EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Örnek Yerel Mahkeme Kararları

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MAHKEME KARARLARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Şub 04, 2010 10:39 pm    Mesaj konusu: Örnek Yerel Mahkeme Kararları Alıntıyla Cevap Gönder

Erdoğan, Ankara Mimarlar Odası Başkanı hakkında açtığı davayı kaybetti
24-11-2016

Tezcan Karakuş Candan'ın Cumhurbaşkanlığı Sarayı ile ilgili açıklamalarının eleştiri sınırları içinde olduğunu belirten mahkeme Candan hakkında beraat kararı verdi

Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a hakaret ettiği gerekçesiyle açılan davadan beraat etti.

Evrensel'de yer alan habere göre, Mimarlar Odası Ankara Şube Başkanı Tezcan Karakuş Candan hakkında Atatürk Orman Çiftliği (AOÇ) arazisi üstünde inşa edilen Cumhurbaşkanlığı Sarayı'yla ilgili açıklamaları nedeniyle açılan davanın 3. duruşması Ankara 43. Asliye Ceza Mahkemesi'nde görüldü. Beraat kararı veren hakim Candan'ın açıklamalarının eleştiri sınırları içerisinde olduğunu ifade etti. 

Beraat kararını Mimarlar Odası Toplantı Salonunda yaptığı basın toplantısıyla değerlendiren Candan, “AOÇ bu ülkenin yöneticileri tarafından talan edildi. Bu dava sonucuyla talanın bir kez daha altı çizilmiş oldu. Herkesin susturulmaya çalışıldığı bir ortamda hukuk kuralları içerisinde mücadele etmeye devam edeceğiz” dedi. Dava sonucunda kazananın kamu yararı olduğuna dikkat çeken Candan, “Kaybeden Atatürk'ün mirasını talan edenler oldu” diye değerlendirmede bulundu.  

Candan'a destek olmak için davanın 3. duruşmasını takip eden CHP Bursa Milletvekili Orhan Sarıbal ve Adana Milletvekili İbrahim Özdiş de basın toplantısına katıldı. Bursa Milletvekili Sarıbal,  “Temel hak ve özgürlüklerin kısıtlandığı bir süreçte böyle bir sonucun çıkması halen ülkede hak ve adaletten yana hakimlerin olduğunu gösterir. Dün Kimya Mühendisleri Odası Bursa Şube Başkanı Ali Uluşahin, FETÖ gerekçe gösterilecek gözaltına alındı. Egemenler Ankara'da AOÇ’yi, Bursa'da Uludağ'ı talan etmek istiyor. Buna karşı durun halkın mimar ve mühendislerini ise sindirmek istiyor. Buna teslim olmayacağız” diye konuştu. Adana Milletvekili Özdiş de, AKP'nin 14 yıldır ülkeyi 'ben yaptım oldu' anlayışıyla yönettiğini belirterek, “15 Temmuz sonrasında ‘Bu ülkeye yaptıkları konusunda ders almışlardır’ diye düşündük ama yaşananları görünce bunun olmadığını gördük” dedi
Kaynak: Yurt Gazetesi

size=24]Trafik cezasına hukuk dersi gibi karar: Araç camına film çekilmesine para cezasını mahkeme kaldırdı[/size]
10 Şubat 2016



Aracının camına film çektiği için 198 lira ceza kesilen şoför itiraz etti. Mahkeme, "önemli olan dışarının gözükmesi" diyerek iptal etti

Diyarbakır'da ilaç mümessili Erdal Yunay, otomobilinin camını renkli filmle kaplattığı için kesilen 198 lira para cezasına itiraz etti. Sulh Ceza Hakimi Veli Ünal, cezanın suçta ve cezada kanunilik ilkesine aykırı olduğunu belirterek kaldırılmasına hükmetti.
Diyarbakır'da yaşayan ilaç mümessili Erdal Yunay 8 Eylül günü aracıyla seyir halindeyken polis tarafından durdurdu. Araç camlarında renkli film olduğu söylenen Yunay'a, egzama hastalığı olduğunu ve güneş ışınlarından korunmak için renkli film taktırdığını söylemesine rağmen 198 lira para cezası kesildi. Bunun üzerine Erdal Yunay, avukatı İbrahim Halil Gökalp aracılığıyla Diyarbakır 4'üncü Sulh Ceza Hakimliği'ne başvurarak cezanın iptalini istedi. Başvuruyu usulden kabul eden Hakim Veli Ünal, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü'nden savunma istedi.
ARACIN DIŞ GÖRÜNÜŞÜNE GÖRE CEZA KESİLMESİ KANUNUN AMACI İLE ÇELİŞİR
Kararını açıklayan Hakim Veli Ünal, film kaplamanın sürücünün görüşünü etkileyip etkilemediğine bakılmadan ceza kesildiğini belirterek, 198 liralık cezanın kaldırılmasına hükmetti. Kişilerin bir yasak olmadıkça aracının içi ve dışına aksesuar koyabileceği belirtilen kararda, bir fiilin yasaklanması ve karşılığında ceza öngörülmesinin suçta ve cezada kanunilik ilkesi gereği ancak yasa ile mümkün olabileceği kaydedildi. Kanunun koruduğu yararın trafik güvenliği olduğu belirtilen kararda, aracın dış görünümüne bakılarak ceza kesilmesinin kanunun amacı ile çelişeceği vurgulandı.
ÖNEMLİ OLAN SÜRÜCÜNÜN DIŞARIYI GÖREBİLMESİ
Cezanın hukuka uygun olması için renkli camların sürücünün görüşünü engellemesi gerektiğini belirten Hakim Veli Ünal, "Dikkate alınması gereken husus dışarıdan bakıldığında aracın içinin görünüp görünmemesi değil, sürücünün dışarıyı görebilmesidir. Para cezası uygulayan memurun araç içine girerek filmli camların sürücü görüşünü engellediğini kontrol etmesi gerekir. Bu kontrolün yeterli görülmediği durumda bilirkişi raporu alınmalıdır" ifadelerine yer verdi.
HAK VE HÜRRİYETLER SINIRLANAMAZ
Yasak olmadıkça bireyin hak ve hürriyetlerini kullanmasına sınır getirilemeyeceği belirtilen kararda, bu sınırın Anayasa'nın 13'üncü maddesine uygun olması gerektiği kaydedildi. Cam filminin sürücünün görüşünü kapatmadığı ve trafik güvenliğini tehlikeye düşürmediği müddetçe yasak olmayacağı belirtilen kararda, güvenlik nedeniyle aracın dışarıdan içinin görülmesi amaçlanıyorsa, buna uygun yasal değişikliğe ihtiyaç duyulduğu kaydedildi. Hakim Veli Ünal kararda, "Aracın camına film kaplaması yaptırmasından dolayı araç sahibine ceza verilmesi, kanunda suç olarak tanımlanmayan bir eylemden dolayı cezalandırma anlamına gelecektir ki; bu durum suçta ve cezada kanunilik ilkesine açıkça aykırılık oluşturur" ifadelerini kullandı.
DÜZENLEME İLE GETİRİLEN YASAK HUKUKA UYGUN KABUL EDİLEMEZ
Karayolları Trafik Yönetmeliği'nin renkli film tabakalarını yasaklayan son bendine vurgu yapan Hakim Veli Ünal, "Düzenlemenin, kanun maddesinin trafik güvenliği için getirmiş olduğu görüşü engelleme kriteri dışına çıkarak, 'Görüntüyü değiştirecek şekilde' ibaresi ile aracın içinden dışarının görüşünü mü veya kanunun amacına aykırı olarak aracın dış görünüşünü mü yasakladığı belli olmayacak şekilde yasak getirmesi, hukuk devleti ve kanunilik ilkesine aykırılık teşkil eder ve hukuka uygun kabul edilemez" dedi.
EMNİYET 300 LİRA AVUKATLIK ÜCRETİ ÖDEYECEK
Ceza tutanağında kabahati oluşturan fiilin açıklanması gerektiği belirtilen kararda, film tabakasının sürücü görüşünü kısıtladığına dair bir tespitte bulunulmadığı belirtildi. Tutanak dışında idarenin işlemini doğrulayacak veya işlemin doğruluğunu denetlemeyi sağlayacak hiçbir delil bulunmadığı vurgulanan kararda, bu nedenle itirazın kabul edildiği belirtildi. Trafik cezasının hukuka aykırı olduğunu belirten Hakim Veli Ünal, Avukat İbrahim Halil Gökalp'ın itirazının kabul edilmesine ve cezanın kaldırılmasına karar verildiğini açıkladı. Kararda itiraz eden Erdal Yunay'ın ödediği 300 lira avukatlık ücretinin de Emniyet Müdürlüğü'nden alınmasına hükmedildi. Tutanakta kararın Kabahatler Kanunu'na göre kesin olduğu belirtildi.
Kararın cam filmleri nedeniyle kesilen idari para cezaları yönünden örnek teşkil ettiğini belirten avukat İbrahim Halil Gökalp, yönetmeliği uygulayan polis memurlarının olayı yanlış yorumlayıp, yanlış işlemlere neden olduklarını söyledi.
Habertürk

Yargıtay'a Ders Gibi Karar
05 Kasım 2010

Yargıtay'ın Haberal kararı öncesinde yine Haberal'ın Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara açtığı tazminat davasında verilen ilginç bir karar ortaya çıktı.
Yargıtay Genel Kurulu, Ergenekon sanığı Haberal'ı tahliye etmedikleri gerekçesiyle 9 hâkime verilen tazminat cezasına yapılan itirazla ilgili nihai kararını bugün verecek.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 9 hâkimi bin 500'er TL tazminata mahkûm etmişti. Haberal'ın avukatlarının aynı gerekçeyle Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne gözaltı kararını veren savcılar için açtıkları tazminat davasında ise cezaya gerek olmadığına hükmedildi. Gerekçeli kararda yargılama sürerken tazminat verilemeyeceği vurgulandı.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin Mehmet Haberal'ı tahliye etmedikleri gerekçesiyle 9 hakimi tazminata mahkum ettiği karar bugün görüşülecek. Yargıtay Genel Kurulu, hakimlerin mahkum edildiği kararla ilgili son sözü söyleyecek. Bu görüşmenin öncesinde yine Haberal'ın Ergenekon soruşturmasını yürüten savcılara açtığı tazminat davasında verilen ilginç bir karar ortaya çıktı. Haberal'ın avukatları, Ağustos 2009'da Ankara Asliye Hukuk Mahkemesi'nde savcılara, Şubat 2010'da Yargıtay'da 9 hakime manevi tazminat davası açtı. Haberal'ın avukatları Yargıtay'a sundukları dilekçenin bir benzerini Ankara 22. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne de sundu. Dilekçede, 17 Nisan 2009'da tutuklanan Haberal hakkında 16 Temmuz 2009'da hazırlanan iddianamedeki konuların gerçeği yansıtmadığı iddia edildi.

İddianamede yer alan isnatların hiçbirinin suç içermediği, delillerin de telefon dinlemelerinden ibaret olduğu ileri sürüldü. Savcıların, sübjektif değerlendirmeler, zorlama yoluyla çıkartılan yorumlarla farazi ve gerçek dışı suç ve suçlu bulunduğu iddia edildi. Bu iddiaların haksız ve hukuka aykırı olup bilim adamı kimliği bulunan Haberal'ın kamuoyu nezdinde ağır hakarete uğrayıp küçük düşürüldüğü ileri sürülerek, 50 bin TL'nin davalı savcılardan tazmin edilmesi talep edildi. Davalı savcıların cevap dilekçesinde ise, Haberal'ın halen 'terör örgütü kurmak ve yönetmek, yasama ve yürütme organını ortadan kaldırmaya teşebbüs' suçlarından İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılandığı hatırlatıldı. Sanık hakkında bütün delillerin de mahkeme dosyasında mevcut bulunduğu, bunlara ilişkin takdir ve değerlendirme hakkının İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde olduğu ifade edilen dilekçede, kamu adına görev yapan cumhuriyet savcılarına yönelik bu davanın hukuki dayanaktan mahrumiyeti gerekçesiyle reddedilmesi istendi.

Mahkeme, savcı Ercan Şafak hakkında ayrıca açılan 50 bin TL talepli manevi tazminat davasını diğer savcıların dosyasıyla birleştirip tek bir karar verdi. Gerekçeli kararda, davacı Haberal hakkında hazırlanan iddianamenin oluşturduğu ve henüz mahkemede açık bir dava bulunduğu ve bunu devam ettiği hatırlatıldı. Ceza Muhakemesi Kanunu'nda tazminat istemine ilişkin düzenlemelerin de ceza davası devam ettiği için uygulanabilir olmadığı belirtilen kararda, bu nedenle CMK'ya göre karar verilemeyeceği kaydedildi. Davalı savcılar için Medeni Kanun'un 25'inci maddesi kapsamında "kişilik haklarının korunması" talebi açısından davanın değerlendirildiği ifade edildi. Kararın sonuç kısmında, "Toplanan ve tartışılan tüm delillerden, kişisel kusura dayanıldığı, davalıların kamusal görevleri gereği bu aşamada kişisel kusurun tartışılamayacağı, bu nedenle manevi tazminat şartlarının oluşmadığı hukuki kanaatine ulaşılmıştır." denildi. Yargılama giderleri davacı Haberal üzerine bırakılırken, 657 TL harcın da davacıya iadesine karar verildi. 25 Şubat 2010'da verilen bu karara ilişkin temyiz yolunun da açık olduğu bildirildi.

Yargıtay "İncelemeden gönder" dedi ama...
22 Haziran 2010

İSTANBUL- Yargıtay'ın 'incelemeden gönderin' dediği Cihaner dosyasını mahkeme incelemeye aldı.

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay'ın incelemeden göndermesini istediği ve Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Islak imzalı belge davası ile birleştirilmesine karar verdiği Cihaner dosyasını incelemeye aldı. Mahkeme başkanının gönderilmesi yönünde görüş bildirdiği dosya iki üyenin karşı çıkmasıyla incelemeye alındı. Islak imzalı belge dosyasını İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne geri gönderen Yargıtay 11. Ceza Dairesi bu dosya ile Cihaner dosyasının birleştirilmesine gerek olmadığına karar verdi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün, basına mensuplarına yaptığı açıklamada Islak imzalı belge dosyasının tekrar kendilerine gönderildiğini söyledi. Bununla birlikte Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin Cihaner dosyalarının birleştirme kararının da gönderildiğini belirten Şengün, "Birleştirmeye istinaden 11. Ceza Dairesi'nin yazısı da geldi. Birleştirmeye istinaden dosyayı incelemeden gönderilmesini istiyor. Ben gönderilmesi yönünde görüş bildirdim. Üye hakimler ise dosyayı incelemeye aldı. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin birleştirme kararını inceleyecekler." dedi.

İki üye hakimin inceleme kararına iki sayfa muhalefet şerhi koyan Şengün, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Cihaner dava dosyasının Islak imzalı belge dava dosyasıyla birleştirilme kararını 10 Mayıs 2010 tarihinde verdiğini ancak dosyanın kendilerine 18 Haziran 2010 tarihinde ulaştığını söyledi. Cihaner dava dosyasının birleştirme kararından 38 gün gibi uzun bir süre sonra kendilerine ulaştığını ima eden Köksal Şengün, "Birleştirme kararının verildiğinde Erzurum, dava dosyasından el çekmiştir. Ancak dosya bize bu kadar zaman sonra ulaştı. Gerisini siz düşünün" dedi. Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi, birleştirme kararı vermesine rağmen dosyayı iki kez Diyarbakır'a göndermişti.

Şengün, Yargıtay'dan gelen yazıda, Islak imzalı belge dosyası ile Cihaner dosyasının birleştirilmesine gerek olmadığı yönünde kararın da yer aldığını belirtti.

Öte yandan, mahkeme başkanı Köksal Şengün, yargıyı etkileme soruşturması kapsamında teknik takibe takılması ile ilgili yetkililer hakkında suç duyurusunda bulunduğunu söyledi. Şengün'ün eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ve bazı avukatlarla görüştüğü, bu avukatların Şengün'ü etkileyerek Ergenekon sanıklarını tahliye ettirmeye veya Şengün'ün davayı bırakması yönünde baskı yaptıkları iddia edilmişti.

habertaraf

Çiçek İle Cihaner Dosyaları Birleşti
26 Haziran 2010
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Cihaner'in dosyası ile "Islak İmza" davasını birleştirme kararı aldı. Mahkeme kararın gerekçesinde Yargıtay 11. Ceza Dairesi'ne hukuk dersi verdi.
Ergenekon terör örgütü davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin fotokopi üzerinden aldığı İlhan Cihaner dosyalarını birleştirme kararının hukuksuz olduğunu, söz konusu birleştirme kararının Anayasa'ya, yasalara ve Yargıtay içtihatlarına aykırı olduğuna hükmetti.

Mahkeme ayrıca, Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in sanık olduğu Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava ile Albay Dursun Çiçek'in sanık olduğu Ergenekon davasını birleştirdi. Kararda, iki dosya arasında hukukî ve fiilî irtibat bulunduğu gerekçesiyle davanın kendi mahkemelerinde görülmeleri gerektiği ifade edildi. Bu şekilde Yargıtay 11. Ağır Ceza Dairesi'nin fotokopi belge üzerinden aldığı birleştirme kararı nedeniyle iki mahkeme arasında yetki uyuşmazlığı ortaya çıktı. Uyuşmazlığın giderilmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderilmesine hükmedildi.

İstanbul'dan çıkan tarihî kararda özellikle Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin uygulamalarının hukuksuzluğuna ilişkin özetle şu tespitlere yer verildi: "Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin resen birleştirme kararı vermesi ve üstelik onaysız fotokopilerden ibaret dava dosyasına dayanarak delil değerlendirmesi yapması hukuka uygun değildir. Bu uygulama, Türkiye genelinde zincirleme bir kısım hukukî problemlerin doğmasına neden olma olasılığını doğurabilecektir. Birleştirme konusuyla ilgili karar vermesi gereken ilk merci, öncelikle ilk derece mahkeme sıfatıyla yargılama yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesi değil, bizzat İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Dava dosyalarında isnat edilen suçlar arasında bir bağlantı bulunmamaktadır. Erzurum dosyası sanıklarının, Yargıtay'daki davada isnat edilen suçlarla bir ilgileri yoktur ve Cihaner'e isnat edilen suça iştirakleri söz konusu değildir. Yargıtay 11. Ceza Dairesi yüksek görevli mahkeme olmayıp, ilk dereceli mahkeme sıfatıyla yargılama yapmaktadır, yani mahkemeler arasında bir alt-üstlük ilişkisi yoktur. Talimat veremez. Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin 'dosyayı incelemeden gönderin' talebi, mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine bir müdahale olacağı anlamına gelecektir." Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün muhalefet şerhi koyması dikkat çekti.

Ergenekon davasına bakan 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin, iki hafta önce Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin fotokopi belge üzerinden birleştirme kararı aldığı İlhan Cihaner dosyası ile ilgili kritik kararını açıkladı. Mahkeme, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin fotokopi üzerinden aldığı birleştirme kararının hukuksuzluğunu ortaya koyan çarpıcı bir karar aldı. Mahkeme, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 10 Mayıs 2010'da aralarında hukuki ve fiili irtibat bulunduğu gerekçesiyle İstanbul'daki Ergenekon davasıyla birleştirilmesi kararını onaylayarak, davanın kendi mahkemelerinde görülmeleri gerektiğine hükmetti. Bu şekilde Yargıtay 11. Ağır Ceza Dairesi'nin fotokopi belge üzerinden aldığı birleştirme kararı nedeniyle iki mahkeme arasında yetki uyuşmazlığı ortaya çıktı. Bu yüzden mahkeme, Yargıtay 11. Ceza Dairesi ile aralarında oluşan uyuşmazlığın giderilmesi için dosyanın Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderilmesine karar verdi. 15 sayfalık karara Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün muhalefet şerhi koyması dikkat çekti.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi heyetince avukatlara dağıtılan birleştirme kararında, Çiçek dosyası ile Cihaner'in terör örgütü üyeliği ile suçlandığı dava dosyalarının şahsi ve fiili irtibatı olduğu vurgulandı. Yargıtay'ın ilk derece mahkemesi olarak davaya baktığı ve birleştirme hususunda Erzurum mahkemesine sormadan hiçbir karar alamayacağının altı çizildi. Yargıtay'ın aldığı kararın hukuksuz olduğu yönündeki tespitler tek tek sıralandı. Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin 'birleştirme kararı vermeden dosyayı gönderin' talimatına da değinilen kararda, "Bir hakim diğer hakime talimat ya da emir veremez." uyarısında bulunuldu.

Kararda, Yargıtay 11. Dairesi'nin fotokopide birleştirme kararının Anayasa, Hakimler ve Savcılar Kanunu, CMK'nın 10. maddesi, kararı veren dairenin de içinde yer aldığı Yargıtay mahkemelerinin içtihatlarına aykırı olduğu tespiti yapıldı. Kararda, Yargıtay'ın Cihaner'i görevinden dolayı yargıladığı, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ise sanık Cihaner ile birlikte 14 sanık hakkında silahlı 'terör örgütüne üye olma, örgütün faaliyeti çerçevesinde suç işlenmesi' gibi suçlardan dolayı yargılama yapıldığı belirtildi. Kararda, "Her iki yargılamaya bakıldığında, kanunun aradığı anlamda bir bağlantı söz konusu değildir." denildi. Kararda, her iki dosya arasındaki bağlantısızlık noktaları şöyle sıralandı:

Dava dosyalarında isnat edilen suçlar arasında bir bağlantı bulunmamaktadır.

Erzurum dosyası sanıklarının, Yargıtay'daki davada isnat edilen suçlarla bir ilgileri yoktur ve Cihaner'e isnat edilen suça iştirakleri söz konusu değildir.

Her iki yerde görülen davalardan birinin sonucunun diğerini etkilemesi de söz konusu değildir.


İki davanın birleştirilerek görülmesinde, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki dava sanıklarının herhangi bir menfaati yoktur, bir yarar söz konusu değildir.

Cihaner hakkındaki dava, Erzurum'daki davaya nispeten çok daha basit bir davadır. Erzurum'daki davanın kapsamı itibarıyla geniş olması, yargılama süresinin Yargıtay'da görülen davaya nazaran daha uzun süreceği anlamına gelmektedir. Birleştirme halinde Yargıtay'daki davada karar verilme süreci uzayacak ve birleştirmeden beklenen fayda gerçekleşmeyecektir. Bu durum, Cihaner'in yararına bir durum değildir.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi yüksek görevli mahkeme olmayıp, ilk dereceli mahkeme sıfatıyla yargılama yapmaktadır, yani mahkemeler arasında bir alt-üstlük ilişkisi yoktur.

Yargıtay kararında, 'Genel Kurul'dan hareket ederek' demekle, kendi içinde çelişkiye düşmüştür. Bu gerekçeye dayanıldığında, görevli mahkemenin Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi olacağı sonucu çıkar. Erzurum mahkemesinin cezalarının üst sınırı, Cihaner'in yargılandığı suçların üzerindedir.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin, CMK'nın 10. maddesine göre resen birleştirme kararı vermesi yasal olarak mümkün değildir. Bu uygulama, Türkiye genelinde zincirleme bir kısım hukuki problemlerin doğmasına neden olma olasılığını doğurabilecektir. Bir mahkeme, kendisiyle ilgili gördüğü bir başka mahkemenin tutuklu iş dosyasını isteyebilecek, dosyayı istediği mahkemenin görüşünü de almadan resen birleştirme kararı verip, doğrudan bu mahkemenin tutuklulukla ilgili kararını değiştirerek bir kısım sanıkları salıverebilecektir.

Birleştirme kararını biz veririz, Yargıtay 11. Ceza Dairesi değil

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin birleştirme kararında, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 'birleştirme' yönündeki kararını, İstanbul'un muvafakatının alınmaması nedeniyle yok saymasının usulde yeri olmadığı ifade edildi: "Birleştirme konusuyla ilgili karar vermesi gereken ilk merci, Yargıtay 11. Ceza Dairesi değil, bizzat İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'dir. Yargıtay ilk birleştirme iradesinin duruşma günü olan 18 Haziran'da ortaya koydu. Erzurum ise 10 Haziran'da birleştirme kararı vererek dosyadan elini çekti. Hukuken yürürlükte olan bir birleştirme kararı varken ilk derece mahkemesi olarak yargılama yapan, Anayasa ve yasalar tarafından gerek mahkememiz, gerekse Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne göre yüksek görevli mahkeme unvanına sahip olmayan 11. Ceza Dairesi'nin resen birleştirme kararı vermesi ve üstelik onaysız fotokopilerden ibaret dava dosyasına dayanarak delil değerlendirmesi yapması hukuka uygun değildir. Kaldı ki, Yargıtay'ın birleştirme kararını aslı elde olmayan onaysız fotokopi belgeler üzerinden verdiği ve hatta hukuken onaysız olmaları nedeniyle güvenilirliği bulunmayan bu evrakın incelenip delil değerlendirmesi yapılarak tutuklu sanıkların tahliyelerine karar verilmesi, hukuka ve Yargıtay'ın kökleşmiş uygulamalarına aykırıdır. Yargıtay uygulamasında, dosyanın tamamının değil de sadece bir tek evrakın bile onaysız fotokopi olması bozma nedeni yapılmaktadır.''

Yargıtay, mahkemelere 'bağlayıcı' emir veremez

Kararda, Yargıtay ceza dairelerinin yargılama yetkisinin kullanılmasına ilişkin yerel mahkemeye talimat verme hak ve yetkisinin bulunmadığının yadsınamaz hukuki bir gerekçe olduğu kaydedildi. Şu ifadelere yer verildi: "Bir hakimin kararını verirken özgür olabilmesi için yasama ve yürütme organlarına karşı bağımsız olması yetmez. Aynı zamanda kendi içinde bulunduğu yargı sisteminde diğer yargı organlarına karşı da bağımsız olması gerekir. Yargı organı, birçok yargılama makamından oluşur. Bu yargılama organları arasında bir alt-üst ilişkisi ancak muhakeme usulünün itiraz ve temyiz gibi durumların gerektirdiği ölçüde vardır. Buna göre temyiz yolunda, üst yargılama makamı, alt yargılama makamının kararını bozabilir veya onu bağlayacak şekilde bir karar verebilir. Ancak üst yargılama makamlarının önceden genel nitelikte emir ve talimat vermeleri, belli bir davada serbestçe karar vermesi anlamına gelen hakimlerin bağımsızlığı ilkesine ters düşer. Yüksek hakimlerin önceden bağlayıcı ve genel emir verebilmeleri yargı bağımsızlığı ile uzlaşmaz olarak kabul edilmektedir. Türk milleti adına yargılama yetkisini kullanmakta olan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne 'belirli bir kararın verilmesi veya verilmemesi' şeklinde bir talepte bulunulmasının, Anayasa'mızın 138. maddesindeki düzenlemeye, yani mahkemelerin bağımsızlığına ve yargıç teminatına açıkça aykırılık oluşturacağı ortadadır.''

'Dosyayı gönderin' talebi, yargı bağımsızlığına müdahale

Birleştirme kararında, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin, birleştirme konusunda bir karar verilmeden Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin dosyasının gönderilmesini istemesinin Anayasa'nın 138. maddesi başta olmak üzere yürürlükteki mevzuata aykırı bir talep olduğu belirtildi. Şöyle denildi: "Mahkememizin birleştirme kararı verilerek gönderilmiş bir dava dosyası hakkında hiçbir karar vermeden esası kapatarak göndermesi, hem 'görevi ihmal etme' veya 'kötüye kullanma' suçu olasılığını doğurabilir hem de usul hükümleri gereği de olanaksızdır. Böyle bir yetkinin bulunduğunun kabulü, mahkemelerin diğer bir mahkemenin görmekte olduğu dava dosyasını tek taraflı birleştirme kararı vererek getirtmesi sonucunu doğurur ki, bu mahkemelerin bağımsızlığı ilkesine bir müdahale olacağı anlamına gelecektir.''

Yargıtay üyelerine dokunulamıyor, kürsü hâkimleri tazminat kıskacında


Yargıtay Hukuk Genel Kurulu, 2000, 2003, 2007 ve 2010 yıllarında ilk derece mahkemesi olarak baktığı davalarda ilginç kararlar verdi.

Yargıtay başkan ve üyeleri aleyhine mali sorumluluk (tazminat) davası açılabilmesi için üyelerin Yüce Divan'da ceza davasında mahkum olması şartını getirdi. Bu koşul yerine getirilmeden Hukuk Genel Kurulu'nda tazminat davası açılamayacağını kaydetti. Ancak Yargıtay, kendilerinin de bir dönem görev yaptığı yerel mahkeme hakimlerini verdikleri kararlar nedeniyle tazminat cezasına çarptırmaya hazırlanıyor. Kasdi-kanunsuz kararlar veren Yargıtay üyesi olursa mali sorumluluktan neredeyse muaf olacak, hakimler ise verdikleri kararlardan dolayı tazminat baskısı altında karar verecek. Bu durum kanun önünde eşitlik ilkesine de aykırı.

Hukuk Genel Kurulu, 9 hakimle ilgili karara yapılan itirazı bugün karara bağlayacak. Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun, daha önce verdiği kararlarda Yargıtay üyelerinden tazminat talep edilebilmesi için Yüce Divan şartını getirerek, adeta Yargıtay üyelerini 'görünmez bir dokunulmazlık' kapsamına aldı. Hukuk Genel Kurulu, M.S.B. adlı kişinin 15. Hukuk Dairesi'nin iki üyesi ve tetkik hakimleri aleyhine açtığı davada verdi. Daire kararıyla zarara uğradığını belirten M.S.B., ilgili kanunun 'hakimlerin sorumluluğunu' içeren 573 ve devam maddelerine göre kendisine tazminat ödenmesini talep etti. Genel Kurul, üyeleri aleyhine açılan tazminat davasını oybirliğiyle reddetti. Genel Kurul ret gerekçesinde şu görüşleri savundu: "(...) Yargıtay üyeleri ceza davalarında sadece Yüce Divan'da yargılanabildiğine göre görevleri nedeniyle tazminat davasına konu olmaları için Yüce Divan'da ceza davasından mahkûm olmaları şartı gerekir." Genel Kurul, Yargıtay üyeleri aleyhindeki davayı reddederken, tetkik hakimleriyle ilgili dosyayı 15. Hukuk Dairesi'ne gönderdi.

80 yıl önceki içtihadı esas aldılar

Bu arada Yargıtay 4. Hukuk Dai-resi'nin kararının tartışmalı noktaları gündeme gelmeye devam ediyor. Daire, tutukluluk kararı veren 9 hakimi, avukatların lehte olan delillerini esas alarak, 'Haberal'ın yaşam hakkını tehlikeye düşürdünüz, eşitlik ilkesine aykırı davrandınız, açık ve kesin olan kanun hükmüne aykırı davranarak ağır kusur oluşturdunuz' iddialarıyla bin 500'er lira tazminata çarptırdı. Daire kararı verirken de 25.03.1931 tarihli Yargıtay İçtihadı Birleştirme Kararı'nı esas aldı. Söz konusu birleştirme kararında, eski Ceza Muhakemeleri Usul Kanunu'nda hakimlerin sorumluluğu hakkında hiçbir hüküm mevcut olmadığından Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun ilgili hükümlerinin uygulanacağı belirtiliyor.

2005 yılında yürürlüğe giren Ceza Muhakemesi Kanunu'nun 141 ve devamı maddelerinde ise hakimlerin kararlarından dolayı kişilerin haksız olarak uğradıkları maddi ve manevi her türlü zararı devletten isteyebileceği ve devletin tazminat sorumluluğu bulunduğu hükmü getirilmişti. CMK'daki düzenlemeyle Yargıtay'ın 1931 tarihli İçtihadı Birleştirme Kara-rı'nın gerekçesinin de ortadan kalktığı belirtiliyor. Ancak Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, 1964 tarihli Hukuk Usulü Muhakemeleri Kanunu'nun 573. maddesindeki hakimlerin hukuki sorumluluğunu esas aldı.

Kaynak: Zaman

aktifhaber
Mahkemeden Manifesto Karar
18 Haziran 2010
Aktifhaber.com'da yayınlanan, Eminağaoğlu ile Güneri'nin yaptığı görüşme haberine açılan dava karara bağlandı. İşte Ankara 10. Asliye Ceza Mahkemesi'nin manifesto kararı..
Yasemin Güneri'nin Ömer Faruk Eminağaoğlu'yla yaptığı görüşmenin, Adalet Bakanlığı'nın Eminağaoğlu hakkında açtığı davanın dosyasında yer aldığı bilgisinin, Aktifhaber.com'da haberleştirilmesi üzerine, Yasemin Güneri Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. Güneri'nin, “haberleşme gizliliğini ihlal” suçuyla Aktifhaber.com'da haberleştiren gazetecilerden Cevheri Güven ve Erol Metin hakkında açtığı dava 10. Asliye Ceza Mahkemesinin nihai kararıyla beraatle sonuçlandı. Hakim İbrahim Ekdemir, Güneri ile Eminağaoğlu arasında geçen görüşmelerin “soruşturmanın gizliliğini ihlal ve devam eden davaları etkileme suçunu” oluşturduğunu tespit ederek Güneri ve Eminağaoğlu hakkında suç duyurusunda bulunulmasına karar verdi.. İşte mahkemenin manifesto kararı....

İŞTE DURUŞMA TUTANAĞI

İddianamenin anlatım bölümünde, sanıkların eski YARSAV başkanı Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU ile ilgili gizli kalması gereken 11.12,2008 tarihli telefon görüşmelerinin yayınlandığı iddianameye mesnet teşkil edilmiştir.

YARSAV eski başkanı Ömer Faruk EMİNAĞAOĞLU her gün yazılı medyada devam eden davalarla ilgili basın organlarına açıklama yaptığı gibi,

Katılan talimatla alınan ifadesinde "hazırlık soruşturması gizlidir. Savcı ve hakimlerle yaptığım özel telefon görüşmelerinin yayımlanması gazetecilik ile bağdaşmaz" şeklinde uygulama hukukuna tamamen aykırı bir beyanda bulunmuş, buna rağmen yasal hakkının zayi olmaması dikkate alınarak katılma kararı verilmiştir.

Adalet önünde hiç bir kimsenin, kurumun üstün bir hakkı söz konusu olmayıp, katılanın da hazırlık soruşturması gizli olduğuna göre savcı ve hakimlerle görüşme yapması açıkça suç teşkil eder.

Bu nedenle yasadışı temin edilen bir bilginin sanki yasalmış gibi çalındığı, alındığı iddiası ceza hukuğuyla bağdaşmayacağı gibi bu konu da ayrıca katılanla ilgili ve katılanla gizli ve özel görüşmeler yapan kişiler hakkında ilgili kurumlara gerekli suç duyurularında bulunulacaktır.

İddia, savunmalar, özellikle metin içerikleri, CD. Tutanakları birlikte değerlendirildiğinde alenen yasalara aykırı görüşmeler yaptığını kabul eden katılanın iddiasının samimi kabul edilmesi ve yasalara göre suç işlediğini talimat ifadesinde ifade eden bir şüpheli konumundaki kişinin beyanı ile meslekleri gazetecilik olan sanıkların cezalandırılması hukuk ve ceza mantığı ile bağdaşmaz.

Evrensel hukuk, genel kriterler, AİHM karaları birlikte değerlendirildiğinde kanun önünde herkes eşit olduğu gibi yeni kanun önünde herkes kanunlara açıkça uymak zorundadır.

Bunun aksi düşünüldüğünde örneğin, bir hakimin C. Savcısının çok rahatça suç işleyebileceğinin kabulü, evrensel hukukta kabul edilebilecek sonuç doğuramaz.

Bu nedenle yaptıkları görev gereği yasa dışı temin edilen bilgileri diğer yayın organları ile birlikte yayınlamalarının ceza hukuku yönünden suç kastı taşımadığı ve katılanın iddiasının samimi olmadığı yasal sonuç ve kanaatine varılmış,

İddia makamı 20.05.2010 tarihinde beyan ettiği esas hakkındaki mütalaasında, sanıkların yüklenen suçu işlediklerini işaret ederek cezalandırılmalarına karar verilmesini talep etmiştir.

HÜKÜM, Bu nedenlerle

1. Sanıkları suç kastı yokluğundan CMK. 223/2-e maddesi gereğince BERAATLERİNE

2. Hüküm kesinleştiğinde hazırlık soruşturmalarında C.Savcıları dahil olmak üzere kendi kanunlarına göre ayrı ayrı yasal işlem yapılması hususunda Ankara C.Başsavcılığına SUÇ DUYURUSUNDA BULUNULMASINA

Dair, talebe aykırı, karar tarihinden bir gün sonra yasal süresi başlamak üzere;

7 gün içerisinde mahkememize verilecek bir dilekçe ile Yargıtay da temyiz yolu açık olmak üzere, katılan vekili ve sanıklar müdafinin yüzlerine karşı, katılan ve sanıkların yokluklarında verilen karar açıkça okunup anlatıldı.
aktifhaber

04 Şubat 2010 18:27
Osman Baydemir Beraat Etti
PKK'lılara 'gerilla' dediği için hakkında dava açılan Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir beraat etti..

Baydemir, geçen yıl kapatılan DTP'nin genel başkan yardımcılarının da aralarında bulunduğu 52 kişinin tutuklandığı KCK operasyonuna tepki göstermek amacıyla düzenlenen etkinlikte ve 1 Eylül Dünya Barış Günü nedeniyle Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda düzenlenen mitingte yaptığı konuşmalarında PKK'lılar için 'gerilla' demişti. Söz konusu konuşması nedeniyle Baydemir, hakkında 'Yasadışı silahlı terör örgütü propagandası yapmak' suçundan dava açıldı. Diyarbakır 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen davanın ilk duruşmasına, 5 yıl hapis cezası istenen sanık Osman Baydemir ve avukatları katıldı.

Duruşma, kimlik tespiti ve iddianamenin sanığının yüzüne okunmasıyla başladı. İddianamede bahsedilen sözlerin kendisine ait olduğunu kabul eden Baydemir, söz konusu ifadeleri örgüt propagandası amacıyla kullanmadığını belirtti. Savunmasında PKK'lılar için 'gerilla' diyen Baydemir, şöyle devam etti: "Ben 30 yıldır ülkemizde yaşanan olayları bir trajedi ve kardeş kavgası olarak görmekteyim. Bugün Cumhuriyeti birlikte kurmuş olan dedelerimizin torunları, evlatları olarak birbirine kurşun sıkan kişiler haline gelmiş bulunmaktayız. Bu trajedinin son bulması amacıyla bu sözleri söyledim. Ben, Raşadiye'de yaşamını yitiren 7 askerin, yine Seyrantepe'de yaşamını yitiren polislerin ailesinin duyduğu acıyı onlar kadar yüreğimde hissettim. Yine Cudi Dağı'nın eteklerinde ölen ve tekmelenen gerillalar için de aynı acıyı hissettim. Yaşanan bu olaylarda insanların yaşamını yitirmesini toplumun ortak acısı olarak görüyorum. Benim tüm amacım ve konuşmalarım, ortak bir vicdan yaratmak suretiyle, çatışmaların son bulmasını sağlamaya yöneliktir."

Sanık avukatlarının sözlü savunmalarının ardından, esas hakkındaki mütalaasını mahkemeye sunan iddia makamı, Baydemir hakkında beraat talep etti. Sanık avukatlarının son savunmalarını alan mahkeme, duruşmaya kısa bir ara verdikten sonra kararını açıkladı. Mahkeme 'terör örgütünün propagandasını yapmak' suçunu işlediğine dair sabit delil olmadığı gerekçesiyle oy birliğiyle Baydemir'in beraatına karar verdi. Mahkeme ayrıca, avukatlık ücreti olan 2 bin liranın karar kesinleştikten sonra hazineden alınıp, Baydemir'e verilmesini kararlaştırdı.
aktifhaber

13. Ağır Ceza Gereğini Yaptı
28 Haziran 2010
Yargıtay yerel mahkemelerin yaptığı hukuk hatalarını düzeltir. Ancak önceki gün bunun tam tersi oldu ve bir ilk derece mahkemesi Yargıtay'ın Cihaner hatasını düzeltmek zorunda kaldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in sanık olduğu davaya ilişkin verdiği karar Türk hukuk tarihine geçecek nitelikte.

Önceki güne kadar temyiz mercii olarak Yargıtay yerel mahkemelerin yaptığı hukuk hatalarını düzelten bir işlev görmüştü. Ancak önceki gün bir ilk derece mahkemesi, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin yaptığı fahiş hukuk hatasını düzeltmek zorunda kaldı.

Ergenekon davasına bakan mahkemenin verdiği kararda belirttiği hususlar, yargıya yürürlükteki mevzuatın dışına çıkılarak yapılan müdahalelerin hukuka verdiği zararı göstermesi açısından çok önemli. Bu düzeltme yapılmasaydı, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararında belirtildiği üzere, yargı birliği bozulacaktı. Yargıda bir mahkemenin tutuklu sanıkları görevli olmayan başka bir mahkemece fotokopi dosya üzerinden tahliye edilmesinin yolu açılacaktı. Sivil ve askeri yargı ayrımı nedeniyle sağlanamayan yargı birliği, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin kararıyla sivil yargı içerisinde de tamamen bozulma tehdidiyle karşı karşıya kalacaktı. Bu yüzden burada görev uyuşmazlığı sorununa bakacak olan Yargıtay Ceza Genel Kurulu'nun birleştirme hususunda vereceği karar kritik öneme sahip. Ceza Genel Kurulu (CGK) vereceği kararla yargı yetkisinin kullanılmasında yüksek yargının vesayetinin bulunup bulunmadığını gösterecek. CGK, Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin kararını yerinde görürse yerel mahkemelerin yargı yetkisi elinden alınmış olunacak. Hukukçular bu yüzden böyle bir kararın Anayasa ve kanunların ihlali anlamına geleceğine dikkat çekiyor. Yargıtay içinde gerçekleştirilen 'iş bölümü' gereği olarak resmi belgede sahtecilik suçlarının temyiz incelemesini yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesi, ilk derece mahkemesi gibi terör örgütü davalarına da bakar hale gelecek. Hukukçular, 11. Ceza Dairesi'nin, fotokopi belgeler üzerinden, duruşma tutanaklarını sanık avukatlarından temin ederek verdiği birleştirme ve tahliye kararının yargı birliğini bozduğunu belirtiyor. Yargıtay'ın kendi eliyle 'paralel yargılama' sürecini başlatarak, hukukta büyük bir kaosun başlangıcına imza atması, hukuk fakültesinde ders veren akademisyenlere "Bu kararı öğrencilerimize anlatamayız." dedirtti.

Bu yüzden Yargıtay'ın kararından sonra kimse bu durumu izah edemiyordu. Tam bu sırada Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nden 'Ankara'da hakimler var' dedirtecek bir karar geldi. Şimdi Cihaner'in yargılandığı dava normal mecrasına girdi. Yani Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin Cihaner davasının mağdurları olmadan, dosyanın aslını görmeden verdiği kararın hukuka uygunluğunu denetleme imkanı doğdu

Kaynak: Zaman

İdare Mahkemesi, iş bırakan memura verilen 'aylıktan kesme' cezasını iptal etti

Yayına Giriş: 03.10.2010

Zonguldak İdare Mahkemesi, iş bırakan memura verilen ’’aylıktan kesme’’ cezasını iptal etti.
Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi çalışanı ve Türk Sağlık-Sen Zonguldak Şubesi Yönetim Kurulu Üyesi ebe Arzu Kara, 25 Kasım 2009’da memur konfederasyonlarının aldığı karar doğrultusunda bir günlük ’’iş bırakma eylemi’’ne katıldı.

Kara’ya, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu kapsamında 1/30 oranında ’’aylıktan kesme’’ cezası verildi. Kara, Zonguldak Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Baştabipliği’nin bu işleminin iptali için Zonguldak İdare Mahkemesi’nde dava açtı.

Dava dilekçesinde, sendikalara üye olarak sendikal faaliyete katılma niteliğindeki eylemin disiplin cezası verilmesine neden olamayacağı, işlemin mevzuat hükümleri ile uluslararası sözleşmelere aykırı olduğu, konuyla ilgili emsal yargı kararları bulunduğu ifade edilerek, ceza işleminin iptali talep edildi.

İdarenin savunmasında ise 657 sayılı Kanun’da çalışma saatlerinin belirlendiği, baştabipliğin sendika yöneticilerine kanunların belirlediği sendikal faaliyetler ile ilgili çalışmaları yapmak üzere 1 gün yasal izni verdiği belirtildi.

Buna karşın davacının çalışmalarını bu kapsamda yapmayıp ’’izinsiz’’ olarak göreve gelmediği ifade edilen savunmada, bu nedenle Kara hakkında yapılan soruşturma sonucunda ’’özürsüz olarak bir veya iki gün göreve gelmemek’’ fiilinin karşılığı olarak ’’aylıktan kesme’’ cezasının verildiği kaydedildi.

Mahkemenin Kararı
Mahkeme, yaptığı değerlendirme sonunda idarenin işlemini iptal etti.

Mahkemenin kararında, davacının, üyesi ve yöneticisi bulunduğu sendikanın bağlı olduğu konfederasyonun yetkili kurullarınca alınan karara uyarak ’’grevli toplu sözleşmeli sendika hakkı’’ ve ’’2010 yılında öngörülen zammı’’ protesto etmek amacıyla 25 Kasım 2009’da bir gün mesaiye gelmediğinin anlaşıldığı belirtildi.

Davacının sendikal faaliyet kapsamında yapılan bir günlük iş bırakma eylemine katılmasının disiplin suçu oluşturmasının söz konusu olmadığı vurgulanan kararda, disiplin suçu teşkil etmeyen eylem nedeniyle davacı hakkında tesis olunan işlemde hukuka uyarlık bulunmadığı kaydedildi.

İş Bırakmak Yasal
Türk Sağlık-Sen Genel Başkanı Önder Kahveci, AA muhabirine yaptığı açıklamada, ’’iş bırakmanın yasal bir eylem olduğunun’’ mahkeme tarafından da ifade edildiğine dikkat çekerek, şöyle devam etti:

’’Mahkeme kararı ile iş bırakmanın bir suç değil, bir hak olduğu net bir biçimde ifade edilmiştir. Maaştan kesme gibi memuriyette ağır bir cezayı, çalışanın sadece hakkını kullanması nedeniyle vermenin izahı yoktur. Böyle bir cezanın verilmesinde ancak kasıt vardır. Mahkemede bu hukuksuzluğu tespit etmiş ve iş bırakmanın yasal bir hak olduğuna karar vermiştir. Kamu çalışanları iş bırakma kararı aldıklarında hiçbir şekilde ceza almayacakları açıktır. Mahkeme kararıyla bu tescillenmiştir.’’ TRT

Yok Edilmeye Çalışılan Doğal Alan Kurtuldu
25 Şubat 2011
İzmir Buca'da hipodrom yanında bulunan ve 'hara alanı' olarak bilinen 200 dönümlük alanın yapılaşmaya açılması, mahkemeden döndü.
Pakize Cirit ve Ali Sezer tarafından Av. Mustafa Kemal Turan'ın vekaletiyle açılan yürütmesinin durdurulması davası sonuçlandı. İzmir 1. İdare Mahkemesi yürütmesinin durdurulması kararı verdi. Mahkemede, kamuoyunda tartışmalara konu olan dava konusuyla ilgili, 2009 yılında yapılan 1/5000 ölçekli plan incelendiğinde bu alanda 880 konutun yapılması ve 3 bin 582 kişinin yaşamasının öngörüldüğü ifade edildi. Dava konusu değişikliğin plan revizyonunda şehircilik ilkelerine, planlama esaslarına, kamu yararı ve anılan mevzuat ile hukuka uyarlılığın bulunmadığına işaret edildi.

Hukuka aykırılığı açık olan dava konusu işlemin uygulanması halinde telafisi güç zararlar doğrabileğinden teminat alınmaksızın yürütülmesinin durdurulmasına oybirliği ile karar verildiği kaydedildi. Koç Holding Yönetim Kurulu Başkanı Mustafa Koç'un eşi Caroline Koç'un ailesi Giraud'lara ait Buca Hipodrom yakınlarında 200 dönümlük arsanın imar planı 2008 yılı Aralık ayı olağan meclis toplantısında değiştirildi.

1995 yılında Buca Beledilesi tarafından "Doğal karakteri Korunacak Alan" olarak belirlenen ve hara olarak kayıtlara geçen arsa, iki yıl önce hazırlanan Nazım Plan'da da aynı şekilde değerlendirildi. Ancak Giraud ailesinin itirazı üzerine 1/25 binlik nazım planda değişiklik yapıldı ve söz konusu arazinin "konut alanı" olarak düzenlenmesi kararlaştırıldı. İzmir Büyükşehir Belediyesi Meclisi arazinin "Orta yoğunluklu konut alanı"na çevrilmesini öngören 1/5 binlik alt ölçekli planı oyladı.

AK Parti, CHP ve DP'li meclis üyelerinin oylarıyla kabul edilen plan uyarınca yapılaşma izni bulunmayan arazi üzerinde yapılaşmanın yolu açıldı. 1995'te doğal karakteri korunacak alan olarak bilinen alan 2007'de 25 binlik ölçekte kentsel ve bölgesel spor alanı olarak gösterilmiş. 2008 Aralık ayı meclis toplantısında 274 tane itiraz reddedilirken sadece bu itirazın kabul edildiğini belirten Avukat Mustafa Kemal Turan, hatta konuya itiraz eden iki CHP'li meclis üyesinden Mehmet Gültekin'in "Daha yeni yaptık, pat diye niye değiştiriyoruz?" tepkisini dile getirdiğini aktardı. Avukat Kemal Turan, "Burası çok önemli: Seyrek yoğunluklu konut alanı olarak geçiyor bu alan. İtiraz dilekçesiyle çevriliveriyor.

Alt ölçek planı 5 bin diye hazırlanıyor. Alt ölçek 19 Aralyık 2008'de orta yoğunluk olarak geliyor. Seyrek yoğunluk orta yoğunluğa çıkmış oluyor. Bunun anlamı çarptığınız zaman bilmem kaç tane daire demektir. 30 Temmuz 2007'de Buca Belediyesi'ne geliyor. Hatta Buca Belediye Başkanı Ercan Tatı'nın kayınpederi de hamura girmiş." diye konuştu.

İzmir Büyükşehir Belediyesi'nin davayı kazandığı yönünde çıkan haberlerin de yanlış olduğunu, 3. İdare Mahkemesi'nin 25 binlik yeni revize edildiği için konusu kalmadığından dolayı reddettiğini anlatan Turan, "Biz Birinci İdare Mahkemesi'ne dava açtık. Toplam altı kişilik bilimsel heyet detaylı şekilde araştırarak 25 sayfalık rapor hazırladı. Şehircilik ve imar kanununa aykırı." dedi. Turan, "Samimi kanaatimi söyleyeyim. Mülkiyet hakkı ve imar hukuku bakımından ya herkes Caroline Nicole Koç kadar hak sahibi olmalı veya Caroline Nicole Koç herkes ne kadar hak sahibi ise o da o kadar hak sahibi olmalı." ifadesini kullandı. Mustafa Koç'un eşinin kararda etkili olduğunu tahmin ettiğini iddia eden Avukat Mustafa Kemal Turan, "Benim, senin, Ahmetin, Mehmetin yani düz vatandaşın bırakın 880 konutu sekiz metrekarelik bekçi kulübesi bile yaptırmazlar.

Anasından emdiğini de burnundan getirirler." yorumunu yaptı. Bundan sonraki süreçte belediyenin bölge idare mahkemesine gidebileceğini belirten Turan, belediyenin savunmasını 'Burasının doğal florası ve faunası yoktur. Mülk sahipleri istemediği için burası böyle kalmıştır.' diye komik bir şekilde yaptığını ve bölgenin sanki çorakmış gibi alakasız yerlerden fotoğraflar çekilerek meclisin yanıltıldığını iddia etti. aktifhaber

13 HES'den 7'si için yürütme durduruldu
Ordu İdare Mahkemesi, Giresun'un Bulancak ilçesindeki sivil toplum kuruluşları tarafından açılan davada, 13 HES'ten 7'si için yürütmeyi durdurma kararı verdi. 11.03.2011 GİRESUN netgazete

Şemdinli Davasında Tutuklama Kararı
08 Haziran 2011
Şemdinli davası sanıkları astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince, Şemdinli davası sanıkları astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, 9 Kasım 2005'te meydana gelen patlamayla ilgili sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş'in tutuksuz yargılandığı ve kamuoyunda Şemdinli Davası olarak bilinen ve Uyuşmazlık Mahkemesinde incelenen dosya, Anayasa'nın 145. maddesindeki 'askeri mahkemelerin görevinin sadece askeri suçlarla sınırlandırılması ve devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlara ait davalar her durumda, adliye mahkemelerinde görülür' düzenlemesi göz önünde bulundurularak, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Bugün toplanan ve Uyuşmazlık Mahkemesinin gönderdiği dosyayı inceleyen mahkeme heyeti, tensip tutanağı düzenleyerek, daha önce kendi mahkemelerinde, ''Adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs'' suçlarından aldıkları 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan sanık astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş'in Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) 100. maddesindeki katalog suçları göz önünde bulundurarak, tutuklanmasına oy birliğiyle karar verdi.

Mahkeme heyeti, kararın sanıklara ulaştırılması ve 24 saat içinde yakalanmaları için Özel Yetkili Van Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne müzekkere yazdı.

Başsavcı Vekilliği de karar gereği, Muğla İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanık Ali Kaya, Aydın İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanık Özcan İldeniz ve Sakarya'da ikamet eden terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş için ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına faks çekti.

Sanık Veysel Ateş'in, mahkeme kararı üzerine akşam saatlerinde Sakarya'da ikamet ettiği adresinde güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığı, diğer sanıkların ise bulundukları illerdeki Merkez Komutanlıklarınca gözaltına alınacağı bildirildi.

Duruşma tarihi de 21 Temmuz 2011 olarak belirlendi.

OLAYIN GEÇMİŞİ

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, 9 Kasım 2005'te meydana gelen patlamayla ilgili Van 3. Ağır Mahkemesinde, 19 Haziran 2006 tarihinde görülen davada, sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında, ''Adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs'' suçlarından 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası verilmişti.

Sanık avukatlarının, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına itirazı üzerine temyiz incelemesini 16 Mayıs 2007'de tamamlayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 3 sanık hakkında verilen kararın, usul ve görev yönünden bozulmasını kararlaştırmıştı.

13 Haziran 2007'de yeniden Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan davanın, 14 Eylül 2007'deki duruşmasında, mahkeme heyeti ''görevsizlik'' kararı vererek, dosyayı Van Askeri Mahkemesine göndermişti.

Van Askeri Mahkemesi de 14 Aralık 2007 tarihindeki ilk duruşmada sanıkların tahliyesini kararlaştırmış, 22 Ocak 2010 tarihindeki son duruşmada ise dava dosyasının Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderme kararı almıştı.

Müdahil avukatlarının itirazı üzerine dosya, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi yerine, Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmişti.

Uyuşmazlık Mahkemesi de son anayasanın bazı maddelerinde yapılan değişikliği gözönünde bulundurarak 2 Mayıs 2011 tarihinde verdiği kararla, Şemdinli dava dosyasını Van 3. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti. aktifhaber

Munzur’da Dördüncü HES’e de İptal
BİA Haber Merkezi
03 Kasım 2014


Mahkeme Munzur Vadisi’nde yapımı planlanan üç HES’e yönelik kararını dördüncü için de verdi: Hukuka aykırı ve ÇED yeterliliği yok. Davayı açan avukatlar Munzur'da bir daha baraj projesi yapılamayacağını söyledi.

Ankara 3'üncü İdare Mahkemesi Tunceli'de, Munzur Vadisi’nde yapılması planlanan dördüncü HES projesini de iptal etti.

Mahkeme, temmuz ayında, Munzur Milli Parkı’nda yer alan Konaktepe 1, Konaktepe 1 ve Bozkaya Baraj ve HES projelerini de hukuka aykırı ve ÇED yeterliliği olmadığı gerekçesiyle iptal etmişti

Son olarak iptal edilen Kaletepe HES projesine de 31 Ekim günü yapılan duruşmada aynı gerekçelerle iptal kararı verildi.

“Bir daha onaylanmaz”

Dört HES projelerinin iptali için mahkemeye başvuran avukatların yaptığı açıklamada, artık Munzur’da baraj projelerinin hayata geçirilmesinin mümkün olmadığı vurgulandı.

“Munzur Vadisi'nde projelendirilen hiçbir baraj ve HES projesi için ÇED olumlu kararı yoktu.

Bütün HES projeleri ÇED kararlarından muaf tutulmuşlardı. Mahkeme ÇED olumlu kararı alınmadan böyle bir projenin hayata geçirilmeyeceğini kesin bir kararla belirtiyor.

“Bu durumun özellikle milli parklarda hukuka aykırı olduğunu belirtiyor ev baraj projelerini iptal ediyor.

“Munzur Vadisi Milli Parkı'nda ÇED olumlu kararı alınması mümkün değil ve bu durumda Munzur Vadisi'nde bir daha herhangi bir baraj projesinin onaylanacağını hiçbir şekilde düşünmüyoruz."
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MAHKEME KARARLARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com