EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Güneydoğu'da Tehlikeli Tırmanış
Sayfaya git 1, 2  Sonraki
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Prş Tem 19, 2007 2:47 am    Mesaj konusu: Güneydoğu'da Tehlikeli Tırmanış Alıntıyla Cevap Gönder

Bu Düzen Değişmedikçe Bu Kan durmaz...
Murad Salih

Aktütün Karakolu’unun 1992 yılından 2008 yılına kadar 5 kez baskına uğradığını ve 50’ye yakın askerin bu baskınlarda öldüğünden sözediyor medya...

Televizyonda konuşan bir emekli asker (muhtemelen Osman Pamukoğlu paşa); “ne 5’i? Bu karakol tam 38 kere vuruldu” diyor...

Bölgeyi iyi bilen Pamukoğlu paşa, bu karakol düzeninin kaçakçılığı önlemek amacıyla kurulduğunu ve PKK ile savaşta faydadan çok zarar getirdiğini, açık hedef teşkil ettiğinden zayiatları arttırmaktan başka bir işe yaramadığını ifade ediyor SKY-TÜRK’te...

Beşinci veya otuzsekizinci kere vurulduktan ve sayısı meçhul asker zayiatı verildikten sonra GKB nihayet bu karakolun yerinin değiştirileceğini açıklıyor...

Halbuki Pamukoğlu paşa “karakolu nereye kurarsan kur hedef tahtası olur. Bu savaşta hareketsiz olanın hayatta kalma şansı yoktur... Oradaki bütün karakolları kaldıracak ve askeri sürekli hareket halinde olacağı bir düzene sokacaksın” diyor..

Neticede tecrübe konuşuyor... Kulak vermek lâzım..

Ama kim kulak verecek?

Ankara’daki yetkili komutanların işleri başlarından aşkın...

Laikliği koruyacaklaaaar...

“Cumhuriyetin kazanımlarından asla taviz vermeyecekleeer...

“Atatürkçü düşünce sistemi”ni ne yapıp edip “bu cahil halka” özümsetip benimsetecekleer...

CHP’yi iktidara getirmek için planlar, programlar ve andıçlar yapacaklaaar...

Bir koldan medyayı bağlarken, diğer koldan yargıyı manuple edecekleeeer...

Başörtülü asker analarının, bacılarının, karılarının kızlarının, teyzelerinin ve diğer hanım hısım ve akrabalarının kışlalara ve askerî tesis/bölge/lojman/orduevi/hastahane/dinlenme kamplarına sokulmaması için ek tedbirler geliştirecekleeer...

Başörtüleriyle okumak isteyen gençkızlarımızın heveslerini kursaklarında bırakmak ve onlara dünyayı zindan etmek için yeni yol ve yöntemler araştıracaklaaar...

Bir yılda sayısız kereler Anıtkabir’e çıkıp uzun ritüeller icra ederek, malûm deftere yeni tehditkâr cümleler yazacaklaaar...

Sayısız heykellere sayısız çelenkler koyup, sayısız saygı duruşunda bulunacaklaaar.

Çocuksu müsamereler tertipleyip bu müsamerelerin sonunda gözyaşları içinde onuncuyılmarşları söyleyecekleeer...

Bütün yurttan gelen fişleme raporlarını tasnif edip sivillere gizli damgalı ihbar/ihtar yazıları yazacaklar...

YAR-SAV başkanının refüze olan çürük raporunu kamufle etmek için çırpınacaklaaar...

Daha ne mühim işler yapacaklar ne mühim işler...

Adamlar zaten yaşlı...

Bu tempoya can mı dayanır?..

Ve bu kadar “mühim iş” arasında Aktütün karakolu gibi önemsiz bir ayrıntının lâfı mı olur...

AB-D’nin sesi Taraf Gazetesi de keskin bir manşet attmış: “Genel Kurmay bu kez hesap versin” diyor...

Kime hesap verecek?

Güpe gündüz askerî karakol basılıyor onlarca ölü ve yaralı var... 2 asker de “kayıp”/esir...

Cumhurbaşbakanı GKB’nını çağırıp “Paşa nedir bu hal?” diyeceğine koşa koşa GKB’na gidip “Efenim başınız sağolsun” diyor...

Bu durumda kim kimden hesap sorabilir?...

Ve kim kime hesap verir?...

Adamlarlar açık açık “biz ulusumuzdan başka kimseye hesap vermeyiz” demiyor mu?

Hangi sivil makam sahibi siyasetçi/bürokrat/hakim savcı “hukukun var ve üstün olduğu bir ülkede bu nasıl söz? Bu ülkenin Hakimi savcısı, mahkemesi adsliyesi yok mu? Herkes nereye hesap veriyorsa sen de oraya vereceksin” diyebiliyor mu?

Diyemiyor...

O zaman da GATA merkezli “Alo çürük hattı” kuruluyor...

Politikacıların, yüksek asker ve sivil bürokratların, haramzade zenginlerin yakınları bir bir çürüğe çıkarılırken...

“Yücetürkulusu”nun gariban evlâtları -kaldırılması gerektiği halde yıllardır kaldırılmayan- karakollarda, dağda bayırda, düzovada kirli bir savaşın canlı hedefleri/kurbanları haline getiriliyorlar...

Ve bu kimsenin umurunda olmuyor...

Emperyalizmin bize dayattığı bu hak ve halk düşmanı düzen, baştan sona/A’dan Z’ye değişmeden...

O’nun yerine bu ülkenin insanına, o insanın inaçlarına, tarihine, kültürüne dayanan..

Temel prensiplerini insanımızın -1400 yıldır eskimemiş ve değişmemiş ve kıyamete kadar eskimeyecek ve değişmeyecek olan- inanç ve ahlâkından alan..

Ülkede ve dünyada hak ve adaleti yeniden hakim kılmak için...
Yeryüzünde iyilikği emredecek ve kötülüğü nehyedecek/yasaklayacak olan...

Mazlumların hamisi/sığınağı, zalimlerin korkulu rüyâsı/eceli...

Halkına ve halkının dostlarına dost; halkının ve halkının dostlarının düşmanlarına düşman yeni bir düzen...

BAŞYÜCELİK DEVLETİ kurulmadıkça...

Bu çürümüş düzende...

Ne kimse kimseden hesap sorabilir, ne kimse kimseye hesap verir...

Ne bu kardeş kavgasında akan kan durdurulabilir...

Ne de Türk ve Kürt ailelerin evlerine birer ateş topu gibi düşen içi evlâtlarının kanlı cesetleriyle dolu tabutların bir sonu gelir...

Kaynak: Baran

Serdar Akinan
Çıkmaz yol nereye çıkıyor?

Türkiye, çok sert bir hesaplaşmaya gidiyor. Seçimlerde DTP'nin aldığı oy oranı ortada... AKP Güneydoğu'yu kaybetti. Bu benim başından beri 'felaket senaryosu' olarak gördüğüm bir gelişme idi... Maalesef oldu.
DTP'ye karşı başlatılan 'büyük gözaltı' Güneydoğu'da nasıl yankılanıyor kimse takip etmiyor. Büyük medya bu haberin bölge halkı içinde nasıl yankılandığını anlamıyor. Anlasa da aktarmıyor...
PKK 1 Haziran'a kadar süre verdi... Bu kanlı bir sürecin başlayacağına işarettir. Çok değil bundan birkaç hafta önce gazetelerin manşetlerini anımsayın, 'PKK dağdan indiriliyor', 'PKK silah bırakıyor', 'Bu iş bitti'
Maalesef, bir başka akıl ve irade devreye girdi... Giriyor...
Anlamakta zorlandığım mesele şu: Bunca işsizliğin olduğu, ekonomik krizin giderek derinleştiği bir sosyal yapıyla karşı karşıyayız... Şehit cenazeleri musalla taşlarında sıra sıra yattığında ne olacak?
Bu nasıl bir körlüktür?
Bir yanda Öcalan'a özgürlük isteyen, anayasal güvenceler isteyen, yani imkansızı 'şimdi' talep eden bir DTP... Sözüm ona ABD karşıtı... Ama Obama'ya da 'mektup' sunmaktan geri kalmayan...
Bir yanda PKK silah bıraksın, özgürlüklerin önünü açalım, 'alın size Kürtçe TV' diyen; sorunun çözümü için sözüm ona adım atan bir AKP...
Bir yanda -bilmiş bilmiş- 'Kürt meselesinde iyi şeyler olacak' diyen bir Cumhurbaşkanı...
Bir yanda 'Türk halkı' diyen, ertesi gün 'açılım yapmadım' diyen ama gene de birilerini rahatsız eden bir TSK...
Bir yanda, Irak'tan çıkmak istediğini söyleyen, yenik, beceriksiz ve eli kanlı ve çöküş halinde bir ABD...
Bir yandan da aylardır işsiz, hatta aç, derin depresyonda yığınlar...
Kimisi Diyarbakır'da... Kimisi Yozgat'ta... Kimisi İstanbul'da... Kimisi Mersin'de...
'Erdoğan ve Başbuğ arasında mutabak var' demiştim...
Bu mutabakat, önce cemaati sonra DTP'yi ve aslında ABD'yi etkisizleştirmek istiyor... Aylardır, Erdoğan 'milli'dir diye yazıyorum...
Tabii milli olmak vizyonsuz olmaya engel değil. Artık bunu görüyoruz...
ABD'nin Türkiye ve bölge üzerindeki politikalarının etkisizleştirilmesine, şayet vatan haini değilse, kimin nasıl bir itirazı olabilir?
Ancak bunu bir büyük toplumsal mutabakat içinde çözmek, belli işbirlikçi unsurları teşhir etmek, tarihi, dini ve sosyal altpaydaları öne çıkararak yapmak yerine bunu kanla yapmaya kalkarsanız olmaz.
Bu yol... Çıkmaz yol...
Son operasyon dalgası DTP'ye değil bölge halkının iradesinedir. PKK'ya, 'Gel bana saldır' demektir... Kaldı ki zaten onlar seve seve 'kanlı randevu'lara tarih vermeye başladı bile...
'Bir taşa 20 yıl' veren zihniyeti, ölüm kuyularının açılmasından rahatsız olanları bulun... İçinize bakın...
Sizi ne rahatsız ediyor beyler? ABD mi? Çuval mı? Ergenekon mu? Taşeronları mı? Barzani mi? Talabani mi? Cemaat mi?
Onlarla hesaplaşın... Bu halk arkanızda durur...
Efendim, onların anladığı dil bu... Sinsilik... İyi de gene kan dökeceksiniz... Evlere ateş düşecek... Bu toprakta şahinden bol ne var Allahınız aşkına? Türkiye olmuş bir kor... Üzerine benzin dökmeye kalkmayın...
Bir başka yol olmalı... Yoksa... Yoksa... Bu liberallerin, bu faşistlerin, bu cemaatlerin tuzağına düşmek en kolayı... Bu tuzak onların değil ki!..
Bu tuzak, artık onların da açık açık itiraf ettiği gibi, ABD'nin... Küresel egemenlerin...
Evlatlarımızın kanını dökmeyin... Kanımızın dökülmesinden kaçacağımızdan değil... Ama kardeş kardeşi neden öldürsün?
Ne oyuna gelin ne oyun kurun... Kendiniz olun... Bu halka; Kürdüne ve Türküne; İslamına ve toprağına güvenin... Bu halk arkanızda durur beyler... İnanın ve güvenin.
akşam

18 Ocak 2010 17:43
PKK: 'AKP orduyu zayıflatıyor'

PKK liderlerinden Suriye kökenli Bahoz Erdal'dan çok enteresan açıklamalar. Orduya yönelik eleştirileri haksız bulan Erdal, 'AKP orduyu zayıflatıyor' dedi...

PKK’nın şahinler kanadından Suriye kökenli Bahoz Erdal dün PKK’nın resmi sitesine şaşırtıcı açıklamalarda bulundu.

Erdal’ın iddiasına göre AKP politikaları, orduyu PKK’ya karşı kışkırtıyor. Erdal’a göre bunun nedeni ise orduyu savaştırarak zayıf düşürüp tam bir iktidar sağlamak. Erdal, TSK’ya son dönemde yapılan eleştirilerin orduyu yıpratma amaçlı olduğunu ve orduya haksızlık edildiğini iddia etti.

Orduya haksız eleştiri yapılıyor

Erdal, çok enteresan açıklamalarda bulunduğu konuşmasında, son günlerde TSK’ya yapılan haksız eleştirilere cevap verdi. Erdal, TSK’nın PKK’ya karşı savaşmadığı iddialarına TSK’nın kendilerine karşı çok sert bir savaş yürüttüğünü anlatarak cevap verdi. Erdal şöyle söyledi: “Şöyle bir tartışma var: ‘25 yıl boyunca ordu niye PKK’yi bitiremedi?’ ‘Niye kayıp veriyor?’ ‘Tedbiri zayıftır, tekniği azdır veya ihmalkarlık vardır’ türünden eleştiriler var. Buna karşı çare olarak, daha fazla karakol, daha fazla teknik, daha fazla asker, daha fazla operasyon diyorlar. Bence bunlar Türk ordusuna yönelik yapılan haksız eleştirilerdir. 25 yıllık süreçte ordu az savaşmadı, zayıf da davranmadı.

Türk ordusu NATO’nun önemli bir yere sahip bölgenin en güçlü ordularındandır. 25 yıl boyunca savaşın her türlü biçimini bize karşı yürüttüler. Bütün askeri operasyon türlerini kışın da yazın da gerçekleştirdiler. Hem büyük güçlerle, hem de küçük güçlerle, her türlü savaş tekniğini de kullanarak savaştılar. Hatta bütün uluslararası savaş kurallarını da ihlal ederek binlerce faili meçhul cinayet işleyerek, köyleri yakarak ve boşaltarak devlet terörüne de başvurdular.

Eğer Türk ordusu buna rağmen başaramamışsa bunu ordunun bir zaafı, generallerin veya Genelkurmay’ın bir eksikliği, bir suçu olarak değerlendirmemek gerekir. Bu başarısızlık, sorunun yanlış teşhisinden ve yanlış tedavi yönteminden kaynaklanmaktadır. Sorun tarihsel, toplumsal, siyasal boyutu olan bir sorundur. Salt askeri yöntemle, imhayla bu soruna yönelmek, sorunu çözmeyeceği gibi daha fazla da körükleyecektir. Ne kadar savaş ve silah boyutuyla yönelirsen, o kadar sorunu derinleştirmiş oluyorsun.”

AKP orduyu zayıflatıyor

Erdal açıklamasında AKP’nin orduyu PKK’ya karşı sürerek, çeşitli eylemler ile kışkırttığını ve bu şekilde zayıflatmaya çalıştığını iddia etti. Erdal şöyle konuştu: “Son yıllarda AKP hükümeti sinsi bir kurnazlıkla ordunun bilinen psikolojik yapısını, komplekslerini kışkırtarak, onu tahrik ederek tekrar savaşa sürdü. Ordunun başarısız olacağını bildiği halde bizimle savaştırarak zayıflatmaya ve etkisini azaltmaya çalıştı. Nitekim son üç dört yılda yaşanan bu oldu:

Ordu Kuzey ve Güney Kürdistan’a yönelik olarak yoğun saldırı ve operasyonlara başvurdu ancak başarılı olamadı. Mümkün de değildir. Ve bu savaşta ısrar, ordunun prestijini zayıflatır ve özgüvenini yitirtir. Ve bundan sonra savaşta ısrar edilirse en fazla zararı ordu görür. Sadece fiziki kayıp veya asker ölümü anlamında değil; maneviyat, özgüven ve moral olarak da zarar görecektir.”

Kürt sorunu ordunun değil hükümetin sorunu
Erdal, siyasi iktidarların Kürt sorununu çözemedikleri oranda sorunu orduya havale ettiklerini ve orduyu zor duruma soktuklarını şu sözlerle anlattı: “Kürt sorununun çözümü ordunun değil, hükümetin bir görevidir. Bu anlamda bugüne kadar AKP hükümeti de dahil tüm hükümetler, siyasal bir soruna karşı siyasal bir çözüm ve proje geliştirerek çözeceğine, en kolay yöntem olarak kendini sorumluluk altına koymadan, kendi görevini orduya havale ederek, orduyu saldırtarak, savaşı tahrik ederek daha fazla orduyu yıpratmıştır.”

PKK açılıma nasıl bakıyor

Erdal, AKP’nin açılım politikasına PKK’nın bakış açısını ise şu sözlerle ifade etti: “AKP ve Erdoğan “Açılım yapıyorum, çözüyorum diyerek, Kürt Özgürlük Hareketimizi yeni bir ad ve söylemle tasfiye planını gerçekleştirmeye çalışmaktadır. Bu söylemin amacının PKK’nin tasfiyesi olduğunu kendileri de açıkça dile getiriyorlar. Bu tasfiye planlarını Kürtler içinde PKK ve Öcalan karşıtı bir oluşum yaratarak gerçekleştirmeye çalışıyorlar. Bunu da bazı, ruhlarını ve onurlarını satmış hain Kürtleri yanlarına çekip bir araya getirerek yapmak istiyorlar. Açılım dedikleri sürecin, sinsi bir tasfiye ve katliam konsepti olduğu halkımız açısından artık bir sır değil.”

AKP dini istismar ediyor

Bahoz Erdal, AKP’nin dini kullandığını iddia ederken çok sert ifadeler kullandı: “AKP hükümeti, halkımızın dini duygularını etkilemeye ve kullanmaya çalışmıştır. Ancak AKP’nin dindarlığının sahte olduğu, gerçek din ve İslam’la hiçbir alakasının olmadığı artık bilinmektedir. Bu konuda AKP gerçeği deşifre edilmiştir. Özellikle Erdoğan’ın Müslümanlık anlayışı ve İslam’a yaklaşımı Museylemet-ül Kezzab’ın yaklaşımıyla aynıdır. Biliniyor, İslam tarihinde vardır: Hz. Muhammed vefat ettiğinde Museylemet adında birisi çıkar “ben bundan sonra peygamberim” der; bir sürü ayet uydurur. Ancak daha sonra yalancı ve sahte olduğu ortaya çıkınca Müslümanlar topluluğu tarafından Kezzab yani yalancı Museylemet adı verilerek lanetlenmiştir. Erdoğan’ın Müslümanlığı da Museylemet’in ki gibidir.”

AKP’li Kürtler’i tehdit etti

Bahoz Erdal, AKP’ye yakın olan Kürtler’i ise açıkça tehdit eden şu ifadeleri kullandı: “Onun için özellikle AKP’ye umut bağlayan, AKP’de yer alan Kürtlere söylemek istiyorum: Artık AKP’nin gerçek dinle hiçbir alakasının olmadığı, en fazla dine zarar verenin, en fazla dini çarpıtanın ve münafıklık yapanın AKP ve Erdoğan olduğu açığa çıkmıştır. Eğer dini duygularla AKP’ye umut bağlamış iseniz şu ana kadar ortaya çıkan bu gerçeklerden hareketle, bunu görmeniz ve bu hatadan vazgeçmeniz gerekiyor.

Eğer Kürt sorununu çözebilir ya da çözecek umuduyla bu tutum içine girmişseniz, -bunun da ne kadar gerçek dışı ve yanıltıcı olduğu da artık ortaya çıkmış bulunmaktadır- AKP’ye oy vermiş veya AKP politikasına girmiş iseniz bu gerçeklik karşısında bu yanlış tutumdan vazgeçmeniz gerekiyor. Yok eğer para için, rant için, çıkar sağlamak için AKP tarafında yer alıyorsanız bu şu demektir, demek ki dinini, imanını, yurtseverliğini, halkını ve onurunu para karşılığında satmış insanlar konumuna düşüyorsunuz.

Halkımızın emeği ve şehitlerimizin kanı üzerinde rant yapmış ve çıkar sağlamış oluyorsunuz. Bunun da tehlikeli bir yol olduğunu ve halkımızın bunları unutmayacağını herkesin bilmesi gerekiyor. Onun için kandırılmış, yanılmış, gerçek dindar ve yurtsever Kürtlere bunu görüp doğru yola girmelerini söylüyoruz. Israr edenlerin de onursuz, iradesiz, işbirlikçi, koruculuktan daha beter insanlar olduğunu; halkımızın böyle tanımlayacağını ve bileceğini ve öyle tarihe geçeceklerini ve bu temelde onlara yaklaşılacağını herkesin bilmesi gerekiyor.”
aktifhaber

Umur TALU
Hariçten ağıt!
06 Ekim 2008
Sabah

En büyükleri 30'unda, 20'li yaşlarda evlatlar ve geride miniklerini bırakan babalar bunlar.
Kaçımız "Ramazan" bayramında, hem de "Ramazan" adı verilmiş bir oğuldan, "Bir haftada üç kez baskın yedik. Anne ben geriye biraz zor dönerim" vedası yüklenmiş bir telefon aldık.
Telefonunuzun markası her ne ise!
O 21 yaşındaki erlerin, 15 yılını doldurmaya 8 ayı kalmış uzman çavuşun "Komutanım" dedikleri ve birlikte can verdikleri, 21 yaşında bir "Komutan": Astsubay Hasan Önal.

Öyle evlatlardan bir "dost" bunun ne demek olduğunu biliyor ve dün bana şöyle yazıvermiş:
"Merhaba Abi;
Ömrümün üçte birini karakol ve tim komutanlığında geçirdim.
Benzer bir karakola beni verip 'Al bu gariplere ölmeyi emret" dediklerinde 22 yaşındaydım. O gariplerin sayısı 120 idi ve neyse ki çoğu kurtuldu."
Yazdıklarını uzun uzun aktarmayayım; bir giden, bir bilen, bir dönebilen "Karakol"u biliyor.

Evine hırsız girdikten sonra konu komşu Nasreddin Hoca'yı "Onu şöyle yapsaydın, bunu böyle, bir de öyle" diye suçlayıp durunca, Hoca'nın cevabı malum:
"Ulan hırsızın hiç mi suçu yok?"
Çok doğru tabii.
Ama biz Hoca'nın eşeğe ters bindiğini de biliriz.
O eşeğe, elalemin lafına göre bir kendinin, bir çocuğun, bir hepsinin birden bindiğini, eşeği sonunda sırtına vurduğunu da.
Çok doğru tabii. "Hain terörist saldırı" varsa, onca şehit, onca acı varsa, gerisi teferruattır.
Lakin, bir yenilgide "Teknik direktör kellesi" isteyen bir toplumsal dokumuz ile medya kokumuz yok mu bizim?
21 yaşındaki "komutanlar" ile aynı yaştaki "garipler" toplu halde ölünce, tekrar tekrar baskına uğrayınca, "Anne ben geriye biraz zor dönerim" diyecek hale gelince...
Yerine göre en şahane zırhlı araca gücü yeten bu "asker" devlet ile "asker" milletin neyi eksik yaptığı da düşünülmez mi?

Bu "kanama" patladığında, şimdi öldürülen "Komutan Hasan" da doğmamıştı; "Er Ramazan" da. Bir karakolda ölüme yatırmak için mi doğurdu da büyüttü anaları?
Siyasi, idari ve askeri sorumlular ne tür bir hesap verdi?
Onca yıl onlara itibarlarından ne kaybettirdi?
Siyasi, toplumsal, ekonomik ve askeri "çözümleri"nin neresinde, öyle mırıldanarak değil, cesaretle sorumluluk üstlenerek, "Yanlış yaptık... Eksik yaptık... Düşünmedik... İhmal ettik" sesleri duyuldu?

Elbette biz bu "rahat" koltuklarda ancak "hariçten gazel" okuruz.
Ne 21 yaşındaki astsubayız, ne akranı yaşta er; ne kadar paylaşsak da, anaları, babaları, kardeşleri, evlatları, silah ve mahalle arkadaşları değiliz hepimiz; içleri elbet kan ağlamış komutanları da değiliz.
Ama biz de buralıyız.
"Hariçten ağıt" okuyabiliriz.
Askere gidecek ya da askerde başka evlatların anaları babaları, dağa çıkacak öteki evlatların anaları babaları, bugün daha doğmamışken belki de bir karakolda ölümüne bir kadere yazılacak torunların kalbi yorgun dedeleri, nineleriyiz.
Binlerce subay, astsubay, uzman ve er askerin kardeşi, yavuklusu, komşusu, dostu; Orgeneral Başbuğ'un deyişiyle, "Dağa çıkmalarını önleyemediğimiz" binlerce Kürt gencin ailesi, köylüsü, memleketlisi; canımız ülkemizin acılı sevdalarının birer parçası, gözyaşı sellerinin en azından birer damlası, Şemdinli oluk oluk kanadığında yürek yarası, Altınova kana kan birbirine girdiğinde o yürekte sızıyız.
Bunca yıldır hepimiz yaralı...
Hepimiz biraz ölüyüz.
Bir karakolda ölümüne buluştukları gibi...
Antalyalıyız ve Diyarbakırlıyız.
İstanbullu ve Siirtli.
İzmirli ve Bayburtlu. Kırıkkaleli, Kırklarelili, Mersinli, Osmaniyeli, Erzurumlu, Denizlili, Eskişehirli, Adanalı, Artvinli, Gebzeli, Sivaslı.
Çocukları için sadece "ölüm"ü isteyemeyecek kadar hayatla da dolu, kardeşliğe de yatkın, onca inanç, kültür, kimlik ve tarihi taşıyı yoğurmuş da yorulmuş, yorgun ama olgun toprakların her köşesiyiz.
21 yaşında "Komutan" ile 21 yaşında ona emanet "Ramazan" artık eve de dönebilsin isteriz!

Biz hepimiz, her birimiz yani hiçbirimiz; devleti yönetmekten de, askeri sevk ve idareden de pek anlamayız.
Ama anlayanlar, o makam ve iddiadakiler artık çözüm bulsun, yanlış varsa dönsün, hesap versin, sorumluluk üstlensin, daha iyi düşünsün, kanamayı durdursun, bu çocukları annelerine, bu evlatları kendi evlatlarına kavuştursun isteriz.
UMUR TALU - SABAH
umur.talu@sabah.com.tr

Mutlu Tönbekici/Vatan
10 şehidin verildiği bir gün bir yazar ne yazabilir?

HİÇ. Gerçekten hiç. Dükkanı kapatıp gitmek dışında yapılacak bir şey yok aslında. Başka bir yazı yazmıştım. Neşeli, sevimli bir yazı idi. Haberi alınca tıkandım.

Böyle bir günde, sevimli, neşeli bir yazı? Hayır olmuyor. Başkaları yapabiliyor ama ben yapamıyorum.

Ne yazayım onu da bilmiyorum.

Bin kere yazdığımı mı? Bu çocukları PKK’nın değil sittin senedir uygulanan faşist rejimin öldürdüğünü mü? 23 Nisan’daki “yırtık çizmenin” öldürdüğünü mü? Taş atan çocuklara verilen ağır cezaların öldürdüğünü mü? Dipçikle dayak yemenin öldürdüğünü mü?

Yazdık. Bin tane hakaret de işittik. Değişen bir şey yok. “Bu kadar şehit verilirken ne bedelli askerliği” demiş bugün Genel Kurmay Başkanı İlker Başbuğ.

E işte tam da bu nedenle soruluyor zaten...

Kimse canını sokakta bulmadı. İnsanlar parasıyla “can” satın almaya çalışıyor anlamıyor musunuz? Evet bildiğimiz can.

Parasıyla “canını” satın almak isteyen bir ülke olduk çıktık. Ama bunda ayıplanacak bir şey olduğunu düşünmüyorum. Anasını kuzusu, babasını prensi olarak büyü, oku, adam ol, gel 20’lerine, sonra manasız bir kurşun gelsin vursun seni. 10 bin küsur şehidin içinde bir sayı ol.

Yok işte. İstenmiyor. Niye istensin ki? Aklı başında kim niye böyle bir şeyi istesin? İstendiği kadar goy goy gazı basılıp dursun kimse böyle bir savaşta canını kaybetmek istemiyor.

Zira 30 küsur yıldır süren bir savaş pek tabii inandırıcılığını yitiriyor. Birrrr karış toprak uğruna bu kadar can... Üstelik gidilmeyen, sevilmeyen topraklar uğruna.. Yok. Bazıları artık yemiyor.

“Ama biz TRT şeşi açtık... Kürtler de artık entegre olsunlar!”

Yok ya!

Sen öbür tarafta dipçikle 12 yaşında çocuk döver, hastanelik eder ve hatta öldürürsen... PKK bitsin, Kürtler entegre olsun diye çok beklersin.

Bugünkü çatışma onun rövanşıdır. Yarınki başka bir şeyin rövanşı olacak. Dağdaki adama gücü yetmeyen, ovadaki çocuğa sardırırsa olacağı budur.

Sittin senedir olan tam da buydu. Polisi de askeri de etmedik eziyet bırakmadı. Çoğu gizlendi...

Çoğunu gazeteler “aman askerden fırça yemeyelim” diye yazmadı. Üç beş tane yazılıp çizilenle de halk ilgilenmedi. Halk ilgileninceye kadar savcısı mahkemeye verdi, hakimi toplattı, oldu bitti. Tamam. Bu kadar bilgi yeter size.

Halk da zaten dünden meraklı kendini yalanın “konforlu kollarına” atmaya. “Biz yapmayız öyle şey” yalanına, “Kürtler zaten doğuştan haindir” yalanına..

Sonra yavruları patır patır gidince de şaşırdı kaldı. “Biz onlara ne yaptık ki!” dedi analar bacılar.

Yaptığın şu anacığım: Duymadın, görmedin, ilgilenmedin! 10 bin + 10 şehidin katili sensin, o, bu, şu, biz, siz, onlar. Bu kadar basit. Ağlayacak olan da sadece sensin. Tek sen. Gerisi sahte göz yaşıdır.


"Genelkurmay hesap versin"



05 Ekim 2008 17:20
Taraf gazetesi, 1992’den beri beşinci kez basılan ve 44 şehit veren Aktütün Karakolu ile ilgili Genelkurmay'ı hesap vermeye çağırdı. İşte o manşet:
1992’den beri beşinci kez basılan ve toplam şehit bilançosu 44’e yükselen Şemdinli Aktütün Karakolu’nun neden bir türlü korunamadığını ordunun en tepesinden öğrenmek hakkımız. Karakolu cuma namazı saatlerinde basan PKK, biri astsubay, altısı uzman erbaş toplam 15 askeri öldürdü, altısı ağır 20 askeri yaraladı. Çatışmada 23 PKK’lı da öldü. İki uzman erbaşla “irtibat kesildi.” Saldırıyı dün basın toplantısında duyuran Genelkurmay İletişim Dairesi Başkanı Tuğgeneral Gürak, bölüğün batısındaki askerî unsurlara Kuzey Irak’tan ağır silah desteğiyle saldırıldığını söyledi. Beş ay arayla iki kez basılıp ağır kayıp veren Aktütün’deki güvenlik zaafı konusunda Genelkurmay hâlâ ketum. Mayıstaki baskında ABD’nin uyardığını kanıtlayan görüntüler de yasaklanmıştı.

İran-Irak-Türkiye üçgeninde bulunan Hakkari Şemdinli’deki Aktütün Jandarma Sınır Bölüğü, beş ay aradan sonra ikinci kez saldırıya uğradı. Saldırıda, bir astsubay, altı uzman erbaş, sekiz erbaş ve er olmak üzere toplam 15 asker yaşamını yitirdi. İkisi ağır olmak üzere çok sayıda askerin yaralandığı saldırıda, iki uzman erbaşla irtibat kesildi. Saldırı gerçekleştiren PKK’lılardan 23’ü ölü olarak ele geçirildi. Genelkurmay Başkanlığı İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak, Aktütün Karakolu’nun saldırı öncesi ve esnasında takviye edildiğini; saldırıdan önce Irak’ın kuzeyinde ve karakolu 10 kilometre mesafede tespit edilen PKK’lı grubun savaş uçakları, top ve havanlarla bombalandığını açıkladı. Tuğgeneral Gürak kayıpların büyük kısmının, Irak’ın kuzeyinden ağır silahlarla açılan ateş sonucu meydana geldiğini söyledi.

TOPLANTIYLA DUYURULDU • Genelkurmay Başkanlığı, Aktütün Jandarma Sınır bölüğüne yönelik saldırıyı, sürpriz bir basın toplantısıyla duyurdu. Orgeneral İlker Başbuğ’un Genelkurmay Başkanlığı’na atandıktan sonra İletişim Daire Başkanlığı’na getirdiği Tuğgeneral Metin Gürak, dün sabah saat 09.00’da basın toplantısı düzenledi. Tuğgeneral Gürak’ın, her cuma haftalık basın toplantısı düzenleyeceği duyurulmuş; ancak Ramazan Bayramı nedeniyle bu hafta basın toplantısı yapmayacağı açıklanmıştı. Genelkurmay Başkanlığı’na akredite ajans, gazete ve televizyonların savunma muhabirleri, dün sabah saat 08.30’da Genelkurmay karargahından aranarak Gürak’ın saat 09.00’da basın toplantısı düzenleyeceği bildirildi.

AĞIR SİLAHLAR KULLANILMIŞ • Tuğgeneral Gürak, Aktütün Jandarma Sınır Bölüğü’nün batıdan emniyetini sağlayan Bayraktepe’deki unsurlarına karşı dün öğleden sonraki saatlerde PKK militanları tarafından Irak’ın kuzeyinde bulunan ağır silahlarının da desteğiyle saldırı girişiminde bulunulduğunu açıkladı.

SALDIRIDAN ÖNCE TAKVİYE • Saldırıdan önce jandarma özel harekat timiyle takviye edilen, emniyet unsurlarının bulunduğu Bayraktepe bölgesinde bir bölüğe yakın kuvvet olduğunu anlatan Gürak, bölgenin gelişmelere bağlı olarak bir jandarma özel harekat bölüğü ve bir komando bölüğüyle de takviye edildiğini söyledi.

BOMBARDIMANA RAĞMEN BASKIN • Çatışmanın başlamasından önce görüntü alınan bölgelerin topçu ve havanlarla ateş altına alındığını ve iki kol taarruz helikopterlerinin de bölgede görev yaptığını bildiren Gürak, ayrıca Irak’ın kuzeyinde Aktütün Karakolu’na 10 kilometre mesafede bir grup tespit edildiğini ve bu grubun önce Hava Kuvvetleri, daha sonra topçu birliği tarafından ateş altına alındığını belirtti. Çatışmaların akşam karanlığına kadar devam ettiğini bildiren Tuğgeneral Gürak, şöyle konuştu:

15 ASKER ŞEHİT • “Çatışmalar esnasında bir astsubay, altı uzman erbaş, sekiz erbaş ve er olmak üzere 15 güvenlik görevlisi şehit olmuştur. Zayiatın büyük kısmı, Irak’ın kuzeyinden yapılan ağır silah atışları nedeniyle meydana gelmiştir. Çatışmada yaralanan personel tedavi edilmek üzere uçakla Ankara’ya getirilmektedir.”
Saldırıda yaşamını yitiren askerlerin isimleri ve memleketleri şöyle: Astsubay Çavuş Hasan Önal (Eskişehir-bekar), Piyade Uzman Çavuş Selçuk Can (Osmaniye-evli), Komando Çavuş İlhan Küçüksolak (Kastamonu), Jandarma Komando Er Halil İbrahim Aralık (Denizli-Kale), Er Çağlar Mengü (Ordu-bekar), Er Davut İlbaş (Siirt), Er Oktay Karakelle (Bayburt-bekar), Er Hakkı Aran (Diyarbakır-bekar), Er Ramazan Yeşil (Antalya-Serik), Jandarma Uzman Onbaşı Rasim Eser (Mersin-bekar), Uzman Çavuş Hasan Aygör (Kırıkkale-bekar), Piyade Er Muhammet Aydemir (Artvin), Uzman Çavuş Ozan Onur Ilgın (Adana-bekar), Uzman Çavuş Egemen Yıldız (İzmir-bekar), Uzman Çavuş Cahit Yıldırım Erzurum-evli).

İKİ UZMAN KAYIP • Tuğgeneral Gürak, şöyle devam etti: “İki uzman erbaş ile henüz temas kurulamamış olup bölgede arama faaliyetleri devam etmektedir. Çatışmalar süresince 23 terörist etkisiz hale getirilmiş olup Hava Kuvvetleri ve topçu ateşleri sonucunda etkisiz hale getirilen terörist miktarı henüz tespit edilememiştir. Şehit olan personelimize Allah’tan rahmet, silah arkadaşlarına ve onların değerli ailelerine, yüce milletimize başsağlığı, yaralılarımıza acil şifalar diliyoruz. Bölücü terör örgütü ile mücadeleye, yurt içinde ve yurt dışında artan bir kararlılıkla devam edilecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmamalıdır.”
Gazetecilerin soru sormasına izin vermeyen Tuğgeneral Gürak, sadece bir soru üzerine yaralılardan ikisinin durumunun ağır olduğunu; bölgede arama-tarama faaliyetlerinin devam ettiğini söylemekle yetindi.

AKTÜTÜN 16 YILDA BEŞ KEZ BASILDI • İran-Irak-Türkiye üçgeninde yer alan Aktütün Karakolu’na ilk saldırı, 12 Eylül 1992 tarihinde, Irak’ın kuzeyinden Türkiye’ye sızan bir grup PKK’lı tarafından düzenlenmiş ve 22 asker şehit olmuştu. Karakol, bu saldırıdan 15 yıl sonra 5 ölen ve yaralanan olmadı. Aktütün Karakolu 22 Temmuz 2007’de üçüncü kez saldırya uğradı. Bu saldırada bir er şehit oldu. 9 Mayıs 2008 tarihinde Irak’ın kuzeyinden yurda giren 200 dolayında PKK’lının gerçekleştirdiği dördüncü saldırıda, bu kez altı güvenlik görevlisi şehit olurken, 19 örgüt üyesi de öldürülmüştü. PKK’nın önceki günkü son saldırısında 15 asker şehit oldu, 23 PKK’lı da etkisiz hale getirildi.

ALTISI AĞIR 20 YARALI • Yaralanan 20 askerden durumu ciddi olan altısı, Ankara’ya getirildi. İlk müdahalesi Hakkari Asker Hastanesi ve Yüksekova Devlet Hastanesi’nde yapılan askerlerden altısı helikopterle Van’a getirildi. Van Askeri Hastanesi’nde tedavi altına alınan ve geceyi burada geçiren yaralı askerlerin sağlık durumunda iyileşme gözlenmeyince Genelkurmay Başkanlığı Van’a ambulans uçak gönderdi. Altı yaralı, daha sonra Ankara’ya getirilerek Gülhane Askeri Tıp Akademisi’nde (GATA) tedavi altına alındı.

PKK’NIN ANA GEÇİŞ GÜZERGÂHI • Aktütün Köyü İran sınırına 40, Irak sınırına ise dört km uzaklıkta bulunuyor. Köyün Hakkari’nin Şemdinli ilçesinden karayoluyla uzaklığı ise yaklaşık dört saat. PKK’nın Irak’ın kuzeyindeki kamplarından Türkiye’ye geçiş noktasının Şemdinli’nin Aktütün bölgesi olduğu belirtiliyor. Irak’ın Şemdinli’ye açılan noktasında bulunan Aktütün Karakolu, PKK’lıların Türkiye’ye ana geçiş istikametlerini kapatması açısından büyük önem taşıyor.

GİRİŞ-ÇIKIŞ YASAĞI • Bu arada Aktütün Jandarma Karakolu’na düzenlenen saldırı sonrası bölgeye giriş ve çıkışlar yasaklandı. Şemdinli ilçe merkezinde yaşayan Aktütün köyündeki vatandaşların yakınları, bölgeye giriş ve çıkışlar yasaklandığı için akrabalarıyla irtibat kuramıyor.

İNSANSIZ UÇAK TESPİT ETTİ AMA... • Aktütün Karakolu, beş ay önce de saldırıya uğramıştı. 9 mayısta yaşanan çatışmada altı asker yaşamını yitirmişti. ABD’nin saldırı öncesi Türkiye’ye verdiği anlık istihbarat görüntülerinden biri, Kanal D’de yayımlanmıştı.

PKK’LILAR KAYITTA KALDI • ABD’nin bölgede denetim yapan insansız hava aracının 20 Nisan’da Kuzey Irak’ın Avakon bölgesinde kaydettiği görüntülerde, bir grup PKK’lının Kuzey Irak’tan Türkiye’ye girdiği görülüyordu. Aktütün Karakolu’nu basan grubun, insansız hava uçağının kaydettiği bu grup olduğu; Genelkurmay Başkanlığı’nın, görüntüler elinde olduğu halde karakolu basan gruba önceden müdehale etmediği öne sürülmüştü.

SORUŞTURMA BAŞLATILMIŞTI • Görüntüler yayınlandıktan sonra Genelkurmay Başkanlığı olayla ilgili soruşturma başlatmış; Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi de görüntülere yayın yasağı koymuştu.

DAĞLICA BİLİNİYORDU

25 Haziran 2008 10:24
Taraf gazetesi bugünkü nüshasında 'Dağlıca Baskını' ile ilgili şok bir belgeyi ortaya çıkarttı. Son dönemde askerle ilgili pek çok iddia ortaya atarak gündeme gelen Taraf'ın bugünkükü haberine göre Dağlıca'da yaşananlar, 9 gün öncesinde Jandarma İstihbarat tarafından Genelkurmay'a haber verilmişti.

Taraf'ın ele geçirdiği belgelerde Dağlıca baskının hangi tepeden yapılacağı, koordinatları, PKK istihbaratçısının kimliği dahil tüm bilgilerin dokuz gün önce başta Genelkurmay olmak üzere tüm komuta kademelerine bildirildiği ortaya çıktı.

On üç askerin şehit olmasına, sekiz erin de 'ihanet'le yargılanmasına neden olan Dağlıca baskınının yapılacağı bilgisinin, baskından dokuz gün önce 'ivedi' kaydıyla Hakkari Dağ Komando Tugayı'ndan başlayarak Genelkurmay Başkanlığı'na kadar tüm sorumlu ve yetkili birimlere ulaştırıldığı ortaya çıktı.

Tarafın ele geçirdiği belgelere göre 12 Ekim 2007 tarihli, 'ivedi' damgalı Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı istihbarat raporuyla, baskının nereden yapılacağı, zamanlaması ve baskın yapılacak üslerin koordinatları ayrıntılı olarak yer aldı. Söz konusu istihbarat raporu, başta Genelkurmay İstihbarat Başkanlığı olmak üzere, Kara Kuvvetleri Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı, Jandarma Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı, 2. Ordu Komutanlığı İstihbarat Başkanlığı ve Dağlıca Tabur Komutanlığı'nın bağlı olduğu Hakkari Dağ Komando Tugayı'na kadar her komuta kademesine bildirildi.

BASKINI BİLMEYEN KALMAMIŞ • 3590-2292-07/İDAM (63939) numarasıyla, saat 18.36'da faks mesajıyla ulaştırılan 'Haber Talimatı' ibareli raporda, Dağlıca Taburu'na yapılacak saldırı, birebir şu ifadelerle haber verildi: 'Hakkari-Yüksekova İkiyaka Bölgesi'nde faaliyet gösteren Zindan sorumluluğundaki T.Ö. (Terörist Örgüt) grubunun işbirlikçileri aracılığıyla, Dağlıca (20-37) 3. Motorize Tabur Komutanlığı'nın faaliyetleri hakkında bilgi almaya çalıştığı, önümüzdeki günlerde Dağlıca Bölgesi'nde bulunan Keri Tepe (19-35) üs bölgesi ile Geper (22-35) olarak adlandırılan bölgede icra edilecek faaliyet esnasında askeri birliklere yönelik eylem yapmayı planladıkları...'

JANDARMA DA RAPORLAŞTIRDI • Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı tarafından 12 ekimde gönderilen bu istihbarat raporundan iki gün sonra ise, Jandarma Genel Komutanlığı da bir 'İç İstihbarat Raporu' düzenleyerek, ilgili birimlere gönderdi. 14 ekim tarihli bu raporda da 'Hakkari Yüksekova bölgesinde faaliyet gösteren terör örgütü mensuplarının, Dağlıca'da operasyona çıkan güvenlik güçlerine yönelik eylem yapmayı planladığı' bilgisi ayrıca kayıtlara geçirildi.

EYLEMCİLERİN İSİMLERİ DE VAR • Baskına ilişkin bütün bu bilgilerin yanı sıra, her iki raporda ayrıca, Şırnak, Siirt, Van bölgelerinde de eylemler beklendiği uyarısı yapılarak, PKK'lıların baskın düzenleyeceği karakollar hatta bu eylemlerde yer alacak örgüt elemanlarının kimliği bile ayrıntılı olarak bildirildi.

OPERASYONUN ADI ‘DÜĞÜN’

Dağlıca baskınıyla ilgili askeri savcılık soruşturmasının yanı sıra Van Cumhuriyet Başsavcılığının da ayrı olarak yürüttüğü soruşturma önceki gün tamamlandı. Başsavcılığın yaptığı soruşturmaya göre PKK'lılar, Dağlıca Taburu'na yapılan operasyona 'Düğün' ismi vermiş.

ŞİFRELER ÇÖZÜLDÜ • Doğan Haber Ajansı başta olmak üzere ajansların dün abonelerine geçtiği haberde, hazırlanan dosyayla ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Dağlıca davasında tutuksuz yargılanmak üzere tahliye edilen sekiz askerin yanı sıra, sekizi tutuklu 12 kişinin daha, baskında PKK'ya istihbarat verdiği gerekçesiyle yargılandığı ortaya çıktı. Van Cumhuriyet Savcısı Çetin Akkaya'nın hazırladığı iddianamede, PKK'nın ilçe ve köydeki muhbirleriyle yaptığı telefon görüşmelerindeki şifreler de çözüldü. Şifrelerde, Dağlıca'daki asker ve korucuların sayılarıyla nöbet mevzilerinin bildirildiği yer aldı.

'DÜKKANDAN 'DÜĞÜN'E • İddianamede, Dağlıca baskınını yöneten kişilerden biri olan 'Agit' kod adlı Vahyettin Karay'a ait telefonla, 'Zindan' kod adlı Hüseyin isimli teröristin, sanıklardan 'Beşir' kod adlı korucu O.E. ile görüşmesine de yer verildi. Yapılan dinlemede, O.E'nin Dağlıca'da bulunan asker ve korucu sayısını, baskını yapacak teröristlere bildirdiği, şifrelerin çözümünde operasyona 'Düğün' ismi verildiği, örgütün bulunduğu yere 'dükkan', Irak'ın kuzeyine 'İstanbul', örgütün üst düzey yöneticisinin ise 'Büyük kardeş' olarak şifrelendiği ortaya çıktı.

TABUR AVUÇLARININ İÇİNDE • Van 4'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'nde tutuklu olarak yargılanan sanıklardan korucu O.E.'nin Hüseyin adlı teröriste cep telefonuyla geçtiği mesajda da 'Merhaba amcaoğlu goziri. 22 (asker) vardır. Gece ile gündüz, 10 tane (korucu), 12 tane (rütbeli asker) orda kalıyor. Aynı sayıda karşısında bot yolunda, üstünde bir tepe var orda kalıyorlar. İyi akşamlar selamlar' diye yazdığı belirlendi.

Başka bir telefon görüşmesinde ise 'Dedim 15 tane (asker) vardı. Diğerleri de (korucular). Hepsi 22 tane, yeni gelen toplam 44 (asker) olmuş. Önce 22 çıkıyordu, yeni 44 olmuş. Çünkü bizim adamlardan bazıları o (askerlerin) yanına gitmişti. O yer var ya bir ara orada yemek yemiştik. Şimdiye kadar iki taraftan karşılıklı (asker) vardı. Şimdi 44 tane, haberin olsun' dediği belirlendi.

Dağlıca baskınına yardım ettiği iddia edilen tutuklu sekiz sanık arasında 70 yaşındaki HA adlı bir kadın da bulunuyor. H.A'nın telefon görüşmelerinde, örgütün dağ kadrosuna eleman gönderdiği, Irak'ın Kuzeyi Kanirash bölgesinde bulunan PKK'lı 'Beritan' kod adlı Cihan Asi'yle bağlantılı olduğu da iddia edildi.

Taraf'ın elindeki belgelere göre, Genelkurmay, Kara Kuvvetleri, Jandarma, 2. Ordu ve Hakkari'deki istihbarat başkanlıklarının, baskına ilişkin bütün bilgilerden haberi olmasına rağmen 21 Ekim 2007 tarihinde PKK'lıların gerçekleştirdiği Dağlıca baskınında 13 asker şehit olmuş, sekiz asker de esir alınarak K. Irak'taki PKK kamplarına götürülmüştü. 14 gün sonra Türkiye’ye getirilen sekiz asker ise 'Vatana ihanet suçlamasıyla' askeri cezaevine kondu. Tabur Komutanı Onur Dirik, er Ramazan Yüce'yi PKK'lılara yardım etmekle suçladı. 2 Şubat 2008'de görülen ilk duruşmada, sekiz er tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. Daha sonra Dirik'e ait ses kaydı YouTube'a düştü. Dirik, baskındaki ihmallerini kabul ederek, Genelkurmay’daki komutanlara ve günlüğünü okuduğu şehit bir üsteğmene ağır küfürler sarf etti. Bunun üzerine Dirik Afyon'da konuşlu İkmal Komutanlığı Lojistik Şube Müdürlüğü'ne atandı.
haber10

Taraf "Hodri Meydan" Dedi
30 Haziran 2008 11:58

Genelkurmay'ın Dağlıca basıkınının önceden bilindiği iddiasına karşılık yaptığı sert açıklamaya, iddianın sahibi Taraf gazetesi meydan okumayla karşılık verdi.

Genelkurmay Başkanlığının Dağlıca basıkınının önceden bilindiği iddiasına karşılık yaptığı sert açıklamaya, iddianın sahibi Taraf gazetesi meydan okumayla karşılık verdi.

Genelkurmay Başkanlığı, Cumartesi akşamı internet sitesinden bir basın açıklaması yayınlayarak, Dağlıca baskınının askeri makamlarca bilindiği fakat önlem alınmadığı şeklindeki iddiaları orduya karşı 'menfur saldırı' kampanyasının bir halkası olarak niteledi.

Açıklamada, terör örgütünden gelecek bir saldırıya karşı genel resmi bir uyarının bütün birliklere gönderildiği ve gerekli önlemlerin alındığı belirtildi. Taraf gazetesinde yayınlanan konuyla ilgili 'gizli' belgeyi sızdıranların da belirlendiğinin söylendiği açıklamaya, belgeyi yayınlayan gazeteden bugün meydan okuma geldi.

Taraf, bugün manşetten verdiği 'İşte Dağlıca Tedbirleri' başlıklı haberde, Dağlıca'da Genelkurmay'ın iddia ettiği gibi ilave önlem alınmadığını, tam tersine önlemlerin gevşetildiğini ileri sürdü.

GÜVENLİK ARTMAMIŞ, AZALMIŞ

Habere göre, Dağlıca'da saldırı öncesinde bölükteki asker sayısı 250'den 80'e düşürülmüştü. Baskına uğrayan tepeyi korumakla görevli nöbetçi erlerin sayısı 100'den 26'ya indirilmişti. Hakim tepelerde her mevzide en az 3 asker bulunması gerekirken, bu sayı bire indirilmişi. Taburdaki askerler baskından iki gün önce helikopter talep etmiş ancak bu istek karşılanmamıştı. Taaruz tipi el bombaları baskından 10 gün önce toplanmış, yenileri ise verilmemişti. Baskın günü taburun üç komutanı da izinliydi. Tabur komutanı Onur Dirik bir köy düğününe gitmişti.

'SALDIRMIYOR, ELEŞTİRİYORUZ'

Gazete ayrınca, 'Genelkurmay'ın toplumu şekillendirme planı' şeklinde gündeme taşıdığı diğer belgenin de arkasında durdu. Genelkurmay bu belgeyle ilgili olarak ilkin 'Komuta tarafından onaylanmış böyle bir belge yok' demiş, Cumartesi akşamı yayınladığı son açıklamada ise belgenin onaylanmış veya onaylanmamış olsun hiçbir şekilde mevcut olmadığını ilan etmmişti. Taraf, bugünkü manşet haberinin içinde yer verdiği kendi açıklamasıyla Genelkurmay'a 'meydan okudu'. Taraf, Genlkurmay çıkışlı CD'lerin elinde olduğunu ve mahkemede belgenin gerçekliğini ispata hazır olduklarını söyledi. Gazete, Genelkurmay'ın 'menfur saldırı' iddiasına da, 'ortada saldırı yok ki menfur olsun, biz sadece eleştiriyoruz' şeklinde cevap verdi.

aktifhaber

Dağlıca'da Flaş Gelişme
24 Mayıs 2008 09:13

Dağlıca Komutanı Yarbay Onur Dirik görevden alındı.
Hakkâri Yüksekova’da, PKK’lı teröristlerin Irak sınırındaki Dağlıca’da konuşlu tabura 21 Ekim 2007’de düzenlediği baskın sırasında Dağlıca Tabur Komutanı olarak görev yapan Kurmay Yarbay Onur Dirik, görevinden alınarak daha pasif bir göreve atandı.


Kamuoyunda büyük infial yaratan baskın sırasında teröristler 12 askeri şehit etmiş, 16 asker yaralanmış, 8 askerle irtibat kesilmişti. Teröristler tarafından kaçırılan askerlerin Kuzey Irak’a giden DTP milletvekilleri tarafından teröristlerden teslim alınarak Türkiye’ye getirmesi günlerce tartışma konusu olmuştu.

Dağlıca Tabur Komutanlığı’na geçen yıl getirilen, baskın sonrasında eleştirilerin hedefi haline gelen ve hakkında idari tahkikat başlatılan Yarbay Dirik, dün görevinden alındı. Dirik, Afyonkarahisar’da konuşlu İkmal Komutanlığı’nın Lojistik Şube Müdürlüğü’ne atandı.

Youtube’daki ses kaydı
Dirik, son olarak geçen hafta Youtube’a düşen bir ses kaydı ile gündeme gelmişti. Dirik’e ait olduğu öne sürülen ses kaydında, özetle şu ifadeler yer almıştı:

“Bizim bu olaydaki dehşet hatamızı söyleyeyim mi size? Benim kesinlikle tabur komutanlığından alınmam lazımdı, bu hata üzerine. Ne, biliyor musun? O Ramazan Yüce’nin o telsizin başına konulması. Eğer bu konudaki suçluyu bulma konusunda detaylı bir soruşturma yapılsaydı ben belki kurtarırdım paçayı. Çünkü hakikaten eğiliyordum bu konu üzerine. Ama birileri paçayı kurtaramazdı, kesin. O kadar gelişmiş sistemimiz yok daha.
Geliyor da tamam da kardeşim, hadi tespit edemedin, onu anladık. Ne yapayım edemedim yani, ‘uğraştım ama edemedim’. Lan etmene gerek yok ki, herif diyor zaten. İkinci bölükten gidin alın herifi. Kendi eliyle size ‘Ben PKK’lıyım’ diyor. ‘Ben örgüt propagandası yapmaktan, şundan bundan şu şu tarihler arası Diyarbakır, bilmem ne cezaevinde yattım’ diyor. Kâğıdını bir çıkarıyorsun 8.5 ay yatmış herif yani. Biz bu herifi teröristlerin dinlendiği telsize koyuyoruz. ”

Haber: Barkın Şık/Milliyet

Siirt'te Mayın Tuzağı:4 Asker Yaralı
14 Haziran 2008 20:48
Siirt'in Pervari ilçesi kırsalında yola döşenen mayının patlaması sonucu 4 asker yaralandı.

Siirt'te Çatışma: 4 Korucu Yaralı
30 Haziran 2008 13:58

Siirt'in Eruh ilçesi kırsalında güvenlik güçleriyle PKK'lar arasında çıkan çatışmada korucular Hamza Azgan, Salih Ulusal, Menüh Kaya ve Emin Taş yaralandı.

Herşey O Sekiz Askerin Yüzünden
07 Kasım 2007 07:26
Herşey o sekiz askerin yüzünden... Başımıza gelenlerin hepsi o sekiz askerin yüzünden.... İkiyüzlülükte son noktanın hikayesi...

Mehmet Altan/Star

Sekiz asker...

Baktım, önceki gün neredeyse tüm haberler 8 askerin etrafında dönüp durdu. Yani. Dağlıca'daki tabura yönelik PKK saldırısının ardından esir düşen ve on dört gün sonra serbest bırakılan 8 askerin. Ne oldu?


Tam Tayyip Erdoğan-George Bush görüşmesi öncesi serbest bırakıldılar. Bırakılmadan önce de PKK'nın Türkiye'ye karşı yürüttüğü psikolojik savaşın kurbanı haline getirildiler.

***

Teslim edilmeleri de pek farklı olmadı.

Askerler, Çukurca'nın karşısında yer alan Zap Vadisi'ndeki bir mevkide Kuzey Irak Kürt yönetimi yetkililerine teslim edildi. Ama teslim öncesi PKK ile Kuzey Irak Yönetimi arasında askerlerin sağlıklı olduğuna dair bir protokol imzalandı. PKK tören mangası, bayrak, Öcalan posteri...

Psikolojik olarak Türkiye'yi çıldırtacak her türlü provokasyon yapıldı.

Teslim sırasında DTP milletvekilleri Osman Özçelik, Fatma Kurtulan ve Aysel Tuğluk da oradaydı.

Kürt yönetiminin içişleri bakanının da aralarında bulunduğu heyet, daha sonra askerleri Erbil'de ABD'lilere teslim etti. 8 asker, Erbil Havaalanı'ndan ABD askeri uçağıyla Musul'a götürüldü. Musul'dan da, ABD helikopterleri ile Türkiye sınırı yakınlarındaki Bamerni üssüne getirildi. Askerler, burada Türk askeri yetkililerine teslim edildi. Askerleri taşıyan, Türk askeri helikopteri, Diyarbakır Askeri Havaalanı'na indi.

Bu arada Kuzey Irak Bölgesel Kürt Yönetimi Başbakanı Necirvan Barzani, tüm çalışmaların Başbakan Recep Tayyip Erdoğan ve Hükümet Sözcüsü Cemil Çiçek'in bilgisi dahilinde gerçekleştiğini söyleyip askerlerin serbest bırakılmasını 'iyi niyet göstergesi' olarak yorumladı.

Bütün bunların sonucunda sekiz askerin kurtulması gölgede kaldı...

Serbest bırakılma sırasındaki görüntüler ise öne çıktı.

***

Kuzey Irak'ta serbest bırakılan sekiz asker Ankara'da istihbarat tarafından sorguya alındı... Sorgu hala sürüyor.

Askerler, Ankara'da istihbarat yetkilileri tarafından sorgulandıktan sonra, askeri savcılarla ve cumhuriyet savcısına ifade verecek.

***

Önce Van'da savcılığa çıkacaklar...

Ama tanık olarak.

Çünkü...

Van Cumhuriyet Başsavcılığı, Dağlıca olayı ile ilgili PKK terör örgütü üyeleri hakkında CMK'nın 250'inci maddesi çerçevesinde soruşturma başlatmıştı.

***

Bu arada...

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 8 askerin Türkiye'ye getirilmesi süreciyle ilgili olarak DTP milletvekilleri Osman Özçelik, Aysel Tuğluk ve Fatma Kurtulan hakkında inceleme başlattı.

Başsavcılığın incelemeyi, Terörle Mücadele Kanunu ve Türk Ceza Kanunu çerçevesinde başlattığı açıklandı.

En çarpıcı açıklama ise...

Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'den geldi.

Sekiz askerin terör örgütünün eline geçmesinden üzüntü duyduğunu söyleyen Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, 'Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir mensubu bu duruma düşmemeliydi. Kurtulmuş olmalarından fazla sevinç duymadım' dedi.

***

Bu gidişle tüm fatura sekiz askere kesilecek gibi...

Kendi topraklarımızda askerlerimizin bu kadar kolaylıkla şehit edilmelerini...

Rahatça yapılan baskınları...

Esir alınmaları...

Soğukkanlı ve sistemli bir biçimde değerlendirilip zaaflarımız sorgulanmayınca...

Olayın mağdurları 'suçlu' ilan ediliyor.

***

Kısacası, olup bitenden şöyle bir sonuç çıkıyor:

Başımıza gelenler bu sekiz asker yüzünden.

Kendisiyle bir türlü hesaplaşamayan...

Kendisiyle bir türlü yüzleşemeyen Ankara...

Şehit çocuklarımızın nasıl ve neden şehit düştüğünü sormuyor ama...

Esir düşenlere öfkeleniyor.

Sanki öfkelenmek bir çözümmüş gibi...
Star

İŞTE O 8 ASKERİN VERDİĞİ İFADE
12 Kasım 2007 06:57

Dağlıca baskınında rehin alınan 8 asker, Askeri savcılık tarafından tutuklandı. Bazı çevreler, bu tutuklamanın, "sivil savcı" ifadelerini alamasın, olayın karanlık yönleri tam olarak aydınlanmasın diye bir "karartma" olduğunu iddia ediyor. Bazı çevreler ise o 8 Askerin hain olduğunu iddia ediyor.

Tüm bunlara karşın 8 askerin verdiği ilk ifadeler şöyle..

Tutuklanan askerler ifadelerinde mühimmatları bitene kadar çatıştıklarını, silahlarının, bir süre ateş ettikten sonra şiştiğini, tutukluk yaptığını, mevzilerden ayrılmayarak görevlerini eksiksiz yaptıklarını söyledi. Kendilerine hiçbir yerden yardım gelmediğini ileri süren askerler, saatlerce çatıştıklarını, mühimmatlarının bittiğini, etraflarını saran teröristlerin 'Teslim ol' çağrısına uymak zorunda kaldıklarını ifade etti. Askerler, verdikleri ifadede olay gecesini şöyle anlattı:

"Komutanıma hareketlilik var birşeyler olacak dedim ama.."

P. Uzman Çavuş. Halis Çağlayan: "Ben birliğimde tim komutanı olarak görevliydim. Ayrıca, komutanımız termal kamera ile gözetleme yapma görevini de bana vermişti. Termal kamera pille çalıştığı için ara sıra dinlendiriyordum. Akşam üzeri karşı tepelerden el feri görüntüsü aldıklarını söylediler. Ben akşam birkaç kez termal kamera ile gözetleme yaptım. Ancak görüntü alamadım. Hatta termal kamerayı dinlendirdiğim aralarda İrfan Beyaz'daki gece görüş dürbününü alarak da gözetleme yaptım. Ara sıra komutanımıza da rapor verdim. Dinleme yapan arkadaşlar o saatlerde yoğun konuşmalar tespit etmişler. Bu konuşmaları değerlendirmeye çalıştık. Hatta ben komutanımıza da buralarda bir hareketlilik olabilir diye fikrimi söyledim. Saat 24 sıralarında Selçuk uzmanın dinlenme olarak kullandığı çadırlar bölgesine uğramıştım. Tekrar gözetleme yerine gitmek için çıktığım sırada hemen döneceğimi düşünerek silahımı yanıma almamıştım. Bir anda etraftan silahlarla ateş edilmeye başlandı. Silahımı almaya gitmek istedim. Çok yoğun ateş vardı. 81'lik havan mevzisinin orada sahipsiz bir silah ve hücum yeleği gördüm. Bu silah ve hücum yeleğini alarak mevzi aldım. Bu sırada askerler düzensiz ve birbirlerine yakın mevzi almışlardı. Onları da yönlendirdim ve yakın durmayın dedim. Yoğun ateş altında olan mevzilere girmemelerini söyledim. Bir süre elimdeki silah ile ateş gelen kısımlara karşılık verdim ve şarjörümdeki mermi bittiğinde hücum yeleğindeki son şarjörü taktım. Bu sırada teröristler çok yaklaşmışlardı. Sesleri duyuluyordu. Yoğun ateş baskısı vardı. İçlerinden birisi çok düzgün Türkçe ile bizim askerlere teslim olun çağrısı yapıyordu. Ben bu kişiyi gördüm. Nişan alarak ateş etmek istedim. Ancak silah tutukluk yaptı. Tutukluluğunu gidermeye çalıştım ve şarjörü takarak tekrar ateş etmek istedim. Bu ara Ramazan Yüce'nin Kürtçe bildiği için teröristlere Kütçe bir şeyler söylediğini duydum sanırım. Onlar da teslim olmuştu. Bana iyice yaklaşan teröristlere silahım tutukluk yaptığı için ateş edemedim. Bu sırada biri bana silahını doğrulttu ve teslim ol dedi. Ben silahımı almasınlar diye kayalara doğru karanlığa bıraktım. Beni yukarı götürdüler ve termal kameranın yerini sordular. Arızalı olduğunu ve çalışmadığını söyledim. Daha sonra bizi götürdüler. Teröristlerden de yaralananlar vardı. Çatışma esnasında özellikle ben ve birkaç asker teröristlere karşı yoğun tarama ateşi açmıştık. Bu tarama ateşini kimin yaptığını sordular. Ben kendim yaptığımı söylemedim. Diğerleri de söylemediler. Ben görevimi yaptığıma inanıyorum. "

'Kürtçe teslim oluyorum dedim'
P. Er. Ramazan Yüce: "Ben birliğimde havan nişancısı olarak görevliydim. Ancak ben Kürtçe bildiğim için komutanımız beni dinleme kestirme cihazının başında görevlendirmişti. Gündüz ben, gece Fuat duruyordu. Çatışma günü akşam üzeri ben bazı şifreli konuşmalar kaydettim. Bunları Türkçeye çevirerek komutanımıza bildirdim. Daha sonra görevi teslim ettim. İstirahata çekildim. Saat 24 sıralarında çatışma başlayınca ben de silahımı alarak kestirme cihazın olduğu mevzi bölgesine gittim. O bölgede çok yoğun el bombası ve silah atışı vardı. Fuat arkadaşım ve Halil uzman çavuş o mevzideydiler. Ben de o kayaların arkasında siper aldım ve bir şarjör süresince ateş ettim. İkinci şarjörü taktığımda silahım tutukluk yaptı. Teröristlerin eline geçmesin diye kayaların arkasına saklandım. Şehit olan Mustafa Uzman Çavuş beni 81'lik havan mevzisine çağırdı. 3 sefer Mustafa uzman ile havan atışı yaptık. Bu arada yakınımdaki mevzilere sızma oldu ve yoğun olarak mevzilere el bombası gelmeye başladı. Herkes dağılmıştı. Halis Uzman ve Özhan arkadaşım teröristlere doğru yoğun tarama ateşi yapmaya başladılar. Mustafa uzman da birisinin silahını alarak teröristlere ateş etmişti. Benim bulunduğum yere düşen bir el bombası ile ben elimden ve başımdan yaralandım. Bize iyice yaklaşan bir bayan terörist beni vurdular, beni bu tarafa götürün diye Kürtçe bağırıyordu. İçlerinden bize Türkçe olarak teslim olun diye bağıranlar vardı. Ben yaralandığım için ve karşılık verecek silahım olmadığı için teröristlere Kürtçe olarak teslim oluyorum diye cevap verdim. Beni yanlarına aldılar. Kod adını sonradan öğrendiğim Cemşit Kod adlı Türkçe konuşan terörist beni silahla tehdit ederek diğer askerlere söyle teslim olsunlar dedi. Ben de bunun üzerine tepelere doğru teslim olun diye iki üç kez söyledim. Zaten o tepelerde bizim askerlerden kimse kalmamıştı ve teröristlerin eline geçmişti.

'Saatler boyu destek görmedik'
P. Er. İrfan Beyaz: "Ben mg-3 nişancısıydım. Çatışma süresince teröristlere karşılık verdim. Silahım birkaç kez tutukluk yaptı ve tutukluluğunu giderip ateşe devam ettim. En son namlu şişti. Ateşe devam edemedim. Bu arada Cüneyt Ömür yanımıza geldi ve bizden şarjör istedi. Bizde yoktu. Bu arada Hasan Hüseyin Karacadağ geldi. Ömür'e, 'tepe düştü, komutanlar geri çekiliyoruz dedi, geride kimse kalmasın' dedi. Ben de biz de geliyor muyuz dedim. Ben ve İlhami ayağa kalktık, bir iki adım atmıştık ki, etraftan teslim olun diye sesler duyduk. Ben de komutanlarımız sanarak, komutanım diye hitap ettim. Karşımdaki ses, ne komutanı tepe düştü. Teslim olun dedi. O zaman terörist olduklarını anladım. Yanımıza geldiler ve biri üzerimizi aradı. Cebimde el bombası vardı. Çıkarıp aşağı attı. Ben üzerime düşen görevi yaptığıma inanıyorum. Çatışma sırasında herhangi bir komutanımız ya da askerden destek görmedik. Kendi başımıza çatıştık. "

'Yardım çağırdık ama gelmedi'
P. Er. Özhan Şabanoğlu: "Ben birliğimde havan nişancısı olarak görev yapıyorum. Çatışma sırasında yanımda şehit düşen Mustafa Uzman Çavuş vardı. 106'lık havan ile iki mermi attıktan sonra tutukluk yaptı. Mustafa Uzman havana bir iki tekme attı. Çalışmayınca 81'lik havan mevzisine geçelim dedi. Bu mevzide Fatih Atakul da vardı. 81'lik havanla teröristlere 20 civarında mermi attık. Bu sırada Mustafa Uzman başka mevziye geçti. Bizim bulunduğumuz mevziye teröristler el bombası atmaya başlayınca yan taraftaki kayalıkların arasında mevzi aldık. Ben de HK-33 piyade tüfeği vardı. Fatih'te yoktu. Ben iki şarjör mermi bitinceye kadar teröristlere karşılık verdim. Mermi bittikten sonra etrafımız sarıldı. Teslim olun çağrısı geldi. Ben mermimiz kalmadığı için karşılık veremedim. Teslim olmak zorunda kaldım. Görevimi yaptığıma inanıyorum. Çatışma esnasında çağırmamıza rağmen hiçbir komutanımızdan ya da askerden bize destek gelmedi. "

'Tüfeğimi komutanım aldı'
P Er. Fatih Atakul: "Çatışma başladığında ben 81'lik havan mevzisinde tek başımaydım. Daha sonra şehit olan Mustafa Uzman ile Özhan Şabanoğlu yanıma geldiler. Teröristlere 20 civarında havan mermisi attık. Mustafa uzmanın piyade tüfeği yoktu. Benim tüfeğimi alarak teröristlere karşılık verdi. Bir ara yanımızdan ayrıldı. Benim tüfeğimi de götürmüştü. Bu arada bizim mevziye el bombası atılınca Özhan'la kayalıkların arkasında giderek siper aldık. Özhan kendi tüfeği ile bir süre ateş etti. Mermisi bitti. Teröristler etrafımızı sardı. Mevzileri el bombası atarak imha ediyorlardı. Teslim olun çağrısı yaptılar. Uzman çavuş evliydi. Ben nişanlıydım. İkimiz mevzideki uzman çavuşu korumak için çıkarak teslim olduk. "

'Hepsi gitmişlerdi biz kaldık'

İP. Er. İlhami Demir: "Ben birliğimde mg-3 nişancısı olarak görev yapmaktaydım. Çatışma başlayınca mevzilerde yerimizi aldık. Etrafımız çok sayıda terörist tarafından sarılmıştı. Mühimmatım bitinceye kadar üzerime düşen görevimi yaptım. Mühimmatım bitince teröristler etrafımızı sardı. Teslim olmak zorunda kaldım. Benimle aynı mevzide İrfan Beyaz vardı. Ateş azalınca Cüneyit Demis 'tepe düştü, komutanlar bizi çağıyorlar' dedi. Biz de gerideki mevzilere doğru gitmeye kalktığımızda teröristler etrafımızı tamamen sarmıştı. Yapacağımız bir şey kalmamıştı. O tepede bulunan bütün komutanlar ve askerler gitmişlerdi. Ben görevimizi yaptığımıza inanıyorum. "
aktifhaber

Güneydoğu Sendromu Baba Katili Yaptı
14:00 - Çorum'un Osmancık ilçesinde bir evde yaşanan korkunç olayda, oğlunun bıçak darbeleri ile karın ve boğazından yaralanan baba O.S. (61), hayatını kaybederken karın bölgesinden yaralanan anne M.S. (51) ise Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı. Korkunç olay, M.S.'nin anne ve babasını bıçakladıktan sonra evden ayrılırken, yaralı annesinin balkondan bağırması ile ortaya çıktı. Gencin, Şırnak'da askerken uğradıkları saldırıda birçok arkadaşının şehid olduğu, psikolojisinin bozulması üzerine erken terhis olunduğu öğrenildi. 08.12.2009 ÇORUM netgazete

Tokat'ın Reşadiye ilçesinde gerçekleşen ve 7 askerin hayatına mal olan pusuyu PKK üstlendi...
10 Aralık 2009, 16:00 Anadolu Haber
PKK'ya yakınlığı ile bilinen Fırat Haber Ajansı, Tokat'ın Reşadiye ilçesindeki saldırıyı PKK'nın üstlendiğini açıkladı

Fırat Haber Ajansı'nda yer alan bilgiye göre bu saldırıyı üstlendiklerini açıklayan Halk Savunma Güçleri (HPG), 7 askerin Tunceli (Dersim)'de konuşlanmış birim tarafından öldrüldüğünü duyurdu

Bunun bir misilleme eylemi olduğunun belirtildiği açıklamada, 7 Aralık’ta Tokat’ın Reşadiye ilçesine bağlı Sazak alanında yapılan eylemin komutanlıkları tarafından verilen bir talimat doğrultusunda yapmadığı yer aldı.

HPG açıklamasında, saldırıya gerekçe olarak ise; ı Abdullah Öcalan'ın İmralı'daki yaşam koşulları, Gabar ve Cudi'deki PKK'lılara karşı TSK'nın düzenlediği operasyonlar ile DTP'nin Diyarbakır'da düzenlediği mitingde ölen Aydın Erdem isimli gencin belirlenemeyen bir silahtan çıkan kurşun sonucu öldürülmesi gösteriliyor...

20 Aralık 2009 07:54
33 ŞEHİDİN 300 TANIĞI VAR
Bingöl'deki katliamın görgü tanığı Şerif Şölen 17 yıl sonra konuştu...

Bingöl'deki katliamın görgü tanığı Şerif Şölen 17 yıl sonra konuştu: "Yolu toplam 6 PKK'lı kesti. Biz asker zannettik. Silah menzili içinde başka terörist görmedim. 200-300 kişiyi teslim aldılar. Sonra askerlerin bindiği minibüsler geldi. 2 terörist onları dağa doğru götürdü."

Terör örgütü PKK'nın 1993'te Bingöl'de usta birliğine giden silahsız 33 eri şehit ettiği katliamın öncesine tanıklık eden Şölen Kaset Video Plak Pazarlama'nın sahibi Şerif Şölen o anı Yeni Şafak'a anlattı. İşleri nedeniyle Erzurum'dan Diyarbakır'a giderken Bingöl yolunda silahlı 6 PKK'lının yolu keserek kendisini rehin aldığın söyleyen Şölen, olayla ilgili şimdiye kadar bilinenleri değiştirecek iddialarda bulundu. Şölen “Teröristler yolunu kestiği 200-300 kişiyi teslim almıştı. Onları yolun aşağısında bekletiyorlardı. Daha sonra yolun ters istikametinden, sivil giyimli askerlerin bulunduğu minibüsler geldi. 2 terörist onları dağa doğru götürdü” dedi.
BİZİ KİM TESLİM ETTİ?

25 Mayıs 1993'teki '33 er olayı' bir gizli tanığın anlattıklarıyla Ergenekon soruşturmasının iddianamesine girdi. Ardından katliamdan yaralı kurtulan erlerle yapılan röportajlar, olayla ilgili soru işaretlerine neden oldu. PKK'nın ateşkes ilan ettiği, bugünkü 'Demokratik Açılım'a benzer bir sürecin yeşermeye başladığı bir sırada teröristlerin 33 eri şehit etmesi sorgulanmaya başlandı. Katliamdan yaralı kurtulan gaziler, Malatya'dan koruma verilmeden apar topar Bingöl'e gönderildiklerini, otobüs şoförlerinin yolda sık sık mola vererek, bir yerlere bilgi verdiklerini anlattı. Erler, Osman Partal, Erkan Omay, Erdal Özdemir, verdikleri röportajlarda “Teröristler, askerlerin silahsız olduğunu biliyorlardı. Bizi bekliyorlardı” dediler. Gazi erlerin olaydaki şüpheli noktalar üzerinde durması ve “Bizi PKK'ya kim teslim etti?” sorusu hala tartışılıyor. 33 erin PKK'lı teröristlerce rehin alınmasına tanıklık eden ünlü müzik yapımcısı Şerif Şölen, Yeni Şafak'a o anın ayrıntılarını anlattı:

BEN ASKER ZANNETTİM

“Erzurum'dan Diyarbakır'a otomobilimle yola çıkarken, kestirme olduğu için Bingöl yolundan gitmemi tavsiye ettiler. Özel aracımla yolda ilerlerken Bingöl girişinde, saat 3 gibi asker kıyafetli, eli silahlı kişiler aracımı durdurdu. Daha önce de içinde koyunların olduğu bir kamyon ve iki resmi plakalı aracı durdurmuşlar. Benim arkamda seyreden minibüsü de durdurdular. Silahlı kişilerden biri gelip kimliğimi istedi. Ben kıyafetlerinden dolayı asker zannettim. Ehliyetimi ve ruhsatımı verdim. “Bunlar geçmez” dedi. Ben de 'Komutanına selam söyle bunlar geçer” dedim. 'Tanımadın herhalde biz PKK'yız' dedi. Ben anlamayınca 'Apo'nun askerleriyiz' dedi. Dikkatli bakınca elbiselerin üzerindeki yıldızların değişik olduğunu gördüm. Nüfus cüzdanım yanımda değildi. Ehliyetimi ve ruhsatımı verdim. Terörist, 'Bunlar geçmez' dedi. Ben de tekrar 'Komutanına selam söyle, geçer' karşılığını verdim.”

300 KİŞİYİ REHİN ALDILAR

“Daha sonra beni arabadan indirip, rehin aldıkları 15-20 kişinin yanına götürdüler. Daha sonra rehine sayısı 300–400 kişi oldu. Orada eli silahlı iki terörist kalabalığın başında bekliyordu. Bazıları şehirli, bazıları köylüydü teslim alınan kişilerin. Teröristlerden biri benim tesbihimi istedi. Ben hediye olduğunu' söyleyince, 'Hediye de hediye olur' dedi tesbihimi aldı. Terörist, çok düzgün konuşuyordu, bana ve diğerlerine çok iyi davrandı. Daha sonra kalabalıktan kravatlı düzgün giyimli biri bir bohça açarak örgüte para topladı.”

MENZİLDE PKK'LI YOKTU

“İnsan teröristler tarafından rehin alındığına inanamıyordu. Çünkü iyi davranıyorlardı. 6 kişinin bu kadar insanı rehin alması beni düşündürdü. Askerliğimi komando olarak yaptığım için etrafımı gözetledim. Diğer teröristlerin, uzakta pusu kurmuş olabileceği aklıma geldi. Ancak, etrafımız yüksek dağlarla çevriliydi ve teröristlerin bulunduğumuz yere mevzi alacak en yakın nokta, silahların menzili dışındaydı. Yani silah menzili içinde başka PKK'lı olması imkânsız gibiydi. PKK'lıların koyun yüklü kamyonun içinde olacağını tahmin ettim. Tahminimde de yanılmamışım. Kamyondan gözleri simsiyah korkunç biri çıktı. İki resmi arabayı yoldan aşağı iterek attılar ve yaktılar.”

DAĞA GÖTÜRDÜLER

“Bir süre sonra teröristler iki minibüsten sonradan sivil giyimli askerler olduğunu öğrendiğim 20-30 kişiyi indirdiler. Teröristlerle aralarında nasıl bir konuşma geçti duymadım. Ama hareketlerinden sanki hiçbir şey olmamış gibi davranıyorlardı. Ben kendi adamları zannettim. Bunları 2 PKK'lı alıp dağa doğru götürdü. Sonra ne oldu tabii bilmiyorum. Serbest bırakıldıktan sonra vadide ilerleyen komandolara denk geldim. Havada da bizim jetler uçuyordu. Bana operasyona çıktıklarını söylediler. Olayı anlattım. Askerlerden biri, “Size bir şey yaptılar mı, şikayetçi olmak isterseniz karakola gidin” dedi. Diyarbakır'a vardığımda herkesin olaydan haberi vardır diye düşündüm. Ama kimse bilmiyordu. Ertesi gün 33 erin şehit edildiği haberi geldi.”

6 teröristin fotoğrafı Hürriyet'teydi

Şerif Şölen, 33 erin şehit edilmesinden 2–3 gün sonra, 27 ya da 28 Mayıs 1993 tarihli Hürriyet gazetesinde yol kesen teröristlerin ölü ele geçirildiğine dair haber gördüğünü söyledi. O sırada Kayseri'de olduğunu anlatan Şölen “Haberdeki fotoğraflara dikkatlice baktım. Bi

Behiç Kılıç/Yeniçağ
Bu şehit de aileden İlker Başbuğ

Genelkurmay Başkanı'nın Teğmen'in şehit eşinin cenazesine koşması iyi de, cenazede ettiği sözler biraz acaipti!.. “Henüz 47 gün önce kurulan bir yuvanın yok olmasına ve masum bir evladımızın hayatını kaybetmesine yol açan bu hain saldırı Türk Silahlı Kuvvetleri ailesini derinden üzmüştür. Acımız büyüktür...”
Genelkurmay Başkanı şunu bilecek..
“Acı” Türk Milletinin acısıdır.. Bu fedakar vatan evladı Pınar öğretmen, “Türk Milletinin ailesindendir..”
Türk Silahlı Kuvvetleri de Türk Milletidir..
“Türk Silahlı Kuvvetleri ailesi!!” diye bir kavram yoktur.. Bu kavramı kullanmak zihninin derinliklerinde, subayları yüksek duvarlar ardına çekilip milletten yukarıda bir topluluk varsaymanın tezahürü kabul edilir!!.
Eğer bu terim üzerinden hareket edilirse, İlker Başbuğ bir aile cenazesi için bu kadar hassaslaşmış diye düşünülür!..
Şimdiii!.. Biz artık böyle “yukarıdakiler-aşağıdakiler” tezahürleri istemiyoruz...
Nereden aklımıza takılıdır bu durum!..
Bir kısım general amiralin “Silivri eşiğinden” dönüşü akıllara takıldığından beri.. Başkan'ın elinde dosyalarla gittiği “Çankaya Zirvesi” sonrası serbest kalan ekabir akıllardadır!.
Madem öyle, İlker bey'e bir “arabuluculuk” daha düşüyor şimdi!..
Gaziantep'li Ahmet Kömür, 2005 yılında Çukurca'da şehit düşmüştü...
Babası Ahmet Kömür.. Yani Şehit Babası Ahmet Bey, şimdi hapse girecek!! Çünkü, evladının cenazesi kaldırılırken, o acı ile Başbakan aleyhine sözler etmişti.. Mahkum edildi.. Başbuğ, şehit babasına sahip çıkamaz mı?..
Şehitler, aslında bu millete ilahi uyarılardır... Bir Sodom-Gomore dehl


En son admin tarafından Cmt Ekm 11, 2008 11:32 pm tarihinde değiştirildi, toplam 16 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Çrş Ksm 07, 2007 8:22 am    Mesaj konusu: Vurun AbalI'ya ya da 8 Askere Alıntıyla Cevap Gönder

KÜRTÇÜ SORUNU NEDİR?
Büyük Asya
24.07.2010

"Kürtçü sorunu", sömürgecilerin bölgemizi "etnik-dini" idareciklere bölüp parçalayarak üç büyük devlet geleneğini denetim altına almak, özellikle Türk Milletiyle Arap Milletinin his/ülkü/güç birliği yapmalarını engellemek maksadıyla 19.yüzyılın sonlarından bugüne sahneledikleri "uluslararası tezgah"ın teşhis edilmiş adıdır.

Bağdat'taki yasadışı kukla idareciğe değil, meşru Irak Devletine karşı 91 ve 2003 yıllarında gerçekleştirilen iki saldırıyla ivmelenen "Asrın Komplosu"dur...

"Kürt sorunu" tekerlemesi, tıpkı "Ermeni sorunu" tabiri gibi, bu uluslararası tezgahın, ilmikleri batılı servislerin laboratuarlarında dokunmuş örtüsü; dayatılmış mevcut haliyle adına "demokratikleşme denen şey"se, uydurulmuş sorunun güya çözümü adına zihinlere sızma sürecinin hem bahanesi hem ambalajıdır.

Zihinler, mesela -her çeşit darbeye karşı olanların, darbe mahsulü olduğunu hiç bahis konusu etmedikleri- ANAP'ın hükümet olduğu 80'lerin sonlarından itibaren yoğun bir "sorun" edebiyatıyla evvela yumuşatılır, suçluluk hissi aşılanır; arkasından "çözüm"e getirilip, ruh köklerinden batı istikametine doğru çözülerek teslim alınırlar.

Nitekim gazete köşelerinde, televizyon ekranlarında bir laf etmeden önce "Aman peşmergeler duymasın, bir duyarlarsa çok kızarlar!" dercesine ezilip büzülen; fakat iki dakika sonra Türk ordusundan bahsederken, birden yüz ifadesini ve ses tonunu sertleştirip, güya farkına varmadığı bir takım el-kol hareketleriyle de kuvvetlendirerek "otoriteye pabuç bırakmadığından ötürü, söz ne zaman Türk Ordusundan açılsa elinde olmadan çok celallenen yaman demokrat" havaları basan peşmerge dalkavuğu yalabık adamlar; MHP parti binalarının duvarlarındaki afişlere, resimlere bile, geceyarıları devletin kolluk güçlerini alet ederek, bozguncuların da katıldığı saldırılar düzenleyen ve düzenledikleri basın toplantılarında "devlet silah bırakmalı" cinsinden beyanatlar vermek suretiyle, adeta peşmerge bozgunculuğunun basın sözcüsüne dönüştükleri halde, nedense şeklen vali gibi duran 'tarafsız' devlet yöneticileri" böyle ortaya çıktı.

Hangi kesimden olursa olsun, Türk Milleti adına söz söyleme durumundaki okumuş-yazmış takımıyla yönetici kadroların hali maalesef budur:

Zihinler çözülmüş, peşmergeleşmiştir...

PKK'dan roketli saldırı: 1 polis öldü
07 Ağustos 2008
PKK üyeleri tarafından Muş'un Malazgirt İlçe Emniyet Müdürlüğüne roketli saldırı düzenlendi. bir polis memurunu öldüğü, 3 polisin de yaralandığı açıklandı

ERUH'TA ÇATIŞMA: 2 ASKER AĞIR YARALI

29 Haziran 2008 22:43
SİİRT'in Eruh İlçesi Görendoruk Köyü kırsal kesiminde güvenlik güçleriyle, bir grup PKK’lı terörist arasında çıkan çatışmada ilk bilgilere göre 2 asker yaralandı. Bölgeye takviye birlikler gönderilirken, çatışmanın devam ettiği bildirildi
Eruh’un Görendoruk Köyü kırsal kesiminde arama tarama faaliyetinde bulunan güvenlik güçleri, bu akşam saat 20.00 sıralarında bir grup PKK’lı teröristle karşılaştı. Güvenlik güçlerinin ‘Teslim ol’ çağrılarına teröristlerin ateşle karşılık vermesi üzerine sıcak temas sağlandı. Açılan ilk ateş sırasında 2 asker ağır yaralandı. Bölgeye takviye birlikler gönderilerek geniş çaplı operasyon başlatılırken, çatışmaların şidetli bir şekilde sürdüğü bildirildi.

PKK'lı grubun geçen Cuma gecesi Görendoruk Jandarma Karakolu’na uzun numlulu silahlarla saldırı düzenleyen teröristler olduğu sanılıyor. Bu saldırıda, biri uzman çavuş iki asker yaralanmıştı.

Milliyet

JET HIZIYLA YAYIN YASAĞI

29 Haziran 2008 11:46
Yayın yasağı konusunda ‘sansürü’ aratmayacak bir hıza ulaşıldı. Önceki gün Giresun’da yaşanan silahlı saldırıyla ilgili dün gazetelere sansür gibi olan yasak kararı tebliğ edildi
Giresun’da trafik kontrolü yapan jandarma ekibine önceki gün silahlı saldırı düzenlendi. Ajanslar haberi duyurduktan bir gün sonra ise jet hızıyla haber merkezlerine bir yayın yasağı kararı iletildi. Habere ilişkin getirilen yayın yasağında sansürü aratmayacak ifadelere yer verildi. Savcılığın talebinde “PKK tarafından düzenlendiği belirlenen silahlı saldırının fotoğraf ve kamera görüntülerine yayın yasağı konulması”na yer verildi. Ancak mahkeme tamamen yayın yasağı getirdi.

Yayın yasağı kararı şöyleydi:

Giresun Cumhuriyet Başsavcılığı’nın 27.06.2008 tarih ve 2008/2955 sayılı yazıları ile; 27.06.2008 tarihinde, saat 11.00 sıralarında Giresun ili Dereli ilçesi Kümbet Köyü bölgesinde meydana gelen ve PKK Kongra-Gel terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirildiği değerlendirilen silahlı saldırı olayı sonrasında yapılan fotoğraf ve kamera çekimlerinin yerel ve ulusal basında yayımlanması ve bu görüntülerin kamuoyunda örgütün propagandasını yapar nitelikte olduğu, bu nedenle yayın yasağı konulmasına karar verilmesi CMK 157 ve 162. maddeleri gereğince talep edilmiştir.

Hazırlık dosyası incelendi;

Gereği düşünüldü

1) Talebe uygun olarak; 3984 sayılı Radyo ve Televizyonlarının Kuruluş ve Yayınları Hakkındaki Kanun’un 4. maddesinde radyo, televizyon ve veri yayınlarında uyulması gereken yayın ilkeleri belirlenmiş, söz konusu yasanın 4/2-y bendinde yayımlanarak suç örgütlerini korkutucu ve yıldırıcı özelliklerini yansıtmaması gerektiği belirtilmiştir.

CMK’nın 157. maddesi uyarınca kanunun başka hüküm koyduğu haller saklı kalmak üzere ve savunma haklarına zarar vermemek koşulu ile soruşturma evresindeki usul işlemleri gizlidir.

Belirtildiği şekilde CMK 157. maddesi uyarınca soruşturmanın selameti ve 3984 sayılı yasanın 4/2-y bendi gereğince suç örgütlerini korkutucu ve yıldırıcı özelliklerinin yansıtılmaması amacıyla CMK’nun 162. maddesi uyarınca 27.06.2008 tarihinde, saat 11.00 sıralarında Giresun ili Dereli ilçesi, Kümbet Köyü bölgesinde meydana gelen ve PKK Kongra-Gel terör örgütü mensuplarınca gerçekleştirildiği değerlendirilen silahlı saldırı olayı ile ilgili olarak Yayın yasağı konulmasına,

2) Hazırlık dosyasının ikmali için Giresun Cumhuriyet Başsavcılığı’na tevdiine,

Dair, isteme uygun olarak yedi gün içerisinde Nöbetçi Asliye Ceza Mahkemesi’ne itiraz yolu açık olmak üzere hazırlık dosyası üzerinde yapılan inceleme sonucunda karar verildi.

Radikal

Adana'da çocuklar polise saldırdı

23 Haziran 2008
Edinilen bilgiye göre, merkez Seyhan ilçesi Dağlıoğlu Mahallesi'nde bulunan Dağlıoğlu Polis Merkezi'ne çoğunluğu çocuklardan oluşan bir gurup PKK sempatizanı taşlı saldırıda bulundu.

Gruba müdahale eden polis merkezi memurlarından bir kişi atılan taş sonucu başından yaralandı.

Yaralı polis memuru, meslektaşları tarafından kaldırıldığı Adana Numune Hastanesi'nde tedavi altına alındı.

Kısa süre içerisinde olay yerine TEM, Güvenlik ve Çevik Kuvvet Şubesi'ne bağlı ekipler sevkedilirken grup ara sokaklara dağıldı.

Patlayıcıları Binbaşı A.D. Verdi"
29 Nisan 2008 16:06

Silvan'da 1 erin şehit olduğu patlamayla ilgili yargılanan sanık, malzemeleri binbaşı A.D.'den aldığını anlattı. Çarpıcı olayın ayrıntıları ve binbaşının savunması..

Diyarbakır'da, PKK'ya yardım ettikleri gerekçesiyle yargılanan 7 kişinin duruşmasında, ilginç iddialar ortaya atıldı. Sanıklardan biri, Silvan'da bir erin şehit edildiği saldırıda kullanılan malzemeyi, örgüte jandarmanın verdiğini öne sürdü.

Diyarbakır'ın Silvan ilçesi Akçeltik köyü kırsalında 9 Haziran 2006 tarihinde 2 teröristin öldürüldüğü çatışmanın ardından 7 kişi gözaltına alındı. Soruşturma sürerken, zanlıların olaydan iki ay önce Silvan çöplüğünde 1 erin şehit olduğu patlamayla da bağlantıları olduğu belirlendi.

Haklarında “terör örgütüne bilerek ve isteyerek yardım etmek” iddiasıyla dava açılan sanıklardan Ahmet Eken, çöplükteki patlamanın jandarmayla da bağlantısı olduğunu öne sürdü.

Sanık ifadesinde “Ben töreristlerle irtibata geçtikten sonra, jandarmaya da bilgi veriyordum. Dolayısıyla suç kastı ile hareket etmedim. Benden malzeme istediler. Ben yüzbaşıya giderek, elimdeki listeyi gösterdim, bunları istiyorlar dedim. O da beni binbaşıya gönderdi. O da başçavuşa yönlendirdi. Bana malzemeyi onlar verdiler. Gübreyi ve tüpü Silvan'dan esnaftan almıştım” iddialarını ortaya attı.

Eken'i istihbarat amaçlı kullandık ama...

Ancak iddiaların muhattabı olan askerler, Eken'i istihbarat amaçlı kullandıklarını doğrularken patlayıcı malzeme verdikleri iddialarının iftira olduğunu savundu.

Binbaşı A. D. ifadesinde “Kesinlikle herhangi bir malzeme alımı olmamıştır. İddia edildiği üzere herhangi bir malzeme temini için teröristle aracı olarak istifade edilseydi, malzeme teslimi sırasında tedbir alınır, teröristler etkisiz hale getirilirdi. Bunlar, suçtan kurtulabilme amacına yönelik iddialardır” dedi.

Mahkeme heyeti, 7 sanığa 6'şar yıl hapis cezası verdi.
aktifhaber


33 Eri Şehit Ettiren "KOMUTA" Hatası.
19 Kasım 2007 08:01


"Konuşacağız ve yazacağız. Zaman, bu zamandır. Vatanseverliğimizi test edenler, önce, hatalarının kaç şehide yol açtığını hesaplasın" diyen yazardan ilk defa duyulan çarpıcı bilgiler.

Şamil Tayyar/Star
Gomutanım Genelkurmay'a söyle...

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral İlker Başbuğ şöyle diyor: Dağlıca taburu görevini başarıyla yerine getirmiştir.

Başbuğ Paşa'nın, 8 canımızın şehit düştüğü, 16 vatan evladının yaralandığı, 8 erin kaçırıldığı (sonra tutuklandığı) bir hadisede hangi kriterlerle bu sonuca ulaştığını anlamalıyız.

Maalesef, toplum olarak gerçekleri görmemekte ısrarlıyız. Geldiğimiz noktayı daha iyi kavramak adına ilginç bir anektod aktaracağım.

8 erin kaçırılmasından hemen sonra erlerin doğum yeri olan illerdeki komutanlara emir veriliyor: Ailelere ulaşın, evlatlarının kaybolduğunu bildirin, en kısa zamanda sağ salim kendilerine kavuşmaları için her türlü çabanın sarf edildiğini anlatın.

Mealen emir böyle. Yerinde bir adım. Doğrusu da budur. Evlatlarını bu vatan için göreve gönderen insanları bilgilendirmek görevden ziyade bir borçtur.

Ama ne oluyor biliyor musunuz? Terör örgütünün bu erleri kaçırdığını kabul etmiyoruz ya, bir ilde (ilin ismini isterse Genelkurmay'a veririm) albay rütbesindeki bir komutan, erin ailesine gidiyor. Diyor ki: 'Oğlunuz kayıp, arıyoruz.'

O sırada erlerin görüntüleri internetten yayınlanıyor, Roj TV canlı telefon bağlantıları kuruyor, ailelerle çocuklarını görüştürüyor.

Kürt kökenli vatandaşımız acılı baba, komutanı dinledikten sonra şu cevabı veriyor: 'Allah sizden razı olsun. Ama gomutanım, Genelkurmay'a söyle, oglum PeKeKe'nin elindeymiş. Çok rahatmış. Akşam yemegini yedirmişler, çayını içirmişler.'

Gördüğünüz gibi herkes her şeyin farkında. Terör örgütü çoktan propagandaya başlamışken sizin 'yok' saymanız, gerçeği değiştirmez. Oysa babaya şu söylenmeliydi: 'Evet, oğlunuzu teröristler kaçırdı. Oğlunuza sağ salim kavuşmanız için ordumuz seferber oldu, teröristlerin de yanına kar kalmayacak.'

Öyle değil mi? 23 yıldır birbirine eklediğimiz yanlışlar zincirine yeni halkalar eklemeye devam mı edeceğiz?


33 er nasıl şehit oldu?


Deniyor ki; Bunları yazmanın şimdi zamanı mı? Peki o zaman, hangi zaman? Yıllarca 'zamanı değil' diyerek pisliği halının altına süpürmedik mi? İbret aldık mı geçmişten, yaşananlardan...

Yok, yok, yok...

Sonra bir bakıyoruz, hatıralarda bir itiraf, bir itiraf...

O açıdan Fikret Bila'nın emekli komutanların açıklamalarından derlediği Komutanlar Cephesi kitabı, çok önemli. Fikret Ağabey lütfedip bana da göndermiş kitaptan.

Emekli Orgeneral Doğan Güreş, Genelkurmay Başkanı olduğu dönemde 1993 yılında terhis olmuş 33 erin katledildiği o faciayla ilgili 'Bunu ilk defa söylüyorum' diyerek bazı komutanların kusurlu olduğunu açıklıyor: 'Eğer asker bir yerden bir yere nakledilecekse öyle münferit olmayacak. Toplanma merkezleri olacak. Nereye gidiyorsa yol güzergahında tedbir alınacak, asker çıkış yapınca varış noktasına haber verilecek ve varış noktası da intikali takip edecek, bir gecikme olursa irtibat kurulup müdahale edilecek. Bu 33 erin sevkıyatında buna uyulmamış.'

O tarihte Asayiş Bölge Komutanı Korgeneral Necati Özgen. O da şöyle diyor: 'Kusur var tabii, sorumluluk da var. Kusur şu, yeterli koruma yok. Böyle bir sevkıyatta minibüslerin önünde ve arkasında silahlı koruma araçları olması lazım. Böyle götürülmeleri lazım. Böyle yapmamışlar. Eğer yapsalardı, teröristler saldırmaya cesaret edemezlerdi.'

Yani, silahlı koruma olsaydı belki o 33 askerimiz hayatta olacaktı. Bunun için ne sıkıyönetim ne OHAL, ne de sınır ötesi operasyona gerek vardı. Küçük bir emir yeter, artardı bile. Hatalarımızı konuşmazsak doğruyu nasıl bulacağız?

Şimdi desem ki, PKK pusuları niye hep hafta sonuna, hatta pazara denk geliyor? Mesela Gabar ve Dağlıca'daki iki saldırı Pazar gecesi yaşandı, tesadüf mü? Acaba terör örgütü, askerin en zayıf anının hafta sonu olduğunu mu düşünüyor?

Eğer öyleyse biz neden gerekli tedbirleri almıyoruz, alamıyoruz?

Konuşacağız ve yazacağız. Zaman, bu zamandır. Vatanseverliğimizi test edenler, önce, hatalarının kaç şehide yol açtığını hesaplasınlar.


Vurun Abalı'ya ya da 8 Askere
13 Kasım 2007 07:29Tek kurşun atmadan donarak şehit olan 90 bin askerinin hesabını sormayan Türkiye, bu sefer 8 günah keçisi buldu.

Vurun Abalıya...
Mehmet Altan/Star

Sekiz asker neden tutuklandı..

PKK'lı teröristlerin kaçırdığı ve iki hafta sonra, aralarında DTP milletvekillerinin de bulunduğu heyete tutanakla teslim ettiği 8 asker, önceki gün Van'da Askeri Mahkeme tarafından tutuklandı.

Dün manşetlere taşınan bu gelişme doğrusu beni hiç şaşırtmadı... Çünkü, daha birkaç gün önce yazdığım 'Sekiz Asker' başlıklı yazıda şunları söylüyordum:

'Bu gidişle tüm fatura sekiz askere kesilecek gibi...

Kendi topraklarımızda askerlerimizin bu kadar kolaylıkla şehit edilmelerini...

Rahatça yapılan baskınları...

Esir alınmaları...

Soğukkanlı ve sistemli bir biçimde değerlendirilip zaaflarımız sorgulanmayınca...

Olayın mağdurları 'suçlu' ilan ediliyor.

Kısacası, olup bitenden şöyle bir sonuç çıkıyor:

Başımıza gelenler bu sekiz asker yüzünden.

Kendisiyle bir türlü hesaplaşamayan...

Kendisiyle bir türlü yüzleşemeyen Ankara...

Şehit çocuklarımızın nasıl ve neden şehit düştüğünü sormuyor ama...

Esir düşenlere öfkeleniyor.

Sanki öfkelenmek bir çözümmüş gibi...'

***

Halbuki köklü bir çözüm aransa, galiba, dün de yazdığım gibi profesyonel ordu konusuna demir atacağız.

Üstelik profesyonel ordu, önceki gün bu konuya değinen Genel Kurmay Başkanı ile askerleri suçlayan savcı ve tutuklayan askeri mahkeme arasındaki çelişkiyi de çözebilecek.

Genel Kurmay Başkanı profesyonel ordu için ne diyordu?

'Bu elbette düşünülebilir. Şu anda Türk Silahlı Kuvvetleri bütçeden önemli pay alıyor ama profesyonelleşme olursa bu payın iki katına çıkması gerekir. Bu olayın bir yönü ama asıl olan Mehmetçiğin vatan sevgisidir. Kurtuluş Savaşı'nı da bu Mehmetçikle yapmadık mı?'

Genel Kurmay Başkanı böyle söylüyor ama sekiz asker:

1. Askeri disiplini aşırı derecede sarsmak.

2. Askeri itibarı zedelemek.

3. Emre itaatsizlik ve bu yüzden ağır kayıp verilmesi dolayısıyla suçlanmakta...

Üstelik, askerlerden ikisi de bu suçlamalara ek olarak 'yurtdışına firarla' itham edilmekte...

***

Bizdeki gelenek şudur:

'Altta kalanın canı çıksın...'

Fatura sekiz askere kesilirse,

Sistemin vicdanı rahatlayacak mı?

***

Kaçırılıp serbest kaldıktan sonra önceki gün tutuklanan askerler...

Bana...

Mart ayında Basra Körfezi'nde İranlılar tarafından esir alınan 15 askeri anımsattı.

15 İngiliz askeri de İran tarafından propaganda vesilesi olarak kullanılmış, sonra da bir zaman içinde serbest bırakılmışlardı.

Onların serüvenleri bizim sekiz askerden çok daha farklı gelişti...

Belki bu bir kültür farklılığı...

***

Nedir bu kültür farklılığı?

Kendimizle yüzleşmemek...

Kendimizle hesaplaşmamak...

Hele konu askeriye olduğu vakit, yönetime toz kondurmamak...

90 bin askerin tek kuşun atamadan donarak öldüğü Sarıkamış faciasını sorduk da mı, son bir aydır yaşadıklarımızı derinlemesine sorgulayacağız?

Artık buna da muhtemelen gerek kalmayacak...

Neden?

Çünkü, sanırım bütün bu olup bitenlerin potansiyel failleri belli oldu:

Şimdi Van'da tutuklu sekiz asker...

Genelkurmay'dan Star'a Yalanlama

13 Kasım 2007 10:22
Star gazetesi bugün Dağlıca Piyade Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik ile bir üsteğmenin de tutuklanmasına karar verdiğini yazmıştı. Haber Genelkurmay tarafından yalanlandı.
Star gazetesi bugün manşetinden Dağlıca'da görevli Van Askeri Mahkemesi, PKK'nın Dağlıca saldırısı sırasında kaçırılan 8 erle ilgili tutuklama kararından sonra Dağlıca Piyade Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik ile bir üsteğmenin de tutuklanmasına karar verdiğini yazdı.

Haberde " Yüksekova 21. Sınır Jandarma Tugay Komutanı Tuğgeneral Süleyman Yüksel'in bizzat yürüttüğü soruşturma kapsamında, Yarbay Dirik ile yardımcılarının da ifadesine başvuruldu. İki komutan çıkarıldıkları mahkemece tutuklanarak Van Askeri Cezaevi'ne gönderildi." dedinldi.

YARBAY'A ÜÇ AYRI SUÇLAMA

SEKİZ asker 'emre itaatsizlikte ısrar ve izinsiz sınır dışına çıkmak suçlarından cezaevine gönderilirken, Dağlıca Piyade Taburu Komutanı Yarbay Onur Dirik'in ise yönetim zaafiyeti nedeniyle tutuklandığı öğrenildi. Mahkemenin, Yarbay Dirik hakkında 'yönetim zaafı gösterdiği', 'askeri disiplini tesis edemediği' ve 'muhtemel saldırılara karşı gerekli önlemleri almadığı' gerekçeleriyle tutuklama kararı verdiği belirtildi.

ÜSTEĞMEN HİÇ ÇATIŞMAMIŞ

Tutuklu üsteğmenin çatışma esnasında olay yerinde olduğu ancak çatışma sonuna kadar bir kayayı siper ederek çatşan erlere yardım etmediği iddia edildi. Askerliğini asteğmen olarak yapan ve teskere bırakarak TSK bünyesinde kalmayı tercih eden tutuklu üsteğmenin, çatışma boyunca teröristlere hiç ateş etmediği, çatışma bittikten ve PKK'lı teröristlerin bölgeden ayrılmasından sonra ortaya çıktığı öne sürüldü.

GENELKURMAY'DAN YALANLAMA

Genelkurmay Başkanlığı, ''Dağlıca Tabur Komutanı ile bir Üsteğmenin tutuklandıklarını'' belirten haberin ''tamamen gerçek dışı olduğunu'' bildirdi. Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde yer alan açıklamada şunlar kaydedildi: ''13 Kasım 2007 tarihli bazı basın ve yayın organlarında, Dağlıca Tabur Komutanı ile bir üsteğmenin tutuklandıklarını belirten bir haber yer almıştır. Söz konusu haber tamamen gerçek dışıdır.''


PKK KARAKOL BASTI: 1 Uzman Çavuş Öldü
PKK'lı teröristler, Tunceli'de Uzunçayır karakoluna saldırı düzenledi. 07 Kasım 2007
uzaklıktaki Uzunçayır Hidroelektrik Santralı Barajı'nı korumakla görevli Uzunçayır Jandarma Karakolu'na, gece saat 21.00 sıralarında bir grup PKK'lı , ağır silahlarla saldırı düzenledi. Gün boyu yağışlı ve sisli bir havanın hakim olduğu bölgede açılan ilk ateş sırasında Jandarma Uzman Çavuş Bahtiyar Şimşek öldü.

Tunceli Vali Vekili Turgut Gülen, saldırıda bir güvenlik görevlisinin şehit olduğunu ve bölgede operasyonların sürdürüldüğünü bildirdi. Gülen, jandarmadan olayla ilgili henüz bilgi notu gelmediğini söyledi.


KARAKOLA İKİNCİ SALDIRI

Uzunçayır Jandarma Karakolu'na 1997 yılında da yine PKK'lılar tarafından düzenlenen saldırıda 3 uzman çavuş ve 2 sivil vatandaş ölmüştü.

PKK 7 Kişiyi Kaçırdı
12 Kasım 2007 14:35

Van'ın Başkale İlçesi Oğulveren Köyü yakınlarında yol kesen PKK'lı teröristlerin 2’si köy korucusu 7 kişiyi yanlarına alarak kaçtıkları belirtiliyor.
VAN'ın Başkale İlçesi Oğulveren Köyü yakınlarında yol kesen PKK'lı teröristlerin 2'si köy korucusu 7 kişiyi yanlarına alarak kaçtıkları öne sürüldü.

İran sınırına yaklaşık 10 kilometre uzaklıkta bulunan Başkale'nin Oğulveren Köyü yakınlarında bulunan Oğulveren Köprüsü'nde dün saat 20.00 sıralarında yol kesen teröristler bir süre propaganda yaptı. Daha sonra da köylerine giden 2'si köy korucusu toplam 7 kişiyi yanlarına alan teröristler karanlıkta kaçtı. Yerel kaynaklar kaçırılanların 18- 20 yaşları arasında bulunduklarını bildirdi. Olay ardından güvenlik güçleri bölgede kapsamlı operasyon başlattı.

KAÇIRILANLARIN KİMLİKLERİ

PKK'lı teröristlerin kaçırdığı 7 kişinin Mustafa Uygur (Köy Korucusu), Zübeyit Demir (Köy Korucusu), Okan Demir, Cüneyt Yıldız, İskan Demir, Adem Soner ve Kenan Uygur olduğu belirtildi. Yetkililer ise bu konuda açıklama yapmadı.

aktifhaber

Oğlumu Vatan Haini İlan ettiler

06 Kasım 2007 13:15Adalet Bakanı Şahin, "askerlerin kurtulmasından sevinç duymadım" dedi, o 8 askerden birinin annesi, "beni anlımdan vursaydın bakan" dedi ve acı konuştu.
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin'in, “Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir mensubu böyle bir duruma düşmemeliydi. O gece o teröristlerle birlikte gitmiş olmalarını içime sindiremedim. Kurtulmuş olmalarından fazla sevinç duymadım'' açıklamasına, rehin alınan askerlerden Denizlili piyade er Fatih Atakul'un annesi Aynur Atakul sert tepki gösterdi. Evinde konuşan Aynur Atakul, “Bakan Bey, öyle konuşacağına keşke beni alnımdan vursaydı'' dedi.

Oğlunu davul zurnayla askere yolladığını belirten Aynur Atakul, “Şehit olsaydı, 'Bu vatan için öldü' diyecektim. Oğlum esir düştü diye bizim ve oğlumuzun onuruyla neden oynanıyor. Kurtulduğuna çok sevinmiştik. Ama Bakan Mehmet Ali Şahin'in açıklamalarından sonra yıkıldık. Biz onurlu insanlarız. Ben oğlumu büyük bir gururla askere gönderdim. Ölseydi daha mı iyi olacaktı? Aylardır oğlum ve diğer askerler için dua ediyorum. Oralarda asıl ölenler analar. Şehitler için bir iki gün gözyaşı dökülüyor o kadar. Analar öyle mi? Konuşmak bakana kolay geliyor. Benim anam öldü, beni öldürseler de fark etmez. Ama benim oğlumun anası yaşıyor'' diye konuştu.

Oğlum bronşitini gizleyip askere gitti

Aynur Atakul, oy verdiği AKP'nin bir bakanının bu şekilde konuşmasının kendini yıktığını söyledi. Anne Atakul, oğlunun bronşit hastalığı olduğunu, askere gitmeden önce bu rahatsızlığını ne şubesine, ne askerde komutanlarına söylemediğini sözlerine ekleyerek, “Binlerce ana her gün ağlıyor. Elbette çocuklarımızı bu vatan için yetiştirdik, ama ölmediler diye onurumuzla oynanmasını hazmedemiyorum. Benim çocuğum ölseydi Bakan Bey sevinecek miydi'' dedi.

Bu arada, Fatih Atakul'un babası Süleyman Atakul, gazetecilerin görüntü almasını istemedi, “AKP'nin Denizli milletvekilleri Mehmet Salih Erdoğan ve Mithat Ekici ile görüştüm, Mehmet Ali Şahin'in bizi çok üzdüğünü söyledim.
aktifhaber

Sekiz Askere Sevinemedim Kavgası

06 Kasım 2007 06:00Adalet Bakanı Mehmet ali Şahin, "8 Askerin serbest bırakılmasına sevinmedim" dedi. DTP anında tepki verdi. İşte Şahin'in ve DTP'nin karşılıklı sözleri...
Adalet Bakanı Mehmet Ali Şahin, rehin askerlerin bırakılması ile ilgili şu açıklamayı yapmıştı:

*Türk Silahlı Kuvvetleri'nin hiçbir mensubu böyle bir duruma düşmemeliydi. Dolayısıyla kendilerinin kurtulmuş olmalarından dolayı fazla bir sevinç duyamadığımı ifade etmek istiyorum. Bu benim kişisel değerlendirmem.

*Operasyonla ilgili o gece o teröristlerle birlikte askerlerimizin gitmiş olmasını ben bir Türk vatandaşı olarak içime sindiremedim. Birkaç tane çapulcu ile birlikte gitmiş olmaları gibi bir izlenim beni rahatsız etti. O nedenle terör örgütünün propagandası.

Basın, Aktütün baskını sırasında golf oynayan Hava Kuvvetleri Komutanı'na karşı birleşti!

Uğur Dündar, "Ben bile tatilimi yarıda kestim" diye tepki gösterirken; Yılmaz Özdil, Paşa'nın turnuvada sonuncu olmasına dikkat çekti

09 Ekim 2008 Perşembe 12:20

İSTANBUL - - Genelkurmay Başkanlığı, karakol baskını sırasında golf turnuvasında olan Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Babaoğlu'na yönelik haberlere tepki gösterdi. Star Haber'in patronu Uğur Dündar ise, yapılan açıklamalar üzerine çok anlamlı bir yorum yaptı. Medyafaresi'nin haberine göre; Uğur Dündar, bayram tatilinde ailesiyle güney sahillerindeydi. Ancak Aktütün karakoluna yapılan baskını duyar duymaz hemen İstanbul'a dönüp o akşamki haber bültenini sundu. Genelkurmay'ın "Hava Kuvvetleri Komutanı cumartesi akşamına kadar hain saldırıyı duymamıştı" açıklamasını değerlendiren Dündar, "Hafta sonu ben de aynı bölgede tatildeydim. Olayı duyar duymaz atlayıp geldim. Haberleri hazırladık ve ana haber bültenini sundum" dedi.

"İSTİKBAL GOLFLERDEDİR"
Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu'nun Aktütün baskını ve 17 şehit verildiği sırada golf oynamaya devam ettiği haberi, asker yanlısı kesimleri bile rahatsız etti. Hürriyet gazetesinden Yılmaz Özdil, bugünkü köşesinde bu durumu eleştirdi. İşte o yazı...

"İstikbal golflerdedir"
Orgeneral "Antalya Serik"teki "Ramazan" Bayramı Turnuvası'nda "yeşil"likler içinde golf oynarken; Aktütün'de şehit düşen "Antalya Serik"li piyade erin ismi neydi biliyor musunuz?
"Ramazan Yeşil!"
Ama, bu değildir asıl rezalet.
Turnuvaya 10 golfçü katıldı; orgeneral 9'uncu oldu!
Uçak uçuracağına golf oynuyor. Onu da anca bu kadar oynuyor.
Hava Kuvvetleri Komutanı, bu sortiden sonra 365 gün 24 saat F16'nın pilot koltuğunda otursa, gene de hikáyedir...
İstifa etmesi lazım ama etmez.
Görev süresinin biteceği ağustosa kadar bekleyecek. O gidince, yerine kim gelecek?
Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay.
Bak, ondan umutluyum... Çünkü müstakbel Hava Kuvvetleri Komutanımız, aynı turnuvada 5'inci oldu!
Bu arada. Cumhurbaşkanımızın ve Başbakanımızın, 15 şehidi toprağa verirken gözleri dolu dolu olduktan sonra, taziyeye gideceklerine, televizyon karşısına kurulup, Hacettepe-Beşiktaş maçını seyrettikleri ve telefonu kaldırıp, Ertuğrul Sağlam'ı aradıkları ortaya çıktı...
Cumhurbaşkanımız, "Maçı beraber seyrettik, çok üzgün görünüyordun, bu halin bizi de üzdü, sayın başbakan da benimle aynı duyguları paylaşıyor, futboldur, her şey olur, kendini üzmeye değmez, Allah hakkında hayırlısını nasip etsin" dedi.
E hal böyleyken sanırım siz de, sayın cumhurbaşkanımız ve başbakanımızla aynı duyguları paylaşıyorsunuzdur...
Üzül üzül, bi yere kadar yani...
netgazete

Sivil toplum örgütlerinden Taksim'de el ele eylem
15:50 - Aralarında İHD, Alevi Bektaşi Federasyonu, Halkevleri ve MAZLUMDER'in de bulunduğu çeşitli sivil toplum kuruluşlarının temsilcilerinden oluşan ve kendilerine "Gerçek ve Adalet İnisiyatifi" adını veren grup, "Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana" eylemi düzenledi. İHD Genel Başkanı Öztürk TürkdoğanYaşar Kemal'in "Fırat Suyu Kan Akıyor Baksana" isimli romanından esinlenerek böyle bir eylem gerçekleştirdiklerini belirterek,son yıllarda yaşanan acıların, katliamların ve halka karşı işlenen suçların ortaya çıkarılması için burada olduklarını söyledi. 30.05.2009 İSTANBUL netgazete

18 Ocak 2010
Korucu Silahlarına El Konuldu
Batman'ın Sason ilçesinde 1 uzman çavuşun şehit olduğu, 1 uzman çavuşun yaralandığı operasyonla ilgili olarak 3 korucunun silahına el konulduğu bildirildi.
Batman'ın Sason ilçesinde 1 uzman çavuşun şehit olduğu, 1 uzman çavuşun yaralandığı operasyonla ilgili olarak Kulp Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma kapsamında 3 korucunun silahına el konulduğu bildirildi.

Edinilen bilgiye göre, dün Batman'ın Sason ilçesinde uzman çavuş Serkan İpek'in (24) şehit olduğu, 1 uzman çavuşun yaralandığı operasyonla ilgili olarak Kulp Cumhuriyet Savcılığınca yürütülen soruşturma sürdürülüyor.

Soruşturma kapsamında ''şüpheli'' sıfatıyla 3 korucunun ifadesi alındı. Olay yerindeki boş kovanların toplanmasından sonra, tedbir amacıyla korucuların silahlarına el konuldu. Silahların incelemeye alındığı bildirildi.
aktifhaber

Diyarbakır'da Polis otosuna molotoı
05 Şubat 2010 Diyarbakır'da Diyanet İşleri Başkanı Ali Bardakoğlu'na eskortluk etmek için otel önünde bekleyen polis otosuna molotofkokteyli atıldı.
Edinilen bilgiye göre, Sur ilçesindeki bir otelde bulunan Bardakoğlu'na eskortluk etmek için bekleyen polis otosuna, henüz kimliği belirlenemeyen kişi veya kişilerce molotofkokteyli atıldı.

Molotofkokteyli atılan ve hasar gören polis otosu, olay yerine gelen çekici ile kaldırıldı.
haber7

01 Mart 2010 08:13
Yakalanışındaki Sır Perdesi Kalktı
Abdullah Öcalan'ın yakalanmasındaki sır perdesi 11 yıl sonra kalktı. İşte perde arkasındaki çok çarpıcı gelişmeler...

Yıl 1999... Türkiye’nin savaş tehdidi sonuç vermiş ve PKK lideri Abdullah Öcalan yıllardan beri ikamet ettiği Suriye’deki Bekaa Vadisi’ni terk etmek zorunda kalmıştı.

Öcalan, İtalya’ya adım atar atmaz Türkiye ile İtalya arasında söz düellosu da başlamıştı... Ancak perde arkasında çok çarpıcı gelişmeler oluyordu. İşte bu gelişmeleri Öcalan’ın yakayı ele verdiği Kenya’nın gizli servisi 11 yıl sonra ilk kez ülkenin prestijli gazetesi The Nation’a anlattı. Adını vermeden gazeteye konuşan yetkilinin iddialarına göre Öcalan’ın yakalanışı Türkiye’nin talebiyle hayata geçen bir MOSSAD operasyonuydu. Kod adı da ’Uyanık’tı (Watchful).

Buna göre, Öcalan kendisine sığınacak bir ülke ararken dönemin Türkiye Başbakanı Bülent Ecevit, İsrail’in o dönemdeki başbakanı Benjamin Netanyahu’yu arayarak “MOSSAD bize Öcalan’ı izlemek ve yakalamakta yardımcı olabilir mi?” sorusunu yöneltti. Netanyahu teredüt etmeden olumlu yanıt verdi. Ancak Ecevit’e, “Bu işin içinde MOSSAD’ın olduğu hiçbir zaman bilinmeyecek. Öcalan yakalandığı zaman bunun sadece Türk güçleri tarafından düzenlenen bir operasyon olduğunu açıklayacaksınız” talebini iletti. Ecevit de bunu hemen kabul etti. Netanyahu telefonu kapatır kapatmaz MOSSAD’ın başındaki Efraim Halevy’yi aradı. Operasyon için 6 kişilik bir MOSSAD timi oluşturuldu.

Kadın ajan peşinde

MOSSAD tarafından operasyona “Uyanık” (Watchful) adı verildi. MOSSAD şefi timden sadece Öcalan’ı izlemelerini, kendilerine talimat verilmediği sürece hiçbir şey yapmamalarını istedi. İlk takip Roma’da başladı. 2 teknik takipçi (yahalomin) ve bir kadın ajanın (bat leveyha) da bulunduğu ekip Öcalan’ın kaldığı apartmanın hemen yakınına izleme ve dinleme sistemi kurdu. Vatikan yakınlarındaki bölgede amaç kadın MOSSAD ajanının Öcalan’a yaklaşmasını sağlamaktı, ancak Öcalan İtalya’yı terk edince bu plan suya düştü.

Öcalan İtalya’nın ardından gittiği İspanya, Fas, Tunus, Suriye ve Portekiz’de hep MOSSAD ajanlarının takibindeydi. Tüm sığınma başvuruları reddediliyordu. Sonunda bir Hollandalı istihbaratçı Amsterdam’daki MOSSAD şefine “Öcalan KLM uçağıyla Nairobi’ye gidiyor” bilgisini verdi. MOSSAD timi hemen Kenya’ya uçmak için hazırlıklara başladı.

5 Şubat 1999’da “Tetikte” timi Kenya’ya indi. MOSSAD ve Kenya istihbaratı çok iyi ilişkiler içindeydi hatta MOSSAD’ın Kenya’da güvenli evlere sahip olmasına dahi izin veriliyordu. MOSSAD, CIA’nın da yardımıyla Öcalan’ın Yunanistan elçiliğinde saklandığını tespit etti ve hemen elçilik dinleme altına alındı. Öcalan’ın yaptığı tüm görüşmeler sokağın karşısında kamp kuran MOSSAD ajanları tarafından dinleniyordu.

Ve sonunda Halevy’den beklenen emir geldi: Öcalan’ı ilk fırsatta yakalayın! Bunun yöntemi olarak da Öcalan’ın koruma ekibine sızma gösterildi. Öcalan nasıl olduysa yanında silahlı korumalar ve bir makineli tüfekle Kenya’ya giriş yapmayı başarmıştı. MOSSAD, Öcalan’ın korumalarından birini gözüne kestirdi ve koruma Norfolk Oteli’nde içki içerken muhteşem bir Kürtçe konuşan MOSSAD ajanlarından biri yanına yaklaşarak dostluğunu kazandı. Öcalan’ın başvurularının reddedilmesi nedeniyle çok sinirli olduğunu öğrendi. Güney Afrika’nın da başvurusunu reddetmesinin ardından umutsuzluğa kapıldığını anlattı.

KENYA’DA EN ETKİLİ GAZETE

Haberin yayınlandığı Nation gazetesi Kenya’da 205 bin tirajıyla ülkenin en etkili ve ciddi gazetesi olarak kabul ediliyor. Gazete ayrıca Doğu Afrika’nın en büyük ve bağımsız yayın organı olarak tanınıyor. 1960 yılından bu yana İngilizce olarak yayınlanan gazete en yakın rakibine de 3 kat fark atmış durumda.

‘Lazaros Mavros’ pasaportuyla yakalandI

Türkiye’nin baskıları sonucu Suriye’den çıkmak zorunda kalan Öcalan, önce Rusya’ya, oradan İtalya’ya geçti. İtalyan Hükümeti tarafından da ülkeden çıkarılınca Yunanistan’ın Kenya Büyükelçiliği’nde saklanan Öcalan 16 Şubat 1999 tarihinde Bordo Bereliler tarafından uçakla Kenya’dan Türkiye’ye getirildi. Öcalan’ın üzerinden Lazaros Mavros adına düzenlenmiş bir Kıbrıs Cumhuriyeti pasaportu çıktı.

MOSSAD lideri itiraf etmişti

MOSSAD’In o dönemdeki başkanı Efraim Halevy, emekli olmasının ardından yazdığı kitapta Öcalan’ın yakalanmasının bir MOSSAD operasyonu olduğunu ileri sürmüş, ancak Netanyahu’dan aldığı direkt emir nedeniyle tüm MOSSAD ajanlarına yönelik hazırladığı mesajda “Öcalan’ın yakalanmasıyla teşkilatımızın hiçbir alakası olmamıştır” ifadesini kullandığını itiraf etmişti. Bu mesajı yazma kararını Halevy kitabında şöyle anlatıyor: “Türk basınında çıkan haberlerin asılsız olduğu gerçeğinin hızla değişen durum içerisinde önemsiz olduğunun farkındaydım. Avrupa’daki Kürtlerin söylenenlerin gerçekten de doğru olduğuna inanmayı sürdürmeleri durumunda Avrupa topraklarında, uğratıldığına inandığı büyük ihanetin intikamını almaya çalışmakla kalmayıp, zor görevlerimizi daha da tehlikeli hale getirecek bir düşmanla karşı karşıya geleceğimizden endişeleniyordum. Bu şartlar altında Kürtler’e, liderlerinin yakalanmasıyla Mossad’ın uzaktan yakından alakası olmadığına dair açık ve net bir sinyal göndermek şart olmuştu.”
aktifhaber

19 Nisan 2010
Saldırıyı PKK Üstlendi
Fırat Haber Ajansı'nda yayınlanan açıklamaya göre S<amsun'da 2 polisin öldüğü eylemi PKK-HPG üstlendi.

HPG, kendilerine bağlı bir birimin kendi inisiyatifi ile eylemi gerçekleştirdiğini duyurdu.

HPG eylemin Kürt halkına karşı gerçekleştirilen saldırılara ve militan güçlere karşı yapılan operasyonlarda yaşamını yitirenlerin anısına yapıldığını açıkladı. haber1001

AĞRI MİLLİ EĞİTİM MÜDÜRLÜĞÜ'NE SALDIRI

14 Haziran 2010
Ağrı Milli Eğitim Müdürlüğü'ne molotof kokteylli saldırı düzenlendi.
Edinilen bilgiye göre, saat 21.45 sıralarında Kağızman Caddesi üzerinde bulunan Milli Eğitim Müdürlüğü'ne yüzleri maskeli iki kişi, molotof kokteyli atarak kayıplara karıştı. haber10

PKK'lılar Araç Yaktı 2 Vatandaşı Kaçırdı
09 Temmuz 2010
Tunceli-Ovacık kara yolunu kesen bir grup PKK'lı, araç yakıp 2 vatandaşı kaçırdı.
Tunceli-Ovacık kara yolunun 40. kilometresinde Torunoba yakınlarında yola inen bir grup PKK'lı araçları durdurup kimlik kontrolü yaptıktan sonra örgüt propagandası yaptı. Yolu bir saat süresince trafiğe kapatan PKK'lılar, AK Parti Tunceli İl Başkanı Cihan Açıkgöz'e ait bir aracı ateşe verdikten sonra yanlarına aldıkları iki kişiyle ormanlık alana kaçtı. aktifhaber

Gürpınar'da Mayın: 1 asker öldü, 1 asker de yaralandı
15 Temmuz 2010
Van'ın Gürpınar ilçesi Yalınca köyü dağlık arazi kesiminde, döşenen mayının patlaması sonucu 1 asker öldü, 1 asker de yaralandı.

Mayınının infilak etmesi sonucu 21 yaşındaki Jandarma Komando Er Burhan Kılıç ölürken, 1 asker de yaralandı. haber1001

Van'da askeri araca saldırı: 1 asker öldü
Van'ın Gürpınar ilçesinde Akdoğu köyü kırsalında askerlere saldırı düzenlendi. 1 asker öldüi. 20.07.2010 VANhaber1001

Askeri Araca Mayınlı Tuzak
24 Temmuz 2010
Doğubeyazıt'ta askeri aracın geçişi sıranısnda mayın patladı. Patlamada 6 askerin yaralandığı bildirildi... haber1001

Şemdinli'de Mayın
31 Temmuz 2010
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, askeri aracın geçişi sırasında patlama meydana geldi.
Alınan bilgiye göre, Beyyurdu sınır karakoluna giden askeri aracın geçişi sırasında, terör örgütü PKK üyelerince yol kenarına döşenen mayın patladı.
Patlamada, can ve mal kaybının olmadı
aktifhaber


En son admin tarafından Pzr Ekm 05, 2008 10:09 pm tarihinde değiştirildi, toplam 7 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Sal Ksm 20, 2007 10:40 am    Mesaj konusu: "Biliyorum Komutanlar imralI'ya Gitti Alıntıyla Cevap Gönder

05 Aralık 2009
Güneydoğu'da bir çok yerde yapılan izinsiz gösterilerde olay çıktı

HAKKARİ:
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde Demokratik Toplum Partisi (DTP) tarafından düzenlenen mitingin ardından izinsiz gösteri ve yürüyüş yaparak polise taş ve molotof kokteyli ile saldıran gruba polis müdahale etti.

Alınan bilgiye göre, Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Cengiz Topel Caddesinde DTP tarafından düzenlenen ve aralarında Kandil bölgesinden gelen grubun da bulunduğu bildirilen mitingin ardından bazı gruplar izinsiz gösteri ve yürüyüş yapmak istedi.

Polisin uyarısına rağmen dağılmayarak taş atan göstericilere güvenlik güçleri biber gazı ve basınçlı su ile müdahale etti. Kentin ara sokaklarına dağılan göstericilerin eylemlerinin sürdürdükleri bildirildi.

VAN:
Van'ın Akköprü, Süphan ve Doğu caddelerinde dün ve önceki gün gece düzenlenen izinsiz gösterilerde, polise taş ve molotof kokteyli atan, ev ve iş yerlerinin camlarına zarar verdikleri tespit edilen E.E, Ü.C, G.K, H.Ö, İ.A, E.K. ve C.A. dün gece Emniyet müdürlüğü ekipleri tarafından gözaltına alındı.

Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele şubesinde gerekli ifadeleri alınan 7 kişi, Van Eğitim ve Araştırma Hastanesi'ndeki doktor kontrollerinin ardından adliyeye sevk edildi.

Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, gözaltına alının zanlıların 2 Aralık'ta Akköprü Mahallesinde polis aracına molotof kokteyli atılması ve aynı gün yolcu trenine ait vagonların camların kırılması olaylarına da karıştıklarını bildirdi.

ŞANLIURFA:
Şanlıurfa'da DTP'li vekillerin de katıldığı yaklaşık 2 bin kişinin katıldığı, "Özgür irade, demokratik çözüm" yürüyüşü sırasında bir grup, kendilerini protesto eden grubun bulunduğu Ülkü Ocakları binasını ve çevredeki işyerlerini taşladı..

DTP tarafından olaylı başlayan mitingin bitiminde de gerginlik yaşandı. Miting ardından 30 kişilik grup, Şehitlik Kavşağı'nda slogan attı, polise taşla saldırdı. Polis de kendisine taşla saldıran gruba, copla müdahale etmeye başladı. Çok sayıda kişinin gözaltına alındığı kentte, gerginlik sürüyor.

DOĞUBAYAZIT:
Ağrı'nın Dopubayazıt İlçesi'nde Demokratik Toplum Partisi (DTP) ilçe teşkilatı önünde toplanan bir grup, izinsiz yürüyüş düzenlemek istedi. İlçe merkezinde yoğun güvenlik önlemi alan Emniyet Müdürlüğü ekipleri, gurubun yürüyüş yapmasına izin vermeyerek dağılmaları konusunda uyarı yaptı.

Polisin uyarısına rağmen terör örgütü lehine slogan atarak polise taşla saldıran grubu güvenlik güçleri, biber gazı ile müdahale ederek dağıttı. Ara sokaklara dağılan ve yola barikat kuran 20 gösterici polis tarafından gözaltına alındı. İlçedeki iş yerleri ve okullara zarar veren göstericiler nedeniyle esnaf kepenk kapattı.

CİZRE:
Şırnak'ın Cizre ilçesinde izinsiz gösteri yapmak isteyen gruba polis müdahale etti. Cudi Mahallesi Dörtyol mevkisinde toplanan ve aralarında Şırnak Belediye Başkanı Ramazan Uysal ile Cizre Belediye Başkanı Aydın Budak'ın bulunduğu DTP'li grup, izinsiz gösteri yapmak istedi. Uyarılara rağmen dağılmayan gruptan bazı kişiler polise taş attı. Polis göstericilere biber gazıyla gruba müdahale etti. Göstericiler, ara sokaklara kaçtı. Gösteriler yer yer mahalle aralarında devam ediyor.
aktifhaber

İstihbarat Davul Zurna Çalmış
14 Ekim 2008 13:29

İstihbarat birimleri "Aktütün Basılacak" diye davul zurnadan beter uyarı yapmışlar. İşte son olarak bir gün önce gönderilen dehşete düşüren rapor.

Bir gün öncenin raporunda Aktütün baskınını yapacak PKK komutanının adı bile belirtiliyor. 2 Ekim tarihli istihbarat raporunda PKK’nın kadın liderlerinden Habat’ın yeni bir saldırı için bölgeye döndüğü, ağır silah taşıyacak 25-30 katırın Aktütün karşısında Mezi deresinde bekletildiği bildirilmiş.

Aktütün saldırısından sadece bir gün önce 2 Ekim 2008 tarihli Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’na ait günlük hareket raporlarından bazı bölümler:

TEZKEREYE KARŞI HAZIRLIK • “Habat (Kadın) isimli teröristin, Hakkari-Aktütün J.Snr.Bl.K.lığına yönelik silahlı saldırı eylemine katıldıktan sonra Haftanin’e döndüğü, PKK’nın muhtemel yapılacak operasyon öncesi sınır hattı üzerinde bulunan güvenlik güçlerine yönelik kapsamlı bir eylem hazırlığı içerisinde olduğu, ağır silahları taşımak maksadıyla Sıvı- Mezi (38s lg 1925) deresi civarında (25-30) katırın bekletildiği, teröristlerin, Uludere-Ortasu (38s lg 2038) Köyü’nden Haftanin bölgesine kaçakçılık maksadıyla giden şahıslardan güvenlik güçleri hakkında bilgi temin etmeye çalıştıkları. (23’üncü j.snr.tüm. K.lığı/şırnak-02 ekim 2008) (ilgili makamlara bildirildi, işlem ve teyide devam ediliyor.)”

EYLEM TOPLANTISI • “Irak’ın kuzeyi Nirve (38s mg 0720) kampında bulunan güven (k) adlı terörist sorumluluğundaki (20)’si kadın (35) kişilik terörist grubun, 26 eylül 2008 günü, (6) adet yüklü katır ile birlikte, Hakkâri-Çukurca bölgesine giriş yaptığı, grubun; Çukurca-Karasu mahallesi (38s lg 9617), Kandil Mahallesi (38s lg 9520), Çınarlı Köyü (38s lg 9522) ve Çağlayan Köyü (38s lg 9527) güzergâhını takiben Cevizli Köyü (38s lg 8632) bölgesine geldiği ve halen bu bölgede barındığı, söz konusu grubun, 28 eylül 2008 günü, Uzundere (38s lg 9930), Kazan (38s lg 7929) ve Cevizli (38s lg 8632) bölgelerinde faaliyet gösteren diğer teröristler ile buluşarak, Cevizli Köyü Güven Mahallesi’nde (38s lg 8632) bir toplantı yaptıkları, toplantıda; Çukurca bölgesindeki askeri birliklere yönelik eylem kararı aldıkları. (3’üncü tak. P. Tüm. K.lığı/hakkâri-02 ekim 2008) (ilgili makamlara bildirildi, işlem ve teyide devam ediliyor.”

KÜTÜK BİLGİLERİ VAR • “Nazım Alma (Mardin doğumlu) sorumluluğunda 18 (onsekiz) teröristten oluşan bir grubun, yanlarında iki adet bkc makineli tüfek, iki adet rpg-7 roketatar ile birlikte, Hakkâri kırsalında bulundukları, bölgede bulunan kamu kurumları ile polis ve koruculara yönelik sansasyonel tarzda bombalı saldırı türü eylem hazırlığı içerisinde oldukları, (c-3)”

ŞEMDİNLİ KÖYLERİNDELER • “Fikret Olgun (Şırnak-Yazlıca doğumlu) sorumluluğunda, 25 (yirmibeş) teröristin, yanlarında bir adet hok füzesi, iki adet 60 mm.lik havan, iki adet gece görüş cihazı ile birlikte, Şemdinli bölgesindeki köylerde bulundukları, askeri konvoylar ile izine giden/gelen personel ve koruculara yönelik sansasyonel tarzda bombalı saldırı türü eylem hazırlığı içerisinde bulundukları,”

DAĞDA MEVZİ HAZIRLANIYOR • “Çetin Kabuk (Siirt doğumlu) sorumluluğunda, 32 (otuziki) teröristin, yanlarında iki adet strella füzesi, bir adet 82 mm.lik havan, iki adet bkc makineli tüfek ile birlikte, Hakkari-Karanlık dağı (lg 5954) bölgesinde mevzi hazırladıkları...”
Tüm bu raporların açıkça ortaya koyduğu gibi bir süredir takip edilen hareketlik sonucunda Aktütün saldırısından bir gün önce PKK’lıların isimleri, sayıları ve uzun namlulu ağır silahlarla nerelerde mevzilendikleri askeri yetkililer tarafından biliniyordu.

aktifhaber

Bingöl'de Patlama: 1 Ölü
09 Aralık 2008 14:52
Bingöl'de henüz belirlenemeyen bir maddenin patlaması sonucu bir kişi öldü.

Edinilen bilgiye göre, merkeze bağlı Yamaç köyünde yaşayan Aziz Elkansu (73), dün akşam yaylaya çıkmak için evinden ayrıldı. Daha sonra köyün yakınındaki Mahmari mevkisinde patlama sesi duyuldu. Patlama sesi üzerine köylüler jandarmaya haber verdi. Olay yerine giden jandarma ekipleri, Elkansu'nun parçalanmış cesedini buldu.

Türkiye'de ilk kez bir gazete halka açık açık sivil itaatsizlik çağrısı yaptı; "Askere gitmeyin"


09 Ekim 2008 - Aktütün Sınır Karakolu'na yapılan ve 17 şehit verdiğimiz PKK baskının ardından, medyanın üslubu da sertleşti. Sabah'ın usta kalemi Hıncal Uluç, çok sarsıcı sorularla Aktütün Sınır Karakolu'na yapılan baskınla ilgili vurdumduymazlığı eleştirmiş ve Orgeneral Başbuğ'un bu konudaki çözüm önerilerini sormuştu. Aktütün saldırısının ardından Genelkurmay'a yönelik eleştirilerde yüksek perdeden dile getirilmeye başlandı. Uluç'un ardından bu kez de Zaman gazetesinden
Hüseyin Gülerce, Orgenaral Başbuğ'a "istifa et" çağrısı yaptı. Uluç'un sert eleştirilerini manşete taşıyan Taraf da kendi köşesinden "sivil itaatsizlik" çağrısı yapan Rasim Ozan Kütahyalı'ya da kulak verdi. İşte Kütahyalı'nın yaptığı sivil itaatsizlik çağrısından bazı satır başları;

(...) Güneydoğu’da süren savaşa inançlarının kalmadı... O sebeple bu ülkenin laik-şehirli ortasınıfı, oğullarının askerliğini rahat bir yerde yapması ve mümkünse yasal yollardan dolanarak bedelli olarak yapması veya yapmaması için elinden ne gelirse yapıyor" diyor.

'ASKERLİKTEN YIRTMA' TAKTİKLERİ
En popüler taktikler şöyle "Bir şekilde kapağı yurtdışına atmak en az 3 yıl orada çalışmak yada bir yolunu bulup çalışıyor gözükmek ve o yolla askerliği bedelli olarak 21 gün yapmak" Yaşanmış bir hastalık ya da ameliyat varsa, onu abartmak, askeri hastanelerde ilgili tanıdıklara 'çürük raporu' çıkartmak için kulis yapmak" En olmadı, askerliği normal yasal süre içinde yapmak,fakat 'rahat' bir yerde yapılmasını sağlamak" Bunu sağlamak için de makam sahibi emekli ya da muvazzaf paşalara ulaşmak,oğlanın rahatı için ricacı olmak"

"ASKERE GİTMEYECEĞİM, SİZ DE GİTMEYİN"
Bu riyakarlık,bu ahlaksızlık benim canıma tak etti artık! Ben askerliğini henüz yapmamış biriyim Daha evvel de düşünüyordum ama dün yeniden uzun uzun düşündüm ve kendi adıma bir karar verdim, buradan da ilan ediyorum! Bu çözümsüz savaş sürdükçe ASKERE GİTMEYECEĞİM!! Böyle bir sivil itaatsizliği bu ülkenin gençleri olarak bizler yapmadıkça da bu savaşın bitirileceğine de inanmıyorum! Bu fikrimin anti-militarizm yada vicdani red ile de ilgisi yok "Bu bir meşruiyet meselesi"

netgazete

GOLFÇÜ PAŞA SAVUNMADA
08 Ekim 2008 10:29

Türkiye 17 şehidine ağlarken golf oynayan Org. Aydoğan kendini böyle savundu.

Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu, Aktütün Sınır karakoluna saldırı sonrasında Antalya Serik’te golf oynadığı ve ilgisiz kaldığı yönündeki eleştirilere tepki göstererek şunları söyledi:

"Evet, ben Cuma ve Cumartesi günü Antalya’da idim. Komutanlarımdan izin alıp Ankara’dan Antalya’ya giderek Karpuzkaldıran Askeri Kampı’nda kaldım. TSK’da kuvvet komutanı da olsanız daima her adımınızı komutanlarınızın izni dahilinde gerçekleştirirsiniz. Doğrudur. Antalya’da turnuvada golf oynadım. Yıllardır bir spor olarak yapıyorum. Cumartesi akşam da Ankara’ya döndüm. Pazar günü de, Sayın Cumhurbaşkanı’nın da katıldığı Eskişehir’deki şehidimizin cenazesindeydim. Tabii ki her tür eleştiriye hakaret ve iftira olmadığı sürece açığız. Ama bu mu olmalı eleştiri? Burada, şunu sormamışlar. Hava Kuvvetleri harekat refleksi ve operasyonlar bazında bir zafiyet yarattı mı? Herhangi bir eksiklik olmuş mu? hata yapılmış mı? Hayır. Ne yapsaydım acaba, bu eleştiride bulunanları mutlu etmek için o gün Aktütün’e mi gitseydim? Bütün bunlar bilerek TSK’yı yıpratmak amacı ile yazılıyor. Kimse TSK’ya, Hava Kuvvetleri’ne haksızlık yapmasın.

Nöbetçi kurmay organizeydi

Hava Kuvvetleri’nin 24 saat alarmda olan harekat merkezleri vardır. Kuvvet sadece benden oluşmuyor. İlgili nöbetçi kurmay ve harekat personelimiz sürekli her tür gelişmeye anında yanıt verecek şekilde organize olmuşlardır. Şehitlerimizin haberi bana o gün doğal olarak anında ulaşmadı ama sonrasında başlatılan her harekatın emrini Ankara ile koordine ederek bizzat ben verdim. Her aşamada her harekat detayını ilgili arkadaşlarımla koordine ettik. Son 4 günde gerçekleştirilen sınır ötesi ve içi harekatlarda da tam isabet kaydedildi."

15 şehidi 2. golf sırasında öğrenmiş

Aktütün Karakolu ve civarındaki tepelerde PKK terör örgütü ile güvenlik güçleri arasında çatışmalar 3 Ekim Cuma günü saat 13.00 sıralarında başladı. Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Babaoğlu da cuma günü izinle olarak geldiği Antalya’da kaldığı otelde düzenlenen golf turnuvasına katılıyordu. Babaoğlu cuma günü saat 09.00-12.30 arasında golf oynadı. Akşama kadar devam eden çatışmaların haberi izindeki komutana ulaşmadı. Şehit sayılarının belli olması üzerine Genelkurmay, cumartesi sabah saat 09.00’da açıklama yaptı. Aynı saatlerde Babaoğlu, golf turnuvası için yine otele gelmiş ve sahaya çıkmıştı. Şehitlerin haberi de bu sırada kendisine ulaştı. Babaoğlu, pazar günü Eskişehir’de şehit cenazesine katıldı.

TARAF GAZETESİNİN SÖZKONUSU MANŞETİ ŞÖYLEYDİ:



"Biliyorum Komutanlar İmralı'ya Gitti"

19 Kasım 2007 11:59
TSK'ya en yakın isimlerden Fikret Bila, son dönemin en önemli paşalarıyla konuşup çarpıcı bir kitap yazdı. Bila o görüşmelerin içinde yazmadıkları önemli bilgileri anlattı.

"Komutanlar Cephesi" kitabının yazarı Fikret Bila: "Komutanların İmralı'da Abdullah Öcalan'la görüşüp görüşmediklerini merak ettim. O dönem görevde bulunanlara sordum. Ama yanıt alamadım. Kendimi yerlerine koydum ve bu işi yürüten insanlar olarak bu olayı yöneten insan kimdir diye gidip konuşabileceklerini düşündüm. Elbette değişik rütbeden askerlerin sorgulama yaptıklarını biliyordum ama ben komutanların görüşme ihtiyacı hissedip hissetmediklerini, görüştülerse nasıl bir izlenim aldıklarını anlamak için sordum"

Fikret Bilâ 1980'den bu yana görev alan iki Cumhurbaşkanı, dört Genelkurmay Başkanı, bir Jandarma ve Kara Kuvvetleri Komutanı, üç Asayiş Bölge Komutanı'yla konuştu. Konuştuklarının ortak özelliği PKK ve Kürt sorunu konusunda karar veren en tepedeki isimler olmasıydı. Bu grubun içine özellikle medyaya çıkmaktan hiç hoşlanmayan komutanlar da dahil olunca Bilâ'nın ne kadar zor bir çalışmayı ortaya çıkardığı daha iyi anlaşılıyor.

Ancak işin buradan da ileriye giden, Bilâ'nın mülakatlarına "tarihi" niteliği kazandıran bir yönü var. Onun gazeteciliği sayesinde Türkiye ilk kez komutanlar cephesinde değişen bir şeyler olduğunu öğrendi. Komutanların bir bölümü ilk kez Kürt meselesinden söz ederken "Hata yaptık" dedi. İlk kez askeri kimliklerini kenara koyup, siyasi analizlerini kamuoyuyla bu kadar samimi bir şekilde paylaştılar. Bu açılım Türkiye'ye çok iyi geldi.
Bilâ'nın mülakatlarının Milliyet'te beş günlük dizi olarak yayımlandığı 3 Kasım'dan bu satırların yazıldığı 16 Kasım'a kadar komutanların sözleri tam 98 köşe yazısı ve 15 habere konu oldu. TV kanallarındaki haber ve tartışmalar bunun dışında. Bu mülakatların tamamının
toplandığı "Komutanlar Cephesi" (Detay Yayınları) kitabı çıkar çıkmaz tükendi. Ve yarattığı tartışma da uzun bir süre daha, muhtemelen uzun yıllar devam edeceğe benziyor. Bu yüzden bu hafta ciddi bir gazetecilik başarısının altına imzasını atan Fikret Bilâ'yla konuştuk. Bilâ bize hem kitabını hem askerleri hem de biraz Ankara gazeteciliğini anlattı...

Bu söyleşileri yaparak gerçekten zor olanı başardığınız için sorusu da kendiliğinden geliyor tabii: Askerler niçin size konuşuyor?

Bu bir gazetecilik çalışması. Bence en önemli ve tek nedeni bir güven ilişkisinin olması. 20 yılı aşkın süredir Ankara'da çalışıyorum ve mümkün olduğunca da gündemi iyi izlemeye çalışan bir Ankara gazetecisiyim. Çoğu komutanla daha alt görevlerdeyken tanışıyorum. Farklı yerlere gitseler de ilişkimi sürdürmeye gayret gösteriyorum. Ayrıca bu güvenin oluşmasının temel nedenlerinden biri de her zaman kurallara bağlı kaldım. "Off the record"ları yazmadım, söylediklerini aynen aktardım.

Özellikle hassas dönemlerde bu tip önemli ve zor isimlerle mülakatlar yapılabilmesinde acaba "Buradan bana ters soru gelmez, meseleyi provoke etmez" güveni de öne çıkıyor mudur?

Kendi adıma ikincisi daha doğru. Çünkü ben ters sorular da soran biriyim ama her zaman yanıt alamıyorsunuz. Fakat şuna güveniyorlar tabii: "Cevap vermeyi istemediysek bu böyle kabul edilir. Veya bir şeyi yazılmamak kaydıyla anlattıysak bu istismar edilmez. Ya da söylediklerimizi başka tarafa çekmez." Çünkü benim için sorulara sınır yoktur. Ben sorarım. Ama yanıt alamadım diye de o konuyu istismar etmek, kaşımak gibi bir eğilimim olmaz.

Peki köşenizdeki bazı görüşlerinizin askerlerin görüşleriyle örtüşüyor olması herhangi bir "entelektüel kompleks" yaratmalı mı?

Asla. Aynı görüşteysem, söyleyenler asker diye bunu değiştirmem. Habere yansıtmam ama bunun yorumlarıma yansıması doğaldır. Çünkü bazen de siyasi liderlerle uyuşuyorsunuz ama bu sizi o partinin militanı yapmıyor. Ayrıca ben askerlerle hiçbir zaman tam anlamıyla bir görüş birliği içinde de olmadım. Konulara göre değişiyor. Mahkemelik olmak üzere olduğumuz haberler de yaptım. Demirel ve Ecevit'in Evren'e yönelik ağır eleştirilerini Evren'in görevde olduğu dönemde dizi yaptım.
Ödül aldığım haberlerden biri askerlerin beni mahkemeye vermeye hazırlandığı bir haberdi. 1990'larda askerlerin yurtdışındaki gizli hesaplarına ilişkin bir rapor yayımladım. Kıyamet koptu. Genelkurmay'a çağırdılar. Hurşit Tolon Paşa, ardından Yaşar Büyükanıt Paşa genel sekreterlik görevini yürütüyorlardı ve beni mahkemeye vermeye hazırlanıyorlardı. O hazırlıkları gördük, tartıştık.
Bir kitabımdan dolayı 12,5 yıl hapis istemiyle yargılandım. O davanın açılmasında da MİT'in çabası olmuştu. Demek istediğim şu, her zaman örtüşme olmuyor. Ve ben de ilişkiyi bozmayayım diye hiç haber saklamadım.

Doğrusu bunları biraz da şunun için sorduk: Galiba iki-üç ay önceydi. NTV'nin bir canlı yayınında gazeteci Gülay Göktürk ve Oral Çalışlar'dan "Neden sürekli askerlerin konuşmasına vesile oluyorsunuz?" diye bir eleştiri almıştınız. Sizce askerleri konuşturup konuşturmamakla ilgili bir gazetecinin durması gereken nokta ne olmalı?

Bence yanlış bir eleştiri. Özellikle İstanbul'da çalışan meslektaşlarımız bizim çalışma koşullarımızı, görevlerimizi ya unuttular ya hiç bilmediler. Burada bizim haber değeri olan her kaynakla temas etmemiz gerekiyor. O yüzden de "Niye ikide bir askerlere soru soruyorsunuz, niye ortalığı karıştırıyorsunuz?" düşüncesi yanlış. Çünkü öyle olmuyor.
Bizim her sabah kalkıp da "Aaa yoldan komutan geçiyor, hemen bir soru sorayım" diye bir imkanımız yok, özel bir çabamız da yok. Bir üst düzey komutana ulaşmak mümkün değil. Sabah telefon açıp da Genelkurmay Başkanı ya da bir komutanla sohbet edemezsiniz. Ortak birtakım kokteyl ya da resepsiyonlarda ancak görürsünüz ki bunun da sayısı çok azdır. Gazeteci olarak da o kısa sürede ne varsa sorarsınız.

"Askere soru sormak bizim sorumluluğumuz"

Ama işte bazı meslektaşlarınız da soru sormanızın, askeri kendi yetki alanından çıkarıp, sivillerin alanına müdahale eder pozisyona getirdiği, buna ortam sağladığı eleştirisini yapıyor.

Ama bu şimdi başını kuma gömmek gibi bir şey, gerçekçi değil. Biz de askerlere "Süne zararlısıyla ilgili ne düşünüyorsunuz?" diye sormuyoruz ki. Cevap verecekleri, ilgili oldukları konularla ilgili soruyoruz. Hayır, "TSK'nın hiçbir ağırlığı yoktur" dese bu arkadaşlar, kabul edeceğim. Ama onlar da biliyor ki bir haber değerleri var. Çünkü ağırlıkları var, işlevleri var. Ayrıca hiç kimseyi zorla konuşturamazsınız.

O zaman bir de bu meslekte pek çoklarının olduğu gibi sizin de "Hasan abi" dediğinizi bildiğimiz Hasan Cemal'in eleştirisini soralım: 4 Eylül'deki yazısında "Demokrasi içinde sivil sivilliğini, asker askerliğini, gazeteci gazeteciliğini bildikçe taşlar yerli yerine oturur" demişti. 19 Mart 2005'teki yazısında ise adınızı da vererek askere karşı "fazla müeddeb (edepli) gazetecilik" yaptığınızı yazmıştı...

Kendisini gerçekten çok severim, çok saygı duyarım, ama bence Hasan abi yanılıyor. Siz görmezlikten duymazlıktan gelseniz de olaylar kendini dayatır zaten. Yani sizin sormamaya çalışmanız, sırtınızı dönmeniz olayların seyrini değiştirmez. Gazeteci sormuyor diye olaylar durmaz. "Aa bunu sormuyorlar galiba, ihtilal yapılmasın, vazgeçelim" diye bir gelişme olmaz.

Zaten Hasan Cemal soru olarak başka bir bakış açısını öneriyor. Mesela, "Kara Kuvvetleri Komutanı olarak böylesine hassas, kritik konularda açıklama yetkisini kendinizde nasıl görüyorsunuz?" diye sormanız gerektiğini düşünüyor.

Yok, ama bunlar kendi siyasi görüşünü kaynağa kabul ettirme; "Sen konuşma!" demek. O zaman hiç soru sorma, gerek yok. Ben Hasan Cemal'e bunun yanıtını ertesi gün köşemden vermiştim. Bence bizim gibi Ankara'da çalışan ve gazetecilik yapmaya devam eden meslektaşlarla sadece köşe yazan meslektaşları ayırmamız lazım. Çünkü bizim haber sorumluluğumuz da var. Bizden hesap sorarak takip edilen bir sorumluluk bu. Bunu İstanbul'daki yazarların da unutmaması gerekiyor.
Ayrıca bize "Niye askerlere soru soruyorlar?" diye eleştiri yöneltenler dahil olmak üzere bir grup meslektaşımızın da Başbakan'a hiç "zor" soru sormadıklarını görüyoruz. Doğrusu, siyasal iktidar karşısında eleştiri hakkından sıkça "feragat" etmeleri dikkatimizi çekiyor.

Görevdeki paşalar: "Analizler çok iyi, zamanlama kritik"

Söyleşileriniz yayımlanmaya başladıktan sonra rahatsızlık duyan komutan oldu mu; "Keşke şunu yazmasaydınız" diyen...
O anlamda bir tepki olmadı ama komutanların bazılarından şöyle bir değerlendirme aldım. "Zamanlama konusunda eleştiri alıyoruz" dediler. Kendi camialarında, askeri çevrede... "Nasıl bir eleştiri alıyorsunuz?" dedim. Dediler ki, "İçerikler çok iyi, analizler çok iyi, bu bir dönüm noktası ama şu aralar tezkere çıkmış, Türk Silahlı Kuvvetleri bir askeri harekat kararlılığı içinde, acaba zamanlama doğru mu, niye böyle bir zamanlama yapıldı?" Bu tip eleştiriler almışlar. Ve tabii aralarında üzülenler de olmuş bu eleştirilere.
Ben de dedim ki, "Yani bu planlı bir zamanlama değil. Yazın konuştuğumuzda tezkere yoktu, sınırötesi yoktu. Kitabın hazırlanma aşaması şimdi bitti, diziyi de ona göre başlattık. Tamamen tesadüf". Zaten ben bu görüşlerin zamanı aşan bir niteliği olduğunu da düşünüyorum. Sonuçta 27 yıldan bahsediyoruz ve komutanlar çok önemli analizlerini kamuoyuyla ilk kez paylaşıyorlar.

İçerikle ilgili aldıkları olumlu tepkiye bakılırsa sizce şu anda görevde bulunan komutanlar da size konuşan emekli paşalar gibi düşünüyor mudur?
Ben görüşlerinin an azından yakın olduğu kanaatindeyim. Hem Büyükanıt'ın hem de seneye Genelkurmay Başkanı olmasını beklediğimiz İlker Paşa'nın görüşleri yapılan bu analizlere çok yakın. Hem açıklık hem de hataları tespit bakımından fikirler örtüşüyor. Olumlu tepki almaları da bir gösterge.

"İtiraftan çok bir 'keşke' hali var"


Sizce komutanların bu açıklamalarına nasıl bir ad vermeli: İtiraf, özeleştiri, iç dökme, hayıflanma...

Her komutan için ayrı bir yanıt vermek gerekebilir. Mesela 1980'lerde siyasi sorumluluğu da olan askeri bir yönetim vardı. O dönemde Evren "Kürt diye bir şey yoktur" tezine sahip. O noktadan 26 yıl sonra bugün Evren "Hata ettik" diyor. Bu tabii bir itiraf. Hata ettik demekle de kalmıyor, "Güneydoğu'ya gidecek memurların Kürtçe bilmesi gerekir" diyor, yani bir adım daha ileri gidiyor.
Ama mesela Aytaç Paşa'nın yaptığı tahlil ise itiraf niteliği taşımıyor bence. Çünkü o genç bir subayken yaşadığı dönemi eleştiriyor. Ama o dönemde kendisi karar alıcı bir noktada değil. "1970'ler ve 80'lerde sosyal istekleri bile biz 'yıkıcı faaliyetler' kapsamında görüyorduk. Bize böyle talimat verildi, böyle eğitildik. O zaman bu hataymış" diyor. Bence bu bir itiraftan ziyade bütün sisteme yönelik bir eleştiri.

aktifhaber

KURBAN KONUŞTU
13 Ekim 2008 08:31

Aktütün baskınından haberdar edilmeyen Org. Babaoğlu'ndan 1.5 sayfalık derin not.

Aktütün saldırısından saatler boyu haberdar edilmeyen, hatta operasyon için savaş uçakları istendiğinde bile Aktütün baskını ve şehit sayısı bildirilmeyip sadece "terörist hedeflerden" bahsedilen Komutan Org. Babaoğlu, durumun içeriğiyle ilgili "astlarına" 1.5 sayfalık özel not gönderdi.

-------------------------

TSK tarihinde bir ilk yaşandı. Aktütün saldırısının olduğu gün ve ertesinde golf oynadığı için eleştirilen Hava Kuvvetleri Komutanı Org. Babaoğlu, 1.5 sayfalık özel notla astlarını bilgilendirdi. Komutanlarına sahip çıkan subaylar da eleştirilere tepki gösterdi.

Türk Silahlı Kuvvetleri (TSK) tarihinde ilk kez bir Kuvvet Komutanı bir buçuk sayfalık bilgi notuyla astlarını bilgilendirdi. TSK tarihinde görülmemiş uygulamanın sahibi ise Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Aydoğan Babaoğlu. Aktütün Jandarma Karakolu'na hain saldırının gerçekleştiği cuma günü ve şehitlerin açıklandığı cumartesi günü golf turnuvasında bulunmakla eleştirilen Babaoğlu, astlarına 1.5 sayfalık bir bilgi notu göndererek hakkındaki eleştirilere tek tek cevap verdi.

Org. Babaoğlu, şehitlerden cumartesi günü saat 16.00'ya kadar haberinin olmadığını ifade etti. Söz konusu haberlerin kendi şahsıyla birlikte Hava Kuvvetleri mensuplarını da yıprattığına işaret eden Org. Babaoğlu, Hava Kuvvetleri'nin son dönemde yaptıkları atılımları ve üst üste aldıkları başarılardan övgüyle bahsetti.

Başarımız gölgeleniyor

Babaoğlu'na yönelik yapılan eleştiriler aynı zamanda Hava Kuvvetleri'nde görevli subayların da tepkisini çekti. Havacı subaylar Aktütün saldırısında en az sorumluluğu olan kişinin Aydoğan Paşa olmasına rağmen en çok eleştirinin ona yöneltilmesine ve Hava Kuvvetleri'nin başarılarının gölgelenmesine isyan etti. Havacı subaylar tarafından gazetemize gönderilen mailler bu rahatsızlığı gözler önüne serdi.

Basına açıklama yapacak tek merci olarak Genelkurmay'ın kendisini göstermesi nedeniyle birçok gerçeğin perde arkasında kaldığını iddia ettiler. Kuzey Irak'ta başta Kandil olmak üzere birçok terör yuvasına gerçekleştirilen ve tek bir sivilin bile burnunun kanamadığı operasyonları hatırlatan havacı subaylar, operasyonların dünyada büyük yankı uyandırdığını ve son derece başarılı bulunduğunu aktardılar. Hava Kuvvetleri olarak iç güvenlik harekatı kapsamında Genelkurmay tarafından belirlenen hedeflere taarruzlar icra edildiğini belirten subaylar, Aktütün olayında da benzer şekilde istenen hava desteğinin Hava Kuvvetleri Komutanı’nın golf sahasında da olsa bilgisi ve emiri dahilinde gerçekleştiği ve Genelkurmay tarafından belirlenen hedeflere taarruzlar yapıldığını bildirdiler.

Aktütün’ün ismi geçmiyor

Havacı subayların rahatsızlığını ortaya koyan mesajda dikkat çeken bir diğer önemli nokta da şu: Genelkurmay tarafından Hava Kuvvetleri Komutanlığı'ndan Aktütün için hava desteği istenirken olayın mahiyetinden, verilen şehitlerden ve basılan karakoldan bahsedilmedi. Sadece Kuzey Irak'a kaçan teröristlerin var olduğu ve bunlarla ilgili bazı hedeflerin vurulmasının istendiği belirtildi.

Verilen bu bilgiler ise Hava Kuvvetleri’nin görevini başarması için ise yeterli detaylar. Buna benzer bir çok olayda Hava Kuvvetleri'ne bir çok rutin bilgilendirmeler geliyor. Ancak son olayda rutin olmayan şey, hava desteğinin bu sefer kanlı bir terör olayı için yapılmış olması. Havacı subaylara göre, Genelkurmay, Cuma günü gerçekleşen olayın boyutlarını sadece Hava Kuvvetleri'nden değil tüm Türkiye'den gizledi.

ASIL iSTiFA ETMESi GEREKEN KiŞi KiM?

Havacı subayların rahatsızlıkları, perde arkasında kalan çok önemli bir bilgiyi de gün yüzüne çıkardı. Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bile yurt dışı ziyaretlerini yarıda keserek yurda dönmesine neden olan olayda, Komutanın bilgilendirmesi noktasında devreye karargah subaylarının girmesi gerektiği ancak burada da büyük bir ihmalin yaşandığını belirtildi. Komutanlıklarda Genel Sekreterlik diye Kurmay başkanına bağlı bir birim bulunuyor.

Genel Sekreter Albay H.T. altında görev yapan Basın Halkla İlişkiler Şube'nin en önemli görevlerinden biri Komutanı basında çıkan gelişmeler hakkında bilgilendirmek. Ayrıca Kuvvetlerin Genel Sekreterlikleri ile Genelkurmay Genel Sekreterliği arasında de her zaman bir bağlantı bulunuyor ve koordinasyon bu birimler üzerinden kuruluyor.

Buradaki sorun, Hava Kuvvetleri Genel Sekreteri'nin olayı zamanında Babaoğlu'na bildirmemesi. İhmalin asıl sorumluları Havacı subaylara göre, Eskişehir'de şehit cenazesine katılacak kadar hassas bir paşanın ihmal istifası yerine, onu bilgilendirmeyen Kurmay Başkanı ve Genel Sekreterliği asıl imalin sorumlusu. Bir diğer sorumlu da, sadece Kuvvet Komutanlarından değil, Başbakan ve tüm Türkiye'den Cuma günü baskını gizleyen Karargah sorumlu.

Kaynak: Bugün

Mayına basarak ölen yüzbaşı İzmir'de defnedildi
15:10 - Siirt 3.'cü Komando Tugay Komutanlığı'nda görevli iken mayına basıp yaralanan ve tedavi gördüğü Gülhane Tıp Akademisi (GATA) Hastanesi'nde ölen Piyade Yüzbaşı Çetin Ünsal İzmir'de toprağa verildi. 24.04.2009 ZMİR


Hakkari'de çocukların taşladığı polis yoğun bakımda
15:20 - Hakkari'deki Merzan Mahallesi civarında çıkan olaylarda başından yaralanarak, Van Yüzüncü Yıl Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi yoğun bakım servisinde tedavi altına alınan Seyfi Turan, hayati tehlikeyi atlattı. Yetkililer, hastanenin beyin cerrahi servisine alınan Turan'ın şuurunun da açık olduğunu kaydetti. Hastane yetkilileri, aynı olayda yaralanan ve alnında kemik çökmesi bulunan Caner Çelik adlı bir polisin de beyin ödemi riskine karşı hastanede müşahede altında tutulduğunu kaydetti. 24.04.2009 VAN netgazete

Eruh'ta mayın patladı, 1 korucu öldü,1 korucu yaralı
13:30 - Siirt'in Eruh ilçesinde Dağdöşü köyü kırsal alanında yürütülen operasyonlar sırasında, mayın patladı. Olayda, geçici köy korucusu Ömer Dayan öldü, korucu Emin Demir yaralandı. 15.05.2009

Tunceli'de Çatışma: 1 asker öldü, 3 asker yaralandı
20 Haziran 2009 Tunceli Ovacık karayolunu keserek 2 vatandaşı kaçıran örgüt mensuplarına yönelik başlatılan operasyonda 1 güvenlik görevlisi öldü.

Tunceli'de güvenlik güçleri ile PKK'lılar arasında çıkan çatışmada 1 güvenlik görevlisi şehit ölürken 3 güvenlik görevlisi de yaralandı. haber1001

Giresun'da Jandarma Karakolu'na uzun namlulu silahlarla ateş açıldı!
15 Haziran 2010
Giresun'un Bulancak ilçesi Kovanlık beldesi Jandarma Karakolu'na uzun namlulu silahlarla taciz ateşi açıldı.
Karakolun güney kısmındaki ormanlık alandan açılan ateşe, jandarma ekipleri anında karşılık verdi.Olayda ölen ya da yaralananın olmadı haber1001

Şırnak'ta mayın patladı
Uludere'de patlayan mayında 1 asker öldü, 3 de yaralı var
15 Haziran 2010 haber1001

Elazığ'da askeri araca saldırı: 2 asker ve 1 sivil öldü 2'si sivil 5 kişi de yaralandı
24 Haziran 2010
Elazığ'da devriye aracına PKK tarafından saldırı düzenlendi.. Olayda 2 asker ve 1 sivil öldü. Aynı çatışmada 2 vatandaş ve 3 asker de yaralandı.
haber1001

8 TEMMUZ 2010, PERŞEMBE
Yüksekova fena karıştı!

Yüksekova 'da, BDP tarafından yapılan basın açıklaması ardından olaylar çıktı.

Siirt'in Pervari ile Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'nde güvenlik güçleri ile girdikleri çatışymalarda ölü ele geçirilen PKK'lılara ait cenazelerin teslim edilmemesi ve operasyonların durdurulması amacıyla kepenklerin kapalı olduğu Hakkari’nin Yüksekova İlçesi'nde BDP tarafından yapılan basın açıklaması ardından olaylar çıktı.

BDP İlçe binası önünde yaklaşık 2 bin kişinin toplanması ardından ilçe merkezindeki Özgürlük Meydanı'na doğru yürüyüş yapıldı. Belediye Başkanı BDP'li Ruken Yetişkin, parti Genel Merkez Saymanı M. Salih Yıldız, İlçe Başkanı Hüsnü Bulgan'ın da aralırında bulunduğu grubun sayısı 3 bine ulaştı. Yürüyüş boyunca ‘PKK halktır halk burada', ‘İntikam, intikam', ‘Biji serok Apo' (Yaşasın Başkan Apo), sloganları atıldı.

Özgürlük Meydanı'nda yapılan basın açıklaması ardından grup dağılmaya başladı. Bu sırada Cengiz Toper Caddesi'ne çıkan bir grup, yollara barikat kurararak ateş yaktı. Göstericilere çevrede güvenlik önlemi alan polis müdahalede bulundu. Göstericiler, gözyaşartıcı bomba, basınçlı su kullanarak dağıtılmaya çalışıldı. Göstericiler ise molotofkokteyli ve taş atarak karşılık verdi. Göstericilerden birinin attığı taş bir polisinin başına isabet etti. Hafif yaralanan polis memuruna meslektaşları müdahale etti. İlçe merkezindeki olaylar devam ediyor. Akşam

Gazi Mahallesi karıştı
Göstericiler polise taş, molotof kokteyli ve havai fişeklerle saldırdı
10 Temmuz 2010

İstanbul Gazi Mahallesi'nde terör örgütü yandaşları polise taş, molotof kokteyli havai fişeklerle saldırdı. Polisin müdahale ettiği terör örgütü yandaşları ara sokaklara kaçarken, kovalamaca halen devam ediyor.

Fevzipaşa Caddesi üzerinde akşam saatlerinde toplanan yaklaşık 150 kişilik grup, korsan gösteri yaptı. Etrafı savaş alanına çeviren ve çevredeki işyerlerini taş yağmuruna tutan göstericilere polis müdahale etti. Eylemciler polise taş, molotof kokteyli, havai fişek ve ses bombalarıyla saldırdı.

Patlayan ses bombalarıyla çevre sakinleri korku dolu anlar yaşadı. Polisin biber gazı ve tazyikli su ile müdahale ettiği göstericiler ara sokaklara kaçtı.

Çöp konteynırlarını yollara devirip barikat kuran göstericiler, ara sokaklarda tekrar toplanıp polise ve çevreye saldırmaya çalıştı. habertürk

Taciz ateşinde 1 erbaş yaralandı
Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Diyarbakır'ın Dicle ilçesi dağlık arazi kesiminde dün saat 17.30'da faaliyet icra eden güvenlik güçlerine, uzak mesafeden açılan taciz ateşi sonucu bir erbaş yaralandı. 22.07.2010 netgazete


En son admin tarafından Çrş Ekm 15, 2008 7:43 pm tarihinde değiştirildi, toplam 7 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Cum Ksm 23, 2007 11:06 am    Mesaj konusu: Bu tezkere ülkeyi götürür? Alıntıyla Cevap Gönder

Yeni bir dil lazım
06 Ekim 2008
Milliyet

Arada kanaması artınca hatırlıyoruz yaramızı; yüksek sesle haykırarak acımızı bastırmaya çalışıyoruz. Biraz pansuman yapıyoruz. Tedavi etmiyor, üstünü kapatıyoruz.
Sonra unutuyoruz.
İç kanama devam ediyor.
Ta ki acı kan, yeniden burnumuzdan gelene kadar...
* * *
Bu kayıtsızlık sadece Güneydoğu’yla da sınırlı değil.
Mesela bayram trafiğinde 100’ü aşkın insanın ölmesi ne demektir? Böyle bir istatistik karşısında nasıl bu kadar duyarsız kalınabilir?
Ama kalıyoruz işte... Yanmadan, yangını söndürmüyoruz.
Her arifede uyarılar, her bayramda artan kazalar, her bayram sonrası büyüyen rakamlar...
Ardından, bir sonraki bayrama kadar rafa kalkan trafik dosyası...
Siyaset, çözüm yolu olarak bir türlü devreye girmiyor.
Bu kitlesel seri cinayetlere son verecek, ulaşım tercihlerinden eğitime, cezalardan personele kadar her faktörü yeniden değerlendirecek bir önlemler paketini tartışmak ve bulunan çareyi devreye sokmak bir türlü mümkün olmuyor.
Depremde durum farklı mı?
“Belliydi böyle olacağı” manşetini atmak için hiçbir şey yapmadan, kaçınılmaz olanı beklemiyor muyuz endişeyle?..
* * *
Türkiye’ye bayramı zehreden PKK saldırısı, bir süredir unutulan yarayı kanattı yeniden...
Oysa yara eski ve aslında kan, 30 yıldır hiç kurumadı.
Kurutmak için kapsamlı bir gayret de olmadı.
Buna rağmen her seferinde “Yine mi?” hayreti ve “Bitsin artık!” hasretiyle karşılıyoruz şehit haberlerini...
Siyaseti devreye sokup kapsamlı bir çözüm paketini tartışacak cesareti toplayamıyoruz.
“Çok özgürlük verildiği için böyle oldu” diyenlerle “Özgürlük vermediğimizden böyle oldu” diyenler arasında nafile bir kavga sürüp gidiyor, kan gölünün ortasında...
Acılar, yeni ortak paydalar kazandırmıyor bize...
Tersine, asgari müştereklerimizi kemiriyor.
* * *
Belki de adı konmamış savaşın 30. yıldönümünde, gecikmiş tedaviye yeni bir dille başlamalıyız.
Her saldırının ardından arşivden çıkarılan beylik demeçlerden vazgeçmeliyiz ilkin...
Kimse “Bu son çırpınışları” lafına sığınmamalı mesela...
“Kararlı mücadelenin süreceği”, “hainlere cevabın verileceği” şablonuna, kayıpların kıyaslanmasına kamuoyunun doyduğu anlaşılmalı...
Buna mukabil, DTP sözcüleri de her saldırıdan sonraki “Çatışarak çözülmez” kalıbını aşmalı, taleplerini açıklığa kavuşturmalı...
* * *
30 kanlı yılın, yiten onca canın ve korkunç ekonomik faturanın sonunda nihayet sorunun sadece askeri yöntemle çözülemeyeceğini -asker dahil- herkes gördüğüne göre, şimdi “O halde nasıl çözülür?” konusunda herkesin kapsamlı yol haritasını ortaya koymasının zamanıdır.
Yeni dil, kan davasına değil, kan kardeşliğine, bir arada yaşama azmine, barış özlemine, acil çözüm ihtiyacına vurgu yapmalıdır.
Yapıcı olmalı, hedef şaşırtmamalı, herkesin hassasiyetine saygı duymalı, yaraları sarmalı, sadece kan aktığında değil, sükûn zamanlarında da hatta özellikle o zamanlarda- konuşmalıdır.
Ve artık elini çabuk tutmalıdır.
Toplumun bunca yıldır övüp durduğumuz efsanevi sağduyusuna daha ne kadar güvenebiliriz ki?

CAN DÜNDAR - MİLLİYET

can.dundar@e-kolay.net


Londra'da 'Sayın Öcalan' Gerginliği
07 Şubat 2008 10:17

Londra'da Terör örgütü PKK yandaşlarıyla diğer katılımcılar arasında gergin anlar yaşandı.

İngiltere'nin Başkenti Londra'da, gazeteci-yazar Can Dündar'ın da katıldığı, "Avrupa Birliği Yolundaki Türkiye'de Yükselen Milliyetçilik" konulu konferans sırasında terör örgütü PKK yandaşlarıyla diğer katılımcılar arasında gergin anlar yaşandı.

Seminerin sonunda içerde bulunan PKK yandaşı bir kişinin soru sorarken "sayın Öcalan" ifadesini kullanması sebebiyle ortam gerildi. Soruyu soran kişiye bir katılımcının tepki göstermesinden sonra ortalık bir anda karıştı.

Londra'daki London School of Economics'te organize edilen ve Can Dündar'ın konuşmacı olarak katıldığı konferansta PKK'lıların olay çıkarması üzerine programa son verildi. Şevket Pamuk'un sunumunu yaptığı konferansta, Prof. Sami Zubadia, Dr. Welat Zeydanoğlu ve Can Dündar, Türkiye'de milliyetçilik kavramını ve milliyetçiliğin yükselişe geçmesinin nedenlerini tartıştılar. Konferansın sonuna doğru dinleyicilerin soruları sırasında, terör örgütü PKK yandaşı bir kişinin, PKK terör örgütü ele başı Abdullah Öcalan'a "sayın Öcalan" diye hitap etmesinin ardından salondaki Türk vatandaşlardan "sayın yok" diye karşılık geldi. Bunun üzerine ortalık bir anda karıştı. Yaşanan arbede güçlükle önlendi.
aktif haber

Şırnak'ta, el bombası 'kazaen' patladı: 2 er öldü

22 Kasım 2007 Perşembe 13:45
Şırnak'ta el bombasının kazayla patlaması sonucu 2 asker öldü.
Alınan bilgiye göre, Namaz Dağı bölgesinde henüz belirlenemeyen bir sebebden ötürü el bombasının patlaması sonucu; Adana Karaisalı nüfusuna kayıtlı Piyade Çavuş Mehmet Nuri Bakıcı ile Mardin Dargeçit nüfusuna kayıtlı Piyade er Mehmet Nuri Doğan öldü.

Terhisine 2 ay 9 gün kalan oğullarının şehid olduğunu öğrenen Doğan ailesi, gözyaşlarına boğuldu. Haberi aldıktan sonra oğlunun birliğini devamlı aradıklarını ve bir türlü ulaşamadıklarını belirten Doğan, oğlu Mehmet Nuri'nin cep telefonunu arayarak ulaşmaya çalıştı ancak telefonu da uzun süre çalmasına rağmen açılmadı.


Ali Bayramoğlu
18.10.07
Bu tezkere ülkeyi götürür?

Tezkere çıktı. Bundan böyle 1 yıl süreyle Türk ordusu gerekli görüldüğü zamanda Irak'ın kuzeyindeki PKK kamplarına müdahale edebilecek.

Bu muhtemel müdahalenin, “Saddam döneminin sıcak takip operasyonları”ndan farklı olacağı ortada…

Irak devleti bu müdahaleyi istemiyor. Bölgede işgalci güç, ABD de müdahaleye sıcak bakmıyor. Bu durumda siyasi açıdan riskleri ve maliyeti yüksek bir askeri operasyondan söz ediliyor demektir.

Risk ve maliyet sadece dış politika açısından değil, aynı zamanda iç siyaset açısından da söz konusu.

Yaşanmış örnek çok…

Terörün azması, Kürt sorununun teröre endekslenmesine yol açıyor.

Böyle olunca askeri mücadele ve müdahale bu sorunda yol almanın ayrıcalıklı aracı olarak algılanıyor.

Bu durum ise ülkenin her alanında, her konusunda, her yerinde güvenlik politikalarını, güvenlik zihniyetini ve güvenlik kurumlarını öne çıkarıyor…

Sonuçta bir tür bir “fasit daire” oluşuyor.

Askeri tedbirler, güvenlik politikalarının baskın hale gelmesi, “terörü ona adeta bir siyasi değer katarak daha görünür kılıyor” ve tahrik ediyor…

Ve her yönümüzle “otoriterleşme, askeri otoriteyi siyasi oyuna katma, siyasi çözüm fikrinden uzaklaşma” yolunda mesafe alıyoruz…

Bu kez de sonucun böyle olmaması için neden yok…

Siyasi iktidarın ağır ve temel toplumsal sorunlarda, özellikle Kürt meselesinde “somut çözüm politikası”na sahip olmadığı dikkate alınırsa, bu boşlukta şiddet rüzgârlarının siyasi adımları yönlendireceğini ve hükümeti kuşatacağını tahmin etmek zor değildir.

Malum, hükümet geçen dönem Kürt meselesinde tüm politikasını hukuki adımlara endekslemişti.

Temel hak ve özgürlükler alanının genişlemesi, ana dilde eğitim ve yayın hakkı gibi adımlar bugün Kürt siyasi alanında çoğulculaşmaya, liberalleşmeye yol açarak uzun vadede bu sorunun çözümü açısından önemli adımlardır, geliştirilmeleri gerekir.

Bu “gerekli koşul”dur, ama “yeterli koşul” değil…

Kürt sorununu ve kanayan yarayı hukuki adımların dindirmeyeceği ortadadır.

Şimdi somut siyasi adımlar atmak zamanıdır.

Siyasi iktidar bunu örgütün gücünü ve lojistik desteğini kıracak kısmi af gibi ya da benzeri adımlarla yapabilir…

Siyasi iktidar bunu pratik adımlarda DTP'yle ilişki kurarak, hatta DTP'yi bölgenin siyasi restorasyon planını birlikte hazırlamaya iterek yapabilir…

Ancak korkarız ki, AK Parti'nin muhafazakârlığının sınırı, hukuki adımların siyasi adımlarla doldurulması gerektiği noktada başlamaktadır.

Siyasetsizlik kokusu da böyle ortaya çıkmaktadır.

Siyasetsizlik sürüklenmek ve tabi olmak demektir. Siyaseti olanlara tabi olmak, siyaseti olan tarafından sürüklenmek demektir.

Hükümetin son gelişmeler karşısında gerek içeriye gerek dışarıya karşı benimsediği aşırı sert, tehditkâr ve otoriter üslup akla bunları getirmektedir.

İlk göstergedir zira üslup ve vurgular tezkereye, askeri müdahaleye yüklenen aşırı siyasi anlamı göstermektedir.

Gönderme yaptığımız sadece ve özel olarak tezkere ve askeri operasyon meselesi değildir.

Operasyonlar, PKK'nın yaralanmasına, zayıflamasına, kendi içinde kriz yaşamasına yol açtığı ölçüde gerekli olabilirler. Gerektiği zaman bu konuda siyasi riskler de alınabilir.

Ancak operasyon askeri bir gereklilikten çok içerideki ideolojik çarkın dönmesine yarayan siyasi gereklilikse, sorun bu noktada başlar.

Endişemiz odur ki, siyaset bu mekanizmanın tuzağına düşmek üzeredir.

Başbakan Yardımcısı Cemil Çiçek dün tezkere görüşmeleri sırasında meclis kürsüsünden “Terörün düşmanı demokrasidir, bugün terör demokrasinin gösterdiği gelişme karşısında azmaktadır. Hükümetimiz bu konuda demokratik adımlar atmayı sürdürerek mücadele verecektir…” diyordu…

Pek güzel…

Ama söz yetmez, adım, dahası siyaset, somut girişim gerekir…

Aksi halde o operasyon sizi de esir alır…

yeni şafak

Ali Bayramoğlu
06.10.07
Kürt sorunu alev alev…

Kürt sorunu ısınıyor, önemlisi bu sorun üzerinden Türkiye de ısınacak gibi görünüyor. Gerek DTP temsilcilerinin sert, PKK ve Öcalan'ı referans alan açıklamaları gerek her geçen gün yeni canlar alan terör hadiseleri, en nihayet Genelkurmay Başkanlığı'nın DTP'nin varlığını hedefleyen açıklamaları bu ısınmanın başlıca nedenleri…

Kürt sorununun niteliğini tekrar tartışmaya gerek yok.

Bu sorun kimine göre bir kimlik sorunu, kimine göre etnik bir sorun, bir başkası açısından bir entegrasyon meselesi, diğeri için bir milliyetçilik hadisesi…

Nasıl tanımlanırsa tanımlansın, Kürt sorununun toplumsal ve siyasal temeli değişmiyor.

Ortada dili, gelenekleri, geçmişi ve kimlik aidiyeti açısından Türklerden farklı ya da Türkleştirilememiş bir toplumsal doku var. Üstelik siyasileşmiş bir doku bu, yani yıllardır süre giden, git gide keskinleşen kültürel, hatta siyasal hak talepleri olan bir doku…

Sorunun "sıcak yan"ı ise belli: Şiddet ve terör…

Diğer ifadeyle bu sorunu son 20-25 yıldır başkaldırı, bastırma çabası, şiddet, çift yönlü terör dalgası yönetiyor, yönlendiriyor.

Bu açıdan Kürt sorunu devlet nezdinde kâh siyasal kah toplumsal bir başkaldırıyı, ayrılıkçı bir Kürt milliyetçiliği dalgasını temsil ediyor.

Kürt politikası açısından ise şiddet ve savaş üzerinden, gerek merkezi bir yapı oluşturma, gerekse kültürel hakları garanti altına alacak görece bağımsız bir siyasi yaşam alanı arayışını ifade ediyor.

Sıcak yan, aynı zamanda hâkim yan…

Çözüm yolunda atılması düşünülen ve atılacak her adım kaçınılmaz olarak bu yana, terör ve şiddete takılıyor.

Gerek çözümün toplumsal meşruiyeti açısından gerekse çözüm ihtimallerinin siyasi bir zeminde tartışılabilmesi açısından terör belirleyici, sınırlayıcı bir işlev görüyor.

Bugün karşımızda duran "siyasi resim" beğensek de beğenmesek de budur…

Ne Güneydoğu'da yaşanan değişim, yani kaotik modernleşme, bireyleşme, kentleşme, toplumsal ve kültürel çoğulculaşma; ne Irak üzerinden oluşan uluslararası bir Kürt alanı ve cazibe merkezi bu gerçeği değiştirmeye yetiyor.

Tersine, onları dahi kuşatan, yöneten ve yönlendiren yine kaba güç mücadeleleri, şiddet ve terör oluyor.

Nitekim Güneydoğu'da yaşayan insanların hatırı sayılır bir kısmı DTP ve politikasından uzak duruyor; bu açıdan siyasal tutumda "heterojenleşme" her geçen gün artıyor; DTP ancak bir koalisyon olarak mümkün olabiliyor; buna rağmen Diyarbakır'da oy kaybediyor…

Ama bunlar bile ana gerçeği, şiddet şemsiyesini etkilemiyor.

Ve bu gerçek belki de temsil kabiliyeti oldukça sınırlı, ama tekel gücüne sahip iki temsilci üretiyor:

DTP ve devlet (siyasi iktidar bile değil)…

Böyle olunca Kürt sorununda tüm ara renkler, farklı talepler, farklı eğilimler, farklı tavırlar silinip gidiyor; en önemlisi, bunlar meşruiyetini kaybediyor, tehlike ya da suç haline dönüşüyor; özetle, "makro politika mikro olanı ve mikro alanı eziyor".

İki sert anlayış herkesi emiyor ve karşı karşıya geliyor…

Ne yazık ki ikisi de şiddete endeksli…

İlk anlayış, şiddet ya da terör ile Kürt sorunu arasında hiçbir bağ olmadığını söylüyor.

Bu tavır resmi söylemi, sorun karşısında duyarsız, asayişçi ya da yalnızca kaba modernist, yani kalkınmacı olmaya itiyor.

İkinci anlayış, şiddet ya da terör ile Kürt sorunu arasında mutlak bir bağ kuruyor.

Terör ve şiddeti bir baskı, pazarlık ve merkezileşme aracı haline getiriyor. Nitekim Bugün DTP'ye hâkim olan ana eğilim Öcalan'ın affı, PKK'nın siyasete girmesi değil midir? Kürtlerin asli unsur olarak Türklerle yeni bir düzen kurmaları gibi manasız, imkansız ve ebediyete kadar çatışma vaadeden bir politik çizgi başka nasıl açıklanır?

Açık:

Kürt sorunu Kürt politikasını tanımlamıyor, tersine, Kürt politikası kendine göre bir Kürt sorunu tanımlıyor. Aynı durum diğer tarafta, devlet politikaları için de geçerlidir. Kürt sorununa yönelik bir devlet politikası yerine, devlet politikalarına uygun bir Kürt sorunu tanımı yapılmaktadır…

Evet, ısınma ortada, nedenleri de…

yeni şafak

22 Ekim 2007
Ahmet HAKAN
ahmethakan@hurriyet.com.tr

Zor zamanda zor sorular

SORU 1 PKK, Türk ordusunu sınır ötesi operasyona mı zorluyor? "Hemen, şimdi bir operasyon" mu istiyor terör örgütü? Eğer durum buysa PKK neyi amaçlıyor olabilir? Bu kadar istihbarat, bu kadar "derin devlet" falan bugünlerde ne işle meşguldür? Neden bu sorunun yanıtı bulunamaz?

SORU 2 Türkiye’nin stratejisi şuydu: "Operasyon tezkeresi"ni çıkarmak ve kararlılığı ortaya koyup özellikle ABD’yi sıkıştırmak... Türk askerlerine yönelik son saldırı, bu stratejiyi çökertti... ABD’yi sıkıştırmak için gereken zaman Türkiye’nin elinden alındı... Acaba PKK, Türkiye’yi Kuzey Irak’a çekerek, özellikle ABD ile karşı karşıya getirmek mi istiyor? Bu durumun soğukkanlı tahlilini yapacak sağduyulu yetkililer iş başında mı?

SORU 3 Son saldırının ardından Türkiye’de, "Irak’a bu zamana kadar birçok operasyon yapıldı. Hangisinde başarı sağlandı ki yeni bir operasyon düşünülüyor" şeklindeki görüşü dile getirenler, anında "vatan haini" ya da "ABD yanlısı" mı ilan edilecek? Acaba son saldırının bu tür bir hava oluşturmak amacı olabilir mi?

SORU 4 Türk askerlerinin şehit edilmesi karşısında Türk kamuoyunda oluşan büyük öfkenin beklenmedik bir taşkınlığa yol açmaması için önlem alındı mı? "Derin devlet" nerede? Anlı şanlı "psikolojik harp daireleri" falan ne yapmakta?

SORU 5 Askerlerin teröristler karşısında bu kadar kolay hedef olabilmesi konusu ne zaman masaya yatırılacak? Teröristle çatışacak yetkinlikte özel birlikler konusu ne zaman gündeme gelecek? Bu tartışmaları başlatanlar, daha ne zamana kadar "Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratıyorsunuz" baskısı altında susturulacak?

SORU 6 Bir yanda Cumhurbaşkanı ile hükümet... Bir yanda askerler... Teröre verilen kurbanların sayısı rekora doğru ilerlerken, bu mesele daha ne zamana kadar iki unsur arasında bir mücadele alanı olarak değerlendirilecek? Bu gerginlik ve mücadele, bugün bitmeyecekse ne zaman bitecek?

(..)
Ragıp Duran yanılıyor

MEDYA konusunda "aykırı analizler" yapmasıyla maruf Ragıp Duran, Habertürk’ün düzenlediği "Terörle Mücadele Kahramanlarına Yardım Kampanyası"nı eleştiren bir yazı yazmış.

Yazıda Duran’ın özellikle bir saptaması dikkatimi çekti.

Duran, BBC, CNN gibi "global medya"nın, PKK’yı "terör örgütü" yerine "Kürt Silahlı Militanları" ya da "Savaşçılar" diye nitelendirmesinin çok doğru bir yaklaşım olduğunu belirtiyor.

Duran’a göre "global medya", çatışan kesimler arasında taraf olmaktan kaçınıyormuş...

O zaman Ragıp Duran’a soralım...

Madem global medya, çatışan kesimler arasında taraf olmak konusunda bu kadar hassas...

O halde neden...

Irak’taki herhangi bir patlamanın ardından BBC ekranında "Terörist saldırı" hükmünü okumaktayız?

Neden BBC, bu konuda bir hassasiyet geliştirmiyor?

Ya da...

Neden İsrail’de gerçekleşen herhangi bir bombalı saldırı, CNN ekranlarına anında "Terörist saldırı" diye yansıyor?

PKK’ya "terörist" demeyerek taraf olmaktan kaçınan CNN, neden İsrail’deki gerçekleşen herhangi bir saldırı karşısında taraf olmaktan kaçınmamaktadır?

Neden HAMAS için "Silahlı Filistinli Militanlar" ya da "Savaşçılar" tabirini kullanmamaktadır?
Hürriyet

22 Ekim
Şamil Tayyar'
200 terörist sınırdan nasıl sızdı?

Hakkari'nin Dağlıca bölgesindeki hain saldırıya tepkilerimizi ortaya koyarken, bu soruyu cevapsız bırakamayız. Eğer bu soruyu görmezlikten gelirsek, inanın, vatana en büyük ihaneti işte o zaman yapmış oluruz.

Acımız büyük, öfke doluyuz. Ama şehitlerimizin ardından gözyaşı dökerken artık zaaflarımızı, hatalarımızı da konuşmalıyız. İlker Başbuğ Paşa'nın terörle mücadelede geride bıraktığımız 23 yılda terör örgütüne katılımı önleyemediklerine dair yaptığı öz eleştiri, tüm yönleriyle geliştirilmelidir.

Bu konuya birkaç gün sonra girmeyi düşünüyordum ama kimi emekli asker, siyasi ve köşe yazarlarının TV ekranlarına çıkıp ' Tezkere hemen uygulanmadığı için PKK'ya cesaret verildi' türünden yaptığı sorumsuz açıklamalar yüzünden takvimi erkene aldım.

Allah aşkına, sınıra 2 kilometre mesafedeki Dağlıca mevkiindeki askeri birliğe saldırının tezkereyle ne alakası var?

Bakın; Şu an hali hazırda Kuzey Irak'ta iki tabur askerimiz var. Ağırlıklı olarak istihbarat amaçlı bölgede bulunuyorlar. Daha önce asker sayımız 5 bini geçiyordu. Bu çuval hadisesinden sonra asker sayımız iyice azaldı.

Diğer taraftan binlerce askerimiz, tankımız, topumuz sınıra sevk edilmiş durumda. Tüm Irak sınırı boyunca teyakkuz halindeyiz. Uçak ve helikopterlerle operasyon bölgeleri sürekli taranıyor.

Ama bir grup hain gece yarısı sınırdan içeri giriyor, askeri birlikler arasındaki bağlantıyı koparmak için önce Dağlıca köprüsünü havaya uçuruyor, sonra aynı bölgedeki askeri birliğe ağır silahlarla saatlerce saldırıyor.

Bu durumda sormak lazım: Sınırda teyakkuzda olduğumuz, sınır ötesi operasyona hazırlandığımız sırada bir grup teröristin Kuzey Irak'taki kamplardan kalkıp saatlerce dağda yürüyerek sınırdan iki kilometre içeri sızıp bu eylemi gerçekleştirmiş olması nasıl izah edilebilir?

Eminim ki, bu soru, Hakkari'den acı haberi ilk duyduğumuzda herkesin zihnini kurcalamıştır. Bana gelen telefonlar ve elektronik mesajlardan bunu anlıyorum.

Elbette hainlerle görülecek hesabımız var ama kendi sınırımızı koruyamazken sınır ötesi tezkerenin arkasına sığınmak kime ne yarar sağlar?

Adını açıkça koyalım: Maalesef Türkiye, çok ciddi istihbarat zaafının pençesindedir. Sorumlu kimler? İster MİT, ister askeri istihbarat veya JİTEM, kimse sorumlu onlar da hesap vermelidir.

PKK'yı ve İmralı sakinini, Türkiye'nin başına bela eden de zaten istihbarat kuruluşlarımız içindeki kimi vatanseverler (!) değil mi?

Bakın, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, Haberx haber portalından Hülya Okur'un ' PKK ve Abdullah Öcalan hangi derin devletin kucağında büyüdü?' sorusunu cevaplandırırken ne diyor: 'Herkesin kucağında büyüdü. Bebek yaşamaya başlayınca çok anne, baba çıkar ortaya. Çok anası, babası olan, tamamen diğer servislerin hizmetinde taşeronluk yapıyor.'

Acı bir itiraf değil mi?

Üç beş gazetecinin telefonlarını dinlemeyi, etkin ve yüksek tirajlı gazetelere muhbir yerleştirmeyi maharet sananlar, İmralı sakininin doğumuna katkıda bulunanlar şimdi teröristleri uzaktan izliyorlar.

Terörle mücadelede daha etkin sonuçlar almak istiyorsak, istihbarat kuruluşlarının yeniden yapılandırılması ve operasyonel gücünün arttırılması zorunludur. Hırsızı yakalamalıyız tamam, ama önce kapı ve pencereleri kapatalım. Acı ama gerçek; Bu istihbaratla yola çıkılmaz.
Star



Amerikan İstihbaratıyla 'Ulusal' Savaş...

Allahım ne kadar mutlular nihayet savaş yaptıkları için! Uzaktan uzağa Amerikan filmlerinde ya da Amerika'nın Irak'a saldırıları sırasında gördükleri savaş sahnelerinin, bilgisayar oyunlarında gördükleri savaş oyunlarının aynısını becerebildikleri için...

Füzelerle, savaş uçaklarıyla BBG evi gibi gördükleri mağaralarda terörist avladıkları için, çok mutlular. Televizyon ekranlarında gene uzmanlar, haber sunucuları heyecan içinde gördükleri sahneleri, savaşın tam göbeğinden, kalbinden “gerçek” görüntüleri yorumluyorlar. Huşû içinde... Zevk alarak...

Büyük bir özgüven içindeler... Dünya kadar para sayıp, İsrail'den satın aldıkları, havada aralıksız 24 saat, 36 saat kalabilen, pilotsuz casus uçaklarıyla gurur duyuyorlar.

BBG evi gibi her yeri görüyorlar ama bir üsteğmeni bulamıyorlar... Bulamadıkları için “firar etmiştir” kolaylığına sarılarak, gururlarına, kibirlerine halel gelmesine asla razı olmuyorlar. Çünkü mühim olan o kibri korumak... Çünkü o kibir korunabildiği ölçüde içeride de yüksek perdeden konuşmaya devam edebilecekler. İnsanlarda adalet duygusunu dibinden sarsarak, gerçek ve sözde vatandaşlığın nasıl bir şey olduğu, başörtüsünün kamusal alanda işi olmadığı hakkında; dükkan bombayanların nasıl “iyi çocuk” rütbesine lâyık oldukları hakkında “ders vermeye” devam edecekler. Her şeyi, vatanın gerçek çıkarlarını en iyi kendilerinin bildiklerini, kibir içinde anlatmaya devam edecekler. Savaş sayesinde tazeledikleri kibir ve gururla yerlerinde daha da rahatlayarak oturacaklar.

Onlar için her şey kazanmak ve kaybetmek üzere kuruludur... Ya onlar yeniyordur ya da biz... Her şey stratejik bir hesaptır onlar için; her şey mübahtır. İnsan hakları bile ya “kullanılan” ya da başkalarına “kaptırılan” bir maldır. Düşmanın elindeki şu stratejik tepeyi ya da bu köprüyü ele geçirmek, onun hareket kabiliyetini sınırlandırmak gibidir. Bombaları, füzeleri, savaş uçaklarını, gece görüş dürbünlerini, medyayı sermayenize katabilirseniz, düşmana karşı verilen savaştan bir “rütbe” daha atlayarak çıkabilirsiniz...

Haber spikerleri zevk içinde anlatıyorlar, Scorskyler, Cobralar, Efonaltılar, Efaltılarla yapılan savaşı... İsmi yabancı, görüntüleri insanla alakası olmayan canavar makinalar ekranlardan evlerimizin içine dalıyorlar... Öbür tarafta düşmanın elindeki sermayeyi de öğreniyoruz. Rus yapımı Katyuşa roketleri, ısıya duyarlı roketler... Ne kadar çok öğreniyoruz bu kelimeleri! Savaşın kelimeleri nasıl da gündelik hayatımızın kelimeleri haline geliyorlar...

Amerikan istihbaratından faydalandıklarını nasıl da gururla anlatıyorlar! En ufak bir gurur kırılması yaşamadan, “Amerika'nın hava sahasını açtığından”, “Amerika'nın izin verdiğinden” bahsediyorlar. Daha düne kadar, PKK'yı koruyan bir düşman statüsündeki ABD'den bahsederken, bugün hiçbir şey olmamış gibi, Irak'a sürpriz bir ziyaret yapan Condolezza Rice'ın “bizi” nasıl haklı gördüğünü, Barzani'ye yüz vermediğini sevine sevine anlatıyorlar. Nihayet büyük ağabeyin gözüne girmenin sevincini yaşayarak...

Ekranlardan düşmanın terkettiği sermaye gösteriliyor. Katyuşa roketleri, bir çuval küp şeker, bir çuval tuz, bir çuval un, bir çuval bulgur... PKK'lıların saklandıkları mağaralarda bulunan erzak, bıçakla delinip etrafa saçılıyor. Bunları fakir fukaraya vermek caiz değil midir? Atmak, dökmek günah değil midir? Yoksa savaşın kalbinde, bu çuvallar yüzünden hareket kabiliyetini kaybetmek mi günahtır? Sahiden, hangi durumda gerçekten kazanılır bir savaş?

Amerikan istihbaratı, Amerikan kelimeli alet edavat, makinalar; İsrail yapımı casus uçaklar... Sahiden, bizim ulusalcılarımızın anti-amerikan tepkileri ne oldu acaba? Abdullah Gül'e, Recep Tayyip Erdoğan'a Yahudilik atfedenler, sabah akşam “Büyük İsrail Projesi” komplosundan dem vuranlar, içeride hainler arayanlar ne düşünüyorlar bu savaş hakkında?

Arkasına Amerikan-İsrail desteğini alan dev gibi bir orduyla, bir avuç teröriste açılan savaşın temaşası bu kadar gururla verilebilir mi? Nasıl bir gururdur bu?

Güvenlik kuvvetlerinin, her türlü tehlikeye, teröre karşı vatandaşı korumak için vermesi gereken mücadele böyle mi olmalı? “Savaş ruhunu”, zevk alınacak gündelik bir hale getirerek mi, toplumu “savaş” diline, savaş tapınmasına sokarak mı verilmeli bu mücadele? Bu savaş diline hayranlıkla kapılanlar farkında değiller mi ki, bu dil düşmanlarında da aşkla sahipleniliyor? Yoksa bizzat bu mu istenilen? Yani yeter ki savaşacak birileri mi olsun?


Bu toplum savaş diline çok maruz kaldı... Karabasan gibi günlerin yıldönümlerindeyiz... Daha 30 yıl bile olmadı; 19 Aralık 1978'de Maraş'ta, bu ülkenin yüzlerce vatandaşı savaş nidalarıyla katledildi. Daha sadece 7 yıl geçti; 19 Aralık 2000'de, hayatları devletin koruması ve güvencesi altında olan 30 mahkum, 20 cezaevinde düzenlenen “Hayata dönüş” (!) operasyonu sonucu öldürüldü, yüzlercesi yaralandı... Öldürenler, bütün güçleriyle, devletten devşirdikleri her türlü sermayeyi acımasızca kullanarak öldürdüler. Öldürenler “savaş” gibi gördüler yaptıkları saldırıları... Zaferle, gururla ayrıldılar oradan; arkalarında kan içinde cansız bedenler bırakarak...

Artık yeter... Silahı çok olanlar, silahı az olanlar, kibir yarışına girenler... Artık savaşın dilini dayatmayın, savaşa tapınmayı öğretmeyin bu memleketin insanlarına... Savaşın dilini bırakın, insanca konuşun...

Bakın bugün bayram... Bir araya toplanma günü... Zenginin, fakirin, güçlünün, güçsüzün eşitlendiğini, eşitlenmesi gerektiğini hatırlatan bayram... “Yeter artık! Savaşla bayram yapmayın, savaşla büyümeyin, kibrinizi bir kenara bırakın! Kendini tanrı yerine koyanlara özenmeyin! Tanrı olmak için kurban istemeyin, kendinizi tanrı yerine koymayın! Allah'ın halklarıyla konuşun, barışın!” diyen ve tüm zamanları aşıp gelen bir mesajı hatırlatan bayram...

Bayramınız kutlu olsun... Cejna we piroz be...
Gazetem.net



17.10.2007 00:05

Bingöl'de Mayın Tuzağı: 1 Er Öldü
17.10.2007
Er Yakup Buruş, Kiğı ilçesi Bilice Köyü kırsalında mayına basarak öldü.

29.04.2007
Şırnak'ta Çatışma: 1 Er öldürüldü

Bir grup militan, Cudi Dağı bölgesinde güvenlik güçlerine uzaktan ateş açtı. Militanların açtığı ateş sırasında Piyade Çavuş Mustafa Kiraz öldü.
Şehit Mustafa Kiraz, toprağa verilmek üzere Konya'ya gönderildi.

Silopi'de bir güvenlik görevlisi öldürüldü

28.04.2007

Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinde verilen bilgilere göre, Şırnak'ın Silopi ilçesi dağlık arazi kesiminde güvenlik güçlerince dün yapılan arazi araması sırasında, PKK örgütü mensupları tarafından açılan taciz ateşi sonucu bir güvenlik görevlisi öldürüldü.

Siirt'te korucular pusuya düşürüldü: 2 ölü
29 Mayıs 2010
Siirt'in Pervari ilçesinde militanların güvenlik güçlerinin nöbet tuttuğu noktaya saldırması sonucu 2 geçici köy korucusu öldü. Saldırıda, 4 kişinin de yaralandığı bildirildi. haber101

Hakkari ve Osmaniye'de saldırı
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde polis noktasına atılan roket, yola düştü. Osmaniye'de de askeri lojman hedef alındı!
10 Haziran 2010

Alınan bilgiye göre, terör örgütü üyeleri, Yüksekova çıkışındaki polis noktasına roketli saldırı düzenledi. Saldırıda, roketin yola düşmesi nedeniyle can ve mal kaybı olmadı.

Kısa süreliğine trafiğe kapanan Yüksekova-Şemdinli kara yolu, incelemenin ardından yeniden açıldı. Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.

ASKERİ LOJMANA SALDIRI

Bir başka saldırı haberi de Osmaniye'den geldi. Osmaniye Valisi Celalettin Cerrah, Kanlıgeçit Jandarma Komutanlığına yapılan ve komutanlık binası yanındaki askeri lojmana da isabet eden saldırıda, bir asker eşinin yaralandığını bildirdi. habertürk

Pervari emniyet amirliği ve ilçe jandarma karakoluna düzenlenen saldırı sonucu 6 polis ve 3 asker yaralandı
16 Temmuz 2010
Alınan bilgilere göre, Siirt ili Pervari ilçesinde ilçe jandarma komutanlığı, polis lojmanları ve ilçe emniyet amirliğine teröristler tarafından roketlerle yapılan saldırı ve sonrasında çıkan çatışmalarda 3 polis ve 4 asker yaralandı. Pervari ilçe merkezinde çıkan çatışma sonucu Pervari çevresindeki ormanlık alan alev aldı. İlçe merkezi dışında çatışma devam ediyor.

Siirt 3. Komando Tugay Komutanlığı'ndan bölgeye çok sayıda asker sevk edildi.

Siirt merkezde emniyet alarma geçerken, yaralı polisler tugay komutanlığından Süper Kobra helikopterler eşliğinde gönderilen Skorsky personel taşıyıcı helikopter ile Siirt'e getiriliyor. Yaralılar için Siirt Devlet Hastanesi önünde yoğun güvenlik önlemleri alınırken Siirt Devlet Hastanesi acil servisinde hastalar Siirt Kadın Doğum ve Çocuk Hastanesi'ne sevk ediliyor. haber7


En son admin tarafından Pts Ekm 06, 2008 10:59 pm tarihinde değiştirildi, toplam 3 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Pts Arl 17, 2007 6:51 pm    Mesaj konusu: TSK Kuzey Irak'I BombaladI Alıntıyla Cevap Gönder

Ahmet Türk'ten Tezkere Çıkışı
07 Ekim 2008 16:57

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk: Tezkere anlayışı daha fazla kan ve gözyaşı getirir

DTP Genel Başkanı Ahmet Türk, yarın Meclis Genel Kurulu gündemine gelecek tezkere ve sınır ötesi operasyon süresinin bir yıl uzatılmasıyla ilgili görüşlerini açıklarken, "Bu anlayışın çözüm olmadığını, daha fazla kan ve gözyaşı getireceğini ve demokrasimizi daha da gerileteceğini tekrar vurguluyorum" ifadesini kullandı.
Türk, "Eğer Meclis'ten savaş tezkeresini değil de barış yasalarını geçirseydik, bu gençlerimiz ölmeyecek ve bugün annelerinin, babalarının, eşlerinin, çocuklarının yanında olacaktı." dedi.

Türk, partisinin grup toplantısındaki konuşmasına, "Şemdinli'deki çatışmada yitirdiğimiz onlarca gencecik evlatlarımız için başta aileleri olmak üzere tüm Türkiye'ye baş sağlığı diliyorum" diyerek başladı.

Herkesi sürekli olarak yaralayan ve kahreden "onlarca yıllık savaş"tan söz eden Türk, "artık hiç kimse için dayanılacak tarafının kalmadığı bir dönemin yaşandığına" işaret ederek, geçen yasama yılı açılışında da, sorunun Meclis çatısı altında tartışılıp çözülmesi gerektiği görüşünü dile getirdiğini anımsattı.

Türk, "barışçıl ve demokratik" diye nitelendirdiği bir çözüm programı ortaya koymalarını karşılık, partisi hakkındaaçılan kapatma davasıyla, "savaşa, operasyonlara destek vermelerinin istendiği"ni öne sürdü.

Mecliste 25 yıldır DTP'nin olmadığını ama bu sürede ülkede kan ve gözyaşı olduğu ifadesiyle, "DTP, bu Meclise 'kan ve gözyaşına artık yeter!' demeye geldi, bir yıldır bunun için çabalıyor, çalışıyoruz." diyen Türk, terörle mücadele söylemleriyle sorunun çözülemeyeceğini öne sürdü.

Türk, "Bu sorun demokrasi, çoğulculuk, eşit ve özgür yurttaşlık sorunudur. Ve bir tek çözümü vardır, o da demokratik ve barışçıl yollarla uzlaşma siyasetidir, diyalog siyasetidir. Ortak akılda buluşup çözmek dışında bir yolu yoktur" dedi.

Son yıllarda çıkan çatışmalarda yaşamını yitiren asker, korucu ile örgüt militanlarının sayısıyla ilgili bilgi veren Türk, "Bu gençlerimiz ne için ölüyor? Öldürülüyor? Bu tablo, Türkiye'nin kazananı olmayan kör bir savaşın içine doğru gittiğinin birer kanıtı değil mi? Evet bu savaşın galibi olmaz diyoruz. Bu savaşın tek bir sonucu vardır o da, halklarımızın, ülkemizin aydınlık, demokratik geleceğini kaybetmesidir. Bu savaştan çıkarı olan uluslararası güçlerdir, savaş lordlarıdır, ülkemizi demokratik sürecin dışına çekmek isteyen, milliyetçilik ve militarizmden beslenen statükoculardır" diye konuştu.

Türk, siyaset kurumunun "bu savaşı bir an önce sona erdirme görevi bulunduğu"nu hatırlattığı konuşmayı TBMM'de grubu bulunan siyasi partilere, "bir araya gelip sorunu demokratik ve barışçıl yollarla nasıl çözülebileceğinin ortak yolunu geliştirme" çağrısıyla noktaladı.
aktifhaber

Nuh Gönültaş/Bugün

Bir asteğmenin günlüğünden: Terör niçin bitmiyor?

Aktütün Karakolu'na yönelik terör saldırısı için 5. saldırı dedik ama yanılmışız.

Değil beş, yüzlerce saldırı olmuş bu karakola. Yüzlerce taciz ve saldırıdan söz ediyor Genelkurmay kaynakları.

Aynı kaynaklar PKK'lı teröristlerin son saldırı için 45 günlük ağır silahların katırlarla bölgeye yığıldığı ve bunca hazırlıktan ancak sonra saldırdıklarını söylüyor.

Bu demek ki Aktütün'e saldırı olacağı Dağlıca'ya yapılan saldırı gibi önceden biliniyor, istihbarat ediliyordu!

PKK'lılar askerin gözü önünde saldırı hazırlıklarını yaptılar! Kim kusurlu kim değil, artık bunun çok fazla önemi yok.

Ölen öldü. 17 eve ateş düştü.

Ancak... Dağlıca'da görev yapan bir asteğmenin günlüğüne yazdıklarını tekrar hatırlamakta fayda var.

Dağlıca komutanı Onur Dirik youtube'a düşen ses kaydında Dağlıca da görev yaparken şehit olan bir asteğmenin günlüğünden de bazı bölümleri okuyor. Asteğmen günlüğünü sevdiğine hitaben yazmış... Sevdiğine hitap ediyor, "bir tanem" diyor, "aşkım" diyor ve askerlik süresince, bence PKK saldırıları karşısında neden pasif kalındığını, terörün neden bitmeyeceğini çok iyi açıklayan sözlerini kaydediyor.

Yarbay Onur Dirik okuyor:

Şehit asteğmenin günlüğü:

"Bugün var ya aşkım... Bu terörün bitmeyeceğine bir kere daha şahit oldum.

Gözümüzün önünden on katır on kişi geçiyor, gidelim öldürelim diyoruz göndermiyorlar.

Helikopter çağırıyoruz yollamıyorlar.

Bi de bunun üzerine adamları telsizlerinden de dinliyoruz. Hala elimizi kolumuzu bağlı tutuyorlar, çıldırıyoruz.

Adamlar resmen önümüzden geçiyor. Biz de öyle salak saçma dağ başında bekliyoruz, neye kime hizmet ettiğimizi bilmiyoruz, ilk defa burada bulunuşumuzun boş olduğunu anladım."

Yarbay Onur Dirik burada okumayı kesip "Of of... Burada bize küfrediyor" diyor. Sonra okumaya devam ediyor:

"O sabah sana demiştim ya terörist ve dolu katırlar gördük bir şey yapamadık diye, şerefsizler ellerini kollarını sallaya sallaya gittiler yüklerini boşaltıp geri döndüler ve biz gene bir şey yapamadık.

Emir vermedi üstlerimiz.

Gene gidelim dedik bırakın gitsinler dediler. Başlarım böyle işe dedik, elimizi kolumuzu bağladık.

Ne kadar saçma bir şey. Çıldırdık çaresizlikten.

On tane adam vardı, parçalardık şerefsizleri. Manyak gibi durduk yerimizde."

Şimdi... Şunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Kamuoyu belki hükümet bile orada neler olduğu hakkında çok fazla malumat sahibi değil.

Aktütün Karakolu vurulduktan şehitler verildikten bir gün sonra kamuoyuna duyuruluyor, hükümet bilgilendiriliyor.

Söyleyecek başka söz yok.

Çünkü söz bitti artık!

Böyle Savunma Dünyada Yok!
08 Ekim 2008 11:42

Aktütün'de şehit haberleri geldiğinde AKP'li vekil, halayla kurtlarını döküyordu. Eleştirilere muhatap olan vekilden öyle bir savunma geldi ki bulunmaz cinsten...

Kilis’te 17 şehidin verildiği gün belediye desteğiyle yaptırdığı sünnet töreniyle tepki toplayan AKP milletvekili olayı açıkladı: ‘Gençler saldırıyı protesto için halay çekti.’

AKP milletvekili Hasan Kara’nın 17 şehidin verildiği gün yaptırdığı sünnet töreni AKP grubunun basına kapalı bölümünde de tartışma konusu oldu. Başbakan Erdoğan’ın ‘Yaptıklarınıza dikkat edin’ uyarısına karşın Kara’nın özrü tam anlamıyla kabahatından daha büyüktü: Gençler şehit haberleri gelince saldırıyı protesto etmek için halay çektiler.”

TBMM’deAKP Grubu’nun basıla kapalı bölümünde Aktütün saldırısının olduğu gün oğluna stadyumda düğün yapan Kilis Milletvekili Hasan Kara gündeme geldi. Erdoğan milletvekillerini “Hassas bir dönemden geçiyoruz. Yaptıklarınıza dikkat edin” diye uyarırken medyayı da “Sünnet düğününü haber yaptılar ama televizyonlar eğlence programlarından vazgeçtiler mi, hayır” eleştirdi. Kara ise “Düğünün tarihini önceden belirlemiştik. Gençler şehit haberleri gelince saldırıyı protesto etmek için halay çektiler” dedi.

(Radikal)

O PARAYLA KAÇ KARAKOL YAPILIR?

6 Ekim 2008 20:50
Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız'ın 'Parasızlık yüzünden karakolları taşıyamıyoruz' açıklaması,gözleri daha önce yapılan yüksek meblağlı harcamalara çevirdi.
Eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt için milyonluk zırhlı araç alınmıştı. Abdullah Gül de Cumhurbaşkanı seçildikten sonra Köşk'e yaklaşık 30 milyon YTL'ye tadilat yapılmıştı. Evlatlarının yasını tutan Türkiye şimdi şu soruyu soruyor: "Büyükanıt'a alınan milyonluk araç ve Köşk'e verilen 30 milyon YTL ile kaç karakol yapılırdı?" Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız, PKK'nın hedefi haline gelen karakolların taşınmasının gündeme alındığını, ancak parasızlık yüzünden hayata geçirilemediğini söyledi. Bugüne kadar 5 kez saldırıya uğrayan ve 44 şehit veren Aktütün Jandarma Karakolu, konuşlandığı yer itibariyle PKK'nın kolay hedeflerinden biri. Etrafında bulunan yüksek tepeler saldırıyı kolaylaştırıyor.

GENELKURMAY BAŞKANINA PARA VAR, ASKERE YOK

Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız, 15 şehidin ardından yaptığı açıklamada, karakolun taşınmasının gündeme alındığını, ancak parasızlık yüzünden taşınamadığını söyledi. En yetkili ağızdan yapılan bu açıklama bir kez daha üzüntü yarattı.

GÖZLER BÜYÜKANIT'TA

Iğsız'ın bu sözleri, gözleri emekli olurken kendisine milyonluk zırhlı araç aldıran Emekli Orgeneral Yaşar Büyükanıt'a çevirdi. Şimdi sokaktaki vatandaş şu soruyu soruyor: "Emekli Genelkurmay Başkanı'na milyonluk araç alınırken para bulunuyor da sınırı korumakla görevli asker için neden bulunamıyor?"

KABUL EDİLEBİLİR GİBİ DEĞİL

Gelen okur yorumlarından yola çıkarak hazırladığımız bu habere kimse alınmasın. Ülkeyi korumak için analarının kucağından kışlaya çağrılan evlatlarımızın bu şekilde şehit olması tüm ülkede tepkiye yol açtı. Emekli ettiği Genelkurmay Başkanı'na trilyonluk araç alan Genelkurmay'ın ülkeyi korumak için sınır boyuna giden askerin konuşlandığı karakolun taşınması için para bulamaması kabul edilebilir bir mazeret değil.

SERİ ÜRETİMİ YOK TÜRKİYE'DE 2.

İsterseniz bir de Yaşar Büyükanıt'a alınan otomobilin özelliklerini hatırlatalım: Dünyada 80-100 kişide, Türkiye'de 1 kişide olan özel tasarımı, fiyatı, üst düzey güvenlik ve teknik özellikleri bulunan aracın zırhı çok üstün özelliklere sahip. 15 kilo TNT'nin yanında patlamasından bile etkilenmiyor. Patlama sesini içeriye geçirmiyor. Bugüne kadar emekli olan Genelkurmay Başkanlarına zırhsız Laguna tahsis edilirken, Büyükanıt'a A8L satın alınması daha önce de gündeme gelmişti. Büyükanıt'tan önce emekli olan Hilmi Özkök'e Volvo S40 satın alınmış, sonradan zırh kaplanmıştı. Ondan önceki Genelkurmay Başkanlarına ise kullanmaları için zırhsız Laguna tahsis edilmişti.

PARA BULUNAMADIĞI İÇİN KAÇ ŞEHİT VERDİK?

Şimdi de 44 şehit veren Aktütün Karakolu'na bakalım: PKK'nın hedefi olan bu karakol, ilk olarak 13 Eylül 1992'de saldırıya uğradı. Yaklaşık 500 kişilik PKK grubuyla çatışan birlikten 22 asker şehit oldu. O günlerde Şemdinli Hudut Tabur Komutanı olan Erdal Sarızeybek bu baskını şöyle anlatmıştı: Karayolu ile Aktütün’e gitmek yaklaşık 5 ila 6 saat. Yolda mayınlama var, pusu var. Bu tür çatışmalarda mutlaka takviye gelecek yolları mayınlıyorlar ve pusu kuruyorlar. Ben muhafızlarımla, 5 kişi helikoptere bindik. Bu UH 1 helikopteriydi. Aktütün’e yaklaştığımızda helikopteri Kobra zennetsinler diye el bombası atmaya başladık. Silahlı helikopter olduğunu düşünsünler diye. Aşağı inip, çatıştık. Çatışma 5 saat sürdü. Takviye kuvvetler geldi. Teröristlerden çok büyük zayiat oldu ama 22 tane şehit verdik."

İKİNCİ VE ÜÇÜNCÜ SALDIRI

5 Haziran 2007 günü kalabalık bir grup, ikinci kez karakola saldırdı. Bu saldırıda ölen olmadı. Ancak 22 Temmuz 2007 günü gerçekleşen üçüncü baskında Er Hüseyin Ay şehit düştü.

DÖRDÜNCÜ SALDIRI

PKK 10 Mayıs 2008 tarihinde, bir kez daha Aktütün'ü hedef aldı. Doçka uçaksavar, havan, makineli tüfek ve roketatarlarla yapılan saldırıda 6 asker şehit oldu. Şiddetli çatışmalarda 19 PKK’lı da öldürüldü.

BEŞİNCİ SALDIRI

Sınırdaki karakol, bir kez daha PKK'nın hedefi oldu. Sınırın Kuzey Irak tarafından önce karakolu savunan koruma burçlarına düzenlenen saldırıda 15 asker şehit düştü, 2 asker ise ağır yaralandı. 2 askerin kayıp olduğu saldırıda, 23 PKK'lı ise öldürüldü.

gazeteport
Ruşen ÇAKIR
PKK’nın direnç noktası
09 09 2008
Vatan

Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ bir süredir ısrarla PKK’nın “bir kırılma noktası” içinde olduğunu ve

sivil toplum örgütlerinin de katkıda bulunması durumunda örgütün beklenenden daha erken ve hızlı bir şekilde marjinalleştirilebileceğini söylüyor. Bu tespitin birçok doğru noktayı içermekle birlikte, genel olarak bakıldığında isabetli olmadığını ve bizi yanlış yapmaya sevk edebileceğini düşünüyorum.

Öncelikle Org. Başbuğ’a PKK’yı “kırılma noktası”nda olduğunu düşündüren bazı temel olguları hızla ele alalım:

1) Abdullah Öcalan’ın yakalanmasından sonra PKK bir liderlik sorunu yaşıyor

2) Öcalan’ın kendi canını da teminat altına almak için devletle işbirliği arayışına girmesi sonucu PKK bağımsızlık hedefinden vazgeçtiği için bir ideolojik kriz yaşıyor

3) PKK yasal siyasi hareketi hep ipotek altına alıyor ve bu nedenle peşpeşe kurulan siyasi partilerin hiçbiri etkili bir şekilde varlık gösteremiyor

4) Özellikle Amerikan yönetiminin Ankara ile “anlık istihbarat” paylaşmaya başlamasıyla birlikte PKK Kuzey Irak’ta eskisi kadar rahat hareket edemiyor

5) Yine Washington’un telkinleri ve Ankara’nın diplomatik açılımları sonucu Irak Kürtleri PKK ile aralarına daha fazla mesafe koymaya özen gösteriyorlar

6) Bütün bunlara bağlı olarak örgüt Dağlıca baskını gibi istisnaları saymazsak kırsal alanda eskisi gibi faaliyet yürütemiyor ve ağırlığı mayınlı saldırılara kaydırmış durumda

7) Yine kırsal alandaki tıkanıklık nedeniyle büyük şehirlerde “kör terör” eylemlerine yönelen PKK, sivillere verdiği zarar nedeniyle kendi tabanında bile sorgulanıyor

8) Uluslararası kamuoyu eskisi kadar hoşgörülü yaklaşmadığı için örgüt özellikle Avrupa’da eski kadar rahat hareket edemiyor...

PKK’nın sırrı

PKK’nın ne zamandır örgütsel, ideolojik, siyasi ve mali bir krizin içinden geçtiğini kanıtlamak için daha başka saptamalarda da bulunabiliriz. Ama bir yerde sonra durup “Nasıl oluyor da PKK hâlâ varkalabiliyor? Üstelik hem kırsal alanda, hem de kentlerde terör eylemlerini sürdürebiliyor? Ve onca yaşananlara rağmen nasıl hâlâ belirli bir kitle desteğini koruyabiliyor?” diye sormamız gerekiyor.

Türkiye’nin en büyük yanlışı, PKK sorununu, gerçekler değil yakıştırma ve temenniler üzerinden anlamaya çalışması, diğer bir deyişle kendi kendini kandırmasıdır. Örneğin yıllardır, bölge halkının bir kısmının “korktuğu” için örgüte destek verdiğini söyler ve buna ciddi ciddi inanırız. Ancak bizim bu inanışımız, örgütün korkutucu gücünden mahrum olduğu zamanlarda bile belli bir toplumsal tabana sahip olabilmesinin nedenini açıklayamaz.

Halbuki şeytanın avukatlığını yapmaktan korkmamak lazım: Eğer bütün bu krizlere rağmen PKK hâlâ etkili olabiliyorsa, birilerinin ilan ettiği gibi 2008’de yok olacağına dair ortada pek bir işaret bulunmuyorsa, bunun temel nedeni, örgütün bu ülke topraklarında ve bu ülke vatandaşları arasında şu ya da bu şekilde kök salmış olmasıdır.

Çelişkiler ve arayışlar

Bazıları, bölge halkının Cumhurbaşkanı Gül’e, Başbakan Erdoğan’a, Genelkurmay Başkanı Org. Başbuğ’a değişik vesilelerle yoğun ve samimi bir ilgi gösteriyor olmasını benim yukardaki önermemin tekzibi olarak görebilirler. Bu yaklaşım sahipleri, bölge halkının devletle örgüt arasında sıkışmış olduğu görüşünden hareket ediyorlar ve yanılıyorlar. Çünkü özellikle Öcalan’ın yakalanmasından sonra yepyeni bir durum söz konusu. Öcalan’ın “devlet düşmanı” pozisyonun terk edip (ya da etmek zorunda kalıp) devletle işbirliği imkanlarını zorlama tavrı, onu takip eden kitlelerin bakışlarını da değiştirdi ve genel olarak Kürt haraketini dönüştürdü.

Kısacası, PKK’ya yakın kesimlerin gelinen noktada devlete nasıl baktığı konusu üzerinde ciddi olarak durmamız ve tartışmamız gerekiyor. Gözleyebildiğim kadarıyla bu kitleler bir yandan devletle sanki tüm bağlarını koparmış gibi dururken, diğer yandan devlete çok daha fazla kulak kabartıyorlar. Yani gerek yasal, gerekse yasadışı Kürt hareketi tam bir arayış içinde ve bir yandan diğer yana savrularak ve çelişkiler içinde bocalayarak yol alıyorlar.

Eğer siyasetçiler, devletin ilgili birimleri, medya ve aydınlar bu süreci doğru okuyup yerinde müdahaleler yapabilirlerse Türkiye’nin lehine gelişmeler yaşanabilir. Aksi takdirde herşey bildiğimiz ve memnun olmadığımız şekilde devam edip gider.

RUŞEN ÇAKIR - VATAN


Amerikan İstihbaratıyla 'Ulusal' Savaş...

Allahım ne kadar mutlular nihayet savaş yaptıkları için! Uzaktan uzağa Amerikan filmlerinde ya da Amerika'nın Irak'a saldırıları sırasında gördükleri savaş sahnelerinin, bilgisayar oyunlarında gördükleri savaş oyunlarının aynısını becerebildikleri için...

Füzelerle, savaş uçaklarıyla BBG evi gibi gördükleri mağaralarda terörist avladıkları için, çok mutlular. Televizyon ekranlarında gene uzmanlar, haber sunucuları heyecan içinde gördükleri sahneleri, savaşın tam göbeğinden, kalbinden “gerçek” görüntüleri yorumluyorlar. Huşû içinde... Zevk alarak...

Büyük bir özgüven içindeler... Dünya kadar para sayıp, İsrail'den satın aldıkları, havada aralıksız 24 saat, 36 saat kalabilen, pilotsuz casus uçaklarıyla gurur duyuyorlar.

BBG evi gibi her yeri görüyorlar ama bir üsteğmeni bulamıyorlar... Bulamadıkları için “firar etmiştir” kolaylığına sarılarak, gururlarına, kibirlerine halel gelmesine asla razı olmuyorlar. Çünkü mühim olan o kibri korumak... Çünkü o kibir korunabildiği ölçüde içeride de yüksek perdeden konuşmaya devam edebilecekler. İnsanlarda adalet duygusunu dibinden sarsarak, gerçek ve sözde vatandaşlığın nasıl bir şey olduğu, başörtüsünün kamusal alanda işi olmadığı hakkında; dükkan bombayanların nasıl “iyi çocuk” rütbesine lâyık oldukları hakkında “ders vermeye” devam edecekler. Her şeyi, vatanın gerçek çıkarlarını en iyi kendilerinin bildiklerini, kibir içinde anlatmaya devam edecekler. Savaş sayesinde tazeledikleri kibir ve gururla yerlerinde daha da rahatlayarak oturacaklar.

Onlar için her şey kazanmak ve kaybetmek üzere kuruludur... Ya onlar yeniyordur ya da biz... Her şey stratejik bir hesaptır onlar için; her şey mübahtır. İnsan hakları bile ya “kullanılan” ya da başkalarına “kaptırılan” bir maldır. Düşmanın elindeki şu stratejik tepeyi ya da bu köprüyü ele geçirmek, onun hareket kabiliyetini sınırlandırmak gibidir. Bombaları, füzeleri, savaş uçaklarını, gece görüş dürbünlerini, medyayı sermayenize katabilirseniz, düşmana karşı verilen savaştan bir “rütbe” daha atlayarak çıkabilirsiniz...

Haber spikerleri zevk içinde anlatıyorlar, Scorskyler, Cobralar, Efonaltılar, Efaltılarla yapılan savaşı... İsmi yabancı, görüntüleri insanla alakası olmayan canavar makinalar ekranlardan evlerimizin içine dalıyorlar... Öbür tarafta düşmanın elindeki sermayeyi de öğreniyoruz. Rus yapımı Katyuşa roketleri, ısıya duyarlı roketler... Ne kadar çok öğreniyoruz bu kelimeleri! Savaşın kelimeleri nasıl da gündelik hayatımızın kelimeleri haline geliyorlar...

Amerikan istihbaratından faydalandıklarını nasıl da gururla anlatıyorlar! En ufak bir gurur kırılması yaşamadan, “Amerika'nın hava sahasını açtığından”, “Amerika'nın izin verdiğinden” bahsediyorlar. Daha düne kadar, PKK'yı koruyan bir düşman statüsündeki ABD'den bahsederken, bugün hiçbir şey olmamış gibi, Irak'a sürpriz bir ziyaret yapan Condolezza Rice'ın “bizi” nasıl haklı gördüğünü, Barzani'ye yüz vermediğini sevine sevine anlatıyorlar. Nihayet büyük ağabeyin gözüne girmenin sevincini yaşayarak...

Ekranlardan düşmanın terkettiği sermaye gösteriliyor. Katyuşa roketleri, bir çuval küp şeker, bir çuval tuz, bir çuval un, bir çuval bulgur... PKK'lıların saklandıkları mağaralarda bulunan erzak, bıçakla delinip etrafa saçılıyor. Bunları fakir fukaraya vermek caiz değil midir? Atmak, dökmek günah değil midir? Yoksa savaşın kalbinde, bu çuvallar yüzünden hareket kabiliyetini kaybetmek mi günahtır? Sahiden, hangi durumda gerçekten kazanılır bir savaş?

Amerikan istihbaratı, Amerikan kelimeli alet edavat, makinalar; İsrail yapımı casus uçaklar... Sahiden, bizim ulusalcılarımızın anti-amerikan tepkileri ne oldu acaba? Abdullah Gül'e, Recep Tayyip Erdoğan'a Yahudilik atfedenler, sabah akşam “Büyük İsrail Projesi” komplosundan dem vuranlar, içeride hainler arayanlar ne düşünüyorlar bu savaş hakkında?

Arkasına Amerikan-İsrail desteğini alan dev gibi bir orduyla, bir avuç teröriste açılan savaşın temaşası bu kadar gururla verilebilir mi? Nasıl bir gururdur bu?

Güvenlik kuvvetlerinin, her türlü tehlikeye, teröre karşı vatandaşı korumak için vermesi gereken mücadele böyle mi olmalı? “Savaş ruhunu”, zevk alınacak gündelik bir hale getirerek mi, toplumu “savaş” diline, savaş tapınmasına sokarak mı verilmeli bu mücadele? Bu savaş diline hayranlıkla kapılanlar farkında değiller mi ki, bu dil düşmanlarında da aşkla sahipleniliyor? Yoksa bizzat bu mu istenilen? Yani yeter ki savaşacak birileri mi olsun?


Bu toplum savaş diline çok maruz kaldı... Karabasan gibi günlerin yıldönümlerindeyiz... Daha 30 yıl bile olmadı; 19 Aralık 1978'de Maraş'ta, bu ülkenin yüzlerce vatandaşı savaş nidalarıyla katledildi. Daha sadece 7 yıl geçti; 19 Aralık 2000'de, hayatları devletin koruması ve güvencesi altında olan 30 mahkum, 20 cezaevinde düzenlenen “Hayata dönüş” (!) operasyonu sonucu öldürüldü, yüzlercesi yaralandı... Öldürenler, bütün güçleriyle, devletten devşirdikleri her türlü sermayeyi acımasızca kullanarak öldürdüler. Öldürenler “savaş” gibi gördüler yaptıkları saldırıları... Zaferle, gururla ayrıldılar oradan; arkalarında kan içinde cansız bedenler bırakarak...

Artık yeter... Silahı çok olanlar, silahı az olanlar, kibir yarışına girenler... Artık savaşın dilini dayatmayın, savaşa tapınmayı öğretmeyin bu memleketin insanlarına... Savaşın dilini bırakın, insanca konuşun...

Bakın bugün bayram... Bir araya toplanma günü... Zenginin, fakirin, güçlünün, güçsüzün eşitlendiğini, eşitlenmesi gerektiğini hatırlatan bayram... “Yeter artık! Savaşla bayram yapmayın, savaşla büyümeyin, kibrinizi bir kenara bırakın! Kendini tanrı yerine koyanlara özenmeyin! Tanrı olmak için kurban istemeyin, kendinizi tanrı yerine koymayın! Allah'ın halklarıyla konuşun, barışın!” diyen ve tüm zamanları aşıp gelen bir mesajı hatırlatan bayram...

Bayramınız kutlu olsun... Cejna we piroz be...
Gazetem.net



TSK Kuzey Irak'ı Bombaladı
17 Aralık 2007 11:49

Dünya Operasyonu Böyle Yazdı

NYT: “OPERASYON, AMERİKA'NIN ONAYLADIĞI ÇABANIN PARÇASI”
New York Times gazetesi, “Türk askerleri, Pazar günü şafaktan önce, Amerika'nın onayladığı, Kürt gerillasını zayıflatmaya yönelik bir çabanın parçası olarak Kuzey Irak'ta gizlenen Kürt militanlarını bombaladığını söyledi” diye yazdı.

WP: “IRAK SAVAŞINDA YENİ CEPHE KORKULARI CANLANDIRDI”
Washington Post gazetesi, operasyonun “Irak savaşında yeni bir büyük cephe açılması korkularını canlandırdığı”nı belirtti. Türk ordusunun operasyonun ABD tarafından onaylandığını söylediğini ancak bunun ABD tarafınca yalanlandığını kaydetti.

LA TİMES: “ŞİMDİYE KADAR EN AGRESİF SALDIRI”
Los Angeles Times de, “Saldırı, şimdiye kadar Kürt asilerine karşı gerçekleştirilen en agresif saldırı. Köylüler sivillerin vurulduğunu söylüyorlar” diye yazdı.

TELEGRAF: “SON YILLARIN EN BÜYÜK SALDIRISI”
İngiliz The Daily Telegraph ise, “Türkiye, Kürdistan İşçi Partililerin (PKK)işgal ettiğini öne sürdüğü Kuzey Irak'taki mevzilere son yılların en büyük saldırısını düzenledi” ifadesini kullandı.

TİMES: “TÜRKİYE KÜRT ASİLERİNİN ÜSLERİNİ BOMBALADI”
İngiliz The Times de “Türkiye, Kürt asilerinin üslerini bombaladı” başlıklı haberinde “Genelkumay Başkanı Orgeneral Büyükanıt'ın, operasyonun gerçekleşmesi için ABD'nin Kuzey Irak'taki hava sahasını açtığını söylediğini” kaydetti.

FİGARO: “ABD'NİN YARDIMI VE ONAYI İLE GERÇEKLEŞTİ”
Fransız Le Figaro da, “Ankara Pazar günü ABD'nin yardımı ve onayı ile PKK'nın faaliyet gösterdiği bir bölgedeki köyleri hedef aldı ve yedi kişiyi öldürdü” iddiasında bulundu.

LE MONDE:”TÜRKİYE OPERASYONLARIN SÜRDÜRÜLECEĞİNİ AÇIKLADI”
Fransız Le Monde de “Türkiye, hava operasyonlarının sürdürüleceğini açıkladı” başlığı ile verdiği haberde Ankara'nın sınır bölgesinde on binlerce asker yığdığını da yazdı

EL PAİS: “ŞİMDİYE KADAR EN BÜYÜR OPERASYON”
İspanya'nın en büyük gazetesi El Pais de “Operasyon, Türk Silahlı Kuvvetlerinin, Ankara, ABD ve AB tarafından terörist olarak adlandırılan PKK'nın savaşçılarının barındığı Kuzey Irak'a karşı şimdiye kadar düzenledikleri en büyük operasyondur” yorumunu yaptı.

ABC: “OPERASYONUN ETKİNLİĞİNE İLİŞKİN TEREDDÜTLER SÜRÜYOR”
İspanyol ABC gazetesi de, “Türk ordusunun Kuzey Irak'ta çok geniş bir hava operasyonu yaptığı doğrulandı” ifadesini kullandı. Buna karşın gazete, “Operasyonun etkinliğine ve boyutuna ilişkin tereddütlerin sürdüğünü” de belirtti.

EL CEZİRE: “TÜRKİYE, ABD'NİN OPERASYONU DESTEKLEDİĞİNİ SÖYLEDİ”
Katar'dan yayın yapan El Cezire televizyonu da, Türkiye'nin ABD'nin operasyona destek verdiğini belirterek 200 ailenin evlerini terk ettiği ve en az on evin zarar gördüğünü öne sürdü.

AMERİKA'NIN SESİ: “OPERASYONLAR SÜRECEK”
Amerika'nın Sesi Radyosu da, Türk Silahlı Kuvvetlerinin Irak'ın kuzeyine geniş kapsamlı bir operasyon gerçekleştirdiğini, Genelkurmay Başkanlığı'nın da “askeri ihtiyaca göre” bölgedeki operasyonların “kararlılıkla” sürdürüleceğini duyurduğunu belirtti.

DW: “BÜYÜK ÇAPLI HAREKAT”
Alman yayın kuruluşu Deutsche Welle ise, “Türk Silahlı Kuvvetleri, PKK'nın Kandil Dağı'ndaki mevzilerine büyük çaplı hava harekatı düzenledi” dedi. DW, Türk hükümetinin “Gereken neyse o yapılmaktadır” açıklamasını da aktardı.

aktifhaber

Operasyonlar Derhal Durdurulsun
17 Aralık 2007 10:22

DTP, TSK'nın PKK kamplarına yönelik hava operasyonunu değerlendirdi.
DTP milletvekilleri, TSK'nın Kuzey Irak'a düzenlediği hava harekatının ardından yaptıkları açıklamalarda, “Kürt sorunun, askeri operasyonlarla çözülmeyeceği, soruna barışçıl yöntemler geliştirilmesi gerektiği” görüşünü yinelediler. DTP'li vekillerin değerlendirmeleri şöyle:

* DTP Van Milletvekili Fatma Kurtulan: Hükümet Kürt sorununun çözümüne yönelik birbiri ile çelişen açıklamalarda bulunuyor. Bir taraftan 'silah bırakmadan' bahsediliyor. Sonra bu açıklamalar ile taban tabana zıt girişimlerde bulunuluyor. Başbakan, operasyonun başarısı için TSK'ya teşekkür ediyor. Onlar birbirlerine teşekkür ededursunlar, buralarda ölenler ülkenin evlatlarıdır. Operasyonlar bir an önce durdurulmalı.

*DTP Muş Milletvekili Sırrı Sakık: Artık algılamakta zorluk çekiyoruz. Cemil Çiçek daha iki gün önce, TBMM Kürsüsü'nde 'kardeşlik projesi'nden bahsediyor. İki gün sonra operasyon geliyor. Kardeşlik ve operasyonun yaratacağı sonuçlar nasıl yan yana getirilir? Bu açıklamalardaki kaos, bu yaratılan durumlar daha ne kadar sürecek? Sınır ötesi operasyon sorunları çözmez. Bu ülkenin çocukları artık birbirleri ile kavgalı görmek istemiyoruz.

*DTP Grup Başkanvekili Selahattin Demirtaş: Başbakan bir yandan eve dönüşten bahsediyor bir yandan da operasyon yapılıyor. Bu bir çelişkidir. Biz Meclis'te tezkereye 'hayır' diyen tek partiydik. Hiçbir operasyonun sorunu çözmeyeceğine, daha sorunu içinden çıkılmaz hale getireceğine inanıyoruz.

*DTP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan: Hükümet sorunu çözmek istiyorsa, samimi ise Meclis'te bunun alt yapısı hazırlanmalı. Türkiye daha önce 24 operasyon yaptı. Bu operasyon da 25'inci oldu. 24 operasyon sorunu çözmedi. Bu operasyon da sorunu çözmez.
aktifhaber

IRAK: OPERASYON EGEMENLİĞİMİZE SALDIRI

Irak parlamentosu, TSK tarafından Kuzey Irak'a gerçekleştiren operasyonun, "Irak'ın egemenliğine ve iyi komşuluk ilkesine karşı şiddetli saldırı" olduğunu öne sürdü
17.12.2007 20:27


Peyamner Haber Ajansına göre, Irak Parlamentosu, operasyon için "Irak'ın egemenliğine ve iyi komşuluk prensibine karşı bu şiddetli saldırıyı sert bir şekilde kınıyoruz" dedi.

Operasyonun "sivillerin ölümüne ve yaralanmasına yol açtığı"nı da savunan Irak Parlamentosu, "Türk uçakları Türkiye sınırı yakınındaki Kürdistan'da Irak köylerini bombalayarak masum bir çok sivilin ölümüne yol açmıştır" iddiasında da bulundu.

BM Güvenlik Konseyi'ne çağrıda bulunan Irak Parlamentosu, Türkiye'ye "iç sorunları çözmek için uluslararası ilkeleri göz önüne alarak sağduyu ve diyalog yolunu seçmeye" çağırdı.

haber10


En son admin tarafından Çrş Ekm 08, 2008 11:47 am tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Cmt Şub 02, 2008 6:36 pm    Mesaj konusu: DAGLICA KOMUTANI iÇiN SUÇ DUYURUSU Alıntıyla Cevap Gönder

TARAF AKTÜTÜN GÖRÜNTÜLERİNİ VERDİ
14 Ekim 2008 08:57

Aktütün'ün naklen izlenip hiçbirşey yapılmamasının şok belgeleri Taraf'ta...

Askerin, PKK’nın hazırlığını bir aydır bildiği, saldırıyı da 3.5 saat öncesinden itibaren naklen izlediği ortaya çıktı.

Taraf Gazetesi’nin bugün yayımladığı anlık istihbarat belgeleriyle istihbarat raporları Genelkurmay’ın 17 askerin şehit olduğu Aktütün baskınını, tıpkı Dağlıca gibi, ayrıntılarıyla bildiğini gösterdi.

BİR AY ÖNCEDEN HABERDAR EDİLDİ
İç Güvenlik Harekat Durum raporları ve İnsansız Hava Araçları’nın ilettiği anlık istihbarat bilgileri Aktütün baskınından Genelkurmay’ı bir ay önce haberdar etti.

GENELKURMAY HAZIRLIKLARI İZLEDİ
İnsansız hava aracı saldırı günü 9.35’ten itibaren, aldığı görüntüleri Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’na ve İkinci Başkan’a saatlerce ve naklen iletti.

SONRA DA SALDIRIYI SEYRETTİLER
Saldırının önceden bilindiğini gösteren temel kanıt: Hava aracı, koornitanları Aktütün’e kilitlenmiş olarak saldırı sırasında da görüntü nakline devam etti

Bu ilk görüntü. Saldırı günü, 3 ekimi gösteriyor. PKK’lılar K. Irak sınırında, Aktütün yakınlarında siper kazıyor, mayın döşüyorlar.

Saldırı hazırlığı ikinci görüntüde de var. Saat Greenwich’e göre 6.35’i, Türkiye saatiyle 9.35’i gösteriyor. Saldırının 3.5 saat öncesi.

Kamera kaydı bir anda PKK timinden Aktütün’e dönüyor. Saldırıbölük karakoluna yönelmi. Saat Greenwich’e göre 11, Türkiye saatiyle 14.

JANDARMA’NIN İÇ RAPORLARI DA GENELKURMAY’I YALANLADI
Asayiş Kolordu Komutanlığı’nın Aktütün saldırısı raporu, iki gün sonra açıklama yapan Genelkurmay 2. Başkanı Iğsız’la dört noktada çelişiyor.

Takviye Birlik Var Mıydı?
Iğsız saldırı öncesinde Aktütün’e özel birlik ve komanda takviyesi yapıldığını söylemişti. Jandarmaya göre bu birlikler sonradan geldi.

F-16’lar Harekete Geçti Mi?
Iğsız baskından hemen sonra PKK grubunu iki F -16’nın vurduğunu söyledi. Jandarma raporunda ise sadece helikopterlerden söz edildi.

Bayraktepe Kimin Elindeydi?
Iğsız baskında Bayraktepe’nin düşmediğini söyledi. Jandarma ise tepenin sekiz saat sonra, PKK çekildikten sonra alındığını rapor etti.

Baskında Kaç PKK’lı Öldürüldü?
Iğsız’a göre baskın sırasında PKK 23 zaiyat vrdi. Jandarma raporuna göre kesin sayı beş. Geri kalanlar için tahmin yapılmış: 30 kadar.

AKTÜTÜN’Ü BASACAK KOMUTANIN İSMİ BİLE BİLDİRİLMİŞ
Bir gün öncenin raporunda Aktütün baskınını yapacak PKK komutanının adı bile belirtiliyor:

“Habat Kapsamlı Eylem Hazırlığında”

2 Ekim tarihli istihbarat raporunda PKK’nın kadın liderlerinden Habat’ın yeni bir saldırı için bölgeye döndüğü, ağır silah taşıyacak 25-30 katırın Aktütün karşısında Mezi deresinde bekletildiği bildirilmiş.

Haberin inanılmaz detayları ve fotoğrafları bugünkü Taraf Gazetesi'nde 2 tam sayfa yayınlandı...

aktifhaber

Dörtyol'da PKK ile çatışma
21 09 2008
Hatay'ın Dörtyol ilçesinde, iş makinelerini yakan, muhtar ve şantiye görevlisini kaçıran militanlarayönelik operasyonda 2 uzman çavuş yaralandı.
Alınan bilgiye göre, 18 Eylül Perşembe günü Hassa ilçesinde, isale hattı döşeyen bir şirkete ait iş makinelerini yaktıkları, muhtar ve şantiye görevlisini kaçırdıkları belirlenen militanları yakalamak için düzenlenen operasyon kapsamında, Dörtyol ilçesinde Amanos Dağları'nda arazi taraması yapan güvenlik güçleri ile Toftak Yaylası kırsalında
Çıkan çatışmada isimleri henüz açıklanmayan iki uzman çavuş yaralandı. Yaralılar İskenderun Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı.



Erzincan'da Tuzak!
20 Eylül 2008 17:46
Erzincan'da PKK örgütü mensuplarının yola döşediği mayın, içerisinde izine giden askerlerin bulunduğu sivil aracın geçişinden kısa bir süre sonra patladı.

Erzincan-Tunceli karayolunun 40. kilometresinde PKK örgütü mensuplarının yola döşediği mayın, içerisinde izine giden askerlerin bulunduğu sivil aracın geçişinden kısa bir süre sonra patladı. Patlamada askerlerden ölen ya da yaralanan olmadı.

Olay, Pülümür karayolunun 40. kilometresi Mutu Jandarması yakınlarından meydana geldi. Mutu Jandarma Karakolu'nda görevli askerler yıllık izine gidişleri esnasında, büyük tehlike atlattı.

Mutu Jandarma Karakolu'ndan senelik izinlerini kullanmak için yola çıkan askerler, karakolun 300 metre aşağısında mayınlı saldırıya maruz kaldı.

Askerlerin bulunduğu aracın geçişinden kısa bir süre sonra PKK örgütü mensuplarının yola döşediği mayın patladı. Patlamanın ardından askerlerden ölen ya da yaralanan olmadı. Mayın patlamasıyla birlikte, PKK mensupları Mutu Jandarma Karakolu'na taciz atışında bulundu.


ASKER TAŞIYAN MİNİBÜSE PKK’DAN PUSU

27 Haziran 2008 08:30
Diyarbakır’ın Lice ilçesi yakınlarında asker taşıyan minibüse pusu kuran PKK’lılar uzun menzilli silahlarla ateş açtı. Açılan ateşle şoför Mehdin Doğandemir öldü, dört asker de yaralandı
Operasyon nedeniyle geçici görevde bulunan askerleri taşıyan sivil plakalı minibüse, dün 07.30 sıralarında Tapantepe mevkiinde PKK’lılarca ateş açtı. Açılan ilk ateş sırasında şoförü Doğandemir (28) öldü, araçtaki dört asker de yaralandı. Kaçan teröristlerin yakalanması için operasyon başlatıldı.

Tank devrildi: 1 asker öldü

Öte yandan, Şırnak’taki Gölyazı Jandarma Sınır Karakolu’nda görevli er Faik Gökçen (20), birliğine dönerken tankın devrilmesi sonucu şehit öldü.

Şırnak'ta taciz ateşi 1 yaralı
Genelkurmay'ın sitesinde yer alan habere göre Şırnak'ın Güçlükonak ilçesinde tPK'lıların açtığı taciz ateşiyle bir güvenlik görevlisinin yaralandığı bildirildi.

İstihbaratçı Paşa'ya Ses Kaydı Şoku
22 Şubat 2008 07:51
Video paylaşım sitesi Youtube'a önceki gün yüklenen bir video kafalarda soru işaretleri oluşturdu.
Bugün gazetesinin haberine göre; 'cnksari' rumuzlu kullanıcının gönderdiği 'Tugg. Münir Ertan'dan şok açıklamalar' başlıklı videoda, Genelkurmay Başkanlığı Elektronik Sistemler Komutanı Tuggeneral Münir Ertan'a ait olduğu iddia edilen ses kaydı yayınlanıyor.
Ses kaydında PKK'nın K.Irak'taki kamplarına yapılan son hava operasyonlarında bugüne kadar sadece 5 teröristin öldürüldüğü iddia edilip gerçeklerin kamuoyundan saklandığı savunuluyor.

Kayıtta, 9 Ocak 2008'de Genelkurmay Başkanı Org. Büyükanıt'ın GES Komutanlığı'nı ziyaret ettiği, bu ziyaret sırasında ölü sayısı konusunda bilgi aldığı belirtilerek, "16 ve 18'indeki bombardıman ve kara harekatından sonra basına açıklama yapacaklar, tutarlı bilgi arıyorlar. Biz açıkça 5 kişinin öldüğünü, toplam 8 teröristin yaralandığını söyledik. Bildiride ölü sayısı açıklayamadıkları için çok sayıda adamın etkisiz hale gelebileceğini söylediler" ifadesine yer veriliyor.

http://www.youtube.com/watch?v=fHrqrZT0Gjo
Kaynak: Bugün Gazetesi


DAĞLICA KOMUTANI İÇİN SUÇ DUYURUSU
Tam 12 askerin şehit düştüğü kalleş saldırıda terör örgütünün kaçırıp bir hafta sonra serbest bıraktığı 8 askerle ilgili davaya dün başlandı
02.02.2008 17:37

Mahkeme, Askeri Savcı’nın talebi üzerine ’kısmen kapalılık ve yayın yasağı’ koydu. Sanık avukatları ise, ilk duruşmada, ihmali olduğu iddiasıyla, tabur komutanı Yarbay Onur Dirik hakkında suç duyurusunda bulundular.

HAKKARİ Dağlıca’da, 12 askerin şehit olduğu çatışma sırasında terör örgütü PKK’nın kaçırıp, bir hafta sonra bıraktığı sekiz askerle ilgili dava dün başladı. Duruşma öncesi Van Asayiş Kolordu Komutanlığı Askeri Mahkemesi önünde yoğun güvenlik önlemleri alındı. Askerler, mahkemeye, üç zırhlı araçla, siyah ceket ve haki pantolondan oluşan özel kıyafetlerle getirildiler. Her sanığın sadece bir yakınının salona girmesine izin verildiği için, davanın bir numaralı sanığı Ramazan Yüce’nin annesi Fatma Aydın da dahil yedi sanık yakını salona alındı.

BABAM HANGİSİ ANNE Duruşmaya annesi ile gelen, Uzman Çavuş Halis Çağan’ın 4 yaşındaki kızı Zeliha Sultan, babasını tanıyamadı. Annesine "Babam hangisi?" diye soran küçük kız, duruşma boyunca "Baba, baba" diye seslendi. Seslenişi duyan Baba Çağan da zaman zaman arkasına dönerek kızını görmeye çalıştı ve gülümsedi. Askeri savcı, sanıkların ve ailelerinin mağduriyetlerine neden olunmaması ve güvenliklerinin sağlanması için duruşmaların kapalı yapılmasını talep etti.

KOMUTANIM NE DERSE Sanık avukatı Dincel Aslan, müvekkili ve ailesine yönelik linç kampanyası başlatıldığı iddiasıyla duruşmanın açık yapılması istedi. Sanık Er Yüce de, duruşmaların açık yapılmasını talep etti. Sanıklardan Halis Çağan ise, "Komutanlarımız ne uygun görürse öyle, takdir mahkemenin" dedi. Mahkeme, duruşmalar için "kısmi kapalılık ve yayın yasağı" kararı verdi. Askeri yargı bir ilke imza atarak, Dağlıca davasını kameraya aldı. Askeri Hakim Yücel Savrul, "CMK ve şeffaflık gereği teknik araçla sorguyu kayda alıyoruz" dedi.

KOMUTANA SUÇ DUYURUSU Yüce’nin avukatları, Dağlıca Tabur Komutanı Yarbay Onur Dirik hakkında askeri savcılığa suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusunda, Yarbay Dirik’in "güvenlik zafiyetine neden olarak, saldırıda ağır kayıplar verilmesine neden olduğu"nu savunuldu. 11 saat süren dünkü duruşmada sanıkların birbirlerinin ifadelerinden etkilenmemeleri için sorgularını ayrı ayrı yapıldı. Askeri mahkeme, cumartesi olmasına rağmen duruşmayı bugün sabaha bıraktı.
haber10

TSK: Kara harekatı başladı
2008-02-22

TSK, PKK'ya yönelik kara harekatının dün akşam saatlerinden itibaren başlatıldığını bildirdi.

Genelkurmay'ın resmi internet sitesinden yapılan açıklama şöyle:

"Türk Silahlı Kuvvetleri; yurt içindeki operasyonlarına devam ederken, Irak’ın kuzeyinde üslenmiş PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensuplarını etkisiz kılmak ve bölgedeki örgütsel altyapıyı kullanılmaz hale getirmek maksadıyla, 21 Şubat 2008 günü saat 10:00-18:00 arasında, belirlenen hedefleri karada konuşlu uzun menzilli silahlar ve Hava Kuvvetlerine mensup uçaklar ile etkili bir şekilde vurmuştur.

Başarıyla icra edilen ateşle taarruzdan sonra, aynı gün saat 19:00’dan itibaren Hava Kuvvetleri ile desteklenen bir sınır ötesi kara harekatı başlatılmıştır.

Bugüne kadar icra edilmiş olan hava operasyonlarının devamı niteliğindeki kara harekatının hedefi, PKK/KONGRA-GEL terör örgütü olup; sivillerin ve Türk Silahlı Kuvvetlerine düşmanca bir harekette bulunmayan yerel unsurların harekattan olumsuz etkilenmemeleri için gerekli hassasiyetin gösterilmesine devam edilecektir.

Irak’ın toprak bütünlüğüne ve istikrarına özel bir önem veren Türk Silahlı Kuvvetleri, planlanan hedeflere ulaşılmasından sonra, en kısa zamanda yurt içine dönecektir.

İcra edilen harekatın, bölgenin teröristler için kalıcı ve güvenli bir üs bölgesi olarak kullanılmasını önleyerek, Irak’ın istikrar ve iç barışına da katkı sağlayacağı değerlendirilmektedir.

Basın mensuplarının operasyon bölgelerine girmemeleri, kendi can güvenlikleri ve harekatın emniyeti açısından önem taşımaktadır.

Gerektiğinde kamuoyu ayrıca bilgilendirilecektir.

Saygı ile duyurulur."

2 ABD helikopteri Habur'a indi

ABD'ye ait 2 askeri helikopter, Habur Sınır Kapısı'nın karşısına iniş yaptı.

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin (TSK) kara harekatı devam ederken, ABD'ye ait 2 askeri helikopter Habur Sınır Kapısı'nın karşısındaki Halil İbrahim Sınır Kapısı'na iniş yaptı.

Sınır kapısı yakınlarında 5 dakika bekleyen helikopterler, Hayırsız Dağları üzerinden Irak tarafına geçti.

Helikopterlerin inişi sırasında işaret fişeği atmaları dikkat çekti.
2008-02-22 15:23:16


ABD ordusu: Operasyondan haberimiz var

Amerikan ordusu, Türk ordusunun Kuzey Irak'a düzenlediği kara harekatından haberi olduğunu açıkladı. Açıklamada Türk birliklerinin Kuzey Irak'a "sınırlı bir süre" için girdiği belirtildi.

habervaktim

"Operasyon Dam Üstünde Saksağan"
22 Şubat 2008 13:39

PKK'ya karşı yapılmış en büyük harekât olan Çelik-1 Operasyonu'nu yöneten, Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu: "Bu operasyon dam üstünde saksağan"

Hakkari Dağ Komando Tugay Komutanı olduğu dönemde PKK'ya karşı yapılan en büyük harekât olan Çelik-1 Operasyonu'nu yöneten, Emekli Tümgeneral Osman Pamukoğlu sınır ötesi operasyonu değerlendirdi.

Pamukoğlu, operasyonun başarılı olması için PKK'nın “Önce süpürülüp sonra kaçtığı yerde önüne çıkmak gerek. Yoksa bitmez, kaçarlar'' dedi.

'KIŞ ŞARTLARI ETKİLEYECEK'

Pamukoğlu, “Bu safhada operasyonu değerlendirmek için erken. Kış şartları da Türk Silahlı Kuvvetlerini etkileyecektir. Coğrafi şartlar zordur. Kış şartları dolayısıyla daha da zordur. Bizim askerimiz çelikten değil'' dedi.

19 Mart 1995 günü başlayıp 37 gün süren ve 35 bin asker ile 10 bin korucunun katıldığı Çelik operasyonunu yöneten Pamukoğlu şunları söyledi:

“Spesifik bir istihbarat alınmış ve bu istihbarat çerçevesinde operasyon yapılıyorsa durum ayrıdır. Oradaki kamplara yönelik bir genel operasyon ise ayrıdır.

PKK'nın Kuzey Irak'taki 7 ana kampına yarasa gibi bir anda operasyon yapılsa bile yine de coğrafyanın hayal edilemez özelliklerinden dolayı, kamplardakilerin tümü ele geçirilemez. Ben o bölgeyi avucumun içi gibi biliyorum. Benim için şu aşamada operasyon dam üstünde saksağandır. Hedefler nedir, ne yapılacaktır. Kaç yere ne kadar birlik sevkediliyor. Yığınak yapıldı mı ?

Bütün bunları değerlendirmek lazım. Oralarda tabii yüzlerce mağara var. Onlar helikopterlerin sesini duyduğunda zaten o mağaraların derinliklerine çekilmişlerdir. Topçu ve havan atışı başladığı zaman da mağaradadırlar. Bir yerden süpürürken, onun gideceği kaçacağı yerlerde de sizin bekliyor olmanız lazım. Başka yolu yok''
aktifhaber

DTP'den yeni 'dağa çıkma' tehdidi

Demokratik Toplum Partisi (DTP) Diyarbakır İl Başkanı Nejdet Atalay, sınır ötesi kara harekatı olması durumunda tepkilerini, dağlara yürüyüşler yaparak göstereceklerini söyledi.

Dışişleri Bakanı Ali Babacan'ın terörle mücadelede kara harekatı opsiyonunun masada olduğunu ve zamanı geldiğinde bu seçeneğin kullanılabileceğini belirtmesi üzerine DTP'den açıklama geldi.

DTP Diyarbakır il binasında gündeme ilişkin değerlendirmelerde bulunmak üzere basın açıklaması düzenleyen DTP İl Başkanı Atalay, 15 Şubat sürecinde çıkan olaylarda güvenlik güçlerinin haksız uygulamalarına maruz kaldıklarını öne sürdü.

Parti olarak Kürt sorunun çözümü için bugüne kadar demokratik kanallarda mücadele ettiklerini savunan Atalay, hükümetlerin tutumlarına rağmen bu mücadeleyi başka yönlere götürmediklerini dile getirdi.

"Bizim siyasi geleneğimizin özü Kürt sorununun siyasal bir sorun olduğu, kimlik sorunu olduğu hareketle bunun siyasal ve demokratik yollarma çözümünü sağlamaktır." diyen Atalay, parti olarak demokrasi içerisindeki bütün eylem ve etkinlik yollarının kullanan bir geleneğe sahip olduklarını iddia etti.

Atalay, "Elimizden geldiği oranda gücümüzü serzenişimizi daha da büyüterek tüm meşru araçları kullanmaya devam edeceğiz. Kürt sorununun çözümü için kullanılan askeri ve polisiye metotlarına karşı olduğumuzu her platformda dile getireceğiz." diye konuştu.

TSK'nın sınır ötesi kara harekatı yapması durumunda tepkiniz ne olur? şeklindeki soruya Başkan Atalay, operasyonlara ve Kürt sorununun askeri yöntemle çözümüne karşı olduklarını her zaman dile getirdiklerini belirterek, "Bu sorun 25 yıldır askeri yöntemlerle çözülemedi bundan sonra da çözülemeyeceği aşikardır. Şırnak yürüşümüzde edindiğimiz tecrübeyle ona benzer etkinliklerle operasyonlara karşı olduğumuzu bir daha dile getiririz. Şuan için kararlaştırdığımız bir yürüyüş ya da etkinlik yok. Ama kara harekatı olursa Şırnak yürüyüşünü referans alıp daha kapsamlı etkinlikle buna karşı olduğumuzu belirtiriz." şeklinde cevapladı.
2008-02-21 12:34:25
habervaktim

Operasyondan ABD'nin Haberi Vardı
26 Şubat 2008 20:04

ABD'nin saygın gazetelerinden Wall Street Journal, ABD'nin Türkiye'nin terör örgütü PKK'ya karşı sınır ötesi kara harekatı planından haberdar olduğunu ve buna karşı çıkmadığını yazdı.

Gazetenin Yochi J. Dreazen imzalı Washington mahreçli haberinde, Türk hükümetinin Amerikan yönetimini kuzey Irak'ta terör örgütü PKK'ya karşı yapacağı harekat öncesinde bilgilendirdiğini ve ABD'nin de söz konusu operasyonla ilgili itirazda bulunmadığı belirtildi.

Amerikalı ve Türk yetkililere dayandırılan haberde, Türk yetkililerin Ankara'nın terör örgütü PKK'nın hedeflerini vurmak için sınır ötesine asker gönderme planını ABD'nin diplomatik ve askeri yetkililerine ilettiği kaydedildi.

Haberde, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın bizzat ABD Başkanı George W. Bush'u Türk hükümetinin planları hakkında bilgilendirdiği, Beyaz Saray'ın Erdoğan-Bush konuşmasını teyit ettiği belirtildi. Gazete, iki ülke arasındaki görüşmelerde Amerikalı yetkililerin Türkiye'nin harekatın kapsamını ve süresini sınırlandırmasını istediklerini, harekata itirazda bulunmadıklarını yazdı.

ABD yönetiminden üst düzeydeki bir yetkilinin, ''ABD'nin Türklere kırmızı ışık yakmadığını'' söylediğini belirten gazete, aynı yetkilinin, ''Bölgede onlarla (Türklerle) istihbarat sağlamak da dahil olmak üzere zaten büyük işbirliğinde bulunuyoruz'' şeklindeki sözlerine de yer verdi.

Haberde, Bush yönetiminin son haftalarda Irak'taki Kürt liderliğince giderek hayal kırıklığına uğratıldığı, pek çok Pentagon ve Dışişleri Bakanlığı yetkilisinin Iraklı Kürtlerin terör örgütü PKK'ya karşı güçlü önlemler almadığı görüşünde olduğu ifade edildi.

ABD Dışişleri Bakanlığı sözcüsü Tom Casey'nin ''PKK ortak düşmandır'' açıklamasına yer veren gazete, Amerikalı üst düzey bir komutanın, Türkiye'nin terör örgütü PKK'nın saldırıları karşısında büyük ölçüde sabırlı davrandığı yönündeki sözlerine de atıfta bulundu. Haberde ayrıca, Türkiye'nin Washington Büyükelçisi Nabi Şensoy'un aynı kapsamda ''Türkiye'nin kara harekatıyla ilgili önceden ABD diplomatik ve askeri yetkilileri son derece iyi şekilde bilgilendirdiği, Ankara'nın ABD'den harekatın sona ermesine yönelik ciddi bir baskı hissetmediği ve Türkiye'nin askeri hedeflere tamamen ulaşılınca harekatı bitireceği'' yönündeki açıklamalarına yer verildi.

aktifhaber

İstihbarat Davul Zurna Çalmış
14 Ekim 2008 13:29

İstihbarat birimleri "Aktütün Basılacak" diye davul zurnadan beter uyarı yapmışlar. İşte son olarak bir gün önce gönderilen dehşete düşüren rapor.

Bir gün öncenin raporunda Aktütün baskınını yapacak PKK komutanının adı bile belirtiliyor. 2 Ekim tarihli istihbarat raporunda PKK’nın kadın liderlerinden Habat’ın yeni bir saldırı için bölgeye döndüğü, ağır silah taşıyacak 25-30 katırın Aktütün karşısında Mezi deresinde bekletildiği bildirilmiş.

Aktütün saldırısından sadece bir gün önce 2 Ekim 2008 tarihli Van Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’na ait günlük hareket raporlarından bazı bölümler:

TEZKEREYE KARŞI HAZIRLIK • “Habat (Kadın) isimli teröristin, Hakkari-Aktütün J.Snr.Bl.K.lığına yönelik silahlı saldırı eylemine katıldıktan sonra Haftanin’e döndüğü, PKK’nın muhtemel yapılacak operasyon öncesi sınır hattı üzerinde bulunan güvenlik güçlerine yönelik kapsamlı bir eylem hazırlığı içerisinde olduğu, ağır silahları taşımak maksadıyla Sıvı- Mezi (38s lg 1925) deresi civarında (25-30) katırın bekletildiği, teröristlerin, Uludere-Ortasu (38s lg 2038) Köyü’nden Haftanin bölgesine kaçakçılık maksadıyla giden şahıslardan güvenlik güçleri hakkında bilgi temin etmeye çalıştıkları. (23’üncü j.snr.tüm. K.lığı/şırnak-02 ekim 2008) (ilgili makamlara bildirildi, işlem ve teyide devam ediliyor.)”

EYLEM TOPLANTISI • “Irak’ın kuzeyi Nirve (38s mg 0720) kampında bulunan güven (k) adlı terörist sorumluluğundaki (20)’si kadın (35) kişilik terörist grubun, 26 eylül 2008 günü, (6) adet yüklü katır ile birlikte, Hakkâri-Çukurca bölgesine giriş yaptığı, grubun; Çukurca-Karasu mahallesi (38s lg 9617), Kandil Mahallesi (38s lg 9520), Çınarlı Köyü (38s lg 9522) ve Çağlayan Köyü (38s lg 9527) güzergâhını takiben Cevizli Köyü (38s lg 8632) bölgesine geldiği ve halen bu bölgede barındığı, söz konusu grubun, 28 eylül 2008 günü, Uzundere (38s lg 9930), Kazan (38s lg 7929) ve Cevizli (38s lg 8632) bölgelerinde faaliyet gösteren diğer teröristler ile buluşarak, Cevizli Köyü Güven Mahallesi’nde (38s lg 8632) bir toplantı yaptıkları, toplantıda; Çukurca bölgesindeki askeri birliklere yönelik eylem kararı aldıkları. (3’üncü tak. P. Tüm. K.lığı/hakkâri-02 ekim 2008) (ilgili makamlara bildirildi, işlem ve teyide devam ediliyor.”

KÜTÜK BİLGİLERİ VAR • “Nazım Alma (Mardin doğumlu) sorumluluğunda 18 (onsekiz) teröristten oluşan bir grubun, yanlarında iki adet bkc makineli tüfek, iki adet rpg-7 roketatar ile birlikte, Hakkâri kırsalında bulundukları, bölgede bulunan kamu kurumları ile polis ve koruculara yönelik sansasyonel tarzda bombalı saldırı türü eylem hazırlığı içerisinde oldukları, (c-3)”

ŞEMDİNLİ KÖYLERİNDELER • “Fikret Olgun (Şırnak-Yazlıca doğumlu) sorumluluğunda, 25 (yirmibeş) teröristin, yanlarında bir adet hok füzesi, iki adet 60 mm.lik havan, iki adet gece görüş cihazı ile birlikte, Şemdinli bölgesindeki köylerde bulundukları, askeri konvoylar ile izine giden/gelen personel ve koruculara yönelik sansasyonel tarzda bombalı saldırı türü eylem hazırlığı içerisinde bulundukları,”

DAĞDA MEVZİ HAZIRLANIYOR • “Çetin Kabuk (Siirt doğumlu) sorumluluğunda, 32 (otuziki) teröristin, yanlarında iki adet strella füzesi, bir adet 82 mm.lik havan, iki adet bkc makineli tüfek ile birlikte, Hakkari-Karanlık dağı (lg 5954) bölgesinde mevzi hazırladıkları...”
Tüm bu raporların açıkça ortaya koyduğu gibi bir süredir takip edilen hareketlik sonucunda Aktütün saldırısından bir gün önce PKK’lıların isimleri, sayıları ve uzun namlulu ağır silahlarla nerelerde mevzilendikleri askeri yetkililer tarafından biliniyordu.

aktifhaber

Gizlenen Şok Aktütün Raporu
14 Ekim 2008 13:24

Aktütün'de olay yerindeki Jandarma'nın hazırladığı rapor Genelkurmay'ın açıklamalarıyla feci biçimde çelişiyor. İşte gizlenen o şok rapor...

Asayiş Kolordu Komutanlığı’nın Aktütün saldırısı raporu, iki gün sonra açıklama yapan Genelkurmay 2. Başkanı Iğsız’ı feci biçimde yalanlıyor...

2 Ekim 2008 gece saat:24.00 sıralarında, Aktütün-Bayraktepe üs bölgesinde bulunan termal kameralar ile üs bölgesine yaklaşık 600 metre uzaklıktaki dere yatağında üç kişilik terörist görüntüsü alınmış, görüntü alınan bölgeye aydınlatma fişeği, makineli tüfek ve havan atışları yapılmıştır. Atışlar sonrası görüntü kaybolmuştur. 3 Ekim 2008 saat: 01.15 sıralarında ise Bayraktepe’nin güneybatısında, yaklaşık 400 metre mesafedeki Cesur kayalıklarında üç kişilik terörist görüntüsü alınmış, görüntü alınan bölgeye aydınlatma fişeği, makineli tüfek ve 105 mm’lik top atışı yapılmıştır.
Yine 3 Ekim saat: 02.50’de Bayraktepe’ye yaklaşık 800 metre mesafedeki Otyeri tepenin batı tarafında beş kişilik terörist görüntüsü alınmış, görüntü alınan bölgeye aydınlatma fişeği, makineli tüfek ve 105 mm’lik topla atış yapılmıştır.

AKTÜTÜN: HERŞEY KONTROLÜMÜZ ALTINDA • Her üç görüntü alma sonucu yapılan atışlara, teröristlerce silahla karşılık verilmemiştir. 13’üncü Jandarma Sınır Bölük Komutanlığı (Aktütün Karakolu) ile telefonla görüşülmüş, herhangi bir talebinin olmadığı, olayın kontrolleri altında olduğunu ifade etmiştir. Birlik tarafından gözetleme faaliyetine devam edilmiştir.
Toplam olarak; 105 mm lik topla 27 atım, 81 mm.lik havanla 33 atım, 60 mm.lik havanla beş atım, 40 mm.lik bombaatar ile 10 atım, el bombası ile 45 atım, aydınlatma ile 13 atım, uçaksavar ile 410 atım, bkc makineli tüfek ile 1500 atım, g-3 piyade tüfeği ile 400 atım, hk-33 ile 200 atım, RPG-7 ile yedi atım yapılmıştır.
Aktütün J.SNR.BL. Bayraktepe ileri üs bölgesinden Bayraktepe 1 km. Güney batısında koordinatında 3 Ekim günü 13.00’te iki kişilik terörist görüntüsü alınmıştır. Görüntü alınması üzerine, Bayraktepe ileri üs bölgesinde bulunan Yüksekova Jandarma Özel Hareket Bölüğü’den bir Jandarma Özel Harekat (JÖH) timine görüntü alınan bölgeye doğru ateşle keşif yaptırarak ve şüpheli noktalara ateş açtırarak manevraya başlatılmıştır.
Yapacakları eylemin ortaya çıktığını değerlendiren teröristler tarafından, saat 13.04’te Aktütün Jandarma Sınır Bölge Merkezine, Bayraktepe İleri Üs Bölgesi’ne ve Berçar İleri Üs bölgesine yoğun bir şekilde havan, roket ve makineli tüfek atışı yapılmaya başlanmıştır.
Aktütün bölgesinde bulunan 105 mm.lik obüsler, 81 mm.lik havanlar; Bayraktepe’de bulunan bir motorlu piyade kolu, Jandarma Sınır Timi/Aktütün 13’üncü Jandarma Sınır Bölge ve JÖH timi Yüksekova JÖH bölüğü ile Berçar ileri üs bölgesinde bulunan Jandarma Sınır Bölük. unsurları tarafından; havan, bombaatar ve makineli tüfekler teröristlerin bulunduğu değerlendirilen bölgelere ve ateş gelen yerlere ateşle karşılık verilmeye başlanmıştır.

JANDARMA F-16’LARI ‘GÖRMEMİŞ’ • 21’inci Jandarma Sınır Tugay Komutanlığı tarafından olay 3’üncü Taktik Tümen Komutanlığı’na 13.30’de bildirilmiş, derhal Yüksekova’da ve Hakkari’de bulunan taarruz helikopter kollarına hazırlık emri verilmiş, Jandarma Asayiş Kolordo Komutanlığı’ndan taarruz helikopter kolunun kullanılması yetkisi istenmiş, eş zamanlı olarak Çaltıkoru Jandarma karakolunda denetleme ve incelemede bulunan 3’üncü Taktik Tümen Komutanı haberdar edilmiş ve tümen komutanı helikopter ile Yüksekova’ya 21’inci Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı karargahına intikal etmiştir.

AKTÜTÜN’E İSABET ETMİŞ • Süratle durum aydınlatılmaya çalışılmış, teröristlerin, Aktütün’ün iki km güneyinde Soğuk tepe Bovini tepe, hattının güney yamaçlarından havan atışı, güneyde Soğuktepe, Berhabin tepe ile Bayraktepe ileri üs bölgesinin bir km. Kuzeyindeki Otyeri tepe bölgesinden yoğun ve etkili bir şekilde roket ve makineli tüfek atışı yaptıkları, havan atışlarının bir kısmının (11 adet) Aktütün Sınır Bölüğü Merkezine isabet ettiği bildirilmiştir. Açılan ateşlerin etkisiyle ilk anda iki personelin yaralandığı öğrenilmiştir.
Tümen ihtiyatı olan Yüksekova’daki JÖH taburunun bir JÖH bölüğü ve Yüksekova’da konuşlu 11/4/Dağ ve Komando Tugayına hazırlık emri verilmiştir. Derecik’teki 3’üncü Komondo Tabur Komutanlığı’na Kurutepe bölgesine intikal, Hakkari’deki 5’inci Dağ ve Komando taburuna Şemdinli bölgesine intikal, Şemdinli’deki 3’üncü Dağ ve Komando Taburunu’na hazırlık emri verilmiştir.
Hakkari’de bulunan iki adet UH-60 genel maksat helikopteri Yüksekova’ya intikal ettirilmiştir.
Teröristlerin bulundukları noktalar Umurlu’daki fırtına bataryası ve Derecik’teki 203 mm.lik obüsler tarafından ateş altına alınmıştır.
Bölgede çatışmalar devam ederken, Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’nın onayı ile saat: 14.30’da Yüksekova’daki taarruz helikopter kolu havalanarak Aktütün’e ulaşmıştır.
Bölgeden alınan bilgiye göre Berçar İleri Üs bölgesinin bir km. doğusunda Beruje sırtından Gülkan Vadisi istikametine yirmi teröristin kaçtığı öğrenilmiştir. Aynı gün 16.00’da Umurlu bölgesine yapılacak 200 kişilik bir eylemin yaesu el telsizinden alınmasını müteakip, 3’üncü Komando Taburu’nun Derecik bölgesine dönmesi emri verilmiş ve müteakiben Umurlu bölgesine sevk edilmiştir.

BAYRAKTEPE DÜŞMÜŞ • Çatışmaların özellikle Bayraktepe Üs bölgesinde yoğunlaştığı Aktütün Karakolu tarafından bildirilmiş, JÖH timi bir anda teröristlerin yakın ateşine maruz kalmıştır. Bayraktepe’de bulunan iki küçük tepe’den kuzeydekine tertiplenen Motor Piyade Kolu, teröristlerin yoğun ateşine maruz kalması ve bu bölgedeki JÖH timlerinin ağır zayiat vermesi sonucunda, bulunduğu bölgeyi terk ederek, Bayraktepe’nin 150 m. güneyindeki Jandarma Sınır Timi tarafından tutulan ve yaklaşık altı saat boyunca çatışmanın sürdürüldüğü mevziye çekilmiştir. Bölgedeki zayiat hakkında kesin bilgi alınamamıştır.
Tümen Komutanlığı tarafından Aktütün Jandarma Sınır Bölüğü’nün bir JÖH bölüğü (Yüksekova’dan) ve bir Dağ ve Komando Bölüğü ile takviye edilmesine karar verilmiştir. Taarruz helikopterlerinin desteğinde JÖH bölüğü tabur komutanının emir ve komutasında, yoğun terörist ateşi altında, hava hücum harekâtı ile Aktütün’e müteakiben aynı koşullarda Yüksekova’daki 11/4’üncü Dağ ve Komando Taburu Berçar Üs Bölgesine indirilmiştir.

BAYRAKTEPE’YE ‘SIZILIYOR’ • Aktütün’e indirilen JÖH bölüğü taarruz helikopterlerinin desteğinde Bayraktepe istikametinde sızmaya başlamış, saat: 19.58’de Bayraktepe bölgesine ulaşmayı başarmıştır. Teröristlerin saldırısı ve atışları aralıklarla saat: 20.19’a kadar devam etmiştir.

VE BAYRAKTEPE GECE GERİ ALINIYOR • JÖH bölüğü saat: 21.55’de Bayraktepe İleri Üs Bölgesini tekrar kontrol altına almış ve bölgede arazi arama tarama faaliyetini sürdürmüştür. Bu esnada Berçar bölgesine indirilen komando bölüğü de Bayraktepe’ye çıkarılmıştır. 21’inci Jandarma Sınır Tümen Komutanı. 23.00 ‘de, havadan Aktütün’e intikal etmiştir.

ÖLEN PKK’LI SAYISI 23 DEĞİL BEŞ • Aktütün’e saldıran teröristlere karşı açılan etkili top (fırtına-203 mm.lik top, 105 mm. Obüs), havan, tank, bombaatar, roket ve uzun namlulu silah atışları ve dört taarruz helikopteri atışları sonucu teröristlerin 30 civarında zayiat verdikleri değerlendirilmektedir. 5 terörist ölü olarak ele geçirilmiştir.
Çatışmalar sonucunda, 4 Ekim 02.15 itibariyle, toplam 12 şehit, 21 yaralı personel olduğu tespit edilmiştir. Henüz ulaşılamayan beş personelin aranmasına ve bölgede arama tarama faaliyetlerine devam edilmektedir. Şehit ve yaralı listesi ek-d’dedir.

• HASAN IĞSIZ’IN BEŞ ÇELİŞKİSİ:

1 • Iğsız toplantıda PKK’lı grubun taciz atışının ardından bölgeye hızla iki adet Kobra helikopterin sevkedildiğini, ayrıca bu bölgenin gerisinde olayla bağlantılı olduğu tespit edilen 15-20 kişilik grubun üzerine de iki F-16 uçağının gönderildiğini söylemişti. Kobra’ların bilgisi raporda yer alıyor. Fakat F-16 uçaklarının sınır gerisini vurduğuna dair herhangi bir bilgi yok.

2 • Genelkurmay İkinci Başkanı Hasan Iğsız baskını anlatırken Bayraktepe’de lider konumundaki askerlerin vurulmasının ardından tepede sevk ve idare yönünden yaşanan sıkıntının yapılan sevklerle giderildiğini belirtmişti. Iğsız “Ancak takviye olarak gönderilen Jandarma Özel Harekat Bölüğü ile, Komando Bölüğünün Bayraktepe’ye ulaşmasıyla bu konudaki hassasiyet ortadan kaldırılmış ve olay tamamen kontrol altına alınmıştır” demişti. Raporda ise Aktütün Sınır Birliği’ne indirilen Jandarma Özel Harekat Bölüğü’nün Bayraktepe’ye ulaşma saati olarak 19.58 veriliyor. PKK saldırılarının kesilme saati ise rapora göre 20.19. Yani destek bölüğü ancak olayın sonuna 21 dakika kala olay yerine gelebilmiş.

3 • Iğsız, Bayraktepe savunmasını anlatırken şöyle demişti: “Size şunu ifade etmek istiyorum, lider personel kaybı olmuş olmasına rağmen Bayraktepe’deki direnişte, en ufak bir zafiyet ortaya çıkmamıştır. Bu olayda terör örgütünün amacının öncelikle Bayraktepe’yi tamamen kontrol altına almak ve ondan sonra mahkûm yerde bulunan Aktütün Bölük Merkezi’ne etki sağlamak olduğunu değerlendiriyoruz. Ancak, örgüt bu amacına ulaşamamıştır.” Rapor bu açıklamaları da yalanlıyor. Rapordaki bilgiye göre tepedeki Jandarma Özel Harekat Timi ve Motorize Piyade Kolu, PKK’nın yoğun ateşine maruz kaldığı için tepenin 150 metre güneyindeki Jandarma Sınır Timi tarafından tutulan bölgeye çekilmiş. Bayraktepe İleri Üs Bölgesi’nin asker tarafından tekrar kontrol altına alınma saati 21.55.

4 • Aktütün Bölük Merkezi’nin saldırıdan hiçbir şekilde olumsuz olarak etkilenmediğini söyleyen Iğsız Paşa bu konuda da yanılıyordu. Zira rapor merkezin 11 adet havan mermisiyle vurulduğunu, açılan ateşin etkisiyle iki personelin yaralandığını söylüyor.

5 • Gerek Hasan Iğsız, gerekse Genelkurmay kaynakları olayda PKK’nın 23 zayiat verdiğini açıklamıştı. Rapordaki bilgilerle bu açıklama arasında da çelişki var. Zira raporda “PKK’nın 30 civarında zayiat verdiği değerlendirilmektedir” açıklamasından hemen sonra sadece beş PKK’lının ölü olarak ele geçirildiği bilgisi yer alıyor.

Kaynak: Taraf

Herşeyi Bilip Baskını Seyretmişler
14 Ekim 2008 13:13

İşte Aktütün baskını öncesinde ve sırasında telsiz dökümleri dahil PKK'lıların nasıl sadece seyredildiğinin ibret verici belgeleri...

Taraf’ın bugün yayımladığı anlık istihbarat belgeleriyle istihbarat raporları Genelkurmay’ın 17 askerin şehit olduğu Aktütün baskınını, tıpkı Dağlıca gibi, ayrıntılarıyla bildiğini gösterdi. İç Güvenlik Harekât Durum raporları ve İnsansız Hava Araçları’nın ilettiği anlık istihbarat bilgileri Aktütün baskınından Genelkurmay’ı bir ay önce haberdar etti. İnsansız hava aracı saldırı günü 9.35’ten itibaren, aldığı görüntüleri Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’na ve İkinci Başkan’a saatlerce ve naklen iletti. Saldırının önceden bilindiğini gösteren temel bir kanıt: Hava aracı, koordinatları Aktütün’e kilitlenmiş olarak saldırı sırasında da görüntü nakline devam etti

- Havan atıyor musunuz niye atmıyorsunuz.
- Bir dakika atıyoruz.
- Mahir Mahir, Rubar Rubar siz de destek verin.
- Kemal o bir yere gidiyor. Boşa gidiyor aşağı düzelt.
- Azat azat arkasına atın.
- O söylediğim istikamete atın, Cia kısa düşürdün.
- Doğrudur Heval yeniden atıyoruz.
- Çalışın uygun uygun atın senin yerin uygundur vur ordan vur işte.
- Boş kalmasın uygun bir şekilde hem orayı hem karakolu vursunlar.
- Tamam Heval vuruyoruz her iki tepeyi de takip et.

Bu telsiz konuşmaları 3 Ekim 2008 cuma günü 17 askerin şehit olduğu Aktütün saldırısı sırasında baskını düzenleyen PKK’lı grubun arasında gerçekleşti.
Telsiz konuşmalarını canlı olarak dinleyenler arasında Aktütün Karakolu’nun da bağlı olduğu Van’daki Jandarma Asayiş Kolordu Komutanlığı’na bağlı birimler de bulunuyordu.
Beklenen Aktütün saldırısı başlamıştı.

BİR AYDIR İZLENİYORDU • Beklenen bir saldırıydı bu. Çünkü ABD ile yapılan anlık istihbarat paylaşımı işbirliği uyarınca bölge üzerinde keşif uçuşları yapan İnsansız Hava Araçları (İHA), bundan bir ay önce, 5 Eylül 2008’de Kuzey Irak’ın İran sınırına yakın bölgelerinden, Hakkâri-Şemdinli bölgesine doğru harekete geçmiş 80 kişilik bir PKK’lı grubun koordinatları ile net görüntülerini geçmişti.
Bu hareketlilikle ilgili olarak GES (Genelkurmay Elektronik Sistemler) Komutanlığı, bölgedeki dinleme ve istihbarat birimlerinden gelen günlük raporlarla Genelkurmay’ı ve komutanlıkları sürekli uyardı.

UÇAKSAVARLAR GİRDİ • Aktütün baskınından sadece beş gün önce, 29 eylül günü, Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Hareket merkezinde görevli nöbetçi istihbarat Kurmay Binbaşı Zafer Kılıç imzasıyla gizli ve çok ivedi rumuzuyla en başta Genelkurmay’a ve ilgili tüm birimlere gönderilen “HRK.: 3070-69254-08/HRK.MRK.” nolu “İç Güvenlik Hareket Günlük Durum” raporunda PKK’nın “Önümüzdeki günlerde, Yüksekova-Dağlıca Köyü’nde (38s mg 2037) konuşlu bulunan 3’üncü mot.p.tb.k.lığına yönelik bir eylem hazırlığı içerisinde olduğu, bunun için Irak’ın Kuzeyi’nden İkiyaka bölgesine yaklaşık (10) adet uçaksavar silahı getirildiği” bildirilmişti. Aynı çok ivedi raporda PKK’nın Hakkâri Yüksekova’ya bağlı bazı köylere “boşaltın” talimatı verdiği, bu bölgeleri tampon bölge olarak kullanacağı istihbaratı da ilgili mercilere ulaştırıldı.

BİR GÜN ÖNCE YENİ RAPOR • Hareketlilik sürüyordu. Aynı birimden 2 ekim günü, yani saldırıdan bir gün önce Nöbetçi Kurmay Yarbay Ferdi Korkmaz imzasıyla tüm birimlere ve en başta Genelkurmay’a geçilen “HRK.: 3070-69254-08/HRK.MRK.” nolu İç Güvenlik Hareket Günlük Durum raporunda ise daha net bilgiler, bir gün sonraki saldırının adeta koordinatlarını veren istihbarat mevcuttu. Yine “Gizli ve çok ivedi” rumuzlu raporda PKK’lıların bölgedeki hareketliliği isim isim, silah ve katır sayılarına kadar yerleri bildirilerek birimlere gönderilmişti. Sınırdan içeri giren PKK’lılar, içeriye sokulan ağır silahlar, saldırı kararlarının alındığı toplantılar askeri yetkililerin takibi altındaydı.

KATIRLAR BİLE TAKİPTE • Türkiye ve Irak’ın kuzeyindeki kaynaklara dayandırılan bir gün önceki bu istihbarat raporlarında Hakkâri-Şemdinli bölgesinde bir saldırının gelmekte olduğu anlatılıyordu. Öyle ki bu raporla Genelkurmay, Aktütün’ün hemen karşısında, sınırın öteki tarafındaki Mezi deresi içerisinde saldırıda kullanılan ağır silahları taşımak üzere bekletilen 25-30 katırın varlığından bile haberdardı.

KARE KARE GELEN BASKIN • Saldırının yapıldığı 3 Ekim 2008 cuma günü erken saatlerden itibaren ise bu kez ABD’nin anlık istihbarat desteği kapsamında İnsansız Hava Araçları (İHA), Aktütün’ün hemen karşısında, 10 km Irak sınırları içinde kalan tepelerde bazı PKK’lı grupların saldırı hazırlıklarını görüntüleyip askeri yetkililere ulaştırdı.
Genelkurmay’ın ve ilgili birimlerin anında canlı olarak izlediği bu görüntülerde sayıları hızla artan PKK’lılar tepelere mevzileniyor, ağır silahlarını konuşlandırıyor, araziyi mayınlıyor. Ama sabah saatlerinden itibaren başlayan bu hazırlıkları, saniye saniye canlı yayında izleyen askeri yetkililer, koordinatları açıkça belli olan bu hedeflere üç buçuk saat sonra müdahale ediyor. Bu da zaten Aktütün’de çatışmanın yoğunlaştığı öğleden sonraki saatlere denk geliyor.
Anlık istihbarat görüntüleri içinde belki en önemli ve en dikkat çekici olanı PKK’lı grupları gösteren görüntüler sürerken bir anda İnsansız Hava Aracının yer değiştirerek Aktütün’ü göstermeye başlaması oluyor. İnsansız Hava Aracı’ndan gelen görüntülerin sağ üst köşesinde araca önceden yüklenmiş koordinatlar belirtiliyor. 5C ve 6C hedeflerinin koordinatları incelendiğinde iki nokta arasında yaklaşık 25 km’lik bir mesafe olduğu görülüyor. Bu noktaların İHA’nın uçuşu esnasında rastgele görüntülenmiş noktalar olmadığı anlaşılıyor. Bu noktalar sistem hafızasına girilmiş noktalar. Bu ise Aktütün ve çevresinde saldırı öncesinde bir olay beklentisi istihbaratı olduğuna açık bir kanıt.

CANLI YAYIN BAŞLIYOR • Saat 09.35.35’de başlayan (insansız uçağın çektiği görüntülerde kullanılan GPS saati Greenwich’e göre ayarlandığı için saat Türkiye yaz saatinden üç saat geride) görüntülerde koordinatlarından Aktütün’e yakın olduğu anlaşılan bir tepenin üstünde görünen PKK’lı grup, güneyden gelecek bir çevirme ihtimaline karşı bölgeyi mayınlıyor, mevzi hazırlıyor, havan topu konuşlandırmaya çalışıyor. Burası Aktütün’e 25 km mesafede.

ÜÇ BUÇUK SAAT SONRA MÜDAHALE • Saat 13:59:02. (GPS: 10:59:02) Kuzey 37 15.33, Doğu 44 21.40 noktasından güneydeki tepelere mevzilenmiş PKK’lı gruba ilk görüntüden yaklaşık üç buçuk saat sonra ateş açılıyor. (Fotoğrafta parlayan yer) Ama Genelkurmay koordinatları belli olan bölgeye karada konuşlandırılmış silahlarla saldırmayı tercih ediyor. İstihbarat görüntülerine rağmen Genelkurmay, Hava Kuvvetleri’ni kullanmıyor.

İNSANSIZ HAVA ARACI AKTÜTÜN’Ü İZLİYORMUŞ • Görüntüler uzun süre 5-C olarak adlandırılan bir bölgeden PKK’lı grupları çekmeyi sürdürürken, saat 13:57:26’da kamera (GPS 10.57.26) 6-C olarak adlandırılan yeni koordinattan görüntü vermeye başlıyor. 6-C olarak adlandırılan yer ise Aktütün Köyü. Uzmanlar Aktütün koordinatının belli bir adla aracın hafızasına önceden kaydedilmiş olmasının ve Aktütün üzerinde İHA uçurulmasının, bu bölgede bir faaliyet beklendiğinin başka ve önemli bir delili olduğunu söylüyor.

aktifhaber

Tehdidi bırak hesap ver
Taraf - Istanbul - 16.10.2008

Bu gazete PKK’nın Aktütün baskınının bilinip izlendiğini ancak önlem alınmadığını belgeleriyle açıkladı. Başbuğ dün buna yakışıksız bir dil ve öfkeyle tepki gösterdi. Genelkurmay Başkanı Başbuğ Taraf’ın Aktütün baskınıyla ilgili belgeli yayınına iki gün sonra cevap verdi. Başbuğ hiçbir demokraside generallerin yapamayacağı bir uyarı yaptı: Herkesi doğru yerde bulunmaya davet ediyorum. Başbuğ sesinin öfkeden titrediği konuşmasında, 17 çocuğun Aktütün’de neden korunmadığını soranları suçladı: Bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri başarılı gibi gösterenler akan ve akacak olan kanın sorumlusudur. Başbuğ hiç duyulmamış bir tehditte bulundu. “Bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir. Bu bütün ordular için geçerlidir” dedi. Kendisinden tepki değil hesap vermesinin beklendiğini unuttu


Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, Kara Kuvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Hava Kuvvetleri Komutanı Aydoğan Babaoğlu, Jandarma Genel Komutanı Atilla Işık ve Eğitim ve Doktrin Komutanı Erdal Ceylanoğlu’yla birlikte düzenlediği basın toplantısında Taraf’ın anlık istihbarat görüntüleri ile Jandarma iç yazışmaları belgelerine dayanarak verdiği Aktütün haberine aşırı sert bir üslupla tepki gösterdi. Aktütün haberlerini “TSK’ya saldırı” olarak niteleyen Başbuğ, tehditkar bir dille “Bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir, son sözüm şudur, dolayısıyla herkesi dikkatli olmaya davet ediyorum” dedi.

17 şehidin verildiği Aktütün saldırısının perde arkasını aydınlatan Taraf’ın haberlerine TSK’nın üst düzey komuta kademesinden sert tepki geldi. Balıkesir Astsubay Meslek Yüksekokulu’ndaki sancak törenine katılan Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ burada, KK Komutanı Koşaner, HK Komutanı Babaoğlu, JG Komutanı Atilla Işık ve EDOK Erdal Ceylanoğlu’yla birlikte programında önceden bildirilmeyen bir basın toplantısı düzenledi. Aktütün Karakolu’nun emniyetini sağlayan Bayraktepe saldırısına değinen Başbuğ, baskının PKK açısından bir intihar saldırısı, bu tepede çarpışan askerler içinse bir kahramanlık destanı olduğunu söyledi. Olayın boyutlarının incelenmesi görevinin Kara Kuvvetleri Komutanı tarafından İkinci Ordu Komutanı’na verildiğini belirten Başbuğ, “İncelemenin sonuçlanmasına müteakip, kendine güvenen bütün kurumlar gibi ki Türk Silahlı Kuvvetleri’nin kendine olan güveni tamdır. Dolayısıyla kendine güveni tam olan kurumlar gibi bu incelemenin sonuçlanmasını müteakip elbette, elbette kamuoyuyla paylaşılması gereken hususlar kamuoyuna bilgi olarak verilecektir” dedi.

İNCELEME BAŞLATILDI • Bilgileri sızdıranlar ve kullananlar hakkında adli işlem başlatıldığına dikkat çeken Başbuğ şunları söyledi: “Şimdi bu noktaya, şu söyleyeceğim hususa dikkatinizi çekmek istiyorum; Bütün bunlara rağmen, bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri, altını çiziyorum başarılı gibi gösterenler, tekrar ifade ediyorum başarılı gibi gösterenler akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar. Bunu herkesin iyi anlamasını istiyorum.’’

TEHDİT ETTİ • TSK’nın her zamankinden güçlü ve kararlı olduğunu vurgulayan Başbuğ sözlerine şunları ekledi: ‘’Son günlerde yoğunlaşan sistemli saldırılar, emin olunuz ki, Türk Silahlı Kuvvetlerinin gücünü, kararlılığını, azmini arttırmaktan başka hiçbir işe yarayamaz. Bir ordunun bu tip saldırılar karşısında, ki bu saldırılar doğru bilgiye dayanmayan, sınırlarını aşan eleştirilerdir. Bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir ve bu husus bütün ordular için de geçerlidir. Bu açıdan, son sözüm şudur, dolayısıyla herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ediyorum.”

• MECLİS BAŞKANI: HÜR BASIN VAR

• Cumhurbaşkanı Abdullah Gül; Türkiye’nin açık bir toplum olduğunu, eleştiriler ve farklı görüşlerin ifade edilebileceğini kaydeden Gül ‘’Bunların hiçbirinin Türk Silahlı Kuvvetlerinin (TSK), emniyet güçlerinin mücadelesini zayıflatıcı yönde olmaması gerekir.”dedi.


• TBMM Başkanı Köksal Toptan, “Türkiye özgür bir ülke, hür basını var. Eleştiri de özgür olmanın, demokrat olmanın doğal bir sonucudur. O nedenle de gazetecilerin görev yapma algılayışında saygı göstermesi gerekir. Ama burada toplumun her ferdi olarak topyekun bir terör mücadelesinde zafiyet anlamında algılanabilecek davranışlardan hepimizin, herkesin, her kurumun özenle kaçınması lazım.” cevabını verdi.


• DTP Batman Milletvekili Bengi Yıldız, “Biz aslında Taraf’a yöneltilen bu tepkileri demokratik kamuoyuna yapılmış kabul ediyoruz. Türkiye basın tarihine altın harflerle yapılması gereken bir haberciliktir. Bu eleştiriyi hazmetmemesi demokrasiyi de ne kadar hazmettiğinin başka bir göstergesidir.”

DAĞLICA İNCELENDİ AMA AÇIKLANMADI • Genelkurmay başkanı Orgeneral İlker Başbuğ Kara Kuvvetleri Komutanı olduğu dönemde gerçekleşen dağlıca baskınına yönelik yaptığı açıklamalarda TSK’nın “ne yaptığını, ne zaman ne yapması gerektiğini bilen bir kurum” olduğuna dikkat çekerek herkesin kendi işine bakması gerektiğini ifade etmişti. Orgeneral Başbuğ, “Bunun çok örnekleri var. Elbette Dağlıca olayı da inceleniyor, incelenmeye devam edecek ve elbette bu olaydan sonuçlar çıkartacağız. Ancak bu sonuçları da kimseyle paylaşmak durumunda değiliz. Ben onun için diyorum ki bu konuda biraz artık herkes kendi işine baksa herhalde her şey daha iyi olur” demişti.
Taraf

Öfke bu sorulara cevap vermiyor
Taraf - Istanbul - 16.10.2008

Bu haberi oylayın
Aktütün göz göre göre nasıl basıldı? Baskın canlı canlı izlendi, ne yapıldı? Bayraktepe mevzii takviye edildi mi? PKK Bayraktepe’yi ele geçirebildi mi? Aktütün karakolu saldırıya uğradı mı? İşte Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un basın toplantısında Aktütün baskınıyla ilgili cevap veremediği Taraf’ın soruları...


• Aktütün göz göre göre nasıl basıldı?

Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı’na ve İkinci Başkan’a bir aydır iletilen insansız hava aracı ve jandarma raporları PKK’nın Aktütün çevresine yığınak yaptığını açıkça ortaya koyuyordu. Buna rağmen baskın neden önlenmedi?

• Baskın canlı canlı izlendi, ne yapıldı?

Taraf ilk haberinde insansız hava araçlarının saldırıdan üç buçuk saat önce aldığı görüntülerin PKK’nın hazırlıklarını açıkça ortaya koyduğunu yazmıştı. Başladığı artık açıkça görülen saldırıyı canlı canlı izlediniz mi izlemediniz mi?

• Bayraktepe mevzii takviye edildi mi?

Genelkurmay 2. Başkanı Iğsız basılan Bayraktepe’nin önceden takviye edildiğini söylemişti. Oysa jandarmanın olay sonrası durum raporu takviye birliğinin baskından saatler sonra Bayraktepe’ye ulaştığını anlatıyor. Hangisi doğru?

• PKK Bayraktepe’yi ele geçirebildi mi?

Iğsız aynı açıklamada Aktütün karakolunu koruyan Bayraktepe’nin PKK’ya teslim olmadığını da söylemişti. Jandarmanın durum raporu yine tersini söylüyor: “Bayraktepe’nin yeniden kontrol altına alınma saati 21.55’tir.” Ya daha önce?

• Aktütün karakolu saldırıya uğradı mı?

Iğsız PKK’nın hedef aldığı Aktütün karakolunun saldırıdan hiçbir şekilde olumsuz olarak etkilenmediğini söylemişti. Biz yine jandarma durum raporuna dönelim: “Bölük merkezi 11 adet havan mermisiyle vuruldu. İki personel yaralandı.”

İşte Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’un basın toplantısında Aktütün baskınıyla ilgili cevap veremediği Taraf’ın soruları:



1 • İnsansız Hava Araçları Aktütün saldırısından bir ay önce (5 eylül) sınırda 80 kişilik PKK’lı grubun harekete geçtiğini görüntüledi. Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı, ise bu hareketliliği anında Genelkurmay 2. Başkanlığı’na iletti. Saldırı günü İHA erkenden Aktütün’e 10 km. uzaklıktaki PKK’lıların hazırlık görüntülerini iletti. Genelkurmay dahil ilgili askeri yetkililer, PKK’lılara karşı neden önlem almadı ve aldıysa hangi tedbirleri aldı?



2 • Saldırıdan beş gün önce ise (29 eylül) Jandarma iç yazışmalarına göre “Çok İvedi” ve “Çok Gizli” ibareli bir raporla Genelkurmay karargahına “PKK 10 uçaksavar getirdi. Sınırdaki köyleri boşalttırıyor” bilgisi ulaştırıldı. Aynı raporlarda saldırıdan bir gün önce PKK’nın alandaki hareketliliği isimlere, silahların özelliklerine ve katırları sayılarına kadar rapor edildi. Genelkurmay ve ilgili komutanlıklar bu raporlara rağmen neden tedbir ve önlem almadı, aldıysa bu tedbirler neden etkili olmadı?



3 • Genelkurmay 2. Başkanı Hasan Iğsız, PKK’lı grubun taciz atışının ardından bölgeye hızla iki adet Kobra helikopteri sevk edildiğini, ayrıca bu bölgenin gerisinde olayla bağlantılı olduğu tespit edilen 15-20 kişilik grubun üzerine de iki F-16 uçağının gönderildiğini söylemişti. Ancak İç Güvenlik Harekat Raporu’nda Kobra’ların bilgisi yer alırken F-16 uçaklarının sınır gerisini vurduğuna dair herhangi bir bilgi yok.



4 • Iğsız baskını anlatırken Bayraktepe’de lider konumundaki askerlerin vurulmasının ardından tepede sevk ve idare yönünden yaşanan sıkıntının yapılan sevklerle giderildiğini belirtmişti. Iğsız “Ancak takviye olarak gönderilen Jandarma Özel Harekat Bölüğü ile, Komando Böl


En son admin tarafından Cum Ekm 17, 2008 12:12 am tarihinde değiştirildi, toplam 9 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Mar 31, 2008 8:50 pm    Mesaj konusu: PKK $emdinli'de Karakol BastI: En az 15 Askeri Öldürdü Alıntıyla Cevap Gönder

10 Ekim 2008 Cuma
Güçlülerin Çocukları ve Şehitler

Hakkari Şemdinli Aktütün Sınır Karakolu'nda teröristlerin saldırısında 17 şehit verildi. Bugüne kadar binlerce öldü. Peki şehit askerler kimin, kimlerin çocukları? İşte iç gıcıklatan o tehlikeli soruyu Mehmet Şevket Eygi sordu ve cevapladı.......


Baskına uğrayıp şehit olan askerlerin içinde:

Devletin ve hükümetin başındakilerin,

Bakanların,

Milletvekillerinin,

Ordunun yüksek rütbelilerinin,

Holding sahiplerinin,

Büyük zenginlerin,

Medya babalarının veya büyük gazetecilerin,

Banka sahiplerinin,

Genel müdürlerin,

Diğer bilcümle büyüklerin, güçlülerin ve dişlilerin...

Çocukları, torunları, yeğenleri, yakınları yoktu...


Şehit olanlar hep fakirlerin ve güçsüzlerin çocukları veya yakınları idi.

Aktütün karakolu bir istisna değildir. Diğer bütün Aktütün’lerde de bu saydıklarım yoktur.

Üzerinden henüz bir yıl geçmedi. DanimarkaGenelkurmay Başkanı’nın asker oğlu Afganistan’da öldü.

İngiltere ile Arjantin arasındaki savaşta, İngiliz kraliçesinin oğlu (veya torunu) savaş uçağı kullanıyordu.

Cumhuriyet ve demokrasinin ana prensiplerinden biri eşitliktir.

Hukuk ve adalet önünde eşitlik.

Askerlik hizmetinde eşitlik.

İnsan ve vatandaş olarak eşitlik.

Bizde maalesef mutlak bir eşitlik yok.

Birileri halka nispetle DAHA EŞİTTİR.

Bu yüzden onların çocukları, torunları, yeğenleri, yakınları Aktütün karakolunda hizmet görmezler ve şehit olmazlar.

Anayasada eşitlik yazıyormuş...

Yazsa ne çıkar, yazmasa ne çıkar...
Millî Gazete

Nuh GÖNÜLTAŞ
Babaoğlu golf oynuyordu, peki diğerleri ne yapıyordu?
11 Ekim 2008
Bugün
Türk Silahlı Kuvvetleri'nde komutanların golf oynama merakı konusundaki yapılan yorumlarda Hava Kuvvetleri Komutanı Aydoğan Babaoğlu'na haksızlık edildiğini düşünüyorum!

Aktütün vurulduğunda Hava Kuvvetleri Komutanı golf oynuyordu!

Tamam. Bu biliniyor.

Peki diğer komutanlar ne yapıyordu Aktütün vurulurken?

Çünkü Aktütün saldırısı günlerce öncesinden istihbarat edilmiş ve çatışmalar dokuz saatten fazla sürmüş!

Vakit ve Taraf gazetelerinin öncülük ettiği hiçbir haber bugüne kadar Hava Kuvvetleri Komutanı'nın golf merakı haberi kadar dikkate alınıp değerlendirilmedi!

Bakıyorum da Orgeneral Aydoğan Babaoğlu'na çakan çakana...

Oysa aynı gazeteler Dağlıca Komutanı Yarbay Onur Dirik'in Dağlıca basıldığında bir köyde düğünde olmasını görmediler bile...

Her iki saldırı için PKK günlerce hazırlık yapmış, sınırı geçip yüzlerce elemanı ile saldırmış, ve çatışmalar uzun saatler boyunca sürmüş.

Bu süre zarfında Babaoğlu dışındaki komutanlar ne yapıyordu acaba?

Bu konunun da açıklığa kavuşturulması gerekir!

Mesela basına yansıyan bir başka komutan, ki Harp Akademileri Komutanı Orgeneral Hasan Aksay, o da Aydoğan Babaoğlu gibi Antalya'da golf turnuvasındaydı!

Bu da iyi... Bu zat da Hava Kuvvetleri Komutanı'nın yerine komutan olmayı bekleyen bir orgeneral!

O isim gölgede kaldı. O'na pek dokunan olmadı. Neden acaba?

Ve Genelkurmay Başkanlığı bu konuda yaptığı bir açıklamada neden Orgeneral Aydoğan Babaoğlu'nu boşluğa düşürecek bir açıklama yaparak "Komutan saldırıdan 30 saat sonra haberdar oldu" dedi!

Bu noktaların üzerinde düşünülmesi gerekiyor!

Yoksa Türk basınında bir ordu komutanına "istifa et" diyebilecek ne cesaret ne de gelenek mevcut!

Var bu işte bir çapanoğlu!


PKK Şemdinli'de Karakol Bastı: En az 15 Askeri Öldürdü
04 Ekim 2008

Hakkari Şemdinli'de PKK üyeleri karakola saldırdı. Hain Saldırıda en az 15 asker öldü. Ölen askerlerden 1'i astsubay, 6ı's uzman çavuş ile 8'i er ve erbaş... 2 Askerin de "kayıp" olduğu açıklandı... Ayrıca 6'sı ağır 21 asker de yaralandı.



15 askeriin öldüğü, 21'inin yaralandığı, 2'sinin kaybolduğu karakol daha önce de 4 kez saldırıya uğramıştı.

Ölen askerlerden kimliği açıklananların isimleri şöyle:

jandarma uzman erbaş Bahattin Erturhan - Sivas

Astsubay Çavuş Hasan Önal - Eskişehir

Piyade uzman Çavuş Selçuk Can - Osmaniye

Uzman Çavuş Hasan Aygör - Kırıkkale

jandarma piyade er Davut İlbaş - Siirt

Jandarma piyade er Hakkı Aran - Diyarbakır

jandarma piyade er Ramazan Yeşil - Antalya

Jandarma Uzman Onbaşı Rasim Eser - Mersin

Piyade Uzman Çavuş Cahit Yıldırım - Erzurum

Jandarma Er Çağlar Mengü - İstanbul

Jandarma Er Oktay Karakelle - İstanbul

jandarma komando er Halil İbrahim Arlık - Denizli

Komando Çavuş İlhan Küçüksolak - Kocaeli

Piyade onbaşı Muhammet Aydemir - Artvin

Uzman Çavuş Onur Ozan Ilgın - Adana

Kayıp 2 asker ölü olarak bulundu
07 Ekim 2008
Geçtiğimiz Cuma günü Aktütün sınır karakolunda yaşanan çatışmada kayıp olduğu belirtilen 2 askerimizin cansız bedenlerine ulaşıldı.
Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinden yapılan duyuruda, daha önce kayıp olduğu bildirilen Uzman Jandarma çavuş Nurullah Oymak ve Uzman Jandarma Çavuş. M. Bahattin Erturhan'ın şehit olduğu, cesetlerinin bugün güvenlik kuvvetlerince bulunduğu bildirildi

Aktütün’ün ölü çocukları soruyor
Taraf - Istanbul - 06.10.2008

Cenazelerini dün törenler yapıp kaldırdınız... Peki onların “Neden öldük komutanım, bizi neden korumadınız” sorusunu duydunuz mu? Onlar artık soramaz elbette ama, bu soruyu sormak en çok onların hakkıydı: Genelkurmay Başkanı ve kuvvet komutanı generaller Meclis’i protesto yerine Aktütün’le uğraşsalardı, biz o gün ölür müydük?


● Komutanım, biz öldükten sonra dün açıklamışsınız gazetecileri çağırıp: “Aktütün karakolunun yerini 2009’a kadar değiştireceğiz.” Gazeteler ilk kez kafasını azıcık kaldırıp “Yeter artık” demese, bunu yapar mıydınız?

● “İstihbarat eksiğimiz yok” da demişsiniz dün komutanım. Peki 350 kişilik PKK grubunun geldiğini nasıl göremediniz, gördünüzse neden önlem almadınız? Önlem aldığınız için mi öğle vakti göstere göstere saldırdılar?

● Aktütün’ün mayıs ayındaki baskın sonrasındaki halini bilenler vardı aramızda. Gözden çıkarıldığı her halinden belliymiş. Kaçakçılık için yapılmış zamanında ve defalarca basılmış. Burada askerî hata yok mu komutanım?

● O karakol sınırdan geçişi önlemek içinmiş komutanım. Oysa PKK Aktütün’ü basmak için sınırı geçiyordu orada. Bunu 1992’den bu yana tam beş defa yaptı. Hepimiz öldük, tam 44 kişi. Siz ise hesap bile vermediniz. Neden?

● Zayiatın büyük bölümü sınır ötesinden açılan ateş yüzünden demişsiniz. Bu zaten her defasında böyle oldu. O halde o karakol hâlâ neden vardı? Askerî hata olmasa bu kadar zayiat verilir miydi? Biz bu kadar ölür müydük?

● Aktütün ve öteki birçok karakol defalarca basıldı. Siz ise hesap vermek yerine tartışmaları bastırdınız, haber yapılmasını yasakladınız. En büyük acı sizin orada yaşanıyor komutanım, bunu tartışmayıp da neyi tartışacağız?

● Siz, dün gazetecilere bilgi veren komutanım; geçen yıl yine aynı gafletle basılan Dağlıca’daki komutan yarbaya başarı plaketi veren ordu komutanı değil misiniz? O plaket yerine hesap verseydiniz biz bugün yaşıyorduk.

Taraf

Bu Sorular Cevap Bekliyor
05 Ekim 2008 13:12

PKK'nın Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki Aktütün Karakolu'na gündüz vakti gerçekleştirdiği saldırı birçok soruyu akıllara getirdi.

Terör örgütü PKK'nın Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki Aktütün Karakolu'na gerçekleştirdiği 5. hain saldırı Türkiye'yi ayağa kaldırdı. Aynı karakola defalarca yapılan ve çok ağır bir kaybın verilmesine neden olan saldırıda ortaya çıkan ihmaller zinciri kamuoyunda tartışmaya açıldı. Hain saldırıyla ilgili olarak 5 sorununu cevabını aranıyor. İşte o sorular:

1- Aktütün Karakolu 1992 yılından 2008 yılına kadar 5 kez baskına uğradı. Ağır kayıpların verildiği saldırılarda toplam 44 asker şehit oldu. Her seferinde ders alınması gerektiği halde yine aynı hataya düşüldü. O halde karakolun yeri mi yanlış yoksa güvenlik zafiyeti mi var? 4 baskından niye ders alınmadı?
2- Türk Silahlı Kuvvetleri, aylardır PKK kamp ve tesislerini havadan bombalıyor. Her operasyon sonrası terör örgütünün elindeki mühimmatın imha edildiği açıklaması yapılıyor. Buna rağmen terör örgütünün ağır silahları bu operasyonlarda neden imha edilemedi?

3- Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan son açıklamada terör örgütünün ağır silahlar ile sınır ötesinden saldırdığı ifade ediliyor. Böyle bir açıklamaya karşın bu güne kadar PKK'nın elinde ağır silah olduğuna ilişkin neden bir istihbarat yok? Teröristlerin ağır silahlarla sınır ötesinden vurduğu söylendiği halde 2 uzman erbaş nasıl oldu da kaçırılabildi?

4- Başbakan Erdoğan ile ABD Başkanı Bush arasında geçtiğimiz yıl Beyaz Saray'da yapılan zirvenin ardından ABD ve Türkiye arasında anlık istihbarat paylaşımı başlatıldı. Buna ek olarak İsrail'den alınan 'Heron' adı verilen insansız uçaklar bölgeyi havadan her an kontrol ediyor. Ayrıca Genelkurmay eski Başkanı Orgeneral Yaşar Büyükanıt, "PKK'lı teröristleri BBG evinde gibi izliyoruz" şeklinde yaptığı açıklaması zihinlerde tazeliğini korurken hainler nasıl oldu da sınırdan içeriye 40 km sızabildi?

5- Sınırdaki ve Aktütün Karakolu'nun çevresinde bulunan termal kameralara ne oldu? Genelkurmay Elektronik Sistemler( GES) Komutanlığı'nın teröristlerin telsiz konuşmalarına göre hareket ve toplanma noktalarını öteden beri tespit edebilme imkanına sahip olunmasına karşın, saldırı öncesi istihbarat zafiyeti nasıl ortaya çıktı?

aktifhaber

BU SEFER POLİSİ VURDULAR
09 Ekim 2008

PKK askerden sonra polisi vurdu. Uzmanlar PKK'nın güvenlik güçlerini OHAL'i istemeye zorladığı görüşünde..

Diyarbakır’da dün akşam mesai çıkışı polisleri taşıyan resmi plakalı servis minibüsüne düzenlenen saldırıda 5 polis öldü, aracın sürücüsü sivil memur da hayatını kaybetti. Saldırıda 18 kişi de yaralandı. Yaralılardan beşinin sağlık durumunun ciddi olduğu belirtildi.

Diyarbakır’dan 10 kilometre uzaklıktaki Ali Gaffar Okkan Polis Meslek Yüksekokulu’nda çalışan polisleri taşıyan Vedat Ulu yönetimindeki servis minibüsü 17.30 sıralarında kent girişindeki Aziziye Mahallesi Seyrantepe Caddesi’nde saldırıya uğradı.

Saldırıyı TAK Üstlendi
11 Ekim 2008

Diyarbakır'da polise yapılan hain saldırıyı, Ergenekon iddianamesinde adı geçen PKK'nın şehir kolu TAK üstlendi.

DİYARBAKIR’DA 4 polis ve bir şoförün şehit olduğu kanlı saldırıyı düzenleyen saldırganlara dün olay yerinde tatbikat yaptırıldı. Bu arada biri teröristleri olay yerine getiren aracın şoförü olmak üzere iki kişi daha gözaltına alındı.

Olayın planlayıcısı olan ‘Reber’ kod adlı Mehmet Şah Yıldeniz’in yakalanması için de operasyonlar aralıksız sürüyor. Öte yandan PKK’nin askeri konseyi tarafından 2003 yılında kurulan ve özel kuvvetleri olarak adlandırılan TAK, Diyarbakır’daki saldırıyı üstlendi.

MAZLUMDER'den Altınova Açıklaması
04 Ekim 2008 20:40

Balıkesir'in Altınova beldesinde incelemelerde bulunan MAZLUMDER Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu çarpıcı iddialarda bulundu.

Balıkesir'in Altınova beldesinde incelemelerde bulunan İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (MAZLUMDER) Genel Başkanı Ömer Faruk Gergerlioğlu, olaylar sırasında belediyeye ait kamyonetle şehir dışından taş taşındığının iddia edildiğini, evleri saldırı altında bulunan ailelerin halen dışarıya çıkamadığını söyledi. Gergerlioğlu, olaylara asılsız söylentilerin neden olduğunu belirlediklerini açıkladı.

MAZLUMDER Bursa Şubesi'nde düzenlediği basın toplantısında, MAZLUMDER Bursa Şube Başkanı Hasan Ünal, İzmir Şube yöneticileri Mehmet Gün, Ethem Tatar ve kendisinin de bulunduğu dernek heyetinin inceleme sonuçlarını kamuoyuna açıklayan Gergerlioğlu, olayların tüm taraflarıyla konuştuklarını, basit, adi bir olayın etnik köken kavgasına dönüştürülmek istendiğini belirlediklerini kaydetti.

Gergerlioğlu, görüştükleri kişilerin söylediklerini aynen kayda aldıklarını belirtti.

Evi saldırıya uğrayan Kasım Yeğin'in, "Otuz yıl önce beldeye yerleştim, beyaz eşya dükkânı işletiyorum. Ölüme sebebiyet veren kişiyle akrabalığım yok. Yapılan taşlı saldırılarda dükkânım tarumar edildi. Yıllardır dostluk yaptığım kişiler bile evime taş atarken 'ne yapalım, öle istiyorlar' dediler. Halen ben ve çocuklarım dışarı çıkamıyor, ekmeği bile başkalarına aldırıyoruz" dediğini aktaran Gergerlioğlu, olayın bazı kesimlerce çarptırıldığını söyledi.

Gergerlioğlu, belde halkından kahveci Mustafa Aksoy'un, "Olayın başlangıçta siyasi bir yanı yoktu. Evleri taşlananların olaylarla ilgisi yok, sadece Doğu'lu oldukları için evleri taşlandı" dediğini hatırlattı.

İsmini açıklamak istemeyen MHP'li bir vatandaşın; "Kürtlerle bir etnik sorunumuz yok. Kız alıp-verdik. Büyük işler aldılar. Ama farklılar düğünlerini ayrı yapıyorlar. Düğünlerde silah kullanıyorlar. Sözde PKK bayrağı renklerini taşıyorlar. Olayların siyasi bir yönü yoktu. Ama insanların üzerine araba sürülüyor. Onlar camları kırılan arabaların camlarını yeniden takıp, insanları tahrik ediyorlar. Halk öyle galeyana geldi ki, sırf esmer olduğu için bir JİTEM görevlisini zor aldım ellerinden" dediğini hatırlatan Gergerlioğlu, hükümetin olaya duyarsız kaldığını savundu.

Gergerlioğlu, "Heyetimiz, olayların başlamasında etkili olan, kavganın 2 ölümle sonuçlanan ciddi sonucuna rağmen kavga ve sonunda işlenen cinayetin hiçbir etnik temelinin olmadığını belirledi. Ana cadde üzerinde 10 işyeri tahrip edilmiş, ara sokaklara giremediğimiz için maddi hasarı tespit edemedik. Belediye başkanı ve kaymakam, halkı yatıştırmak için yeterli duyuruyu yapmamıştır. Evi taşlananların ve diğer doğulu vatandaşların evlerinde bayrak görülmüştür. Tespitler için gezdiğimiz sırada motosikletli gençler geziniyordu. Baz işyerlerine bu kişilerce molotof kokteyl atılmış. Güvenlik güçlerinin olaylar esnasında gereken etkili önlemler alınmamış. Olayların büyümesine asılsız söylentiler neden olmuş. Olayların üzerinden 5 gün geçmesine rağmen iktidar partisi gidip bölgede inceleme yapmamıştır. Mağdur aileler evlerine kilitlenmiş durumdalar. Okullar açıldığında beldede çok ciddi olaylar olabilir, gerekli önlemler şimdiden alınmalı." şeklinde konuştu.
aktifhaber


Şemdinli'de Çatışma: 3 Asker, 5 Korucu Öldü

8 Eylül 2008 01:21
Şemdinli'de PKK'lıların açtığı ateş sonucu 1 üsteğmen, 2 er ve 3 geçici köy korucusu öldü, iki er yaralandı

Diyarbakır'da çatışma: 1 Er öldü
01 Ekim 2008
Diyarbakır'ın Hani ve Lice ilçeleri arasındaki dağlık bölgede güvenlik güçleriyle PKK'lılar arasında çıkan çatışmada jandarma er Yalçın Gürbüz öldü.

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde meydana gelen patlamada, 1 asker öldü, 1'i asker, 2 kişi de yaralandı.
22 Eylül 200
Cumhuriyet Mahallesi'nde bir binanın duvarına bırakılan uzaktan kumandalı patlayıcı, 18.15'te, evlerine gitmekte olan uzman çavuşların geçişi sırasında patladı.

Patlamada, 1 uzman çavuş öldü. Diğer uzman çavuş ile yoldan geçen Selim Yaşar adlı vatandaş yaralandı.


Buldukları Cisim Patladı: 1 Ölü
09 Eylül 2008 21:03

Van'ın Gürpınar ilçesinde, yerde buldukları cismin infilak etmesi sonucu 1 çoban öldü, 1 çoban yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Siirtli göçerlerin yaşadığı ilçeye bağlı Tüzek mezrası Nebirnat yaylası bölgesinde, hayvanlarını otlatan Selahattin Ete ile Adil Ertan, yerde buldukları cismi incelemek istedi.

Cismin infilak etmesi sonucu, Selahattin Ete (24), olay yerinde yaşamını yitirdi. Yarlanan Adil Ertan, Van Devlet Hastanesine kaldırıldı.

Olayla ilgili Jandarma Komutanlığı ekiplerinin bölgede operasyon başlattığı bildirildi.
aktifhaber

Hakkari'de Patlama: 1 asker öldü
05 Eylül 2008 21:37Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Dağlıca bölgesinde, tuzaklanmış patlayıcı maddenin bugün saat 15.30'da patlamasıyla bir güvenlik görevlisi öldü.

Şırnak'ta mayın: 2 asker öldü
05 Eylül 2008 Şırnak'ta PKK militanlarınca yola döşenen patlayıcının infilak etmesi sonucu Uzman Çavuş Mehmet Ali Yazıcıoğlu ile İstihkam Çavuş İlyas Güzel öldü.

ASKERİ ARACA SALDIRI: 2 ASKER ÖLDÜ, 9 YARALI

2 Eylül 2008
Bingöl'ün Kıği ilçesindeki Tekbaş Jandarma Karakolu civarında saat 18.30 sıralarında askeri bir araca uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Saldırıda Ramazan Demirci (Kütahya) ve Eyüp Gürsoy (Trabzon) isimli askerler ölürken, 9 asker de yaralandı.

Giresun'da çatışma: 1 asker öldü/size]

02 09 2008 15:21
Giresun’un Dereli ilçesi Kümbet Yaylası’nda bugün öğle saatlerinde güvenlik güçleri ile teröristler arasında çıkan çatışmada Jandarma Uzman Çavuş Murat Gürel öldü.

Vali Taşkesen, saldırıyı yapan grubun 27 Haziran 2008 tarihinde yine Kümbet Yaylası'nda jandarma trafik timine silahlı saldırıyı gerçekleştiren ve 2 askerin yaralanmasına neden olan grup olduğunu belirtti.


[size=24]'Başını kayaya çarpan' er öldü

26 Ağustos 2008
Batman'ın Sason ilçesinde PKK'ya yönelik gerçekleştirilen operasyon sırasında ayağı kayarak düşen er Fatih Tekdoğan tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Siirt'te jandarma karakoluna roketli saldırı
24 Ağustos 2008
Siirt'in Pervari ilçesine bağlı Belenoluk beldesindeki jandarma karakoluna roketatarlı saldırı düzenlendi.
Edinilen bilgiye göre, Belenoluk jandarma karakoluna saat 22.30 sıralarında PKK mensuplarınca roketatarlı saldırı gerçekleştirildi. Siirt Vali Yardımcısı Hamdi Öncü, yaptığı açıklamada, olayda ölü veya yaralının bulunmadığını belirtti.

KARAKOLA ROKETLİ SALDIRI

8 Eylül 2008
VAN'ın Başkale ilçesi'nde Jandarma Karakoluna roketatarla ateş açıldı. Saldırıda can ve mal kaybı yaşanmadı

Şırnak'ta büyük operasyon, 1 korucu yaralı

ŞIRNAK'ın Kato, Küpeli, Cudi Dağları ile Bestler Dereler Bölgesi'nde çıkan çatışmada geçici köy korucusu Sefer Tarhan yaralandı.


Hakkari'de mayın patladı 3 asker yaralı

16 Ağustos 2008
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde yola döşenen mayının patlaması sonucu 3 askerin yaralandığı bildirildi.

Sivas'ta pusu: 1 asker öldü, 3 kişi yaralı

31 Temmuz 2008 Sivas'ta jandarma aracına açılan ateş sonucu 1 asker öldü, 1'i asker 2 kişi yaralandı. Sivas Valisi Veysel Dalmaz, yaptığı açıklamada, Koyulhisar İlçesi Çukuroba köyünde bugün saat 12.30 sıralarında devriye gezen jandarma aracına, dönüşte taciz ateşi açıldığını bildirdi. Dalmaz, açılan ateş sonucu Jandarma Uzman Çavuş Şükrü Özyol'un öldüğünü, Jandarma Çavuş Oğuz Yağlı, Jandarma Er Hamdi İbiş ve İlçe Tarım Müdürlüğü Teknisyeni Selim Durgut'un yaralandığını kaydetti.

Elazığ'da çatışma: 1 başkomiser yaralı
26 Mayıs 2008
Elazığ'da Golan kaplıcaları yolunda gasp ettikleri bir aracı alıp kaçan militanlarla polisler arasında çatışma yaşandı. Çatışmada Başkomiser Soner Ersoy yaralandı. 3 militanlar karanlıktan istifade ederek kaçtı

Doğalgaz boru hattında patlama

İran-Türkiye Doğal Gaz Ana İletişim Hattı’nın Doğubayazıt/Ağrı Gürbulak sınır kapısına yaklaşık 12 km mesafede bir patlama meydana geldi. İran gaz sevkiyatını durdurdu.
26 Mayıs 2008
BOTAŞ Genel Müdürlüğü, İran-Türkiye Doğal Gaz Ana İletişim Hattı’nın Doğubayazıt/Ağrı Gürbulak sınır kapısına yaklaşık 12 km mesafede bugün saat 00.45’te bir patlama meydana geldiğini ve İran’dan gaz arzının geçici olarak durdurulduğunu bildirdi.


Şırnak'ta çatışma, 3 asker öldü 8 asker yaralandı

31 Mart 2008 Pazartesi
Şırnak'ın Bestler Dereler bölgesinde çıkan silahlı çatışmada 3 askerin şehit öldüğü, 8 askerin de yaralandığı kaydedildi.
Yaralı askerler helikopterlerle Şırnak Askeri Hastanesi'ne getirilerek tedavi altına alındı. Kimlikleri ve rütbeleri açıklanmayan 2 şehidin cenazeleri akşam saatlerinde helikopterle Şırnak 23'üncü Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı'na getirildi.Bölgede sıcak temasın sürdüğü ve operasyon alanlarına yeni askerlerin sevkedildiği kaydedildi.


27 Nisan 2008
Bingöl'ün Genç İlçesi Servi Beldesi yakınlarında çıkan çatışmada 2 er öldü, 1 üsteğmen yaralandı

Bingöl Valiliği'nin açıklaması şöyle:

“27 Nisan 2008 saat 07.00 sıralarında Bingöl İli Genç İlçesi Dedebağı Köyü Atmaca Tepe Mevkii'nde güvenlik güçlerinin keşif ve gözetleme maksadıyla Atamaca Tepe'ye yaya olarak intikali esnasında PKK/KONGRA-GEL terör örgütü mensuplarınca yoğun ağaçlık bölgeden, yakın mesafeden ateş açılmış, ateşe derhal karşılık verilmiş, yaklaşık 5 dakika süren çatışmada açılan ilk ateş sonucunda Piyade Onbaşı Hasan Şahin, Piyade Er Musatfa Tuluk şehit olmuş, Piyade Asteğmen Emre Ulkar yaralanmıştır. Şehit ve yaralı personel Elazığ Asker Hastanesi'ne sevk edilmiştir.”

Askeri yetkililer, çatışmada yaralanan Piyade Asteğmen Emre Ulkar'ın durumunun ağır olduğu ve tedavisinin Elazığ Askeri Hastanesi'nde devam ettiğini belirtti.

Patnos'ta polislere roketli saldırı!

Ağrı'nın Patnos İlçesi Bölge Trafik Müdürlüğü'ne roketli saldırı düzenledi. PKK mensuplarınca yapıldığı tahmin edilen saldırıda ölen yada yaralanan olmadığı öğrenildi.
04 Mayıs 2008

Giresun'da karakola taciz ateşi
24 Temmuz 2008
Giresun'un Bulancak ilçesine bağlı Kovanlık beldesindeki jandarma karakoluna militanlar tarafından taciz ateşi açıldı. Giresun Valisi Mustafa Taşkesen, A.A muhabirine yaptığı açıklamada, saat 21.00 sıralarında, karşı tepeden, jandarma karakoluna taciz atışında bulunulduğunu söyledi.

İstanbul'da, sokak ve caddelerde barikat yakan göstericileri polis dağıttı


10 Ekim 2008 Ümraniye, Maltape ve Pendik'te izinsiz korsan göster düzenlemek isteyen gruplara polis müdahale etti.
Sınır ötesi operasyon için çıkarılan tezkereyi protesto etmek isteyen bazı gruplar, Ümraniye Mustafa Kemal Mahallesi, Maltepe Gülsuyu ve Tuzla Ahmet Yesevi mahallelerinde korsan gösteri düzenlemek istedi. Cadde ve ara sokaklar üzerinde kurdukları barikatları ateşe vererek slogan atan yüzleri maskeli gruplar, polisin müdahalesi sonucu kısa sürede dağıldı.
Maskeli eylemciler ayrıca, Ahmet Yesevi Mahallesi 2. Cadde son durakta, park halinde bekleyen bir otobüsüne molotof kokteyli atarak otobüsün camlarını kırdı. Eylemler nedeniyle çevrede geniş güvenlik önlemleri alındı.

netgazete

ELEKTRİK DİREĞİNDE İNFAZ


10 Ekim 2008 21:00
32 yaşındaki kişi elektrik direğine elleri arkadan bağlandıktan sonra...
Dün akşam saatlerinde Yüksekova'dan otomobiliyle oturduğu Kısıklı Köyü'ne giden tarım ve hayvancılıkla uğraşan, evli ve 3 çocuk babası Şevket Batman, köy girişinde kimliği belirsiz kişi veya kişilerce durduruldu.

Otomobiliyle 10 kimoletre uzaklıktaki Yukarı Güveç köyüne kadar götürülen Şevket Batman, burada elektrik direğine bağlanarak göğsünden 4 kurşunla öldürüldü.

bugün

Türkiye'de hangi il kaç şehit verdi?

13 Ekim 2008 22:33
Milli Savunma Bakanlığı'nın hazırladığı verilere Türkiye, bugüne kadar asker, polis ve korucu dahil ülke genelinde 7 bin 964 şehit verdi.
Tempo'nun Milli Savunma Bakanlığı'nın hazırladığı verilere dayanarak verdiği rakamlara göre, 4 bin 828 sivil de terör nedeniyle hayatını kaybetti. 7 bin 946 şehidimizin 5 bin 821'i TSK mensubuydu.

Emniyet teşkilatı 775, geçici köy korucuları da bin 350 şehit verdi.

EN FAZLA ŞEHİT VEREN İL ŞIRNAK

1984'ten bu yana terörle mücadele veren Türkiye'de şehit cenazesi çıkmayan ilimiz yok. MSB'nin verilerine göre, bugüne kadar PKK terörüne en fazla şehit veren ilimiz Şırnak. Teröre 303 şehit veren Şırnak'ı 284 şehitle İstanbul, 264 şehitle de Hakkari takip ediyor.
haber7

Tunceli-Elazığ karayolunda pusu:1'i ağır 7 asker yaralandı
14 Ekim 2008
Bugün saat 12:30 sularında Elazığ yönünden Tunceli'ye gelen ve yeni askerler ile izini biten askerlerin de taşındığı konvoya, Tunceli-Elazığ karayolunun 10. km'sinde Aktuluk Köyüne bağlı Dinar mevkiinde pusu kuruldu 1'i ağır 7 asker yaralandı.

BAŞBUĞ ATEŞ PÜSKÜRDÜ

15 Ekim 2008 12:50
Org. Başbuğ, tarihte görülmemiş üslupta sert konuştu ve resmen ateş püskürdü...
İlgili Haberler
TARAF BAŞBUĞ'A CEVAP VERDİ Başbuğ'un Sözlerinin Analizi Toptan'dan Başbuğ'a Hatırlatma

Org. İlker Başbuğ Balıkesir’de Astsubay Hazırlama Okulu’ndaki “sancak töreni”ne katıldı. Org. Başbuğ tören sonrası açıklama yaptı.

Başbuğ'un açıklamaları birebir olarak şöyle:

"Aktütün karakolunun emniyetini sağlayan Bayraktepe’de meydana gelen olayla ilgili gelişmelere değineceğim. İlk önce şunu herkesin iyi anlamasını istiyorum, bu olay Bayraktepe’de meydana gelen olay bölücü terör örgütü açısından adeta bir intihar saldırısıdır. Bunu açın okuyun öğrenin. Bayraktepe’de çarpışan askerlerimiz açısından ise bu bir kahramanlık destanıdır.

Değerli basın mensupları olayın heman akabinde her zaman olduğu gibi olayın bütün boyutlarının incelenmesi görevi KK tarafından ikinci ordu komutanına verilmiştir. İncelemenin sonuçlanmasına müteakip, kendine güveni olan tüm kurumlar gibi –ki TSK’nın kendine güvini tamdır- elbette kamuoyuyla paylaşılması gereken hususlar kamuoyuna bilgi olarak verilecektir.

Ayrıca bu konulara ilişkin bilgileri sızdıranlar ve bu gizli bilgileri kullananlar hakkında da adli işlemler başlatılmıştır.

Şimdi şu hususa dikkatinizi çekiyorum: Bütün bunlara rağmen, bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri -altını çiziyorum- başarılı gibi gösterenler, tekrar ifade ediyorum, başarılı gibi gösterenler, akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar. Bunu herkesin iyi anlamasını istiyorum.

TSK bugün her zamankinden daha güçlü daha kararlı daha azimlidir. Son günlerde yoğunlaşan sistemli saldırılar emin olunuz ki TSK’nın gücünü kararlılığını azmini artırmaktan başka hiçbir işe yarayamaz. Bir ordunun bu tip saldırılar karşısında ki bu saldırılar doğru bilgiye dayanmayan sınırlarını aşan eleştirilerdir.

Bu tip saldırılar karşısında her ordunun vereceği cevap ve tepki bellidir. Ve bu husus bütün ordular için de geçerlidir.

Bu açıdan son sözüm şudur; dolayısıyla herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ediyorum. Benim size bugün söyleyeceğim bunlardır. Hepinize teşekkür ediyorum."
aktifhaber

Başbuğ'un Sözlerinin Analizi

15 Ekim 2008 14:25
Genelkurmay Başkanı, tarihte görülmemiş şekilde, içerikte, üslüpta bir açıklama yaptı. İşte Başbuğ'un açıklamasının analizi...

FIRÇA İYİ DE BUNLAR NE OLACAK?
Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ’un bugün yaptığı açıklama üslubu, tarzı, tonu, içeriği ile tarihe geçecek.

SES TONU VE TARZ
Org. Başbuğ’un açıklamalarında kullandığı ses tonu, jest ve mimikler darbe döneminde Kenan Evren’de bile görülmedik şekildeydi. Org. Başbuğ, ses tonunu zaman zaman çok yükseldi. Başbuğ bu anlarda bağırarak konuştu. Konuşmasında özellikle “kızgın” bir tarz seçtiği belli oluyordu.

Yüz ifadeleri son derece gergin, kaşları çatık olan Başbuğ, parmak hareketleriyle de sertliğini pekiştirdi. Başbuğ yine konuşurken ağız hareketleriyle meydan okuyan bir üslup seçti.

ÜSLUP VE EMİR CÜMLELERİ
Org. Başbuğ konuşmasına bazı bölümlerde ikili tekrarlamaya gitti ve “altını çiziyorum, tekrar ediyorum” gibi güçlendirme ifadeleri kullandı.

Başbuğ’un sarfettiği “Bayraktepe’de meydana gelen olay bölücü terör örgütü açısından adeta bir intihar saldırısıdır. Bunu açın okuyun öğrenin.” Cümlesindeki “açın, okuyun, öğrenin” vurgusu ve bu vurguyu yaparken kullandığı ses tonu açıkça gazetecilere yönelik bir azardı.

Yine başka bir yerde Aktütün sonrası eleştiri yöneltenleri kastederek “doğru yerde bulunma” vurgusu da emir olarak yorumlandı.

EN TARTIŞMALI CÜMLE
Başbuğ’un en çok tartışmaya neden olacak cümlesi ise şöyleydi: “Bütün bunlara rağmen, bölücü terör örgütünün yaptığı eylemleri -altını çiziyorum- başarılı gibi gösterenler, tekrar ifade ediyorum, başarılı gibi gösterenler, akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar.”

Bu cümledeki “akan ve akacak kanın sorumluluğu” şeklinde yapılan uyarı, açık bir suçlamaydı ve Aktütün sonrası TSK’ya eleştiri yöneltenleri hedef alıyordu. Ancak eleştiri yöneltenlerin “kanın sorumlusu” olarak nitelenmesi oldukça ağır ve tehditkar bir üsluptu.

AÇIKLAMA VAR AMA CEVAP VERİLMEYEN SORULAR HALA BEKLİYOR

Org. İlker Başbuğ’un oldukça kızgın olarak yaptığı açıklama, gündemi alevledi ama merak edilen sorulara hiçbir cevap olmadı.

İşte Org. Başbuğ’un Aktütün Baskını’nda akla takılan ve hiç değinmediği o sorular:

1 - İnsansız uçaklar, saldırıdan bir ay önce (5 Eylül) sınırda 80 teröristin harekete geçtiğini görüntüledi.

2- Genelkurmay Elektronik Sistemler (GES) Komutanlığı, bu hareketliliği Genelkurmay ve komutanlıklara iletti.

3 - Beş gün önce (29 Eylül) çok gizli raporla "PKK 10 uçaksavar getirdi. Sınırdaki köyleri boşalttırıyor" bilgisi iletildi.

4 - Saldırıdan bir gün önce PKK'nın hareketliliği baskını yapacak komutan, isim isim, silah ve katır sayılarına kadar rapor edildi.

5 - Saldırı günü erkenden itibaren insansız uçaklar, Aktütün'e 10 km. uzaklıkta teröristlerin hazırlığının görüntülerini iletti.

6 - Askeri yetkililer, tepelere konuşlanan, siper kazan, silah yerleştiren PKK'lıları canlı canlı izledi.

7 - İnsansız hava aracı saldırı günü saat 9.35'ten itibaren, aldığı görüntüleri Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı'na iletti. Anlık istihbarat görüntüleri içinde belki en önemli ve en dikkat çekici olanı PKK'lı grupları gösteren görüntüler sürerken, bir anda insansız hava aracının yer değiştirerek Aktütün'ü göstermeye başlaması oldu. İki nokta arasında 25 km. var. Aktütün'ün koordinatlarının önceden yüklenmiş olduğu anlaşılıyor. Buna rağmen ne bir uçak ne bir helikopter kaldırılmadı.

8 – Genelkurmay’a iletilen istihbarat raporunda, 4 Ekim saat 02.15 itibarıyla, çatışmalar sonucunda, toplam 12 şehit, 21 yaralı personel olduğu bildirildi. 5 personelin kayıp olduğu belirtildi. Teröristlere karşı açılan etkili top (fırtına-203 mm.lik top, 105 mm. Obüs), havan, tank, bombaatar, roket ve uzun namlulu silah atışları ve dört taarruz helikopteri atışları sonucu 5 teröristin ölü olarak ele geçirildiği kesin olarak rapor edildi. Raporda 30 PKK’lının öldürüldüğüne ise tahmin olarak yer verildi. Genelkurmay ise kesin 23 teröristin öldürüldüğünü açıklamıştı.

aktifhaber

TARAF BAŞBUĞ'A CEVAP VERDİ
15 Ekim 2008
Org. Başbuğ Taraf Gazetesi'ne alenen savaş açtı ama Taraf geri adım atmadı. İşte Başbuğ'un ateş gibi açıklamalarına Taraf'tan gelen jet yanıt...

İşte Taraf Gazetesi adına Yasemin Çongar'ın Org. Başbuğ'un açıklamalarına NTV canlı yayınında telefonla verdiği cevap:

"Genelkurmay Başkanı'nın sert ve ağır bir üslupla konuştuğu görüşüne katılıyorum. Genelkurmay Başkanından beklenmeyecek bir üslupla konuştu, Genelkurmay adına üzücü. Ama daha üzücü olan kamuoyunun beklediği ve merak ettiği konuların cevabının olmamasıydı.

Aktütün’de tüm kamuoyunu üzüntüye boğan bir saldırı oldu. Orada şehitler verdik ve bu saldırı amacına ulaştıysa neden ulaştı; ulaşmadıysa neden bu kadar şehit verildi? Genelkurmay Başkanı’nın görevi bu sorulara cevap vermek olmalıdır.

Bir inceleme başlatıldığı söyleniyor ama daha önceki benzer olaylarla ilgili başlatılan incelemelerden biliyoruz ki bu incelemelerin sonuçları kamuoyuna açıklanmıyor.

Türk Genelkurmay’ının en üst düzeyde Aktütün baskınından haberdar olduğu, hatta insansız hava araçlarının görüntüleriyle ortaya çıkan biçimde izlendiği doğru mu; bunlar doğruysa gereği neden yapılmadı?

Bunların cevabı verilmeden bir Genelkurmay Başkanının çıkıp “bunlar akan ve akacak olan her damla kanın sorumluluğuna ortak olurlar” gibi tehditkar üslup kullanması ve “doğru yerde bulun” gibi emir vermesi doğru değil.

Demokratik bir ülkede Genelkurmay Başkanı çıkıp Kamuoyuna emir vermez, Hükümete karşı sorumludur ve çıkıp hesap vermek durumundadır.

Gazetemize ulaşan belge ve bilgileri doğruluğundan emin olduğumuz ve kamuoyun bilgilendirilme hakkına uygun bulduğumuz sürece kullanıyoruz ve kullanmaya devam edeceğiz. "
aktifhaber

Taraf Fikret Bila'yı Pes Ettirdi
15 Ekim 2008 10:07

Her koşulda TSK'yı sıkı biçimde savunan Fikret Bila bile, Taraf Gazetesi'nin yayınladığı Aktütün görüntüleri karşısında pes etti ve şu cümleleri kurdu..

Fikret Bila, NTV'de yayınlanan Yazı İşleri Programı'nda Taraf Gazetesi'nin dünkü Aktütün Baskını Biliniyordu manşetini değerlendirdi.

Fikret Bila, görüntülerin doğru olduğunu ve Genelkurmay'dan iletildiğini kabul etti. Bila, Aktütün'e yapılacak saldırının bilindiğini, bunun görüntüleri ve istihbaratının olduğunu kabul etti. Ancak bu durumu sadece "düşündürücü" olarak niteledi.

Bila baskının bilinmesine rağmen önlenmemiş olmasını ise "üzücü" olarak niteledi.
aktifhaber

Mahkeme Taraf'ı Yasakladı
15 Ekim 2008 19:41
Genelkurmay Askeri Mahkemesi'nden Aktütün haberlerine yasaklama geldi. Mahkeme Taraf gazetesinin kaynak göterilmesini yasakladı.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi, Taraf gazetesinin haberlerini kaynak olarak da gösterilerek kullanılmasına yasak getirdi.

Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesi, "Taraf Gazetesi'nde 14 Ekim 2008 tarihinde yayınlanan ve bilahare diğer basın yayın organları tarafından da kaynak gösterilerek kamuoyuna aktarılan ve esasen çarpıtılmış ve doğrulatılmamış bilgilerle habere esas yapılan askeri sır niteliğindeki gizli bilgi ve belgelerin asker şahıslarca temin edilip basın yayın organlarına sızdırılması olayı hakkında yapılan soruşturma" ile ilgili olarak "yayın yapma yasağı" kararı aldı.
Alınan bilgiye göre, Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığının talebi üzerine Genelkurmay Başkanlığı Askeri Mahkemesinin aldığı "yayın yapma yasağı"na ilişkin kararda şöyle denildi:

"Genelkurmay Başkanlığı Askeri Savcılığınca yapılan soruşturmanın devletin güvenliğine ait belgelere ilişkin olarak sürdürülmesi nedeniyle yakalanan kişi veya şüphelilerin müdafilerinin soruşturma dosyasının içeriğini incelemesi veya belgelerden örnek almasının soruşturmanın amacını tehlikeye düşürebileceği kanaatine varıldığından, 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 153/(2)nci maddesi uyarınca 'yakalanan kişinin veya şüphelinin ifadesini içeren tutanak ile bilirkişi raporları ve adı geçenlerin hazır bulunmaya yetkili oldukları diğer işlemlere ilişkin tutanaklar' hariç olmak üzere, müdafilerin soruşturma dosyasını inceleme ve belgelerden örnek alma yetkilerinin kısıtlanmasına,

Genelkurmay Başkanlığınca basın ve yayın organlarına verilenler hariç olmak üzere soruşturma kapsamındaki PKK terör örgütü mensuplarının anlık istihbarat görüntüleri ve PKK ya karşı icra edilen harekata ait gizli nitelikteki bilgileri içeren her türlü belge ve dijital kayıtların yayımlanmasının, 5237 sayılı Türk Ceza Kanununun 329ncu maddesinde belirtilen devletin güvenliğine ilişkin bilgileri açıklamak suçuna vücut verebilme ihtimali ve 5271 sayılı Ceza Muhakemesi Kanununun 157nci maddesinde düzenlenen soruşturmanın gizliliğini ihlal etme ihtimali bulunduğundan, söz konusu soruşturma ile ilgili olarak tüm yazılı ve görsel basın ve medya kuruluşlarının bu konudaki bilgi edinme, yayma, eleştirme, yorumlama faaliyetlerinin kısıtlanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının 13 ve 28'nci maddeleri ile 5187 sayılı Basın Kanununun, 3/2'nci maddesi uyarınca soruşturma tamamlanıncaya kadar yayın yapma yasağı konulmasına.

Soruşturma dosyasının karar ile birlikte Genelkurmay Askeri Savcılığına iadesine,

353 Sayılı Kanunun 202nci maddesi uyarınca itirazı kabil olmak üzere oy birliğiyle karar verildi."

aktifhaber

Van'da iki noktada ses bombası patladı

20 Temmuz 2010 Van'da iki ayrı noktaya bırakılan ses bombalarının patlaması sonucu bazı iş yerleri ile bir araçta maddi hasar meydana geldi. netgazete

SİİRT'TE KIŞLAYA ROKETLİ SALDIRI !

23 Temmuz 2010
SİİRT'te kent merkezinde bulunan askeri kışlaya, roketatarlı saldırı ve ardından taciz ateşi açıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. haber1001
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Çrş Ekm 15, 2008 9:41 pm    Mesaj konusu: Aman AllahIm! böyle bir $ey olabilir mi? Alıntıyla Cevap Gönder

BAŞBUĞ 'GAZABINDAN TİTREDİ'

17 Ekim 2008 17:55
'Silahlı küvvalarin baş karargâh reisi: Herkesi doğru yerde dayanmaya çağırıram...'
General Başbuğ parmak salladı

Azeri Gazetesi, ‘Yeni Müsavat’ Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ’un Balıkesir’de yaptığı sert açıklamaları sayfasına taşıdı. Bir anlamda Başbuğ haberinin Azericesi diye tabir edebileceğimiz metinden bazı bölümler…

Haberin başlığı:

"General Başbuğ ordunu gözden salanlara barmak silkeledi."

Alt başlık:

"Silahlı küvvalarin baş karargâh reisi: Herkesi doğru yerde dayanmaya çağırıram."

Hayli uzun olan haberden birkaç satır başı:

- Oldukça asabi görünen ve gazabindan titrediyi gözlardan yayınmayan general......

- General Başbuğ matbuat karşısına çıharak silahlı güvveler adından sert beyanatla çıhış edib.

- General Başbuğ' un beyanatı seslendirirken bir neçe dafa barmak silkelediyi müşahide olunub.

- Ordunun aparılan tebligattan (bazı gazete haberlerinden) çok gazablandiyini gösterir.

- General ad çakmasa da onun silahlı güvveleri gözden salmağa yönelen kampaniyanı teşkil edenlere barmak silkelediyi şübhe doğurmurdu.

(Yavuz Donat-Sabah)

"TAMAM MI GÜZELİM?"
23 Aralık 2008 08:48

3 bin 800 PKK'lının teslim alınmaması skandalında sıkışan iki paşadan ilginç sözler...

"Tamam mı güzelim?"

Türkiye'nin 1992'de 1450 PKK'lıyı teslim almadığı iddialarına sert çıkan dönemin Jandarma Asayis Komutanı Orgeneral Özgen, "Operasyon başarı ile neticelenmiştir. O kadar. Tamam mı güzelim" dedi.

"Yüz göz olmayalım"

Terör örgütü PKK'ya yönelik 1992 yılında gerçekleştirilen Kuzey Irak operasyonu sonrasında yaşananlara ilişkin tartışmalar sürüyor. İlk olarak K. Iraklı gazeteci Rebwar Kerim'in ortaya attığı '3800 PKK'li teslim oldu Türkiye almadı' iddiasına ilişkin bir açıklama da dönemin Diyarbakır Jandarma Asayiş Bölge Komutanı emekli Org. Necati Özgen'den geldi. 'Zeli kampında bulunan teröristlerin teslim alınmadığı' iddialarına karşı çıkan Özgen, "Oradaki olayı açıklayıp da yüzgöz olmanın gereği yok" tepkisini verdi.

“Kundakçı orada mıymış”

Kuzey Iraklı Kürt liderler Mesut Barzani ve Celal Talabani ile müşterek bir operasyonun yapıldığını aktaran Özgen, operasyonun başarıyla sonuçlandığını savundu. 3 bin 800 teröristin kampta olduğu iddiasına da karşı çıkan Özgen, orada görev yapan ve kendisinden sonra Asayiş Kolordu Komutanı olan Korgeneral Hasan Kundakçı'nın "PKK'lı teröristlerin Barzani ve Talabani'ye teslim olması komutanlarımız tarafından uygun görüldü" sözlerini de yalanladı. Özgen, "Hasan Kundakçı doğruladı diyorsunuz, Kundakçı orada görevde miymiş o zaman? şeklinde bir tepki verdi.

Abartmayın ne 3800’ü

"Peki bu iddialar doğru değil mi sorusu üzerine ise Orgeneral Özgen, "Siz şey yapıyorsunuz onu, açıklıyorsunuz. Bir kere çok yanlış işler konuşuluyor. 3 bin 800, nerede 3 bin 800 kişi ya. Nereden buldunuz bunu ya, ne abartılı rakamlar, ne alakası var kardeşim. Kusura bakmayın. Abuk - subuk iddialar bunlar. Tamam bu kadar" dedi.

Kendisi 6 bin terörist demişti

Odönem yaşananların tekrar gündeme getirilmesine karşı çıkan emekli Orgeneral Özgen, Gazeteci Faruk Mercan'a 2003 yılında verdiği mülakatında ise o dönem yaşananları şöyle anlatmıştı:

"1992'nin Ekim ayında Kuzey Irak'ta çok büyük bir operasyon yaptık. Bu operasyonda aşağıda Barzani, doğuda Talabani güçleri, biz de asayiş Asayiş Komutanlığı olarak kuzeyden olmak üzere Kuzey Irak'a çok büyük bir operasyon yaptık. Kuzey Irak'taki terörist sayısı 5-6 binin üzerindeydi. Doğu kapısı, doğu cephe Talabani güçleri tarafından açıldığı için, sanıyorum bilerek açtılar ve oradan PKK'lıların büyük bir kısmı kaçtı. Sonradan da hatırladığınız gibi Zeli kampı kuruldu. Onlar oradan kaçtılar ve Zeli kampı kuruldu."

K. Irak'a giden ilk generaller

Operasyonun ardından dönemin Jandarma Genel Komutanı Emekli Orgeneral Eşref Bitlis ile Kuzey Irak'a gittiklerini aktaran Orgeneral Özgen, şunları söylemişti: "Rahmetli Eşref Paşam Jandarma Genel Komutanı’ydı. Ben de Asayiş komutanıydım, direkt ona bağlıyım. Dedik ki 'Biz ne yapalım da Kuzey Irak'taki bu boşluğa hakim olalım? Devamlı burası doluyor, ne yapalım?' bunun üzerine bir çalışma yaptık. Sonra da bu çalışmayı Barzani ve Talabani'ye anlatmak için Selaheddin kentine gittik. Barzani ve Talabani ile görüştük. Planımız şuydu. Kuzey Irak'ta 36. paralelin kuzeyi olmak üzere karakollar kurulacak. Bu karakollarda Barzani ile Talabani'nin adamları kalacak ve biz de onlara gereken desteği sağlayacağız."

O dönemin komutanları kimdi?

Zeli Kampı'nda bulunan teröristlerin teslim alınıp alınmadığı iddiaları gözleri dönemin komuta kademesine çevirdi. Zeli Kampı'nın Komutanı Osman Öcalan'ın 'ateşkes' dönemi olarak ileri sürdüğü süreçte Genelkurmay Başkanlığı koltuğunda emekli Orgeneral Doğan Güreş oturuyordu.

Bitlis’in acı sonu

Dönemin bir diğer kritik koltuğu olan Kara Kuvvetleri Komutanlığı'nda ise 1992'ye kadar Orgeneral Mühittin Fisunoğlu, 1992-1994 arasında ise emekli Orgeneral Hakkı Karadayı bulundu. Jandarma Genel Komutanlığı'nda ise 1990-17 Şubat 1993 arasında ise Orgeneral Eşref Bitlis bulundu. Uçağının talihsiz bir kazada düşmesi sonucu yaşamını yitiren Bitlis'in yerine Orgeneral Aydın İlter getirildi.

Ergenekon’un kaçak sanığı emekli Tuğgeneral Levent Ersöz o dönem Şırnak Alay Komutanı olarak görev yaparken, yine başka bir Ergenekon sanığı emekli Albay Arif Doğan da JİTEM, yani Jandarma İstihbarat Grup Komutanıydı. Sürecin sivil kanadında ise Süleyman Demirel Başbakan, Nevzat Ayaz Milli Savunma, İsmet Sezgin de İçişleri Bakanı idi.

ZELi’NiN AKiBETi

Türkiye, PKK'ya yönelik 1992’nin Ekim ayında sınır ötesi bir operasyon düzenledi. K.Irak'taki Barzani ve Talabani güçlerinin de destek verdiği operasyonda 3 bin 800 PKK'lı İran sınırına yakın Zeli Kampı'na sığındı. Barzani ve Talabani ile anlaşan teröristler teslim olma kararı aldı. Ancak Türkiye'nin bu talebi kabul etmediği iddia edildi. Zeli’ye çekilen teröristlerin güvenliğini sağlayan peşmergeler, Türkiye'den gelen bir haber üzerine 22 Nisan 1993’te kamptan çekildi ve Türk uçakları kampı bombaladı. Saldırıda çok sayıda terörist öldü, kurtulanlar tekrar PKK'ya döndü.
Haber: Seçkin Ergün/Bugün

'PAŞASININ BAŞBAKANI'

17 Ekim 2008 23:53
Şaibeli mali ve bilgi kaynağıyla provakatif manşetler atan Taraf gazetesi, liberal kolonyalizmin bir doğruya 3 yanlış ekleyerek manipüle eden demagojik muhalefetinin dozajını iyice artırdı. Dün genelkurmay başkanına 'muhtıra' veren gazete, bugün de başbakan Erdoğan'a hakaret etti.
Şaibeli mali ve bilgi kaynağıyla provakatif manşetler atan Taraf gazetesi, liberal kolonyalizmin bir doğruya 3 yanlış ekleyerek manipüle eden demagojik muhalefetinin dozajını iyice artırdı.
Dün genelkurmay başkanına 'muhtıra' veren gazete, bugün de başbakan Erdoğan'a hakaret etti.
İşte "küresel faşizmin postmodern basını" Taraf'ın haberi:
Taraf/ANKARA
Şemdinli’de Büyükanıt’ın arkasında durması eleştirilen Başbakan şimdi de Aktütün haberleri nedeniyle medyayı tehdit eden Başbuğ’a sahip çıktı. “Başbuğ’un üslubundan ve sertliğinden şikayet edenler, önce dönüp kendilerine baksınlar” diyen Başbakan’a göre Aktütün’deki olası ihmalleri sorgulayan yayınlar da terör propagandası. Genelkurmay Başkanı’nın “Herkes doğru yerde dursun, dikkatli olsun” çağrısına da destek veren Erdoğan, “Biz doğru yerdeyiz, gerisini yanlış yerde duranlar düşünsün” dedi. Erdoğan’ın Başbuğ’a sahip çıkması, 27 Nisan e-muhtırasının da yolunu açan Şemdinli skandalında bombacı askerleri koruyan Büyükanıt’a verdiği desteği akla getirdi
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Taraf’ın Aktütün baskını haberlerini gerekçe yaparak basını tehdit eden Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’la aynı tavrı sergiledi. “Herkesi doğru yerde bulunmaya davet ediyorum” diyen Orgeneral Başbuğ’a “Biz doğru yerdeyiz” mesajı gönderen Erdoğan, “Başbuğ’un üslubundan ve sertliğinden şikayet edenler, önce dönüp bir de kendilerine baksınlar” demeyi de ihmal etmedi.
SANKİ ORGENERAL • Başbuğ’un açıklamasından sonra sessizliği seçen AKP’nin görüşlerini Başbakan Erdoğan açıkladı. Erdoğan, değerlendirme yapmak için Paralimpik Olimpiyat Oyunları’nda madalya alan sporcuları kabul törenini seçti. Buluşmanın gündemine geçmeden önce “bir iki hususu açıklamakta yarar gördüğünü”söyleyen Erdoğan’ın açıklamaları Genelkurmay Başkanı’nın sözlerinden farksızdı:
BAŞBUĞ’A HAK VERDİ • Terörle mücadelenin başarısı; birlikte, ortak bir kararlılıkla karşı durulmasına bağlıdır. Genelkurmay Başkanı Orgeneral Başbuğ da haklı olarak buna vurgu yaptı.
BASIN BİR YERE KADAR ‘HÜR’ • Elbette basın hürdür; eleştirme hakkı da vardır. Buna mukabil kendilerine yapılan eleştirilere de cevap hakkı vardır. Verilen cevabın üslubundan ve sertliğinden şikayet edenler, önce dönüp bir de kendilerine baksınlar. Hiç ayna karşısında durmadan, bu süreci devam ettirme hakkına da sahip değiller. Özgür basının da uymak zorunda oldukları meslek ahlak kuralları var. Ben onlar kadar bilmem ama biraz okudum. Açıp gazeteciliğin anayasası sayılan meslek ahlak ilkelerine baksınlar. Eleştiri hakkının sınırsız olmadığını orada kendileri görürler. Eleştiri başka bir şeydir, ölçüsüz ve ön yargılı kampanya yürütmek başka bir şeydir.
SINIRINIZI BİLİN • TSK’ya ve onun komutanlarına karşı kampanya yürütülmesinin bedelinin, faturasının nasıl bir moral değer ortaya çıkaracağının hesabı acaba hiç yapılıyor mu? Acaba komutanlarımıza karşı yapılan bu kampanyanın cephedeki er, erbaş, oradaki komuta kademesinin üzerinde meydana getirdiği tesir hiç düşünülüyor mu? Kusura bakmasınlar; basın da görevini kendi sınırları içerisinde yapmalıdır.
TERÖR PROPAGANDASI • Bu mücadelede basın da dahil herkes nerede durduğunu iyi bilmelidir. Terörün tek amacı, propagandasını yaptırtmaktır ama ne yazık ki yazılı ve görsel medya bu konuyu gayet başarılı bir şekilde sürdürmektedir ve bu propagandayı yapmaktadır.
UYARDIM DİNLEMEDİLER • Medya sorumlularına çok kez ricada bulundum. ‘Ne olur şu işleri anlatmayın, bu acılı resimleri göstermeyin, yazmayın, televizyonlarda bunları yayımlamayın. Bakın işimizi zorlaştırıyorsunuz, adeta onlara destek veriyorsunuz, onların propagandasını yapıyorsunuz ve onlar da sizi alkışlıyorlar’ dedik ama ne derseniz deyin aynı durumu devam ettiriyorlar, aynı çark dönüp duruyor. Eğer direnci kırılacak, yaptığı iş sorgulanacak, kampanyalara hedef yapılacak biri varsa o da terördür, teröristtir; yoksa terörle mücadele eden değil.
BİZ DOĞRU YERDEYİZ • Teröre karşı hepimiz aynı safta olmalıyız. Bu bir seçim değil, insani, ahlaki ve hukuki bir zorunluluktur. Kimse terörü cesaretlendirme hakkına sahip değildir, olamaz. Terör örgütünün ümitlerini ve emellerini yok etmek, dünyadan ve toplumdan tecrit etmek için yürüttüğümüz mücadele, siyasi, askeri, psikolojik, sosyokültürel, sosyœkonomik bütün boyutlarıyla devam edecektir. Bundan kimsenin şüphesi olmasın. Açık söylüyorum; biz haklıyız ve doğru yerdeyiz, gerisini yanlış yerde duranlar düşünsün.
ŞEMDİNLİ’Yİ HATIRLATTI • Başbakan Erdoğan 9 Kasım 2005’te meydana gelen Şemdinli olaylarında şüpheliler için “tanırım iyi çocuklardır” diyen dönemin Kara Kuvvetleri Komutanı Yaşar Büyükanıt’a da sahip çıkmıştı.
KÖŞKTE BULUŞMA • Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, haftalık olağan programında Başbakan Erdoğan ve Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ’u ayrı ayrı kabul etti. Gül, Çankaya Köşkü’nde programında önce Başbuğ’u kabul etti. Yaklaşık bir saat süren görüşmenin ardından herhangi bir açıklama yapılmadı. Gül’ün Erdoğan’la görüşmesi ise yaklaşık 45 dakika sürdü. Cumhurbaşkanı Gül, medyayı hedef alan Başbuğ’un konuşmasının sorulması üzerine TSK’ya yönelik eleştirilerin yıpratıcı olmaması gerektiğini söylemişti.
taraf

'TARAF DÜŞMAN İSTİHBARAT SERVİSİ GİBİ'

17 Ekim 2008 23:39
Fatih Altaylı:Taraf, düşman bir istihbarat servisi gibi davranıp, TSK’yı yıpratmak için psikolojik bir savaş yürütüyor...
Silahlı Kuvvetleri eleştirmek başkadır, tüm gazetecilik ilkelerini ayaklar altına alarak Türk Silahlı Kuvvetleri’ni yıpratma kampanyası açmak başkadır.

Taraf, düşman bir istihbarat servisi gibi davranıp, TSK’yı yıpratmak için psikolojik bir savaş yürütüyor.

İşte son yedikleri herze.

Bir takım casus uçak görüntüleri yayınlayıp, bunların Aktütün karakolunda çekildiğini söylüyor ve TSK’nın Aktütün karakorulana yapılacak baskını bildiğini ancak önlem almadığını iddia ediyorlar.

Ancak gazeteciliğin en basit kurallarını bile, söz konusu TSK olunca unutuyorlar.

Fotoğrafların üzerindeki enlem boylamı gösteren yazılara bakıp buranın gerçekten Aktütün civarı olduğunu bile incelemiyorlar. Genelkurmay’ı arayıp ellerindeki bilgiyle ilgili görüşlerini sormuyorlar.

Türk Silahlı Kuvvetleri'ni zor durumda bırakacak her haber onlara göre doğru.

Bu peşin hükümle hareket ediyorlar.

Anormal olan budur, TSK’nın eleştirilmesi değil.


Gülay GÖKTÜRK
Aman Allahım! böyle bir şey olabilir mi?
15 Ekim 2008
Bugün

Bu köşe yorum köşesi, haberleri tekrarlamanın yeri değil. Ama bugün öyle bir haberle karşı karşıyayız ki, haberin kendisi yapılabilecek bütün yorumlardan daha değerli bir yorum niteliği taşıyor.
Haber Taraf Gazetesi'ne ait. Taraf Gazetesi, tıpkı Dağlıca Baskını gibi Aktütün Saldırısı'nın da izini sürüyor ve bu saldırıyla ilgili dehşet verici belgeler, korkunç iddialar ortaya atıyor. Ortaya konan belgelerden 17 askerin şehit olduğu Aktütün saldırısı öncesinde Genelkurmay Başkanlığı'nın, anlık istihbarat paylaşımı uyarınca elde edilen görüntüler ve istihbarî bilgilerle baskının hangi tarihte, kaç kişiyle ve nereye yapılacağı hakkında detaylı bilgiye sahip olduğu anlaşılıyor. İnsansız Hava Araçları sınırdan Hakkari; Şemdinli bölgesine doğru harekete geçmiş 80 kişilik PKK'lı grubun koordinatlarını, net görüntülerini bir aydır adım adım izliyor. Elde ettiği her görüntüyü de Genelkurmay Elektronik Sistemler Komutanlığı'na iletiyor. Komutanlık da elindeki bütün istihbarat raporları ile birlikte Genelkurmay Başkanlığı'na...

Baskından sadece beş gün önce 29 Eylül günü, Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Hareket Merkezi'nde görevli nöbetçi subay, Genelkurmay'a gönderdiği acil raporunda sınırdan 10 uçaksavar silahı getirildiğini, ayrıca PKK'nın Hakkâri Yüksekova'ya bağlı bazı köylere "boşaltın" talimatı verdiğini, bu bölgeleri tampon bölge olarak kullanacağını bildiriyor.

Baskından bir gün önce, yine Van Asayiş Güvenlik Komutanlığı Hareket Merkezi'nden görevli bir nöbetçi subay günlük raporunda bir gün sonraki saldırının adeta koordinatlarını veriyor. "Gizli ve çok ivedi" rumuzlu raporda PKK'lıların bölgedeki hareketliliği isim isim, silah ve katır sayılarına kadar yerleri bildirilerek birimlere gönderiliyor. Sınırdan içeri giren PKK'lılar, içeriye sokulan ağır silahlar, saldırı kararlarının alındığı toplantılar, her şey biliniyor. Saldırıdan bir gün önceki istihbarat raporlarında Hakkâri-Şemdinli bölgesinde bir saldırının gelmekte olduğu bütün detaylarıyla anlatılıyor.

Öyle ki Genelkurmay, Aktütün'ün hemen karşısında, sınırın öteki tarafındaki Mezi Deresi içerisinde saldırıda kullanılan ağır silahları taşımak üzere bekletilen 25-30 katırın varlığından bile haberdar! Ama bütün bu istihbarat, nöbetçi subayların bütün "acil ve önemli" yırtınmaları hiçbir işe yaramıyor. Aktütün Karakolu'ndaki 17 asker, göz göre göre gelen ölüme teslim ediliyorlar.

Dün Hava Kuvvetleri Komutanımızın golf skandalından sonra yaptığı ilk konuşmasında, terörle daha etkili mücadele için hava kuvvetlerinin envanterine katılacak yeni casus uçaklarından bahsettiğini duyunca bu milletle alay etmektir diye düşündüm. Sanki ellerine ulaşan istihbaratı değerlendirmişler gibi, yeni casus uçağı almaktan, daha çok istihbarat toplamaktan bahsediyorlar.

Sanki ellerindeki yetkileri bilgileri kullanmışlar gibi, terörle mücadele için OHAL yetkileri istiyorlar!
* * *
Şimdi ne olacak? Genelkurmay belgeleriyle birlikte ortaya konan bu haber karşısında yine her zamanki gibi "Kim sızdırdı" soruşturmaları mı açacak; yoksa karşımıza geçip bize borçlu olduğu açıklamayı mı yapacak? Dün Dağlıca, bugün Aktütün... Sadece bu iki olay bile, bu savaşın bitirilmesinin önünde tek engel olduğunu gösteriyor: Birilerinin savaşı ne pahasına olursa olsun sürdürme isteği...
Genelkurmay'dan o birilerini karşımıza çıkarmasını bekliyoruz.
GÜLAY GÖKTÜRK - BUGÜN
gokturkgulay@yahoo.com

Ali BAYRAMOĞLU
Başbuğ'dan savaş ilanı…16 Ekim 2008
YeniŞafak

Org. Başbuğ, yaptığı konuşmayı "herkesi dikkatli olmaya ve doğru yerde bulunmaya davet ediyorum…" cümleleriyle sözlerini bitirirken, Türkiye'nin çok uzun süredir bir Genelkurmay Başkanı'nda tanık olmadığı kadar, "sert ve buyurgan"dı.

Savaş ilanı seromonisi ve diliyle yapılan bu konuşma hafızalardan pek kolay silinmeyecek...

Ton, üslup siyasi rengi ifade eder…

Başbuğ'un tonu ve üslubu demokratik bir ülkede "sindirilemez derece otoriter"di…

Demokratik ülkelerde askerler böyle bir üslupla konuşmazlar, konuşamazlar…

Başbuğ, Aktütün Bayraktepe'de yaşananın bir kahramanlık destanı olduğunu ifade ediyor, aksi tanımların PKK'ın başarılı olduğunu ima etmek anlamına geldiğini vurguluyor, bunu yapanların bundan böyle akacak her kan damlasının sorumluluğunu taşıyacaklarını ve bunun karşılığının verileceğini söylüyordu.

Demokratik ülkelerde Genelkurmay Başkanları bunları bu tonda söyleyemezler…

Basına nasıl davranacağını, nasıl davranması gerektiğini dikte edemezler…

Kışlada bir astını azarlar gibi gazete ve gazetecileri azarlayamazlar…

PKK yandaşı ilan edemezler ve meydan okuyamazlar…

Gerekçesi ne olursa olsun asker, hukuk devletinde, demokratik bir düzende bunları yapamaz…

Demokratik ülkelerde silahlı kuvvetler bu açıdan hesap sorma konumunda bulunmazlar, tersine yetkilerinden ötürü kamuoyu önünde siyasi iktidara ve topluma karşı hesap verme durumundadırlar.

Demokratik ülkelerde basın silahlı kuvvetlerin, idarenin, siyasilerin kamuoyu oluşturma aracı değildir.

Ülke gerçekten demokratik bir düzenle yönetiliyorsa, basın görevi ve tanımı gereği elbette askeri zaafları, ihmalleri sorgulayacak, askeri politikanın başarılı olup olmadığını tartışacaktır.

İddia ve kanaat, Dağlıca ve Aktütün baskınlarında askeri zaafiyetin olduğu yönünde…

Değil mi Hıncal Uluç'tan, Saban Gazetesi'nden Fatih Çekirge'ye, Hürriyet Gazetesi'ne (yani en askercil olanlar dahil) tüm basın bu konuda sorular sordu, soruyor…

Asker, bundan böyle, bu soruları ve eleştirileri bağırarak bastıramayacağını bilmelidir.

Genelkurmay karargahı açısından bardağı taşıran son damlanın iki gün önce Taraf Gazetesi'nde yayınlanan, Aktütün baskınında ordunun saldırı konusunda önceden istihbaratı olduğunu gösteren askeri belgeler olduğu anlaşılıyor…

Olabilir…

Sızmalar orduyu rahatsız edebilir, bu tür yayınların askeri otoriteye güveni sarstığı, PKK'ya cesaret verdiği de söylenebilir.

Ancak açıktır ki ordunun yıpranmasına ilişkin asıl sorun, bu belgelerin sızması ve yayınlanmasından değil, işaret ettiği gerçeklerden kaynaklanmaktadır.

O zaman bu yayın faaliyeti, orduyu yıpratmaktan çok, uyarmak olarak neden algılanmasın?

Basın siyasi partiler, hükümet, sivil idare konusunda yaptığı eleştirileri, bu alanlarda karanlık noktaları bulma, zayıflıkları açığı çıkarma, şeffaflığı sağlama, düzeni güçlendirme ve denetleme işini asker söz konusu olunca neden göremez olsun?

Bu mantıktan "hiç bir kurumun başarızlığı, yolsuzluğu ya da zaafı, bu kurum yıpranmasın diye açıklanmamalıdır" sonucu çıkar.

Bu tür sistemler kapalı toplumlar üretirler…

Gazetecilik faaliyeti açısından da bilmek gerekir ki, bu tür kimi belge ve bilgiler dışarı akmadan hiç bir sistemde düzelme ve temizlik olmamıştır…

Genelkurmay tüm bunlara rağmen basının bu tutumunu kendi bakışı açısından tehlikeli görebilir.

Bu durumda yapması gereken kendi içini toparlamak, sızmayı engellemek, daha doğrusu basınla ilişki kurmak, toplumu bilgilendirmektir.

Savaş ilan etmek değil…

İşin ucu savaşı ilan edene de dokunur.

ALİ BAYRAMOĞLU - YENİ ŞAFAK

alibayramoglu@tnn.net

Çukurca'da çatışma: 4 asker öldü
16 Ekim 2008
Çukurca'da çıkan çatışmada 4 asker şehit oldu, 15 asker yaralandı, 5 terörist öldürüldü. Yere sert inen bir helikopterde bulunan 1 asker de şehit oldu.

Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre:
Hakkari ili Kavaklı bölgesinde 15 Ekim 2008 tarihinde icra edilen operasyonda görev alan bir komando bölüğünd,e saat: 20.30 civarında bir patlama olmuş ve bunu takiben 4 asker ölmüş.

Hakkari'de 1 Askerî Helikopter "düştü": 1 Asker öldü, 15 asker yaralandı
Bir helikopterin inişi esnasında düşmüştştür. Bu olayda ağır yaralanan bir güvenlik görevlisi Şırnak Asker Hastanesinde ölmüş, aralarında Tugay Komutanının da bulunduğu 15 ayaralsker yaranmıştır.

DTP'li Ayna: Aktütün'ü saklıyorlar

18 Ekim 2008 22:00
DTP eşbaşkanı Emine Ayna, Aktütün karakolu baskınında 62 askerin hayatını kaybettiğini ileri sürerek bunun halktan gizlediğini savundu.
Yılmaz Ekinci'nin haberi

Demokratik Toplum Partisi Batman il binasının açılışına katılan DTP eş başkanı Emine Ayna AK Partiye yüklenerek,Yıllardır Halkların kandırıldığını ve Aktütün karakol baskınında 62 askerin öldüğünü iddia ederek bunun gizlendiğini söyledi.

DTP il binasının açılışı için toplanan partililere Terör örgütü yandaşları Abdullah Öcalan’ın posterini taşıyarak sloganlar attı.Konuşma öncesi kalabalık Öldürülen PKK lılar için bir dakikalık saygı duruşunda bulundu.
DTP Batman il başkanlığı yeni binasının açılış törenine katılan DTP eş Başkanı Emine Ayna,halka yaptığı konuşmada AK Partiye yüklenerek Terörist Başı Abdullah Öcalan’na yönelik saldırılardan AKP’nin haberdar olduğunu belirterek Aktütün saldırısında da 17 askerin değil 62 askerin öldüğünü söyledi.

Emine Ayna konuşmasına söyle devam etti. “Bir halkın duygularıyla düşünceleriyle inançlarıyla oynamayın aklınızı başınıza toplayın, Bu işin tüm halklar için bir tek çıkar yolu var.Türkler,Kürtler ve diğer tüm kimlikler için oda diyalog tur.Diyalogla bu işi çözmek zorundasınız.Savaşla kanla olmaz.Her bir operasyon kararı onlarca gencin ölümüne neden oluyor.

İstedikleri kadar kendi basınlarında başarılıydık desinler Açıklayamıyorlar,açıklamak zorundalar biz basından okuyoruz,PKK’nın açıklamasıdır Aktütün baskınında 62 tane asker ölmüş,Türkiye Cumhuriyeti devleti açıklamak zorundadır.Kendi açıklamaları 15 asker olduğunu söylüyor.Yeter artık Türkiye halklarını kandırdılar,yeter artık Türkiye’de yaşayan Türkiye de kandırdıkları,bizi zaten kandıramazlar,biz kendi doğru haber alma kanallarımızı alabiliyoruz Kürtleri kandıramıyorlar bugün kandırmaya çalıştıkları kendileridir.Tek çıkar yol hepimizin özgürlüğü için ölümlerin biran önce durması için diyalogla çözümdür”

KÜRT HALKI KOLAY YEM DEĞİLDİR

Eş başkan Emine ayna PKK terör örgütü lideri Abdullah Öcalan’a yönelik saldırıların Kürt halkına yapıldığını belirterek “Fiziksel saldırıya uğrayarak sıralaştırılmak istenen, basitleştirilmek istenen Kürt halkıdır çünkü buradaki saldırı Kürt halkının iradesinedir. Bu işten kimler çıkar umuyorsa AKP, ABD,İngiltere veya İsrail bu işten çıkar buluyorsa onlara sesleniyorum.Kürt halkı kolay yem değildir.Kürtler bu topraklara geldiklerinden beri yaşadıkları için tüm baskılara rağmen tüm yok saymaya rağmen,tüm inkara rağmen ve tüm öldürmelere rağmen direndi bugünlere geldi ve bugünleri yarattı.

AYNA; HÜKÜMETİ UYARDI

Buradan TBMM, Hükümete ve Genel Kurmay başkanlığına ve Türkiye Cumhuriyetinin yasa,yargı ve yürütmeye sesleniyorum.Bu halkı çığırından çıkarmayın bunun ötesine geçmeyin Abdullah Öcalan’ı zehirleme olayı ve arkasından saç kazıtma olayı ve bugün fiziksel saldırı durun yeter artık bu halkın sabrını taşırmayın.DTP sabrı taşan bu halkın önüne geçemez.Bize baraj alma görevi yüklemeyin Aklınızı başınıza toplayın Operasyonları durdurun” dedi
Konuşmadan sonra kalabalık olaysız bir şekilde dağıldı.

Haber 7

Diyarbakır'da PKK Şoku
20 Ekim 2008 13:24

PKK'nın zaman zaman yaptığı "kepenk kapatma" çağrısına son 5 yıldır halk direniyordu. Ancak Aktütün sonrası, Erdoğan'a Diyarbakır şoku yaşatıldı.

İmralı Cezaevi'nde ağırlaştırılmış ömür boyu hapis cezasını çeken bölücübaşı Abdullah Öcalan'a kötü muamele yapıldığı iddiası ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın Diyarbakır'a gelişinin protesto etmek amacıyla, terör örgünün bildiri dağıttığı Diyarbakır'da ve Batman ile Şırnak'ın Cizre ilçesinde kepenk kapatma eylemi yapıldı.

Güvenlik güçleri bazı yerlerde esnafı kepenklerini açması için uyarırken, bazı il ve ilçelerde çok sıkı güvenlik önlemleri alındı.

Kepenklerini açamayan esnaf işyerlerinin çevrelerinde dolaşmayı tercih etti.

PKK KEPENK KAPATTIRAMAMIŞTI
PKK yaklaşık beş yıldır bölgede zaman zaman ısrarlı tehditlerine rağmen kepenk kapattıramamıştı. Ancak Aktütün saldırısı sonrası bölgede yeniden OHAL havası estirilmesi, ve örgütün 17 mehmetçiği şehit etmesiyle yaydığı terör havası esnafı korkuttu.

Örgütün kepenk kapatmayanın dükkanının garantisi yok uyarısı da bu hava nedeniyle halk üzerinde etkili oldu. Böylece Aktütün sonrası PKK yıllar sonra kepenk kapatma baskısından sonuç aldı.

Polislerin şehir merkezinde sıkı önlem aldığı görülüyor.
aktifhaber

İstanbul'da 4 ayrı ilçede 25 araç kundaklandı
09:25 - Kadıköy Göztepe Sanayi Sitesi Yumurtacı Apti Sokak'ta yer alan ve bazıları hurda olan araçların da bulunduğu Kadıköy Belediye Başkanlığı Trafik Müdürlüğü Araç Çekim Sahası ile yaklaşık 100 metre ilerisinde bir sokağa park edilen araçlara molotofkokteyli atıldı.Yangın, kısa sürede büyüyerek araç çekim sahasındaki yaklaşı k 18 araç ile sokaktaki 3 aracı tamamen etkisi altına aldı.Ümraniye ve Büyükçekmece'de de 3 araç kundaklandı. 20.10.2008 İSTANBUL netgazete

Esnaf ve şoförler, tehdid edildi, işe başlayamadı Güney Doğu'da, kepenk-kontak kapatma eylemi

11:15 - PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a, İmralı'da fiziki şiddet uygulandığı iddiasıyla Hakkari, Batman ve Şemdinli'de, esnaf ve araç sürücülerine, kepenk ve kontak kapattırıldı. Bu bölgelerde, sabahın ilk saatlerinden itibaren şehrin bütün kesimlerinde ekmek fabrikaları başta olmak üzere bütün iş yerlerinin kapanmasıyla birlikte, şehir sessizliğe büründü. Ticari taksiler ve otobüs - minibüsler başta olmak üzere hiçbir aracın çarşı içinden geçmediği dikkatlerden kaçmazken, okullarla eczaneler, kamu kurum ve kuruluşları dışında hiçbir yerin açık olmadığı gözlemlendi. Esnafı tehditle baskı altına alan şahıslar gözaltına alındı. 20.10.2008 HAKKARİ - netgazete

Gaziosmanpaşa'da olaylı gece
21 Ekim 2008 22:41
Gaziosmanpaşa'da bir alışveriş merkezine molotof kokteylli saldırı düzenlendi.
Alınan bilgiye göre, Gazi Mahallesi İsmet Paşa Caddesi üzerindeki bir alışveriş merkezine kimliği belirsiz kişilerce molotof kokteyli atıldı. Saldırganlar olayın ardından kayıplara karışırken, çıkan yangın olay yerine sevk edilen polis ekipleri tarafından kısa sürede söndürüldü.
haber7

21 Ekim 2008 21:25
Mersin'de PKK yandaşları, korsan gösteriler yaparak, polisi taşladı.

Dün Mersin'de Şevket Sümer Mahallesi'nde esnafa zorla kepenk kapatarak, korsan gösteri yapan PKK yandaşları, bugün de DTP'nin Demirtaş Mahallesi'ndeki basın açıklamasının ardından olay çıkardı.

DTP tarafından Toroslar İlçe Teşkilatı'nda düzenlenmek istenen basın açıklaması, toplanan kalabalığın ellerinde Abdullah Öcalan'ın fotoğraflarının taşınması nedeniyle engellendi. Polisin yasa dışı pankartlarla yürüyüşüne izin vermediği DTP'liler, kısa süre oturma eylemi yaptıktan sonra, bulundukları yerde basın açıklaması yaparak eyleme son verdi.

DTP'nin basın açıklamasının ardından ara sokaklara dağılan gruplar, burada olay çıkardı. Mahalle aralarında çöp tenekeleriyle barikat kuran örgüt yandaşları, polise taşlı saldırı düzenledi.

Polis ekipleri, taş atan göstericilere önce panzerlerden tazyikli su sıkarak müdahale ederken, ardından gaz bombası attı. Çoğunluğu çocuklardan oluşan göstericiler, polisin gaz bombası atmasıyla ara sokaklara dağılarak kaçtı. Olaylar nedeniyle polis Mersin'deki bazı mahallelerde güvenlik önlemlerini arttırdı.

Öte yandan dün akşam, korsan gösterilerini Şevket Sümer ve Güneş mahallelerinde yoğunlaştıran örgüt yandaşları, Okan Merzeci Bulvarı üzerinde yoldan geçen araçları taşlayarak camlarını kırarken, Eğriçam Mahallesi Muhtarlığı'na da molotofkokteylli saldırı düzenledi.

haber7

PKK, Batman Telekom binasına 15. kez saldırdı
17:10 - Batman'da bir grup terör örgütü yandaşı, KCK operasyonu kapsamında tutuklamaları protesto için Karşıyaka Mahallesi'ndeki Türk Telekom Batman Şubesi'ne molotofkokteylleri atarak, camları taş yağmuruna tuttu. 15. kez saldırıya uğrayan Türk Telekom binasının önünde polis ve özel güvenlik ekipleri güvenlik önlemi alırken, kaçan şahısların yakalanması için çalışma başlatıldı. 27.12.2009 BATMAN
netgazete

PKK'lılar, Hakkari-Van karayolunu trafiğe kapattı
16:30 - Hakkari'de KCK operasyonlarını bahane ederek Hakkari-Van karayolunu ulaşıma kapatan PKK'lı göstericilere polis müdahale etti. Yüzü kapalı göstericiler karayolunda içindekilerin zafer işareti yapmadığı araçları taşlarken, bir ticari taksiden inen ve güvenlik mensupları oldukları iddia edilen 4 kişi ellerindeki silahla havaya ateş açtı. Zırhlı araçlarla bölgeye gelen polis ekipleri gruba gaz bombası ile müdahale ederken, yüksek tepelere çıkan göstericiler taşlarla karşılık verdi. 27.12.2009 HAKKARİ netgazete

Yüksekova'da polis noktasına roketli saldırı

HAKKARİ- Yüksekova'da, İpek Yolu'nun Van çıkışında bulunan polis yol kontrol noktasına roketli saldırı düzenlendi.

İpek Yolu'nun Van çıkışında bulunan ve yol kontrollerinin de yapıldığı Trafik Bölge Müdürlüğü'ne saat 23.00 sularında düzenlenen saldırıda atılan roketin herhangi bir yere isabet etmediği belirtildi.ilk belirlemelere göre saldırıda ölen veya yaralanan olmazken bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.

19 Temmuz 2010 habertaraf
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Çrş Ekm 22, 2008 6:58 pm    Mesaj konusu: Ba$bug Aktütün'de OlanI Biliyor Alıntıyla Cevap Gönder

TSK 3 BİN PKK'LIYI SERBEST BIRAKTI
18 Aralık 2008 09:07

Türkiye'ye en yakın ve kıdemli K. Irak'lı gazeteciden ortalığı sarsacak bilgi..

TSK, teslim olan 3 bin PKK'lıyı serbest bıraktı
Kuzey Iraklı gazeteci Rebwar Kerim müthiş bir iddiada bulundu: TSK, 1992'de Talabani ve Barzani güçleri ile ortak yaptığı operasyonda teslim olan 3 bin PKK'lıyı serbest bıraktı.

Kuzey Irak'ın en çok satan gazetesi Hawler'in Genel Yayın Yönetmeni Rebwar Kerim’in, Burç FM'de'de katıldığı bir programda yaptığı açıklamalar gündemi sarsacak nitelikte.

Zale Kampına gittiler

Kerim,1992'de Talabani ve Barzani'ya bağlı KTP ve KYP'nin Türk Silahlı Kuvvetleri ile birlikte PKK'ya karşı savaştığını ve bu savaşta PKK'dan 3000 kişinin teslim olduğunu iddia etti.

"Fakat Türkiye bu esirlerin silah numaralarını alıp PKK'lıları serbest bıraktı" diyen Kerim, skandal iddiasını şöyle sürdürdü: "3 bin PKK'lı Türkiye'ye 450 km. uzaklıktaki İran sınırındaki Zale Kampı'na gönderildi."

Bölgenin geleceği ile ilgili olarak çarpıcı tespitler yapan Kerim, "Belki biraz hayal gibi ama Türkiye yeniden bölgede Osmanlı rolüne soyunmalı. Güçlü Türkiye'ye bölgedeki bütün Kürtler bağlanırlar" dedi.

Suriye'de 200 bin Kürt'ün kimliğinin bile olmadığını belirten Kerim, Kuzey Irak'ta ağırlıklı olarak Nakşibendi tarikatının hakim olduğunu az da olsa bazı Kürtlerin de Kadiri tarikatına mensup olduğunu söyledi.

Kaynak: Bugün

Cesur Adamlar Öldürülürken
23 Aralık 2008 14:18

PKK'ya en ağır darbenin indirildiği dönemde, bir anda cesur adım atabilen, gazeteci siyasetçi ve askerler birer birer yok edildi. O dönem hangi olayla başladı...

Erhan Başyurt/Bugün

Suikastlar zinciri ve Kazıma Operasyonu...

Türk Silahlı Kuvvetleri'nin 5 Ekim 1992'de, Talabani ve Barzani güçleri ile PKK'ya yönelik başlattığı ortak operasyona "Kazıma" adı verildi.

Operasyon, Türk ordusu ile "cephe düzeninde çatışmayı" göze alan PKK için büyük hezimet oldu.

Kaçacak yer bulamayan bir grup PKK'lı, "yok olmaktansa teslim olmayı" tercih etti.

Türkiye'nin de onayı ile 475 terörist Barzani'ye, bini aşkını da Talabani'ye teslim oldu.

Terör örgütü mensuplarının, güvenli bir koridordan güneye inmesi sağlandı.

450 kilometre güneydeki Zeli kampında toplandılar.

PKK'nın Kuzey Irak'taki varlığının neredeyse dörtte biri "teslim" oldu.

Türkiye'den gelecek kapsamlı bir af kararı beklediler. Silahlarını bıraktılar. Hatta Türkiye, silahlar için ödeme bile yaptı.

Kazıma Operasyonu resmi olarak, 15 Aralık 1992'de sona erdi.

O sırada DYP-SHP koalisyonu iktidardaydı. Başbakan Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı da Erdal İnönü'ydü.

Hükümet, 26 Kasım 1992'de jet hızıyla "Pişmanlık Yasası" çıkardı.

Suça karışmamış olanlar "af" ediliyordu. Lider kadrosu ve suça karışmış olanlara idam yerine 20 yıl, müebbet yerine de 15 yıl öneriliyordu.

Bütün bu sıcak gelişmeler yaşanırken, Türkiye'yi derinden sarsan dört olay yaşandı.

Bunlardan ikisi suikast, ikisi ise suikast şüphesi ağır basan olaylardı.

Gazeteci Uğur Mumcu, 24 Ocak 1993'te öldürüldü.

Mumcu'nun PKK ile ilgili önemli bilgilere ulaştığı için katledildiği sonradan ortaya çıktı. Ama bilginin ne olduğu hiçbir zaman aydınlanmadı.

17 Şubat 1993'te, Jandarma Genel Komutanı Eşref Bitlis'in uçağı düştü.

Eşref Paşa, Kazıma Operasyonu'nun hemen ardından, 17 Aralık 1992'de helikopterle Kuzey Irak'a geçti. Talabani ve Barzani ile görüştü.

Seyahat sırasında helikopteri Çekiç Güç uçakları tarafından sıkıştırıldı.

Beraberinde bulunan Necati Özgen Paşa'ya havada, "Kuzey Irak'a giden ilk Türk generaller bizleriz" demişti.

Talabani ve Barzani'ye işbirliği paketi önerdi. Ama "Kazıma Operasyonu"nun başarılı komutanı, hâlâ sır perdesini koruyan uçak kazası ile yaşamını yitirdi.

Türkiye'yi yasa boğan bir diğer acı, 17 Nisan 1993'te gerçekleşti. Cumhurbaşkanı Turgut Özal aniden öldü.

Kuzey Iraklı liderlerden federasyon teklifine olumlu cevap alan Özal, yeni demokrasi hamlesi ile nihai çözüme ulaşmayı hedefliyordu.

Naaşından alınan saç ve kan örnekleri kaybolduğu için, öldürüldüğü şüphesi, sevenlerinin çoğu için ağır bastı.

Alacakaranlıklar kuşağında kafaları karıştıran bir diğer suikast Diyarbakır Jandarma Bölge Komutanı Tuğgeneral Bahtiyar Aydın'a gerçekleştirildi.

Aydın, 23 Ekim 1993'te, helikopterle geldiği Lice'de fail-i meçhul, yöntemi meçhul bir şekilde öldürüldü.

PKK'ya en ağır darbenin indirildiği bu dönemde, siyasi istikrarsızlıklar ve suikastlar gündemi o kadar meşgul etti ki, Türkiye ayağına gelen fırsatları değerlendiremedi.

Teslim olmayan kanadın, özellikle sivil hedeflere saldırıları, Türkiye'nin cesur adımlar atmasını engelledi.

Cesur adım atabilenler de, ister gazeteci ister siyasetçi, birer birer yok edildi.

Sonuçta, Ocak 1994'te Zeli'de bulunan bin 500 kadar teslim olmaya hazır PKK'lı bombalandı. Çok azı hayatını kaybetti.

Geri kalanlar örgüte döndü. Daha kanlı şiddet eylemlerine yöneldiler.

Türkiye'ye kan kaybettirmek isteyenler, hedeflerine ulaştı.

Peki bunun hesabını kim verecek?

Başbuğ Aktütün'de Olanı Biliyor
21 Ekim 2008 12:01

Avni Özgürel, Aktünü baskını ve PKK'nın vurulmayan kongresi hakkında çarpıcı konuştu.

Taraf'tan Neşe Düzel'in Avni Özgürel'le yaptığı röportaj:

NEŞE DÜZEL: Aktütün olayını izlediniz mi?

AVNİ ÖZGÜREL: Evet.

Sizce bütün o istihbarat raporlarına, gelen bilgilere ve uyarılara rağmen gerekli önlemler niye alınmadı?

Silahlı Kuvvetler’in karar verme mekanizmasında bir sorun var. Bir çatışmaya girip şehit vermek, birlik komutanı için kıdem terfisinde ciddi bir eksi puandır. Bu yüzden de Silahlı Kuvvetler’de karar alma sorumluluğunu herkes bir üstüne havale ediyor. En üstteki de golf oynamaya gidince çark tıkanıyor. Nitekim çocukların ifadelerinden anlaşılıyor ki, Aktütün’e yardım bile sekiz saat sonra ulaşabilmiş.

Aktütün’de yaşananlar sadece bununla açıklanabilir mi?

Bu bir faktör. PKK bu saldırıya bir aydır hazırlanıyormuş. Öyle ki, Aktütün köyüne çıkan bütün yollar örgüt tarafından mayınlanmış. Demek ki, karakol bir aydır dört bir yandan kuşatılmış. Zaten bütün bunların bilindiği inkâr edilmiyor. Olayın hemen ardından “Amerika’dan aldığımız istihbarat mükemmel. İstihbarat eksikliğimiz yok” denildi. Ama şu var. İstihbarat hatıra yazmak için toplanmaz! Gelen bilgileri değerlendirmek için toplanır.

Ben de size tam bunu soruyorum. Her türlü istihbarata rağmen niye gerekli önlemler alınmadı peki?

Bu işin bir de, ‘Ya terör biterse?’ diye bir yanı var. Fatih döneminden bir örnek vereyim. Fatih Arnavutluk seferine çıkıyor ve yeniliyor. Ne oldu diye soruşturduğunda, komutanların, ‘bu savaşı da kazanırsak padişahın bize ihtiyacı kalmayacak’ diye düşündükleri ve cepheden çekildikleri ortaya çıkıyor. Bugün Türkiye’de PKK terörü de, güvenlik birimleri için birçok şeyin gerekçesini oluşturuyor.

Neyin mesela?

Terör öyle bir şeydir ki... Size siyaseti kontrol etme imkânını verir. Amerika’da da böyleydi bu. Amerika bir türlü siyasi karar üretemediği için Vietnam’dan paçasını uzun süre kurtaramadı. Herkes Vietnam’dan çıkılması gerektiğini biliyordu ama savaş öyle büyük ekonomik kazanç kaynağıydı ki, Vietnam işi biterse devasa kârlar da bitecekti.

Türkiye’de terör işi hâlâ büyük bir kazanç kaynağı mı?

Çoook! Bitirilemeyecek kadar büyük bir kazanç kaynağı bu terör. Yıllar önce Şam’da yaptığım röportajda Abdullah Öcalan bana, “Bu işi bitirirsem beni bitirirler,” dedi. PKK, öyle tek bir kişinin... Öcalan’ın veya bir genelkurmay başkanının vereceği kararla bitecek bir iş değil. Bu işin silah tüccarları, siyasetçileri, askeri, güvenlik birimleri, dernekleri var. PKK için de bu böyle. Onun da televizyonları, yurtdışı temsilcilikleri, oradaki her Kürtün maaşından kestikleri paralar var. Herkes için bitirilemeyecek kadar kazançlı bir iş bu terör. Hava saldırılarında atılan her roketin kaç lira olduğunu biliyor muyuz? Bir de uyuşturucu işi var. Türkiye’de geçmişte üniversitede profesör seviyesinde adamlar, “Amerikalılar da terörle mücadele işini uyuşturucu parasıyla finanse ediyorlar. Biz de öyle yapmalıyız,” diye raporlar yazdılar.

Uyuşturucu, PKK’yla mücadelenin finansmanında kullanıldı mı peki?

Tabii ki kullanıldı. Güneydoğu’dan Edirne’ye kadar cemselerin eskortunda uyuşturucu taşındı. Bütün bunlara bulaşan insanlar bir süre sonra ‘ben dağda ne diye canımı tehlikeye atayım? Uyuşturucuyu paylaşmak, haraç almak, çetecilik yapmak varken niye PKK’nın içine girip JİTEM için istihbarat toplayayım’ dediler.

Ama Aktütün’de böyle bir istihbarat eksikliği olmadığı ortaya çıktı.

Doğru... Aktütün baskını için bırakın istihbarat gelmesini başka şeyler de oldu. PKK’ya yakın televizyonlar var, onların yayınları var. Mesela Roj Tv... “21 ağustosta onuncu kongremiz Kandil’de toplanıyor” diye durmadan yayın yaptı. Kongre’ye PKK’nın Avrupa’dakiler dahil bütün yönetici kadrosu katıldı. Cemil Bayıklar, Murat Karayılanlar hepsi oradaydı. Toplantı on gün sürdü ve Roj Tv Kandil’den görüntüler, röportajlar yayınladı. 21 ağustos, Aktütün baskınından iki hafta öncesi demek. PKK’nın 30 ağustosa kadar süren kongresine PEJAK da katıldı.

Yani İran’ın PKK’sı da katıldı öyle mi?

PKK, “Türkiye’nin hava saldırıları nedeniyle çok ciddi kayıplara uğradık,” deyince, PKK’nın İran’daki kolu da Kandil’deki kongreye katıldı ve PEJAK Başkanı Hacı Ahmet “Bundan sonra birinci hedefimiz Türkiye” diye bir bildiri yayınladı. Bütün bunlar on gün boyunca oldu. Kandil’de üç kişi değil, 1200 kişi toplandı ama Silahlı Kuvvetler ağustos ayı boyunca Kandil’e tek bir hava operasyonu yapmadı.

Sizce niye yapmadı?

Bunu izah etmek lazım. Halk bu sorunun cevabını öğrenmek ister. Eğer PKK’yı bitirmek istiyor idiysen ve bu kadar öfkeliysen, PKK’nın bütün yönetim kademesi ve kadrosu oradaydı. PKK tasfiye edilebilirdi. Bir değil, on gün sürdü bu kongre. Hadi hududa gelen adamları görmediniz dağlık falan dediniz... Örgütün televizyon yayınını da mı izlemediniz? Bu kongreden sonra Aktütün’de 17 genç öldü. Arkasından Diyarbakır’da polisler kurşunlandı. Eksiklikleri soran gazetecilere de ‘vatan haini’ demeye varan açıklamalar yapıldı.

Bizim ordu yıllardır Güneydoğu’da çarpışıyor. Artık çok tecrübeli olmaları gerekiyor. Buna rağmen bu baskınlar nasıl yaşanıyor?

Askerliğini sekiz aylık yapacak olan çocukları PKK ile temasa en açık uç noktalara gönderirsen olacak olan budur. Aktütün’de ölenlere bakın. Deneyimi olmayan çocuklardı. PKK’nın mücadeleyi yürüten Bayık, Karayılan dahil bütün yönetici kadroları ise 25 yıldır aynı yerdeler. Bizim Güneydoğu’da iki yıldan fazla görev yapan generalimiz, askerimiz yok. Zaten orada uzun süre bulunan da kafayı yiyor.

Nasıl?

Gelişmiş ülkelerde böyle sıcak bölgelerde bir, iki yıl görev yapanlara rehabilite olmaları için altı ay süreyle havaalanlarında görev yaptırılır. İnsan görsünler istenir. Bizde böyle bir şey yok. Benim uzun süre orada komutanlık yapan bir arkadaşım İstanbul’a geldiğinde jest olsun diye onu eğlenceli bir yere götürdüm. Adam bana silah çekecek hale geldi masada. ‘Biz orada ölüyoruz, siz burada zil çakıp oynuyorsunuz’ diye... Hayattan öyle kopmuş ki...

Aktütün’e dönersek, ne yaşandı ve gene ne yaşanacak orada?

Şimdi Aktütün’e yeni bir birlik gönderiyorsunuz. Çocuğu Aktütün’de görevlendirilmiş annenin halini düşünün. Karakolu bir sene sonra üç yüz metre öteye taşıyacağız diyorlar. Nereyi savunuyorsun orada? Üç yüz metre yüksekliği savunuyorsun. Efendim Lozan’da hudutlarımız yanlış çizilmiş. Bu yüzden tampon bölge kuralımmış. Saçma sapan öneriler yapıyorlar. Bunu Irak’a söyleyeceklermiş. Irak ‘tamam kurun’ der ama hemen ekler. ‘Kendi topraklarınızda kurun. Niye tampon deyince hep benim topraklarım aklınıza geliyor ki’ diye sorar. Kaldı ki Erbil’e kadar orası da dağlık bölge. O zaman nereye kuruyorsun sen tamponu? Üstelik Amerika, ‘Öcalan’ı verdik. Problemi çözemedin. İstihbarat veriyoruz. Gene çözemiyorsun. Irak yönetimini elimizden geldiğince baskılıyoruz. Gene olmuyor’ demez mi sana?

Kurmay olarak eğitilmiş kadrolar bütün bu akıl yürütmeleri yapmıyorlar mı sizce?

Bizde nasıl siyasetin ezberi varsa askerin de bir ezberi var. Herkes dönemini tamamlayıp emekli olup gidiyor. Bölgenin tarihini de çok iyi bildiklerini hiç sanmıyorum.

Peki, Aktütün’le ilgili olarak daha önceden gelen istihbarat raporlarına aldırış edilmemesini nasıl açıklamak lazım? Bu raporları ciddiye mi almıyorlar?

Aktütün soruşturmasının iki sonucu olacak. Ya ‘Bütün istihbaratı aldık ve gerekli bütün değerlendirmeleri yaptık ama oraya altı saat boyunca helikopterlerle gerekli koruma ağını kurmadık’ diyeceksiniz. Bu durumda sorumluların mutlaka divanıharpte yargılanmaları gerekir. Ya da ‘istihbarat gelmiş olabilir ama biz bu saldırının olabileceğine ihtimal vermedik’ diyeceksiniz ki... O zaman da sizin askerlik kabiliyetiniz ve kurmay yeteneğiniz sorgulanacak. Eğer Aktütün soruşturması, komuta mevkiinde olan sorumluları yargı önüne çıkarma sonucunu doğurmazsa...

Ne olur?

Türkiye’de çok ümitsiz bir durum var demektir. Bu soruşturma, Aktütün’ün komuta kademesindeki sorumlularını kamuoyunu tatmin edecek bir şekilde mutlaka bulmalı ve onları askerî mahkemeye vermeli.

Yapılacağı daha önceden bilinen bir baskın, üstelik de gelenler uydu araçlarıyla izlenirken nasıl önlenemez?

Bu olayın mutlaka birçok kademede birçok sorumlusu var. Yoksa ‘orası Aktütün değil, görüntüler yalan’ gibi perakende açıklamalarla, yeni açıklanan telsiz konuşmalarıyla Aktütün’ü anlatmak ve inandırıcı olmak zor. Türkiye’de Silahlı Kuvvetler dahil bütün kurumlar hesap vermeli. Eğer siz Foça’da dinlenme tesislerine dünyanın parasını harcayabiliyorsanız ve Aktütün karakolu için de para yok diyorsanız, bunun hesabını birileri ciddi olarak sorar ve sormalıdır da zaten. Türkiye de olumlu bir değişim oldu. İnsanlar artık soruyorlar, sorguluyorlar. Susanı da hoş görmüyorlar.

Peki, Aktütün gibi bir baskının yapılacağı bilindiğinde, alınacak caydırıcı önlemlerle baskına gelenler daha önceden vazgeçirilemez mi?

Elbette caydırılırdı. Silahlı Kuvvetler, Aktütün baskınının gerçekleşmesine göz yuman ya da yeterli önlem alamayan kademeyi, hangi seviyede olursa olsun, ister general ister kuvvet komutanı olsun mutlaka kamuoyunun önüne çıkarmak zorunda. Bu konuda Genelkurmay Başkanı’nın “soruşturma açıldı ve sonucu açıklanacak,” sözleri de bir taahhüt olarak kabul edilmeli ve basın tarafından Genelkurmay Başkanı’na her vesileyle ‘efendim Aktütün’ün sonucu ne oldu’ diye sorulmalı.

Biraz önce siz de değindiniz. Aktütün karakolunun kapatılacağı açıklandı. Daha geçen mayısta baskına uğrayan karakol niye o zaman kapatılmadı? Bu kadar tehlikeye açık bir yeri kapatmamak askerî anlayışa uygun mu?

Uygun değil tabii. Ben Aktütün’e gittim. Gecekonduvari bir yapı. Esas olarak bir bekçi karakolu o. Bir saldırıda delik deşik olur ve oluyor da. Ama bizim ordu için Aktütün sanki bir namus. Elbette orada şehit düşenlerin manevi bir manası var ama... Bu hudut karakollarının tamamı esasında mezarlık. Oraya giden çocukların başına ne zaman ne gelecek belli değil. Bir havan mermisi düştüğünde kim bilir kaç kişi ölür gene. Bu hudut karakollarının tamamı kaldırılmalı.

Sınırlar karakolsuz korunabilir mi?

Orası korunacak da ne olacak? Ülkeni savunabileceğin yer, dağın üç bin metre yükseklikteki zirvesi mi? Aşağıya in, sızmalara orada mani ol. Bu hudut karakolları, katırlarla kaçak çay, sigara uyuşturucu getiren Iraklı köylülerin karşısına dört tane jandarmayı dikip, jandarma eller yukarı dediği vakit ellerini kaldıracak insanlara karşı kuruldu. Bu karakollar, gerilla saldırısına engel olmak için kurulmadı. Problem bu karakolların yerinde değil ki. Problem, bu karakolların varlığında. Bunların hiçbir faydası yok. Şimdiye kadar da sınırdan tek bir girişe engel olamadılar.

Söyle de düşünülemez mi? Aktütün sürekli baskına uğruyor ve orada şehitler veriliyor. PKK bu karakollarda Türk ordusuna şehit verdirdikçe moral kazanmış olmuyor mu peki?

Şüphesiz öyle. Genelkurmay Başkanı’nın öfkesini yansıttığı basın toplantısı dahi ‘dünyanın sekizinci büyük ordusunun komutanını öfkeden deliye döndürdük’ diye PKK’nın moral bulmasını sağlıyor.

Genelkurmay Başkanı, bizim gazetenin, baskının daha önceden bilindiğini açıklamasına tuhaf bir sertlikle cevap verdi. Onu en çok destekleyenler bile bu tavrın tasvip edilemeyeceğini söyledi. Niye bu kadar öfkeli bir çıkış yaptı sizce?

Esasında Genelkurmay Başkanı kendi tabanına olan öfkesini başkasına yansıtıyor. Yoksa orgeneral seviyesine gelmiş birinin Aktütün’de ne olduğunu kavramaması mümkün değil. Orada ne olduğunu, sorumluların kimler olduğunu ve çarkın nasıl yanlış işlediğini biliyor. Ama Türkiye’de bütün kurumlarda olan ‘bizimse örtelim’ tavrı sergileniyor. Ama Türkiye’de durum değişiyor. Toplum artık soru soruyor. ‘Aktütün’de ne oldu?’ diyor. Bu yüzden de Genelkurmay Başkanı’nın açıklaması toplumu tatmin etmiyor.


Hükümet ise Aktütün’le ilgili soruşturma açacağına Genelkurmay Başkanı’nı destekledi. Başbakan, Orgeneral Başbuğ’un yanında yer aldı. Erdoğan aynı şeyi Şemdinli’de de yapmıştı. AKP’liler hâlâ Şemdinli’nin gölgesinden kurtulamadılar. İkinci bir Şemdinli yaratmak AKP’yi nasıl etkiler?

Olumsuz etkileyecek. Bu tutum, AKP seçmenini çok olumsuz etkilemiştir zaten.

Erdoğan askerlerle anlaştı mı sizce?

Erdoğan askerlerle uzlaşmayı çok istiyordur ama askerlerin ona karşı hâlâ rezervleri vardır.

AKP, böyle bir olayda olayların nedenini araştırmak yerine orgeneralin sertliğini destekleyerek iktidarını güçlendiriyor mu zayıflatıyor mu?

Zayıflatıyor. Türkiye’de hiçbir siyasi iktidarın muktedir olmak diye bir derdi yok. Hiçbiri de muktedir değil zaten. Hepsi de askerle uzlaşmayı deniyor. Cumhuriyet tarihinde sadece Turgut Özal muktedir olmayı denedi ve bedelini ödedi.

Bütün bu baskınların, çatışmaların, kanın temelinde Kürt meselesi denilen mesele yatıyor. AKP, bu meseleyi halletmek için de bir adım atmıyor. Siyasi iktidar, Kürt meselesini askere mi devretti?

Devredemez. Çünkü bu iş askerin yapacağı bir iş değil. Bu iş bir güvenlik işi değil. Bu, Türkiye’nin demokratikleşmesi meselesidir. Zaten Türkiye’yi demokratikleştirdiğiniz takdirde ortada ne türban sorunu kalır, ne de Kürt meselesi. Türkiye’de AB’nin demokrasi standartları egemen olursa, ne asker böyle hesap sorulamaz konumda olur, ne yargı böyle çarpık işleyebilir, ne de yolsuzluklar bu düzeyde gerçekleşir. Ama bu ülkede Kürt sorunun çözümü istenmiyor. Çünkü bu işten herkesin çıkarı var. Sadece askerin değil, güvenlik birimlerinin, siyasetin, işadamlarının kısacası toplumun büyük bir kesiminin çıkarı var bunda. Kürt sorunu her türlü istismarı ve illegal parayı besliyor.

Kürt meselesi nasıl çözülür sizce?

Kültürel ve siyasal haklardan başlayarak, Anayasa da dahil Türkiye’nin hukuk metinlerinde Kürtleri rahatsız eden bütün başlıklar yeniden yazılmalı. ‘Kürtlerle Türkler etle tırnak’ lafı hukuka yansıtılmalı. Ayrıca Kürt meselesini çözmek için Öcalan’la görüşülmeli. Türkiye’de bu meseleyi onun dışında bir güç çözemez. Sorunun çözümüne etkin bir katkı sağlayamaz.

Niye? PKK Öcalan’ın kontrolünde mi?

Büyük ölçüde onun kontrolünde. Öcalan’ın, tabanını ikna edeceği bir çözüm formülü ortaya çıkarılmalı. Bu arada İmralı süreci de bitmeli. Affı, serbest bırakılması söz konusu olamaz ama Öcalan daha iyi şartlarda hapis hayatını sürdürebilir. Zaten onun isteği de serbest bırakılmak değil. Türkiye’de istediği şehirde arazi alabilir ve gündelik siyasetin dışında tutularak bu mekânda ziyaretçileriyle görüşerek yaşayabilir. Türkiye’nin Ceza İnfaz Yasası buna müsait. Bu meselenin böyle olması gerektiğine dair analizlerin Türkiye’nin elinde olduğunu biliyorum ben.

Asker böyle bir çözüme yakın durur mu?

Asker seviyesinde de buna giderek yaklaşıldığını biliyorum. Orgeneral seviyesindeki bazı komutanların Öcalan’la İmralı’da görüştükleri şimdilerde yazılıp çiziliyor. Bakın... Kürt meselesi sadece hukuk ve şiddet meselesi değil. Bu işin bir de psikolojik boyutu var. Biz PKK’ya terör örgütü diyoruz ama PKK sadece bir terör örgütü mü? Avrupa’da temsilciliğinin olmadığı ülke yok. Devletlerle diplomatik ilişkileri var. Öcalan’ın mitinglerde binlerce posteri taşınıyor. PKK terör örgütü olmaktan çıkmış çok irileşmiş bir yapı.

Öcalan’la İmralı’da ne görüşüldü sizce?

Özellikle istihbarat birimleri görüştüler. Kürt sorunu çözülebilir mi sorusunun cevabı aranıyordu bu görüşmelerde. Cevabın, ‘evet çözülebilir’ olduğu ortaya çıktı. Bu cevabı asker de, istihbarat örgütü de biliyor. Ama asker katında bunu terennüm etmek cesaret işi.

Ergenekon paşaları da İmralı’ya gitmişler. Onlar Öcalan’la ne görüşmüşler?

‘Bu adam terörü bitirebilir. Terör biterse biz ne yaparız’ diye bir tarafı var bu işin. Bu ülkede Kürt sorununun çözülmemesinden çıkarı olanlar var. Türkiye yurtdışından çok ciddi silah alımları yapıyor. İnsansız uçaklar, Awacslar kaça acaba? Türkiye bir an önce Kürt sorununu çözmek zorunda. Aksi takdirde parçalanmaya gider. Kürt milliyetçiliği büyük bir tehdit olmaya başladı.

PKK’nın Ergenekon’la bağlantısının olduğundan söz ediliyor. Nasıl bir bağlantısı var?

Geçmişte çok iç içeydi. Bu ilişki sadece uyuşturucu işinde değil, eylem düzeyinde de var. ‘Siz de çok pısırıklaştınız. Bir iki çatapat yap ki, bize ihtiyaç olsun’ denebilir PKK’ya.

DTP’nin kapatma davası da sürüyor. Bu partiyi kapatacaklar mı?

İnşallah kapatmazlar. Kürt meselesi DTP’nin kapatılmasından çok kötü etkilenir. ‘Demek ki siyasetle bu iş çözülmüyor. Dağ diyenler haklıymış’ duygusunu uyandırır bu insanlarda. Dağdaki mücadeleye destek ve katılım artar.

Tırmanan terörde Ergenekon’un payı var mıdır?

Soruşturduğumuz Ergenekon’un değil ama esas Ergenekon’un vardır. Ergenekon askerin ve MİT’in içerisinde bir yapıdır ve Türkiye’de Ergenekon hiçbir şekilde bitmez. Şimdi hapisteki Ergenekon, bir ucu Susurluk’ta ortaya çıkan yapıydı ve tasfiye edildi. Bu yapının yeni bir versiyonu oluşur.

Yerel seçimler yaklaşıyor. Başbakan Erdoğan’ın son açıklamaları Güneydoğu’daki oyları nasıl etkiler?

Bugünkü üslubuyla AK Parti Diyarbakır’da kaybedebilir. AKP ile DTP arasındaki oy farkı bence DTP lehine açılıyor.

Şu anda Türkiye’de Kürt meselesini çözebilecek, barışı sağlayabilecek çapta bir siyasi var mı?

Hayır yok. Temel sorun da bu zaten. Diyarbakırspor’u birinci lige almakla bitmiyor iş. Kürtler bu ülkede her tarafta olsunlar, siyasette de olsunlar. Kürt sorunu sadece şarkı, türkü futboldan ibaret değil. Kürtleri siyasetten tasfiye edersen sonuçları ne oluru Türkiye tartışmalı.

Viranşehir'de PKK yandaşlarının gösterisi 4. gününe girdi! Şanlıurfa'dan 180 polis ilçeye gönderildi
23:15 - Abdullah Öcalan'a işkence yapıldığı iddiasıyla Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde 3 gündür sokaklara dökülen bir grup eylemci, 4. günde de ilçeyi savaş alanına çevirdi. Demirel Mahallesi'nde toplanan grup, Vatan Caddesi'nden Karacadağ Caddesi'ne kadar yürüdü. Burada barikat kuran grup, ateş yakarak gösteri yaptı. İlçede görev alan toplam 250 polis, Karacadağ ve Vatan caddelerini abluka alarak göstericileri biber gazı ve tazyikli suyla dağıttı. 22.10.2008

AKTÜTÜN TERTEMİZ ÇIKTI
27 Ekim 2008 13:46

Aktütün konusunda yapılan soruşturma tamamlandı. Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Işık Koşener, soruşturmayla ilgili şu bilgileri verdi.

Kara Kuvvetleri Komutanı Org. Işık Koşaner, Aktütün olayı ile ilgili olarak yaptığı basın toplantısında incelemenin tamamlandığını ve güvenlik birimlerinin görevini eksiksiz şekilde yaptığını açıkladı.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, yaptığı basın toplantısında Aktütün Olayı'na ilişkin detayları aktardı. 2.Ordu Komutanlığı'nın yaptığı incelemenin tamamlandığını açıklayan Orgeneral Koşaner, güvenlik birimlerinin görevini eksiksiz şekilde yaptığını açıkladı.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, 17 askerin şehit olduğu Aktütün saldırısıyla ilgili basın toplantısını Genelkurmay Başkanlığı İnönü Salonu'nda yaptı. Orgeneral Koşaner, Aktütün olayına ilişkin Bayraktepe ve diğer bölgelere kuvvet tahsisi, ateş planları, sevk ve idarenin askeri esaslara uygun şekilde yapıldığını, 2.Ordu Komutanlığı tarafından yürütülen soruşturma kapsamında herhangi bir eksiklik saptanmadığını bildirdi.

Orgeneral Koşaner, basında yer alan İHA görüntülerinin hiçbirinin Aktütün olayına ilişkin emare teşkil etmediğini ifade etti.

Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner, Bayraktepe'ye yapılan saldırının terör örgütü açısından bir intihar saldırısı olduğunun altını çizerek, görevli birliklerin vazifelerini üstün bir cesaretle yerine getirdiğini söyledi. Orgeneral Koşaner, görevlilerin canları pahasına mevzilerini savunduklarını hatırlatarak, "Bayraktepe teröristlere terk edilmemiştir" dedi.

Üs Komutanlığı tarafından bölgenin takviyesinin zamanında düşünülerek birliklerin risk altında Aktütün bölgesine indirildiğini, Bayraktepe de önemli bir aksaklık yaşanmadığını anlatan Orgeneral Koşaner, bölgede tertiplenme ve diğer konuların, askeri teknik ve taktiğe uygun olduğunun görüldüğünü ifade etti.

Orgeneral Koşaner, "Bayraktepe olayı gibi taktik seviyede meydana gelen olayların değerlendirilmesi ancak görev başındaki askerlerce doğru şekilde yapılabilir" diye konuştu.

Orgeneral Koşaner, terörle mücadelenin psikolojik bir savaş süreçi olarak değerlendirilmesini isteyerek, "Vuku bulan şiddetli bir terör eylemi örgütün etkinliği olarak değerlendirilemez. Bu olaylar sağduyulu ve soğukkanlı değerlendirilmelidir. Ülkeyi sarsacak boyutlara taşınması örgütün istediğidir" dedi.

Orgeneral Koşaner, soruşturma ile ilgili sorulara da cevap verdiği toplantısında şu konuların altını çizdi:

"- Aktütün saldırısında her safha askeri taktiğe uygundur. Eksik, ihmal ve istihbarat zaafiyeti yoktur.
- Basında çıkan görüntüler asılsız.
- Bayraktepe yaz başından beri tutuluyordu. Personel sayısı yeterli sayıdaydı.
- Daha fazla kuvvet daha fazla güç değildir. Personel yeterliydi.
- Bayraktepe’de gerekli gece görüş ekipmanları vardı.
- 2 ve 3 Ekim’de görüntü alındı ve ateş açıldı.
- İnsansız hava aracı, Aktütün’e yönlendirildi ve 13.58’de Aktütün üzerine ulaştı.
- Bu görüntüleri ABD'nin başkalarına verip vermediğini bilemeyiz.
- Basına sızan görüntülerle ilgili soruşturma başlatıldı.
- Sızan istihbarat raporlarıyla ilgili nereden sızdığını araştırıyoruz. İstihbarat raporları sadece TSK içinde değil, MİT ve Emniyet’e de dağıtılıyor. Bu normal onlarda kendi açılarından değerlendiriyorlar. Bizde onlardan alıyoruz.
- Bölgeden gelen haber ve duyumlar sürekli olarak geliyor. Zaman zaman bunlar bizi yanılmaya yada dikkatimizi başka noktaya yönlendirmemize yönelikte olabiliyor. Önemli olan bunun teyid edilmesidir. Doğrulattıklarınız zaten istihbarat oluyor.
- İnsansız hava aracı Aktütün’de 2 saat kadar görev yaptı. Ancak daha sonra çatışma anında hava ateşi nedeniyle uzak bölgeden görüntü alınamadığı için geri çekildi.
- Görüntüler hemen yansıtılmadı. Görüntüler öncelikle ABD kaynakları tarafından elde ediliyor. Süzgeçten geçirildikten sonra Genelkurmay Karargahı’na iletiliyor. Genelkurmay’da bunu gerekli askeri birimlere aktarıyor.
- Bayraktepe kesinlikte teröristlerin eline geçmedi. Teröristler Jandarma Özel Harekat birliği tarafından etkisiz haline getirildi.
- 3 Ekim sabahı Jandarma Özel Harekat birlikleri takviye edildi. Olası bir saldırı için. Jandarma Özel Harekat timi de bayraktepe’de hazırdı.
- Bayraktepe’de lider konumundaki 6 kişiden 1’inin şehit olması ve 4’ünün de yaralanmasına rağmen Bayraktepe savunuldu.
- Terörist saldırıyı gerçekleştiren grubun tahmini olarak 150 kişi olduğunu sanıyoruz. Tek tek saymak mümkün değil.
- Bu saldırı terör örgütü açısından büyük bir başarısızlıktır. Büyük zaiyat vermişlerdir. Kendi aralarında birbirlerini suçlamışlardır."
aktifhaber

TARAF BETER ETTİ
28 Ekim 2008 08:39Org. Koşaner dün Taraf'ın iddialarına cevap verdi, Taraf'ın cevabı daha beter oldu.

TARAF Gazetesi bugün "SAKLANAMAZSIN GENELKURMAY" manşetiyle çıktı ve birinci sayfasının tamamını Genelkurmay'ın Aktütün'le ilgili açıklamalarındaki çelişkilere ayırdı.

Gazetenin sür manşetinde ise Ahmet Altan'ın yazısına bir kutu ayrıldı. Ahmet Altan, "Böyle olmaz" başlıklı yazısında "Kara Kuvvetleri Komutanı, Aktütün'de olanları dürüstçe ve açıkça anlatmıyor. O yüzden bütün konuşması çelişkilerle dolu. Önce "Hiçbir istihbarat zaafımız yoktur" diyor. Sonra da "Aktütün'e baskın yapılacağını bilmiyorduk" diyor. Hangisi doğru?" diye sordu.

İŞTE TARAF'IN BUGÜNKÜ 1. SAYFASI


DTP Mitinginde 7 Polis Yaralandı
25 Ekim 2008 18:02
Van'da DTP'nin düzenlediği mitingin ardından çıkan olaylarda 7 polis yaralandı. 7 gösterici ise gözaltına alındı..
aktifhaber

TARAF'TAN CAN ALICI SORULAR

28 Ekim 2008 11:34
Org. Koşaner dün Taraf'ın iddialarını sert bir dille yalanladı. İşte Taraf'ın bu sözlere manşetten verdiği cevap...
Taraf Gazetesi bugün "SAKLANAMAZSIN GENELKURMAY" manşetiyle çıktı ve birinci sayfasının tamamını Genelkurmay'ın Aktütün'le ilgili açıklamalarındaki çelişkilere ayırdı.

"Kara Kuvvetleri Komutanı Taraf'ın Aktütün haberlerini ayrıntılara boğup yalanlarken bile neler itiraf etti ama şu soruların cevabını yine vermedi.

1) Ağır silahlı 150 PKK'lıyı nasıl tespit edemediniz?

2) Keritepe'deki hareket sizi neden uyarmadı?

3) Hani Taraf'ın görüntüsü Aktütün'den değildi?

4) Ve asıl soru: O 17 çocuğun ölmesini niye önlemediniz?"

Gazetenin sür manşetinde ise Ahmet Altan'ın yazısına bir kutu ayrıldı. Ahmet Altan, "Böyle olmaz" başlıklı yazısında "Kara Kuvvetleri Komutanı, Aktütün'de olanları dürüstçe ve açıkça anlatmıyor. O yüzden bütün konuşması çelişkilerle dolu. Önce "Hiçbir istihbarat zaafımız yoktur" diyor. Sonra da "Aktütün'e baskın yapılacağını bilmiyorduk" diyor. Hangisi doğru?" diye sordu.
haber10

Böyle olmaz...
Ahmet Altan - 28.10.2008

Kara Kuvvetleri Komutanlığı düzeyine ulaşmış bir general, halkına karşı dürüst olmak zorunda.

Söylediği her cümle doğru olmak zorunda.

Hiçbir çarpıtma yapmamak zorunda.

Gerçekleri olduğu gibi söylemek zorunda.

Hata varsa hatayı, ihmal varsa ihmali, başka bir şey varsa o başka bir şeyi açıklamak zorunda.

Ya da gerçekleri söyleyemeyecek durumdaysa susmak zorunda.

Ben size 17 genç askerin hayatını kaybettiği Aktütün baskınındaki askerî faciayı anlatacağım ama önce bir gerçeği söyleyeyim.

Amacımız sorun çıkarmak değil de gerçekleri bulmak olduğu için, Basın Yasası’na göre hiçbir mecburiyetimiz olmadığı halde, Genelkurmay Mahkemesi’nin talebi üzerine elimizdeki bütün belgeleri Genelkurmay’a gönderdik.

O belgelerin neler olduğunu, hangi kaynaktan çıktığını hiç kimse bilmiyorsa Kara Kuvvetleri Komutanı biliyor.

Bizim elimizdeki belgelerle, kendi ellerindeki belgelerin birebir örtüştüğünü bizzat gördü çünkü.

Biz general değiliz.

Biz “onların alıştığı” gazetecilerden de değiliz.

Biz gerçekleri saklamayız.

Biz gerçekleri açıklarız.

Bu ülkenin insanlarının bütün gerçekleri bilmeye hakkı olduğuna inanıyoruz.

Biz bu ülkede Türk ya da Kürt hiçbir gencin, “yaşlıların” çıkar hesapları ve yalanları yüzünden ölmesini istemiyoruz.

Biz, “yaşasın ölüm” diye haykıran faşistlerin karşısına “yaşasın hayat” diye bağırarak çıkanların gazetesiyiz.

Ve, hayatı ancak gerçekleri açıklayarak savunabileceğimizi biliyoruz.

Onun için gerçeklerin peşine böyle tutkuyla düşüyoruz.

Kara Kuvvetleri Komutanı, Aktütün’de olanları dürüstçe ve açıkça anlatmıyor.

O yüzden bütün konuşması çelişkilerle dolu.

Zaten açıklaması temel bir çelişkiyle başlıyor:

“Hiçbir istihbarat zaafımız yoktur,” diyor...

Sonra da, “Aktütün’e baskın yapılacağını bilmiyorduk” diyor.

Hangisi doğru?

İstihbarat zaafınız yoksa baskın yapılacağını biliyordunuz, baskın yapılacağını bilmiyorsanız istihbarat zaafınız vardı.

Siz bir savunmanın temelini çelişkiler üzerine oturttuğunuzda artık o savunma tümüyle bir çelişkiler abidesine döner.

Ardından, “biz baskına karşı zaten oraya takviye gönderdik” diyor.

Baskın olacağını biliyor muydunuz, bilmiyor muydunuz?

Biliyorsanız niye önlem almadınız, bilmiyorsanız, “olacağını bilmediğiniz bir baskına karşı takviye göndermek” ne anlama geliyor?

General, “bölgede birkaç yerden alınan görüntülerden şüphelenilmiş ve 3 Ekim sabahı Bayraktepe Emniyet mevzileri, merkezde bulunan Jandarma Özel Harekât Timi ile takviye edilerek, görüntü alınan bir bölgenin aranmasına karar verilmiştir. Gece 03.10’da alınan görüntüden itibaren bölge dikkatle gözetlenmesine rağmen başka görüntü alınamamıştır,” diyor.

Birinci soru şu.

“Şüphelenmenizi sağlayan görüntüler hangileriydi? Şu bizim yayınladığımız görüntüler mi? O görüntülerin hangi görüntüler olduğunu neden açıklamıyorsunuz?”

İkinci soru ise çok daha korkunç bir gerçekle ilgili:

“Görüntülerden şüphelenerek bir baskın yapılabileceğini düşünüyor ve bölgede arama yapıyorsunuz. Siz o aramada 150 PKK’lıyı, katırlarını, ağır silahlarını nasıl bulamıyor ve göremiyorsunuz? Sizin arama yaptığınızı söylediğiniz sırada onlar Aktütün’e yaklaşıyorlardı. Bölge saklanmaya ne kadar müsait olursa olsun, daha önce beş defa basılmış bir karakolun bir defa daha basılacağından şüpheleniyorsanız, açıkça belli bir hedefe yaklaşan 150 kişilik bir gücü fark etmemenizi nasıl açıklayacaksınız?”

Aktütün baskınından saatlerce evvel PKK’lılar karakola yakın Keri Tepesi’ne mayın döşüyorlar... Genelkurmay bunu sabah 7’de insansız uçaktan gelen görüntülerle fark ediyor. Biz de o görüntüleri yayınladık.

Siz geceleyin bir baskından şüpheleniyorsunuz, baskının hedefinin Aktütün olabileceğini düşünüp takviye gönderiyorsunuz ama sonra işin ucunu bırakıyorsunuz.

Peki, Keri Tepesi’ne neden mayın döşendiğini düşünüyorsunuz?

O görüntüler sizi alarma geçirmiyor mu?

Ortada öyle bir şüphe varken yakındaki bir tepenin mayınlandığını görmek, tedbirleri artırmayı gerektirmiyor mu?

Bu kadar basit bir soru, asker olmayanların bile aklına gelirken neden sizin aklınıza gelmiyor?

Biz, Genelkurmay’ın Aktütün baskınını uçaklardan gelen görüntülerle “naklen izlediğini” yazdık.

General de aynı şeyi söylüyor.

“Baskını iki saat görüntülerden izledik” diyor.

Orada da işte baştan beri sorduğumuz şu dehşet verici soru çıkıyor karşımıza.

“Baskını naklen izliyorsunuz da o 17 çocuk nasıl ve neden ölüyor?”

Bir general dürüst olmalı.

Bir açıklama yapıyorsa, halkına bütün gerçekleri açıklamalı.

Gerçekler, bizim sorduğumuz soruların cevaplarında yatıyor.

O cevaplar nerede?

BOMBA HABER DOĞRULANDI
19 Aralık 2008 PKK'lının serbest bırakılması skandalı doğrulandı. İki komutan konuştu.

Kuzey Iraklı gazeteci Revwar Kerim’in, “1992’de teslim olup Zeli Kampı’na götürülen eli kanlı teröristleri Türkiye almadı” iddiası doğru çıktı. Skandal bununla da bitmiyor..

Türk Silahlı Kuvvetleri’nin Barzani ve Talabanı peşmergeleriyle 1992’de ortak düzenlediği operasyonda 3 bin teröristin teslim olduğu bilgisi doğrulandı. Zeli Kampı’na götürülen eski bir PKK’lı yaşadıklarını anlattı.

Osman Öcalan da vardı

İsminin açıklanmasını istemeyen ve halen Kuzey Irak’ta yaşayan eski PKK’lı ilginç iddialarda bulundu: “Zeli’de Osman Öcalan ve bazı üst düzey PKK’lılar vardı. Bizi serbest bırakmadılar. TSK’ya değil, Talabani’ye teslim olduk” dedi.

1000 PKK’lı Öldürüldü

Eski PKK’lı şunları söyledi. “Türkiye ile irtibata geçen KYB ‘Biraz bekleyin’ cevabını aldı. Kimlik bilgilerimiz TSK adına bir albaya verildi. 6 ay bekledik 22 Nisan 1993’te kamp bombalandı. 1000 kişi öldü. Sağ kalanlar tekrar örgüte katıldı”

DOĞAN GÜREŞ: PKK’LILARI KAMPA TALABANİ GÖTÜRDÜ

Genelkurmay eski Başkanı Doğan Güreş, 2007’de Fikret Bila’ya verdiği mülakatta, 1992deki olayın bir kısmını ifşa ediyor. Güreş, “Çok önemli bir manevra yaptık. Peşmergelere yardım ettik. Talabani, 1000 veya 2000 teröristi alıp İran yakınındaki Zeli Kampı’na götürdü” diyor

KOMUTANLAR İSTEDİ ONLARA TESLİM ETTİK

Dönemin Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanı Korgeneral Hasan Kundakçı da, olayı doğruladı. “PKK’lıların Barzani ve Talabani’ye teslim olması komutanlarımca uygun görüldü Bazaları hemen serbest bırakıldı. Diğerleri Zeli’de toplandı. Kampı havadan vurduk. Bir kısmı öldü, bir kısmı kaçtı” dedi.
aktifhaber

Cenaze DTP Mitingine Dönüştü
05 Nisan 2009 17:47Şanlıurfa'da çıkan olaylarda yaşamını yitiren gencin cenazesi toprağa verildi

İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın doğum gününü kutlamak için Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Ömerli köyüne gitmek isterken dün çıkan olaylarda yaşamını yitiren iki kişiden 21 yaşındaki Mahsun Karaoğlan'ın cenazesi Diyarbakır'ın Ergani ilçesine bağlı Yayvantepe köyünde toprağa verildi. Esnaf kepenk kapatırken; törene DTP Diyarbakır milletvekilleri Selahattin Demirtaş, Aysel Tuğluk, Gülten Kışanak ile Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de katıldı.

Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Bölümü 3. sınıf öğrencisi Mahsum Karaoğlan'ın cenazesi, yüzlerce araçlık konvoy eşliğinde Şanlıurfa'dan Ergani ilçesi İstasyon Mahallesi'ndeki evlerine getirildi. Cenaze daha sonra omuzlarda taşınarak yaklaşık 8 kilometre uzaklıktaki Yayvantepe Köyü mezarlığına götürüldü. Kalabalık, sık sık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine ve terör örgütü PKK lehine slogan attı.

Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı cenaze töreninde DTP Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, Devlet Bakanı Cemil Çiçek ve Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamalarının gerginliği artırdığını öne sürüp, "DTP'nin 29 Mart seçimindeki başarısını hazmedemeyenler, bu gençleri katletti" iddiasında bulundu. Öcalan'a atıfta bulunan DTP'li Demirtaş, "Önderliğimiz özgürleşene kadar bu halk canı pahasına direnecek" ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından cenaze defnedilirken, Yayvantepe köyünden araçlarla ayrılan DTP'liler ve cenaze törenine katılanlar, Mahsum Karaoğlan için İstasyon Mahallesi'ndeki evinde kurulan taziye çadırını ziyaret etti.
aktifhaber

Yüksekova'da hastanede patlayıcı infilak etti
17:50 - Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde Devlet Hastanesi bahçesindeki bir otomobilin altına yerleştirilen patlayıcı infilak etti. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı. Alınan bilgiye göre, hastane bahçesinde park halinde bulunan, hastane personeli Y.G'ye ait 34 SIF 71 plakalı otomobilin altına kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerce yerleştirilen patlayıcı düzeneği, infilak etti. Araçta hasara yol açan patlamada, can kaybı olmadı. 12.07.2010 YÜKSEKOVA netgazete

Osmaniye'de mayın tuzağı
27 TEMMUZ 2010

Osmaniye'nin Hasanbeyli ilçesi karayolunda askeri aracın geçişi sırasında terör örgütü üyelerince kurulan mayın patladı. Olay yerinde ilk belirlemelere göre 1 asker öldü 5 askerde ağır yaralı. haber1001
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Ksm 05, 2008 7:50 pm    Mesaj konusu: GKB Ba$bug Kime/Kimlere Ültümatom Verdi Alıntıyla Cevap Gönder

GKB Başbuğ Kime/Kimlere Ültümatom Verdi
Murad Salih

AB-D/AKP medyasının uzunca bir süredir TSK’yı hedef tahtasına oturttuğu ve Fatih Altaylı’nın deyimiyle “ düşman bir istihbarat servisi gibi davranıp, TSK’yı yıpratmak için psikolojik bir savaş yürüt”tüğü malûm...

PKK’nın Aktütün Karakolu baskınından sonra TSK’yı yönetenlerin özeleştiri yapmak yerine hatalarını yalanlarla örtmeye çalışarak bu psikolojik savaşta karşı tarafa çok büyük fırsatlar sundukları da malûm...

AB-D AKP medyasının tetikçiliği görevini üstlenen Taraf ve Vakit gibi gazetelerinin GKB’nin gizli arşivlerindeki çok gizli belgelerle birileri tarafından sürekli olarak beslendiği de bir başka malûm...

TSK’nın PKK ile yürüttüğü savaşta hergün beşer onar tabutun Türk ve Kürt ailelerin evlerine birer ateş topu gibi düştüğü ve bunun haklı bir infial doğurduğu, bu haklı infialin hem “dış mihraklar” hem de onların emrindeki medya tarafından toplumsal çatışmaya doğru yönlendirilerek, ülkenin güneydoğusunun işbirlikçi Barzani’ye ikram edilmeye çalışıldığı da ayrı bir malûm...

Bütün bu malûmların bir GKB’nı bunaltmaması düşünülemez...

GKB Başbuğ’un da yeni oturduğu makam koltuğunda kucağına düşüveren bu can sıkıcı/yakıcı meselelerden ne kadar bunaldığı kolayca tahmin edilebilir ve anlaşılabilir...

Ama bir GKB’nın -ne kadar bunalmış olursa olsun-, arkasına dört kuvvet komutanını da dizerek yaptığı öfke dolu konuşmasının sadece Taraf ve eşgüdümündeki kıytırık ABD/AKP medyasını ve onun üç beş tane liberal çapulçu veya sözde İslâmcı yazar müsveddelerini hedef aldığı düşünülebilir mi?

Her ne kadar ABD/AKP medyası böyle düşünüyormuş gibi yapıyorsa da, bu yorumu da TSK’ya karşı yürüttüğü psikolojik savaşın bir parçası olarak yapıyor olmalıdır.

Yoksa...

Bir GKB’nın arkasına dizdiği 4 kuvvet komutanı ve Türkiye’yi dünyanın tam merkezine güneş gibi yerleştirmiş ve oradan çıkan şualar/ışık demetleriyle bütün dünyayı sarmaladığını/fethettiğini gösteren devasa bir rölyef/kabartma panonun önüne kurdurduğu kürsüden...

Sadece kıytırık Taraf ve şeriklerini niçin hedef ve muhatap alsın?

Basın bürosuna hazırlatacağı bir metin, bu çapulcu takımına çok bile gelirdi...

GKB daha stratejik muhatapları hedef almasa böyle tantanaya ne hacet?

Kim mi o “daha stratejik muhataplar”?...

Taraf ve şeriklerinin boyunlarındaki tasmaların zincirlerini dikkatlice izler ve bu zincirleri tutan elleri teşhis ve tespit ederseniz o “muhataplar”ı da kolayca bulursunuz...

“Yok artık! Sen GKB’nin aslında Washington, Brüksel ve Tel Aviv’i mi hedef aldığını söylüyorsun yani” diye soruyorsanız...

Cevabım evet...

Taraf bunu anladığı için soruyor: “Ne yani, bizi F-16’larla vuracak mısın?”

Kadıköy çarşısındaki minicik bir hedefin F-16’larla vurulmayacağını Taraf bilmez mi?

GKB’nin F-16’larla rahatça vuracağı hedefler sınırötesi hedeflerdir...

Aslında o soruyu Taraf soruyor gibi görünse de...

Tarafın bu soruya sadece hoperlörlük yaptığını; Washington, Brüksel ve Tel Aviv’deki büyük patronların Taraf aracılığıyla GKB’na “Ne yani, bizi F-16’larla vuracak mısın?” diye soru kılığında gözdağı vermeye çalıştığını ben bile anladığıma göre...

GKB anlamamış olamaz...

Peki vurabilir mi?...

Washington, Brüksel ve Tel Aviv’i şimdilik vuramaz ama...

Süleymaniye, Erbil, Musul ve Kerkük’teki işbirlikçi Barzani ve Talabani hedefleri Diyarbakır Üssüne kaç dakikalık mesafede ki?..

Kaynak: Baran Dergisi

20 Kasım 2008 Perşembe
Komutan namaz cezası veriyormuş

Diyarbakır'da şehit ölen İsmail Uygun'un annesi, 3 aylık asker oğlunun namaz kıldığı için komutanı tarafından nöbet cezasına çarptırıldığını söyledi...

Çatışmada ölen Jandarma Çavuş İsmail Uygun'un annesi Sultan Uygun, "Hep bizim gibi ailelerin çocukları ölüyor. 2 yaşındaki torunum babasız kaldı. Ben vatan sağ olsun demeyeceğim." dedi. Şahit annesi, 3 aylık asker olan oğluna terör bölgesinde günde 7 saat nöbet tutturulmasına da tepki gösterdi. Acılı anne, "Komutanı oğluma namaz kıldığı için tepki gösteriyormuş. Günde 7 saat nöbet tutturuyormuş." diyerek feryat etti.

NAMAZINA GICIK KAPINCA 7 SAAT NÖBET

Diyarbakır'ın Lice ilçesine bağlı Kayacık beldesi kırsalında çıkan çatışmada ölen Jandarma er İsmail Uygun'un Kayseri'nin Turgut Reis mahallesinde oturan baba evinde büyük üzüntü yaşanıyor. Askerlik görevini kısa dönem olarak yapan er Uygun'un annesi Sultan Uygun'un ağıtları yürekleri dağladı. Ölern çavuşun 2 yaşındaki kızı Beyza'yı kucağına alarak gözyaşları döken Anne Uygun, "'Vatan sağ olsun' demeyeceğim" diyen acılı anne, "Oğlumun komutanı, namaz kıldığı için tepki gösteriyormuş. Onun gibi diğer kısa dönem askerler masa başında otururken 3 aylık er olan İsmail'im günde 7 saat nöbet tutuyormuş. Oğlum komutanına söyleyemiyordu ama bunları telefonda bize söylüyordu. Komutanı oğluma gıcık kapmış. Ayrıca hep bizim gibi insanların çocukları ölüyor. Hiç gördünüz mü 'oğlum şehit oldu' diye ağlayan eli yüzü boyalı bir anne. Yok göremezsiniz. O yüzden vatan sağ olsun demeyeceğim." dedi.

Ölen askerin eniştesi Tekin Coşkun da 3 aylık bir askere Dağ'da nöbet tutturulmasına anlam veremediğini söyledi. Coşkun, "Silah tutmasını bile bu kadar sürede bir asker öğrenemez. Ama onca saat nöbet tutturuluyor." diyerek kısa dönem askerlerin terörle mücadelede kullanılmasını eleştirdi. 3 yıl önce Ayşe Uygun'la hayatını birleştiren İsmail Uygun'un bu evlilikten 2 yaşında Beyza isimli bir çocuk sahibi olduğu öğrenildi. Erciyes Üniversitesi İktisadi ve İdari Bilimler Fakültesi İşletme Bölümü'nden mezun olan şehit Uygun'un terhisine 1.5 ay kaldığı belirtildi

PKK'lılar Polise Saldırdı
27 Kasım 2008
Tem otoyolunda PKK'lılar polise saldırdı. 2 polis şehit öldü. Yaralılar da var.

TEM otoyolunun Adana-İskenderun bölümündeki Denizciler gişesinde çıkan silahlı çatışmada 2 polis memuru öldü; 1'si polis 2 kişi yaralandı. Polisle çatışmaya giren kişilerin PKK üyesi oldukları belirtildi.


AB'DEN PKK RAPORU


12 Kasım 2008 07:47
Avrupa Birliği (AB), terör örgütü PKK'nın Kuzey Irak'taki rolünü anlamak için hazırladığı raporda şaşırtıcı tespitlere yer verdi. Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin (ISS) raporunda, PKK ile ilgili, Irak'taki Kürt yönetiminin görüşleri yansıtılıyor.



Avrupa Birliği (AB), terör örgütü PKK'nın Kuzey Irak'taki rolünü anlamak için hazırladığı raporda şaşırtıcı tespitlere yer verdi. AB'nin ortak çalışma ve dış politikasına katkıda bulunması için kurulan Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin (ISS) raporunda, PKK ile ilgili, Irak'taki Kürt yönetiminin görüşleri yansıtılıyor. PKK'nın bölgede 'sempati kaybettiğini' ortaya koyan çalışmada, Kürdistan Bölgesel Yönetimi'nin (KBY), terör örgütünü 'rahatsız edici' gördüğüne dikkat çekiliyor. Ancak, KBY'nin PKK ile savaşmayı göze alamayacağı değerlendirmesi yapılıyor. Rapora göre Erbil'deki yetkililer, KBY ile PKK arasında hiçbir ilişki olmadığını savunuyor. Fakat bölgesel yönetim, PKK'nın üslerini biliyor ve örgütün stratejilerinden haberdar. KBY, bahar aylarından bu yana, PKK'ya verdiği desteği kesmiş olsa da, örgüte karşı bölgede "açık bir tolerans" var. Kuzey Irak'ta beş bin civarında PKK'lı olduğu belirtilen raporda, İstanbul ve Ankara'da iki bine yakın terörist bulunduğu bilgisine yer veriliyor. Yine Kürt yetkililere dayanılarak Murat Karayılan'ın en az iki kez Milli İstihbarat Teşkilatı yetkilileriyle görüştüğü ileri sürülüyor.

'Enstitü notu' formatında hazırlanan çalışmada, ISS heyetinin görüştüğü Bölgesel Yönetim'in Başkanı Mesud Barzani'nin oğlu İstihbarat Başkanı Mesrur Barzani'nin PKK hakkındaki görüşleri de yer alıyor. PKK'nın, eylemleriyle Kürtlerin düşmanlarına yardım ettiğini vurgulayan Barzani, "İmralı'da tutulan Öcalan'ın da Türkiye tarafından kontrol edildiğini ve Kemalist propaganda yaptığını" iddia ediyor. Raporun sonuç kısmında ise çözüme yönelik çok tartışıla- cak öneriler sunuluyor.

Geçtiğimiz günlerde Avrupa ve Amerika'da güvenlik çevrelerinin katıldığı toplantılarda sunulan rapor, görüşülen yetkililere göre Kuzey Irak'ta beş bin civarında PKK mensubu olduğunu; fakat hemen herkesin PKK'lıların çoğunun Türkiye'de; Diyarbakır, Tunceli ve Bingöl çevrelerinde bulunduğunu bildirdiklerini aktarıyor. KBY'nin içişleri bakanlığına göre sadece İstanbul ve Ankara'da iki bin civarında terörist bulunuyor. Örgütün para kaynakları, Avrupa ve sınır ticaretinden alınan paydan geliyor. PKK'nın üsleri, kablosuz internet bağlantıları ve cep telefonlarıyla donatılmış durumda. Lojistik İran'dan geliyor. İran isterse, kolayca PKK'ya çok ciddi sorunlar çıkarabilir. Fakat İran, çıkarları doğrultusunda hareket ederek PKK'yı hem destekliyor hem de savaşıyor. Raporda, yine Kürt yetkililere dayanılarak örgütün şu andaki en kilit isminin Murat Karayılan olduğu ve Karayılan'ın en az iki kez Milli İstihbarat Teşkilatı yetkilileriyle görüştüğü iddia ediliyor.

AB Ortak Savunma ve Dış Politikası'nın oluşumuna katkıda bulunmak için araştırmalar yapan ISS, AB'nin "güvenlik ajansı"olarak çalışıyor.

Kürtler, DTP'ye antipati ile bakıyor

Türkiye'nin Kuzey Irak'a düzenlediği askerî operasyonlara da değinen rapor, operasyonların PKK'ya pek zarar vermediğini, daha ziyade bölgedeki dağlarda hayvancılık yapanları etkilediğini öne sürüyor. PKK'nın mart ayında bir helikopter düşürdüğü iddiasının da yer aldığı raporda, PKK-PJAK bağlantısı da irdeleniyor. PJAK'ın PKK'nın karbon kopyası olduğu da vurgulanırken, Batı'nın PKK'yı terör örgütü kabul ederken PJAK'a aynı muameleyi yapmamasının oluşturduğu ironiye de dikkat çekiliyor. Raporda, bölgesel Kürt yönetimi ile İran'ın PJAK-radikal akımlar kartlarını karşılıklı oynadıkları dile getiriliyor.

Barzani'nin Kürdistan Demokratik Partisi kaynaklarının, PKK'ya fazla yüklenmeleri halinde El Kaide ile işbirliği yaparak Erbil'i ve tüm dünyayı tehdit edecekleri tezini de irdeleyen rapor, iki örgüt arasındaki kan uyuşmazlığına vurgu yaparak bu tezin hem Avrupalı diplomatlar, hem Kürdistan Yurtseverler Birliği hem de bölgedeki İslami kökenli partiler tarafından şüpheyle karşılandığı da kaydediliyor. Irak'ın kuzeyinde 12 bin Türkiye Kürt'ünün 1998'den beri barındığı Mahmur kampı meselesine de değinilen raporda, Kürt yetkililerin, bu kişilerin PKK ile yakınlığı nedeniyle bölgelerindeki başka yerlere yerleştirilmesine sıcak bakmadıklarına dair ifadelerine yer verildi.

Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin raporunda Irak'taki bölgesel Kürt yönetiminde, Türkiye'de Kürtlere dayalı siyaset yapan ve genellikle PKK'nın kontrolünde olarak bilinen Demokratik Toplum Partisi konusundaki antipatinin büyüklüğünü de ilgi çekici buluyor. Bölgedeki Türk üssü Bamerini'nin ise Kürt yönetimi tarafından Ankara ile pazarlık stratejisi çerçevesinde gündeme getirme niyetinde olduğu vurgulanıyor. Fakat bölgede görüşülen tüm Kürt yetkililerin Türkiye'nin askerî gücünün farkında oldukları belirtilerek, hepsinin "Eğer isterlerse, Türkler iki saatte Erbil'de olabilir ve hiçbir şey onları çıkaramaz." dedikleri aktarılıyor.

Merkezi Paris'te bulunan Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi, Kuzey Irak'ta geçen temmuz ayında düzenlediği bu gezi öncesinde Türkiye'ye gelerek temaslarda bulunmak için talepte bulunmuş. ISS'nin Türkiye ve Ortadoğu uzmanı Walter Posch imzalı raporun girişinde, mayıs ayında TBMM ve Güneydoğu'ya yapmak istedikleri ziyarete Türk yetkililerin karşı çıktığı ifade ediliyor. ISS'nin Kuzey Irak "misyonunda" araştırmacı Posch'a, İngiliz parlamenter Robert Walter ve Avrupa Güvenlik ve Savunma Assamblesi siyasi danışmanı Michael Hilger eşlik etti. ISS, 20 Temmuz 2001 tarihindeki Avrupa Birliği zirvesinde, AB anlaşmaları çerçevesinde kuruldu.

Kuzey Irak'ta DTP'ye antipatiyle bakılıyor

Avrupa Güvenlik Çalışmaları Merkezi'nin raporunda, DTP'ye karşı Kuzey Irak'ta büyük bir antipati olduğuna dikkat çekiliyor. Bölgesel yönetimin, PKK ile arasının iyi olmadığı vurgulanıyor. KBY'nin, aldığı güvenlik önlemleriyle bölgeyi kontrol altında tutmaya çalıştığına işaret ediliyor.

Rapor, görüşülen Kürtlerin PKK sorununun çözümü konusundaki önerilerini beş maddede topluyor:

Sorun, askerî çözümlerle değil ancak müzakere yoluyla çözülebilir,

PKK, bölünme hedefini terk ederek ideolojisinde radikal bir değişim yaptı,

Örgüt, barış istiyor ve silah bırakmaya hazır,

Bunun için, Türkiye kapsamlı bir af çıkarmalı ve Kürt kimliğini tanımalı,

Eğer PKK bunu reddederse, Kürt kamuoyundaki kredibilitesini kaybeder,

ve KBY, PKK'dan kurtulması için Türkiye'ye yardım etmeyi düşünebilir.

KDP ile KYB'nin hâlâ önemli farklılıkları bulunuyor

PKK'nın Kuzey Irak'taki durumunu "anlamak" için Kuzey Irak'a giden Avrupa heyetinin yazdığı raporda, Kürdistan Bölgesel Yönetimi hakkında değerlendirmeler yapılıyor. "Kürdistan bölgesi, iki partili küçük bağımsız bir devletçik'' denilen raporda şu tespitler dikkat çekiyor: KYB'yi idare eden Mesud Barzani'nin Kürdistan Demokratik Partisi (KDP) ile Irak Cumhurbaşkanı Celal Talabani'nin Kürdistan Yurtseverler Birliği (KYB) arasındaki ilişkiler eskiye göre daha iyi. KYB yetkililerine göre KDP, KYB'nin Erbil'e dönüşünü endişeyle izliyor.

Güvenlik parası ABD'den

KYB'nin Erbil'e yerleşmesiyle idare yavaş yavaş birleşiyor. Fakat içişleri, maliye ve peşmerge (askerî, güvenlik ve istihbarat servisleri) bakanlıkları hâlâ birleştirilmiş değil. Her iki partinin, güvenlik ve gizli servisleri ABD'den para alıyor ve temel vazifeleri El-Kaide ile mücadele etmek. KDP, KYB'ye nazaran daha profesyonel bir parti. Amerika ile ilişkilere çok dikkat ediyor ve Amerikan serbest pazar anlayışını benimsemiş durumda. KYB'nin söylemi ise solcu ve antiemperyalist. Kürt bölgesinde, biri koalisyonda (Kürdistan İslam Birliği) diğeri muhalefet yapan (Kurdistani İslamic Komala-KIK) iki "İslamcı" parti var. Her iki parti de, KDP ve KYB tarafından dikkatli bir şekilde gözetleniyor. KDP ve KYB, bu iki partiyi demokratik bir rakipten çok potansiyel bir tehlike olarak görüyorlar. Bölgedeki yabancı diplomatlara göre, serbest seçimlerin yapılması halinde bu Kürdistan İslam Birliği ve İslamic Komala sandıkta daha iyi sonuçlar elde edebilir.

Kürdistan ekonomisi, bütün Irak için olduğu gibi petrol gelirlerine bağlı. Merkezî hükümetin gönderdiği pay konusunda tartışmalar var. Fakat eğer Kürdistan Bölgesel Yönetimi, Kuzey Irak'ın tüm petrol kaynaklarını kontrol edebilirse "ikinci bir Dubai" olabilir. Kürt yönetimi de bunun peşinde. Petrol gelirleriyle finanse edilen bir rantiye devleti olma yolunda çalışıyor. Bölgesel yönetim, aslında zaten bir rant toplumu. İki büyük parti KDP ve KYB, bölgenin en büyük işvereni. Her birinin 600 bin üyesi var. (3,8 milyonluk bölgenin 1,2 milyonu parti üyesi) Bu insanlar, partideki seviyelerine göre maaş alıyor. Türk şirketleri her yerde var. Tarım ürünlerinin yüzde 80'i İran'dan ithal ediliyor.

Kürt yönetiminin, terör saldırıları nedeniyle Türkiye veya İran sınırından ziyade Irak'ın diğer bölgeleriyle olan sınırlarında güvenliğe yoğunlaştığına vurgu yapılan raporda, Musul'un terör saldırılarının planlandığı yer olması hasebiyle en önemli tehdit merkezlerinden biri olduğu kaydediliyor. Kürt yönetiminin Musul'a müdahale arayışlarına da dikkat çekilirken, kent ile Kürt bölgesi arasında yaşayan Arap aşiretleri Cucur ve Şammar'ın en önemli engellerden olduğu zikrediliyor. Raporda, İran sınırından gerçekleşen uyuşturucu ticaretinin yol açtığı sorunlara da değiniliyor.

AB, Erbil'e temsilcilik açsın

Raporda, ISS heyetinin bölgede görüştüğü tüm Avrupalı diplomatların, AB'nin Kuzey Irak'ta "daha güçlü bir varlık" göstermesinden yana olduğu ifade ediliyor. Rapora göre, Avrupalı diplomatlar, AB'nin Kürt yönetim alanında etkinliğini artırmasının bölgenin gelişimine ve normalleşmesine katkıda bulunacağını düşünüyor. Bu çerçevede, bazı Avrupalı diplomatlar, AB'nin Erbil'de bir ofis açmasını, bunun AB'nin Bağdat'taki varlığını güçlendireceği yorumunda bulunuyor. Öte yandan görüşülen kişilerin çoğu, Türkiye'nin AB'ye üyelik sürecinin kolaylaştırılması gerektiğini, bunun Türkiye'nin gerekli reformları yapmaya ikna etmenin tek yolu olduğunu savunduğu dile getiriliyor.

zaman

Adana-Malatya demiryolunda PKK bomba patlattı
15:35 - Osmaniye'nin Düziçi ilçesinde, terör örgütü PKK mensuplarınca demir yolu hattına yerleştirildiği belirtilen bombanın patlaması sonucu bir yük treninin vagonunda hasar meydana geldi. Patlama nedeniyle tren seferlerine kapanan Adana-Malatya demir yolu hattının açılması için çalışmalara başlandı. Olayda ölen ve yaralanan bulunmadığı belirtildi. Bu arada, güvenlik ekiplerinin olay yerinde önlem aldığı ve incelemelere başladığı kaydedildi. 05.11.2008 ADANA

Boru hattı Şanlıurfa'da patladı! 15 metre yükseğe çıkan petrol 2 km'lik alana yayıldı, Atatürk Barajına kadar ulaştı

05 Kasım 2008 Şanlıurfa'dan geçen Kerkük-Ceyhan-Yumurtalık petrol boru hattında ani basınçtan dolayı patlama meydana geldi.
Edinilen bilgiye göre, Bozova ilçesine bağlı Yalçıntaş köyü ile Zorova köyü arasındaki Devkil mevkiinden geçmekte olan BOTAŞ'a ait Kerkük-Ceyhan-Yumurtalık petrol boru hattında saat 15.30 sıralarında ani gaz basınç sıkışması sonucu patlama oldu. Ham petrol yaklaşık 15 metre yüksekliğe kadar çıkarken, olay jandarmaya ve ardından BOTAŞ'a bildirildi. Olay yerine BOTAŞ'a ait iş makinesi, itfaiye aracı gönderildi. Olası bir yangına karşı itfaiye araçları bekletilirken, güvenlik görevlileri bölgede geniş tedbir aldı.
Vali Yusuf Yavaşcan ve İl Jandarma Alay Komutanı Kıdemli Albay Şükrü Cumhur, olay yerinde incelemelerde bulunarak BOTAŞ yetkililerinden bilgi aldı. Ham petrol yaklaşık 2 kilometrelik bir alanı kaplarken, petrolün Atatürk Barajı Göleti havzasına kısmen sızdığı ileri sürüldü. Bölgede iş makineleri patlamanın olduğu çukuru kapatırken, petrol boru hattının her iki tarafından da vanaların kapatıldığı öğrenildi.
İş makineleri araziye dağılan ham petrolün üzerini toprakla kapatırken, gerekli güvenlik önlemlerinin alındığını belirten yetkililer, çalışmaların aralıksız sürdüğünü ve yarın sabah da devam edeceğini söyledi. Patlamanın meydana geldiği bölgede bulunan köylüler ise, büyük bir gürültü duyduklarını söyledi.
Olayla ilgili soruşturma sürdürülüyor.

netgazete

32. Gün'de Kapışma

07 Kasım 2008 10:46
"PKK"nın konuşulduğu 32. Gün'de Hasan Celal Güzel ve DTP'li Hasip Kaplan kontrolü kaybettiler. "Terörist, köylülere b.k yedirme" dahil söylenmeyen kalmadı..

Hasip Kaplan ile Hasan Celal Güzel, 32. Gün'de birbirine girdi...

Mehmet Ali Birand ve Rıdvan Akar'ın hazırlayıp sunduğu 32. Gün programında "İstanbul'da ve Güneydoğu'da tırmanan şiddet olayları tartışıldı ve "PKK ne istiyor?" sorusunun cevabı arandı.

DTP milletvekili Hasip Kaplan'la, eski bakan Hasan Celal Güzel canlı yayında birbirine girdi. Güzel, Kaplan'a "siz katilsiniz" diye bağırırken, Kaplan da "köylülere biz mi b.k yedirdik" diye cevap verdi.

BAŞBAKAN'IN SABRI TAŞMIŞ

Hasan Celal Güzel Başbakan Erdoğan'ın "tek millet" sözünün yanlış anlaşıldığını, iyiniyetle düşünülürse "biz hepimiz bir milletiz" demek istediğini söyledi. Tüfekli vatandaş için söylediği sözler için de "başbakanın sabrı taşmış" dedi.

KİMİ KİMİN YURDUNDAN KOVUYOR?

Güzel'den sonra söz olan Hasip Kaplan sözlerine "başbakanların sabri taşamaz, böyle bir hakkı yok" diyerek başladı ve Erdoğan'ın "beğenmeyen gider" sözleri için "Kim kimi kumin yurdundan kovuyor? kim kimi kimin toprağından kovuyor? 2007'de aynı başbakan "ya sev ya terk et" lafı için 'kimse bu lafı edemez' diyordu. Noldu bir senede?" sordu.

BAŞBAKAN GERGİNLİĞİ TIRMANDIRIYOR

Kaplan Başbakan'ın bu sözü ettikten sonra tüfekli vatandaş için "kendini koruyor" demesini de eleştirdi ve "ben birkaç gündür samimiyetle bekledim. Başbakanın yanlış anlaşıldım diye özür diler dilemesini bekledim. Ama birinci gafın ardından ikinci gaf geldi." dedi. Ve DTP'nin değil, başbakanın ortamı gerginleştirdiğini söyledi.

Bu sözlerin ardından iki siyasetçinin tartışması dakikalarca sürdü. İkili arasında geçen diyaloglar şöyleydi:

HCG: Ben bu söylenenler karşısında pes diyorum. Sanki başbakan durup dururken Ocak 2007'de söylediklerin bir tarafa bırakacak, sonra çek git diyecek. Böyle bir şey mi var?

HK: Dedi ama dedi!

TERS DÖNMÜŞ KAPLUMBAĞA

HCG: Hem suçlu hem güçlü. Yavuz hırsız evsahibini bastırır derler. Her türlü arsızığı yapacaksınız...

HK: Böyle konuşmayın. Ters dönmüş kaplumbağa sendromu yaşıyorsunuz. Sizin ideolojinizi biliyoruz.

HCG: Ben de sizin ideolojinizi biliyorum. DTP PKK'nın uzantısıdır. Siz benim muhatabım olamazsınız. Umrumda bile değilsiniz.

HK: Siz de benim muhatabım olamazsınız. Kendinizi ne zannediyorsunuz. Irkçılığı körüklediniz... Türküleri yasakladınız.

UTANMANIZ YOK
HCG: Siz teröristlerin TBMM'deki temsilcisisiniz... Türkiye'yi bölüp parçalamak istiyorsunuz. Sizde bir parça utanma olsa her türlü eylemi yapıp halkın karşısına zemzemle yıkanmış gibi çıkıp demokrasiden bahsetmezsiniz.

HK: Ben mi bok yedirdim yurttaşlara, ben mi 4000 köyü yaktım?

SİZ KATİLSİNİZ

HCG:: Siz teröristsiniz, katilsiniz... 70 milyon böyle düşünüyor. Sizler türküyle kürdüyle Türkiye'nin başının belasısınız... Türkiye'nin katillerisiniz siz.

RIDVAN AKAR: Sayın Güzel karşısınızda seçilmiş bir siyasetçi var. Lütfen üslübunuza dikkat edin...

HK: Siz bütün Türkiye'nin tüm olaylarını bir defada bizim üstümüze yıkmaya çalışıyorsunuz. Biz bir senedir meclisteyiz haberiniz var mı?

HCG: Tabii dağlardaydınız...

aktifhaber

Bir Binbaşı Çatışmada öldü, 4 asker yaralı
19 Kasım 2008 16:50A
ğrı'da güvenlik güçleri ile tPKK'lılar arasında çıkan çatışmada bir binbaşı şehit oldu, 4 asker de yaralandı..

Ağrı Valisi Mehmet Çetin, Sinek Yaylası'nda çıkan çatışmada bir binbaşının şehit olduğunu, bir uzman çavuş ile 4 erin yaralandığını bildirdi.

Karakola havanlı saldırı: 3 asker yaralı
09 Kasım 2008
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde bugün sabah saatlerinde Kuzey Irak topraklarından sızan bir grup militan Çayırlı Sınır Karakolu'na havan saldırısı düzenledi. Saldırıda 3 asker yaralandı.


Van Orduevi'nde bulunduğu sırada "kaza kurşunu"yla hayatını kaybeden Teğmen

Şemdinli'de görev yaparken, izine ayrılan ve Van Orduevi'nde bulunduğu sırada kaza kurşunuyla hayatını kaybeden Piyade Teğmen Özgür Ekizoğlu toprağa verildi.
01 Aralık 2008 21:23

Hakkari Şemdinli'de görev yaparken, izine ayrılan ve Van Orduevi'nde bulunduğu sırada kaza kurşunuyla hayatını kaybeden Piyade Teğmen Özgür Ekizoğlu (23), Muğla'nın Fethiye ilçesi Karagedik Mezarlığı'nda toprağa verildi.

33 ER BÖYLE ÖLDÜRTÜLDÜ !

1 Aralık 2008 16:24
33 erin silahsız biçimde ölüme gönderilişinin üzerindeki sis perdesi kalktı.
33 Erin Ölüme Gönderildiği 1993 Bingöl Katliamı Dosyası / Bölüm - 1

1993’te PKK ateşkesi ve genel af hazırlığı sırasında Bingöl’de meydana gelen, 33 askerin şehit olduğu katliamı herkesin bildiği, açılan davanın iddianamesindeki raporlarda belirtiliyordu. Raporlar PKK’nın Bingöl’de yol kesip eylem yapacağını, askerlerin ise emre rağmen bölgeye korumasız geldiğini ısrarla dile getiriyordu. İki ay önce ilan edilen ateşkesin bozulması için artık kıvılcım bekleniyordu.

Bundan tam 15 yıl önce 33 silahsız er Bingöl’de yolu kesen PKK’lılarca şehit edildi. Katliam, tüm ülkeyi yasa boğdu. Evlatlarını askere gönderen ailelerin acıları daha büyüktü. Çünkü, çocukları savunmasız, silahsız bir şekilde yola çıkarılmış, adeta ölüme gönderilmişti. Güneydoğu’da PKK’ya karşı sürdürülen savaşta daha önce de şehitler verilmiş, çok sayıda asker hayatını kaybetmişti. Ancak hiçbir ölüm, böyle savunmasız ve böyle önceden haber vere vere gelmemişti.

Katliama duyulan öfke, başlatılan askeri operasyonlar ve öldürülen PKK’lıların sayılarıyla yatıştırılmaya çalışılırken, merak edilen ölümcül askeri hata ve ihmaller ise Askeri Mahkeme’nin açtığı soruşturmayla giderildi. Ama birkaç yıl süren mahkeme sürecinde yargılanan askeri yetkililer tek tek beraat etti. Ancak 33 silahsız erin vahşice katledilmesi kolay unutulamayacak kadar acı ve anlaşılmazdı. Katliamla ilgili her geçen gün, yeni bir bilgi ve belge ortaya çıkıyordu. Taraf, 1993’te gerçekleşen bu kanlı olayın öncesinde ve sonrasında yaşananları yeniden gündeme taşıyor.

İhmal Malatya’da başladı

Elazığ 8. Kolordu Komutanlığı Askeri Savcısı Hakim Binbaşı İnayet Taş tarafından hazırlanan iddianamede 33 erin şehit edildiği olayda ihmaller zincirinin Malatya’da başladığı vurgulanıyordu. Dağıtıma gidecek olan erler 24 Mayıs 1993’te Malatya İl Jandarma Komutanlığı’nda toplandı. Hepsi sivildi. Dağıtım izinlerini yeni tamamlamışlardı. Üzerlerinde nüfus cüzdanları yerine askeri kimlikleri bulunuyordu. O gün, Malatya İl Jandarma Komutanlığı’ndan 04.55’ten başlamak üzere aynı gün saat 13.00’a kadar on altı ayrı araçla toplam 582 jandarma eri Bingöl İl Jandarma Komutanlığı’na konvoy meydana getirilmeden, eskort nezaretinde olmaksızın ve araçların içine silahlı askerler bindirilmeksizin sevk edildi.

Emirlere uyulmadı

Savcı Taş, Diyarbakır Jandarma Asayiş Komutanlığı’nın Bingöl ve Elazığ İl Jandarma komutanlıklarına gönderdiği “8 Eylül 1992 gün ve PER: 71/30-15-92/1183” sayılı mesaj emirlerine şöyle dikkat çekiyordu: “Dağıtıma birliğe gelen hiçbir personelin kesinlikle münferit olarak gönderilmemesi, belli merkezlerde toplanacak personelin güvenilir otobüs firmalarından tutulacak otobüslerle zırhlı araç eskort vesaire ile gönderilmesi, oluşturulacak konvoyun üzerinde kritik bölgelerde helikopterlerle kep görevi yaptırılarak emniyetin sağlanması....”

24 saat güvenlik uyarısı

Diğer yandan Jandarma Genel Komutanlığı’nın 9 Eylül 1992 gün ve PER: 7200-24-92/Mrk.Ş sayılı emrine yer verilen iddianamede, “Sevkte kullanılacak vasıta, gidilecek yer, sevk edilen er sayısı ve tehdit durumu gibi faktörlerin dikkate alınarak konvoy teşkil etme, refakatte araç görevlendirme, araç içine personel koyma ve yollarda yirmi dört saat esasına göre gerekli emniyet tedbirlerinin alınması...” uyarısı dikkati çekmektedir. Ancak, Savcılık, bu talimatlara rağmen yukarıdaki emirlerde bahsedilen konvoy teşkil etme, harekette araç (eskort) gönderme, araçların içerisine silahlı asker bindirme ve özellikle Bingöl il sınırları içerisinde ve çok kritik olan karayolunda bu tedbirlerden hiçbirinin yapılmadığı, keza çok kısa zaman aralığıyla peşpeşe gelen araçların bekletilerek konvoy haline getirilip helikopterle kep görevi yaptırılmamış olduğunun tespit edildiğini vurguluyordu.

Dört gün önceden biliniyordu

Savcı Taş hazırladığı iddianamede 33 erin şehit edildiği PKK eylemi için “Böyle bir olayın yaşanacağını herkes biliyor” tespitini yapmıştı. PKK’nın Elazığ-Bingöl karayolunu keseceğine dair olaydan dört gün önceki tarihli ve birinci dereceden teyitli istihbarat raporu sonradan ortaya çıkmıştı. Bingöl Emniyet Müdürlüğü İstihbarat Şubesi, 93/123 sayılı istihbaratı Emniyet Genel Müdürlüğü’ne, İl Jandarma Komutanlığı’na, Güvenlik Komutanlığı’na bildirilmişti. Aynı gün Başbakanlık, Genelkurmay Başkanlığı, MİT müsteşarlığı ve Jandarma Genel Komutanlığı’na yazının birer kopyası ulaştırılmıştı. Not şöyleydi: “Elazığ’ın Palu ilçesindeki 300 kişilik PKK grubundan ayrılan 150 kişilik bir gurubun Bingöl bölgesine geldiği ve aynı grubun birkaç gün içinde Bingöl-Elazığ karayolunu kesip eylem yapacağı, Bingöl il merkezi ile kendilerine yardımcı olmayan bazı köylere eylemde bulunacağı bilgisi alınmıştır.”

A teyitli istihbarat

Askeri savcılıkça hazırlanan iddianamede bu konuya oldukça geniş bir yer ayrıldı: “Böyle bir olayın yaşanacağını herkes biliyor. Olayın meydana geldiği karayolunun güvenliğinin sağlanmasından sorumlu bulunan Bingöl İl Merkez Jandarma Komutanı Jandarma Yüzbaşı Nevzat Yıldız’ın da tespit edilen beyanlarında Kuruca-Bingöl karayolunda kendilerin tarafından alınan tedbirlerin yeterli olmadığını bildiği, hatta 150 kişilik bir terörist grubunun iki minibüsteki erlerin indirildiği Diztepe mevkiinin çok yakınında bulunan Gökçekanat ve Çevrimpınar köyüne geldiklerini bildiği, bu durumu 21 mayıs 1993 tarih ve İSTH: 350-54-93/3396 sayılı yazı ve ekindeki haber bildirme formuyla şöyle bildirmiştir: ‘20 mayıs 1993 günü saat 21 sıralarında 60 kişilik bir PKK grubunun Bingöl İl Merkez Jandarma Bölük Komutanlığı’na bağlı Kırkağıl köyüne geldiklerini, burada kısa bir propaganda yaptıktan sonra Gökçekanat köyü Manço deresi mevkii istikametine gittiklerini, duyumun kaynağının güvenilir ve haberin doğru olduğu anlaşılmıştır.’

Adım adım gelmişler

‘23 Mayıs 1993 tarih ve İSTH: 3520-208-93-3405 sayılı yazı ekindeki haber bildirim formunda da Kuruca Jandarma Karakol Komutanlığı elemanlarınca 22 Mayıs 1993 günü elde edilen duyumda ‘Son bir haftadan beri PKK’ya mensup silahlı bir grubun Çiyarettepe, Medertepe, Teçirtepe ve Ermurtağ Deresi’ni takiben Kırkağıl köyüne indikleri, son olarak 21.05.1993 günü köylülerden beş çuval ekmek topladıkları, aynı dere istikametini takip ederek Nedertepe’de mevzilendikleri, haber kaynağının güvenilir ve haberin doğru olduğu...’ bilgisinine yer verilmiştir.”

Bile bile sevkiyat

İddianamede, olaydan bir gün önceki istihbarat bilgisine de yer verilerek, 130 kişilik PKK’lı bir grubun yolun kesildiği yere 1-7 kilometre mesafedeki Gökçe kanat ve Çevrimpınar köylerine geldiklerinin anlaşıldığı, örgüt mensuplarının Bingöl ilinin çevre illerle karayolu bağlantıları üzerinde yoğun eylem planladıklarını ve bu yollar üzerinde kontrolü ele geçirmeyi amaçladıklarının bildirildiği halde, Malatya İl Jandarma Komutanlığı’ndan 24 Mayıs 1993 günü, 16 araçla 582 jandarma erinin Bingöl’e konvoy meydana getirilmeden, eskort olmaksızın ve her aracın içerisine silahlı askerler bindirilmeksizin sevkiyatın yapıldığının altı çizilmişti.

Yeşil de aynı gün, aynı yolda

24 Mayıs 1993’te, yani katliamın yapıldığı Bingöl Elazığ yolunun bir başka yolcusu daha vardı: JİTEM elemanı Yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım’dı bu kişi. Yeşil’in, aynı gün Diyarbakır’ın Lice ilçesinde kuşkulu bir şekilde öldürülen MHP ilçe başkanı Hadi Ari’nin cenazesine gittiği iddia edilmişti. Dönemin Asayiş Kolordu Komutanı Necati Özgen, PKK’nın yolu Genç’te öldürülen MHP il başkanının cenazesine gidenleri öldürmek için kestiğini savunmuştu. Gazeteci Saygı Öztürk’ün “33 Kurşun” adlı kitabında, Yeşil’in bölgedeki üst düzey komutanlara “PKK’yı basıp ateşkesi bozalım” dediğine dikkat çekiyor.,

PKK’ya enformasyon iddiası

Bingöl’de 33 erin şehit edildiği günlerde PKK tek taraflı ateşkes ilan etmişti. PKK lideri Abdullah Öcalan, 1993 martında yanına Celal Talabani’yi de alarak tek taraflı olarak silahları susturduğunu açıklamıştı. Cumhurbaşkanı Turgut Özal’ın Talabani aracılığıyla Öcalan’dan silahlı mücadeleye son vermesini istediği daha sonra ortaya çıkacaktı. Genel bir affın hükümetin gündemine getirildiği günlerde Bingöl’den gelen katliam haberi af ve barış umutlarını gündemden silecekti. Öcalan, askeri bir yetkilinin İmralı’da kendisine 33 er olayının çözümü engellemek için tertiplendiğini iddia ederek “Ateşkes ilan etmiştik, o hafta çok önemli gelişmeler olacaktı. Bingöl’deki bir gruba yanlış bir enformasyon verilmiş” dedi.

(Taraf)

33 Er Böyle Öldürtüldü/ Bölüm-2
02 Aralık 2008 15:5633 erin silahsız ve 'planlı' bir şekilde ölüme gönderilişinde yol güvenliğini sağlamakla görevli JİTEM'cinin etkisi ne? İşte Bingöl Katliamı'nın ikinci bölümü...
İlgili Haberler
33 Er Böyle Öldürtüldü/ Bölüm-1

Barışa hiç 24 Mayıs 1993’teki kadar yaklaşılmamıştı. Asker bile genel af istiyordu. Ertesi gün katliam oldu, herşey tersine döndü. 15 yılda binlerce insan öldü, ölüyor.

Generaller ‘af’ dedi
Doğan Güreş’in Genelkurmay Başkanı olarak katıldığı 24 Mayıs 1993 tarihli Milli Güvenlik Kurulu bildirisinden: “Eylemlere katılmış ama kan dökmemiş PKK’lılar teslim olursa haklarında hiçbir kovuşturma açılmamalı. Ötekiler için de bu anlayış çerçevesinde gerekli düzenlemeler yapılmalı.”

Demirel bile hazırdı
Özal ölmüş, Demirel cumhurbaşkanlığına seçilmişti. 25 Mayıs 1993’te ilk kez bakanlar kuruluna başkanlık edecekti. Hükümetin gündeminde bir gün önceki MGK bildirisi, yani genel af kararı alınması vardı. Ama Bingöl’den katliam haberi geldi. Aranan komplo bulunmuş, 33 asker şehit olmuştu.

Katliama gönderdiler
O katliamdan yaralı kurtulup felç kalan Erdal Özdemir anlatıyor: “Bizi tek koruma vermeden, silahsız Bingöl’e gönderdiler. Kendim gideyim daha güvenli olur, diyenleri dayakla tehdit ettiler.” Ve bunu yapanların hiçbiri tek gün ceza yemedi.

33 kurşun JİTEM’ciden mi?
Bingöl’de 33 erin şehit edildiği kanlı olaydan hemen sonra Elazığ 8. Kolordu Askeri Mahkemesi savcısı Binbaşı İnayet Taş, ihmali olduğu gerekçesiyle aralarında Elazığ ve Bingöl il jandarma komutanlarının da bulunduğu yedisi üst düzey komutan sekiz kişi hakkında soruşturma başlattı. Haklarında görevi ihmal ve büyük zarar doğuran emre itaatsizlik suçlamasıyla dava açılan komutanlar arasında daha sonra JİTEM’ci olarak adını sıkça duyuracak olan Elazığ’ın Kovancılar İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Zahit Engin de bulunuyordu. Yargılama sonucunda sanıklar önce bir yıl üç ay arasında hapis cezasına çarptırılmalarına karşın Askeri Yargıtay’a giden dava altı yıl sonra sanıkların beraatine karar verilerek kapatıldı. Askeri Yargıtay’ın gerekçeli kararında yanlış uygulamanın Malatya’da başladığına dair özel bir not düşülmesine karşın, sorumluları davaya dahil edilmedi.

Yanlış uygulama Malatya’da başladı
Askeri Yargıtay’ın 1999’daki gerekçeli kararında şunlara yer verildi: “Mahkememizce yanlış uygulamanın Malatya kontrol noktasından başladığı kanaatine varılmıştır. Çünkü Malatya-Elazığ karayolunun güvenli olması ve bu nedenle konvoy teşkil edilmeden araçların münferiden yola çıkarılmaları şeklindeki savunmanın haklı bir gerekçesi bulunmamaktadır. Çünkü bu araçlar, karayolu Elazığ’a kadar güvenli olsa dahi daha riskli bölgelerden geçeceklerine göre tedbirlerin Malatya’dan itibaren alınması icap ederdi. Ancak böyle bir tedbire başvurulmamış olması bu kadar yoğun sevkiyat yapılacağından haberdar olan Elazığ İl Jandarma Komutanlığı’nın sorumluluğunu ortadan kaldırmamaktadır.”

‘İzahtan yoksun suç’ saptaması
Askeri Mahkeme, sanıkların ihmallerini “Her türlü izahtan yoksun emre itaatsizlik suçu” olarak tanımladı: “Malatya İl Jandarma Komutanlığı’ndan sevk edilen dağıtım erlerinin terör örgütünün tehdidi altında bulunan Kovancılar ve Karakoçan ilçeleri sınırında kalan ana kara yolunda da bu karayolunun devamı olan Kuruca-Bingöl arasında yukarıda açıklanan emirlerin kendilerine ulaşmasına rağmen ve özellikle Bingöl İl Jandarma Komutanlığı’nın bu emirler haricinde teröristler için hayati bir önem taşıyan Bingöl karayolunda eylemler planladığına dair, keza teröristlerin olay yerinde bulunduklarına dair önceden duyum almalarına rağmen daha önceki bölümlerde içeriği açıklanan müteaddit emirlerin gereğinin karar ve icra makamı durumunda bulunan Elazığ İl Jandarma Komutanı Albay Hüseyin Yılmaz, Harekat ve Asayiş Şube Müdürü Yarbay Sedat Şenoğul, Kovancılar İlçe Jandarma Komutanlığı, neticesi itibariyle her türlü izahtan vareste olan büyük zararlar meydana getiren emre itaatsizlik suçunu işledikleri, olay günü Baskil İlçe Komutanlığı’nda telsizci olarak görevli bulunan Bekir Sani Alp’in de il jandarma komutanlığına durumu iletmemek suretiyle memuriyet görevini ihmal ettiği iddiası ve yukarıda isimleri yazılı subay sanıkların müsnet büyük zararlar doğuran emre itaatsizlikte ısrar suçundan eylemlerine uyan suçlardan cezalandırılmaları talep edilir.”

Duruşmalar gizli yapıldı
İhmalleri bulunduğu gerekçesiyle askeri personel hakkında açılan dava 1993 yılının temmuz ayında başladı. Askeri savcı, mahkemeden duruşmaların yapılmasını talep etti. Sanıklar ise duruşmaların açık yapılmasını istedi. Bu talep üzerine mahkeme heyeti duruşmaların gizli yapılmasına karar verdi.

Hapis cezası verildi
Duruşmalar sonucu zanlılara 1 ile 1.5 yıl arasında değişen hapis cezaları verildi. Ancak, taraflar kararı temyiz etti. Çeşitli aşamalardan sonra Yargıtay değişik bir gerekçeyle kararı bozdu.

Askeri Yargıtay’dan beraat
Askeri Yargıtay sanık Albay Hüseyin Yılmaz ve arkadaşları hakkında beraat kararı verdi. Beraat kararının gerekçesini ise şöyle açıkladı: “Sanık Hüseyin Yılmaz büyük zararlar veren emre itaatsizlikte ısrar suçunu işlediği iddiasıyla kamu davası açılmış ise de eyleminin memuriyet görevini ihmal şeklinde vasıflandırmasının gerektiği, ancak bu suçun da sübuta ermediği kanaatine varıldığından beraatına; Sanık Özcan Yarat’ın da beraatına, Askeri Yargıtay yolu açık olmak üzere oybirliğiyle karar verildi.”
Bu hüküm taraflarca temyiz edilmediğinden 10 Şubat 1999’da kesinleşti ve dava dosyası da böylece kapanmış oldu.

İtirafçıların TİM Komutanıydı
JİTEM’ci Zahit Engin, Diyarbakır’da JİTEM merkezi olarak bilinen Saraykapı’daki merkez ilçe jandarma komutanlığında görev yapıyordu. JİTEM’de itirafçıların da aralarında bulunduğu grupta Tim komutanıydı. İtirafçılar Adem Yakın, Muhsin Gül, Abdülkadir Aygan, Mesut Memetoğlu, Saniye Emlük (Alataş), Kemal Emlük gibileri emrindeydi. Muş HEP İl yöneticisi Harbi Arban, İlyas Eren, Fikri Özgen (79) ve itirafçı Muhsin Gül cinayetlerinde yer aldığı iddia edildi. İtirafçı Abdülkadir Aygan, Engin ile ilgili şu itiraflarda bulunmuştu: “TİM komutanı Yüzbaşı Zahit Engin emrindeki rütbelilerle birlikte dur durak bilmiyordu. Hergün tanımadığımız insanlar, gözleri ve elleri bağlanarak beyaz Toros arabalarla Saraykapı’ya getirilip hücrelere atılıyordu. Bu insanların çığlıkları en hain Kürt”ü bile çileden çıkarmaya yeterdi. O tarihlerde azılı faşist Zahit Engin’in timi durmadan Kulp bölgesine gidiyor ve insanları avlar gibi tutup getiriyorlardı. Diyarbakır merkezinde de gündüz gözüyle yurtsever insanları ‘PKK’lı terörist’ suclamasıyla ölüm hücrelerinde boğuyorlardı.” Zahit Engin’in adı, Albay Ali Öz ile birlikte son olarak 11 tutuklu ve hükümlünün öldürüldüğü Ulucanlar Cezaevi Operasyonu’nu davasında geçiyordu. Engin, Elazığ başta olmak üzere Güneydoğu’da pekçok kentte görev yapmıştı.

MGK’dan katliam günü af bildirisi
33 erin şehit edildiği 24 Mayıs 1993’teki siyasi iklim oldukça dikkat çekiciydi. Aynı gün MGK bir af bildirisi yayınlamıştı. O günün siyasi atmosferine dair Kürt aydını Ümit Fırat’ın arşivinde şu kısa bilgiler not edilmişti:

24 Mayıs 1993 tarihli MGK Bildirisi:
“Güneydoğu’da ve ülkemizin diğer köşelerinde huzur ve güvenin önemli şekilde korunduğu tespit edilmiştir. Alınan güvenlik tedbirlerine ilaveten, Güneydoğu’da iç barış ve istikrarın sürekliliği için toplumsal hoşgörüye uygun olarak, özellikle Olağanüstü Hal Bölgesi’nde terör örgütüne katılmış olup da, kan dökülmesi eylemlerine girmemiş kişilerin gelip teslim olmaları halinde, haklarında kovuşturma yapılmamasına ve diğer terör örgütü mensuplarının durumlarının da bu anlayış içinde ele alınarak, gerekli düzenlemelerin yapılmasını hükümete bildirmeye karar vermiştir.”

Kürdistan Komitesi’nden bir yetkili,
“PKK gerillalarının bu koşullarda dağdan inmesi beklenmemelidir... Kararın, kendileri açısından tatminkar olamadığı, ...... Hükümet, PKK’ye af mı getirdi yoksa, bu siyaseten gol atma amacı taşıyan bir karar mıydı?” (Cumhuriyet, 25 Mayıs 1993)

Bingöl - Elazığ Karayolu 3 ayrı yerden kesildi. 33 asker 2 sivil olmak üzere toplam 35 kişi öldürüldü. “Eylemi gerçekleştirenler Amed eyaletimizin, Şehit Hebul ve Şehit Ayhan taburlarıdır.” (KURD-HA, 25 Mayıs, 1993)

Abdullah Öcalan,
“Eylemin misilleme amacıyla kendilerince yapıldığını...” belirterek, “Barış istiyorlarsa bunun için hala vakit vardır. Ateşkese ilişkin politikalarımız hala geçerli olup devam etmektedir...” (Özgür Gündem 26 Mayıs 1993)

“Tüm olumsuz gelişmelere rağmen ve son eylemin uyarıcı niteliğini de göz önüne alarak, ateşkesi biraz daha uzatıyoruz. Ateşkesin sürmesi ve son olay gibi olayları engellemek için, Genelkurmay’dan bir yetkili gelsin, görüşelim. Yani bu konuda makul çözümler geliştirmekten kaçmıyoruz. Karşı taraf, ‘duymadık, bilmiyoruz, görmüyoruz’ diyor...” (Özgür Gündem, 27 Mayıs 1993)

8 Haziran 1993 Lübnan basın toplantısı,
“Ateşkesin muhatabını belki de Sayın Özal olarak görüyorduk. Özal’ın ani, acı ölümü bu süreci etkiledi. Bizimle en kapsamlı savaşı yürüten Özal’dı. Buna rağmen sorunun , bastırma, askeri yolla çözümlenemeyeceğini anlamıştı... Haberim olsa taktik önerirdim...Benim söylediğim gibi planlamam da olmamıştır. Bu biçimiyle gelişmesini ben de anlamlı bulmadım. Biraz erken ve geniş hacimli olarak değerlendirdim.” (Özgür Gündem - Hürriyet - Cumhuriyet, 9 Haziran 1993)

‘Bingöl olayı soruşturuluyor’
PKK Genel Sekreteri Abdullah Öcalan’ın, Bingöl’de 33 askerin öldürülmesiyle sonuçlanan eylemle ilgili soruşturma başlattı. (Özgür Gündem, 10 Haziran 1993)

11 Haziran 1993 günü Bakanlar Kurulu 483 sayılı Af Kararnamesi çıkarttı.

Kaynak: Kurtuluş Tayiz/Taraf Gazetesi

ŞIRNAK'TA PUSU: 3 ASKER ÖLDÜ 14 ASKER YARALI

Şırnak'ın Cizre ilçesinde İpek Yolu Caddesi üzerinde askeri araca çapraz ateş açılması sonucu 3 asker öldü 14 asker de yaralandı.
25 Aralık 2008

Nusaybin Caddesi İpek yolu Camii karşısında gerçekleşen saldırıdan sonra Cizre Devlet Hastanesi'ne kaldırılan yararlılardan Emrah Karataş, Zeki Yolcu, Turan Damgacı öldü.

Saldırıda Bilal Levet, Musa Çapur, Ahmet Akyürek, Ferhat Fırat, Murat Ataşoğlu, Serkan Temo, Ali Eroğlu, Recep Tan, Sedat Yıldız, Burhan Yıldız, Avni Gök, Salih Sözüm, Ferhat Tekin ve Fatih Ramadan yaralanırken, durumu ağır olan Bilal Levet, Musa Çapur, Ahmet Akyürek ve Ferhat Fırat helikopterle Diyarbakır Askeri Hastanesi'ne kaldırıldı.

Taraf Gazetesi'ne İlginç Dava
06 Ocak 2009 15:58

Taraf Gazetesi sorumlu müdürü hakkında 5 yıl hapis istemiyle dava açıldı. Aktütün Karakolu Baskınıyla ilgili açılan davada çok ilginç bir durum var.

Aktütün Karakolu'na düzenlenen terör saldırısıyla ilgili yaptığı haberlerde "orduya ait gizli bilgileri açkladığı" iddia edilen Taraf gazetesi sorumlu yazı işleri müdürü Adnan Demir hakkında 5 yıla kadar hapis istemiyle dava açıldı.

DAVA YALAN BELGEDEN DEĞİL
Taraf Gazetesi Aktütün'le ilgili sözkonusu görüntüleri ve belgeleri yayınladığında, önce çeşitli medya organlarında sonra da Genelkurmay İletişim Daire Başkanı Tuğgeneral Metin Gürak tarafından haberler yalanlanmıştı.

Ancak Genelkurmay'ın Taraf'a davayı "yalan haber"den değil, "gizli bilgileri açıklamaktan" açması ilginç bir durum oluşturdu. Bu haberlerin doğruluğunu dolaylı yoldan kabul demek.
aktifhaber

1 korucu yeğeni tarafından öldürüldü

Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde silahıyla oynarken öldüğü belirtilen korucunun, yeğeni tarafından öldürüldüğü anlaşıldı.10 Şubat 2009 22:01


Edinilen bilgilere göre, Yüksekova'ya bağlı Büyükçiftlik beldesinde ikamet eden Nihat Bayram (30) yeğeni M. B. tarafından silahla öldürüldü.

Evli ve 6 çocuk babası Nihat Bayram'a ilk müdahale Büyükçiftlik'teki sağlık ocağında yapıldı. Daha sonra Yüksekova Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Bayram, yapılan tüm müdahalelere rağmen kurtulamadı. M. B. ise jandarma tarafından gözaltına alındı.
haber7

İstanbul'da eyleme hazırlanan 3 PKK'lı yakalandı
18:25 - PKK'nın dağ kadrosuna mensup 3 kişi, Esenyurt ve Üsküdar'da polis ve jandarmanın düzenlediği ortaklaşa operasyonlarda yakalandığını bildirdi. İstanbul Valisi Muammer Güler, yakalanan ''Lokman İpek'' kod adlı Selami K. ve ''Sorejamet'' kod adlı Devrim K.'nın üzerlerinden 2 adet tabanca ve 2 adet Rus yapımı el bombasının ele geçirildiğini söyledi. Güler, ''Belli kişi ve kurumlara sansasyonel eylem hazırlığı içinde oldukları kesindir''dedi. 21.03.2009 İSTANBUL netgazete

Korucubaşı Kamil Atak Tutuklandı
24 Mart 2009 17:55

Cizre'deki 20 kemiğin bulunduğu kazılarla ilgili gözaltına alınan Cizre eski Belediye Başkanı Kamil Atak tutuklandı.

Şırnak'ın Cizre ilçesinde 20 kemik parçasının bulunduğu kazıyla ilgili gözaltına alınan eski Cizre belediye başkanı Kamil Atak tutuklandı.

Bir tanığın Cizre Cumhuriyet Başsavcılığına yaptığı başvuru sonucu Kuştepe köyünde yapılan ve 20 kemik parçasının çıktığı kazılarla ilgili olarak aranırken Mardin'de yakalanan Atak'ın Diyarbakır Emniyet Müdürlüğündeki sorgusu tamamlandı.

Sağlık kontrolünden geçirildikten sonra yoğun güvenlik önlemleri altında Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edilen Atak, ifadesinin alınmasının çıkarıldığı mahkemece tutuklandı.
aktifhaber

Ölüm Kuyularında Yeni Gözaltı
24 Mart 2009 18:29

Dün Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Temizöz, ETÖ'nün ölüm kuyuları ile ilgili gözaltına alınmıştı. Bugün de yakın adamı Güven gözaltına alındı..

Gözaltına alınan Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz'ün yakın adamlarından itirafçı Abdülhakim Güven Diyarbakır'da gözaltına alındı. Yurtdışına kaçan itirafçı Abdülkadir Aygan, Güven'in Temizöz ile birlikte yaptığı eylemleri tek tek anlatmıştı.

Alınan bilgilere göre, uzun yıllar terör örgütü PKK içerisinde faaliyet gösterdikten sonra 1994 yılında itirafçı olan Abdulhakim Güven, polis tarafından gözaltına alınarak Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesine götürüldü.

Güven'in Emniyet Müdürlüğü'ndeki sorgusu sürüyor.
aktifhaber

Er Hakan Karakurt, İstanbul'da defnedildi
14:15 - Bingöl'de iç güvenlik operasyonu sırasında yaralanarak tedavi gördüğü hastanede ölen piyade er Hakan Karakurt'un cenazesi, İstanbul'da toprağa verildi.

Albayın Ölüm Ekibi Tutuklandı
02 Nisan 2009 12:30

Ergenekon'un ölüm kuyuları ile ilgili tutuklanan Kayseri Alay Komutanı Albay Temizöz'den sonra kurduğu infaz ekibinden 2 kişi tutuklandı. Tutuklananlar tanıdık..

Ergenekon'un ölüm kuyuları soruşturması kapsamında tutuklanan Kayseri İl Jandarma Alay Komutanı Albay Cemal Temizöz'den sonra 2 yakın adamı da Diyarbakır'da tutuklandı.

Edinilen bilgiye göre, bir süre önce gözaltına alınan ve emniyet müdürlüğündeki sorgulamaları tamamlanan terör örgütü itirafçıları Abdülhakim Güven ve Hıdır Altuk, Cumhuriyet Başsavcılığına sevk edildi.

Terör örgütü itirafçıları, çıkarıldıkları mahkemece ''faili meçhul cinayetlere karışmak'' suçundan tutuklanarak cezaevine gönderildi.

İki itirafçının Diyarbakır'ın merkeze bağlı Karaçalı köyünde başlayan kazılarla ilgili tutuklandığı tahmin ediliyor. Abdulhakim Güven'in JİTEM'de çalıştığı ve Diyarbakır, Silopi, Cizre, Şırnak başta olmak üzere bölgede birçok infaz gerçekleştirdiği iddia ediliyor.


Yurtdışına kaçan itirafçı Abdülkadir Aygan, Güven ve Altuk'un Temizöz ile birlikte yaptığı eylemleri tek tek anlatmıştı.

İKİSİ DE ALBAY TEMİZÖZ'ÜN ÖLÜM EKİBİNDEN

JİTEM itirafçısı Abdülkadir Aygan'a göre örgüt adına infazları gerçekleştiren kişi ve sonrasında itirafçı olan Abdulkadir Güven, Cizre'de görevli Yüzbaşı Cemal Temizöz'ün emrinde bir ekip kurmuş ve birçok faili meçhul cinayet işlemişti.

Çankaya, Seyranbağları nüfusuna kayıtlı Fırat Altın kimliğini kullanan Abdulhakim Güven'in, minibüsleri durdurup kadınların altınlarına el koyduğunu ve müteahhitlik firması kurarak kısa zamanda büyük servetler elde ettiğini anlatan Aygan, Güven'in faaliyetlerini şöyle sıralamıştı:

"Abdulhakim Güven partiden ayrıldıktan sonra, önce Jandarma Bölge Komutanlığı'nda sorgulandı. Onlarla birlikte çalıştı. Hiçbir itirafçı, onun kısa zamanda sahip olduğu maddi imkanlara sahip olamadı. Kurtoğlu Lojmanları'nın karşısında daire aldı. Bir inşaat şirketi kurdu. İsmi, Güney İnşaat Gıda ve Sanayi Ticaret'iydi. Devlet ile kurduğu ilişkiler, Cizre'de partiye karşı faaliyet yürütmesi, orada kendi şahsına menfaat sağladı.

Şırnak ve Cizre'de ayrı bir ekip vardı. Abdulhakim Güven, Hıdır Altuk, Adem Yarkın, Hüseyin Bülbül isimli itirafçılardan kurulu bu ekip, oradaki İlçe Jandarma Komutanı Yüzbaşı Cemal Temizöz'ün emrindeydi. Yanlarına da bir-iki tane sivil uzman çavuş verilmişti. Bunlar orada terör estirdiler. Kimi insanları milis diye veya kardeşi dağda diye kuyulara atmışlardı, kimilerinin evlerinin altına anti-tank mayını koymuşlardı, kimisini sığınağa koyup, yani sığınağa baktırma bahanesiyle bomba atarak imha etmişlerdi."
aktifhaber

Emniyet'e roketatarlı saldırı
14 Mayıs 2009 Hakkari Emniyet Müdürlüğü binasına yapılan roketli saldırıyla ilgili 2 kişinin gözaltına alındığı bildirildi.
Dağgöl Mahallesi'nde bulunan Emniyet Müdürlüğü binasına gece yarısı yapılan roketatarlı saldırıda, roket mermisinin binanın 4. katına isabet etmesi, ancak patlamadan yere düşmesi sonucu binada maddi hasar oluştuğu belirtildi netgazete

28 Mayıs 2009
Çukurca'da mayın patladı: 6 asker öldü, 8 de yaralı...

Hakkari'nin Çukurca İlçesi Kavşak ile Uzundere bölgeleri arasında bulunan Hantepe mevkiinde operasyona giden askerlerin geçişi esnasında mayın patladı. Patlamada 6 askerin öldüğü, 8 askerin de yaralandığı belirtildi.

Olay, dün gece saat 23.30 sıralarında Çukurca'ya yaklaşık 30 kilometre uzaklıkta bulunan Hantepe mevkiinde meydana geldi. Operasyona giden askerlerin geçişi sırasında yola döşenen mayın düzeneği, uzaktan kumandayla patlatıldı. Patlamada, askeri araçta bulunan 6 asker ölürken, 8 asker de yaralandı.

Askerlerden 4'ünün Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı'nın, 2'sinin de Kayseri Komando Tugay'ına bağlı askerler olduğu belirtiliyor. Yaralı askerler helikopterle bölgeden alınarak Hakkari Şırnak ve Diyarbakır' daki asker hastanelerinde tedavi altına alındı. Askerlerden birinin durumunun ağır olduğu belirtiliyor.

28 Mayıs 2009
6 askerin ölüm haberinden sonra Çukurca'daki operasyonda kayalıklardan düşen bir asker de öldü

Hakkari'nin Çukurca İlçesi yakınlarında sürdürülen operasyonda kayalıklardan düşen bir uzman çavuşun ölüm haberi açıklandı.


En son Ekim tarafından Prş May 28, 2009 9:56 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Nis 05, 2009 9:20 pm    Mesaj konusu: Cenaze Alıntıyla Cevap Gönder

DTP'nin Katliam Yorumu Çarpıcı
05 Mayıs 2009 16:40

'Eline devletin silahını alan, arkasında devleti hisseden korucuların ailelerini bile acımasızca ortadan kaldırabileceğini, daha neler yapabileceğini açıkça gösterdi'

DTP Eşbaşkanı Emine Ayna, Mardin Mazıdağı ilçesi Bilge Köyü’nde yaşanan katliamı “Mardin’deki olay her ne kadar aile içi çatışma olarak yansıtılsa da bizzat devlet eliyle yürürlüğe konulan Kürt’ü Kürt’e kırdırma politikasının bir sonucudur” sözleriyle değerlendirdi.

DTP Meclis grup toplantısında yaşanan son siyasi gelişmeleri değerlendiren Ayna, Mardin Mazıdağı ilçesi Bilge Köyü’nde yapılan kanlı saldırıda aralarında çocukların ve kadınların da bulunduğu 48 kişinin vahşice katledildiğini söyledi. Kanlı saldırıda yaşamını yitirenlerin ailelerine başsağlığı dileyen Ayna, şöyle konuştu:

“Olay, ölme ve öldürme üzerine kurulu olan ve aynı zamanda devlet tarafından cinayet şebekesine dönüştürülen koruculuk sisteminin geldiği noktaya işaret etmektedir. Mardin’deki olay her ne kadar aile içi çatışma olarak yansıtılsa da bizzat devlet eliyle yürürlüğe konulan Kürt’ü Kürt’e kırdırma politikasının bir sonucudur. Gerçekleştirilen katliam, eline devletin silahını alan, arkasında devletin gücünü hisseden korucuların kendi ailelerini bile acımasızca ortadan kaldırabileceğini, aynı zamanda bu güçlerin daha başka neler yapabileceğini de açıkça göstermektedir. Devlet suç işleyen korucuları, PKK’ye karşı savaştığı gerekçesiyle kollamış, arkalarını sıvazlamıştır. İşte arkasında bu gücü hisseden korucular dünkü katliamı gerçekleştirmiştir. "
aktifhaber

DTP'li Türk: "Katliamın suçlusu koruculuk sistemi"
15:25 - Nişan töreni sırasında düzenlenen saldırıda 44 kişinin hayatını kaybettiği Bilge köyüne gelen Demokratik Toplum Partisi Genel Başkanı Ahmet Türk, toplumun bir cinnet geçirdiğini bu cinnetin nedeninin ise uzun yıllardır yaşanan savaş ortamı olduğunu savunarak, "Katliamın suçlusu koruculuk sistemidir" dedi. DTP Milletvekilleri Akın Birdal, Sırrı Sakık ve kalabalık partili bir grupla Bilge köyüne gelen Ahmet Türk, taziye çadırına geçerek hayatını kaybedenlerin yakınlarına başsağlığı diledi. 09.05.2009 DİYARBAKIR netgazete

Bakan: Korucuların da işin içinde olması önemli
17:00 - İçişleri Bakanı Beşir Atalay, 44 kişinin öldürüldüğü katliama misillemeye karşı, Mardin'de tedbir alındığını açıkladı. Beşir Atalay, ''Korucuların da işin içinde olması önemli'' dedi. 06.05.2009 ANKARA netgazete

Mehmet Altan/Star
Cumhuriyet’in Kürt Modernleşmesi

Mazıdağı ilçesinin eski adı ‘Şemrex’miş... Bilgeköy’e baktım, onun adı da ‘Zanqirt’miş. Zanqirt, ‘bilge’ anlamına geliyormuş...

Oradan Bilgeköy’e dönüşmüş.Bu isimlerin değişmesi...Zanqirt’ten Bilgeköy’e geçiş ne?

Ne olacak...

Cumhuriyet’in ‘Kürt Modernleşmesi’...

* * *

Hálbuki ulus-devlet modernleşmesi:

Kültürleri yok sayarak değil...

Üretim biçimini dönüştürerek...

Batılılaşmanın ‘batılı gibi tüketmek’ten değil, ‘batılı gibi üretmekten’ geçtiğini anlayarak...

(..)

Ulus olmanın ekonomik alt yapısını kurmaktır.

Cumhuriyet, ‘modernleşmeyi’ batılı gibi tüketmek sandı...

Köy ismi değiştirdi, kararnameyle şapka devrimi yaptı.

Ama Bilgeköy’deki üretim ilişkilerini değiştirerek buradan bir dünya mekánı çıkaramadı...

* * *

Hálbuki ulus-devlet modernleşmesi:

Kültürleri yok saymak değil...

Ulaşımı...

İletişimi...

Ülkenin geri kalanıyla ticari alış verişi kolaylaştırmaktır.

Ülkenin ortak değerler etrafında şekillenmesini sağlamaktır...

* * *

Ama ne gezer...

Buralarda ulus-devletin ekonomik altyapısını kurmak bir yana...

Güneydoğu ‘sürgün’ yeri sayılmış...

Ülkenin bir bölgesinin ‘sürgün yeri’ sayıldığı bir Cumhuriyet bizimkisi...

* * *

Adları değiştirmişler...

Sonra...

Sonra bir başka ‘hizmet’ daha var mı?

Sonrası iyilik, güzellik... Pek başka bir şey de yapmamışlar...

Yoksulluk...

Yoksunluk...

Sürgünlük...

Mahrumiyet... (..)

* * *

Altyapı gelişmemiş...

Eğitim gelişmemiş...

Sağlık hizmeti gelişmemiş...
(..)

Bölgedeki sosyal huzursuzlukların patlattığı kanlı ortamın mahsulü, ölen ve öldüren ‘korucular’ çıkmış...

Baksanıza Bilgeköy’de tüm erkekler korucu yazılmış...

İsim değiştirme ile başlayan ‘modernleşme’, korucu sistemiyle Nirvana’ya ulaşmış.

* * *

Bu arada...

Faili meçhuller...

Asitli ölüm kuyuları...

İtirafçılar...

Zorla boşaltılan köyler...

Helikopterlerden atmalar...

Minibüs taramalar...

Baş gösteren huzursuzluğa karşı Kuyucu Murat Paşa’dan yadigár yöntemler olarak hortlamış...

* * *

Sosyo-ekonomik bir kalkınma yok... Bunu anladık...

Peki, aynı aileden, aynı sülaleden gelen insanlar arasında ‘geleneksel kültür’ değerleri var mı?

Örneğin...

Katledilen ‘erkekler’ namaz kılıyormuş...

Katledenler de aynı dinden değil mi, onlar da namaz kılmıyor mu?

Peki dinde çoluk çocuk, kadın, ihtiyar öldürmek var mı?

Namaz kılana...

İbadet edene dokunmak var mı?

* * *

Cumhuriyet modernleşmesi ‘Zanqirt’i ‘Bilgeköy’ yapmaktan ibaret kalmış...

Geleneksel kültür de erimiş, yok olmuş.

Kültürel değerler, aynı kandan, aynı soydan gelenlerin diğer yarılarını akıl almaz bir vahşetle yok etmeleriyle yer değiştirmiş...

Tüm dünyayı ayağa kaldıracak büyük bir yozlaşmanın şahikası bu olsa gerek.

* * *

Cumhuriyet modernleşmesi yok...

Geleneksel kültür de yok...

Peki, ne var...

‘Kelle’ başına para kazanılan...

‘Kulak kıkırdağından’ anahtarlık yapılan ‘korucu kültürü’ var...

7 Mayıs 2009 Perşembe günü itibariyle Bilgeköy’e armağanımız budur.

Bu armağan da bizlere...

Esaret altında yaşamları heba olmuş gencecik gelin adayları üzerinden...

Çoğunluğu hamile kadınlar, minnacık bebekler, namaz kılan yaşlılardan oluşan 47 ölü olarak geri döndü.

Hepimize helal olsun...

Başka diyecek bir şey buluyor musunuz?


23 Nisan 2009 23:45
Polis 23 Nisan'ı Hakkarili çocuklara zehir etti.

15 yaşındaki bir genç başına dipçik darbeleri yedi. Polis memuru açığa alındı!

Demokratik Toplum Partisi'ne (DTP) yönelik yapılan operasyon ve tutuklamalar nedeniyle, Hakkari'de bugün de kepenk kapatma eylemi yapıldı. Kent merkezinde nöbetci eczane ve fırın dışında işyerlerinin tamamı kepenklerini açmadı.

Hakkari’de 4 günden bu yana protesto amaçlı yapılan oturma eylemleri ve basın açıklamaları dün yerini olaylara bıraktı. Barikat kurup yolu trafiğe kapatarak slogan atan göstericiler polis tarafından gaz bombası ve tazikli su kullanarak dağıtmaya çalışırken, göstericiler taş atarak karşılık verdi. Hakkari’de DTP yönelik yapılan operasyonlar bugün de kepenk kapatma eylemi ile protesto edildi.

23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı etkinliklerinin yapıldığı Hakkari'de işyerleri bugün açılmadı. 58 bin nüfusu olan Hakkari’de sadece 2 fırın ve 1 eczanenin açık bulunduğu belirtildi. Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı kent merkezinde esnaf kapalı tuttuğu dükkanını önünde beklediği dikkat çekti.

HAKKARİ'DE OLAYLAR ÇIKTI: 1 YARALI

DTP’ye yönelik yapılan operasyonları ve tutuklamaların protesto edildiği Hakkari’de olaylar çıktı. Saat 14.00 sıralarında Bağlar Mahallesi’nde yola barikat kurarak lastik yakıp, trafiğe kapatan yaklaşık 50 kişiden oluşan 2 gruba, polis müdahale etti. Çevik Kuvvet ekipleri gözyaşartıcı bomba ve basınçlı su kullanarak grubu dağıtmaya çalıştı. Göstericiler de zırhlı araçlara ve polise taş atarak karşılık verdi.

Olay yerine çok sayıda çevik kuvvet polisinin sevk edilmesi üzerine, göstericiler ara sokaklara dağılarak eylemlerini sürdürdü. Polis grupların dağılması için zaman zaman havaya uyarı ateş açarken, göstericilere de müdahalede bulundu.

Bu sırada 15 yaşlarındaki bir gösterici, başına aldığı dipçik darbeleri ve ardından yediği tekmeler nedeniyle hastaneye kaldırıldı. Genci döven polis memuru açığa alındı. Göstericiler yaralı olan arkadaşlarını bir süre taşıdıktan sonra olay yerine gelen ambulansa bindirerek, Hakkari Devlet Hastanesi’ne kaldırdı.
internethaber

Emniyet Amiri, Başkomiser ve 6 polis tutuklandı

20:30 - Ankara Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şubesi'nin hafta başında yaptığı operasyonda 12'si polis, toplam 25 kişi gözaltına alınmıştı. Taksi ve dolmuşçularla rüşvet çarkı kurdukları iddiasıyla gözaltına alınan grup 4 günlük gözaltının ardından bugün Ankara Adliyesi'ne sevk edildi. Gözaltındaki 25 kişiden 23'ü tutuklama talebiyle savcı tarafından mahkemeye sevk edilirken, bu kişilerden 8'i polis toplam 11 kişi tutuklandı. 20.02.2009 ANKARA netgazete

İnternette sarkıntılık yapan polis müdürü, 4 yıl hapisle cezalandırıldı

10 Aralık 2008 Asliye Ceza Mahkemesi, bir polis müdürünün kendisine tahsis edilen bilgisayardan, adına web sitesi kurarak bir kadına sarkıntılık yapmasını ve cep telefonundan sayısız defa "seni seviyorum" mesajı göndermesini üç yıl 14 ay hapisle cezalandırdı. Hürriyet gazetesinin haberine göre; Afyon’da görevli sanık Mustafa B., resmi işlerinde kullanması için tahsis edilen bilgisayarından S.G. adlı kadın adına web sitesi oluşturarak, bu siteye uygunsuz resimler koydu. Mustafa B., şikáyetçi kadının telefon numarasını da vererek, sayısız telefon ve mesaj gönderilmesine neden oldu. Kendi cep telefonundan ise değişik tarihlerde "Seni seviyorum", "Dizüstü pembe bluzla çıkarsan daha hoş görünürsün, sevdiğim kadın" gibi mesajlar da gönderdi. Kadının şikáyeti üzerine Mustafa B. hakkında kamu davası açıldı. Afyon 1. Asliye Ceza Mahkemesi, sanığın eylemlerini "hakaret" ve "sarkıntılık" suçu kapsamında gördü. Mahkeme, sanığı, konumunu, suçu internet ortamında işlemesini, tekrar etmesini, kastın yoğunluğunu dikkate alarak üst sınırdan cezalandırdı. Sanığa, sarkıntılıktan iki yıl sekiz ay, hakaretten bir yıl altı ay olmak üzere toplam üç yıl 14 ay hapis cezası verdi.
Karar, Yargıtay’da temyiz edildi. Ancak, Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 18 Mart 2008’de bir haftalık yasal süre kaçırıldığı için süre yönünden temyiz istemini reddetti. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı ise sanığın bizzat Bingöl Asliye Ceza Mahkemesi kanalıyla süresinde temyiz talebinde bulunduğu gerekçesiyle karara itiraz etti. Yargıtay Ceza Genel Kurulu, 2 Aralık’ta itirazı kabul etti. Davanın temyiz incelemesi yapılmak üzere dosya Daire’ye geri gönderildi. Daire, önümüzdeki günlerde web sitesinden sarkıntılık davasının temyiz incelemesini yapacak.

netgazete

NEZARETHANEDE GRUP SEKS YAPAN POLİSLERE BASKIN

6 Kasım 2008 23:30
Polislere bak! Fuhuştan gözaltına alınan kadınlara para teklif edip nezarette seks yaptılar. Emniyet müdürü suçüstünde yakaladı.
Antalya Emniyet Müdürlüğü'nde görevli 2 polis, fuhuşta yakalayıp gözaltına aldıkları kadınla emniyet nezarethanesinde grup seks yaparken MOBESE kameraraları tarafından görüntülendi.

Olay geçen pazar gecesi meydana geldi. Antalya Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Ahlak Bürosu ekiplerinin kentin Konyaaltı semtinde bir pansiyona yaptığı baskında, fuhuşta yakalanan bir Türk kadın, gözaltına alındı. Sanayi Mahalesi'ndeki Asayiş Şube Müdürlüğü'ne getirilen kadın, işlemlerin tamamlanıp ertesi gün adliyeye sevkedilmek üzere 4 katlı binanın zemin katında bulunan Gözaltı Bürosu'nda nezarethaneye konuldu.

GRUP SEKSTE SUÇÜSTÜ

Aynı akşam burada nöbetçi olan 7 polisten İ.T. ve M.A., nezarethaneye girerek fuhuşta yakalanan kadına para teklif edip cinsel ilişkiye girdi. Polisler ayrıca kadınla üçlü grup seks yapmaktan da çekinmedi.

Nezarethanedeki kameraların sadece binadan izlendiğini, pazar günü de müdürün olmadığını ve kimsenin görmediğini düşünerek rahat hareket eden polislerin grup seksi, kemarelar MOBESE sistemine bağlı olduğu için Emniyet Müdürlüğü Haber Merkezi'nde saniye saniye izlenip kaydedildi.

Merkezde görevli polislerin durumu hemen amirlerine bildirmeleri üzerine Nöbetçi Emniyet Müdürü nezarethaneye baskın yapti. Müdür, polisler İ.T. ve M.A. ile kimliği açıklanmayan kadını grup seks yaparken suçüstü yakaladı.

POLİSLER AÇIĞA ALINDI

Nezarethanede grup seks olayıyla ilgili soruşturma açılırken, polis memurları İ.T. ve M.A. açığa alındı. Ayrıca bölümde görevli 5 polis memuru hakkında da soruşturma açılarak savunmaları alındı.

haber10


Cenaze DTP Mitingine Dönüştü

05 Nisan 2009 17:47
Şanlıurfa'da çıkan olaylarda yaşamını yitiren gencin cenazesi toprağa verildi

İmralı'da tutuklu bulunan Abdullah Öcalan'ın doğum gününü kutlamak için Şanlıurfa'nın Halfeti ilçesine bağlı Ömerli köyüne gitmek isterken dün çıkan olaylarda yaşamını yitiren iki kişiden 21 yaşındaki Mahsun Karaoğlan'ın cenazesi Diyarbakır'ın Ergani ilçesine bağlı Yayvantepe köyünde toprağa verildi. Esnaf kepenk kapatırken; törene DTP Diyarbakır milletvekilleri Selahattin Demirtaş, Aysel Tuğluk, Gülten Kışanak ile Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de katıldı.

Dicle Üniversitesi Eğitim Fakültesi Matematik Bölümü 3. sınıf öğrencisi Mahsum Karaoğlan'ın cenazesi, yüzlerce araçlık konvoy eşliğinde Şanlıurfa'dan Ergani ilçesi İstasyon Mahallesi'ndeki evlerine getirildi. Cenaze daha sonra omuzlarda taşınarak yaklaşık 8 kilometre uzaklıktaki Yayvantepe Köyü mezarlığına götürüldü. Kalabalık, sık sık Başbakan Recep Tayyip Erdoğan aleyhine ve terör örgütü PKK lehine slogan attı.

Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı cenaze töreninde DTP Diyarbakır Milletvekili Selahattin Demirtaş, Devlet Bakanı Cemil Çiçek ve Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklamalarının gerginliği artırdığını öne sürüp, "DTP'nin 29 Mart seçimindeki başarısını hazmedemeyenler, bu gençleri katletti" iddiasında bulundu. Öcalan'a atıfta bulunan DTP'li Demirtaş, "Önderliğimiz özgürleşene kadar bu halk canı pahasına direnecek" ifadelerini kullandı.
Konuşmaların ardından cenaze defnedilirken, Yayvantepe köyünden araçlarla ayrılan DTP'liler ve cenaze törenine katılanlar, Mahsum Karaoğlan için İstasyon Mahallesi'ndeki evinde kurulan taziye çadırını ziyaret etti.

PKK, SALDIRILARA YENİDEN BAŞLADI

5 Nisan 2009 15:40
Ağır kış şartlarını da dikkate alarak 29 Mart yerel seçimlerine kadar ateşkes ilan eden PKK, yeniden saldırılarına başladı. Son iki günde meydana gelen patlamalarda 2 güvenlik görevlisi ve 4 vatandaş yaralandı.
Yeni yılla birlikte Doğu ve Güneydoğu Anadolu Bölgeleri'nde hiçbir çatışma ve patlama olayı yaşanmamıştı. PKK da yaptığı açıklamada Nevruz ve 29 Mart'ta yapılacak yerele seçimler dolayısıyla mart ayının sonuna kadar 'eylemsizlik kararı" aldığını bildirmişti.

Seçimlerden bir hafta sonra yeni yılın ilk patlaması dün Diyarbakır'ın Lice ilçesi kırsal kesiminde meydana geldi. Genelkurmay Başkanlığı'ndan yapılan açıklamaya göre Lice dağlık arazi kesiminde, PKK mensupları tarafından tuzaklanmış patlayıcı madde düzeneğinin infilak etmesi sonucu bir güvenlik görevlisi yaralandı. Genelkurmay Başkanlığı bugün de Şırnak'ın Merkez ilçesi dağlık arazi kesiminde patlama meydana geldiğini ve 2 askerin yaralandığını bildirdi.

Diğer yandan Şırnak'ın Silopi ilçesine bağlı Dere köyü kırsalı ile Uludere ilçesine bağlı Uzungeçit beldesi yakınlarında arazideki bombaların patlaması sonucu 4 vatandaşın yaralandığı öğrenildi.

07 Nisan 2009
Hakkari Yüksekova'da askeri aracın geçişi sırasında patlayıcı düzenek infilak etti..

HAKKARİ'nin Yüksekova İlçesi'nde operasyona giden askeri aracın geçisi sırasında PKK'lıların yerleştirdiği 2 patlayıcı düzeneği infilak etti. Patlamada, ölen veya yaralanan olmadı.

aktifhaber

Diyarbakır'da Patlama
09 Nisan 2009 22:30

Diyarbakır Bağlar İlçesi'nde bulunan Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü karşısındaki bir eczanede patlama meydana geldi.

Patlamanın boru tipi bombadan meydana geldiği bildirildi. Patlamada can kaybı ve yaralanma yok.
aktifhaber

Şırnak'ta Çatışma 2 asker öldü, 1 asker yaralandı
11 Nisan 2009
Genelkurmay Başkanlığının internet sitesinde yer alan duyuruya göre, Şırnak'ın Merkez ilçesi dağlık arazi kesiminde, bir grup PKK örgütü mensubu ile karşılaşılması üzerine dün saat 20.20'de çıkan çatışmada, 2 güvenlik görevlisi şehit öldü.

Şırnak'ın Uludere ilçesi dağlık arazi kesiminde, dün saat 09.30'da çıkan çatışmada da 1 asker yaralandı.

Dakika Dakika Aktütün Raporu
13 Nisan 2009 15:51

Üzerine çok konuşulan, 17 Askerin şehit olduğu Aktütün Baskını'nın "ceride kayıtları" ortaya çıktı. Kayıtlarda çok daha vahim bilgiler ortaya çıktı.

İşte, şaibeli Aktütün Baskını’nın Genelkurmay tarafından dakika dakika tutulan ceride kayıtları. Taraf’ın elde ettiği resmî ‘ceride’ kayıtları, 2008’deki baskının ardından yapılan haberleri doğruluyor: PKK’lılar Bayraktepe’ye ulaşmış. Jandarma raporu ise, Aktütün Karakolu’nun da saldırıya uğradığını, baskında PKK’nın çok sayıda malzemeyi kaçırdığını kanıtlıyor.

Hakkari’nin Şemdinli ilçesindeki Aktütün Jandarma Sınır Karakolu’na 03.10.2008’de yapılan ve 17 askerin şehit olduğu baskının ayrıntıları Genelkurmay Başkanlığı’nca dakika dakika tutulan ve anlık gelişmeleri gösteren “Ceride” kayıtları ile baskından beş gün sonra hazırlanan rapora yansıdı. 08. 10.2008 tarihli raporu Jandarma Astsubay Ahmet Gök ve Jandarma Binbaşı Barış Sevindik hazırlamış. 13 sayfadan oluşan rapor, Genelkurmay Başkanlığı’na gönderilmiş. Rapora, baskında kaybolan ve hasar gören malzeme listesinin de yer aldığı 15 sayfalık bir ek konulmuş.
Raporlar, Taraf’ın Aktütün haberlerini doğrularken, Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ ile baskın ile ilgili soruşturmayı yürüten Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Işık Koşaner’in açıklamalarını yalanlıyor. Raporlardan Aktütün Karakolu’nun saldırının hedefi haline geldiği gibi, PKK’lıların Bayraktepe’ye ulaştığı, burada gözetleme için kritik önemde olan termal dürbünün kayalardan aşağı atıldığı, askeri mühimat ve malzemelerin de götürüldüğü anlaşılıyor. 200’ün üzerinde malzemenin kaybolduğuna dikkat çekilen raporda, bir o kadarının da hasar gördüğü belirtiliyor. Kaybolan malzemeler arasındaki listede ağır makineli silahlar, çok sayıda bomba ve silah, çadır, battaniye ve yağmurluk gibi malzemelere yer veriliyor. Taarruz helikopterlerinin etkin şekilde yönlendirilmediği de raporda yer verilen arasında.

14 Ekim 2008’de Taraf’ın “Aktütün’ü itiraf edin demiştik... Biz açıklıyoruz” manşetiyle 17 erin şehit edilmesine neden olan ihmal ve hataları masaya yatırmıştı.

Genelkurmay tepki göstermişti
15 Ekim 2008’de Genelkurmay Başkanı İlker Başbuğ, kuvvet komutanları ile birlikte çok sert ifadeler kullanarak Taraf’ı tehdit etmiş, askeri harekat ve taktik açısından herhangi bir eksikliğin yaşanmadığını savunmuştu. Başbuğ, saldırının karakola bin 100 metre uzaklıktaki Bayraktepe’ye yapıldığını, karakola isabetli olmayan havan atışları gerçekleştirildiğini sözlerine eklemişti. Ancak, raporda karakol binasındaki hasarlı malzemeler sıralanırken, hasara isabet eden bombaların neden olduğu belirtiliyor.

27 Ekim 2008’de baskınla ilgili soruşturma sonuçlarını açıklayan KKK Işık Koşaner “Bayrak Tepe PKK’lıların eline geçmedi. Teröristler her zaman yaptıkları gibi mevzi bölgesi yakınındaki ölülerini alıp götürmeye imkan bulamadılar” demişti. Ancak, rapordaki kaybolan malzeme listesinin fazla olması, 19 adet kamuflaj uyku tulumunun kullanılamaz hale gelmesi, Koşaner’i yalanlıyor: “Kamuflaj uyku tulumları Bayrak Tepe üs bölgesinde olup, çoğu kullanılmayacak derecededir.” Aynı raporda PKK’lıların bir dürbünü de kayadan atarak parçaladıkları bilgisine yer veriliyor. Bu da PKK’lıların ulaştıkları noktaların başka bir göstergesi.

Helikopterler yönlendirilemedi
Taraf’ın yayınları üzerine gazetecilere açıklama yapan Koşaner, taarruz helikopterlerinin yerde bulunan görevli personel tarafından talimatlara uygun şekilde hedeflere yönlendirildiğini, başarılı sonuçlar alındığını açıklamıştı. Ancak raporun olayla ilgili öneri kısmında “Takviye olarak hava hücum harekâtı yapıldığı, taarruz helikopterleri etkin yönlendirilmediği, çatışmaların yedi saat yoğun şekilde devam ettiği” ifadeleri dikkat çekiyor.

Eksik çok, yeni tedbirler alınmalı
Koşaner tertiplenme, uygulama, mevzilenme ve mevzilerin hazırlanmasının askerî teknik ve taktiğe uygun olduğunu ifade etmişti. Ancak raporda eksiklikler şöyle uyarı konusu yapılıyor: “İstihbarat faaliyetlerine ağırlık verilerek olay olmadan önce gerekli tedbirler alınmalı, üs bölgelerinde zırhlı araç bulunmalı, mevziler arası telli-telsiz irtibat sağlanması için çalışma yapılmalı, Bayrak Tepe üs bölgesinde bulunan silahların sağlıklı ateş yapmalarının sağlanması, gözetleyici eğitimin verilmesi.”

Genelkurmay’da dakika dakika yaşananlar
Genelkurmay Başkanlığı’nca tutulan ve adına Ceride Raporu denilen anlık kayıtlara ulaştı. TSG adlı bölümde önce tarih, ardından saat ve dakika veriliyor. Raporlardaki 031300 ibaresinde 03 tarihi, 13 saati, 00 ise dakikayı gösteriyor.

031300: Aktütün Jb Snr. Krk. K.lığına, terör örgütü tarafından silahlı saldırıda bulunulduğu haberi alındı.

031500: Hrk. Bşk. Vekili Irak Harekat Merkezine geldi.

031536: Başbakan müsteşarına “sınır ötesi hava harekatı” yapılacağına ilişkin Hrk. Bşk. Vekili tarafından telefon ile bilgi verilmiştir.

031538: 2XF-16 uçağının karışık yük ile hazır olduğu bildirildi. (HKHM)

031540: Sınır geçişe ilişkin komuta katı onayını takiben Hv. Kuv. Kur. Bşk.na telefon ile uçakların görevlendirildiği bildirildi ve bekler durumdaki 2XF-16 uçağına Hv. K. Kur. Bşk. tarafından kalk emri verildi.

031615: Hedef bölgesi Aktütün karakolu, 10 km güney batısı olacak şekilde, 6XMK-82 bomba yüklü 2XF-16 uçağının görevlendirme mesajı çekildi.

031620: Görevlendirme mesajının çekildiği Hv. K. Kur.Bşk.na telefon ile bildirildi.

031630: Sınır ötesi hava harekatı yapılacağı bu kapsamda görevlendirilen F-16 uçaklarının kalkış zamanının 16.30 olarak planlandığı, başbakan Müsteşarı, Cumhurbaşkanlığı Başyaverliği ile Genkur. Bşk. na Gensek tarafından bildirildiği Genkur. II Başkanına arz edildi.

031632: 8. Ana jet Üs K.lığı/Diyarbakır’dan görevlendirilen 2xf-16 uçağı görev için kalkış yaptı.

031638: 8’inci Ana jet Üs komutanlığı/Diyarbakır’dan 1XCN235(CASA) uçağı kalktı.

031645: Hakkari 3’üncü Tak.P. Tüm. Kmt.na uçakların kalkışı bildirildi.

031658: Görevlendirilen 2XF-16 uçağının Türkiye-Irak sınırını geçtiği izlendi.

031700: Taarruzun başladığı izlendi.

031715: Taarruzun bittiği izlendi.

031720: Gnkur. 2. Başkanına taarruz hakkında bilgi verildi. Genkur. II Başkanı tarafından, topçuların da hedef bölgesine atış yapması emri verildi.

031720: 2 şehit haberi alındı.

031740: Taktik durum hakkında Hv.K.Kur.başkanına bilgi arz edildi.

031820: Herki (37, 14’48’’K- 44derece 15’38’’D)’de 10 kişilik görüntü alındı. Kıymetlendirme yapılması için İsth. D. Bşk. ile telefon görüşmesi yapıldı.

032100: Genkur. 2. Bşk. Irak Hrk.Mrk’ne geldi.

032145: Hava isteği iptal edildi.

032205: Gnkur Bşk. telefon ile bilgilendirildi ve komutanın uçağının Milas’a gönderilmesi emredildi.

032215: 9 şehit, 21 yaralı ve 14 kayıp haberi alındı.

032247: Gnkur. Bşk. nın uçağı Milas için Etimesgut’tan kalkış yaptı.

032247: Uçağın kalkış bilgisi, Gnkur Bşk. na, Gnkur. II Bşk. tarafından verildi.

032355: 56 asker ve 6 GKK’dan; 9 şehit, 24 yaralı ve 5 kayıp personel olduğu bildirildi.

040115: Gnkur Bşk.nın uçağı Etimesgut’a iniş yaptı.

040140: Gnkur Bşk. Karargaha giriş yaptı.

040220: 11 şehit, 21 yaralı ve 6 kayıp personel bilgisi alındı.

040300: Gnkur Bşk’nın karargahtan çıkışını takiben İsth. Baş. ile Hrk. Bşk. Vekili karargahtan ayrıldı.

040900: 12 şehit, 21 yaralı ve 5 kayıp personel olduğu bildirildi.

040934: 2’si ağır yaralı, 9 personelin Ankara GATA K.lığına sevki amacıyla görevlendirilen ambulans uçak Etimesgut’a indi.

041120: 5 kayıp personelden 3’ünün şehit olduğu bildirildi. Şehit sayısı 15’e çıktı.

041130: Hrk.Bşk. vekili SKKHM’ye geldi.

041155: 2 kayıp personelin de, şehit olduğu bilgisinin alınması üzerine olayda; 17 şehit ( 1 ast. 8 uzman Çvş ve 8 erbaş/er), 21 personelin yaralandığı bildirildi.

041330: Ölü ele geçirilen teröristler ile olay yerine ait fotoğraflar alındı.

Rapor “041630”da tespit edilen sınırötesi hedeflerin koordinatların Hv. K. Kur. Başkanlığı’na verilmesiyle, “041747”de iki F-16’nın sınırötesi hedefleri vurmasına ve “041930”da hava harekâtıyla ilgili son bilgilerin alınmasıyla sona eriyor.

Saldırıda kaybolan malzemeler listesi
Raporda Ek-A olarak belirtilen “Aktütün saldırı sonucu kaybolan malzeme listesi” ise şöyle: “HK-33 piyade tüfeği 3 adet, G-3 piyade tüfeği 2, HK-23 makineli tüfek 1, 7,62 mm makineli tüfek 1, MC Milan keskin nişancı tüfeği 1, keskin nişancı tüfeği dürbünü 1, RPG-7 1 adet, 40 mm RPG-7 1, Şarjör 102, Telsiz 9, dedektör 1, harita 19, Silah üstü termal kamera 1, Silah üstü termal kamera muhteviyatı (mercek, batarya, adaptör, göz lastiği vb.) 13, M983, M993-95 Ağır silah gece görüş dürbünü 5, Pusula 1, Batarya bloğu 25, El dürbünü 1, 7.63 mm MG3 makineli silah 1, Komple MG-3 namlusu 1, 7.62 mm PKMS namlu 1, Berkut dürbün 2, Gece görüş cihazının G3 ve HK33 montajı için hamil 3, Hamil MG3 2, m993 taşıma çantası 2, Balistik koruyucu B tipi yelek 2, 40 mm T40 bomba atar muhte. 2, Kombine Port. Tah. Edevatı 6, El taşıma 1, Manyetik fosforlu Compass pusula 1, Soğuk iklim parkası özel tip 22, Yelek 19, Kılıf komple 6, Helis anten 4, Batarya şarj cihazı 4, Şarj cihaz adaptörü 4, Güvenlik paketi PTT 4, Anten uzatıcı birim 1, NC-72C Şart adaptörü 1, Kulaklık-mikrofon 2, Anten Helis 1, Pil kutusu 1, Klips tayıma 1, ST-35 Kayış 1, İşaret flaması 2, Hassas mikrofonlu kulaklık 1, Uyku tulumu altlığı 20, Soğuk iklim kamuflajlı apoletsiz elbise 20, Şişirme yatak 5, Yün battaniye 21, Panço yağmurluk 29, Normal uyku tulumu 12, Kamuflajlı madeni çanta 15, Hafif silahlar için kayış 14, Portatif çadır 21, MG3 kayış 2, 200’lük kutu mayon 2, PKT Alman tipi Harbi 18, Helis kısa anten 1, MG3 ayak çatalı 1, 5 parçalı harbi 2, Pirinç harbi 2, Namlu muayene aparatı 1, MG3 yedek namlusu 1, Bixi 7.62 yedek namlu 3, 12.7 mm Uçk. Feyyur ayar mastarı 1, MG3 komple kayış askı 1, Kayış taşıma sehpa üç ayak 1, 12.7 mm uçaksavar namlu 1, Kamuflaj sırt çantası 10 adet.”

Çatışmalar yedi saat aralıksız devam etti
Raporda yaklaşık yedi saat sürdüğü belirtilen yoğun çatışmaların başlangıcı ve olay sonrası şu şekilde anlatılıyor:

“3 Ekim 2008 günü saat 13:05 sıralarında sayıları tam olarak tespit edilemeyen 200-300 civarında terör örgütü mensubunca Aktütün 13. Jandarma Sınır Bölük Komutanlığı’na, Berçar Tepe ve Bayrak Tepe üs bölgelerine silahlı taciz ve saldırıda bulunulmuştur. Çatışmalar yaklaşık 7 saat yoğun şekilde devam etmiştir. Teröristlerin saldırısı Bayrak Tepe’ye takviye olarak gönderilmiş olan JÖH timinin teröristleri fark etmesi ve ateş açmaları üzerine başlamıştır. Teröristlerin saldırısına bölükte bulunan tank, top, havan ve diğer silahlar ile karşılık verilmiştir. Terörist saldırıları etkisiz kılmak, teröristleri etkisiz hale getirmek için, Aktütün Jandarma Sınır Bölüğü Yüksekova’daki bir JÖH Bölüğü ve bir Dağ ve Komando Bölüğü ile hava hücum hareketi yapılarak takviye edilmiştir. Bu birliklerin çatışmalara müdahalesi sonucunda teröristlerin saldırısı kırılmış, teröristlerin bir kısmı etkisiz hale getirilmiş, bölge kontrol altına alınmıştır.”

Raporun devamında şehit ve yaralılara yapılan müdahaleler anlatıldıktan sonra “Olayın nedenleri” başlığına yer veriliyor: “Doğrudan neden: PKK Kongragel terör örgütünün silahlı saldırısı. Dolaylı neden: Yoktur. Katkıda bulunan nedenler: Yoktur. Kaza/olay kategorisi: Sorumluluk doğurmayan kaza-olay kategorisinde olduğu.”

Haber: Mehmet Baransu/Taraf

uzman çavuşun cenazesi memleketine getirildi
17:15 - Diyarbakır'ın Dicle ilç esinde çıkan çatışmada ölen Uzman Çavuş Berkant Şara'nın cenazesi, Jandarma Genel Komutanlığına ait askeri helikopterle Muğla'ya getirildi. 16.04.2009

2'nci kez gömülen militanın cenazesi

Şırnak'ta, Beytüşşebap ilçesi kırsalında 2007 yılında çıkan çatışmada öldürülen 11 PKK'lı militanUzungeçit beldesinde toprağa verilmişti. Yapılan DNA testleri sonucunda kimlikleri tespit edilen ve ailelerine teslim edilen 4 PKK'lı teröristten 'Delila' kod adlı Şenay Göçer Diyarbakır'ın Silvan ilçesi Şeyh Halil Mezarlığı'nda toprağa verildi. Göçer'in toprağa verilişi nedeniyle toplanan grup arasında DTP Diyarbakır Milletvekili Gültan Kışanak, İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Silvan Belediye Başkanı Fadıl Erdede, DTP İlçe Başkanı Eşref Mametoğlu ve diğer DTP'liler yer aldı. 16.04.2009 DİYARBAKIR

Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne iki bombalı saldırı
20:05 - Diyarbakır Emniyet Müdürü Zeki Catalkaya'nın da makamında bulunduğu Çevik Kuvvet Şube Müdürlüğü'nün ön ve arka nizamiyesine 10'ar dakika arayla bombalı saldırı düzenlendi. Yapılan saldırı ile ilgili 2 kişi yakalanırken, şahısların suçlarını itiraf ettikleri ve alınan ilk ifadelerinde bombaların maytap ile güçlendirildiğini kaydettikleri öğrenildi 18.04.2009 DİYARBAKIR
netgazete

Mersin'de çocuk gruplar, korsan gösteri yaptı, ateş yakıp, polis taşladı

19 Nisan 2009 Mersin'de, sokak aralarında toplanan çoğunluğu çocuk gruplar korsan gösteri yaptı.
Şevket Sümer Mahallesi'ndeki Siteler Polis Merkezi'nin bulunduğu sokak üzerinde toplanan ve çoğunluğu çocuklardan oluşan göstericiler, çöp tenekeleri ile kapattıkları yolda ateş yakarak terör örgütü ve ele başısı lehine slogan attı. Yüzlerini maske ve poşu ile gizleyen çocuklar, yoldan geçen araçları da taşladı. Güvenlik güçleri göstericilere tazyikli su ile müdahale etti. Göstericiler ise panzerlere taşla karşılık verdi. Zırhlı araçların müdahalesi ile kısa süreliğine dağılan göstericiler, bir süre sonra sokak içinde yeniden toplanarak çevik kuvvet polislerini taşladı

netgazete

'Eruh Ve Şemdinli'yi Yakalım'
27 Nisan 2009 14:07

Korg. Uğurlu'ya ait olduğu iddia edilen ses kaydı internete düştü. Kayıtta terörün şiddetle çözüleceği belirtiliyor. Kan donduran gizli bir belgeden bahsediliyor.

Telefon dinleme olaylarının konuşulduğu şu günlerde bir ortam dinleme daha video paylaşım sitelerine düştü. 8 dakika 32 saniyelik ses kaydı metin ve görsellerle desteklenerek hazırlanmış. Korg. Selatattin Uğurlu’ya ait olduğu iddia edilen ses kaydında, terörle mücadele yöntemleri eleştirilirken, şiddetin çözüm yolu olduğu vurgulanıyor.

Dağlıca, Aktütün, Gemitepe, Geçitli olaylarında subay astsubayların hatalı oldukları aktaran kayıttaki ses, “Şimdi değerli arkadaşlarım, en vahim konumuz: üs ve karakolların güvenliği. Üs ve karakolların basılması tamamen rütbeli hatası.” diyor.

ÇOK FAZLA KONUŞUYORLAR

Korg. Uğurlu’ya ait olduğu iddia edilen ses kaydında askeri yetkililerin çok fazla konuştuğu dile getirilirken bu turumun olumsuz etkiler doğuracağı kaydediliyor. Konuşmada şu ifadeler geçiyor, “Birisi bir şey söylüyor bizim komutanlardan, defalarca söylememize rağmen. Açık bir tanesini söyleyin II. Başkan şu andaki II. Başkan : ‘Bizi izleyin’ ne yapacağız. Geçen sene Dağlıca’daydı. Bizde şunu yapacağız. İzledik. Gabar dağında 13 tane şehit verdiler.”

ERUH VE ŞEMDİNLİ’Yİ YAKALIM

15 Ağustos 1984 yılında Şemdinli ve Eruh baskını sonrası toplantı yapıldığını, toplantıya bir orgeneral, bir korgeneral, bir tuğgeneral katıldığını kendisinin de binbaşı rütbesiyle toplantı tutanaklarını tuttuğunu belirten ses kaydı, sabaha kadar süren toplantı sonrası fikrinin sorulması üzerine şunları söylediğini belirtiyor: “Bir kurmay subay olarak mı soruyorsunuz? Bana bir terör uzmanı olarak mı soruyorsunuz diye bir şey. Elbette dedi terör uzmanı olarak soruyorum. Eee peki komutanım dedim, o zaman o iş biter. Eruh ve Şemdinli’yi yakalım dedim.“

Bu sözün ardından odadan kovulduğunu belirten kayıttaki ses şöyle devam ediyor, “Çık dışarı dedi. Çık dışarı dedi. Zaman geldi ben tuğgeneral oldum. Bir yerde spor yapıyoruz. Herif beni bir güzel sopaladı, beraberiz. Kendiniz yakmadınız bize yaktırdınız o şeyi. Sen haklıydın dedi.”

1925 TARİHLİ GİZLİ BELGE

Konuşmanın devamında “Bakın elimde, komutanınıza da okuttum, elimde 1925’in çok gizli derecede yazılmış, içişleri bakanı Şükrü Kaya’nın yazdırmış olduğu özel rapor var. Diyor ki önce tespit edeceksin. Ali, Veli, Hasan, Hüseyin… Önce diyor ekinini yakacaksın. Zorbalık yapıyor, devam ediyor. Hayvanını telef edeceksin. Uslanmadı evini başına yıkacaksın. Uslanmadı öbür dünya ya göç ettireceksin. Kalanını da buradan def edeceksin.”

Ses kaydında terörle mücadelede, saldırıların yüz katı misliyle cevap verilmesi gerektiği vurgulanıyor.

SES KAYDININ TAM METNİ:
ÜS VE KARAKOLLARIN BASILMASI TAMAMEN RÜTBELİ HATASI

Buyurun arkadaşlar buyurun. Şimdi sizin ilgi ve ilginizi çekeceğini düşündüğüm önemli bir konu var. Bu önemli konu, karakolların basılması ile ilgili, yani üs ve karakolların basılmasıyla ilgili, bazı size önemli hususları şey yapacağım. Anlatacağım. Şimdi değerli arkadaşlarım, en vahim konumuz: üs ve karakolların güvenliği. Üs ve karakolların basılması tamamen rütbeli hatası. Bana yukardan haşa Allah bu şekilde değil dese hayır, tamamen rütbeli hatası.
Yaa komutanım niye böyle söylüyorsunuz böyle kafamıza vuruyorsunuz. Çok yaşadım, çok acılar çektim. Çok vahim olaylarla karşılaştım onun için. Hep yaptığım incelemede sonuçta hep subay astsubayın hatası karşıma çıktı. İşte vahim olaylardan Dağlıca’da yaşananlar, Aktütün’de yaşananlar, benim dönemimde Gemitepe’de yaşananlar, Geçitli’de yaşananlar hepsi vahim olaylar. Bunları eğer oradaki, subayınız astsubayınız iyi kapamazsa, iyi şey yapamazsa, her zaman basılacaksınız. Basılmaya adaysınız. Şimdi olaylar oldu.

AĞZINDAN ÇIKACAK LAFLARI İYİ HESAPLAMASI LAZIM

Birisi bir şey söylüyor bizim komutanlardan, defalarca söylememize rağmen. Açık bir tanesini söyleyin II. Başkan şu andaki II. Başkan : “bizi izleyin” ne yapacağız. Geçen sene Dağlıca’daydı. Biz de şunu yapacağız. İzledik. Gabar dağında 13 tane şehit verdiler. Ağzından çıkacak lafla terör örgütü mücadele ederken, ağzından çıkacak lafları çok iyi hesaplaması lazım. Bu işin propagandası da var, bu işin usulü de var, yöntemi de var. Yöntemini çok iyi bileceksin. Çok iyi bileceksin. İki yıl orda asayiş kolordu komutanlığı yaptım. Beni bir gün böyle televizyonda beyanat verirken gördünüz mü? Yaptım mı ben onu? Bu tür şeylerde hesaplı kitaplı davranacaksın.

ERUH VE ŞEMDİNLİ’Yİ YAKALIM İŞ BİTSİN

Size bir anımı anlatayım, bu konu ile ilgili 1984 yılında Şemdinli’de şey baskını oldu. Eruh baskını oldu. 15 ağustosta oldu. 16’yı 17’ye bağlayan gece bir orgeneral, bir korgeneral, bir tuğgeneral bir de ben bir odaya girdik. Çalışıyoruz ne yapacağız diye. Ben sekreterlik yapıyorum. Sekreterlik yapıyorum. İşte onlar söylüyor bilmem ne. Sabaha kadar, sabaha kadar, 400-500 sayfalık bir doküman hazırladık. Ama hazırlanan doküman, doküman, abuk subuk bir şey. Bana göre ne mantık var, ne bilmem ne var. Onlara göre çok büyük bir iş yaptık. Ama ben binbaşı rütbesinde olarak bana göre yaptığımız iş sıfır. Çünkü yapılan iş, başka şeyler var, başka hususlar var. Karakolun etrafına tel örgü çekelim, mayın patlayıcılarla mevzi alacaksın, bilmem ne yapacaksın, şunu yapacaksın. Böyle abuk sabuk şeyler. Sabah oldu. Sabah saat yedi buçuk falan, yüzümü yıkayıp, traş falan olduktan sonra, en son bende içeri gittim. Dokümanı falan verdim. Ertesi günde ben lisan okuluna kursa gideceğim. Dedi ki o orgeneral bana “ya binbaşım”, dedi. “sana sormadık” dedi “ne yapmamız gerek bizim, doğru iş mi yaptık. Bilmem ne iş mi yaptık, ne yapmamız gerekir.” Ben de dedim ki işte o zaman biraz da çizmeyi yukarı geçerek, benim bazı taraflarım var. Bir kurmay subay olarak mı soruyorsunuz? Bana bir terör uzmanı olarak mı soruyorsunuz diye bir şey. Elbette dedi terör uzmanı olarak soruyorum. Eee peki komutanım dedim, o zaman o iş biter. Eruh ve Şemdinli’yi yakalım dedim.

1925 TARİHLİ ÇOK GİZLİ BELGE

Çık dışarı dedi. Çık dışarı dedi. Zaman geldi ben tuğgeneral oldum. Bir yerde spor yapıyoruz. Herif beni bir güzel sopaladı, beraberiz. Kendiniz yakmadınız bize yaktırdınız o şeyi. Sen haklıydın dedi. Peki, ben haklıysam niye beni kovaladınız. Niye kovaladınız? O gün biz o işi yapsaydık, bu tür olayların başına hiç bir şey gelmezdi. Bakın elimde, komutanınıza da okuttum, elimde 1925’in çok gizli derecede yazılmış, içişleri bakanı Şükrü Kaya’nın yazdırmış olduğu özel rapor var. Diyor ki önce tespit edeceksin. Ali, Veli, Hasan, Hüseyin. Önce diyor ekinini yakacaksın. Zorbalık yapıyor, devam ediyor. Hayvanını telef edeceksin. Uslanmadı evini başına yıkacaksın. Uslanmadı öbür dünya ya göç ettireceksin. Kalanını da buradan def edeceksin.

MİSLİNİN 100 KATI İLE MUAMELE ETMEZSEN TERÖR AZGINLAŞIR

Terörün, yapılacak işin, mislinin yüz katı, misliyle müdahale edeceksin. Terör azgınlaşır. Teröre zamanında şiddetle müdahale etmezsen terör azgınlaşır. Manifesto da yazılanlarla bu gün elde edilenler bize bir ipucudur. Bunlar gizli şeyler değil. Televizyonlarda, her gece her gündüz konuşuluyor. Onun için pasif emniyet tedbirleri dediğimiz tedbirlerden ziyade, aktif emniyet tedbirleri uygulayacağız. Aktif emniyet tedbirleri planlayacağız.
aktifhaber


28 Nisan 2009
Erdal Şafak/Sabah

Başbuğ ve Uğurlu

Korgeneral Selahattin Uğurlu'nun dinleme ortamında yaptığı konuşmanın metnini okuyunca, Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ'un iki hafta önce Harp Akademileri'ndeki konuşmasını hatırladık.
"Devletin örgüte katılımın nedenlerini iyi incelemesi" gerektiğinden söz etmişti Org. Başbuğ.
"Dağ kadrosunun örgütten ayrılmasını sağlayacak yasal düzenlemeler yapılmasını" önermişti.
Daha da önemlisi, "Terörist de insandır" diye vurguladıktan sonra, şu uyarılarda bulunmuştu: "Terörle mücadelenin ana stratejik prensibi, bu mücadelenin insan odaklı olmasıdır. Mücadele, insanların kalbine ve beynine hitap etmelidir. Üzerinde önemle durulması gereken bir konu da, terörist ile masum bölge halkının karıştırılmamasıdır. Terör olaylarının yaşandığı bölgelerde, toplumun bütününü potansiyel terörist olarak görmek ve düşünmek, terörle mücadelede yapılabilecek en büyük hatadır."

Org. Başbuğ'un konuşmasını o gün "Ev sahibi" olarak Korg. Selahattin Uğurlu da dinledi. Çünkü halen Harp Akademileri Komutan Yardımcılığı görevini yürütüyor.

Ve üstü, en tepedeki komutanı, "Terörist ile masum bölge halkının karıştırılmaması" gereğinden söz ederken, "Terör olaylarının yaşandığı bölgelerde, toplumun bütününü potansiyel terörist olarak görmenin ve düşünmenin, terörle mücadelede yapılabilecek en büyük hata olacağını" vurgularken, o tam tersine teröre kitlesel karşı terörle cevap verilmesini istiyor.

Tanrı Uğurlu'dan korusun
Önerileri, daha doğrusu görüşleri insanın kanını donduracak kadar korkunç, dehşet verici:

* "1984'teki baskınlardan sonra komutanıma 'Eruh ve Şemdinli'yi yakalım' dedim."

* "Elimde 1925'te çok gizli derecede yazılmış, İçişleri Bakanı Şükrü Kaya'nın raporu var. Diyor ki: Önce tespit edeceksin, Ali, Veli, Hasan, Hüseyin... Önce ekinini yakacaksın. Zorbalık yapıyor, devam ediyor; hayvanını telef edeceksin. Uslanmadı; evini başına yıkacaksın. Yine uslanmadı; öbür dünyaya göç ettireceksin, kalanını da buradan def edeceksin."

* "Yapılana misliyle, yüz katıyla cevap vermezsen, terör azgınlaşır."

Korg. Uğurlu'nun durduğu çizginin sadece bir adım ötesinde Hitler'in "Nihai Çözüm" planları tetikte bekliyor. Ve ifadeleri, verdiği örnekler, o planları bile gözünü kırpmadan uygulayabileceğini gösteriyor.

Korg. Uğurlu, sıradan bir asker değil. Meslek hayatının çok büyük bölümünü Doğu ve Güneydoğu illerinde geçirdi. Terörle mücadelenin ön saflarında yer aldı.
İnsan ister istemez, yukarda birkaç örneğini verdiğimiz "Önerilerini Güneydoğu'da uygulamış olabilir mi, ya da ne kadarını, nereye kadarını uygulamış olabilir" kuşkusuna, daha doğrusu korkusuna kapılıyor. Fail-i meçhul cinayetlere kurban giden yüzlerce, binlerce sivil, misilleme olarak cezaevlerine doldurulan insanlar, yine misilleme olarak yakılan köyler...

Bir dönem Güneydoğu'yu bu politikalar yüzünden yitirme noktasına geldik.
Tanrı Türkiye'yi Korg. Uğurlu zihniyetinin yeniden egemen olmasından korusun.
Bir nokta daha var: Korg. Uğurlu'nun önerileri uluslararası ceza hukukunda "Savaş suçu" ve "İnsanlık suçu" olarak tanımlanıyor. Acaba farkında mı?

İŞTE KORGENERAL UĞURLU'NUN O SESKAYDI:

http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=219711

Cizre'de göstericiler polisle çatıştı, 1 sivil yaralandı
17:30 - Şırnak'ın Cizre ilçesinde sabahtan bu yana kepenkler açılmazken İdil Caddesi ve Otogar mevkiinde izinsiz gösteri yapan grupla polis arasında çatışmalar yaşanıyor. Polisin cadde üzerinde geniş güvenlik önlemleri aldığı olaylarda Cizre'ye girmekte olan ve kadın bir sürücünün kullandığı özel otomobil göstericilerin saldırısına uğradı. Polis, taşlarla saldıran gösterici gruba biber gazı ile müdahale etti. 28.04.2009 ŞIRNAK - netgazete

Şehitlerin Kimlikleri Belli Oldu
29 Nisan 2009 15:45

Diyarbakır'ın Lice ilçesinde mayın patlaması sonucu şehit olan 2'si uzman çavuş 9 askerimizin kimlikleri belirlendi.

''Uzman Çavuş Salih Akyürek (Yozgat), Onur Görmez (Aydın-Çine), Emrah Polat (Kars-Sarıkamış), Erdal Oral (Kars-Kağızman), Zeynel Direkçi (Gaziantep), İlhami Hardal (Kilis), Murat Çavdar (Trabzon-Maçka), Mehmet Ali Karaduman ve Miktat Beder.''

aktifhaber

Bir Şehit Haberi De Şemdinli'den
29 Nisan 2009 16:02

Bu sabah Diyarbakır'da PKK'nın mayınlı saldırısı sonucu 9 asker şehit olurken bir şehit haberi de Şemdinli'den geldi...

Şemdinli'de karakola açılan taciz ateşi sonucu bir asker şehit oldu.
aktifhaber

Tunceli'de mayın: 1 güvenlik görevlisi yaralandı!

29 Nisan 2009 17:15
Patlayıcı infilak etti: 1 güvenlik görevlisi yaralandı!

Tunceli'nin Merkez ilçesi dağlık arazi kesiminde, basma düzenekli olarak tuzaklanmış patlayıcı maddenin dün infilak etmesi sonucu 1 güvenlik görevlisi yaralandı.

Ölen askerin annesi: "Ben oğlumu sapasağlam teslim ettim"

16:45 - Diyarbakır'ın Lice ilçesi kırsalında yola döşenen mayının patlaması sonucu ölen askerlerden sonuncusunun cenazesi toprağa verildi. Anne Kezban Çavdar'ın, komutana "Ben yavrumu size sapasağlam teslim ettim" dedi.

Uzman Çavuş Toprağa Verildi
05 Mayıs 2009 Bitlis'te mayına basarak ölen jandarma uzman çavuş Aygün Bulut'un cenazesi, Kars'ın Arpaçay ilçesine bağlı Polat köyünde toprağa verildi.

Şırnak'ın Silopi ilçesinde, tuzaklanmış mayının patlaması sonucu 3 korucu ve 2 köylü öldü.
09 Mayıs 2009
Şırnak merkeze bağlı Kemerli köyü yakınlarında Cudi Dağı eteklerindeki Kemerli bölgesinde, bu akşam saat 20.00 sıramlıranda içerisinde korucu ve köylülerin bulunduğu kamyonet, mayına çarptı. Mayının infilak etmesi sonucunda araçta bulunan ve henüz isimleri öğrenilemeyen 3 korucu ve 2 köylü öldü.

Paşa şehit annesinin elini öptü

Komando Er Lokman Tekin'in cenazesi Adana'da toprağa verildikten sonra 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek, "Şehit annesinin eli öpülür" diyerek şehit annesinin elini öptü.

12 Mayıs 2009 23:03
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde mayının patlaması sonucu şehit olan Jandarma Komando Er Lokman Tekin için Sabancı Merkez Camii'nde tören düzenlendikten sonra cenaze merkez Seyhan ilçesine bağlı Gülbahçesi Mahallesi'ndeki baba evine getirildi.

Şehit Er Tekin'in cenazesi burada bir sürü bekletildikten sonra konvoy eşliğinde Küçükoba Mezarlığı'na getirildi. Burada şehidin cenazesi dualarla toprağa verildi. Cenaze toprağa verilikten baba Muhittin Tekin güçlükle ayakta duruyordu. Şehidin mezarına 6. Kolordu Komutanı Korgeneral Nejat Bek ve AK Parti Adana Milletvekili ve komutanlarda toprak attı.

Şehidin cenazesi toprağa verildikten sonra Bek, şehit babası Tekin'e oğlunun fotoğrafını ve Türk bayrağı verdi. Tekin ise oğlunun fotoğrafını öptü. Bek daha sonra mezarlıkta bulunan şehidin annesi Bedriye Tekin'in yanına giderek başsağlığı diledi. Bu arada Bek, şehit annesinin elini öpmek istedi. Şehit annesi elini öptürmek istemeyince Bek, "Şehit annesinin eli öpülür" diyerek elini öptü.

Şehit annesi Bedriye Tekin Korgeneral Bek'e "Oğlumu askere sağlam gönderdim ama cenazesi geldi" dedi. Bek ise durup şehit annesine bakarak, "Senin için rahat olsun o vatanı için şehit oldu. Herkes o mertebeye erişemez. O şerefli bir yerde. Keşke Allah bana da şehitlik nasip etse" diye cevap verdi
haber7

GÜVENLİK GÖREVLİSİ MAYINA BASTI

Mardin'de mayına basma sonucu yaralanan ve Diyarbakır Askeri Hastanesi'nde er Yusuf Polat,hayatını kaybeden , memleketi Antalya'nın Kaş ilçesine bağlı Kasaba köyünde toprağa verildi. 15.05.2009

Tunceli'de girdiği çatışmada ölen Uzman Çavuş Hüseyin Özden'

20:00 - Tunceli'de girdiği çatışmada, ölen Piyade Komando Uzman Çavuş Hüseyin Özden'in cenazesi Kahramanmaraş'ın Afşin ilçesinde toprağa verildi. 26.05.2009

Yüksekova'da bir milatan gömülürken olaylar çıktı
17:00 - Diyarbakır'ın Lice ilçesinde girdiği silahlı çatışmada ölü ele öldürülen Ali İhsan İke'nin Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde gömülmesinin ardından olaylar çıktı. Akalın Mezarlığı'ndan dağılan kalabalık arasında yer alan bir grup, mahalle aralarında ateş yakıp barikat kurdu. Polisin gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale ettiği göstericiler taşla karşılık verdi. İlçede olaylar yer yer devam ederken, 2 göstericinin polis tarafından gözaltına alındığı bildirildi. 26.05.2009

Şemdinli'de mayın patladı, 1 köy korucusu yaralı
16:00 - Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, Günyazı köyü kırsalında araziye önceden döşenen mayın patladı. Patlamada bir köy korucusu ağır yaralandı. İsmi açıklanmayan korucunun, Şemdinli'de yapılan müdahalesinin ardından Hakkari Asker Hastanesine kaldırıldığı öğrenildi. 31.05.2009

JİTEM'cinin İfadeleri Sarstı...
02 Haziran 2009 09:51

Ergenekon'da gizli tanık olan ve verdiği ifadeler üçüncü iddianameye girecek olan eski JİTEM'cinin, terörle mücadeleyle ilgili söyledikleri sarsıcı...
İlişkili HaberlerTüm Haberler
Ergenekoncular Birbirine GirdiERSÖZ'ÜN EŞİ VE KIZI KONUŞTUErgenekoncu Sayın Grevde'Bunu Eşim Sorgulayabilir'Uygun El Konulan Parasını Aldı

Eski JİTEM görevlisi bir gizli tanık, 3. Ergenekon iddianamesine girmesi beklenen ifadesinde kan donduran birçok iddiayı gündeme getiriyor.

ERGENEKON terör örgütü iddiasıyla başlatılan soruyşturma kapsamında ifade veren bir gizli tanığın, ‘Örgütün Fırat’ın doğusundaki faliyetlerine’ ilişkin şok iddialarda bulunduğu öğrenildi. Üçüncü Ergenekon iddianamesinde yer alacağı belirtilen gizli tanığın ifadelerinde, 1993-94 yılları arasında Güneydoğu’daki JITEM adı altında yaşanan olaylara ilişkin çarpıcı iddialarda bulunduğu öğrenildi.

SIRTINDA İNDİR DEDİ

GİZLİ tanık, 11 Ocak 1994’te Bingöl’ün Genç ilçesi Doğanlı köyünde görev dönüşü pusuya düşürülen birlikte binbaşı Mahmut Şahin ile bir askerin şehit olduğu saldırıyla ilgili çarpıcı iddialarda bulundu. Pusuya düşen birliğe, Alay Komutanı T.B.’nın yardım göndermediğini öne süren gizli tanık, ‘’Albay T. B.’ye ‘komutan yaralı’ dedim. ‘Doktor çağır diyor’ saçma sapan konuşuyor. Ben ‘10 şehit düştü bana yardım edin’ diyorum. Albay T. B. de ‘sırtla aşağıda tren yolu var indir oraya’ diyor. Tren yolu dediği yer 14 km yani arazi olarak 14 km, 50 km yola bedel. Küfrettim’ iddiasında bulundu.

BİR BİDON SU GETİRDİ

25 Mayıs 1993’te Bingöl’de kurşuna dizilerek öldürülen 33 er olayından bir ay sonra, Ayı Ormanlar adlı bölgede çatışmaya girdiklerini ifade eden gizli tanık ‘Üçünü gün suyumuz bitmiş. Şehitlerin yardım çığlıkları yankılanıyor telsizlerde. 11 şehit verilmiş. (...) Ertesi gün Albay T. B. helikopterle geldi. Her bölüğe birer bidon su getirmiş kime yetecek. Kendi hem helikopterle gelmiş hem kendine de bir bidon su getirmiş hem de kimseye vermiyor’’ dedi. HELİN ŞAHİN

Albay T.B. PKK’lılarla küfürleşince!

GÖRESE Dağı’ndaki bir operasyon sırasında PKK’lı bir terörist ile Albay T. B.’nin konuşmalarına tanık olduğunu ileri süren gizli tanık, ‘’PKK’lı terörist ile Albay T. B. birbirlerine küfrettiler. PKK’lı Albay’a ‘her pisliği sen yaptın. Senin ne olduğunu biliyoruz, ulan ağaları bile ormanı kesenlere sattın bilmiyor muyuz. Erkeksen kendin gelsene’ diyordu’ dedi.

TELSİZ PKK’YA SATILDI

GİZLİ tanık, Elazığ Tabur Komutanlığı’nda o dönem 1. Komando Bölüğü’nden bir telsiz çalındığını belirterek ‘’Telsizin çalınması olayını bir askere yüklediler. Askeri sonra JİTREM’cilerin eline verdiler. Askere günlerce işken yapıldı. Ama telsizi bulamadılar. Daha sonra öğrendiğim kadarıyla Kanascı bir Astsubay bu telsizi para karşılığı PKK’ya satmış’’ dedi.

JİTEM olayda varmış

GİZLİ Tanık: 11 askerin şehit düştüğü saldırının ardından Elazığ Palu jandarma Komando Bölüğü’nde merdivenlerde otururken itirafçıların konuşmalarına tanık oldum. Bunları Albay T.B. operasyona göndermişti. Biri ‘11 askeri öldürdükten sonra elbiselerini çıkarıp onları parçaladık’ diyordu. Hemen komutanıma bildirdim.

Kaynak: Star Gazetesi

Şırnak'ta araziye döşenen mayının patlaması sonucu ölen Jandarma Astsubay Üstçavuş Ankara'da düzenlenen törenle son yolculuğuna uğurlandı.

Astsubay Üstçavuş Ünsal'ın cuma namazının ardından kılınan cenaze namazına şehidin ailesi, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül, TBMM Başkanı Köksal Toptan, Başbakan Yardımcısı ve Devlet Bakanı Hayati Yazıcı, Genelkurmay 2. Başkanı Orgeneral Hasan Iğsız, Kara Kuvvetleri Kurmay Başkanı Orgeneral Arslan Güner ile Ankara Garnizonu'nda görevli çok sayıda asker ve vatandaş katıldı. 05.06.2009 haber101

GATA'da ölen er Oğuz Kır'ın cenazesi, Kocaeli'nde toprağa verildi
06.06.2009
Hakkari'nin Çukurca ilçesi kırsalında geçen hafta PKK'lı teröristlerin döşediği mayının patlaması sonucu yaralanıp, GATA'da ölen er Oğuz Kır'ın cenazesi, Kocaeli'nde toprağa verildi. haber101

Oduna çıkan korucular mayına bastı: 1 ölü, 2 yaralı
14:40 - Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Andaç köyünde odun toplamak için araziye çıkan geçici köy korucuları Murat Ölmez, Zeki Ölmez ve Nebi Ölmez ormanlık alanda mayına bastı. Meydana gelen patlamada köy korucusu Murat Ölmez hayatını kaybederken Zeki Ölmez ve Nebi Ölmez isimli köy koruyucuları ise yaralandı. 07.06.2009 ŞIRNAK netgazete

Hakkari'de Tugay Komutanlığı'na roketli saldırı

09 Haziran 2009 Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki 21 Sınır jandarma Tugay Komutanlığı'na roketli saldırı yapıldığı bildirildi.

Öte yandan, Tugay Komutanlığı'nın yakınında bulunan Çiçek Mahallesi'ndeki askeri birliğe de roket attıkları ve ardından kaçtıkları bildirildi. haber101

Hakkari'de askeri konvoya mayınlı saldırı: 7 yaralı

12 Haziran 2009 Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde askeri konvoyun geçişi sırasında patlatılan mayından 7 asker yaralandı

Hakkari'de Çatışma: 1 Er Öldü
14 Haziran 2009
Hakkarinin Yüksekova İlçesi'nin kırsal kesiminde sürdürülen operasyonda çıkan çatışmada bir er öldü.

AB-D ELÇİLERİNDEN ARKA ARKAYA GÜNEYDOĞU ZİYARETLERİ

24 Haziran 2009 23:30
ABD Ankara Büyükelçisi'nin ardından Almanya'nın Ankara Büyükelçisi Eckart Cuntz, 28 Haziran-2 Temmuz tarihlerinde Güneydoğu Anadolu Bölgesi'ni ziyaret edecek.
Almanya'nın Ankara Büyükelçiliği'nden yapılan açıklamaya göre Eckart Cuntz, Antakya, Tarsus, Hasankeyf, Midyat, Mardin ve Batman'da görüşmelerde bulunacak.

29 Haziran Pazartesi günü Cuntz, Tarsus'da Paulus Yılı'nın sona ermesi nedeniyle düzenlenecek etkinliğe katılacak, ayrıca Mersin Valisi, Tarsus Kaymakamı ve Tarsus Belediye Başkanı ile görüşecek.

Büyükelçi, 30 Haziran Salı günü ise Mardin Valisi ve Mardin Belediye Başkanı ile yapacağı görüşmelerin ardından Midyat'taki or Gabriel ve Deyrülzaferan manastırlarını ziyaret edecek.

Cuntz, 1 Temmuz Çarşamba günü de Şırnak'ın İdil ilçesine Sarıköy'de Almanya tarafından finanse edilen küçük bir projenin (elektrik, içme ve atıksu şebekesi) açılışını yapacak ve aynı gün Batman'da gerçekleştirilecek arıtma tesisinin temel atma töreninde hazır bulunacak.

34.3 milyon Avro değerindeki bu tesisin 3'te 2'si Almanya (Alman Kalkınma Bankası KFW ve Federal Kalkınma İşbirliği Bakanlığı) tarafından sağlanan ödeneklerle finanse ediliyor.
aktifhaber

Yüksekova ve Şemdinli'de bombalı saldırılar
21:45 - Cengiz Topel Caddesi'ndeki Evren İş Merkezi'ne bırakılan patlayıcı, akşam saatlerinde büyük bir gürültüyle infilak etti. Patlamanın etkisiyle iş merkezinde ve çevredeki dükkanlarda büyük hasar oluşurken, yoldan geçen Harun Batmaz, Muhittin Çiftçi ve Erkan Çiftçi yaralandı. Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde bir polis kontrol noktası yakınında bulunan paketten, cinsi belirlenemeyen patlayıcı madde çıktı. 23.09.2009 YÜKSEKOVA
netgazete

Kato Dağı'nda mayın tuzağı: 5 yaralı
16:00 - Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesi Kato Dağı'nda devam eden operasyonlar sırasında mayın patlaması sonucu 3 köy korucusu 1 astsubay ve 1 uzman çavuş yaralandı. Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı'ndan havalanan helikopter, Kato Dağı'ndan yaralıları aldıktan sonra Şırnak Asker Hastanesi'ne getirdi. Kato Dağı'ndaki operasyonlar aralıksız devam ediyor. 05.07.2009 ŞIRNAK netgazete

PKK'lı Karayılan'dan ateşkes için 3 koşul
The Economist dergisi, Kandil kaynaklı haberinde “ılımlı” olarak nitelendirdiği PKKörgütü militanlarından Murat Karayılan'ın yeni bir "ateş-kes" için üç şart öne sürdüğünü aktardı. Karayılan, “Öcalan'ın, tecridine son verilerek ev hapsinde tutulmasını, bütün askerî operasyoların durdurulmasını ve tutuklanan BDP'lilerin serbest bırakılmasını” istedi. 21.05.2010 LONDRA netgazete


En son Ekim tarafından Cmt May 22, 2010 12:50 am tarihinde değiştirildi, toplam 3 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Hzr 25, 2009 8:11 pm    Mesaj konusu: KAN DONDURAN MAYIN KONUŞMALARI Alıntıyla Cevap Gönder

“Açılım” ya Mehmet ağa’nın dediği gibi olur veya...

Murad Salih



[Bir hışımla geldi geçti peh peh peh
Kiziroğlu mustafa bey hey heeey
şu dağları deldi geçti
Ağan kim paşan kim
Hanım kim nigar kim
Kim kim kim kim
Kiziroğlu mustafa bey bir beyin oğlu zor beyin oğlu]


Diye başlar ya Köroğlu türküsü...

AKP’de böyle başladı bu “açılım” işine...

Bir tantana, bir velvele bir koşuşturma, bir hava, bir caka ki...

Bunu gören, duyan da “yahu bunlar bu defa ve ilk defa verdikleri bir sözü tutacaklar galiba” diye düşünmeye başladı...

Aradan bir aydan fazla bir zaman geçti...

Halâ “Ne yapacaksınız?” sorusuna hiçbir cevap veremiyorlar.. Sadece işportacı ağzıyla herkesi bu açılıma destek olmaya çağırıyorlar: “Koş vatandaş koş! Açılıma koş!”

Neyi nasıl yapacakları hakkında hiç bir fikirleri yok ama; ne yapmayacaklarını/yapamamayacaklarını çok açık söylüyorlar:

“Terör örgütünü ve Örgüt elebaşısını asla muhatap almayacaaaz”

Başka?

“Kat’iyyen Anayasa değişikliği yapmayacaaaz!”

Başka?

“Af maf çıkarmayacaaaz!”

Başka?

“Kürtçe eğitim yaptırmayacaaz!”

İşte budur ya...

Adına ister AKP’nin söylemeye cesaret edemediği gibi “Kürt açılımı” denilsin, isterse “Kürt” gibi sakıncalı bir kelimeyi telaffuz etmekten çekinerek “demokratik açılım” denilsin... Bir “açılım” Ancak bu kadar açık ve net olarak yapılamaz...

Kardeşim bu bir "açılım” değil tam bir “kapanım”...

Fakat, bunlar bu “kapanım”a niçin ısrarla “açılım” diyorlar onu anlayamıyorum..

“Yahu bunlar bizimle gırgır geçiyo” desem...

O da değil; pek hevesli pek ciddi görünüyorlar...

Peki abicim...


“Terör örgütü”nü ve “Örgüt elebaşı” nı asla muhatap almadan, “anaların göz yaşını” nasıl dindirecen? Bu çatışma nasıl bitecek?

“Örgüt önce silah bıraksın”

Sen af çıkarmayacan; ama örgüt silah bırakacak ha?

Yahu sen ya kendini çok uyanık zannediyorsun, ya da “örgüt”ü keriz...

Böyle bir “açılım”ı İngilizler Lozan’da bize yaptılardı da... Sonra bir daha belimizi asla doğrultamadıkdı!...

Hani Lozan bazılarına göre “kurucu belge” sayılıyor ya...

Herhalde bu kötü örnekten yola çıkarak, barışın ancak bir tarafın ellerini havaya kaldırıp peşin olarak teslim olduğunu göstermesinden sonra müzakere edilebileceğini sanıyorlar...

Peşin peşin teslim olan adamla neyin müzakeresini yapacan arkadaşım?

Lozan’da bize yaptıkları gibi; teslim alan taraf, teslim olana şartlarını dayatır geçer...

Bunu herhalde “terör örgütü” de, “elebaşısı” da biliyordur...

Onlar İsmet Paşa mı ki; dayatılan her şarta eyvallah desinler?..

Zaten böyle bir kerizliğin tarihte Lozan’dan başka bir örneği olabileceğini de sanmıyorum...

Bu kafayla “açılım” değil, Serdar Akinan’ın dediği gibi ancak “s.çılım” yapılabilir...

Peki gerçek bir “açılım” nasıl yapılır?.

Onu da PKK ile yıllardır savaşan Jirki Aşireti’nin lideri/korucubaşı Mehmet Adıyaman’dan dinleyelim:

[Hakkari ve Şırnak'ta yaşayan ve geneli korucu olan Jirki Aşireti'nin lideri olan Mehmet Adıyaman, "Bu iş Apo ile 5 dakika içinde çözülür' dedi.

21 yıldır bilfiil PKK ile savaşan ve şu ana kadar bin 500'e yakın kayıp veren korucu aşireti de 'Kürt sorunu'nun çözümü için 'İmralı'yı adres gösterdi. Yıllardır yaşanan bu olayların tek sorumlusunun Kenan Evren olduğunu belirten Mehmet Adıyaman, "Bunlar ancak Meclis'te lak lak yapmasını bilirler, çoban bile olamazlar" dedi.
Abdullah Öcalan'ın da DTP Genel Başkanlığı görevine getirilmesini isteyen, şehit anaları ve babalarına da seslenen Adıyaman, "Ne olur siz de katkı sunun artık, şehit anaları babaları çoğalmasın. Bu sorunun çözülmemesi halinde Türkiye Somali'ye dönecektir" diye konuştu.
Bölgenin en büyük aşiretlerinden olan Jirki Aşireti'nin lideri olan 4 evli ve 42 çocuk sahibi Mehmet Adıyaman, 1988 den beri aşireti ile korucu olduğunu ve devletin yanında yer aldığını belirterek, "21 yıldır biz silah almışız savaşıyoruz. İran sınırından Suriye sınırına kadar PKK cephe tutmuştu. Her zaman operasyonlara çıkıyor karşı karşıya geliyor birbirimizi öldürüyorduk. Belki PKK bizim aşiretten 3 bin kişiyi öldürdü. Bunu 21 yılda bitiremedik. Devletle, en büyük silahlarla, korucularla vurduk bitiremedik, artık bu savaşa son verilsin" dedi.
Sorunun ancak barışla, kardeşlikle son bulacağını söyleyen Mehmet Adıyaman, dağa çıkanların da insan evladı olduğunu söyledi. Adıyaman, “Kürt ile Türkler kardeştir. Barış ne Ahmet Türk ile ne de Emine Ayna ile olamayacaktır. Bu kapının bir anahtarı var, bu anahtar da malum yerdedir ve bunu da herkes biliyor. Alsınlar o anahtarı kapıyı açsınlar. Neden barışırız diyor ama o anahtarı almıyorlar. Alsın o anahtarı ve o kapıyı açsın. Bir insan için barış yapılmıyor fakat barış bu insanın elindedir. Neden başka yollar deniyorlar. Bir iki Bakan ya da general gitsin Abdullah Öcalan'ın yanına konuşsun. Ben artık yaşlı bir insanım 73 yaşındayım ve bu barışın anahtarını, ruhunu biliyorum. Eğer barış olacaksa doğru yolu kullanın, Bu iş çok basittir, gitsinler Abdullah Öcalan'ın yanına konuşsunlar. Apo, Ahmet Türk'ün yerine DTP'nin genel başkanı olsun. Af çıkarılsın, dağdaki gençler indirilsin, iş imkanı verilsin bütün sorunlar böylece hal olur" dedi.
Mehmet Adıyaman, Kenan Evren'in devrim yaparak gençleri idam ettiğini, kurtulanların kaçarak Avrupa'ya yayıldığını söyledi. "O zamanlar Kenan Evren af verseydi biz bu hale gelmezdik. Bu sorunların en büyük sorumlusu Kenan Evren'dir" diyen Adıyaman, açıklamasını şöyle sürdürdü:
"Buradan Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a, Genelkurmay Başkanı'na ve bürokratlara sesleniyoruz. Sizden ricamız Bahçeli'yi dinlemeyin ve bu barışı yapın, genel af verin. Öcalan eğer istemezse iltica hakkı verin başka bir devlette yaşasın, bu iş hal olur. Biz sadece şunu istiyoruz, artık kan dökülmesin. Şehit babalarına annelerine sesleniyorum, siz de yardımcı olun, artık daha fazla şehit annesi babası olmasın. Bunlar son olsun artık." ](*)


İşte 21 yıldır cephede PKK ile savaşan ve kendi aşliretinden bu savaşta binlerce hısım ve akrabasını kaybetmiş Korucubaşı Mehmet ağa, pratiğin içinden çareyi çok açık, çok net, dobra dobra söylüyor...

“Açılım” ya Mehmet Ağa’nın dediği gibi olur veya hiç olmaz ve durum bugünkünden de kötü olur:

Türk ve Kürt evlerine gelen tabutların sayısı her geçen gün katlanarak artar ve bu kan deryası ülkeyi bir baştan öbür başa yangın yerine çevirir...

* netgazete

Kaynak: Baran dergisi


RTE=AKP, -“Kürt meselesi” de dahil- bu ülkenin herhangi bir problemini çözebilir mi?
Oğuz Gürses



İktisadî problemleri ülkenin yeraltı ve yerüstü kaynaklarını çokuluslu Batılı şirketlerin yağma ve talanına sınırsızca açarak...

Türkiye nüfusunun en az yüzde 95’ini oluşturan Sünnî müslümanların kızları ve kadınlarının eğitim-öğrenim ve çalışma haklarını fiilen ortadan kaldıran Türban meselesini AYM’ye “ebediyyen” yasaklatarak...

Anayasa değişikliği meselesini TBMM’nin yetki alanından çıkarıp AYM’nin insafına terkederek...

Kıbrıs meselesini ada’yı Rumlara terkederek...

Azınlıklar meselesini, AB’nin her istediğini aynen kabul ederek ve Batı Trakya’da’ki Türk azınlığınının meselelerinin mukabil olarak çözülmesinden hiç sözetmeden...

Nasıl çözdüler(!)se...

Şimdi de birdenbire Kürt meselesine el attılar...

Kürtler için ne kadar “ah-vah-eyvah” desek az gelir...

***

Bir meselenin çözümü için ilk şart samimî çözme niyeti/iradesi, ikinci şartsa o meseleyi doğru kavramak ve doğru tanımlamaktır...

Doğru kavramadığınız7tanımlamadığınız bir meseleyi doğru çözemezsiniz...

Yanlış bir tanımlamadan yola çıkarak atacağınız her adım meseleyi i daha karmaşıklaştırır... Kangrenleştirir... Kördüğüm eder...

CHP zihniyeti ve O’nun silahlı kanadı gibi davranan bir kısım Kemalist-laik generaller uzun yıllar bırakın Kürt meselesini, Kürt diye ayrı bir kavmin varlığını bile inkâr ettiler... Onlara göre bu ülkede yaşayan herkes Türkt’ü.. Türk olmanlar da ya kendini Türk hissederek Türkleşecekler veya pılıyı pırtıyı toplayıp ülkeyi terkedeceklerdi...

TC’nin yarı resmî yayın organı olan Hürriyet gazetesiesinin logosu’nda yayınlandığı ilk günden itibaren “Türkiye Türklerindir” yazarken...

Laik/Kemalist generaller vatan savunması için emirlerine verilen bu ülkenin evlâtlarına, yine vatan savunması için emirlerine verilan bütçeleri kullanarak bu ülkenin neredeyse her karışına “Ne mutlu Türk’üm diyene” diyen şövenist sloganlar yazdırırken... Ve kendi aralarında “en iyi Kürt ölü Kürttür” diye konuştukları Ergenekon Davası delilleri arasında açığa çıkmışken..

Bu topraklarda ayrı bir kavim halinde yaşarlarken, bu topraklara sonradan gelmiş Türklerle birlikte bin yıldır İslâm kardeşliği içinde kendi dilini ve kültürünü muhafaza ederek yaşayagelmiş Kürtlerin, aslında “birer dağ Türk’ü olduğu ve onların karda yürürken çıkardıkları kart kurt gibi sesler sebebiyle Kürt olarak isimlendirildikleri” komik safsatası yıllarca TC’nin resmî Kürt tarifi olarak her platformda dillendirilirken...

Kürtçe konuştu... Kürtçe Türkü söyledi... Kürt’üm dedi diye insanlar gözaltına alınıp işkence edildikten sonra çıkarıldıkları mahkemelerde “bölücülük” sebebiyle ağır cezalara çarptırıırken...

İlköğretimdeki çocukları her sabah “Tüüürküüüm, doooğruyuum...” diye başlayan paganist/şövenist dualar etmeye zorlarken...

Kemalist- laik TC aslında hep “Kürt açılımı” yapıyor ama bunun adını böyle koyamıyordu?

CHP ve Kemalist-laik generallerin bu “Kürt açılımı” sonunda Kürtleri, dağa çıkarttı...

Kürtler dağa çıkınca TC bunlardan “üç buçuk eşkiya... Belini kırdık... Kafasını kopartık... Eşkiya son çırpınışlarını yapıyor... Yakında kökleri kazınacak” filan diye bahsetmeye başladı.. Ama netice: Onbinlerce ölü, onbinlerce yaralı... Her taraf kan revan... Güneydoğudan Batı’ya doğru milyonluk göçler... Bu ülkenin dağlarında ise halâ binlerce gerillâ...

Bu defa da Özal “Eee tabii her şeyin temeli iktisadîdir... Bölgeler arasındaki farklılığı gidermek için oraya daha çok yatırım yaparak(=bazı Kürtleri parayla satın alarak), Eğitime önem vererek(=Kürt çocuklarını asimile etmeye çalışarak), Mezralara kadar elektirik götürüp Köylülere bedava Televizyon ve bilgisayar dağıtarak(=ahlâki ve kültürel erozyonu hızlandırarak)” filan diyerek çözmeye çalıştı... Bu “açılım” da akan kana çare olmadı...

RTE=AKP, 7 yıldır iktidarda... 7 yıldır DTP’nin randevu talebine cevap bile vermedi, 7 yıldır DTP’lilerin elini sıkma nezaketini bile göstermedi.. 7 yıldır dağlar kan revanken kılı bile kıpırdamadı.. Ama bir gün kafasına saksı düşmüş gibi Ahmet Türk’e kucağını açıp “Gel seninle bi açılım yapalım” dedi...

Bu “açılım” AB-D’nin işi değil de, RTE=AKP’nin işiyse “7 yıldır aklın nerdeydi be birader?” demezler mi adama?

Bu son “açılım”ın ilk hedefi PKK’yı ve DTP’yi parçalayarak birbirine düşürerek tasfiye etmek gibi görünüyor...

Buna ek olarak bölgedeki AB-D çıkarlarına bilerek veya bilmeyerek engeller çıkaran CHP ve MHP’yi çözümsüzlüğün müsebbibi olarak göstererek onları da aynı akıbete mahkûm ederek bir taşla birden fazla kuş vurmak niyetleri de var gibi...

Ancak MHP’den beklemedikleri sertlikte bir karşılık görünce RTE yine ipin ucunu kaçırıp küfür ve hakaretlere başladı...

Artık biliyoruz ki RTE’nin dengesi en çok “iş üstünde” yakalandığında bozuluyor!

1 Mart tezkeresini hatırlayın... Suriye sınırındaki mayınlı arazileri Yahudilere peşkeş çekerken yakalandığındaki fevrî, ipe sapa gelmez, dün söylediğini bugün inkâr eden, sinirli, ağzı bozuk hallerini hatırlayın...

Ve bir de bu “açılımın” bir ABD projesi olduğunu delilli ispatlı söyleyen Devlet Bahçeli’ye ettiği şu lâflara bakın:

-"Ellerine bir kağıt almış dolaşıyorlar. ABD'nin bir projesidir diye. Bunu ispat ederlerse biz herşeye varız. Ama ispat edemezlerse alçaktırlar, namussuzdurlar."

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin cevabı da şöyle:

-"Barış ve kardeşlik projesi gibi sahte etiketler bu gerçeği saklayamamaktadır. Bu projenin ABD'nin stratejik hesaplarının bir gereği olduğu ABD yetkilileri ile Barzani ve Talabani'nin beyanlarıyla sabittir. Haddini aşarak altından kalkamayacağı sözler söyleyen ve çukurda siyaset yapan Başbakan Erdoğan'a bu gerçeği hatırlatırız."

Burada küçük bir hatırlatma: İspat hukukunda, “hayatın olağan akışına uygun olan” diye bir kavram vardır... Bu kavram özellikle “ispat külfeti” ve “ispat külfetinin yer değiştirmesi” bakımından önemlidir.. İspat hukunda genel kural “herkes iddiasını ispatla mükelleftir.” Ancak “hayatın olağan akışına uygun olan” bir iddiayı ayrıca ispat etmek gerekmez; yani bunun aksini ispat karşı tarafa düşer... Bu çerçevede iki liderin söylediklerine kısaca bakacak olursak...

Devlet bahçelinin “bu bir AB-D projesidir” demesi (“hayatın olağan akışına uygun” olduğu için) yeterliyken bir de RTE’nin “bir kâğıt” diye nitelediği bir belgeyi göstererek iddiasını ispat ettiği anlaşılıyor...

Halbuki RTE=AKP’nin bizzat kendisinin bir AB-D projesi olduğuna dair o kadar çok belge bilgi ortada dururken, yaptıklarının ABD projesi olduğu iddiası “hayatın olağan akışına uygun olduğundan” ayrıca ispatı gerekmezdi...

Bu projenin AB-D projesi olmadığını ispat yükü RTE=AKP’ninken, muhatabından ispat istemek “uyanıklık” değilse nedir?

RTE=AKP’nin nasıl bir AB-D projesi olduğunun ispatına dair belge ve bilgilerin çoğu geçmiş sayılarımızda mevcut; dileyen arşivlarden bulur... Ama yandaki sayfada Ayvalık Kuvayi Milliye Grubu’nun hazırladığı “100 AKP Gerçeği” başlıklı yazıdan da bunu okuyabilirsiniz.

Efsanevî Irak direniş karşında tutunamayan İşgalci ABD Irak’tan kaçıyor... İşbirlikçileri Talabani ve Barzani can derdine düşmüşler; ABD’nin yakasına paçasına sarılarak “Biz n’olcaz?” diye böğürüyorlar... ABD de “sizi TC’nin şefkatli kollarına emanet edecem merak etmeyin” diyerek bu “açılım” dalgasını başlatıyor...

Yani RTE=AKP’nin bu “açılım”ı bir nevi “Alavere dalavare Türk-Kürt mehmet ABD çıkarları için nöbete” durumu...

RTE’de bu “durum”da suçüstü yakalandığı için kontrolünü kaybederek çileden çıkıyor...

***

Bunu ['Açılım' değil, 'kamuoyu çalışması'] olarak niteleyen Nuray Mert haklı: AB-D, RTE=AKP ve yandaş medya aracılığıyla çok yönlü bir kamuoyu çalışması yapıyor... Olabilirleri ve olamazları gözlemliyor... Direnç noktalarını, bunların aşılıp aşılamayacağına bakıyor... Bu yüzdende ortada henüz “paket/yol haritası/mahiyet/muhteva” yok... “Açılım”ın kapsamı bu “kamuoyu çalışması”na göre belirlenecek...

Deniz Baykal bunu farkettiği için bastırıyor: “Nedir kardeşim sizin yapmak istediğiniz şey?” RTE=AKP’de tık yok... Sadece kem küm... Danışman Ömer Çelik “Ya henüz ortada bir şey yok, sadece dinleyip not alıyoruz. Kapsam daha sonra belirlenecek” diyerek bu durumu ağzından kaçırıyor...

Ee, ortada bir şey yoksa, olmayan bir şey etrafında bu telaş, bu koşuşturma, bu velvele de ne?.

Medyada okuduğum en aklıbaşında yorumlardan biri Serdar Akinan’a ait:

[İşaret fişeğini kim ne zaman attı... Ne oldu da biz, bir anda, 'Kürt açılımı' içinde kendimizi bulduk?
Karakollar basılırken, şehit cenazeleri şehirlerimize onar onar gelirken gözyaşı dökmeyenler; Kürt sorununun varlığını, siyaset yaptıkları sürece fark etmeyip, sırf konjonktür öyle gerektirdi diye ön saflarda yer tutan mide bulandırıcı politikacıların kuş beyinleri mi çözümün çerçevesini akıl etti diye düşündüm. Elbette ki hayır...
Süreç bir tasarımın ürünü.
Bakın Amerikalı Türkiye uzmanı Henry Barkey bir süre önce 'Kürt açılımı' üzerine konuşmuş.
Dört ayaklı bir çerçeve sunmuş.
1. Anayasada, vatandaşlık tanımını daha kapsayıcı hale getirecek biçimde bazı revizyonlar yapılması gerek.
2. Kültürel reformlarla ilgili olmak zorunda. Yani Kürtçe yayın, eğitim olmalı... Siyasetçiler Kürtçe siyasi konuşma yapmalı.
3. İktidarın bir kısmı yerel yönetimlere devredilmeli.
4. Silah bırakması için PKK'ya yönelik bir tür af veya başka bir açılım ortaya konulmalı.
Tanıdık geliyor mu?
Şimdi dünkü gazetelere bakalım... Aydınlarımızın meselenin halline yönelik beyanatları bire bir örtüşüyor.
Konuşun ve konuşalım... Gene ve ısrarla söylüyorum... Samimiyetle...Soğukkanlılıkla...
Oysa zemin kaygan... Vıcık vıcık... Ne MHP'nin 20 yıl önceki tutumu ve söylemi ile bu sorun konuşulabilir.
Ne CHP'nin muğlak ifadeleri ile...
ABD tasarımı bir plan, bu süreçte işe yaramayacaktır.
Tersine içinden çıkılamaz bir yere sürükleniyoruz. ]


“Kürt meselesi” çözülürse sıranın “müslüman meselesi” ne geleceğini umarak ["Devlet" herkesle barışmak zorunda. Kürtlerle barıştığı kadar İslam'la da barışmak zorunda.] diyen İbrahim Karagül ise dereyi görmeden paçayı sıvayanlar kervanına katılıyor... Kardeşim İbrahim, Kürtler meseleleri için canlarını ortaya koydukları, evlâtlarını kurban etmeyi göze aldıkları ve savaştıkları için, meseleleri en azından “çözülecekmiş gibi yapılıyor”... Müslümanlarsa peşin peşin teslim olmuşlar... Hiç kimseye, hiçbir problem çıkarmıyorlar... Onları kim, niye kaale alsın, adam yerine koysun da meselelerine el atsın? Sen önce bunun cevabını düşün...

Bütün bu yazdıklarımızdan bizim çözüm karşıtı olduğumuz sanılmasın...

Aksine, biz Bu ülkede, İslâm alerminde ve dünyada kimin ne meselesi /problemi varsa hepsini çözmeye talip ve hazır bir dünya görüşünün bağlısıyız...

İddiamızı ispata dair 100’ lerce ciltlik “Büyük Doğu İbda Kütüphanesi” raflarda ilgilisini bekliyor... Samimi olan açar okur... Ama madem konu “kürt meselesi”dir, öyleyse İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun “Bütün Yönleriyle Kürt Meselesi” (*)başlıklı muhteşem röportajı 1992 yılından beri bu meselenin samimî olarak çözümünü istiyenlerin gözlerinin önünde duruyor... Çözüm anahtarıysa, çözüm anahtarı, yol haritasıysa yol haritası...

Bu röportaj her ne kadar “Kürt meselesi” etrafında gerçekleştirilmişse de, bakmasını bilenlere Türkiye’nin diğer problemlerinim/meselelerinin nasıl kavranacağı ve nasıl çözülebileceğinin ipuçlarını da taşıyan bir ders kitabı/kılavuz/rehber olabilecek nitelikte... Ondan birkaç satırla yazımızı noktalayalım:

“Umumi hüküm şudur: Kemâlizm ve Kürt meselesi, meselenin kendine mahsus şartları gözönünde tutulmak üzere, Kemâlizm ve Türk meselesinden ayrı değildir... Kemâlizm'in İslâm düşmanlığı, Kürt ve Türk halkının müştereken yaşadığı bir hâdisedir!.. Şunu bilhassa gözönünde tutmak lâzımdır: Batı dünyası için aslolan, hilâfetin tasfiyesi ve İslâm dünyası içinde İslâmî bir dirilişin engellenmesiydi... Nedir hilâfet?.. İslâm birleşmiş milletlerini temsil eden bir müessese... (..)Aşağılık bir devrin propogandasına göre ayarlanmış bir tarih yerine, gerçek bir tarih ilmi ve tarih felsefesi ortaya konulmadıkça, günün ruhî ve sosyal meselelerine gerçekçi bir yaklaşım mümkün değildir... Bu çerçeve içinde, Kurtuluş Savaşı'ndan sonra kurulan düzenin kademe kademe İslâm düşmanlığı çehresini göstermesine nazaran; şayet Türkiye Cumhuriyeti şu veya bu sebeble kurulmasaydı, Anadolu harekâtı öncesi sözkonusu olan Kürt devleti kurulması gündeme gelecek, bugün Türkiye Cumhuriyeti'nin Ortadoğu'da yüklendiği rolün düzeni, kademe kademe Kürdistan'da gerçekleştirilecekti... ”

* Salih Mirzabeyoğlu, Adımlar /-1984'den 1996'ya-, İBDA Yay., İstanbul 1997, s. 130-184

Kaynak: Baran dergisi


KAN DONDURAN MAYIN KONUŞMALARI
25 Haziran 2009 07:40

6 askerimizin şehit olduğu mayın patlamasıyla ilgili konuşmalar kanınızı donduracak.

27 Mayıs'ta Hakkari Çukurca'da 6 askerimizin şehit olduğu mayın patlamasıyla ilgili konuşmalar kanınızı donduracak..

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde Hantepe bölgesinde mayın patlaması sonucu 6 askerimiz şehit olmuş, 1'i ağır 8 asker de yaralanmıştı.

Mayın patlaması PKK eylemi olarak kayıtlara geçti. Ancak komutanların internete düşen ses kaydı şok edici nitelikte...

6 askerin şehit olduğu mayın patlamasıyla ilgili uydu telefon kayıtlarında geçen konuşmalar, 3 farklı görüşme şeklinde yer alıyor.

Birinci konuşma Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral Gürbüz Kaya ve Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es arasında, ikinci konuşma yine Hakkari Tugay Komutanı Tuğgeneral Zeki Es ile Tabur Komutanı Yarbay Taner arasında, üçüncü ve son konuşma da Tuğgeneral Zeki Es ve Komutanı XXX arasında geçiyor.

Birinci telefon görüşmesinde Tuğgeneral Zeki Es, mayınları bizzat kendisinin yerleştirdiğini söylüyor ve Tümgeneral Gürbüz Kaya’ya “Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum” diyor. Bunun üzerine Tümgeneral Kaya “Hiçbir sıkıntı yok bak hiçbir sıkıntı yok. Biz aynen planladığımızı uygularız. Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok” cevabını vererek Zeki Es’i teselli ediyor.

İkinci telefon görüşmesinde Yarbay Taner, Zeki Es’e “Yukarıya mayınları terör örgütü döşedi şeklinde bildirdik” diyor. Yarbay Taner, rapora tümen komutanının birkaç kez baktığını ve o şekilde yazdıklarını belirtiyor.

3. telefon görüşmesinde XXX Komutan, Zeki Es’e “Zeki bu konuşmaların hepsi kayıt ediliyormuş, fazla konuşma” uyarısını yapıyor. Zeki Es’in bunu kimin söylediğini söylemesi üzerine XXX Komutan “Sabah GES Komutanı beni aradı söyledi” diyor.



"TARİHİ FIRSAT"I VE DTP RANDEVUSUNU SABOTE ETTİ



Cumhurbaşkanı Gül’ün Kürt sorununun çözümü için “Tarihi fırsat” dediği ve demokratik adımların atılacağı sinyalini verdiği bir dönemde böyle bir saldırının olması, bütün olumlu havayı sabote etmişti.

Yine Başbakan Erdoğan’ın, uzun süredir kendisiyle görüşmek isteyen DTP yönetimine 29 Mayıs için randevu verdiği, ancak Çukurca’daki 6 şehit haberinden randevuyu iptal ettiği ortaya çıkmıştı. Bunu bizzat Erdoğan açıklamıştı.

ATV’de yayınlanan Başbakan Erdoğan mayın saldırısının kendisine nasıl randevuyu iptal ettirdiğini şöyle açıklamıştı: "Randevu vermeyi düşündüm, ertesi gün 10 askerimiz şehit oldu. DTP'liler terör örgütüne 'terör örgütü' diyemedi. Randevu vermek için sakinleşsin diye bekledik. Tekrar bir mayın olayı ve 6 şehit. Tam bir adım atmaya karar veriyorsunuz bombalar patlıyor. DTP'yle arkadaşlarım zaman zaman görüşüyor. Ben kendimi hazırlarken olanlar ortada. PKK terör örgütüdür deseler birçok şeyin önü açılacak. Onlar da söylemleriyle sürece destek olmaları lazım. Benim bölgeye ve bölge insanına yaklaşımım onların çok çok üstünde."

İşte kanınızı donduracak ses kaydı ve tam dökümü...

1. SES KAYDI: Hakkari Tümen Komutanı Tümgeneral G.K. ve Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Z. E. arasındaki telefon konuşması

Z.E: Komutanım uzaktan komutalı değil. Maalesef

G. K: Değil mi?

Z. E: Değil komutanım. Uzaktan komutalı değil. Biliyorsunuz bunları korumak için ben burada sıkıntılı oldukları için kendim risk alarak geldim. Bizzat kendim yerleştirdim. Rütbelileri tek tek çağırdım gösterdim. Bütün bölük komutanları birbirine devretsin dedim. Hep böyle tekmil verdiler devrettik diye. Ama komutanım bu büyük bir olasılıkla bizim, yani sabah buraya gelmenizde yarar var komutanım.

G. K: Kolordu komutanı gelecek sabah erken saatlerde onla beraber gelicem.

Z. E: Komutanım kolordu komutanımızla bu konuyu paylaşmanızda yarar var. Ben tamamen sorumluluğu almaya hazırım komutanım onu bütün samimiyetimle söylüyorum. Bütün sorumluluğu alıyorum zaten komutanlık sorumluluğu olarak.

G. K: Hepimiz alırız o konuda tereddüdümüz yok.

Z. E: Komutanım benim niyet maksadımı biliyorsunuz. Ben bu çocukları koruyayım diye onları döşedim. Ama onlar demek ki bu hassasiyeti o kadar yırtınmama rağmen göstermemişler. Komutanımızla da bir paylaşırsanız komutanım ben sabahleyin sıkıntıda kalabilirim. Yani olduğu gibi paylaşmak durumunda kalabilirim. Komutanım sizi böyle sıkıntıya soktuğum için kahroluyorum.

G. K: Yok yok hayır öyle birşey, hiç bir sıkıntı yok bak hiç bir sıkıntı yok. Hayır hayır hayır hiç bir sınıtı yok. Biz aynen planladığımızı tekrar uygularız. Sen merak etme hiç onda bir sıkıntı yok.

Z. E: Yarından itibaren de harekatımızı uygulamak için hazırız komutanım bunu da belirteyim. Yarın akşama kadar atarız üzerimizden bu sıkıntıyı. Ama bu sıkıntıdan dolayı ben kahroluyorum.

G. K: Hiç önemli değil. Kahrolacak bir şey yok. Ben bir şey söyleyeyim. Biz elimizden geleni yapıyoruz. Burada hayatımızı ortaya koyup mücadele veriyoruz. Bu mücadelenin içerisinde birileri ufak tefek hata yapacaktır. Bunun bedeli belki ağır olacaktır.

2. SES KAYDI - Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Z. E. ve Tabur Komutanı Yarbay T. arasında geçen telefon konuşması...

Z.E: Nedir durum orda. Tümen komutanı geleceğiz sabah çok erkenden demişti bana.

T: Komutanım Kolordu Komutanımız geldi. Yaklaşık bir 15 dakika önce. Şu anda burdalar. Şu anda odanızda görüşüyorlar komutanım.

Z.E: Senin yanında bir şey konuştular mı?

T: Yok komutanım. İkisi odaya girdiler komutanım.

Z.E: Makam odasına mı girdiler?

T: Doğrudur. Sizin odanızdalar komutanım.

Z.E: Peki Tümen Komutanı Asayiş Komutanı gelmeden önce seninle konuştu mu hiç bu olayla ilgili?

T: Taburları sordu bana. Taburların durumu nasıldı buradayken şeklinde söyledi sordu. Onun haricinde birşey konuşulmadı komutanım bi de nasıl bir kanaat edindi bilemiyorum. Bu timler yanlış yerden gitmişler herhalde gibi birşeyler

söyledi komutanım. Başka herhangi bir konuşma olmadı.

Z.E: Evet. Bu yukarıya nasıl bildirdiniz ilk kaza olay raporunu

T: Komutanım sadece operasyonun başlangıcından sonra ilerleme esnasında muhtemelen EEP'ye olduğu değerlendirilen patlamıştır. Şehit ve yaralıların kimliklerini saydık. Değerlendirme olarak da muhtemelen bölgede yapılan operasyonları engellemek maksadıyla bölücü terör örgütü mensupları tarafından EEP döşenmiş olabileceği değerlendirilmektedir şeklinde hiç teferruata girmeden yüzeysel bir şey yazdık komutanım. Tümen Komutanımız kendisi de gördü birkaç kez özellikle bakarak. Olan olayı da o şekilde yazdık.

Z.E: Peki Taner var mı söyleyeceğin birşey?

T: Hastane kayıtlarına geçen 6 şehit 8 yaralı olarak komutanım, bizim bildirdiğimiz o şekilde.

Z.E: Anladım Taner.

3. SES KAYDI: Çukurca Tugay Komutanı Tuğgeneral Z.E. ve ismi belli olmayan bir komutan arasında geçen telefon konuşması..

KOMUTAN: Zeki sen misin abicim? Sesin biraz şey. Sen yanlız mısın? Nasıl?

Z.E: Astsubay yanımda diğer arkadaşlar Asayiş Komutanı ile Tümen Komutanının yanında

KOMUTAN: Ha şeyi söylicem bu konuşmaların hepsi kaydediliyormuş fazla şey yapmayın. Anladım mı dediğimi?

Z.E: Anladım.

KOMUTAN: Beni aradılar söylediler. Senin bu aradığınla ilgili

Z.E: Anladım.

KOMUTAN: Mümkün olduğunca az.

Z.E: Kim söyledi size?

KOMUTAN: GES Komutanı, beni aradı sabah tamam.

Z.E: Anladım.

KOMUTAN: Abi hepimizin başı sağ olsun. Yapacağımız bir şey yok biliyorsun. Takdiri İlahi. Görev de devam edecek tabi. Ben de dün geldim yani akşam üzeri geldim. Öyle devam ediyoruz işte ne yapalım yani. Öpüyorum. Görüşürüz abiciğim. Herkesin başı sağ olsun. Oradakiler sana emanet moralini yüksek tut.

Kaynak: Sonsayfa.

'PKK Halk Desteğine Sahip'
28 Haziran 2009 09:58DTP

Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani, PKK'nın halk desteğine sahip olduğunu savundu...


DTP Hakkâri Milletvekili Hamit Geylani, PKK’ya “terörist” demediklerini ve demeyeceklerini söyledi. Geylani, “Dünya gerçeğine baktığımız zaman, bilimsel bir gözle irdelediğimiz zaman, terörist örgütler 10, 50 veya en çok 100 militana sahiptir. Oysa PKK binlerce militana sahip. Su kaynaklarına, elektrik santrallarına, finans kaynaklarına sahip. En önemlisi, büyük ölçüde halk desteğine sahip” dedi

Geylani, DTP Hakkâri İl Kongresi’nde yaptığı konuşmada şunları söyledi:

‘Sonuç alınmadı’
“25 yıldır PKK için ‘Terörist’ demediler mi? Terörist demeyenleri de lanetlemediler mi? Peki sonuç alındı mı? Alınmadı. Biz ‘Terörist’ demedik, demeyeceğiz de. Birkaç gün önce bir gazetenin köşe yazarının da ele aldığı gibi ‘PKK terörist değildir’ deniliyordu. Çünkü, dünya gerçeğine baktığımız, bilimsel bir gözle irdelediğimiz zaman, terörist örgütler, 10, 50 veya en çok 100 militana sahiptir. Oysa PKK binlerce militana, su kaynaklarına, elektrik santrallarına, finans kaynaklarına sahip. En önemlisi, büyük ölçüde halk desteğine sahip. Dünyanın hiçbir yerinde PKK kadar geniş bir hareket görülmedi.”
aktifhaber

Şırnak'ta Mayın Patlaması
01 Temmuz 2009 14:38

Şırnak'ta mayın patlaması sonucu 5 güvenlikçi yaralandı.

Şırnak'ta mayın patlaması sonucu 5, Hakkari'nin Çukurca İlçesi'nde taciz ateşinde 2 olmak üzere 7 güvenlik görevlisi yaralandı.

Şırnak'ta Mayın Patladı: 4 Ölü
06 Temmuz 2009 12:41

Şırnak-Uludere arasındaki Besta bölgesinde meydana gelen mayın patlamasında 4 kişi öldü, 9 kişi yaralandı. Ölü ve yaralıların isimleri şöyle...
İlişkili HaberlerTüm Haberler
Şırnak'ta Mayın PatlamasıYine Hain Tuzak: 7 YaralıTürk İmzalı Arama Kurtarma RobotuEndonezya'da Patlama: 27 ÖlüŞehit Babasının Acı Sorusu

Şırnak'ta meydana gelen mayın patlamasında 3 işçi öldü, 9 işçi yaralandı.

aktifhaber

Uzman Çavuş Fazlı Kalaycı toprağa verildi.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde çatışmada yaralanan ve tedavi gördüğü GATA'da hayatını kaybeden Aktütün gazisi Uzman Çavuş Fazlı Kalaycı, memleketi Mersin'in Tarsus ilçesinde verildi. 24.06.2009

Siirt'te mayın tuzağı
09.07.2009
Siirt'in Eruh ilçesinde tuzaklanmış patlayıcı maddenin infilak etmesi sonucu 1 vatandaş hayatını kaybetti.

Beyaz Toros’un Esrarı Çözüldü
17 Temmuz 2009 10:00

Cemal Temizöz Toros’la onlarca kişiyi gözaltına aldığı, 6 kişiyi infaz ettiği ortaya çıktı. Cizre'de o dönemde beyaz Toros taksi görüldüğünde halk büyük bir panik yaşardı.

Diyarbakır’da açılan davada, Kayseri eski İl Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz’ün oluşturduğu ekibin, 1993-1995’te beyaz Toros’la onlarca kişiyi usulsüz gözaltına aldığı, 6 kişiyi infaz ettiği öne sürüldü

Kayserİ eski İl Jandarma Alay Komutanı Cemal Temizöz’ün ve eski Cizre Belediye Başkanı Kamil Atağ’ın da aralarında bulunduğu 6’sı tutuklu 7 kişi hakkında ‘suç örgütü kurarak’ 1993 -1995arasında Cizre’de 20 kişiyi öldürdükleri iddiasıyla açılan davada ilginç ayrıntılara yer verildi. İddianamede, öldürüldükten sonra araziye atılan 6 kişinin ‘beyaz Toros’la görev yapan itirafçı sanıklarca kaçırılıp sorgulandığı anlatıldı. Aracı Temizöz’ün komutanlığı yaptığı Cizre ilçe Jandarma Komutanlığı’nın kullandığı bölge halkı tarafından öne sürülmüştü.

Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’nın hazırladığı 104 sayfalık iddianamede, askerlerle birlikte ’farklı konumda’ görev yapan eski PKK’lı itirafçıların çok sayıda kişiyi bizzat sorguladıkları anlatıldı. Bu timin gözaltına aldıkları kişiyi, beyaz Toros’a bindirdikleri ve jandarma karakolu ya da özel yerlerde sorguladıkları tanık anlatımlarına dayanılarak aktarıldı.

İddianamede, Cizre’de 1993-1995 yılları arasında 55 faili meçhul cinayet işlendiği belirtildi. Soruşturmada, 20 öldürme olayının sanıklarla bağlantılı olduğunun ortaya çıkarıldığı öne sürüldü. Tanık anlatımlarına göre, bölgede o dönem büyük panik yaşanmasına neden Renault beyaz Toros ekibin faaliyetlerinde önemli rol oynadı.

‘Tükenmez Kalem’ adlı gizli tanık, PKK’dan koptuktan sonra bir süre Cizre’de devlet için faaliyet yürüttüğünü ve ilçede olup bitenlere tanık olduğunu söylüyor. Ve gizli tanığın anlattıklarında Toros önemli yer tutuyor:

Elçi de Toros’a bindirildi

“1994 yılı yaz aylarında Ramazan Elçi için ’örgüte yardım ediyor’ raporu verildi. Yavuz isimli uzman ile Tuna isimli uzman çavuş talimat üzerine beyaz renkli bir Toros marka araçla yola çıktı. Köprü üzerinde Elçi’yi otoya aldılar. Silopi’ye doğru yola çıktık. Ramazan’ın kimliğini aldı. Terk edilmiş bir yerde durduk. Tuna araçtan inip Ramazan’ı kolundan çekip aşağıya indirdi. Duvarın kenarına götürdü. Bir el silah sesi geldi, Tuna tek başına aracın önüne bindi, ’Pezevenk gitti’ dedi. Sonra jandarma komutanlığına gittik, Yavuz, İlçe Jandarma Komutanı Cemal Temizöz’ün odasına çıktı, kimlik de elindeydi...”

Öldürülen 4 kişi de...

Bozalan köyünün yakınında 4 kişinin öldürülerek gömülmesi olayında da Toros yer alıyor. Gizli tanık şöyle anlatıyor: “Yavuz, ’Hadi görev var’ dedi. İki beyaz Toros marka araca bindik. Tuna bizim aracı, Adem Yakın diğerini kullanıyordu. Silopi yolunda bir aracı durdurduk, 4-5 kişiyi araçlarımıza aldık. Adem’in aracındaki kişi kendisini aşağıya attı, Adem ateş ederek bu şahsı yaralayıp; aracın bagajına attı. Bozalan köyüne yakın küçük mezrayı geçtikte sonra, dere yatağında araçları durdurduk. Yavuz ile Adem, bu 4-5 kişiyi bizden 50 metre kadar uzaklaştıktan sonra Kaleş’le tarayarak öldürdü. Cesetleri öldükleri yerde üzerlerine toprak attık. Yavuz kimlikleri Temizöz’e teslim ett.”

Savcılık, öldürülen dört kişinin adını soruşturma sırasında şöyle belirledi: Süleyman Gasyak (25), Abdulaziz Gasyak (13), Ömer Candoruk( 38) Yahya Akman (17).

Toros’tan ateş açıldı

22 Şubat 1994’te Nusaybin’de Ramazan Uykur’un vurulmasını akrabaları şöyle anlattı: “Plakasız beyaz Renault marka bir araç amcamı kolundan çekerek aracın içine çekmeye çalıştı. Amcam direndi. Araçtan ateş ettiler. Birisinin elinde tabanca diğerinde Kalaşnikof vardı. Amcam yere düştü, araç hızla kaçtı.”

CİZRE’DEKİ SUSURLUK

DİyarbakIr Savcısı Ergün Tokgöz, ididanamesinde ‘Mafya-polis şefi-politikacı’ ittifakı olarak bilinen Susurluk Çetesi’ne de göndermede bulundu. Yargıtay’ın Susurluk davasındaki mahkumiyet kararını onaylarken belirttiği şu değerlendirmeyi iddianamesine aldı: “Terörle mücadele adı altında da olsa hukuk dışı bir örgütlenme ile devletin meşru güçleri gibi güç kullanarak yürürlükteki yasalar yerine kendi kuralları ile sözde yasalar oluşturmanın, devleti, hukuk devleti olmaktan çıkaracağı, bu koşullarda da güçlünün sözünün geçtiği, nerede başlayıp nerede sona ereceği belli olmayan her türlü yasadışılığın egemen olduğu bir sistem oluşacağı, sonuçta yurttaş-devlet ilişkisinde hukuk kuralları yerine korku ve kaygının geçerli olacağı, bunun da bir Anayasa ve yasa ihlalinin ötesinde tam bir hukuk ihlali niteliği taşıyacağı ve hukuk devletinin bütünü ile ortadan kalkması sonuçunu doğuracağı göz önüne alındığında sanıkların eylemler TCK’nın 313. maddesine uyar niteliktedir.” Savcı, Cizre’deki ’suç örgütünü’ Susurluk’taki yapıya benzetirken şöyle dedi: “Yukarıda açıklanan tespitlerin gerek yapılanma gerekse kullanılan yöntemler açısından, tamamının olayımızda şüphelilerin oluşturduğu teşekkül açısından da büyük benzerlikler göstermekte.”
aktifhaber

Şırnak'ta mayın patlaması:
21 Temmuz 2009
Şırnak'ın Küpeli dağı bölgesinde mayın patlaması sonucu bir güvenlik görevlisi öldü.
Şırnak'ta mayının patlaması sonucu ölen Komando Uzman Çavuş Kürşat Can'ın (23'un evinde yas var...

İşkenceler Komutanı İsyan Ettirdi
25 Temmuz 2009 10:41

Gizli Tanık’tan şok iddialar; 12 korucuya ve bölgede yapılanlanlarla ilgili yeni iddialar ortaya çıkıyor. Dinleyenlerin kanını donduran o akılalmaz işkenceler.

12 KORUCUYA YAPILAN İŞKENCE KARAKOL KOMUTANINI İSYAN ETTİRDİ

Hakkari’nin Şemdinli İlçesi Ormancık Köyü’nde 12 korucunun Derecik Taburu’nda öldürülüp buraya gömüldüğü iddialarına her gün bir yeni kan donduran iddia daha ekleniyor. 12 korucunun önce Derecik Taburu’nda ağır işkenceden geçirildikten sonra Ortaklar Karakolu’na götürüldüğü, ancak Karakol Komutanı Astsubay H. M.’nin “Bu adamları öldürmüşsünüz. Yarın bu olay ortaya çıkarsa benim başım yanar. Bunları nerede bu hale getirdiyseniz gidin orada gömün” dediği ileri sürüldü.
YARBAY BİZLERİ DE TEHDİT ETTİ

Star’a konuşan ve o dönem bölgede koruculuk yapan ‘gizli tanık’, olay gecesi Ortaklar Karakolu civarında olduğunu, iki binek arabaya tepeleme yığılmış korucuların bir çoğunu daha önce tanıdığını söyledi. Korucuların, Ortaklar Karakolu’na yine öldürülen koruculara ait iki araçla getirildiğini anlatan ‘eski korucu’, “Astusbay M. araçları görünce çok sinirlendi. Araçtan inleme sesleri geliyordu. Ağır işkence gördükleri belliydi. Bazılarının çoktan öldüğünü tahmin ediyorduk” diye konuştu. Korucuların ailelerine de daha sonra olayı anlattıklarını belirten ‘star’ın gizli tanığı’ o dönem Yarbay Ali Çamurcu’nun bu olayı örnek göstererek sık sık ‘Size de Şırnak’ta yaptıklarımı yaparım” diye kendilerini tehdit ettiğini dile getirdi.

GİZLİ TANIKLARA BAŞSAVCI GARANTİSİ

Kayıp yakınlarının avukatı Mehmet Ekici, 12 mağdur adına davayı tekrar açacaklarını söyledi. Avukat Ekici “O dönem burada asker veya sivil olarak bulunan, konuyla ilgili olarak bilgi sahibi olan herkesten yardım bekliyoruz. Sayın Van Ağır Ceza Savcısı da konuyu gündeminde tutacağını dosyayı kapatmayacağını söyledi. Çok olumluydu. Gelebilecek bütün gizli tanıkların bizzat kendisinin güvencesi altında olacağını da vurguladı” diye konuştu.

Katliamı telsizdeki ‘öldürmeyin’ emri önledi

Olayın üzerinden 15 sene geçmesine rağmen hala korktuğunu ve bu yüzden de ismini vermek istemediğini söyleyen bir mağdur yakını baskında aslında köydekilerin tamamen öldürülmek istendiğini ancak buna bir telsiz emrinin engel olduğunu ileri sürdü. Evlerin ateşe verildiğini ve köylülerin dayakla meydana toplandığını anlatan tanık “Kerem İnan’ı öldürdükten sonra telsizden ‘Sakın öldürmeyin. Dövün işkence yapın öldürmeyin’ diye bir emir geldi. Bu emirden sonra köylülerden seçtikleri 6 kişiyi alıp gittiler. Daha sonra köyün yukarısından da 10 kişi daha almışlar. 4’ünü yaşı küçük diye bırakmışlar. Toplam 12 kişiyi alıp gittiler” diye konuştu.

Karnımdaki 9 aylık bebeğin suçu neydi?

Emine Çelik: Baskından önce gece sabaha kadar köy bombalandı. Bizimkiler telsizle yanlışlıkla köylerinin bombalandığını söyleyince karşıdan “Biz bombalamıyoruz. PKK yapıyor” cevabı alıyorlardı. Sabah yüzlerce asker köyü bastı. Erkekleri bir yana kadınları bir yana topladılar. Ben 9 aylık hamileydim. Kızım olacaktı. Yarbay Ali Çamurcu dipçiğiyle karnıma birkaç kez vurdu. Hadi diyelim ki biz suçluyuz. Benim karnımdaki doğmamış kızımın ne günahı vardı? Biz sadece adalet istiyoruz. Kocalarımızın, kardeşlerimizin mezarının yerini bile bilmiyoruz. Hiç olmazsa kemiklerini bize versinler.

Şırnak’ta yaptığım şeyi yaparım bak!

Ha­zi­me Çe­lik: Bi­zim köy 1984’te ilk ko­ru­cu olan köy­ler­den bi­ri­dir. Eşim Hurşit Taşkın olay­dan ön­ce tam 15 se­ne ko­ru­cu­luk yap­t›. Bas­kın ge­ce­si Yar­bay Ali Ça­mur­cu he­pi­mi­ze kü­für­ler edip “Şırnak’ta bir sü­rü köy yak­tım. Ora­da ne yap­tıy­sam bu­ra­da da ya­pa­ca­ğım” di­ye bağırı­yor­du.
Mer­yem Çe­lik: Ko­cam ilk ko­ru­cu ol­du­ğun­da si­lah bi­le yok­tu. Bal­tay­la, kü­rek­le nö­bet tu­tu­yor­lar­dı. Son­ra ne ol­du da biz ha­in ol­duk. 20 se­ne­ye ya­kın dev­le­te hiz­met et­me­nin ödü­lü bu mu­dur?

Kaynak:Star

Hakkari'de Silahlı Saldırı
25 Temmuz 2009
Hakkari'nin Yüksekova ilçesi dağlık arazi kesiminde, güvenlik güçlerine ateş açıldı. Açılan ateş sonucu 3 güvenlik görevlisinin yaralandığı bildirildi.

Şırnak'ta 2 DTP'li öldürüldü
Şırnak'ın Beytüşşebap İlçesi'nde DTP'li olduğu belirlenen iki kişi kimliği belirsiz kişi ve ya kişiler tarafından öldürüldü.
26 Temmuz 2009

Şırnak'ın Beytüşşebap İlçesi'nde dün gece araçla Beşağaç Köyü'nden Günyüzü Köyü'ne gitmekte olan DTP'li Necma Ölmez ile Ferhat Erdiş silahla vurularak öldürüldü. Ölmez ve Erdiş'in cesetleri, seyahat ettikleri araçtan 5 kilometre ötede üstü taşlarla örtülmüş şekilde bulundu. Ölmez ve Erdiş'in kimlikleri de dereye atılan araçta bulundu. Olay yerine gelen Beytüşşebap Cumhuriyet Savcısı ile jandarma yetkilileri olayla ilgili incelemelerde bulunuyor.
/www.yuksekovahaber.

Öcalan'a destek için 'barış çadırı' eylemi sürüyor

16:30 - Demokratik Toplum Partisi (DTP) Van İl Başkanlığı önünde toplanan 100 kişi grup, ellerine aldıkları pankartlarla yürüyüşe geçti. Attıkları yasa dışı sloganlar eşliğinde Sanat Sokağı'na gelen grup, burada bir basın açıklaması yaptı. Barış Anneleri İnisiyatifi Üyesi Zeliha Tunç, demokrasi ve özgürlük için çadır kurduklarını söyledi. Devlet yetkililerinden barış istediklerini belirten Tunç, "Biz bu çadırı demokrasi ve özgürlük için açtık. Sayın Öcalan'ın göstereceği yol haritasını desteklemek amacıyla buradayız. Artık anneler ağlamak istemiyor. Her iki taraftan da biz evlatlarımızı yitiriyoruz. Biz anneler artık bu acıyı kaldıramıyoruz" dedi. 01.08.2009 VAN netgazete

Diyarbakır'da Olaylı Yürüyüş
04 Ağustos 2009 21:52

Diyarbakır'da DTP'nin öncülüğünde Yurtsever Demokratik Gençlik’in yaptığı ‘Yola gelin’ yürüyüşünde olaylar çıktı.

Yüzleri puşulerle kapalı gençler, çevik kuvvet polisine molotoflu kokteylerle saldırdı, polis saldırganları dağıtmak için havaya ateş açıp, biber gazı kullandı.

DTP İl Başkanı Fırat Anlı'nın da aralarında bulunduğu yaklaşık bin kişilik DTP'li gurubu saat 19.30 sıralarında Bağlar DTP ilçe binası önünde toplandı. Buradan Koşuyolu Parkı’ndaki yaşam hakkı anıtı önüne kadar yürüyen kalabalık, teröristbaşı Abdullah Öcalan lehine slan atıp, posterlerini açtı.

Anıt önünde yapılan basın açıklamasının ardından yüzleri puşulu bir grup genç, güvenlik önlemi alan çevik kuvvet polisine molotof kolteyli fırlattı. Polisin de karşılık vermesi üzerine taşlı sopalı kavga çıktı. Polis, saldırganları dağıtmak için havaya eteş açıp, bebir gazı ve tazyikli su kullandı.
Sokak aralarına kaçan göstericiler ile polis arasında kovalamaca devam ediyor.
aktifhaber

Hatay'daki Çatışmada ölen Er toprağa verildi
17:40 - Hatay'da çıkan çatışmada
ölen Jandarma Komando Er Yusuf Tiryakioğlu (20) memleketi Ordu'nun Kabataş ilçesinde gözyaşları arasında toprağa verildi.

İki PKK'lının cenazeleri ailelerine teslim edildi
09.08.2009
16:00 - Kato Dağı kırsalında 5 Ağustos'ta öldürülen Muş doğumlu PKK'lı Erhan Şimşek'in ve Siirtli Muhsine Ete'nin cenazesi Beytüşşebap Devlet Hastanesi'nden ailesi tarafından teslim alındı. Sabah erken saatlerde Beytüşşebap'a gelen Ete ve Şimşek ailesi Beytüşşebap Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu, cenazeyi hastaneden aldı. DTP Beytüşşebap İlçe Teşkilatı binası önünde toplanan bin kişi ise, 2 kilometre uzaklıktaki hastaneye doğru yürüyüşe geçti. Yoğun güvenlik önlemlerinin alındığı yürüyüşte, sarı, kırmızı ve yeşil flamalar taşınırken kalabalık sık sık PKK ve Öcalan lehine slogan attı

DTP'li Tuncel, PKK'lının taziye çadırını ziyaret etti

14:00 - Geceyi Hakkari'nin Berçelan Yaylası'ndaki Sıfır Noktasında Barış Nöbeti'ne katılarak çadırda geçiren Milletvekili Sabahat Tuncel, öğle saatlerinde ise Hakkari Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu ve partililerle birlikte çevre yolu üzerinde bulunan PKK üyesi Cudi kod adlı Serhat Taş'ın taziye çadırını ziyaret ederek ailesine başsağlığı diledi. Taziye çadırında bulunanlarla tek tek tokalaşan Tuncel, "Devrim şehitlerini bir kez daha anıyor, ailesi ve Kürt halkının başı sağ olsun diyorum" dedi. 09.08.2009 HAKKARİ netgazete

Şırnak'ta mayın patladı. bir korucu öldü oldu, bir korucu da yaralandı.

11 Ağustos 2009
ŞIRNAK'ın Uludure İlçesi'nde mayının patlaması sonucu koruculardan Servet Babat öldü, Sıddık Yarar da ağır yaralandı.

Korsan Gösteride Polis Memuru Vuruldu
15 Ağustos 2009

Adana'da PKK sempatizanlarının düzenlediği korsan gösteri sırasında 1 polis memuru silahla yaralandı. Ağır yaralı polis memuru hastaneye kaldırıldı.

18 Ağustos 2009 Salı
KADIN CIA AJANLARI GÜNEYDOĞUDA NE YAPIYOR?

Orada kaç CIA ajanı var? Kaçı kadın? Sadece 1 mi?

10 Ağustos günü kimi gazeteler (Örneğin Sabah verdi ama Hürriyet pas geçti.) “Aranan bir CIA ajanının sahte pasaportla Türkiye’den kaçtığını” duyurdu.

Tarih aklınızda dursun, devam edelim. Buna göre, “Batman'da insan hakları derneği kurmak için bir tarikat lideriyle ‘gazeteci gibi’ görüşme yapan, ancak CIA ajanı olduğu ortaya çıkan Barbara Anna Lakeberg'in, hakkında yakalama emri çıkartıldığını öğrenince sahte pasaportla Kuzey Irak'a kaçtığı belirlenmiş”.

Anlaşılıyor ki, ajan Lakeberg başına ne geleceğini bir şekilde öğrenmiş ve sırra kadem basmış. Tabii “kaçış güzergahı” tespit edilmiş. Batman'dan Silopi'ye, buradan da Habur sınır kapısı üzerinden K. Irak'a!

Yani “babasının evi”nde gezecek kadar rahat. Bu öyküyü daha köpürtmek, gazeteci ve okur arasında iyice al benili yapmak mümkün. Örneğin Lakeberg Budistmiş! Tabiî olarak iyi derecede Kürtçe biliyor.

Irak'ın kuzeyinde insan hakları alanında faaliyet yürütmek üzere bir dernek kurduğu-ki şu meşhur ve meşum NGO (STÖ) meselesi yani!- Diyarbakır ve Batman'da da bu derneğin şubelerini açmak istediği öğrenilmiş.

Bunlar iyi de, soruyu acaba daha basit sorsak daha okunaklı bir tablo oluşturabilir miyiz?

Bir CIA ajanı Güneydoğu’da ne yapar?.. Hem de tarihine bakarsanız, Türkiye’de Kürt açılımlarının konuşulduğu, konuyla ABD ve AB’nin ilgisi olmadığı, toplumun bunu istediği üzerine yoğun bilgiler akarken.

Sahi bir CIA ajanı orada ne yapar? Evet istihbarat örgütleri bilgi toplarlar ama açık konuşalım, Ankara’da büyükelçiliği bulunan ne kadar Batı ülkesi varsa zaten oradan çıkmıyor, istediklerini öğreniyorlar, hele ABD’nin ve AB ülkelerinin orada ne olduğunu az çok da olsa bilmemesi mümkün değil.

Yani ABD bir bayan ajanı gönderip çok kritik bilgi mi alacak? Diyelim öyle. Aldı tamam. Sonra? Bu elbette başka bir şeyle ilgili olmalı. Çünkü istihbarat elemanları sadece bilgi almakla uğraşmazlar.

Neyle uğraşırlar? Sizi bir yıl öncesine götürelim. Bu sefer Hürriyet’in haberi. Tarih: 19 Haziran 2008. Başlık şu: “CIA ajanı Amerikalı kadın aranıyor”

Demek bir kadın CIA ajanı daha varmış ve o da aranıyormuş. Öyle mi? Değil! Okuyalım; “Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı, Güneydoğu illerinde faaliyet gösteren Barbara Anna Lakeberg isimli CIA ajanı hakkında yakalama emri çıkardı. Lakeberg'in DTP mitinginde elindeki Kuran'la terörist Öcalan propagandası yapan ‘PKK'lı İmam’la bağlantısı da tespit edildi.

Batman’da nevruz kutlamaları sırasında teröristbaşı Abdullah Öcalan ve Saidi Nursi posterlerini açıp yasadışı slogan attıkları için tutuklanan 14 sanıkla ilgili davada adı geçen ABD’li kadın ile ilgili Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı harekete geçti. ‘PKK’ya yardım etmek, Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanuna muhalefet, halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek ve askerlikten soğutmak, PKK örgütü adına suç işlemek ve örgüt propagandası yapmak’ suçlarından 5 yıldan 20 yıla kadar hapis istemiyle haklarında dava açılan sanıklardan cemaat lideri 53 yaşındaki Hüseyin Bulut ve yardımcısı Aydın Tunçyüzlü’nün, CIA elemanı olduğu iddia edilen Amerikalı Barbara Anna Lakeberg adlı kadın ile olan bağlantıları belirlenince, Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı kadın hakkında yakalama kararı çıkardı.”

E, bu aynı haber? İyice garip bir durumla mı karşı karşıyayız yoksa burada yeni gelişmeler veya aklımızın kestiremediği olaylar mı söz konusu! Ama buraya kadar bildiğimiz şu, bir yıl arayla hemen aynı haber farklı iki gazetede yer alıyor.

Farklı olan kaçma! Kadın ajan hakkında yakalama çıkarılıyor, o bunu öğrenip (1 yıl sonra! Bir de CIA’yi büyütürler!)

Bakın 10 Ağustos tarihli son haberde de benzer bilgiler var: “Lakeberg'in, tarikat lideri Bulut ile görüşmesinden kısa süre önce K. Irak'tan Türkiye'ye giriş yaptığı belirlendi. Bunun üzerine Diyarbakır Özel Yetkili C. Başsavcılığı, Barbara Anna Lakeberg için yakalama kararı çıkardı. (Sanki yeni girmiş gibi ama devamı yine ilk haberin aynısı: Lakeberg'in görüştüğü 15 kişi hakkında, PKK'ya yardım, Atatürk aleyhine işlenen suçlar hakkındaki kanuna muhalefet, halkı kin ve düşmanlığa tahrik ve askerlikten soğutmak, PKK adına suç işlemek ve propagandasını yapmak iddialarıyla 20 yıla kadar hapis istemiyle dava açılmıştı.”

Buyrun siz çıkın işin içinden. Tahmin edileceği gibi bu konuda daha çok soru var ama… Biz yine ilkiyle yetinelim…

Bu CIA ajanları Güneydoğu’da ne yapıyor?

www.iyibilgi.com

"Operasyon durmazsa 'çatışma' başlar"
PKK'nın üst düzey yöneticilerinden Duran Kalkan, örgütün başlattığı “çatışmasızlık ve eylemsizlik” süresinin 1 Eylül'de sona ereceğini, TSK’nın operasyonları durdurulmaması halinde, bu tarihten sonra yeniden “çatışmaların” başlayacağını açıkladı. 24.08.2009 haber101

ŞEMDİNLİ'DE PATLAMA: BİRİ ASTSUBAY 4 ASKER ÖLDÜ
30 Ağustos 2009

Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Derecik beldesindeki patlamada 4 asker öldü, 1 asker yaralandı.

Hakkari Valisi Muammer Türker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, Derecik beldesi Balkayalar bölgesinde operasyona giden ''askerlerin arasına el bombası atıldığı'' şeklinde bilgi aldıklarını belirtti.
haber101

Kulp'ta mayına basan genç öldü

Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde mayının patlaması sonucu çobanlık yapan genç hayatını kaybetti.

04 09 2009 17:13
haber7

Eruh ve Çukurca'da çatışma: 7 asker öldü, 5 asker yaralandı

09 09 2009

SİİRT ERUH'TA 6 ER ÖLDÜ

Siirt'in Eruh ilçesinde güvenlik güçleri ile PKK mensupları arasında çıkan çatışmada ilk belirlemelere göre 5 asker öldü, 3 asker yaralandı.

Bölgeden gelen son haberde ise 1 astsubayın daha şehit öldü.

Alınan bilgiye göre, Görendoruk köyü kırsalında güvenlik güçleri ile PKK mensupları çatışma çıktı.

Çatışmada, ilk belirlemelere göre, 5 asker ölürken, 3 asker de yaralandı. Yaralı askerler helikopterle Şırnak Asker Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı.

Hakkari'nin Çukurca ilçesi Kazan Vadisi'nde güvenlik güçleri ile militanlar arasında çıkan çatışmada 1 astsubay şehit oldu, 2 uzman çavuş yaralandı.

Alınan bilgiye göre, bugün öğle saatlerinde Irak sınırında dağlık bir alanda bulunan Kazan Vadisi'nde arazi arama ve tarama faaliyeti yürüten güvenlik güçleri ile bir grup PKK örgütü üyesi arasında çatışma çıktı. Çatışmada Kırşehir nüfusuna kayıtlı Astsubay Ferhat Erdem öldü, 2 uzman çavuş ise yaralandı.

Yaralı askerler helikopterle Hakkari Askeri Hastanesi'ne getirilerek tedavi altına alındı.
Haber101

Van'da Mayın Patlaması: 2 öldü, 8 asker de yaraland
09 Eylül 2009
Van'ın Başkale İlçesinde mayının patlaması sonucu 2 asker öldü, 8 asker de yaralandı...
Haber101

Hakkari'de 1 asker yaralandı

Hakkari'nin Çukurca ilçesi Kazan Vadisi'nde sürdürülen operasyonlarda 1 asker yaralandı. Yaralı askerin helikopterle Hakkari Askeri Hastanesine kaldırıldığı bildirildi
09 09 2009 16:56
haber7

Yaralanan Asker öldü
10 Eylül 2009
Van'ın Başkale ilçesinde PKK'nın araziye döşediği mayının patlaması sonucu yaralanan askerlerden biri öldü.
haber101

Diyarbakır'da mayın patladı: 1 ölü

Diyarbakır'ın Kulp ilçesinde mayın patlaması sonucu hayvanlarını otlatan iki kardeşten biri hayatını kaybetti, 1'i yaralandı.

11 09 2009 20:15
haber7

Yaralı asker taşıyan uçak Adana'ya indi
Diyarbakır'dan Ankara'ya gitmek üzere havalanan, 3'ü yaralı 1'i hasta 4 askeri taşıyan askeri uçak, hava muhalefeti nedeniyle Adana İncirlik Üssü'ne indi.

13 09 2009 00:35

Alınan bilgiye göre, yaralı oldukları öğrenilen Üsteğmen İbrahim Mert, Uzman Çavuş Nejat Yılmaz ve Er Bekir Karataş ile hasta olan Uzman Çavuş Mehmet Gümüşsoy'u Diyarbakır'dan Ankara'daki GATA'ya götüren askeri uçak, hava muhalefeti nedeniyle İncirlik Üssü'ne iniş yapmak zorunda kaldı.

Askeri personel, ambülanslarla Yüreğir Başkent Hastanesi'ne getirilirken, bölge komutanlığından yetkililer de bilgi almak üzere hastaneye geldiler.

Hastane Müdür Yardımcısı Sinan Gül, yaptığı açıklamada, hastane müdürü, başhekimi ve ilgili birim doktorlarının askerlerin tetkiklerini yaptıklarını, askeri personelin cerrahi yoğun bakım ünitesinde tedavi altına alındıklarını kaydetti.

Gül, hava muhalefetinin sona ermesi ve askeri personelin sağlık durumlarının belli olmasının ardından, GATA'ya götürülüp götürülmeyeceklerine karar verileceğini dile getirdi.

haber7

14 Eylül 2009
Hakkari'de Çatışma: 1 uzman onbaşı öldü
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde Kavşak köyü Kazan Vadisi'nde PKK üyelerine karşı sürdürülen operasyonlarda, Ordu nüfusuna kayıtlı Uzman Onbaşı Mustafa Güler (23) öldü..

22 Eylül 2009
Hakkari'de Cenaze Gerginliği

Hakkari'de çatışmada öldürülen PKK’lıların cenazelerinin verilmediğini iddia eden grup ile polis arasında gerginlik yaşandı.
Hakkari'nin Çukurca ilçesi Kazan Vadisi'nde 6-13 Eylül'de düzenlenen operasyonlarda öldürülen ve toprağa verilmeyen 3 terör örgütü üyesinin Devlet Hastanesi morgunda bekletilen cesetlerinin ailelerine verilmediğini iddia eden grup ile polis arasında gerginlik yaşandı.

Gerginliğin ardından grup, kentin Biçer Mahallesi'nde yola barikat kurarak polislere taş attı. PKK Hakkari Çukurca

Polisin gaz bombası kullanarak müdahale ettiği olaylarda göstericiler ara sokaklara kaçtı.

Gerginliğin halen devam ettiği Hakkari'de, ara sokaklara kaçan göstericilerin, ateş yakarak bazı sokaklarda eylemlerini sürdürdükleri öğrenildi.
aktifhaber

Çukurca'da mayına basan çoban hayatını kaybetti
19:50 - Hakkari Çukurca'nın Üzümlü köyünde yaşayan çoban Ömer Seven (65), koyunlarını köy yakınlarındaki meraya otlatmaya götürdü. Arazide ilerlerken mayına basan Seven, hayatını kaybetti. 22.09.2009 ÇUKURCA netgazete

02 EKİM 2009
Şırnak'ta çatışma 1 korucu öldü

Şırnak'ın Silopi ilçesi kırsal kesiminde çıkan çatışmada 1 korucu öldü, 1 korucu da yaralandı.
haber101

Tatvan'da Bomba Patladı 2 asker yaralandı.

Bitlis'in Tatvan ilçesine bağlı Küçüksu Jandarma Karakol Komutanlığı yakınındaki bir menfeze yerleştirilen bombanın, İl Jandarma Alay Komutanlığına bağlı trafik timinin yoldan geçtiği sırada patlaması sonucu toprak altında kalan araçta bulunan 2 asker yaralandı. .

Tatvan-Van kara yolunda, meydana gelen patlama nedeniyle, yolun trafiğe kapandığı ve Van'a ulaşımın durduğu bildirildi.
haber101

Askere malzeme götüren minibüse mayın, 2 ölü
22:00 - Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde Kato Dağı eteklerindeki askeri birliğe malzeme taşıyan Vedat Bayhan (28) idaresindeki minibüsün üstünden geçtiği mayın patladı. Patlama sonucu sürücü Vedat Bayhan ve araçta bulunan yeğeni Jihat Durmuş (17) hayatını kaybetti. 04.10.2009 ŞIRNAK netgazete

05 Ekim 2009
Hakkari'de bir polis memurunun otomobili tarandı. Saldırıda polis memuru ile iki kardeşi öldü...

HAKKARİ'de polis memurunun kullandığı özel otomobile uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Saldırıda polis memuru ile yanında bulunan 2 kardeşi öldü.

Olay, bugün öğlen saatlerinde Hakkari kent merkezine 7 kilometre uzaklıkta bulunan Depin Mevkii Helil Vadisi’nde meydana geldi. Almanya’dan gelen 2 kardeşi ve eşi ile birlikte Depin’deki alabalık tesislerine balık almaya giden Hakkari Terörle Mücadele Şubesi’nde görevli polis memuru evli 2 çocuk babası Engin Açıkgöz, bu sırada silahlı 3 kişinin saldırısına uğradı. Uzun namlulu silahlarla açılan ateş sonucu otomobili kullanan polis memuru Açıkgöz olay yerinde ölürken, adları öğrenilemeyen 2 kardeşi de ağır yaralandı. Saldırıda polis memurunun eşi ise yara almadan kurtuldu.
haber101

Tunceli'de Çatışma: 1 asker öldü 1 asker yaralı
06 Ekim 2009
Tunceli kırsalında PKK örgütü üyeleri ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada bir askerin öldüğü 1 askerin de yaralandığı bildirildi.
haber101

07 Ekim 2009 07:37
Katil Bakanın Arkasında
Şırnak'ın Beytüşşebap ilçesinde 25 Temmuz’da öldürülen DTP’li Necman Ölmez ve Ferhat Ediş cinayetleri çözüldü.

Güvenlik güçleri, ölenlerin cep telefonların alındığını belirleyince teknik takip başlattı. Telefonlardan birinin Cizre’de, askerliğini yapan Zeki Akdoğan’ın eşi tarafından satıldığı belirlendi.

Birliğinden alınan Akdoğan cinayete karıştığını itiraf etti. Akdoğan’ın ifadeleri üzerine Beşağaç köyü korucubaşı İhsan Acer, Günyüzü köyü korucubaşısı Cemil Oğurlu, korucular Zedan Acer, Reber Akdoğan, Yunus Akdoğan, Nasır Akdoğan yakalandı. 6’sı korucu 7 kişi cinayetten tutuklandı.

Cinayetlerin para alışverişi nedeniyle işlendiği iddia edildi.

Korucubaşı Acer’in Beşağaç köyünde 29 Eylül 2007’de 12 kişinin öldürülmesinin ardından köye giden CHP lideri Baykal ve bakanlara bilgi veren kişi olduğu belirlendi.
aktifhaber

2 Nisan 2010
Polis Merkezi'ne Silahlı Saldırı
Mardin'in Kızıltepe ilçesinde Cumhuriyet Polis Merkezi'ne kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce silahlı saldırı düzenlendi.

Akşam saatlerinde meydana gelen olayda 2 polis memuru yaralandı.
aktifhaber

01 Mayıs 2010
Militanlar Karakol Bastı



Tunceli'nin Nazimiye İlçesi Sarıyayla Jandarma Karakolu'na, uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. Saldırıda, ilk belirlemelere göre Karakol komutanı da dahil 4 asker ölürken,1'i ağır 7 asker yaralandı.
Tunceli'nin Nazimiye ilçesi Sarıyayla Jandarma Karakolu'na militanlarca düzenlenen saldırıda ölen askerlerin kimlikleri belli oldu:

Jandarma Başçavuş Hasan Özüberk Kilis

Uzman Çavuş Kemal Koçyiğit Kayseri

Er Adem Şimşek- Muğla-Fethiye

21 yaşındaki Jandarma Komando Er Ahmet Eyce-Sivas
haber1001

Karakola Saldırı: 1 er öldü, 1 er yaralandı
Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki Bağdere Jandarma Karakolunda çıkan çatışmada 1 er öldü, 1 er yaralandı. haber1001

Jandarma Karakolu'na Saldırı:1 ölü 5 yaralı
Elazığ'ın Karakoçan İlçesi'ndeki Yoğunağaç Jandarma Karakolu'na taciz ateşi açıldı.1 vatandaş öldü, 3'ü asker 5 kişi yaralandı haber1001

Van'ın Çatak İlçesinde Askerler Mayına Bastı
30 Haziran 2010

Van'ın Çatak ilçesine bağlı Körüklü Vadisi'nde meydana gelen mayına basma olayı ile ilgili Van İl Jandarma Komutanlığı tarafından yazılı bir açıklama yapıldı.

Van Valiliği'ne gönderilen açıklamada, "Van-Çatak kırsalında 30 Haziran günü icra edilen operasyonel esnasında üç güvenlik görevlisi, teröristler tarafından araziye yerleştirilen ve el yapımı patlayıcı (EYP) olduğu değerlendirilen patlayıcıların infilak etmesi sonucu yaralanmışlardır. Yaralılar, helikopterle tahliye edilerek Van'da tedavi altına alınmıştır. Operasyona devam edilmektedir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur." haber1001

'Barış şenliği'nde polise molotofla saldırı

12:50 - Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde bir grup, BDP tarafından düzenlenen "Savaşa Hayır, Barışa Evet" etkinliğine katılmak için Büyükanıt Caddesi'nde toplandı. BDP Van Milletvekili Özdal Üçer'in konuşmasının ardından dağılmaya başlayan gruptan bazı kişiler, polise ve iş yerlerine taş ve molotofkokteylleri ile saldırdı. Polisin biber gazı ve basınçlı su ile müdahale ettiği gruptakiler, ara sokaklara dağıldı. 11.07.2010 DOĞUBAYAZIT netgazete


En son Ekim tarafından Prş Nis 22, 2010 7:19 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Ekm 07, 2009 9:42 pm    Mesaj konusu: 34. Er O Saldırıyı Anlattı Alıntıyla Cevap Gönder

06 Şubat 2010 08:29
KCK AKP'Yİ TEHDİT ETTİ: AKP'Yİ BİTİRECEĞİZ!

PKK'nın yan kolu KCK Yürütme Konsey Başkan Yardımcısı Cemil Bayık, ‘’Türkiye bu yıl sonuç almak istiyor. Zor bir yıl olacak. Amaçları PKK dışındaki Kürtleri esas alarak çözümü geliştirmektir. PKK çizgisindeki Kürtler sistemin hizmetine girmeyecektir" dedi. Bayık, AKP, bu yıl PKK’yı tasfiye edemezse iktidarda kalamayacağını biliyor. Kaybedecekler. Hatta birçokları mahkemeye verilerek görevden alınacaktır’’ ifadesini de kullandı.

AKP YETKİLİLERİ MAHKEMELİK OLACAK

Bayık, Türkiye’nin ‘’Eğer ABD, Avrupa bana yardım ederse PKK’yle çözüme girmeme gerek yok, kandırma siyasetle PKK ve Kürtleri tasfiye ederim’’ planı içinde olduğunu iddia etti.

Bayık, hem kapitalist sistemin hem de Türkiye’nin bu yıl sonuç almak istediğini, bu yüzden de zor bir yıl olacağının altını çizdi.

PKK’yı bu yıl tasfiye edememesi durumunda AKP’nin birçok yöneticisinin mahkemelerde bile yargılanabileceğine işaret eden Bayık, şunları söyledi: “AKP, 2010 yılında PKK’yi tasfiye edemezse iktidarda kalamayacağını biliyor. Kaybedecekler. Hatta birçokları mahkemeye verilerek görevden alınacaktır. Eğer PKK konusunda sonuç alamazsa, iktidarda kalamayacağı gibi kendisinden hesap da sorulacaktır. Bu yüzden AKP tüm gücüyle PKK’yı tasfiye etmek istiyor.”

‘AKP'Yİ BİTİRECEĞİZ’

Kürt sorununun demokratik siyasi zeminde çözülmesinin önünün açılması için AKP’nin Güneydoğu'da bitirilmesi gerektiğine vurgu yapan terör örgütü liderlerinden Bayık şöyle konuştu: “Eğer AKP’yi bitirirsek, devletin PKK’yi tasfiye etmek için elinde kullanabileceği hiçbir siyasi güç kalmayacaktır. AKP onların son umududur. AKP’yi kapatmamalarının nedeni de budur. AKP üzerinden PKK’yi tasfiye etmeyi düşünüyorlar. AKP’ye verilen görev budur. Ellerinde başka bir güç yok. Ellerinde başka bir gücün kalmaması devleti çözüme mahkum edecektir. AKP bunun son aşaması olarak ele alınabilir. AKP’den umutları olduğu müddetçe sorunun çözümü için adım atmayacaklardır. AKP’yi bitirirsek, diğer partiler gibi yaparsak sonuca gidebiliriz.
aktifhaber


07 Ekim 2009 14:59
34. Er O Saldırıyı Anlattı

Bingöl'de, 1993'te 33 erin şehit olduğu saldırıdan yaralı olarak kurtulan Erdem Doğan, bir türlü aydınlatılamayan o hain olayı ilk kez anlattı.

Terör Örgütü PKK tarihinin en kanlı ve vahşi eylemlerinden biri olan “Bingöl'deki 33 erin katledilmesi” olayında bacağından yaralanarak gazi olan Erdem Doğan, sessizliğini bozdu.

Hükümetin Kürt sorununu çözmek için başlattığı ‘huzur ve kardeşlik’ projesiyle tekrar gündeme gelen 33 er konusunda çok önemli açıklamalarda bulunan Gazi Doğan, sürekli olarak dile getirilen, “33 er hakkında istihbarat bilgisi PKK’ya sızdırıldı” iddialarını doğrular nitelikte gelişen olaylar zincirini ilk kez anlattı.

İşte Bingöl’de, 24 Mayıs 1993’te birliklerine giderken terör örgütü üyelerinin hain saldırısından kurtulan Gazi Doğan’ın, açıklamalarının satırbaşları:
- Yola savunmasız ve korumasız bir şekilde çıkarıldık.
- Önünden geçtiğimiz karakollarda değil de; ilginç yerlerde mola verdik.
- Molalar, bizi taşıyan sivil şoförlerin inisiyatifiyle gerçekleşti.
- Çok sık verilen molalarda şoförler sürekli telefon görüşmeleri yaptı.
- Baskının gerçekleştiği yere 10 dakika mesafede karakol vardı.
- Yolumuz kesildiğinde üzerimiz aranmadığı gibi soru da sorulmadı. Sanki bizleri bekler gibi bir halleri vardı.
- Her şey bir plan çerçevesinde işliyordu.
- Bizi taşıyan şoförler serbest bırakıldı.
- Saatlerce dağlarda aç-susuz yürütüldük.
- PKK kampına getirildiğimizde de üzerimiz aranmadı. Silahsız olduğumuzu biliyorlardı.
- Kampta ifademizi Şemdin Sakık aldı. Onu çok sonra gazetelerde çıkan fotoğraflarından tanıdım.
- Ansızın bir yerde durdurup içtima aldılar. Daha sonra üzerimize mermi yağdırdılar.

Röportaj: Aslan Değirmenci/Vakit

— Askerlik göreviniz nerede başladı?
- Bilecik Jandarma Er Eğitim Alayında…
— Acemi eğitiminizi kaç gün sürdü?
Yaklaşık 2.5 ay.
— 2.5 Ay sonra asıl birliğiniz olan Bingöl’e mi gönderildiniz?
- Bana usta birliğimin Bingöl İl Jandarma Komutanlığı olduğu tebliğ edildi. Yol güzergâhım da bana anlatıldı. Dağıtım iznim bittikten sonra toplama merkezi olan Malatya İl Jandarma Komutanlığına teslim oldum.

TOPLAMA MERKEZİNDE BULUŞTUK
— Yani Bingöl’e Malatya’dan toplu halede gönderildiniz…
- Evet. Toplama merkezinde Bingöl’e gidecek arkadaşlarla hep birlikte toplandık. Daha sonra topluca Malatya’dan birliğimize teslim olmak için harekete geçirildik.
2 SİVİL ARAÇ İLE YOLA ÇIKTIK
— Ulaşımınızı sağlayan araçlar sivil miydi?
- 2 sivil minibüstü. Plakaları 34 ve 44 ile başlıyordu.
— Yola çıktığınızda size koruma aracı sağlandı mı?
- Hayır. Hiçbir koruma sağlanmadı. O süreçte yaşanan olaydaki ilk dikkatimi çeken konu da bu oldu.
NEDEN, KORUMASIZ YOLA ÇIKARILDIK?
— Dikkatimi çeken derken…
- Yani iki minibüs dolusu asker ve hepsi silahsız… Bölge dağlık ve sürekli olaylar mevcut. Böyle bir durumda bizlerin bu şekilde yola çıkarılmasını doğru kabul edemem.
SIKLIKLA MOLA VERİLDİ. ŞOFÖRLER BİRİLERİNİ ARADI
— Peki yolculuğunuz başladığında dikkatini çeken başka olay oldu mu?
- Çok kritik bölgede seyahat edilmesine rağmen sıklıkla mola verildi.
Bu molalar bizim talebimiz doğrultusunda değil tamamen servis şoförlerinin inisiyatifiyle gerçekleşti. Ancak dikkatimi çeken ikinci olay şu oldu: Her molada olmasa da sıklıkla durulan yerlerde servis şoförleri ankesörlü telefonlar ile görüşmeler gerçekleştirdiler.
ŞOFÖRLER BİLGİ Mİ SIZDIRDI?
— Bu olay, daha önce sıklıkla gündeme getirilen ‘PKK’ya bilgi sızdırıldı’ iddialarını akıllara getiriyor.
- Onun için anlatıyorum. Ama bu saldırının maalesef üzerinden yıllarca geçmesine rağmen aydınlatılmalı.
OLAY YERİNE 10 DAKİKA MESAFEDE KARAKOL VARDI
— Devam edersek. Yol kesme anı nasıl gerçekleşti?
- Bakın burada ünlem koyacağım bir konu daha var. Görev yerimize doğru ilerlerken bir askeri karakol gözüme çarptı. Sürekli olarak mola verirken bu karakolu direk geçtik. Hiç uğramadık. Oysa uğranacak ve mola verilecek yer vardıysa karakol olmalıydı. Daha ilginci ise karakolunun önünden 5-10 dakika geçtikten sonra bölücü terör örgütü tarafından yolu çift taraflı kestiklerini gördük. Önlerine gelen her aracı durduruyorlardı. Bizi de durdurdular. Geri kaçma şansımız yoktu. Çünkü yol kenarlarında da teröristler pusu kurmuşlardı. Her tarafımız teröristler tarafından sarılıydı. Bir grup terörist gelerek araçtan inmemizi istediler. Biz mecburen savunmasız olduğumuz için araçlarımızdan indik. Saat tahmini 18.20 gibiydi…
SAATLERCE YÜRÜTÜLDÜK
— Sadece sizi mi indirdiler? Diğer araçlara ne yapıldı?
Hayır sadece bizi indirmediler. Diğer araçlardan indirilen vatandaşların hepsi bir arada ayrı bir yerde tutuluyordu. Bizleri anında alıp başka bir bölgeye götürdüler. Üstelik daha kimliklerimizi bile sormadan. Aradan 10 dakika geçtikten sonra bizi 25- 30 terörist olay bölgesinde bulunan derenin kenarına yürüttüler. Karanlık çökünceye kadar orada beklettiler. Karanlık çöktükten sonra yaya olarak bizi bir köyden geçirdiler. İstikametimiz dağdı… Ancak bizi taşıyan servis şoförleri ve araçları bölgede kaldı. Dikkatimi çeken bir başka olayda bu oldu.
SERVİS ŞOFÖRLERİNE DOKUNULMADI
— Servis şoförlerinin akıbetini biliyor musunuz?
Bildiğim ve öğrendiğim tek şey servis şoförlerine dokunulmadığı ve gitmelerine izin verildiği… Şoförlere herhangi bir müdahalede bulunulmadığı ve Malatya’ya gönderildiklerini duyduğumda çok şaşırdım. Oysa o dönemde yaşanan yol kesme olaylarında askerleri taşıyan şoförlerin araçlarına kadar yakıyorlardı. Ancak bu iki araca dokunulmamıştı.
ÜSTÜMÜZÜ HİÇ ARAMADILAR
— Daha sonra ne oldu?
- Gece karanlığında dağlarda saatlerce yürütüldük. Gece yarısı bir vadide teröristlerin kampına geldik. Orada ortalama 100- 150 terörist vardı. Kampta hepimiz sırayla sorguya alındık. Bize sadece ‘nerelisiniz? Neden buraya geldiniz?’ diye sordular. Tabi birde adlarımızı öğrendiler. İlk baskın anında olduğu gibi burada da üstümüzü aramadılar. Sanki bekliyorlar gibi bir izlenim oluştu bende. Sonra şoförlerin telefon görüşmeleri aklıma geldi… Tabi birde aklımdan hiç çıkmayan olaylardan birisi de aracımızın önü kesildiğinde bizi anında başka bir yerde toplamalarıydı. Sanki her şey bir plan çerçevesinde işliyordu. Daha sonra üzerimizde değerli eşya varsa istediler. Bizde ne varsa verdik. Sorgunun ardından tekrar harekete geçirildik.
O HAİN AN
Birkaç saat daha yürüdükten sonra bir yayla bölgesine geldik. Kendileri sürekli yemek yerken su içerken bizlere ise hiçbir şey vermiyorlardı. Ansızın terörist grup bizi durdurdu. Bir yerden emir gelmişçesine içtima aldılar. Dağ yolunun altına doğru bizi dizdiler. Kendileri ise yolun üstünde tek sıra halindeydiler. Gece ay batmış hava kararmıştı. Olay yeri makilik ağaçlarla kaplıydı. Grup içersinde yüksek sesle konuşmalar yaşandı. Bunun ardından bir anda acımasızca üzerimize mermi yağdırmaya başladılar.
ANSIZIN İÇTİMA ALIP, MERMİ YAĞDIRDILAR
— Tek bir elden mi ateş ediliyordu?
Hayır. Üzerimize her yerden mermi yağıyordu. Yanımda, sağımda solumda kardeşlerim bir bir yere düşüyordu. Benimde bacağımda bir yanma vardı. Bakmaya fırsat bulamadan kendimi yere attım. Dağlık arazi aşağıya doğru meyilli olduğu için sürünerek bölgeden uzaklaşmaya başladım. Olay yerinde arkadaşlarımın bağırmalarını duyuyordum. Teröristler ise ağaçların arasında beni göremiyorlar rast gele taramaya devam ediyorlardı. Olay bölgesinden baya uzaklaştım. Silah sesinin kesildiğini fark ettim. Bende olduğum yerde beklemeye başladım. Bu esnada ayağımdan vurulduğumu fark ettim. Kesilen silah sesleri tekrar başlamış ancak sadece tekli atışlar halinde devam ediyordu. Yaralı arkadaşlarımı tek tek katlediyorlardı. Sürünerek bölgeden biraz daha uzaklaşmayı başardım. Artık ayağım tutmuyor dermanım da tükeniyordu. Silah sesleri de artık duyulmuyordu.
SESİMİ DUYURMAYI BAŞARDIM
— Daha sonra ne oldu? Nasıl kurtuldunuz?
- 10 dakika sonra karşıma taşlardan örülü bir dağ evi çıktı. Dağ evinde ışık vardı. Ancak korkuyordum. Açıkçası oradan karşıma kimin ya da kimlerin çıkacağını kestiremiyordum. Bende dağ evinin kapısını çalmak yerine daha çalılık bir bölgede gizlendim. Orada yarama baktım. Bacağımı kurşun delip geçmişti. O bölgeye tampon yaptım. Çok kırsal bir alanda olduğumdan dolayı bekleme karı aldım. Ertesi gün hava aydınlandığın da sıcak iken çok fazla hissetmediğim yaramın şiddetli ağrısı ile karşı karşıya kaldım. O anda üzerimde helikopterler dolaşmaya başladı. Saklandığım yerden çıkarak yürümeye çalıştım. Beni görebileceklerini düşündüm. Üzerimdeki giysileri bile salladım. O anda ileride uzakta askerlerin bölgede olduğunu gördüm. Kayalıklardan destek ala ala oraya doğru yürümeye başladım. Onlara yaklaştıkça sesimi duymalarını sağlamak için bağırıyordum… Sesimi yükselttiğimde bölgede arama-tarama yapan askerler sesime doğru geldi. Bana silahını doğrultarak kim olduğumu sordu. Asker olduğumu söyledim. Hemen yanıma koştu. Diğer askerlere de “çabuk olun” diye seslendi. Benden önce olay yerindeki yaralı askerleri helikopterler ile hastaneye taşımışlar en son beni de helikopter ile hastaneye kaldırarak kurtardılar.
BİZİ KAMPTA SORGULAYAN ŞEMDİN SAKIK
— Bu saldırı sonrası dikkatinizi çeken başka bir gelişme yaşandı mı?
- Ben olaydan kurtulduktan çok sonra gazetelerde baskın haberi yapılmıştı. Haberlerde dikkatimi çeken bir fotoğraf vardı. Bu fotoğraf olay gecesi bizi sorgulayan kişiye ait olduğunu gördüm. Gazeteler fotoğraftaki kişinin baskını yöneten Şemdin Sakık olduğu yönünde tahminlerde bulunuyordu. Oysa ben fotoğrafa dikkatlice baktığımda iş tahminin ötesine çıkmıştı. Çünkü o fotoğraftaki bölücü bizzat beni sorgulayan kişiydi. Yani beni ve arkadaşlarımı sorgulayan terörist Şemdin Sakıktı…
SAKIK, OLDUĞUNDAN EMİNİM
— Bundan emin misiniz? Kampta sizi sorgulayan kişi Sakık mıydı?
- Gazetede yer alan fotoğrafa defalarca baktım. Yanıldığımı sanmıyorum. O fotoğraftaki kişi bizi sorgulamıştı. Daha sonra Sakık hakkında yer alan başka haberlerdeki fotoğrafları da inceledim. Şüphem yok.
ASKERLİĞİNİ O BÖLGEDE BİTİRDİ
— Tedavi süreniz oldu sanırım…
- 15 gün Bingöl devlet hastanesinde tedavim sürdü. Tedavimin ardından 45 gün rapor ile evime gönderildim. Rapor sürem dolduğunda hastane tedavime devam etti. 3 ay daha tedavi gördükten sonra Bingöl İl Jandarma Alay Komutanlığında görevime devam ettim.
SAVCILARA BİLGİ VERMEYE HAZIRIM
— Vakit aracılığıyla yetkililere mesajın var mı?
- Elbette var. Sadece mesajım değil sorularım var. Yıllardır bu karanlık baskın gündeme getirilir durur. Sürekli olarak olayı yöneten el aranır. Hatta bu konu Silivri savcılarının gündemine dahi girdi. Ve ben şimdi bugün de canımı feda etmeye hazır olduğum devletime sormak istiyorum:
Bizi o gün neden ve kimin emri ile korumasız yola çıkardılar? Bizi götüren şoförler kimlerdi? Bu şoförler hakkında inceleme başlatıldı mı? Sözde ateşkes dönemi sağlanmış ancak bu yol kesme olayı ile son bulmuştu. Bizlerin silahsız ve savunmasız olarak adeta eli kolu bağlı şekilde yola çıktığımızı PKK’ya sızdıran mı oldu? Bu sözde başlayan süreci baltalamak isteyenlerin kurbanlarımı olduk? O kadar kritik bölgede minibüs şoförlerinin sıklıkla mola vermesi normal mi? Peki sıklıkla telefon ile görüşmeleri… Bu şoförlere bizi emanet edenler bunların kim olduğu konusunda derin bir araştırma yaptılar mı? Teröristlerin bizi anında ayrı bir bölüme götürmeleri, üzerimizi aramamaları bir tesadüf mü yoksa bizim geleceğimizden haberleri var mıydı? O istihbaratı sağlayanlar içinde şoförlerde var mı? Bu sorular mutlaka cevap bulmalı ve karanlıkta hiçbir şey kalmamalı. Bu konu hakkında adli makamlar istediği takdirde bildiğim ve gördüğüm her şeyi anlatmaya hazırım.

Tunceli'de militanlar, kamyon yakıp kaçtı
11:50 - Tunceli'de bir grup militan , kent merkezine 10 kilometre uzaklıktaki Dinar Hidroelektrik Santralı inşaatında, bir firmaya ait iş makinelerine saldırdı. İnşaat alanındaki bir kamyonu yakarak kullanılamaz hale getiren ,militan 1 ekskavatör ve 1 adet kamyonun da camlarını kırdı. 10.10.2009 haber101

''30 PKK'lı mezarı var'' iddiası kazı başlattırdı
11:30 - Geçen yıl İnsan Hakları Derneği Diyarbakır Şubesi'ne başvuruda bulunan birmilitanın babası, oğlunun 1997 yılında Genç ilçesinde çıkan bir çatışmada öldürülerek belediye tarafından defnedildiği ve cesedi almak istediğini söyledi. Oğlu Tuncay Sarı'nın 1995 yılında örgütü katıldığını ve 1997 yılında Genç ilçesi kırsalında çıkan bir çatışmada öldürüldüğünü belirten babanın başvurusu üzerine İHD Diyarbakır Şubesi, Diyarbakır Başsavcılığı aracılığıyla Genç İlçe Savcılığı'na müracaatta bulundu. Genç ilçesi çıkışındaki Kupar Mezarlığı'nda toplu kazı başlatıldı. 10.10.2009 haber101

Adana'da PKK sempatizanları, yol kapattı
10 Ekim 2009 - Adana'da, PKK lideri Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkarılış yıldönümü nedeniyle düzenlenen yasadışı gösterilerde PKK sempatizanları yol kapattı.
Merkez Seyhan ilçesi Barbaros Mahallesi Eminağa Caddesi üzerinde toplanan yüzleri maskeli yaklaşık 30 kişilik grup yolu trafiğe kapattı. Abdullah Öcalan lehine slogan atan göstericiler lastik de yakarken, cadde savaş alanına döndü. Eylemler sırasında çevredeki esnafın kepenk kapattığı gözlendi.
Barbaros Mahallesi Eminağa Caddesi üzerinde seyreden Adana Emniyet Müdürlüğü Çocuk Şube Müdürlüğü'ne ait polis minibüsüne, terör örgütü yandaşları taşlı saldırıda bulundu. haber101

Askerlik şubesine el bombalı saldırı
11 Ekim 2009 Hakkari Yüksekova'da Eski Kışla Mahallesinde bulunan Yüksekova Askerlik Şubesi'ne, gece kimliği belirsiz kişi veya kişilerce el bombaları ile saldırı düzenlendi.
Biri askerlik şubesinin bahçesine, diğeri ise bahçe dışına atılan el bombaları büyük gürültüyle patladı.

Olayda ölen ve ya da yaralanan olmazken, bazı evlerin camları kırıldı.
haber7

Toplu Mezardan 50 ceset çıktı
10 Ekim 2009 Bingöl'ün Genç ilçesinde 1988-1997 yılları arasında çıkan çatışmalarda öldürülen tPKK'lılardan birinin ailesinin başvurusu üzerine başlatılan kazı çalışmalarında çıkarılan ceset sayısı gittikçe artıyor.

Bingöl'ün Genç ilçesi Küpar mevkiinde bulunan İlçe Jandarma Komutanlığı karşısında bulunan boş arazide başlatılan çalışma Türkiye'de ilk defa devlet gözetiminde yapılan toplu mezar açılması çalışması oldu.

Genç ilçesi kırsalında çıkan çatışmalarda öldürülerek belediye tarafından defnedilen 30 militanın cesedinin bulunduğu alanda başlatılan kazı çalışmaları devam ederken, ceset sayısının 50'yi geçeceği tahmin ediliyor. Başlatılan kazı çalışmalarında kazımı gerçekleştiren iş makinesinin kepçesine sürekli cesetler takılıyor. Yapılan kazıda aynı zamanda çok sayıda cesedin kıyafetleri ile birlikte gömüldüğü görülüyor.

Genç ilçesi Cumhuriyet Savcısı nezaretinde başlatılan kazılara Adli Tıp uzmanı, Olay Yeri İnceleme ekipleri, belediye ekipleri ve İHD heyeti katıldı.

Kazı çalışmalarını yerinde takip eden İHD Diyarbakır Şube Başkanı Erbey, kazılara ilişkin bilgi verdi.

Otuz mezardan birinde 16, birinde 8, birinde de 7 kişinin olduğu ve her mezarda birden fazla kişinin olduğunu ifade eden Erbey, Türkiye'de ilk kez 30 toplu mezarın açıldığını söyledi.

Cenazelerin dağın yamacına yapılan mezarlara gömüldüğünü belirten ve bunun insan hakkı ihlali olduğunu vurgulayan Erbey, mezarlarda yağmur yağması sonucu toprak kayması olduğunu ve cenazelerin hasar gördüğünü kaydetti.
haber7

21 Ekim 2009
Hakkari'de Askeri Üsse Saldırı

Hakkari'de askeri üsse havan topuyla yapılan saldırıda 1 asker yaralandı. Teröristlerin askeri üs bölgesine 10 havan topu mermisi attığı bildirildi.

Hakkari'nin Çukurca İlçesindeki askeri üs bölgesine havan topuyla yapılan saldırıda 1 asker yaralandı. Askeri üs bölgesine 10 havan topu mermisi atıldığı bildirildi.
haber101

05 Kasım 2009
YİNE KORUCU TERÖRÜ
Ergani'de korucular katliam yaptı, devlet seyretti. Katledilenler bakın ne demişti...Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Ergani İlçesi’nde korucu olan İsmail Akyol ile oğlu Abbas Akyol, devletin verdiği kalaşnikoflarla katliam yaptı. Pusu kurarak aynı aileden dört kişiyi öldürdüler.

Ergani'nin Yolbulan Köyü'nde geçici köy korucusu olan İsmail Akyol ile oğlu Abbas Akyol, dün saat 11.00 sıralarında Ergani'nin Diyarbakır karayolu çıkışındaki Gündoğan Kavşağı'nda seyir halinde olan 21 EU 070 plakalı özel otomobile pusu kurarak üzerlerinde zimmetli Kalaşnikof tüfeklerle çapraz ateşe aldı. Korucu baba ve oğlunun kurşun yağdırdığı araçta bulunan Azıkla Köyü geçici köy korucusu Süleyman Aras eşi Belkisa Aras ile Necmettin Aras ve Şevki Aras olay yerinde yaşamını yitirdi.


Katledilenler korucular, zanlılar hakkında jandarmaya, savcılığa iki kez başvurmuş, korunmadıkları için son olarak İnsan Hakları Derneği’ne giderek “Onlar korucubaşı bizi tehdit ediyorlar, devlet ise bizi korumuyor. Öldürüleceğiz” demişlerdi. Onları koruculara karşı korumayan devlet dün cesetlerinin başında inceleme yapıyordu.

Dün korucular tarafından öldürülen Necmettin Aras ve karısı Perihan Aras 1 Ekim 2009 günü iki kişi Diyarbakır İnsan Hakları Derneği’nden içeri girmişti. İHD’deki avukat Serdar Çelebi’ye Ergani’nin Azıklı köyünden geldiklerini söylediler. Necmettin Aras, eşi Perihan Aras’ın korucubaşı olan amcası ve korucu olan babası ile ağabeyi tarafından tehdit edilip, kendisinden rüşvet istendiğini söyledi. Korucuların devletin silahlarıyla üzerlerinde kurdukları baskıyı şöyle anlatıyordu:

Boşanmaya zorladılar

“Perihan Aras ile evli olmama rağmen korucu olan ailesinin, zoruyla üç ay ayrı kaldık. Eşimin benden boşanmasını istediler. Onu para karşılığı yaşlı biri ile evlendirmek istiyorlar. 1 yıl önce Perihan Akyol ile evlendim. Daha sonra korucu olan eşimin ailesi tarafından sürekli rahatsız edildim. Korucu olan aile, Ergani Jandarma Karakolu’nun da desteği ile beni sürekli rahatsız ediyor. Bize zulüm etmeye başladılar. Yaklaşık 3 ay önce benim şehir dışında olduğum bir dönem eşim Perihan, korucu olan babası İsmail Akyol ve ağabeyi İlyas Akyol tarafından zorla evine götürüldü. Eşimle birlikte düğünde takı olarak gelen 7- 8 bin TL değerindeki altına da el koydular. Ergani’ye döndüğüm zaman eşim Perihan beni arayarak, kendisini önce boşandırarak sonra da para karşılığı bir başkası ile evlendirilmek istediklerini söyledi. Eşim kendisine sahip çıkmamı istedi. Sonra kaçarak yanıma geldi.

Biz durumu Ergani Jandarma Karakolu’na bildirdik. Karakol hiç bir şey yapmadı. Ardından İsmail Akyol benden tehditle para istemeye başladı. Tehditlerin sürmesi üzerine durumu karakola bildirdik. Karakola korucu İsmail Akyol da çağrıldı. Karakol komutanın yanında, ‘Ya bu parayı vereceksin, ya da seni öldüreceğim’ şeklinde beni tehdit etmesine rağmen Karakol Komutanı Faruk adlı başçavuş hiç sesini bile çıkarmadı.

‘Onlar korucu gücümüz yetmez’
Son olarak 18 Ağustos günü Ergani sebze halinde bu korucular bana saldırdı ve dövdü. Hastaneye kaldırıldım. Bu olaydan sonra bizden 40 bin TL para istemeye başladılar. Bizim bu parayı verecek durumumuz olmadığını söyledim. Karakola yaptığımız üçüncü şikayette Faruk Başçavuş bize ‘Bunlar sizden 40 bin TL istiyor, ben de bunu 20 bin TL’ye düşürdüm. Bunu getirmezseniz artık ben karışmam. İsterseniz birbirinizi öldürün’ dedi. İlçe Savcılığına da başvurmamıza rağmen sorun çözülmedi. Bunlar korucudurlar ve gücümüz yetmiyor bunlara. Ne yapacağımızı bilmiyoruz.”

İHD yetkilileri, eşi Necmettin Aras ile kendilerine gelen Perihan Aras’ın, “Babam beni para karşılığı yaşlı bir kişi ile evlendirmeyi planlıyordu” dediğini anlattı.

İHD Diyarbakır Şubesi bu gelişmelerin ardından Ergani Başsavcılığına korucular hakkında suç duyurusu ve güvenlik talebinde bulundu. İHD İçişleri Bakanlığı ve Ergani Kaymakamlığı da bilgilendirdi.

Ancak devletin bütün kurumlarının tehditten haberdar olmasına karşın alınan bir önlem yoktu. Korucubaşı İsmail Akyol ile korucu oğlu Abbas Akyol, dün saat 11.00 sıralarında Ergani’nin Diyarbakır karayolu çıkışındaki Gündoğan Kavşağı’nda pusu kurdu. Araçta defalarca devlet bir yardım görmek için başvurmuş Necmettin Aras, eşi ve saldırganların kızı-ablası Perihan Aras, Necmettin Aras’ın babası Süleyman Aras ve annesi Belkisa Aras vardı.

Atış alanlarına girdiğinde korucular İsmail Akyol ve Abbas Akyol, devletin verdiği ve üüzerlerine zimmetli Kalaşnikof tüfeklerle çapraz ateş açtı. Araçtaki dört kişi böylece göz göre göre katledildi.

Olayın ardından Diyarbakır’dan Ergani’ye takviye ekipler gönderilerekgüvenlik önlemleri alındı. Ölenlerin yakınlar olay yerine gelerek gözyaşları döktü. Saldırının ardından İsmail Akyol ve ve Abbas Akyol jandarmaya giderek teslim oldu.

Kaynak: Radikal

09 Kasım 2009 18:40
Hakkari'de Polis Aracına Saldırı
Hakkari'de seyir halindeki polis aracına atılan taş sonucu bir polis memuru yaralandı.Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Alınan bilgiye göre, akşam saatlerinde Keklikpınar Mahallesi'nde devriye görevini sürdüren polis ekiplerinin bulunduğu araca taşla saldırı yapıldı. Atılan taşlar sonucu bir polis memuru hafif yaralandı.

aktifhaber

Siirt'te polis karakoluna molotflu saldırı
13 Kasım 2009 Siirt Merkez Evren Mahallesi Polis Karakolu'na molotof kokteylli saldırı düzenlendi. Olayda ölen ya da yaralananın olmadığı bildirildi.
haber7

04 Aralık 2009
Patnos Savaş Alanına Döndü


Kandil ve Mahmurdan inen PKK'lıların Patnos'ta yaptıkları miting sonrası örgüt sempatizanları polise taş atarak olay çıkardı.

Göstericiler şehir merkezinde kaldırım taşlarını yerinden söktü. Trafik levhalarını yerinden çıkararak sinyalizasyon ışıkları ve işyerlerine zarar veren saldırganlar, çöp bidonlarını yaktı.

Yollarda lastik yakan saldırganlar PKK ve bölücübaşı lehine sık sık slogan attı.

Ağrı'dan gelen takviye çevik kuvvet polisi olayları yatıştırmak için yoğun çaba sarf ediyor.

Polisin kullandığı göz yaşartıcı bombalardan basın mensupları da etkilendi.

haber101

04 Aralık 2009
Nusaybin'de Çatışma: 1asker öldü 1 asker ise yaralandı

Mardin'in Nusaybin ilçesinde güvenlik güçleri ile PKK'lılar arasında çıkan çatışmada 1asker öldü 1 asker ise yaralandı.
haber101

09 Aralık 2009
Hakkari'de Gösteri

Hakkari'nin çeşitli mahallelerinde izinsiz gösteri yapan ve polis lojmanlarını taşlayan gruba polis müdahalede bulundu.

DTP'nin kapatılması davası ve Öcalan'ın ceza evi koşullarını protesto eden, gruplar, akşam saatlerinde kent merkezindeki çeşitli mahallelerde gösteri yaptı.

Yollara barikat kurup ateş yakan ve PKK lehine slogan atan grup, güvenlik güçlerine ait araçları taşladı.

Polis, kalabalığı biber gazı ve tazyikli suyla müdahalede bulunarak dağıtmaya çalıştı.

Ara sokaklara dağılan göstericiler, Sümbül Caddesi'ndeki polis lojmanları ile bekçi kulübesini taş yağmuruna tuttu.

Taşların etkisiyle bekçi kulübesinin ve lojmanlardaki bazı dairelerin camları kırılırken, Emniyet Müdürlüğü ekipleri bölgeye çok sayıda takviye kuvvet göndererek, lojmanlar çevresinde yoğun güvenlik önlemi aldı.

haber 101

09 Aralık 2009
Mardin'de Karakola Silahlı Saldırı
Mardin'in Midyat ilçesinde PKK mensuplarınca karakola uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.Güvenlik güçlerinin ateşe karşılık verdiği olayda ölen ya da yaralanan olmadı
haber 101

18 Aralık 2009
Oral'ı Öldüren Kurşun Yukarıdan
Muş Bulanık'ta iki kişinin öldüğü olaylarla ilgili ortaya çıkan bulgular yeni iddiaları da gündeme getiriyor. Otopsi sonrasında ilginç bilgilere ulaşıldı...

Necmi Oral'ın ölümüne yol açan kurşunun şakak kısmından, yukarıdan atış istikametiyle girdiği belirlendi. İkinci kurban muhtar ile Oral'ın ölümü arasında ise en az bir saat olduğu ortaya çıktı

Muş Bulanık'ta iki kişinin öldüğü olaylarla ilgili ortaya çıkan bulgular yeni iddiaları da gündeme getiriyor. Necmi Oral'ın otopsisi sonrasında da 'üst katlardan ateş edildiği' iddiası ortaya atıldı. DTP'nin kapatılması kararını protesto amacıyla Muş'ta düzenlenen gösterilerde bilinenin aksine iki ölüm olayının da peş peşe yaşanmadığı, iki ölüm arasında bir saatlik bir zaman dilimi bulunduğu belirlendi. Alınan bilgiye göre, olayda ilk ölen 19 yaşındaki açık lise öğrencisi Necmi Oral'a şu ana kadar tespit edilemeyen bir silahla ateş edildi. Otopsi bulgularına göre de Oral'ın öldüren atış, Adli Tıp'ta "dikine atış" olarak nitelendiriliyor. İncelemeye göre mermi, Oral'ın şakak kısmına yukarıdan açılan ateşle isabet etti. Bu durumda atışın kalabalığın üzerine doğru üst katlardan yapılmış olduğu şüphesini güçlendirdi.

'GÖRÜN NELER OLACAK'

Olayların büyümesine neden olan esnaf Turan Bilen'in aracı ve dükkânına yönelik saldırı nedeniyle kendisini korumak amacıyla ateş ettiği ileri sürülürken, Muş Baro Başkanı Avukat Sebahattin Göçmen de ilginç bir iddia ortaya attı. Göçmen, olaydan sonra esnaf Bilen'in akrabalarıyla görüştüğünü ve akrabalarının, "Biz kendisini 'kepenklerini herkes kapatacakmış, sen de kapat' diye bir gün önce uyardık. Kabul etmedi. Bize, 'yarın neler olacak göreceksiniz' dedi" şeklinde konuştuklarını söyledi. Göçmen, "Tanıklar, esnaf Turan Bilen'in nasıl ateş ettiğini tam tanımlayamıyor. Bana anlatılana göre, polis sis bombasını atıp ortalığı sis bastıktan sonra ateş açılmış" dedi. Bu arada Turan Bilen'in savcılık sorgusunun Muş Emniyet Müdürlüğü'nde yapıldığı ileri sürüldü. İnsan Hakları Derneği'nin olaya ilişkin raporunda ise "JİTEM'le ilişkisi olan Bilen'in silahla dükkana geldiğini üzerinde çelik yelek bulunduğu, Bilen dışında dükkanda bulunan iki kişinin ise kar maskesi taktıkları ve dükkanın ikinci katından üç kişinin ateş açtığı" iddia edildi
aktifhaber

Serdar Akinan
Kürtlerin 28 Şubat'ı! Ya tutarsa...

DTP'nin kapatılması ile başlayan süreçte gözden kaçmaması gereken bir açı var.
Birileri, bu karardan sonra Kürt siyaseti içinden bir 'AKP' çıkarmak istiyor.
Nurtopu yeni cumhuriyetimizin heyecanlı kalemleri (28 Şubat yanlısı darbe karşıtı kalemler) şimdi liberallerin, muhafazakarların yanına bir de ılımlı Kürtleri ekliyor.
Hatırlayalım... Nasıl ki 12 Eylül darbesi Neo-liberal politikaların önünü açan 'kolaylaştırıcı' bir tasarımdıysa...
28 Şubat ve sonrası yaşananlar da 'Milli Görüş'ten AKP'yi çıkaran bir tasarımdı.
Bu tarihi bir gerçektir artık.
Yani küresel sistem açısından baktığınızda 'araziyi düzleyen' bir başka akıllı adımdır.
İşbirlikçiden bol ne var memlekette?!
Kürt açılımı ile yapılmak istenen de aslında buna entegre bir süreçti.
Bu sürecin bir yerlere toslamasından sonra çok sembolik bir iki ziyaret, bir-iki yazı, bir iki toplantıya dikkatle bakmak gerek.
Malumunuz Kürt açılımının koordinatör Bakanı Sayın Beşir Atalay, ABD, Kürdistan ve Türkiye'nin koordinasyonunda belli toplantılar yaptı.
Bu toplantılardan sonuncusu Erbil'deydi. Fakat bu önemli ziyaretten önce AKP Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat'ın Barzani'ye gittiği ve 'açılım'ı anlattığını biliyoruz.
Bu gezi nasıl yansıtıldı?
PKK tasfiye ediliyor... Lafı dolandırmadan söyleyelim. Söz konusu bile değil.
Yapılmaya çalışılan şeyin aslında ne olduğunu anlamak için bakılması gereken cenah bellidir.
Liberal kalemler.
Ne yazıyorlar? 'DTP'nin kapatılması Kürtlerin 28 Şubat'ıdır.'
Yani?
28 Şubat nasıl ki liberal politikaların önünü açan AKP'yi doğurdu.
'DTP'nin kapatılması da bir fırsattır ve Kürt hareketinden yeni bir şey doğabilir' diyorlar.
Bu arada bunları yazan kalemler darbe karşıtıdır... Darbelere ve darbecilere karşıdır. Demokrasiden yanadır...
Şimdi de 'DTP'den bir AKP çıkar mı?' diye soruyorlar.
Öyle ya... Karayılan'ın çağrısıyla Kürt siyaseti Demokratik Toplum Kongresi'ni toplayıp alternatif bir siyasetin yolu denenecekti. Eksen kayacaktı...
Ne oldu?
Öcalan, 'İnisiyatif bende... Meclis'te kalın' dedi. Tesadüfe bakın ki Anayasa Mahkemesi tam da iki DTP'linin milletvekilliğini düşürdü. Yani? Ufuk Uras'ı da ekleyince kalanlar grup kurabilecekti.
Fakat durun daha heyecanlı kısım asıl arkadan geliyor...
Bir kısım medya (28 Şubat yanlısı darbe karşıtları) Öcalan ile PKK arasında bir büyük ihtilaf olduğu haberlerini pompalamaya başladılar.
Ne olacakmış?
Yeni sol ve 'ılımlı Kürtler' partileşecek ve aslanlar gibi güçlü bir troyka olacakmış. Liberaller, muhafazakarlar ve ılımlı Kürtler... İkinci cumhuriyetin yükselen yeni nesli bu ittifak.
Şahane...
Hoca ne demiş?
Ya tutarsa...
Ben daha komiğini söyleyeyim...
'Hoca bu kadar yoğurdu ne yapacaksın?'
Bu vicdansız sersemlere şunu sormak gerek. Siz muhafazakarlar, siz 28 Şubat yanlısı darbe karşıtı liberal aydınlar ve siz 'ılımlı Kürtler'...Temsil etmeniz gereken ilk şey tertemiz vicdanlarınızdır.
Siyaset vicdan ve ahlak üzerinden yükselir. ABD'nin Irak'taki katliamına iki laf edemeyen Müslüman'dan, piyasaya yol vereceğim diye darbecileri tasnif eden liberalden ve dayak yiyen Kürt Tekel işçisinin yanında hizalanamayan Kürt'ten bir şey çıkmaz.
Zira yaptığınız siyaset değil vicdansızlık ve ahlaksızlık.

http://www.aksam.com.tr/2009/12/23/yazar/15673/serdar_akinan/kurtlerin_28_subat_i__ya_tutarsa___.html

Serdar Akinan
MİT açılımın neresinde?

'Kürt açılımı'nın ülkeyi nereye savurduğunu dehşet ve korku dolu gözlerle seyrediyoruz. Kasımpaşa'da çekilen silahlar, dün Muş'ta patladı. Sokak patlıyor... Vatandaş olarak, gazeteci olarak şu sert soruları açık açık sormaya hakkımız yok mu?
Ülkemiz, dillendirilmesinden bile çekindiğimiz bir karanlığa doğru doludizgin sürüklenirken bu soruları şimdi sormamak tarihe ve ülkeye ihanet değil midir?
Açık açık soralım... Bu projenin gerçek mimarı kimdir? Bu yol haritasını hazırlayanlar kimlerdir ve neye göre hangi saiklerle bu şekilde bir tasarım yapmışlardır. Bilinen gerçek bu projenin bir grup danışman tarafından hazırlandığı... Fakat kamuoyu önünde hemen hiç gözükmese de 'Kürt açılımı' projesinde çok etkin temel bir aktör var... MİT Müsteşarı Emre Taner.
Bu tezimiz açıktır. Zira, Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı ve kamuoyuna yansıyan görüşme notlarından, süreci izleyen Ankaralı meslektaşların bilgi ve izlenimlerinden çıkan somut veri Sayın Taner'in bu süreci orkestre ettiğidir.
Amerikalı meslektaşlarıyla yaptığı görüşmelerde, Kuzey Irak'taki liderlerle yapılan toplantılarda, İmralı adasında gerçekleşen görüşmelerde şekillenen ve Başbakan'ın iknasıyla onaylanarak yürürlüğe giren bu plan Türkiye'yi açıkça parçalamaktadır.
Obama'nın Başbakan'la yaptığı görüşmeden ne anlıyoruz? Mesele, Washington'da 'Kürt azınlığın' kalkışması olarak algılanıyor. Yani bu bir etnik sorun... Kaldı ki 'Kürt açılım'ı olarak sunulan paketle de bunun bir etnik sorun olduğu ve bir devlet projesi olarak çözüleceği anlatılmadı mı? Bu devlet projesinde bir milli mutabakat aranması gerektiği öngörülemez miydi? Bu gerçeği görememe, hesaplayamama olasılığı size akılcı geliyor mu?
PKK, son olarak hangi çağrıyı yaptı? 'Gelebilen dağa, gelemeyen sokağa'...
Toplumun ne hale geldiği ortada... Sokak ortada... Bu süreç Türkiye’yi bölmektedir.
AKP kaç cephede savaşıyor? MHP, CHP bir yanda... PKK, DTP diğer yanda...
İnisiyatif kimde? Öcalan'da... Bu ne demek?
Şehirlerimiz karışacak. Bu aşamada özellikle polise yönelik saldırılar ise kimseyi şaşırtmasın... Sıradan vatandaş meseleye nasıl bakar? Kendisine, malına canına yönelik bir saldırı varsa bunu engelleyecek veya kendisini koruyacak devletin güvenlik güçleri vardır. Önümüzdeki günlerde, o güvenlik güçleri metropollerde göstericilerden taş yerine kurşun yemeye başlarsa ne olur sizce?
Tüm bu parametreler öngörülemez senaryolar değil midir? Ve bu ülkede, doğrudan Başbakan'a bağlı İstihbarat Kurumu tüm bu olasılıkları hesaplayarak bir risk haritası sunamaz mıydı?
Gördüğüm şu: Öcalan, Kürt sorununu uluslararası kamuoyu gözünde bir Filistin sorunu haline getirecek... Sokaklardan yansıyan fotoğraflar bu imajı yerleştirecek.
Bu süreç, sandıkta AKP açısından hezimetle sonuçlanacak.
Bu işin mimarlarından biri sayılan Sayın Emre Taner ise muhtemelen o tarihlerde emekli olduğunda köşesinden oturup yeni Türkiye’nin fotoğrafına baktığında ne hissedecek çok merak ediyorum.
İleride bu yazıdan ötürü utanmaktan ve Sayın Emre Taner'e büyük bir özür borçlu olmaktan nasıl bir mutluluk duyacağımı ise inanın anlatamam.

http://www.aksam.com.tr/2009/12/19/yazar/15575/serdar_akinan/mit_acilimin_neresinde_.html

17 Ocak 2010
Batman kırsalında PKK'ya karşı gerçekleştirilen operasyonda bir uzman çavuş öldü
Genelkurmay Başkanlığının internet sitesindeki duyuruda, Batman'ın Sason bölgesinde icra edilen bir operasyon esnasında, bu sabah bir Uzman Jandarma Çavuşun öldüğü, bir Uzman Jandarma Çavuşun yaralandığı bildirildi.haber101

15 Şubat 2010
Hakkari'de Biri Ağır 3 Polis Yaralandı
Terör örgütü Abdullah Öcalan'ın yakalanışını protesto etmek için gösteri yapan PKK yandaşları Hakkari'de biri ağır 3 polisi yaraladı.

Abdullah Öcalan'ın yakalanış yıl dönümünde, Hakkari, Cizre ve Batman'da bazı gruplar, gösteriler düzenledi.

Grupları dağıtmak için tazyikli su ve bibergazı kullanan polise, göstericilerin molotofkokteyli ve taşla saldırdığını aktaran Vali Türker, kent merkezindeki olaylarda 1'i ağır 3 polisin yaralandığını bildirdi.

Kafasına isabet eden taş darbesiyle yaralanan 1 polis memurunun, Hakkari Devlet Hastanesinde ameliyata alındığını belirten Türker, Hakkari'de 7, Yüksekova'da ise 2 göstericinin gözaltına alındığını söyledi.

-CİZRE-

Şırnak'ın Cizre ilçesinde Cudi ve Nur mahallelerindeki ara sokaklarda toplanarak gösteri yapan ve polise taşla saldıran gruba polis, tazyikli su ve biber gazıyla müdahale etmeye devam ediyor. Abdullah Öcalan'ın yakalanışı sebebiyle yapılan korsan gösterilerde polise ateş de açıldı..

Şırnak'ın Cizre ilçesinde ıÜüterör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın yakalanışının 11. yıldönümü sebebiyle 3 gündür devam eden korsan gösterilerde bugün bir kişi polise ateş açtı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı.

-BATMAN-

Batman'da gösteri düzenleyen gruptan, polise taş atan ve aralarında çocukların da bulunduğu bildirilen 13 kişi güvenlik güçleri tarafından gözaltına alındı.

Gün içinde Turgut Özal Bulvarı'nda toplanan ve aralarında BDP Batman Milletvekili Ayla Akat Ata'nın da bulunduğu grup, BDP İl Başkanlığı binasına doğru yürüyüş yapmak istemiş, polisin izin vermemesi üzerine gruptan bazı kişiler, polise taşla saldırmıştı.
haber101

Hakkari'de mayın patladı
8 Mart 2010
HAKKARİ- Hakkari'nin Şemdinli ilçesi kırsalında mayın patlaması sonucu 1 asker ölürken, 1 asker ise ağır yaralandı. Patlamada, Piyade Onbaşı Onur Ayaydın (İstanbul) şehit oldu, erler Minnet Batır, Cafer Ulu ve Mustafa İnce yaralandı.
haber101

Hakkâri'de patlama! 1 Onbaşı öldü
09 Mart 2010 Salı
Alınan bilgiye göre, Jandarma Komutanlığı ekiplerinin, Şemdinli ilçesine bağlı Derecik beldesi Koçyiğit bölgesinde arazi arama-tarama faaliyeti sırasında, terör örgütü PKK üyeleri tarafından araziye döşenen mayının patlaması sonucu 1 askerin ölmesi, 3 askerin de yaralanmasının ardından bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı.
Operasyon kapsamında aynı bölgede yapılan arazi arama-tarama çalışması sırasında, terör örgütü PKK üyeleri tarafından önceden döş enen bir mayın daha patladı.
Patlamada, Samsun nüfusuna kayıtlı piyade onbaşı İsa Keskin'in öldüğü bildirildi.

11 Mart 2010
Uludere'de Mayın Patlaması
Şırnak'ın Uludere ilçesinde mayın patladı. 1 çocuk öldü. 2 çocuk ağır yaralı.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Koçyiğit bölgesinde peş peşe patlayan mayınların 2 askeri şehit etmesinin ardından bugün yeni bir patlama haberi Şırnak Uludere'den geldi.

Uludere ilçesinde meydana gelen mayın patlamasında 1 çocuk hayatını kaybetti, 2 çocuk yaralandı.
aktifhaber

14 Mart 2010
Hakkari'de Pusu
Hakkari'nin Yüksekova ilçesi Dağlıca bölgesinde, bir grup PKK'lı operasyona giden askerlere ateş açtı.
Açılan ateş sonrası ilk belirlemelere göre 1 onbaşı şehit oldu, 1 asker yaralandı.
haber101

16 Mart 2010
Askeri Lojmana Saldırı Düzenlendi

Hakkari'de, askeri lojmanlara ve zırhlı araçlara taşla saldıran gruba, güvenlik güçleri müdahale etti.

Alınan bilgiye göre, Merkez Yürütme Kurulu ile milletvekillerinin yapacağı ortak toplantıya katılmak üzere Hakkari'ye gelen BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Hakkari Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu'nu makamında ziyaret etti.

Demirtaş, ziyaret sonrası belediye balkonundan, dışarıda bekleyen partililere seslendi.

Demirtaş'ın konuşmasının ardından dağılan partililerden bir grup, Altay Caddesi'nde askeri lojmanlara taşla saldırdı.

Askerler, gruba biber gazı ile müdahale etti.

Grup, olay yerine gelen Emniyet Müdürlüğüne ait zırhlı araçlara da taşla saldırdı.

Saldırı üzerine polis, tazyikli su kullanarak grubu dağıttı.
aktifhaber

Nevruz kutlamaları, PKK gösterisine dönüştü

15:15 - Şanlıurfa'da Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile çeşitli sivil toplum kuruluşları tarafından düzenlenen Nevruz kutlamaları PKK'nın gövde gösterisine dönüştü. Nevruz kutlamalarında küçük çaplı olaylar yaşanırken, bayılan bir bayan ise kucakta ambulansa götürüldü. 20.03.2010 ŞANLIURFA netgazete

ŞIRNAK'TA MAYIN: 1 KORUCU ÖLDÜ
26 Mart 2010
Şırnak'ın Uludere ilçesinde yola döşenen patlayıcının infilak etmesi sonucu bir geçici köy korucusu öldü. haber101

ÇUKUCA'DA MAYIN: 3 ASKER ÖLDÜ
30 Mart 2010
Jandarma Komutanlığı ekiplerinin Çukurca ilçesi Hantepe bölgesinde sürdürdüğü arazi arama faaliyeti sırasında mayın patlaması sonucu uzman çavuşlar Mehmet Kaya Çelik (Elazığ), Nuri Aydın (Kayseri) ile Fatih Aydoğdu'nun (Kırıkkale) öldüğü bildirildi.

14 Nisan 2010
Eruh'ta Çatışma Çıktı
Siirt'in Eruh ilçesindemilitanlarla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 2 militan öldürüldü 3 asker de yaralandı.
haber101

4 Nisan 2010
Şırnak'ın Balveren beldesinde Bulunduğu Minibüs Tarandı!
Şırnak'ın Balveren beldesinde, yol güvenliği yapan askerleri Milli Taburu'na götüren askeri araca militanlar tarafından açılan ateş sonucu 1'i ağır 4 asker yaralandı. Bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldı
Saldırıda, isimleri öğrenilemeyen 1 yüzbaşı ile 2 er yaralandı. Yaralı askerler Şırnak Asker Hastanesine kaldırılırken, durumu ağır olduğu öğrenilen yüzbaşı helikopterle Diyarbakır Asker Hastanesine kaldırıldı.
haber101

15 Nisan 2010
Batman'da Çatışma
Batman'ın Kozluk ve Sason ilçeleri arasında yer alan Tumok bölgesinde çıkan çatışmada 1 astsubay öldü, 2 asker yaralandı...haber101

21 Nisan 2010
Hakkari'de Mayın Patlaması
Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Tekeli bölgesinde basma düzenekli mayının patlaması sonucu 1 er öldü, 1 er de yaralandı... haber101

26 Nisan 2010
Giresun'da Askerî Araca Mayınlı Pusu : 1 Ölü 2 yaralı
Giresun’un Dereli ilçesi Tamdere köyündeki Kanlıhan köprüsünden bir askeri aracın geçişi sırasında, mayın patlaması meydana geldi. Patlama sonucu bir astsubay ölürken, 2 asker yaralandı. Bölgede operasyon devam ediyor. Olay, öğle saatlerinde yaşanan mayınlı patlamanın 10 km uzağında meydana geldi. haber101

Çukurca'da mayın patlaması: 1 asker öldü
30 Nisan 2010
Hakkari'nin Çukurca ilçesi kırsalında güvenlik güçlerinin arama tarama faaliyetleri sırasında 1 asker, PKK'nın döşediği mayına basması sonucu öldü.haber101

Cizre'de silahlı saldırı

03 Mayıs 2010
Şırnak'ın Cizre ilçe merkezinde bir uzman çavuşa ait özel otomobilin silahla taranması sonucu, araçta bulunan 4 kişi yaralandı. O sırada yoldan geçen vatandaş ise hayatını kaybetti.

Nur Mahallesi Akaydın Caddesi'nde Uzman Çavuş Mehmet Çevikol'un kullandığı 06 DA 1927 plakalı otomobil, kimliği belirsiz kişi veya kişilerce silahla tarandı.

Saldırıda, Uzman Çavuş ile otomobilde bulunan eşi, 2 çocuğu ve yoldan geçmekte olan bir vatandaş yaralandı. Yaralılar, Cizre Devlet Hastanesine kaldırılarak tedavi altına alındı. Ancak yoldan geçerken yaralanan kişi, kaldırıldığı hastanede hayatını kaybetti habertürk

Ayhan BİLGEN
ayhanbilgen@yahoo.com
LİCE’DE ÜSTEĞMENİ ASKERLERİN VURDUĞU İDDİASI
5 Mayıs 2010
,
Bu iddia HPG tarafından gündeme getirildiği halde konuyla ilgili her hangi bir açıklama en azından bu yazı kaleme alındığı saate kadar yapılmadı. Lice’de hayatını kaybeden üsteğmen ile ilgili gösteriler yapılmaya devam ediliyor ve halkın milliyetçi duyguları üzerinden hamaset sergileniyor.

Daha önce defalarca örneklerine rastladığımız bir tablo ile karşı karşıyayız. Genel Kurmay Başkanı medyayı hedef alan söylemlerindeki sertliği kendi astlarına karşı sergileyecek mi ? En azından bu iddianın etkin soruşturması için ciddi bir adım atılacak mı ?

Bu sorular belki hiçbir zaman muhatabınca dikkate alınmayacak. Ancak daha önemlisi bu denli yoğun kayıplar yaşanırken bile hala Türkiye siyasetçileri savaşın can yakıcı gerçekliğini kabule yanaşmıyorlar.
habertaraf

6 Mayıs 2010
Dargeçit'de Karakola Saldırı
Mardin Dargeçit'teki Kuşluca Karakolu'na saldırı gerçekleştiği, saldırı sonucu 3 askerin yaralı olduğu bildirildi. haber1001

Elazığ'da karakola saldırı: 1 asker öldü, 3 asker yaralandı
20 Haziran 2010
ELAZIĞ- Elazığ'da Jandarma karakoluna saldırı: 1 asker öldü, 3 asker yaralandı. Elazığ'ın Palu ilçesindeki Arındık Jandarma Karakolu'nu korumakla görevli time düzenlenen saldırıda ölen askerin Selçuk Gökdağ olduğu belirlendi.
haber1001

Yüksekova'da polis lojmanlarına taciz ateşi
26 Haziran 2010
Hakkari'nin Yüksekova ilçesindeki polis lojmanlarının da bulunduğu Esentepe Mahallesi İpekyolu üzerindek TOKİ konutlarına taciz ateşi açıldı.

Polis lojmanlarının da bulunduğu konutlara kimliği belirsiz kişi veya kişilerce açılan taciz ateşi sonucu güvenlik güçleri karşılık verdi. habertaraf

Yaralı astsubayın beyin ölümü gerçekleşti
26 Haziran 2010
Halkalı'da askeri personel taşıyan servis otobüsüne yönelik bombalı saldırıda ağır yaralanan Jandarma Astsubay Mehmet Boşnak'ın beyin ölümü gerçekleşti. habertaraf

Siirt'te PKK'lılar İle Çatışma: 1 üsteğmen 1 uzman çavuş ve 3 korucu öldü
01 Temmuz 2010
Siirt'in Pervari ilçesinde PKK'lılar ile yaşanan sıcak çatışmada 1 üsteğmen 1 uzman çavuş ve 3 korucu öldü... Çatışmada 1 astsubay ve 1 er de yaralandı. haber1001

İstanbul'da 7 araç birden kundaklandı

01 Temmuz 2010 PKKyandaşları, Kağıthane ve Beyoğlu ilçelerinde gece geç saatlerde park halindeki 7 otomobili kundakladı. haber1001

LİCE'DE ASKERİ ARACA MAYIN TUZAĞI
6 Temmuz 2010
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde askeri aracın geçişi sırasında yola döşenen mayın patlatıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı.haber1001

Hatay'ın Dörtyol ilçesinde polis aracına sahte plakalı bir otomobilden ateş açıldı. Olayda ilk belirlemelere göre 4 polis öldü

Hatay'ın Dörtyol ilçesinde polis aracına sahte plakalı bir otomobilden ateş açıldı. Olayda ilk belirlemelere göre dört polis şehit öldü. Saldırganların bulunduğu araç ise olay yerinden kaçtı.

Hatay'ın Dörtyol ilçesinden, akşam saatlerinde arka arkaya saldırı haberleri geldi.

İlk olarak saat 18.00 sularında, Özerliçay Mahallesi TOKİ Konutları önünde görev devir teslimi yapan polis aracına, sahte plakalı kapalı kasa kamyonetten uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.

Saldırıda, polis aracında bulunan polis memurları Ali Hacit Arat, Hasan Aslan ve Emre Yalçın hayatını kaybederken, Fatih Yıldız adlı polis memuru da ağır yaralandı. Dörtyol Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak yoğun bakımda tedavi altına alınan Yıldız da yaşamını yitirdi.

EMNİYET BİNASINA SALDIRI

Polis aracına uzun namlulu silahlarla ateş açılmasıyla 4 polisin hayatını kaybettiği olay sonrası, Numune Evler Mahallesi İstasyon Caddesi'ndeki Emniyet Müdürlüğü binasına bir silahlı saldırı yapıldı. Olayda ölen ya da yaralanan olmadı.

Saldırıda, binanın üst katındaki bulunan lojmanların bulunduğu bölüme mermi isabet etti. Polis ekiplerinin müdahalesi sonucu, burada kısa süreli çatışma yaşandı. haber1001
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş May 05, 2010 10:03 pm    Mesaj konusu: Baskının korkunç hikâyesi Alıntıyla Cevap Gönder

Baskının korkunç hikâyesi

PKK’lılar yatakhaneye kadar girmiş. Komutan olağanüstü çarpıştı, canını ortaya koydu. Yoksa zayiat Dağlıca gibi büyük olabilirdi.

Yasemin Çongar'ın haberi...

Biz onu bulmadık, o bizi buldu. 30 nisanı 1 mayısa bağlayan gece PKK tarafından basılan Tunceli’nin Nazımiye İlçesi’ne bağlı Sarıyayla Karakolu’nu iyi biliyordu, orada görev yapmıştı. Baskında hayatını kaybeden dört askeri yakından tanıyordu. Karakoldaki hayatı, zaafları, çaresizlik hissini biliyordu.

Baskın gecesi orada değildi ama o korkunç saatleri yaşayan arkadaşlarıyla temastaydı. Bize kendisinin ve arkadaşlarının tanıklıklarını anlattı. Şehit düşenlerin fotoğraflarını gönderdi. Böylesi bir daha yaşanmasın diyerek sorularımızı cevapladı... Adı bizde saklı.

***

Dağda unutulan karakol

» Sarıyayla Karakolu’nun yeri ve koşulları nasıl?
Karakol 1988’de kurulmuş. Ben oraya ekim ayında gittim. Normalde 60-70 kişilik bir karakol. Bugüne kadar ciddi bir taciz, ciddi bir saldırı almadığı için de özel bir korunak, yığınak yapılmamış. Yani diyelim ki beş yıl önce orada hangi silahlar varsa bugün de öyle... Yasemin Hanım, benim özellikle anlatmak istediğim şu; acaba bizim TSK’mız terörle mücadele ediyor mu, yoksa acaba terörü mü destekliyor? Bu çok önemli. Bizatihi kendi eliyle yapmış olması ya da teröristi desteklemesi manasında değil. Bence teröristin aradığı şartları zafiyetle oluşturan kişi de terörist kadar suçludur.

» Neden zaaflıydı bu karakol?
Bir kere, 1850 rakımlı. Yılın pek çok ayı yağış alan bir yer, sisli. Mesela 3 kasımda kar yağdı orada, Türkiye’de hiçbir yerde kar yokken bizim karakolumuzda kar vardı. İki-üç ay boyunca hiç kimse ulaşamıyor. Bizim üç aylık erzağımız geliyordu, o şekilde idare ediyorduk. Güneş açtığı zaman Sikorskyler gelir, ihtiyaç bir şey varsa getirir ya da gelecek gidecek adam varsa onu taşır. Mesela benim karakoluma ulaşmam için on beş gün beklemem gerekti. Aslında oradaki karakol, birisine üstünlük sağlama amacıyla kurulmuş olamaz, daha ziyade bir mahrumiyet bölgesine birilerini göndermek gibi bir şey. O karakolun başka bir mahiyeti yok. Düşünün ki siz, karakolunuza bir saldırı olacak, sadece bu saldırı için de söylemiyorum, dört saat boyunca hiçbir destek sağlayamıyorsunuz. Çünkü teröristler gündüz güneşli havada saldırı yapmaz. Teröristin kendisine avantaj sağlayacağı havalar puslu, yağışlı havalardır. Ama bizim askerimize gerilla savaşı için verdiğimiz silah piyade silahı yani normal savaşta kullanılan silahsa, bu silah en ufak bir su, bir nem gördüğü zaman çalışmıyorsa ne yapacaksın.

» G3 piyade tüfeğinden mi bahsediyorsunuz?
Evet, herkese G3 veriyorlar. Halbuki teröristlerin elinde Kalaşnikof var, Kalaşnikof suda bile çalışır. Oysa bize verilen silahlar yağışta çalışmıyor. G3 piyade tüfekleri Güneydoğu’daki en tehlikeli karakola da veriliyor. Oysa bu teröristle mücadele silahı değil. Batıda herhangi bir karakolda HK33 ile birlikte kullanılan bir silah. Zaten komutanımızla birlikte ikili konuşmamızda bana şunu demişti, “Dua edelim ki terörist bize saldırmasın. Çünkü bu elimizdeki silah mühimmatla bir hiçbir şey yapamayız” demişti.

» Kimdi bu, baskında şehit düşen komutan mı?
Evet, şehit düşen komutan, Hasan Özüberk... Benim komutanımdı.

» Komutan bu zaafın farkındaydı yani... Oradaki 60-70 asker için ne söyleyebilirsiniz. Rütbeli var mıydı? Askerî eğitim görmüşler miydi?
Beş on tane rütbeli vardı. Biri astsubay kıdemli başçavuştu, komutanımızdı. İki tane de astsubayımız var. Gerisi uzman çavuş. Kalan da erat. Er sayısı değişir. İzinlere çıkıyor arkadaşlar. Saldırı beklenmediği zamanlarda askerlerin bir kısmı izinde oluyor. O bakımdan saldırı gecesi kırk asker bulunması izinler yüzünden... Bazı arkadaşlarım izindeydi.

» Onlar şanslıymış... Karakolda G3 piyade tüfekleri dışında başka hangi silahlar vardı?
Bixiler vardı, iki tane.

» Makineli tüfek mi?
Evet, iki Bixi makineli tüfek, bir de Koch makineli tüfek. İki tane de uçaksavar var.

» Ağır silah var mı? Tank gibi, zırhlı araç gibi...
Tank, BTR, akrep bunların hiçbiri yok.

» Uçaksavarlar çatışmada kullanılmış galiba...
Çatışmaya fiilen katılan arkadaşların psikolojisi biraz bozuk olduğu için farklı bilgiler verebiliyorlar. Bir arkadaşım uçaksavarlardan birinin çalışmadığını anlattı ama sonra bir diğeri olayı daha ayrıntılı anlattı. Uçaksavarlardan birini kullanamamışlar. Ama bir arkadaşımız uçaksavarla savunma yapmış. Elindeki bütün mermisi bitene kadar çatışmış. Mermisi bitince teröristler onu el bombasıyla öldürmüşler.

» Hangi arkadaşınız bu?
Şehit düşen Ahmet Eyce...

» Allah rahmet eylesin. Peki diğer uçaksavar niye çalışmamış?
Onu bahsetmediler, bilmiyorum. Fakat bizim Karakol Komutanımız Hasan Özüberk olağanüstü çarpışmış, yani resmen teröristlerin içine dalmış. İki terörist onu arkasından saldırıp telle boğmuşlar.

» PKK’lılar karakola girmişler öyleyse...
Evet, girmişler.

» Karakola kaç PKK’lı girmiş?
Tam sayıyı kimse bilmiyor. Ama her yere girmişler. Hatta yatakhaneye kadar gitmişler, arkasından kaynaklı kapıya yüklenmişler, açamadıkları için içeri girememişler. Girebilselermiş çok fazla zayiat olurmuş.

» Yatakhane asker doluymuş, öyle mi?
Tabii, baskın anında bütün gündüzcüler yatakhanede uyuyormuş. Sonra onlar arka taraftan kaçıp mevzilerine geçmişler.

» Şimdi baskın anına dönsek, bana o sırada karakoldaki ortamı, kimin ne yaptığını anlatabilir misiniz?
Baskın saat 11’e çeyrek kala başlamış.

» Gece o saatte sizin karakolda hayat nasıldır?
O saatte gündüz nöbet tutan arkadaşların hepsi genelde istirahat halindedir. Onlar akşam saatlerinde yatarlar. Gece ekibinin de yarısı nöbettedir, yarısı dinleniyordur.

» Kaç kişidir gece ekibi?
Karakol mevcudunun yarısı gececi, yarısı gündüzcüdür.

» Tek yatakhane mi var karakolda?
Evet, bir tane yatakhane var, ranzalarda yatıyor herkes.

» Komutan nerede yatıyor?
Komutanların lojmanı ayrı. Bir tane lojman var. Komutanlar dönüşümlü olarak orada uyuyor.

» PKK’lılar lojmana girdi mi?
Tabii, tabii. Zaten komutan lojmanı teröristlerin girdiği bölgenin hemen yakınında.

» Saldırı gecesi, 22:45’te, gececilerin yarısı nöbette, sis var, yağmur var... Ne oluyor? Karakolda, gazetelere bile yansıyan istihbarat raporlarından sonra bir saldırı beklentisi, bir alarm durumu, özel bir önlem var mı?
O sırada karla karışık yağmur yağıyormuş. Dereova Karakolu’na baskın bekliyorlarmış. Sarıyayla’da tabii her zaman alarm durumu vardır, yani arkadaşların çelik yeleği, çelik miğferi vardır ama bunun dışında hiçbir özel önlem yok... Genelde bu Tunceli’deki saldırı istihbaratı üzerine Sarıyayla Karakolu’na hiçbir takviye yapmamışlar.

» Baskın nasıl olmuş? Birebir yaşayanlar size nasıl anlattılar o geceyi?
Yatakhanedeki bir arkadaşım, “Abi,” dedi, “yatakhanede bekliyorduk. Kapıları zorluyorlardı.” Karakolun içine el bombası da atmışlar. Karakol komutanının ve komutan yardımcısının simasını çok iyi biliyorlarmış teröristler. Onları arıyorlarmış özellikle. İçeri girenler onların peşindeymiş. Arkadaşlarım, “Abi, biz hiç önemli değildik, bizle hiç ilgilenmediler. Komutanla komutan yardımcısını arıyorlardı” dedi. Karakol komutanımız ile komutan yardımcımız Serkan Payza çok cengâverce çarpışmış. Arkadaşların çoğu Serkan astsubayın cengâverliği sayesinde kurtulmuş. O kaçmış, teröristler onu kovalamış. Onun neredeyse tek başına dört beş tane teröristi öldürdüğü söyleniyor. Tabii, teröristler daha sonra çok fazla zayiat verdikleri için karakolu terk etmek zorunda kalmışlar. Yani kapıdan dışarıdan çatışma şeklinde geçmemiş. Teröristler karakolun ortasına kadar girmişler.

» O geceye döneceğim ama önce karakolun yapısının, inşaat ve konum itibariyle böyle bir tehlikeye karşı koymaya uygun olup olmadığını sormak istiyorum...
Yasemin Hanım, o kadar çok şey var ki söyleyecek, başınız sıkıntıya girer...

» Rahat olun. Ben o karakolun hikâyesini yazmak istiyorum ki okuyan kişi neyin eksik, neyin noksan olduğunu, neyin yanlış gittiğini görsün, ders çıkarılsın, bir daha da bunun benzeri yaşanmasın.
Bakın, baskının tanığı olanların bizatihi söylediği şey, komutanın ve komutan yardımcısının görevlerini hiç eksik yapmadıkları. Hatta normalden fazla çatışmışlar. Karakol komutanı normalde içeride durur ki askerleri yönlendirsin. Bizim karakol komutanımız işin ciddiyetini anladığı için bizzat gidip teröristlerin karakola girdiği yerde mevzilenmiş. Yaklaşık beş-altı şarjör bitirmiş. Ondan sonra teröristlerle boğuşmuş ve bir terörist arkadan telle boğarak ancak komutanı öldürebilmiş. Şunu vurgulamak istiyorum. Karakol komutanı olarak siz kendi canınızı da koruyorsunuz en başta. Hasan Komutan gibi Serkan Komutan da bu noktada, güvenlik konusunda aşırı hassas bir insandı. Beni ve arkadaşlarımı hatalarımızda, güvenlik konusunda bir eksiğimiz olduğunda uyarırdı. Arkadaşların ve oradaki komutanların en ufak eksik yaptığı bir şey yok yani.

» Binaya dönelim. Yapı kalitesi olarak, konumu açısından, mevzileri itibariyle korunaklı mı?
Bu karakol binaları standart basit binalardır zaten. Ama ben o karakolun oraya konulması kadar saçma bir şey daha göremiyorum.

» Niye saçma?
Çünkü o karakolu şimdi Genelkurmay’a sorsanız, size açıklayacağı şudur: “Bingöl ile Tunceli arasında teröristlerin geçiş noktasında çok stratejik öneme haiz bir karakol” derler. Ama orada neyi koruyorsunuz? Biz niçin oraya gönderildik? O karakolun oradaki mahiyeti nedir? O karakol bunca yıl içersinde kaç kere size teröristlere karşı kritik istihbarat vermiştir? Bunların cevabını vermezler. Ben size şunu söyleyeyim; o bölgedeki karakollardaki insanlar sadece ve sadece kendilerini korumakla yükümlüdürler. Ben kendimi Ankara’da da koruyabilirim, İstanbul’da da koruyabilirim. Kendimi korumak için niçin öyle bir karakola gönderiliyorum? Orası çok dağlık bir alan. Teröristler dağların arasına karışıp gidiyor zaten. Teröristler kendilerini sabit bir karakola gözetletecek kadar basit bir iş yapmıyor ki. O karakolun oraya konulması bile bir mantık hatası, o arkadaşların katledilmesi için yeterli neden.

» Resmî makamlar, baskının önlenememesini ve yardımın gecikmesini hava koşullarının kötülüğü ile açıkladılar...
Bakın 1850 rakımda karakolunuz var. Karşınızda 2400 rakımlık Bedro Dağı var. Ve Tunceli’nin dağlarına şimdi gidin kar görürsünüz. Haziranda gidin yine kar var. Siz “Orayı Bodrum mu zannettiniz” diye yazmışsınız ya çok güzel isabet etmişsiniz. Orası yaz tatili için gidip gezilecek bir yer değil, herkes oranın coğrafyasını, iklim koşullarını biliyor zaten.

» Bu koşullarda etkili olabilecek silahlar, cihazlar neden kullanılmıyor?
Orada karakol kurarsan zaten fazla bir şey yapamazsın. Madem kurdun ne yapman gerek, her zaman o karakola yakın takviye birlik bulunduracaksın. Jandarma Özel Harekât gibi, terörle mücadeleyle uzman ekipler gibi... BTR koyacaksınız, tank koyacaksınız. Ancak o şekilde bir şansınız olabilir. Neden Dereova’ya, Ballıbahçe’ye, Şehit Mehmet’e saldırmadılar da Sarıyayla Karakolu’na saldırdılar?

» Neden? Diğer karakolların donanımı daha mı iyi?
Onlar nispeten çok tedarikli. Çünkü onlar defalarca baskın yemiş karakollar zaten.

» Baskın yiyen karakolun donanımı güçlendiriliyor, gerisi bekliyor. Öyle mi?
Bir kere baskın yiyen yer, hemen ardından basılmıyor ki zaten. Sonuçta baskın yiyen yere siz tedarik vereceksiniz, on-on beş yıl sonra o silahlar tekrar eskiyecek. Sonra teröristler eskiyen karakolları teker teker dolanıp belirleyecek tekrar saldıracak. İlginç bir şey söyleyeyim mi ben size...

» Buyurun...
Teröristler gelse bana sorsa, “Ya sen bölgeyi tanıyorsun, burada en korunmasız, en kendini savunamayacak karakol hangisi” deseler, ben “Sarıyayla” derdim. Anlatabildim m i?

» Peki, termal kamerası var mıydı karakolun?
Termal kamera vardı. Ama termal kamera hiçbir zaman kar ve yağmurda göstermez. Yine de karakolun termal kamerası zaten bozukmuş. Yani açık havada, diyelim ki birkaç gün öncesinde yığınak yapan teröristi belirlemek mümkün termal kamerayla ama o olanak da yokmuş.

» Termal kamera çalışmıyorsa, uzağı görmek için başka ne var karakolda?
Öyle bir karakola, yağışta çalışmayan termal kamera vermek zaten yanlış. Ama “Şahingözü” denen başka bir cihaz var. “Şahingözü” kar olsun, yağmur olsun her ortamda size teröristi gösterebilen bir teknoloji. Ve bu karakolumuzda bu cihaz yok... Üç dört ay yağış alan bir yere siz termal kamera koyuyorsunuz ki aylarca kimseyi göremesin. Peki diğer karakolların bazılarında “Şahingözü” var, bu karakolda niçin yok? Diğer karakollarda bu cihazın başında olan arkadaşlarım diyor ki, “Şahingözü sayesinde, karda, yağmurda yedi kilometre ötesini görebiliyoruz.”

» Sarıyayla Karakol Komutanı, Komutan Yardımcısı bu eksikliklerin herhalde farkındaydı, talepte bulunmadılar mı?
Tabii ki farkındaydılar. Ama talepte bulundular mı bilmiyorum. Tahmin ederim bulunmuşlardır ama Genelkurmay kendisine gelen talepleri açıklayacak kadar şeffaf bir yer değil ki... O zaman yazışmalara bakılır, hesabı sorulur. Ama ben şunu açıkça biliyorum, karakoldaki bütün komutanlar karakolun silah olarak çok kötü durumda olduğunu gayet iyi biliyor ve herkese söylüyorlardı... Bakın Sarıyayla’da şehit olan arkadaşlarımızın birisi, Adem Şimşek benim çok yakınımdı.

» Yakın arkadaşınız mıydı?
Yan yana bir sürü fotoğrafımız var. Benim merakım, şimdi benim bu anlattıklarımın ne kadar işe yarayacağı... Bir daha bunlar olmasın diye... Genelkurmay hesap veren bir Genelkurmay değil ki.

» O hesabı sormak gazeteciler olarak bizim görevimiz ama. Bu baskının hikâyesini ortaya çıkarmak da öyle...
Bakın biz o karakola hiçbir askerî eğitimden geçmeden gittik. Tunceli’de elli gün Nazi kampından bir derece iyi olan bir yerde kaldık, “kabul-toplama merkezi” denen yerdi burası. Size neyi anlatsam daha çok işe yarar ki?

» O geceyi anlamama yardım edin. Baskın başlayana dek o karakolun, çevredeki PKK etkinliği konusunda hiçbir istihbaratı yok muydu?
Saldırı istihbaratı var ama beklentiler bir başka karakolun hedef seçileceği yönünde. Dereova’ya saldırı olacağı düşünülüyormuş.

» Dereova’nın Sarıyayla’ya uzaklığı ne kadar?
Beş kilometre... Ve o karakolda BTR var, tank var...

» Gece vakti birden ateş mi açıldı Sarıyayla’ya?
Hayır, bizim karakolumuzu öyle bir yapmışlar ki bütün karakolların çevresindeki mevziler 30-40 metre mesafedeyken bir tane mevziyi bizim karakola beş metre mesafede koymuşlar.

» Çok yakın değil mi?
Çok yakın. Nedenini anlamış değilim. Bu mevziden kendinizi korumanız mümkün değil yani... Kuruluşundan beri karakola beş, en fazla yedi metre uzakta bir mevzi var. Üç no.lu mevzidir bu. Teröristler de zaten o mevzinin çevresindeki teli açıp girmişler. Oradan sızmışlar. O mevzinin yedi metre ötesi karakol komutanının odası, karakolun en can alıcı noktası yani...

Karakola yardım geciktirildi

» PKK’lılar üç no.lu mevzide teli kesip içeri sızınca karşılarına ilk kim çıkmış?
Orada kısa dönem askerlik yapan bir arkadaşım nöbet tutuyormuş. Karakolda zaten asker sayısı az, mevzi de çok olduğu için, karakol komutanımız yeterli sayıda askeri olmadığı için karakola en yakın yere kısa dönem arkadaşı koymuş. Bu arkadaşım şu anda hastanede yaralı. Bilgisayar mühendisidir kendisi. Teröristleri görünce birkaç el ateş etmiş, bacağından vurulmuş. Komutanımız da sesi duyar duymaz çok yakın olduğu için hemen odasından çıkmış. Yardıma gelenlere, “beni burada bırakın, siz gidin askerleri uyandırın, herkes mevzilerine gitsin” demiş. O da çok büyük cesaret yani. Allah mekânını cennet eylesin. Onun cengâverliği sayesinde birçok arkadaşım kurtuldu.

» İlk sıcak teması yapan kısa dönem bilgisayar mühendisi ile Karakol Komutanı Astsubay Kıdemli Başçavuş Özüberk....
Evet, çatışma başlayınca karakol komutan yardımcımız üç tane şarjör vermiş karakol komutanımıza. O da kalmak istemiş. “Yok” demiş komutan, “sen diğer çocuklara sahip çık” diye onu yatakhaneye yollamış.

» Ne kadar sürmüş çatışma? Ne zaman içeri girmişler?
İki saate yakın çarpışma var. Baskın zaten iki saat kadar sürmüş. Karakol komutanı şehit düşünce, teröristler karakola giriyor. İçeride çarpışma sürüyor.

» Nerelere girebilmişler?
Karakol komutanının odasına giriyorlar, oraya el bombası atıyorlar. Telsiz Odası’na giriyorlar ve odayı tarıyorlar. Sonra yatakhaneye koşuyorlar. Yatakhanenin iki kapısı var. Kapılardan biri içeriden kaynak yapılmıştı. Şans eseri o kapıyı zorlamışlar. Ondan dolayı yatakhanede giyinmeye, silahını almaya çalışan arkadaşlara ulaşamamışlar.

» Baskın sırasında karakoldan kimse dışarıdan yardım isteyebilmiş mi?
Emin değilim. Onu ancak Genelkurmay bilir. Ama teröristler Telsiz Odası’na hemen giremediklerine göre yardım istenmiştir, benim tahminime göre. Karakol komutanımızın korumalığını yapan arkadaşımız bilir bunu ama ona ulaşıp soramadım çünkü o da yaralı, hastanede yatıyor.

» Ama şunu biliyoruz ki, hava koşulları kötü diye helikopterler gidemedi, saatler sonra bir ambulans ulaştı karakola.
Yasemin Hanım, basit mantık kullanalım. Dışarıdaki komutanlar işlerini iyi bilselerdi bugün bu kadar şehit vermezdik. Bu ilk karakol baskını değil. Karakollara onlarca saldırı oldu Tunceli’de. Buna Nazımiye İlçesi de dahil. Buna rağmen orada bir tane hava indirme askeriniz yok. Orada birkaç kilometre mesafede hava indirme tugayınız olsa bu yaşanır mı?

» Yok mu böyle bir tugay yakında?
Yok ama aslında olması lazım. Düşünün siz gerilla savaşına alışık, silahları sağlam teröristlerin ortasına korunmasız, 18-20 yaşında hayatında silah eline almamış gençleri koyuyorsunuz. İki saat boyunca çarpışıyorlar ve o teröristler elini kolunu sallaya sallaya çekip gidiyorlar siz bir tanesini bile yakalayamıyorsunuz. Dışarıdakiler için söylüyorum. Ben o ilçedeki karakol olsam utancımdan insan içine çıkamam.

» Karakolları koruyacak hava indirme tugayları neden yok?
Bakın bir karakolun ortalama maliyeti 1-1,5 trilyon lira arası. Şimdi bu karakolun birinden ikisinden vazgeçip onun parasıyla hava indirme kabiliyeti olan bir tugay kursanız, ona da bir tane Sikorsky zimmetleseniz... Otuz beş kilometre yürütmezsiniz askerleri karakola yardım göndermek için, haksız mıyım?

» Otuz beş kilometre yürümüşler mi gerçekten?
Evet. Nazımiye Merkez’den yürümüşler. Empati yapalım. Çok acı, bakın. Diyelim ki siz art niyetli bir komutansınız. Ve oradaki askerlerin şehit olmasını istiyorsunuz ve bundan nemalanmak istiyorsunuz. Ne yaparsınız? Karakola yardıma gidecek elemanı en yavaş yoldan gönderirsiniz... Bunun en yavaş yolu nedir sizce?

» Askerleri yürütmek herhalde...
Daha yavaşı sürünerek gitmeleri olur ancak. O arkadaşlar mümkün mertebe geç yardım alsın diye, şehit düşsünler diye kasıtlı olarak yardım geciktirilmiş gibi bir izlenimim var benim.

» Bunun kararını kim veriyor?
Nazımiye Merkez’de Komando Birliği var, orada veriliyor karar ama sorumlu kim bilemem.

» O komando birliği neden cemselerle yardım göndermiyor?
İşte ben de onu soruyorum. Baksanıza ambulans gidebilmiş. Sizce neden araç çıkarmamışlar? Kesinlikle ihmal var... Ama komutanlar tanrı yani, sorgulayamayız ki.

» Anlıyorum. Tedariksizlik, silahların kötülüğü, “Şahingözü” olmaması, hava indirme takviyesi olmaması, karadan yardımın en yavaş yolla gönderilmesi... Siz bütün bunların kayıpları arttırdığını mı söylüyorsunuz?
Evet, kesinlikle. Üstelik haberlerle çocukların anlattığı birbirini tutmuyor. Haberler diyor ki ambulans sabaha karşı üçte vardı. Karakoldaki çocuklar diyor ki, “Abi, daha geç, altı-yedi gibi geldi” ama tabii onlar da çok sağlıklı düşünemiyor olabilir.

» “Şok” hali vardır herhalde... Her halükârda sabaha karşı gelmiş ama ambulans, değil mi?
Çocuklar, JÖH’leri yani JÖH dediğimiz Jandarma Uzman birliklerini “sabah 11 ile 12 arasında gördük” diyorlar.

» Baskından 12 saat sonra mı?
Evet. Tabii, bu arada baskın esnasında köydeki bütün evlerden ateş gelmiş karakola.

» Köylüler mi ateş etmiş?
Köylüler ateş etmemiş. Köy boş çünkü. 20-25 ev var köyde. Yedi ya da dokuz evde insan kalıyordu, gerisi boş. PKK’lılar gelip o boş evlere mevzilenmişler, onlar ateş etmiş.

» Yardımın gecikmesi nedeniyle hayatını kaybeden asker var mı ya da durumu ağırlaşan?
Çocuklar, “Abi, yardım erken gelse, bu kadar şehidimiz olmazdı” diyorlar. Sabaha kadar yaralıların başında beklemişler. Çatışmadan sonra o moralsiz halde, askerler arkadaşlarının parçalanmış vücutlarının başında yarımşar saat nöbet bekleyerek geçirmişler geceyi. Karakoldaki arkadaşların şu anki hali felaket. Onlara eziyet ediliyor sanki “niye çarpıştın, niye vatanı savundun” diye...

» Psikolojik rehberlik hizmeti ya da başka bir yardım sağlanmış mı?
Hayır, baskını yaşayan çocuklar sabah 4’ten akşam 5’e kadar nöbet tutuyorlar şu anda. Uyumaları gereken zamanda da uyuyamıyorlar. Gece 1’de konuştum. “Abi uyuyamıyorum, gözümü kapatınca şehitleri görüyorum” diyor bir arkadaşım.

» Çok zor...
Bakın Yasemin Hanım, benim anlattığımla siz bunaldınız. Ben bunları yaşadım. Arkadaşlarımla sürekli görüşüyorum. Bunlar tekrarlanmasın diye konuşuyorum sizinle.

» Anlıyorum ve buna büyük saygı duyuyorum. Son olarak, baskın nasıl sona ermiş, anlatır mısınız? PKK’lılar çekip gitmiş mi?
Çok zayiat vermişler. Arkadaşların saydığına göre 13 tane. Zayiat verince cesetlerini alıp gitmişler. Yoksa normalde karakolu almaya gelmişler. Halay çekeceklermiş karakolun içinde. Niyetleri oymuş. Dağlıca’daki gibi yapmak. Yapamamışlar. Ancak karakolun girişinde, PKK’lıların sızma yaptığı yerde askerler sonradan cesaret verici iğneler, adrenalin kapsülleri bulmuşlar...

» Çatışmayı yaşayan arkadaşlarınızın olayı anlatmaları istenmiş mi? Soruşturma yapılmış mı?
Hayır, henüz öyle bir şey yok.

» Bir ziyaret olmuş mu karakola?
Bir rütbeli gelmiş, “aferin aslanlar” demiş, o kadar. Hâlâ da orada bir sürü rütbeli varmış. Ama özel bir yemek vermek bile yok askere. Bir psikolojik hizmet yok. Herkes kâbus görüyor karakolda. 5 Mayıs 2010 Taraf

07 Mayıs 2010
TSK'nın Dağlıca Açıklaması
Genelkurmay, Dağlıca'da gün boyunca devam eden çatışmayla ilgili açıklama yaptı

Genelkurmay Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, bugün, Hakkari Dağlıca Güneyi Bölgesindeki hakim arazi kesiminde Tugay Komutanının sevk-idaresinde operasyon icra eden komando birliğine, sabah saat 07.00'de, 7-8'er kişilik üç gruptan oluştuğu değerlendirilen bölücü terör örgütü mensuplarınca taciz ateşi açıldığı, ilk ateşte iki komando uzman erbaşın şehit olduğu belirtildi. aktifhaber

08 Mayıs 2010
Yine Mayın Patlaması
Edinilen bilgiye göre, Piyade Er Emin Şener, Ortaköy'de devriye sırasında mayının patlaması sonucu yaralandı.

Yaralı Şener, kaldırıldığı Şırnak Askeri Hastanesinde öldü.

Hakkari'de Mayın Patlaması

Hakkari'nin Yüksekova kırsalında yapılmakta olan operasyon kapsamında, bugün saat 12.40'ta bölge kontrolü için faaliyette bulunan bir birliğin manevrası esnasında terör örgütü tarafından araziye döşenmiş bir el yapımı patlayıcı infilak etti. İnfilak sonucu bir çavuş öldü
haber101

09 Mayıs 2010
Şehit Babasından Komutana Şok
Şırnak'ta teröristlerin döşediği mayınla şehit olan Mehmet Emin Şener'in babası törende Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı'nı şok eden sözler söyledi.

Şehit babası: Oğlumu size emanet ettim ama ona sahip çıkmadınız

Şırnak'ta teröristlerin döşediği mayınla şehit olan Mehmet Emin Şener Van'da toprağa verildi. Törende şehidin babası, Jandarma Asayiş Kolordu Komutanı Korgeneral Nazım Altıntaş'a, "Oğlumu size emanet etmiştim, emanetime sahip çıkmadınız. Ölüsünü getirdiniz." dedi. Altıntaş ise "Emanetinize sahip çıktık. Nasıl olduğunu sonra anlatırım." karşılığını verdi.
aktifhaber

11 Mayıs 2010
Yüksekova'da Patlama!
Yüksekova ilçesi dağlık arazi kesiminde araziye döşenen el yapımı patlayıcının infilakı sonucu bir uzman erbaş yaralandı.
Mardin'in Merkez ilçesi Yeniköy Hudut Karakolu'na, uzak mesafeden açılan taciz ateşi sonucu da bir er hafif şekilde yaralandı. aktifhaber

Karakola saldırı: 2 asker yaralı
13 Mayıs 2010
Hakkari'nin Şemdinli İlçesi Ortaklar Jandarma Karakolu'nda görevli askerlere arazide devriye görevi yaparken ateş açıldı, iki asker yaralandı. Olayda bir astsubay ve bir er yaralandı. habertürk

Yüksekova'da 'Canlı Kalkan' yürüyüşü
15:50 - Barış ve Demokrasi Partisi'nin (BDP), 'Canlı Kalkan' eyleminde Hakkari Yüksekova'da toplanan kalabalık, yürüyüşe geçti. İlçe merkezine 5 kilometre uzaklıkta bulunan Yüksekova-Şemdinli karayolu üzerindeki havaalanına kadar yürüyecek olan kalabalık, operasyonların durması için sürekli slogan attı. 23.05.2010 HAKKARİ netgazete

25 Mayıs 2010 19:37
Hakkari'de Polise Taşlı Saldırı
Hakkari'de, Muğla'da yaşanan olaylar sırasında bir üniversite öğrencisinin öldürülmesini protesto eden grup, polise taşla saldırdı. İşte o anlar....

Üniversite öğrencisi Şerzan Kurt'un, Muğla'da öğrenciler arasında çıkan kavgada silahla vurularak ağır yaralanmasının ardından tedavi gördüğü İzmir'de önceki gün ölümü üzerine Hakkari Cumhuriyet Caddesi üzerinde toplanan bir grup, belediye binasına kadar yürüdü. Grup, burada yapılan basın açıklamasının ardından dağıldı.

Daha sonra Dağgöl Mahallesi'nde toplanan grup, yola barikat kurduktan sonra terör örgütü lehine slogan atmaya başladı. Bölgeye gelen güvenlik güçlerine taşla saldıran gruptakilere, biber gazı ve basınçlı su ile müdahalede bulunuldu.

Polis, ara sokaklarda tekrar toplanmaya çalışan göstericileri dağıtmaya çalışıyor.

Bu arada Dağgöl Mahallesi'nde bulunan İmam Hatip Lisesi pansiyonundan Okul Müdür Yardımcısı Ramazan Özdemir nezaretinde dışarı çıkan yaklaşık 20 öğrenci, çevik kuvvet ekibi tarafında durduruldu. Özdemir, öğlen yemeği için pansiyona gelen öğrencilerin olaylar nedeniyle okula gidemediğini bu nedenle öğrencilere okula kadar eşlik etmeye çalıştıklarını belirtti.
aktifhaber

27 Mayıs 2010
Siirt'te Askeri Araca Saldırı: 1 jandarma er öldü, 1 er yaralandı.
Siirt'in Pervari ilçe merkezinde askeri araca düzenlenen silahlı saldırıda 1 jandarma er öldü, 1 er yaralandı.
haber101

Şırnak'ta çatışma: 1 Asker öldü, 3 asker yaralı
27 Mayıs 2010
Şırnak'ın Uludere ilçesinde çıkan çatışmada ilk gelen haberlere göre 1 asker öldü, 3 asker de yaralandı.

Alınan bilgilere göre,. Irak sınırından Türkiye'ye sızmaya çaılşan bir grup PKK'lı ile askerler arasında sıcak temas sağlandı. Yaşanan çatışmada 1 uzman çavuş hayatını kaybetti, 3 askerin de yaralandığı belirtiliyor. haber101

Hatay'da çatışma: 1 er yaralı
29 Mayıs 2010
Hatay'da Manos Dağları'nın Antakya uzantısındaki maden ocağına yakın bir bölgede çıkan çatışmada, ismi henüz öğrenilemeyen 1 asker yaralandı. Yaralı asker, Antakya Devlet Hastanesi'ne kaldırıldı. haber101

Şırnak/Siirt'te çatışma: 3 korucu, 2 asker öldü
29 Mayıs 2010
PKK'lılarla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmalarda 3 köy korucusu ve 2 asker öldü. haber101

Hakkari'de taciz ateşi: 3 asker yaralı
11:55 - Hakkari'de taciz ateşi sonucu 3 askerin yaralandığı bildirildi. Yaralı personel tedavi altına alındı. Mardin'in Savur ilçesinde de, yola döşenmiş el yapımı mayın, dün saat 10.40'da askeri aracın geçtiği anda infilak etti. Araçta hafif hasar meydana geldi. 29.05.2010haber101

İskenderun'da Deniz İkmal Destek Komutanlığı'na saldırı: 6 asker öldü 11 asker yaralandı
31 Mayıs 2010
Hatay'ın İskenderun ilçesinde Deniz İkmal Destek Komutanlığı'na düzenlenen saldırıda 6 asker öldü, 11 asker ise yaralandı.
haber101

31 Mayıs 2010
Mersin'de İş Yerlerine Saldırı

Mersin’de PKK yandaşları iş yerlerine taş ve molotof ile saldırdı. Saldırı sonucu iş yerlerinde maddi hasar oluştu.

Abdullah Öcalan'ın "Kürt meselesinde muhatap bulmadım çekiliyorum" açıklamalarından sonra örgüt yandaşları korsan gösterilerine akşam da devam etti.

Şevket Sümer Mahallesi’ndeki ara sokaklarda polislere saldıran örgüt yandaşları Gündoğdu Mahallesi’nde ise bazı vatandaşların iş yerlerine taş ve molotof kokteylleri ile saldırdı. Saldırı sonucu bir kahvehane ile beyaz eşya mağazasının camları kırıldı.

Bu beyaz eşya mağazasının daha önce bir defa kahvehanenin ise 4 defa örgüt yandaşlarının saldırısına uğradığı bildirildi. haber101

31 Mayıs 2010
Tunceli'de Sıcak Çatışma
Tunceli merkeze bağlı Batman Köyü yakınlarında bulunan Polis Özel Harekat Noktasında güvenlik güçleri ile PKK'lı teröristler arasında çatışma çıktı.

Tunceli'de kent merkezini koruyan Özel Harekat Polis noktasına bir grup PKK'lı teröristler tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açması üzerine çatışma çıktı. Alınan ilk bilgilere göre devam eden çatışmada 2 polis memuru yaralandı. aktifhaber

31 Mayıs 2010
PKK Yeniden Silaha Sarılıyor
PKK, 1 Haziran itibariyle saldırılara yeniden başlayacağını duyurdu. PKK, son dönemdeki saldırıları bazı grupların "inisiyatifi" olara niteliyordu.haber101

31 Mayıs 2010 15:38
Lice'de Mayın Patladı: 1 Ölü
Diyarbakır' ın Lice ilçesi kırasılanda mayın patlaması sonucu 1 vatandaş hayatını kaybetti.aktifhaber

Çukurca'da çatışma: 2 asker yaralı
1 Haziran 2010
HAKKARİ- Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Uzundere bölgesindeki askeri birliğe terör örgütü PKK üyelerince taciz ateşi açılması sonucu ilk belirlemelere göre iki asker yaralandı.

Güvenlik güçlerinin karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada, ilk belirlemelere göre iki asker yaralandı.

Çatışmanın devam ettiği bölgeye Hakkari, Yüksekova ve Çukurca'dan çok sayıda takviye kuvvet gönderildiği bildirildi. habertaraf

Çukurca'da çatışma
HAKKARİ- Aksaraylı Onbaşı Fatih Gökkaya öldü.
2 Haziran 2010
Hakkari'nin ilçesine bağlı Işıklı ve Kavşak bölgelerinde konuşlandırılmış askeri birliğe, PKK'lı teröristlerce dün gece taciz ateşi açılması sonucu 1 asker öldü, 2 asker yaralandı. haber101

03 Haziran 2010
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde polis aracına saldırıda bulunuldu.

Silahlı saldırı sonucu yaralananlar var.

Hakkari'de bir polis aracına saldırı düzenlendiği, yaralıların olduğu bildirildi. Alınan bilgiye göre, Hakkari-Çukurca kara yolunda, Emniyet Müdürlüğüne ait zırhlı araca düzenlenen silahlı saldırıda bazı polislerin yaralandığı bildirildi.

Yaralıların nakli için ambulanslar bölgeye sevk edilirken, Emniyet Müdürlüğü Çevik Kuvvet Şubesi ekipleri, Hakkari Devlet Hastanesi Acil Servisi önünde yoğun güvenlik önlemi aldı.

VALİ TÜRKER'İN AÇIKLAMASI

Hakkari Valisi Muammer Türker, Hakari-Çukurca kara yolunda devriye görevi yapan polis aracına düzenlenen roketli saldırıda, iki polis memurunun yaralandığını açıkladı. Vali Türker, AA muhabirine yaptığı açıklamada, devriye görevi yapan polis aracına, Hakkari-Çukurca kara yolunun 20. kilometresindeki Çöplük mevkisinde, yüksek kesimden roketli saldırı düzenlendiğini belirtti. Saldırıda iki polis memurunun yaralandığını ifade eden Vali Türker, yaralıların Hakkari Devlet Hastanesine kaldırıldığını söyledi. Saldırının ardından Hakkari'ye giriş çıkışların yasaklandığı, bölgede geniş çaplı operasyon başlatıldığı bildirildi. aktifhaber

4 Haziran 2010
ÜÇ ŞEHİRDE SİLAHLI SALDIRI
Hakkari, Van ve Mardin'de ilginç olaylar. Hakkari'de polis aracına silahlı saldırı düzenlenirken, Van'ın Gevaş'ta İlçe Emniyet Amirliği'ne taciz ateşi, Mardin'de ise...

Hakkari, Van ve Mardin'de ilginç olaylar. Hakkari'de polis aracına silahlı saldırı düzenlenirken, Van'ın Gevaş'ta İlçe Emniyet Amirliği'ne taciz ateşi, Mardin'de ise Nusaybin ilçe Emniyet Müdürlüğü binasına patlayıcı atıldı.

PKK'nın, son dönemlerde arttırdığı kanlı saldırılarını, kent merkezilerinde de sürdürmek talimat verdiği gün üç ilde gece yarısı silahlı saldırılar başladı...

HAKKARİ'DE POLİS ARAÇLARINA SİLAHLI SALDIRI

Hakkari'de operasyona giden polis aracına Hakkari-Çukurca kara yolunda uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda, 1 polis yaralandı.

Alınan bilgiye göre, akşam saatlerinde, Hakkari-Çukurca kara yolunda devriye görevi yapan zırhlı polis aracına düzenlenen saldırının ardından bölgede operasyonlarını sürdüren başka bir polis aracına, yüksek kesimlerden uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.

Polislerin ateşe karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmada, 1 polis yaralandı.

Yaralı polis, kaldırıldığı Hakkari Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı.

Akşam saatlerinde devriye görevi yapan zırhlı polis aracına, Hakkari-Çukurca kara yolunun 20. kilometresindeki Çöplük mevkisinde yüksek kesimlerden roketatarlı saldırı düzenlenmiş, saldırıda 2 polis yaralanmıştı.

VAN'DA TACİZ ATEŞİ

Van'ın Gevaş ilçesi Emniyet Müdürlüğüne düzenlenen saldırıda ölen ve yaralanan olmadığı bildirildi.

Alınan bilgiye göre, İlçe Emniyet Müdürlüğü ile yakınındaki polis lojmanlarına, gece saatlerinde uzun namlulu silahlarla taciz ateşi açıldı.

Saldırıdan sonra, Van Emniyet Müdürlüğünce bölgeye çok sayıda takviye kuvvet gönderildi.

Emniyet Müdürlüğü yetkilileri, saldırıda ölen ve yaralanan olmadığını bildirdi.

NUSAYBİN EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ BİNASINA PATLAYICI ATILDI

Mardin'in Nusaybin ilçe Emniyet Müdürlüğü binasına patlayıcı atıldı. Patlayıcı bahçede infilak etti, can kaybının olmadığı olayda bazı sivil araçların camları kırıldı.

Edinilen bilgiye göre, 8 Mart Mahallesi Tandoğan Caddesi'ndeki Emniyet Müdürlüğünün bulunduğu binaya, kimliği belirsiz kişilerce patlayıcı atıldı. Patlayıcı, bina önündeki bahçede infilak etti. Meydana gelen patlamada ölen ya da yaralanan olmadı, çevredeki bazı sivil araçların camları kırıldı.

PKK'DAN ŞEHİR MERKEZLERİNE SALDIRI EMRİ

PKK'nın, son dönemlerde arttırdığı kanlı saldırılarını, kent merkezilerinde de sürdürmek için teröristlere talimat verdiği belirtildi. haber101


04 Haziran 2010
PKK'den Açıklama!
PKK sözcüsü Ahmed Danees, Erbil'de Reuters ajansına yaptığı açıklamada Türk ordusuna yönelik saldırılara yeniden başladıklarını söyledi.

Danees, "PKK'ya saldırılarına ve Türkiye'deki Kürtlerin karşılaştıkları siyasi saldırılara cevaben, iki gün önce Türk ordusuna yönelik saldırılara yeniden başladık." diye konuştu. Danees, bu minvalde geçen yıl Nisan ayında duyurdukları tek tarafları ateşkesi bozduklarını kaydetti.

Türk hükümetini geçen yıl duyurduğu reform paketinde ilerleme kaydedemekle suçlayan PKK sözcüsü, geçen ay da Türk uçaklarının Kuzey Irak'ta 50 kadar hedefe saldırı düzenlediğini belirtti. Danees, "Son anayasal reform paketinin açıklanmasından bu yana Kürt meselesine yardımcı olacak gerçek bir proje sunamadılar." diye konuştu.
haber101

0 Haziran 2010
Polis Noktasında Patlama
Yükseova ilçesi çıkışında bulunan polis noktası yakınlarında patlama sesi duyuldu. Patlamanın ardından da yoğun bir şekilde silah sesleri duyuldu
aktifhaber

10 Haziran 2010
Osmaniye'de Karakola Taciz Ateşi
Osmaniye'deki Kanlıgeçit Jandarma Karakolu'na n taciz ateşi açıldı. aktifhaber

Saldırıda yaralanan asker eşinin durumu ciddi
00:43 - Osmaniye Kanlıgeçit Jandarma Komutanlığına saldırıda atılan roketler havada patladı. Olayda yaralanan bir asker eşinin sağlık durumu ciddiyetini koruduğu bildirildi.Bu arada, olayın gerçekleştiği yere yakın noktada bulunan Kanlıge çit Köyü sakinleri ise olayı anlatırken, "İki ayrı patlama sesi duyduk. İlki çok güçlü bir patlamaydı. Daha sonra 15 dakika süren bir çatışma sesi duyduk" dedi. 11.06.2010 OSMANİYE netgazete

Şemdinli'de Çatışma: 1 astsubay öldü, 1 üsteğmen de yaralandı
Şemdinli'de PKK ile meydana gelen çatışmada, 1 astsubay şehit ölürken 1 üsteğmen de yaralandı. haber1001

Tunceli'de Askerî Konvoya Mayın: 14 Yaralı
11.06.2010

Tunceli’nin Mazgirt ilçesi Göktepe mevkıinde askeri konvoyun geçişi sırasında mayın patladı. Patlamada 1’i çocuk 13’ü asker 14 kişi yaralandı. haber1001

Behiç Kılıç/Yeniçağ
Bu şehit de aileden İlker Başbuğ

Genelkurmay Başkanı'nın Teğmen'in şehit eşinin cenazesine koşması iyi de, cenazede ettiği sözler biraz acaipti!.. “Henüz 47 gün önce kurulan bir yuvanın yok olmasına ve masum bir evladımızın hayatını kaybetmesine yol açan bu hain saldırı Türk Silahlı Kuvvetleri ailesini derinden üzmüştür. Acımız büyüktür...”
Genelkurmay Başkanı şunu bilecek..
“Acı” Türk Milletinin acısıdır.. Bu fedakar vatan evladı Pınar öğretmen, “Türk Milletinin ailesindendir..”
Türk Silahlı Kuvvetleri de Türk Milletidir..
“Türk Silahlı Kuvvetleri ailesi!!” diye bir kavram yoktur.. Bu kavramı kullanmak zihninin derinliklerinde, subayları yüksek duvarlar ardına çekilip milletten yukarıda bir topluluk varsaymanın tezahürü kabul edilir!!.
Eğer bu terim üzerinden hareket edilirse, İlker Başbuğ bir aile cenazesi için bu kadar hassaslaşmış diye düşünülür!..
Şimdiii!.. Biz artık böyle “yukarıdakiler-aşağıdakiler” tezahürleri istemiyoruz...
Nereden aklımıza takılıdır bu durum!..
Bir kısım general amiralin “Silivri eşiğinden” dönüşü akıllara takıldığından beri.. Başkan'ın elinde dosyalarla gittiği “Çankaya Zirvesi” sonrası serbest kalan ekabir akıllardadır!.
Madem öyle, İlker bey'e bir “arabuluculuk” daha düşüyor şimdi!..
Gaziantep'li Ahmet Kömür, 2005 yılında Çukurca'da şehit düşmüştü...
Babası Ahmet Kömür.. Yani Şehit Babası Ahmet Bey, şimdi hapse girecek!! Çünkü, evladının cenazesi kaldırılırken, o acı ile Başbakan aleyhine sözler etmişti.. Mahkum edildi.. Başbuğ, şehit babasına sahip çıkamaz mı?..
Şehitler, aslında bu millete ilahi uyarılardır... Bir Sodom-Gomore dehlizindeki Türkiye'ye “elden kayan vatanla” ilgili çok çarpıcı uyarılar yapılıyor ama.. Ateş düştüğü yeri yakıyor... Türkiye üzerinde hesapları olanların yönlendirdiği matbuat sarmalı, şehit cenazeleri üzerinde düzenlediği eğlence programları ile, yerde ıslak duran mübarek kanların tepesinde, birilerine göbek attırıyor!..
Her şehide bir tören.. Sıra sıra paşalar.. Arkası?!. Vur patlasın çal oynasın!.. (Düşman öyle değil, meselesine sahip ve hedefine yürüyor)
Hakkari'de şehit olan, Jandarma Astsubay Bekiş'in, Niğde'nin Bor ilçesinde kaldırılan cenazesinde.. Yürüyüş sırasında, emekli öğretmen Ünsal Boran'ın göğsünde ve sırtında, “Böyle giderse, şehitler de ölür vatan da bölünür, uyan ey Türk milleti'' yazısı vardı...
Durum budur..!
Değerli büyüklerimiz nutuk atıyorlar..Genelkurmay Başkanı, şehitlerin ardından çok güzel hamasi yazılar yazıyor..
Ama, baskınları yapan eşkıya ortada yok!.. Eşkıyayı yaptığına yapacağına pişman etmesi gerekenler, cenazelerde saf tutup üzüntü bildirerek terörle mücadele ediyorlar..
Eşkıya kentlerde kolayca eylem yapabiliyor artık..
Bakın Devlet Bahçeli ne diyor;
“Açılım safsatasının gündeme geldiği andan itibaren terörde bir tırmanış kendini gösterdi. Emniyet mensubu, Silahlı Kuvvetler'in mensupları mayın patlaması ve karakollar basılmak suretiyle şehit ediliyor.
Çok sayıda da askerimiz yaralı. Buradan iki anlam çıkar: Birincisi; terör alan hakimiyetini artırıyor. İkincisi de olaylarda inisiyatif almaya çalışıyor.
Türkiye'deki tüm siyasal kurumlar, sivil toplum kuruluşları her gün bir Mehmetçiğin, bir polis kardeşimizin, bir korucunun şehit olduğu bir ortamda güçbirliği yapıp terörün kökünü kazımalılardır.”
Bu sözlerde terörle yapılması gerektiği gibi yapılması istenen bir duruş vardır.. Öyle durulmadığı için de eşkıya Tokat'ı, Samsun'u, Osmaniye'yi ve bütün şehirleri ablukaya alabiliyor

ULUDERE'DE İKİ GÜNDE İKİ ŞEHİT
16 Haziran 2010
Şırnak'ın Uludere ilçe kırsalından iki gün üstüste acı haber geldi. Piyade Uzman Çavuş Mehmet Tez'in çatışmada şehit olduğu Şırnak'ın Uludere ilçe kırsalında PKK terör örgütü mensupları tarafından yerleştirilen mayının patlaması sonucu dün jandarma er Rauf Adam şehit oldu, 3 asker yaralandı. Dünkü patlama sonrası bölgede varlığı tespit edilen PKK'lıları etkisiz hale getirmek için dün hava destekli başlayan operasyonlar gece boyunca sürdü.

ŞEMDİNLİ'DE 4 KAMYON YAKILDI

Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Aktütün Jandarma Karakolu'na malzeme götürdüğü belirtilen 4 kamyonun Uğur Açan (Bezeno) Köyü'nün Yeşil Bayır mezrasının (Mehendı) yaylasında PKK mensuplarınca dün gece yakıldı. habertürk

Şemdinli'de Karakola Saldırı: 11 Asker öldü 16 Asker Yaralandı
19 Haziran 2010

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinin Gediktepe mevkiinde karakola saldırı düzenlendi 9 asker öldü 4'dü ağır 14 asker yaralandı. Aynı bölgede Mayın patladı 2 asker öldü 2 asker yaralandı.
Genelkurmay Başkanlığının bilgi notuna göre, sınır bölüğüne, bir grup terörist tarafından saat 02.00'da saldırıda bulunuldu. Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki karakol saldırısını PKK üstlendi. haber1001

Hakkari'de Polis Aracına Saldırı
19 Haziran 2010
Hakkari-Çukurca kara yolunda devriye görevi yapan polis aracına, PKK üyelerince yüksek kesimlerden uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Polislerin anında karşılık vermesi üzerine çıkan çatışmanın devam ettiği bildirildi. haber1001

Şehit cenazesinde AK Partili vekile saldırı girişimi
18:50 - Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde mayın tuzağında şehit olan Uzman Çavuş Ömer Kara'nın cenazesi, Mersin'in Tarsus ilçesine bağlı Hacıhamzalı Köyü'nde toprağa verildi. Cenazenin defnedilmesinden sonra AK Parti Mersin Milletvekili Ali Er'e, 3-4 kişilik bir grup saldırmak istedi. Saldırganlar sivil polis ve jandarma ekipleri tarafından engellendi. 20.06.2010 MERSİN
netgazete

"Sen ne için öldün oğlum?"

17:20 - Şemdinli'de şehit olan Uzman Çavuş Ömer Kara'nın cenazesi, Mersin'in Tarsus ilçesine bağlı Hacıhamzalı köyünde toprağa verildi. Şehidin annesi, tabuta sarılarak, "Sen neyin bedelisin oğlum. Sen ne için öldün oğlum. Bunu bana söyleyin komutanım" diyerek gözyaşı döktü. 20.06.2010 MERSİN netgazete

Osman Öcalan: “Yüksek yargıdaki bazı Aleviler sıkışınca, PKK'daki Aleviler harekete geçti..."
21 Haziran 2010

Osman Öcalan; “Ergenekon'un içindeki ve yüksek yargıdaki bazı Aleviler sıkışınca, PKK'daki Aleviler harekete geçti... Katliam emrini veren Mustafa Karasu'dur... Karasu, PKK içinde Alevi dedesi gibi hareket etmektedir” dedi.

Öcalan, “ Son zamanlarda yurtsever kesim yerine Alevi ve solcu kesim PKK içinde etkili olmuş durumda. PKK'yı şimdi bu grup yönlendirmektedir” diye konuştu.

SALDIRI TALİMATINI VEREN KARASU ALEVİ DEDESİ GİBİDİR

PKK'nın solcu ve Alevi kesiminin başında Mustafa Karasu ve Duran Kalkan'ın bulunduğunu kaydeden Öcalan, “Özellikle Mustafa Karasu, bir Alevi dedesi gibi hareket eder. Karasu, Sivas'ın Alevilerindendir. Duran Kalkan ise Kürt bile değildir” şeklinde konuştu. Öcalan, “Cezaevinde PKK liderleri açlık grevi yapmıştı. Mustafa Karasu'nun durumu kötüleşince, devlet istekleri yerine getirdi. Cezasından 3 yıl önce tahliye oldu. Mehmet Şener öldürülünce, Karasu PKK'nın içinde ilerledi. Kendisinin sosyalist olduğunu söylüyor. Ama sosyalist biri değil. O, PKK'nın içinde Alevilerin temsilciliğini yapıyor” dedi.

“HÜKÜMET, KÜRTLERİN SAĞ KESİMİ İLE DİYALOG KURMALI”
Hükümetin, yurtsever demokrat Kürt kesimi ile direkt ya da dolaylı olarak diyalog kurması gerektiğini kaydeden Öcalan, “Direkt yapılamıyorsa, endirekt diyalog kurulması olumlu sonuç verecektir. Hükümet, sol militanlar yerine Kürt kesiminin ılımlı sağ kesimi ile diyalog kurmalıdır. Fakat ne sağ, ne sol, hiç kimse ile diyalog kurulmamaktadır. Şahsım adına ben defalarca diyalog önerdim ama selam veren olmadı” diye konuştu.

Abdullah Öcalan'ın İmralı'dan 31 Mayıs sonrası için mesaj verdiği, ardından da terörün azdığı şeklindeki değerlendirmeleri yorumlayan Osman Öcalan, “Abdullah Öcalan, 31 Mayıs'a kadar ‘durun' diyordu. Kürtler için Öcalan, PKK'dan daha önemlidir. 31 Mayıs'tan sonra Öcalan her şeyi serbest bıraktı. Serbest bırakınca da AK Parti hükümetini yıpratmak isteyen sol-Alevi kesime fırsat verdi. Mesala Tokat Reşadiye ve İskenderun'daki saldırılar da solcu-Alevi kesimce gerçekleştirildi.”

“BAZI ALEVİLER KÖŞEYE SIKIŞINCA PKK'DAKİ ALEVİLER HAREKETE GEÇTİ”

Osman Öcalan, son dönemde yüksek yargıdaki Alevi kesimin ayyuka çıkarılan illegal ilişkileri ile PKK'nın Alevi kesiminin saldırılarını artırması arasında bir ilişki bulunup bulunamayacağına yönelik sorumuz üzerine ise şöyle konuştu:

“Türkiye'deki bazı Alevilerin zor durumda olması ile PKK'nın Alevi yapılanmasının ülkeyi karıştırıp AK Parti'yi tasfiye etmek üzere gayret sarfetmeleri arasında ilişki gözardı edilemez. Türkiye'deki bazı Alevilerin üzerine gidildiğinde, Alevi dedesi gibi hareket eden mevcut sürecin ideoloğu Mustafa Karasu'nun kazan kaldırması doğaldır.”

Kaynak: Vakit

Öldürülen PKK'lıların Cenazeleri Teslim Ediliyor
21 Haziran 2010
Hakkari'nin Şemdinli ilçesine bağlı Tekeli Sınır Tugayı'na bağlı Gediklitepe seyyar birliğine yapılan saldırıda öldürülen PKK'lılardan üçünün ailesi Şemdinli ilçesine gitti.

PKK'lılardan ikisinin cesedi otopsi için Van'a ardından Şemdinli Devlet Hastanesi'ne gönderilmişti. PKK'ya yakınlığı ile bilinen Fırat Haber Ajansı'nın kimlikleri açıklamasının ardından aileleri cenazeleri almak için Şemdinli Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvuruda bulundu.
haber1001

İstanbul'da Askeri Servise Saldırı

22 Haziran 2010
İstanbul güne bombalı saldırı haberiyle başladı.

Halkalı'da Atakent Kimsesizler Mezarlığı yakınlarında TEM otoyoluna çıkış sırasında askeri personel taşıyan iki servisin geçişi sırasında patlama meydana geldi.

Patlama sonucu ikinci araçta hasar meydana geldi. Aracın özellikle orta ve arka kesiminin hasar gördüğü, ölü ve yaralıların buralarda oturan kişiler olduğu düşünülüyor.

Araçta bulunan 4 asker ve bir askerin kızı yaşamını öldü. Patlamada 3'ü ağır, 16 kişi de yaralandı.

Patlamanın yol kenarına bırakılan bombalı bir paket yüzünden olduğu, bombanın parça etkili ve uzaktan kumandalı olduğu belirlendi.

Ölenlerin İsimleri:

Halkalıda askeri Lojman yakınlarında meydana gelen patlamada ölenlerin isimleri belirlendi.

Buse Sarıyağ, Uğur Ekiz, Çağlar Bölükbaşı'nın patlamada sonucu hayatını kaybeden vatandaşlarımız olduğu belirtildi.

Uğur Ekiz ve Çağlar Bölükbaşı'nın Uzman Çavuş, Buse Sarıyer'in ise bir askeri personelin kızı olduğu belirtildi.

Saldırıyı PKK’nin bir kanadı olan Kürdistan Özgürlük Şahinleri (Teyrêbazên Azadiya Kürdistan-TAK) üstlendi.

METROPOLLERDEKİ EYLEMLERİN BAŞ MİMARI
PKK’nin askeri konseyi tarafından 2003 yılında kurulan ve özel kuvvetleri olarak adlandırılan TAK (Kürdistan Özgürlük Şahinleri-Teyrebazen Azadiya Kürdistan), metropollerdeki ‘bombalamalar ve korku salma eylemlerinin’ baş mimarı olarak biliniyor. Kandil Dağı'nda bulunan PKK kampında bomba eğitimi alan yaklaşık 400 militandan oluşan TAK, metropollerde yaptığı bombalı eylemlerle biliniyor. haber1001



Demokrasi olmadan demokratik özerklik
Serdar AKİNAN
26 Haziran 2010

İstanbul'a iner inmez beni şehit haberleri karşıladı. İnsanlar biraz şaşkınlık biraz merakla ama mutlaka terdirginlikle tek bir soru soruyor: 'Ne olacak?'

Bu soruya maalesef tek bir yanıt veremi-yorum. Ama iyi olmayacağı ortada... Ortada birçok aktör ama tek oyun kurucu var. PKK...

Şiddeti tırmandıracaklar. Diyarbakır'da örgüte yakın kaynakların dillendirdiği senaryoları buraya yazamayacağım. Yoksa 'halkı korku ve paniğe sevk etmekten' hakkımda dava açılır.

Fakat şu kadarını görebiliyorum. Türkiye seçim atmosferine girdi ve seçimin öznesi bugün bellidir: Terör...

İktidar kadroları bu sorunu çözmekten çok uzak... Muhalefet daha da uzak... Örgüt yakında açıklayacağı 'demokratik özerklik' adımıyla gerilimi çok daha başka bir evreye taşıyacak.

Türkiye kısa zamanda etnik temelli dağınık çatışmaların yaşanacağı bir coğrafya haline gelebilir.

Fakat asıl sorun iletişim... Medyanın sorumsuz yaklaşımı bir yana son yıllarda başarıyla yaratılan kamplaşma çoklu bir dil ve algı yarattı.

Yaftalama sürecinin geldiği noktada aynı sorunlu dili kullanan takımlar oluştu. Bu dil üzerinden bir iletişim imkansız.

Ortak tavır almaya imkan sağlayacak bir dili yakalayamazsak ne Doğu'da ne Batı'da kime ne anlatacaksınız?

'Aaaa bunu Ergenekocular yazmış... Arkada İsrail var' diyen kafayla ne konuşabilirsiniz?

İnanın çok ama çok endişeliyim. Bu yaz bitmeden yaşanacaklar bizi seçime nasıl bir havada sokacak?

BM Barış Gücü'nün konuşlandığı bir Türkiye fotoğrafı kapıda... Bu fotoğrafı iptal etmek için gereken makul zemin ancak iletişimle mümkün.

O zemin var ve birileri ısrarla karartıyor.

Akşam Gazetesi

BÖLÜK KOMUTANLIĞINA ROKETLİ SALDIRI
28 Haziran 2010

HAKKARİ'nin Kuzey Irak sınırında bulunan Çukurca İlçesi girişinde bulunan Jandarma Asayiş Bölük Komutanlığı'na bir grup PKK’lı terörist tarafından roketatarlı ve silahlı saldırıda bulunuldu. Saldırdı ölen yada yaralananın olmadığı belirtildi.haber10

Hatay'da Vahim Yanlışlık

Güvenlik güçleri kekik toplayan köylüleri terörist sanarak ateş açtı. Olayda iki köylü hayatını kaybetti.

Yayına Giriş: 28.06.2010 16:26:44

Hatay’ın Hassa İlçesine bağlı Çardak yaylasında, güvenlik güçleri terörist sandığı köylülere yanlışlıkla ateş açtı. Olayda 2 vatandaş öldü, 1 kişi yaralandı.
Hatay Valiliği’nden edinilen bilgiye göre, güvenlik güçleri sabah saatlerinde, Çardak yaylası kırsalında 4 kişi ile karşılaştı.

Kekik toplamaya çıktıkları sanılan köylülere, güvenlik güçleri, terörist zannederek yanlışlıkla ateş açtı. Köylülerden Ali Dalmış ile Mustafa Fil hayatını kaybetti.

Hafif yaralanan Mehmet Sak adındaki vatandaş Mustafa Kemal Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Olayla ilgili soruşturma başlatıldı. TRT

Karakola inen Sikorsky'ye ateş açıldı
PKK'lılar Kırmızı Köprü Jandarma Karakolu'na inen helikopter karakolun pistine iniş yapacağı sırada ateş açtılar. Çıkan çatışmada 1 asker yaralandı.

29 Haziriran 2010 haber1001

Raylarda bomba patladı
Osmaniye'nin Bahçe ilçesindeki Taşoluk İstasyonu'nda raylara konulan bomba patladı. Olayda ölen ve yaralanan olmadığı bildirildi.
29 Haziran 2010 haber1001

Yüksekova'da karakola roketli saldırı
04 Temmuz 2010 Hakkari'nin Yüksekova ilçesine Bağlı Kamışlı Jandarma Karakolu'na akşam saatlerinde roketatarlı saldırı düzenlendiği, karakol bölgesinde çatışmaların devam ettiği bildirildi. haber7

Elazığ'da saldırı!
Elazığ'ın Arıcak ilçesinde askeri birliğe yapılan saldırıda 5 asker yaralandı
05 Temmuz 2010
Alınan bilgiye göre, ilçeye bağlı Bükardi beldesi Gavurtepe mevkisinde arazide konuşlu askeri time uzun namlulu silahlarla saldırıda bulunuldu. Saldırıda 5 asker yaralandı. habertürk

Cizre'de gösteriler gece de sürdü
E-24 Uluslararası Karayolu'nda lastik yakan göstericiler karayolunu savaş alanına çevirdi
06 Temmuz 2010
Şırnak'ın Cizre ilçesindekigösteriler gece de devam etti. E-24 Uluslararası Karayolu'nda lastik yakan göstericiler karayolunu savaş alanına çevirdi.

Siirt'in Pervari ilçesindeçatışmada öldürülen PKK'lılar için gösteri yapan gurup E-24 Karayolu'nu trafiğe kapattı. Türkiye'yi Irak'a bağlayan karayolunda lastik yakıp çöp konteynırlarını barikat olarak kullanan gösterici grupçeşitli sloganlar attı.

Yoldan geçen araçlardan korna çalmalarını isteyen göstericiler korna çalmayan araçları da taş yağmuruna tuttu. haber1001

Şemdinli'de saldırı
Üç asker öldü
06 Temmuz 2010
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde teröristlerce düzenlenen silahlı saldırıda, 3 asker öldü, 3 asker de yaralandı. haber1001

Jandarma karakoluna saldırı: 1 asker öldğ, 3 asker yaralandı
7 Temmuz 2010
Batman'ın Gercüş ilçesindeki Vergili Jandarma Karakoluna düzenlenen saldırıda bir er öldü, biri teğmen 2 asker de yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, dün gece saat 22.00 sıralarında bir grup PKK'lı, Vergili Köyü Jandarma Karakoluna uzun namlulu silahlarla saldırdı.
Çıkan çatışmada, karakolda görevli Jandarma Er Süleyman Tekgül öldü. Biri teğmen 3 asker yaralandı. haber1001

Muş'da Polis Merkezine Saldırı
08 Temmuz 2010
Muş'un Varto İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne saldırı düzenlendi.
İlçe merkezindeki polis karakoluna bir grup militan tarafından taciz ateşi açıldı.
Saldırıda, 4 polis yaralandı. haber1001

Yüksekova'daki gösterilerde "korku maskesi"
17:50 - Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde dün başlayan ve bugün de yer yer devam eden gösteriler, ilginç görüntülere sahne oluyor. İlçe merkezinde bazı cadde ve sokaklarda barikat kuran göstericiler, kendilerine tazyikli su ve biber gazı ile müdahale eden polislere taş ve molotofkokteylleri ile karşılık veriyor. Polisin takibi sonucu dağılan ve kısa sürede yeniden toplanan çoğunluğu çocuk yüzlerce göstericinin bazıları yüzlerini çeşitli bezlerle kapatırken, kimileri ise korku maskeleri kullanmaya başladı. 09.07.2010 HAKKARİ netgazete

Doğubayazıt’ta olaylar çıktı!
BTP milletvekili Üçer’in ‘operasyonların durdurulması’ yönünde yaptığı basın açıklaması sonrası olaylar çıktı.
11 Temmuz 2010
Bugün saat 10.00 sıralarında Büyük Ağrı Caddesi üzerindeki BDP İlçe binasına gelen Milletvekili Özdal Üçer, toplanan yaklaşık 500 kişilik grupla birlikte basın açıklaması yaptı. Üçer, Türk Silahlı Kuvvetleri’nin başlattığı operasyonların biran evvel durdurulmasını istedi.

Genelkurmay Başkanı İlker ve Başkan Recep Tayyip Erdoğan'ı ı eleştiren Özden’in konuşması sonrası fanatik bir grup çevrede güvenlik önlemi alan polise taş ve sopalarla saldırdı. Polis göstericileri dağıtmak için tazyikli su ve bibergazı kullandı. Ara sokaklara kaçan göstericiler, ilçe merkezindeki bazı banka ve işyerine saldırdı. Olaylar ara sokaklarda devam ediyor.habertürk

PKK Bu Kez İş Makinalarını yaktı
20 Temmuz 2010
Alınan bilgiye göre, Hakkari Şehir Stadyumu'na çim getirmek için kent merkezine 20 kilometre uzaklıktaki Berçelan Yaylası'na giden, 5 personelin bulunduğu İl Özel İdaresine ait loder, yükleyici ve kamyondan oluşan 3 iş makinesi, yaylada çalıştığı esnada PKK üyelerince durduruldu.

Personeli araçlardan indiren militanlar, iş makinelerini ateşe verdi.

İşçileri yanlarına alarak olay yerinden uzaklaşan , yaklaşık 5 kilometre uzaklıkta işçileri serbest bıraktı. haber1001

Mardin'deki Polis aracına silahlı saldırı: 2 polis yaralandı
22 Temmuz 2010
Mardin'in Ömerli ilçesinde polis aracına silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda 2 polis yaralandı. haber1001

Tokat Reşadiye'de Çatışma

Tokat'ın Reşadiye ilçesi Sazak bölgesi yakınlarında çıkan çatışmada 1 askerin yaralandığı öğrenildi.

Yaralı askerin ambulansla Tokat'a sevk edildiği bildirildi.

Çatışmanın sürdüğü, bölgeye çok sayıda takviye kuvvet sevk edildiği belirtildi.
haber1001

Tokat'ta çatışma!
1 asker yaralandı
31 Temmuz 2010 haber1001

Bdp'li Yıldız: Adımızı Kullanarak Korsan Bildiri Dağıtıyorlar

Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkan Vekili Bengi Yıldız, birilerinin sandıktan 'evet' çıkarmak için kendileri adına korsan bildiri dağıttığı...
Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Grup Başkan Vekili Bengi Yıldız, birilerinin sandıktan 'evet' çıkarmak için kendileri adına korsan bildiri dağıttığını iddia etti. Yıldız, "Daha önce Ahmet Türk adına bastırılan broşürler dağıtıldı. Şimdi de Selahattin Demirtaş adına milletvekillerimizin de içinde bulunduğu ikinci bir el bildirisi dağıttılar. Broşürle halkın zihnini bulandırmaya çalışıyorlar." dedi.
Batman il başkanlığı önünde düzenlenen basın açıklamasında konuşan Bengi Yıldız, referandum öncesinde sandık müşahitlerin KCK'lı gösterilerek gözaltına alındığını ileri sürdü.
PKK'nın ilan ettiği eylemsizlik sürecinde barış için çaba göstermeyenlerin sorumluluktan kaçamayacağını belirten BDP Grup Başkan Vekili Ayla Akat Ata ise yine PKK ile tehdit etti: "Şu an burada Kürt anneleri ağlıyor. 21 Eylül'den sonra cenazeler batıya gidince AKP'nin kurmayları ne diyecekler?" Aktifhaber
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Eyl 13, 2011 9:13 pm tarihinde değiştirildi, toplam 9 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Tem 06, 2010 2:20 pm    Mesaj konusu: PKK'dan "geniş kapsamlı saldırı" tehdidi Alıntıyla Cevap Gönder

Genelkurmay: Operasyonlar devam edecek
18 AĞUSTOS 2011

Türk ordusu, Kuzey Irak'ta 220'den fazla hedefe hava ve topçu saldırısı düzenlendiğini, operasyonların örgüt etkisiz hale getirilineceye kadar devam edeceğini'' duyurdu.

Çukurca'da dün sabah 8 asker ve bir korucunun hayatını kaybettiği saldırının ardından Türk savaş uçaklarının akşam saatlerinde Kuzey Irak'ta Kandil Dağı'na operasyonlar düzenlendiği bildirildi.

Türkiye'de Genelkurmay Başkanlığı da sabah saatlerinde yaptığı açıklamada, operasyonu başarılı olarak niteledi ve saldırılara örgüt ''etkisiz hale getirilinceye kadar devam edileceğini'' bildirdi.

Kandil Dağı, Hakurk, Avaşin-Besyan, Zap ve Metina bölgesinde 60 hedefe hava saldırısı, bu saldırıların öncesinde de Zap, Avasin ve Hakurk'ta 168 hedefe topçu saldırısı düzenlendiği de açıklamadaki ayrıntılar arasında.

Diyarbakır ve Malatya'dan kalkan savaş uçaklarının Kandil Dağı civarındaki PKK kamplarına operasyon düzenlediği bildirildi.

'Köyler İran operasyonu nedeniyle boş'

Saat 21.00 civarında Diyarbakır İkinci Taktik Hava Komutanlığı'ndaki 8. Ana Jet Üssünden havalanan on beş kadar F-16 ve F-104 savaş uçağı Kandil ve Zap bölgelerindeki hedefleri bombaladılar.

Reuters haber ajansının konuştuğu bir PKK sözcüsü saldırının yerel saatle 21.00 civarında başladığını ve oldukça yoğun olduğunu söyledi.

Sözcü herhangi bir can kaybı olmadığını ancak bölgedeki köylerin bombardımandan zarar görüp görmediğini bilmediklerini belirtti.

Bölgedeki köylerin yaklaşık bir ay önce gerçekleşen İran ordusunun bombardımanı sırasında boşaltıldığı tahmin ediliyor. BBC

İki Askerimiz Kaçırıldı mı?
18 Ağustos
Hakkari Valisi, iki şehit cenazesine ulaşamadıklarını söyledi.

Hakkari Valisi Muammer Türker, dün akşam saatlerinde yaptığı açıklamada, ellerinde köy korucusu ile birlikte 8 şehit canezesinin olduğunu söyledi.
Vali Türker, isim açıklamadan "Elimizde 8 şehit cenazesi var. 2 cenazeye de ulaşamadık. Cenazelerden biri Binbaşı'ya, diğeri de uzman çavuş ait" dedi.
Vali Türker, şehitler için bugün Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı'nda da tören yapılacağını belirtti.
TRT

Siirt'te Saldırı : 2 Şehit
18 Ağustos 2011
Siirt'in Pervari İlçesi'nde PKK'lılar İlçe Jandarma Komutanlığı ve Emniyet Müdürlüğü'ne roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenledi.

2 ASKER ŞEHİT DÜŞTÜ

Siirt'in Eruh ilçesinde teröristlerce düzenlenen saldırı sonucu 2 asker şehit oldu, 4 sivil yaralandı.Güvenlik güçlerinin karşılık vermesiyle çıkan çatışma sürüyor.

PKK'lılar Siirt'in Pervari İlçesi'nde Jandarma Komutanlığı ve Emniyet Müdürlüğü'ne roketatar ve uzun namlulu silahlarla düzenlediği saldırıyla aynı saatlerde yine Siirt'in Eruh İlçesi'ndeki Bilgili Jandarma Karakolunu hedef aldı. PKK'lılar roketatar ve uzun namlulu silahlarla düzenlediği saldırıda açılan ilk ateşte 4 askerin yaralandığı öğrenildi. Karakolda bulunan askerlerin karşılık vermesiyle çıkan çatışma sürüyor. Karakola takviye askerlerin gönderildiği belirtildi. Tedaviye alınan askerlerden ikisi şehit oldu.

PERVARİ'DE 4 SİVİL YARALI
PKK'lıların Pervari'de düzenlediği saldırıda 4 sivilin yaralandığı belirtildi. Yaralılardan İsmail Erik ile Mehmet Akbulut, tedavi için Siirt Devlet Hastanesi'ne götürülüyor. Diğer yaralılar Pervari'de tedaviye alındı. Pervari'de çatışma sürürken, teröristlerin Çevre ve Orman İlçe Müdürlüğü binasına da saldırdılar. Binada atılan roketlerden çıkan yangını söndürmek için itfaiyenin yanı sıra çevredekilerin de müdahale ettiği belirtildi.
haber1001

Polisleri Araç İçinde Yakmak İstediler
18 Ağustos 2011
Hakkâri’nin Yüksekova İlçesinde bir grup terör örgütü yandaşı nöbet değişikliğine giden polis memurlarını yakmaya çalıştı.
Yüksekova'da nöbet değişimine giden polis aracının Cengiz Topel Caddesi cezaevi kavşağında trafiğin sıkışık olması nedeni ile duraksayınca bir grup terör yandaşının molotof kokteyli, taş ve sopalarla saldırısına uğradı. Polis aracını içindeki polislerle birlikte yanmaktan son anda diğer polislerin müdahale etmesiyle kurtuldu.

Yüksekova İlçe Kaymakamlığından edinilen bilgiye göre akşam saatlerinde Yüksekova Şemdinli çıkışında bulunan kontrol noktasındaki görevli polislerin nöbet değişimini yapmaya giden araç, trafikte yoğunluktan dolayı duraksayınca bir grup tarafından yakılmaya çalışıldı. Terör örgütü yandaşlarının polis aracına molotof, taş ve sopalarla saldırdığı belirtildi.

Öte yandan emniyet yetkilileri polis aracına yapılan saldırı sonrası olaya müdahale edildiğini, müdahaleden sonra toplanan kalabalığın olay çıkardığı belirtildi.

İlçe merkezinde yaşanan olaydan sonra toplanan kalabalık ana caddeyi trafiğe kapattı, ilçede olaylar başladı. Olaylar akşam saatlerine kadar sürdü.
aktifhaber



"Gelin bizi tutuklayın"
19 Ağustos 2011
BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, "Herkes bir liste oluşturmuş bin 400 kişiyi tutuklayacaklarmış. Bizi tutuklayacaklarsa, bizi tutuklayınca savaş bitecekse Kürt halkı diline kimliğine kavuşacaksa, Kürtlerin hakları anayasal güvenceye kavuşacaksa biz buradayız gelin bizi tutuklayın" dedi.

Devrimci Karargah davasında 13 Ağustos'ta tahliye edilen Sosyalist Demokrasi Partisi (SDP) Genel Başkanı Rıdvan Turan ve Toplumsal Özgürlük Platformu (TÖP) sözcüsü Oğuzhan Kayserilioğlu basın toplantısı düzenlendi.

Turan ve Kayserilioğlu'na BDP İstanbul Milletvekilleri Sebahat Tuncel, Sırrı Süreyya Önder, Levent Tüzel, BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü ve BDP eski milletvekili Akın Birdal da basın toplantısına katılarak destek verdi.

Toplantıda konuşan BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel , kendisinin de 8.5 ay cezevinde tutuklu kaldığını hatırlatarak, " Bunun hesabını kim verecek. Büyük bir hukuksuzluk bu" dedi.

Sırayı bozmaya her zaman aday olduklarını anlatan Tuncel, " Sıraya girmeden bundan sonrakilerin de sıraya girmemesi için yapacaklarımız var. Yapmamız gereken şeyler var. Bu birliği bozmaya çalışanlara karşı birlik ve mücadelemizi yükseltmemiz gerekiyor. Zamanımız yok bu arkadaşlarımız blok çalışmalarına daha güçlü katılmak zorundalar" diye konuştu.

Tuncel, "Bugünlerde herkes bir liste oluşturmuş bin 400 kişiyi tutuklayacaklarmş. Sırayı bozuyoruz diyoruz ya, ben kendi adıma bu sırayı bozmak isterim bizi tutuklayacaklarsa, bizi tutuklayınca savaş bitecekse Kürt halkı diline kimliğine kavuşacaksa Kürtler'in hakları anayasal güvenceye kavuşacaksa biz buradayız gelin bizi tutuklayın. Bir kez daha gelin bizim yanımızda yer alın gelin birlikte savaşalım diyorlar biz barış cephesinde yer alıyoruz. Bunun bedeli neyse ödemeye varız " diye konuştu.

BDP 'in TBMM'ye gitmediği için eleştirildiğini hatırlatan Tuncel, "Sanki Meclis çalışıyor harıl harıl. BDP Meclis'e gitmediği için savaş çıkmış. Yok böyle birşey Meclis'e gitmeme meselesini ayrı bir noktaya koyuyorum. Buradan başka bir soru sormak lazım. 30 yıldır denenen yöntemleri yeniden deneyenler sorumlu değil midir ? Yani biz Diyarbakır zindanını yaşadık. Binlerce arkadaşımız zindanlarda. 20 milyon Kürt'ü tutuklarsanız bu sorun çözülecek mi? Kürtleri öldürünce bu sorun çözülecek mi? Belediye başkanlarını zindanlara gönderip Kürtler'i tanıyacaksanız hiç sıra beklemeye gerek yok" şeklinde konuştu.
Hürriyet

Şırnak'ta polise silahlı saldırı: 5 yaralı
22 Ağustos 2011
Şırnak'ın Cizre ilçesinde izinsiz gösteri yapan gruplara müdahale eden polislere ateş açıldı. İlk bilgilere göre, 5 polis memuru yaralandı. İlçede saldırganlarla polis arasında çıkan çatışma sürüyor.

Cizre'de bu akşam saatlerinde Nur ve Cudi Mahallesi'nde bazı gruplar izinsiz gösteri yaptı.

Yolları barikatlarla kapatan göstericilere polis müdahale etti. Göstericiler polisi, taş, molotof ve havai fişekle saldırırken, polis gaz bombası ile müdahalede bulundu.

Bu sırada göstericiler arasından polislere uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Açılan ateşte 5 polis memurunun yaralandığı öğrenildi.

Olayın meydana geldiği mahalleye çok sayıda özel harekat timleri sevkedilerek, geniş kapsamlı operasyon başlatıldı. Mahallede polis ile saldırganlar arasında çıkan çatışmanın sürüyor.

Yaralı polisler Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.
cnntürk

Elazığ'da emniyet binasına saldırı
22 Ağustos 2011
Elazığ'ın Alacakaya ilçesinde emniyet binası ve lojmanı ile kaymakamlık lojmanına saldırı düzenlendi. İkisi polis 3 kişi yaralandı.
Cumhuriyet

Trene mayınlı tuzak
2011-08-22
BİNGÖL’ün Genç İlçesi’nde PKK’lı teröristlerin raylara döşediği mayının yük trenin geçişi sırasında patlatılması sonucu 5 vagon raydan çıkıp, hasar gördü. Patlamada, ölen ve yaralanan olmadı. haber1001

TSK: 90-100 PKK'lı öldürüldü
23 AĞUSTOS 2011
Türk Silahlı Kuvvetleri, 17-22 Ağustos tarihlerinde Kuzey Irak'taki PKK kamplarına düzenlenen hava harekatında 90 ila 100 militanın öldürüldüğünü bildirdi.

TSK toplam 132 hedefin vurulduğunu açıkladı
TSK'nın internet sitesinde yapılan açıklamada, 17-19 Ağustos tarihlerinde yapılan, karadan açılan ateşle desteklenen hava harekatı icra edildiği ve bu harekatla ilgili bilgilerin kamuoyuyla paylaşıldığı bildirildi.

Açıklamada, Türk Hava Kuvvetleri uçakları tarafından, Metina, Zap, Avaşin-Basyan, Hakurk Kandil, ve Gara bölgelerindeki hedeflerin vurulduğu kaydedildi.

17-22 Ağustos 2011 tarihlerinde girişilen hava harekatında, toplam 132 hedefe, 102 sorti ile modern ve klasik mühimmatın kullanıldığı başarılı taarruzlar gerçekleştirildiği vurgulandı.

Bu aşamada ölen PKK'lı sayısını kesin olarak ifade etmenin mümkün olmadığı kaydedilirken, 90 ila 100 militanın öldürüldüğü, 80'den fazla yaralı militanın da bölgedeki hastane ve köylere taşındığı ifade edildi.

Öte yandan, 19 Ağustos'ta, nokta istihbaratına dayalı olarak yurt içinde icra edilen hava harekatında da 5 PKK'lının öldürüldüğü ve bu militanların, 17 Ağustos'ta Hakkari-Çukurca karayolunda 9 güvenlik görevlisinin hayatını kaybettiği edildiği eylemi düzenleyen gruba mensup olduklarının öğrenildiği kaydedildi.
Fırat Haber Ajansı'nın haberine göreyse, saldırılarda sadece üç PKK militanı öldü.
BBC

Sandıklı şehidini uğurladı
25 Ağustos 2011
Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki şehit düşen Astsubay Ahmet Yumak'ın cenazesi, memleketi Sandıklı’da içinde toprağa verildi.haber1001

Yüksekova'da polise mayınlı saldırı
25 Ağustos 2011
Polis aracının geçişi sırasında mayın patladı, araçta hasar oluştu.

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde polis aracının geçişi sırasında mayın patladı, araçta hasar oluştu.

Yüksekova-Şemdinli karayolunda seyir halindeki polis aracının geçişi sırasında mayın patladı. Ölen ya da yaralananın olmadığı patlamada araçta hasar meydana geldi.

Polis, olayla ilgili soruşturma başlattı.

trt.net

Mardin'de 1 korucu şehit!
Jandarma karakoluna saldırı düzenlendi
27 Ağustos 2011

Mardin'in Midyat ilçesinde terör örgütü PKK mensuplarının saldırısı sonucu 1 geçici köy korucusu şehit oldu, 3 geçici köy korucusu yaralandı. haberrtürk

Hakkari'de Mayın Patlaması: 3 Şehit

Şemdinli ilçesi Öveçli köyü yakınlarında sabah saatlerinde askeri aracın geçişi sırasında yola döşenen mayın patladı.
Patlamada, 3 asker şehit oldu.
Yaralanan 2 asker, Hakkari Asker Hastanesi'nde tedavi altına alındı. haber1001

Genelkurmay Başkanlığı Kandil'e yönelik hava harekatına ilişkin son bilgileri kamuoyu ile paylaştı
29 Ağustos 2011
Buna göre öldürülen terörist sayısı 145 ila 160 arasında...

İşte Genelkurmay'ın açıklaması;
1. Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından, 17-22 Ağustos 2001 tarihleri arasında Irak'ın Kuzeyi ve Kandil Dağı bölgesine icra edilen hava harekatının ve ateşle taarruzların sonuçları kamuoyu ile paylaşılmıştır.
2. 23-24 Ağustos 2011 tarihlerinde yapılan keşif ve hedef analizi sonuçlarına istinaden, Türk Hava Kuvvetleri uçakları tarafından, 25-28 Ağustos 2011 tarihlerinde Zap ve Gara bölgelerinde tespit edilen bölücü terör örgütüne ait hedefler 21 sorti ile etkili olarak vurulmuştur.
3. 25-28 Ağustos 2011 tarihleri arasında icra edilen hava harekâtı ile koordineli olarak ateş üslerinde konuşlu topçu birliklerince 38 hedef yoğun olarak ateş altına alınmıştır.
4. Hava harekâtı ve topçu atışlarında, bölücü terör örgütüne ait olduğu kesin olarak teyit edilen hedefler seçilmiştir. Genelkurmay Başkanlığınca daha önce de açıklandığı gibi, bölgedeki sivil halkın olumsuz etkilenmemesi için gerekli hassasiyet gösterilmiştir.
5. Devam eden hasar ve zayiat tespiti kapsamında, çeşitli kaynaklardan elde edilen ilave bilgilerden, 17-22 Ağustos 2011 tarihlerindeki harekâtta 90-100 olarak bildirilen etkisiz hale getirilen terörist sayısının, 145-160 olduğu, yaralı terörist sayısının ise 100'den fazla olduğu öğrenilmiştir.
6. Ayrıca bu süreçte yurt içindeki terörist yuvaları da havadan ve karadan ateş altına alınmıştır.
7. Harekâtın sonuçlarına ait kesin değerlendirmeler kamuoyu ile paylaşılmaya devam edilecektir. Bu bakımdan bilgi ve belgelere dayanmayan, ayrıca Genelkurmay Başkanlığınca teyit edilmeyen haberlere itibar edilmemesi önem arz etmektedir.
8. Bölücü terör örgütünün faaliyetleri Irak'ın kuzeyi ve yurt içinde yakından izlenecek, hava ve kara operasyonlarına kararlılıkla devam edilecektir. Kamuoyuna saygı ile duyurulur.

TRT

Çukurca'da operasyonları protesto amacıyla sınır hattına gitmeye çalışan gruba müdahale sırasında 1'i başkomiser 14 emniyetçinin yaralandığı açıklandı

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde operasyonları protesto amacıyla geçiş yasağı bulunan sınır hattına doğru yürüyüşe geçen gruba yapılan müdahale sırasında yaralanan ve kaldırıldığı hastanede ölen BDP İl Genel Meclisi Üyesi Yıldırım Ayhan'ın cenazesi sırasında çıkan olaylarda, 14 polis memurunun yaralandığı bildirildi.

Van Valiliğinden yapılan açıklamada, 28.08.2011 günü öğle saatlerinde, Hakkari iline 'canlı kalkan' adı altında giden ve Çukurca ilçesinde Tugay Komutanlığına yürümek isteyen gruba, jandarma görevlileri tarafından yapılan müdahale sonucunda, Van İl Genel Meclis Üyesi Yıldırım Ayhan'ın (32) yaralandığı, yapılan ilk tıbbi müdahalenin ardından Jandarma Asayiş Bölge Komutanlığına ait askeri helikopterle Van Yüzüncü Yıl Üniversitesine (YYÜ) sevk edilirken, yolda yaşamını yitirdiği belirtildi.
aktifhaber





Tunceli'de Saldırı: 2 Şehit
03 Eylül 2011
Militanlar Tunceli merkeze bağlı Geyiksuyu kırsalında güvenlik kuvvetlerine ateş açtı. Saldırıda 1 teğmen ve 1 uzman çavuş şehit oldu. haber1001

PKK Bu Kez Nöbetçileri Hedef Aldı
03 Eylül 2011
Bitlis'in Tatvan ilçesinde askerlerin nöbet değişimi sırasında PKK'lılar tarafından ateş açıldı ve 3 asker yaralandı. haber1001

Bitlis'te, teröristlerin açtığı ateş sonucu 3 asker yaralandı.

PKK, Amanoslar'da yol kesip propaganda yaptı
Hatay'ın İskenderun ilçesine bağlı Akarca köyü kırsalında yayla yolunu kesen 20 kişilik PKK terör örgütü grubu, 1 buçuk saat rehin aldıkları vatandaşları örgüt propagandası yaptıktan sonra serbest bıraktı. Bayram tatili nedeniyle 20-25 araçla yaylaya çıkan vatandaşları teker teker durduran teröristlerin, yolcuların kimliklerini toplayıp bayramlarını kutladıktan sonra, "Size bir şey yapmayacağız. Biraz konuşacağız sonra göndereceğiz" dedikleri öğrenildi. 03.09.2011 HATAY netgazete

Hakkari'de Köy Karakolu'na Saldırı: 2 Şehit
04 Eylül 2011
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde teröristler köy karakoluna saldırdı. Saldırıda 2 köy korucusu şehit oldu, 4 korucu yaralandı. TRT

PKK'lılar, halı sahada maç yapan polislere saldırdı: 2 şehi,3'ü ağır 8 yaralı
04 Eylül 2011
Tunceli'de halı sahada maç yapan polislere PKK'lılarca saldırı düzenlendi. Olayda maç yapan 1 komiser ile onu saha kenarından izleyen eşi öldü, 3'ü ağır 8 polis de yaralandı. Çıkan çatışmada, 4 ya da 5 kişi oldukları belirtilen PKK'lılardan biri öldürüldü.
haber1001

PKK'dan yük trenine mayınlı saldırı
11 Eylül 2011
Muş merkeze bağlı Zengök Köyü yakınlarında yük treni geçişi sırasında PKK'lılar tarafından raylara konulan bomba patlatıldı. Ölen ya da yaralananın olmadığı patlamada 5 vagon raydan çıktı.
haber1001

Şemdinli'de 4 ayrı noktaya düzenlenen saldırıda 1 polis ve 1 asker şehit oldu
11 Eylül 2011

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, roketatarlı ve uzun namlulu silahlarla yapılan saldırılarda 1 polis ve 1 asker şehit oldu, 7 asker de yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, saldırı dün saat 22.20 sıralarında gerçekleşti. Bir grup PKK'lı ilçe merkezinde 4 ayrı noktaya saldırı düzenledi. İlçe Emniyet Müdürlüğü, İlçe Jandarma Komutanlığı, Şemdinli Polis Noktası ve Şemdinli 3. Taktik Tugay Komutanlığı hedef alındı. Şemdinli Belediyesi önündeki düğün konvoyundan, 100 metre uzaklıktaki İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne 5 roket atıldı. Daha sonra eş zamanlı olarak diğer noktalara da uzun namlulu silahlarla saldırı gerçekleşti. 1 polis ve 1 asker şehit oldu, 7 asker de yaralandı.

İlçede çatışmaların halen sürdüğü öğrenildi.

haber1001

Kahramanmaraş'ta Polise Saldırı: 1 polis memuru öldü, 1 polis memuru yaralandı
13 Eylül 2011
Kahramanmaraş'ın Pazarcık ilçesinde, Bölge Trafik Müdürlüğünde görevli polis aracına uzun namlulu silahlarla düzenlenen saldırıda polis memuru Yavuz Bayal (25)şehit oldu, polis memuru Hacı Kalkan (27) ise başından ağır yaralandı.
haber1001

İran'a İsrail operasyonu mu?
SALIH SELÇUK
15 EKIM CUMA2010

Dün kesinleşen bir gelişmeyi duyurmalıyız...

İsrail, İran'a karşı gizli bir operasyon yapmış veya yapacak gibi görünüyor...

İnternete düşen haberlere göre, Yunanistan'da askeri amaçlarla da kullanılan Nea Anchialos havaalanında, uzun uçuşlar için hazırlanmış İsrail uçakları gözlenmiş...

Patras yakınındaki Yunan havaalanı Araxos'ta ve bir havaalanında daha İsrail askeri pilotları üslenmiş vaziyette...

İsrail'in Türkiye ile arası bozulduğundan beri Yunanistan'la çok yakın ilişkileri var ve Yunan havaalanlarını kullanıyorlar...

14 Ekimde sona eren hareketlenme, "Kurtarma operasyonu" olarak deklere edilmesine rağmen, yoğun askeri hareketlenme, bunun böyle olmadığını gösteriyor...

Yunanistan, bir zamanlar Türkiye'nin yaptığı gibi, İsrail savaş uçaklarına eğitim için alan açıyor. Ayrıca CH-53 tipi İsrail helikopterleri Yunanistan'da üslenmiş bulunuyor...
(İran Savunma Bakanı Ahmet Vahidi'nin Ağustos sonunda yaptığı açıklamayı da unutmamak gerek:
Vahidi, İran'ın atom reaktörlerine bir İsrail saldırısı olursa, "İsrail'in imhası başlar" demişti. Bir İsrail saldırı durumunda İran'ın, İsrail'deki Dimona atom reaktörüne saldırabileceği söyleniyor.)

Ortada ne döndüğü, başta savaşa karşı olanlar olmak üzere herkesi ilgilendiriyor elbette...
http://konstantiniye.blogspot.com/

Osmaniye'de Yaralanan Asker Öldü
02.04.2011
Osmaniye'de mayın patlaması sonucu yaralanan Jandarma Er Zeynel Kapucu, şehit oldu. Şehit Er Kapucu, Muğla Milas'ta toprağa verildi.
Haber1001

Hakkari'de mayın patlaması: 1 ölü, 1 yaralı
13 Nisan 2011
Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Konur Köyü yakınlarında araziye döşeli mayın patladı, bir korucu ölürken yanındaki 7 yaşındaki kardeşi yaralandı. haber1001

AK Parti Beylikdüzü binasına silahlı saldırı
AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanlığı binasına silahlı ve molotofkokteylli saldırı düzenlendi. Parti binasında kimsenin bulunmaması olası, can kaybı ve yaralanmayı önledi. Olay yeri inceleme ekipleri tarafından çevrede toplanan mermi kovanları, incelemek üzere emniyet müdürlüğüne götürdü. Saldırgan yada saldırganların yakalanması için soruşturma başlatıldı. 20.04.2011 İSTANBUL netgazete

THE TIMES: PKK'dan "geniş kapsamlı saldırı" tehdidi
6 Temmuz 2010
PKK, Türk hükümetiyle yeni bir silahlı çatışma dönemine girmeye hazırlanıyor. Halbuki 26 yıl süren terörün ardından gelen bir yıllık ateşkes barış umutlarını bir hayli güçlendirmişti.

Kuzey Irak dağlarında bulunan sığınaklarında The Times'a konuşan PKK liderleri, geçtiğimiz birkaç günde düzenlenen hava operasyonlarına cevap vermek için Türkiye genelinde kapsamlı saldırılar düzenleme planı yaptıklarını söyledi.

PKK'nın en üst düzey beş komutanından biri olan Sözdar Avesta, gelecek aylarda yaşanması muhtemel askeri durumu "Ortalık çok ısınacak" sözleriyle ifade etti. Türkiye'nin her köşesinde PKK'lıların harekete geçirildiğini söyleyen Avesta, "Kendimizi aktif olarak savunacağımız bir döneme girdik" dedi.

PKK içindeki en üst düzeydeki kadın olan Avesta, "Türk hükümeti Kürt sorununa barışçıl bir çözüm geliştirmeyi başaramadı. Bunun yerine daha fazla şiddet getirdiler ve bir imha politikası uyguluyorlar. Bizim eylemlerimiz Türkiye'nin baskısına bir cevaptır" diye konuştu.

Avesta, PKK'nın Türkiye'nin Kuzey Irak'ın içlerine yayılacak bir operasyonu düzenlemeyi düşündüğünden şüphelendiğini söyledi.

Bir başka PKK üyesi ise, "Türk hükümeti bizim ateşkesimizi bir zayıflık işareti olarak gördü ve bunu sömürmeye çalışıyor. Topyekun bir savaşa hazırlanıyorlar" dedi. The Times PKK'nın Türkiye, Irak ve Suriye'deki Kürt gruplardan adam toplamaya devam ettiğini söylerken, yetkili de "Eylemsizlik dönemi sona erdiğine göre daha fazla adam almaya açığız" dedi. haber10

Çatışmada öldürülen 8 militanı BDP'liler defnetti

06 Temmuz 2010
Siirt'in Pervari ilçesine bağlı Doğan köyü kırsalında 30 Haziran'da çıkan çatışmada öldürülen 12 PKK'lıdan 8'inin cenazeleri defnedildi.
Pervari ilçesine bağlı Doğan köyü kırsalında çıkan çatışmada öldürülen 12 militandan 10'ununun cesedi Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi'ne kaldırılmış, Yasin Özmen'in cenazesi Şanlıurfa'da, Eylem Demirpençe'nin cenazesi ise Tunceli'de defnedilmek üzere ailelerine teslim edilmişti. Bugün geri kalan 8 kişinin cesetleri Kadın Doğum ve Çocuk Hastalıkları Hastanesi morgundan alınarak, hastane yakınlarındaki Şeyh Musa Mezarlığı'na defnedildi. Cenaze törenine BDP Siirt Milletvekili Osman Özçelik, Belediye Başkanı Selim Sadak ve BDP'li bir grup katıldı. Defin sırasında grubun slogan atması üzerine emniyet güçleri kalabalığa ikazda bulundu. haber1001

"Biz şimdi 99 sürecine göre çok daha güçlüyüz ve biz hiçbir biçimde yenilmeyeceğiz"
07 Temmuz 2010

PKK’ya yakın bir internet sitesine konuşan Karayılan 1 Haziran 2010’da Kürt sorununda yeni bir dönem başladığını belirterek şu korkulu senaryoyu anlattı:

- Bizi zorla Türkleştirme politikasını asla kabul edemeyiz. Herkesin bunu bilmesi gerekiyor. Ama biz ortak yaşama varız. Bizi köle statüsüne koyma değil, insan statüsüne koyma, kültürümüze saygı gösterme, kimliğimize saygı gösterme, halkımızın iradesine saygı gösterme temelinde biz Türkiye halkıyla bir arada eşit, özgür temelde yaşamak istiyoruz. Biz bunun formüllerini on sekiz yıldır ortaya koyuyoruz ama bunların hepsi reddedildi.

- Şimdi de reddedilirse biz de o zaman kendi çözümümüzü kendimiz geliştiririz. Çünkü sorunu doğru ele alma tarzı yok. Bu devam ederse çatışma süreci daha derinleşir.

- Biz şu anda kontrollü bir savunma savaşını yürütüyoruz. Yani tüm gücümüzü hala ortaya koymuş değiliz. Çünkü biz hala Türkiye ile bir arada yaşama çizgisindeyiz. Yani daha o arayışı sürdürüyoruz.

- Öyle 99’da başardık, ‘terörü’ bitirdik şeklindeki laflar safsatadır. Biz şimdi 99 sürecine göre çok daha güçlüyüz ve biz hiçbir biçimde yenilmeyeceğiz. Onlar istedikleri kadar Kandil’i, Zap’ı başka bir yeri hedeflesin bu konuda sonuç alamazlar. aktifhaber

HAKKARİ'DE ÇATIŞMA: 6 Asker Öldü, 15 asker yaralandı

20 Temmuz 2010
Hakkari'nin Çukurca ilçesine bağlı Hantepe mevkiindeki birliğe sızmak isteyen PKK'lılar ile çatışma çıktı.
Gelen ilk bilgilere Çukurca'da yaşanan çatışmada 6 öldü, 15 asker yaralandı. Halen devam eden çatışma sebebiyle bölgeye çok sayıda takviye kuvvet gönderildi. haber1001

PKK, doğalgaz boru hattını patlattı

21 Temmuz 2010 Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde doğalgaz boru hattında meydana gelen patlamanın PKK mensuplarınca yapıldığı bildirildi.
Ağrı Valiliği'nde yapılan açıklamaya göre, gece 00.20 sıralarında Doğubayazıt ilçesi Hasankeyf Mahallesi Deprem Konutları bölgesinden geçen İran-Ankara BOTAŞ doğalgaz boru hattının 27. kilometresinde patlama meydana geldiği belirtildi. Patlama sonucunda kısa süreli bir yangın çıkmış olup İran-Ankara hattında doğalgaz akışı kesilmiştir. netgazete

Hakkari'de Saldırı!
24 Temmuz 2010
AK Parti binasının güvenliğini sağlayan polis aracına el bombası ve ateş
Hakkari'de AK Parti İl Başkanlığının bulunduğu binanın güvenliğini sağlayan polis aracına el bombalı ve silahlı saldırıda bulunuldu.

Alınan bilgiye göre, AK Parti İl Başkanlığı ile merkeze bağlı Durankaya beldesi belediyesine ait bir ofisin de bulunduğu Kayacan caddesindeki İl Özel İdaresine ait iş hanının güvenliğini sağlayan polis aracına, akşam saatlerinde kimliği henüz belirlenemeyen kişilerce el bombalı ve silahlı saldırı düzenlendi.

El bombasının patlamadığı saldırıda, polis aracında hasar oluştu. Ölen ya da yaralananın olmadığı saldırı sonrasında çevrede güvenlik önlemi alan polis, saldırganların yakalanması için operasyon başlattı. aktifhaber

Pervari'de mayın : 3 asker yaralandı
Siirt'in Pervari ilçesinde PKK üyelerince uzaktan kumandalı mayının patlatılması sonucu 3 asker yaralandı. 30.07.2010 haber1001

İran'a İsrail operasyonu mu?
SALIH SELÇUK
15 EKIM CUMA2010

Dün kesinleşen bir gelişmeyi duyurmalıyız...

İsrail, İran'a karşı gizli bir operasyon yapmış veya yapacak gibi görünüyor...

İnternete düşen haberlere göre, Yunanistan'da askeri amaçlarla da kullanılan Nea Anchialos havaalanında, uzun uçuşlar için hazırlanmış İsrail uçakları gözlenmiş...

Patras yakınındaki Yunan havaalanı Araxos'ta ve bir havaalanında daha İsrail askeri pilotları üslenmiş vaziyette...

İsrail'in Türkiye ile arası bozulduğundan beri Yunanistan'la çok yakın ilişkileri var ve Yunan havaalanlarını kullanıyorlar...

14 Ekimde sona eren hareketlenme, "Kurtarma operasyonu" olarak deklere edilmesine rağmen, yoğun askeri hareketlenme, bunun böyle olmadığını gösteriyor...

Yunanistan, bir zamanlar Türkiye'nin yaptığı gibi, İsrail savaş uçaklarına eğitim için alan açıyor. Ayrıca CH-53 tipi İsrail helikopterleri Yunanistan'da üslenmiş bulunuyor...
(İran Savunma Bakanı Ahmet Vahidi'nin Ağustos sonunda yaptığı açıklamayı da unutmamak gerek:
Vahidi, İran'ın atom reaktörlerine bir İsrail saldırısı olursa, "İsrail'in imhası başlar" demişti. Bir İsrail saldırı durumunda İran'ın, İsrail'deki Dimona atom reaktörüne saldırabileceği söyleniyor.)

Ortada ne döndüğü, başta savaşa karşı olanlar olmak üzere herkesi ilgilendiriyor elbette...
http://konstantiniye.blogspot.com/

Osmaniye'de Yaralanan Asker Öldü
02.04.2011
Osmaniye'de mayın patlaması sonucu yaralanan Jandarma Er Zeynel Kapucu, şehit oldu. Şehit Er Kapucu, Muğla Milas'ta toprağa verildi.
Haber1001

Hakkari'de mayın patlaması: 1 ölü, 1 yaralı
13 Nisan 2011
Hakkari'nin Şemdinli ilçesi Konur Köyü yakınlarında araziye döşeli mayın patladı, bir korucu ölürken yanındaki 7 yaşındaki kardeşi yaralandı. haber1001

AK Parti Beylikdüzü binasına silahlı saldırı
AK Parti Beylikdüzü İlçe Başkanlığı binasına silahlı ve molotofkokteylli saldırı düzenlendi. Parti binasında kimsenin bulunmaması olası, can kaybı ve yaralanmayı önledi. Olay yeri inceleme ekipleri tarafından çevrede toplanan mermi kovanları, incelemek üzere emniyet müdürlüğüne götürdü. Saldırgan yada saldırganların yakalanması için soruşturma başlatıldı. 20.04.2011 İSTANBUL netgazete

AHTİSAARİ
İşçi Partisi Genel Başkan Vekili
Mehmet Bedri GÜLTEKİN
22.09.2010
12 Eylül’de yapılan referandumun hemen ertesinde yaşanan gelişmeler, Amerika tarafından Türkiye’ye dayatılan bu referandumun gerçek amacını gözler önüne seriyor.
Selahattin Demirtaş, Boykot oylarının ve “Evet” oylarının toplamının, Kürt sorununda çözüm iradesini ortaya koyduğunu söyledi.
Abdullah Öcalan, isteselerdi “AKP’nin bu referandumu kaybedeceğini” açıkladı.
12 Eylül gününden bu yana Hakkari’de Türkiye Cumhuriyeti’nin otoritesi yok. Yüzde 94’lük boykotun ardından köylülerin bindiği aracın mayınla havaya uçurulmasını, tam bir haftadır Hakkari sokaklarının şiddet tarafından teslim alınması izledi.
İktidar tam bir haftadır acz içinde gelişmeleri sadece seyrediyor.
Gerçekte bütün bu gelişmeleri anlamlandıran esas olay, referandumun hemen ardından Diyarbakır’a gelen “Akil adamlar heyeti”, bu Heyet’in yaptığı görüşmeler ve verdiği mesajlardır.
AKİL ADAMLAR HEYETİ
Avrupa Birliği 12 Eylül referandumunda istediği sonucu aldıktan sonra, Kürt sorununda bir adım daha ileri attı. Bugüne kadar ilerleme raporlarında, görüş ve önerilerini yazmakla yetinen AB, bu sefer “Akil adamlar” kisvesi altında oluşturduğu bir “arabulucu heyetini” doğrudan gelişmelerin yaşandığı merkeze yolladı.
Avrupa Birliği, Amerika ile birlikte yıllardır burnunu soktuğu, Türkiye’ye karşı kullandığı Kürt sorununu; şimdi istediği doğrultuda “çözüme” kavuşturmak için harekete geçmiş bulunuyor.
Özellikle Bölgemizde ve Türkiye’de iç çatışmaları ve yıkıcı faaliyetleri finanse etmesiyle tanınan George Soros’un Açık Toplum Vakfı’nın desteklediği “Türkiye Bağımsız Komisyonu”nun Diyarbakır’a gönderdiği “Heyet”in kimliği, yapılan ziyaretin amacını hiçbir tartışmaya yer bırakmayacak şekilde ortaya koyuyor.

TESCİLLİ BÖLÜCÜ
Heyet’in Başkanı Martti Ahtisaari’nin bugüne kadar “arabulucu” sıfatıyla görev yaptığı ülkelerde şu gelişmeler yaşanmıştır:
Ahtisaari, 1970’lerin ikinci yarısında Birleşmiş Milletler Namibya Özel Temsilcisi olarak görev yaptı. O yıllarda Namibya, Güney Afrika sınırları içinde bulunuyordu. Ahtisaari’nin görevinin sonunda, Namibya Güney Afrika’dan koptu ve bağımsızlığını ilan etti.
Martti Ahtisaari 1999’da Kosova’da görev yaptı. Sonucu hepimiz biliyoruz. Kosova,Sırbistan’dan ayrıldı, bağımsızlığını ilan etti.
Yıl 2006. Ahtisaari’nin sondan bir önceki görev yeri Endenozya’daki Aceh Bölgesi. “Arabuluculuk” bir kez daha başarıyla sona erdi. Aceh Bölgesi Endenozya’dan bağımsızlığını elde etti.
İşte bu Ahtisaari şimdi Diyarbakır’da. Yani “son görev yeri”nde. Hatırlanacağı üzere arabulucu olmasını Abdullah Öcalan bundan tam ii yıl önce istemişti.
Ahtisaari’yi Öcalan’ın keşfetmesinden daha doğal bir şey olamaz.
Ahtisaari, Diyarbakır Belediye Başkanı ile, BDP yöneticileri ve DTK eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk ile görüştükten sonra; Diyarbakır Valisiyle ve ardından Recep Tayyip Erdoğan ile görüştü.
Sadece bu görüşme trafiği bile, Ahtisaari’nin ne amaçla Türkiye’ye geldiğini gösteriyor.

KIBRIS KAZIĞI
Ahtisaari, 1999 yılında Finlandiya’nın dönem başkanlığı döneminde “Kıbrıs’ın ön şart olmayacağı” garantisini vererek aday üyelik protokolünü Türkiye’ye imzalatan kişidir. Oysa bilindiği gibi bu “garanti” sözde kalmıştır. Avrupa Birliği şimdi, Kıbrıs sorununun, kendi istekleri doğrultusunda çözümünü, Türkiye’nin önüne şart olarak koymaktadır.
“Kürt Sorunu”nda ise durum daha en başından farklıdır. Avrupa Birliği bilindiği üzere bütün ilerleme raporlarında Kürt sorununa ilişkin şartlar ileri sürmektedir.
Ahtisaari ise ayağının tozuyla geldiği Diyarbakır’da, Türkiye’nin; AB üyeliği için “Kürt sorununu” çözmesi gerektiğini söylemiştir.

AKP NE YAPIYOR?
Dünyanın hiçbir bağımsız ve egemen ülkesi, iç işlerine yabancıların burnunu sokmasına izin vermez. İzin veren ülkelerin sonunun ne olduğunu Namibya, Kosova ve Aceh örnekleri yeterince gösteriyor.
Türkiye, AKP iktidarı ile birlikte “bağımsızlık” ve “egemenlik” kavramları adına sahip olduğu ne varsa hapsini kaybetmiştir.
Bugün Türkiye’de iktidar koltuklarını, emperyalist devletlerle hizmet sözleşmesi imzalayanlar işgal etmiştir.
Büyük Ortadoğu Projesinin Eşbaşkanı Tayip Erdoğan’ın, Ahtisaari’nin Diyarbakır merkezli bölücü çabalarına itiraz etmesi düşünülemez. Çünkü Diyarbakır’ı bu proje içinde bir “merkez” yapacağını söyleyen bizzat kendisidir.
Ahtisaari’nin Diyarbakır ve İstanbul’da izzet ikram ile karşılanması ise akla halkımızın bu durumlar için söylediği özlü bir deyimi akla getiriyor:
“Öküzün yalakası, kasabın bıçağını yalarmış.”

http://www.buyukasya.net/Content.aspx?haberID=536&B=ahtisaari


Almanya Büyükelçisi Ayin İçin Van'da: " Sümela ve Akdamar Kiliselerinin ardından diğer kiliselerde ibadete açılmalıdır"

VAN'ın Akdamar Adası'nda bulunan kilisede yapılacak olan ayin için Almanya Büyükelçisi Eckart Cuntz da Van'a geldi. Ayine katılaçak olan Büyükelçi Cuntz, ayinin Van ve Türkiye için önem veren bir gelişme olduğunu söyledi Cuntz " Sümela ve Akdamar Kiliselerinin ardından diğer kiliselerde ibadete açılmalıdır" dedi. Uçakla Van'a gelen Almanya Büyükelçisi Eckart Cuntz Van Valisi Munih Karaloğlunu makamında ziyaret eden Büyükelçi Cuntz Akdamar Adasında yapılacak ayinin çok önemli olduğunu söyledi. Cuntz " Sümela ve Akdamar kiliselerinin ibadete açılması son derece önemli adımlardır. Umarım bundan sonra da Türkiye'de bulunan diğer kiliselerde restore edilip ibadete açılır" dedi. aktifhaber

Beyoğlu savaş alanına döndü
19 Eylül 2010

Beyoğlu'nda PKK yandaşları gösteri yaptı. Yolu trafiğe kapana grup, molotof kokteyli ve havai fişek attı. Gruba biber gazıyla müdahale eden polis ekipleri, 5 kişiyi gözaltına aldı. Yaklaşık 150 kişilik grup, akşam saatlerinde Hacıahmet Mahallesi'nde toplandı .Bir süre halay çeken grup, saat 21.00 sıralarında, PKK ve Öcalan lehine sloganlar atarak Çukurambar Mahallesi'ne doğru yürüyüşe geçti. Beyoğlu BDP ilçe binası önüne gelen grup, basın açıklaması yaptı. Açıklamanın ardından Dolapdere Caddesi'ne inen grup içerisindeki bazı şahıslar, ellerindeki molotof kokteyllerini yola fırlattı. Yola havai fişek atan maskeli şahıslar, trafiğin durmasına neden oldu. haber1001

Hakkari'de yolcu minibüsü mayına çarptı 10 kişi öldü
16 Eylül 2010
Hakkari'de Durankaya beldesi ile Geçitli köyü arasındaki karayolunda seyir halindeki minübüste patlama meydana geldi. Patlamaya yolcu minibüsünün mayına çarpmasının neden olduğu öğrenildi. İlk belirlemelere göre 10 kişi hayatını kaybederken 3 kişinin yaralı olduğu bildirildi.

Hakkari Valisi Muammer Türker yaptığı açıklamada patlamada 10 kişinin öldüğünü 3 kişinin yaralandığını söyledi.

Bu arada Geçitli köyünde bulunan jandarma karakolu önünde bir gerginlik yaşandı. Patlamadan sonra bir grup Geçitli Jandarma Karakolu'nun önüne gelerek, karakolu taşlamaya başladı. Karakoldaki askerler havaya ateş açarak köy halkını sakinleştirmeye çalıştı.

Meydana gelen olayda hayatını kaybedenlerin Cani Dayan, Raife Çiftçi, Enes Erol, Abuzit İdem, Şirin Kurt, Nurullah Çiftçi, Umut Çiftçi, Eşref Gür, Aydın Erol ve Semiha Dayan olduğu öğrenildi. Patlamada; Berivan Dayan, Doğan Özgür İdem ve Sudenaz Kurt (3) isimli vatandaşlar da yaralandı.

Vali Türker, patlamanın ardından bölgeye ilk giden vatandaşların olay yeri yakınında 3 sırt çantası ile poşette 2 adet patlayıcı düzeneği bulduğunu bildirerek, ''Düzenek jandarma ekipleri tarafından incelenmek üzere muhafaza altına alındı. İncelemeden sonra patlayıcının türü ve menşei belli olacaktır'' dedi. Bu arada, güvenlik güçleri ile vatandaşlar arasında yaşanan arbedede 2 askerin yaralandığı, yaralı askerlerin helikopterle Hakkari Asker Hastanesine kaldırıldığı öğrenildi. haber1001

3 PKK’lının cenazesine 50 bin kişi katıldı
14 Eylül 2010

HAKKARİ’nin kırsal kesiminde güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen 9 PKK’lıdan Uğur Kar, Şırnak’ın İdil İlçesi’nde defnedildi. Cenazeye BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan ile belediye başkanları da katıldı.

Hakkari’nin kırsal kesiminde güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen 9 PKK’lıdan Uğur Kar, Yusuf Şahin ve Hasan Duru’nun cenazeleri bugün toprağa verilmek üzere ailelerine teslim edildi. PKK’lılardan Uğur Kar'ın İdil, Yusuf Şahin'in, Cizre ve Hasan Duru'nun da Silopi İlçesi’nde toprağa verileceği açıklandı. Cenazeler nedeniyle 3 ilçede de esnaf kepenk kapatırken, polis sıkı güvenlik önemleri aldı.

3 PKK’lının cenazesi bugün öğle saalerinde İdil İlçesi’ne getirildi. Cenazeler ilçe girişinde aralarında BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, BDP’li belediye başkanları, BDP il ve ilçe başkanları ile çevre il ve ilçelerinden gelenlerinde aralarında bulunduğu yaklaşık 50 bin kişi tarafından karşılandı. Kar’ın cenazesi omuzlarda taşınarak Adile Naşit Caddesi üzerinden mezarlığa götürülürken, Abdullah Öcalan posterleri ve PKK flamaları taşındı, sloganlar atıldı. Kalabalığın öğretmenevi önünden geçişi sırasında bir saldırıya karşı BDP’liler tarafından önlem alındı.

PKK’lı Kar, İdil’de toprağa verildikten sonra, Yusuf Şahin ile Hasan Duru’nun cenazeleri de aynı kalabalık taarfındaın Cizre ve Silopi’ye götürüldü. Milliyet
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Eyl 13, 2011 9:05 pm tarihinde değiştirildi, toplam 7 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Ağu 01, 2010 12:03 am    Mesaj konusu: BİZ DE SİVASLI, MARAŞLI, YOZGATLI, HATAYLI GENÇLERİ TANIRIZ Alıntıyla Cevap Gönder

”Bu Düzen Değişmedikçe Bu Kan durmaz...”-2-
Murad Salih
20.10.2011



Yukarıdaki başlık 3 yıl önce bir dergide yazdığım bir yazının başlığı...

Üç yıl sonra aynı başlığa sadece “-2-“ ilave edip aynı konuya dönmek, yazan için de, okuyan için de zor bir durum...

Hafızalarımızın AB-D/AKP-Fetullah medyası tarafından hergün silinip yeniden biçimlendirildiği bir ahirzaman fitnesinin ortasında...

Hatırlayan var mı bilmem...

9 Mayıs 2008’de PKK Şemdinli ilçesine bağlı Aktütün (Bezele) köyündeki Aktütün Karakolu'na saldırmış 6 asker şehit olmuştu. Aynı yıl 4 ay (4 ekim) sonra aynı karakola bir daha saldırmış, bu defa 16 asker şehit olmuş, 20 asker yaralanmıştı...

İşte o yazıyı aynı karokala yapılan ikinci saldırı üzerine kaleme almıştım.

Ondan önce 30 yıl boyunca aynı konuda onlarca yazdım ama...

Dön dolaş aynı yere gel...

Tarih: 19 EKİM 2011...

BBC'inin haaberi:

[Çukurca ve Yüksekova'da büyük baskın: 24 ölü, 18 yaralı

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Hakkari'nin Yüksekova ve Çukurca ilçelerini hedef alan PKK saldırılarında ölen asker sayısını 24, yaralı sayısını da 18 olarak açıkladı.]


30 yılda onbinlerce insanımızı kaybettik...

Türk...

Kürt...

Asker, sivil, militan...

Hepsi bizim insanımız...

Bu kardeş kavgasında kolunu bacağını, gözünü kulağını kaybedip kalıcı sakatlığa maruz kalanların haddi hesabı yok...

Bir de bunu mali portresi var ki; Türkiye’nin toplam dış borcundan daha fazla...

Sonuç?



30 yıldır aynı nakarat:

“Terör örgütünün son çırpınışları (!)...”

“Terör örgütü alınan önlemlerle köşeye sıkıştığı için saldırıyor (!)...”

“Şehitlerimizin kanı yerde kalmayacak(!)...”

“Pişman olacaklar (!)”...

“Sınır ötesi operasyo başladı. Jetlerimiz Kandili unufak etti (!)”...

Cumhurbaşkanı esti gürledi...

Meclis Başkanı çok sert bir açıklama yaptı...

Başbakan zehir zemberek konuştu...

Uçaklar dağa taşa bomba yağdırdı...

Topçular sabaha kadar atış yaptı...

Askerî birlikler sınıra doğru hareketlendi...

Eeee?

Üç beş güm sonra...

Yine bir yer kan revan...

Ankara siyasetçisi ve bürokrasisi ile AB-D güdümlü İstanbul Medyası her kanlı saldırıdan sonra söyledikleri saçma sapan sözleri tekrar edip duruyor...

Hele televizyonlara uzman niyetine çıkarılan andavallılar yok mu? Bu kadar saçma sapan şeyi düzgün cümleler kurarak ve her şeyi bilirmiş pozlarında söyleyebilmek için ya şifasız bir ahmak ya da CIA-MOSSAD tezgâhlarında özenle okunup üflenmiş olmak gerekiyor...

Olsun...

Adam 30 yıldır eveleyip geveleyip durduğu saçmalıkları söylemek için halâ önüne konulan bir mikrofon ve cebine konulan 3-5 bin lira buluyor ya...

Kısa günün kârı...


***

Üç sene önce şunları yazmışım:

[Aktütün Karakolu’unun 1992 yılından 2008 yılına kadar 5 kez baskına uğradığını ve 50’ye yakın askerin bu baskınlarda öldüğünden sözediyor medya...

Televizyonda konuşan bir emekli asker (muhtemelen Osman Pamukoğlu paşa); “ne 5’i? Bu karakol tam 38 kere vuruldu” diyor...

Bölgeyi iyi bilen Pamukoğlu paşa, bu karakol düzeninin kaçakçılığı önlemek amacıyla kurulduğunu ve PKK ile savaşta faydadan çok zarar getirdiğini, açık hedef teşkil ettiğinden zayiatları arttırmaktan başka bir işe yaramadığını ifade ediyor SKY-TÜRK’te...

Beşinci veya otuzsekizinci kere vurulduktan ve sayısı meçhul asker zayiatı verildikten sonra GKB nihayet bu karakolun yerinin değiştirileceğini açıklıyor...

Halbuki Pamukoğlu paşa “karakolu nereye kurarsan kur hedef tahtası olur. Bu savaşta hareketsiz olanın hayatta kalma şansı yoktur... Oradaki bütün karakolları kaldıracak ve askeri sürekli hareket halinde olacağı bir düzene sokacaksın” diyor..

Neticede tecrübe konuşuyor... Kulak vermek lâzım..

Ama kim kulak verecek?

Ankara’daki yetkili komutanların işleri başlarından aşkın...

Laikliği koruyacaklaaaar...

“Cumhuriyetin kazanımları”ndan asla taviz vermeyecekleeer...

“Atatürkçü düşünce sistemi”ni ne yapıp edip “bu cahil halka” özümsetip benimsetecekleer...

CHP’yi iktidara getirmek için planlar, programlar ve andıçlar yapacaklaaar...

Bir koldan medyayı bağlarken, diğer koldan yargıyı manuple edecekleeeer...

Başörtülü asker analarının, bacılarının, karılarının kızlarının, teyzelerinin ve diğer hanım hısım ve akrabalarının kışlalara ve askerî tesis/bölge/lojman/orduevi/hastahane/dinlenme kamplarına sokulmaması için ek tedbirler geliştirecekleeer...

Başörtüleriyle okumak isteyen gençkızlarımızın heveslerini kursaklarında bırakmak ve onlara dünyayı zindan etmek için yeni yol ve yöntemler araştıracaklaaar...

Bir yılda sayısız kereler Anıtkabir’e çıkıp uzun ritüeller icra ederek, malûm deftere yeni tehditkâr cümleler yazacaklaaar...

Sayısız heykellere sayısız çelenkler koyup, sayısız saygı duruşunda bulunacaklaaar.

Çocuksu müsamereler tertipleyip bu müsamerelerin sonunda gözyaşları içinde onuncuyılmarşları söyleyecekleeer...

Bütün yurttan gelen fişleme raporlarını tasnif edip sivillere gizli damgalı ihbar/ihtar yazıları yazacaklar...

(..)

Daha ne mühim işler yapacaklar ne mühim işler...

Adamlar zaten yaşlı...

Bu tempoya can mı dayanır?..

Ve bu kadar “mühim iş” arasında Aktütün karakolu gibi önemsiz bir ayrıntının lâfı mı olur...

O zaman da GATA merkezli “Alo çürük hattı” kuruluyor...

Politikacıların, yüksek asker ve sivil bürokratların, haramzade zenginlerin yakınları bir bir çürüğe çıkarılırken...

“Yücetürkulusu”nun gariban evlâtları -kaldırılması gerektiği halde yıllardır kaldırılmayan- karakollarda, dağda bayırda, düzovada kirli bir savaşın canlı hedefleri/kurbanları haline getiriliyorlar...

Ve bu kimsenin umurunda olmuyor...

Emperyalizmin bize dayattığı bu hak ve halk düşmanı düzen, baştan sona/A’dan Z’ye değişmeden...

O’nun yerine bu ülkenin insanına, o insanın inaçlarına, tarihine, kültürüne dayanan..

Temel prensiplerini insanımızın -1400 yıldır eskimemiş ve değişmemiş ve kıyamete kadar eskimeyecek ve değişmeyecek olan- inanç ve ahlâkından alan..

Ülkede ve dünyada hak ve adaleti yeniden hakim kılmak için...
Yeryüzünde iyilikği emredecek ve kötülüğü nehyedecek/yasaklayacak olan...

Mazlumların hamisi/sığınağı, zalimlerin korkulu rüyâsı/eceli...

Halkına ve halkının dostlarına dost; halkının ve halkının dostlarının düşmanlarına düşman yeni bir düzen...

BAŞYÜCELİK DEVLETİ kurulmadıkça...

Bu çürümüş düzende...

Ne kimse kimseden hesap sorabilir, ne kimse kimseye hesap verir...

Ne bu kardeş kavgasında akan kan durdurulabilir...

Ne de Türk ve Kürt ailelerin evlerine birer ateş topu gibi düşen, içi evlâtlarının kanlı cesetleriyle dolu tabutların bir sonu gelir... ]
(*)

Yazıda, o tarihte hükümetin önünde ayrı bir hükümet gibi duran, kendi vazifesi dışında üstüne vazife olyan her işe maydonoz olan o günkü Askerî bürokrasiye yüklenmişim.

Asker son Ağustos terfilerinden ve içindeki politika heveslilerini yargının önüne çıkarmasından sonra derlenip toparlandı...

Gerçekten işini yapmaya çalışan ve politikadan uzak duran iyi bir pozisyon aldı...

Artık sorumluluk hükûmettedir...

Hükümetse kendi iç meselesini Ankara’da, İmralı’da ve Diyarbakır’da popülizmden uzak bir şekilde çözebilme imkânına sahipken...

Wahington’da, Brüksel’de, Tel aviv’de, Erbil’de, Bağdat’ta Tahran’da Suriye’de çözmeye çalışma alışkanlığını terkedebilecek gibi görünmüyor...

Halbuki, dış politikada “zaafın”ı dostuna veya düşmanına gösterdin mi kaybedersin... Gün gelir dostun da düşmanın da senin bu zaafıondan istifade etmeye çalışır...

Kimi seni kendi gidemediği yerlere özel ulağı gibi gönderir...

Kimi kendi yapamadığı işleri sana yaptırmaya kalkar...

Kimi bir süre işe yaramaz silahı piyasa fiyatının üç beş katına sana kakalar...

Kimi piyasa fiyatının üç beş katı faizle borç para verir...

Eh...

Güçlünün daima haklı olduğu, yani tek geçerli kuralın orman kanunu olduğu uluslarası alanda adın “keriz”e çıktı mı bir kere...

Herkes sana bir akıl verir ama meseleni çözmen için değil, aklını iyice karıştırmak için...

Karışmış/karıştırılmış bir akıl, sadece uluslarası alanda değil; hangi alanda olursa olsun hiç bir meseleyi çözemez...

Hükümetin durumu budur...

Yani...

Ben üç yıl önce söylediğim yerdeyim:

”Bu Düzen Değişmedikçe Bu Kan durmaz...”

İnşaalah üç yıl sonra da aynı şeyleri bir kere daha yazmak zorunda kalmam...

Çünkü ölen de öldüren de bizim insanımız...

Hangisine yanalım?

Dipnot:
* Yazının tamamı için: Bkz: http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=20



BİZ DE SİVASLI, MARAŞLI, YOZGATLI, HATAYLI, TRABZONLU, İSTANBULLU…. GENÇLERİ TANIRIZ!
Osman HALİD

“Türk” kelimesini duyar duymaz, hemen, kelimeyi söyleyeni “Faşist!”, “Irkçı!” diye yaftalayan “liberal-özgürlükçü” tayfa, Hatay, İnegöl hadiselerinden sonra görüyoruz ki, yatıştırıcılığa soyunmuşlar.

Hemen hemen her zaman “yatıştırma” faaliyetini yürütenler, ortalık yatışınca, yatıştırdıklarının cellâdı olmuşlardır.

Sanki, değişmez bir kaide olan bu durum, bütünüyle Türkiye siyasetinin son onbeş-yirmi yılına, hususi olarak da son üç-dört yılına hâkimdir.

Amerika’nın başını çektiği Batı emperyalizminin Büyük Doğu Coğrafyası’na yaptığı saldırıyı Amerikan Korosu oluşturarak kolaylaştıran her kesime sızmış hain tayfa, işlerin dönüp dolaşıp en başta kendilerini vuracağını hissettiğinden olsa gerek, şu ân “yatıştırıcı” rolünü benimsemiş durumdalar.

Birleşmiş Milletler, yani Amerika Vesayeti’ne girebileceğini İmralı başta olmak üzere en üst seviyeden ilan eden Kürtçü Hareket’in Türk düşmanlığını Amerikancı-Batıcı Türkçülük düşmanlığı zannedenlerin aymaz-ahmak durumları bir yana; Kürtçülüğün, kendi çizgisindeki Türkçülüğü ön plâna alarak Büyük Doğu Coğrafyası’nın ana unsurlarından biri olan Türk’e saldırması zaten kabul edilebilir bir durum olamazdı.

Bugün yaşananları, yarın yaşanacakların habercisi olarak okuyanlardansanız, demek ki şunu da kabul edenlerdensiniz:

Bu millet, büyük oynamak isteyenlerle, büyük oynayabileceğini her zaman göstermiştir!

Siyasî tıkanıklık “Türkiye’yi gerçek Türkler yönetmiyor! Eğer, Türkiye’yi gerçek Türkler yönetseydi, bu problemlerin hiç biri yaşanmazdı!” doğru cümlesi başa alınarak üretilecek doğru politikalarla giderileceğine, iş, Birleşmiş Milletler’in kontrolüne girmeye kadar gelmiştir.

Bu doğru cümlenin bizim tarafımızdan da karşılığı şudur: Eğer, mücadeleyi Kürtçü Anlayış’tan çıkararak, doğru hedefe yönlendirecek gerçek Kürt, bugün hareketi idare eden konumda olsaydı, Türkiye, 20 yılını güç kaybı içinde boşa geçirmez ve yaşanılan problemlerin hiçbiri yaşanmazdı. Hattâ 30 yılını…

“Şehirleri yakarız!” tehdidine boyun eğileceğini zannederek siyasî hesaplar yapmanın ne büyük bir yanılgı olduğunu anlamak için çok uzun süre beklemeyeceğiz.

Birleşmiş Milletler Vesayeti altında yapılan tehditlere, “Hodri meydan! Elinden geleni ardına koyma!” diyecek Kurtuluş İradesi ses vermeye başlamıştır.
Şımarıklığın had safhaya ulaştığı bugüne kadar millet, sağduyulu davranarak “iç çatışma” denilebilecek hiçbir olaya mahal vermezken, şimdi, Ordu üzerinden yapılan saldırının ne mânâya geldiğini idrak etmiş olarak, olaya el koymuştur!
“Orducu Millet”in yapması gereken de budur zaten.

Tarihinin hiçbir devrinde ağlama-sızlama-yalvarma-şikâyet etme-arkadan vurma edebiyatıyla varlık iddiasında bulunmamış olan bu millet, bu tavırlar içinde karşısına çıkandan da hep iğrenmiştir.

Batının Büyük Doğu Coğrafyası’na yaptığı saldırıya sessiz kalan, buna şakşakçılık yapan, düşmana kapıyı içeriden açan kim olursa olsun, bizden değildir!

Devlet-Ev her kesimin içine sızmış hainler tarafından işgal edilmişken, ırz düşmanını-işgalciyi bırakıp evin içindeki diğerine yönelmek, doğru siyasi anlayışla bağdaşmaz.

Tepkiyi ırz düşmanına gösteriyormuş gibi yapıp, gerçekte evin içindeki ana unsura yönelmesine sebebiyet vermenin adı “işgalciyle savaşmak” değildir. Gerçek işgalcinin işini kolaylaştırmaktır.

Eğer öyle olsaydı, Türk milleti adına siyaset yürütenlerin ve Ordu idare edenlerin bunca uyuşukluğuna aymazlığına ve düşmanla işbirliğine rağmen İnegöl’deki millet ayağa kalkıp tekbirlerle şehri kontrol altına almazdı.
Eğer millet “iş başa düştü, şimdi söz benim!” dediyse, demek ki kendisine yapılan bir saldırı algılaması söz konusu.

PKK’ya, “Birleşmiş Milletler kontrolünde hareket edebilir” diyen İmralı, “Diyarbakırlı gençleri çok iyi tanırım, onlar bir harekete geçtiği zaman işin önü alınamaz!” diyor. Tehdit kokan İmralı’nın bu açıklamasından anlıyoruz ki, kendisi, Maraşlı, Erzurumlu, Konyalı, Trabzonlu, Bursalı, Ankaralı, Sivaslı, Antalyalı, Adanalı, Uşaklı, Aydınlı, Hataylı, Samsunlu, İstanbullu…. gençleri pek tanımıyor.

Bu millette tecelli eden muhtevayı hiçe sayarak politika yürütmek, hele hele, yürütülen bu politikanın Türk’ü aşağılamak üzerine kurulu olması veya buna yol açılması, en basit tabiriyle tarihi bilmemek ve ciddiye almamaktır.

Önümüzdeki sürecin, Türk’te tecelli eden bu muhtevadan dolayı saldıran, tarihi bilmeyen veya ciddiye almayanların “biz böyle olduğunu bilmiyorduk” diyerek yakınma-ağlama durumuna düşecekleri bir dönem olacağı aşikâr.
Göremeyenlere, anlamayanlara biz söyleyelim;

Bugün, Hak ve halk düşmanlarına karşı milletimizin yaşadığı “sahipsizlik” hissi, doruk noktasındadır! Tarihi boyunca bu millet ne zaman “Yaratan’dan gayrı dayanacak, güvenecek, sığınacak bir kapımız kalmamıştır” hissini yoğun olarak yaşamışsa, işte o zaman şaha kalkmış ve çağ açıp, çağ kapamıştır.

31.07.2010

Kaynak: http://buyukasya.net/Haberler.aspx?haberID=318&B=biz-de-sivasli,-marasli,-yozgatli,-hatayli,-trabzonlu,-istanbullu%E2%80%A6-gencleri-taniriz


MAĞDURİYET PSİKOLOJİSİ VE SİYASET
Cumali DALKILIÇ
05.08.2010

Aslında bahsimiz, Türkiye’de siyaset ne demektir, nasıl bir seviye belirtir, mücerret ve müşahhas mânâda doğru dürüst bir tarifi var mıdır, nasıl seyretmiştir, içinde olanların profili nasıl bir haysiyet belirtmiştir; bu noktada kafa patlatmaktı ancak, Türkiye şartlarında belli başlı kalem sahibini hariç tutarsak, alâkalıların herhangi bir derdi olmadığını tespit ettiğimizden bu hususu erteliyor; son yıllarda hayli popüler ve sirayet bulmuş bir hususa temas ihtiyacı duyuyoruz;
Mağduriyet psikolojisi…
Belki şu soru bahsin açılmasına yardımcı olur:
Siyasetle ne alâkası var?
Bir alâka var sanıp soruyoruz anlaşılmasın.
İçinde bulundukları hâlleri teşhisle ifâdeye kavuşan bu psikoloji içinde debelenenlerin, siyasî bir çevre etrafında ‘siyasî söylem’miş gibi ciddiye alınması ve bu psikolojinin ses tonunun kulağımızı götürmeye başlaması yüzünden -siyasetin mânâsına yazık olacağını bile bile!!!- soruyoruz.
Hakikaten siyasetle ne alâkası var?
Kim bu, pek siyasî kisvesiyle içi dışı mağdur tipler?
Dünya ve bölge siyasetinde silikler?
Boşlukta mekân işgal etmediği hâlde, neden ve nasıl ‘prim’ yapıyor?
Nasıl sirayet ediyor?
Sirayet kabiliyetini nereden buluyor?
Birbirine hasmane duygular besleyenlerin her ikisinde rastlanacak kadar göze çarpan bu sersem psikoloji, siyasî bir didişme içinde nasıl bütün ülkeyi sarabiliyor?
Bu çapsız siyasiliği misâllendirelim…
İlki Diyarbakır’dan…
Türk bayrağının yanına bir Kürt bayrağı, memleketin şu, şu bölgelerinde özerk bölgeler, bölünmeler teklife cüret ediyor.
Buna cevap veren siyasî tiplerin de, “organları yer değiştirmiş” dediği tipten pek farkı yok…
PKK’nın taşeronluğundan bahsederken taşeronluk yaptıranlar arasında AB ülkeleri de var, bunu bilmemize rağmen AB’ye girmekten bahsediyoruz kim bunlar?
Diye soran bir gazeteciye, onu da siz bulun demiş ve olanca çapsızlığını göstermişti.
İkincisi, bir mitingte konuşan BDP’li ve güya -güya- bir Kürt kadını, şu lafı savuruyor:
Bu referandum ne Kürtlere, ne Alevilere, ne de Ermenilere yaramaktadır; hayır diyelim!
Ve kitle zılgıtı koparıyor, alkışı basıyor.
Bu tür lafları edenler, özellikle BDP içinde sesi baskın çıkanlar.
Bilumum medya da bu teröre çanak tutuyor.
Ee?
Şimdi?..
Gerçekten siyasetle alâkası olanlara soruyoruz:
Eee?
Bizi bir ân, mânâsız bir soru soran durumuna düşürme pahasına soruyoruz, ancak, bizimki hiç oralı değil.
O “siyaset yapıyor” çünkü.
Düşünebiliyor musunuz; günümüzde pek etkili bir militan hareket olarak gösterilen PKK’nın sözcüleri, vatan topraklarında “sömürge”nin kendisi Türkiye iken, “sömürgeci güçler” deyip, kimin adına yaptığı, son tahlilde taşeroncunun taşeronuna ve kendi taşeronluğuna yarayacak şekilde açık olan saldırısından az sonra, mağdur edebiyatı düzmeye hazır birtakım tiplerin “kimliği ve özgürlüğü” için yaptığı vehmiyle Irak’ın kuzeyindeki hain yapılanmanın “Irak Bölgesel Yönetimi Başkanı” “Kak(ağabey) dediği Barzani demokrasi çetesine sığınıyor.
Sığındığının, İsrail Terör Örgütü’nün Irak’taki taşeronluk kimliğini sorgulamaksızın, - dışişleri, bu demokrasi çetesini Ankara’da ‘ağabey’ diye karşılaşmıştı!- düpedüz vatan hainliğine giden Kürtçülükle psikolojik bağ kuruyor –ne de olsa Kürt!- ve Kürdistan denilen Siyonist peşmerge yuvasını “yurt” ediniyor.
Bu saldırılarından ne gibi tutarlı bir siyasî sonuç çıkarıyor; doğrusu hareketin içinde olanlar da dahil hiç kimse tam olarak izah edememektedir.
Dağ başında, “önderi”nin 30 yıldır gele gele kontra geleceği “demokratik özerklik”(???) kararını(???) okuyup, demokratik toplum (???) oluyor.
Bütün bunlar zulme karşı oluyor.
“Haklar” mağduriyet psikolojisi etrafına saçılarak kovalanıyor.
Nitekim, iktidar olmakla uzaktan yakından alâkaları yok.
Eee?
E’si de olmadığı için sözkonusu psikoloji, muktediri olmayan vatan toprakları üzerinde bir üfürüklük bulut parçası içinde gürletiliyor; onca teröre rağmen, ‘sadra şifa’ tek damla yok.
Ağızlar açık ve apışık bir siyasî atmosfer hüküm sürüyor.
Bu psikoloji etrafa saçıldıkça iktidar(!) ağlıyor.
İktidar(!) ağladıkça seninki şımarıyor.
Şımardıkça Kürtçülük diye, tarihte böylesine rastlanmamış, hiçbir kalıba oturtulamamış, sadece vıcık vıcık mağdurluk hissi etrafında bir literatür uydurulmuş, sağlı-sollu liberal Batıcısının kendisine biçtiği meşruiyet dairesinde vücut bulmuş bu adînin bayağısı illet, iflah olmaz derecede demokratik arsızlar topluluğunun güdümünde, Türk’ün Ruh Kökü’ne bir yarasa gibi asılıp kalmıştır.
Yarasa yarasa, İsrail Terör Örgütü’nün Merkez Doğu’ya saldırısına yarayan Kürdistan İşçi Partisi adlı kozmopolit yapılanmanın ettikleri, temel çelişkiler samimi olarak tespit edilip, “sömürgeci TC” dediklerinin gerçekte Irak’ın kuzeyindeki hain yapılanmanın elebaşı Talabani’nin taşeronu Talabani Cumhuriyeti olduğu görülse, belki haysiyetli bir “siyasî görüş” kazanılır.
Ve ne siyasî, ne sosyal, ne de kültürel boyut biçmeye gerek duymadan, doğrudan askerî boyuttan asıl düşmanları bir bir teşhis edecek, hemen akabinde, bölgedeki varlığını emperyalizmin çıkarlarını yaşatmakla kurmuş hain unsurlarla hesabını görmek basiretine erecektir.
İş dönüp dolaşıp ele gelmez bir tutum etrafında düğümlendiği için ne diyorsun, ne yapacaksın manasına (eee!) diyoruz.
Mağduriyet tellallığıyla gerçek bir siyaset tecrübe edilemez.
ABD, AB, İsrail Terör Örgütü ve bilumum Türk düşmanları, karşılıklı propagandayı besleyici bir vasatta mağdur tipler türetiyor, vasat bir anda siyasî havaya büründürülüyor ve birdenbire karşımıza siyasî sahtelikler çıkıveriyor.
Durum şu:
Ee sonra?..
30 yıl sonra?
Şu kadar yıllık dağ hareketine –bu noktada en büyük payı harekete değil dağa ve dağdaki mağaralara veriyoruz!- bütün diyeceğin ve yapacağın bu muydu deseniz, sizi de ezenlerin safında ilân edecek; ezik konuşmaya başlayacak ve halis Kürd’ün Bave Kurdan-Kürtlerin babası bildiği zat hakkında şu herzeyi yumurtlayacaktır:
Sizin Ulu Hakan dediğiniz Abdulhamid de bizi ezdi!!!
Hadi öyle olsun, diyelim ki ezdi; sen daha örgütlenmemişken seni ezmeye başlayan ABD Vesayeti’ne ne diyor, ne yapıyorsun?
Batı Anadolu’daki üslerin devamı Doğu Anadolu’daki Terör Örgütü NATO işgal üslerine ne diyor, ne yapıyorsun?
Hâlâ mağdur musun?
Vaktiyle Irak’ın kuzeyinde bu ezik ruhiyat, İngilizler ve Siyonistler tarafından zıplatılmasın diye Büyük Atabey Abdulhamid Han’ın tedbir gereği o toprakları uhdesine alışı, O’na yapılan Siyonist darbenin gerekçelerinden biri olmuştu.
Asırlık siyonizm terörü görülmedikçe, kendi kendinden ibaret bir siyasî didişmeyle ancak siyonizm memnun edilecek, 30 yıllık turşusu kurulan kimlikleri de buna engel olmaktan başka bir mânâya gelmeyecektir.
Ve ele gelmez bir şekilde bu böyle sürteleyip gidecektir.
Sol jargonun bundan 20-30 yıl öncesinden bugüne taşıdıkları ve dillerinde vantuz gibi duran “egemen güçler”, “sömürgeci TC” gibi laflar eşliğinde: Bana şöyle yaptın, zaten senin baban da böyle yapmıştı, onun babası da öyle, babasının oğlu babası da! şeklinde kafasında kurguladığı bir şecere sıralıyor.
Türk tarihi dururken kalkıp neandartellerden, Sümerlerden işi başlatan zihniyet “mihrak” kabul edilirse olacağı budur ve bu soydan kafa daha çok şecere lekeler.
Devamlı kaba müşahhaslar üzerinde duran ve âlemde ne kadar mücerret mesele varsa küçümseyen, hatta bazen hakaret ve küfür de eden kimi çapsızlar etrafında kabardıkça kabaran bu psikolojinin, sadece ve yalnız tek dava güttüğü görülüyor:
Beni mağdur ettin, ezdin, kimliğime hiç dedin!
Senin “kimlik” dediğin şey, Vaşington’dan Brüksel’e, Londra’dan Ankara’ya kabul ve makbul, oradan Erbil’e uzanıp liberal kapitalizmin demokratik hazcılığı bayraklaştıran hedonist güdücülerinin elinde mayalanıyor.
Mevzuu bu istikamette deştin mi hiç?
Bir deşilse sadede geleceğiz fakat…
Hem kimlik davası güdülüyor, hem zırlanıp duruluyor!
Zırladığı için mi kimlik sahibi,
Yoksa kimlik sahibi olduğu için mi zırlıyor?
Kimlik derken de ne dediği belli değil.
Eziklikten kimlik çıkar mı?
Mağduriyet psikolojisi dediğimiz bu.
Karakol basıyor, o kadar asker öldürmeye fırsat buluyor,
Yine de hem dağda hem düzde ezik ve mağdur.
Bu hareketi silahlı ve siyasî, hangi kritere vurabiliriz?
Şahsiyet?
Nereden gelmiş nereye gidiyorum mânâsına bir “kimlik davası” değil bu.
Sömürgecilik tarihi üzerine basit bir fikir ve hüküm sahibi değil, boyuna Osmanlı’yı sömürgeci diye yaftalıyor.
Bu psikolojinin serfliğinden, sefilliğinden, sekter zihniyetinden şahsiyetli bir dava çıkar mı?
Atası II. Abdulhamid’e, Atabey diyen bir kavmin içinde peydahlanan bu zihniyet, bu psikoloji nasıl yaygınlaştı?
Bu psikoloji Türk Tarihi’nin değer ifade eden her şeyini tepeleyerek konuşmakta, hiçbir ölçüye sığmamakta, ne dediğini kulağı duymaz; kimliğim de kimliğim diye şımarıp tepinmekte…
Hep mağdur.
Yakıp yıkmaktan bahsettiğinde de, gerçekten yakıp yıktığında da!
İnsanımızı esas meselesinden, temel meselelerinden uzak tutan, esas olmayanlara da neresinden girileceğini şaşırtan bir illet bu mağduriyeti psikolojisi.
Böyle mağduriyetin siyasetle ne işi olabilir?
Siyasetini konuşurken fikir haysiyetini ön plânda tutan, meseleleri meselenin istediği şuur seviyesinden alan için soru budur.
Mağdurun da siyaseti olur tabi.
Ancak mağduriyet her şeyin belirleyiciyse, -bugün olduğu gibi- iş çığırından çıkar, şahsiyet mevcelerini yiyip bitiren bir hâl alır, şahsiyetin olmadığı yerde ise, SİYASET var mı yok mu tartışılır.
Şu vasatta mağduriyet her neyse giderilince, o “siyaset”in de işi biter.
Bu psikoloji Kürt’ü nasıl tutuklamış?
Kürt’ün buna kafa patlatması lazım.

http://www.buyukasya.net/Haberler.aspx?haberID=328&B=magduriyet-psikolojisi-ve-siyaset


BATMAN'DA MAYIN PATLAMASI:4 ÖLÜ

1 Ağustos 2010
BATMAN - Batman'da mayın patlaması sonucu 4 kişi hayatını kaybetti
Hasankeyf karayolundaki Meymuniye boğazında bulunan Güney Raman petrol sahasına dün gece gelen bir grup , iki bekçiyi etkisiz hale getirdikten sonra petrol vanasını açarak ateşledi.

Yangını söndürmek ve bekçileri kurtarmak için olay yerine gelen köylülerin mayına basması sonucu 4 kişi hayatını kaybetti haber10

Şemdinli'de Bomba
02 Ağustos 2010
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde Halk Eğitim Merkezi giriş kapısına bırakılan patlayıcı, infilak etti. Ölen ve yaralanın olmadığı patlamada, merkezde ve çevredeki binalarda hasar oluştuğu bildirildi. haber1001

Eruh'ha Roketli Saldırı
02 Ağustos 2010
PKK Siirt'in Eruh İlçesi'ne roketli saldırı düzenledi.
Edinilen ilk bilgilere göre saat 22.00 sularında bir grupmilitan Eruh'a roketatarlı saldırı yaptı. Güvenlik güçlerinin teröristlere karşılık vermesi üzeri çıkan çatışma hakkında Valilikten yapılan yazılı açıklamada, 2 Ağustos saat 22.00 sıralarında Eruh İlçe Emniyet Amirliği binası ve lojmanlarına yönelik ön ve arka cepheden PKK üyelerince roketli saldırı, ardından da taciz ateşinde bulunulduğu belirtildi. Açılan ilk ateş sonucunda Eruh İlçe Emniyet Amirliğinde görevli polis memuru Ahmet Mutlu'nun öldüğü, polis memuru Muzaffer Çetin'in ise hafif yaralandığı belirtilen açıklamada, ''Saldırı sonucu çıkan çatışmada 3 terörist, olayda kullandıkları araç ve silahları ile birlikte ölü el geçirilmiş, çatışma esnasında bir vatandaşımız da hafif şekilde yaralanmıştır'' denildi. haber1001

CUDİ DAĞI 3 GÜNDÜR YANIYOR
03 Agustos 2010
Şırnak´ın Cudi dağında PKK'ya karşı sürdürülen operasyonlar kapsamında yapılan bombalamalardan sonra başlayan yangın üç gündür devam ediyor.

Kuzey Irak sınırında bulunan Şırnak'ın Cudi dağı eteklerindeki Toptepe ve İki Kiraz bölgelerinde bulunan PKK'lı grupların etkisiz hale getirilmesi için başlatılan hava destekli operasyonlar devam ediyor.

Cudi dağında PKK'lıların gizlenebileceği alanların havan toplarıyla bombalanmasından sonra önceki gün çıkan yangına müdahale edilmediği için halen devam ediyor. Toptepe köylülerinin bütün çabalarına rağmen Cudi dağı eteklerinde başlayan yangın rüzgarın da etkisiyle büyüyerek devam ediyor.

(haberturk)

Ordu'nun Akkuş ilçesinde askeri araca düzenlenen saldırıda ölen Uzman Çavuş Pişkin'in cenazesi memleketine gönderildi
03 Ağustos 2010
Ordu'nun Akkuş ilçesinde askeri araca düzenlenen saldırıda ölen Jandarma Uzman Çavuş Hacı Emin Pişkin'in cenazesi, memleketi Adana'ya gönderildi. haber1001

PKK, Ordu'da, askerî konvoya pusu kurdu: 1 uzman çavuş öldü, 3 Asker Yaralamdı

13:20 - Ordu'nun Akkuş ilçesinde jandarma aracına karşı düzenlenen silâhlı saldırıda 1 uzman çavuş öldü. Akkuş-Salman beldesi arasında Salman sapağı mevkiinde saat 12.00 sıralarında bir grup , konvoy halinde geçen askerî araçlara ateş açtı. Olayda 1'i ağır 3 asker yaralandı. Yaralılardan; bir uzman çavuş öldü. Diğer yaralılardan birinin astsubay olduğu öğrenildi. 03.08.2010 haber1001

Şemdinli'deSaldırı
04 Ağustos 2010
Hakkari'de bir grup PKK'lı askeri konvoya ateş açtı. Bölgedeki operasyonlar aralıksız sürdürülüyor.
Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’ne bağlı Yiğitiler Köyü yakınlarında bir grup PKK’lı askeri konvoya taciz ateşi açtı. Saldırıda ölen ve yaralanan olmadı.
haber1001

Ağrı'da 3 Araç Kundaklandı
04 Ağustos 2010
Ağrı'da İl Özel İdaresine ait 3 araç, teröristlerce kundaklandı.
Genelkurmay Başkanlığı internet sitesinden alınan bilgiye göre, Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde, Ağrı Dağı'nın 3 bin 200 metre yüksekliğinde yol ıslah çalışmaları yürüten İl Özel İdaresine ait 3 araç, ü PKK mensuplarınca kundaklandı. haber1001

Ağrı Dağı eteğinde çatışma: 1 asker öldü
5 Ağustos 2010
AĞRI- Ağrı Dağı eteklerinde güvenlik güçleri ile bir grup terörist arasında çıkan çatışmada bir asker öldü.
haber1001

Van'da çatışma: 3 PKK'lı öldürüldü
5 Ağustos 2010
Van'ın Çaldıran'da hükümet konağına taciz ateşi açan 3 PKK'lı ölü ele geçirildi. Çatışmada 2 polis yaralandı, haber1001

Dicle'deki çatışmada yaralanan er, öldü

06 Ağustos 2010 Diyarbakır'ın Dicle ilçesinde çıkan çatışmada yaralanan er Cemal Yalın öldü. haber1001

DİYARBAKIR'DA MARKETİ ATEŞE VERDİLER

7 Ağustos 2010 09:22
Diyarbakır'da BDP Bağlar İlçe binası altında bulunan market yüzleri maskeli bir grup tarafından molotof yağmuruna tutuldu. Marketle birlikte BDP'nin tabelası da yandı.
Siirt'in Eruh ilçesinde 2 gün önce emniyete yapılan saldırıda ölü olarak ele geçirilen PKK'lı Tuncay Taşdemir'in cenazesinin defnedilmesinin ardından yüzleri maskeli bir grup, BDP Bağlar ilçe binası altında bulunan bir marketi adeta molotof yağmuruna tuttu.

Siirt'in Eruh İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne yapılan saldırıda ölü olarak ele geçirilen PKK'lı Tuncay Taşdemir'in (Kendal) cenazesi, Diyarbakır Yeniköy Mezarlığı'na getirilerek defnedildi. Cenazenin defnedilmesinin ardından yüzleri kapalı bir grup, ellerinde molotof kokteylleri ile Sento caddesi üzerinde bulunan BDP Bağlar ilçe binasına yöneldi. Bir market zincirine ait, BDP Bağlar ilçe binası altında bulunan market de adeta molotof yağmuruna tutulurken, çıkan alevlerden BDP Bağlar İlçe Başkanlığı tabelası da

nasibini aldı. Göstericiler yoldan geçen araçlara da molotofkokteyli atarak ara sokaklara kaçarken, polis çevrede geniş güvenlik önlemleri aldı. HaBER10

KARAKOLA EKMEK TAŞIYAN ARAÇ YAKILDI

7 Ağustos 2010
Tunceli'de jandarma karakoluna ekmek taşıyan araç, PKK üyelerince yakıldı.
Edinilen bilgiye göre, Tunceli merkezden Sarıtaş köyünde bulunan jandarma karakoluna ekmek taşıyan sivil kamyonet, Tunceli-Ovacık kara yolunun 30. kilometresindeki Venk köprüsü mevkisinde PKK'lılar tarafından durduruldu.

Aracın şoförü, biri kadın 3 militan tarafından indirildikten sonra kamyonet yakıldı. haber1001

PKK'dan Eş Zamanlı Beş Saldırı

PKK, Hakkari'de eş zamanlı olarak beş noktaya saldırı düzenledi. Saldırılarda ölen ya da yaralanan olmadı.
Hakkari kent merkezindeki polis, adliye ve MİT lojmanları, Emniyet Müdürlüğü binası ile AK Parti il binasına eş zamanlı saldırılar düzenlendi.

Alınan bilgiye göre, Bulvar ve Konak caddelerinde bulunan polis, adliyeve MİT lojmanları, Dağgöl Mahallesi'ndeki Emniyet Müdürlüğü binası ile Kayacan Caddesi'ndeki AK Parti il binasına PKK üyelerince havai fişek ve molotofkokteyli atıldı, silahla taciz ateşinde bulunuldu.

Güvenlik güçlerinin anında karşılık vermesiyle teröristler bölgeden uzaklaştı.

Molotofkokteylinin Bulvar Caddesi'nde bulunan polis lojmanının 4.katındaki daireye isabet etmesi sonucu yangın çıktı. Yangın, bölgeye gelen itfaiye ekiplerinin müdahalesiyle söndürüldü.

Saldırılarda ilk belirlemeye göre can kaybının olmadığı, kent merkezinde geniş güvenlik önlemi alındığı bildirildi
aktifhaber

PKK Cenazelerinde Polis Taşlandı

08 Ağustos 2010

Hakkari'de, öldürülen 2'si bayan 4 PKK'lının cenazelerinin toprağa verilmesinin ardından bazı mahallelerde olaylar çıktı.
4 PKK'lının cenazesi, sabah saatlerinde Hakkâri Devlet Hastanesi'nden binlerce kişi tarafından alınıp sloganlar eşliğinde Keklikpınar Mahalle Mezarlığı'nda toprağa verildi. Cenaze töreninden sonra göstericiler yola barikat kurup ateş yaktı. Polis, şehrin huzurunu bozan göstericilere biber gazı ve tazyikli su ile müdahale etti. Hakkâri Devlet Hastanesi yakınında güvenlik önlemi alan polisler taş yağmuruna tutuldu. Olay yerine gelen Çevik Kuvvet ekipleri göstericilere biber gazı ve tazyikli su ile dağıtmaya çalıştı. Mahalle aralarına kaçan göstericilerin peşlerine düşen polisler sık sık "Çocuklar dağılın, evlerinize gidin." anonsu yaptı. Polisin tüm ikazlarına rağmen yola barikat kuran göstericilere biber gazı ve tazyikli su ile müdahale edildi.

Pehlivan Mahallesi'nde bir binanın 4. katındaki eve ise göstericilere atılan gaz bombası isabet etti. Evde gazdan etkilenen aile vatandaşlar tarafından aşağıya indirildi. Ev sahibi Cumali Ertuş, "Lütfen herkes çocuklarına sahip çıksın. Polisler de artık mahalle içerisinde gaz bombası kullanmasın, çocuklarımız zehirlendi." dedi.

Hakkari'nin değişik mahallelerinde olaylar devam ediyor. Esnaf ise kepenk açmadı. aktifhaber

"Yavrumu Yem Olarak Kullandılar"

08 Ağustos 2010
Mardin'de mayın patlatılmasında şehit olan Zeki İnan'ın babası Hilmi İnan, "Garibanları yemlik olarak kullanıyorlar, ah garibanları yemlik olarak kullanıyorlar." diye ağladı. İşte ayrıntılar...
Mardin'de uzaktan kumandalı mayının patlatılması sonucu şehit olan Zeki İnan'ın babası Hilmi İnan, "Ah yavrumu yemlik olarak kullandılar, garibanları yemlik olarak kullanıyorlar, ah garibanları yemlik olarak kullanıyorlar." diye ağladı.

Şehit Uzman Çavuş'un şehit haberi, Baba Hilmi ve Anne Fadime İnan'a, Jandarma Alay Komutanlığı'nda görevli personel tarafından, sağlık görevlileri gözetiminde bildirildi. Baba Hilmi ve Anne Fadime, Ulubey'in Belenyurt Köyü'ndeki fındık bahçesinde acı haberi aldı. 1 ay önce tayini Ankara'dan Mardin'e çıkan Uzman Çavuş Zeki İnan'ın 1 hafta önce eşyalarını götürdüğü ve 2 gün önce de ailesinin yanına yerleştiği öğrenildi.

Şehit Uzman Çavuş Zeki İnan'ın, Alime adında eşi ve 15 yaşında Sedef, 12 yaşında Hilal isminde 2 kız çocuğu olduğu bildirildi.

Şehit babası İnan, "Garibanları Allah'ım, hep garibanları Allah'ım. Yavrum yiğitti. Ah yavrum ah... Ah yavrumu yemlik olarak kullandılar. Garibanları yemlik olarak kullanıyorlar ah garibanları yemlik olarak kullanıyorlar. Açılın meclis açılın. İnşallah kendi kanları ile de açılacaklar. Nereye açıldığını biliyor mu? Ayarlardı bu yavrum çok bildiği için ayarlardı. Yavrum çok konuştuğu için çok bildiği için ayarlardı. Teknik adamdı, teknik adamı oraya niye gönderdiler. Yavrularım garibanlar... Garibanların üçü-beşi birden gidiyor. Allah'ım gariban bunlar. Allah'ım yetiştir." diye feryat etti. aktifhaber

Askerlerin Geçişi Sırasında Uzaktan Kumandalı Bomba Patlatıldı
08 Ağustos 2010
Tunceli-Ovacık kara yoluna döşenen uzaktan kumandalı bomba, askerlerin geçişi sırasında patlatıldı. Olayda can kaybı yaşanmadı. Patlamanın meydana geldiği yerde 2 metre genişliğinde, 1 metre derinliğinde çukur oluştu. Olay, bugün
Olay, bugün sabah saat 09.00 sıralarında Tunceli merkeze 10 kilometre uzaklıkta bulunan Dilek köyü yakınlarında meydana geldi. Tunceli-Ovacık kara yolunun 40'ıncı kilometresinde bulunan Venk Köprüsü yakınlarında karakola ekmek taşıyan bir fırın aracı önceki gün yakıldı. Olayı incelemek için bugün olay yerinde incelemelerde bulunan askerlerin geçişi sırasında uzaktan kumandalı bomba patlatıldı. Bombanın biraz erken patlatılması sebebiyle can kaybı yaşanmazken bir askeri araç hasar gördü. Piknikçiler, bombalama anını canlı izledi. Patlamanın meydana geldiği yerde 2 metre genişliğinde, 1 metre derinliğinde çukur oluştu. aktifhaber

[size=124Mardin'de Mayın Patladı: 3 Uzman çavuş öldü[/size]
08 Ağustos 2010
Nusaybin Ömerli ilçeleri arasındaki Kovancılar mevkisinde terör örgütü PKK mensuplarınca yola döşenen uzaktan kumandalı mayının patlatılması sonucu 3 uzman çavuş öldü. haber1001

Askerle çatışırken ölen PKK'lılara cenaze töreni

16:40 - Hakkari'de güvenlik güçleri ile girdikleri çatışmada ölü ele geçirilen 2'si kadın 4 PKK üyesi için cenaze töreni düzenlendi. BDP yetkilileri, olası bir olaya engel oldu. Törene BDP Hakkari İl Başkanı Orhan Koparan, Belediye Başkan yardımcıları ile çok sayıda kişi katıldı. Cenazenin geçiş güzergahı üzerinde bulunan İl Emniyet Müdürlüğü binası BDP'liler tarafından koruma altına alındı. 08.08.2010 HAKKARİ netgazete

Operasyona tepki için İran'a giden yolu kapattılar

08 Ağustos 2010 - Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde bir grup gösterici, İran-Türkiye transit yolunu trafiğe kapatarak polise saldırdı.
Akşam saat 21.30 sıralarında 40 kişilik bir grup, İran-Türkiye uluslararası transit yolunu trafiğe kapatarak lastik yaktı. Kendilerine müdahale eden polislere havai fişek ve kaldırım taşlarıyla saldıran kalabalık, daha sonra gecenin karanlığından faydalanarak ara sokaklara dağıldı. Yakılan lastikler yolun bir saat trafiğe kapanmasına sebeb olurken, itfaiye ekiplerinin müdahalesi ile yangın söndürüldü. netgazete

BOTAŞ Boru Hattında Patlama 2 Ölü

10 Ağustos 2010
BOTAŞ'a ait Kerkük- Yumurtalık petrol hattında patlma meydana geldi. Patlamada iki kişi hayatını kaybetti.
BOTAŞ'a ait Kerkük- Yumurtalık petrol hattının Şırnak’ın İdil ile Mardin’in Midyat ilçeleri arasından geçen bölümünde meydana gelen patlamanın ardından yangın çıktı. Patlamada iki kişi hayatını kaybetti.

Mardin’in Midyat ile Şırnak’ın İdil ilçeleri arasında geçen BOTAŞ’a ait Kerkük- Yumurtalık boru hattında bugün akşam saatlerinde henüz belirlenemeyen nedenle patlama meydana geldi. Patlamanın ardından alevler yükselirken, çıkan yangının söndürülmesi için bölgeye BOTAŞ’a ait ekipler sevk edildi.

2 KİŞİ ÖLDÜ

Şırnak'ın İdil ilçesi yakınlarından geçen BOTAŞ petrol boru hattında çıkan yangında ilk belirlemelere göre 2 kişi öldü. aktifhaber

Çukurca'da Çatışma
11 Ağustos 2010

Hakkari'nin Çukurca ilçesi üst kısımlarında bulunan Heskal dağı eteklerindeki askeri noktaya akşama doğru ateş açıldı.
Güvenlik kuvvetleri atışa ağır silahlarla karşılık verdi. Bölgeden alevler yükseldiği kaydedilirken çatışmalar halen devam ediyor aktifhaber

PKK ateşkes ilan etti
13 Ağustos 2010

Temmuz ayından beri Güneydoğu'da Sivil Toplum Örgüleri'nin yaptığı ateşkes çağrısı sonuç verdi. PKK terör örgütü, 13 Ağustos - 20 Eylül tarihleri arasında tek taraflı 'ateşkes' ilan ettiği belirtiliyor.

Son haftalarda Güneydoğu'daki Sivil Toplum Kuruluşlarından peş peşe gelen ateşkes çağrıları etkisini gösterdi. PKK 13 Ağustos ile 20 Eylül tarihleri arasında tek taraflı ateşkes ilan ettiğini açıkladı.

PKK'ya ait internet sitesinde ateşkes çağrısı şöyle duyuruldu:

Kongra Gel Başkanlık Divanı ile KCK Yürütme Konseyi Başkanlığı yaptığı açıklamada, "1 Haziran’dan bu yana aktif savunma pozisyonunda olan güçlerimizi pasif savunma pozisyonuna çektiğimizi kamuoyuna resmen ilan ediyoruz. 13 Ağustos’tan 20 Eylül’e kadar güçlerimiz herhangi bir eylem yapmayacak, ancak kendisine, halka yönelecek saldırı ve operasyonlar karşısında savunma hakkını kullanacaktır" dedi.

Operasyonlarını durdurması ve çift taraflı bir ateşkes sürecinin gelişmesi çağrısında bulunan KCK ve Kongra Gel, 4 maddelik bir barış planı açıkladı. Cezaevinde 1700 civarındaki sivil Kürt siyasetçisinin ve barış grubu üyelerinin derhal serbest bırakılması, Kürt Halk Önderi Abdullah Öcalan’ın barış sürecine aktif katılma koşullarının yaratılması ve yüzde 10 seçim barajının düşürülmesi istendi.
habertaraf

PKK araç yaktı, bir vatandaşı kaçırdı
14:20 - Genelkurmay Başkanlığı'nın internet sitesinde verilen bilgiye göre dün öğle saatlerinde Tunceli'nin Hozat ilçesi Yenibaş mahallesi mevkiinde, sivil bir aracı durduran PKK mensupları, aracı yakarak, araçta bulunan bir vatandaşı kaçırdı. Genelkurmay olayın saat 11.15 dolaylarında meydana geldiğini bildirdi. 14.08.2010 ANKARA netgazete

PKK'lılar Bingöl'de yol kesip araç kaçırdı
Genç ilçesi Yeniyazı köyü Kelepiç mevkiinde akşam saat 18.00 sıralarında yol kesen bir grup PKK mensubu, Başbakanlık Toplu Konut İdaresi Başkanlığı tarafından ihalesi yapılan jandarma karakolunu yapan firmaya ait aracı durdurdu. 2 işçiyi indirdikten sonra, aracı alarak olay yerinden uzaklaştı. 15.08.2010 haber1001

Şanlıurfa'da Gösteri
17 Ağustos 2010
Şanlıurfa'da iki gün önce gösteri girişiminde bulunduğu iddiasıyla gözaltına alınan 8 kişiden 7'si tutuklandı.
Alınan bilgiye göre, polis ekiplerinin 15 Ağustos akşamı Yavuzselim Mahallesi'nde PKK lehine slogan atarak benzin bidonlarıyla çevredeki işyerlerine zarar vermeye çalışan gruba müdahalesi sonucu gözaltına alınan, 8 kişi, ifadesi alındıktan sonra sağlık kontrolünden geçirilerek, adliyeye sevk edildi.
''Terör örgütü propagandası yapma, suçu ve suçluyu övme'' suçlamasıyla nöbetçi mahkemeye çıkarılan zanlılardan Deniz Kuş, Ali Çakmak, Cebrail Gündüzalp, Gülistan Polat ile yaşları 18 yaşından küçük Berivan P, Mehmet Y. ile İbrahim Y, tutuklandı. Gözaltına alınan M.Ç. ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı. haber1001

Şemdinli'de Çatışma: 1 Asker Öldü
21 Ağustos 2010
Hakkari'nin Şemdinli İlçesinde çıkan çatışmada, Jandarma Uzman Onbaşı Emrah Yalım'ın (26) öldüğü bildirildi. haber1001

PKK'lılar İki Çiftçiyi Kaçırdı
22 Ağustos 2010
Hatay'ın Hassa ilçesinde 2 çiftçinin PKK mensupları tarafından kaçırıldığı, çiftçilerin cep telefonlarının bataryalarının alınmasının ardından serbest bırakıldıkları bildirildi. haber1001

Doğalgaz Boru Hattında Patlama
24 Ağustos 2010
Ağrı'nın Eleşkirt İlçesi'ne bağlı Dikendere mevkiinden geçmekte olan doğalgaz boru hattında patlama meydana geldi.

Henüz nedeni belirlenemeyen patlama sonrası boru hattında yangını söndürmek için olay yerine çok sayıda itfaiye ve sivil savunma ekibi sevk edildi. aktifhaber

CHP'li Değer 'Kürt Sorunu Mu?' Kitabında Genel Af İstedi

24 Ağustos 2010
CHP Parti Meclisi üyesi ve eski Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer, yazdığı 'Kürt sorunu mu?' adlı kitabında genel af istedi.

Tanıtıma katılıp Değer'e destek veren AK Parti Diyarbakır Milletvekili Kutbettin Arzu, "Biz dağa çıkanların tamamen inmesini istiyoruz. Hükümet olarak demokratik açılım çalışmamız devam ediyor" dedi.

CHP Parti Meclisi üyesi eski Diyarbakır Milletvekili Mesut Değer Kürt tarihi ve Kürt sorununun çözümüne ilişkin maddelerin bulunduğu 'Kürt sorunu mu?' adlı kitabını Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde düzenlediği basın toplantısıyla tanıttı. Toplantıya AK Parit Diyarbakır Milletvekili Kutbettin Arzu, CHP il teşkilatı üyeleri, Diyarbakır Barosu Başkanı Emin Aktar ile sivil toplum kuruluşu temsilcileri katıldı.

Kürt sorunu konusunda siyasi partilerin elinde hiçbir ciddi raporun olmadığını savunan Değer, 2009'un Nisan ayında yazmaya başladığı kitabın 365 sayfadan oluştuğunu söyledi. Kitabını Kürt sorunun tarihsel boyutundan, ekonomik boyutuna kadar çok yönlü bir çalışma ile hazırladığını ifade eden Değer, 60 sayfasının önerilerden oluştuğunu geriye kalan sayfaların ise şemalardan oluştuğunu kaydetti. Değer, kitabı hazırlarken asıl amacının Güneydoğu ve Kürt sorununun kalıcı bir çözüme kavuşturulmasında, tarihsel, sosyal, ekonomik ve politik süreçlerin derinlikli incelemesi yapılarak günümüzde ne yapılabileceğini doğru olarak ortaya koymak olduğunu söyledi. Değer, kitabında yeralan 'Çözüm ilkeleri ve önerileri' bölümünde genel af istedi.

CHP'li Mesut Değer'in tanıtım toplantısına katılan AK Parti Diyarbakır Milletvekili Kutbettin Arzu, Değer'in Kürt sorunu konusunda çalışmalarını takdir etmek ve kendisini tebrik etmek amacıyla toplantıya katıldığını söyledi. Arzu, "Biz dağa çıkanların tamamen inmesini istiyoruz. Hükümet olarak demokratik açılım çalışmamız devam ediyor" dedi.

CHP'li Değer'in yazdığı kitapta 'Çözüm ilkeleri ve önerileri' bölümünde Pgenel af istediği bölüm şöyle:

Şiddetin ve terörün gündemden çıkarılması bu sürecin tartışılmaz en öncelikli adımıdır. Şiddet karşıtlığı ve barış yanlılığı Mustafa Kemal Atatürk'ün 'Yurtta sulh, dünyada sulh' ilkesi çerçevesinde Türkiye'nin iç ve dış politikasında kalıcı bir ilke haline getirilmelidir. Bu nedenle öncelikle Türkiye sınırları içinde yer alan PKK örgütünün silahların tasfiyesi, ya da silahların bırakılması sağlanmalı ve bununla eş zamanlı olarak barışı güçlendirmeye yönelik çatışmasız bir ortam sağlanması için bölgedeki olağanüstü önlemler ve operasyonlara ara verilmelidir. Bunun ardından silahsızlanmanın sağlanması için bir genel af çıkarılması önemli sonuçlar verecektir. Bu genel af ile birlikte silahsızlanma ve eve dönüş ile 'yeniden yaşam' sağlanabilir. Örgütün tüm kadrolarına genel af imkanı sağlanması ile silahsızlanma gerçekleştirilebilecek ve bu da sorunun çözümünde kalıcı ilerlemeler sağlanmasına imkan tanıyacaktır.'

haber1001

Ak Parti Binasina Kum Torbali Siper
25 Ağustos 2010
HAKKARİ'de bir ay önce PKK'lıların silahlı ve el bombalı saldırı düzenlediği AK Parti il binasının önüne kum torbalarıyla siper yapıldı.
HAKKARİ'de bir ay önce PKK'lıların silahlı ve el bombalı saldırı düzenlediği AK Parti il binasının önüne kum torbalarıyla siper yapıldı. Bina önünde bekleyen polisler, siperlerin içinde 24 saat elleri tetikte nöbet tutuyor.

Hakkari'de AK Parti binasına 1 ay önce PKK'lı 2 kişi tarafından silahlı ve bombalı saldırı düzenlenmiş, saldırıda ölen ya da yaralanan olmamıştı. Kayacan Caddesi'ndeki Hakkari Üniversitesi'ne ait 5 katlı binanın ikinci katında bulunan AK Parti binasına yönelik saldırıda girişte bulunan polis kulübesi ile bazı işyerlerine kurşunlar isabet etmişti. Saldırı sonrası polis güvenilik önlemlerini arttırırken, son olarak polis kulübesi önüne kum torbalarıyla siper yapıldı. Yapılan siperlerde polis elindeki uzun namlulu silahlarla 24 saat boyunca nöbet tutarken, karanlık çöktüğünde ise sivil ve resmi kıyafetli polisler bina etrafında devriye geziyor aktifhaber

Bir Askerin Savaş İtirafları!

Trabzonlu er, savaşta insani değerlerini nasıl yitirdiğini anlattı: Kürtler’i zaten sevmiyordum Köylerini yaktık, yıktık. Öldürdükçe arkası geldi. 16 yıldır yaşadıklarımı üzerimden atamadım
31 Ağustos 2010
Ali Altay “Ne varsa geçmişinde öyledir insanlar” diyor. Ali’nin albümünde anne babasının siyah beyaz resimleri, gülümseyen çocukluk fotoğrafları, haşarı liseli fotoğrafları var. Bir de ölü insan resimleri... Güneydoğu’da askerlik yaparken öldürdükleri ve sonra şiddet uyguladıkları PKK’lıların resimleri.

Ali Altay “Her katil cinayet mahalline dönmek ister” de diyor; “Bu bir hesaplaşmadır. Ben de Güneydoğu’ya gitmeyi çok düşünüyorum”. Nitekim benimle yaptığı konuşmada Güneydoğu günlerine epey zorlu bir yolculuk yaptı Ali. Hayatında ilk kez gördüğü bir kişiye ‘kulak’lı, bebekli, mayınlı hikayeler anlattı. Geçmişine şimdi sizin elinizde tuttuğunuz bu sayfayı da ekledi.

» Ne zaman askere gittin?

Kasım 94’te. 94-95 en hareketli dönemdi, ben de o dönem Bitlis’te komandoydum.

» Gitmeden önce neredeydin, ne yapıyordun?

Ben Trabzon doğumluyum. Ortaokulu bıraktım, 17-18 yaşında İstanbul’a geldim. İstanbul metrokent, orada bir fırsatın varsa, burada bin fırsatın var, ben de özgürlüğüne düşkün bir insanım. İstanbul’a gelirken burada hiç tanıdığım da yoktu. Kendi şartlarımı oluşturdum, geldim. Askere gitmeden önce gündüz kafede gece aynı gruba ait barda çalışıyordum.

» Nasıl bir aileden geliyorsun?

Babam işçi emeklisi, biz 6 kardeşiz. Kendimi bildim bileli, Trabzonluyuz, milliyetçi insanlarız. Dedem Kurtuluş Savaşı’nı yaşamış bir insan.

» Askere gidişin nasıl oldu?

Askere severek gittik. İstesem gitmezdim zaten, o dönem İstanbul’da ikametgâhım yoktu. Kurada Isparta Dağ Komando Eğitim çıktı. Yüzde 99 doğuya gitmeye hazırlıklıydım, istiyordum, içimde vardı.

» İlk görev yerin neresiydi? Oraya gidene kadar ruh halin nasıldı?

İlk görev yerim Bitlis Hizan’dı. Trenle İstanbul’dan çıktık, gidiyoruz. Bir tren düşün, ucu bucağı görünmüyor. Üstünde toplar, tanklar var, askeri mühimmat var. Güvenlik nedeniyle gündüz gidiyoruz, gece duruyoruz. Bingöl Genç’e gelene kadar biz hâlâ olayın dalgasındayız. Orada yaşamamışsın ya bilmiyorsun, hamsın. Askeri anlamda da olmamışsın. Teoride birşeyler öğrenmişsin, kendi kendine olduğun yerde bir şeyler yapmışsın. Macera yaşıyorsun, bir çeşit safariye gitmişsin o âna kadar... Ama ne zaman ki Bingöl Genç’e vardık... Vadinin bir tarafında terörist, diğer tarafından asker var, çatışmanın ortasından geçiyor tren, camlar kırılıyor. Bize çelik başlık vermişler, herkes savurup atmış, ben de benimkini koltuğun altına sokmuşum. Çıkartıp takacağım. Ama takılmış, çekiyorum çekiyorum gelmiyor. Olay koptu artık, sınırdasın. Baktım çıkmıyor. Yemin ederim, yattım kafamı orada içine soktum.

» İlk çatışmanı böylece görmüş oldun..

Asıl vadiyi geçtikten sonra, yola bomba koymuşlar, bizden bir önceki tren dere yatağına devrilmiş. O anda anladık ki, hiçbir şey sürpriz değil artık.

» Nerede kaldınız Hizan’da?

Bize Sakıp Sabancı Öğrenci Yurdu tahsis edilmiş. orda kalan az öğrenci varmış, bizim için boşaltılmış. Güzel, konforlu bir yer. Ama binaya girdik, psikolojimiz bozuldu. Orada öğrenciler her yere yazmışlar “Biji Apo” “PKK Büyük” “Yaşasın Gerilla”. Tuvalete gidiyorsun, oturuyorsun, kapıyı çeviriyorsun, arkasında Kürt bayrakları.

» “Biji PKK”yi görünce, orada yaşayan Kürtler için ne hissediyorsun?

Bizde eskiden beri vardır. Karadeniz insanı Kürtleri sevmez, ciddi anlamda sevmez, ne yalan söyleyeyim. Tabii onları görünce psikolojin bozuluyor. Buradan baktığın zaman; “Orada birkaç tane terörist var, halk ayrı”. Ama dışarıdan gördüğün gibi değil. Aslında hepsi bir. Tarladaki de bir dağdaki de bir. Halk onlara terörist falan demiyor, “Oğlumu askere gönderdim” diyor. Oradaki insanların PKK’ya müthiş desteği var. Eskiden bu çok anlaşılmıyordu da şimdi panellerde, mitinglerde, sanal alemde çok rahat görebiliyorsun. 11 milyon Kürt varsa bunun on milyonu rahat PKK’yı destekliyor. Diğer bir milyon da kişisel çıkarları için ayrı düşmüştür.

» Sen de Kürtleri düşman olarak görüp ona göre davranıyorsun o zaman?

18-19 yaşında birisin, çok sağlıklı düşünmeyebilirsin. O dönem öyle düşünüyorsun ama aslında öyle değil. O zaman “Herkesten her şeyi beklemen lazım” diye düşünüyorsun. Bekliyorsun da. Sürpriz de olmadı zaten. Ondan sonra olaylar gelişti.

» Nasıl gelişti?

Dediler ki; âdettendir, buraya gelen her birliğe bir “Hoşgeldin” yaparlar. Biz de “He yaparlar” falan, hâlâ olayın tam ciddiyetinde değiliz. Sonra bir gece “Hoşgeldin” yaptılar. Milli maç var. Herkes gazinoda maç seyrediyor. Biz de bir arkadaşla nöbetteyiz. Yağmur yağıyor, gök gürlüyor. Puslu bir hava. Roket geliyor. Kavak ağaçlarından birine vuruyor, ağaç yarılıyor. Biz yıldırım düştü sanıyoruz.

» Sonra?

Sonra silahlı tacizler başladı. Telsizden anons geçiyorlar: “Sizin tarafa doğru geliyorlar”. Biz iki kişiyiz orada, 20 yaşına daha yeni girmişiz. Oradan şallı şalvarlı geliyorlar. İki kişi 20 kişiye kahramanlık yapacak durumun yok. Can tatlı. Siperde kim duracak? Siper hedef. O kadar kafamız çalışıyor. Siperi terk ettik, bulunduğumuz yerin yan tarafı bataklıktı, yattık suya boynumuza kadar. Geçtiler, kalktık. Taciz ateşiydi zaten baskın değildi.

» Ciddi çatışmalara girdiniz bunun dışında herhalde...

Kimsenin yapamadığını yaptık, istikrar sağladık bölgede. Mesela Kolludere diye bir yer var. Orada, PKK 300-400 kişilik Jandarma Karakolunu tahliye etmiş, Örgüt, bayrağı çekmiş. Kurtarılmış bölge ilan etmiş orayı. Biz duyduk, şok olduk. O derece gelişmiş olaylar. İlk o bölge kurtarıldı bizim dönemimizde. Yüklü bir çıkarma yapıldı oraya.

» Peki bu süreçte psikolojinin yavaş yavaş değiştiğini hissetin mi?

Bölgeye gittiğinde insani değerleri olan bir insansın. Gayet nizami davranıyorsun, prosedürü uyguluyorsun. Ama sonra... İlk JİTEM olayını orda gördüm ben. Biz adamları teslim alıyoruz, helikopterle Jandarma İstihbarat binasına getiriyoruz. Helikopter pisti tepede. Nerden baksan 100- 150 basamak var aşağıya doğru jandarma binasının kapısına. Önce adamları kolunda indiriyorsun. Bunu bir kere yapıyorsun, iki kere yapıyorsun. Ama sonra o kadar insanlıktan uzaklaşıyorsun, yozlaşıyorsun ki...

» Ne yapıyorsun?

Pistin başındasın, adamın kolları bağlı, oradan aşağı yuvarlıyorsun; “Yolluyorum, geliyor, aşağıdan al.” Artık insani değerlerini kaybediyorsun, kontrolden çıkıyorsun. Gerek öldürülme korkusu, gerek onların sana yaptıkları... İlk ben orada anladım bir şeyler kaybettiğimi.

» Aşağıya yuvarladığınız adamlar yaralanıyor tabii...

Kolu bacağı kırılanlar olur ama ölmez, en fazla kırık çıkık olur. O da çok önemli değil zaten.

» Başka neler gördün askerde?

Bana “Senin hemşerin var Trabzonlu, terhis oluyormuş, JİTEM binasında. Onun yerine yerleşirsen operasyona çıkmazsın, rahat olursun” dediler. Benim de bir beklentim yok, ama “Gideyim tanışayım” dedim. Gidiyorsun, yerin altında tutuklular var. İçerisi bir pislik kokuyor, rögar yanından geçersin ya, öyle. Yemişler yapmışlar, yedikleri hücrelere yapıyorlar dışkılarını. JİTEMciler orada. Bir şiddet var içerde, bir şiddet var, böyle bir şey yok yani.

» Senin arkadaş ne yapıyor?

Koridorun sonunda. Çalışıyor, girmiş birine çalışıyor. Kan ter içinde kalmış adam, kalbi duracak nerdeyse. Prosedür gereği, sorgulananın gözü bantlı. Çocuk uyarmış ‘gözbantını açma’ diye. Bu da omzuyla açmaya çalışmış... Bizim Trabzonlu kırmış kafayı zaten. Dolayısıyla fena şiddet var. Ki o dönem herkese... Herkesten şüphelenmek zorundasın, şüpheleniyorsun da zaten. Bizim dönem olağanüstü haldi, belli bir saatten sonra dışarı çıkmak yasak... Vurabilirsin, yolda kimi görürsen gör. Vur emri var çünkü.

» Öyle vurduğunuz birileri oldu mu?

Bir asker vardı mesela... Çocuk askerliğini batıda yapmış, terhis olmuş. Köyüne gelmiş, akşam yan köye kız arkadaşını görmeye gidiyor. Orada herkesin evinde keleş (kalaşnikof silah) var. Yanına kendini korumak için silahını alıyor. Yan köye giderken bizim görüntüye giriyor, silahlı da görünce hiç sorgusuz sualsiz vurursun, vurduk.

» Sen mi vurdun?

O anda herkes ateş ediyor. Bunu “sen vurdun” diye kimse diyemez. Sen oradan ateş ediyorsun o oradan ateş ediyor. Bölgeyi komple tarıyorsun. Biz ilk başta ateş etmedik, bayağı yol verdik ona, bu öncü grup diye, arkadakileri bekliyoruz. Arkadan kimse çıkmayınca bari öncüyü kaçırmayalım, dedik. Vurduk. Ondan sonra soruşturma açılıyor, kimliği ortaya çıkarılıyor. Biz terörist vurduk, diye seviniyoruz tabii. Sonra masum çıktı ama olabilir. İş kazası.

» Başka ‘iş kazası’ oldu mu?

Mesela birini aldık, kamyoncu, kuru gıda getiriyor. Direkt örgüte yardım yataklıktan aldık. Soruşturma bitti, evrakları geldi, bırakıldı adam. Ama bir hafta da arabada yattı, gidemedi. Çünkü o evrakları gelene kadar boş durmuyorsun, adama çalışıyorsun. Bilgi bilgidir diyorsun, taze bilgi istiyorsun, çalışıyorsun.

» Askerlikte seni en çok etkileyen olay neydi?

Köylerin yakılmasına karşıydık. Yakıyorduk yıkıyorduk ama... 80’e yakın köy boşalttık. İnsanlar çaresiz, diyor ki “Nereye gideceğim?” “Ya nereye gidersen git, umurumda değil kardeşim, boşaltacaksın” diyorsun. Yağmalıyorsun, koyunu keçisi var, onu telef ediyorsun, şiddet uyguluyorsun. İlk yaptığında “Aaa yapamam” diyorsun, ikincide “Yapamam” diyorsun, üçüncüde herkesten güzel yapıyorsun. Ama bunları çaresizlikten yapıyorsun. Devlet o bölgede otoriteyi sağlayamıyor, onun için boşaltıyor, sen olsan sen de yaparsın.

» Köy yakmaları sırasında inanılması zor hikayeler anlatıyorlar. Ateşe atılan bebeklerden bahsediliyor. Sen gördün mü böyle şeyler, yaptın mı?

Ben yapmadım ama şiddet var tabii. İnsan psikolojisi bozuluyor orda. Bu tür şeyleri çok fazla yadırgamamak lazım. Dışarıdaki insan yadırgayabilir ama orada psikolojisi bozulmuş insan için çok anormal birşey değil o. Arkadaşını vuran bile var orda.

» Bir de anahtarlığında PKK’lılardan kestiği kulakları taşıyanlar var...

Doktor geliyordu, “Arkadaşlar lütfen ben gittikten sonra kesin kulakları” diyordu. Kestik biz de ama “Anahtarlık yapayım, saklayayım” demedik. Onlar da bizim askerlerin pipisini kesmişlerdi ama öyle deme. Bak mesela buna öldürdükten sonra şiddet uyguladık. (Ölmüş bir PKK’lının fotoğrafını gösteriyor albümünde) Ayaklarından bağlamıştık, sarkıttık yukardan aşağı.

» Hiç kopma noktasına geldiğin zamanlar oldu mu?

Oluyor tabii. Aylardır oradasın, görev yapıyorsun. Bir tarafta milliyetçi duygularla çatışıyorsun bir tarafta ölen insanlar var.Haberlerde bakıyorsun ki, Hülya Avşar’ın gözlerinin haberi yarım saat, ‘Hakkari’de şehit’ altyazı geçiyor, haber bile olmuyor. O kadar değerin var. Bunun ötesi yok yani. Saçma birşey.

» Yanında ölen arkadaşların oldu mu?

Biz en az zayiat veren bölüktük. Bir tane şehit verdik.

» Nasıl oldu?

Telefon hattını kesmişler, tamir etmeye gidiyor, mayın koymuşlar, basıyor o da. Çok kötüydü... Antipersonel mayın... Bastığın zaman kuruluyor, ayağını kaldırdığın zaman da mekanizma çalışıyor, yerden fırlıyor, bel hizana kadar geliyor, orada patlıyor. Dolayısıyla tahrip gücü çok yüksek. Kol bacak... Onu gördük zaten ya... Buradan bakınca film gibi ama orada olunca öyle olmuyor. Kolu kopmuş, bacağı kopmuş, çok hoş bir şey değil.

» Şimdi geriye baktığında bu Güneydoğu’da yaşananlar için ne düşünüyorsun?

Bizim dönemizde Çevik Bir, biz bölgeye gittiğimizde “Hayırlı olsun”a geldi. Bize dediği şuydu: Orada iki tane g... boklu Kürt var, siz dört buçuk ay eğitim aldınız, göz bebeğimizsiniz, çok iyi eğitildiniz. Gerillaya “iki tane g... boklu Kürt” dedi adam. Şimdi de aynı şeyi söylüyorlar. “Vatan sana canım feda”. Üstünde yaşamadıktan sonra, vatan nereye kadar, neye yarar. Tamam vatan uğruna öl ama bu saçmalık. Diyorlar ki 30 yılda 50 bin insan kaybettik. Komik! Ortada hiçbir şey yokken. Ortada harbiden hiçbir şey yok. Abdullah Öcalan bizim toprak talebimiz yok diyor, Türkiye sınırlarını değiştirmek gibi bir talebimiz yok, diyor.

» Askerden sonra devletin sana sahip çıktığını düşünüyor musun?

Burada öncelikle Güneydoğu gazisi arkadaşımla benden iki yıldır tek kuruş kira almayan ev sahibime selam ederim. Ondan gördüğümüz duyarlılığı TSK’mızdan göremedik. Senin yaptığın bir iş vardır, hakkıyla yapıyorsundur, dolayısıyla karşılığını beklersin. Devlet sana bir misyon vermiş, keyfine gitmemişsin ki oraya, safariye de gitmemişsin. Hayatını ortaya koymuşsun. Şu anda Vietnam gazilerine davranışa bak, aldıkları paraya bak, yaşama standartlarına bak, buradaki insanlara bak. Adam karısını asıyor, hızını alamıyor, aileyi komple katlediyor, kayınpeder. baldız, kayınço. Kontrolünü kaybediyor. Çocuk hepsini pusuya düşürüp öldürmüş, asker taktiğini uygulamış. Onu yaşamış orada, öğrenmiş biliyor.

» Senin için tanıdık bir hikaye mi bu?

Tanıdık. Sürpriz de olmadı. Oradan gelen insan ciddi anlamda yaşamışsa, iyi bir askerlik eğitimi almışsa, bir sorun yaşadığında bu sorunu mutlaka şiddetle çözer. Orada görev yapan askerlerin televizyonda konuşmalarına bak, konuşma tarzları çok farklıdır, sert konuşurlar, şiddet vardır onların içinde. Orada görev yapan herkes, subayından erine kadar herkeste vardır bu.

Bir insan uykusuz ne kadar durabilir ki. Maksimum 24 saat durabilirsin. Bizde gece uyuyamazsın. Gündüz uyuyorsun, ama uyuyamıyorsun. Dala kuş konuyor hemen fırlıyorsun. Sonra yatıyorsun, çıt, tekrar kalkıyorsun. Müthiş bir şey, acayip bir psikoloji, 16 sene oluyor. Atamıyorsun hala. Ben hâlâ, yemin ederim, uyurken odama gir, seni nefesinden hissederim, yataktan bir kalkışım vardır ışık hızıyla...

» Demin anlattığın, Zonguldak’taki tüm ailesini öldüren çocuğun ruh haline senin de girdiğin zamanlar oldu mu hiç?

Düşün, kendine bile yapabiliyorsun. Bak (göğsünde karın bölgesinden kalbine uzanan dikiş izlerini gösteriyor).

» Nasıl yaptın?

Bir gece alkol aldım, yaptım. O sırada evdeyim, , bazı özel problemler de var. Dokunsan ağlayacak moddaydım, haberleri izliyorum, “Adam cinnet geçirdi, çocuğunu vurdu kendisini vurdu, karısını vurdu” diyor. Ben de kendimi moda sokmuşum; sıkayım bir tane gideyim. Kalbime sıktım. Büyük de bir silahtı. Sıkınca sekti, buradan girdi, arkadan çıktı. Dolayısıyla kendine bile yapabiliyorsun, o anda gözün görmüyor. Gönül’ü vurmuşsun, Ahmet’i vurmuşsun, çocuğu var, ailesi var. Hiçbir şey umurumda olmuyor.

» Bu intihar girişimin özel sorunlarınla ilgili görünüşte...

Ama orada yaşadıkların var, psikolojin var. Bu şuna benzer: Sen çok iyi resim yapmayı biliyorsundur ama eline fırça almazsan onu hissetmezsin ya, sonuçta sana resim yapmayı öğretmişler orada. Bize resim yapmayı öğrettiler. İçinde yoksa da resim yapmayı öğreniyorsun.

» Resim yapmak dediğin?

Şiddet... Şiddeti öğreniyorsun orada. Normalde içinde yoktur, kursa gider öğrenirsin. Biz sonuçta orada resim yapmanın kursuna gittik. Sivildeyken şiddet yapan bir insan değildik. Silahı alıp kafana sıkmak çok zor bir şey gibi gelmiyor artık. Çünkü yapmışsın, sıkmışsın.

» Asker dönüşünde kabus görüyor muydun?

O zaman görüyordum ama uzun zamandır görmüyorum. Mayına basan arkadaşımız vardı ya, onu çok gördüm. Kolu bacağı kopmuş, gözünün önünden gitmiyor, bunlar kalıyor hafızanda. Ne yaparsan yap geçmişinden kurtulmazsın. Ne varsa geçmişinde artık öyledir insanlar. Hani derler ya “Her katil mutlaka cinayet yerine gelir”, insanın kendiyle hesaplaşmasıdır o. Ben Güneydoğu’ya gitmeyi de çok düşünüyorum.

» Askerliğin bittiğinde ne hissettin?

Bittikten sonra da enteresan bir şey var; boşlukta kalıyorsun. Havaalanına gelmişsin, sivilsin. Artık arınmışsın, silahını falan herşeyini bırakmışsın. Spor ayakkabılarını, kot pantolonunu giyiyorsun, o anda bir şey hissediyorsun, bir boşluk hissediyorsun. Sanki üzerinden bir yük kalkmış, çok hafifsin ama bir acayip... Ayakların gelmiyor. Oradaki yaşam tarzını benimsemişsin artık bir şekilde.

» İstanbul’a geldikten sonra nerede çalıştın?

O sırada doğuda komando görevi yapan askerlere çok güzel para veriyordu güvenlik şirketleri. Ben de güvenlik şirketinde çalışmaya başladım.

» Bir şekilde silahla bağın kopmadı yani...

Kopmadı. Birgün şöyle bir şey oldu. Beşiktaş’ta yemeğe çıkmışız, iş arkadaşları falan. Birkaç tane abla var yanımızda, evli. İki tane maganda laf attı. Ben “Nasıl laf atarsın ha” diye bir girdim. Bir dayak yedim kırolardan, bir dayak yedim. Beşiktaş’ta güzel bir kafedeyiz, şemsiyelikler falan var. Artık gözüm dönmüş, şemsiyenin borusu vardır, metal ve ağır bir boru, vurdun mu düşüyor. Bir tanesine bir vurdum, dağıldı, yıkıldı. Ötekine bir tane, olayı iki dakikada çözdüm.

» İşyerinden ne dediler bu duruma?

Oradan değil de ikincisinden benzer bir olay yüzünden atıldım. Beni simit almaya gönderen doktoru vuracaktım. Mesele çıkmasın diye simidi aldık, demesen mi ‘Bu sabah simidi, git öğle simidi al.’ Psikolojin bozulmuş bir kere, her şeyi şiddetle çözmeye çalışıyorsun. İhtilafa düşmüş olabiliriz, medeni insanlar ne yapıyorlar, ya mahkemeye gider ya da konuşur hakkını arar. Ben “mahkeme, konuşayım, falan, filan, amaaan...”

» Kadınlarla ilişkilerin değişti mi?

Askere gitmeden önce çok duygusaldım, mektuplar yazıyordum, şiirler yazıyordum. Ben şiir yazıyordum kızlara.

» Şimdi?

Şimdi nerdeeee. Pat pat. Askerden sonra bitiyor artık.

» Evlendin mi?

İki kere evlendim, iki kere boşandım, bir tane oğlum var.

» Niye bitti evliliklerin?

Hep antisosyalliğimden. “Bugün dışarı çıkalım.” Ay niye çıkalım, ben istemiyorum.

» Şiddet var mıydı ilişkilerinde?

Vardı. Bir kız arkadaşımla olan olayı anlatayım: Sinemaya gitmiştik. Onu harbiden çok seviyordum ama. Kavga çıktı kıskançlık yüzünden. Otoparkta kavga ediyoruz. İki tane vurdum zaten, yüzü gözü dağıldı. Öyle çok uzun bir şiddet değildi ama dozu yüksekti.

» Askerden önce de öyle kavgalara karışan bir tip miydin?

Kavgaya karışmak falan hiç yoktu, askerden önce çok sakin bir insandım ben. Şiddete meyilli değildim ama şimdi şiddete meyilliyim yani. O yüzden pek fazla dışarı çıkmamakta yarar var.

» Şimdi nedir ruh halin?

Üç aydır depresyondayım, içime kapanıyorum, evden dışarı çıkmıyorum. Evliliklerimi bitirdikten sonra da kapatmıştım kendimi. Askerden önceki halimle kıyaslıyorum, hiç kopmazdım böyle. Şimdi o kadar bağlı değilim hayata. Bedavadan yaşıyoruz.

» Niye bedavadan?

Depresyona girdiğin zaman hiçbir şey umurunda olmuyor ya. Yakıyorsun her şeyi. Bir boşluktasın artık. Hiçbir şeyden zevk almıyorsun.

Masa değil tabut çakıyoruz

» İlk çatışma gördüğünde koltuğun altında kafana başlığı geçirdiğini anlattın. Sonra kulak kestiğinden bahsediyorsun. Bu iki resim arasındaki karelerde neler var?

Sürekli bombalıyorsun abi, sürekli sıkıyorsun, attığın silahın haddi hesabi yok. Namlu bitiyor silahta, namlu değişiyorsun. Takılıyorsun. 100 bin mermide namlu bitiyor, o derece asılıyorsun, takır takır
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Çrş Ekm 19, 2011 11:26 pm tarihinde değiştirildi, toplam 6 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Eyl 22, 2010 2:20 am    Mesaj konusu: İşte Ağrı'daki katliam sonrasında yaşananlar Alıntıyla Cevap Gönder

2011'de İç Savaş Hazırlığı
Hasan Demir
Yeniçağ
26/10/2009

1970 yılında Paris’te Sevr’in 50. yıl dönümü nedeniyle “Sevr’i Canlandırma Toplantısı” adı altında bir toplantı yapılmıştır.

“Sevr’in ölü bir anlaşma olmadığı ve canlandırılması gerektiği” nin dile getirildiği bu toplantıyı Paris’in uluslararası sorunlarda ağırlığı olan Congere Internationaux tertiplemiş, toplantıya 600 dinleyici katılmıştır. Katılanlar arasında Paris valisi ve bölge kaymakamları da vardır.

Siz ister paranoya deyin ister komplo teorisi.

Elin oğlu boş durmuyor.

Batı, Sevr’de o kadar ısrarcı ki kararı bu topraklarda yaşayan Türk ve Kürde de bırakmış değil, o öylesine “İlle de Sevr” diyor ki, Amerika’sı ile Avrupa’sı ile bu topraklarda bir “iç savaş” çıkartmayı bile göze almış durumda.

Ey millet uyanınız, bunlar bir iddia değil, elle tutulur gözle görülür gerçekler.

Ortalıkta dolaşan haritaları bir tarafa bırakalım, bugünkü DTP’nin geçmişi olan DEHAP’ın o zamanki Batman İl Başkanı Mehdi Öztürk’ün, Amerikalıları kastederek,

“Bize gelen heyetler, ’Farklılıklarınızı ön plana çıkarın, milliyetçiliği körükleyin’telkininde bulunuyorlardı”

dedikten sonra kendisinde oluşan kanaati şu kelimelerle özetlememiş miydi:

“-Irak’ta oynanan oyunun benzeri Türkiye için oynanıyor. Yıllardır yaratılmaya çalışılan bir Türk-Kürt kavgasıdır.”

Üzülerek ifade edelim ki Amerika bu konuda yalnız değildir. Avrupa da bu tezgâhın içersindedir.

Paris’lerde bir yandan “Sevr’i Canlandırma” platformları oluşturulurken diğer yandan da kardeşi kardeşe kırdıracak bir “iç savaşın” gayreti de yine Avrupa ’dan neşet etmektedir.

Yine AB metinlerinde bir yandan Türkiye’ye, “Yerel ve bölgesel özerkliğin geliştirilip yaygınlaştırılması” telkin edilirken diğer yandan da “2011 yılında iç savaş” için düğmeye basılmış bulunmaktadır.

Örnek çok da biz bir tane verelim anlayan anlar.

Bakınız Muharrem Bayraktar 24 Mayıs 2005 tarihinde Yeni Mesaj gazetesinde kaleme aldığı, “Türkiye’de iç savaş çıkarmak istiyorlar” başlığı altındaki yazıda bizi hangi gerçeklerle yüz yüze getiriyor:

“Sefa Yüksel Norveç’te yaşıyor. İskandinavya Türk Dili Konuşan Ülkeler Enstitüsü Direktörlüğü yapıyor.

Üç hafta önce, Meltem TV’de yaptığım Diyalog Programının konuğu idi. Programda ’Batılı dostlarımızın’dehşet verici bir tezgâhına nasıl şahit olduğunu anlattı:

‘- Belçika Stratejik Araştırmalar Kurumu’nda görevli bir uzmanı dün ziyaret ettim. Yakinen tanışıyorduk. Bana kalın bir dosya getirdi.

-Bunu oku- dedi.

Dosyayı karıştırmaya başladım. Türkiye’de çıkarılması planlanan bir iç savaşın nasıl tetikleneceğine dair senaryolar yer alıyordu. İç savaşın çıkması için öngörülen tarih 2011 yılı idi.”

Bu satırların üzerinden 5 yıl geçti..

Şunun şurasında 2011’e ne kaldı?

Birileri Sevr demekle Sevr mi olacak, birileri Sürgünde Kürt Parlamentosu kurdularsa bu Kürtlerin ayrı bir devlet isteği anlamına mı gelir, Diyarbakır’ı başkent ilan etmekle Diyarbakır başkent mi olur diyenler olabileceği gibi Belçikalı bir uzman 2011’de Türkiye’de iç savaş çıkartılacak demekle iç savaş mı çıkar diyenler de çıkabilir, ama durunuz, Safa Yüksel’in sözleri henüz bitmiş değil.

Safa Bey diyor ki:

“- İşin daha vahim boyutu, bu dosyanın Avrupa Başkentleri’nde ilgili birimler tarafından değerlendirmeye tabi tutulduğu idi...”

Sözün özü. Ortalıkta Sevr haritaları dolaşıyor.

Avrupa Başkentlerinde Sevr toplantıları yapılıyor.

ABD’li diplomatlar Türkiye’de ayrılıkçı gördükleri Kürtleri,

“Türklere düşman olun” diye körüklüyor, Avrupa başkentleri 2011’de Türkiye’de çıkartılması düşünülen bir iç savaşın nasıl tetikleneceği üzerinde en az beş yıldır kafa yoruyor...

Bütün bunlar geçmişte olmuşsa ve biz “Yine deniyorlar, yine olabilir” dediğimizde, niye elinde devlete dayattığı şartlar ve üstünde üniformayla Kandil’den inen teröristten daha kötü oluyoruz, sahi niye?


Ağrı'da su meselesi yüzünden 5 kişiyi öldüren korucunun 112 personeline silah çektiği onları da muhtarın kurtardığı ortaya çıktı
21 Eylül 2010

Ağrı'nın Otlubayır köyünde 5 kişinin öldürüldüğü olayın perde arkasında yaşananları aydınlandı.

Katliamın yaşandığı köyün muhtarı Vehbi Aksoy, kardeşi Vahit Aksoy yeğenleri Serkan, Sinan ve Hakan Aksoy'un öldürüldüğü sırada köy sessizliğe bürünürken, olay yerine ilk ulaşan 112 Acil Servis ekipleri oldu. Olaydan habersiz yaralı arayan ekip, bir anda kendilerini 5 kişiyi öldüren Nihat A'nın karşısında buldu.

CESETLERİN YANINA KİMSEYİ YANAŞTIRMADI
Ekip çalışanlarının Nihat A'nın evinde bulunan bir yaralıya müdahale etmesinin ardından 5 kişinin öldüğü alana girmeye çalışması ortamı iyice gerdi. Jandarmanın gelmemesi nedeni ile cesetlerin başında oturup sigara içen Nihat A. (38), kimseyi cesetlerin başına yanaştırmadı. 112 çalışanlarının cesetlere yaklaşmasına sinirlenen şahıs, ekibe silah doğrultarak olay yerinden uzaklaşmalarını istedi.

112 PERSONELİNE SİLAH DOĞRULTTU
Yaşadıkları ve gördükleri karşısında şok olan 112 çalışanları, yerde yatan şahıslara müdahale edemeden kendilerine doğrultulan silahın gölgesinde beklemeye başladı. Bu duruma sinirlenen köy imamı, Nihat A'nın elinde bulunan silahı yukarıya doğru çekerek ekibe bir şey yapmalarını engelledi. Bu sırada cesetlerin başından uzaklaşan ekip, jandarmanın bölgeye gelmesini bekledi. Jandarmanın gelişi ile birlikte silahını bırakan Nihat A, teslim olarak olay yerinden uzaklaştırıldı. Korku dolu dakikalar yaşayan sağlık çalışanları daha sonra içeride bekleyen 3 yaralıya müdahale ederek Ağrı Devlet Hastanesi'ne taşıdı.

ZANLIYA AİT EVİ YAKMAYA ÇALIŞTILAR
Korku dolu saatler geçiren Otlubayır köyü halkı, jandarmanın köye girişi ile birlikte nefes alarak evlerinden çıktı. Gördükleri karşısında şaşkına dönen köylüler, 5 kişinin cenazesi karşısında gözyaşlarına hakim olamadı. Köyde eğitim ve öğretim başlamazken, olay sonrası tutuklanan Nihat A. ve Kardeşi Gökmen A.'nın aileleri koruma altına alındı. habertürk

Nusaybin'de Göstericiler Polisle Çatişti
03 Ekim 2010
Mardin'de, Şanlıurfa'da gerçekleştirilen ve 26 kişinin gözaltına alınmasına neden olan KCK operasyonu protesto eden bir grup, polisle çatıştı.
MARDİN'in Nusaybin İlçesi'nde, Şanlıurfa'da gerçekleştirilen ve 26 kişinin gözaltına alınmasına neden olan KCK operasyonu protesto eden bir grup, polise molotofkokteyli ve havai fişeklerle saldırdı. Polisin müdahelesi ile ara sokaklara kaçan yüzleri kapalı bir grup, bisikletlerle taş taşıyıp barikat kurmaya çalıştı.

Nusaybin'de, BDP'nin ilçe teşkilatının Şanlıurfa'daki KCK operasyonunu protesto etmek için yapmak istediği yürüyüş sırasında yüzleri kapalı bir grup polisle çatıştı. Şirin Bulvarı'nda bir araya gelen 200 kişi, yolu trafiğe kapatarak yürümek istedi. Polisin 'dağılın' uyarılarına grup, molotof kokteylleri ve havai fişeklerle karşılık verdi. KCK bayrakları açarak, PKK ve Öcalan lehine sloganlar atan grubun saldırısı üzerine, polis, tazyikli su ve gaz bombası atarak göstericileri dağıtmaya çalıştı.

Ara sokaklara kaçan göstericiler, Ahmet Kaya köprüsü üzerinde bir süre sonra yeniden bir araya geldi. Bu sırada bazı göstericiler, barikat kurmak için üç tekerlekli bisikletlerle köprünün üzerine taş taşıkları görüldü. aktifhaber

BDP'liler, Şanlıurfa'daki Operasyonu Protesto Etti

Geçtiğimiz günlerde terör örgütü PKK'ya yardım ve çeşitli suçları işledikleri iddiasıyla yapılan operasyon kapsamında çok sayıda BDP'linin gözaltına alınması Şanlıurfa'da protesto edildi.
BDP'li milletvekillerinin de aralarında olduğu bir grup Ali Şili parkında bir araya geldi. Atatürk Bulvarı üzerinden parti binalarının bulunduğu Ahmet Bahçıvan iş merkezinin önüne kadar yürüyen grup, PKK bayrakları taşıdı. Yürüyüş sırasında teröristbaşı Abdullah Öcalan lehine sık sık sloganlar atıldı.

BDP Bitlis Milletvekili Nezir Karabaş, Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan'ın katıldığı basın toplantısı ve yürüyüşe Terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan'da katıldı. Öcalan yürüyüşe partililerle birlikte katılırken yapılan basın açıklamasını BDP'nin otobüsünde oturarak dinledi.

Açıklamayı BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan Yaptı. Hasip Kaplan yapılan operasyonların zamanlamasına dikkat çekerken, kalleşçe bir elin durmadan barışı hançerlediğini iddia etti. Bütün baskılara rağmen barış umutlarının korunduğunu ifade eden Kaplan, partilerinin il binasının kapatılmaması için partilileri partide nöbet tutmaya davet etti. Partinin gece-gündüz sürekli açık kalmasını ışıklarının sönmemesini isteyen Kaplan, sürekli yaklaşık yüz kişinin partide nöbet tutmasını istedi.

Açıklamasının sonunda toplanan gurubun sessiz dağılmasını isteyen Kaplan, provokasyonlara yer verilmemesini istedi. Kaplan partililere şu şekilde seslendi: "Örgütlü ve disiplinli olacağız. Hiç kimse kendi başına bu büyük davaya zarar verecek bir davranışın içine girmeyecek. Partimiz hazırlanıyor çok yakın bir zamanda seçim var. Sandığa gömeceksiniz bunları sandığa." aktifhaber

Şırnak'ta Mayın Patladı
07 Ekim 2010
Şırnak'ta yola döşenen mayın patladı.
Patlama sonucu 1 uzman çavuş yaralandı. Yaralı uzman çavuş helikopterle Şırnak Asker Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. haber1001

Pkk Yandaşlarının Gösterisine Güvenlik Güçleri Müdahale Etti
09 Ekim 2010
Hakkari'de PKK yandaşları, Abdullah Öcalan'ın Suriye'den çıkarılışının yıldönümü nedeniyle izinsiz gösteri yaptı. Polisle çatışan göstericiler ara sokaklara dağıldı. haber1001

Tunceli Ovacık'ta çatışma: 2 asker şehit
13 Ekim 2010
Tunceli'nin Ovacık ilçesine bağlı Garipuşağı köyü kırsalında bir grup PKK'lı ile çatışma çıktı. Çatışmada iki askerin şehit olduğu bilgisi gelirken bölgede çatışmanın devam ettiği belirtiliyor. haber10

Kritik eşik 1 Kasım
Serdar AKİNAN
16 Ekim 2010

Öcalan avukatları aracılığıyla çok önemli şeyler söyledi... Özal'ın kesinlikle öldürüldüğüne inandığını söyleyen Öcalan,'Bize karşı da çok önemli komplolar oldu; dört komplo dönemi var. Birincisi Özal'ın öldürülmesiyle yaşanan birinci komplo dönemi... Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın gibi o dönem birçok subayı çözüm yanlısı gördükleri için, kendilerinin önünde engel gördükleri için öldürdüler, tasfiye ettiler. İkinci dönem '97-98'de yaşandı. O dönemde Erbakan daha samimi, daha çözüme yakın yaklaştı. Erbakan bizimle de ilişkiye geçmişti. Üçüncü komplo 2003-2004 yılında denendi. Bu dönemde Kürtleri parçalamak suretiyle yeni bir komplo tarzı ortaya konuldu. O dönemde de başarılı olamadılar. Şimdi de dördüncü komplo dönemindeyiz''
Bu yeni dönemde ilginç bir isim takıyor...''Yeşil komplo'' Hakkari'deki imamın öldürülmesine karşılık 10 PKK'lının infaz edildiğini iddia eden Öcalan, bu konuda Erdoğan'ı açıkça ve doğrudan suçluyor.


YEŞİL KOMPLO
Başbakan'ın bilgisi dahilinde Ankara'dan gönderilen özel bir ekibin infaz operasyonuyla karşılık verildiğine inandığını açıklayan Öcalan, ''Bu yeşil komplonun merkezi Washington'dur. Washington merkezli yürütülüyor. Washington derken sadece Fethullah Gülen anlaşılmamalıdır, Fethullah Gülen'in rolü burada basittir, onu çok da büyütmemek gerekir'' diyor. 2005 yılında Başbakan Diyarbakır'a gidip 'Kürt sorunu benim sorunumdur, çözeceğim' dediğinde Türk Gladiosu onu da Ecevit gibi götürecekti, ancak anlaştılar... diyen Öcalan, konuşmasında İmralı sürecine dair de kritik bilgiler veriyor.


31 EKİM'DE ÇEKİLECEĞİM
Konuşmasının en önemli kısmında satır aralarında çok önemli bir bilgi açığa çıkıyor... Adına ister hükümet, ister asker, ister MİT diyelim kısaca devlet ile PKK arasında İmralı'da sürdürülen gizli görüşmelerde bir tıkanma olduğu anlaşılıyor. Medya üzerinden mesaj veren Öcalan, açıkça ve adeta son kozunu oynuyor:

''31 Ekim'in sonuna kadar eğer çözüm amaçlı gelmezlerse kellem de gitse bundan sonra karışmayacağım. Bu oyuna gelmeyeceğim, bana çözüm temelinde gelmezlerse hiçbir açıklama da yapmayacağım. Eğer bana çözüm amaçlı gelirlerse de ben o zaman kendi görüşümü belirtirim.''

İKİ PROTOKOL ŞARTI
Öcalan, görüşme zeminindeki çerçeveyi ise şöyle formalize ediyor...
İki protokol imzalanmasını şart koşuyor: ''Birincisi güvenlik protokolü, ikincisi demokratik haklar protokolü, anayasa bunun içindedir.'' Bu iki şart olmazsa da savaş çağrısı yapıyor...

'ORTA YOĞUNLUKLU SAVAŞ KAPIDADIR'
İşte 'orta yoğunluklu savaş' kapıdadır. Her türlü savunma, öz savunma konumlarını güçlendirirler. Halkla birlikte bu işi yürütürler.
Öcalan bunları söylüyor... Bence çok kritik bir evreye girildiği ortada... Ve bu arada KCK davası başlıyor... Aralarında belediye başkanları ile kapatılan DTP'nin yöneticilerinin de bulunduğu 151 kişi hakkındaki kritik dava, pazartesi Diyarbakır'da görülmeye başlanacak.

Akşam

TUNCELİ'DE POLİS KARAKOLUNA SALDIRI
23 Ekim 2010
Tunceli'de polis karakoluna düzenlenen saldırıda bir polis memuru yaralandı.

Tunceli merkez Cumhuriyet Mahallesi'nde bulunan polis karakoluna saat 22.15 sularında uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi.

Açılan ilk ateşte, karakol önünde nöbette bulunan bir polis memuru yaralandı.

Yaralı polis memuru Tunceli Devlet Hastanesi'nde yapılan müdahalenin ardından askeri helikopterle Elazığ'a sevk edildi.habertaraf

Amanoslar'da çatışma!
Bir asker yaralandı
09 Kasım 2010
Hatay'ın Belen ilçesine bağlı Kurtbağı köyü kırsalında PKK mensuplarıyla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada bir asker yaralandı. haber1001

Araçları yakanlar adliyeye sevkedildi
10 Aralık 2010 Mersin'de, park halindeki 4 aracı kundakladığı belirlenen terör örgütü PKK yandaşı 5 kişi Adliyeye sevk edildi.
Merkez Akdeniz İlçesi Şevket Sümer Mahallesi'nde 4 Aralık'ta 3'ü Akdeniz Belediyesi'nin Ak Partili meclis üyesi Hikmet Adıgüzel'e ait park halindeki 4 araç yakılmıştı. haber7

Dargeçit'te birUzman çavuş öldürüldü
16 Aralık 2010
Mardin'in Dargeçit ilçesinde bir uzman çavuş, şehir merkezinde uğradığı silahlı saldırı sonucu öldü. ölen uzman çavuşun Dargeçit İlçe Jandarma Komutanlığı'nda görevli Niğdeli Kenan Erdem olduğu öğrenildi. haber1001

Çukurca'da askeri birliğe roketli saldırı
21 Haziran 2011
Hakkari'nin Çukurca ilçesindeki askeri birliğe terör örgütü PKK üyelerince düzenlenen roketatarlı saldırıda, ayağına cam parçaları isabet eden bir asker yaralandı.

Alınan bilgiye göre, Çukurca 20. Jandarma Sınır Tugay Komutanlığına bağlı askerlerin ilçe merkezinde konuşlu bulunduğu birliğe, terör örgütü PKK üyelerince gece saatlerinde roketatarlı saldırı düzenlendi.

Teröristlerin attığı üç roketatar mermisinden birinin, birliğe ait binanın balkonuna isabet etmesi sonucu, bir asker cam kırıkları nedeniyle hafif yaralandı. haber10

Yüksekova'da PKK bayrakları asıldı
9 Ağustos 2010

Hakkari'nin Yüksekova ilçesi adeta savaş alanına çeviren göstericiler Cengiz Topel Caddesi üzerindeki boş binalara PKK'nın bayraklarını astı...
İlçenin tamamında süren olaylarda polis binalara asılan PKK'nın bayraklarını indirirken, göstericileri de tazikli su ve gözyaşartıcı bomba ile dağıttı.

HAKKARİ VE ŞEMDİNLİ DE KARIŞTI

Bu arada Hakkari kent merkezi ile Şemdinli İlçesi'nde olaylar çıktı. Demokratik Özerliği Sahiplenme yürüyüşüne katılmak için Buvar Caddesi üzerinde bulunan BDP İl binası önünde toplanan yaklaşık 500 kişi yürümek isterken, polisin müdahalesi ile karşılaştı. Zırhlı araçlardan toplanan kalabalığa "Dağılın" uyarısında bulunan polis, yürümek isteyen göstericileri tazikli su ve gözyaşartıcı bomba kullanarak dağıtmaya çalıştı.

2 GÖSTERİCİ GÖZALTINA ALINDI

Bunun üzerine kent merkezi bir anda savaş alanına dönerken, sokak aralarına dağılan göstericiler, polise taş atarak karşılık verdi. Olaylar sırasında 2 gösterici de gözaltına alındı.

Şemdinli'de ise toplanan kalabalık açıklamanın ardından güvenlik önlemi alan polis panzerine taş atınca olaylar çıktı. Polis göstericilere tazyikli su ve gözyaşartıcı bombayla müdahale etti. Sokaklarda ateş yakıp slogan atan göstericiler ile polis arasındaki olaylar sürüyor.
aktifhaber

CAMİ'DEN ÖCALAN'IN KONUŞMASI
16 Ağustos 2010
Şırnak’ın Uludere İlçesi’ne bağlı Şenoba Belde’sindeki bir cami hoparlöründen, Abdullah Öcalan’ın yıllar önce 15 Ağustos ile ilgili yaptığı konuşma yayınlandı.
Cami önünde toplanan vatandaşları jandarma havaya ateş açarak dağıttı. Çıkan olaylarda bir kişi gözaltına alındı.
Geçen hafta Şırnak merkez Atatürk Mahallesi’ndeki Geylani Cami hoparlöründen Kürt sanatçı Şivan Perwer’in Herne peş (İleri gidin) adlı marşının çalınmasının ardından, bu kez Uludere İlçesi’ne bağlı Şenoba Beldesi’ndeki bir cami hoparlöründen, Abdullah Öcalan’ın konuşmaları yayınlandı. Önce Kürtçe şarkı ve marşların çalındığı hoparlörden, daha sonra İmralı Cezaevi’nde ömür boyu hapis cezasına çeken PKK elebaşı Abdullah Öcalan’ın 15 Ağustos ile ilgili konuşmasına ait ses kaydı yayınlandı.

Hoparlörden yükselen sesler üzerine kısa sürede cami önünde toplanan vatandaşlar, daha sonra olay yerine gelen jandarma tarafından havaya ateş açılarak dağıtıldı. Bir kişinin gözaltına alındığı olayla ilgili soruşturma başlatıldı. Hürriyet


Şemdinli Ve Yüksekova'da Gerginlik

29 Temmuz 2010
İnegöl ve Dörtyol'daki olayları protesto eden bir grup polisle çatıştı, ilçe merkezinde barikatlar kurdu!

İnegöl ve Dörtyol'daki olaylar Şemdinli ve Yüksekova'ya sıçradı, gerginlik iki gündür bir türlü dindirilemiyor! Şemdinli'de sabah saatlerinde başlayan olaylar gün boyu devam ederken Yüksekova'da da akşam saatlerinde protestolar tekrar başladı.

Yüksekova ve Şemdinli'de BDP ile Meya-Der'in organize ettiği protesto gösterileri ikinci güne taşındı. Şemdinli'de bugün esnaflar kepenk açmazken, şehir merkezinde toplanıp gösteri yapmak isteyen gruba polis basınçlı su ve biber gazı ile müdahale etti. Göstericilerin taş ve molotoflarla karşılık verdiği olaylarda M.G.(13) isimli çocuk göz altına alınırken 1 polis memuru da yaralandı. İlçenin Moda, Beşevler ve Karşıyaka mahallelerinde gösteriler akşam saatlerine kadar sürdü.

YÜKSEKOVA GÜNE SAKİN BAŞLADI, AKŞAM KARIŞTI

Yüksekova ilçesinde ise dün çıkan olayların ardından bugün hayat normale dönerken akşam 19.00 sularında şehrin Cengiz Topel Caddesi üzerinde bir araya gelen bir grup gösterici yola barikat kurup ateş yaktı.

Halkbankası Yüksekova şubesine molotoflarla saldıran ve karayolunu trafiğe kapatmak isteyen gruba polisin müdahalesi gecikmedi. Polisin göz yaşartıcı gaz ve tazikli su ile yaptığı müdahaleye göstericiler taş ve Molotoflarla karşılık verdi. İlçenin İpekyolu Caddesi, Şemdinli yolu caddesi ve Eski Ceazevi kavşağında olaylar akşam saatlerine kadar devam etti. aktifhaber

BDP'ye kızan Hataylılar sokaklara döküldü
11:50 - PKK'lı teröristlerce dört polisin şehid edilmesinin ardından ateşe verilen parti teşkilat binasını ziyaret etmek üzere Hatay'ın Dörtyol ilçesine gelmesi beklenen BDP Eş Başkanı Demirtaş ile ilgili ilçede gerginlik sürüyor. BDP'lilerin geleceğini öğrenerek ilçenin İstasyon Meydanında toplanan iki bin kişiyi, Dörtyol Kaymakamı Hayri Sandıkçı ile Emniyet Müdürü Mustafa Yavuz sakinleştirmek için büyük çaba sarf etti. 29.07.2010 HATAY netgazete

Van'da BDP mitingi sonrası olaylar çıktı
BDP Van İl Başkanlığı tarafından düzenlenen ve Genel Başkan Selahattin Demirtaş'ın da katıldığı miting sonrası dağılan gruptan bazıları polise saldırdı. Polise taş ve molotofkokteyli ile saldıran grubu partililer uzaklaştırırken, polis ise karşılık vermedi. Şehrin başka bir noktasında ise, ses bombası patlatıldı, polislere havaifişekle saldırıldı. Polis gaz bombası ile müdahale ederek kalabalığı kısa sürede dağıttı. 01.08.2010 VAN netgazete


Kato Dağın'da 3 Bin Kişi

27 Temmuz 2010
ŞIRNAK'ın Beytüşşebap İlçesi'nde katıldıkları ‘Kuzu Kırpma Festivali'nden dönerken kimlik kontrolü ve aramaya karşı çıkanlar, Kaymakam Soner Karataşoğlu'nun aracına taş ve sopalarla saldırdı.
Arama ve kontrolün kaldırılmasını isteyen yaklaşık 3 bin kişi yayladaki festival alanında beklerken yanlarında bulunan Beytüşşebap Belediye Başkanı BDP'li Yusuf Temel, ekmek sıkıntısı çekildiğini, festival alanına bekleyenlerin yanına havan topu ile ateş edildiği iddia etti.

Beytüşşebap İlçesi yakınlarındaki Kato Dağı'nda bulunan Laleşi Yaylası'nda düzenlenen Kuzu Kırpma Festivali dün sona erdi. Festivale katılanlar araçlarıyla ilçeye dönerken, güvenlik görevlileri kimlik kontrolü ve arama yapmak istedi.

Aramaya karşı çıkanlar ile güvenlik görevlileri arasında başlayan gerginlik arbedeye dönüştü. Festivale katılanlar tepki amacıyla Beytüşşebap'a gitme yerine yaylaya dönerken, Kaymakam Soner Karataşoğlu, halkı sakinleştirmek için öfkeli grubun yanına gitti. Ancak, Kaymakam Karataşoğlu ve güvenlik görevlileri taşlı- sopalı saldırıya uğradı. Kaymakam Karataşoğlu, güvenlik görevlileri tarafından bölgeden uzaklaştırılırken, makam otomobilinin camları kırıldı. Kaymakam Soner Karataşoğlu, “Festivalden dönenler ile güvenlik güçleri arasında küçük gerginlik olduğu haberi üzerine ben de o alana gittim. Ancak burada kendini bilmez birkaç kişi, provakasyon yapmak için bize ve güvenlik güçlerine taşla saldırmaya çalıştı.

Güvenlik görevlisi arkadaşlarımızla ortamı germemek amacıyla uzaklaştık. Makam aracımızın camları kırıldı. 1 koruma arkadaşımızın ayağına da taş geldi. Bunun dışında bir olay yok” dedi.

Yaylada bekleyenlerin yanında bulunan Beytüşşebap Belediye Başkanı Yusuf Temel da Kaymakam Karataşoğlu'na yönelik saldırıyı tasvip etmediklerini söyledi. Başkan Temel, telefonla kendisine ulaşan DHA muhabirine festival sonundaki uygulamaların ‘OHAL dönemini' aramadığını savunurken şöyle dedi: “Festivalden dönen her araç arama noktasında durduruluyon en az 20 dakika kontrol ediliyor. 5-6 yaşındaki çocukların dahi kimlikleri istendi. Kimlikler getirilmediği sürece araçların girişlerine izin verilmedi. Dağ başında 5-6 yaşındaki çocuğun kimliği nerden bulunacak? Bu uygulamalarından vazgeçmeleri için İlçe Jandarma Komutanı Binbaşı Yılmaz Kırgel ile konuştum. Binbaşı Kırgel bana, ‘Kaymakamın talimatı’ dedi. Kaymakamı aradım. Kaymakam benim yanımda güvenlik birimi ve binbaşıyı aradı. Ama aynı uygulama devam etti.

Halk uygulamaya tepki için festival alanına döndü. Daha sonra kaymakam geldi. Halk ile konuşurken, bir anda özel harekat timleri ve binbaşı ile askerleri silahlarıyla meydana çıktı. Halkın tepkisi aslında binbaşı ve bağlantılı olarak özel harekat timlerineydi. Eminim ki kaymakamın aracına taş atan kişi de şimdi pişmandır.

Kaymakam gittikten sonra 2 havan topu atışı yapıldı. Bunlar festival alanının 100 metre yakınına döndü. Asıl tepkisi kaymakama değildi çünkü. Dünkü olayların sorumlusu binbaşı ve özel harekat timleridir.” Festival alanında yaklaşık 3 bin kişi ile beklediklerini anlatan Başkan Temel, ekmek sıkıntısı çekildiğini halkın mağduriyetinin önlenmesi gerektiğini söyledi. Kato Dağı'nda sona eren festival alanında güvenlik nedeniyle askerlerin oluşturduğu güvenlik noktalarında beklediğini ifade eden Başkan Temel, gerginliğin devam ettiğini kaydetti.
aktifhaber

İnegöl’deki Olaylarda 1 Polis Kör Oldu

İnegöl’deki olaylarda yaralanan polisin gözü görme yetisini kaybetti
Olaylar sırasında kalabalıktan atılan taşın gözüne isabet etmesiyle yaralanan İnegöl İlçe Emniyet Müdürlüğü Olay Yeri İnceleme Birimi'nde görevli polis memuru Ali Şen, Uludağ Üniversitesi Tıp Fakültesi Hastanesi'ne kaldırıldı.

Polis memuru Ali Şen, Göz Hastalıkları Anabilim Dalı'nda ameliyat edildi. Polis memurunun sağ gözünün görme yetisini yüzde 98 kaybettiği belirtildi.aktifhaber


POLİSİ ASKER KORUDU
27 Temmuz 2010
İnegöl’ü savaş alanına çeviren olaylar sırasında polisi göstericilerden takviye jandarma birliği korudu.
Bursa Valisi Harput’un emriyle ilçeye gelen birlik, taş yağmuruna tutulan polis karakoluna koruma duvarı oluşturdu. Öfkeli kalabalık polis ve zabıta araçlarını devirdi, yaktı. Bazı işyerlerinin ve evlerin camları kırıldı.
BURSA’nın İnegöl İlçesi’nde önceki gece Doğu kökenli minibüs şoförü ile kahvede oturan gençler arasındaki alacak- verecek kavgasıyla başlayan olaylar ilçeyi savaş alanına çevirdi. Polis araçlarının yakıldığı 21’i polis 30 kişinin yaralandığı olaylarda polis karakolunu etten duvar ören jandarma koruyabildi. Olaylar Orhaniye Mahallesi’nde oturan bir gencin önceki akşam, Doğu kökenli bir minibüs sürücüsünden alacağını istemesiyle patlak verdi. Yolu kesilen minibüs şoförü, borçlu olduğu kişi ve arkadaşları tarafından dövüldü. Sürücüsü, bir süre sonra kardeşlerini ve akrabalarını yanına alarak, minibüsüyle gelip kahvede oturan gençlere saldırdı.

Karakolu taşladılar

Doğu kökenli minibüs sürücüsünün yakınları Ş.S. (22), M.S. (31), M.Ş.S. (23), B.S. (19) ve H.S. (36), karşı gruptan Selahattin Orhan (26), Metin Bayram (36), Şaban Demir (47), Yunus Uyan (39), Eran Vurgun (38) ve İdris Bakır’ı (54) bıçakla ve sopalarla yaraladı. Kaçan 5 şüpheli polisler tarafından kısa sürede yakalandı. Bunu duyan yaralı yakınları ve ilçedeki konserden çıkan gruplar saat 21.30 sıralarından itibaren ‘Kahrolsun PKK’, ‘Şehitler ölmez vatan bölünmez’, ‘Burası İnegöl buradan çıkış yok’ sloganları eşliğinde karakola taş atmaya başladı. Kısa sürede sayıları 2 bine ulaşan öfkeli kalabalık, polislerin otomatik silahlarla havaya ateş açıp ‘Dağılın’ uyarılarına rağmen karakolun önündeki biri panzer 7 polis aracını devirip ateşe verdi. Kalabalık daha sonra Belediyeye yönelip burada park halinde olan bazı sivil araçlarla, Zabıta Müdürlüğü’ne ait 2 araç ve 1 ambulansa da hasar verdi. Olayların giderek büyümesi üzerine, 162 bin nüfuslu ilçedeki polis gücü yetersiz kaldı ve Bursa’dan takviye birlikler istendi.

Bursa yolu kesildi

Sayıları bine yaklaşan Doğu kökenliler ise İnegöl’ün Bursa ve Eskişehir ile ulaşımını sağlayan karayolunu kesip Bursa’dan gelen takviye ekibin ilçeye girişini engelledi. Saat 01.00 sıralarında, İnegöl’e gelen Bursa Valisi Şehabettin Harput, 21 polisin yaralandığını öğrenince, Bursa İl Jandarma Komutanlığı’ndan takviye ekip istedi. Olayların yatışmaya başladığı sırada, kontrolün tamamen ele alınması için saat 03.30 sıralarında ilçeye 100 kişilik jandarma ekibi geldi. Gelen jandarma ekibi Merkez Karakolu önünde koruma duvarı oluşturdu. Burada bekleyen kalabalık, bu kez olaylar sırasında gözaltına alınan 2 arkadaşlarının serbest bırakılmasını istedi.

Sabaha karşı durdu

Saat 05.00 sıralarında, kalabalıkların dağılmasıyla olaylara tamamen hakim olan güvenlik güçleri, İnegöl’ün karayolunu da trafiğe açtı. Yakılan ve devrilen araçlar da çekicilerle otoparklara taşındı. Merkez Karakolu’nun kırılan camları da sabahın ilk ışıklarıyla birlikte değiştirildi.

Bitkin düştüler

ÖFKELİ kalabalığın saldırısında polislerden 21’i yaralandı. Yaralı polisler hastanedeki tedavilerinin ardından taburcu edildi. Bıçak ve sopalarla yaralanan ve tedavileri süren 6 kişiden 2’sinin durumunun ağır olduğu bildirildi. Sabaha kadar süren olaylarda görev yapan polisler bitkin düştü. Olaylar nedeniyle yakalanan 5’i bıçaklama olayına karışan minibüs sürücüsünün yakını, diğerleri olay çıkaran göstericiler olmak üzere 54 kişi Bursa Emniyet Müdürlüğü’ne götürüldü. Polisin kamera görüntü ve resim incelemesinin sürdüğü ve gözaltıların artabileceği bildirildi.

Savaş alanı gibi

İnegöl’de öfkeli kalabalığın gazabına uğrayan polisler, üzerlerine yağan taşlardan korunmak için kalkanlarını kullandı. İlçeye takviye polis gücünün ulaşmaması üzerine kalabalık başta polis otomobilleri olmak üzere kamu bina ve araçlarına zarar verdi. Bazı araçlar yakıldı. İnegöl’e gelen Bursa Valisi Şehabettin Harput’un çağırdığı jandarma kuvvetleri durumu kontrol altına aldı.
Hürriyet

Yüksekova Karıştı: 1 Polis Yaralı
27 Temmuz 2010
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde akşam saatlerinde çıkan olaylarda bir polis memuru yaralandı.
Edinilen bilgilere göre güvenlik güçleri akşam saatlerinde molotof yapma hazırlığında oldukları iddia edilen iki kişiye baskın yaptığı ve göz altına almak isteyince vatandaşlar tepki gösterdi. Çıkan arbedede bir polis memuru yaralandı.

Polisin zanlıları gözaltına almasına protesto etmek isteyen bir grup gösterici Cengiz Topel Caddesi üzerinde toplanıp ateş yakıp yola barikat kurdu. Göstericiler polise taş ve molotoflarla saldırdı. Polis de göstericilere tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti.
aktifhaber


Başkanı Kılıç'ı Yumruklayan Zanlılardan İkisi Tutuklandı
26 Temmuz 2010
Edremit Belediye Başkanı Tuncay Kılıç'a, dün evinin önünde tekme ve yumruklarla saldırdığı iddia edilen üç fırıncı, bugün adliyeye sevk edildi. Adliy...
Edremit Belediye Başkanı Tuncay Kılıç'a, dün evinin önünde tekme ve yumruklarla saldırdığı iddia edilen üç fırıncı, bugün adliyeye sevk edildi. Adliyeye çıkarılan zanlılardan ikisi tutuklanarak cezaevine gönderilirken polis, zanlıların doğu kökenli olması dolayısıyla provokasyona meydan vermemek için teyakkuza geçti.
Başkan Kılıç, Akçay beldesindeki evinden çıkarken fırın işleten üç kişinin saldırısına uğradı. Saldırganlar yakalanırken yüzünde çizikler ve morarmalar oluşan Kılıç, sağlık ocağında tedavi edildikten sonra evinde dinlenmeye çekildi.

Olay sırasında zanlılardan biri Başkan Kılıç'ın ellerini tutarak etkisiz hale getirirken diğeri yumruk ve tekme atmaya başladı. Çevredeki esnaf, hemen müdahale ederek saldırganları yakaladı. Olayda Başkan Kılıç'ın saldırıya uğradığını gören bir kişininse zanlılara bıçakla saldırıp yaraladığı öğrenildi.

Edremit'in Kadıköy beldesinde fırın işlettikleri belirtilen üç zanlı, gözaltına alınarak Akçay Polis Merkezi'ne götürüldü. Bugün üç zanlı ve Kılıç'ı korumak için olaya karıştığı iddia edilen bir kişi Edremit Adliyesi'ne sevk edildi. Polis ekipleri, çevrede kuş uçurtmazken zanlı yakınları ve şüpheli görünen herkesi adliyeden uzaklaştırdı. Zanlılar, adliyeye bodrum kattan alındı.

Olayların Kürt-Türk kavgasına dönüşmemesi için polis 24 saat tetikte beklerken Balıkesir'den takviye kuvvet geldi. Zanlılar cumhuriyet savcılığında verdiği ifadeden sonra tutuklama istemiyle mahkemeye sevk edildi. Geç vakitlere kadar süren sorgulama sonucunda zanlılardan O.B, A.İ.T tutuklanıp cezaevine gönderilirken diğer iki zanlı serbest kaldı.

Polis, olayların daha fazla büyümemesi için gün boyu ve gece belirli noktalarda nöbet tutmaya devam ediyor. aktifhaber

14 Aralık 2009
TEHLİKELİ TIRMANIŞ
Ve korkulan oldu. Silahlar çekildi. Terör uzmanları yeni strateji konusunda uyarıyor.
Beyoğlu’nda eylem yapan ve Türk bayrağı asılı bir işyerine saldıran gruba semtte oturanlar ellerinde balta, sopa, döner bıçakları ve silahlarla müdahale etti

Beyoğlu’nda DTP’nin kapatılmasını gerekçe göstererek ev ve işyerlerini taşlayan gruba semtte oturanlar ve esnaf tepki gösterdi. “Hepimiz Mehmediz PKK’ya yeteriz” sloganları atarak göstericileri kovalayan gruptan bazı kişilerin ellerinde silah olması dikkat çekti.
Kapatılan DTP’nin eski İstanbul İl Başkanı Mustafa Avcı, Beyoğlu Kalyoncu Kulluk Caddesi’ndeki il binası önünde dün bir basın toplantısı düzenledi. Mahkemenin kapatma kararının demokrasiyi sindirmek amacını taşıdığını öne süren Avcı, Kürt halkı olarak demokrasiye olan inançlarının kaybolmadığını söyledi.
Ak Parti iktidarının ‘açılım’la çıkmaz yola saptığını savunan Avcı, “AKP istediğini alamayınca, partiyi kapatma yoluna gitti. Karar siyasidir” dedi.

Maskelilerin eylemi
CHP ve MHP gibi partilerin barış diyenleri hedef gösterdiklerini ileri süren Avcı, bu partilerin Kürt halkını potansiyel suçlu ilan ettiklerini, sokakları kan gölüne çevirmeye ve bundan nemalanmaya çalıştıklarını savundu. Açıklamanın ardından il binası önünde toplanan yaklaşık 200 kişilik bir grup slogan atarak yürüyüşe geçti. Cadde üzerindeki çöp konteynerlerini devirerek barikat kuran yüzleri maskeli kalabalık, çevredeki ev, iş yeri ve araçların camlarına taş ve molotofkokteylleri atarak zarar verdi. Dilbaz Sokak üzerindeki penceresinde Türk bayrağı olan bir kahvenin bütün camlarını kıran gruba semt sakinleri müdahale etti.
Ellerinde balta, beyzbol sopası ve döner bıçakları bulunan semt sakinleri, ‘Ya Allah bismillah, Allahuekber’ diye bağırarak grubu kovalamaya başladı.

8 otomobil tahrip edildi
“Hepimiz Mehmediz, PKK’ya yeteriz” sloganları atan grupla göstericilerin çatışmasına araya giren emniyet güçleri engel olurken, gruptan bazı kişilerin ellerinde silah bulunması dikkat çekti. Sokakta Türk bayrağı açılıdı. 8 otomobil zarar gördü. Bu arada göstericilerden birinin tabanca ateşiyle yaralandığı öne sürüldü. Polis yetkilileri silahların kurusıkı olabileceğini belirtti.

Bıçaklar sopalar baltalarla sokağa...
Beyoğlu’nda DTP’lilerin eylemi bazı vatandaşların şiddetli tepkisine yol açtı. Dolapdere Çukur Mahallesi’nde de ara sokaklarda kurdukları barikatları ateşe veren göstericilere emniyet güçleri müdahale etti. Bir MOBESE kamerasını kıran göstericilerin taşla saldırısı üzerine polis gözyaşartıcı bomba kullandı.

Gazi’de arabalara taş yağdırdılar
Gaziosmanpaşa’da terör örgütü yandaşı bir grup yoldan geçen arabaları taşladı. Etrafa zarar veren grup polisin müdahalesiyle dağıldı. Karayolları Mahallesi 825 Sokak’ta dün saat 18.30’da toplanan 200 kişilik grup harekete geçti. Sloganlar atarak Abdi İpekçi Caddesi’ne çıkan grup kaldırım taşlarını sökerek yoldan geçen arabalara ve gazetecilere attı. Yolu trafiğe kapatan grup, geri gitmesini istedikleri, ancak geri gitmeyen bir TIR’a da taşlayarak zarar verdi. Polisin biber gazı ve tazyikli suyla müdahale ettiği grup ara sokaklara kaçtı. Olaylarda 4 kişi gözaltına alındı.

Mersin'de eylemlerine sürdüren
Örgüt yandaşları Gündoğdu Mahallesi 5741 Sokak üzerinde bulunan bir kahvehaneye molotof kokteylli ve taşlarla saldırdı. Neye uğradıklarını şaşıran kahvede bulunan 7 vatandaş canlarını kahvehanenin tuvaletine sığınarak kurtardı.

Öte yandan Bekirde Yolu ve Tırmıl Tepe Civarında karanlıktan faydalanan provokatörler Adana seferini yapan trenleri taşlayınca tren seferleri bir süre aksadı
aktifhaber

İNEGÖL’DE ÖFKE
26 Temmuz 2010
BURSA’nın İnegöl İlçesi’nde dün gece doğu kökenli şoförün kullandığı minibüsün önünü kesen Orhaniye Mahallesi’nden gençler, 'Bir daha buradan geçme' dediler.
Çıkan tartışmada tartaklanan sürücü, saat 21. 30 sıralarında arkadaşlarıyla tekrar mahalleye geldi. Bu kişiler, gençlerin oturduğu kahvehaneye girerek bıçak ve sopalarla saldırdı. Çıkan kavgada 5 mahalleli genç bıçakla yaralandı. Yaralılar İnegöl Devlet Hastanesi’nde tedaviye alındı. Polis, üç şüpheliyi gözaltına aldı.

Olay duyulunca hastane bahçesinde toplanan ve sayıları bini aşan ilçe sakinleri, 3 kişinin gözaltında tutulduğu Merkez Karakolu’na giderek şüphelilerin kendilerine verilmesini istedi. Öfkeli kalabalık ile polis arasında arbede çıktı.

GÜVENLİK KAMERALARI KIRILDI

Olaylarda 3 polis memuru yaralandı, 6 polis aracı, savcılığa ait bir araç, 1 zabıta aracı ve 2 sivil otomobil ateşe verildi, polis merkezinin camları da kırıldı. Polis, havaya uyarı ateşi açarak, kalabalığı polis merkezinden uzaklaştırdı. Bursa’dan ilçeye takviye ekipler ve panzerler sevk edildi. Bursa Valisi Şahabettin Harput da ilçeye gitti.

BÖLGEYE JANDARMA EKİPLERİ SEVK EDİLDİ

Olayların ardından İl Jandarma Alay Komutanlığı'na bağlı 100 kişilik ekip, bölgeye sevk edildi. Jandarma, polis merkezinin önünde geniş güvenlik önlemi aldı. haber10

Demokrasi olmadan demokratik özerklik
Serdar AKİNAN
26 Haziran 2010

İstanbul'a iner inmez beni şehit haberleri karşıladı. İnsanlar biraz şaşkınlık biraz merakla ama mutlaka terdirginlikle tek bir soru soruyor: 'Ne olacak?'

Bu soruya maalesef tek bir yanıt veremi-yorum. Ama iyi olmayacağı ortada... Ortada birçok aktör ama tek oyun kurucu var. PKK...

Şiddeti tırmandıracaklar. Diyarbakır'da örgüte yakın kaynakların dillendirdiği senaryoları buraya yazamayacağım. Yoksa 'halkı korku ve paniğe sevk etmekten' hakkımda dava açılır.

Fakat şu kadarını görebiliyorum. Türkiye seçim atmosferine girdi ve seçimin öznesi bugün bellidir: Terör...

İktidar kadroları bu sorunu çözmekten çok uzak... Muhalefet daha da uzak... Örgüt yakında açıklayacağı 'demokratik özerklik' adımıyla gerilimi çok daha başka bir evreye taşıyacak.

Türkiye kısa zamanda etnik temelli dağınık çatışmaların yaşanacağı bir coğrafya haline gelebilir.

Fakat asıl sorun iletişim... Medyanın sorumsuz yaklaşımı bir yana son yıllarda başarıyla yaratılan kamplaşma çoklu bir dil ve algı yarattı.

Yaftalama sürecinin geldiği noktada aynı sorunlu dili kullanan takımlar oluştu. Bu dil üzerinden bir iletişim imkansız.

Ortak tavır almaya imkan sağlayacak bir dili yakalayamazsak ne Doğu'da ne Batı'da kime ne anlatacaksınız?

'Aaaa bunu Ergenekocular yazmış... Arkada İsrail var' diyen kafayla ne konuşabilirsiniz?

İnanın çok ama çok endişeliyim. Bu yaz bitmeden yaşanacaklar bizi seçime nasıl bir havada sokacak?

BM Barış Gücü'nün konuşlandığı bir Türkiye fotoğrafı kapıda... Bu fotoğrafı iptal etmek için gereken makul zemin ancak iletişimle mümkün.

O zemin var ve birileri ısrarla karartıyor.

Akşam Gazetesi

İNEGÖL’DE ÖFKE
26 Temmuz 2010
BURSA’nın İnegöl İlçesi’nde dün gece doğu kökenli şoförün kullandığı minibüsün önünü kesen Orhaniye Mahallesi’nden gençler, 'Bir daha buradan geçme' dediler.
Çıkan tartışmada tartaklanan sürücü, saat 21. 30 sıralarında arkadaşlarıyla tekrar mahalleye geldi. Bu kişiler, gençlerin oturduğu kahvehaneye girerek bıçak ve sopalarla saldırdı. Çıkan kavgada 5 mahalleli genç bıçakla yaralandı. Yaralılar İnegöl Devlet Hastanesi’nde tedaviye alındı. Polis, üç şüpheliyi gözaltına aldı.

Olay duyulunca hastane bahçesinde toplanan ve sayıları bini aşan ilçe sakinleri, 3 kişinin gözaltında tutulduğu Merkez Karakolu’na giderek şüphelilerin kendilerine verilmesini istedi. Öfkeli kalabalık ile polis arasında arbede çıktı.

GÜVENLİK KAMERALARI KIRILDI

Olaylarda 3 polis memuru yaralandı, 6 polis aracı, savcılığa ait bir araç, 1 zabıta aracı ve 2 sivil otomobil ateşe verildi, polis merkezinin camları da kırıldı. Polis, havaya uyarı ateşi açarak, kalabalığı polis merkezinden uzaklaştırdı. Bursa’dan ilçeye takviye ekipler ve panzerler sevk edildi. Bursa Valisi Şahabettin Harput da ilçeye gitti.

BÖLGEYE JANDARMA EKİPLERİ SEVK EDİLDİ

Olayların ardından İl Jandarma Alay Komutanlığı'na bağlı 100 kişilik ekip, bölgeye sevk edildi. Jandarma, polis merkezinin önünde geniş güvenlik önlemi aldı. haber10

Hatay'da Gerilim Dorukta

27 Temmuz 2010
Hatay'ın Dörtyol ilçesinde, 3 polis memurunun hayatını kaybetmesi ve 1 polisin yaralanmasından sonra Emniyet Müdürlüğü önünde toplanan vatandaşlar, uyarılara rağmen dağılmadılar.
Polis aracına uzun namlulu silahlarla saldırılmasının ardından araçla kaçan saldırganların yakalanması amacıyla geniş kapsamlı operasyonların ve Emniyet Müdürlüğü önünde ''dur'' ihtarına uymayarak kaçmaya çalışan ve kısa sürede yakalanan şüphelilerin sorgusunun sürdürüldüğü belirtildi.

Hatay Valisi Mehmet Celalettin Lekesiz de olayın ardından incelemede bulunmak ve bilgi almak amacıyla Dörtyol ilçesine geldi.

Alınan bilgiye göre, Özerliçay Mahallesi'nde görev devir teslimi yapan polis aracına, sahte plakalı kapalı kasa kamyonetten silahlarla ateş açılması sonucu 3 polis memurunun hayatını kaybettiği, 1 polisin yaralandığı Dörtyol'da, Emniyet Müdürlüğü önünden silah seslerinin duyulması ve zanlıların yakalandığı yönündeki söylentiler üzerine vatandaşlar Emniyet Müdürlüğü önünde toplandı.

Emniyet Müdürlüğü önünde terörü lanetleyen vatandaşlar, yetkililerin uyarılarına rağmen dağılmayarak, eylemlerini devam ettiriyorlar.

-EMNİYET MÜDÜRLÜĞÜ BİNASI ÖNÜNDEKİ OPERASYON-

Kaymakam Hayri Sandıkçı'dan alınan bilgiye göre, polis aracına yönelik saldırının ardından ekipler bir yandan operasyonları başlatırken, diğer yandan da önlemleri arttırdı. Bu arada Emniyet Müdürlüğü önünden geçen şüpheli bir araç görevliler tarafından durdurulmak istendi. ''Dur'' ihtarına rağmen araçtakiler kaçmaya çalışınca, operasyon gerçekleştiren ekipler, takip başlattı. Ekipler, kısa sürede, kaçan araçtaki şüphelileri yakaladı.

Olayı duyan ve Emniyet Müdürlüğü binası önünde toparlanan vatandaşların galeyana gelmesini önlemek amacıyla, ekipler havaya ateş açtı. Bunun üzerine Emniyet Müdürlüğü'ne yönelik saldırı olduğu ve saldırıyı gerçekleştirenlerin yakalanan otomobildeki kişiler olduğunu sanan vatandaşlar, bina etrafında toplandılar.

Yakalananların şüphelilerin kendilerine verilmesini isteyen vatandaşlar, binaya girmelerine müdahale eden polis ekiplerine zorluk çıkardılar. Bu nedenle jandarma ekiplerinden yardım istendi. Bina önüne panzer getirildi ve güvenlik önlemleri artırıldı.

İl Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç da vatandaşlara yönelik polis aracından megafonla anons yaptı. Kılıç, ''Lütfen sakin olalım, gerekeni yapıyoruz. Dörtyollu vatandaşlarımız sizleri sükunete davet ediyorum'' şeklinde konuştu.

Bazı vatandaşlar ise panzerlerin üstüne çıkmaya çalıştılar. Dağılmaları yönünde uyarılar devam ederken, vatandaşlar da eylemlerini sürdürüyorlar.

İl Emniyet Müdürü Ragıp Kılıç ile Dörtyol Kaymakamı Hayri Sandıkçı, İlçe Emniyet Müdürü Mustafa Yavuzyolcu ve Belediye Başkanı Fadıl Keskin'in vatandaşları sakinleştirmeye yönelik girişimleri sürüyor.

BDP İlçe Merkezini Ateşe Verdiler



Hatay'ın Dörtyol ilçesinde teröristlerin gasp ettikleri bir araçla şehir merkezinde devriye görevi yapan polis aracını uzun namlulu silahlarla tarayıp 4 polisin şehit edilmesinden sonra ilçede gerginlik arttı.

Saldırıdan sonra şüpheli birkaç kişinin gözaltına alındığını duyan bazı vatandaşlar ilçe emniyet müdürlüğü önünde toplanarak, zanlıların kendilerine verilmesini istedi. Polislerin ve yetkililerin tüm uyarılarına rağmen dağılmayan ve her geçen dakika sayıları artan ve kendilerini ülkücü olarak tanıtan grup daha sonra BDP Dörtyol ilçe merkezine doğru yürüyüşe geçti.

Göstericilerinden bazıların şehir merkezindeki BDP ilçe teşkilatının bulunduğu 4. kata çıkarak burayı ateşe verdi. Kalabalık grup terör örgütü aleyhine sloganlar atarak yangını izledi.
aktifhaber

Serdar Akinan
Hançer yarası

Haysiyet cellatları işbaşında... Süslü kelimelerle bezeli kanlı kılıçlarını nasıl da umarsızca sallıyorlar.
O kılıçların ucundan damlayan kan, kardeşliğimizdir.
Yoklayın hafızanızı, bir an durup aynaya bakın... Bu insan müsveddeleri bize ne yaptı? Hatırlayın!
Barış, kardeşlik, adalet, eşitlik, refah ve demokrasi...
En çok kullandıkları kelimeler bunlar değil miydi?
Bu coğrafyayı hoş kokulu tüller gibi saracak o kadim kelimelerin nasıl da ırzına geçtiler.
Bakireyi fahişe yaptılar... Zihinlerimize altın tepsilerde sunulan o bakire kelimelerin bizi baştan çıkaran birer kaltağa döndüğünü ne zaman kavrayacağız?
Bakın şu halimize... Zihnen ayrışmış, birbirini boğazlamaya hazır Habil ve Kabiliz.
Ekmek küçüldü. Kavga büyüdü...
Ya onlar?
Ya o haysiyet cellatları? Bu 'kıyakçılar' sürüsü... Toprağının pezevengi olmuş bu güruh ne vaziyette?
Söze başladıkları yer neredeydi anımsar mısınız?
Allah var. Büyük haksızlığa uğradılar. Kendi vatanlarında özgürce türkülerini çığıramadılar. Hep itilen hep kakılan ve acısı kandırılan oldular.
Ama kin de bir yere kadar be kardeşim. Öç alınır da... Ceset üzerinde tepinilmez. Hangi din cesede işkenceye cevaz vermiş?
Hele şimdi ortaya başka niyetler saçılmaya başladı ki, vahimdir.
Allah de Muhammed deme... Semeresi kudrettir. Böyle bir anlayış...
Hayırlısı olsun... Kudretiniz ahirete ait değildir. İliğini emdiğiniz masumların ahı, Müslüman olsun veya olmasın, hesap günü zaten size yeter.
Bir de ötekiler var... Onların hırsını, öfkesini anlamak için nereye ışınlansam?
12 Eylül zindanlarında aylarca işkence tezgahlarına mı yatmam gerek?
Diyarbakır Cezaevi'nde bok çukuruna batırılıp, ağzıma canlı fareler mi sokulmalı?
Sen de haklısın kardeşim... Canını yaktı, ırzına geçti bu köpek sürüsü...
Ama sen de bir dur... Geldiğimiz noktada zemin ayağımızın altından kayıyor.
Onlar köşklerinde, korumlarıyla otururken öfkenle bizi, yani kendi halkını öldürüyorsun.
Yalandan, iftiradan inşa ettiğin kendi gerçekliğini bu masum yığınlara bir zehir gibi saçmak, bu saatten sonra, sana ne kazandıracak?
Aynı sofrayı huzurla paylaşamayan bir kardeşlik bize ne verir ki?
Ağzımızın tadı kaçtı... Huzurumuz kalmadı...
Ne kadar haklı olsan da, bugün artık haksızsın...
Ve daha önemlisi bunu biliyorsun.
Bilerek hem günaha giriyor... Hem suç işliyorsun...
O sofra devrildiğinde boğazına ilk sarılanlardan biri de ben olacağım. Bilesin...
http://www.aksam.com.tr/2010/08/09/yazar/18351/serdar_akinan/hancer_yarasi.html

28 TEMMUZ ÇARŞAMBA
Komplocu dünya görüşü İnegöl'de!..
SALIH SELÇUK

Türkiye'de bu komplocu zihniyetin genetik birşey olduğunu inanacağım böyle gidese!..

Genetik hastalık!..

(Bu yüzden de Türkiye'de basında yazanların çok büyük bir bölümü dünya basınında yazamaz, anca kıskana kıskana okurlar o gazeteleri!..)

Güya dünyaya en açık adamların bile bir yerden sonra, "O kadar adam kim, İnegöl'e nereden gelmiş, köfteleri neden yememiş, molotof kokteyllerini kim yapmış,neden içmemiş de dükkanın önüne bırakmış, banka kamaralarını kim kırmış?!.." diye manzumeler döktürmesi, bir başkasının da, "oynanan oyun aynı. Eskiden dindi şimdi ırk" mealinde yazılar yazmasına bakıp, ortada "Oyun" var sanacak!..

(Dünya zaten oyunlarla yönetilen bir yerdir -midir nedir?!..)

Valla Türkiye'nin suyundan mıdır nedir?!..

Buranın milleti bir yerden sonra hayatını "bir komplo" ürünü sanıyor...

-E kolay gelsin!..

Bereket makul adamlar da var.

Hürriyet yazarı Mehmet Y. Yılmaz da onlardan biri.

"Üç-beş provokatör nasıl bir uygun zemin bulabiliyor ki bu kalabalıkları harekete geçiriyor? Bu düşünülmüyor. Bu düşünülüp, çaresi bulunmadığı için de olaylar birbirini tekrarlayabiliyor" diyor -ki, aynen katılırım.

Dünyada olaylar böyle komplolardan ibaret olsaydı, inanın birileri de süper örgütler kurar, filmlerdeki gibi bunları tepeler, dünyayı kurtarırdı!..

Hatta sen-ben-bizim-oğlan biz de kurabilirdik!..

-bak zevkli de olurdu!..

(Ama dünya ööle diil ki!.. :)

"Müslümanlar" kurdular da ne oldu?!..

(Her katakulli aleyhlerine işliyor artık!.. Yani başka türlü işliyor bu işler, katakullileri de "düşünce" türüne/tarzına, diline/miline göre şıp diye "kim yapmış" anlayabilirsiniz!..)

İnegöl ve Dörtyol'da olanlar... Bunlar katakulli değil ve o yüzden de çok daha tehlikeli bir trende işaret ediyorlar...

Yıllardır etnik/dini kimlikçilik yapan onca eski solcu "liberal" ve liberalizmin ulus-devletine karşı olduğu için kendini "demokrat" hatta "solcu" sanan neoliberal Müslümanın, bir plan dahilinde hareket ettiklerini falan sanmıyorum!..

(O kadar akıl, koordinasyon ve beyin Kontrolü Amerikan filmlerinde bile yok.)

Ama bazı zamanlara özgü bazı akımlar var. Mesela neoliberalizme özgü islami kimlikçi akımın en süzme salak temsilcisi AKP'nin "Açılım" adı altında ne yaptığını bilmediği bir dizi etnikçi yanlış var. Bu Haburist yanlışlara, Ordu'ya karşı sindirme operasyonu da eklenince PKK'nın cesaretlenmesi olayı var...

Diğer yanda halkın, "İktidar askere karşı polisi kullanıyor" algısı var ve buna uygun olarak AKP-devletine karşı saldırısı sözkonusu...

Bilmiyorum AKP'liler arasında akıllı adam kaldı mı, ama bir zaman sonra sokağa çıkamayacaklarını anlayacak AKP'liler de olmalı memlekette değil mi?!..

Bir çağ, neoliberalizm çağı bitti. Bunun anlamı, sadece AKP değil ANAP zihniyetinin bile bittiğidir...

Bunu anlamak istemeyen, kötekle ve kurşunla anlayacaktır...

Ama daha vahimi bu değil...

Daha vahimi, "Kürt Sorunu" diye bir heyuladan bahseden ve bu etnikçi dilin nihai sonucunun bu iki lafın kahramanlarının, yani "Türklerin" ve "Kürtlerin" ayrışması demek olduğunu anlamayan bir enteller tarlasının varlığıdır...

Kendi memleketi homojen bir ulustan müteşekkil Avrupalı birkaç ülkedeki "etnik özgürlükçü" dili "ilericilik" diye benimseyiveren, kendi ülkesine yabancı, beyinsiz, kendi aklı olmayan "aydın" sorunu, Türkiye'nin en önemli sorunudur!..
Türkiye entelektüelizm konusunda bir çöl!..

Türkiye'de sırf bir-iki Kürtçü öyle istiyor diye bir "Kürt Sorunu"ndan bahsetmek hata. Türkiye'de sadece bir "Etnik kimlikçilikten" bahsedilebilirdi...

Çünkü "Ulus-devlet olmak, ulus olmak" gibi, kapitalizme özgü bazı durumlar burada zaten savaşlarla katliamlarla kurulmuş zorlu birşey!..

Onu bozacak istikamette bir dil tutturmak, başkalarının akımına kapılmak, sadece salaklara ve radikallere uygun bi durumdur...

Ama ciddi bir ülkeyi salaklar ve radikaller değil, makul aydınlar taşır...
Burada o yok!..

Önüne gelen -komplo teorilerini falan bile- ciddiye alınıp tartışan, düşünüğünden çok yazı yazan bir "gasteci" entel deryası var burada!..
Bunlarla hiç bir halt olmaz...

(Artık bunu cidden söylemek lazım...)

Şimdi bu etnikçi/dinci neoliberal dönem sona eriyor...

Yani eski yanlışları düzeltmek mümkün...

Bunun için en azından makul olmak gerekiyor...

En azından!..

Bu ayaklanmaların olduğu iki yer de, Kürt'lerin nisbeten yeni göçtükleri yerler ve ikisi de gergin Türkiye'nin patlamaya uygun yerleri. Biri yeni şehit vermiş Tunceli'de, diğerinde dört polis öldürülmüş. Hatay, dünyanın en hoşgörülü yeridir. Burada hoşgörü içinde sağcılarla solcular bile birbirine kurşun sıkmamıştır geçmişte. Yani öldürmezler, konuşurlar. Kürtçüler konuşmuyor öldürüyor. (-zaten konuşacak/savunacak birşeyleri de yok!..)

Ve Türk tarihinin en salak ve kötü niyetli iktidarı başta!..
(Kur'an bilgisi ve Karakoç'un ötesine gidemeyen bir "kültür", "sıfır müzik" ve "entelektüel kapasite!" ile, seküler elitleri tasfiye edip de ne yapacaklar?!..
Dünyanın on bin yıllık kültür beşiğini bu kadar engin bir kültürsüz vasatlar deryasıyla mı yönetecekler?!.. -Ruslar gelir alır!.. Anadolu'yu bu vasatlık seviyesiyle yönetebileceğini sanmak için sahiden salak olmak gerekiyor!.. Anadolu'yu bu kadar küçümseyebilmeleri bile ilginç bir durum ve bunun sorumlusu da "Dağ başını duman almış" marşından başka şarkı bilmeyen betonarme kemalistler tabii!..)

Bu kadar kırılgan ve önemli bir ülkeyi bu kadar kötü yöneten hükümetin bastığı zemin kayıyor...

Dünya değişiyor...

Stalinist bir rejim bugün dünyada neden yaşayamazsa, neoliberal Berlusconi/Erdoğan rejimleri de o yüzden yaşayamaz...

İkisi de gidici -hatta ölücüdür!..

Bu durumda, neoliberalizmin dili/felsefesi ve kutuplaştırıcı etkisinin ürünü olan "Kürt Meselesi" de kendiliğinden -ama şimdi kimsenin üzerinde durulmadığı şekilde- "çözülecektir!.." (Bir kere bu "Kürt" lafı, "Laz" lafından daha fazla kullanılmayacaktır...)

Şimdi, ilk aşamada iki ana yol var:

1. Giderayak, neoliberalizmin etnik/dini temelde toplumsal ufalanma tahribatı, "Kürt Sorunu" diliyle/lafazanlığıyla sürdürülürse, kapitalizme has bir şey olacaktır: Etnik homojenleşme dayatması... (Şimdi bu oluyor malesef...)

"Türkler", "Kürtler"i istemeyecektir aralarında...

Kürtler de (mesela Van'da Samsunlu Türkleri) istemeyecektir... (Bunun sosyo-ekonomik nedenini, bu blogda çıkan yazılarda anlatmayı deniyoruz)

Yani İnegöl, Dörtyol örnekleri çoğalır...

Hem kapitalizmi hem etnik kimliklere kamusal özgürlüğü savunabilmek için ya saf ya da ülkeye düşman olmak gerekir... (Savunabilmek için, kapitalizmin tasfiyesi gerekir)

Hem "Kapitalizm" hem "Kürt sorunu" dilinin sonucu, ayrışmadır. (Gazetelerde hergün yazı attıranlara cidden duyrulur!..)

2. Konulara etnik/dini kimlikler üzerinden değil sosyo-ekonomik kimlikler üzerinden yaklaşmak... (yani çalışanları, esnafı, beyaz yakalıyı, işsizi, adil gelir dağılımını, adil paylaşım bazlı zenginleşmeyi, refahı yeniden hatırlamak lazım!..)

Bu, aynı zamanda neoliberalizm sonrası politikacısının temel ilkesidir -ve Türkiye'nin bu kabustan çıkma dönemi için en doğru yaklaşım türüdür/tarzıdır... Sorunların kökeninde kapitalizm/ekonomi varsa -ki var- elbette sosyo-ekonomi dili er ya da geç hakim olacaktır. Bugünün cinai bir vaziyet almış sorunları ancak bu dille çözülür...

Bu bağlamda, şimdiye dek tek bir sorunu bile çözememiş etnik/dini kimlikçiler, zaten halkın baskısı altındadırlar. Bu baskıyı artırmak gerekiyor...

Herkes, "kimlik hikayesinden bıktık, bu karın doyurmuyor -hani bize iş" deyip duruyor. Sosyo-ekonomi dili kimlikçileri deli ediyor!.. Delirmeye devam edeceklerdir... (Alışmışlar, "Ergenekoncu", "demokrasi", "Kürtler" falan diye üçbeş lafla havadan-sudan konuşmaya!..)

Diyarbakır'a gidin halkla konuşun -görün!..

Kürtçülük, göründüğünden çok daha koftur...

"Müslüman" ve Kürtçü güruha karşı ısrarla Sosyo-ekonomi dili kullanmak ve sorunları sosyo-ekonomik bazda ele almak gerekiyor... (Yani zahmat olmazsa biraz okuyup öğrenecek, yeni döneme adapte olacaksınız!..)

"E Kürtçüler bırakmıyor ama işin peşini" diyenlere:

Sosyo-ekonomik dile paralel olarak Kürtçülere karşı sert bir özel savaş yürütülmesine kimse itiraz edemez. Kürtçülerin savaşlarına bulabilecekleri tek bir gerekçe bile kalmamıştır. Dünya da bu konuda Türkiye'nin arkasındadır. (Bu konuda İsrail'den öğrenilecek çok şey var!..)

"Terör sayasine hayatta" kalanı, "Terör sayesinde ölü" hale getirmek gerekiyor!..

Kimlikçiliği, onun dilini konuşarak etkisizleştirmek mümkün değildir...
Ama Türkiye'nin ondan önce, Türk tarihinin en salak iktidarından acilen kurtulması gerekiyor... Çünkü bu iktidarla gereğinden çok daha fazla kan dökülecek, tahribatın tamiri çok daha uzun sürecektir...

Ama zaman, salakların aleyhine işliyor!..

Tek teselli de bu şimdilik...
http://konstantiniye.blogspot.com/

15 HAZİRAN NEDEN KRİTİK?
SERDAR AKİNAN
14 Mayıs 2011

Ortadoğu'da yaşananları olabildiğince yakın takip ederken fırsat bulup Kürt meselesinde ne olup bittiğine dair bir türlü kapsamlı bir yazı yazamadım. Gelinen noktayı sürecin belki de en kritik aşaması olarak görüyorum.

12 Haziran seçimleri sonrası oluşacak Meclis, yüzde 10 barajı ve siyasi partiler kanunundan ötürü yeni anayasayı yapma yetkinliğine sahip değildir.
Bugüne kadar 'Ben yaptım oldu' diyen kesimin bugün karşısında durabilen tek yapı, Kürt siyasal hareketidir. Bu hareketin içinde ellerinde silah olmayanlarının halini KCK davasında görüyoruz. Malum dinlemelerle onları da hapse attılar. Elbette medya ayağı da sağlam çalıştı ve çalışıyor.
Muhafazakar demokratların önderliğindeki koronun 'Derin PKK' ve 'Ergenekon' bağlantısı üzerinden kurgulamaya çalıştığı tablo mevcut gerçeklik karşısında biçaredir.
Eğri oturup doğru konuşulması gereken bir noktadayız. Öcalan, İmralı'da devlet adına konuşan birileriyle pazarlık masasında.
'Buradaki görüşmeler elbette önemlidir, heyet ciddidir. Heyette devletin ciddi kurumlarının temsilcileri vardır. Devlete etki edebilecek güçte bir heyettir. Heyetin devlete, siyasi partilere, topluma etki edecek nüfuzu vardır. Ama henüz devlete, siyasi partilere, topluma etki etmemiştir.' diyen Öcalan'ın ısrarla 15 Haziran'ı işaret etmesini çok önemli buluyorum. İktidar odaklarının, dışarıdakileri ve dağdakileri evcilleştirme çabasına karşın hareket bugün bir coğrafyayı tuttuğunu ve çok ciddi toplumsal bir tabana sahip olduğunu ispat etmiştir.
O nedenle Öcalan'ın,
'Ben, 15 Haziran'dan sonra 'ya büyük anlaşma olur ya da topyekun büyük bir savaş olabilir, kıyamet kopar' demiştim. Hem kırda hem şehirde topyekun bir halk savaşı gelişebilir. Bunun da sonuçları çok ağır olur. Böyle halk savaşı, sokaklarda, şehirlerde her yerde olur, hatta iç savaş olabilir, demiştim. Tekrar söylüyorum iç savaş olursa bundan yalnızca Kürtler etkilenmez, herkes etkilenir. Zerre kadar onuru olan her Kürt'ün bir saat bile beklemeye tahammülü kalmaz. Kürtlere açık açık söylüyorum. Böyle bir durumda da burada beni ölmüş bilsinler, burada pratik önderlik yapamam. Daha bir aydan fazla zaman var.' demesini iyi anlamak gerekir. Türkiye'nin bir yarısı olan bitene 'terör' derken, hatırı sayılır bir kesim 'siyasal mücadele' diyor. Seçim ekranlarında siyasetteki aktörlerin seviyesiz, vizyonsuz ve samimiyetsiz konuşmalarına bakarak çok büyük endişe duyuyorum. Tahrir göndermesini henüz pek az kişi kavramış vaziyette. Oysa büyük medyamızın Türkiye'ye göstermediği (veya çarpıtarak gösterdiği) fotoğraf kareleri Tahrir'in kat be kat ötesinde... Kendilerine muhatap aldıkları ve kapalı kapılar ardında pazarlık yaptıkları insan bakın ne diyor:
'Türkiye'de iki blok vardır. Birincisi milliyetçi-ulusalcı bloktur, bunu MHP ve CHP temsil etmektedir. MHP hala bu bloğun katı temsilcisidir. İkinci blok İslamcı-Türkçü bloktur. AKP bunu temsil ediyor. Bizim geliştirdiğimiz üçüncü blok, milliyetçilik, dincilik, etnikçilik, mezhepçilik değil demokratik toplumsalcılığı esas alan demokratik ulus bloğudur. Ben bu sürece demokratik anayasal çözüm süreci demiştim. Eğer hükümet bu çözüm sürecine gelmezse, büyük bir savaş çıkarsa üç ay bile dayanamaz.'
Bu gerçeğin maliyet hesabını yapamayanlar kayıt yapmakla meşgul...
O kayıtlar maalesef burada işe yaramayacak.

http://www.mizikacilar.com/Makale.aspx?ID=202


Öcalan: 'Ya müzakere ya da savaş'

06 Mayıs 2011

PKK lideri Abdullah Öcalan’ın 4 Mayıs Çarşamba günü gerçekleşen haftalık olağan görüşmesinde önemli değerlendirmelerde bulundu.

Öcalan: “Kürtlere yönelik büyük bir tasfiye durumu var. Kararlarını almalılar” diyen PKK lideri Abdullah Öcalan bu sürecin kesinlikle hata kabul etmeyeceğini belirtti. Öcalan, “15 Haziran'dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar” dedi.

TÜRKİYE’DE HUKUK YOK

Türkiye’deki hukuk sistemine dikkat çekerek “soykırım kıskacında hukukun olmayacağını” vurgulayan Öcalan, “Türkiye'de doğru-dürüst hukukçuluk yapmanın dahi zemini yok. Türkiye'de önce bir hukuk zemininin olması lazım, Türkiye'de hukuk yok. Soykırım kıskacında hukuk olmaz. Demokratik zemin olmadan hiçbir şey doğru dürüst yapılamayacağı gibi, hukukçuluk da yapılamıyor.” dedi.

BÜYÜK BİR TASFİYE DURUMU VAR

DTK çalışmalarını da değerlendiren Öcalan şunları söyledi: “DTK bir çatı örgütü olarak mücadeleye öncülük edebilir. Kendi kararlarını vermeleri lazım. Kendi önderlerini oluşturabilirler. Kürt siyasetçiler siyasi bir alan açamadılar. Bu konuda çok ilerleme kaydedemediler. Tasfiye ediliyorlar.”

Öcalan şöyle devam etti: “Kürtlere yönelik büyük bir tasfiye durumu var. Kararlarını almalılar. Doğru karar vermeleri önemlidir. Bu süreç kesinlikle hata kabul etmez. Bu baskılara karşı nasıl tavır alacaklarını belirlemelidirler. Benim burada yapabileceğim fazla bir şey yok. Önümüzde bir, birbuçuk ay kaldı. Ama Hükümetin mevcut tavrı sürerken benim ve heyetin yapabileceği fazla bir şey olmaz. Heyetle belki en fazla bir iki görüşme daha olabilir. Sonrasında da yapabileceğim bir şey kalmaz.

TARİHİ ROLLERİNİ OYNAYABİLİRLER

Batı'da Türkiye kamuoyundaki çalışmaların yapılması, geliştirilmesi önemlidir. Sırrı Süreyya Önder, Ertuğrul Kürkçü ve diğerlerine bu konuda önemli sorumluluklar düşüyor. Bunun farkında olarak çalışmalarını genişletebilir, birliği sağlayabilirler. Bu tarihi sorumluluktur. Bu onlar için de iyi bir fırsattır, tarihi rollerini oynayabilirler.”

15 HAZİRAN SON TARİHTİR, YA MÜZAKERE YA KIYAMET

Öcalan heyetle görüşmelerine işaret ederek, “Biz heyetle görüşmelere başlarken ‘ölümler, tutuklanmalar olmayacak diye anlaşmıştık. Ölüm de olmayacaktı, operasyonlar, tutuklanmalar da olmayacaktı, taş da atılmayacaktı. Ancak bunlara uyulmadı. Hükümet bu kadar gözaltı, operasyonlar yapıyor. Hükümet bunun açıklamasını yapmak zorundadır. 15 Haziran son tarihtir. 15 Haziran'dan sonra ya anlamlı bir müzakere dönemi başlar ya da büyük bir savaş başlar, kıyamet kopar. Her ikisi de çok büyük olur. Müzakere olursa büyük ve anlamlı bir müzakere olur, savaş olursa da büyük bir savaş olur. Her ikisi de büyüktür, anlamlıdır ve kutsaldır.”

TUNUS’TA BİR KİŞİ KENDİNİ YAKTI, HÜKÜMET DEVRİLDİ

Mustafa Malçok, 17 yaşında bir genç. Dicle kenarında kendini yakıyor, elleri zafer işaretiyle havada, bu durumdayken bile yanındaki suya tenezzül etmiyor. İşte Kürtlerin karar gücü budur. Kürtlerin gerçek karar ve düzen gücü budur. Bunun dışında hiçbir kararı, hiçbir gücü tanımıyorum. İşte onurlu Kürdün tavrı budur. Benim tarzım böyle onurlu bir duruştur. Aynı şekilde Kandil'de kendini yakan dört gerillanın tavrı da böyle anlamlıdır. Bu sorunu çok ciddiyetle ele almak lazım. Ciddi bir karar, onur oldu mu bu iş yürür. Tunus'ta bir kişi kendini yaktı, hükümet devrildi. Kürtlerde de bu işi ciddiyetle ele alan olursa sonuç alınabilir.

ARAP BAHARI DEĞİL, HALKLARIN BAHARI

Öcalan, Suriye’de 15 Mart’tan bu yanan yaşanan protestoları da değerlendirdi: “Suriye'de bir uzlaşma durumu olabilir. Esad'la demokratik zeminde uzlaşılabilir. Kürtler Suriye'de özsavunmasını oluşturabilir. Oradaki Kürtlerin birlikte hareket etmeleri gerekir, bu önemlidir. Oradaki halkımız hızla örgütlenebilir. Ben daha önce Ortadoğu halklarının baharı’ demiştim. Sanırım 2003'te kullanmıştım. Şimdi gazeteler yazıyor, ‘Arap Baharı’ deniliyor ya. Arap baharı değil, halkların baharıdır, merkezi Kürdistan'dır. Ortadoğu'da halklar, mezhepler, diğer farklılıklar bir arada konfederal temelde bir araya gelebilir, ilişkilenebilir, örgütlenebilirler. Ben buna demokratik konfederalizm demiştim. O zaman Kürtlere hem kendi aranızda hem de Ortadoğu halklarıyla bu temelde birarada örgütlenebilirsiniz demiştim. Kürtlere, ‘Ortadoğu'da böyle bir örgütlenmenin zemini var, Kürtlerin de bunlara öncülük yapabilecek konumları var, Kürtlerin böyle merkezi bir rolü var, eğer bu rolünü oynarlarsa Ortadoğu'da demokratik bir birliktelik doğabilir, halkların baharı gelişebilir’ demiştim.”

ETNİK MİLLİYETÇİLİĞİ DOĞRU BULMUYORUM

Öcalan, “Savunmalarımda geliştirdiğim fikirler, teoriler Kafkasya için de geçerlidir. Kafkasya'nın durumuna da çare olabilir. Onların gösterdiği ilgi önemlidir, kitaplarım aynı zamanda reel sosyalizme de eleştiri niteliğindedir. Ermeni milliyetçiliği konusundaki eleştirilerimi yadırgayanlar olmuş, doğru anlaşılmasını isterim. Ben Ermeni milliyetçiliğinin, soykırıma zemin oluşturduğunu söylüyorum. Onu da İttihat-Terakki milliyetçiliği kadar tehlikeli buluyorum. Ermeni milliyetçiliğinde Kilise etkisi ve milliyetçiliğini tehlikeli buluyorum. Etnik milliyetçiliği doğru bulmuyorum. Kendi milliyetçilikleriyle ilgili, tarihleriyle ilgili özeleştirel bir yaklaşım geliştirebilirler. Ben böyle yaptım” dedi.
KAYNAK: ANF NEWS AGENCY

Siirt'te 4 şehit
28.06.2012
PKK, Siirt'in Eruh ilçesi kırsalında jandarmaya pusu kurdu. İlk anda bir uzman erbaşın şehit düştüğü pusunun ardından çıkan çatışmada 3 asker yaralandı. Hastaneye kaldırılan yaralı erler kurtarılamayınca şehit sayısı 4'e çıkarken Balıkesir, Ağrı, Sakarya ve Kayseri'ye acı haber ulaştı.
haber1001
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Hzr 28, 2012 9:30 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Eyl 13, 2011 9:45 pm    Mesaj konusu: Kürt Bölgesi patlamaya hazır bomba gibi Alıntıyla Cevap Gönder

Kürt Bölgesi patlamaya hazır bomba gibi
16 Mayıs 2011

Kürt Bölgesinde sinirler oldukça gerilmiş durumda...

Şırnak` ta, son 3 günde çıkan çatışmalarda 12 PKK`lının öldürülmesinden sonra başlayan gerginlik sürüyor. Aralarında Şırnak bağımsız Milletvekili Hasip Kaplan`ın da bulunduğu bir grup BDP`li, Uludere İlçesi`ne bağlı Yemişli Köyü Bilican tepesinde bulunan 3 PKK`lının cenazesini almak için sınırın sıfır noktasına gitti.

BDP`lilerin sınıra doğru yürüyüşü sürerken, Cizre ilçesinde 12 PKK`lının öldürülmesini protesto edilmesi için düzenlenen yürüyüşte olaylar çıktı. Cizre- İdil yolunu trafiğe kapatan göstericiler polise taş ve molotof kokteyleri ile saldırırken, polis ise gaz bombası ve tazyikli su ile göstericileri dağıtmaya çalışıyor.

Şırnak`ta son 3 gün içerisinde çıkan çatışmalarda 12 PKK`lının öldürülmesinden sonra başlayan gerginlik sürüyor. Bugün Şırnak Valisi Vahdettin Özkan ve Cumhuriyet Başsavcısı ile görüşen Şırnak bağımsız Milletvekili Hasip Kaplan ve yüzlerce BDP`li, Uludere İlçesi`ne bağlı Yemişli köyü Bilican tepesinde bulunan 3 PKK`lının cenazesini almak için yola çıktı. Yemişli köyüne gelen Kaplan ve BDP`liler burada araçlarından inerek Türkiye- Irak sınırının sıfır noktasında yer alan çatışma bölgesine yürüyerek gitmeye çalışıyor. Önleri askerler tarafından kesilen BDP`liler yapılan görüşmelerden sonra yola devam etti. Şırnak Belediyesine ait bir cenaze aracının da BDP`lilerin gittiği operasyon bölgesine doğru hareket ettiği görüldü.

KARAKOL KOMUTANI VURMAKLA TEHDİT ETMİŞ

Şırnak bağımsız milletvekili Hasip Kaplan, şu anda Irak topraklarında bulunan Türkiye`ye ait karakolun yanında olduklarını ve 3 cenazenin izin verilen 15 kişi tarafından vadide arandığını belirterek, "Burada binlerce kişi var. Karakol komutanı gelip burada herkesi vurmak ile tehdit ediyor. İçişleri Bakanı`nı aradım ulaşamadım. Burada gerginlik sürüyor. Cenazeleri almamıza izin verilirse sorun kalmayacak. Burda bekleyişimiz sürüyor" dedi.

BDP`nin eski Genel başkan yardımcısı Gülten Kışanak başkanlığındaki bir grup BDP`linin de, yine Ortaköy`de çıkan çatışmada öldürülen 5 PKK`lının cenazelerini almak için operasyon bölgesine hareket ettikleri belirtildi.

CİZRE`DE OLAYLAR ÇIKTI

Çatışmada 12 PKK`lının öldürülmesi nedeniyle kepenklerin kapalı olduğu Cizre ilçesinde ise olaylar çıktı. 12 PKK`lının öldürülmesini protesto etmek için Cizre BDP ilçe binası önünde toplanan yaklaşık 7 bin kişi mezarlığa yürümek istedi. Dörtyol mevkiine gelen BDP`liler polis ile yapılan görüşmeler sonunda ilçe otogarı yanında bulunan mezarlığa doğru yürüyüşe geçti. Bu sırada çoğu genç ve çocuklardan olaşan bir grup, İdil- Cizre karayolunu barikatlarla trafiğe kapatarak polise taş ve molotof kokteyleri ile saldırdı. Polis de göstericilere tazyikli su ve gaz bombası ile müdahale etti. haber5

Arınç İle Şehidin Köylüleri Arasında 'Terör' Tartışması

15 Mayıs 2011
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Bursalı şehit Coşkun Çalı’nın köylüleri arasında "dağa çıkalım" tartışması yaşandı.
Devlet Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ile Bursalı şehit Coşkun Çalı’nın köylüleri arasında "dağa çıkalım" tartışması yaşandı.

Seçim bölgesi olan Bursa’ya gelen Arınç, öncelikle Bursa’da bulunan Muşlular tarafından organize edilen programa katıldı. Burada birlik ve beraberlik mesajları veren Arınç, ardından Hakkari’de mayına basarak şehit olan ve bugün memleketi Bursa’da toprağa verilen şehit Er Coşkun Çalı’nın ailesine taziye ziyaretinde bulundu.

Merkez Nilüfer ilçesine bağlı Yolçatı köyüne gelen Arınç, burada köy kahvehanesinde vatandaşlara başsağlığı diledi. Burada Arınç ile köylüler arasında 'terör' tartışması yaşandı.

"HEPİMİZ DAĞA ÇIKALIM"

Köylüler, "Bunlar basında da konuşuluyor. Bu doğudaki insan nerede türüyor, dış ülkelerden mi buralara gönderiliyor? Biz güçsüz bir ülke miyiz? Ordumuz sahipsiz mi, bu kadar güçsüz müyüz?" şeklinde tepki gösterdiler.

Her gün birilerinin şehit olduğunu belirten vatandaşlar, "BDP’li bağımsız milletvekili adayı bu ülkenin başbakanına 'ahmak başbakan' diyor. '12 Haziran'dan sonra savaşı başlatacağız' diyor. Nasıl bir insan bu ülkenin başbakanına 'ahmak' diyor. Bu kadar cesareti nereden buluyor?" şeklinde sordu.

"NİZAMİ BİR HARP YAPMIYORUZ"

Arınç ise, köylülere cevaben yaptığı konuşmada, bunun bir alçaklık olduğunu belirterek, şöyle konuştu:

"Bu memleketin evlatlarına pusu kurmaktır. Bunları 30 yıldır yaşıyoruz. Zaman zaman durdu, zaman zaman arttı, zaman zaman bazı eylemlerde canımızı yakmaya devam ediyor. Bugün Doğu ve Güneydoğu'daki asker sayısı yerli halktan daha fazla. Ancak bir eşkıya karşıdan Yunan düşmanı ve Rus gibi gelmiyor, nizami bir harp yapmıyoruz. Mağaralardan çıkıyorlar, ne yapacaklarını önceden tahmin etmek çok zor. Bu nedenle çok zorlu bir savaş veriyoruz." dedi.

Bu sırada bir köylünün Arınç’ın sözünü keserek, "O zaman bizler de gidelim, bize de silah verin, hep beraber mücadele edelim." dedi.
aktifhaber

Cizre'de Protesto Gösterisi
15 Mayıs 2011
Şırnak Cizre ilçesinde bir grup, PKK'lının öldürülmesini protesto için gösteri yaptı.
Şırnak’ta Kato Dağı ile Uludere ilçesinde çıkan çatışmalarda 12 PKK'lının öldürülmesi nedeniyle Cizre'de kepenkler açılmadı. Öğleden sonra bir grup, İdil yolunu barikatlarla kapatarak, eylem yaptı. Yola çöp kutularını da atan göstericiler yolda lastik yaktı. Araç giriş-çıkışlarına izin vermeyen yüzleri maskeli grup, güvenlik önlemi alan çevik kuvvet polisine molotof kokteyli, havai fişek ve taş attı. haber1001

Güneydoğu'da Uludere gerilimi

Kadir Konuksever
Diyarbakır
16 MAYIS 2011
Şırnak'ın Uludere İlçesi güneyindeki Irak sınırında geçtiğimiz Perşembe ve Cuma günü Türk Silahlı Kuvvetleri tarafından gerçekleştirilen iki operasyonda 12 PKK'lının öldürülmesinin ardından Güneydoğu'da tansiyon yeniden yükseldi.

PKK'ya yakın kaynaklar üç günlük yas ilan ederken bölge illerinde kepenkler açılmadı.

Uludere'de, çatışmanın olduğu Yemişli Köyü'nün sınır kesiminde cenazeyi almak için BDP'nin desteklediği bağımsız milletvekili adayları Gültan Kışanak, Hasip Kaplan ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de bölgeye gitti.

Uludere'den sınırı geçen yaklaşık 300 kişi Irak tarafında bulunan çatışma bölgesindeki 3 PKK'lının cenazesini alırken, çıkan gerginlik üzerine sınırda bulunan güvenlik güçleri havaya uyarı ateşi açtı.

Gerginlik bölge illerinin tamamında yoğun olarak hissedildi.

Bugün başta Diyarbakır, Batman ve Şırnak il merkezleri ile bazı ilçelerde esnaf kepenk açmadı.

Batman'da bir grup, billboardlarda bulunan AK Parti milletvekili adaylarının posterlerini yırtarak camlarını kırdı.

Ayrıca bölgede belediye yolcu otobüsleri çalışmadı, çöpler toplanmadı. BDP teşkilatlarına ise siyah bayraklar asıldı.

BDP eski Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak, Ak Parti iktidarı ve devletin kendilerine katliam dayattığını ileri sürerek, eylemsizlik sürecinde 12 gerillanın öldürülmesinin 'cinayet' olduğunu belirtti.

Öte yandan 12 PKK'lının öldürülmesiyle başta Güneydoğu bölgesi olmak üzere pek çok il ve ilçede yürüyüşler ve oturma eylemleri düzenlendi.

Güvenlik güçleri ile küçük gruplar arasında ise ara sokaklarda zaman zaman molotof, havai fişek, taş ve basınçlı su ile gaz bombalarının kullanıldığı çatışmalar yaşanıyor.
BBC

Beyoğlu'nda olaylı protesto: 26 gözaltı
16 Mayıs 2011
Şırnak'ın Uludere ilçesinde düzenlenen iki operasyonda 12 PKK'lının öldürülmesinin ardından Beyoğlu'nda yapılan protesto gösterileriyle ilgili 26 zanlı gözaltına alındı. haber1001

Cenaze Hakkari'yi karıştırdı
17 Mayıs 2011

Şırnak'ın Uludere ilçesindeki operasyonda etkisiz hale getirilen Hakkari nüfusuna kayıtlı terörist Adem Aşkan'ın Hakkari'deki cenazesinin ardından gösteri düzenleyen gruba polis müdahale etti.

Alınan bilgiye göre, güvenlik güçleri tarafından Şırnak'ın Uludere ilçesi kırsalında sürdürülen operasyonda öldürülen Adem Aşkan, Hakkari'nin Keklikpınar Mahallesi'ndeki mezarlıkta toprağa verildi.

Cenazenin toprağa verilmesinin ardından yürüyüşe geçen ve kentin değişik mahallelerinde yollara barikat kuran gruplar, olay yerine gelen polislere taş ve molotof kokteyli attı.

Polis, göstericileri gaz bombası ve basınçlı su kullanarak dağıttı. Gösterilerin ara sokaklarda gösteriler devam ettiği öğrenildi. haber1001

PKK'lıların cenazesi kırsalda mı bırakıldı?
17.05.2011 Uludere'de öldürülen 12 PKK'lının cenazelerinin hastaneden ailelere verilmesi beklenirken, bugüne kadar yaşanmamış bir hadise vuku buldu. Öldürülen bazı PKK'lıların arazide bırakıldığı ileri sürüldü. İddiaya göre, sivil vatandaşlar sınırı geçerek arazideki 3 cesedi buldu ve omuzlayarak Türkiye'ye getirdi. Daha sonra askerler, 'otopsi yapılacak' diyerek cenazeleri aldı. Bu haberlerin yayılması üzerine bölge karıştı. Olaylar İstanbul'a sıçradı, şiddet gösterileri yeniden ilk sıraya yükseldi.

Şırnak'ta yaşanan hadise bir haftalık bir geçmişe sahip. Irak sınırında bulunan Uludere ilçesine bağlı Ortaköy (Aroş) köyü Eşin Tepesi'ne 12 Mayıs gecesi bir grup PKK'lı tarafından sızma girişiminde bulunuldu. Burada çıkan çatışmada 5 teröristin öldürüldüğü duyuruldu. Bir sonraki gece bu kez Yemişli (Mergeh) köyündeki sınırın sıfır noktasında bulunan Bilican Tepesi'ne yönelik sızma faaliyeti yaşandı. Burada çıkan çatışmada ise 7 PKK'lı öldürüldü. Bölgede yapılan aramada 6 adet Kalaşnikof, 3 adet Biksi makineli tüfek, 5 adet RPG-7 roketatar, 26 adet RPG-7 roketatar mühimmatı, 1 adet Doçka uçaksavar silahı, 57 adet el bombası ele geçirildi. Bu mühimmat ciddi bir saldırı hazırlığının göstergesi. Genelkurmay Başkanlığı da, son günlerde askeri birliklere yönelik taciz ve sızma eylemlerinin yoğunlaştığını, nisan ayından beri bu tarz 13 eylemin gerçekleştiğini açıkladı. PKK ise kendilerinin bir saldırıda bulunmadıklarını, operasyon yapan askerlerle çatışma yaşandığını ileri sürüyor. Burada örgüte yakınlığıyla bilinen ANF'nin 13 Mayıs'ta geçtiği bir haberi hatırlatmakta fayda var. Haberde, "Şırnak'ın Uludere ilçesine bağlı Ortaköy köyünde bir askeri üsse silahlı saldırı düzenlendiği belirtildi. Saldırı sonrası helikopterlerle çok sayıda ölü ve yaralının hastaneye kaldırıldığı iddia edildi." deniyor. Bu ifadeler, operasyondan çok, sızma veya baskın ihtimalini akla getiriyor.

Şırnak'ta 12 PKK'lının öldürülmesi üzerine terör örgütü 3 günlük yas ilan etti. Çatışmada öldürülen bazı PKK'lıların cenazesinin arazide bırakıldığı ileri sürüldü. BDP'nin desteklediği bağımsız adaylar Hasip Kaplan, Gültan Kışanak, Siirt Belediye Başkanı Selim Sadak, BDP Eş Genel Başkanı Filiz Koçali ve Diyarbakır Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir de Bilican Sınır Karakolu'nun önüne geldi. İddiaya göre, bölgeye akın eden yaklaşık 300 kişilik bir grup, Yemişli köyünün Bilican Tepesi mevkiinde sınırı geçerek cesetleri aramaya başladı. Irak tarafındaki 3 cenazeyi omuzlarına alarak geri dönen grup, Bilican Sınır Karakolu önünde askerler tarafından durduruldu. Cenazeleri almak isteyen askerlerle grup arasında tartışma yaşandı. Güvenlik güçleri gaz bombası kullanınca kalabalık, taşlarla karşılık verdi. Askerler, "Savcılık kararı var, otopsi yapılacak" gerekçesiyle cenazeleri alarak karakola götürdü.
Zaman



Demirtaş: "Halkın öfkesi taşmıştır"
18 Mayıs 2011
12 PKK'lının öldürülmesinin ardından eski BDP lideri Selahattin Demirtaş, askeri operasyonları ve Başbakan Erdoğan'ı çok sert sözlerle eleştirdi.



"Biz aradan çıkarsak; Başbakan öfkeyle karşılaşır" diyen Demirtaş, "Bunlar, 'Ne kadar çok PKK'lı öldürürsem o kadar çok oy alırım' hesabı yapıyor. Kim ki kan üzerinden oy hesabı yapıyorsa Allah onun bin defa belasını versin" dedi.

Şırnak Uludere'de sınırı geçmek isterken öldürülen 12 PKK'lıdan biri olan Abdulkadir Ay'ın cenazesi, memleketi Bingöl'ün Karlıova ilçesine bağlı Yiğitler Köyü Çatak Mezrası'nda toprağa verildi.

Cenaze törenine Selahattin Demirtaş, Bingöl Bağımsız milletvekili adayı Dr. İdris Baluken, Karlıova Belediye Başkanı Ferit Çelik, BDP İl Başkanı ve parti yöneticileri katıldı.

Yaşanan olayları değerlendiren Demirtaş, hükümeti eleştirerek, askerlerin operasyonlarını sona ermesi çağrısında bulundu.

Askeri operasyonların hükümetten bağımsız ve Başbakan'ın bilgisi dışında olamayacağını belirten Demirtaş, "Ölümler hükümetten bağımsızdır veya Başbakan'ın bilgisi dışındadır diyemeyiz. Varsa böyle bir şey, Başbakan'ın çıkıp açıklaması lazım. 'Ben bu ülkede Başbakanım ama ordu benim talimatımı emrimi dinlemiyor' desin. Ama bunu yapmıyorsa da Milli Güvenlik Kurulu'nun son toplantısında ne plan, program yaptılar, bu operasyonları orda planladılar mı planlamadılar mı? onu açıklasınlar. Gençlerin kanını dökecek ve hemde meydanlarda çıkıp BDP'yi suçlayacak, 'bunlar kandan besleniyor' diyecek. Bu iki yüzlülüktür" dedi.

Halkın öfkesi taşmıştır

"Halkın öfkesininin artık kontrol edilemediğini ifade eden Demirtaş, Başbakan Erdoğan'a da artık kimsenin inanmadığını savundu.

AK Parti hükümetinin kendi cephesinde Kürt sorununu çözdüğünü ifade eden Demirtaş, "Halkın öfkesi taşmıştır. Kimse başbakanın tek bir sözüne inanmıyor. Başbakan, kendi cephesinden Kürt sorununu çözmüştür. Bu halkın AKP'ye de ihtiyacı yoktur. AKP'nin de herhalde bu halka ihtiyacı yoktur ki, halkı gözden çıkarmıştır. Halkın öfkesiyle kendisi arasında demokratik siyaset olarak biz duruyoruz. Bizi de aradan çıkarırsa, Başbakan halkın öfkesiyle karşı karşıya kalacak, bunu da bilmesinde fayda var. Dökülen kanlardan kim ki bir tek oy nasipleniyorsa, haram olsun diyorum. Elli bin defa burnundan gelsin, hangi partinin çıkarınaysa bu dökülen kanlar, o partiye haram olsun, parti yetkililerinin de burnundan gelsin. Başbakan da bunu anlıyordur. Bu Kürt gençlerinin kanını dökerek Türkler'in oyunu almayı hesaplıyorsa, başbakanın hesabı buysa bunun siyasi olarak altında kalacaktır" diye konuştu.

Acının Türkiye'nin acısı olduğunu, kimsenin terörist cenazesi veya taziyesi diyemeyeceğini kaydeden Demirtaş, cenazeye terörist demenin ne dinde, ne vicdanda ne de hukukta yeri olmadığını söyledi.

Demirtaş, "Dinimizde, cenaze cenazedir, bunu söyleyenler, İslam dininin kardeşi olamazlar. Böyle bir şey yoktur. Bu yüzden cenazelere karşı saygı bekliyoruz. Bu cenazelere karşı yapılan işkenceleri, cenazeleri ailelere vermemeyi, arazide bırakmayı, toplumun değerlerine, dinine, inancına, örfüne, adetine, hemde kanunlara açıkça aykırıdır" dedi.

"Orada çatışma falan olmadı"

Demirtaş, Şırnak'ın Uludere ilçesinde yaşananların çatışma sonucu olmadığını, doğrudan öldürmeye yönelik bir plan olduğunu öne sürdü.

Selahattin Demirtaş, "Ortada çatışma falan yok. Tunceli, Uludere ve Şırnak'ta yaşananlar, doğrudan nokta operasyonlarıdır. Yani öldürmeye dönük, imha etmeye dönük, nokta operasyonlarıdır. 40 günde 42 kişi yaşamını yitirdi. Ama başbakan sadece dikkat edin sadece kendi konvoyuna yönelik saldırıyla ilgili kıyameti koparıyor. Silopi'de de iki polis yaşamını yitirdi. Kıyameti koparıyorsan derdin cansa, canlara kıymet veriyorsan, Silopi'de yaşamını yitiren polisler can değil mi? Onlar için niye kıyameti koparmıyorsun?" diye konuştu.

Ölen 12 PKK'lının Kürt gençleri olduğunu, bunların da yüreklerde acı yarattığını dile getiren Demirtaş, "Bu 12 insan, Kürt gencidir. Bu yurttaşlar, Türkiye Cumhuriyeti yurttaşı değil mi? Bunların acısı yok mu? Dağa çıktı diye ailesiyle bütün toplumu halkla birlikte cenazesine mi saldıracaksın, taziyesine mi saldıracaksın? Hakaret mi edeceksin acılarına, ondan sonra da, 'din kardeşiyiz' bilmem neyim diyeceksiniz. 'Ne kadar çok PKK'lı öldürürsem o kadar çok oy alırım' hesabı yapıyorlar. Ben böylesi bir siyaseti, açıkça ret ediyorum. Kim ki kan üzerinden oy hesabı yapıyorsa Allah onun bin defa belasını versin diyorum" dedi.

Hürriyet

15 Haziran 'iç savaş, darbe ve Erdoğan'ın hapsini getirebilir'
24 MAYIS 2011

Alınak, Öcalan'la avukatı olarak görüştü

İmralı’da Abdullah Öcalan’la görüşen eski DEP milletvekili Mahmut Alınak, hükümetin 15 Haziran’a kadar tutum değiştirmemesi halinde şiddetin iç savaşı doğuracak bir düzeye çıkabileceğini ve bir darbe ortamının yaşanabileceğini savundu.

Hükümeti Kürt sorununda katı ve militarist bir tutum almakla suçlayan Alınak, Öcalan’la yaptığı bir saatlik görüşmede çok karanlık bir tablonun ortaya çıktığını, hükümetin tehlikeleri doğru okumaması durumunda kent ve kırlarda şiddetin artma tehlikesinin büyük olduğunu ve gelişmelerin başbakanı dahi koltuğundan edip hapse attıracak bir düzeye gelebileceğini söyledi.

Eski DEP milletvekili, BBC Türkçe’ye verdiği mülakatta, “Seçimden sonra eğer gelişmeler bu şekilde sürerse bir iç savaşın patlak vermesinden yana endişelerim var. Hükümet ve başbakan tutumlarını değiştirir ve meselenin çözümüne dair yeşil ışık yakarlarsa PKK’nin eylemsizlik kararı sürecek. Fakat şu anki gibi katı, militarist tutum devam ederse Öcalan'ın açıklamalarının verdiği izlenime göre seçimden sonra çetin bir iç savaş yaşanabilir” şeklinde konuştu.
PKK'nın hapisteki lideri Öcalan daha önce avukatlarıyla yaptığı görüşmede, "PKK'nin eylemsizlik kararının 15 Haziran'dan sonra tekrar uzatılmayabileceğini" söylemişti.

"Öcalan’la görüşen heyet tasfiye edilebilir"

Öcalan’la 11 Mayıs günü avukatı olarak görüşen Alınak, görüşmenin içeriğine dair bugün ayrıntılı açıklamalar yaptı.
Alınak, “BBC ile bu röportaj ve Radikal gazetesindeki haber başbakan tarafından değerlendirilip yeni bir tutum alınırsa bu tehlike ortadan kalkabilir” şeklinde de konuştu.

Alınak, Öcalan’ın kendisiyle devlet adına yapılan görüşmelerin çözüme doğru evirilirse tehlikenin kalmayacağını ancak kendisiyle görüşen heyetin Özal, Ecevit ve Erbakan gibi tasfiye edilmesi durumunda savaşın gündeme geleceğini söylediğini de ifade etti.
‘Öcalan kontrolü her geçen gün yitiriyor’
15 Haziran’dan sonra Öcalan’ın da yapabileceği çok şey kalmayacağını söyleyen Alınak, hapisteki PKK liderinin örgüte şu ana kadar 6-7 kez eylemsizlik kararı aldırdığını ifade etti. Alınak’a göre “Abdullah Öcalan gelişmeleri kontrol etme gücünü her geçen gün yitirmekte ve bunun farkında.”
Alınak, 1990’lar Türkiye’sini ve Tansu Çiller hükümeti dönemini hatırlatan bu felaket senaryosunun, Orta Doğu ve dünyada daha önemli bir rol oynayan Türkiye’de tekerrür etmesinin nasıl mümkün olabileceği sorumuza ise:
“Hükümet eğer bu tutumunu sürdürürse Tansu Çiller dönemini kat kat aşan gelişmeler söz konusu olabilir. Türkiye’nin Orta Doğu’daki önemi de yaşanacak gelişmeleri engelleyemez. Kürt meselesi konusunda birlikte hareket eden ordu ile AKP aynı zamanda bir iktidar mücadelesi içinde.” dedi.

Alınak’a göre, 15 Haziran’dan sonra oluşacak şiddet ortamıyla birlikte hükümetin düşmesiyle sonuçlanabilecek gelişmelerin ardından CHP’nin iktidara geleceği bir ortam yaratılabilir.
Risk varsa hükümet neden görmüyor?
Eğer böyle riskler söz konusuysa hükümet neden bu tür bir değerlendirme yapmıyor sorumuzu ise; “Çünkü iktidar sarhoşluğu içindeler ve darbe ortamının sona erdiğini düşünüyorlar. Dilerimki bugünden sonra yeni bir değerlendirme yapar ve iç savaş tehlikesini görürler.” şeklinde yanıtladı.
Kaynak: BBC

İstanbul'da Akmerkez önünde patlama: 8 yaralı

26 MAYIS 2011
İstanbul Etiler'deki Akmerkez Alışveriş Merkezi önünde bu sabah meydana gelen patlama sonucu biri polis sekiz kişi yaralandı.

İstanbul'daki saldırıyı şu ana kadar üstlenen olmadı
Yaralılardan iki kişinin durumları ağır, bu kişilerden birinin ise patlamanın ardından bacağı koptu.

Bombanın, Etiler Polis Meslek Yüksekokulu yakınlarındaki Koç Köprüsü'nün altında bir bisiklet üzerinde patlatıldığı tespit edildi.
TSİ 08.58'de meydana gelen patlama sonucu bir İETT otobüsü de dahil beş araç hasar gördü.
İstanbul Valisi Hüseyin Avni Mutlu, patlamanın mahiyetine ilişkin olarak güvenlik birimlerinin çalışmalarını sürdüğünü bildirdi.
BBC

15 HAZİRAN'IN KODLARI
SERDAR AKİNAN
25 Mayıs 2011



Kandil'den geldikten sonra farklı kesimlerden temas ettiğim hemen herkesin bana sorduğu birkaç temel soru var:

'15 Haziran'dan sonra ne olacak?'', 'Tam olarak ne istiyorlar?'', 'Kandil'in içinde bir derin PKK var mı?''

Bu sorulara gözlemlerimden yola çıkarak yanıt vermeye çalıştığımda aldığım tepkiler gerçekten çok düşündürücü.

Öncelikle şunu itiraf etmeliyim ki Türkiye'nin doğusu ve batısı arasında muazzam bir iletişim sorunu var. Buradaki 'doğu' ve 'batı'yı salt coğrafi bir terim olarak da almayın. Siyasetin temel aktörleri ve medya iki ayrı dil bulutu oluşturmuş. Gelinen noktada Kürtler adına siyaset yapanlar hedeflerini çok açık ve net ortaya koymuş vaziyetteler. 2011'i, her ne pahasına olursa olsun, çözüm yılı olarak görüyorlar.

Çözüme ortak olan yönetime de ortak olacağından orta ve uzun vadede kendisine 'tekçi' bir yönetim tablosu çizen AKP, bu müstakbel ortağı kabul etmiyor.

AKP'nin bu süreçte mahcup bir edayla örtmeye çabaladığı muhatabı sadece İmralı değil. Kandil burada çok güçlü bir aktör. KCK yapılanmasının tepesindeki isim Karayılan, saatler süren söyleşimizde bu tabloyu çok net izah etti; 'İmralı, devlet adına bir heyetle AKP'nin bilgisi dahilinde bir pazarlık yürütüyor ve bunu stratejik olarak çok önemsiyoruz. Çözüme hiç bu kadar yaklaşmamıştık. Ancak, tüm bu görüşmeler olurken Erdoğan anlaşılamaz ve kabul edilemez bir şekilde polisi demokratik tepkisini gösteren sivillerin üzerine yönlendiriyor. Operasyonlar durmuyor. 40'tan fazla kaybımız var. Yüzlerce gözaltı var. Ağır tahrik var. Kandil, HPG'ye hakimdir. Ancak üzerine ateş açılan insana da kendini savunma diyemeyiz. Misilleme hakkımızı hak ettiği gibi de kullanmıyoruz.'' Ve kimsenin görmediği şu: 15 Haziran tarihinden sonra tahmin dahi edilemeyecek şiddette bir saldırı başlatmanın hazırlığındalar. Kandil, 'Bugüne kadar alışıldık yönetmelerin dışında bir saldırı olacak' diyor. Bundan ne anlarsınız?

Şimdilik özenle kısık sesle söylemeye çalıştıkları bu vurgu beni gerçekten endişelendiriyor. Başbakan'ın 12 Haziran gecesi 2. Balkon konuşmasına umut bağlayanların umudunu yürekten paylaşanlardanım. Fakat gerçeklik inanın bu değil.

'Kandil içinde derin bir PKK var ve bunlar Ergenekon'la temas halinde...' iddiasını tedavüle sokanlara ne söylenebilir bilemiyorum.

PKK'nın sicili ortada... Bu çapta bir örgütün böylesi bir ittifaka muhtaç olduğunu düşünmek sadece gündem kaynatmaya yarar diye düşünüyorum.

Kürt siyasal hareketi çözüme inanmış vaziyette. Öylesine inanmış ve adanmış ki ya bunu anayasa tartışmaları içinde aktif olarak yer alarak ve o metni ısrarcı oldukları çerçevede değiştirerek yapacaklar. Ya da yapacaklar.
''Peki ne?'' sorusunun yanıtı ise aslında çok kısa.

1921 Anayasası. Sahi o neydi?

http://www.mizikacilar.com/Makale.aspx?ID=204

Öğrenci Yurduna Ses Bombası Attılar
30 Mayıs 2011

Diyarbakır'da üniversite öğrencilerinin kaldığı yurda ses bombası atılması sonucu bir öğrenci yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, Dicle Üniversitesi yerleşkesinde yer alan Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumuna ait Ziya Gökalp Yurt Müdürlüğünün bayanlar tuvaletine ses bombası atıldı.

Meydana gelen patlamada üniversite öğrencisi Derya Dursun yaralandı. aktifhaber

ABD: İran'ın donanması Kızıldeniz'de
7 Haziran 2011
ABD Savunma Bakanlığı sözcüsü albay David Lapan, İran'ın Kızıldeniz'e denizaltı yolladığını teyid etti.

Tahran'ın kaç tane denizaltı yolladığını belirtmeyen Lapan, "Durum, ABD açısından endişe verici değil" diye konuştu.

İran'ın Kızıldeniz'e savaş gemileri ve denizaltılar gönderdiğini belirten Fars Haber Ajansı, Kızıldeniz'e gönderilen denizaltılara donanmaya ait savaş gemilerinin eşlik ettiğini duyurmuştu.

Ajans, İran Deniz Kuvvetlerine ait denizaltıların, önceden belirlenen program kapsamında uzun süre kalacağı uluslararası sularda bilgi toplayacağını ifade etmişti. haber10

Öcalan'a göre Erdoğan savaş ilan etti
09/06/2011

İmralı'dan dönen Tuğluk, PKK lideri Öcalan'ın Başbakan Erdoğan'ın sözlerini savaş ilanı olarak değerlendirdiğini söyledi


BURSA - PKK lideri Abdullah Öcalan'ı, İmralı Adası'nda ziyaret eden Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, beraberindeki diğer avukatlar Cemal Demir, Cemo Tüysüz ve Cengiz Çiçek ile adadan döndü. Ziyarete ilişkin konuşan Tuğluk, Öcalan'ın Başbakan Tayyip Erdoğan'ın son günlerdeki dilinin Kürtlere yönelik bir savaş ilanı olarak değerlendirdiğini söyledi.

Tuğluk, Gemlik İlçe Jandarma Komutanlığındaki işlemlerin ardından çıkışta gazetecilere yaptığı açıklamada, Öcalan'la le bir görüşme gerçekleştirdiklerini söyledi. Tuğluk, bir gazetecinin ''15 Haziran ile ilgili yeni bir değerlendirmesi oldu mu?'' sorusunu şöyle yanıtladı: ''Henüz bir görüşme gerçekleşmemiş. 'Görüşmenin içeriğinin, bu konuda önem taşıdığını' ifade etti. Fakat, 'AK Parti'nin uyguladığı, son dönemlerde Başbakan'ın kullandığı dilin, uygulamaların, pratiklerin Kürtlere karşı bir savaş ilanı olarak değerlendirdiğini ve Türkiye'yi bir kaosa, kriz sürükleyen bir politika izlendiğini' ifade etti. Bu konuda çok şey değil, AKP'nin politikalarının çok çözümleyici olmadığını, özellikle Sayın Başbakan'ın son dönemlerde kullandığı dilin Kürtleri hedef alan, siyasilerini hedef alan yoğun tutuklamaların da bu anlamda bunun işaretleri olduğunu, burada bir çözüm iradesini ve niyetini göremediğini' ifade etti.''
Radikal


YSK, Dicle'nin vekilliğini düşürdü
22.06.2011
Yüksek Seçim Kurulu (YSK) tarafından yapılan açıklamada, KCK davasından tutuklu bulunan Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin oybirliğiyle düşürüldüğü belirtildi.

Yüksek Seçim Kurulu, KCK tutuklusu Diyarbakır bağımsız milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürdü. YSK'nın daha önceki açıklaması, Dicle hakkındaki kararın savunma yaptıktan sonra verileceği yönündeydi. Tutuklu olan Dicle de, bugün Diyarbakır İl Seçim Kurulu'na savunma için gitmiş ve ek süre istemişti. YSK'nın Dicle ile ilgili kararını gece saatlerinde YSK Başkanvekili Turan Karakaya açıkladı. YSK Başkanvekili Karakaya, hakkında ''terör örgütü propagandası'' yapmaktan hapis cezası kesinleşen, Diyarbakır'dan bağımsız milletvekili seçilen KCK davası tutuklusu Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin oy birliğiyle düşürülmesine karar verildiğini açıkladı. Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi, Dicle'nin söz konusu hapis cezasıyla ilgili kararını geçen hafta vermişti. Mahkeme, Dicle' nin KCK Davası kapsamında tutuklu kaldığı 453 günlük sürenin, 1 yıl 8 aylık cezasından mahsup edilmesine karar vermişti.

'MECLİSE GİTMEYİZ'

BDP'den KCK davasından tutuklu bulunan 6 milletvekilinin hepsinin serbest bırakılması yönünde bir açıklama gelmiş ve aksi bir durumda Meclis'e girilmeyeceği belirtilmişti. Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku'nun Diyarbakır'dan aday gösterdiği Hatip Dicle, 12 Haziran seçimlerinde Diyarbakır bağımsızlar arasında en yüksek oy oranı ile (85 bin 945) seçilmişti. (Ankara/DİHA)

KOÇALİ: KARAR ADİL VE HUKUKİ OLMADIĞI GİBİ PROVOKATİF DE

YSK'nın Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürmesini sert bir dille eleştiren BDP Eş Genel Başkanı Filiz Koçali, "Bizim kararımız çok nettir. Biz ya 36 milletvekilimiz ile o Meclis'e gideceğiz ya da gitmeyeceğiz. YSK'nın kararını ne Diyarbakır halkı ne bölge halkı ne de vicdanı olan kabul edebilir. Biz haklı tepkimizi ortaya koyacağız. Artık çözüm bulmak YSK ve Başbakan Erdoğan'ın işidir" dedi.

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesine BDP Eş Genel Başkanı Koçali, sert tepki gösterdi. Dicle hakkında verilen kararın başta hukuki olmadığını belirten Koçali, "Hukuk dışı bir karar. Dicle'nin adaylığı kesinleşti. Yargıtay'ın daha önce aldığı karar Yüksek Seçim Kurulu'na sunulmuştu ve YSK Dicle'nin milletvekili adaylığı YSK tarafından iptal edilmemişti. Bu 12 gün içerisinde hukuki olarak değişen bir durum yok" dedi.

Kararın siyasi yanına ilişkin değerlendirme yapan Koçali, şunları söyledi: "Dicle Diyarbakır'da en yüksek oyla seçilmiş bir vekildir. Halkın iradesi yok sayıldığı için bu karar kabul edilebilir değildir. Bu karar adil ve hukuki olmadığı gibi provakatif bir karardır. Söz konusu karara ilişkin gerekli başvurular yapılacaktır ama bizim net bir kararımız var. Biz Meclis'e ya 36 milletvekilimiz ile gideceğiz ya da gitmeyeceğiz. Demokratik siyasetten yana olduğumuzu defalarca açıkladık. Her kesimin buna uygun davranması gerekiyor. Bu olmazsa, biz o Meclis'e gitmeyeceğiz. Bunu ne Diyarbakır halkı, ne bölge halkı ne de vicdanı olan bir kişi kabul eder. Bizim yapacak bir şeyimiz yok, bu çözümü bulmak onların işidir. Çözüm bulmak artık YSK ve Başbakan'ın görevidir. Biz karar karşısında haklı tepkimizi göstereceğiz."

TÜZEL: AKP DENETİMİNDE POLİTİK BİR MÜDAHALE

Roj TV'ye konuşan İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, kararın AKP denetiminde yapılmış politik bir müdahale olduğunu belirtti ve halkın iradesinin hiçe sayılarak ülkenin karıştırılmak istendiğini dile getirdi. Ülkedeki demokrasi güçlerinin halkın temsilcisi Hatip Dicle'ye sahip çıkacağını, çıkması gerektiğini belirten Tüzel, YSK'nın kararının Blok'un ve Kürt halkının ortak barış yürüyüşüne yönelik de bir müdahale olduğunu açıkladı ve buna karşı ortak bir tutum sergileneceğini vurguladı.

HASİP KAPLAN: PLANLI, PROGRAMLI BİR KARAR

Roj TV'ye konuşan Şırnak Bağımsız Milletvekili Hasip Kaplan, YSK'nın böylesi skandal kararları alabileceklerini tahmin ettiklerini belirterek, yine de mazbatalar alındıktan sonra alınan bu kararın zorlama, tartışmalı ve kamu vicdanını yaralayan bir karar olduğunu belirtti. Kararın "yok hükmünde" olduğunu belirten Kaplan, YSK'nın daha önce onay verdiği bir adayı şimdi veto etmesinin kabul edilemez olduğunu belirtti. Planlı, programlı bir kararla karşı karşıya olunduğunu vurgulayan Kaplan, sürecin sağlıklı ve soğukkanlı bir şekilde değerlendirilmesi gerektiğini dile getirdi ve bu müdahalenin kamu vicdanında mahkum edilerek boşa çıkartılması gerektiğini belirtti.

DİCLE'NİN AVUKATI: SİYASİ VE KEYFİ BİR KARAR

Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK tarafından düşürülmesini değerlendiren avukatı Fethi Gümüş, kararın geri alınması amacıyla YSK'ya şikayet dilekçesi vereceklerini belirterek, "Hatip Dicle hukuken vekilliği kazanmıştır. YSK'nın aldığı karar, tamamen siyasi ve keyfi bir karardır. Buna karşı itiraz etme hakkı usulen olmamak ile birlikte, söz konusu kararın geri alınması amacıyla yarın YSK'ya bir dilekçe sunacağız. YSK'nın da düzeltme ve kararını geri alma yolu mevcuttur. Seçimlerden öncede aynı şekilde karar verilmişti ve yaptığımız şikayet üzerine YSK kararını geri aldı. Aynı yöntem ve usül bu kez de söz konusu olabilir" dedi.

Blokun Diyarbakır Milletvekili Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK tarafından 'kesinleşmiş cezası bulunduğu' gerekçesiyle düşürülmesine ilişkin Dicle'nin avukatı Fethi Gümüş, ajansımıza değerlendirmede bulundu. Kararın geri alınması amacıyla yarın YSK'ya şikayet dilekçesi vereceklerini belirten Gümüş, "YSK'nın verdiği karar hukuka aykırıdır ve tamamen yanlış bir karardır. Hatip Dicle hukuken vekilliği kazanmıştır. YSK'nın aldığı karar, tamamen siyasi ve keyfi bir karardır. Buna karşı itiraz, etme hakkı usulen olmamak ile birlikte, söz konusu kararı geri alma amacıyla yarın YSK'ya bir dilekçe sunacağız. Bunun düzeltilmemesi halinde AİHS'e (Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi) aykırı bir karar olması nedeniyle konuyu AİHM'e taşıyacağız" dedi.

'DİCLE YERİNE BAŞKASININ GEÇMESİ MÜMKÜN DEĞİL'

Bazı televizyon kanallarında Dicle yerine başka bir milletvekili geçeceği yönünde yorumlar yapıldığına dikkat çeken Gümüş, "Bu durum tamamen yasaya aykırı bir durumdur. Dicle 12 Haziran 2011 tarihinde halkın iradesiyle milletvekili seçilmiştir ve seçildiğine dair İl Seçim Kurulu'nca verilmiş mazbatasını da almış bulunmaktayız. Süreç itibariyle Dicle yerine başkasının geçmesi mümkün değildir. Bu durum Milletvekili Yasası ve Anayasa'ya tamamen aykırıdır" diye konuştu. YSK kararına ilişkin itiraz hakkı olmamak ile birlikte kararın geri alınması ve düzeltilmesi yönünde talep haklarının olduğunu belirten Gümüş, "YSK'nın da düzeltme ve kararını geri alma yolu mevcuttur. Seçimlerden öncede aynı şekilde karar verilmişti ve yaptığımız şikayet üzerine YSK kararını geri aldı. Aynı yöntem ve usül bu kez de söz konusu olabilir. 5237 sayılı yasanın 53. maddesine göre verilmiş olan ceza infaz edildikten sonra kişi kamu haklarından yararlanabilir. Bu bakımdan söz konusu ceza Hatip Dicle'nin milletvekili olmasına engel değildir" değerlendirmesini yaptı.
SOSYALIST TARTISMA PLATFORMU

KCK Tutuklusu Vekillere Şok!
22.06.2011
KCK tutuklusu 5 milletvekilinin tahliye talebi konusunda Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları, talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirdi.

BDP’nin desteğiyle bağımsız milletvekili seçilen KCK tutuklusu 5 milletvekilinin tahliye talebini inceleyen Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları, talebin reddedilmesi yönünde görüş bildirdi.
KCK tutuklusu 5 sanığın avukatları, bir süre önce Diyarbakır Seçim Kurulu Başkanlığı’ndan aldıkları mazbataları, 5’inci ve 6’nci Ağır Ceza Mahkemelerine sunarak tahliye talebinde bulunmuştu.

Mahkeme, söz konusu talep üzerine savcılıktan görüş istemişti.

Diyarbakır Özel Yetkili Cumhuriyet Savcıları, Ağır Ceza Mahkemelerine sundukları mütalaada, bağımsız milletvekili seçilen Selma Irmak, Kemal Aktaş, Faysal Sarıyıldız, İbrahim Ayhan ve Gülser Yıldırım ile YSK tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle’nin talebinin reddine karar verilmesini istedi.

Sanıklar hakkında Türk Ceza Kanunun 314. maddesi uyarınca ’’örgüt üyesi olma’’ suçlamasıyla 7 buçuk ile 15 yıl arasında değişen hapis cezası isteniyor. TRT

Tunceli'de Mayın: 2 Polis öldü
22.06.2011
Polis aracının geçişi sırasında uzaktan kumandalı bomba patladı. Saldırıda,
Gökhan Büyükarslan ve Hakan Yavuz isimli iki polis öldü. haber1001

Başkanın Oğlu Serbest Bırakıldı
22.06.2011
Terör örgütü mensuplarınca kaçırılan Diyarbakır'ın Hazro Belediye Başkanı Fethullah Mehmetoğlu'nun oğlu serbest bırakıldı.

26 Mayıs’ta Diyarbakır-Bingöl karayolunun Kocaköy-Gökçen köyü yol ayrımında terör örgütü mensuplarınca aracı yakıldıktan sonra kaçırılan Hazro Belediye Başkanının oğlu Fuat Mehmetoğlu, dün akşam saatlerinde ilçenin kırsal kesiminde serbest bırakıldı.
Fuat Mehmetoğlu, konu ile ilgili açıklama yapmak istemediğini söyledi.

Mehmetoğlu, önceki gün AK Parti’den istifa ettiğini açıklamıştı. TRT

Mersin'de bir ilköğretim okulu kundaklandı
22.06.2011
Mersin Gündoğdu Mahallesi’ndeki Sakarya İlköğretim Okulu’na molotof kokteyli atıldı. Kısa sürede büyüyen alevler öğretmenler odası ile 2 sınıfı sardı. Yangın, itfaiye ekiplerinin de müdahalesiyle güçlükle söndürüldü.
Okulun daha önce de birkaç kez kundaklandığı öğrenildi. haber1001

Hatip Dicle protestosuna polis müdahalesi
22.06.2011

Yüksek Seçim Kurulunun (YSK) Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin düşürülmesine ilişkin kararını protesto amacıyla Beyoğlu'nda toplanan ve polis barikatını aşmaya çalışan gruba polis müdahale etti.

Taksim Meydanı'nda toplanan, Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin YSK tarafından düşürülmesini protesto eden çeşitli sivil toplum kuruluşu ve partilere üye bir grup, İstiklal Caddesi'nden Beyoğlu'na yürümek istedi.

Polisin izin vermemesi üzerine Tarlabaşı Bulvarı'na yönelen grup üyeleri, polisin Beyoğlu Emniyet Müdürlüğünün önünde kurduğu barikatı aşmaya çalıştı. Çevik kuvvet ekipleri, gruba biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti.

Müdahalenin ardından gruptakiler ara sokaklara kaçtı. Göstericilerin bir bölümü, daha sonra Taksim Meydanı'nda oturma eylemi yaptı. cnntürk

Bağımsızlar Meclis'e girmiyor

BDP'nin desteğiyle Diyarbakır'dan bağımsız milletvekili seçilen Hatip Dicle'nin vekilliğinin YSK tarafından düşürülmesi üzerine BDP'nin desteğiyle bağımsız milletvekili seçilenler bugün Diyarbakır'da olağanüstü toplandı. Toplantıdan TBMM'ye gitmeme kararı çıktı.

23 Haziran 2011
Anadolu Haber

.Basına kapalı yapılan toplantıda bağımsız vekiller, dün Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) yaptığı "Meclis’e gitmeme" tavsiyesini değerlendirdi.

BDP’nin desteklediği KCK/TM davasında tutuklu bulunan Hatip dicle ile birlikte 6 vekil adayı dışında aralarında Ahmet Türk, Leyla Zana, Ertuğrul Kürkçü, Sırrı Süreyya Önder, Gültan Kışanak, Altan Tan’ın da bulunduğu 30 milletvekili Diyarbakır’ın merkez Kayapınar İlçesi’nde bulunan Cegerxwin Kültür Merkezi’nde bir araya geldi. Toplantı öncesi kültür merkezinin kafeteryasında bir araya gelerek bol bol sohbet eden bağımsız milletvekilleri Ahmet Türk’ün gelişinden sonra toplantıya başladı.

Bağımsız milletvekilleri, DTK’nın dün yaptığı "Siyasi parti olarak en büyük bileşenimiz olan BDP’nin, MYK’sını ve meclis grubunu toplayarak, daha önce verdikleri, ’bir tek eksik olsa bile Meclis’e gitmeyeceğiz’ kararı doğrultusunda, tüm halkımıza, Türkiye ve dünya kamuoyuna açık ve net bir şekilde iradesini deklare etmeyi acil olarak tavsiye eder" önerisini değerlendirdi.

Bağımsız adaylar toplantıda DTK’nın bu tavsiyesine uyarak TBMM'ye girmeme yönünde karar aldı.

Toplantının ardından bağımsız vekillerin Kayapınar BDP ilçe binasına kadar vatandaşlarla yürüyeceği öğrenildi.Bu arada, öğleden sonra gerçekleşecek yürüyüş güzergahının yanısıra kentin bir çok kritik noktasında çevik kuvvet ekipleri tarafından çıkabilecek olaylara karşı önlemler alındı.

MECLİS’E GİTMEME KARARINI ŞERAFETTİN ELÇİ AÇIKLADI

BDP’nin desteğiyle bağımsız milletvekili seçilenlerin yaptığı toplantı yaklaşık 4 saat sürdü. Toplantı alınan kararların sonuç bildirgesini Diyarbakır Bağımsız Milletvekili Şerafettin Elçi okudu. Meclise gitemeyeceklerin ifade eden Elçi, şöyle dedi:

"Emek, Demokrasi ve Özgürlük Bloku, Türkiye halklarının barış içerisinde ve özgürce bir arada yaşaması amacıyla yan yana geldiği günden beri bir çok operasyonun hedefi haline gelmiştir. YSK vetosuyla başlayan süreç, keyfi tutuklama ve gözaltılar, askeri ve siyasi operasyonlarla hiç durmadan devam etmiştir. Bu engelleme ve barış sürecinini önünü tıkama operasyonlarının son halkası Diyarbakır Milletvekili sayın Hatip Dicle’nin yasal hakkının yetkisiz bir kurum tarafından gasp edilmesiyle sonuçlanmıştır. Dün, bu tarz operasyonlardan mağdur olduklarını iddia edenler, bugün bu operasyonun bizzat mimarlığını üstlenmiş durumdadır. Halklarımıza barış ve özgürlük sözü vermiş olan blokumuzun bu şartlar altında benzeri operasyonlara sürekli muhatap olacağı anlaşılmıştır. Parlamento ve iktidar bu haksızlığı giderme ve demokratik siyasetin önünü açarak çözüm olanaklarını geliştirme yolunda somut bir adım atıncaya kadar parlamentoya gitmeyeceğiz. Ak Parti yönetimi, çalınmış milletvekilliğini hakkı olana derhal iade etmelidir. Tüm demokrasi güçlerini, barış ve özgürlük sürecini baltalayan bu operasyonlara karşı, demokrasiden taraf olmaya davet ediyoruz."

HATİP DİCLE İÇİN 10 BİN KİŞİ YÜRÜDÜ

YSK tarafından Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin düşürülmesi üzerine Diyarbakır’da yaklaşık 10 bin kişi yürüdü. BDP il binası önünde bir araya gelen partililer alınan yoğun güvenlik önlemleri altında Hatip Dicle’nin seçim bölgesi olan Merkez Kayapınar ilçesindeki BDP ilçe binası önüne kadar 2 kilometrelik yolu PKK ve Öcalan lehine, Ak Parti’nin ise aleyhinde sloganlar atarak yürüdü.

Bir panzerin adeta eskortluk yaptığı yürüş sırasında göstericiler, ’Ölüm taciri AKP’yi lanetliyoruz’, ’irade onurdur bu halk onuruna sahip çıkar’, ’beleşçi karbonat oya’, ’ya cennette birlikte yaşayacağız, ya da cehennemde birlikte yanacağız’ pankartları taşıdı. Kalabalık caddelerden geçerken, kaldırımlardaki bazı kişiler de zafer işaretleri yaparak onları destekledi.

'Dicle Kararı'nı Protesto Eden Grup Polisi Taşladı
23 Haziran 2011
Şırnak’ın Cizre ilçesinde YSK’nın Diyarbakır bağımsız Milletvekili Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürmesi üzerine düzenlenen tepki yürüyüşünde polis taşlandı.
Şırnak’ın Cizre ilçesinde, Yüksek Seçim Kurulu (YSK)’nun Diyarbakır bağımsız Milletvekili Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürmesine tepki yürüyüşü düzenlendi. Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) Cizre İlçe Başkanlığı'nın düzenlediği yürüyüşün ardından İdil Caddesi'nde olaylar çıktı. Polis, Karayolları binası ve polis araçlarını taşlayan gruba biber gazı ve tazyikli suyla müdahale etti. aktifhaber



Seslice Taburu'na Roketatarlı Saldırı
24.06.2011
Şırnak'ta Seslice Tabur Komutanlığı'na roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendiği bildirildi. TRT

Karayılan: Devletin veto politikası savaş nedeni
24 HAZİRAN 2011

Hatip Dicle'nin vekilliğinin düşürülmesine Meclis'e gitmeme kararı alarak tepki gösteren BDP'li bağımsızlara Kandil'den destek geldi. KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan devletin veto politikasının savaş nedeni olduğunu söyledi.

BDP'li bağımsızların dünkü kararının ardından PKK'nin İmralı'daki lideri Abdullah Öcalan'ın yaklaşımı bekleniyor.
Öcalan'ın, 12 Haziran’da milletvekili seçilen KCK davası tutukluları Selma Irmak, Faysal Sarıyıldız, Kemal Aktaş, Gülser Yıldırım ve İbrahim Ayhan'ın tahliye taleplerinin kabul edilmesi durumunda, Dicle'ye yönelik vetoya rağmen BDP milletvekillerine Meclis'e gitmeleri telkininde bulunabileceği yorumları yapılıyor.
Ancak Öcalan'ın açıklamasından önce, PKK'nın en üst karar alma merkezi olarak tanımlanan Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan konuştu.
Karayılan Fırat Haber Ajansı'na verdiği demeçte BDP'nin kararını onayladı.
"Demokratik Toplum Kongresi'nin de çağrısını dikkate alarak oybirliğiyle almış oldukları karar çok doğru ve yerinde bir karardır. Bundan başka bir şey de yapılamazdı" diyen Karayılan şöyle devam etti:
"YSK'nın bu kararı aslında Türk devletinin Kürt siyasetini kontrole almak, burnunu sürtmek, 'Siz her şeyi yapamazsınız, sınırları aşamazsınız, fazla ileri gitmeyin, sizi engelleyebiliriz' mesajını içeren, Kürt siyasetini iradesizleştirme ve hizaya çekme kararıdır. Somut bir adım atılıncaya kadar Meclis'e gitmeyeceklerini açıklamaları Kürt siyasetinin de onurlu bir duruşu sürdüreceğinin kesin kararlılığıdır."
Savaş sebebi
Yüksek Seçim Kurulu'nun Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürmesini de değerlendiren Murat Karayılan, bunu hem devletin savaş ilanı, hem de kendileri için savaş sebebi olarak değerlendirdi.
Karayılan şöyle konuştu: "Biz, Kürt sorununda silahların tümden devre dışı bırakılması ve barışçıl, demokratik yöntemlerle sorunun tartışılarak çözülmesi için üstümüze düşen sorumlulukları yerine getirdik ama üzerinden üç gün geçmeden devletin bu biçimde Kürt halkını hiçleştiren, Kürt siyasetini boyunduruk altına almaya yönelen bu politikası devreye konulmuştur."
"Bu açıdan yaklaşıldığında devletin Hatip Dicle şahsında Kürt siyasetine karşı yürüttüğü bu veto politikası savaş nedeni olabilecek bir durumdur. Eğer önümüzdeki yakın günler içinde Türk devleti ve hükümeti bu büyük haksızlığı ortadan kaldıran bir girişim geliştirmez ve düzeltmezse, bu, halkımıza karşı resmen bir savaş ilanı anlamına gelecektir"
Karayılan KCK davasını da "AKP hükümetinin ve Fethullah Gülen cemaatinin Kürt siyasetini ezmek, geriletmek için geliştirdiği bir senaryo" olarak niteledi.
BBC

Van Emniyeti'nde izinler iptal edildi
24 Haziran 2011
Van İl Emniyet Müdürlüğü'nde yarından geçerli olmak üzere tüm izinlerin iptal edildiği bildirildi.

KCK operasyonu kapsamında Eğitim-Sen Van Şube Başkanı Selami Özyaşar ile milletvekilli adaylığı için istifa eden Eğitim-Sen Van Şubesi eski Başkanı Lezgin Botan'ın da aralarında bulunduğu 6 kişinin gözaltına alınması ve YSK'nın Hatip Dicle ile ilgili kararının ardından muhtemel bir olaya karşı kentte güvenlik tedbirleri en üst seviyeye çıkarıldı. Emniyet Müdürlüğü Haber Merkezi'nden tüm istasyonlara ise akşam saat 18.30 sıralarında, "Yarından geçerli olarak izine çıkacak olan personellerle izin evrakları imzadan çıkan tüm personellerin izinleri iptal edilmiştir" anonsu yapıldı. haber10

Savaş alanına dönen Silopi’de polis bayrak açtı!
Savaş alanına dönen ilçede, bir sivil polis panzerden ilçe sakinlerine Türk bayrağı salladı. Göstericiler de polise sarı, kırmızı, yeşil flamalar açarak örgüt lehine sloganlar attı.
25 Haziran 2011

Şırnak'ın Silopi İlçesi'nde YSK'nın Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürmesini protesto eden bir grup ile polis arasında çatışma çıktı. Savaş alanına dönen ilçede, bir sivil polis panzerden ilçe sakinlerine Türk bayrağı salladı.

Bir elinde gaz bombası atan tüfek bulunan maskeli sivil polis daha sonra panzerden inip Türk bayrağını göstericilere doğru açarak göz bombası attı. Göstericilerde polise sarı, kırmızı, yeşil flamalar açarak örgüt lehine sloganlar attı. İlçedeki olaylarda Akrep isimli bir polis panzeri ise atılan molotof kokteyliyle alev alev yanarken söndürüldü.

Şırnak'ın Silopi İlçesi'nde YSK'nın Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürmesini protesto eden bir gruile polis arasında çatışma çıktı.Savaş alanına dönen ilçede, bir sivil polis panzerden ilçe sakinlerine Türk bayrağı salladı.

Bir elinde gaz bombası atan tüfek bulunan maskeli sivil polis daha sonra panzerden inip Türk bayrağını göstericilere doğru açarak göz bombası attı. Göstericilerde polise sarı, kırmızı, yeşil flamalar açarak örgüt lehine sloganlar attı. İlçedeki olaylarda Akrep isimli bir polis panzeri ise atılan molotof kokteyliyle alev alev yanarken söndürüldü.

POLİS PANZERİ ALEV ALEV YANDI
YSK'nın Hatip Dicle'nin milletvekilliğini düşürmesinden sonra Şırnak'ın Silopi ilçesinde dün akşam saatlerinde yaşanan protesto gösterilerinde ilginç görüntüler yaşandı. İlçenin Cudi ve Nuh mahalelerinde bir araya gelen yüzlerce kişi izinsiz gösteri yapmak isteyince polisin müdahalesiyle karşılaştı. Polisin gaz bombaları ve tazyikli su sıktığı gruplar, havayi fişekler, molotof kokteylleri ve taşlarla karşılık verdi. Çevik kuvvet ekiplerinin attığı göz bombalarından mahale sakinleri de etkilendi. Yüzleri maskeli gençlerin polislere onlarca molotof kokteyli karşılık verdiği olaylar sırasında bir molotof kokteylinin isabet ettiği ve alev alev yanan Akrep tipi bir polis panzeri, diğer bir polis panzeri tarafından söndürüldü. Molotof kokteylleri yüzünden çevik kuvvet ekipleri uzaktan göstericilerin üzerine gaz bombaları atıp tazyikli su sıkarak etkisiz hale getirmeye çalışırken, evlerin damlarına çıkan bazı gençlerde yukardan polisleri taş yağmuruna tuttu. İlçedeki 4. caddeyi yaktıkları ateşlerle barikat oluşturup trafiğe kapatan gençler, Abdullah Öcalan, PKK ve Hatip Dicle lehine, Ak Parti aleyhinde ise sloganlar attı. Polisin attığı göz bombalarından ayaklarına ve sırtlarına isabet eden 3 kişi hafif şekilde yaralandı.

POLİS TÜRK BAYRAĞI AÇTI
İlçede geç geç saatlere kadar süren olaylar sırasında ilginç bir görüntüde yaşandı. Akrep ismi verilen bir polis panzerinin kapısını açan sivil giyimli bir polis memuru açtığı Türk bayrağını ilçe sakinlerine doğru salladı. Daha sonra panzerden inen maskeli polis memuru Türk bayrağını bu kez göstericilere doğru iki eliyle açtıktan sonra üzerlerine gaz bombası attı. Bunun üzerine göstericilerde yeşil, sarı, kırmızı renklerden oluşan flamalar açtıktan sonra atılan gaz bombalarıyla yere "Apo" diye yazıp örgüt lehine sloganlar attılar. Dün gece geç saatlere kadar olayların sürdüğü Silopi'de bugün ise esnaflar kepenklerini açtı.

DERİK'TE KEPENKLER KAPALI
Bu arada Mardin'in Derik ilçesinde de YSK'nın Hatip Dicle'nin miletvekilliğini düşürmesini protesto etmek amacıyla esnaflar kepenklerini açmadı. Nöbetçi Eczane ve Fırınların sadece açık olduğu için güvenlik güçleri çıkabilecek olaylara karşı geniş güvenlik önlemi aldı.
Focushaber

BDP’liler Siirt’te yol kapattı
BDP il binası önünde toplanan yaklaşık 500 partili, Hatip Dicle’nin milletvekilliğinin YSK tarafından düşürülmesini protesto etti.
24 Haziran 2011

Eruh yolunu trafiğe kapatarak basın açıklaması yapan göstericiler, bir süre oturma eylemi yaptı.

BDP binası önünde toplanan ve İl Başkanı Faruk Sağlam, Bağımsız Belediye Başkanı Selim Sadak, parti yöneticileri ile yaklaşık 500 kişinin bulunduğu kalabalık, Eruh yolunu bir süreliğine trafiğe kapatarak oturma eylemi yaptı. Oturma eylemi öncesi basın açıklaması yapan İl Başkanı Faruk Sağlam, YSK'nın Hatip Dicle ile verdiği kararı protesto etmek üzere toplandıklarını söyledi.

Kararın antidemokratik olduğunu belirten Sağlam, "Diyarbakır'da 78 bin seçmenin oyuyla seçilen milletvekilimiz sayın Hatip Dicle'nin milletvekilliği YSK tarafından antidemokratik bir şekilde düşürüldü. Ve sonrasında alelacele YSK tarafından AKP'nin 6'ncı sıra adayını hemen milletvekili seçtirip, mazbatasını hazırlayıp meclise göndermesi, buda antidemokratik uygulamanın ikinci versiyonu oldu" dedi.

Tunceli'de Çatışmalar Sürüyor
07 Mayıs 2011
Tunceli'de dün gece sıcak temas sağlanan 19 kişilik PKK'lı grup, Uzuntarla köyü kırsalında çembere alındı. Bölgede zaman zaman çatışmalar yaşanıyor.
Tunceli'de bir grup PKK'lı ile güvenlik güçleri arasında sabah saatlerinde yaşanan çatışmanın ardından başlatılan operasyonlar sürüyor. Çatışmanın yaşandığı alana indirme yapmak isteyen Skorski tipi helikopter, PKK'lı teröristlerin ateşinden ötürü başka bir alana indirme yapmak zorunda kaldı.

Tunceli'de dün gece saat 24.00 sularında merkeze 15 kilometre uzaklıkta bulunan Güleç ve Uzuntarla kırsal alanında 20 kişilik PKK'lı grubun termal kamera ile tespit edilmesinin ardından bölgede operasyon başlatıldı. Tunceli Alay Komutanlığı'ndan kalkan Kobra tipi helikopterler, PKK'lıların tespit edildiği bölgeyi yoğun bir şekilde bombardımana tuttu. Şehir merkezinden çıplak gözle görülen bombardımanın ardından sabah erken saatlerinde Uzuntarla kırsal alanına doğru kaçtıkları tespit edilen PKK'lı grubu sıkıştıran güvenlik güçleri ile PKK'lı teröristler arasında yaşanan çatışmanın sesleri duyulması dikkat çekti. Skorski helikopterlerin jandarma özel harekât timlerini bölgeye indirme girişimi, PKK'lılar tarafından açılan ateş nedeniyle sonuçsuz kaldı. Bir süre güvenli bir alan arayan helikopter daha sonra jandarma özel harekât timlerini indirerek üssüne döndü.

Bölgede başlatılan operasyonlar kapsamında yer yer çatışmalar devam ediyor. Çatışmanın içeriğine ilişkin şu ana kadar herhangi bir açıklama yapılmazken, Tunceli-Bingöl sınırında bulunan Yayladere kırsal alanında silah seslerinin geldiği öğrenildi. aktifhaber

Adana'da polise hain saldırı
10 Mayıs 2011
Adana'da polis ekiplerine patlayıcı madde atılması sonucu bir polis memuru hafif şekilde yaralandı.

Alınan bilgiye göre, merkez Seyhan ilçesindeki Şakirpaşa Caddesi'nde ekip aracının yanında bulunan görevli sivil polislerin üzerine henüz türü belirlenemeyen patlayıcı madde atıldı.

Patlama sonucu, adı henüz açıklanmayan bir polis memuru kolundan hafif şekilde yaralandı. Yaralı polis memuru, ambulansla Adana Numune Hastanesine kaldırıldı. haber10

Silopi'de Saldırı
11.05.2011
Silopi'de polis noktasına düzenlenen hain saldırıda 1'i ağır olmak üzere 2 polis yaralandı. Silopi'de Hain Saldırı: 1 Şehit

Silopi'de tpolis noktasına düzenlenen saldırıda 1 polis öldü, 1 polis de yaralandı. haber1001


Mardin-Diyarbakır karayolunun 40'ıncı kilometresinde 2 kişi öldürüldü

14 Mayıs 2011

Zırhlı araçtaki termal kemaradan şüpheli iki kişiyi tespit eden güvenlik güçleri, defalarca 'dur' ihtarında bulundu. Ancak, bütün uyarılara rağmen kaçmayı sürdüren şüpheli kişiler açılan ateşte hayatını kaybetti.

Mardin Valiliği'nden olayla ilgili yapılan açıklamada şöyle denildi:

"Havanın aydınlanması ile icra edilen olay yeri incelemesi sonucunda olay yerinde 2 şahıs ölü olarak bulunmuştur. Bir şahsın her iki elinde eldiven olduğu görülmüş, ayrıca hırsızlık maksadıyla kullanıldığı değerlendirilen kürek ile 12 rulo halinde telefon direklerinden kesilmiş toplam 500 metre telefon teli olay yeri civarında ele geçirilmiştir. Ölen şahıslardan birinin 7 ayrı hırsızlık suçundan suç kaydının bulunduğu tespit edilmiştir."
haber50

Hakkari'nin Çukurca ilçesinde mayın patladı. Patlamada bir asker öldü
14.05.2011
Hakkari Çukurca’da güvenlik güçleri tarafından yapılan arama-tarama faaliyeti sırasında mayın patladı.
Patlamada, Jandarma Komando Er Coşkun Çalı öldü haber1001

Yüksekova’da cenaze gerginliği!
06 Mayıs 2011
Hakkari Yüksekova'da açılan ateş sonucu öldürülen Übeydullah Durna, toprağa verildi
Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'ne bağlı Aksu Köyü'nde toprağa verilen Übeydullah Durna'nın cenaze töreni sonrasında 200 araçlık konvoy Yüksekova ilçe merkezine geldi.
Araçlardan inen yaklaşık 300 kişi Cengiz Topel Caddesi'nde tekbir getirererek yürümeye başladı. Bunu üzerine kepenkler kapanırken, ilçe merkezinde bulunanlarla cenazeden dönen konvoydakiler arasında olaylar çıktı.
Çıkan olaylara polis, gözyaşartıcı bomba ve havaya ateş açarak müdahale etti. Cengiz Topel Caddesi üzerinde bulunan Mustazaflar Derneği'nin bulunduğu çevredede bir çok cam kırıldı. Olaylar ilçede devam ediyor.
Dün Yüksekova’da zinsiz gösteri yapan PKK'lı grup içinden açıldığı iddia edilen ateş sonucu, bir binanın çatısında bulunan Mustazaflar Derneği üyesi Übeydullah Durna ölmüştü. habertürk

Bingöl'de saldırı: 2 polis yaralı
15 Mayıs 2011
2 polis yaralandı. Bölgede operasyon başlatıldı. Edinilen bilgiye göre, saat 21.00 sıralarında Recep Tayyip Erdoğan Mahallesi Kale Caddesi üzerinde devriye görevi yapan polis otosuna, bir araçtan silahla ateş açıldı.

Saldırıda yaralanan 2 polis memuru Bingöl Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı. haber5


_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Eyl 13, 2011 10:04 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Eyl 13, 2011 9:48 pm    Mesaj konusu: ‘YARIN ARTIK BUGÜNDÜR!…’ Alıntıyla Cevap Gönder

‘YARIN ARTIK BUGÜNDÜR!…’

Pazar günü beni Soner aradı. Van’daydı. Hakkari’ye hareket edecekti. Helalleşmek istemişti!

Soner, bir alış veriş merkezinde temizlik görevlisiydi. Bir yıl önceydi…Remzi kitabevindeki imza günümde bir köşede, utangaç beklerken gözüme takılmıştı. Sırası geldiğinde özel bir şey konuşmak istediğini söyledi. Konuştuk. İlla Tokat Turhal’da bir konuşma yapmalıydım. Bunu organize edecekti..

Bu sözleşmeden 2 ay sonra Turhal’a gittim. Bayram günü gibi giyinmiş, kırmızı kravatını takmıştı. Tüm gün koşturdu durdu. Bir düğün salonunda Turhallılarla beni buluşturdu. Konuşmam sırasında sol tarafımda oturan 2 küçük kız çocuğu ve bedenen onlardan biraz hallice bir hanım dikkatimi çekmişti. Pür dikkat dinlemişlerdi.. Annesi ve kardeşleriydiler. İstanbul’dan benimle gelen Ufuk arkadaşım evlerini ziyaret etmişti. . Yoksuldular hayat şartları üzerlerine çökmüştü. 2 küçük kızkardeşi sınıf birincisiydiler. Soner bütün gücüyle onları okutmaya çalışıyordu.. İş bulmaya İstanbul’a gelmişti. 500 küsur lira alıyor, yarısını Turhal’a yolluyordu.. Sigortası yoktu. Taşeron bir şirket, o ve arkadaşlarını dilediği gibi kiralıyordu, istediği zaman işten atıyordu..

Soner, ayda bir-iki kere mutlaka arardı. Baharın ilk günlerinde aradı. Askere gidiyorum abla’ dedi.. Vedalaştık. 3 ay oldu. Acemiliği bitti. Aradı. ‘Askerde kalmaya karar verdim’ dedi. Uzman çavuş olacaktı.. Sınavı geçtiği gün yine aradı. Hakkari’ye gitmeye gönüllü olmuştu..

Son aradığında Van’daydı. ‘Abla Erzincan’daydık. Bugün Van’a geldik. Buralarda dağ taş asker!’ dedi. ‘Yarın Hakkari’ye doğru yola çıkıyoruz. Hakkını helal et!’

Sustum… öyle birkaç saniye.. ‘Alo…’ dedi. ‘Helal Olsun…ne demek! Dikkat et…’diye çabucak söyledim.

‘Abla, 1990’larda gayrı nizami harp yapılıyormuş ama o dönem nedense bitmiş…’ diye konuştu. ‘Evet!’ dedim. ‘Ecnebi öyle istemiş!’

Güldü, ‘Ablam kendine iyi bak. Görüşeceğiz!’ dedi…

Bugün Soner Hakkari’ye gidiyor. 100 yıllık kirli bir oyunun en sert oynandığı dağlara tepelere!

*-*-*

Aklımda Soner ve nice Sonerler, elimde Güneri Civaoğlu’nun 22 haziran 2010’daki köşe yazısı:

Yıl 1991. Cıvaoğlu, 1. Körfez Savaşı’nda Suudi Arabistan’da. ABD kumanda merkezi olarak kullanılan bir otelde, Amerikalı bir yarbayla röportaj yapıyor: Adam mükemmel bir Türkçeyle, ‘Savaş bitecek. Amerika Irak’tan çıkacak.’ diyor. Amerika bölgeyi terk ederken, silahlarının büyük bölümünü bırakacağını, bunların içinde ağır silahlar, roketlerin de olacağını söylüyor.

Sonra, bu silahların bölgedeki Kürtler’in eline geçeceğini (!)ve Türkiye’ye karşı kullanılacağını anlatıyor. Kime? Bir Türk gazeteciye!

Sadece o değil Cıvaoğlu’nun konuştuğu diğer subaylar da senaryoyu ballandırıyorlar..Diyorlar ki.:‘Toprak isteyecekler. Türkiye, ya istedikleri toprağı verecek ya da vermeyecek ve savaşacak.’ diyorlar.

Senaryo dün de bugün de aynı. 1991 senaryosu 20 yıl gecikmeli olarak sahneye konuyor.. Cıvaoğlu soruyor: ‘PKK o roketatarları, uzun namlulu ağır silahları, dockaları, tonlarca patlayıcıyı nasıl elde etmekte.

50-100 kişilik gruplar halinde askeri üstlere, karakollara saldıracak cesareti nereden alıyor?’

Bugün bu sorunun cevabını ‘müttefikimizin’ subayları veriyor..

Bu sorunun cevabını ‘müttefikimizin’ politikacıları, yazarları, uzmanları veriyor.

Bu sorunun cevabını ‘müttefikimizin’ yakın temasta olduğu, içimizdeki ‘Washingtonlular’, içimizdeki ‘Brükselliler’ veriyor! Bugünlerde her yanda ‘Çözüm İmralı’da!’ avazları…

Soner yarın Hakkari’ye gidiyor!

Elimde Yeniçağ gazetesi. Manşette Urfa’da bir terörist cenazesi!

Üzerinde PKK bayrağı. Tabutu camiye getiren ŞANLI URFA belediyesi.

2000 kişi cenazede bağırmış: “Öcalansız dünyayı başınıza yıkarız” , “Vur gerilla vur, Kürdistan’ı kur!”

Diğer haber: DİYARBAKIR’da 1925’te çıkardığı isyanın bastırılmasının ardından 47 arkadaşıyla birlikte idam edilen Şeyh Said adına düzenlenen etkinliklerin afişleri caddelerdeymiş!

Şeyh, yarın asıldığı yerde anılacakmış.. BDP anma etkinliklerini destekliyormuş!

‘Kuzey Irakla ‘bütünleşen’ ortak ekonomik bölge! Kürt zenginleri Erbil’de Sheraton otelini mesken tutmuşlar, yanlarında irin renkli, ince uzun ‘yabancılar’! Bölgenin ‘yıldızı’ Diyarbakır’ı konuşuyorlar…

Haberler sürüyor: BDP elindeki 99 belediye ile ÖZERKLİK ilan edecekmiş!

PKK açıklamayı memnuniyetle karşılamış: Bayık, ‘Ya kabul edilir, ya kabul ettiririz!’ demiş...

Ahmet Türk, belki Türkçesi yeterince anlaşılmaz diye “İstediğimizin İngilizce karşılığı demokratik otonom.’ diye eklemiş!...

Acaba biz ZAMAN TÜNELİ’nde miyiz? Yıl 1918 mi?!

Acaba Soner şimdi Hakkari’de mi?

Vakit sıkışıyor. Bugünlerde duruma ve haberlere kuşbakışı bir bakın… Son 2 ayda olanları altalta sıralayın… Olaylar bir kartopu gibi büyüyor… Bir arı kovanı vızıltısı her yanı sarıyor. Güneşli havalarda bile devamlı gök gürültüsü! Mevsimler birbirine karışıyor…

Türkiye Asya’nın kilidi. Tüm Amerikan ve Avrupalı liderler bu cümleyi telaffuz etti! Asya’ya açılmak için bu kilidi ’hal’letmeli!’ 100 yıllık bir dava bu!

Dünyadaki tüm doğal zenginliklerin, petrolün, gazın, uranyumun, çeliğin, altının, değerli madenlerin dörtte üçü Doğuda, Avrasya’da.

Bakın Afganistan dağlarına, Hindikuş’un, Karakurum’un zirvesindeki cevherlere el konuyor. Yunanistan adalarını satıyor… Kerkük’ün petrolü, Erzincan’ın altını, Karadenizin gazı var…Işte bu, kilidi kurcalanan coğrafya! Türkiye hedefin tam ortasında..

Hedefteki coğrafyanın nokta atış alanı tarihteki Mezopotamya! Oraya kurulmuş olan tampon devlet, çevresindeki tüm ülkelere kezzap etkisi yapacak.. Bir İsrail daha tarih sahnesine sırıtarak çıkacak! Bir yıl içinde bütün bölgede kartlar yeniden karılacak! Hesap bu!

Soner artık Hakkari dağlarında!

Önce Güneydoğuyla Kuzey Irak, ekonomik olarak ’entegre’ edilecek, sonra siyasi kılıçla bu pasta kesilecek. Eğer oyun geçen yüzyılın başındaki gibi bozulmazsa, bölgede kan filizleri yeşerecek..

İşte bunun hazırlığı izlediğiniz! 1988de imzalayıp 1991’de mevzuata dahil ettiğiniz Avrupa Yerel Yönetim Şartı 2000 de imzaladığınız BM ikiz yasaları boy boy resmi geçit yapıyor önünüzde… Canım biz güçlü ülkeyiz’, ‚Bunlardan mı korkacaz!’ sesleri azalıyor!!

Ekranlarda birilerinin oynattığı kuklalar, ’Savaşların tüm sebebi psikolojik’ diyor.. Asıl suçlu, ’Apo’nun içleracısı çocukluğu’ ! Dev bir psikoterapi seansı, Usame’yi de Apo’yu da, Tamilleri de kuzuya çevirecek.. Bush, Obama, Netenyahu ve Sarkozy ve Merkel psikiyatrik tedavi görse dünya savaşlardan temizlenecek..

Birileri ekranlarda demokrasi istiyor, ’demokratik otonomi!’ ’Özerklik’ isteyen 99 BDP’li belediye, Ankara’dan bağımsız, ama küresel sermayeye bağımlı olmak için kazan kaldırıyor!

Batılı danışmanları arkalarında, sırtlan dişleriyle sırıtarak onaylıyorlar… Artık düğmeye bastılar…Özerklik nidaları yeri göğü kaplayacak. İçerde çatışmalar baş gösterince, Birleşmiş Milletler Barış gücü askerleri bölgeye el koyacak.

Bu senaryonun rejisörleri, Birleşmiş Milletler, AB , ABD ve NATO dörtlemesidir.

Türk milleti karşısına dikilen herkesi bu kurumlarla ilişkilerine göre değerlendirmelidir.. Kim ki ’Eksenimiz batıdır!’ ’NATO’ya AB’ye bağlıyız!’ diyor, kim ki her adımda gidip Brüksel ve Washington’dan ‚tavsiye alıyor, bu milletin içinden cıkmış olsa da, bu milletten değildir!

Bu durumun farkına , umarım şimdi artık tarih sahnesinde varolmayan Yugoslavya gibi iş işten geçtikten sonra varmayız! Vakit bu vakittir. Şimdi tüm duyargalarımızı açma ve anlama vaktidir.

Takım tutar gibi tuttuğunuz partileri unutun, önyargılarınızı bir kenara bırakın, seçimlerden sandıklardan azade, tarihin ışığında duruma bir daha bakın.. Yükseklerden bir yerden.

Aynı oyunu dedelerimiz görmüştü .. Müthiş bir sağduyuyla hepsi aynı yöne yürümüştü.. Yoksa bugün burada nefes alıyor olmayacaktık…

Soner nerde acaba!?

Hey koca usta! Öyle derdin sen! Yarın, artık bugünDÜR!

Kaynak: www.banuavar.com

Serdar Akinan
Sözcü mü Taraf mı?

Bursa İnegöl, Hatay Dörtyol ve ardından Trabzon, Ordu, Giresun... Geçtiğimiz hafta art arda gezdiğim bu üç köşe bana Türkiye'nin ruh haritasına dair bir fikir verdi.
Olan bitenle ilgili ortaya saçılan kirli iddialar, bu iddiaları kullanıp söylemleriyle daha da ayrıştıran siyasetçiler ve süreci açıkça manipüle eden medya...
Hepsini bir tarafa bırakarak şu izlenimimi paylaşmama izin verin ve içtenlikle dinleyin.
O olaylar birilerinin iddia ettiği gibi sandıkta hayır çıkmasını arzulayan PKK-ERGENEKON ittifakının koordinasyonu mu?
Kulağa son derece saçma gelen bu iddiaya bile İMKANSIZ demeden asıl soruya ve yanıtına geçelim.
Zira bu iddianın (manipülatif veya değil) işlenme mecraları; algısı; olumlanması, yadsınması bile zihinlerdeki bölünmüşlüğün ölçütüdür.
Sorun sokağın artık gerçek anlamda kamplaştığıdır.
Kürtlerin ve Türklerin bir kısmı artık karşı karşıyadır.
İnegöl gibi sıradan bir ilçe, Hatay gibi muazzam bir anlayış coğrafyasında sokak iki kampa bölünmüş vaziyette.
Gördüğüm bu...
Önemli olan da bu...
Bu saatten sonra bu fotoğrafın çözümü nasıl olur bilemiyorum.
Israrla yazıp çiziyorum.
'Öteki'ne dair makul kavrayışı yani empatiyi doğuracak kolektif bir 'dil bulutu' yaratmadan çözüm imkansız.
Bu 'dil bulutu' meselesi hayati.
Okuduğunuz gazete Sözcü mü Taraf mı?
Sözcü okurları ile Taraf okurlarının, okudukları sayfalarda kullanılan aynı kelimeler zihinlerinde nasıl ayrı yankılanıyor?
'Dil bulutu' derken yola buradan çıkalım.
İki ayrı etnisitenin ortak sorunlarına dair meseleleri konuşmak yerine önce 'öteki'leştirip düşman kılınmasında saklı olan ne?
Şuradan bakın:
Bu iki düşman kesimin ortak önemli noktaları çok.
Bu günlerde Karadeniz'de fındık hasadı başladı.
Yıllardır mevsimlik işçiler bu bölgeye gelip çalışıyordu.
Bugün asla eskisi gibi değil. Büyük bir gerilim var... İnanın var. Gözlerimle gördüm bunu.
Elbette bir ajan provokatörün işi fazlasıyla kolay.
Ama burada durup bir başka açıya bakalım.
O fındık üreticisi dünyada monopol olabilecek 'stratejik ürün' fındığını komik rakamlara dünya pazarlarına sunup birilerini zengin ediyor.
O mevsimlik işçi toprak reformu yapılmadığı için bir karış toprağını ağalara kaptırmış durumda...
O Kürt işçinin ağası, yıllardır, kurulu düzenden ötürü Ankara'da... Meclis'te...
O fındık üreticisinin simsarı (aslında ağası) yıllardır Ankara'da... Meclis'te...
Kazanan başkaları... Bölen başkaları...
Yoksullukta buluşup 'öteki'nin gözünü oymaya hazırlanan aynı... Sadece etnik kimliği farklı...
Tekel direnişinde kol kola girip halay çeken, yumruğunu sıkıp slogan atan kimdi sanıyorsunuz? Kürtler, Türkler ve Lazlardı... Omuz omuza...
Neden aralarına ajan provokatör giremedi? Ve neden bizi ayrıştıran bu medya bu direnişi hep küçük görüp yeterince önemsemedi?
Şimdi tüm bu gerilimin birileri tarafından seçimleri manipüle etmek için çıkarıldığı söyleniyor.
Elbette olabilir ama bunu söyleyenlere anarşistlerin veciz cümlesini hatırlatalım...
'Seçimler düzeni değiştirseydi yasal olmazdı...'
Meali şudur birbirini boğazlamaya hazırlanan sevgili Kürtler ve Türkler:
'Düzen değişse de düzülen değişmiyor...'
Ah, bir fark etseniz. O zaman düzülecek kim siz iyi bilirsiniz.

http://www.aksam.com.tr/2010/08/09/yazar/18271/serdar_akinan/sozcu_mu__taraf_mi_.html

Serdar Akinan
3. savaş kapıda

Bu savaşın adı ve birincil hasımları belli:
ABD-İRAN-İSRAİL
İkincil hasımlar?
Elbette bölge ülkeleri yani Türkiye... Peki bu savaş kapımızda mı? Maalesef EVET...

Ahmedinejad'ın; 'ABD üç ay içinde bölgede iki ülkeye saldıracak, elimizden güçlü kanıtlar var' sözlerinin ardından ABD Genelkurmay Başkanı'nın 'ABD ordusunun elinde İran'a karşı bir saldırı planı var ancak saldırının pek iyi bir fikir olmadığını düşünüyorum' açıklaması... Ve dün sıcak çatışma yaşandı...
Dün İsrail askerleri Lübnan ordusuna ateş açtı, 5 kişi öldü. Olayın, 2006 yılında İsrail'in Lübnan'a saldırmasıyla başlayan savaştan bu yana yaşanan en ciddi çatışma olduğu bildirildi.

İsrail'in son saldırısında bin 200 Lübnanlı hayatını kaybetmiş, Lübnan'ın alt ve üst yapısını yok eden bombalar, binlerce sivilin de yaralanmasına neden olmuştu.

Hizbullah'ın direnişi ile çekilmek zorunda kalan İsrail ordusu, 160 kayıp vermişti. Savaşın ardından sınır bölgesine yaklaşık 12 bin BM Barış Gücü askeri konuşlandırılmıştı.

'Hizbullah ile İsrail arasında yeni bir savaş çıkacak'. İbrahim Karagül dün bunu yazdı ve bölgedeki diplomatik hareketliliğe de dikkat çekti:
'Suudi Arabistan Kralı Abdullah'ın Mısır'a gidip Hüsnü Mübarek'le görüştükten sonra perşembe günü Şam'a dönüp Beşşar Esad'ı yanına alarak Beyrut'a gitmesi, oldukça dikkat çekiciydi. Bir Suudi Kralı 1975'ten bu yana ilk kez Beyrut'a gidiyordu. Suriye Devlet Başkanı, 2005'teki Refik Hariri suikastı ve ardından Suriye ordusunun Lübnan'dan çıkarılmasından sonra ilk kez bu ülkeye gidiyordu. Bu ziyaretleri zorunlu hale getiren çok önemli bir gerekçe olmalıydı.'

'Net bir durum var ortada. ABD şu an için İran'a saldırıyı göze alacak durumda değil. Ama yıllardır bu saldırı için hazırlık yapıyor. İsrail tek başına İran'a saldırıyı göze alamayacak. Sadece ABD ve bazı Avrupa ülkelerini bir savaşa mecbur bırakacak eylemde bulunabilir. Dünyayı korkutan da bu. Ama yine de İran'a bir saldırı olacaksa önce Lübnan'da bir savaş çıkacak demektir.'

Bu savaşın çıkacağına inanıyorum. Ama asıl önemlisi böylesi bir savaştan Türkiye'nin iç karışıklığı nasıl etkilenir?

Şu anda Türkiye'de gündemi kontrol etme gücüne sahip en etkili aktör kim? PKK.

Bölgesel bir savaş çıkması durumunda Türkiye'yi saf almaya itecek güç bu durumda kim olacak dersiniz?

http://www.aksam.com.tr/2010/08/09/yazar/18295/serdar_akinan/3__savas_kapida.html

Diyarbakır’da Gösteri

28 Temmuz 2010

Korkulan oldu İnegöl ve Hatay'ın Dörtyol İlçesi'nde yaşanan olayları protesto eden göstericiler Diyarbakır'da polisle çatıştı.
Şehir merkezinde yaşanan olaylar kontrolden çıktı bir grup gösterici AK Parti İlçe Binası'na saldırdı.

Diyarbakır'da kendilerine ''Barış Anneleri İnsiyatifi'' adı veren bir grup kadın, Bursa'nın İnegöl ve Hatay'ın Dörtyol İlçeleri'nde yaşanan olayları protesto etmek amacıyla Ofis Semti'ndeki Büyükşehir Belediyesi Konukevi'nde toplandı. Valilik önüne yürümek isteyen kadınların eylemine BDP Grup Başkanvekili Ayla Akat Ata ve kalabalık partili grubu destek verdi.

MASKELİ EYLEMCİLER PUSUDA BEKLEMİŞ!

Polis ekiplerinin yürüyüşe izin vermemesi üzerine yüzleri maskeli bazı eylemciler, aralarında emniyet amirleri ve sivil polislerin de bulunduğu gruba saldırdı. Molotofkokteyli ve havai fişekli saldırı sırasında 2 polis darp edilirken, göstericilerin bir kısmı polis ekipleri tarafından yakalandı.

AK PARTİ İLÇE BİNASINA DA SALDIRDILAR

Çıkan arbede kısa süre sonra yatıştı, ancak güvenlik güçlerin göstericilerin valiliğe yürümesine izin vermemesine direnmesi üzerine 500 kişilik gösterici grubu Koşuyolu Parkı'na doğru harekete geçti. Yasadışı slogan atan göstericiler, AK Parti Bağlar İlçe Başkanlığı binasına ses bombası ve molotofkokteyli ile saldırdı. Binanın tabelası ve parti önünde park halindeki araçta çıkan yangın, Büyükşehir Belediyesi itfaiye ekipleri tarafından söndürüldü.

Polis aralarında küçük yaşta çocuklarında bulunduğu öfkeli gösterici grubu dağıtmak için tazyikli su ve gaz bombası ile müdahale etti. Koşuyolu ve Sağlık Ocağı Caddeleri'ne doğru kaçan eylemciler, polise bu kez molotofkokteyli, ses bombası, havai fişek ve taşlarla saldırdı. Yaklaşık 2 saat süren olaylarda can kaybı yaşanmazken bazı işyerlerin camları kırıldı. Olaylar nedeniyle Diyarbakır sokakları savaş alanına dönerken, Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü kente meydana gelebilecek olaylara karşı güvenlik tedbirlerini en üst seviyeye çıkardı. aktifhaber

Türk Solu'ndan Ülkücülere İlginç Çağrı: Bahçeli'yi Dinlemeyin Sokağa Çıkın
28 Temmuz 2010



Türk Solu Dergisi'ndeki bir yazıda ülkücülerin sokağa dökülmesi istendi.
Türkiye, İnegöl ve Dörtyol'daki gerilimle sarsılırken, Türk Solu dergisi'nin 19 Temmuz 2010 tarihli 290. sayısında Gökçe Fırat imzalı baş yazıda; "Selam sana ülkücü... Senin de yüreğin yanıyor biliyorum. Biliyorum ve o nedenle sana sesleniyorum. Belki zor gelecek sana dediklerim ama dinle kardeşini" şeklinde Ülkücülere seslenilerek; "Ülkücüler, MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli'yi dinlemeyerek sokağa çıkmaya" çağrıldı.

"12 Eylül’den önce sana düşman diye solcuları gösterdiler ve sokağa döktüler. Kardeşinin kanına girdin. Oysa ülkemizin asıl düşmanı emperyalizmdi. Şimdi dün sokakta kavga ettiğin solcular görüyorsun ki vatanını savunuyor. Aslında solcuların da milliyetçi olduğunu yeni yeni görüyorsun. Ve yanlış yapmışız diyorsun. Peki neden yaptın o yanlışı ülkücü?" denildiği ortaya çıktı.

Yazıda şu çağrılarda bulunuluyor:

"Peki neden yaptın o yanlışı ülkücü?

Çünkü lider ne derse doğruydu.

Ama gördün ki şimdi, liderin o gün sana yanlış yaptırmış.

Bak liderlerin şimdi birer birer çıkıp biz o günlerde yanlış yaptık diyor.

...

O zaman sor kendine bozkurt.

Aynı liderlerin bugün de sana yanlış şeyler söylüyorlarsa ve yanlış şeyler yaptırıyorlarsa!

O zaman ne yapacaksın?

Ve üstelik o zaman vatanın elden gitmiş de olabilir...

...

Dün sokağa çıkmak yanlıştı ülkücü, çünkü o günlerde sokaklar “kahrolsun Amerika” diyen gençlerle doluydu.

Senin sokağa çıkman Amerika’nın yanında safa girmen demekti.

Ve seni Amerika’nın yanında safa sürdü liderlerin.

Ya bugün?

Bugün otur yerinde, provokasyona gelme diyor aynı liderlerin.

Peki bugün sokakta kimler var ülkücü?

Sokakta bugün “Kahrolsun Türkiye”, “Yaşasın Kürdistan” diyenler var.

Yani ülkeni bölmek, Türk’ü yok etmek isteyenler.

Yani senin soyunu kurutmak isteyenler.

Sen neden sokakta değilsin ülkücü?

Çünkü liderlerin dün olduğu gibi bugün de senin Amerika’ya karşı çıkmanı istemiyorlar.

Kısacası dün sokağa çıkararak seni Amerika’nın safına sokmuşlardı, bugünse evde oturtarak!

Liderlerin seni koyun yerine koyuyor bozkurt farkında mısın.

...
Dün sokağa çıkman yanlıştı o yanlışı yaptın.

Bugün evde oturman yanlıştı ve o yanlışı yapıyorsun.

Ama bil ki ülkücü, yarın ne sokağına çıkacak ne de evinde oturacak bir vatanın olacak...

...

Uyanmanın vaktidir bozkurt.

Teröristler kardeşlerini öldürüyor ve sen şehit cenazesine bile gidemiyorsun.

Ülkede bölücülük serbest ama sen ülkenin bütünlüğünü savunamıyorsun.

Ülken kan gölüne dönmüş sen evinde oturuyorsun.

Daha ne kadar oturacaksın bozkurt!
...

İtler sokakta terör estirirken bozkurt kuzu olmuş seyrediyor mu dedirteceksin.

Kuzu mu olacaksın kurt mu ülkücü...

...

Osman Gazi’yi hatırlasana ülkücü.

Selçuklu’nun uç beyiydi, töre padişaha bağlılıktı, onlar da bağlıydı.

Ama ne zaman ki Selçuklu başka bir devletin hakimiyetine girdi, o zaman Osman Gazi kendi beyliğini ilan etti.

Çünkü kağan vatanın bağımsızlığını savunamıyorsa, ona bağlı olunmaz.

Türk töresi Türk’ün bağımsız yaşamasıdır.

Kağan bağımlıysa soy da bağımlı olur.

Soyu bağımsız yapmak, kimi zaman kağandan kurtulmayı gerektirir.

Osman Gazi, ya yıkılan Selçuklu kağanına bağlı kalıp Türklüğün yok oluşunu seyredecekti, ya da Türk’ü yeniden şahlandıracaktı.

Töre kan değişimini ve kağan değişimini gerektirdi..."

Kaynak:Gazeteport

Viranşehir'de BDP'den Gerdiren Pankart

Şanlıurfa'nın Viranşehir ilçesinde kadın ve erkeklerden oluşan bir grup Barış ve Demokrasi Partili (BDP), Dörtyol ve İnegöl'de yaşanan olayları protesto etti.
Akşam saatlerinde Vatan Caddesi'nde toplanan ve aralarında BDP Şanlıurfa il Başkanı İbrahim Ayhan, BDP Viranşehir Teşkilat Başkanı Mehmet Ali Türk, Viranşehir Belediye Başkan Vekili Mehmet Sinan Burun, BDP yöneticileri ve belediye yöneticilerinin de bulunduğu yaklaşık 500 BDP'li, Cumhuriyet meydanına yürüyüşe geçti.

Terör örgütü lideri Abdullah Öcalan'ın posterinin önde taşındığı yürüyüşte kadınlar ve çocuklar, "Dörtyol ve İnegöl'ün hesabını soracağız", 'Bu topraklar hepimizin', 'Irkçılığa son' İnegöl,

Dörtyol Kürtleri yalnız değildir' gibi dövizler taşıdı. Grup, polis gözetiminde Cumhuriyet meydanına kadar sloganlar atarak geldi. Ardından ismi açıklanmayan BDP yönetim kurulu üyesi bir basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasında Dörtyol ve İnegöl'de yaşanan olaylar, son günlerde arttırılan askeri operasyonlar kınandı. aktifhaber

Şemdinli kepenkler kapalı,polise molotofkokteyli

13:20 - Hakkari'nin Şemdinli ilçesindeki gerginlik ikinci gününe girdi. Esnaf sabah saatlerinde de kepenk açmadı. İlçede bir grup, BDP ilçe binası önünde toplandı. Cumhuriyet Caddesi'nde yola barikat kurup ateş yakan grup, güvenlik güçlerine taş ve molotofkokteyli ile saldırdı. 29.07.2010 HAKKARİ netgazete


Nusaybin'de Bdp'nin Yürüyüşünden Sonra Olaylar Çıktı
01 Ağustos 2010

Sakarya Caddesi ve demiryolunda polise taşla saldıran göstericilere polis tazyikli su ve gaz bombaları ile müdahalede bulundu. Göstericilerin çoğunun çocuk olması dikkat ise çekti.

BDP'nin Sabri Irmak Bulvarı'nda başlayan yürüyüşü ilçe başkanlığına kadar sloganlar eşliğinde sürdü. BDP İlçe Başkanı Süleyman Çiftçi, okuduğu basın açıklamasında, Bursa'nın İnegöl ilçesi ve Hatay'ın Dötyol ilçelerinde yaşanan olaylara değindi. Çiftçi, referamdumda baykot kararı aldıklarını hatırlattı. Çiftçi, şöyle dedi:

"Sürecin hasasiyeti ve ülkemizin geleceğini düşünerek halkımızın sürecin takipçisi olması gerektiğini hatırlatıyoruz. Partimizin çözümleyici güç ve yeteneğe sahip olduğu gerçeği ortada olduğu halde, bunu görmemezlikten gelerek partimizi bertaraf etme çabalarını bertaraf edeceğiz."
aktifhaber

Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde gerginlik
Polis, göstericileri dağıtmak için gözyaşartıcı bomba ve boyalı su kullandı.

02 Ağustos 2010
Bugün saat 18.00 sıralarında Cengiz Topel Caddesi'nde bir araya gelen yaklaşık 30 kişilik grup, önce banka şubesini taşlayarak camlarını kırdı. Polisin dağılın uyarısına taşlarla karşılık veren göstercilere polis, gözyaşartıcı bomba ve boyalı su ile müdahalede bulundu. Olayların çıkması üzerine esnaf kepenklerini kapattı. Sayıları artan göstericiler ile polis arasında yaşanan gerginlik devam ediyor. aktifhaber

Serdar Akinan

İnegöl'de ne oluyor?

Bundan birkaç hafta önce Ege'nin sahil beldelerinden birinin belediye başkanı ile sohbet ediyorduk. MHP'li olan Başkan'ın şu sözleri beni dehşete düşürmüştü: 'Manisa'da yaşanan olaylarda büyük bir provokasyon vardı... O gece kan dökülseydi çatışmalar hızla yayılırdı. O geceki kadar korktuğumu hiç hatırlamıyorum... Halkımız silahlanmıştı ve Türkiye aleyhine slogan atan kitleye saldırmamak için kendini zor tutuyordu... Bizler devreye girdik ve insanları tuttuk.'

O sohbette belediye başkanına şunu sormuştum, 'Bu gizli gerginliğin boyutu nedir? Korkunuz ne?'

'Maalesef artan terör olayları; şehirlerimize, kasabalarımıza ve köylerimize gelen şehit cenazeleri bu gerginliği arttırdı. Halkımız maalesef provoke ediliyor. Şehir dışından gelen bazı şahıslar burada yaşayan; iş yapan doğu kökenli vatandaşlarımızın arasına karışarak olay çıkartıyorlar. Korkum bir küçük kıvılcımla bu olayların hızla yayılması. Belli bölgeler de bu potansiyeli fazlasıyla barındırıyor...'

Bu konuşmanın üzerinden 10 gün geçmeden dün gece İnegöl parladı...
MHP lideri Devlet Bahçeli'nin 'referandum' konuşmasından birkaç saat sonra olaylar çıktı.

Peki, İnegöl'de dün gece yaşanan bu vahim olayı öncekilerden ayıran en mühim ayrıntı ne?
Şu ana kadar yayınlanan haberlere baktığımızda karşımızda önceki olaylardan farklı bir tablo var.

BU BİR İLK
Galeyana gelen kitle (mağdur/vatandaş/yerli), ilk kez, yaşanan meseleyi devletin güvenlik güçlerine havale edip zanlıların (provokatör/saldırgan/yabancı) yasal süreçlerden geçerek kovuşturulmasını beklemek yerine adaleti kendi dağıtmak istedi.

Kendilerini engellemeye çalışan 'devlet'in sembollerine ise adeta bir düşman gibi saldırdı.

'Doğu'daki ne için devlete saldırıyordu, 'Batı'daki şimdi neden saldırıyor?
Yanıtı tehlikeli asıl soru bu...

Şimdi İnegöl yollarındayım. Yarın izlenimlerini aktarmaya çalışacağım.

http://www.aksam.com.tr/2010/08/09/yazar/18218/serdar_akinan/inegol_de_ne_oluyor_.html

AKIN BİRDAL'A BURSA'DA SALDIRI
11 Eylül 2010

BDP Milletvekili Akın Birdal'a Bursa'da konuşma yaparken kafa ve yumruk ile saldırdıktan sonra partililer tarafından linç edilmek istenen Bilgehan Şimşek'in saldırı yapmadan önce Birdal'ın yanından ayrılmadığı, saldırıdan kısa süre önce ise Birdal'ın konuştuğu kürsünün yanında ayakta beklediği fotoğraf ve kamera görüntüleri ile belirlendi.

İÇ KANAMASI TEHLİKESİ GEÇİRİYOR

Akın Birdal'a saldırdıktan sonra partililer tarafından tekme, yumruk ve sopalarla feci şekilde dövülen polisin güçlükle kurtardığı Bilgehan Şimşek'in tedavisi Şevket Yılmaz Devlet Hastanesi'nde devam ediyor. İç kanama geçiren Şimşek'in hayati tehlikeyi atlatamadığı belirtildi.

BİRDAL:KENDİNİ SİVİL POLİS OLARAK TANITMIŞ

Bu arada Bursa'da çıkan olaylar nedeniyle BDP'nin İnegöl ilçesinde bugün açılışını gerçekleştireceği ilçe teşkilatı ertelendi. Olaylardan sonra BDP il teşkilatında basın mensuplarının sorularını yanıtlayan Akın Birdal, saldırganın güvenlik birimlerini kendisini sivil polis olarak tanıtarak aştığını böylece kendisine yanaştığını fakat polis olmadığını belirtti.

HÜKÜMETİ ELEŞTİRDİ

Daha sonra kendisine yöneltilen soruları yanıtlayan Akın Birdal, referandum sürecinde "Evet" veya "Hayır"demenin nasıl bir hak olduysa, boykot etmeninde böyle bir hak olduğunu belirten Akın Birdal, "Boykot kararı alıp sandığa gitmemekte bir demokratik haktır. Ama ne yazık ki, demokratik davranışımızı başbakanın antidemokratik olarak değerlendirmiş olması, Diyarbakır dönüşü söyledikleri bu sürece müdahaledir. Bu sürecin demokratikliğini baskı altına almaktır. Geçtiğimiz günlerde, eş başkanımız Sayın Ahmet Türk'e yönelik saldırıda bulunan failin salı verilmiş olması, Bulanık'taki cinayetin faillerinin bırakılmış olması bu tür saldırıları cesaretlendirmektir" dedi. aktifhaber

Diyarbakır BDP binasına PKK flamaları asıldı, 5 bin kişi kutlama yaptı
Demirtaş: Demokratik özerkliğe kadar mücadeleye devam
12 Eylül 2010



DİYARBAKIR’da referandumun ardından BDP il binasına PKK flamaları asılırken, marşlar çalınıp, havai fişek gösterileri yapıldı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, “Halkımızı kutluyorum. Bu başarıyı demokratik özerklikle taçlandırana kadar mücadeleye devam diyoruz“ dedi. BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışınak da, halkın demokratik özerk Kürdistan isteğini dile getirdiğini söyledi.

Diyarbakır’da oy verme işlemi sona erdikten sonra yaklaşık 5 bin kişi BDP il binası önünde toplanarak halaylar çekip, Abdullha Öcalan posterleri açtı. Sık sık PKK ve Abdullah Öcalan lehine sloganlar atılırken, BDP otobüsünden de PKK marşları çalındı. Büyük boy PKK flamaları parti binasına asılıp, BDP otobüsünden ‘Ey Rakip’ marşı çalınırken, havayi fişek gösterisi düzenlendi.

DEMİRTAŞ: PKK VE ÖCALAN MUHATAPTIR
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yardımcısı Gültan Kışınak ile düzenlendiği basın toplantısında şunmları söyledi: “Referandum da güvenlik tedbirleri gereğinden fazla abartıldı. Halkın güvenliğini sağlamaktan çok, halkın güvenliği tehdit edildi. Tarım ve Köyişleri Bakanı Mehdi Eker 40 polisle gezerek, her gittiği yerde yanındaki polislere oy kullandırmak istemiştir, buna rağmen boykot etkili olmuştur. Tüm Türkiye gördü ki partimiz de, halkımız da aldatmaya, baskıya teslim olmuyor. AKP’nin oyunu da halkımız tarafından itibar görmüyor. Başbakan’ın artık çatışmacı dili bırakması lazım. Kürt sorunu konusunda en acil olan barış konusudur. 20 Eylül’de ateşkes sona eriyor. Başbakan’ın artık ateşkesle ilgili somut değerlendirme yapması gerek, ayakları havada bir açıklama olmamalı bu. Hükümet artık BDP’nin tabanının Kürtlerin önemli bir kısmının bu sorunu diyalogla, irade olarak gösterdikleriyle, müzakere yapılmasını istediğini görmelidir. Kürtler savaş istemiyor, Kürtler diyalog ve müzakerede ısrarcıdır. Barışın sağlanması için PKK ve Sayın Öcalan muhataptır, bu boykot sonuçları da bunu ortaya çıkarmıştır.”
ÖZERKLİK TALEBİ
Referandumda demokratik özerklik talebini ortaya koyduklarını belirten Selahattin Demirtaş şöyle devam etti: “Ana dilde eğitim, barış isteyen sandığa gitmesin dedik. Halkımız bu çağrımıza uydu. Bu bilinçsizce oluşmuş bir tavır değildir. Bu bilinçli siyasi bir tutumdur. Gece gündüz halkın iradesine saygıdan söz eden Başbakan bu tabloyu görmelidir. Sandığa gitmek isteyen herkes sandığa gitmiştir. Baskı, tehditten kimse bahsedemez. Eğer güvenlik güçlerinin baskısı olmasaydı, sandığa gitmeyenlerin oranı daha da fazla olurdu. Türkiye’de yeni bir anayasayla barış ve kardeşlik isteyenler boykotla kazanmıştır.” Yeni bir anayasa hazırlık platformunun oluşturulması gerektiğin savunan Demirtaş, “Hükümet eğer samimiyse, yeni bir anayasa konusunda, Kürt sorununun barışçıl çözümü konusunda samimiyse partimiz bu platformda yer almaya hazırdır. Bu başarıyı demokratik özerklikle taçlandırana kadar mücadeleye devam diyoruz” dedi.

‘TALEBİMİZİN ARKASINDA HALK DESTEĞİ VAR’
Parti binası önündeki parti otobüsü üzerinden Selahattin Demirtaş ile birlikte halkı selamlayan BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak da Türkiye’de demokratik iradenin gücünün, kalbinin Diyarbakır olduğunu savunarak şöyle konuştu: “Ben inanıyorum ki Türkiye’de demokrasi isteyenler, barış isteyenler, özgürlük isteyenler bugün Amed’le (Diyarbakır) gurur duyuyor. Amed öylesine bir kent ki zulme hiç bir zaman boyun eğmedi, iradesini hiç bir zaman satmadı, yalan propandaya hiç bir zaman kanmadı. Bunu bir kez daha kanıtlandınız. Biz neleri istediğinizi meydanlarda haykırdık. Onun için bugün ortaya çıkan boykot tavrının arkasında, bu meydanlarda haykırdığımız siyasal talepleriniz var. Türkiye’de tüm kimliklere, kültürlere tüm inançlara özgürlük ve eşitlik istiyoruz, Bugün boykot tavrının arkasında Kürt kimliğine özgürlük vardır. Çoğulcu bir anayasa, eşitlikçi bir anayasa, ana dilde eğitim, demokratik özerklik ve demokratik özerk Kürdistan talebi vardır. Biz siyasal taleplerimizi halkın onayına sunduk ve bugün görüyoruz ki bu siyasal taleplerin etrafında, kenetlenmiş güçlü bir halk desteği var.”milliyet

Demirtaş: Okulları Boykot Edeceğiz

15 Eylül 2010
BDP lideri Selahattin Demirtaş, bir STK'nın başlattığı anadilde eğitim kampanyasını desteklediklerini söyledi. Demirtaş, “Çocukların 5 gün okula gönderilmemesi çağrısı yapacağız” dedi.

BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, ana dilde eğitim için Kürt ailelere çağrıda bulundu.

Demirtaş, “Şu anda örneğin idari modelimiz il, ilçe, belediye ve köy şeklinde diye ayrılmış. Bunlara bir de bölge eklensin diyoruz. Dolayısıyla bir bölge yönetimi anayasada tariflenirse, bu bölge yönetiminin yetkileri ve işte seçim usulleri vesaire bunlar yasa ile belirlenir” dedi.

OKULA GÖNDERMEYİN

BDP'li Demirtaş, ana dilde eğitim için bölgede okulların bir hafta boykot edilmesine ilişkin Kürt Eğitim ve Dil Hareketi adı altındaki grubun aldığı kararı desteklediklerini ve velilerin çocuklarını 20- 25 eylül tarihlerine okula göndermeyeceklerini ileri sürdü. aktifhaber

Diyarbakır'da Polise Saldırı

17 Eylül 2010
Diyarbakır'da yapılan basın açıklamasından sonra, bir grup, polise molotof ve taşlı saldırıda bulundu.
Diyarbakır'ın Bağlar ilçesinde Hakkari'de yaşanan katliamı kınamak için yapılan basın açıklamasından sonra, bir grup, polise molotof ve taşlı saldırıda bulundu.

Bağlar ilçesi Teğmenler Caddesi'nda bulunan Özgür Yurttaş Derneği önünde bir araya gelen ilçe BDP örgütü, Koşuyolu Parkı'na kadar yürüyerek basın açıklaması yapmak istedi. Polisle görüşen BDP'liler açıklamayı Teğmenler Caddesi'nde yaptı.

Açıklamadan sonra, Emek Caddesi üzerinde bulunan bir grup, polis panzerine molotof ve taşlı saldırıda bulundu. Teğmenler Caddesi'nde göstecilerin de taş atması üzerine polis göz yaşartıcı gaz kullandı. Polis, göstericilere tazyikli su sıkarak dağıttı.
aktifhaber


Kritik eşik 1 Kasım
Serdar AKİNAN
16 Ekim 2010

Öcalan avukatları aracılığıyla çok önemli şeyler söyledi... Özal'ın kesinlikle öldürüldüğüne inandığını söyleyen Öcalan,'Bize karşı da çok önemli komplolar oldu; dört komplo dönemi var. Birincisi Özal'ın öldürülmesiyle yaşanan birinci komplo dönemi... Eşref Bitlis, Bahtiyar Aydın gibi o dönem birçok subayı çözüm yanlısı gördükleri için, kendilerinin önünde engel gördükleri için öldürdüler, tasfiye ettiler. İkinci dönem '97-98'de yaşandı. O dönemde Erbakan daha samimi, daha çözüme yakın yaklaştı. Erbakan bizimle de ilişkiye geçmişti. Üçüncü komplo 2003-2004 yılında denendi. Bu dönemde Kürtleri parçalamak suretiyle yeni bir komplo tarzı ortaya konuldu. O dönemde de başarılı olamadılar. Şimdi de dördüncü komplo dönemindeyiz''
Bu yeni dönemde ilginç bir isim takıyor...''Yeşil komplo'' Hakkari'deki imamın öldürülmesine karşılık 10 PKK'lının infaz edildiğini iddia eden Öcalan, bu konuda Erdoğan'ı açıkça ve doğrudan suçluyor.


YEŞİL KOMPLO
Başbakan'ın bilgisi dahilinde Ankara'dan gönderilen özel bir ekibin infaz operasyonuyla karşılık verildiğine inandığını açıklayan Öcalan, ''Bu yeşil komplonun merkezi Washington'dur. Washington merkezli yürütülüyor. Washington derken sadece Fethullah Gülen anlaşılmamalıdır, Fethullah Gülen'in rolü burada basittir, onu çok da büyütmemek gerekir'' diyor. 2005 yılında Başbakan Diyarbakır'a gidip 'Kürt sorunu benim sorunumdur, çözeceğim' dediğinde Türk Gladiosu onu da Ecevit gibi götürecekti, ancak anlaştılar... diyen Öcalan, konuşmasında İmralı sürecine dair de kritik bilgiler veriyor.


31 EKİM'DE ÇEKİLECEĞİM
Konuşmasının en önemli kısmında satır aralarında çok önemli bir bilgi açığa çıkıyor... Adına ister hükümet, ister asker, ister MİT diyelim kısaca devlet ile PKK arasında İmralı'da sürdürülen gizli görüşmelerde bir tıkanma olduğu anlaşılıyor. Medya üzerinden mesaj veren Öcalan, açıkça ve adeta son kozunu oynuyor:

''31 Ekim'in sonuna kadar eğer çözüm amaçlı gelmezlerse kellem de gitse bundan sonra karışmayacağım. Bu oyuna gelmeyeceğim, bana çözüm temelinde gelmezlerse hiçbir açıklama da yapmayacağım. Eğer bana çözüm amaçlı gelirlerse de ben o zaman kendi görüşümü belirtirim.''

İKİ PROTOKOL ŞARTI
Öcalan, görüşme zeminindeki çerçeveyi ise şöyle formalize ediyor...
İki protokol imzalanmasını şart koşuyor: ''Birincisi güvenlik protokolü, ikincisi demokratik haklar protokolü, anayasa bunun içindedir.'' Bu iki şart olmazsa da savaş çağrısı yapıyor...


'ORTA YOĞUNLUKLU SAVAŞ KAPIDADIR'
İşte 'orta yoğunluklu savaş' kapıdadır. Her türlü savunma, öz savunma konumlarını güçlendirirler. Halkla birlikte bu işi yürütürler.
Öcalan bunları söylüyor... Bence çok kritik bir evreye girildiği ortada... Ve bu arada KCK davası başlıyor... Aralarında belediye başkanları ile kapatılan DTP'nin yöneticilerinin de bulunduğu 151 kişi hakkındaki kritik dava, pazartesi Diyarbakır'da görülmeye başlanacak.

Akşam

Serdar Akinan
Emareler çoğaldı

KCK davasının önemini bir kez daha anlatmaya bilmem gerek var mı?
AKP içinden birilerinin Kürt siyasetini dizayn etmek için planladığı ve yürürlüğe soktuğu son derece hatalı bir plandı.

''Şahinleri içeri tıkalım'' dediler.
Dinlemelerle bir terör örgütü yarattılar.
Size bir şey hatırlatıyor mu?
Bildiniz... Ergenekon...

Medyada ele alınış biçimine bakınca da aynı koronun bu kritik davayı sulandırmaya çalıştığını görebilirsiniz.

Fakat Kürt meselesinde KCK dosyası açmazının bir medya korosuyla susturulamayacak kadar önemli bir etkisi var.

Hareket alanını genişletmek için sürülecek tarladaki taşları ''suç'' ve ''suçlu'' üreterek temizleyen iktidar, Kürt meselesinde büyük çuvallayacak.

Genel itibarıyla gidişata dair derin bir kaygım olduğunu ısrarla paylaşıyorum.
12 Eylül referandumunun en önemli sonucu oy oranları mıydı?
Hayır.

Kürtler adına siyaset yaptığını söyleyen heyetin bu ülkede bir coğrafyayı tuttuğunun tesciliydi.

Yani?
Yanisi şu: Siz, HSYK gibi son derece kritik bir kuruma atama yaptırabilirsiniz.
''Efendim, birileri bağırır çağırır... Nasılsa susarlar...'' diyebilirsiniz.

Türban meselesinde top çevirebilirsiniz...
Ergenekon davasında suçluluğu bir türlü kanıtlanamayan insanları aylarca içerde tutabilirsiniz.

Hoşunuza gitmeyen ve çıkıp gerçekleri yazan bir emniyet müdürünü, göz göre göre, sol örgüt üyesi diye içeri tıkabilirsiniz.

Ama bu KCK işi öyle değil...
''Silahı bırakıp de gelsenize'' diyorsunuz...
Adam gelir mi? Salak mı?
5000 tane adam elinde hafif silahlarla dünyanın en güçlü ülkesini yıllardır meşgul ediyor mu?
Ediyor...

Lideri, cezaevinden tek bir cümleyle senin sokaklarını karıştırabiliyor mu? Karıştırıyor...

Kürt siyasetini belirliyor mu? Belirliyor.
AKP, hemen her sorunlu alanda, ''Ben yaptım oldu'' diyor...
AKP, Kürt meselesinde muhatap olduğu aktörlerin gücünün farkında değil.
Kısa vadede ne demek istediğimi göreceksiniz.

http://www.aksam.com.tr/2010/10/20/yazar/19178/serdar_akinan/emareler_cogaldi.html

PKK Yandaşları İş Yerlerine Molotoflarla Saldırdı
20 Ekim 2010
Mersin çatışmada öldürülen militanın cenazesidolayısıyla karıştı... Gündüz gündüz çrkan olaylardan sonraola gece de korsan gösteriler yapıldı. PKK yandaşları Toroslar İlçesi Demirtaş Mahallesi 203 cadde üzerinde toplanarak korsan gösteri yaptı. Yürüyüşe geçen örgüt yandaşları cadde üzerindeki Sivaslı ve Kahramanmaraşlı vatandaşlara ait lokantalar ile kahvehanelere molotof ve taşlarla saldırdı. haber1001

Taksim'de Bombalı Saldırı
31 Ekim 2010

Taksim Meydanı'nda çevik kuvvet polis araçlarının bulunduğu noktada saat 10.38'de meydana gelen "canlı bomba" saldırısında 10 vatandaş, 12 polis olmak üzere toplam 22 kişi yaralandı. Yaralıların tedavileri çevredeki hastanelerde devam ediyor. aktifhaber

TAKSİM saldırısını TAK üstlendi
Taksim'de 31 Ekim'de bir kişinin ölümü, 15i polis 32 kişinin yaralanmasına yol açan intihar saldırısını Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) üstlendi.

04 Kasm 2010
Anadolu Haber

Fırat Haber Ajansı'nda yer alan habere göre; Teyrênbazên Azadîya Kurdistan (TAK), eylemi üstlendiği açıklamayı kendi internet sitesinde yayınladı. Açıklamada Derwêş kod adlı Vedat Acar'ın eylemi kendi inisiyatifi ile yaptığı belirtildi.

'2005’TE TAK’A KATILDI'

TAK, eylemi düzenleyen Acar’a ilişkin ise şu bilgileri verdi: “Derwêş arkadaş çeşitli biçimlerde dile geldiği gibi farklı bir örgütün değil örgütümüz TAK’ın komuta kademesinde yer alan bir üyemizdir. 2005 yılında örgütümüze katılan Vedat Acar arkadaş farklı kamplarımızda eğitimler görmüş ve ardından birçok pratik faaliyet yürütmüştür. Yine örgütümüz bünyesinde örgütlendirilen intihar komandoları çalışmasına dahil olmuş ve bu temelde faaliyetlere katılmıştır. Yürüttüğü tüm görevlerde başarılı pratikler ortaya çıkaran Derwêş arkadaş Türkiye metropollerinde de çalışmalar yürütmüş ve başarılı birkaç eylem gerçekleştirmiştir. Başarılı pratiklerinin ardından örgütümüzün komuta kademesinde yer alan arkadaşımız son bir yıldır da TAK’ın Türkiye metropollerindeki çalışmalarda sorumlu düzeyde görevler almıştır. Gerçekleşen bu eylem böylesi bir görev ve sorumluluk anlayışı ile geliştirilmiştir.” Açıklamada eylemin ‘provokatif’ olarak gösterilmesine de tepki gösterildi.

'ATEŞKES KARARIMIZ YOK'

Eylemin PKK’nin ateşkes kararıyla bir ilgisinin olmadığı belirtilen açıklamada, “PKK’nin bu kararı ile bir ilgimiz olmadığı gibi TAK olarak herhangi bir ateşkes kararımız olmamış ve böylesi bir açıklamamız yapılmamıştır. Şimdiye değin TAK’ın eylem silahlarını susturmasına neden olacak herhangi bir gelişme tarafımızca görülmediği gibi içinde bulunulduğumuz süreçte de bu konudaki görüşümüzü korumaktayız.” denildi.

KARŞIT GÖRÜŞLÜ ÖĞRENCİ KAVGASI:1 ÖLÜ

İki karşıt grup arasındaki kavgada bir öğrenci öldü.

Kütahya Dumlupınar Üniversitesi Germiyan Kampüsünde bir kaç gündür aralarında gerginlik bulunduğu öğrenilen karşıt görüşlü öğrenciler arasında bugün yeniden kavga çıktı.

Kampus önünde başlayan kavga, yakındaki otobüs durağına kadar sürdü. Burada evine gitmek için otobüs bekleyen 19 yaşındaki Dumlupınar Üniversitesi Büro Yönetimi Bölümü 2. sınıf öğrencisi Hasan Şimşek, aynı sınıfta okuduğu öğrenilen Mehmet Tuğrul (20) tarafından, kalbinden ve çeşitli yerlerinden 4 kez bıçaklandı. Kanlar içerisinde yere yığılan Şimşek, 112 Acil Servis Ekipleri tarafından Kütahya Devlet Hastanesi'ne kaldırılarak tedavi altına alındı.

Olay yerine gelen polis, kaçmaya çalışan Diyarbakır'ın Ergani ilçesi nüfusuna kayıtlı öğrenci Mehmet Tuğrul'un da aralarında bulunduğu 10 kişiyi gözaltına aldı. Bazı öğrenciler kampus çevresinde bekleyişlerini sürdürürken, gerginliğin de devam ettiği belirtildi. Polis, üniversite yerleşkesi ve çevresinde geniş güvenlik önlemi aldı.

Kütahya Ülkü Ocaklarına bağlı bir grup genç, hastane önünde toplanarak arkadaşlarının durumu hakkında bilgi almak istedi. Bıçaklanan öğrencinin arkadaşlarından bazıları hastane bahçesinde sinir krizi geçirerek bayıldı.

Kütahya Ülkü Ocakları Başkanı Selçuk Alıç, olayı duymasının ardından hastaneye gelip yetkililerden bilgi aldı. Alıç, aldığı bilgiler doğrultusunda yaptığı açıklamada, "Az önce hastane görevlilerinden aldığım bilgiler doğrultusunda Hasan kardeşimiz hayatını kaybetti. Hepimizin başı sağ olsun. Bu davaya çok şehit verdik, bir şehidimiz daha oldu." dedi. habertaraf

Kuzey Kore'den Saldırı Açıklaması !

Kuzey Kore, bugün Güney Kore'nin Yeonpyeong adasını vurmasından yaklaşık 4 buçuk saat geçtikten sonra saldırı ile alakalı açıklamada bulundu. Kuzey Kore, Güney için 'Güneyli kuklalar' ifadesini kullandı.

24 Kasm 2010
Anadolu Haber

Kuzey Kore Merkez Haber Ajansı (KCNA)'na göre Kuzey Kore Yüksek Askeri Komutanlığı saldırı ile alakalı "Güneyli kuklalar bizim uyarı anonslarımıza rağmen sınır ihlali yapıp saldırıda bulundular. Bizim devrim kuvvetlerimiz ise buna karşılık verdi." diye açıklama yaptı.

Kuzey Kore, 90'lı senelerin başından beri Yeonpyeong Adası ve Pekryung Adası'nın kendi deniz sahasında bulunduğundan kendilerine ait olduğu iddia ediyordu.

Kuzey Kore, bugün yerel saatle 14.34'te Güney Kore'nin Yeonpyeong adasını top ateşi ile vurdu. Kuzey Kore'nin 200 top ateşi yaptığı ifade edilirken, alarma geçen Güney Kore de 80 top ateşi ile karşılık verdiğini bildirdi.

Yeonpyeong adasında saldırı sonucu çıkan yangının kontrol edilemediği ifade edilirken, yetkililer ada halkını güvenlik sebebi ile İncheon şehrine taşıyor. Saldırılar sonucu deniz kuvvetlerine ait 2 asker yaşamını yitirirken, 6'sı ağır 16 yararlı helikopterlerle hastahanelere taşınıyorlar.

Ahmet Türk: Artık böyle yaşamak istemiyoruz

Kalabalığın arasından yüzleri maskeli bazı kişiler Abdullah Öcalan'ın posteri ve PKK'yı simgeleyen bez parçalarını açtı. dikkatlerden kaçmadı.
14:20 - Demokratik Toplum Kongresi (DTP) Eşbaşkanı Ahmet Türk, Kürt halkının artık köle olarak yaşamak istemediğini söyledi. Yüksekova'da halaylarla karşılanan DTP Eşbaşkanları Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk, Cengiz Topel Caddesi üzerinde halka hitap etti. 28.11.2010 HAKKARİ netgazete

Yüksekova Yine Karıştı
04 Aralık 2010
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin Yüksekova BDP'li Belediye Başkanına 10 ay hapis cezası vermesi Yüksekova'de olayların çıkmasına neden oldu.
İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesinin Yüksekova BDP'li Belediye Başkanı Ruken Yetişkin"e 10 ay hapis cezası vermesi ve bununda Yargıtay tarafından onaylanlanması Yüksekova'da tepkilere neden oldu. BDP İl Teşkilatı Başkan Yetişkin'e destek vermek amacıyla basın açıklaması yaptı. Açıklama ardından bir grup gösterici yürümek isterken polis müdahale etti. Polisi taşlayan göstercilere tazyikli su ve göz yaşartıcı bomba kullanıldı.

BDP'li Belediye Başkanı Ruken Yetişkin 10 aylık hapis cezası nedeniyle 5 Aralık 2010'da Bitlis E Tipi Cezaevine gönderilmesine tepkiler sürüyor. Cezaevine girecek olan Yüksekova BDP'li Belediye Başkanı Ruken Yetişkin'e destek vermek amacıyla biraraya gelen BDP'liler Cengiz Topel caddesinde basın açıklaması yaptı. Basın açıklamasına Hakkari BDP'li Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu, BDP'li Yüksekova Belediye Başkanı Ruken Yetişkin, Hakkari BDP İl Başkanı Arif Koparan BDP'li Şemdinli Belediye Başkanı Sedat Töre, BDP'li Esendere Belediye Başkanı Hurşit Altekin ile yaklaşık 3 bin kişi katıldı.

BDP İl Başkanı Arif Koperan yaptığı açıklamada, AKP'nin Kürtlere karşı uyguladığı siyasi soykırımlarına devam ettiklerini belirterek, "Belediye Başkanımız sayın Ruken Yetişkin'e 16 mayıs 2004 e İstanbul Bağcılarda düzenlenen bir etkinlikte tertip komitesinde yeraldığından dolayı 10 ay hapis cezası verilmiişti. Bu kararın da ne kadar hukuki olduğu aşikardır. Kürtlerin hiçbir başarısını hazmedemeyen bu anti demokratik AKP zihniyeti isteseydi, bu cezayı görev sonrasına da bırakabilirdi. Ya da bu hukuksuzluğu giderebilirdi. Zaten bu karar kendi içinde çelişkiler ile doludur. Hiçbir hukuki dayanağı olmayan bu karar tamamen siyasidir ve Kürtlerin nezdinde kabul görülmeyecektir sayın yetişkin burada olsa cezaevinde olsa her koşulda irademizdir. İrademizi bu şekilde yıldırmaya çalışan zihniyete söyleyecek sözümüz vardır. Bir Ruken gider bin Ruken gelir nasıl ki bir kişiden milyonlara ulaştıysak, bu gelenek hep böyle devam edecektir. Hhiçbir güç bu irademizi kıramayacaktır" dedi. BDP'li Yüksekova Belediye Başkanı Ruken Yetişkin ise, "Belki son defa seslenirim.Bu ün ama yüreğim sizinle, beynim,varlığım sizinle bunu böyle bilin. AKP hükümetine bir şey hatırlatmak istiyorum. Gever'e (Yüksekova)'ya geldiği gün bu sözleri söylemişti. 'Ya sev ya terk et' Terk edecek olan sensin. Gever bizimdir bizim olacaktır. Hiçbir zaman sizin olamayacaktır. Ne kadar bizi tutuklasan, ne kadar öldürsen biz çoğalağız, Bız güçleneceğiz bunu böyle bilesin" diye konuştu.

OLAYLAR ÇIKTI

Basın açıklamasının ardından göstericiler, yürümek isterken polis müdahale etti. Müdahaleye karşılık veren göstericiler polisi taş yağmuruna tuttu. Bunun üzerine polis göstericileri dağıtmak için tazyikli su ve göz yaşartıcı bomba kullandı. Ara sokaklara dağılan grup ile polis arasında gerginlik devam ediyor.
aktifhaber


Silvan'da patlama: 7 yaralı
19 Aralık 2010

Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki izinsiz gösteride meydana gelen ve 7 kişinin yaralandığı patlamanın ses bombasından kaynaklandığı belirlendi. Göstericiler arasındaki çocukların elinde bulunan ses bombasının polise atılmadan patladığı kaydedildi.

Göstericilerin, 1'i ağır 7 kişinin yaranlanması neden olan ses bombasından 2 tane de Silvan İlçe Emniyet Müdürlüğü binasına attığı, ancak herhangi bir yaralamanın olmadığı öğrenildi.

Alınan bilgiye göre; ilçenin Gazi Caddesindeki BDP ilçe başkanlığı önünde toplanan ve izinsiz gösteri yapmak isteyen grup Silvan İlçe Emniyet Müdürlüğü binası önüne kadar yürüdü. Polis ile BDP'liler arasında arbede yaşandığı sırada patlama meydana geldi. Patlamada, 2'si kız çocuğu olmak üzere 7 kişi yaralandı.

Paniğe neden olan patlamadan sonra meydana gelen arbede sırasında polis havaya ateş eçmek zorunda kaldı. Göstericiler polise taşlarla saldırınca tazyikli su ve gaz bombası ile grup dağıtıldı. haber10

BDP'li Başkana Kesik Köpek Başı
Evine kan sızan poşet gönderildi, polis fünyeyle patlattı içinden kesik köpek kafası çıktı
22 Aralık 2010
BDP'nin Diyarbakır Sur İlçe Başkanı Mehmet Şah Teke'nin evine siyah poşet içerisinde kesik köpek başı gönderildi. Teke, poşette kan sızıntısını gördükleri için polise haber verdiklerini, fünye ile patlatılan kolide çıkan kesik köpek başı çıkmasının siyasi kimliğine yönelik olduğunu savundu.

İddialara göre, BDP Sur İlçe Başkanı Mehmet Şah Teke'nin, Kayapınar İlçesi Gaziler Semti'ndeki evine geçtiğimiz pazar günü gelen bir kişi, marketten siparişlerini getirdiğini söyleyerek elindeki siyah poşeti bırakmak istedi. Teke'nin eşi sipariş vermediklerini belirterek, poşeti almak istemedi. Buna rağmen poşeti bırakmak isteyen genç, Teke ailesinin tepkisi üzerine poşeti alarak gitti.

Bir süre sonra komşuları, evin zilini çalarak Teke ailesini kapıda siyah bir poşet olduğunu söyledi. Siyah poşet içerisinde gazete kağıdına sarılı bir şeyler olduğu fark eden bina sakinleri, poşetten kan sızdığını fark etti. BDP'li Mehmet Şah Teke'nin polise haber vermesi üzerine olay yerine gelen bomba imha ekipleri, poşeti fünyeyle patlattı. Poşette, gazete kağıdına sarılı kesilmiş köpek başı çıktı. Olayla ilgili tutanak tutan polis, kesik köpek başını incelemek üzere Terörle Mücadele Şubesine götürdü. aktifhaber

Yüksekova'da cenaze gerginliği
29 Aralık 2010
Midyat'ta 2 PKK'lının öldürülmesini protesto eden bir grup, Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde olay çıkardı. haber10

Diyarbakır'da Gergin Protesto
13 Ocak 2011
KCK duruşması için yürüyüş düzenleyen BDP'li gruba polis adliye önünde müdahale etti.

Diyarbakır' da KCK duruşması için yürüyüş düzenleyen BDP'li gruba polis adliye önünde müdahale etti. Göstericiler polise havai fişek atarken, polis göstericileri gaz bombalarıyla dağıtmaya çalışıyor.
Hakkari, Yüksekova ve Mardin Nusaybin'de de olaylar çıktı. Nusaybin'de göstericilerin attığı molotof kokteylli yoldan geçen bir vatandaşın ayağına isabet etti. Vatandaşın ayağı yandı.

PKK'nın gizli şehir yapılanması Kürdistan Topluluklar Birliği Türkiye Meclisi (KCK/TM) davasının sürdüğü Diyarbakır adliyesi önünde olaylar çıktı.

Adliye önünde toplanan bir grup, önlem alan polise havai fişek ve molotof kokteyli ile saldırdı. Polis grubu dağıtmak için gaz bombası ve tazyikli su kullandı. Adliye önü savaş alanına döndü.

Daha sonra göstericiler adliyenin değişik cephelerinden binaya taş ve molotof kokteyli ile saldırdı. Atılan taş ve molotof kokteyllerinden yaralanan bazı polisler, ambulanslarla hastaneye kaldırıldı. Adliye önünde gerginlik sürüyor.

HAKKARİ VE YÜKSEKOVA'DA DA OLAYLAR ÇIKTI

Hakkari ve Yüksekova İlçesi'nde BDP tarafından yapılan basın açıklamaları sonrası olaylar çıktı. Polis kendisine taş, molotof ve havai fişeklerle saldıran göstericilere gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etti.

Hakkari'de BDP binası önünde toplanan aralarında BDP'li Belediye Başkanı Fadıl Bedirhanoğlu ve İl Başkanı Orhan Koparan'ından bulunduğu 500 kişi belediye binasına kadar slogan atarak yürüdü. Burada KCK operasyonları ve yöneticilerin mahkemede Kürtçe savunma yapmalarına izin verilmemesini protesto etmek için basın açıklaması yapıldı. Basın açıklaması sonrası dağılan 30 kişilik bir grup Dağgöl Mahallesi'nde yola barikat kurup ateş yakıp PKK ve Abdullah Öcalan lehine slogan atmaya başladı. Polisin dağılın uyarısına göstericiler taşla karşılık verdi. Bunun üzerine polis de göstericilere gaz bombasıyla müdahale etti. Olaylar ara sokaklarda sürüyor.

YÜKSEKOVA DA KARIŞTI

Yüksekova İlçesi'nde de 2 bin kişi Diyarbakır'da başlayan KCK duruşmasını protesto etmek için basın açıklaması yaptı. Yüksekova-Şemdinli karayolu üzerinde yapılan basın açıklamasının metnini BDP'li Belediye Başkan Vekili Muhittin Önal okudu. Sıksık PKK ve elebaşı Abdullah Öcalan lehine slogan atılan basın toplantısı sırasında polis geniş güvenlik önlemi aldı. Basın açıklaması sonrası dağılan bir grup slogan atarak ilçe merkezine doğru yürümek istedi.

Ancak polis ilçe merkezine yürümek isteyen yaklaşık 100 kişilik gruba izin vermeyince olaylar çıktı. Polis kendisine taş, molotof ve havai fişeklerle saldıran göstericilere gaz bombası ve tazyikli su ile müdahale etti. Ara sokaklara dağılan göstericiler ile polis arasında kovalamaca yaşandı. Göstericiler ara sokaklarda barikat kurup ateş yakarak eylemlerini sürdürüyor.

ŞANLIURFA'DA 'ÖCALAN' SLOGANLI YÜRÜYÜŞ

ŞANLIURFA'da, BDP ile Urfa Kent Konseyi Girişimi tarafından 'Kürt sorununa demokratik çözüm' adlı yürüyüş düzenlendi. Aralarında BDP Milletvekili İbrahim Binici, PKK elebaşı Abdullah Öcalan ve Murat Karayılan'ın kardeşlerinin de bulunduğu yaklaşık bin kişinin katıldığı yürüyüşte Öcalan posterleri ile PKK flaması açılıp, sık sık terör örgütü ve elebaşı lehine sloganlar atıldı.

Öğle saatlerinde Topçu Meydanı'nda toplanan yaklaşık bin kişi, burada PKK ve Öcalan sloganları atıp, Kürtçe müzik eşliğinde halay çekti. Kalabalık, daha sonra BDP Şanlıurfa Milletvekili İbrahim Binici, PKK elebaşı Abdullah Öcalan'ın kardeşi Mehmet Öcalan ve PKK'nın lider kadrosundaki Murat Karayılan'ın kardeşi Bozan Karayılan'ın gelişinin ardından yürüyüşe geçti. Polisin geniş güvenlik önlemi aldığı kentte, kalabalık kol kola girip, PKK'yı simgeleyen renklerdeki bezler ve Öcalan posterleri açarak yürümeye başladı. Yaklaşık bir kilometre süren yürüyüş sırasında kalabalık sık sık, PKK ve Öcalan lehine Türkçe ve Kürtçe slogan attı.

'ÖNÜMÜZDEKİ 3 AY HAYATİ BİR SÜREÇ'

Yaklaşık bir kilometre yürüyen kalabalık, BDP İl binasının da bulunduğu Ahmet Bahçıvan İş Merkezi önünde durdu. Burada sloganlar atan ve zılgıtlar çeken kalabalığa, Kent Konseyi Girişimi Sözcüsü Ahmet Tutal hitap etti. Ellerinde PKK ve Öcalan lehine yazılı dövizler taşıyan kalabalığa konuşan Tutal, 9 maddeden oluşan 'Kürt Sorununa Demokratik Çözüm' başlıklı deklarasyonu okudu.

Konuşmasında PKK elebaşı Abdullah Öcalan'a 'Sayın' diye hitap eden Tutal, şunları söyledi:

"Önümüzdeki üç ay, Kürt sorununun çözümü veya çözümsüzlüğü noktasında hayati bir sürece işaret etmektedir. Bu süreçteki gelişmeler özelde Kürt, halkı, genelde ise Türkiye halkları açısından sarsıcı sonuçlar doğuracaktır. Kürt sorununun ulaştığı düzey, artık bu sorunun barış ve demokrasi zemini üzerinde çözülmesi gerektiğini, günden güne kendini daha da hissettirmektedir. PKK ve KCK, Kürt sorununun şiddet yöntemleri dışında çözme arayışını 1993'ten bu yana çeşitli dönemlerde ilan ettiği tek taraflı ateşkeslerle ortaya koymuştur. Fakat bu adımlara rağmen hükümetler ve devlet içerisindeki bazı kişiler, komplo ve savaş rantçılığını yaparak bu süreçler boşa çıkmıştır. Şiddeti körükleyecek ve bin yıllık kardeşliği zehirleyecek 50 bin kişilik paralı asker uygulaması çözümsüzlüğün dayatmasının göstergesidir. Silahları susturacak somut bir adım atılmamıştır. Bunun en somut örneği ise kendi cumhurbaşkanını zehirleyip öldürecek kadar gözü kara ve canileşmiş savaş rantçıların zihniyeti gerçekliğiyle karşı karşıyayız."

Haberler.com

Kuzey Kore'den sert tepki
27 Şubat 2011
Kuzey Kore, Güney Kore ile ABD'nin yarın başlatması beklenen ortak tatbikatına sert tepki gösterdi.

Kuzey Kore'nin resmi haber ajansı KCNA, Pyongyang yönetiminin, "misilleme olarak" tatbikata "örneği görülmemiş bir cevap" vereceği belirtildi.

Güney Kore'den 200 bin asker ile ABD'den 12 bin 800 askerin katılacağı ortak tatbikat, Kuzey Kore yönetimi tarafından "savaş hazırlığı" olarak değerlendiriliyor.

Tatbikat, Kuzey Kore'de rejimin aniden yıkılması ve büyük bir mülteci akını olması halinde meydana gelebileceklere ilişkin olası senaryolara dayanıyor.

Bu arada Kuzey Kore yönetimi, Güney Kore'nin balonlarla Kuzeye yönelik propagandasını sürdürmesi halinde ateş açacağı tehdidinde bulundu. haber10

Yıldız Teknik Üniversitesi'nde çatışma: 6 yaralı
İstanbul'daki Yıldız Teknik Üniversitesi'nde çatışma çıktı. Öğrenciler arasında çıkan tartışmanın büyümesi üzere patlak veren çatışmada, 6 öğrenci çeşitli yerlerinden yaralandı. 11.03.2011 İSTANBUL netgazete

Göstericiler Basın, Polis Ve İtfaiye Araçlarına Saldırdı
12 Mart 2011
Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde yasa dışı gösteri yapan grup, polis, itfaiye ve basın araçlarına saldırdı.
Olay yerindeki basın mensupları göstericilerin saldırısına uğradı. Çevre yolunu trafiğe kapatan göstericiler, olay yerine gelen polis ve itfaiye araçlarına da saldırdı. Polis, göstericilere polis gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale etti. Göstericiler ara sokaklara dağıldı. aktifhaber

Ahmet Türk: Panzerler bizi ezsede...
23 Mart 2011
BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, Demokratik Toplum Kongresi (DTK) ile ''sivil itaatsizlik'' eylemleri başlatma kararı aldıklarını açıkladı.

Türk, 'Panzerler bizi ezseler dahi hiç bir eyleme karşılık vermeyeceğiz.' dedi.Demirtaş, Güneydoğu Gazeteciler Cemiyeti'nde DTK Genel Başkanı Ahmet Türk ile düzenlediği basın toplantısında, Kürt sorunun çözümü konusunda 8 yıllık iktidarı döneminde hükümetin önemli fırsatları kaçırdığını, kendilerinin ise sorunun çatışma zemininden çıkması ve diyalogla çözülmesi için büyük çaba sarf ettiklerini savundu.

Artık Türkiye'de Kürt sorununun doğrudan çözüm aşamasına girmesini istediklerini belirten Demirtaş, şöyle dedi:

''Hükümetin bu sorunu çözeceği yok. Bu devasa sorun karşısında hiç bir çözüm açıklamayan, taleplerime karşı kulağını tıkayan bu hükümetin, tavrını artık kabul etmiyoruz. Biz aynı zamanda olası çatışmaların ve ölümlerin önüne geçmek istiyoruz. Sivil siyasetle, demokratik halk gücüyle sivil itaatsizlik eylemleriyle sürece müdahale edilmesini istiyoruz. Türkiye'nin çoğunluğu bu sorunun demokrasi ve barış içinde çözülmesini istiyor. Biz demokratik direniş hakkımızı kullanacağız. Sivil itaatsizlik yöntemleriyle hiç bir çatışmaya mahal vermeden en büyük halk gücüyle meydanlarda olacağız. Hükümeti özellikle Kürt sorunun çözümünde ön açıcı olarak gördüğümüz 4 talebimiz konusunda somut adım atmaya, açıklama yapmaya çağıracağız. Bu talepler ana dilde eğitim, siyasi tutuklukların serbest bırakılması, askeri ve siyasi operasyonlara son verilmesi ve yüzde 10 seçim barajının kaldırılmasıdır. Bu 4 talebimiz, Kürt sorununun çözümünde önemli bir anahtardır, kapıyı açacaktır, barışa giden yolda mesafe kat etmemizi sağlayacaktır. Bu 4 talep konusunda hükümet somut bir adım atana kadar meydanlarda olacağız.

Biz, bu eylem ve etkinliklerimizi tümüyle demokratik barışçıl yöntemlerle gerçekleştireceğiz. Bizim karşımıza güvenlik güçlerini göndermeyin, gönderecekseniz siyasi temsil kabiliyeti de olan kabine temsilcilerini gönderin, İçişleri Bakanını gönderin. Bizim muhatabımız güvenlik güçleri değildir. Bu siyasi bir halk eylemidir, muhatabı da siyasiler olmalıdır. Hükümet halkın tahammül sınırlarını artık görmelidir. Bu bir meydan okuma da değildir. Bu halkın artık 2012 yılında bu sorunla yaşamayacağını, özgürlüklerini kazanacağının kararlılık gösterisidir.''

Demirtaş, ilk olarak yarın saat 12.00'de Diyarbakır'da oturma eylemi yapacaklarını ifade ederek, bu tür sivil itaatsizlik eylemlerinin sonuç alınıncaya kadar süreceğini söyledi.

''TÜRKİYE'NİN SORUNUDUR''

DTK Genel Başkanı Ahmet Türk ise ''Hükümetin Kürt sorunu konusundaki duyarsızlığının, toplumu tehlikeli bir noktaya götürebilecek durumda olduğunu'' savunarak, olası çatışmaların önüne geçmek ve Kürt halkının taleplerinin gerçekleşmesi için sivil demokratik eylemleri başlattıklarını söyledi.

BDP ve DTK'nın eyleminin demokratik talepler ile Kürt sorunun çözümü konusunda adım atılıncaya kadar süreceğini bildiren Türk, şöyle konuştu:

''Bizim eylemimiz tamamen demokratik bir eylemdir. Bizler bu konuda çok duyarlı davranacağız. Panzerler bizi ezseler dahi hiç bir eyleme karşılık vermeyeceğiz. Bunlar bir halkın talebidir. Herkesin bu şekilde okumasını istiyoruz. İnanıyorum Türkiye aydınları ve demokratları da buna katkı sunar. Bu aynı zamanda Türkiye'nin de sorunudur. Türkiye'nin barış içinde yaşaması için ortaya koyduğumuz bir eylem ve taleptir.''
haber10

Nusaybin'de Banka Şubesine Molotof Atıldı
23 Mart 2011
Mardin’in Nusaybin ilçesinde 4 günden bu yana süren olaylar devam ediyor. Bir gurup gösterici bir banka şubesini ateşe vermeye çalıştı.
Bankaya molotof kokteyl atan, kepenk ve camlarını taşlayan gurup havai fişeklerle de yolda geçen vatandaşları uzaklaştırdı. haber10

Batman'da Polise Silahlı Saldırı
23 Mart 2011
Batman'ın Hasankeyf ilçesinde devriye görevi yürüten polis otosuna silahlı saldırı düzenlendi. Saldırıda bir polis memuru yaralandı.
Edinilen bilgiye göre, ilçe merkezindeki Kale girişinde, devriye görevi yürüten polis otosuna, henüz kimliği belirlenemeyen kişi veya kişilerce uzan namlulu silahla saldırı düzenlendi.

Saldırıda araçta bulunan 1 polis memuru yaralandı. aktifhaber

Hani ilçesinde Emniyet Müdürlüğü binasına roketatarlı saldırı

Diyarbakır'ın Hani ilçesinde İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne roketli saldırı düzenlendi.
Olayda can kaybı olmadı. 24.03.2011 haber1001

Osmaniye'de Çatışma: 6 Asker Yaralı
01.04.2011
Hasanbeyli ilçesinde güvenlik güçleri ile PKK'lılar arasında çatışma çıktı.

Kaçan PKK'lıları arama çalışmaları sürerken çatışmada yaralanan asker sayısı 6’ya çıktı.

Öğleden sonra çıkan çatışmada üçü ağır 6 asker yaralandı.

Yaralı askerler, Osmaniye Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı.

PKK'lılar bölgede ormanı ateşe vererek kaçtı. haber1001

Tunceli'de şiddetli çatışma
05 Nisan 2011
TUNCELİ'de güvenlik güçleriyle PKK'lılar arasında çatışma çıktı. Şiddetli çatışmaların yer yer sürdüğü belirtildi.
Tunceli'nin Pülümür ile Ovacık ilçeleri arasında bulunan Ahpanos Vadisi'nde arama tarama faaliyetlerini sürdüren güvenlik güçleri bugün saat 11.00 sıralarında kalabalık bir PKK'lı grubuyla karşılaştı. Güvenlik güçlerinin 'teslim ol' çağrısına PKK'lıların ateşle karşılık vermesi üzerine çatışma çıktı. Çatışmanın gün boyu aralıklarla sürdüğü belirtildi. Çatışmada ölen ya da yaralanan olup olmadığı konusunda henüz bilgi alınamadı.
Tunceli'de etkili olan yoğun sis ve yağmur nedeniyle çatışma bölgesine helikopterlerle ve karadan takviye asker sevkiyatı yapılamadığı belirtildi.
haber1001

PKK liderinin cenazesinde olay çıktı

Hatay'da güvenlik güçleriyle girdikleri çatışmada öldürülen 7 PKK mensubundan biri olan örgütün Amanos eyalet sorumlusu Aydın Baran'ın Diyarbakır'daki cenaze töreninde olaylar çıktı. Cenazeye eşlik eden yüzleri poşuyla kapalı göstericiler polise taşlı saldırıda bulundu. Polis göz yaşartıcı gazla göstericilere müdahale ederken, bazı göstericiler Ergani Jandarma Komutanlığı'na da taş ve molotof attı. 06.04.2011 DİYARBAKIR netgazete

Sinop'taki polis saldırısını PKK üstlendi
7 Nisan 2011
Sinop’un Boyabat ilçesinde polis aracına yapılan saldırıyı PKK üstlendi. Örgüte yakın bir internet sitesinde, 3 polisin yaralandığı saldırının 17 Mart günü Bingöl’de öldürülen 4 militan için yapıldığı belirtildi. haber1001

Bismil'de gösreti: 1 ölü, yaralı
20 Nisan 2011
Diyarbakır'ın Bismil ilçesinde YSK'nın veto kararını protesto eden göstericilere polis polis müdahale etti:1 kişi öldü, 2 kişi yaralandı.
[img]http://www.haber10.com/images/news/300x225/238858.jpg [/img]

Edinilen bilgiye göre, Şentepe Mahallesi'nde bağımsız milletvekili adaylıklarının YSK tarafından iptalini protesto etmek için toplanan bir grup, slogan atarak, yürüyüşe geçti. Bunun üzerine güvenlik güçleri müdahale etti.

İlk bilgilere göre, İbrahim Oruç (26), Gültekin Kuşlu (26) ve Abdulkerim Gümüş (17) yaralandı. Yaralılardan İbrahim Oruç yolda hayatını kaybetti. haber1001

Hakkari Yangın Yerine Döndü
01 Mayıs 2011
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Eyl 13, 2011 9:50 pm    Mesaj konusu: Ahmet Türk: 'Ankara’dan hayır yok' Alıntıyla Cevap Gönder

Ahmet Türk: 'Ankara’dan hayır yok'
3 Temmuz 2011

Mardin bağımsız milletvekili Ahmet Türk, “Ankara'da hayır yoktur. Kürdistan meclisini halkımızla birlikte kuracağız, herkese bu halkın gücünü ve savaşını görecek ve tanıyacaktır" dedi.

Mardin bağımsız milletvekili ve Demokratik Toplum Kongresi (DTK) Genel Başkan Vekili Ahmet Türk, barış kapılarının kapatılması halinde Kürtlerin alternatifsiz olmadığını savunarak, “Ankara'da hayır yoktur. Kürdistan meclisini halkımızla birlikte kuracağız. Seçilirken halkımıza söz verdik. Onların durduğu yerde duracağız, birlikte hareket edeceğiz.” dedi.

BDP’nin Hatip Dicle’ye destek için Diyarbakır İstasyon Meydanı'nda "Kürt sorununa anayasal demokratik çözüm" mitinginde konuşan Türk, kritik bir süreçten geçildiğini belirterek, bugüne kadar Kürt halkının özgürlük savaşı verdiğini savundu. Türk, "Herkese bu halkın gücünü ve savaşını görecek ve tanıyacaktır." şeklinde konuştu.

YSK tarafından vekilliği düşürülen Hatip Dicle kararına dikkat çeken Türk, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın, "Meclis'e paşa paşa dönecekler" sözlerine atıfta bulunarak, “Bu halk işkenceler, faili meçhuller, zulüm, baskı gördü. Tehdidiniz para etseydi, bu halk bugün Amed'te olmazdı. Tehditleriniz ancak bizlere güç verir." iddiasında bulundu.

DTK'nın yaptığı çalışmalara vurgu yapan Türk, DTK'nin her hafta düzenli olarak Diyarbakır'da toplanacağını ve bu toplantılarda önemli kararlara imza atacağını savundu. BDP'nin grup toplantılarını Diyarbakır'da gerçekleştirme kararına değinen Türk, şunları söyledi: “Önemli bir süreçten geçiyoruz. Kürdistan'da önemli kararlar alacağız. Yıllarca demokratik siyasette ısrar ettik. Yıllar önce bizleri parlamentodan atıp, cezaevlerine koydular. Birçok kez partilerimizi kapatarak, vekilliklerimiz düşürüldü. Buna rağmen demokratik siyasette ısrar ettik. Bugüne kadar çaba harcadık. Eğer halkın sorunlarını tartışmazsak, Kürt sorununun demokratik çözümü için konuşmazsak, ötekileştiren anlayışla karşılaşırsak, yerimiz burasıdır. Ankara'da hayır yoktur. Ancak demokratik çözüm için bir çaba görürsek buna katkımız olur."

Barışa hazır olduklarını söyleyen Türk, "Barış kapılarını kapatırsanız, Kürtler alternatiflerini yaratacaklar. Bunu herkes böyle bilsin." ifadelerini kullandı.

Dünya Bülteni

Kürt Bölücüler İçin Küresel Strateji!
BanuAvar
4 Temmuz 2011



'Kürtler, Arap baharı’na giden yolu döşeyecek!’

'Bloomberg köşe yazarı, Harvard öğretim üyesi , Meghan L. O’Sullivan’ın yazısı 16 Haziran’da kendi köşesinde, daha sonra da CFR Dış İlişkiler Konseyi sitesi www.cfr.org da yayınlandı.. Başlığı ‘Kürtler Arap baharına giden yolu döşeyecektir!’ . Yazı, seçimlerin hemen ardından, Cengiz Çandar’ın ‘Kürt Raporu’ ve Hasan Cemal’in Karayılan röportajının ortalığa döküldüğü, BDP’nin ‘Amed’e meclis kurduğu’ zaman aralığında yayınlandı…

Bugüne kadar benzer çok yazı yayınlanmıştı ama bu kadar net ifadeler belki de ilk kez bu yazıda yeraldı…

Harvard’lı profesör yazısında ‘Batı yanlısı Kürtlerin bölgede güç kazanması için elden gelen yapılmalı ama olası karşıt gelişmeler de provoke edilmemeli!’ diyor.

Ilık suya atılan kurbağanın az ateşte kaynama noktasına gelmesinin önemine dikkat çekiyor.

Ve ABD AB güç odaklarının herhangi bir acemiliğe karşı Kürt bölücüleri net bir yol haritası çizmesi gereğinden bahsediyor.

Kürtler’in onlarca yıldır ilk kez tarihin en umut verici anını yaşadıklarını belirten yazı, ‘ufukta görünen yeni anayasa sayesinde istediklerine kavuşabileceklerinin’ altını çiziyor.

Ve Ortadoğu’da Kürtlerin değişim dalgasından yararlanarak yeni bir devlet için harekete geçebileceklerini yazıyor. Küresel stratejist O’Sullivan yazısında ‘Kürtlerin ‘yaygara koparmadan’ küresel strateji çerçevesinde hareket etmeleri halinde başarının yakın olduğuna dikkat çekiyor.

Nedir o ‘Küresel Strateji’?

Bir Kürdistan Devletinin oluşumuna gidilirken ‘ulus devletlerin sınırlarının önemsizleşmesi ülkeler arası kültürel ve ekonomik ilişkilerin artması, bölge ülkelerindeki çeşitli kurum ve siyasi yapılarda ortak çalışmalara odaklanılması..’ ‘Bu şekilde, dönüşen Ortadoğu’nun Kürtleri, bölge güçlerinin öfkesini çekmeden birçok hayallerini gerçekleştirebileceklerdir.’

Ve O’Sullivan devam ediyor: ‘ABD ve müttefikleri, bu yol haritasını sadece Kürtlerin iyiliği için değil, kendi çıkarları için de çizmektedirler’ Kürtlerin, Irak’ın, Türkiye’nin ve Suriye’nin politikalarında oynadıkları rol ve bulundukları bölgenin ekonomik ağırlığı göz önüne alındığında, Amerikan çıkarları için vazgeçilmez önemde olduklarının altı çizilmektedir.

Ve tüm açıklığıyla Irak Türkiye Suriye’ nin Kürtlerinin Iran’daki Kürtleri de rejime karşı ayaklandırabilecekleri gerçeği dile getirilmektedir…

O’Sullivan, yazısında, ‘ABD, Türkiyedeki yeni hükümeti Kürt azınlığa cömert davranma konusunda cesaretlendirmelidir.’ diyor. ‘Türkiye başbakanı RTE, geçmişte Kürt sorununu dile getirme ihtiyacını anlamıştı. ABD, Türkiye’nin Kürt bölgesinde özerklik, ana dilde eğitim ve Kürt militanların affı için kabul edilebilir bir yol bulunmasını desteklemelidir.’ diye ilave ediyor…

‘Kabuledilebilir yol’ yeni Anayasa’dan geçecektir… MHP ve CHP kendilerinden beklenen ‘ipi’ bir kez daha iktidara uzattıkları takdirde olası gelişmelerin vebali omuzlarında olacaktır… Ilık suyun rehavetinde yüzerken ansızın haşlanmak da olasıdır!

Kurbağa ılık suda gevrerken, sonunda pişmeye başladığını anlamış, ama tencereden dışarı sıçrayacak gücü kendinde bulamamıştır.

Allahtan biz kurbağa değiliz… Bu işin sonunu ‘kurbağalar’ düşünsün…

www.banuavar.com.tr

Çukurca'da çatışma: 1 astsubay öldü
02.07.2011

Hakkari’nin Çukurca ilçesi Haskel dağı kırsalında güvenlik güçleri, bir grup militanla sıcak temas sağladı. Piyade Astsubay Başçavuş Kalender Özdemir, açılan ateşte şehit oldu.
Şehit Astsubay için ilk tören Van Jandarma Filo Komutanlığı’nda düzenlendi.
Törenin ardından şehidin cenazesi, askeri uçakla memleketi Kırıkkale’ye gönderildi. haber1001

Van'da Askeri Araca Pusu: 1 Astsubay Öldü, 3 Asker Yaralandı
26.06.2011
Saray ilçesinde askeri araca teröristlerce düzenlenen saldırıda 1 asker şehit oldu,3 asker yaralandı. haber1001

Polis aracına bombalı saldırı
Batman'da Gençlik Spor İl Müdürlüğü ve devriye gezen bir polis otosuna eş zamanlı bombalı saldırı düzenlendi
26 Haziran 2011

Batman'da devriye gezen polis aracına bombalı saldırı düzenlendi. Polis aracına atılan parça tesirli ses bombası maddi hasara sebep oldu.
Batman'da akşam saatlerinde Gençlik Spor İl Müdürlüğü ve devriye gezen bir polis otosuna eş zamanlı bombalı saldırı düzenlendi. Yapılan bombalı saldırılarda ölü ya da yaralanan olmadı. habertürk

Mehmetçik dersanesine roketli saldırı
25 Haziran 2011
Hakkari'nin Çukurca ilçesi Cumhuriyet mahallesinde, 60 öğrencisi bulunan Mehmetçik Dershanesi'ne saat 22:30 sıralarında roketli saldırı yapıldı.

22.30 sıralarında gerçekleşen saldırı sonucu binada maddi hasar meydana geldiği öğrenildi. Olay yeri inceleme ekibi olay mahalline gelerek incelemelerde bulunurken dershanede, gece olduğu için öğrencilerin bulunmadığı kaydedildi. Saldırıda can kaybı ve yaralanan olmadığı bildirildi.
haber10

Ordu’da Askeri Lojmanların Önünde Patlama

Öte yandan, Ordu’nun Mesudiye ilçesine bağlı Topçam beldesindeki Askeri Lojmanların önünde patlama meydana geldi. Olayda iki asker yaralandı.

Sabah saatlerinde meydana gelen patlamada, yaralanan askerlerden biri ayakta tedavi edildi.

Hayati tehlikesi bulunmayan öteki yaralı da hastaneye kaldırıldı.

Patlamanın neden kaynaklandığı konusundaki araştırmalar devam ediyor.

Şişli Savaş Alanına Döndü
26.06.2011
Hatip Dicle kararını protesto eden grup, polise taşlarla saldırdı. Polisin müdahalesiyle gösterici grup dağıtıldı.



Yüksek Seçim Kurulu tarafından milletvekilliği düşürülen Hatip Dicle’ye destek vermek için Şişli’de eylem yapan gruba polis müdahale etti. Müdahale sonrası göstericiler ara sokaklara kaçtı, bazı eylemciler çevredeki işyerlerine saldırdı. Olaylarda çok sayıda kişi biber gazından etkilendi.
Bağımsız bazı milletvekillerinin de destek verdiği yaklaşık 500 kişilik grup Şişli Meydanı’nda toplandı ve Taksim’e doğru yürüyüşe geçti. Ancak polis, meydandan Taksim’e giden yolu kapattı.

Grup yürümekte ısrar edince emniyet müdürleri ile milletvekilleri arasında pazarlık başladı. Polis, grubun basın açıklaması yaptıktan sonra dağılmasını istedi. Milletvekilleri de kabul etti. Buna rağmen, grupta bulunanlar polise taşlarla saldırdı. Bunun üzerine çevik kuvvet göstericilere müdahalede bulundu.

Bir anda ortalık toz dumana karıştı, göstericiler etrafa dağıldı. Olaylardan çevredeki iş yerleri de zarar gördü. TRT

Emniyet Müdürlüğü'ne roketli saldırı
27 Haziran 2011
Şemdinli İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne roketli saldırı düzenlendi.

Hakkâri'nin Şemdinli İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne roketli saldırı düzenlendi. İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne 2 roket atıldığı ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi.

Edinilen bilgiye göre akşam geç saatlerde Şemdinli İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne roket atar ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi. İlçe emniyet müdürlüğünün çatısına isabet eden roketli saldırıda can kaybı yaşanmazken maddi hasar oluştu. haber5


BDP grup toplantılarını Diyarbakır'da yapacak

Diyarbakır bağımsız Milletvekili Hatip Dicle'nin vekilliğinin düşürülmesi ve tutuklu vekillerin serbest bırakılmamasını boykot eden BDP destekli milletvekilleri bundan sonra atacakları adımları Diyarbakır'da açıkladı.

28 Haziran 2011
Anadolu Haber

BDP’nin desteğiyle seçilen bağımsız milletvekileri, Yüksek Seçim Kurulu’nun (YSK) Hatip Dicle’nin milletvekilliğini düşürmesi ve ’KCK/TM’ tutuklusu vekillerin tahliye edilmemeleri üzerine TBMM’de yemin törenini boykot kararı almalarının ardından, bugün Diyarbakır’da toplandı.

Merkez Kayapınar İlçe Belediyesi ’Cigerxwin Kültür Merkezi’ndeki toplantı salonunda bu sabah saatlerinden itibaren bir araya gelen bağımsız milletvekilleri, bundan sonra izleyecekleri tutumla ile ilgili kararlarını aldılar.

Toplantının ardından grup adına açıklama yapan Gültan Kışanak, Hatip Dicle'nin milletvekilliğinin hukuksuz şekilde düşürüldüğünü, bunu içine sindiren siyasi iktidarın da halktan gasbedilen oylarla bir milletvekilliği kazandığını öne sürerek, bunun, üzerinde en çok tartışılacak durum olduğunu söyledi.

Tutuklu milletvekili arkadaşlarının özgürlüklerine kavuşamadığını ifade eden Kışanak, şöyle devam etti:

“Demokratik siyasette halkın kendilerine verdiği yetkiyi, görevi yerine getirebilecek koşullara sahip olmaması, çözüm adına, demokratik siyaset adına önemli bir sorundur. Biz bu gelişmeleri, bu kadar tarihsel bir süreçte ortaya çıkmış çözüm olanaklarına müdahale, bir darbe olarak görüyoruz. Kürt sorununu barışçıl yöntemlerle çözmek, demokratik bir anayasa yapmak, demokratik cumhuriyeti ve demokratik özerkliği inşa etmek için halkımızdan onay aldık. Bu mücadelemizi, halkımızın verdiği bu yetkiye dayanarak, bundan sonra da en aktif ve en etkin bir şekilde yürüteceğiz.

Grup toplantılarımızı bundan sonra her hafta Diyarbakır'da gerçekleştirerek, örgütlü, planlı, programlı bir mücadeleyi yürüteceğiz ancak demokratik siyasete ve çözüm iradesine yönelik bu müdahaleyi kabul etmediğimizi göstermek için, 'parlamentoya gitmeme' tutumumuzu da çözüm olanakları ortaya çıkıncaya kadar devam ettireceğiz.”

Toplantıya, bağımsız milletvekili seçilen Nursel Aydoğan, Hasip Kaplan, Sabahat Tuncel, Leyla Zana, Emine Ayna, Erol Dora, Ertuğrul Kürkçü, Aysel Tuğluk, Adil Kurt, Altan Tan, İdris Baluken, Ayla Akat Ata, Gültan Kışanak, Esat Canan, Murat Bozlak ve Halil Aksoy katıldı. Toplantıya katılmayan 14 milletvekilinden bazılarının, dün kalp krizi geçirererek yaşamını yitiren Muş eski Milletvekili Nuri Yaman’ın cenazesine katılmak üzere Muş’a gitti.

Bazı milletvekillerinin ise kişisel rahatsızlıklarından dolayı Diyarbakır’daki toplantıya katılmadı.



İki Ayrı İş Yerine Ses Bombası Atıldı
30 Haziran 2011
Ağrı'nın Doğubayazıt ilçesinde iki ayrı iş yerine ses bombası atıldı. Bombalardan birinin patlaması sonucu bir aracın camı kırıldı.
İkinci bombanın ise suya düştüğü için patlamadığı belirtildi. Son bir ay içinde benzer 5 saldırının gerçekleştirildiğini belirten yetkililer, patlayıcıların el yapımı ve plastik pet şişe içerisine yerleştirildiğini söyledi. Polis, faillerin yakalanması için çevredeki güvenlik kamerası görüntülerini incelemeye aldı.
aktifhaber

Çukurca'da Mayın: 1 Asker Şehit
30.06.2011
Hakkari'nin Çukurca ilçesi kırsalında mayın patlaması sonucu yaralanan Uzman Çavuş Metin Koza tedavi gördüğü hastanede şehit öldü.

Çukurca Jandarma Komutanlığı’na bağlı bazı askeri üs bölgelerine de havanlı saldırı düzenlendi.

Çukurca Jandarma Komutanlığı’na bağlı Gezgin Tepesi, Kar Tepesi üs bölgelerine PKK'lılarca havanlı saldırı düzenlendi.

MilitanlarIşıklı Sınır Karakolu’na da taciz ateşi açtı.
haber1001

Komutan Pusuya Düşürüldü
30.06.2011
Çukurca'da mayın patlayan yerde inceleme yapan Çukurca İlçe Jandarma Komutanı Kıdemli Yüzbaşı Ethem Kara pusuya düşürüldü.

Hakkari’nin Çukurca ilçesi kırsalında güvenlik güçlerinin arazi arama tarama faaliyetleri sırasında mayın patlaması sonucu Uzman Çavuş Metin Koza şehit olmuştu.
Patlamanın ardından güvenlik güçleri bölgede geniş çaplı operasyon başlattı. Operasyon sırasında mayının patladığı yerde incelemelerde bulunan Çukurca İlçe Jandarma Komutanı’na pusu kuruldu.

Pusudan yaralı olarak kurtulan Kıdemli Yüzbaşı Ethem Kara, helikopterle Hakkari Asker Hastanesi’ne kaldırıldı.TRT

Hasip Kaplan: Terörist dediğiniz bizim kahramanımız!..

03 Temmuz 2011
Anadolu Haber

Yemin krizini değerlendiren BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, "Sizin terörist dediğiniz bizim için kahraman, vatanseverdir. Ya irademiz çıkar özgür olur Meclis'e gelir, ya da Meclis'in iradesi yok olur kelepçelenir" dedi.

ERDOĞAN'A REST
BDP Şırnak Milletvekili Hasip Kaplan, dün KESK Genel Kurulu'nda yaptığı konuşmada tutuklu vekiller nedeniyle yaşanan yemin krizi için, "Bu sorunu çözemezseniz ve Kürtler 'Bu Ankara meclisi, bizim meclisimiz değildir artık' duygusuna kapıldığı an, Tayyip Erdoğan iktidarı ve şurekası 6 ay ayakta kalamaz. O zaman halkın başkaldırı hakkı doğar, meşru hakkı doğar" dedi

"Bunu bu noktaya getirmeye kimsenin hakkı var mı? Bizim, siyasi partilerin, cumhurbaşkanının, başbakanın hakkı var mı" diye soran Kaplan şöyle konuştu:

'SİZİN TERÖRİST DEDİĞİNİZ BİZİM İÇİN KAHRAMAN'
"BM'nin 665 sayılı kararı da vardır. Diktatör, hak ve özgürlükleri tanımıyorsa, zulüm ediyorsa, operasyon yapılıyorsa, ezilen hakların başkaldırı hakkı vardır. Oysa biz gelip Meclis'te çözelim diyoruz. Halk bizi bunun için gönderdi. Gelin halkın iradesini tutuklamayın, kelepçelemeyin. Sizin terörist dediğiniz bizim için kahraman, vatanseverdir. Ya irademiz çıkar özgür olur Meclis'e gelir, ya da Meclis'in iradesi yok olur kelepçelenir."

Bingöl'de Silahlı Saldırı:1 Asker öldü, 1'i Asker 2 Kişi Yaralandı
03 Temmuz 2011

PKK'lıların Genç ilçesinde yapımı devam eden jandarma karakoluna inşaat malzemesi taşıyan kamyonete yönelik saldırısında, Yozgat Yerköy nüfusuna kayıtlı onbaşı Deniz Bacanak (23)asker öldü, 1 rütbeli asker ile araç sürücüsü de yaralandı.

haber 1001

Müdürlük bahçesine bomba atıldı
3 Temmuz 2011
Şanlıurfa'nın Viranşehir İlçe Milli Eğitim Müdürlüğünün bahçesine ''el yapımı ses bombası'' atıldı. haber10

Yüksekova İlçesi'nde 2 Uzman Çavuş Öldürüldü
05 Temmuz 2011
Bu konuda Genelkurmay Başkanlığı'nın açıklaması şöyle:

"Uzm.Çvş.Yahya Karakaya ve P.Uzm.Çvş.Murat Özkozanoğlu, apartman çıkışında pusu kurarak kendilerini beklemekte olan sivil vatandaş görünümlü bölücü terör örgütü mensupları tarafından, saat 07.10'da arkalarından ve yakın mesafeden hunharca ateş edilmek suretiyle gerçekleştirilen silahlı saldırı sonucu şehit olmuşlardır" haber1001




Ankara'da Eskişehir yolunda bir askeri aracın geçişi sırasında patlama meydana geldi...
05 Temmuz 2011

Ankara'da, Eskişehir yolu üzerinde bulunan Çepa Alışveriş Merkezi karşısında bir askeri servis, personel alırken patlama meydana geldi. Olayda ölen ya da yaralanan olmazken, patlamanın etkisiyle çevredeki araçlarda maddi hasar oluştu. Olay yerinde 74 metre çekilmiş ve aküye bağlanmış bir de kablo bulundu. Ankara Emniyet Müdürü Zeki Çatalkaya ise ses bombası ihtimali üzerinde durduklarını açıkladı. habertürk

Tunceli'de Şiddetli Çatışma
07 Temmuz 2011
Tunceli'nin Pülümür ilçesi Çakırkaya Köyü yakınlarında 10-15 kişi oldukları tahmin edilen PKK'lı grupla çatışma yaşandığı bildirildi.
Tunceli'nin Pülümür ilçesi Çakırkaya Köyü yakınlarında 10-15 kişi oldukları tahmin edilen PKK'lı grupla çatışma çıktı. Çatışmada rütbeleri henüz öğrenilemeyen 2 güvenlik görevlisi yaralandı.

Yaralılar helikopterle Elazığ Asker Hastanesi'ne götürüldü. aktifhaber

PKK'lar 2 Askeri Kaçırdı
10.07.2011
Diyarbakır-Bingöl karayolunda yol kesen PKK'lar, 2'si askeri personel olmak üzere 3 kişiyi kaçırdı.
haber1001



BDP mitinginde Öcalan'ın posterleri açıldı

Şanlıurfa'da Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) ile Demokratik Toplum Kongresi (DTK) tarafından organize edilen 'Demokratik Çözüm' mitinginde PKK lehine sloganlar atılıp, Abdullah Öcalan'ın posterleri açıldı. 11.07.2011 ŞANLIURFA netgazete

Silvan'da çatışma: 13 asker öldü
14 TEMMUZ 2011

Diyarbakır'ın Silvan yöresinde güvenlik güçleriyle, pusu kuran PKK militanları arasında çıkan çatışmada 13 asker öldü. 2'si ağır 7 askerin de yaralandığı bildiriliyor.
Çeşitli kaynaklar öğle saatlerinde başlayan çatışmaların yer yer devam ettiğini ve helikopterlerin hava desteği verdiğini bildiriyor. Çatışmalarda 5 PKK’lının öldüğü belirtiliyor.

Bayrambaşı beldesi Dolapdere Köyü kırsal kesiminde arazi arama tarama faaliyeti yürüten güvenlik güçleriyle PKK militanları arasındaki çatışmalar, bölgede, son ayların en büyük olaylarından biri olarak niteleniyor. Takviye ekiplerin yöreye sevk edildiği öğrenildi.
Silvan'da askeri birliklere karşı kurulan pusu, PKK örgütünün tek taraflı eylemsizlik süreci başlatmasından sonra giriştiği en büyük saldırı niteliğinde.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre, Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, "bölgede operasyonlar sürdüğü için bilgi akışının da devam ettiğini" söyledi.
Yaralanan 7 askerin Diyarbakır Asker Hastanesi’nde tedavi altına alındığı bildirildi. BBC




ABD'nin çökmesinden endişe duyan Çin ve Türkiye'de zor zamanlara hazırlık
Selçuk Salih Caydi
15 TEMMUZ 2011

Türkiye'de nedense pek ilgi gösterilmiyor ama ABD gerçekten çok zor durumda. Ve ABD'nin çöküşü, dünya ekonomisinin çöküşü demek olur. Nitekim Türk Hükümetinden Babacan, 2008 yılındakine benzer bir krizin yaşanabileceğini ve bu kez Türkiye'nin de etkilenebileceğini söyledi. Geçi Babacan'ın, daha çok Avrupa'nın durumuna bakarak bu uyarıyı yaptığı anlaşılıyor, ama durum çok daha vahim, çok daha derin. Şu anda ABD'nin Çin'e olan borcu, 1 trilyon 150 milyar dolar kadar, yani 1150 milyar Dolar!
Perşembe günü Moody's, ABD'nin kredi notunu düşürebileceğini söyledi. bunun nedeni, ABD'nin borç yükünü kaldırma sınırına dayanması ve borçlarını döndürememe tehlikesiyle karşı karşıya kalması. FED başkanı Bernanke, çok haklı olarak, ABD'nin kredi notunun düşürülmesi halinde bir felaket olabileceğini söylemiş.
Burada bin kere yazdığımız üzere; "kapitalizme birşey olmaz" diyenler günümüzde çok tehlikeli yaşamaktadır. Neoliberal global ekonominin değiştirilmesi için hiçbirşey yapılmamıştır -Eh o halde bu ekonomi çökebilir demektir. Müslüman muhafazakarların anlayacağı dilden yeniden söylemek gerekirse: "Her neoliberal ekonomi, ölümü tadacaktır."
ABD, Avrupa Birliği'nden sonra Çin'in en çok ihracat yaptığı ikinci büyük ekonomidir ve Çin Hükümetinin ekonomi danışmanlarından Yu Bin, Beijing'de yaptığı bir vasın açıklamasıyla, ABD'nin sinyal vermeye başladığını ve "Amerikan ekonomisinin ürkütücü durumda" olduğunu söyledi. FED'in atmak zorunda kalacağı adımların Çin'e zararı olacağını belirten Yu, Dolar'ın değerinin hızla değişmesiyle birlikte, petrol fiyatlarının hızla yükselebileceğinden korkuyor. Yu, Çin'in Dolar rezervlerinin bir kızmını, başka para birimlerine çevirmesini önerdi. Bunun gerçekleşmesi demek, Dolar'ın bir numaralı dünya parası olmasına son verebilir. Bu durumda ABD'nin borçlarını döndürmesi hepten imkansız hale gelebilir. Ama Çin bunu göze alamaz, zira bir trilyon Dolar alacağı var! Fakat bu kısır döngünün sürdürülmesi, artık çok daha zor. Türk Hükümeti'nin de tehlikeli sulardan çıkmak için TL'nin değerini düşürmesi gerekiyor. Hükümet, halk desteğini kaybetmemek için bunu yapmamakta direniyor, ama mecbur kalabilir.
Tehlikeli sulara girildi. Böyle kritik bir dönemde, her konuşmasıyla biryerleri kırıp döken, uzlaşma kültürünün zerresine sahip olmayan, herşeye tek naşına karar veren kinci bir Başbakan, Türkiye'nin felaketi olabilir. Acilen, iç barışı ve kenetlenmeyi sağlayacak adımlar atılması gerekiyor. (..)

Kaynak: http://konstantiniye.blogspot.com/

Cemil Topuzlu'da olay
15 Temmuz 2011

Bu akşam Cemil Topuzlu Açıkhava Tiyatrosu'nda Javier Limon'un bir albüm projesi olarak hayata geçirdiği "Mujeres de Agua" da Buika, Rita ve Glykeria ile sahneye çıkan sanatçı Aynur'un söylediği Kürtçe şarkı yüzünden olaylar çıktı.

Bir grup, sanatçının ikinci şarkısını seslendirdiği sırada Diyarbakır'da 13 askerin şehit olması nedeniyle 'Şehitlerin daha kanı kurumadı' diyerek protesto etmeye başladı. Bazı gruplar İstiklal Marşı okumaya başlarken açık hava tiyatrosunda gerginlik yükseldi. Tepkilerin artması üzerine gruplar arasında kavgalar yaşanmaya başladı. Sanatçı yaşanan olaylar üzerine sahneyi terk etti.
hürriyet

Siirt'te polis aracına silahlı saldırı
15 Temmuz 2011
Siirt'te teröristler devriye gezen polis aracına saldırı düzenledi. Olayda yaralanan bir polis memuru kaldırıldığı hastanede kurtarılamadı.haber10

YA AKL-I SELİM, YA YAVUZ SELİM!
Prof. Dr. Namık AÇIKGÖZ
Yeni Akit

Türkler şu dört önemli şeyin pazarlığını yapmaz: Din, vatan, şeref, namus…

Türkler bunlara tecavüz varsa, SAVAŞIR!...

Savaşan zararlı çıkar!...

Her toplumun bir tahammül sınırı vardır. Bu sınır zorlandığında, kıyamet kopar… Bugünlerde, o sınırdayız…

Bu ülkede ilçeler basıldı, köyler basıldı, suikastler düzenlendi, bombalı saldırılar yapıldı, toplu katliamlar yapıldı… Toplum hep akl-ı selim ile karşıladı… Hep “Çözüm bulunur.” dedi. Sokağı kışkırtanlara asla prim vermedi… Mevzii birkaç olay dışında, kapı komşusu Kürt olanlar, ekmeklerini paylaştıkları komşularına hiç yan gözle bakmadı… Aynı derslikte ders gören öğrenciler, terör destekçisi olmadığı sürece, hiçbir Kürt öğrenciyle sorun yaşamadı…

14 Temmuz 2011 günü, Silvan'da 13 Mehmetçiğin şehit edilmesi, bu ülke insanının tahammül sınırını zorlamaktır ve bu saldırı, akl-ı selim sahibi seslerin, silah sesleri arasında kaybolmasına yol açmak üzeredir.

Bundan sonra, teröre bulaşmamış ve teröre muhalif masum Kürt halkının da mahcubiyeti artacaktır. Teröristin sıktığı her kurşun bir Türk'ü veya Kürd'ü öldürecek ama diğer yandan masum Kürt halkının sesini kısacak, boynunu eğecektir.

14 Temmuz saldırısı bir milattır. Mağdurun gaddarlaştığı, mazlumun zalimleştiği bir tarihtir 14 Temmuz 2011… Ve sonun başlangıcıdır!...

Durum, 14 Ağustos 1984'teki gibi değildir. O, tedbirsizliğin büyüttüğü bir olaydır ve ondan sonra yapılan tüm saldırılar, tedbirsizliğin devamıdır. Ama 14 Temmuz saldırısı, Türklerde ve Kürtlerde akl-ı selimin hakim olmaya başladığı; üretilen projelerin hayata geçmeye yüz tuttuğu; devletin 90 yıllık ihmalinin ve yanlış uygulamalarının ortadan kaldırılmaya başlandığı bir dönemin ilk adımlarına indirilmeye çalışılan bir darbenin kıvılcımıdır. Bu kıvılcım yangına döner ve sebep olanları cayır cayır yakar. Tarih buna şahittir.

Teröre bulaşmamış ve desteklememiş insanlara karşı akl-ı selim ile hareket etmeye devam edilmelidir. O insanların mutluluğu için devlet ve toplum olarak elden ne gelirse yapılmalı; akl-ı selimden asla taviz verilmemelidir.

Fakaaat!...

Akl-ı selimden anlamayanlara karşı Yavuz Selim politikası derhal hayata geçirilmelidir.

Çünkü akl-ı selimden anlamayanların anlayacakları tek dil Yavuz Selim dilidir.

Her kurşunla Türk ve Kürt analarının yüreğini dağlayanlara karşı…

Her bombayla bin yıllık kardeşliği berhava edenlere karşı …

İnsanlıktan nasibini almamış insanlık ve medeniyet düşmanlarına karşı …

Asker, polis, öğretmen, kadın, bebek katillerine karşı…

Barış aydınlığını kabus gören dağdaki, şehirdeki yarasalara karşı…

Terörden beslenen siyasî rantçılara karşı, YAVUZ SELİM!...

Pazarlığı asla yapılmayan din, vatan, şeref ve namus için YAVUZ SELİM!...

Bu millet gelir o dağlara, her zerresinde nöbet tutar, Kürt halkını da Türk halkını da zalimlerin zulmünden kurtarır…

Bu milletin sabrını taşırıp ayranını kabartmayın!... Zulmün olduğu yere barış ve adalet götürmek bu milletin şanındandır. Malazgirt'i, Mohaç'ı, Çaldıran'ı unutmayın!...

Bu millet binlerce Yavuz Selim çıkarmaya her zaman hazırdır.

Anlayana akl-ı selim; anlamayana Yavuz Selim!...

Var mısınız?...

*

14 Temmuz 2011 günü şehit olanlara ve tüm şehitlerimize Allah'tan rahmet diliyor, akl-ı selimin galip gelmesini niyaz ediyorum.

Not: Bu yazı, Berat Kandili akşamı yazılmıştır. İnşallah şu mübarek Kandil akşamı, Kandil dağında yuvalanan teröristlerin köklerinin kazınmasına vesile olur.,

Taksim'deki şehit protestosunda olaylar çıktı
17 Temmuz 2011
Taksim'deki şehit protestosu dağılımında olaylar çıktı. BDP il binasına yürümek isteyen grup ile BDP oldukları tahmin edilen bir başka grup karşı karşıya geldi.

Taksim'deki şehit protestosu dağılımında olaylar çıktı. BDP il binasına yürümek isteyen grup ile BDP oldukları tahmin edilen bir başka grup karşı karşıya geldi. Tarlabaşı'nda karşılaşan gruplar birbirlerine taşlarla saldırdı. Polis biber gazıyla müdahale ederek grupları dağıtmayı başardı. Ara sokaklarda grupların birbirine taşlı saldırısı devam ediyor. haber10

Türkiye şehitler için yürüdü
17 Temmuz 2011
Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde uğradığı saldırı nedeniyle hayatını kaybeden 13 şehidin ardından bir araya gelen vatandaşlar ve sivil toplum örgütleri, protesto gösterileri düzenledi.


Afyon Kocatepe Üniversitesi (AKÜ) Senatosundan yapılan yazılı açıklamada, üniversite senatosunun terörist saldırının ardından olağanüstü gündemle toplandığı belirtildi.

Türkiye Cumhuriyeti'nin içinde bulunduğu jeopolitik konum itibariyle, uzun bir süredir, belirli bir stratejinin ürünü olan terörizmin hedefi haline geldiği ifade edilen açıklamada vatanın bölünmez bütünlüğüne yöneltilen hain ve kalleşçe saldırıların, ülkedeki insanları dünden daha kararlı hale getirirken ülkenin birliğinin temeli olan kardeşlik duygularını daha da güçlendirdiği kaydedildi.

-SİNOP-

Sinop'ta internette bir sosyal paylaşım sitesi üzerinden organize olan bir Uğur Mumcu Meydanı'nda toplandı.

Ellerinde ''Bir ölür, bin doğarız'', ''Can verir, nam salarız''' yazılı pankartlar ve Türk Bayraklarıyla yürüyen grup basın açıklaması yapmak istedi.

Ancak, basın açıklamasına güvenlik güçlerinin izin vermemesi üzerine grup sessizce dağıldı

-MUĞLA-

Silvan'daki terör saldırısı, Muğla ve Bodrum ilçesinde yapılan yürüyüşle protesto edildi ve teröristlere lanet yağdırıldı.

Muğla Valiliği önünde toplanan bir grup vatandaş, ellerinde Türk bayraklarıyla Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı'na kadar, ''Şehitler ölmez vatan bölünmez'', ''Hepimiz Mehmetçiğiz'', ''Türk Kürt kardeştir bunu bozan kalleştir'', ''Şehidim hakkını helal et bize'' şeklinde sloganlar atarak yürüdü. Burada saygı duruşu ve İstiklal Marşı'nın okunmasının ardından gruptakiler adına açıklama yapan Gazeteci Yazar Banu Avar, ''Hepimiz bu ülke için ölmeye hazırız. Bugün burada biraraya gelmemizin sebebi ülkemizde bugün yaşananları ve önümüzdeki günlerde yaşanacakları kamuoyuyla paylaşmaktır'' dedi.


-BODRUM-

Bodrum İskele Meydanı'nda toplanan bir grup, ellerinde Türk bayraklarıyla ''Şehitler ölmez vatan bölünmez'', ''Her Türk asker doğar'' , ''Vatan sana canım feda'' sloganları atarak Bodrum Belediye Meydanı'na kadar yürüdü. Çevredeki turistler ve esnafta yürüyüşe katılanlara alkışlarla destek verdi.

Belediye meydanında şehitler için bir dakikalık saygı duruşunda bulunuldu ve İstiklal Marşı okundu. Gruptakiler daha sonra belediye meydanında bir süre slogan attıktan sonra yapılan basın açıklamasının ardından dağıldı.

-KIRIKKALE-

Kırıkkale'de de Vatan İçin Can Verenler Derneği tarafından organize edilen yürüyüş için vatandaşlar, Cumhuriyet Meydanı'nda ellerinde Türk bayraklarıyla toplandı.

Sivil toplum kuruluşlarının da destek verdiği yürüyüş öncesinde grup adına açıklama yapan Vatan İçin Can Verenler Derneği Başkanı Mümtaz Torunlu, Silvan'da şehit olan askerlerin vatanın bölünmez bütünlüğü için canlarını seve seve feda ettiklerini söyledi. Şimdi sıranın geride kalan Türk gençliğinde olduğunu bildiren Torunlu, ''Şimdi bizler Türk gençliği olarak bu şehitlerin bize bıraktığı vatan nöbetini devralmak için canımızı ortaya koymaya hazırız'' dedi.

13 şehit vermenin acısını yaşadıklarını ve bu konuda yüreklerinin yandığını belirten Torunlu, şunları kaydetti:

''13 şehit verdin, uyan artık! Baba ocaklarına, ana yüreklerine düşen acıya ortak ol! Vatanını bölmek isteyen iç ve dış güçler pusuda bekliyor! Gün birlik olma günüdür. Toprağa su düşerse çamur, kan düşerse vatan olur. Toprak uğrunda can veren varsa vatan olur! Bizler vatansever Türk gençliği olarak bu topraklar için can vermeye hazırız. Sahipsiz vatanın batması haktır! Biz bu vatana sahip çıkacağız. Ne mutlu Türküm Diyene.''

Konuşmanın ardından meydanda toplanan ve slogan atan grup, Zafer Caddesi'ni takip ederek, Dernek binasına kadar yürüdü.

3 adet dev Türk Bayrağı'nın açıldığı yürüyüşe katılan grup, dua edip tekbirler getirerek dağıldı.

-ÇANAKKALE-

Çanakkale'de Cumhuriyet Meydanı'ndaki Atatürk Anıtı önünde toplanan grup, şehitler için saygı duruşunda bulundu ve İstiklal Marşı'nı okudu. Daha sonraDemircioğlu Caddesi'nden yürüyerek İskele Meydanı'na gelen kalabalık ''Şehitler Ölmez Vatan Bölünmez'', ''Türkiye Tek Yürek'' şeklinde slogan atarak kordon boyuna ulaştı. Bu sırada bazı vatandaşlar ve araç sürücüleri yürüyüş yapan kalabalığa destek verdi.

Kordon boyunda 10. Yıl Marşı'nı okuyan vatandaşlar, güzergahlarında bulunan Aynalı Çarşı önünde ''Çanakkale İçinde Aynalı Çarşı'' türküsünüsöyledi.

Yürüyüşe başladıkları Cumhuriyet Meydanı'nda yeniden bir araya gelen vatandaşlar, daha sonra dağıldı.

-TRABZON-

Trabzon'da Kent merkezindeki Atapark semtinde, saat 14.00'da toplanarak Türk bayrakları açan ve aralarında çocuklar ile yaşlı kişilerin de olduğu bir grup vatandaş, Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde 13 askerin ve Siirt'te bir komiserin şehit edilmesi başta olmak üzere son dönemlerde yaşanan terör olaylarına tepki göstermek amacıyla ''Teröre Lanet Yürüyüşü'' başlattı.

Ellerindeki Türk bayrakları ve sırtlarına astıkları Atatürk resmi eşliğinde yürüyen ve aralarında komando marşının da olduğu çeşitli marşlar okuyan vatandaşlar, ''Her Türk asker doğar'', ''Vatan sana canım feda'', ''Trabzon hazır emir bekliyor'', ''Mecliste PKK istemiyoruz'', ''Mustafa Kemal'in askerleriyiz'', ''Şehitler ölmez vatan bölünmez'', ''Türkiye Türktür, Türk kalacak'' şeklinde sloganlar attılar.

Tekbir getirerek kent merkezinde yürüyüşlerini sürdüren vatandaşlar ardından Zağnos Köprüsü-Ortahisar semti-Tabakhane Köprüsü ve Uzun Sokak güzergahından Meydan semtine ulaştılar.

Burada bir süre daha teröre tepkilerini göstermek için slogan atarak, terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın asılmasını isteyen vatandaşlar, şehitler için saygı duruşunda bulunup dualar okuduktan sonra İstiklal Marşı okuyarak olaysız dağıldılar.

Çevredeki esnaf ve vatandaşların da alkış tutarak destek verdiği yürüyüş dolayısıyla polis ekipleri de çevrede güvenlik önlemi aldı.

-MEMUR SEN İL BATMAN TEMSİLCİLİĞİ'NDEND KINAMA-

Memur Sen Batman İl Temsilcisi M. Şafi Özperk tarafından yapılan yazılı açıklamada, toplum olarak barış ve uzlaşma için sona gelindiği umuduna kapılmışken yaşanan bu elim hadisenin yürekleri dağladığı belirtildi.

Toplumsal barış sürecine olumlu katkılarını bekledikleri kurum ve kişilerin vahim olay karşısında farklı söylemler geliştirmesinin umutlarını zayıflattığı vurgulanan açıklamada, ''Hiçbir vicdanın kabul edemeyeceği kanlı sonucu ve bu sonuca götüren anlayışı ret ediyoruz. Kutsal olan insan yaşamına yönelik her türlü saldırıyı kınıyoruz. Son günlerde bölgemizde meydana ve can kayıplarının olduğu olaylardan sonra tekrar eski günlere geri mi dönüyoruz endişesi derhal ortadan kaldırılmalıdır. Bölgedeki bütün kesimlerin kararlılıkla dile getirdiği 'silahlar sussun' çağrısı son hadiselerle birlikte maalesef karşılık bulamamıştır. Siyasilerin cesaretsizliği ve inisiyatif almaktan imtina etmeleri, şiddeti meşru araç olarak görmekten imtina etmemeleri bu talihsiz sonucu doğurmuştur. PKK'nın kaçırdığı insanları sorunun derinleşmemesi adına bir an önce serbest bırakması yararlı olacaktır'' denildi.

-GİRESUN-

Giresun'da da bir grup genç tarafından ''Şehitlere Saygı Teröre Lanet Yürüyüşü'' düzenlendi.

Bir sosyal paylaşım sitesindeki çağrıya katılan bir grup genç, Diyarbakır'ın Silvan ilçesi kırsal kesiminde arazi arama tarama faaliyetini sürdüren güvenlik güçleriyle bir grup terörist arasındaki sıcak temas sonucu 13 askerin şehit olması, 7 askerin de yaralanması olayını protesto etmek istedi. Ellerinde Türk bayraklarıyla Atapark'ta toplanarak Gazi Caddesi yönüne yürüyüşe geçen grup, Debboy mevkisinde yürüyüşünü sona erdirdi.

Grup, yürüyüş sırasında ''Şehitler ölmez vatan bölünmez'' ve ''Kahrolsun PKK'' sloganlarıyla hain saldırı kınadı.

-İZMİR-

İzmir'de bazı sivil toplum örgütlerince, Diyarbakır'ın Silvan ilçesindeki terör saldırısını protesto yürüyüşüdüzenlendi.

Protesto yürüyüşü için Konak Meydanı'nda toplanan grup, ''Ne mutlu Türküm diyene'', ''Kahrolsun PKK'', ''Mustafa Kemal'in askerleriyiz'', ''Vatan sana canım feda'', ''Mecliste PKK istemiyoruz'', ''Şehitler ölmez, vatan bölünmez'', ''Dişe diş kana kan intikam'' sloganları atarak Cumhuriyet Meydanı'na kadar yürüdü. Gruptakiler, bir şehit babasının mektubunun okunması ve şehitler için Fatiha okunmasının ardından dağıldı. aktifhaber



İETT aracına molotoflu saldırı
18.07.2011 Ataşehir'de bölücü terör örgütü üyeleri, İETT otobüsüne molotofkokteyli attı.
Alınan bilgiye göre, Mustafa Kemal Mahallesi 3001. Caddede, Mazhar Sal idaresinde Ataşehir-Kadıköy seferi yapan 34 ZA 3411 plakalı İETT otobüsü, garaja giderken yüzleri maskeli 20 kişilik grup tarafından durduruldu.

Bölücü terör örgütü üyeleri, şoför Sal'ı araçtan indirerek, otobüse molotofkokteyli attı.

Olay yerine çağrılan Ataşehir itfaiye ekipleri, yangını kısa sürede söndürürken araçta maddi hasar oluştu. Zaman



Osmaniye'de maden ocağına saldıran PKK'lılariş makinaları ve maden ocağına ait binayı yakarak kaçtılar...
18.07.2011
Osmaniye’de bir grup PKK mensubunun, maden ocağına ait iş makinelerini ve binayı yaktığı bildirildi. Alınan bilgiye göre, Osmaniye merkeze bağlı Kengerli Yaylası Kızılyüce Dağı mevkisinde yaklaşık 15 kişi oldukları belirlenen PKK mensupları, Akdağ Maden Ocağındaki iş makinelerini ve maden ocağına ait binayı yakarak kaçtı. haber1001

Van'da karakola ateş açıldı
Van'ın Çatak ilçesinde Narlıköyü Jandarma Karakolu'na teröristlerce ateş açıldı. Saldırıda can kaybı ve yaralanma yaşanmadı. Bölgede operasyon başlatıldı. 18.07.2011 VAN netgazete





Zeytinburnu yine karıştı! PKK'lıları mahalleli kovaladı!
[img]http://www.medyafaresi.com/i.php?p=f1/191_1972a.jpg[/img]
Zeytinburnu'nda korsan gösteri yapıp etrafa zarar veren bölücü terör örgütü yandaşları ile mahalleli arasında kovalamaca yaşandı
21.07.11 00:08
Taşlı sopalı süren kovalamacaya çevik kuvvet polisi biber gazı atarak müdahale etti.
medyafaresi.com/

Zeytinburnu'nda Neler Oluyor?
23 Temmuz 2011
Anadolu Haber
Zeytinburnu'ndaki hal olağanüstü ve iyi olmayan bir hal. Siyasiler arasındaki çözümsüz dil, kördüğüm, küçük hesaplarla ağızdan çıkan sözler sokağa sirayet etmiş bulunuyor.



Pazartesiden beri her gece 100-150 kişilik gruplar Zeytinburnu’nun Çırpıcı, Veliefendi
Mahallesi’nde, Ahmet Yesevi Caddesi’nde, Yeşiltepe’de, Üsküp Meydanı’nda, Depo durağının arkasında, İhsan Mermerci Lisesi’nin önünde birbirine giriyor. Yaşları 16-17 arasında değişen gruplar bunlar. Bir tarafta Zeytinburnu’nda yaşayan Kürtler, bir tarafta Zeytinburnulu
Arnavutlar, Trabzonlular, Tatarlar, Türkler…

Çırpıcı Mahallesi’nin sonundaki Trabzon Maçkalılar Derneği’nde gecenin teatisini yapan esnafa göre ‘Akşam 19.00 civarı Kürt gençler ağızlarını burunlarını kapatmış bizim üç kuruşa aldığımız arabaları kaldırımdan söktükleri taşlarla kırıp döktüler. Bunun üstüne tabii bizim çocuklar da toplandı caddede… E işte olanlar oldu’… Böyle anlatan amcayı hemen düzeltti diğerleri: ‘Yani Kürtler deyince, hepsi değil. Biz Apo yanlılarından bahsediyoruz. İyi Kürtler var, kötü Kürtler var. Mesela bizim bir Cemal abi var, Kürt. Ama şeker gibi adamdır.’

Çırpıcı’dan aşağı kıvrılıp Bulvar’a doğru yürüdüğünüzde dükkanların önüne atılan tüm iskemlelerde, apartman önlerine biriken 3-4 kişilik gruplarda hep aynı konu konuşuluyor. Çünkü burası dün gece panzerlerin işgal ettiği, tepesinde helikopterin turladığı Ahmet Yesevi Caddesi…

‘Sol elime aldım makineyi, sağ elimde satır… Bunlara tek tek girmeyeceksin oğlum. O zaman cezası var. Ama bir topluluk içinde kemiklerini kırarsan kim vurduya giderler…’

‘7-8 kişi tek bir çocuğun kafayı patlatmış… He bizimkiler ya… Zaten karşı grup bir görünüp sonra ara sokaklara kaçışıyorlar..’

‘Biz 7 milletin karşısında savaşmış, Çanakkale şehitlerinin ruhunu taşıyan bir halkız. Kimse uğraşmasın bizle. Eğer ben akşam işten eve geldiğimde çay içtiğim kahvenin önünde olay oluyorsa, karım, kısrağım rahat dolaşamıyorsa, ben de inerim aşağı gece gece...’

‘Bizi birbirimize düşürüp Kürt-Türk kavgası çıkarmak istiyorlar ama başaramadılar. Biz Kürtlerle savaşmadık, PKK’lıları kovaladık. Zaten onları da Gazi Mahallesi’nden toplayıp getirmişler.’

‘Kızım Bakırköy’de çalışıyor. Baktım bizim çocuklar akşamüstü vakti sopaları zulalamayı başladı. Kalktım gittim kızı aldım, tek başına gelemez eve diye. Yan komşu da yazlıktaki oğluna, sakın gelme daha bir hafta kal orada diyordu.’aldığını, Türklerin İstanbul’un tüm ülkü ocaklarından gelenlerle toplandığını, polisin ülkücülerin yanında yer aldığını iddia edenler…

BDP binasının tam karşısında dört otobüs dolusu polis hala bekliyor. Yandaki Merkez Dönercisi’nde oturup karnını doyuranlar, ‘Eyvah otobüsleri çalıştırdılar, gidiyorlar mı, gitmesinler inşallah’ diyor. Halbuki gittikleri yok, biraz klimayı açıp serinliyor polisler. Gitmiyorlar çünkü sokak soğumuyor. ‘Cuma namazından sonra toplanıyorlarmış…’, ‘Hayır, en büyük olay Pazar günü olacakmış’ söylentileri bir mahalleden diğerine ışık hızıyla yayılıyor. Bana, ‘Abla bizim burada artık her gece olay var’ diyen çocuğun yaşı 7’ydi. Şiddetin, düşmanlığın ve gerginliğin hayatın bir parçası haline geldiği, normalleştiği yaş sınırı maalesef buydu.

Yeşiltepe’de Diyarbakırlılar ve Batmanlılar’ın camları tamamen indirilmiş kahvelerinin önünde biriken Kürtler hep bir ağızdan ‘Televizyonda gördük, polis ülkücülere teşekkür ediyordu. Herkes bizi düşman görüyor. Başbakan da ne demiş, bizden iyilik beklemeyin’ Vatandaşız biz. Nasıl yaşayacağız’ diyordu.

Dediğim gibi siyasetin ağzından dökülen her kelime bugün artık sokakta karşılığını buluyor. Ve bu hiç iyi bir gidişin habercisi değil. Her mahallenin kendince örgütlenmeyi planladığı, polise ve gazeteciye güvenin sıfıra indiği, liderlerin bir cephanelik haline geldiği bugünlerden Zeytinburnu nasıl düze çıkar. Biz nasıl çıkarız. Boş konuşmayı bırakıp, şimdi onu bir düşünelim.

EZGİ BAŞARAN/RADİKAL

Karayılan şiddet olaylarına maruz kalan Kürtleri kendilerini savunmaya, bunu yapamayanları güvenli yerlere gitmeye ya da Güneydoğu'ya dönmeye çağırdı
23 Temmuz 2011
Anadolu Haber
Silvan’da 13 askerin şehit olduğu terrorist saldırısı sonrası ortaya çıkan "Öcalan’ın örgüt üzerindeki etkisi azaldı" yorumlarına Kandil’den yanıt geldi.

Örgütün Kandil sorumlusu Murat Karayılan, şahin-güvercin tanımlamalarını "safsata" olarak nitelendirdi, “Hareketimiz yekvücuttur ve bu hareketin Önderliğiyle hiçbir sorunu yoktur, olamaz da” dedi.

Karayılan, Silvan saldırısının ardından artan sokak olaylarından Başbakan’ı sorumlu tutttu, “Peki, biz de şimdi kalkıp Kürtlere, hadi siz de Türklere vurun, desek ne olacak?” tehdidinde bulundu.

Karayılan sokaklarda yaşanan tehlikeli gerilimle ilgili ise Kürtleri özsavunmayı kurmaya eğer bu sağlanamıyorsa göç etmeye çağırdı.

Karayılan’ın örgüte yakın internet sitesi aracılığıyla yaptığı açıklamalar özetle şöyle oldu:

SİLVAN’DA NELER OLDU?: Seni öldürmeye gelenler karşısında sen kendini savunmak durumundasın. Silvan’daki olay da, bu çerçevede gelişen bir olaydır. Önceden planlı, örgütlü, tertiplenmiş herhangi bir saldırı yoktur. Bu olayın sorumlusu askeri oraya gönderen ve bu operasyona karar verenlerdir.

İKİ SUBAY AJAN DİYE KAÇIRILMIŞ: Gerillalar tarafından tutuklanan 2 subayın oradaki görevleri nedir? İstihbarat toplamak değil midir?

ŞAHİN GÜVERCİN SAFSATASI: Hareketimize karşı çok ciddi bir psikolojik savaş yürütülmektedir. Hareketimizin içinde sanki şahinler varmış, güvercinler varmış gibi senaryolar oluşturularak, hiçbir maddi temeli olmayan safsatalar ortaya atılmaktadır. Ancak herkes bilmeli ki hareketimiz yekvücuttur. Bu bir. İkincisi, bu hareketin Önderliğiyle hiçbir sorunu yoktur, olamaz da.

ELÇİ VE TAN’A UYARI: Bloğun içerisinde elbette ki farklı düşünen insanlar olabilir. Hepsi tek bir çizginin yetiştirdiği siyasal kadrolar değildir. Bunun için düşüncelerini önce basın yoluyla değil de, önce kendi aralarında paylaşmalı ve tartışmalıdırlar.

LİNÇ OLAYLARINDAN BAŞBAKAN SORUMLU: Şu an Kürt halkına karşı her yerde linç olayları var. Bu linç olaylarının birinci elden gelen sorumlusu Başbakan’dır. Başbakan ne dedi: “Bundan sonra iyi niyet göstermeyeceğiz.” Ardından ise bir sürü insan Kürtlere karşı linç girişimlerinde bulundu. Peki, biz de şimdi kalkıp Kürtlere, hadi siz de Türklere vurun, desek ne olacak? Açık ki Türk basınının ve Türk hükümetinin bindiği at yanlış bir attır. Bu attan inilmelidir. Sertlik diyorsanız bu sertlik Türkiye’yi böler. Çünkü Kürt halkı artık bastırmayla, öldürmeyle teslim olmayacaktır.

ÖZ SAVUNMA GÜCÜNÜ KURUN: Metropol ve Kürtlerin azınlıkta olduğu yerlerde yaşayan tüm halkımız daha dikkatli ve daha tedbirli yaklaşmalı, kendi örgütlülüğünü ve birliğini güçlü kılmalı, öz savunma sistemini kurmalıdır. Bu tür faşizan saldırılara karşı kendi öz savunma sistemiyle cevap vermelidir.

GÖÇ EDİN ÇAĞRISI: Tüm Kürdistanlılar bulunduğu her yerde provokasyonlara gelmemeli ama provoke edilmiş olan kesimlere karşı da kendini örgütlü bir biçimde korumayı bilmelidir. Bu olanakların olmadığı yerde de farklı tedbirlere giderek, gerekirse kendini koruyabilecek, örgütlü kılabilecek yerlere çekilmeli veya Kürdistan’a gelmelidir.


MHP lideri Devlet Bahçeli: "Ükede artan gerilim tehlikeli boyutlara ulaştı"

23 Temmuz 2011

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, ülkücüleri "kurgulanan" etnik kargaşada taraf gibi göstermek isteyen kişiler olduğunu belirterek ülkede artan gerilimin tehlikeli boyutlara ulaştığını söyledi.

OLAYLAR AK PARTİ'NİN ÜRÜNÜ

Bahçeli, 'terör ve bölücülük faaliyetlerindeki hızlanma ve artan toplumsal gerilime yönelik' yazılı bir açıklama yaptı. AK Parti'nin üçüncü iktidar döneminin, öncekilerini aratmayacak nitelikte, hatta daha tehlikeli olaylara kapı aralayacağını şimdiden gösterdiğini öne süren Bahçeli, Türk milletinin mevcut siyasi iktidarın yönetimi altında, çetin ve çetrefilli sorunların ağır baskısı ve kuşatmasıyla yüz yüze kaldığını savundu.

BÖLÜCÜ ÖRGÜT KÜSTAHLAŞTI

Türkiye'nin bugünkü karanlık tablosu ve silahla arkalanmış bölücülük taleplerinin çok kritik ve endişe verici bir noktaya ulaştığını ifade eden Bahçeli, "Nitekim Türk milleti dozu ve seviyesi gittikçe artan bölücülük zehri ile gün geçtikçe gücünü ve dermanını kaybetmektedir. İlave olarak Türkiye Cumhuriyeti sorumsuz ve milli beklentilere duyarsız bir hükümet eşliğinde tarihinin en sancılı sürecine girmiş haldedir. Özellikle, PKK terör örgütünün 12 Haziran sonrasında artan saldırıları ve bunun sonucunda bir aylık zaman zarfında 22 şehidin vatan topraklarına emanet edilmesi, musallat olan belalar hakkında herkese bir ipucu vermektedir. Başbakan Erdoğan'ın özü itibarıyla gerçeklerden kopuk ve milletimizin hassasiyetleriyle bağdaşmayan teslimiyetçi ve tavizkar politikaları, bölücü terörün küstahlaşmasında ve cüret kazanmasında belirleyici bir rol oynamıştır.

Nitekim İmralı'da yatan caninin meşru bir aktörmüş gibi pervasızca beyanatlar vermesi ve yattığı yerden çetesine talimatlar yağdırması, AK Parti'nin gaflete varan siyasi duruşunun eseri ve hazin bir neticesidir. Maalesef bir tarafta güvenlik güçlerimiz durmadan şehit olurken, diğer tarafta AK Parti zihniyeti fütursuzca terör maşalarıyla mutabakat zeminleri oluşturma gayretindedir" ifadelerini kullandı.

İMRALI'YA TESLİM OLDU

Türk devlet geleneği ve Türk milletinin asırları aşan itibarı, saygınlığı, kudreti ve haysiyetinin AK Parti'nin elinde iki paralık olduğunu ileri süren Bahçeli, bugünkü tabloda AK Parti'nin, İmralı'da yatan haine neredeyse teslim olduğunu ve Türkiye'nin kaderinin bu caninin insafına terk edildiğini savundu.

Bahçeli şunları kaydetti: "Ne hazindir ki, bölücülüğün tehditlerini sineye çeken Başbakan Erdoğan, şehitlerden bahsedilmesini ezber olarak niteleyebilecek kadar kendisini kaybetmiştir. Son günlerdeki kanlı terör saldırılarından dolayı bunalan ve sabrı taşan milli vicdanları aldatmak ve gündem değiştirmek amacıyla Kıbrıs meselesinde Avrupa Birliğine sanal meydan okumalar da Başbakan'ı asla aklamayacak ve yaptıklarını unutturmaya yetmeyecektir. Üniter devlet yapımızın tasfiye edilmesini iştahla ve hevesle bekleyen, milletimizin parçalanması için gece gündüz faaliyet gösteren bölücü mihraklar, esasında AK Parti'yle aynı fikir ve hedefte buluşmuştur.

AK PARTİ İLE PKK AYNI SAFTA

Bu kapsamda, hükümetin bir bakanının demokratik özerklik fitnesini dahi tartışabileceklerini söylemesi, AK Parti'nin PKK'yla aynı kareye düştüğünün açık ve net resmi olmuştur. Böylelikle bu çürümüş bakan ve üyesi bulunduğu hükümetinin, Türkiye'yi yıkmak için seferber halinde bulunan sefil ve kirli suratlardan hiçbir farkı kalmadığı bir kez daha anlaşılmıştır. Devletin varlığı ve bağımsızlığına, vatanın ve milletin bölünmez bütünlüğüne yönelik bu vahim tacizin, bizzat tek başına iktidar sorumluluğu üstlenmiş AK Parti zihniyetinden gelmesi elbette çok ciddi bir kırılma ve sapma olarak karşımızdadır. Bundan böyle söz konusu bakanın, durumunu gözden geçirerek siyasi bölücülerin safına katılması ahlaken daha tutarlı ve anlaşılabilir olacaktır."

YAŞANANLAR KAYGI VERİCİ

Türkiye'nin etnik bir kördüğümle kilitlendiğini ve can çekiştiğini göremeyecek kadar basiretini kaybeden iktidarın, kardeş kavgasının önündeki bariyerlerin kalkmaya başladığını da fark edemediğini kaydeden Bahçeli, bu kapsamda Türkiye genelinde ve Dolapdere ile Zeytinburnu başta olmak üzere İstanbul'un değişik semtlerindeki kaygı verici olayların, tırmanan gerilimin, etnik nifakın yol açtığı kışkırtmanın ve bölücü tahriklerin boyutunu göstermesi bakımından son derece önemli olduğunu vurguladı.

Dağlardaki eşkıyanın şehirlerdeki uzantılarının, caddeleri, sokak aralarını yaşanmaz hale getirerek oluşturulmaya çalışılan Türk ve Kürt karşıtlığının fitilini ateşlemek istediğini kaydeden Bahçeli, "Tehlikeli gidişatın kanlı bir hesaplaşmanın bütün unsurlarını tahkim ettiği ve hükümetin de buna kayıtsız kaldığı açıkça görülmektedir" ifadelerini kullandı.
Haber1001



Mardin'in Ömerli İlçesi kırsalında silahlı saldırıya uğrayan 2 astsubay ve 1 uzman çavuş şehit oldu
22 Temmuz 2011
Hakkari'de önceki gün PKK'lılarla girdiği çatışmada yaralanan bir subay da tedavi gördüğü GATA'da tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Ömerli ilçesine bağlı İkipınar Köyü Jandarma Karakolu'nda görevli 3 asker, askeri araçla seyir halindeyken karakol yakınlarında teröristler tarafından çarpraz ateşe tutuldu.

Saldırıda astsubaylar, Erhan Gül ve Sadık Güllü ile Uzman Çavuş Ali Öztürk şehit oldu.

Şehit Astsubay Başçavuş Erhan Gül'ün tayinin çıktığı ve bugün Mardin'den ayrılmaya hazırlandığı, Şehit Astsubay Sadık Güllü'nün ise İkipınar Jandarma Karakolu'na atanan yeni komutan olduğu öğrenildi.

Askerlerin korucubaşının evine yemeğe gittiği ve dönüşte askeri araçtayken saldırıya uğradıkları belirlendi.

Öte yandan Genelkurmay İnternet Sitesi'nde yapılan açıklamaya göre, Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde önceki gün teröristlerle girdiği çatışmada yaralanan subay, tedavi gördüğü GATA'da şehit oldu.
haber1001

Silah Dolu TIR Ele Geçirildi
24 Temmuz 2011
Güvenlik güçleri şüpheli bir tırda arama yaptı ve buldukları karşısında şaşkına döndü.
Mardin'in Nusaybin ilçesinde bir tırda yapılan aramada çok sayıda uzun namlulu silah ve tabanca ile bu silahlara ait mühimmat ele geçirildi. aktifhaber

PKK şantiye bastı
26 Temmuz 2011
PKK, Diyarbakır'da yol inşaatını yapan bir şirkete ait şantiyeyi basarak 3 aracı ateşe verdi. haber1001

Kahramanmaraş'ta mayın
29 Temmuz 2011
Barış Beldesi'nden Nurhak'a dönen, içinde 7 askerin bulunduğu askeri aracın Çöplük Mevkii'nden geçişi sırasında, PKK'lıların daha önceden yola döşedikleri mayın patladı. Devrilen askeri araçta Jandarma Uzman Çavuş Satılmış Sadi Akbay şehit oldu, 4 asker yaralandı.

Yaralılardan durumu ağır alan 2 asker Nurhak Devlet Hastanesi'nde, hayati tehlikesi bulunmadığı belirtilen erler Lokman Ölmez ve Gökhan Özmen ise Elbistan Devlet Hastanesi'nde tedaviye alındı. haber1001

Aktütün'de Çatışma
29 Temmuz 2011
Şemdinli İlçesi Aktütün Köyü kırsalında bir grup PKK'lı ile güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı.
Çatışmada 1 uzman çavuş yaralandı.
Şemdinli İlçesi'nin Irak sınırında bulunan Aktütün Köyü'nün Mehende Mevkii'nde, önceki gün 2 aracın ateşe verilerek yakıldığı alanda, bugün güvenlik güçleri inceleme yaptığı sırada ateş açıldı. Açılan ateşe karşılık verilmesi üzerine çıkan çatışmada 1 uzman çavuş yaralandı. Yaralı uzman çavuş helikopterle Hakkari Asker Hastanesine kaldırıldı.
TRT

Hakkari'de büyük patlama
29 Temmuz 2011
Hakkari'de büyük bir patlama meydana geldi.

Saat 22.20 sıralarında Bulvar Caddesi üzerinde bulunan BDP binasının arka tarafında bulunan ve polislerin kaldığı bir binanın arkasında büyük bir patlama meydana geldi. Patlamada can ve mal kaybı yaşanmazken, olay yerine çok sayıda zırhlı araç sevk edildi. haber10

Kayseri, şehit askerini uğurladı
30 Temmuz 2011
Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde çıkan çatışmada şehit olan Mustafa Bulut, memleketi Kayseri'de Milli Savunma Bakanı İsmet Yılmaz'ın da katıldığı törenle toprağa verildi. haber10

Maraş'ta şehit olan askerin kimliği belirlendi
30 Temmuz 2011
Kahramanmaraş'ın Ekinözü ilçesinde, jandarma trafik timine düzenlenen saldırı şehit olan ve yaralanan askerlerin kimlikleri belirlendi.

Ekinözü ilçesi Gellezif mevkisinde jandarma trafik timine düzenlenen saldırıda, Jandarma Uzman Çavuş Abdulmecit Yıldırım'ın şehit olduğu, Jandarma Astsubay Üstçavuş Kasım Yağbasan ve Uzman Çavuş Taner Yasam'ın yaralandığı bildirildi.

Yaralanan Kasım Yağbasan ve Taner Yasam, Elbistan Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı. haber10

Tuğluk:'Kürtler bu saatten sonra kaybetmez'
30 Temmuz 2011
Aysel Tuğluk, ''Başbakan’ın bu açıklamalarının bizden yana bir manası bir karşılığı yoktur. Kürter bu saatten sonra kaybetmez, kaybettirecek gücüne sahiptir'' diye konuştu.
[img]http://www.haber10.com/images/news/300x225/247888.jpg [/img]
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın PKK’nın silah bırakmasıyla ilgili açıklamasını değerlendiren DTK Genel Başkan Yardımcısı Aysel Tuğluk, ''Başbakan’ın bu açıklamalarının bizden yana bir manası bir karşılığı yoktur. Kürter bu saatten sonra kaybetmez, kaybettirecek gücüne sahiptir'' diye konuştu.

Kapatılan DTP’nin oluşturduğu Demokratik Toplum Kongresi’nin (DTK) genel kurulunda konuşan Mardin Bağımsız Milletvekili ve DTK Genel başkanı Ahmet Türk, "Bütün bu acılardan sonra hiçbir şey değişmiyecekmiş gibi Kürtlere yaklaşırsanız sadece Kürtler değil, bütün Türkiye kaybeder" dedi. haber10





PKK şantiye bastı
31/07/2011
Bingöl'ün Genç ilçesinde özel bir maden ocağını basan PKK, iş makinelerini yaktı. Radikal

Van'da Silahlı Saldırı: 3 Şehit
01 Ağustos 2011
Van'ın Başkale ilçesinde bir kontrol noktasında görevli askerlere ateş açıldı. Saldırada 3 asker şehit oldu, 4 asker de yaralandı. Saldırıda Başkale Kaymakamı Bilgihan Bayar'ın makam aracı da hasar gördü.

Militanların açtığı ateşte, Jandarma astsubay Coşkun Tanrıöver ile uzman çavuşlar Ramazan Sağ ve Serkan Hangay şehit oldu. Saldırıda 4 asker de yaralandı.

Olayda, aynı güzergahta seyreden Başkale Kaymakamı Bilgihan Bayar'ın makam aracı hasar gördü.

Cam kırıklarından hafif yaralanan kaymakam Bayar ve şoförünün Başkale devlet hastanesinde tedavisi devam ediyor. haber1001

BOTAŞ boru hattında patlama

Mardin'in Midyat ve Nusaybin ilçeleri arasındaki Botaş'a ait petrol boru hattında patlama meydana geldi, patlama sonrası bölgede yangın çıktı.Haberi KaydetArkadaşına Gönder

03 Ağustos 2011

Edinilen bilgiye göre, Midyat'ın Yayvantepe köyü İle Nusaybin ilçesine bağlı Taşköy arasından geçen BOTAŞ'a ait petrol boru hattında henüz belirlenemeyen bir nedenle patlama oldu. Patlama sonucu boru hattında yangın çıktı. haber7

İş Makinelerini Yaktılar
05 Ağustos 2011
Mazgirt'in Oymadalı köyünde özel bir şirkete ait krom madenine akşam saatlerinde baskın düzenleyen PKK mensupları, şantiyedeki 4 iş makinesini yakarak bölgeden kaçtı. haber1001

Bitlis'te saldırı: 1 şehit
07.08.2011
Bitlis Hizan'da Kaymakamlık ve Askerlik Şubesi'ne ateş açıldı. 1 polis şehit oldu, 1 polis de ağır yaralandı.

Bitlis Hizan ilçesindeki Kaymakamlık ve Askerlik Şubesi'ne teröristler tarafından uzun namlulu silahlarla ateş açıldı.

Açılan ateş sonucu kaymakamlıkta nöbet tutan 1 polis ağır yaralandı, 1 polis de şehit oldu.

Bölgede çatışma devam ediyor. cnnturk

Hakkari'de Askeri Konvoya Saldırı
07 Ağustos 2011
Hakkari’nin Şemdinli İlçesi’nde bir grup PKK’lı tarafından askeri araç konvoyuna roketli saldırı yapıldı.
Saldırıda ilk belirlemelere can kaybı ve yaralananın olmadığı belirtildi. aktifhaber

Yaralanan polis memuru şehit oldu
7 Ağustos 2011
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde, polis aracının geçişi sırasında yola döşenen mayının patlaması sonucu ağır yaralanan polis memuru Murat Çelikhası kurtarılamadı.
Hakkari'nin Çukurca ilçesinde, devriye görevini yürüten polis aracının geçişi sırasında yol kenarına döşenen mayının patlaması sonucu 4 polis memuru yaralanmıştı. haber10

Hakkari'de sivil kıyafetli bir polis memuruna silahlı saldırı
08 Ağustos 2011
Hakkari'de Cumhuriyet Caddesi'nde yürümekte olan sivil kıyafetli bir polis memuruna silahlı saldırı düzenlendi. Saldırı sonucunda bir polis memuru şehit düştü.

Olay, bugün saat 15.50 sıralarında Cumhuriyet Caddesi Jandarma lojmanları önünde meydana geldi. Sivil giyimli kimliği açıklanmayan bir polis memuru, Cumhuriyet Caddesi'nde yürüyerek jandarma lojmanları önüne geldiğinde kimliği belirsiz bir kişinin tabancalı saldırısına uğradı. 2 el ateş edilen polis memuru, kanlar içinde sokak ortasına yığıldı. Saldırgan kaçarken çevredekilerin haber vermesi üzerine sevk edilen ambulansla yaralı polis hastaneye kaldırıldı. Ancak yaralı polis tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.
internethaber

"Öcalan bırakılmadan ateşkes olmaz"
07 Ağustos 2011
Öcalan'ın 'Aradan çekildim' demesinin ardından açıklama yaptı.



Silvan'da 13 askerin şehit edilmesinden sonra İmralı Adası’nda ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasını çeken PKK lideri Abdullah Öcalan’ın yaptığı “Artık aracı olmayacağım” açıklaması Kandil ile İmralı arasındaki bağların zedelendiği şeklinde yorumlanmıştı. Bu yorumlara Kandil’den bir açıklamayla yanıt geldi. PKK'ya yakın internet sitelerinde KCK imzasıyla duyurulan açıklamada Öcalan serbest bırakılmadığı sürece tek taraflı ateşkes yapılmayacağı belirtildi. Öcalan’ın ‘lider’ olduğuna vurgu yapılan açıklamada Öcalan ile Kandil arasında doğrudan görüşme imkanı yaratılmadığı, Öcalan’ın özgürce hareket etmesine izin verilmediği sürece ateşkes yapılmayacağına dikkat çekildi.

vatan

PKK yol kesip korucuyu öldürdü
12/08/2011
Tunceli'nin Nazımiye İlçesi Ramazan Köyü yakınlarında yol kesen PKK'lı teröristler, araçtan indirdikleri geçici köy korucusu 56 yaşındaki Mustafa Akçiçek'i silahla vurup öldürdü.
Radikal

PKK bir asker ile kaymakam adayını kaçırdı
13 Ağustos 2011
Olay, Muş - Kulp - Şenyayla bölgesi üçgeninde meydana geldi. Alınan bilgiye göre, yol kesen bir grup PKK'lı, geçen araçları durdurdu ve vatandaşlara örgüt lehine propaganda yaptı. Militanlar, durdurdukları araçlardan indirdikleri bir asker ile bir kaymakam adayını kaçırdılar. haber1001

Şehitlere Veda

Şırnak'ta düzenlenen saldırıda şehit olan 3 asker için Diyarbakır'da tören düzenlendi. Yüzbaşı Erdal Okul, Şehit Jandarma Er Yusuf Aktan ve Er Onur Karakuş'un cenazeleri memleketlerine gönderildi.
Türkiye şehitlerini uğurladı. TRT

Van'da Mayın Patladı: 3 Asker Yaralandı
15 Ağustos 2011
Van'ın Saray ilçesi kırsalında devriye gezen askeri aracın geçişi sırasında mayın patladı.

Saray ilçesine bağlı Örenburç köyü kırsalında sabah saatlerinde devriye gezen askeri aracın geçişi sırasında mayın patladı.
İran sınırana 15 kilometre uzaklıkta meydana gelen olayda 3 asker yaralandı.
Hafif yaralı bir asker ayakta tedavi edilirken, 2 asker de Van Asker Hastanesi'nde tedavi altına alındı.
TRT

Osmaniye'de çatışma: 1 şehit 1 yaralı
15 Ağustos 2011
Osmaniye'nin Zorkun Yaylası'na bağlı Haçbel mevkiinde PKK'lılarla güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. Çatışmada 1 asker şehit oldu, 1 asker de yaralandı. haber1001



Hakkari'de 9 Şehit



Hakkari'de PKK'lıların askeri konvoyun geçiş yoluna yerleştirdiği mayınlar art arda patladı. Ardından silahlı saldırı başladı. Tuzakta 8'i asker, 1'i köy korucusu 9 güvenlik görevlisi şehit oldu, 14 asker yaralandı. Ölen askerlerden birinin binbaşı rütbesinde olduğu haberleri geliyor. Son bir buçuk ayda güneydoğu'da 42 güvenlik görevlisi şehit oldu.
Haber1001

Öcalan'ın Avukatlarına 1 Yıl Yasak
17 Ağustos 2011

İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi, İmralı Cezaevinde hükümlü olan terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile haftalık görüşmelerini gerçekleştiren ve ''terör örgütü PKK'ya yardım ettikleri'' iddiasıyla yargılanan avukatlarından 4'ünün, Öcalan'ın avukatlığını yapmalarını bir yıl süreyle yasakladı.

İstanbul 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan'ın 4 avukatına, yasak getirdi.
Mahkeme, terör örgütüne yardım ettikleri iddiasıyla yargılanan avukatlar Ergün Canan, Servet Demir, Cengiz Çiçek ve Davut Uzunköprü'nün, bölücübaşı Öcalan'ın vekilliğini yapmalarının Ceza Muhakemeleri Kanunun ilgili fıkraları gereğince, bir yıl süreyle yasaklanmasını kararlaştırdı.
Avukatlar, İmralı Cezaevi'nde hükümlü olan terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan ile haftalık görüşmeler gerçekleştiriyordu.
TRT

Siirt'te emniyet ve karakola saldırı
18 Ağustos 2011
Siirt'te emniyet ve karakola saldırı yapıldı
Siirt'in Pervari ilçesinde, PKK terör örgütünce, Emniyet Müdürlüğü ve İlçe Jandarma Komutanlığına silahlı saldırı düzenlendi. Çatışmanın sürdüğü bildirildi.
haber10



Öcalan:"Tehlike büyüktür, herkesin dikkatini çekiyorum."
27 Ağustos 2010
İmralı Cezaevi'nde bulunan Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşme, internette yayınlandı.
Diyarbakır'dareferandum lehine açıklama yap
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Eyl 13, 2011 10:00 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
Sayfaya git 1, 2  Sonraki
1. sayfa (Toplam 2 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com