gemilerin yüklerini ile yolcu beraberindeki cep telefonu bilgisayar, fotoğraf makinesi, bilgisayar gibi kıymetli eşyayı ve paraları gasp etti.

Gemileri arama bahanesi ile tahrip edip çalışamaz duruma getirdi...

***

Bu hadiseye siyasî olarak bakarsak...

Bir devletin gemileri uluslararası sularda seyrederken başka bir devletin askerlerinin saldırısına uğrarsa...

Gemilerde hiç ölen ve yaralanan olmasa da, gemiler yolcuları ve yükleriyle birlikte...

Sadece önleri kesilip durdurulsalar veya taciz edilseler dahi...

Haklı bir savaş sebebiyken...

İktidardaki AKP hükümeti, vatandaşları katledilir ve yaralanır, gemileri yolcu ve yükleri ile birlikte üstelik canlı yayında gasp edilirken ne bir savaş uçağı kaldırdı ne bir savaş gemisi filosunu olay yerine doğru harekete geçirdi...

Sadece sustu...

Pustu...

Kayboldu...

Gıkını bile çıkar(a)madı...

Halbuki...

Korsan devlet İsrail daha gemiler yola çıkmadan önce böyle bir saldırı yapacağını açıkça ilan etmişti..

Bunun üzerine yine gemiler yola çıkmadan yazdığım ("Gazze'ye Özgürlük Filosu"nu TSK Havadan ve Denizden Korumalıdır ) başlıklı yazımda
Muhtemel tehlikeyi işaret ederek yapılması gerekeni şöyle izah etmiştim:

[Bu sivil deniz seferi hedefine başarıyla ulaşırsa, İsrail topsuz tüfeksiz olarak ilk mağlubiyetini alacak...

Gazze limanı gazzenin nefes borusu haline gelecek...

Bunu İsrail de biliyor...

Bu yüzden de filonun hedefine ulaşmaması için elinden gelen bütün engellemeleri yapacaktır...

İsrail’in devlet değil bir terör örgütü gibi davrandığını hem ulusal hem de uluslarası hukuk kurallarını çok rahatlıkla ihlal edebildiğini herkes biliyor...

İsrail sivil ticaret gemilerinden oluşan bu filoya denizden, havadan ve karadan her türlü taciz ve saldırıyı yapacaktır...

Bunu bu filoyu oluşturanlar da bu oluşuma gönüllü olarak katılanlar da biliyor...

Biliyorlar ve muhtemel bütün tehlikeleri göze alarak Gazze’ye gidiyorlar...

Bu bir kahramanlık mıdır?

Evet...

Bu tam olarak kahramanlıktır...

Bu kahramanlar saygı ve sevgiyle selamlanmalı...

Bu yeter mi?

Elbette yetmez...

Türkiye’nin Akdeniz’de geniş bir kıyı bandı ve karasuları vardır...

Bu Filoda Türk bandralı gemiler, bu gemilerde yüzlerce Türk vatandaşı ve Türk vatandaşlarını gazzeli kardeşlerine gönderdiği binlerce ton insanî yardım malzemesi vardır...

Yani hem TC vatandaşlarının can güvenlikleri, hem Türk bandıralı gemilerin güvenliği hem bu gemilerdeki TC vatandaşlarına ait malların güvenliği İsrail’in çok açık tehdidi altındayken...

AKP hükûmeti neyi bekliyor?

Niçin TSK’ya Akdeniz’in karasularımız ve uluslarası sularında bu filonun korunması görevini vermiyor?]
(1)

Yazdım da ne oldu?

Hiç..

Dipnotlar:

1- BKz: http://www.millibirlikruhu.blogspot.com/

(devam edecek)
Bu yazı dizisinin diğer bölümleri için: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?p=6439#6439

Tarihin sonuna “sorumluluk doğurmayan özür”le başlarken
Kenan Çamurcu
23 Mart 2013



Cumartesi Tel Aviv'in, Erdoğan'a sorumsuzluk anlaşması imzalatıp kendini güvenceye almayı başarmasına “ümmetin zaferi” adı verilmesi hayli şaşırtıcıdır. Eğer Erdoğan ve Mavi Marmara'da hayatını kaybedenlerin yakınları İsrail'e “sorumlu tutulmama” güvencesini ilk gün verseydi Netanyahu özür dilemek için 3 yıl beklemezdi.

Tel Aviv, 2009 Mayıs'ında Akdeniz'de uluslararası sularda seyreden “Gazze filosu”ndan Mavi Marmara gemisine baskın düzenleme, gemide 9 Türkiye vatandaşını öldürme, gemiyi alıkoyma, gemideki yolcuları rehin alma, gemiye zarar verme ve özel eşyaları yağmalama gibi bir dizi suçtan sorumlulu tutulmamasına güvence veren anlaşma karşılığında Ankara'dan özür diledi.

Siyasi iktidarın sıkı kontrolü altındaki medya ile kapalı toplum haline getirilmiş Türkiye'de işitilmesine engel olunan gerçek durum şu:

Obama İsrail gezisi sırasında mesaj değeri yüksek bir teatral fotoğrafı kullanarak füze kalkanını teftiş ettiği sırada askeri konteynerde Erdoğan'ı telefonla aradı ve Netanyahu'nun Mavi Marmara baskınındaki hatalar nedeniyle özür dilemeye hazır olduğunu bildirdi. Bunun üzerine Netanyahu Erdoğan'ı aradı. Yarım saatlik konuşma boyunca “baskın kazası”nda yaşanan “operasyonel hatalar” nedeniyle Erdoğan'dan özür diledi ve hayatını kaybedenlerin yakınlarına tazminat ödemeyi kabul etti. Özürün Türkiye-İsrail ilişkilerini düzelteceğine olan umudunu ve mutluluğunu dile getirmeyi ihmal etmeden.

Netanyahu telefonda “kasdi olmayan trajik sonuçlar”dan üzüntü duyduğunu söyledi. Erdoğan da buna mukabil “öyleyse yargı sonucuna katlan” demek yerine özür anlaşmasını kabul ettiğini hemen o anda ifade ediverdi.

Medyatik kampanyanın doğrudan etkisi veya serpintilerinin dışında kalabilenler, yahut iktidar zehirlenmesine bağışık olanlar Netanyahu'nun özürünün neyi içerip neyi dışta bıraktığını görebiliyor:

1. Netanyahu, Mavi Marmara baskınından dolayı değil, “baskın kazası”nda yaşanan “operasyonel hatalar”dan özür diledi. Dolayısıyla uluslararası sularda seyreden bir gemiye baskın düzenleme hakkını meşrulaştırdı. Erdoğan da bu hakkı tanımış oldu.

2. Obama'nın formülüne göre İsrail “adem-i mesuliyet (sorumlu tutulmama)” anlaşması karşılığında özür diledi. Yani Netanyahu'nun özürünün hukuki ve siyasi hiçbir yaptırımı yok. Tel Aviv, özür dilemekle hiçbir yükümlülük altına girmiş olmadı. Hayatını kaybedenlerin yakınları kuru bir özür ve üç beş kuruş parayla yetinmek zorundalar. Erdoğan bu anlaşmayı fikirlerini bile sormadığı 9 aile adına kabul etti. Hal böyleyken Mavi Marmara'da hayatını kaybeden 9 kişinin yakınlarını da bağlayacak bir açıklama yapan IHH'nın başı, “Türkiye'nin onurlu duruşundan gurur duyduklarını” söyledi. IHH twitterda “ümmetin zaferi” kampanyası düzenledi.

3. “Adem-i mesuliyet (sorumlu tutulmama)” karşılığında Türkiye'den özür dileyip katledilen 9 kişinin ailelerine tazminat ödemeyi kabul eden İsrail'e Türkiye mahkemelerinde açılmış davalar bu durumda düşecek ve bundan sonra mağdurlar Tel Aviv aleyhinde dava açamayacaklar. Erdoğan'ın kabul ettiği “adem-i mesuliyet” anlaşması Türkiye hükümetin İsrail aleyhinde açılacak davalara izin vermemesini de kapsıyor.

4. Tel Aviv, uluslararası sularda komando timiyle baskın düzenleyip ateşli silahlarla gemideki yolcuları öldürme veya rehine almayı, güç kullanarak ve zorla gemiyi İsrail limanına götürmeyi, gemi yolcularını sorgulamayı, özel eşyalarına el koyup aramayı vs. hep “Gazze filosu” ve Mavi Marmara gemisinin Gazze'ye yardım götürme girişimini “terörist faaliyet” görmesine dayandırdı. Erdoğan'ın kabul ettiği “adem-i mesuliyet” anlaşması, İsrail'in bütün bu suçlardan yargılanmasının önünü kapatmasına ilaveten, Mavi Marmara ve “Gazze filosu”nun terörist faaliyette bulunduğu yolundaki İsrail iddiasına da en hafif deyimle sessiz kalmış oldu. Mavi Marmara dosyasının yerel ve uluslararası mahkemelerde sonuçlanmayacak olması, hukuki olmasa bile siyasi bakımdan Mavi Marmara girişiminin İsrail'in “terörist faaliyet” tanımıyla referans sistemine kaydedilmesine yolaçacaktır. Erdoğan ve onun iktidarına tâbi sivil toplum, hatta Mavi Marmara'da hayatını kaybeden 9 kişinin aileleri buna da itiraz etmedi.

Muhafazakar iktidarın etrafında halelenmiş medya ve sivil toplumdaki “İsrail özür diledi” şenliğinin yukarıda çerçevesini çizdiğimiz gerçek tabloyu bilmemekten kaynaklandığını düşünemiyoruz. Nitekim Milliyet yazarı Aslı Aydıntaşbaş, Netanyahu-Erdoğan anlaşması üzerine twitter hesabında coşkuyla “bittin Esad” mesajını yazıverdi. Aydıntaşbaş'ın, Suriye'de hükümete karşı savaşan çokuluslu lejyonun Türkiye'deki sempatizanları olan vahhabi/selefi muhitlerin hissiyatına tercüman olduğunu kestirmek zor değil. Zaten en büyük sonucu Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesi olan “özür”ün, iktidarın siyasetlerine tâbi, mûti, itaatkâr ve hizmetkâr muhafazakar kesimleri sevindirmesinin tek nedeni de Suriye krizine artık İsrail'le birlikte girişmeye imkan açılması olsa gerektir. Esad hükümetinin asıl desteği İsrail'den aldığı yolunda pek bir cılız fikirle kamuoyunu yanıltmayı deneyenler, bu komik izahın artık ayak bağı oluşturmasından da böylelikle kurtulmuş oldular.

Bazı sorularımız var:

- Netanyahu'nun Mavi Marmara baskınındaki “operasyonel hatalar”dan dolayı özür dilemesi İsrail'i muhafazakar iktidar ve onun sivil toplumu nezdinde meşrulaştıracak mı? Gemide hedef alınarak öldürülmüş 9 kişinin yakınları İsrail'le helalleşecek mi?

- Netanyahu'nun özürü Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesine yarayacakken ve bu normalleşmenin hayatını kaybeden 9 kişi için olumlu hiçbir sonucu yokken (tazminat olarak alınacak kan parası yeterli görülüyorsa bilemeyiz!) muhafazakar/islamcı muhitlerdeki sevincin sebebi nedir? İslamcılıktan bakiye kadavra İsrail'in nasıl diz çöktüğünü ve özür dilediğini anlatırken özür dilemekle neyin değiştiğini neden açıklamıyor? Türkiye ile ilişkilerini düzeltmiş bir İsrail'in Suriye'den başlayarak Lübnan ve İran'a saldırmada elinin rahatlaması mı bu kesimleri mutlu ediyor?

- Obama, Erdoğan iktidarına ve onun sivil toplumuna dönüp “alın özrünüzü ve kan paranızı, uzatmayın artık” demiyor mu? Artık uzatmamayı taahhüt etmiş Erdoğan'a itiraz yükseltmek bir yana bu durumla gurur duyan IHH'nın Mavi Marmara'nın temsilcisi olarak konuşması hayatını kaybeden 9 kişinin yakınlarınca onay görüyor mu?

- Netanyahu özür diledi diye Mavi Marmara'da yakınlarını kaybedenler özür ve tazminat karşılığında İsrail'e yerel mahkemede dava açmaktan neden vazgeçiyorlar? Netanyahu'nun özür ve tazminatının otomatik karşılığı neden dava açmaktan vazgeçmek oluyor? Erdoğan'ın anlaşmasının böyle olmasından dolayı mı? Öyleyse zafer bunun neresinde?

Erdoğan iktidarına ölümüne itaatkâr muhafazakar örgütlülük sadece eldeki iktidarı ve onun nimetlerini korumaya odaklandığından “İsrail özür diledi” hükmüyle yetinmemizi istiyor. Bu hükmün içeriğine bakmak, onu sorgulamak, ötesine geçmeye çalışmak makbul bulunmuyor.

Buna rağmen tekrarlayalım:

Netanyahu ile Erdoğan arasındaki “özür ve tazminat ama adem-i mesuliyet” anlaşması, İsrail'i Mavi Marmara'ya baskın, 9 kişiyi katletme, gemiye el koyma, içindekileri rehin alma, gemiye zarar verme, özel eşyaları yağmalama gibi bir dizi suçtan sorumlu tutmayan formüldür. Tel Aviv bu suçlardan mahkemeye verilmeyecek, varolan davalar da düşecektir.

Amiyane söylersek: Tel Aviv, “can ve kanın parası neyse verelim, siz de dava etmeyin” demektedir. “Adem-i mesuliyet” anlaşmasının manası budur. Ayrıca Erdoğan'ın kabul ettiği bu anlaşma, Mavi Marmara baskınının terör saldırısı sayılmasına da manidir. Çünkü anlaşmadaki tanımıyla Mavi Marmara baskınındaki can kayıpları “operasyonel hata” sayılarak saldırı meşrulaştırılmıştır. IHH'nın “gururluyuz” veya “ümmetin zaferi” adını verdiği şey, İsrail'in Mavi Marmara'ya yaptığı terör saldırısının Türkiye tarafından meşrulaştırılmasıdır.

Tel Aviv'in, Erdoğan'a sorumsuzluk anlaşması imzalatıp kendini güvenceye almayı başarmasına “ümmetin zaferi” adı verilmesi hayli şaşırtıcıdır. Eğer Erdoğan ve Mavi Marmara'da hayatını kaybedenlerin yakınları İsrail'e “sorumlu tutulmama” güvencesini ilk gün verseydi Netanyahu özür dilemek için 3 yıl beklemezdi. Tel Aviv bu süre boyunca Erdoğan'ın “sorumlu tutulma” talebi bulunduğunu sanıyordu. Mağdurlar yerel mahkemede dava açınca da bu varsayım pekişti. Bugün öyle olmadığı anlaşılınca (veya Erdoğan ve mağdur aileler talepten vazgeçince) Netanyahu özür dileyiverdi.

Yani Erdoğan ve onun sivil toplumu (IHH vs.) İsrail'i Mavi Marmara'yı hedef alan terör saldırısından sorumlu tutmayacaklarına söz verdiler, Tel Aviv de bir özür dilemenin ağzına yapışmayacağını kabul etti.

IHH'nın başının, ağır bir hezimet olan özür olayını “onurlu duruş”, “gururluyuz” gibi mültefit laflarla takdir etmesine bakılırsa Erdoğan-Netanyahu anlaşması kapsamında İsrail'in IHH'ya yönelik terör örgütü suçlamasından vazgeçmiş olduğu da anlaşılıyor.

Kesin olan şudur ki “Netanyahu özrü” Erdoğan hükümetinin ağır diplomatik hezimetidir.

IHH başta olmak üzere vahhabi/selefi muhitler ve iktidarın etrafında halelenmiş muhafazakar grup, kesim ve cemaatler Türkiye-İsrail ilişkilerinin normalleşmesini kutluyor. Türkiye işte böyle bir ülke artık.

Erdoğana tâbi, mûti, itaatkâr, hizmetkâr medyatik kampanya “zafer” narası atarken sahtekarlık yaptığını biliyor. Ama işte Türkiye böyle bir yer artık.

Siyonist Şas partisinin manevi lideri Avodya Yusuf, “Mesih'in Obama döneminde zuhur etme ihtimali uzak değil” demiş. İmam Mehdi'nin zuhur alametleri bahsinde Ehl-i Beyt imamlarının beşincisi (şehadeti 733) İmam Muhammed Bâkır'dan nakledilen sahih ve kuvvetli rivayetteki bugünün net fotoğrafı, bilinen tarihin sonuna hızla yaklaştığımızı gösteriyor olabilir. Suriye ve Irak'ı parçalamayı ima eden “misak-ı milli” çağrısının sahibi Öcalan ile Erdoğan'ın mutabakatı ve ittifakının hemen ardından Erdoğan-Netanyahu anlaşmasının gelmesine Washington'dan yapılan coşkulu değerlendirmeler dikkat çekicidir.

Yeni sömürgecilik yurdundaki sevinç ve mutluluğun zirvede olduğu bir sırada İran lideri Seyyid Ali Hamenei'nin “İsrail bir hataya kalkışırsa Tel Aviv'i yerle bir ederiz” çıkışı, tarihin sonuna son noktayı koymayı uman USrail ve müttefiklerinin keyfini kaçırmış olmalıdır.

Kaynak: http://yeninato.com/haber/713/tarihin-sonuna-sorumluluk-dogurmayan-ozurle-baslarken--kenan-camurc

İHH Başkanı Bülent Yıldırım'ın İsrail'in özürü hakkındaki konuşmasından:
14 Nisan 2012-
ahaber

Nazilerin hakkında açılan davalar yetmiş yıldır devam ediyorlar. Biz nasıl üç yılda kaldıralım. Sonuçta siz geldiniz ve masum insanları öldürdünüz, bir özür dilemekle bu davalar kalkar mı?... Davalar özürden de, tazminattan da ablukadan da daha önemli. Çünkü biz adaletin peşindeyiz... Bunun peşini bırakırsak bundan sonra hiçbir yerde adalet arayamayız. Nitekim Türkiye sisteminde de ceza davaları kamu davalarıdır ve bunları kaldıramazsınız. O yüzden bu emri veren ve o operasyona katılan herkes tek tek yargılanacak. Bunların hepsinin isimleri tek tek belli oluyor şu süreçte. Bunlar İsrail'e karşı açılan ilk davalardır.

İsrail bundan önce herkese baskı yaptı ve hiçbir mağdurun, Filistinlilerin kendileri hakkında dava açmasına izin vermedi. O yüzden bu önemli bir emsal edecek. İspanya davayı Uluslararası Ceza Mahkemesi'ne götürdü, Güney Afrika'da dava açıldı. Diğer ülkelerde de davaların açılması için uğraşılıyor.

Şimdi biz bu davaları çektiğimiz zaman diğer ülkeler "Bu gemi Türkiyeli insanların aldığı bir gemiydi. Türkiyeli insanlar öldü. Biz bu davaları niye devam ettirelim. Bu davaların çekilmesini isteyen herkes de bize haksızlık etmiş olur. Bundan iki sene evvel Barak Fransa'ya silah fuarı için gitmek istedi, hemen iki şehit arkadaşımızın yakınlarından vekalet alarak Fransa'daki bir avukata gönderdik ve İsrail Savunma Bakanı Ehud Barak Fransa'ya tutuklanırım kaygısıyla gidemedi...

Gazze sahillerinde asıl güzel balıklar 12 milde çıkar. Dökme Kurşun operasyonundan önce Gazzeliler 20 mile kadar olan mesafede balık avlayabiliyorlardı. Dökme Kurşun'dan sonra ablukaya 3 mile indirdiler. En son geçen seneki savaştan sonra anlaşma gereği bu üç mil altıya çıkmıştı. Özür diledikleri günün gecesi bu altı mili tekrar üç mile indirdiler. Yine özür diledikten birkaç gün sonra yine Gazze'ye saldırdı. Bütün kapıları kapattı. İçeriye yardım girişine engel oldu....
...
İsrail ablukayı kaldırmadan ilişkilerin normalleşmesini asla doğru bulmuyoruz. Eğer, İsrail ilişkilerin abluka kalkmadan normalleştiğini görürse Filistin'de daha çok katliam yapacak ve ayrıca Filistin'e yardım için giden gemilere daha çok saldıracaktır!...

Mavi Marmara'ya soruşturma yok!
05/11/2014



Uluslararası Ceza Mahkemesi, Mavi Marmara saldırısını soruşturmama kararı aldı.

Uluslararası Ceza Mahkemesi'nden 2010'da İsrailli askerlerin 9 Türk vatandaşını öldürdüğü Mavi Marmara baskını için şok bir karar geldi.

Reuters'ın ele geçirdiği belgeye göre; mahkeme , baskını soruşturmama kararı aldı.

Savcıların ifadesine göre İsrailli askerlerin savaş suçu işlediğine dair "yeterli temel" var. Ancak bu suçlamalar, mahkemenin yetki alanına girmesini sağlayacak yeterlilikte değil.

Uluslararası Ceza Mahkemesi, Mavi Marmara saldırısını soruşturmama kararı aldı. İsrail ablukası altındaki Gazze'ye yardım götüren İnsan Hak ve Hürriyetleri İnsani Yardım Vakfı'na (İHH) ait Mavi Marmara filosuna İsrail ordusu operasyon düzenlenmiş, saldırı sonucu 9 kişi öldürülmüş, 50'ye aşkın kişi de yaralanmıştı.
Radikal
İsrail donanması Hayfa'da bekleyişte
30 Mayıs 2010
Gazze'ye tonlarca yardım götürmek üzere yüzlerce barış eylemcisi ve insan hakları savunucusuyla yola çıkan Gazze'ye Özgürlük filosuna karşı, İsrail donanması da Hayfa'da gemileri durdurmak için hazır bekliyor.

Ynet haber sitesi, son üç gündür, İsrail donanmasına ait 3 füze gemisinin Hayfa limanında demirlediğini bildirdi. Gemilerde İsrail donanmasına ait seçkin "Şayetet 13" komando birlikleri, donanma subayları ve istihkamcılar yer alırken, gemilere müdahaleyi görüntüleyip basına dağıtacak İsrail Savunma Kuvvetleri sözcülüğünden görevli personel de hazır bulunuyor.

İsrail donanması, çok geniş çapta güç kullanmaya gerek kalmayacağı ve kaptanlarının uyarılmasının ardından gemilerin çekileceği umudunu taşıyor. Ancak aksi halde "Şayetet 13" birliklerinin güç kullanarak gemiyi ele geçirmeye hazır olduğu da belirtiliyor. habertaraf

İsrail savaş gemilerinden taciz
30 Mayıs 2010
MAVİ MARMARA GEMİSİ- İHH insani yardım gemisinden yapılan açıklamada, İsrail savaş gemilerinin filo yakınlarına gelerek konvoyu taciz ettikleri belirtildi.

Muhabirimiz Samet Doğan Mavi Marmara Gemisinden bildiriyor

''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Kıbrıs'ın güneyinden Gazze'ye doğru seyreden gemilere iki İsrail gemisinin yaklaşmakta olduğu bildirildi.

Kıbrıs'ın 30 mil güneyinden Gazze'ye doğru giden "Mavi Marmara" gemisi ile diğer 5 gemi, hız kesmeden İsrail'in tatbikat yaptığı alana doğru yoluna devam ederken, İnsan Hak ve Hürriyetleri (İHH) İnsani Yardım Vakfı yetkilileri, gemide bulunanlara, Kıbrıs açıklarında iki İsrail gemisinin kendilerine yaklaşmakta olduğunu söyledi.

Açıklamanın ardından gemide bulunanlara can yelekleri dağıltılırken, gemi ise hız kesmeden Gazze'ye doğru yoluna devam ediyor.
haber101

Fetullah Gülen'e,Mehmet Talu Eleştirisi
16 Temmuz 2010
Milli Gazete yazarı Mehmet Talu`dan bir ay gecikmeyle Fethullah Gülen eleştirisi geldi: "İsrail`e insanî yardım götüren barış filosunun asıl amacı az bir yardımı muhtaç Filistinlilere ulaştırmak değil, İsrail`in zalimane ambargosunu delmekti. Müslümanlar için büyük bir tuzak olan Vatikan patentli Dinler arası diyalog taraftarı İslamî kesimden bazıları, ne yazık ki: "Bu iş için İsrail`den izin alınmalıydı.dedi"

İsrail`e insanî yardım götüren barış filosunun asıl amacı az bir yardımı muhtaç Filistinlilere ulaştırmak değil, İsrail`in zalimane ambargosunu delmekti. Müslümanlar için büyük bir tuzak olan Vatikan patentli Dinler arası diyalog taraftarı İslamî kesimden bazıları, ne yazık ki: "Bu iş için İsrail`den izin alınmalıydı. İsrail`in sözlerine itaat etmek, onları da kırmamak lazım." diyorlar. Bu, asla ve kat`a doğru değildir. İsrail ne zaman izin verdi ki? Böyle bir şey olabilir mi? Boyun eğmek izin almak asla ve asla olmaz. Ayrıca bazı Müslümanların İsrailin ekmeğine yağ sürecek böyle beyanlarda bulunmalarını anlamak mümkün değildir. Kalbi Müslümanlardan yana olan kimselerin İsrailin ekmeğine yağ sürecek beyanlarda bulunmaması gerekir. Çünkü onlar mazluma yardıma giderken şehit oldular, gazi oldular.

Mavi Marmara barış ve insanî yardım gemisi İsrail`e değil, Gazze`ye gidiyordu. Açık deniz olduğu için bölge İsrail`in egemenliği altında da değil. Binaenaleyh oraya gidebilmek için İsrail`den izin istemesi ve alması gerekmezdi. Gazze, İsrail toprağı değildir, Gazze İsrail tarafından idare edilmemektedir. Orada bir meclis bir Filistin hükümeti vardır, Filistin bayrağı dalgalanmaktadır. Bu sebeble Gazze ambargosunu kırmak için yola çıkmış olan yardım gemilerinin İsrail devletinden izin istemeleri gerektiği iddiasının hiçbir tutar tarafı yoktur. Ayrıca İsrailden izin almak demek onun Gazze üzerindeki hâkimiyetini ve zulmünü kabul etmek, meşrulaştırmak demektir.

Yardım gemileri oraya niçin gidiyorlardı? Siyonist devletin inatla sürdürdüğü; hukuka, ahlâka, insanlığa, vicdana, adalete aykırı bir ambargoyu kırmak için... Gazze halkı işkence, baskı, sıkıntı, yokluk içinde yaşamaktadır.

Orada küçük bir toprak parçası üzerinde bin bir çile ve sıkıntı içinde yaşayan din kardeşlerimize, gıda maddeleri, ilaç, inşaat malzemesi v.b. insanî yardım göndermek için niçin İsrailden izin alacakmışız?

Hıristiyanlar Gazzelilere acıyor, Siyonist olmayan Yahudiler acıyor... Bir kısım Müslümanların acımaması doğru mudur?

Hele hele `Otoriteden izin alın, başkaldırmayın. İsrail Onay`ı almadan hareket etmek, otoriteye başkaldırıdır.` Cümlesi. Böyle bir cümleyi hiç bir şeyden haberi olmayan eçhel biri söylese anlardık..

Ama İslamî kesimden bazıları söyleyince azda olsa şaşırdık. Bu sözlere doğrusu çok üzüldük, inşALLAH bu haber yanlıştır, temennisinde bulunduk. Fakat ne yazıkki gerçekmiş. İşte Dinler arası diyalog semeresi...

İslam dini Müslümanların, din düşmanlarını dost ve velî edinmelerini kabul etmez. Müslümanların kâfirlere benzemesini kabul etmez. İslam dini, Allah katında tek hak din olduğu konusunda müşareket yani ortaklık kabul etmez.

Siyonist ideoloji Museviliğe bile zıt ve aykırıdır. İslam dini, Müslümanların Siyonistlerle ittifak ve işbirliği yapmalarını uygun görmez. İslam`ı ve Müslümanları yeryüzünden kazımak isteyen aşırı ve militan Evangelistlerle işbirliği yapılmasına İslam izin vermez.

Buna rağmen ülkemizdeki bazı kimselere göre Siyonistler de ehl-i necat ve ehl-i cennetmiş... FesubhanALLAH! Cennet senin babanın çiftliği mi ki, açmışsın kapısını içine kefereyi dolduruyorsun?

Hz.Peygamber (S.A.V.) Efendimizi inkâr ediyorlar... Kur`an-ı Kerim`i kabul etmiyorlar... İslamı hak din olarak görmüyorlar... Müslümanları ehl-i necat ve ehl-i Cennet kabul etmiyorlar...

Filistin halkına kan kusturuyorlar ve Cennetlik oluyorlar. Tekrar FesubhanALLAH!..

Gazze, Türk bayraklarıyla donatıldı

İsrail'in gemilere müdahale edeceği yolundaki açıklamalarına rağmen, gemilerin yanaşacağı Gazze limanı bölgesi, Filistin ve Türkiye ağırlıkta olmak üzere eylemcilerin geldiği ülkelerin bayraklarıyla donatıldı; limana Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın resminin yer aldığı, Türkçe ve İngilizce, "Özgürlük filosu kahramanları, hoşgeldiniz" yazan, Gazze Belediyesi imzalı pankartlar asıldı. 29.05.2010 GAZZE netgazete

İsrail, Gazze'ye giden gemiye karşı harekete geçeceğini açıkladı
13 Ekim 2012



Finlandiya, İsrail'in, Gazze üzerindeki ablukayı delmek amacıyla yola çıkan Estelle gemisine karşı "harekete geçeceği" uyarısında bulunduğunu bildirdi.
Finlandiya Dışişleri Bakanlığı Sözcüsü Risto Piipponen, söz konusu mesajın, Kudüs'ten hafta başında kendilerine ulaştığını, ancak gemiye ne tür bir müdahalede bulunulacağı konusunda bilgi verilmediğini söyledi.
Finlandiya bayraklı Estelle'in, çeşitli ülkelerden gönüllülerin de aralarında bulunduğu yaklaşık 20 kişilik mürettebatıyla Gazze yolunda ilerlediği belirtiliyor.
TRT

Gemideki 63 yaşındaki İngiliz, Müslüman oldu
29 Mayıs 2010
MAVİ MARMARA GEMİSİ- ''Rotamız Filistin Yükümüz İnsani Yardım'' kampanyası kapsamında Gazze'ye doğru yola çıkan ''Mavi Marmara'' adlı yolcu gemisi ile diğer 3 gemi Kıbrıs'ın güneyinde beklemeye devam ediyor.

Dün saat 16.30 civarında Kıbrıs'ın güneyindeki buluşma noktasına ulaşan ''Mavi Marmara'' ve diğer 3 gemi, Rum kesiminden hareket etmesi planlanan gemileri bekliyor.

Gemide bulunan yolculardan, İsrail parlamentosunun 11 Arap milletvekilinden birisi olan Hanin Zuabi, Ulusal Demokrasi Partisinin 4 milletvekilinden biri olduğunu, diğer partilerin herhangi bir açıklama yapmadığını, ancak milletvekillerinin bu yardımın Gazze'ye ulaşmasına destek verdiklerini söyledi.

Kampanyanın başarıya ulaştığını ve İsrail hükümeti ile halkını sarstığını belirten Zuabi, ''Netenyahu kabinesini olağanüstü topladı. İsrail hükümeti bunu çok önemli zamanlarda yapar. Bu kampanya uygulanan ambargonun kalkması için çok önemli. Kampanya İsrail'de ve tüm dünyada büyük ses getirdi. Kampanyaya, Avrupa ülkelerinden parlamenterler ve dünyanın çeşitli ülkelerinden insanların destek vermesi çok önemli'' dedi.

Savaştan sonra ilk kez İsrail basınında bu konunun bu kadar çok yer aldığını söyleyen Zuabi, şöyle devam etti:

''Daha önce bir şekilde konuyu kapatıyorlardı. Bu gemilerin yola çıkması İsrail'in direncinin kırılması anlamına geliyor. İsrail bundan sonra göreceği zararı azaltmaya çalışıyor. İsrail'in ambargoyu kaldırmak istememesinin nedenlerinden biri de İsrail'in işgal niyetini taşıması. İşgal planları yapan İsrail'in bu kadar sarsılmış ve köşeye sıkışmış olması açısından bu yolculuğumuz çok önemli. Başta Türkiye ve Türk halkı olmak üzere tüm dünya gelişmeleri yakından izliyor. Eğer İsrail'e baskı yapılırsa İsrail bu sert tutumunu terk etmek zorunda kalacaktır.''

-GEMİDE MÜSLÜMAN OLDU-

''Yolumuz Filistin Rotamız Gazze'' kampanyasına katılan 63 yaşındaki İngiliz Peter Venner de ''Mavi Marmara'' gemisinde Müslüman oldu. Kelime-i Şehadet getirerek Müslüman olan ve Muhammet Fatih ismini alan Venner, İsrail'in müdahalesinden çekinmediğini ve gemideki herkes gibi tüm olacaklara karşı hazırlıklı olduğunu söyledi.
habertaraf

İSPANYA HÜKÜMETİ NETENYAHU HAKKINDA TUTUKLAMA KARARI ÇIKARTTI
A. Baki AYTEMİZ
23 Ağustos 2017



Terör devleti İsrail’in Filistin’e yardım götürmekte olan Mavi Marmara gemisinin uluslar arası sularda yolunu kesip, gemiyi basıp 10 vatandaşımızı katletmiş olması üzerine, İsrail’e karşı kısa bir süre “aramız bozuk” oyunu oynandıktan sonra, “Giderken bana mı sordunuz, İsrail’e muhtacım!” denilerek, Mavi Marmara şehitlerinin kanlarının ikişer milyona satılmış olması malûm…

Buna karşılık İspanya hükümeti, devlet olmanın gereği olarak, o baskında yaralanan, zarar gören vatandaşlarının hakkını ve yapılanların hesabını sorma konusunda eğilmedi, bükülmedi ve terör devletinin elebaşı katil Netanyahu hakkında, katliamdaki rolü sebebiyle tutuklama kararı çıkarttı.

İspanya, bağımsız bir devlet olarak, kendi vatandaşlarının hakkını korumak adına, İsrail adlı terör çetesini de karşısına almak pahasına ne gerekiyorsa yaptı. Öyle, “muhtacım, sen de bizdensin” filân yok yani.

Ortada bir suç var ve bu suçu işleyenler de belli. Dolayısıyla bu suçlular cezalandırılmalı. Kimse, başkası adına bu kanı satmaya yetkili değil, hakkı da yok.

Beştepe’dekilerin, bütün hukuku, teamülleri ve egemenlik haklarını bir yana bırakarak, muhtaçlık şartları, adeta manda ve vesayet altındaymış gibi bir ülkenin yöneticilerinin efendilerine karşı tavrı misâli, almış olduğu bu karar, Türk Milleti’ni bağlamaz; çünkü Türk milleti adına değil, Beştepe’nin muhtaç olduğu İsrail adına alınmış bir karardır.

Bu karar hukukun yüz karasıdır, insanlığın yüz karasıdır, ahlâkın yüz karasıdır.

Bu karar teslimiyetin, ihanetin, işbirlikçiliğin daniskasıdır.

Şehidlerin kanına sahip çıkamayıp üç kuruşa şehid kanı satan adamlardan ne beklenebilir? Zaten bir şey yapılacaksa, bu şehid kanına sahip çıkılarak yapılacaktır. Şehid kanını sat ama bir de âla da görün, olacak iş mi?

İspanya devletinin, devlet ciddiyetine yakışır şekilde almış olduğu tutuklama kararı üzerine, düne kadar bakanlık beklentisinde olan, kabine açıklanınca da hayal kırıklığı ile mırın-kırın etmeye başlayan Burhan Kuzu adlı AKP’li milletvekili, “İspanyol yargıç La Mata, İsrail Başbakanı Netenyahu için Mavi Marmara katliamındaki rolü nedeniyle tutuklama kararı verdi. Doğru bir karar.” diyerek bir tivit atmış…

Yani yanlış iş yaptıklarını kabul ediyor Kuzu, ama bu yanlış yapılırken, beklediği bakanlıktan olmayayım diye pek ses etmiyordu nedense…

Neyse, meselemiz Kuzu değil, o da diğerleri gibi menfaat teknesinin içinde gezinenlerden biri sonuçta.

Filistin davasını sattılar, şehidlerin kanını sattılar, üzerine de buz gibi bir Coca Cola açıp ferahladılar. Şimdi de timsah gözyaşları döküyorlar.

kaynak: Adımlar dergisi
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM DÜNYAS! Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com