EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Geciken Adalet, Adalet Değil Zulümdür'

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Ksm 25, 2009 1:27 am    Mesaj konusu: 'Geciken Adalet, Adalet Değil Zulümdür' Alıntıyla Cevap Gönder

366 gündür "İşimizi geri istiyoruz" diyen Semih Özakça: Terörist değil, öğretmenim
24 Kasım 2017



"İki çapulcuyu sindiremediler"

Geçen yıl 23 Kasım’da “İşimi geri istiyorum” eylemine başlayan Semih Özakça, bir yılı doldurdu. Özakça, “Umutlu bir yıl geçti. O nedenle biz kazandık diyorum. İşimizi de eninde sonunda alacağız” diye konuştu. “Terörist değil, öğretmenim” diyen Özakça, öğrencileriyle beraber eğlenmeyi özlediğini söyledi.

Geçen yıl 24 Kasım Öğretmenler Günü’nden bir gün önce “İşimi geri istiyorum” diyerek Yüksel Caddesi’nde eyleme başlayan Semih Özakça, eyleminin birinci yılını geride bıraktı. Sıvı ve B1 vitamini alarak açlığa devam ederken 86 kilodan 48 kiloya düşen Özakça’nın zayıflamış görüntüsüne rağmen dik durma çabası dikkat çekti.

Geçen yıl 23 Kasım’da eyleme başlayan Özakça, eyleme başlamadan öncesinin daha sıkıntılı bir süreç olduğunu belirterek, “Bir söz söylemiyorsunuz. Benim bir şeyler yapmam gerekiyordu. Bana karşı yapılan bir haksızlık vardı. Hırs ve öfke vardı, geceleri uyuyamıyordum. Kitap okuyamıyordum çünkü hayatta karşılığı olan şeyler okumak istiyordum. O kitapta bir mücadele varsa ben onu yapmadığımda bu bana sıkıntı veriyordu” dedi. Gözaltına alınacağını bildiği halde eyleme başladığını söyleyen Özakça, “En mutlu günlerimden biriydi. Biz direnişe bir haksızlığa karşı durmak için başladık. Onursuzluk dayatılıyordu. Onursuzluk bir duruma karşı aldığınız tavırla belli olur. Ekmeğini savunamayan bir insan onurunu savunabilir mi? Ekmeğim, işim elimden alınmış ve benim kıstasım ekmeğini savunmaktı” diyerek eyleme başlama amacını aktardı.

Başka seçenek yok

Eylemin boyutlanarak devam ettiğini ve sevgi, fedakarlık, bedel ödeme azminin ortaya çıktığını vurgulayan Özakça, şunları kaydetti:

“Bunun bu kadar olabileceğini tahmin edemezdim. Herkesin karamsar olduğu bir durum var. Ben oradaki aydınlığı gördüm. Biz insanlara umudu verdik. İlk günümüzden bugüne daha umutlu bir yıl geçmiş. Daha umutluyuz, daha güzel duygularla birbirimize sarılıyoruz. O nedenle biz kazandık diyorum her zaman. İşimizi de eninde sonunda alacağız. Çünkü ekmek mücadelesi tarihin bir mücadelesidir. Halk olarak bu mücadeleyi verdiğimizde kazanmaktan başka seçeneğimiz yok. Ben böyle bakıyorum tarihe.”

Rahatsız ettik

İktidar tarafından sürekli hale getirilen “terörist” nitelemelerine karşı Özakça, şunları söyledi:

“Temel nedeni biz rahatsızlık verdik. İktidara sıkıntı verdik. ‘İşleri elinden alınmış iki çapulcu eğitimci... Kim ki onlar? İşlerini elinden alırız olur biter.’ Böyle baktıkları kişilerdik sonuçta. Bizi sindirmeye çalıştılar, tutuklanma tehditleri ve gözaltılarla bir sürü şey yaptılar ama biz işimizi istemeye devam ettik. Açlık grevinin ilk 60 gününde etki yaratmadığı için bizi önemsemediler. Daha sonra bir anda patladı. Ben de anlamadım. ‘Ne oluyor’ dedik. Gerçekten daha sonra bu sıkıntı yaratmaya başladı. O sıkıntıdan dolayı tutuklandık. Eylemimizi çok açık bir çağrıyla yaptık. Ben darbe yapmadım, kimseyi öldürmedim, ‘talimatı ben verdim’ diye bir beyanım olmadı, hırsızlık yapmadım. Çok zor şartlarda fedakarlıklarla çalışıyordum. Çalıştığım ilçede tek atılan bendim. ‘Sadece ben miyim diğerleri nerede’ demiyorum. 29 Ekim’de sadece ben atıldım. Benim aklıma şu geliyor. Burada kıstas neydi? Tehlikeli olan ben miydim?”

En son Meclis’te yedik

Basın açıklaması için milletvekilleriyle birlikte gittikleri Meclis’te son yemeklerini yediklerini belirten Özakça, “Türkiye’nin yönetildiği yer olan Meclis çıkışında gözaltına alındık. Madem o kadar terörist insanlardık içeri niye soktun” diye sordu. Özakça, gülerek “Milletvekileri, Vişneli Tayfır tatlısını önermişlerdi. Çok beğenmiştim. Meclis Başkanı geçen hafta menüden çıkarmış” dedi.

Örgüt talimatı demek boş

Haklarında açılan davada geçen 4 duruşmayı değerlendiren Özakça, “Hak, hukuk, adalet ve bir işleyiş yok. Devletin bir oturaklılığı olur. Yani seni tongaya düşürmeye çalışmaz ama böyle bir şey yok. O kadar oyun var ki” diyerek “örgüt talimatı” iddilarına şu yanıtı verdi:

“Açlık grevine 11 Mart’ta başlayacağımızı ilan etmiştik. Meclis çıkışı gözaltına alınınca 9 Mart’ta başladık. Ne ben Nuriye Abla’nın açlık grevine başladığını biliyordum ne de Nuriye Abla benimkini biliyordu. 9 Mart’ta gözaltına alınınca duyurduğumuz tarihten önce birbirimizden habersiz başladık. Örgüt talimatı demek çok boş şeyler aslında. 2 Mayıs ve 22 Mayıs tarihleri arası Yüksel’deki basın açıklamaları, kendi söylediğim şarkı ile suçlandık. Şu an onlardan beraatimiz isteniyor ama biz onlardan tutuklanmıştık. Savcı 2911’den (toplantı ve gösteri yürüyüşleri kanunu) savcı beraatimizi istiyor. Örgüt talimatıyla yapılan eylem diyordu, tutmayınca vazgeçti. Eylem kalabalıklaştığında hem yandaş medya hem iktidar tarafından ‘bunlar terörist’ diye karalama kampanyası başladı. En çok uyguladıkları yöntem. Dosyanın içeriği Yüksel Caddesi eylemleri örgüt talimatıyken şimdi açlık grevi talimat oldu.”

"İnsanlara umut oluyoruz"

Semih Özakça, yorgun olmasına rağmen “İnsanlara umut oluyoruz” diyerek Cumhuriyet’in sorularını yanıtladı. Özakça ile kendisi gibi açlık grevinde olan eşi Esra Özakça ve annesi Sultan Özakça ilgileniyor. Özakça, çabuk yorulduğu için ziyaretçilerle konuştuktan sonra yatarak dinleniyor ve ayaklarında sürekli sıcak su torbası tutuluyor. Hastalık kapmaması için ziyaretine gelenlere maske ve dezenfektan veriliyor. Özakça, zayıflamış vücuduna karşı yüzünden gülümseme eksik olmuyor.

"Ne yapacaklarını bilmez durumdalar"

İçişleri Bakanlığı’nın Nuriye Gülmen ile Semih Özakça’ya özel olara hazırladığı “Bir terör örgütünün bitmeyen senaryosu” kitapçığı hakkında Özakça gülerek, “Ben buna ‘kes kopyala yapıştır hükümet’ diyorum. Bizim en son davamızda bir dördüncü kişi eklendi sanık olarak. Savcı, kes kopyala yapıştır yaptığı için. Hiçbir ciddiyet yok. Tamamen bir hınçla saldırıp bitirme üzerine, pervasızlıkla bu direnişi bitirme çalışmaları ama direniş bitmiyor o yüzden ne yapacaklarını bilmez durumdalar. Burada açlık grevi yargılanıyor” yanıtını verdi. Kararın baştan verildiğini belirten Özakça “Burada ceza verseler de halk gözünde hiçbir hükmü yok” ifadelerini kullandı. Özakça, bu kadar çok saldırıya karşı açlık grevini bırakmayacağını belirterek işe geri dönme taleplerini yineledi.

"Öğrencilerimle eğlenmeyi özledim"

Öğretmenlik yaparken en çok öğrencileriyle eğlenmeyi sevdiğini söyleyen Özakça, “Özellikle dışarıda beraber oynadığımız oyunlar. Onların eğlendeğini görmeyi özledim. 27 öğrencim birer birer gözlerimin önüne geliyor” diye konuştu.

Ailesiyle eylem tartışan militan!

“Örgüt talimatı” iddialarına eşini yalnız bırakmayan Esra Özakça da yanıt verdi. Esra Özakça, “Bu kadar süre örgüt dediği için aç kalıyormuşuz... Oysa neler düşündük. Mesala annemle konuşuyoruz. ‘Açlık grevi yöntemi var ama sağlığı için zor ve tehlikeli diyoruz.’ Nuriye Gülmen’in babası Şaban Şaban Gülmen’in “Örgüt üyesi biri, ‘baba ben açlık grevi yapacağım ne diyorsun’ der mi” ifadelerini anımsatan Özakça, “Bu nasıl bir algı yönlendirmesi? Bu kadar militan ama ailesiyle açlık grevini tartışıyor” diye tepki gösterdi.

T34
ETİKETLER
semih özakça açlık grevi nuriye gülmen 260 gündür açlık grevindeler açlık grevi özakça gülmen terörist değilim öğretmenler günü İki çapulcuyu sindiremediler

Kadri Gürsel: Türkiye adaletsiz yaşayamaz
03 Eylül 2017



CHP’li Erkek, Silivri’deki arkadaşlarımızı ziyaret etti. Kadri Gürsel ‘11 Eylül duruşmasından çıkacak sonuç, adalet açığını daha da büyütmemeli’ dedi.

CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek, Silivri Cezaevi’nde Cumhuriyet yöneticilerini ziyaret etti. Yayın danışmanımız Kadri Gürsel, CHP’li Erkek aracılığı ile, “Türkiye adaletsiz yaşayamaz. 11 Eylül’deki Cumhuriyet davası duruşmasından çıkacak olan sonuç, adalet açığını daha da büyütmemeli ve yaralı vicdanları bir nebze olsun teskin edici bir şekilde tecelli etmelidir” mesajını verdi. CHP milletvekili Erkek, dün, Silivri Cezaevi’nde tutulan arkadaşlarımız Akın Atalay, Murat Sabuncu, Kadri Gürsel, Ahmet Şık ve Emre İper’i ziyaret etti. Yayın danışmanımız Kadri Gürsel, şu mesajı verdi:

Adalette çöküş

“Türkiye’nin en büyük sorununun adalette çöküş olduğunda çok geniş bir toplum kesimi hemfikir. Mesleki faaliyetlerinden dolayı gazetecilerin terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardımcı olmakla suçlanarak hapse atılıp aylar boyunca demir parmaklıklar ardında tutulmalarının da toplum vicdanında derin bir yara açtığı inkâr edilemez. Türkiye adaletsiz yaşayamaz. Dolayısıyla 11 Eylül’deki Cumhuriyet davası duruşmasında çıkacak olan sonuç adalet açığını daha da büyütmemeli ve yaralı vicdanları bir nebze olsun teskin edici bir şekilde tecelli etmelidir. Bunu, sadece ve sadece mesleki faaliyetlerinden ötürü suçlanarak hapsedilmiş bir gazeteci olarak söylüyorum.” Erkek ise ziyaret sırasında gazetecilerle ayrı ayrı bayramlaştıklarını, Cumhuriyetçilerin “iyi olduğunu” aktardı. Erkek, ziyaretin ardından, şu değerlendirmeyi yaptı: “11 Eylül’de haksız tutuklamaların son bulacağını düşünüyorum. Basın özgür ise toplum özgürdür. Gazetecilik suç değildir. 11 Eylül’de umarım özgürlüklerine kavuşurlar. Çünkü aileleri ile birlikte giderilmesi çok zor mağduriyetler yaşıyorlar. Bir hukukçu olarak, suçsuz bir insanın cezaevinde bulunmasının, ağır ve adaletsiz bir durum olduğunu biliyorum. Suçsuz bir insanın cezaevinde olması kadar ağır ve adaletsiz bir durum yoktur. Onlar gazeteci. 11 Eylül’de umarım adaletsizlik, haksızlık daha da büyümez, mağduriyetler giderilmesi imkânsız boyutlara ulaşmaz, vicdanlardaki yara bir nebze de olsa giderilmiş olur.”
Cumhuriyet

Şemdinli davası sanıkları 12 Eylül Anayasa değişikliğinin ardından sivil mahkemede ilk duruşmalarına çıkıyor
20 Temmuz 2011

Şemdinli davasında yargılanan ve askeri mahkemenin tahliye ettiği sanık Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş için, sivil mahkemece verilen yeniden tutuklama kararının ardından yarın ilk duruşma yapılacak. Müdahil avukatlar, sanık Ali Kaya için “Tanırım iyi çocuktur” diyen eski Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt’ın şüpheli olarak ifadeye çağrılmasını isteyecek. Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, Uyuşmazlık Mahkemesi’nden gelen Şemdinli davası dosyasını inceledikten sonra astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve Veysel Ateş için tutuklama kararı çıkardı. Perşembe günü Van’da yapılacak olan Şemdinli davası duruşmasında müdahil avukatların dosyanın kapsamının genişletilmesini ve ek iddianame hazırlanmasını isteyecekleri öğrenildi.

SARIKAYA SUBAYLARI AYIRMIŞTI

Hazırladığı iddianame nedeniyle HSYK tarafından meslekten atılan Ferhat Sarıkaya, iddianamesinde astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile Veysel Ateş hakkında ceza talebinde bulunulurken, o dönemdeki yasal kısıtlılık nedeni ile sorumlu komutanlar hakkında hazırlanan dosyayı ayırarak Genelkurmay’a göndermişti.

Dava sürecinde, Yaşar Büyükanıt ile halen Genelkurmay Plan Harekât Daire Başkanlığı görevini yürüten Erdal Öztürk’ün ifadesine başvurulabileceği ve ek iddianameyle sanık listesinin artabileceği belirtildi.

ŞEMDİNLİ OLAYI VE DAVA SÜRECİ

Hakkâri’nin Şemdinli ilçesinde bulunan Umut Kitapevi, 9 Kasım 2005 tarihinde bombalı saldırıya uğradı. Ali Yılmaz ve Mehmet Zahir Korkmaz'ın yaşamını yitirdiği saldırıyı gerçekleştirdiği iddia edilen Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş vatandaşlar tarafından suçüstü yakalandı.

JİTEM elemanlarına ait araçta, infaz edilecek kişilerin ev ve işyeri adresleri ile telefon numaralarının bulunduğu ajanda, krokiler ile birçok yazılı belge bulundu.

Şemdinli olayına ilişkin 22 Kasım 2005 tarihinde Van'da soruşturma başlatıldı. Bombalama olayına karıştıkları gerekçesiyle Astsubaylar Kaya ile Özcan İldeniz 28 Kasım'da Van'da tutuklanarak Askeri Cezaevi'ne konuldu.

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi'nde 19 Haziran 2006 tarihinde yapılan yargılamada Kaya ve İldeniz'e "Adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs etmek" suçlarından 39 yıl 10 ay 27'şer gün hapis cezası verildi. Cezadan sonra dosyanın gittiği Askeri Mahkeme'de sanıklar ilk duruşmada tahliye edildi.

12 Eylül Anayasa değişikliğinin ardından Askeri Yargıtay Başsavcılığı'nın, "Şemdinli davasında askeri mahkemenin görevsiz, Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi'nin görevli" olduğu yönünde görüşünden sonra Askeri Yargıtay da davanın sivil mahkemede görülmesine hükmetmişti.

Kararın gittiği Uyuşmasızlık Mahkemesi ise karara imza atarak, dosyanın Özel Yetkili Ağır Ceza Mahkemesi'ne gitmesine karar vermesi üzerine 4 yıl aradan sonra dosyanın tekrar geri geldiği Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi sanıklar hakkında tutuklama kararı verilmişti. Karar üzerine sanıklar 8 Haziran'da tutuklanarak Van'da cezaevine konulmuştu.

'TANIRIM, İYİ ÇOCUKTUR'

4 yıl sonra gelen tutuklamadan sonra sanıklar hakkında tekrar başlayacak yargılamanın ilk duruşması yarın görülecek. Dönemin Genelkurmay Başkanı Yaşar Büyükanıt, sanıklardan Ali Kaya için "Tanırım, iyi çocuktur" demişti.
aktifhaber

Zahid Akman tutuklandı!
Deniz Feneri davasında eski RTÜK başkanı ve Kanal 7'nin 3 yöneticisi tutuklandı
11 Temmuz 2011

Almanya'daki ''Deniz Feneri e.V.'' bağlantılı soruşturma kapsamında Zahid Akman, Zekeriya Karaman, İsmail Karahan ve Mustafa Çelik'in tutuklandığı bildirildi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü Almanya'daki ''Deniz Feneri e.V.'' bağlantılı soruşturma kapsamında Radyo ve Televizyon Üst Kurulu (RTÜK) Üyesi Zahid Akman'ın da arasında bulunduğu dört kişi tutuklandı, bir kişi serbest bırakıldı. habertürk

Akman ve Kanal 7 Yöneticileri Gözaltında
06.07.2011
RTÜK üyesi Zahid Akman ve 4 Kanal 7 yöneticisi, Deniz Feneri soruşturma kapsamında gözaltına alındı.



Radyo ve Televizyon Üst Kurulu üyesi Zahit Akman Deniz Feneri soruşturması kapsamında gözaltına alındı.Gözaltına alınanlar arasında 4 Kanal 7 yöneticisi de bulunuyor.
Eski RTÜK Başkanı Zahit Akman, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının yürüttüğü Almanya’daki Deniz Feneri e.V. bağlantılı soruşturma kapsamında gözaltına alındı.

Gözaltına alınanlar arasında Kanal 7 Genel Yayın Yönetmeni İsmail Karahan, Genel Müdür Yardımcısı Mustafa Çelik ve Finans Müdürü Erdoğan Kara ile Kanal 7 ortaklarından Zekeriya Karaman da bulunuyor.

Zahit Akman’ın emniyette sorgusu alınmadan doğrudan savcılığa gönderilecek. Akman, suç işlemek amacıyla örgüt kurmak, yönetmek ve nitelikli dolandırıcılık suçlamasıyla gözaltına alındı.

İstanbul’da gözaltına alınan Kanal 7 yönetilerinden 3’ü de Ankara’ya getirildi. Zekeriya Karaman da Bayburt’ta gözaltına alındıktan sonra Ankara’ya gönderildi.

Gözaltına alınan isimlerden Erdoğan Kara savcılığa nakledildi. Diğer isimlerin Ankara Emniyetindeki bekleyişi ise sürüyor. TRT

10 Yıldır Mahkeme Bile Belirlenemedi
25.04.2011
Küçük Selim, hastanede yapılan bir hata sonucu felç oldu. Davaya hangi mahkemenin bakacağına 10 yıldır karar verilemedi.

Selim Y., 12 Eylül 2001’de henüz 7 yaşında iken boğaz ağrısı ve iltihabı şikayetiyle SSK hastanesine götürüldü.
Acil servis doktoru N.V, antibiyotik yapılmasına karar verdi. İlaç hemşire S.K tarafından tatbik edildi. İlacın üzerinde “damara vurulmaz” uyarısı bulunmasına rağmen hemşire S.K., iğneyi siyatik sinirine zerk etti.

Bu ilaçla küçük Selim felç oldu. Aile sorumlular hakkında önce Kartal Asliye Hukuk Mahkemesi’nde toplam 75 bin TL’lik maddi ve manevi tazminat davası açtı.

Mahkemenin 17.7.2002 tarihli kararında çocuğun babasının SSK’lı olduğu ve davanın Borçlar Kanunu uyarınca iş mahkemelerinde görülmesi kararı verildi. Bu karar Yargıtay tarafından da onanınca dosya Kartal 2. İş Mahkemesi’ne gönderildi.

İş Mahkemesi, Adli Tıp raporu doğrultusunda sorumluları 37 bin TL maddi, 25 bin TL de manevi tazminata mahkum etti. Ancak Yargıtay 21.Hukuk Dairesi, davaya Asliye Hukuk Mahkemesi’nin bakması gerektiğini belirterek, yerel mahkeme kararını bozdu.

Dosya bu sefer Asliye Hukuk Mahkemesi’ne gönderildi. Kartal 4. Asliye Hukuk Mahkemesi, 2008 ‘de 37 bin TL maddi, 15 bin TL manevi tazminat cezasına hükmetti. Sağlık Bakanlığı’nın itirazı üzerine dosya üçüncü kez Yargıtay’a geldi.

Yargıtay 4.Hukuk Dairesi, Selim’in, hizmet kusuru nedeniyle davanın idari yargıda açılmasını istedi. Yargıtay kararına yerel mahkeme direnince dosya Yargıtay Ceza Genel Kurulu’nun gündemine geldi.

Kurul da idari yargıya gidilmesi gerektiğini belirtti. 10 yıldır hukuk savaşı verilen Selim için her şey silbaştan başlayacak. TRT

2 yıl hapse mahkum edilen Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, beraat etti
24 Kasım 2009
Marmara depremine ilişkin "ilahi ikaz" dediği için daha önce, "Halkı, sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği" gerekçesiyle 2 yıl 1 gün hapse mahkum edilen Yeni Asya Gazetesi İmtiyaz Sahibi Mehmet Kutlular, cezasının 5237 Sayılı yeni Türk Ceza Kanunu'na (TCK) uyarlanması için yapılan duruşmada beraat etti. Yargılamanın yenilenmesi ve uyarlama başvurusu üzerine Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinde görülen duruşmaya Kutlular'ın avukatı Mehmet Ali Aslan katıldı. Esas hakkındaki görüşünü bildiren Cumhuriyet Savcısı Mustafa Bilgili, yargılamanın iadesi talebinin, yasada öngörülen süre yönünden reddedilmesini istedi. Bilgili, ancak yeni TCK'nın sanık lehine hükümler içermesi ve davaya ilişkin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) kararı nedeniyle, davanın yeni TCK'ya uyarlanmasını ve Kutlular'ın beraatını talep etti. Avukat Aslan da müvekkili için beraat talebinde bulundu. Mahkeme, yargılamanın iadesi talebini reddederken, AİHM'nin, davayla "ifade özgürlüğü hakkının ihlal edildiği" yönündeki kararı çerçevesinde, Kutlular'ın beraatına karar verdi.

DAVANIN GEÇMİŞİ

Bediüzzaman Said-i Nursi'nin ölümünün 39. yıl dönümü nedeniyle 10 Ekim 1999'da Ankara Kocatepe Camisinde okutulan mevlitte "İlahi İkaz Deprem" adlı kitapçık, Yeni Asya Gazetesince hediye olarak dağıtılmış, Kutlular da gazetecilerin sorularını yanıtlamıştı. Kutlular, bunun üzerine, hakkında açılan davada, "halkı, sınıf, ırk, din, mezhep veya bölge farklılığı gözeterek kin ve düşmanlığa açıkça tahrik ettiği" gerekçesiyle 2 yıl 1 gün hapse mahkum edilmişti. Cezası Yargıtay tarafından da onanan Kutlular, bir süre cezaevinde kalmıştı.
Kutlular, aldığı ceza üzerine AİHM'e başvurmuştu. AİHM, Kutlular'ın sözlerinin ifade özgürlüğü sınırları içinde olduğuna karar vererek, Türkiye'nin Kutlular'a manevi tazminat ödemesine hükmetmişti.
Kutlular, AİHM'nin kararı ve 5237 Sayılı TCK'nın yürürlüğe girmesinin ardından yargılamanın iadesi ve cezanın uyarlaması için avukatı aracılığıyla mahkemeye başvurmuştu.
netgazete

15 Aralık 2009
29 yıldır süren Dev-Sol ana davasında karar çıktı
29 yıldır süren Dev-Sol ana davasında karar açıklandı. 39 kişi mahkum oldu, 128 kişi de beraat etti...

Mahkeme, 29 yıldır süren Dev Sol davasını bugün sonuçlandırdı.

Mahkeme, davanın 168 sanığından 129'unun beraatına, 39'unun ise Anayasal düzeni değiştirmek suçundan ömür boyu hapsine karar verdi. Yargıtay'ın bozma kararının ardından yargılama süreci tekrar başlamıştı.
aktifhaber

1950'de açılan dava hâlâ sonuçlanmadı
27 Mart 2010
Samsun'da 50 yıldır süren hukuk mücadelesinde devlet ve vatandaşlar bir arpa boyu yol alamadı. 1950 yıllında başlayan arazi tahsisleri 1967 yılında mahkemeye taşındı, karşılıklı açılan davalar ise 2010 yılında halen sonuçlanmadı.
Alınan bilgiye göre, Çarşamba ilçesine bağlı Çınarlık beldesindeki Yalı Mahallesi'nde 1933 yılından bu yana ikamet eden vatandaşlar, 2 nesildir mahkemelerle uğraşıyorlar. 614 hane ve 3 bine yakın nüfusu bulunan Çarşamba ilçesi Çınarlık beldesi Yalı Mahallesi'nde vatandaşlar, 1950 yılında arazilerdeki yerleşim işleminin devlet tarafından yapılmasından bu yana mücadelelerini sürdürüyorlar. 1959 yılında tespit komisyonunun vergiye bağladığı mahalle sakinleri devlete arazilerin ücretini öderken, 1965 yılında tapulama komisyonu bölgede inceleme yaparak parsel numaralarını belirleyip, 3 bin 25 dönüm araziyi isme göre 60 kişiye böldü. O yıllarda devlete ait olan TİGEM Gelemen Tarım Çiftliği'nin, arazilerin kendilerine ait olduğu yönünde itirazda bulunup tapu işlemi yapılamayacağı yönünde mahkemeye başvurması sonucu tahsisler askıya alındı. Yine o dönemde Ordu'nun Aybastı ilçesinde bir vatandaş, Yalı Mahallesi'ndeki arazilerin 551 dönümünün otlakiye tapularının olduğu gerekçesiyle kendisine ait olduğu yönünde ikinci davayı açtı. Devletin açtığı dava 11 yıl sonra 1978 yılında TİGEM Gelemen Tarım Çiftliği'nin lehine sonuçlandı. Diğer talepler reddedildi. Temyiz süreci sonrasında kararlar bozuldu, 1984 yılında köylüler tapularının verilmesi ve arazilerin kendilerine ait olduğu gerekçesiyle itirazda bulundular. Aybastılı aile de arazilerin kendisine ait olduğu gerekçesiyle davasını sürdürdü. 1996 yılın açılan çok sayıda davalar varken, mahkeme Aybastılı aile lehine sonuçlandı ve arazilerin tahsisi yapıldı. Yalı Mahallesi sakinleri ve devlet yine itirazda bulundu ve karar bozuldu. 2008 yılında açılan dava ile TİGEM, Çevre ve Ormanı Müdürlüğü, hazine, vatandaşlar adına Çınarlık Belediye tüzel kişiliği ve Aybastılı ailesinin hak davaları yeniden başladı. Dava süreci devam ederken ise 1994 yılında 1 milyon 400 bin TL bedelle bin 850 dönüm arazi istimlak edilip Samsun-Çarşamba Havaalanı yapıldı. Para ise bankaya yatırılıp o günden bu yana banka faiziyle birlikte işliyor. Davayı kazanan, yüklü miktarda parayı da almaya hak kazanacak.
Çınarlık Belediye Başkanı Nihat Soğuk, babasının 1960'lı yıllarda Çınarlık köyünde muhtarlık yaptığını, dava sürecini o dönemde takip ettiğini, kendisinin belediye başkanı olduktan sonra ikinci nesil olarak davayı Çınarlık Belediyesi tüzel kişiliği adına takip görevi üstelendiğini söyledi. Davanın bu kadar uzamasının memnun edici olmadığını ifade eden Soğuk, uzun yıllar süren davanın artık sonuçlanması ve hak sahiplerinin belirlenmesi gerektiğini vurguladı.
55 yıldır köyde yaşayan muhtar Recep Akman, kendilerinin arazilerde hak sahibi olduklarını, sadece tapularını istediklerini, ama 60 yıldır mahkemelerin sonuçlanmadığını ve bir neticeye ulaşılamadığını söyledi. 72 yıldır köyde yaşayan Ahmet Güner, devletin arazinin, Aybastılı ailenin ise 551 dönümlük arazinin kendisinin olduğunu öne sürdüğünü ama kendilerinin 1933 yılından bu yana aynı yerde ikamet ettiklerini hatırlattı. Kendisinin ikinci nesil olduğunu, artık davalarını üçüncü nesil olan çocuklarına devredeceğini dile getiren Mustafa Turan, bir netice beklediklerini, işin içinde yüklü miktarda para ve değerli araziler olduğu için mağdur olduklarını öne sürdü.
netgazete

Cinayetten 18 yıl sonra yakalandılar
Tokat Kalesi'nde 1992 yılında yüzü tanınmayacak şekilde bulunan cesedin Ali Polat'a (21) ait olduğu tespit edilmişti. Polat'ın katil zanlıları, aradan geçen 18 yıldan sonra İstanbul, Bursa ve Tokat'ta yakalandı. 08.05.2010 TOKAT netgazete

Copla işkence cinayetinde karar
29 Haziran 2010
Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde 19 Nisan 1992 tarihinde "Terör örgütü mensuplarına yardım ve yataklık yaptıkları" iddiasıyla gözaltına alınanlardan Abdülkadir Kurt'un "coplu tecavüze maruz kalarak öldürülmesi" hakkında 17 yıldır devam eden davada, o tarihte asteğmen olan 'rombo' lakaplı Salih Üner'in ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istendi.

Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'nde, 1992 yılında gözaltına alındıktan sonra copla işkence edilerek öldürülen Abdulkadir Kurt'a işkence yaptığı iddiasıyla yargılanan askerlerden, o tarihte asteğmen olarak görev yapan S.Ü.'nün ağırlaştırılmış ömürboyu hapis cezasıyla cezalandırılması istendi.

Bismil'de 19 Nisan 1992 tarihinde gözaltına alındıktan sonra copla işkence edilerek öldürüldüğü belirtilen Abdulkadir Kurt'a işkence yaparak öldürdükleri iddiasıyla haklarında dava açılan 15 askerin yargılanmalarına devam edildi. 3'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülen duruşmaya, tutuksuz yargılanan sanıklar katılmadı.

Mahkemeye mütalaasını sunan savcı, 14 sanığın beraatını isterken, olayın olayın meydana geldiği dönemde asteğmen olarak görev yapan sanıklardan 'Rambo' lakaplı S.Ü.'nün 'Canavarca bir hisle, işkence yaparak adam öldürme' suçundan ağırlaştırılmış ömürboyu ağır hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi. Tanık anlatımlarının tümünün cinayeti sanık S.Ü.'nün yaptığı yönünde olduğunu belirten savcı mütalaasında "Tüm deliller değerlendirildiğinde olayın yaşandığı dönemki koşullarda göz önüne alındığında aslında olayın tüm görevlilerce bilindiği ancak net söylenmediği" ifadelerine yer verdi.

Sanık ve mağdur avukatlarının ifadelerini alan mahkeme kararını açıklamak üzere duruşmayı erteledi.

Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde, 1992 yılında meydana gelen olayda, gözaltında coplu işkenceye uğayan Abdulkadir Kurt, hayatını kaybetmişti. Olaydan 15 yıl sonra, 15 asker hakkında dava açılmıştı. Adli Tıp Kurumu'ndan alınan raporda da, Kurt'un makatına cop sokularak meydana gelen iç ve dış kanama sonucu öldüğü belirtilmişti.
haberekolay

Dev-Yol örgütü ana davası sonuçlandı
29 Haziran 2010

"Sanıkların savunma haklarının kısıtlandığı" gerekçesiyle Yargıtay'ın bozma kararının ardından Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde tekrar görülmeye başlanan yasa dışı Dev-Yol örgütü ana davası bir kez daha karara bağlandı.
Mahkeme, 1982'de görülmeye başlanan davada, daha önce verdiği kararda direnerek, 19 sanığı müebbet, atılı suç tarihinde yaşı 18'den küçük olan 2 sanığı ise 16 yıl 8'er ay hapis cezasına mahkum etti.
Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'ndeki duruşmaya bazı sanıklar ve avukatları katıldı.
Sanık avukatları ve Cumhuriyet Savcısı, Yargıtayın bozma kararı na uyulmasını talep etti.
Mahkeme ara kararında, bozma kararına uymadı ve önceki kararında direndi.
Buna göre mahkeme, 2006'da verdiği kararda direnerek, sanıklardan Nuri Özdemir, Emin Koçer, Yaşar Kanbur, Nurettin Aytun, Cahit Akçam, Murat Parlakay, Erdoğan Genç, Hasan Ertürk, Yusuf Yıldırım, Mehmet Hassoy, Hilmi İzmirli, Celal Mut, Melih Bekdemir, Ahmet Akın Dirik, Atalay Dede, Hıdır Adıyaman, Turhan Yalçın Bürkev, Halil Yasin Ketenoğlu ve Bünyamin İnan'ı "Anayasal düzeni cebren bozmaya teşebbüs etmek" suçlamasıyla müebbet hapis cezasına çarptırdı.
Mahkeme, atılı suç tarihinde yaşı küçük olan Veli Yıldırım ve Hüseyin Aslan'ı ise 16 yıl 8'er ay hapis cezasına mahkum etti.
Mahkeme, yurt dışında bulunan sanık Halil Yasin Ketenoğlu'nun bozma ilamına karşı beyanının alınmasına gerek görmedi.
Ankara 1 No'lu Sıkıyönetim Mahkemesi'nde, 574 sanıkla 18 Ekim 1982'de başlayan Dev-Yol ana davasında, birleştirilen dosyalarla sanık sayısı 723'e çıktı.
Sıkıyönetim Mahkemesi, 17 Temmuz 1989'da 7 kişi hakkında idam, 39 kişi hakkında ömür boyu, 346 kişi hakkında 2 ila 20 yıl arasında ağır hapis cezaları verdi.
Kararın bozulması ve sıkıyönetim mahkemelerinin kaldırılmasının ardından Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde devam eden ikinci yargılamada, idam cezası istemiyle yargılanan 22 sanıktan 2'si idam, 20'si müebbet hapis cezasına mahkum edildi.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, 28 Mayıs 2004'te müebbet hapis cezasına çarptırılan 20 sanık hakkında verilen kararı, idam cezası üzerine kuruldu ğu gerekçesiyle bozdu. Bozma gerekçesinde, kararın kaldırılan idam cezası yerine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası üzerine kurulması gerektiği belirtildi.
Davayı tekrar görüşen Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi, 2006'da 20 sanığı mü ebbet, 2 sanığı ise 16 yıl 8'er ay hapis cezasına çarptırmıştı.
Müebbet hapis cezasına çarptırılan sanıklardan Osman Nuri Ramazanoğlu vefat etmişti.
Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Ankara 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kararını, "sanıkların savunma haklarının kısıtlandığı" gerekçesiyle oy birliğ iyle bozmuştu.
Bozma kararında, sanıklar hakkındaki kararın, sanıklara yüklenen suçun yasada öngörülen cezası itibarıyla Ceza Muhakemesi Kanunu'nun müdafi görevlendirilmesine ilişkin 150/3 ve müdafi görevlendirilmediğinde yapılacak işleme ilişkin 151/1 maddeleri uyarınca bozulmasına karar verildiği belirtilmişti.
Kararda, "kararın tefhim edildiği oturumda bazı sanık müdafilerinin hazır bulunmaları sağlanmadan hüküm kurulması suretiyle savunma haklarının kısıtlandığı" ifade edilerek, bunun yasaya aykırı olduğu vurgulanmıştı. haberbaz

Kemal Türkler'in öldürülmesi davası yarına kaldı

Duruşma sonrası adliye bahçesinde basın açıklaması yapan Kemal T ürkler'in kızı Nilgün Soydan, şerefli ve onurlu bir babanın çocuğu olduğunu belirtti.
DİSK Genel Başkanlarından Kemal Türkler'in öldürülmesine ilişkin davada, mahkeme başkanı sağlık sorunu nedeniyle mahkemeye gelmeyen sanık Ünal Osmanağaoğlu'nun raporunda tek tabip imzası olduğunu belirterek, tam teşekküllü bir hastanede duruşmada dinlenmesine engel bir rahatsızlığının olup olmadığı yönünde rapor alınması için duruşmayı yarına bıraktı. 20.07.2010 İSTANBUL netgazete

Savcılıktan YÖK'e: Başkent'e El Koy
09 Şubat 2011
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Prof. Haberal'a ait şirketlerle usulsüz para trafiği olduğu gerekçesiyle Başkent Üniversitesi'ne YÖK'ün el koymasını istedi.
Ergenekon sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal'ın kurucusu olduğu Başkent Üniversitesi'nin hesaplarını inceleyen Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, üniversite ile Haberal'ın şirketleri arasında 'yüklü miktarda para hareketi' tespit etti.

Bu para transferlerin büyük bölümünün usulsüz olduğu kanaatine varan savcılık, bir inceleme raporu hazırlayarak YÖK'ten Vakıf Üniversiteler Kanunu'nun 26. maddesine göre Başkent Üniversitesi'ni Hacettepe Üniversitesi'ne devretmesini istedi. YÖK'ün haftaya yapılacak Genel Kurul'da konuyu gündeme alması bekleniyor. Savcılık ayrıca, Haberal'ın sahibi olduğu şirketler, Haberal Eğitim Vakfı ve üniversite yönetiicileriyle ilgili cezai işlem yapılması yönünde de hazırlıklarını sürdürüyor.

Vakıf Üniversiteleri yönetmeliğine göre üniversiteyi kuran Haberal veya diğer şahıslara üniversite üzerinden kaynak aktarılması yasak. Yani üniversiteyi bünyesinde barındıran Haberal Eğitim Vakfı'nı kuranlar, üniversite üzerinden menfaat temin edemez veya üniversiteyi ticari amaçları için kullanamaz. Bu düzenlemeye aykırı hareket edenler suç işlemiş kabul ediliyor ve yürürlükteki kanunlara göre bu suçu işleyen üniversitelerin devlet üniversitelerine devredilmesi gerekiyor.

İşte Başkent Üniversitesi'nde kurulan birçok şirketin sahibi ve yönetici olan Haberal, bir şirketler aracılığıyla hiçbir ihale olmaksızın Başkent Üniversitesi'nin ihtiyaçlarını kendi şirketleri üzerinden karşılamakla suçlanıyor. İddiaya göre Haberal ayrıca üniversiteye devletçe tahsis edilen arazilerde de bu şirketlere faaliyette bulunması için yer açmış. Savcılığın tespit ettiği yolsuzluklara göre üniversiteden Haberal'ın inşaat şirketi olan Subaşı İnşaat'a para aktarılmış. Yine Haberal'a ait Tabiat İnşaat'ın Kocaeli'nde yaptığı villaların Başkent Üniversitesi tarafından alınması için Haberal'ın şirketlerinden Kalif İnşaat, 2,5 milyon TL ödemiş.

Rapordaki ilginç iddialardan biri de Başkent Radyo Televizyonu için üniversite kaynaklarından usulsüzce 22 milyon TL aktarıldığına yönelik. Yine Haberal'ın kullandığı kredileri de üniversite karşılamış. Başka bir iddia da Haberal'ın şirketleri tarafından satın alınan Bahçelievler'deki gayrimenkullerin parasını üniversitenin verdiği.

Savcı: Tereddüt yok
“Bulgular hiçbir tereddüde yer vermeyecek nitelikte” diyen savcılık, Vakıf Yükseköğretim Kurumları Yönetmeliği'nin 26. maddesine atıfta bulanarak şöyle dedi:

“Başkent Üniversitesi'nin taşınır ve taşınmaz mallarından derslikler, her türden laboratuvarlar, kitaplar, bunları içeren yapılar, spor tesisleri, öğrenci yurtları ile öğretim elamanlarının lojmanları, eğitim öğretimde kullanılan her türlü taşınır taşınmaz araç ve gereçler ile tüm akdi ve nakdi hakları YÖK'ün mülkiyetine geçmesi gerekmektedir.”

Maaşı 112 bin TL

Savcılık, Haberal için yanlış beyanda bulunmaktan da dava açmaya hazırlanıyor. Çünkü Haberal, savcılığa verdiği gelir beyanında aylık kazancının 10 bin TL olduğunu beyan etmişti. Ancak Haberal'ın üniversiteden aylık 60 bin TL, grup yöneticisi olduğu şirketlerden 30 bin TL, kira gelirlerinden de 22 bin TL olmak üzere aylık 112 bin lira kazancı olduğu saptandı.

YÖK, Yükseköğretim Denetleme Kurulu müfettişlerinin Başkent Üniversitesi'yle ilgili incelemesinin olmadığını belirtse de benzer bir araştırmanın YÖK tarafından da yapıldığı iddia ediliyor. Bu arada bir iddia da Başkent Üniversitesi'nin maddi sıkıntı içinde olduğu.

Her vakıf üniversitesi için bir hami Vakıf üniversiteleri kurulurken, ileride bir sorunla karşılaşıldığında öğrencilerin mağdur olmaması için bir devlet üniversitesi vakıf üniversitelerine hami oluyor. Başkent Üniversitesi'nin de garantörü Hacettepe. Diğer bazı vakıf üniversitelerinin hamileri:

1- Sabancı Üniversitesi- Yıldız Teknik Üniversitesi
2- Koç Üniversitesi- Boğaziçi Üniversitesi
3- Bilkent Üniversitesi- Hacettepe Üniversitesi
4- İzmir Ekonomi Üniversitesi- Ege Üniversitesi
5- Medipol Üniversitesi- Osmangazi Üniversitesi
6- Özyeğin Üniversitesi- Boğaziçi Üniversitesi
7- Işık Üniversitesi- İstanbul Teknik Üniversitesi
8- Yeditepe Üniversitesi- Boğaziçi Üniversitesi
9- Bahçeşehir Üniversitesi - Marmara Üniversitesi
10- İstanbul Bilgi Üniversitdesi- Mimar Sinan Üniversitesi
11- Kültür Üniversitesi- İstanbul Teknik Üniversitesi
12- Kadir Has Üniversitesi- Marmara Üniversitesi

Kaynak: Radikal

Şemdinli sanıkları sivil mahkemeye!
18 Şubat 2011
Askeri Yargıtay, 2005'de Şemdinli'deki kitap evinin bombalanması olayına karışan biri sivil iki askerin sivil mahkemede yargılanması gerektiği kararını verdi.

Şemdinli'de 9 Kasım 2005'te meydana gelen olayda Umut Kitabevi bombalanması sonucu 2 kişi hayatını kaybetmiş, ikisi astsubay biri itirafçı üç kişi tutuklanmıştı.
Bu olaydan sonra dönemin dönemin Karakuvvetleri Komutanı Başkanı Yaşar Büyükanıt hakkında Van Savcısı Ferhat Sarıkaya tarafından bir iddianame hazırlanmış fakat Sarıkaya'nın iddianamesi kabul edilmediği gibi meslekten de men edilmişti.

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz'i öncelikle çete kurma suçundan bir yıl 11 ay 10'ar gün hapse mahkûm etmiş, mahkeme, ardından sanıkları Mehmet Zahir Korkmaz'ı öldürmekten 25'er yıl, Seferi Yılmaz'ı öldürmeye teşebbüsten 12'şer yıl, Metin Korkmaz'ı yaralama suçundan 6'şar ay hapis cezasına çarptırmıştı.

İYİ ÇOCUKLAR: Dönemin Karakuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt, eyleme karışan astsubaylar için "tanırım iyi çocuklardır" ifadesini kullanarak daha sonra sivil mahkemede kasten adam öldürmekten dolayı hapis cezası alan zanlılara referans olmuştu.

Daha sonra sanıkların temyiz başvrusu üzerine Yargıtay 1. Ceza Dairesi görevsizlik kararı vererek dosyayı terör, örgüt ve devletin birliğini bozmaya yönelik eylem davalarına bakan Yargıtay 9. Daire'ye göndermişti. 9. Ceza Dairesi kararı eksik soruşturma gerekçesiyle bozarak sanıkların eylemini "terörle mücadele görevleri kapsamında" görmüş, yargılamanın askeri mahkemede yapılmasını istemişti.

Van 3. Ağır Ceza Mahkemesi, davayı askeri mahkemeye göndermeyince hâkim hakkında inceleme başlatılmış, 14 Aralık 2007 tarihinde, Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi'nde görülen ilk duruşmalarında, tutuklu astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş tahliye edilmişti.

BAYKAL'IN TAVRI: Cumhuriyet Halk Partisi Genel Başkanı Deniz Baykal, Van Savcılığı'nın Şemdinli olaylarıyla ilgili hazırladığı iddianamede, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt'ın suçlanmasını Türk Silahlı Kuvvetleri'ne karşı "darbe girişimi" ve yargının bu girişime "alet edilmesi" olarak nitelendirmişti.

Hakkâri Ağır Ceza Mahkemesi de, bombalamanın ardından toplanan halkın üzerine ateş ederek bir kişiyi öldürmek ve beş kişiyi de yaralamaktan 68 gün tutuklu kalan uzman çavuş Tanju Çavuş'u, "tutuklu kaldığı süre, suçun vasıf mahiyeti, ceza miktarı ve sabit ikametgâhının bulunduğu" gerekçesiyle tahliye etmişti.
Haber 7

Prof.Dr. Haberal, Silivri Cezaevi'ne getirildi
İkinci "Ergenekon" davasının tutuklu sanığı eski Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, tedavi gördüğü hastaneden sevk edildiği Silivri Cezaevine getirildi. Haberal'ın bu geceyi 4 No'lu cezaevinde geçireceği öğrenildi. 11.03.2011 İSTANBUL netgazete

Müslüman kasabı Ratko Mladiç yakalandı

26 MAYIS 2011
Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç, Bosnalı Sırpların eski komutanı olan savaş suçu zanlısı Ratko Mladiç'in bu sabah yakalanıp tutuklandığını açıkladı.

Boris Tadiç, Mladiç'in Sırbistan topraklarında yakalandığını belirtti ancak bu konuda ayrıntılı bilgi vermedi.

Sırp B92 Radyosu ise daha önce Mladiç'in özerk Voyvodina bölgesinde bulunduğunu bildirmişti.

Boris Tadiç, Mladiç'in Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne iadesi için de gerekli işlemlere başlandığını söyledi.

Bugün yakalanan Bosnalı Sırpların eski komutanı Ratko Mladiç'in, Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne iadesine yönelik süreç başladı.

69 yaşındaki Mladiç ömür boyu hapis cezasına çarptırılabilir
Ratko Mladiç önce Sırbistan'ın başkenti Belgrad'da yargıç karşısına çıktı.

Yetkililer Mladiç'in muhtemelen, Hollanda'nın Lahey kentindeki Uluslararası Savaş Suçları Mahkemesi'ne iade edilmemesi için başvuruda bulunacağını söylüyor.

İade sürecinin ise bir hafta sürebileceği belirtiliyor.

Soykırım yapmak ve insanlığa karşı suç işlemek ile de itham edilen Ratko Mladiç, Avrupa'da en çok aranan kişiydi.
Ratko Mladiç, eski Yugoslavya'da 1992-1995 yılları arasındaki iç savaşta işlenen suçlar nedeni ile Birleşmiş Milletler'e bağlı Savaş Suçları Mahkemesi tarafından aranıyor.
Bu suçlar arasında Bosna Hersek'in Srebrenitsa kasabasında 1995'te yaklaşık 8000 Müslümanın, onun komutasındaki birliklerce katledilmesi de var.
Sırbistan Cumhurbaşkanı Boris Tadiç, Ratko Mladiç'in bu sabah ülkenin kuzeyinde bir köyde yakalandığını açıkladı.
Boris Tadiç, sahte kimlik belgesi taşıyan Mladiç'in, bir akrabasının bakımsız evinde bulunduğunu söyledi.

Ratko Mladiç kimdir?

26 MAYIS 2011
Ratko Mladiç, Bosna savaşı boyunca Bosnalı Sırp lider Radovan Karadiç'in ordusunun komutanıydı.

Mladiç, Karadiç ile birlikte, Sırpların Hırvat ve Müslümanlara karşı uyguladığı etnik temizlik kampanyasının sembolü olmuştu.
Mladiç, Bosna savaşının en çok aranan şüphelilerindendi.
Birleşmiş Milletler Savaş Suçları Mahkemesi, Mladiç'in soykırım ve insanlığa karşı suç işlediğine hükmetmişti.
Bu suçlar arasında, 1995 yılında Serebrenitsa kasabasında en az 7,500 Müslümanın katli de var.
BBC

Şemdinli Davasında Tutuklama Kararı
08 Haziran 2011
Şemdinli davası sanıkları astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.
Van 3. Ağır Ceza Mahkemesince, Şemdinli davası sanıkları astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında tutuklama kararı çıkarıldı.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, 9 Kasım 2005'te meydana gelen patlamayla ilgili sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş'in tutuksuz yargılandığı ve kamuoyunda Şemdinli Davası olarak bilinen ve Uyuşmazlık Mahkemesinde incelenen dosya, Anayasa'nın 145. maddesindeki 'askeri mahkemelerin görevinin sadece askeri suçlarla sınırlandırılması ve devletin güvenliğine, anayasal düzene ve bu düzenin işleyişine karşı işlenen suçlara ait davalar her durumda, adliye mahkemelerinde görülür' düzenlemesi göz önünde bulundurularak, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesine gönderildi.

Bugün toplanan ve Uyuşmazlık Mahkemesinin gönderdiği dosyayı inceleyen mahkeme heyeti, tensip tutanağı düzenleyerek, daha önce kendi mahkemelerinde, ''Adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs'' suçlarından aldıkları 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası Yargıtay tarafından bozulan sanık astsubaylar Ali Kaya, Özcan İldeniz ve terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş'in Ceza Muhakemeleri Kanunu (CMK) 100. maddesindeki katalog suçları göz önünde bulundurarak, tutuklanmasına oy birliğiyle karar verdi.

Mahkeme heyeti, kararın sanıklara ulaştırılması ve 24 saat içinde yakalanmaları için Özel Yetkili Van Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'ne müzekkere yazdı.

Başsavcı Vekilliği de karar gereği, Muğla İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanık Ali Kaya, Aydın İl Jandarma Komutanlığı emrinde görevli sanık Özcan İldeniz ve Sakarya'da ikamet eden terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş için ilgili Cumhuriyet Başsavcılıklarına faks çekti.

Sanık Veysel Ateş'in, mahkeme kararı üzerine akşam saatlerinde Sakarya'da ikamet ettiği adresinde güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındığı, diğer sanıkların ise bulundukları illerdeki Merkez Komutanlıklarınca gözaltına alınacağı bildirildi.

Duruşma tarihi de 21 Temmuz 2011 olarak belirlendi.

OLAYIN GEÇMİŞİ

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, 9 Kasım 2005'te meydana gelen patlamayla ilgili Van 3. Ağır Mahkemesinde, 19 Haziran 2006 tarihinde görülen davada, sanık astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü PKK itirafçısı Veysel Ateş hakkında, ''Adam öldürmek, çete kurmak ve adam öldürmeye teşebbüs'' suçlarından 39 yıl 5 ay 10'ar gün hapis cezası verilmişti.

Sanık avukatlarının, Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinin kararına itirazı üzerine temyiz incelemesini 16 Mayıs 2007'de tamamlayan Yargıtay 9. Ceza Dairesi, 3 sanık hakkında verilen kararın, usul ve görev yönünden bozulmasını kararlaştırmıştı.

13 Haziran 2007'de yeniden Van 3. Ağır Ceza Mahkemesinde görülmeye başlanan davanın, 14 Eylül 2007'deki duruşmasında, mahkeme heyeti ''görevsizlik'' kararı vererek, dosyayı Van Askeri Mahkemesine göndermişti.

Van Askeri Mahkemesi de 14 Aralık 2007 tarihindeki ilk duruşmada sanıkların tahliyesini kararlaştırmış, 22 Ocak 2010 tarihindeki son duruşmada ise dava dosyasının Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderme kararı almıştı.

Müdahil avukatlarının itirazı üzerine dosya, Hakkari Ağır Ceza Mahkemesi yerine, Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmişti.

Uyuşmazlık Mahkemesi de son anayasanın bazı maddelerinde yapılan değişikliği gözönünde bulundurarak 2 Mayıs 2011 tarihinde verdiği kararla, Şemdinli dava dosyasını Van 3. Ağır Ceza Mahkemesine göndermişti. aktifhaber

Sayıştay'dan Teziç'e Kötü Haber
01 Eylül 2011
Eski YÖK Başkanlarından Erdoğan Teziç'e Sayıştay'dan kötü haber geldi. Teziç ve dönemin YÖK Genel Kurulu üyelerine, 3,3 milyon liralık fatura kesildi. Sayıştay, bu paranın iki üniversiteye usulsüz bir şekilde aktarıldığını tespit etti.

Erdoğan Teziç'in, YÖK Başkanı olduğu döneme ilişkin ilginç bir gelişme ortaya çıktı.
Sayıştay 7'inci Dairesi önüne konan raporla 22 Şubat 2010 tarihinde, YÖK'ün, 3,3 milyon lirayı usulsüzce kullandığına karar verdi.
Bu kararın ardından YÖK kararın temyizini istedi. Yani Teziç, hakkındaki rapordan ve karardan haberdardı, sadece basına yansımamıştı.
Usulsüzlük Nasıl Tespit Edildi?
Sayıştay geçmişe dönük yaptığı incelemede, YÖK'ün 23 Ağustos 2007 tarihli genel kurulunda bir gariplik gördü. Ardından inceleme için düğmeye basıldı. O günkü toplantıda 3,3 milyon lira, iki üniversite için ödenek olarak ayrıldı.
Paraların gönderildiği adreslerin yazılı olduğu kağıtta ise Başkent ve Yeditepe Üniversitesi'nin anteti vardı. 1 milyon 816 lira Yeditepe, 1 milyon 573 lira ise Başkent Üniversitesi'nin hesabına geçildi. Gönderilen para burs desteğiydi. Buraya kadar belki herşey normaldi. Ancak ayrıntılara inildikçe olayın boyutu değişti .
Normalde vakıf üniversiteleri lisans, önlisans, yüksek lisans, doktora gibi tüm eğitim alanlarında öğrenci mevcudunun yüzde 15'ine burs verdiğinde YÖK'ün bu desteğinden yararlanabiliyordu. Bu şartlar iki üniversite için pek de uymuyordu.
Sayıştay denetçileri, parayı kasasına koyan üniversitelerin toplam üzerinden değil sadece lisans öğrencilerinin yüzde 15'i üzerinden belirlenen oranla yardım aldıklarını tespit etti.
Sayıştay, söz konusu kararda imzası bulunan Teziç ve dönemin YÖK Genel Kurulu üyelerinin 3,3 milyon lirayı ödemesini istiyor. Ancak henüz son söz söylenmedi. Temyize giden dosya için karar yeni adli yılın başlamasının ardından verilecek.
TRT

Eski İçişleri Bakanı Mehmet Ağar'a 5 yıl hapis cezası
15 Eylül 201
Ankara 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi, Mehmet Ağar'ı, ''Susurluk Davası'' kapsamında Emniyet Genel Müdürü olduğu dönemle ilgili ''cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturduğu'' iddiasıyla yargıladığı davada 5 yıl hapis cezasına çarptırdı.
Davanın Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki 12. duruşmasında karar çıktı.
Mahkeme, Ağar'ı, lehine olan 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun 313. maddesi uyarınca, ''cürüm işlemek için silahlı teşekkül oluşturmak'' suçundan 5 yıl hapis cezasına mahkum etti.
TRT

Fenerbahçe derneklerinin bildirisi: Herkese adalet
Düzce Topuk Yaylası'nda yayınlanan bildiride; ''Sağduyulu kamuoyunun bizimle aynı duygu ve düşünceleri paylaştığına, her hangi bir haksızlığa rıza göstermeyeceğine inanıyoruz. Fenerbahçe taraftarının da her hangi bir haksızlığa karşı sessiz kalmayacağı, yasal ve demokratik haklarımızı tüm platformlarda sonuna kadar savunacağı herkesçe bilinmelidir. Geciken adalet, adalet değildir, adalet, herkes için adalet" denildi. 18.09.2011 İSTANBUL netgazete

23 yıl hapsi kesinleşti.
13-10-2011
Yargıtay 5`inci Ceza Dairesi, İstanbul 7`nci Ağır Ceza Mahkemesi`nce “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak ve yönetmek, sahte resmi belge düzenlemek, kamu kurum ve kuruluşlarını dolandırmak” suçlarından 23 yıl 6 ay hapse çarptırılan Cem Uzan`ın cezasını onadı
Bir daha parti genel başkanlığı yapamayacak olan firari Uzan, yakalandığı takdirde cezaevine konulacak. Kendilerini yasal sorumluluktan kurtarmak ve mal varlıklarını kaçırmak için İmar Bankası ve buna bağlı şirketlerindeki hisselerini üçüncü kişilere eski tarih ve sahte yönetim kurulu kararlarıyla devretmekle suçlanan Kemal, Cem, Hakan ve Yavuz Uzan’ın aralarında bulunduğu 39 sanıklı davada, Genç Parti Genel Başkanı Cem Uzan’a ayrıca 33 bin 750 TL para cezası da verilmişti. gasteboyut.com/

Siirt Ağır Ceza Mahkemesi’nde ağır mı ağır bir dava görülüyor
Yazar: Banu Güven
12eki2011

Konu yine çocukların tecavüze uğraması. Nisan 2010’da ortaya çıkan toplu istismar olayını hatırlarsınız. Başta bir ilköğretim okulunun müdür yardımcısı Fahrettin Kuzu olmak üzere, aralarında küçüklerin de bulunduğu 20 kadar kişinin, 4 kız çocuğunu düzenli olarak ‘istismar’ ettiği ortaya çıkmıştı. Bunun hemen ardından müdür yardımcısı emekliliğini isteyerek kayıplara karıştı. 12 Ekim 2011 Çarşamba günü davanın 17. duruşması yapıldı. Sanık müdür yardımcısı Kuzu, hala kayıplarda. Emekliliğini alıp almadığı, varsa maaşını düzenli çekip çekmediği, avukatının iddia ettiği gibi ‘ağır hastaysa’, nerede tedavi olduğunun araştırılması ve tespiti isteniyor. Bu adam, nüfuzu altındaki küçüklere birkaç yıl boyunca sistematik olarak cinsel istismarda bulunduğu için davanın bir numaralı sanığı. Kendisi de bunu biliyor zaten, o yüzden de kaçıyor.

Davada 10‘u tutuklu 19 sanık var. Daha önce konuyla ilgili haberlerde emniyet görevlisi olarak geçen sanık, ‘teknisyen’ kadrosundan. Duruşmalarda avukatlara tehdit savurduğu için hakkında ayrıca bir suç duyurusu daha var. Dava sık aralıklarla görülüyor. Ancak Adli Tıp Kurumu’nun ağırlığı ve tabiri yerindeyse çocukların mağduriyetine karşı ‘körlüğü’ adaletin yerini bulma ihtimalini zorlaştırıyor ve öteliyor.

Çocuklardan kardeş olan ve kelimenin tam anlamıyla feci bir istismara kurban olan ikisi hakkındaki rapor hala mahkemeye sunulmuş değil. Bu iki kız koruma altında, Siirt’ten uzaklarda.

Ruh sağlıkları bozulmamış!

Suç tarihinde 9 ve 11 yaşlarında olan diğer iki kız çocuğu hakkındaki Adli Tıp raporu ise, bu küçüklerin “2009-2010 tarihlerinde mağduru bulundukları olay nedeniyle ruh sağlıklarının bozulmadığı oy birliğiyle mütalaa olunur” diyor. Çocukların ilk psikiyatrik muayenelerinin yapıldığı Siirt Devlet Hastanesi’nde ‘stres bozukluğu, ağır depresyon’ teşhisinin koyulduğunu belirtelim. Burada görüşmeyi yapan hekimin duyduklarının ardından günlerce kendine gelemediğini öğrendim. Yine de İstanbul Adli Tıp Kurumu, 6. Tıp İhtisas Dairesi’nin görüşü ile tanık, sanık ve mağdur ifadelerini dikkate alarak, bu çocukların ruh sağlığının bozulmadığına hükmediyor. Müdahil avukatlar rapora bilimsellikten uzak olduğu gerekçesiyle karşı çıktılar, yeni bir rapor istiyorlar. ‘Hayatın normal akışına göre bir çocuğun bu muameleye maruz kaldıktan sonra ruh sağlığının bozulmaması mümkün değildir’ diyen müdahil avukatlar, çocukların aslında unutmaya çalıştıkları ‘şeyleri’ hatırlamak zorunda kaldıklarında, kendilerinde travma yaratan durumla ilgili zaman ve mekan kurgusunda tökezleyebileceklerine dikkat çekiyorlar.

Rapor mahkemeye 8 ayda gitti

Adli Tıp Kurumu’nun görme problemine ek olarak bir de ‘atalet problemi’ var. Öğrendiğime göre Nisan 2010’da ortaya çıkan olayla ilgili dava Haziran ayında açıldı. İki küçükle ilgili raporun çıkabildiği tarih ise 12 Ocak 2011. Onaylandığı tarih 14 Şubat 2011. Pekiyi ya dosyaya girdiği tarih? 19 Eylül 2011! Nasıl oluyor da bir rapor hazırlandıktan ancak aylar sonra mahkemeye ulaşabiliyor?

Bu tür davaların sanıklarının, Adli Tıp Kurumu’nun ‘problem yok’ yaklaşımını ve yavaşlığını lehlerine çevirmeye çalıştıkları konusunda da bir uyarıda bulunalım. Sanık avukatlarının hakime arzettikleri argüman şöyle oluyor: ‘Adli Tıp Kurumu’nun görüşü ‘ruh sağlığının bozulmadığı yönündedir. Diğer raporda da gecikme yaşanacaktır. Müvekkilimin tutuksuz yargılanması…’
Ancak Siirt’te bu argümanlar belli ki tutmuyor. Mahkeme heyeti 10 sanığın tutukluluğunun devamına ve Fahrettin Kuzu’nun tutuklanmasına bir kez daha karar verdi. Bir sonraki duruşma 2 Kasım’da.

Tehlikeler

Yine de davada benim görebildiğim birkaç tehlike var. Birincisi, sürecin uzaması halinde ağır zan altındaki sanıkların tahliye olması ve ellerini kollarını sallayarak insan içine karışmaları. İkincisi, bazı sanıkların ‘çocuklar rıza gösterdi’ iddiasıyla Adli Tıp Kurumu’nun ‘ruh sağlıkları bozulmamıştır’ görüşünün alt sınırdan cezalar verilmesine yol açması. Tüm tecavüz sanıklarının hüküm giyseler bile, Mardin örneğinde olduğu gibi cezaları çekmekten kurtulmaları. Vicdanların bir kez daha yara alması.

Bir soru

Mardin’de alınan ve Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından da benimsenen o kararla ilgili bir sorum daha var. Medeni Kanun’da fiil ehliyeti için ayırt etme gücünü, kısıtlı olmamayı ve de ‘ergin’ olmayı, yani ‘küçük olmamayı’, yani ’18 yaşını doldurmuş olmayı’ öngören kanunlarımızın, küçüklerin her türlü cinsel istismarı söz konusu olduğunda rıza araması nasıl bir zihniyettir?

Edindiğim bilgiler, Siirt’te de sanıkların burada anlatmayacağım yöntemlerle çocukları kandırıp şantaj yaparak onları istismar ettiklerini gösteriyor. Davayla ilgilenen müdahil avukatlar dosyayı ne zaman ellerine alsalar sarsılıyor, zaman zaman ağlıyorlar. Bugün konuştuğum bir avukat benden kibarca izin istedi. ‘Yarın sabah Diyarbakır’da yine bir küçüğe taciz duruşmam var. Ona hazırlanmalıyım’ dedi. Memlekette bir karabasan yaşanıyor. Bir türlü uyanıp nefes alamıyoruz. Mardin örneğinde olduğu gibi hafifletilmiş cezalar, Siirt örneğinde olduğu gibi bir türlü yakalanamayan sanıklar, her davada önümüze çıkan ‘rıza var mıydı, yok muydu’ tartışmaları ve bu Adli Tıp pratiğiyle daha uzun süre de uyanamayız. Uykumuzda çürür, gideriz.

Kaynak: http://banuguven.com/siirt%E2%80%99te-cok-agir-bir-dava/#.TpaEgc8qijw.twitter

"28 Şubat"a Soruşturma
22 Kasım 2011
Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı "28 Şubat" süreciyle ilgili soruşturma başlattı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı suç duyuruları üzerine harekete geçerek soruşturma başlattı.

28 Şubat 1997 yılında Milli Güvenlik Kurulu toplantısı sonrası alınan kararlarla adını Post Modern Darbe olarak Türk siyasi tarihine yazdıran süreç, aradan geçen 14 yılın ardından soruşturma konusu oldu.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı o dönemle ilgili gelen suç duyurusu ve şikayetleri dikkate alarak soruşturma başlattı.
Daha önce askeri casusluk ve şantaj soruşturması çerçevesinde yapılan aramalarda 28 Şubat süreci ile ilgili olarak bazı gizli ibareli bilgi ve belgelere ulaşılmıştı.
TRT

Şemdinli Davası'nda Karar
10 Ocak 2012
Tutuklu yargılanan Astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile terör örgütü itirafçısı Veysel Ateş hakkında karar verildi.

Kendinizi Yormadan Kilo Probleminizden Kurtulun
Şemdinli'de PKK hükümlüsü Seferi Yılmaz'a ait Umut Kitabevi'nin bombalanması olayından sorumlu 2 astsubay ve 1 PKK itirafçısına 39 yıl 10 ay hapis cezası verildi.

Şemdinli Davası'nda 7 yıldır yargılanan astsubaylar Ali Kaya ve Özcan İldeniz ile PKK itirafçısı Veysel Ateş'e temyiz yolu açık kalmak şartı ile 39 yıl 10 ay hapis cezası verildi.

ŞEMDİNLİ'DE NE OLMUŞTU?

Şemdinli'de 9 Kasım 2005 günü PKK hükümlüsü Seferi Yılmaz'a ait Umut Kitabevi bombalanmış, bir kişi hayatını kaybetmiş 1 kişi yaralanmıştı. Olayın hemen ardından halk iki kişiyi yakalamıştı. Bu kişilerin üzerinden askeri kimlik çıkmış, araçlarında yapılan aramada krokiler ve silahlar bulunmuştu.

Bombanın patladığı Umut Kitabevi'nin önünde park halinde bulunan ve patlamanın faillerine ait olduğu belirtilen 30 AK 933 plakalı Renault 19 marka otomobilin Hakkâri Jandarma Komutanlığı'na ait olduğu ortaya çıktı. Aracın bagajında üç Kalaşnikof tüfek, bunlara ait 10 şarjör, bomba malzemeleri, polis ve asker yelekleri, krokiler ve bazı kişilere ait resimler bulundu.

Daha sonra kimliği belirsiz kişilerce ateş açılması sonucu otomobilde keşif yapan savcı incelemesini tamamlayamadı. Keşfi izleyen kalabalıktan Ali Yılmaz öldü, beş kişi de yaralandı.
haber5

12 Eylül İddianamesi Kabul Edildi!
10 Ocak 2012

Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya hakkında hazırlanan iddianame Ankara 12. ağır ceza mahkemesi'nce kabul edildi.
Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, 12 Eylül askeri darbesine ilişkin dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın şüpheli olarak yer aldığı iddianameyi kabul etti.

Özel yetkili Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekili Hüseyin Görüşen'in basın sözcüsü sıfatıyla verdiği bilgiye göre, Ankara 12. Ağır Ceza Mahkemesi, iddianame üzerindeki incelemesini tamamlayarak, iddianamenin kabulüne karar verdi.

İddianamede, dönemin Genelkurmay Başkanı, 7. Cumhurbaşkanı Kenan Evren ile dönemin Hava Kuvvetleri Komutanı Emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya sanık olarak yer alıyor.

İddianamede, Evren ve Şahinkaya'nın, 765 sayılı Türk Ceza Kanunu'nun ''Devlet Kuvvetleri Aleyhinde Cürümler''e ilişkin 146. maddesi ile 80. maddesi uyarınca ''ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına'' çarptırılmaları isteniyor.

12 EYLÜL İDDİANAMESİNİ İNDİRMEK İÇİN TIKLAYIN: http://www.aktifhaber.com/file/12eyluliddianamesi.doc

Dedesinin Masumiyetini 143 Yıl Sonra İspatladı
19 Kasım 2012



Tercümanın hatalı çevirisi yüzünden hayatlarından oldular.

Kanada'nın British Colombia eyalet hükümeti, 143 yıl önce asılarak idam edilen iki kızılderilinin masum olduklarını kabul ederek ailesine ve kabilesine resmi pişmanlığını iletti.
British Colombia'nın yerli kabilelerinden Hesquiaht'a mensup Victor Amos, 143 yıl önce asılan atalarının masumiyetinin, nesilden nesile anlatılarak canlı tutulduğunu ve anılarının yaşatıldığını söyledi.
Aborjin İlişkileri ve Uzlaşma Bakanı İda Chong, 1869 yılında Vancouver Adası sahiline vuran ve batmak üzere olan bir geminin kaptanı ve eşini öldürmekle suçlanıp asılan iki kişinin, yargılama sırasında tercümanın hatalı çevirisi yüzünden hayatlarından olduklarını açıkladı.
Açıklamasının özür dilemek değil, sadece ''pişmanlık'' olduğunu söyleyen Bakan İda Chong, buna gerekçe olarak da eyaletin 1871 yılında kurulmuş olmasını gösterdi.
Hesquiaht başta olmak üzere diğer yerli kabilelerin baskısı üzerine tarihçiler ve uzmanlar tarafından incelenen döneme ait dosyalar, sanılanın aksine batmakta olan gemiden kimsenin sağ kurtulamadığını, asılan kişilerin de tercümanın hatalı çevirisi nedeniyle kendilerini anlatamadıklarını ortaya çıkardığı belirtiliyor. Eyalet hükümetinin kararı, yerli halk arasında büyük sevincine yol açtı.
TRT

32 yıllık dava düştüDevrimci Sol ana davası zaman aşımına uğradı
27 Mart 2013



Yargıtay 9 uncu Ceza Dairesi, 32 yıldır süren Devrimci Sol örgütü ana davasını "olağanüstü zaman aşımı” nedeniyle düşürdü.

12 Eylül dönemine ait Dev-Sol davası 1981'den beri sürüyordu.

Dev-Sol ana davasında 39 sanık, ağırlaştırılmış müebbet ve müebbet hapis cezasına çarptırılmıştı.

129 sanık beraat etmiş 999 sanığın davası ise zaman aşımından düşmüştü.

Yargıtay 9'uncu Ceza Dairesi, İstanbul Anadolu 5'inci ağır Ceza Mahkemesi’nin “silahlı terör örgütüne üye olma” suçundan verdiği cezaların temyiz istemlerini 8 Ocak’ta görüşüp karara bağladı.

Kararın, sanıklara önümüzdeki günlerde tebliğ edileceği bildirildi.
TRT
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com