EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Güneydoğu'da Tehlikeli Tırmanış
Sayfaya git Önceki  1, 2
 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Eyl 13, 2011 9:52 pm    Mesaj konusu: Adıyaman'da PKK saldırısı: 1 jandarma başçavuş şehit Alıntıyla Cevap Gönder

Van'da AKP İlçe Başkan Yardımcısı öldürüldü
02 Temmuz 2017



Van'ın Özalp İlçesi'nde PKK'liler, evini basıp silah zoruyla kaçırdıkları AKP İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Ahi'yi başka bir mahalleye götürerek vurdu. Ağır yaralanan Ahi, kaldırıldığı hastanede yaşamını yitirdi.

[Haber görseli]Olay, saat 22.30 sıralarında ilçeye bağlı Boğazkesen Mahalles'inde meydana geldi. PKK'liler, aynı zamanda eski mahalle muhtarı olan AKP İlçe Başkan Yardımcısı Aydın Ahi'nin evine geldi. Silah zoruyla içeri giren teröristler, Ahi'yi dışarı çıkarıp araca bindirerek Şemsettin Mahllesi'ne götürdü. Teröristler burada, Ahi'yi indirip uzun namlulu silahla birkaç el ateş ederek vurdu.

16 kişi gözaltına alındı

PKK'liler kaçarken, silah sesleri üzerine olay yerine giden mahalle sakinleri, Aydın Ahi'yi kanlar içerisinde buldu. Ağır yaralı olarak özel araçla Özalp Devlet Hastanesi'ne kaldırılan Ahi, doktorların tüm çabasına karşın kurtarılamadı.

Olayın ardından bölgeye güvenlik güçleri sevk edildi. Kaçan teröristlerin etkisiz hale getirilmesi amacıyla hava destekli geniş çaplı operasyon başlatıldı.

DÜN DE AKP LİCE İLÇE BAŞKAN YARDIMCISI ÖLDÜRÜLMÜŞTÜ

PKK, dün gece de Diyarbakır'ın Lice İlçesi'nde evininin önünde pusu kurdukları AKP İlçe Başkan Yardımcısı 34 yaşındaki Orhan Mercan'a saldırı düzenlemişti. Saldırıda Mercan yaşamını yitirirken, olayla ilgili yürütülen soruşturma kapsamında 19 kişi gözaltına alındı.
Cumhuriyet

Şırnak’ta askerî helikopter düştü! 13 şehit
31 May, 2017



Şırnak’ın Şenoba ilçesinde helikopter düştü. Valilikten yapılan ilk açıklamaya göre helikopterin yüksek gerilim hattına takılarak düştüğü ifade edildi.
Şırnak Şenoba’dan kalkan Sikorsky S-70 Blackhawk tipi genel maksat helikopteri düştü.
13 ŞEHİDİMİZ VAR
Henüz resmi bir açıklama yapılmazken biri Tümen Komutanı olmak üzere 13 şehidimizin olduğu da gelen bilgiler arasında yer alıyor.
ŞEHİTLERİMİZİN KİMLİKLERİ BELLİ OLDU
Tümgeneral Aydoğan Aydın
Albay Oğuzhan Küçükdemir
Albay Gökhan Peker
Yüzbaşı Songül Yakut
Binbaşı Koray Onay
Yüzbaşı İlker Acar
Yüzbaşı Nuri Şener
Başvauş Mehmet Erdoğan
Uzman Çavuş Zeki Koç
Pilot Yüzbaşı Serhat Sığınak
Pilot Üstteğmen Abdülmüttalip Kesikbaş
Başçavuş Fevzi Kıral
Pilot Uzman Çavuş Hakan İncekal
İlkKurşun

Diyarbakır’da PKK’nın üst düzey yönetimine büyük darbe
7 Ara, 2016



Diyarbakır’da PKK terör örgütünde sözde sorumlu düzeyde faaliyet gösteren 16 teröristinden 9’u ölü 2’si sağ ele geçirildi.

Örgütün ele geçirilen haritalarında, sanık ifadelerinde, örgüt içi yazışmalardan yola çıkılarak PKK’nın Diyarbakır‘daki yönetici kadrosuna büyük darbe vuruldu.
Milliyet.com.tr
Diyarbakır’da sözde sorumlu düzeyde faaliyet gösteren 16 PKK’lı teröristten 9’u ölü 2’si sağ ele geçirildi. Mazlum kod adlı İsa Oran Sur’da, Reber kod adlı Ahmet Gökalp Lice kırsalında, Azat Farkin kod adlı Nevzat Gündüz, Delil Rızgar kod adlı Mesut Seviktek Sur’da, Hebun kod adlı terörist, Çiyager  kod adlı Cihat Türkan, afad, Piling kod adlı Mahmut Oruç,  Delil kod adlı Erkan Burakmak Sur’da, Hemgin, Ali kod adlı Muhammed Emin Erol Sur’da Zagros kod adlı Şükrü Can çatışmalarda öldürüldü.
Enver Dönmez ve Zehra Epli isimli teröristler ise sağ yakalandılar. Soreş Dersim Cevahir kod adlı Cahit Dayan, Zerdeşt kod adlı Remzi Avcı, Alişer kod adlı Mehmet Korkmaz, Farkin kod adlı Hakan Üzünlü isimli teröristler ise tüm bölgede güvenlik güçleri tarafından aranıyor
Not: Yukarıdaki fotoğraftaki kırmızı olarak belirtilmiş olanlar öldürüldü, yeşil olarak belirtilmiş olanlar ise sağ olarak yakalandılar
Kaynak: ilk kurşun

Önder: ‘Bu topraklar sizden zalimini gördü, boyun eğmedi’
05.11.2016



Gözaltına alındıktan sonra serbest bırakılan HDP Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, Diyarbakır’da DBP İl Binası önünde bir araya gelen halka seslendi. HDP Eş Genel başkanları Figen Yüksekdağ, Selahattin Demirtaş ve 9 milletvekilinin tutuklanmasına tepki gösteren Önder, konuşmasına IŞİD’in Diyarbakır'da gerçekleştirdiği bombalı saldırıyı kınayarak başladı.

Bombalı saldırı olduğu esnada emniyete götürüldüklerini anlatan Önder, “Biz o binaya girdikten sonra ve o binanın içindeyken bu patlama gerçekleştirildi. 26 gündür parti yöneticilerimiz eş başkanlarımız orada gözaltında tutuluyordu. Bu operasyon ince planlanarak düzenlenmişti. Hapishanelerle, sürgünlerle, katliamlarla yıldırmaya çalışıyorlar bizi fakat bilmedikleri bir şey var tarih. Siz tarihin gördüğü en zalim yönetim değilsiniz. Bu topraklar sizden çok daha zalimlerini gördü, dizi toprağa değmedi, baş eğmedi, boyun eğmedi bundan sonrada eğmeyecek” dedi.

‘Bize reva görülen hapishaneler’

Hükümetin ‘Edirne’den Van’a’ diye başlayan açıklamalarını eleştiren Önder, “Edirne’den Van’a onlar için sadece rantın, hırsızlığın, yağmanın temsil edildiği bir yer manasına geliyor. Edirne’den Van’a bize reva görülen ise bu illerin hapishaneleri. Eş başkanımızı Edirne’ye sürgün ettiler. Başbakan, Adalet Bakanı diyor ki; ‘Mahkemeler çağırmışsa saygı duyacaksınız gideceksiniz’. Daha kısa bir süre önce ‘Bu mahkemeleri tanımıyoruz, bu mahkemelere güvenmiyoruz. Anayasa Mahkemesi’ni de tanımıyoruz’ diyen siz değil miydiniz? O mahkemelere gitmemek için Meclisi 25 saat çalıştırdınız. Niye, iddialar hırsızlıktı, iddialar vurgundu, talandı. Bundan kurtulmak için” dedi.

Bölgede yaşanan çatışma ve ölümlere de değinen Önder, “Uluslararası mahkemelerde bulunan dosyalar sizin boyunuzu aştı. Bunların hesabı görülmeyecek mi sanıyorsunuz? Tarih hiçbir şeyi unutmaz, hiç bir şeyi affetmez. Bugün gasp ile bunları engellemiş olabilirsiniz ama bu devran hep böyle gitmeyecek. Bu terazinin çekeceği bir ağırlık vardır, ondan sonra ne yapacaksınız, bunun cevabı kocaman bir hiç ve sizin korkunuz, telaşınızdır” dedi.

‘Kürtleri siyasetten tasfiye etmek istiyorlar’

Daha sonra konuşan DTK Eş Başkanı Leyla Güven ise, AKP Hükümetinin Kürtler hakkında kararını verdiğini kaydederek şunları söyledi, “Verilen karar bu, Kürtleri tamamen siyasetten tasfiye etmek. AKP tarafından verilen bu karar AKP’den önce çok defa verilmişti. 2009’u hatırlayın, KCK davalarında 10 binlerce arkadaşımızı aldılar. Ben de aralarındaydım, 5 yıl cezaevlerinde kaldık. Biz her zaman her koşulda direneceğimizi söyledik. AKP karşısında HDP dışında hiçbir güç yok. Bu yüzden AKP’nin kirli politikalarının hedefi oldu. AKP şu an bitmiş durumda, bu yüzden Kürtler üzerinden katliam yaparak zaman kazanmaya çalışıyor, buna izin vermeyeceğiz. Belki yarın bizleri de tutuklarlar ama sizler varsınız, siz olduğunuz sürece direniş devam edecek” dedi.
Evrensel

Murat Karayılan'dan çok ağır sözler: 'Bahoz ölmedi, kayıbımız 8 bin deği, 8 yüz, bunların hayatı yalan dolan, savaşı şiddetlendireceğiz'
13.07.2016



BirGün'ün haberine göre; KCK Yürütme Konseyi üyesi Murat Karayılan, Suriye'deki süreç, Bahoz Erdal'ın öldürüldüğü haberleri ve AKP'nin Rusya'yla, İsrail'le ilişkileri üzerine çok sert açıklamalarda bulundu.

ANF'nin haberine göre, Karayılan, Bahoz Erdal'ın öldürüldüğüne ilişkin haberlere, "Biz aramızda tartışma yürüttük ve bazı arkadaşlar 'Türkler istedi diye cevap vermemiz gerekmez ve Bahoz arkadaşın konuşması gerekmiyor' dediler. Fakat şimdi Bahoz arkadaşımız konuşsun ve böylece bu yalanlardan kurtulalım fikri ön plana çıktı. Bu sebeple bu günlerde Bahoz arkadaş çıkıp bir açıklama yapabilir. Herkes şunu iyi bilmelidir ki Bahoz arkadaşımız görevinin başındadır" ifadelerini kullandı.

Karayılan'ın açıklamaları şöyle:

"Şu ana kadar 8 bin kişi öldürdük diyorlar. Külliyen yalan. Bu son 11 aydaki şehit sayımız 800’e hâlen ulaşmış değil; HPG ve YPS dahil 800 olmuş değil fakat Erdoğan 8 bin diyor. Yani Erdoğan ‘yendik’ demek istiyor, fakat bu doğru değil. Yalan dolanla bir yerlere varmak istiyorlar. Toplumda bir algı oluşturup bu biçimde kendini hep gündemleştirmek istiyor."

BAHOZ ERDAL

"Güya Bahoz Erdal arkadaşımız Qamışlo’da. Nereden biliyorlar? Yok öyle bir şey. Fakat onlar 'vurduk' diyorlar. İlk gün 'biz öldürdük' dediler. Başbakan Yardımcısı da öyle dedi. Görünen o ki bazı amaçlar peşindeler. İlkin böyle dediler ama diğer gün halk onların yalan söylediklerini anladı. Sonra da, 'böyle bir şey yok' dediler ve 'teyit edilmesi gerekir, teyit etmeye çalışacağız' dediler. Ama 'yanlış yaptık, yalan söyledik' demediler. Fakat bunu demiyorlar, üzerinden kaç gün geçmiş olmasına rağmen hâlen, 'teyide muhtaç’ diyorlar. Havuz medyasının bazı kanalları hâlen bu haberi yineliyor."

"Bunlar savaşın 100’de 80’nini yalanla yürütüyorlar. 'Tugay El Hemîs yaptı’ diyorlar. Hiç kimse Tugay El Hemis’i duymuş değil, böyle bir şey yok. Bu MİT’in işi. MİT’in kendisi böyle bir şeyi harekete geçirmiş ve bu ismi koymuştur. Görünen, MİT bazı senaryoları geliştirmek istiyor ama ne güçleri ne de haberleri var. Bazı şeyler geliştirmek istiyorlar ama bu yöntemlerinde çok yüzeyseller. Gerçekte Til Hemis Tugayı diye bir şey yok. Kısacası bunlar ne yapmak istiyorlar? Rojava devrimine karşı taburların olduğunu yansıtmak istiyorlar.

"Til Hemis Qamişlo’ya bağlı olduğu için, orada bir savaş olduğunu yansıtmaya çalışıyorlar. Ama böyle bir durum yok. Ve bunun dışında da PKK komutanlarının Rojava’da olduğunu yansıtma çabası içindeler. İşte onları orada öldürdük demek istiyorlar. O aralar NATO Zirvesi vardı ve zirve üzerinde etkide bulunmak adına böyle bir yalana sarılmış olmaları muhtemeldir. Çünkü onlar Rojava Devrimi hakkına bazı kararlar aldırmak istiyorlardı fakat başaramadılar. NATO üzerinde etkide bulunmak adına böyle bir hesaba sahip olmuş olabilirler."

RUSYA, İSRAİL İLİŞKİLERİ

"Kendilerini Rusya ve İsrail’in kucağına attılar. Rusya’dan özür dilemediler kendilerini Rusya’ya teslim ettiler. Kendilerini Putin’in iradesine teslim edip, ‘’bizi bağışlayın’’ dediler. İsrail’le olan ilişki biçimi de böyledir. Bunlar bu kadar onursuzdurlar. Kürt davasının, Kürt Özgürlük Hareketi karşısında ellerini güçlendirmek ve önünü kesmek adına ve kimsenin Kürtlere yardım etmemesi için ellerinden gelen her şeyi yapıyorlar. Bize karşı bir anlaşma sağlamak adına namuslarını bile pazara çıkarırlar. Bunların karakterleri böyle, bu açığa çıktı."

SURİYE

"Bunca yıldır Suriye’ye karşı dillerine geleni esirgemediler. Suriye devletini darmadağın ettiler ve bugün, ‘’Suriye ve Mısırla sorunlarımızın olması için hiçbir sebep yok ortada.’’ Suriye’yi sen harabeye çevirdin ve milyonlarca insanın Suriye’den çıkmasına sen sebep oldun. Bunu sen yaptın. Sabah akşam Suriye ve Suriye başkanına küfür ettiler ve şimdi de sıkıştıkları için ve çökmek üzere oldukları için; Kürtlerin hak ve statü sahibi olmalarını engellemek için, Suriye ve herkesle ittifak kurma peşindeler. Bunlar etik ve prensip sınırlarının dışına çıkmışlar."

ÇATIŞMALAR

"İşgalci Türk devletiyle daha büyük bir savaşa girişeceğiz. Durum bu. Arada olanların çekilmesi gerekiyor. Düşman korucuları araya sokuşturup, onları ezmek istiyor. Korucular, onların aile ve aşiretleri bu gerçekleri görüp bu oyuna gelmemeleri gerekir. Erdoğan kendi saray çıkarları için bu savaşı yürütüyor; bu savaş gittikçe derinleşiyor ve bu arada korucuları da araya sokuşturmaya çabalıyor. Korucuların bu oyuna gelmemesi gerekir."

"AKP ve Erdoğan’ın projesi siyasi koruculuk inşa etmek ve oyunu daha da derinleştirmek istiyorlar. Hatta başka partilere çağrı da bulunup 'gelin siz de Kürdistan’da hareket edin' deniliyor. Halkımızı ve insanlarımızı kendileri için yem olarak görüyorlar. Koruculuk ve bekçilik adı altında satın almak istiyorlar. Kimse kendisini satılığa çıkarmamalıdır. İçinde yaşadığımız zaman düşmana aldanma ve kendini birkaç kuruşa satma zamanı değildir."

Al Jazeera: Bahoz Erdal hayatta



Anadolu Ajansı, PKK yöneticisi Bahoz Erdal'ın öldürüldüğünü iddia etmişti

Suriye'de aracına düzenlenen bombalı saldırı sonucu öldürüldüğü iddia edilen PKK yöneticilerinden 'Bahoz Erdal' kod adlı Fehman Hüseyin, Al Jazeera Arapça'nın Erbil muhabirine telefonla yaptığı açıklamada söz konusu haberleri yalanladı.

PKK yöneticisi, haberin, "Türk medyasında PKK aleyhinde yürütülen propaganda savaşının bir parçası olduğunu" ileri sürdü.

Anadolu Ajansı, 9 Temmuz'da geçtiği ve Suriye'de rejime karşı savaşan Tel Hamis Tugayları Sözcüsü Halid el Hasekavi’nin açıklamasına dayandırdığı haberde, Fehman Hüseyin'in Suriye'de öldürüldüğünü duyurmuştu.

Ancak bu haber Ankara tarafından resmen doğrulanmamıştı. Konuyla ilgili gazetecilerin sorularını yanıtlayan Cumhurbaşkanı Erdoğan, "Suriye tarafında, 14 kişilik bir ekiple birlikteyken öldürüldüğü biçiminde bilgiler söz konusu. Bu yöndeki haberlerin teyidine yönelik çalışmalar halen devam ediyor" demişti.

Kaynak:BirGün, Al Jazeera

HDP’li Bilgen: Bütün zerrelerimizle direneceğiz
20.04.2016



HDP Sözcüsü Ayhan Bilgen, dokunulmazlık tartışmalarına ilişkin hiçbir provokasyona teslim olmayacaklarını belirterek, "Kolayca gitmeyeceğiz. Aksine onların en korktuğu şeyler nelerse hepsini görecekler. Hepsini yapmayı göze aldığımızı görecekler" dedi.
HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve Figen Yüksekdağ başkanlığında yapılan ve yaklaşık 4 saat süren kapalı grup toplantısı sonrası TBMM'de basın toplantısı düzenleyen Bilgen, Türkiye demokrasisinin en önemli handikaplarından birisinin cumhurbaşkanlarının siyaset üzerinde kurduğu vesayet olduğunu savundu.
Bilgen, "Biz bu fiili darbe süreci ve parlamentoyu işlevsizleştirmeye karşı bütün zerrelerimizle direneceğiz. Yaptığımız toplantıda bütün seçenekler masaya yatırıldı. Önümüzdeki bütün aşamaları toplumla tartışacağız. Bizim açımızdan bir kırılma ve dönüm noktasıdır. Bütün siyasi partilerdeki milletvekillerine, seçmen iradesine sahip çıkma çağrısı yapıyoruz. Bu tuzak karşısında bütün toplumu duyarlı olmaya, sivil siyasete sahip çıkmaya davet ediyoruz."

'BOYNUMUZU UZATMAYACAĞIZ'

Bilgen, komisyon aşamasında tavrın değişmesi ve kendilerinin önerisinin gündeme alınması için tartışmalara aktif katılacaklarını söyledi. Genel Kurul aşaması ve tutuklama aşamasında ise "boyunlarını uzatmayacaklarını" vurgulayarak, "Bu süreci sonuna kadar direnecek bir tavır ortaya koyma noktasında netiz" diye konuştu.
Bir gazetecinin "Bütün seçeneklerden kastınız nedir?" sorusunu yanıtlayan Bilgen, kendilerinin Meclise bir lütuf ile gelmediklerini, engellemelere rağmen geldiklerini ve buna karşın milletvekillerinin çalışma yapmalarının engellendiğini savundu. Bilgen, "Bizi burada görmek istemeyenler, bizim varlığımızdan rahatsız olanlar, bizim eleştirilerimize tahammülü olmayanlar, bizsiz bu parlamentonun çok iyi yönetileceğini düşünenler boşa heves ediyorlar. Bu anlamda hiçbir provokasyona teslim olmayacağız. Kolayca gitmeyeceğiz. Aksine onların en korktuğu şeyler nelerse hepsini görecekler. Hepsini yapmayı göze aldığımızı görecekler. Bir akıl ve sağduyu hakim olmazsa bundan sonra parlamento çalışmaları da çok kolay olmayacak" dedi.
Kaynak: Sputnik

Şamil İĞDE'den Önemli Bir Çağrı: Bu Suça Ortak Olma
18 Ocak 2016



At iziyle it izinin birbirine karıştırıldığı bir zaman diliminde yaşıyoruz.

4000 yıllık tarihe sahip olan Türk Milleti ve Türk Milleti gibi İslam coğrafyasının asli unsurlarından biri olan Arap Milleti’nin varlıkları, kendi medeniyetleri içerisinde yetişmiş etnik unsurlar ve onları ayaklandıran Batılı işgalciler eliyle, doğrudan tehdit altında.

Bu tehlike, artık apaçık bir şekilde görülüyor.

Varlıklarını, İsrail’in güvenliği ve Batılı efendilerinin projelerine borçlu olan yerli işgal şebekeleri, bu yağma ve talan gürültü patırtısı içerisinde, pay kapmak, mevki sağlamlaştırmak, diş keskinleştirmek için zaman zaman birbirlerine bile saldırıyorlar.

Önce hep birlikte orta doğuda Arap ve Türkmen topraklarını, ABD’nin organize ettiği batılı işgal koalisyonuna ve bu koalisyonun piyade gücü olan işbirlikçi Kürtçü çetelerine sattılar.

Batılı tanrıları, 2003’de Irak işgal edildikten hemen sonra, Misak-ı Milli sınırlarımızın içerisinde olan Kerkük’ü ve Musul’u, Irak’ın işbirlikçi hükümeti ve Barzani çetesine pay ettiler.

Ne kadar Müslüman, vatansever Arap varsa katlettiler, katledemediklerini Ebu Gureyb gibi işkence merkezlerinde insanlıktan çıkardılar. Kadınlarına tecavüz ettiler, çocuklarını yok ettiler.

Binlerce yıllık kültürün kütüphanelerini, saraylarını, tarihi eserlerini; her şeyi yağmaladılar.

Bunlar yaşanırken, içerideki Batıcılar, bu yağmanın stratejik ortaklığı ve eş başkanlığıyla övünerek, ileride Diyarbakır’ın da bu projenin parlayan yıldızlarından biri olacağını (yani tıpkı Bağdat gibi artık suyunun ısındığını) açık açık söylediler.

Irak’ın peşinden, birkaç yıl içinde Libya’yı, Mısır’ı, Fas’ı, Tunus’u, Yemen’i, Suriye’yi birbirine katan Batılı efendilerinin zaferlerine “yaşasın Arap baharı” diyerek alkış tuttular.

Aynı tarihlerde, Obama’nın Ulusal Güvenlik Danışmanı Paragh Hanna açıklama yaparak, “Türkiye’nin güneydoğusunun, başına Barzani ve çetesinin atandığı BOP Kürdistanı’nın genişleme alanı” olduğunu açık açık söyledi. Gelin görün ki, basın yayın, içeride palazlanan Batıcıların eline geçmişti… Tek kelimesini bile duyurmadılar.

Peki efendilerinin “genişleme alanı” açıklamasından sonra ne yaptılar?

28 Şubat’tan beri zindanlarda olan binlerce Müslüman vatanseverin çığlığına kulak tıkayıp, Habur’da ellerinde Keleş ile gövde gösterisi yapan Amerika’nın kara ordusu görevini yürüten, etnik ayrılıkçı örgüt militanlarını, Habur’a taşıyan otobüslerin hemen tekerleklerinin ucuna kurdukları seyyar mahkemelere çıkarıp, oracıkta serbest bıraktılar.

Mustafa Kemal heykellerinin önünde merasim yapan askerleri putperestlikle suçlarlarken; ayakkabı kutularına saklanmış Amerikan Dolarlarını saydıkları evlerden birbirlerini arayıp “Bakara, makara” diyerek fingirdeştiler… Kendi liderlerine (haşa) “Allah’ın vasıflarına sahip” dediler.

O, bu, şu değil!

İşbirlikçi muhafazakarı, işbirlikçi liboşu, işbirlikçi sözde milliyetçisi, işbirlikçi solcusu, etnik bölücüsü, işbirlikçi sanayicisi, işbirlikçi siyasetçisi, işbirlikçi tarikatçısı, işbirlikçi cemaati…

Hepsi birden…

Türk’ün malını yiye yiye…

Onurunu, gururunu çiğneye çiğneye…

Bankası, elektriği, suyu, köprüsü, dini, imanı, toprağı, kültürü, dili, nesi varsa yağmalaya yağmalaya…

Tıpkı Bağdat’ta, Bingazi’de, Trablus’ta, Kahire’de, Fas’ta, Halep’te, Şam’da, Kerkük ve Musul’da Arap ve Türkmen’e yaptıkları gibi, güle oynaya…

Efendilerine secde ede ede…

Biat tazeleye tezeleye…

Batının ve Barzani’nin kucağında ezan okuya okuya…

Yalan söyleye söyleye…

El ele bu güne geldiler.

Şimdi sanki bütün bu pislik bizim eserimizmiş gibi parsa için birbirlerine saldırıyorlar. Birbirlerine karşı bildiri yazıyorlar. Birbirlerini suçluyorlar!

Türk’ün askerine, izin günü kendi memleketinin sokağında gezerken arkadan kafasına mermi sıkılınca gık demeyenler!

Türk’ün polisine, muhafaza etmekle memur olduğu şehrin yollarında arabasıyla seyahat ederken kızının önünde mermi sıkılırken görmezden gelenler!

İstanbul’un ortasında bir Türk kızı etnik bölücülerin attığı molotofla yakılırken “provokasyon” edebiyatı yapanlar!

Bölücü gruplar otoyolları kesip, sokakları yağmalarken, oturdukları yerden “Türk faşizmi” falan diye yavşak yavşak mırıldananlar!

Türkiye’nin en büyük adliyesine 200-300 metre uzaklıktaki Adımlar Dergisi’ne 25 Mart 2015 tarihinde bomba konulup, dergi bir yana apartman neredeyse yerle bir edilirken midelerinden konuşanlar!

Nereden, nasıl bakarsanız bakın, hayatları boyunca Türk’ün kanına ekmek bananlar!

Şimdi, “bu günlere beraber yürüdükleri” eski şen ortaklarına rest çekiyorlar!

Doktoru, doçenti, asistanı…

Ciğersizi, midesizi, dalaksızı…

2002’den bu yana gözgöze “beraber yürüdük biz bu yollarda” şarkısı söyledikleri, her fırsatta bir ağızdan yavuz hırsızlık yaparak “Türk faşizminden” dert yandıkları…

Ve şehidini kelle saydıkları, yurttaşını Soma sokaklarında çiğnettikleri, çoluk çocuğunu bordro mahkumu hâline çevirdikleri Türk’ün sırtında kavgaya tutuştular.

Tescilli fırıldaklar hariç, malum partinin ve kesimin, en altından en üstüne kadar, ismini bildiğimiz bilmediğimiz tüm samimi unsurlar!

Bu necip Millet’e sevdalı Türk Milliyetçileri!

Kara Kalpaklı “Kuvvacıların” samimi yurtsever çocukları!

Vatanına bağlı işçiler, köylüler, öğrenciler!

Bu oyuna ortak olmayın!

Türk’ü ve Arap’ı elele Batılı işgalcilere ve Batılı işgalcilerin kara ordusu bozguncu, işbirlikçi Kürtçü çetelerine satıp, 15 yıldır yaptıkları bütün pislikleri “IŞİD”e havale eden kara propaganda ile gizleyerek, allem edip kullem edip İsrail’e dostluk eli uzatanlara ortak olma!

Türk’ün varlığından bile rahatsız olduğunu, “Türk doğmak benim suçum değil ki” şeklinde fingirdek açıklamalarla ifâde ederken, bir yandan da Türk’ün verdiği bankamatik ile memleketin en yağlı maaşlarını çekip ceplerine koyan, utanmaz, arlanmaz, “akademisyen” sıfatlı vatan hainlerine ortak olma!

2015’te dünya çapında hesaplaşma başladı!.. Kendileri de biliyor!

Biz bunu arzu etmiyoruz ama son ve nihai kavga burada, yurdumuzda olacak! Bunu 2012’de ilan ettiler. Topraklarımızın güneydoğusunu Barzani çetesine peşkeş çekecekler!

“Demokrasi”, “barış”, “açılım” diyecekler ama Türk’ün ciğerini didiklemeye devam edecekler!

Ve bunu gizlemiyorlar!

Pervasızca bildiri yayınlayıp, Türk’ün varlığına kasteden, ABD destekli etnik ayrılıkçı Kürtçü örgütünün tarafında olduklarını beyan ediyorlar!

Artık bu suça ortaklık yapma!

Bu gün ekonomik şartlar, siyasi şartlar veya özel şartlar sebebiyle mücadele edemiyor, söz söyleyemiyor olabilirsin! Ama son hesaplaşma için, ruh ve madde planındaki ikmâlini tamamla!

Mücadele edebilene, söz söyleyebilene destek ol!

Vatan senden işgalciyi yine denize dökmeni istediğinde de, gözünü kırpma, elini titretme!

Unutma! Söz konusu vatan ise gerisi teferruattır!

Teferruatın azı da birdir, çoğu da birdir ve bu noktada ehemmiyeti yoktur!

Propagandalara, zihin bulandırıcılara aldırış etme! Senin, annenin, babanın, eşinin, çocuklarının, kardeşlerinin hem mabedi, hem ekmek teknesi, hem onuru, hem namusu, hem varlık zemini olan mukaddes vatan topraklarını savunacak her yolun meşru olduğunu aklından çıkarma!

Sadece Allah’a, vatana ve milletine sadık ol!

Bu suça ortak olma!

Kaynak:Adımlar dergisi

ŞEHİT SAYISI NEDEN ARTIYOR?
Sedat Laçiner
19 Ocak 2016

1 Ocak’tan bu yana dikkat ediyorum, şehit sayısında ciddi bir artış başladı. Yaz ve güz aylarında birkaç gün arayla gelen acı haberler artık hemen hemen her gün geliyor ve şehit sayısı da bir-iki ile sınırlı değil… Sadece son 24 saatte 5 şehit birden verdik. Bu rakamlar hiç normal değil…

Bu arada çocuk, yaşlı ve kadınlar da dâhil olmak üzere iki ateş arasında kalan, kazara vurulan sivillerin sayısı da her geçen gün artıyor....

Devlet kanadına baktığımızda bu durumun normal olduğu, terörü bitirmek üzere olduğumuz, bu nedenle kayıplarımızın artmasının garip olmadığı söyleniyor. Hatta devlet kurumları öldürülen teröristlerin sayısını ‘başarı’nın bir delili olarak sunuyor.

Genelkurmay Başkanlığı sadece Cizre’de 320 teröristin öldürüldüğünü açıkladı. Silopi’de 135, Sur ilçesinde 101 terörist öldürülmüş. Sadece bu üç yerleşim yerinde öldürülen terörist sayısı 600’e yaklaşıyor. Kırsalda, Kuzey Irak’ta öldürülenleri de eklediğimizde rakam binlerle ifade ediliyor. Ancak dikkat ederseniz teröristler bir türlü bitmiyor. Her geçen gün daha fazla teröristi öldürmek zorunda kalıyoruz…

NE ZAMAN BİTECEK?

‘Bu kanlı süreç ne zaman bitecek’ diye sorduğumuzda yetkililer “en son terörist kalıncaya kadar” diyor… Terörün kökü kazılıncaya kadar operasyonlar sürecekmiş, bugün izlenen strateji daha bir kararlılıkla devam edecekmiş…

Öncelikle gidişatı normal karşılamadığımı belirtmek isterim… Birçok yaftayı yeme pahasına söylemek zorundayım ki Türkiye bu hususta adeta patinaj yapıyor.

Eğer taktik ve stratejide bazı değişikliklere gidilmez ise şehit sayısı da, hayatını kaybeden sivil sayısı da katlanarak artacaktır. Elbette, öldürülen terörist sayısı da bu süreçte katlanarak artacaktır. Eğer siz sadece öldürülen teröristlere bakar ve şehitleri, ölen sivilleri kaçınılmaz kayıplar olarak görürseniz, sorun yok. Ama maksadımız ölü sayısını arttırmak değil de terörü bitirmekse ortada sorun çok…

Dediğim gibi izlenen şu anki yöntemde öldürülen terörist sayısı da katlanarak artacaktır. Ancak bu gidişatta görülecektir ki, teröristler zombiler gibi bir türlü bitmiyor, 10 terörist ölürken 100 tane daha beliriyor. Bunun sebebi şudur; terörle mücadelede sorunlu noktalara özel operasyonlar yapmaz, geniş kitleleri toptan hedef alırsanız her ölüm yeni teröristleri, yeni terör sempatizanlarını doğurur. Temmuz’dan bu yana olan da budur…

Devlet bir yandan teröristleri öldürürken, yapılan hatalar ve eksikler arka tarafta yüzlerce insanı terörün kucağına itiyor, devletle olan bağlarını zayıflatıyor.

Son 6 ayda bölgeden Batı’ya göç edenlerin sayısı yarım milyonu aştı. 10 binden fazla esnafın iflas ettiği veya işini kapattığı söyleniyor. 100 binden fazla öğrenci okullarına gidemiyor. Kısacası bölgede hayat anormal bir hal aldı. Çatışmalar kırsaldan şehirlere taşındı. Normal yaşamı inşa edecek makul ve güçlü insanlar bölgeden hızla çekiliyor. Devlet ise vatandaştan çok teröristlere odaklanmış durumda.

Geldiğimiz nokta tam da teröristlerin istediği haldir. PKK, kan akıta akıta devleti istediği yere getirmeye çalışıyor. Onu bir yandan gayri-demokratik bir çizgiye çekiyor, diğer taraftan bölgeyi savaş alanına çeviriyor.

Yetkililer belki farkında değiller, ancak çatışmalar bölgede kalanları zorla ve farkına varmadan terörün kucağına itiyor. Çatışma sesleri içinde büyüyen nesil terörün kucağına daha kolay düşüyor.

GÜVENLİK GÜÇLERİ BAŞARISIZ MI?

Daha önce defalarca belirttik, terörü güvenlik güçleri tek başına çözemez. Onlar, size çözüm planlarınızı uygulayacağınız zamanı kazandırırlar. Eğer elinizde bir plan yok ise onların mücadelesi sorunu sadece derinleştirir. Terörle mücadelede, özellikle kendi ülkenizdeki terörle mücadelede ne kadar çok öldürmek zorunda kalıyorsanız o kadar işiniz zorlaşır.

Askere baktığımızda, onu suçlamamız mümkün değil. Asker, kendisine verilen görevi yerine getiriyor. Oysa ki teröre karşı daha küçük ve uzman ekiplerle, cephenin gerisine, terörü düşündüğümüzde hücrelere girip, etrafa zarar vermeden sonuç almak gerekiyor. Ancak şu an izlenen strateji böyle değil.

Polis ve jandarma açısından da durum bu şekilde. Polis ve jandarma da klasik orduların askeri yöntemlerini izliyor. Yani nokta dokunuşları yapamıyor. Bu nedenle birkaç terörist etkisiz hale gelirken hem çok fazla kayıp veriliyor, hem de teröristin saklandığı kalabalıklar, mahalleler ağır kayıplar veriyor.

Asker de, polis de yoğun bir stres altında görev yapıyor. Çünkü işlerini yapabilmeleri için olması gereken altyapı yeterli değil. Sınırlar geçirgen, araç gereç ideal olmaktan uzak, savunma hatları korunaklı değil vd.

Bu şartlar altında asker ve polisin gergin olması, kendisini düşman karşısında hissetmesi tahmin edilemeyecek bir sonuç değildir. Bu gerginlik ise hem onlara hata yaptırıyor, hem de istenmeyen insan hakları ihlallerine neden oluyor.

PKK MEMNUN

PKK’nın bu gidişattan şikâyetçi olduğunu sanmıyorum. Çünkü onlar eli kanlı bir terör örgütü ve hedefleri yolunda insanların ölmesini kötü değil, faydalı bir gelişme olarak görebiliyorlar. Çünkü her ölüm terörü besliyor, mağdurların sayısını arttırıyor, hayatı anlamsızlaştırıyor. PKK, biliyor ki sokaklara, kentlere taşınmış bir çatışmada devlet mutlaka vatandaş ile karşı karşıya gelir.

Ayrıca ‘terörist’ diye öldürülenlerin PKK’nın en iyi adamları olduğunu da sanmıyorum. Görebildiğim kadarıyla Cizre, Sur, Şırnak gibi yerlerde PKK’lı elebaşları arka hatlarda duruyorlar. Riskli noktalarda daha çok silah tecrübesi az olan, çoğu kez çatışmanın yaşandığı yerlerin gençleri kullanılıyor. Başka bir deyişle, terör örgütü ölen her genç üzerinden bölgede devlet düşmanlığının yayılmasını sağlıyor.

Özetle, terörle mücadele stratejisini hızla gözden geçirmemiz gerekiyor. Sadece şehit sayısındaki artış bile bir yerlerde bir şeylerin ters gittiğini açıkça söylüyor.

Bu vesileyle tüm şehitlerimize ve bölgede hayatını kaybeden sivil vatandaşlarımıza Allah’tan rahmet, yakınlarına sabırlar diliyorum.

---------

Prof. Dr. Sedat LAÇİNER: Toplumsal ve Siyasal Araştırmalar Kurumu (TARK) Başkanı ve Haberdar yazarı. Lisans (Ankara Üniversitesi SBF), Yüksek Lisans (University of Sheffield), Doktora (King’s College London, University of London)

Kaynak: Haberdar

‘Çınar kıyameti yaşadı’
Abdülkadir Konuksever
14 Oca 2016



Diyarbakır’ın Çınar ilçesindeki Emniyet Müdürlüğü’ne yapılan saldırıda ikisi bebek biri çocuk 6 kişi yaşamını yitirdi 39 kişi yaralandı. Emniyet Müdürlüğü binası kullanılamaz hale gelirken, yakındaki iki katlı bir ev de içerisindeki yedi kişinin üzerine çöktü. Olayın ardından Diyarbakır’a 33 kilometre uzaklıktaki Çınar’a giden Al Jazeera Türk muhabiri Abdülkadir Konuksever tanık olduklarını yazdı.

Diyarbakır’ın en küçük ilçesi olan Çınar’daki büyük patlama bombalı bir araçla gerçekleştirildi. 23:30 sıralarında Çınar Emniyet Müdürlüğü ve lojmanlarının bulunduğu bölgeye gelen araç binaya yaklaşık on metre uzaklıkta patlatıldı. Saldırıda ikisi bebek, birisi çocuk 6 kişi hayatını kaybetti. Başbakan Ahmet Davutoğlu burada ölenlerden birinin polis olduğunu açıkladı.

Cam kırıkları ilçe girişine kadar fırladı

Bombalı aracın yarattığı felaket daha ilçenin girişinde arabanın tekerleklerinin altında ezilen cam kırıklarının tıkırtısı ile kendini belli ediyor. Patlamanın yarattığı tahribat yakındaki binalarla sınırlı kalmamıştı. Dış mahallelerde bile pek çok evin ve arabanın camları kırıldı. İlçede patlamanın ardından elektrikler de kesildi. Cadde ve sokaklar bomboş... Çevredeki insanlar çekingen bakışlarla olanları anlamaya çalışıyor. Ancak zifiri karanlıkta seçebildikleri tek şey geçen zırhlı araçlar ve ambulansların farlarının kısa süreliğine aydınlattığı yolla sınırlı kalıyor. Yollar ışık gördüğünde kırağı düşmüş gibi pırıl pırıl parlıyor kırık camlar.

Halime Açıkgöz bütün gece çocuklarının yıkıntılar arasında çıkarılmasını bekledi.

Patlamanın yaşandığı Çınar Emniyet Müdürlüğü’nün bulunduğu sokak daha vahim bir görüntü veriyor ışık altında. İlçenin geneline hâkim olan karanlığı burada ambulanslar, itfaiye ve kurtarma araçlarının ışıkları aralıyor. Emniyet Müdürlüğü Hizmet Binası ve Lojmanların ön yüzündeki duvarların büyük bölümü patlama ile yıkılmış. Perdelerin rüzgârdan savrulduğu karanlık oyuklara itfaiye merdivenleri dayanmış. Yaralılar, hasar gören binaların merdivenler çöktüğü için itfaiye araçları ile çıkarılıyor. Emniyet Müdürlüğü’nün hemen yanındaki iki katlı bir bina tamamen çökmüş durumda. İtfaiye, UMKE ve AFAD ekipleri hummalı bir çalışma yürütüyorlar. En az onlar kadar koşuşturan biri daha var... Çınar Kaymakamı İsmail Şanlı, emniyet binasından yıkılan eve, oradan yine emniyet binasına koşuştururken üzerindeki eşofmanı ve elinde kaleşnikof silahıyla dikkat çekiyor. Saldırı gerçekleştikten hemen sonra silahı kaptığı gibi sokağa fırladığı anlatılıyor.

Patlamanın etkisiyle iki katlı ev yıkıldı.

"Çocuklarım taşların atında"

Çınar Emniyet Müdürlüğü’nün önünde telaşıyla herkesin dikkatini çeken birisi daha var. Adı Halime Açıkgöz olan yaşlı kadın soran bakışlara, ‘Çocuklarım taşların altında’ diyor. Olduğu yere oturuyor, kalkıp koşuyor, sonra yeniden oturuyor. Biraz ötede yıkılmış evi işaret edip ‘altında kaldılar, altında kaldılar’ diye inledikten sonra kendisinden geçiyor.
Yıkılan evin altında Halime Açıkgöz’ün oğlu Lokman Açıkgöz, gelini Şükran, diğer oğlunun eşi Ayşe ve torunları Murat Alper, Sadık Efe, Buse ve Ecrin var. Bir yerlere sığamamasının nedeni bu. AFAD’ın aracında beklemesi yönündeki teklifleri kabul etmiyor, yıkıntıların arasında bir o tarafa bir bu tarafa durmadan yürüyor.

Yaralılar ambulanslarla Diyarbakır'a taşındı.

"Sedye getirin"

Emniyet Müdürlüğü Hizmet Binası ve lojmanından sürekli yaralılar çıkarılıyor. Çıkartılan yaralılar hazırda bekleyen ambulanslarla Diyarbakır’a taşınıyor. Yanı başındaki yıkılan evden ise molozlar dikkatle kaldırılarak taşınıyor.
Bu çağrıya en hızlı tepkiyi veren kişi Halime Açıkgöz. Yıkıntılarda çalışan AFAD ekibinden bir kişi göçük altında kalanlara ulaştıklarını anlatınca sağlık ekipleri ile birlikte Halime Açıkgöz’de fırlıyor. Yıkıntıların altından ilk olarak Buse çıkarılıyor. Sağlık ekiplerinin kucağında capcanlı torununu gördüğünde içi rahatlıyor biraz ancak daha kurtarılması gereken altı can var.

Kurtarma ekibinden bir kişi soğuk olduğu için aile fertlerinin hepsinin soba yakılan iki odada kaldıklarını ve kendilerine ulaşıldığını anlatıyor. Bu sözlerle tatmin olmayan Halime Açıkgöz’ün tek sorusu ‘Sağlar mı’ oluyor. Torunları ve gelinleri birer birer çıkarılıyor. En son oğlu kalıyor yıkıntıların altında. Sağ çıkarılanlara sevinen Halime Açıkgöz’ün de bir gözü yıkıntıların altında. Nihayet oğlu Lokman Açıkgöz’ü de çıkarıyorlar ancak oğlu hareketsiz. Ambulansın yanına geldiğindeyse ondan saklama çabalarına karşın anlayıp çığlık çığlığa ağlamaya başlıyor. Çocukları da teskin etmekte zorlanıyorlar. Halime Açıkgöz, ambulans oğlunun cansız bedeniyle uzaklaştığında ağlayarak karanlığa karışıyor.
Diyarbakır’ın Çınar ilçesindek saldırıda biri bebek 6 kişi öldü, 39 kişi yaralandı. Yaşanan felaketin boyutları hava aydınlanınca daha net ortaya çıkıyor ancak bazıları için o aydınlık karanlığı aralamakta aciz kalacak. Olay yerindeki bir Çınarlının sözleri ilçenin bu durumunu özetliyor; Çınar kıyameti yaşadı.
Kaynak: Al Jazeera

Murat Karayılan'dan intikam yemini
13 Ocak 2016



KCK yöneticisi Murat Karayılan, yaşanan çatışmalar ve sokağa çıkma yasaklarına ilişkin "Herkes bilmeli ki kadınlarımızın, gençlerimizin, çocuklarımızın kanı yerde kalmayacak. Kürt halkı bu kanı yerde bırakmayacak. İntikam alınacak" dedi.

Sokağa çıkma yasağı ve çatışmalara ilişkin Sterk TV'ye konuşan KCK yöneticisi Murat Karayılan, "Yaşananlar, daha önceki Şark Islahat Planı, Dersim'in ıslahlaştırılması ve mecburi iskan kanunu gibi planları hatırlattı" ifadelerini kullandı.

'KANLARI YERDE KALMAYACAK'

"Herkes bilmeli ki kadınlarımızın, gençlerimizin, çocuklarımızın kanı yerde kalmayacak. Kürt halkı bu kanı yerde bırakmayacak. İntikam alınacak" diyen Karayılan, özyönetime ilişkin ise "Kürtler, eski Kürtler değil. Kürtler Türkiye ile birlikte yaşamak istiyor ama artık köle olarak değil, özgür bir şekilde yaşamak istiyor. Demokratik özerklik bunu projesidir. Kabul edeceklerse böyle edecekler, etmiyorlarsa Kürtler de kabul etmeyecek" şeklinde konuştu.
Kaynak. Cumhuriyet

Diyarbakır Sur'da yine çatışma: 3 şehit, 10 yaralı
10 Oca 2016



Diyarbakır'ın Sur ilçesinde, PKK'lılar ile güvenlik güçleri arasında çatışma çıktı. Bir polis ve iki asker şehit oldu, 10'a yakın yaralı var. Başına mermi isabet eden bir sivil de yaralandı.

Diyarbakır'daki Gazi caddesi Yıkıkkaya sokakta, sokağa çıkma yasağının devam ettiği Sur ilçesinden çıkmak isteyen bir grup PKK'lının saldırısıyla çatışma çıktı.

Yaralı halde hastaneye kaldırılan iki asker ve bir polis şehit oldu, 10'a yakın da yaralı var. Yolda yürürken başına mermi isabet eden bir sivil de yaralandı.

Camide 3 ceset bulundu

Şırnak'ın Silopi ilçesinde ise, "ilçenin PKK'lılardan temizlenmesi, kazılan hendeklerin kapatılması, kurulan barikatların kaldırılması ve patlayıcı tuzaklarının imhâsı" için sokağa çıkma yasağı ilân edilmesinin ardından, polis ve jandarma ekiplerinin başlattığı operasyon sürüyor.

Şehit Harun Boy mahallesinde arama tarama çalışması yürüten güvenlik güçleri, Hazreti Hüseyin Camii'nde 3 erkek cesedi buldu. Yetkililer, bu kişilerin PKK'lılar tarafından öldürüldüğünü değerlendiriyor.

İlk incelemede yaklaşık 5 gün önce öldürüldükleri belirlenen 3 kişinin cesetleri, otopsi için Şırnak Devlet Hastanesi morguna kaldırıldı.

"20 PKK'lı öldürüldü"

Genelkurmay Başkanlığı tarafından yapılan açıklamada, Diyarbakır'ın Sur ilçesi ile Şırnak'ın Silopi ve Cizre ilçelerinde yürütülen operasyonlarda, 9 Ocak'ta 20 PKK'lının öldürüldüğü duyuruldu.

Açıklamada, devam eden operasyonlarda toplam öldürülen PKK'lı sayısının Cizre’de 252, Silopi’de 122 ve Sur’da 74 olduğu belirtildi.
Kaynak: Al Jazeera

Büyük operasyon gerçekleri örtmez
Tarhan Erdem
17/12/2015



İnsan propagandayla bir süre yaşar, sonra ona direnç başlar, direnç ancak özgürlükle dağıtılabilir.

Yazıma dün hava kararırken başladım.

Mümkün olduğu kadar resmen Mardin, Şırnak, Diyarbakır ve Hakkari illerinde başladığı bildirilen “büyük operasyonu” öğrenmek istiyordum.
“Büyük operasyon”u güvenlik güçlerine intikal ettiren Sayın Başbakan Davutoğlu hedefi salı günü açıklamıştı:
“İlçelerimizde o ateşi Türkiye'ye yaymak isteyenler bilsinler ki, bu ateş çemberinin içinde bütün ilçelerimizi, vatan toprağının her bir karışını, tam bir huzur ve istikrar, özgürlük alanı haline getireceğiz"
Dün saat dörde gelirken, Başbakan bu hedefte kararlılığını “kesinlik” özelliğini katarak belirtti!
Hava kararıncaya kadar “büyük operasyonu” görebildiğim kaynaklardan izlemeye çalıştım.
Ayrıntıyı anlatmaya gerek yok, bir kanaldan izlediğim “bombalama” görüntüleri, ölçünün iyice kaçtığını gösteriyordu; gençliğinden bu yana siyaseti izlemiş yaşlı bir kişi olarak, bu hedefe varılamayacağını not etmek isterim. Bilinen tarihte tebaasının oturduğu yerleşim yerini bombalayarak temizleyen bir iktidar, bir tiran bilmiyorum!
Bugünlere kadar her şey teröre bağlanıp halk korkutuldu; özgürlüklerimiz “terör” gösterilerek kısıldı; “Sonra Kürtler ne yapar?” denilerek yönetim sistemimiz merkezileşti, “terör örgütü yüzünden okullar açılamıyor” denip okullar boşaltıldı; şimdi de terör var diye elimizde kalan toplantı ve fikir özgürlüğünün, insan haklarının kırıntıları da kaldırılmak isteniyor!
Hiçbir zaman umudumu kaybetmedim; dört bin yıl örgütlü devlet barındıran bu ülkede yaşayan deneyimli insanların çözümü yakalayacağına, halka inanıyorum!
İnsan propagandayla bir süre kandırılabilir; sonra ona direnç başlar, direnç ancak özgürlükle dağıtılabilir.
“Büyük operasyon” akıl yolundan kaçış, kendi halkından korkudur.

Kaynak: Radikal

Bülent Esinoğlu: Açılım Sürecinin bedeli Cizre ve Silopi
14 Aralık 2015



Gerek Suriye’de, beş yıldır yaşanan iç savaş, gerekse ülkemizde PKK varlığı ile yaşanan terör, bize bir şeyler öğretmiş olması gerekir.

Cizre ve Silopi’deki, Suriye manzaralarına bakınca, ülkemizin ne büyük bir tehdit altında olduğunu daha yakından anlıyoruz.

Biraz geri giderek, bazı hatırlatmalar yaparsak, ilk akla gelen Oslo görüşmelerinde, gaipten gelen bir sesin, “Metropolleri bomba ile doldurduğunuzu biliyoruz” deyişini hatırlarız. Şimdi o bombaların patlatıldığı bir süreci yaşıyoruz.

AKP iktidarı, şehirlerin bomlarla dolu olduğunu bile bile PKK ile dört sene masada kaldılar.

Açılım Sürecinin, sadece ABD zorlamaları ile olduğu biline biline, açılım sürecinde ısrar edildi. Açılıma karşı olanlar hapsedildi. Silahlı Kuvvetlerin önemli komutanları Silivri’ye gönderildi.

Süreci birlikte yaşadık, birlikte gözlemledik.

Sürecin yanlış bir uygulama ve ülke aleyhine kötü sonuçlar üreteceğine dair, hiç yazmadımsa, 60-100 yazı yazdım.

Yazılarımın çoğunda, Açılım Sürecinde, PKK şehir örgütlenmesi için çok önemli bir zamanı kazanıyor, eğitim yapıyor, bir yandan da iç siyasetimizi etkileyerek, siyaseten yol alıyor diye…

Bizim gibi düşünen birçok vatansever de, aynı görüşleri dillendirdi. Bu insanlar, bir yerlerini parçaladı ve lakin iktidar ABD’den aldığı talimatı uygulamakta ısrar etti.

Önceden ifade edilen en önemli hususun da, PKK’nın hiçbir şartta silah bırakmayacağıydı. Öyle de oldu.

Bu karşı çıkışın, sanki AKP’ye bir karşı çıkış gibi kavrayan siyasi iktidar yanlıları, şimdi bizim söylediklerimize benzer ifadelerle kendilerini savunuyorlar.

İş işten geçti. Atı alan Üsküdar’da…

Şimdi, şehirlerin içinde, şehir savaşı yapabilecek KCK, YPG gibi örgütler var. İsimlerinin böyle olması; şehir savaşlarına göre örgütlenmiş bir PKK var mesajını vermek içindir.

KCK ve YPG tam da, bir şehir yapılanması ve bir devlet yapılanmasıdır.

Desti kırılmadan önce ben dediydim demek istemiyorum.

Bundan sonra hangi doğruları yaparsak, bu felaketin içinde kurtuluruz? Bence artık önemli soru, bu sorudur.

Zaten hayat da bunu dayatmaktadır.

Bu saatten sonra, biz dönüp evimizin içini düzeltmezsek, evimizi de, kaybedeceğimizin bilincinde olmalıyız.

Suriye’den Esad’ı göndereceğim, Suriye’den toprak kazanacağım, Irak’tan petrol kazanacağım gibi, olmayacak hayallerin peşinde koşmak yerine; tüm gücümüzü PKK’nın yerleştiği şehirlerden terörü söküp atmak, halkımızın huzurunu sağlamaktır.

Ülkemiz için artık tek sorun vardır. O da güvenlik sorunudur. Güvenlik; var olan kaynakların, üretimin güvenliğidir. Büyümek, refaha gitmek için de güvenlik gereklidir.

Gücümüzün tamamını şehirlerde oluşan kurtarılmış bölgeleri bir bir geri almak için ayırmalıyız.

Yığınakta hata yapmamak, savaş stratejisinin anasıdır. Yığınamızı, ülke iç savunması mevzilerine yerleştirmek mecburiyetindeyiz.

Bu mücadele sadece güvenlik birimlerine bırakılmamalı, Ordu derhal savunma mevzilerindeki yerini almalı, Suriye ve Irak gibi sorunları, ancak iç güvenliği yerli yerine koyduktan sonra düşünmelidir.

Ordunun hareket kabiliyetini artırmak, bürokratik engelleri ortadan kaldırmak bakımından, valilerin görevleri ordu komutanlarına devredilmelidir.

Güvenliğin demokrasisi ve bürokrasisi olmaz.

Bunu yapmakta ne kadar gecikirsek, o kadar çok yerleşim yerini terörün eline bırakırız.

Açılım Sürecinin bedelinin, daha fazlasını halkımıza ödetmeyin!

ulusalkanal.com.tr

Silvan'da 3polis şehit, 2 polis yaralı
15 Ara 2015



Diyarbakır Silvan arasında Oğuzlar köyü mevkiinde zırhlı polis özel harekât aracına el yapımı patlayıcı ile saldırı düzenlendi. İlk belirlemelere göre 3 polis şehit oldu, 2 polis yaralandı.


Diyarbakır Emniyet Kaynakları'nın Al Jazeera'ye verdiği bilgiye göre, Diyarbakır Silvan arasında Oğuzlar Köyü mevkiinde zırhlı polis özel harekat aracına el yapımı patlayıcı ile saldırı düzenlendi. İlk belirlemelere göre 3 polis şehit oldu 2 polis yaralandı.

Saldırı, 15.15 sıralarında meydana geldi. PKK'lılar karayoluna tuzakladıkları patlayıcıyı zırhlı polis aracı geçerken uzaktan kumanda ile infilak ettirdi. Saldırıda araçta 5 polis bulunuyordu.
Kaynak: Cumhuriyet

İstifa eden HDP’li bakanlar Konca ve Doğan: Savaş tırmandırılıyor ve seçim güvenliği yok
22/09/2015



Seçim hükümetinde yer alan ve istifalarını sunan HDP’li Avrupa Birliği Bakanı Ali Haydar Konca ve Kalkınma Bakanı Müslüm Doğan, istifa gerekçelerini ‘savaşın tırmandırılması ve seçim güvenliğinin olmaması’ olarak açıkladı.

AKP, 8 Haziran’dan beri savaş ve darbe konseptini ortaya koydu

Avrupa Birliği Bakanı Ali Haydar Konca tarafından okunan açıklamada, “Fiilen görevi yürütmedeki olumsuzluklar nedeniyle bugün istifa etmiş bulunuyoruz” denilirken, HDP’yi baraj altında bırakmayı hedefleyen AKP ve ‘Saray’ın 7 Haziran seçimlerinde hezimetle karşılaştığı belirtildi.

HDP’nin aldığı oy oranının ve AKP’nin tek başına iktidar kurabilecek milletvekili sayısına ulaşamamasının Türkiye siyasetinde yeni bir kapı araladığını ifade eden Konca, “Saray ve talimatlandırdığı AKP, 8 Haziran’dan itibaren seçim sonuçlarına karşı bir savaş ve darbe konseptini devreye koymuşlardır. Çözüm masası tamamen devrilmiş, 90’lıu yılları aşan sıkı yönetim dönemlerini aratan savaş konsepti devreye konmuştur. Ülkemiz, ‘polis, asker, gerilla, genç, çocuk’ ayrımı yapmaksızın, her gün onlarca yurttaşımızın yaşamın yitirdiği kanlı girdaba Saray ve AKP eliyle itilmiştir” diye konuştu.

‘Barışın sesini her yerde duyurmanın gayreti içinde olduk’

Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın en çok oy alan ikinci partinin lideri Kemal Kılıçdaroğlu’na hükümet kurma görevini vermemesinin ve tarafsızlık ilkesini ihlal etmesinin ‘anayasal suç’ olduğunu kaydeden Konca, “Erdoğan’ın, fiili olarak rejimi değiştirdiğini söylemesi, yeni anayasal düzenleme istemesi bile darbe konseptinin geldiği aşamayı açık şekilde göstermiştir. Darbe konseptini, Lice, Silvan, Diyarbakır, Hakkari, Silopi, Cizre, Dersim başta olmak üzere tüm halklarımız ve dünya kamuoyu yakından görmüştür” ifadelerini kullandı.

Tezkereye onay veren AKP, MHP ve CHP’yi eleştiren Konca, “Barışın sesini hem kabinede, hem kabine üyesi olarak duyurmanın gayreti içerisinde olduk. Cizre’de sekiz günlük sokağa çıkma yasağıyla 24 yurttaşımızı katleden anlayışa karşı ablukayı kırmaya çalışanların yanında yer aldık. Atanmış bir polisin İçişleri Bakanlığı, seçilmiş iradeyi tanımayan bir bürokratın da Şırnak Valiliği yaptığını, tüm halklarımıza gösterdik” derken, bugünkü Bakanlar Kurulu toplantısında tartışma yaşanmadığını aktardı.

‘İstifa gerekçemiz savaş ve seçim güvenliğinin olmaması’

Bakanlar Kurulu’nda istifa gerekçelerini sunduklarını, Başbakan Ahmet Davutoğlu’nun görüşlerinin doğru olmadığı noktasında beyanlarda bulunduğunu belirten Konca, “Cizre’den başlayarak çektiğimiz sıkıntıyı, bakan olarak karşılaştığımız muamelenin kabul edilebilir olmadığını anlattık. Varto’da camilerin, cemevlerinin ve mezarlıkların bombalandığını söyledim. İstifa gerekçemiz, savaşın tırmandırılması ve seçim güvenliğinin mümkün olmadığı noktasında sabitlendi. Başka da kimse söz almadı, sadece başbakan” dedi.

Cizre’de ölümlerin önlenebileceğini, hükümetin çözüme yaklaşmamasının kabul edilebilir olmadığını söylediğini aktaran Doğan, Davutoğlu’nun kendisinin bu sözlerine karşılık Cizre’de kazılan hendeklerden bahsettiğini belirtti.
Kaynak: Diken

Selahattin Demirtaş'tan Cizre açıklaması
11-09-2015



İşte Demirtaş'ın açıklamasından satır başları:

Bu çatışma 100 yıl da sürse PKK, PKK olarak Türkiye Cumhuriyeti Devleti de Türkiye Cumhuriyeti Devleti olarak orada duracak. Olan genç insanlara olacak. 101. Yılda geleceğimiz nokta da yine bu nokta olacak. Bu noktadan müzakereye başlanacak.

AKP’nin yapmak istediği HDP’yi değersizleştirerek insanların demokratik siyasete umudunu kırmaya çalışmaktır.

İşte bu dağın yolunu göstermektir. Gelin bakın Cizre’ye insanların neden dağa çıktıklarını anlarsınız.Biz insanları HDP’ye çekmeye çalıştıkça devletin politikaları insanları ısrarla dağa itiyor.Olağanüstü hal kalktığında ben 30 yaşındaydım, ben hep öyle yaşadım.

Cizre'ye şimdi bunu yapıyorlar.Hatalı politikalar böyledir işte.Sanıyorlar ki polisi askeri yığdığınız da bir şey olacak, değişecek.
Özel harekatçıların 9 gündür Cizre'de yaptığı propagandayı inanın 30 yıldır PKK Cizre'de yapmayı başaramamıştır.

Halka hakaret eden, anonslar yapan Özel harekatçıları ben savcı olsan PKK'ya yataklıktan soruşturma açarım.
Gidin sorun emekli olmuşlarınıza, burada neler neler yaptılar sorun. JİTEM' ci abileriniz zamanında tabelamızı asamazdık Cizre'de..

Bir havuz medyası var isim vermeyeceğim. Kendileri yazıyorlar, kendileri okuyorlar.Her iş yerine bu gazeteden 10 tane alacaksınız demişler zorunlu... Bir işadamı anlattı...Bunları okuyan, ilgilenen yok... Üzülüyorlar insanlar onlara...

Su bulunamayan Cizre’de huzur varmış biz huzur bozmak için yola çıkmışız.Bırak medyayı sen Cumhurbaşkanı olarak böyle konuşursan Cizre otobüsünü de durdururlar, yakarlar da…Cizre’de yaşananlar, yaşatılanlar er geç ortaya çıkacak, bütün valiler şu an suç işliyorlar ve korkmuyorlar ‘nasılsa savcı da bizim hakim de bizim’ diyorlar…Bir vali olarak yasa sana bu yetkiyi vermemiş sana, sokağa çıkma yasağı vermiyor sana.

Normalde sokağa çıkmayı ihlal etmenin cezası 100 TL’dir… Cizre’de sokağa çıkmanın cezası idam, infaz… Sokağa çıkanı keskin nişancılar öldürüyor. Cezası 100 TL olan şeyi kürtlere ölüm olarak ödetiyorlar.Ölen sivil yok diyorlar. Listesi var ölenlerden birinin PKK militanı olduğunu ispatla istifa edeceğiz.

Sokağa çıkanı öldürerek sonuç alacağını düşünüyorsan en başa döneceksin demektir. Cizre’de silahlı militan var mı yok mu onu da bilmiyoruz, içeri de giremiyoruz, çatışma olmadan engel olalım diyoruz izin vermiyorlar. Su gönderelim diyoruz izin vermiyorlar.
Bugün kendini güçlü hissedenler dönüp geçmişe baksınlar. Başta Şırnak Valisi olmak üzere hepsinden hesap soracağız. 1 Kasım’a kadar inşallah sen yerinde olursun.

Cizre’ye nasıl ölüm emri verdiğini mahkemede anlatırsın. Hele iç işleri bakanlığı koltuğunda oturan memur, sizi Cizre’ye sokmayacağım diyor. İnsanın aklı bu kadar kıt olabilir mi? Biz Cizre’ye giremedik diye, halkın hepsi AKP’li oldu. Siz böyle yapa yapa kendinizi bitiriyorsunuz. AKP’nin kendi içinde bulunan akillerinin şapkalarını önüne koyup düşünmesi lazım.
Kaynak: Herkül haber

Gazi Mahallesi’ndeki cinayeti YDG-H üstlendi: IŞİD mensubunu infaz ettik
22 Temmuz 2015



Sol'un haberine göre; Örgüt, sosyal medya hesapları üzerinden yayınlanan bildiride dün gece İstanbul'da düzenlediği operasyonla, isminin Mürsel Gül olduğu belirtilen kişinin kendi (YDG-H) silahlı birimlerince öldürüldüğünü açıkladı.

YDG-H cinayetin amacının, Suruç'ta yaşanan ve 32 kişinin ölümüyle sonuçlanan bombalı saldırının intikamı olarak açıkladı.
haber 93

Mersin'de Suruç protestosuna ateş açıldı: 2 yaralı
21/07/2015



Mersin'de, Şanlıurfa'nın Suruç İlçesi'nde canlı bomba katliamını protesto eden gruba av tüfeğiyle ateş edilmesi sonucu 2 kişi hafif yaralandı.
Emek ve Demokrasi Platformu çağrısıyla, İstiklal Caddesi üzerindeki Özgür Çocuk Parkı'nda toplanan yaklaşık 1000 kişilik grup, yolu trafiğe kapatarak protesto gösterisine başladı. Grup slogan atarken, parkın karşısında bulunan bir binadan kimliği belirsiz kişi tarafından av tüfeğiyle ateş edildi. Ateş sonucu Akdeniz Göç-Der Eş Başkanı Reşat Başan ile ismi henüz belirlenemeyen bir kişi yaralandı.
Radikal

Bahçeli'nin Suruç açıklaması: Türkiye’nin milli güvenlik ve asayişi yüksek yoğunluklu risk ve tehlikelerle karşı karşıya
20 Temmuz 2015

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanı Devlet Bahçeli, Suruç'taki katliamla ilgili olarak, "Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu isimli paravan bir oluşumun, 'Kobanê’yi beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz' kampanyası çerçevesinde toplanan kalabalığın Suruç’a hareketi felaketle sonlanmıştır" dedi.

MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli, "Türkiye’de yardım edilecek yer ve insan bitmiştir de geriye bir tek Kobani mi kalmıştır? Bu sorunun samimiyetle cevaplandırılması lazımdır." ifadelerini kullandı.

Bahçeli'nin açıklamasının satırbaşları şu şekilde:

"Ortadoğu’da uzunca bir süredir sahnelenen ve küresel bir arka planı olduğu tartışmasız olan kaos ve karmaşanın giderek çıtayı yükselttiği anlaşılmaktadır. Komşu coğrafyalar istikrarsızlık ve isyan parantezine sıkışmış ve hapsedilmiş haldedir. Bu karanlık tablo ülkemize yansımakla kalmayıp doğrudan doğruya tesir etmektedir.

Nitekim Türkiye’nin milli güvenlik ve asayişi yüksek yoğunluklu risk ve tehlikelerle karşı karşıyadır. Mübarek Ramazan ve bayram günlerini geride bırakır bırakmaz sanki düğmeye basılmışçasına felaketler, ölümler ve saldırılar arka arkaya başgöstermiştir. Terör kanlı yüzünü, Adıyaman ve Şanlıurfa’da bir kez daha açığa vurmuştur.

Adıyaman Merkez/Doğanlı ve Çatalağaç bölgesinde bölücü terör örgütü militanlarının açtığı ateş sonucunda bir vatan evladı şehit olurken, ikisi de yaralanmıştır. Kahraman askerimize Cenab-ı Allah’tan rahmet dilerken, yaralılara acil şifalar temenni ediyorum. 'Analar ağlamayacak, terör bitti, bayrağa sarılı tabutlar gelmeyecek' yalan ve istismarına artık aldanacak kimseler kalmamıştır. Bilakis bölücü terör örgütü, imkan ve kabiliyetini ileri bir aşamaya taşımış, eylem yapma, pusu kurma ve silahlı saldırı kapasitesini daha da güçlendirmiştir.

Geçtiğimiz 28 Şubat’ta Dolmabahçe’de toplanıp İmralı canisinin on maddelik ihanet metnini yol ve müzakere haritası olarak benimseyenler bölücülüğün ve terörün aldığı mesafede pay sahibi olan sorumsuzlardır. Bu gerçeği inkar edip tevil yoluna sapmaya çalışan Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın, bayramın ilk günü yaptığı eften püften açıklamalar sadece göz boyamanın ve suçluluk telaşının eseridir.

Çözülme süreci PKK’nın hain taleplerine kuluçka işlevi görmenin yanında; devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğüne ağır hasar vermiştir. Bu gerçeği yok saymak, işlenen suç ve cinayetlere kılıf aramak hiç kimseye bir fayda sağlamayacağı gibi, iç huzur ve kardeşlik ikliminin lehine de olmayacaktır.

Ortadoğu’nun yeni baştan haritasını tanzim ve çizimini vahşet projelerine sabitleyen odaklar Türkiye’yi Irak, Suriye, Lübnan ve Libya’ya dönüştürmek için olağanüstü nitelikli bir provokasyonun içindedir.

Kaldı ki, bugün öğlen saatlerinde Şanlıurfa ilimizin Suruç ilçesi Amara Kültür Merkezi bahçesinde meydana gelen kanlı terör saldırısının başka türlü izahı olmayacaktır.

Suruç’u kana bulayan terör saldırısının tüm boyutlarıyla aydınlatılması, iç yüzünün fail ve azmettiricileriyle birlikte ortaya çıkarılması milletimizin en haklı ve yerinde beklentisidir. Sosyalist Gençlik Dernekleri Federasyonu isimli paravan bir oluşumun, “Kobani’yi beraber savunduk, beraber inşa ediyoruz” kampanyası çerçevesinde toplanan kalabalığın Suruç’a hareketi felaketle sonlanmıştır.

Kobani’deki sözde devrimi savunma amacıyla bir araya geldiklerini söyleyenleri; HDP, ESP gibi terör şubesi partilerle birlikte bölücülüğün yanında saf tutmuş bazı sivil toplum kuruluşları desteklemiştir.

İstanbul’dan Suruç’a Kobani bahanesiyle yola çıkanların bir defa amaç ve yöntemleri halis ve ahlaki görülemeyecektir. Kobani aşkıyla yanıp tutuşanların bu aziz millete karşı mensubiyet sancısı, bu kutlu vatana yönelik muhabbet ve sevgi bunalımı yaşadığı kuşkusuzdur. Türkiye’de yardım edilecek yer ve insan bitmiştir de geriye bir tek Kobani mi kalmıştır? Bu sorunun samimiyetle cevaplandırılması lazımdır.

İstanbul’dan kafilelerle Suruç’a gidenlere izin verilmesi, gerekli tedbir ve güvenlik önlemlerinin alınmaması ayrıca sorgulanması ve değerlendirilmesi gereken bir muammadır.

Karşımızda çok ciddi bir istihbarat ve güvenlik zaafı olduğu ortadadır. Türkiye’nin canlı veya cansız bomba kazanına çevrilmesinde hiç şüphe yok ki hükümet her yönüyle mesuldür. AKP’nin ikircikli, ilkesiz, lekeli ve marazi politikaları teröristlere ümit aşılamaktadır.

İstanbul’dan Suruç’a kadar hiçbir yol kontrolüne uğramadan, hiçbir çevirme ve engellemeye maruz kalmadan seyahat eden, neye ve kimin yararına faaliyet gösterdikleri net olan Kobanicilere devlet irade ve idaresi gösterilememiştir.

Türkiye’yi Ortadoğu kabusuna çekmek ve çivilemek için örtülü operasyon yapıp kutuplaşma ve kavga ortamını tahkim edenler içimizden devşirdikleri kurye ve maşalarla terör kartını yeniden açmışlardır. HDP’nin eli sazlı eşbaşkanının 'halkımız kendi güvenliğini almak durumunda' ifadeleri Suruç saldırısından kimlerin nemalanma arayışında olduğunu bariz şekilde gözler önüne sermiştir. Başbakan Davutoğlu’nun bugün akşam saatlerinde yaptığı talihsiz ve isabetsiz konuşması da Suruç katliamını anlamlandırmakta zorluk çektiğine işaret etmektedir. IŞİD ve PYD arasındaki çatışmayı Türkiye’ye taşımak isteyenlere koz verircesine, dört siyasi partinin genel başkanlarının bir araya gelerek teröre karşı ortak bir deklarasyona imza çağrısı samimiyet ve gerçeklerden uzaktır. Milliyetçi Hareket Partisi’nin şiddet ve teröre karşı nerede durduğu bellidir. Bu konuda hiç kimseye ispat yükümlülüğü yoktur.

Eğer Sayın Davutoğlu teröre karşı tavır alacaksa ve de imza atacak bir ortak arıyorsa öncelikle çözüm sırdaşı HDP’nin kapısını çalmalı ve bu PKK imalatını ikna etmelidir. Bunun için Dolmabahçe mutabakatından dolayı millet huzurunda özür dilemeli, pişmanlık duymalıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi’nin duruşu deklarasyonlara bağlı olmayıp büyük Türk milletinin bizatihi varlık ve vicdanıyla temellenmiştir. Terörle arasına çizgi çekemeyenler, bölücülerle şaibeli ve şuursuz ilişki kuranlar hazırlanacak bir deklarasyona imza yerine Türkiye’nin milli hak ve çıkarlarını savunacak erdemi gösterebilmelidir.

Milliyetçi Hareket Partisi kaynak ve gerekçesi ne olursa olsun her türlü şiddet, terör ve bölücülük zehrine hasımdır ve bunların karşı cephesindedir. Bu çerçevede partimiz, konum ve durumundan taviz vermeyeceği gibi sahte oyalamalara ve imza tuzaklarına kapalı duracaktır."
Haber 93

Adıyaman'da PKK saldırısı: 1 jandarma başçavuş şehit, iki asker yaralı
20 Tem 2015



El cezire'nin haberine göre;Genelkurmay Başkanlığı, Adıyaman'da baraj inşaatında arazi taraması yapan jandarma timine ateş açıldığını ve çıkan çatışmada bir jandarma başçavuşun hayatını kaybettiğini, iki askerin de yaralandığını açıkladı.

Sabah saat 10.30 civarı ilk çatışmanın yaşandığını ve bu temasta can kaybı olmadığını belirten Genelkurmay’ın basın açıklamasında şu ifadelere yerildi:
“Saat 15.20’de Bölücü Terör Örgütü mensuplarının açtığı ikinci ateş neticesinde bir kahraman personelimiz şehit olmuş, iki personelimiz hafif şekilde yaralanmıştır. Bölgeye insanlı keşif uçağı sevk edilmiş olup operasyon devam etmektedir. Şehidimize Allah'tan rahmet, Ailesine ve Türk Silahlı Kuvvetleri mensuplarına sabırlar diliyoruz. Yaralı personelimize acil şifalar temenni ediyoruz.”

Kömür Beldesi yakınlarındaki baraj inşaatına 5 Haziran günü PKK’lılar tarafından basılmış ve iş makineleri yakılmıştı.
Kaynak: Haber 93
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pzr Tem 02, 2017 9:40 pm tarihinde değiştirildi, toplam 74 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Sal Eyl 13, 2011 10:10 pm    Mesaj konusu: PKK Avrupa Konseyi'ni Bastı Alıntıyla Cevap Gönder

Diyarbakır'da 3 asker, 1 polis daha şehit oldu
27/01/2016



Radikal'in haberine göre;Diyarbakır'ın Sur ilçesinde çıkan çatışmada 1'i yüzbaşı 3 asker ile 1 komiser şehit düştü. Şehit Yüzbaşı Yiğit Can Çiğa, Astsubay Üstçavuş Özgür Erdoğan ve Uzman Çavuş Osman Ateş'in Kayseri'den geçici görevle Diyarbakır'a gittikleri öğrenildi. Keskin nişancı tüfeği Kanas'la vurulan komiser de akşam saatlerine kadar yapılan müdahaleye rağmen kurtarılamadı.
Haber 93

PKK’lı grup, lise öğrencisi Yasin Börü’yü böyle katletti: Önce silahla vurdular... Sonra boğazını kesmeye çalıştılar... Dakikalarca bıçaklayıp 3. kattan attılar... Yerde üzerinden araba ile geçtiler... En sonunda başını taşla ezerek öldürdüler...



Star gazetesinin haberine göre; Kobani bahanesiyle ortalığın yakılıp yıkıldığı olaylar 34 cana mal oldu. Diyarbakır’daki eylemlerde PKK’lı gruplar tarafından vahşi yöntemlerle öldürülen onlarca gencin infaz edilme şekli bölgede dilden dile dolaşıyor.

VAHŞİ İNFAZ

Korkunç saldırıdan yaralı kurtulan Yusuf Er (18), yaşadıkları dehşeti hastaneden taburcu olduğu gün tüm detaylarıyla Star’a anlattı.
Kurban Bayramının 4. günü Üçkuyu Toki mevkiindeki kurban kesim yerinde fakirlere dağıtılmak üzere hazırlanan kurban eti paketlerini alarak İskanevleri’ne gittiklerini ve orada bir grup PKK’lı tarafından etraflarının sarıldığını söyledi.

Saldırganların ellerinde pompalı tüfek, tabanca, satır, bıçak, keser ve sopalar olduğunu anlatan Er, saldırı başlayınca Hasan Gökgöz, Hüseyin Dakak, Yasin Börü ve Riyad Güneş ile bir binaya sığındıklarını, kapısını çaldıkları bina yöneticisinin kendilerini kovduğunu söyledi. Üçüncü katta bir kadının kapıyı açıp kendilerini içeri aldığını anlatan Er dehşet anlarını şöyle anlattı:

Ev sahibi ‘IŞİD’cisiniz’ dedi

“Yarım saat sonra ev sahibi geldi. Bizi görünce bıçak çekerek dışarı çıkartmaya çalıştı. Ev sahibi PKK yandaşlarıyla beraberdi. Bize ‘Siz IŞİD’çisiniz’ dedi. Ona IŞİD’le hiç bir alakamızın olmadığını, kurban eti dağıtırken saldırıya uğradığımızı anlattık. Derken bizim binaya girdiğimizi gören diğer grup da gelerek bina kapısını kırdılar. Ev sahibi dairenin kapısında bekleyenlere kapıyı açmaya çalıştı. ‘Kapıyı açma bizi öldürecekler’ diye ikna etmeye çalıştık. 45 dakika onunla konuştuk. Sonra dışarıdaki grupla telefonla konuştu.”

"KAPIYI DİNAMİTLE HAVAYA UÇURACAKLARDI"

“Biz içerde yardım beklerken dışarıdan bir ses ‘o dinamiti getirin kapıyı uçuralım’ dedi. Ardından silahla kapıya ateş ettiler, kapı açılmadı. Adamdan rica ettik ‘sakin ol gönder bunları biz de çıkıp gidelim’ dedik. Ancak o esnada üst kattan birisi iple kendini bizim bulunduğumuz katın balkonuna sarkıtarak içeri girdi ve mutfaktan gelerek bize ateş etti. Hasan’ı vurdu. Hasan ‘yaralandım’ dedi. Onu odaya çektiler ben de tuvaletin bitişiğindeki dolabın arkasına geçip elime çekpasın sopasını alarak korunmaya çalıştım. Adam bana da ateş eti parmağım ve bacağımdan vuruldum. Vurulunca tuvalete girdim ve kapıyı kilitledim.”

"10 DAKİKA BOYUNCA LİNÇ ETTİLER"

“Ben tuvaletteyken ev sahibi de anahtarı silahlı adama verdi ve daire kapısını açtılar. Kapı açılır açılmaz kapıda bekleyen grup içeri girerek arkadaşlarıma saldırdı. Ellerinde silah bıçak keser satır gibi kesici aletler vardı. İçerde ‘vurun öldürün’ diye bağırarak küfür ediyorlardı. 10 dakika boyunca bu şekilde sesler geldi. Sonra arkadaşlarımı balkondan attılar. Ben içerde ses çıkarmadan gitmelerini bekliyorum. Birden ilk içeri giren adam ‘yaralı bir kişi daha vardı tuvalete girmişti’ diye bağırdı ve direk tuvaletin kapısını kırdılar. 5-6 kişi ellerinde bıçaklarla bana saldırdılar. Birisi sürekli bıçakla kafama vuruyordu.”

"ÖYLE BİR ŞEY YAPALIM Kİ İBRET OLSUN"

“O sırada biri ‘durun öldürmeyin onu öyle bir hale sokalım ki ibret oldun’ dedi. Sonra ‘çık sana karışmayacağız’ dediler. Ancak tuvaletten dışarı adımı atar atmaz birisi sırtıma bıçak salladı. Tuvalete geri kaçtım.Tekrar dışarı çıkarılırken birisi satırla saldırdı, ayağımı kaldırarak kendimi korumaya çalıştım ama satır ayağımı kesti. Başka biri sopayla vuruyordu, bir diğeri de kafama bıçak saplıyordu. Bıçağın ucunu kafama vurup çekiyordu. Her tarafımdan kan akıyordu.”

"ARKADAŞLARIMIN CESEDİNİ GÖRDÜM"

“Aşağı indiğimizde binanın önünde arkadaşlarımın cansız bedenlerini gördüm. İlk önce Hasan’ı gördüm yüz üstü yerde yatıyordu yukarıdan kafa üstü aşağı atmışlardı. Sonra diğerlerini de gördüm hepsini linç ederek yukarıdan aşağı atmışlardı. Birden yine sopalarla vurmaya başladılar. Sonra bir büyükleri ‘bırakın’ dedi, bıraktılar. Ben yalpalayarak kaçarken arkamdan ateş etmeye başladılar iki-üç el sıktılar isabet etmedi. Bir iki sokak sonra nefes alamaz oldum ve yere düştüm. Binadan bir adam çıktı. Telefonla babamı aradı beni almalarını sağladı. Sonra hastaneye götürdüler.”

17 BIÇAK, 2 KURŞUN YARASI İLE KURTULDU

Yusuf Er (18) vücudundaki iki kurşun yarası ve 17 bıçak darbesine rağmen yaşam mücadelesini kazanarak evine dönerken hala yaşadıklarının şokundaydı.

OĞLUNU LİNÇ ETTİLER BABAYI YARALADILAR

Linç edilerek öldürülen Hasan Gökgöz’ün (26) babası Mehmet Gökgöz, oğlunun kuruyemişçilik yaptığını ve ondan geriye iki yaşında bir yetim kaldığını söyledi. Gelinin 8 aylık hamile olduğunu ifade eden acılı baba kendisinin de PKK’lıların saldırısına maruz kaldığını ve kurşunla yaralandığını söyledi. Olay gününü anlatan gözü yaşlı baba o gün yaşadıklarını şöyle anlattı: “Saat beş gibi ben de evden çıktım camiye gidiyordum. Yolda yürürken birden silah sesleri geldi arkama baktım karşı cadde de sokağın köşesinden yüzü maskeli bir genç sağa sola ateş ediyordu. Ona bağırdım neden ateş ediyorsun dedim. Yine ateş etti. Kurşunlardan biri bana, birisi de yolda yürüyen başka bir vatandaşın ayağına isabet etti. Sırtımdan vurulmuştum birden her tarafım kan içinde kaldı. Hızla kaçmaya çalıştım. O esnada bir taksi geçti. Durdurdum ve beni hastaneye götürmesini rica ettim. Arabaya bindim vurulan genç ile babası da arabaya bindi.”

“Taksici bizi hastaneye götürmeye çalışırken önümüzü kestiler bir kadın bağırdı ‘Bunlar IŞİD’çi’ dedi. Ben de ‘bacım neden öyle diyorsun yolda yürürken ateş ettiler bırak hastaneye gidelim’ dedim ama dinletemedim. Sopalarla arabaya vuruyorlardı. Arabadan inip oradan uzaklaşmaya çalıştık. Hemen ilerde bir petrol vardı oraya sığındık arabanın etrafını saran onlarca kişi aracı parçaladı sonra ateşe verdiler. Petrolde oğlum Hasan’ı aradım oğlum nerdesin ben mahsur kaldım ve yaralıyım dedim. Oda meğer aynı anda mahsur kalmıştı. Baba ben iyiyim dedi sonra birden telefon kesildi ve bir daha açılmadı.

HASTANE BİZİ KABUL ETMEDİ

“Petrolde bir saatten fazla mahsur kaldım. Bir saat sonra polis geldi benle beraber diğer yaralıyı önce karakola götürdü. Oradan özel bir hastaneye götürdüler hastane bizi kabul etmedi ‘adamlar gelip kontrol ediyor burayı yakarlar sizi alamayız’ dediler bunun üzerine bizi fakülteye götürdüler ve gece ameliyat oldum. Hanımı aradım Hasanı sordum haber alamadıklarını söyledi. Ertesi gün araştırma hastanesine gittik ve Hasanımı da öldürdüklerini anladık.”

ACILI ANNE: YASİNİMİN KATİLİ DEMİRTAŞ'TIR

Yoksullara kurban eti dağıtırken PKK’lılarca linç edilerek öldürülen Diyarbakır Gaffar Okan Anadolu Lisesi 3. sınıf öğrencisi Yasin Börü’nün (16) gözü yaşlı annesi Hatice Börü, yaşadığı tarifsiz acıya rağmen bir yaşındaki kızı Meryem ve lise birinci sınıfa giden oğlu Furkan için dik duracağını belirterek, “Benim iki elim her iki dünyada Selahattin Demirtaş’ın yakasında olacaktır. Oğlumun katili HDP’liler ve Selahattin Demirtaş’tır. Onun yargılanmasını istiyorum. Akan kanın sorumlusu odur. Ben ağlamayacağım onları sevindirmeyeceğim. Yasinim temiz, efendi, anne babasına saygılı başarılı bir çocuktu. Bir gün olsun oğlumdan bir şikayet almadım. Oğlumun hiç kimseye zararı yoktu. Oğlum eline taş sopa alarak kimseye saldırmadı. Kimse yardımlarına gitmedi ne polis nede asker. Çocuklarımız öldürüldükten saatler sonra geldiler” dedi.
haber 93

KCK: Çatışmasızlık durumu ortadan kalktı
24 Eylül 2014

KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı,”IŞİD’in Kobani’ye saldırtılmasıyla birlikte ortada bir çatışmasızlık durumu kalmamıştır. Bakur’da (kuzey) çatışmasızlık, Rojava (batı) ve Başur’da (güney) savaş politikası kabul edilmeyecektir“ ifadelerini kullandı.
Kürdistan Topluluklar Birliği (KCK) Yürütme Konseyi Eş Başkanlığı yaptığı açıklamada “IŞİD’in Kobani’ye saldırtılmasıyla birlikte ortada bir çatışmasızlık durumu kalmamıştır. Bakur’da (kuzey) çatışmasızlık, Rojava (batı) ve Başur’da (güney) savaş politikası kabul edilmeyecektir“ ifadelerini kullandı.
Fırat Haber Ajansı’nda yayımlanan açıklamada çözüm sürecine ilişkin üzerilerine düşen sorumluluğu yerine getirmede hiçbir tereddüt göstermediklerini belirten KCK açıklamasından şunlar ifade edildi:
‘AKP için ‘çözüm süreci’ hiç olmadı’
“Türkiye’nin siyaset sosyolojisini ve toplumsal psikolojisini dikkate alarak bu adımları attığımızda, AKP hükümetinin de oluşan siyasal ortamda adım atacağı düşünülmüştür. Sorumlu ve rasyonel düşünüldüğünde AKP hükümetinin de bu yönlü adımlar atacağı beklenilmiştir. Tüm halklar, demokrasi güçleri ve demokratlar da böyle bir beklenti içine girmişlerdir. Dünya kamuoyunda da Kürt sorununun çözüleceği yönünde bir kanaat oluşmuştur. Çünkü Kürt Halk Önderi ve Özgürlük Hareketimizin cesaretli adımları ve makul yaklaşımları böyle bir düşünce ve beklentinin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Artık bu koşullarda bu sorun çözülür ve Türkiye demokratikleşir yargısı ve eğilimi gelişmiştir.
“Böylece AKP hükümetine çözüm için adımlar atılmadığı takdirde mevcut tutumunun kabul edilmeyeceği vurgulu biçimde hatırlatılmıştır. Ancak AKP hükümetinin amacı çözüm değil, sadece çatışmasızlık ortamında toplumsal desteği alıp iktidarını sürdürmek olduğundan, gerillanın geri çekilmesinin durdurulması biçimindeki uyarımız karşısında da ciddi bir yaklaşım içine girmemiştir. Çatışmasızlığın devamını sağlayacak psikolojik savaş yol ve yöntemlerine başvurma dışında hiçbir şey yapmamıştır. Sürekli çözüm sürecinden söz edip bir şeyler olacak algısını yaratarak zaman kazanma ve oyalamayı esas almıştır.
“AKP hükümeti hareketimizin attığı adımlara süreci geri dönülmez hale getirecek hiçbir karşılık vermemiştir. Dolayısıyla hareketimizin attığı adımlar ve gösterdiği çabalar AKP’yi çözüm sürecine sokmaya yetmemiştir. Geçen iki yıl AKP açısından hiçbir biçimde bir çözüm süreci olmamıştır. Sadece toplumsal desteği almak için çözüm sürecinden söz etmiş; ancak pratikte ise Önder Apo’nun başlattığı süreci anlamsızlaştıran ve boşa çıkaran her şeyi yapmıştır.
“Gündemde geri çekilme yok”
“Hareketimiz 2013 yazında gerilla güçlerini Türkiye sınırları dışına çıkarma iradesi göstermiş, ancak buna da hiçbir değer verilmemiştir. Bu açıdan geri çekilme olacak, ondan sonra yol haritası gündeme gelecek gibi AKP yandaşı basında çıkan haberler kabul edilmeyecek bir dayatmayı içermektedir.
“Kürt sorunu gibi sorun alanlarında en son atılacak bir adımı koşul gibi ileri sürmek arabayı atın önüne koşmak ve çıkmazda ısrar etmektir. Hiçbir adım atmamışken, psikolojik savaş dışında çözüm için bir irade ortaya koymamışken, halkımıza zor, baskı ve şiddet uygulayacak birçok unsur varlığını sürdürürken, halkımızın varlığını kabul edip savunmasını sağlayacak gerçek bir demokratikleşme olmamışken gerillanın geri çekilmesi dayatmasında bulunmak, açıkça çözüm için hiçbir adım atmıyorum, şimdiye kadar boşuna mücadele ettiniz, varlığınızı koruma ve özgürlüğünüzü sağlama iddiasından vazgeçin ve kendinizi tasfiye edin anlamına gelmektedir. Böyle bir istekte bulunmaya da hiç kimsenin hakkı yoktur; haddine değildir.
“IŞİD’in Kobani’ye saldırtılmasıyla çatışmasızlık ortadan kalktı”
“Zaten IŞİD’in Kobani’ye saldırtılmasıyla birlikte ortada bir çatışmasızlık durumu kalmamıştır. Bizzat Türk devleti ve AKP hükümeti çatışmasızlığı ortadan kaldırmış, Özgürlük Hareketi’ne karşı yürüttüğü psikolojik savaşı askeri bir saldırı haline getirmiştir. Kobani’de sadece Rojava devrimine değil, tüm Kürt halkına yönelik bir saldırı yürütülmektedir.
“Kürt Özgürlük Hareketi’nin gündeminde gerillanın geri çekilmesi gibi bir durum yoktur. Müzakereye geçilip Kürt sorununun çözümünde ciddi pratik adımlar atılmadan, Kürt sorununun kalıcı bir çözüme kavuşacağı kesinleşmeden böyle bir adımın atılması söz konusu olmayacaktır. Hiçbir dayatma da böyle bir adımın atılmasını sağlatamayacaktır.
Tampon bölge ve Rojava
“Türk devleti ve AKP hükümeti IŞİD’i saldırtıp Kürdistan’ı insansızlaştırmak istediği gibi, sınırı geçerek akrabalarının yanına gelen insanları bahane edip tampon bölge oluşturmayı hedeflemektedir. Türk devleti ve AKP hükümeti üç yıldır yürüttüğü Rojava Devrimi düşmanlığını şimdi de böyle bir tampon bölge yaratmayla sürdürmek istemektedir.
“Şimdiye kadar El Nusra ve IŞİD gibi çetelere her türlü destek vererek ve Suriyeli Arapların Türkiye’ye gelişini teşvik ederek Suriye’deki iç savaşı yaygınlaştıran AKP hükümeti, şimdi de Rojava Kürdistan halkını yerinden yurdundan ederek bunun üzerinden tampon bölge yaratmaya çalışmaktadır. Bu tampon bölgeyle Rojava’yı insansızlaştırmak, Rojava Devrimini boğmak ve faşist IŞİD çetesini kullanarak Suriye üzerindeki etkinliğini arttırmak istemektedir. Bunun için de her türlü kirli ilişki, yol ve yöntemi kullanmaktadır. Tampon bölgeyle Kürt halkına ve onun iradesi olan Kürt Özgürlük Hareketi’ne karşı yürütülen savaşı tırmandırmayı ve derinleştirmeyi hedeflemektedir.
“AKP hükümeti istihbarat teşkilatının dış operasyonlar bölümünü fazlasıyla genişletmiş ve bu departmana her türlü kirli yol, yöntem ve komploya başvurma yetkisi ve inisiyatifi vermiştir. Artık Ortadoğu’da her taşın altında AKP’nin mezhepçi Türkiye’si çıkmaktadır.”
Kongra Gel, 7. ara dönem toplantısı
“Kongra Gel, 7. ara dönem toplantısı, AKP hükümetinin Önder Apo’nun çabalarını istismar ettiği ve çatışmasızlığı anlamsız hale getirdiği kararına vararak yürütme konseyine AKP’nin bu politikasına karşı her türlü tutumu alma ve mücadeleyi geliştirme yetkisi vermiştir. Önder Apo’nun müzakerenin başlatılması ve Kürt sorunun çözümü için yaptığı çağrılara karşı gerilla güçlerinin sınır dışına çıkarılmasının dayatılması çözümsüzlükte ısrar etme olarak değerlendirilmiş, AKP’nin bu politikaları karşısında yürütme konseyimize siyasi ve askeri olarak her türlü adımı atma ve Kürt halkına yönelik uğursuz ve kirli politikaları boşa çıkarma görevini yüklemiştir.
“Yürütme Konseyimiz bu yetki doğrultusunda gereken değerlendirmeleri yaparak çatışmasızlığın AKP tarafından ortadan kaldırıldığı ve Kürt halkına yönelik bir savaş açıldığı tespitine varmış, AKP’nin halkımıza karşı her yerde çok boyutlu yürüttüğü savaşa karşı mücadeleyi her alanda ve her türlü yöntemle yükseltme kararı almıştır.
“Tüm halkımızı, Türkiye halklarını, demokrasi güçlerini ve tüm dünya demokratik kamuoyunu AKP’nin bu politikalarına karşı tutum almaya, Özgürlük Hareketimizin Türkiye’yi demokratikleştirme ve Kürt halkını özgürleştirme için yükselteceği mücadeleye destek vermeye çağırıyoruz.”
İMCTV

Şeyh Said Seriyyeleri
Ümit KIVANÇ
18/06/201



Şu anda Güneydoğu'da "Şeyh Said Seriyyeleri" adlı bir silahlı örgüt var ve önümüzdeki günlerde, öyle görünüyor ki, adını sık sık duyacağız.

“Sözlükte 'gece yolculuğu yapmak veya yaptırmak, geceleyin yola çıkmak' anlamındaki serâ kökünden türeyen seriyye 'askerî birlik, silâhlı tim, ordunun bir bölüğü' mânalarına gelir. Bu askerî birliklere görevlerinin gereği olarak çok defa geceleyin yol almaları, gizli hareket etmeleri ve baskın şeklinde harekât planı yürütmeleri dolayısıyla seriyye adı verilmiştir.”
İslâm Ansiklopedisi'nin 36. cildinin 565. sayfasındaki “Seriyye” maddesi böyle başlıyor. Serdar Özdemir'in kaleme aldığı maddenin başında, izahatın özü, şu kısa açıklama var:
“Hz. Peygamber’in bizzat katılmayıp görevlendirdiği kumandanlarla sevk ve idare ettiği sefer.”
Biraz daha okuyalım:
“Hz. Peygamber’in hicretten kısa bir süre sonra başlattığı fiilî mücadele döneminin en önemli faaliyetlerinden olan seriyyeler gerek strateji ve savaş taktikleri gerekse dinî ve siyasî sonuçları bakımından büyük önem taşır. Ayrıca kalıcı ve düzenli askerî gücün oluşumunda planlı tatbikat rolü oynamış, askerî ve idarî açıdan uygulamalı eğitim imkânı sağlamıştır. Seriyyelerin amacı gazvelerle (peygamberin bizzat katıldığı, dinî hedef atfedilen savaşlar -ük) bütünlük içinde, İslâmiyet’in yayılmasına engel oluşturan unsurları bertaraf etmek, müslümanları maddî ve mânevî baskılardan kurtararak dinlerini özgürce yaşayabilecekleri bir ortam sağlamaktır.”
Günlük gazetede peygamberin seriyyeleriyle neden uğraşıyoruz? Çünkü şu anda Güneydoğu'da “Şeyh Said Seriyyeleri” adlı bir silahlı örgüt var ve önümüzdeki günlerde, öyle görünüyor ki, adını sık sık duyacağız.
Bu örgüt hakkında kısa yoldan bilgi almak isterseniz, şu linke [https://goo.gl/Tz6d47] tıklayıp “Şeyh Said Seriyyeleri 2015 Yeni Marş”ı dinleyebilir, marşa eşlik eden görüntüleri izleyebilirsiniz. (Bunu yapmanızı ısrarla tavsiye ederim!)
Marşı yapanlar, “Seriyyeler Amed sokaklarında / Fedailer Batman'ın yollarında” diye giriyor, “La ilahe illallah / Biji biji Hizbullah” diye sürdürüyor: “Elde tevhid sancağı / Batman'ın sokakları / Cizre meydanlarında / Şehitler kanlarıyla / Yazacaklar inşallah / La ilahe illallah...”
Marş bittiğinde çıkan panoda şu sözlerle karşılaşıyoruz: “Hizbullah yine meydanda / Dünyayı başınıza zindan edeceğiz.”
Haliyle, buradaki “yine” ibaresi zihnimize çakılıyor.
12 Ekim 2014'te, ölü sayısının 44 mü 53 mü olduğunu, kaç kişinin nasıl can verdiğini hâlâ yüzde yüz kesinlikle bilemediğimiz, “Kobanê olayları”ndan (6-8 Ekim) hemen sonra, Ege Siyaset sitesindeki bir haber [http://goo.gl/Dqt5vO] şu başlığı taşıyordu:
“Hizbullah Tabanı Öfkeli - Şeyh Said Seriyyeleri İntikam Yemini Etti”.
Spot şöyleydi:
“Son günlerde PKK / BDP'li çetelerin Kobani'yi bahane ederek Müslümanlara, Camilere, Kur'an Kurslarına yapmış olduğu saldırılardan dolayı Hizbullah tabanı öfkeli.”
Haberi de aktaracağım:
“PKK / BDP'li çetelerin Kobani'yi bahane ederek dindar Kürtlere saldırması, Müslümanları katletmesi, Cami, Kur'an Kursu, İslami Dernek ve STK'lara saldırması Hizbullah tabanında büyük bir öfkeye neden oldu. Hizbullah tabanı, kendisine PKK tarafından şu ana kadar yapılan saldırılara ve saldırılarda verdiği kayıplara misliyle cevap vermediği için çok öfkeli. Ve Hizbullah tabanı, yapılan saldırılara karşı ciddi karşılıklar vermek istiyor. Hizbullah'a bağlı olan ŞEX SAİD SERİYYELERİ Twitter hesabı üzerinden yapmış olduğu basın duyurusuyla İntikam yemini ederek, mürted dinsiz dedikleri PKK ve bileşenlerine cevap vereceklerini açıladılar.”
O Twitter hesabına geçmeden, bu haberin altına yazılmış yorumlardan birini aktarayım:
“Rabbim yardımcınız olsun o zerdüşt babaları belesını bulacak” (düzeltmedim – ük).
Yorumu yazanın, cumhurbaşkanının bazı görüşlerini paylaştığı anlaşılıyor.
Gelelim @Saidseriyyeleri hesabına. Bu Twitter hesabı, Şırnak/Cizre'de çatışmaların çıktığı, biri Hüda-Par'dan, biri YDG-H'dan iki kişiyle, HDP camiasından 15 yaşındaki bir çocuğun can verdiği olaylar sırasında yoğun olarak kullanılmış.
27 Aralık günü atılmış bir tweet şöyle:
"Bütün @Saidseriyyeleri! Hedeflerinizdeki Mürtedleri yakın takipte tutmaya devam edin."
(Acaba hedef kişiler belirlenip gerektiğinde onları vuracak militanlara mı paylaştırılmış? Daha sonra Diyarbakır'da göreceğimiz manzara, bu soruya evet cevabı vermeye yöneltiyor bizi. Yeni İhya-Der Başkanı Aytaç Baran'ın öldürülmesi üzerine yapılan misillemede, önceden belirlendiği belli “hedef”ler -insanlar- bir-iki saat içerisinde vurulmuştu.)
Yine 27 Aralık gününe ait bir başka tweet:
"Cizre'deki gelişmelere göre mevzii veya genel hedefler vurulacaktır."
Yine aynı gün:
"Seriyyeleri Takip edenler! 'Devlet nerede' çağrısı yapmayı bırakın. Devlet Cehennem'dedir. Seriyyeler görevdedir."
Seriyyelerin “Cizre'de katliamı önlediğini” ileri süren Yüksekova Ajans sitesi, ilçedeki olaylar üzerine, Hürseda Haber'e dayanarak, aktardığım tweet'lere de yer vererek şu haberi yayımladı:
“PKK'lıların Şırnak'ın Cizre ilçesinde dindar halkı hedef alması üzerine Hizbullah Cemaati'nin askeri kanadı olarak bilinen Şéx Said Seriyyeleri'nin halkı korumak adına harekete geçtiği ve katliamı önlediği ortaya çıktı. Her bahane ile dindar Kürtleri hedef alan PKK örgütünün dün gece Cizre'de dindar halka karşı gerçekleştirdiği saldırı Şéx Said Seriyyeleri'ni harekete geçirdi. Cizre'den gelen haberlere göre, Şéx Said Seriyyeleri'nin büyük bir katliamı önlediği belirtiliyor. YDG-H ve dağdan inen tecrübeli PKK militanlarının saldırılarını durdurmayı başardığı bildirilen Şéx Said Seriyyeleri (...)”
@Saidseriyyeleri hesabında, Cizre'deki çatışmalardan önce, gerilimin nasıl tırmandığına, Seriyyelerin faaliyete geçişine dair fikir veren tweet'ler de var – tarih, 4 Aralık 2014:
"Bazı alanlarda Seriyyelerimiz yol kontrolleri yapmaktadır. İhtiyaç duyduğumuz her yerde ve zamanda yapmaya devam edeceğiz. / Kendini bilmezler bunun tarafımızdan yapıldığını çok iyi bildikleri halde, bilerek IŞİD'e mal edip yanlış algı oluşturmaya çalışmaktadırlar."
Yılın son günü ile 2015'in 10 Mayıs'ı arasında atılmış herhangi bir tweet'in görülmediği hesaptan, 20 Mayıs'a ait iki mesaj:
"Mücadelesiz kan, gözyaşı, eziyet aczdir. Ama kan, gözyaşı, eziyet mücadeleyle beraber olursa zafer getirir." Ve: "İman ve iradenin neler yapabileceğini herkes görecek."
Mayıs'ın 29'unda, Şırnak/İdil'in Kozluca (Xanike) köyünde HDP'lilerle Hüda-Par'lılar arasında çıkan kavgada öldürülen iki Hüda-Par'lıya Seriyyeler bir gün sonra şöyle seslenmiş:
"M. Şerif Şimşek ve A. Celil Talayhan, şehadetiniz mübarek olsun. Sizler cennete, katilleriniz cehenneme gidecek!"
Yeni İhya-Der Başkanı Aytaç Baran'ın suikaste kurban gittiği, buna misilleme olarak Hizbullah'ın, yani artık biliyoruz ki “Seriyyeler”in üç kişi öldürdüğü 9 Haziran günü, “hesabın görüldüğü”, şöyle duyurulmuş:
"Şehid Aytaç Baran'ın şehadeti mübarek olsun. Sen cennete gittin, katillerin cehenneme!"
Bu durumda, Diyarbakır'da üç HDP'li, Bayram Özelçin, Emin Ensen ve Bayram Dağtan'ın öldürülmelerinin, sadece Baran suikastine değil, Xanike'ye de misilleme olduğunu düşünebiliriz.
Buraya kadar aktardım. Diyeceğim ise şudur:
Helsinki Yurttaşlar Derneği'nin düzenlediği bir dinleme, bilgi edinme, görüş alışverişi gezisi kapsamında Diyarbakır'a gittik. HDP'liler, Hüda-Par'lılar, avukatlar, başsavcı, vali ve yıllardır tanıdığımız, bildiğimiz, bize doğru söyleyeceklerine güvendiğimiz insanlarla görüştük. Bazılarına gerekli soruları sorup epeyce bilgi alabildik, bazı yetkililer bizi geçiştirdi. Taziyelere de gittik, ölenlerin yakınlarıyla, taziyeye gelmiş insanlarla konuştuk. Toplamda, ne olup bittiğine ve esas, neler olabileceğine dair sağlam sayılabilecek -ve maalesef biraz ürkütücü- bir izlenimimiz oluştu.
Heyette bir-iki gazeteci de vardık. Görüşmelerimizin “yazılmamak üzere” yapıldığını hep baştan belirttik. Bu yüzden “şu şunu dedi”ler yapamam. Ancak edindiğim izlenimin gereklerini dolaylı yollardan yerine getireceğim elbette. Nitekim başladım.
Kaynak: Radikal

Esenyurt'ta Atatürk heykelini yaktılar
7 Ekim 2014



İstanbul Esenyurt'ta bir grup PKK'lı eylemci CHP Esenyurt İlçe Başkanlığı ve belediyenin önünde bulunan Atatürk haykeline saldırdı. Eylemciler Atatürk'ün şaha kalkmış bir at üzerindeki heykelini ateşe verdi.

Al sana süreç: Bitlis'te 3 polis şehit oldu, 2 polis yaralandı
26 Eylül 2014

Bitlis-Diyarbakır karayolundaki polis kontrol noktasına düzenlenen saldırıya müdahale için giden zırhlı aracın devrilmesi sonucu 3 polis şehit oldu, 2 polis yaralandı.
haber93

Şırnak'ın Cizre İlçesi'nde, bir grup PKK'lı, Atatürk heykelini yaktı
24 Eylül 2014



Cizre'de, IŞİD'in Kobani'ye saldırılarını protesto için dün akşam yolları kesip, ateş yakan göstericilere polisin müdahalesinin ardından çıkan olaylar, gece yarısına kadar sürdü. İlçenin Dörtyol Kavşağı'nda yoğunlaşan olaylar sırasında PKK'lılar, İdil Caddesi üzerindeki Cumhuriyet Parkı'nda bulunan Atatürk heykelini benzin dökerek yaktı. Olay yerine gelen polis panzerleri göstericilere müdahale ederken, itfaiye ekipleri ise su sıkarak alevleri söndürdü. Ancak Atatürk heykeli büyük hasar gördü.

Cizre çevre yolunda toplanan başka bir grup ise uluslararası karayolu üzerinde bulunan köprüye barikat kurarak, araç lastikleri yakıp trafiğe kapatması üzerine, 10 kilometrelik araç kuyruğu oluştu. Olay yerine zırhlı araçlarla giden güvenlik güçlerine ise göstericiler havayi fişekler, ses bombaları ve taşla saldırdı. Polisler ise panzerlerden tazyikli su ve gaz bombaları atarak göstericilere müdahale etti. Müdahaleden sonra ara sokaklara kaçan göstericiler, belediye caddesi üzerinde tekrar toplanarak yürümek isteyince polis tarafından dağıtıldı. Olaylar gece geç saatlerde sona erdi.
Gazeteport

“Çözüm Süreci” Bitiyor(mu?)
Cüneyt KARAN
9 Haziran 2014

Lice’de, PKK’lıların iki haftadır süren yol kesme eylemine güvenlik güçleri müdahale etmiş, çıkan olaylar sırasında iki kişi ölmüştü. Askerlerin de yaralandığı hadiselerin arkasından Kürtçü örgütün yürütme konseyinden bir açıklama geldi.

Açıklamada Lice’de iki kişinin ölümüyle sonuçlanan hadiselerin bundan sonraki gelişimine Öcalan’ın dahi engel olamayacağına yer verirken kullanılan “iç savaş” dili gözden kaçmadı.

Özellikle İstanbul başta olmak üzere Büyük şehirlerde sokaklarda hissedilen gergin hava, PKK’nın bu açıklamasından sonra iyice hissedileceğe benziyor.

Anlaşılan o ki, bundan sonraki süreçte Kürtçü Hareket “gerginlik” politikasıyla varlığını devam ettirmeye çalışacak. Fakat bu “iç savaş” tehdidi kokan “gerginlik” politikasının Türk Milleti içinde karşılığı olduğunu ve bu politikanın göreceği karşılığın şiddetinin derecesi etnikçi siyaset tarafından pek hesap edilmiş gözükmüyor.

Tarih boyunca bu millet savaş meydanında kaybetmedikten sonra hiç kimseye ve hiçbir güce bir karış toprağını vermemiştir.

Son tahlilde “ayrılıkçı” hedeflere göre politika yürüten Kürt siyasetçiler, bizce bu gerçeğe dikkat etmeliler ve biraz daha tarih okumalılar.

“İç savaş” tehdidi kokan benzer açıklamalar, sokaklardaki gergin havaya bakılırsa aynıyla karşılık bulacak gibi.

PKK Yürütme Komitesi’nin “Söz Bitti” açıklamasındaki “özgüven”den anlaşılıyor ki, silahın sadece kendisinde olduğunu düşünüyor. Bunun büyük bir yanılgı olduğunu anlamak için, özellikle büyük bir yanılgı olduğunu anlamak için, özellikle büyük şehirlerde sokaklardan yayılan devrim havasına ve “evi koruma” içgüdüsünün nasıl açığa çıkmaya başladığına dikkat etmek yeter.

Anlaşılan bazıları kendi sokaklarını dinlemekten, diğer sokakları dinlemeye pek vakit bulamıyor.

“Çözüm Süreci” nin “bitiş sürecine” evrildiği bu günlerde hükümetin ve Erdoğan’ın nasıl hareket edeceği merak konusu. Erdoğan için “fırsat” olabilecek bu yeni sürecin ne şekilde ve hangi aktörlerle yürütüleceğini hep beraber göreceğiz. Fakat “çözüm süreci” adı altında yürütülmek istenen bir takım planların “yeni bir savaş”la ortadan kalkması bizim için şaşırtıcı olmayacak.

Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nın basılıp (Diyarbakır’da) Türk Bayrağının indirilmesi “Yürütme Konseyi” pek anlamasa da zaten sözü bitirmiştir.
http://www.adimlardergisi.com/cozum-sureci-bitiyormu/

Ankara'daki saldırıyı TAK üstlendi ve tehdit etti
22 Eylül 2011
Ankara Kumrular Caddesi'nde 3 kişinin öldüğü saldırıyı, PKK'ya yakınlığıyla bilinen Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK) terör örgütü üstlendi.



Fıratnews.com sitesinde yayınlanan habere göre ;

Kürdistan Özgürlük Şahinleri (TAK), Ankara Kızılay’da 3 kişinin ölümüne 30’u aşkın kişinin yaralanmasına yol açan bombalı saldırıyı üstlendi.

ANF’ye gönderilen TAK imzalı elektronik postada, Ankara’da 20 Eylül günü düzenlenen saldırının “bir başlangıç” olduğu tehdidi yer aldı. TAK, Eskişehir ve Antalya’daki saldırıları da üstlendi.

TAK “Daha önce uyardığımız gibi artık örgüt olarak hiçbir hassasiyetimiz kalmamıştır. Her yer eylem sahası, her yer hedeftir” diye tehdit etti.

Türk hükümeti tarafından Kürt halkına yönelik açık saldırılar gerçekleştirildiğini belirterek buna “anladıkları dilde cevap verme hakları” olduğunu savunan örgüt, “Barış çabalarına karşı Faşist AKP hükümetinin imha ve savaşla cevap vermesi bizi geri dönüşü olmayan bir yola sokmuştur” dedi.

Açıklamada, “Özellikle Türkiye metropolleri temel savaş sahamız olacaktır. Ankara Kızılay’da bu eylemin düzenlenmesi bir başlangıçtır, bu tarz eylemlerin artık startı verilmiştir” diye belirtildi.

“Daha önce Eskişehir yolunda ve Antalya’daki patlamalar birer uyarıydı” diyen TAK, AKP hükümetinin işin ciddiyetini kavramaktan çok uzaklaştığını ifade ederek, şöyle tehdit etti: “Bundan sonra gelişecek olan savaşın ve insan kayıplarının tek sorumlusu Recep Tayyip Erdoğan’dır. Bundan sonra kimse bizden, hassas yaklaşmamızı beklemesin savaş kararını alan AKP hükümetidir ve bunun Türkiye’de yaratacağı etkiye ve sonuçlarına katlanır.”
haber10

Siirt'te Karakola Saldırı: 5 Şehit
Siirt'in Pervari ilçesinde, PKK'lılar, askeri karakola saldırdı. Saldırıda 5 asker şehit oldu,10 asker yaralandı. Yaralılar helikopterle Van, Siirt ve Şırnak Asker Hastanelerine kaldırıldı. Saldırı sırasında çıkan çatışmada 3 PPK'lı öldüürüldü.
Haber1001

Diyarbakır'da Emniyete ve Jandarmaya Saldırı
24 Eylül 2011
Diyarbakır'ın Hani İlçe'nde Emniyet Müdürlüğü ve jandarma karakoluna ağır silahlarla saldırı düzenlendi. Emniyet Müdürlüğüne düzenlenen saldırıda 2 polis memuru yaralandı. İlçede çatışma sürüyor.
TRT

PKK`dan Ankara açıklaması: Biz yapmadık"
21-09-2011 16:05
Ankara`da yaşanan patlama ile ilgili ilgilerinin olmadığını savundu.
PKK'nın silahlı kanadı HPG patlamayla ilgisi olmadığını açıkladı. Örgüte yakın internet sitelerine yazılı açıklama gönderen HPG, "20 Eylül günü Ankara`da yaşanan patlama sonucunda yaşanan can kayıplarından direkt hareketimizi ve HPG güçlerimizi sorumlu tutan yeminli PKK düşmanları kamuoyunu manipüle etmektedir. HPG gerillalarımızın Ankara`da yaşanan olayla hiçbir ilgileri bulunmamaktadır." dedi.
Haber1001



Ankara'da bomba yüklü araç patladı: 3 ölü 20 yaralı
20 Eylül 2011
Ankara'da Başbakanlık yakınlarında bulunan Çankaya Kaymakamlığı önünde patlama meydana geldi.

Ankara Kızılay Kumrular Sokak'ta bir otomobilde patlama meydana geldi. Patlamada yaralanan 3'ü ağır 20 kişinin Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi ile Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesine sevk edildiği bildirildi.

Dha sonra yaralılardan 3!ünün öldüğü açıklandı.
haber1001

Siirt'te Otomobile silahlı saldırı: 4 ölü
Akşam saatlerinde, Siirt Polis Meslek Yüksekokulu önünden geçen bir araç silahlı saldırya uğradı. Saldırıda, Zeynep ve Nergiz Evin ile Nurcan Olgaç ve ismi henüz belirlenmeyen bir kişi hayatını kaybetti, 2 kişi yaralandı.
haber1001

PKK Avrupa Konseyi'ni Bastı
13 Eylül 2011
Son haftalarda Türkiye'de saldırılarını artıran PKK, Fransa'niın Strasbourg kentinde yer alan Avrupa Konseyi'ni bastı. İçeri zorla giren 50 kişilik grup, Öcalan lehine slogan attı.

Yaklaşık 50 kişilik grup cam kapıları zorladı, güvenlik görevlilerini de aşan grup Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi'nin de bulundugu Agora binasına girdi.
Avrupa konseyi basın sözcüsü Can Fişek'ten alınan bilgilere göre binanın ana girişini işgal eden ve oturma eylemine başlayan grup Öcalan lehine sloganlar attı.

PKK sempatizani grup, konsey yetkililerinin girişimlerine rağmen binayı terketmedi ve oturma eylemine bir gün boyunca devam edeceklerini söyledi.

Bunun üzerine bölgeye gelen Fransız polisi, ilk olarak Konsey binasının dışında beklese de sonrasında elli kişilik grup zorla dışarı çıkartıldı.

Avrupa Birliği'nin terör örgütleri listesinde bulunan PKK, geçtiğimiz günlerde Paris'te, bir Türk gazetesinin temsilcilik binasına saldırmış, bunun üzerine Türkiye, Fransa'ya nota vermişti.
haber1001

Şemdinli'de 3 Sivilin Öldürülmesi Üzerine Hakkari'de Olaylar Çıktı
2011.09.13
Şemdinli ilçesinde açılan ateş sonucu 3 sivilin öldürülmesi Hakkari'de protesto edildi.
Şemdinli ilçesinde açılan ateş sonucu 3 sivilin öldürülmesi Hakkari'de protesto edildi. Saat 21. 30 sıralarında çevre yolu üzerinde bulunan hastane kavşağında yola barikat kuran göstercilere polis gaz bombası ve tazyikli suyla müdahale etti. Göstericiler ise polise, taş, molotof kokteyli ve havai fişek ile karşılık verdi.
http://www.son-dakika.gen.tr

Diyarbakır'da Polis Servisine Saldırı
15 Eylül 2011
Diyarbakır'da seyir halindeki polis servisine saldırı düzenlendi. Saldırıda 2'si polis 4 kişi yaralandı. Olay yerinden kaçmak isteyen bir kişi ise yaralı olarak yakalandı.
TRT

Başkalede mayın patlaması: 1 şehit
16 Eylül 2011
Van’ın Başkale ilçesine bağlı sınır hudut birliğine yakın bölgede meydana gelen mayın patlamasında 1 asker şehit oldu. haber5

Bingöl'de Çatışma: 1 Şehit
17 Eylül 2011
Bingöl'ün Genç ilçesinde PKK'lılarla çıkan çatışmada bir asker şehit oldu, 2 asker de yaralandı.
Haber haber1001

Van'da Çatışma: 3 Şehit
21 Eylül 2011
Van'ın Çatak İlçesi'nde çıkan çatışmada 1 asker ile 2 köy korucusu şehit oldu.
TRT

Diyarbakır'da Polise Saldırı: 1 Şehit
22 Eylül 2011
Diyarbakır'da polis ekibine düzenlenen silahlı saldırıda 1 polis şehit oldu, 4 kişi de yaralandı.
PKK’lı teröristler Diyarbakır merkez Sur İlçesi’nde Emniyet Müdürlüğü Asayiş Şube Müdürlüğü’nün oluşturduğu 'Güven Timi'nde motosikletli olarak görev yapan Yunus ekibini hedef aldı.

Kente gelen turistlerin yoğun olarak bulunduğu tarihi Surları ziyaret ettiği Turistik Caddesi üzerinde motosikletle görev yapan polis memurları Mehmet Emin Çakır (26) ile Erman Tosun, saat 10.45’de kullandıkları motorun bakımını yaptırmak için aynı cadde üzerindeki bir motosiklet tamircisine gitti. İki polis memurunun tamircilerle görüştüğü sırada yaya olarak gelen 2 terörist, polis ve tamircilerin üzerine uzun namlulu silahlarla yaylım ateşi açtı.

Açılan ateşte polis memurları Mehmet Emin Çakır ve Erman Tosun ağır, tamirciler Mehmet Nuri Aba ile Serdar Çelikel ise hafif yaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren teröristler yaya olarak olay yerinden kaçarken, yaralılar ambulanslarla Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesi ve Devlet Hastanesi’ne kaldırıldı.
aktifhaber

"Bizden korksanız iyi olur"
24 Eylül 2011
İzmir'de BDP'lilerin açıklamasının olduğu yere Türk bayraklarıyla yürümek isteyen grup polis tarafından engellendi

İzmir'de, aralarında milletvekili Sebahat Tuncel'in de bulunduğu BDP İl Başkanlığı üyelerinin, kentte polisin gerçekleştirdiği KCK üyesi 34 kişinin gözaltına alındığı operasyonu protesto etmek için düzenledikleri eylemde gerginlik yaşandı. BDP'lilerin açıklamasının olduğu yere, Türk bayraklarıyla yürümek isteyen grup, polis tarafından engellendi.

BDP İzmir İl Başkanlığı üyesi yaklaşık 100 kişi, İzmir Emniyeti'nin geçen perşembe günü gerçekleştirdiği, terör örgütü PKK'nın şehir yapılanması KCK ile bağlantıları olduğu iddiasıyla 34 kişinin gözaltına alındığı operasyonu protesto etmek için Konak'taki bir alışveriş merkezi önünde toplandı. BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel'in de destek verdiği grup, Valilik binası önüne yürümek istedi. Polisin bir süre izin vermediği grup, daha sonra anlaşmaya varılması üzerine Valilik binası önünden geçerek Büyükşehir Belediyesi'nin yanına geldi. Açıklamanın yapıldığı sırada, ellerinde Türk bayraklarıyla buraya gelmek isteyen, "Şehitler Ölmez, Vatan Bölünmez' şeklinde slogan atan grup, polis tarafından engellendi. Çevredeki vatandaşlar da Türk bayraklı grubu desteklerken, BDP'lilerin bulunduğu alan çevik kuvvet tarafından kuşatıldı. Bir süre teröre tepkilerini dile getiren grup, polisler tarafından uzaklaştırılırken, söz alan BDP İstanbul Milletvekili Sebahat Tuncel, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ı sert sözlerle eleştirdi.

"BİZDEN KORKSANIZ İYİ OLUR"
Tuncel, "Türkiye'nin yarası olan bir konu için buradayız. İzmir Emniyeti yeni bir operasyon yaptı. Şırnak'ta belediye başkanlarımız tutuklandı, burada siyaset akademisi yöneticileri gözaltına alındı. Aklınızı başınıza alın. Bu ülkeyi daha büyük savaşa, kaosa sürüklemeyin. Bu savaşın nedeni, Kürt halkına yapılan baskılardır. MİT-PKK görüşmesine kimse ses çıkarmadı, bu savaş bitsin diye, bunu istemeyenler, bu savaşın bitmesini istemeyenlerdir. 30-40 bin daha kişi ölse, gelinecek nokta barıştır" dedi. AK Parti'nin politikalarıyla emniyeti hedef haline getirdiğini ileri süren Tuncel, "Siz bize kalkan oluşturacağınıza barış için halkı örgütleyin. Diktatörlerin sonu belli. Sen de diktatörlükten vazgeç. Başbakan, tüm BDP'lileri tutuklayabilir ama 20 milyonluk Kürt halkını tutuklayamaz. Gün geçtikte güçleniyoruz. Bizden korksanız iyi olur" diye konuştu. Açıklamanın ardından grup, olaysız dağıldı.
habertürk

Elazığ'da 4, Diyarbakır'da 1 Öğretmen Kaçırıldı
27.09.2011

PKK'lılar tarafından Elazığ'da 4, Diyarbakır'da 1 öğretmen kaçırıldı.
Elazığ Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre, PKK'lılar, akşam saatlerinde Arıcak ilçesi Yoğunbilek Köyü İlköğretim Okulu'nu bastı ve okulda görev yapan 4 öğretmeni kaçırdı.

Diyarbakır'da ise 1 öğretmen kaçırıldı.

PKK'lılar, Hazro ilçesi Çitlibahçe Köyü İlköğretim Okulu öğretmeni Ahmet Ürün'ü kaçırdı.
haber1001

PKK Tunceli'de Yol Kesip Korucu Kaçırdı
27 Eylül 2011
Tunceli'de PKK, Pülümür bağlantılı Erzincan karayolunu kesip, geçici köy korucusunu kaçırdı.
Militanlar, çığ tünelinde 2 akaryakıt tankerini de ateşe verip, yolu kapatırken, bazı araçlara de eylem yapmak üzere el koyduğu belirtildi. Tankerlerdeki yangının uzun süre devam ettiği ve tünele büyük zarar verdiği öğrenildi.

haber1001

Yüksekova'da Bir MühendisiÖldürüldü
27 Eylül 2011
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde, öğretmen eşini ziyarete gelen kişi, kimliği henüz belirlenemeyen kişi ya da kişilerce düzenlenen silahlı saldırıda yaşamını yitirdi. Olayda bir kadın öğretmen yaralandı.

Hakkari Valisi Muammer Türker, ilçe merkezinde 2'si kadın 3 kişinin kimliği henüz belirlenemeyen kişi veya kişilerin silahlı saldırısına uğradığını, saldırıda Yüksekova'ya atanan öğretmen eşini ziyarete gelen kişinin yaşamını yitirdiğini, çiftin yanında bulunan ve Yüksekova Halk eğitim merkezinde görev yapan bir kadın öğretmenin de yaralandığını bildirdi.
haber1001

Batman'da yaralanan komiser yardımcısı şehit oldu
28 Eylül 2011
Batman'da PKK'lıların saldırısında yaralanan ve beyin ölümü gerçekleşen komiser yardımcısı Adem İlkkılınç, ambulans helikopterle getirildiği memleketi Kayseri'de şehit oldu.
haber1001

PKK toplam 12 öğretmen kaçırdı!
28 Eylül 2011
Terör örgütü PKK'nın son 1 hafta içinde kaçırdığı öğretmen sayısı 12'ye yükseldi
habertürk

Şırnak'ta Çatışma; 2 Şehit
29.09.2011
Beytüşşebap ilçesinde PKK'lılar önce mayın patlattı, ardından da güvenlik güçlerine ateş açtı. Saldırıda, 2 uzman erbaş şehit oldu, 3'ü de yaralandı. Çatışmada, 3 PKK'lı öldürüldü.
haber1001

Askerlik Şubesi ve Lojmanlara Saldırı
2011.10.01

Saldırı bugün saat 19.00 sıralarında Kağızman ilçe merkezindeki askerlik şubesi ve hemen yanındaki lojmanlarda meydana geldi. Çemçe dağından ilçe merkezine yürüyerek geldikleri tahmin edilen bir grup t, kayısı bahçelerinden ilerleyerek eski tugay mevkiinden askerlik şubesi ve yanındaki lojmanlara roketatar ve uzun namlulu silahlarla saldırdı. Militanların attığı 3 roketten 2'si boşa giderken biri lojmanların havalandırma bölümüne isabet etti.
haber1001

Belediye Otobüsüne Molotoflu Saldırı
2011.10.01
Kağıthane'de hareket halindeki belediye otobüsünü durduran PKK yandaşları, içindeki yolcu ve sürücüyü indirdikten sonra araca molotof kokteyli ve taşla saldırdı. Olayda ölen ya da yaralanan olmazken, saldırganlar kaçmayı başardı. haber1001

2 Uzman Çavuş Kaçırıldı
01 Ekim 2011
PKK'lılar Şırnak'ta iki uzman çavuşu otomobile bindirerek kaçırdı. haber1001

Polis Panzerine Roketatarlı Saldırı
03 Ekim 2011
Şırnak'ın İdil İlçesi'nde polis panzerine bir grup PKK'lı tarafından roketatarlı saldırı düzenlendi.

Şırnak'ın İdil İlçesi'nde devriye görevi yapan polis panzerine bir grup PKK'lı tarafından roketatarlı saldırı düzenlendi. Saldırıda can kaybı ya da yaralananın olup olmadığı konusunda henüz bilgi alınamadı.
haber1001

PKK Şırnak'ta Uzman Çavuş Kaçırdı
03 Ekim 2011
PKK, Şırnak'ta kayıp olduğu belirtilen Uzman Çavuş Kemal Ekinci'yi kaçırdığını iddia etti.

Terör örgütü PKK, Şırnak'ta kayıp olduğu belirtilen Uzman Çavuş Kemal Ekinci'yi kaçırdığını iddia etti.
haber1001

Konvoyun Geçisi Sırasında Mayın Patladı
04 Ekim 2011
Hakkari'de askeri konvoyun geçişi sırasında mayın patladı. 1 asker yaralandı.
Şemdinli İlçesine bağlı Derecik beldesi yakınlarında askeri araçların geçişi sırasında mayın patladı. Olayda 1 asker yaralandı. aktifhaber

Diyarbakır'da PKK Yol Kesti Çatışma Çıktı
05 Ekim 2011
Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, yol kesen PKK'lılarla güvenlik güçleri arasında çatışma çıktığını söyledi. haber1001

PKK 1 Korucu Öldürdü
2011-10-07
Ağrı'nın Yukarı Pamuktaş Köyüne gelen PKK'lılar, eski köy korucusunu Halis Gökçek'i öldürdü, eşini ise yaraladılar.
Evi kurşun yağmuruna tutan teröristler, yanlışlıkla bir arkadaşlarını da vurarak öldürdü. haber1001

Siirt'te Çatışma: 1 Köy korucusu şehit oldu, 1 vatandaş 2 PKK'lı öldü

Siirt'in Baykan ilçesinde çıkan çatışmada, 1 geçici köy, 1 vatandaş ve 2 PKK'lı öldü.
haber1001
,
Diyarbakır'da Jandarma Lojmanına Saldırı: 3 asker yaralandı
13 Ekim 2011
Çınar İlçesi'nde jandarma lojmanlarına ateş açıldı, 3 asker yaralandı...
Yaralı askerler Diyarbakır Asker Hastanesi'nde tedavi altına alındı. haber1001

İskenderun'da polis karakoluna saldırı: 1 polis şehit,2 polis ile 1 sivil memur yaralı
13 Ekim 2011
Saldırıda 1 polis şehit oldu, 2 polis ile 1 sivil memur yaralandı.
Çatışmada 1 militan, ölü ele geçirildi.
Saldırıda, Kahramanmaraş nüfusuna kayıtlı Kadir Alcıoğlu adlı polis şehit oldu.
Ali Zeytin ve Hasan Yılmaz adlı polislerle, karakolda görevli Halil Kara adlı sivil memur yaralandı.
Halil Kara'nın durumunun ağır olduğu belirtildi.
Haber1001

Çukurca'da Mayın Patladı: 1 Şehit, 2 Yaralı
14 Ekim 2011
Hakkari'nin Çukurca ilçesi yakınlarında mayın patlaması sonucu 1 asker şehit oldu. Patlamada 2 asker de yaralandı.
TRT

[img]Korsan Gösteride Polise Bombalı Saldırı: 5'i polis 7 kişi yaralandı[/img]
16 Ekim 2011
Adana'da yapılan korsan gösteriye müdahale eden çevik kuvvet polislerinin geçişi sırasında bomba patladı.Patlamada, 5'i polis 7 kişi yaralandı.

Hastaneye kaldırılan yaralı polislerden, durumu ağır olan Veli Ataşcı ve Yunus Emre Önderci yoğun bakımda.

Yaraları nispeten hafif olan olan polis memurları Ali Şener, İbrahim Yılmaz ve Mustafa Kaya'nın tedavileri de sürüyor.

Patlamada yaralanan vatandaşlar Mehmet Dağtekin ve Mehmet Hasip Aslan'ın da sağlık durumlarının iyi olduğu öğrenildi.
haber1001

Hakkari'de Cezaevi Aracına Saldırı
17 Ekim 2011
Hakkari'deki saldırıda 1 polis memuru yaralandı. Şırnak'ta da, taş atan çocuklara müdahale eden polise ses bombası atıldı. Olayda 3 polis yaralandı
Hakkari'de, PKK yandaşları cezaevi tutuklu nakil aracına saldırdı.
Saldırıda başına taş isabet eden 1 polis memuru yaralandı.
Yaralı polis memuru helikopterle Van'a götürüldü.
Şırnak'ta da, taş atan çocuklara müdahale eden polise ses bombası atıldı. Olayda 3 polis yaralandı. Yaralanan üç polis, tedavi altına alındı.
haber1001



Çukurca ve Yüksekova'da büyük baskın: 24 ölü, 18 yaralı
19 EKİM 2011



Başbakan Recep Tayyip Erdoğan Hakkari'nin Yüksekova ve Çukurca ilçelerini hedef alan PKK saldırılarında ölen asker sayısını 24, yaralı sayısını da 18 olarak açıkladı.

Erdoğan, "Hiçbir saldırıya boyun eğip geri adım atmayacağız" dedi. Erdoğan, PKK'nın "birilerinin maşası olduğunu" belirterek, "teröre destek verenlerden hesap sorulacağını" söyledi.

Daha önceki saatlerdeyse Cumhurbaşkanı Abdullah Gül de Çukurca ve Yüksekova saldırılarıyla ilgili ilk açıklamasında, "Bize bu acıyı çektirenler bunu misliyle çekecektir. Devletimizi bu saldırılarla sarstıklarını zannedenler, hizaya getireceklerini zannedenler, göreceklerdir ki bu saldırıların intikamı çok büyük olacaktır ve misliyle de alınacaktır" dedi.
Gül, ''Şunu kimse unutmamalıdır ki; bize bu acıyı çektirenler, misliyle çekeceklerdir'' diye konuştu.
"Teröre karşı asla taviz vermeden sonuna kadar mücadele etmek de bizim kararımızdır" diyen Cumhurbaşkanı Gül, açıklamasını, "Tüm dünya bilmeli ki Türkiye bu terör karşısında hiçbir şekilde sarsılmayacaktır ve sonuna kadar da bu işi bitirmek için elinden gelen her şeyi yapacaktır" sözleriyle sürdürdü.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Hakkari bölgesindeki çatışmalar üzerine bugünkü Kazakistan seyahatini iptal etti.
Dışişleri Bakanı Ahmet Davutoğlu da, bugün Sırbistan'a yapmayı planladığı çalışma ziyaretini iptal etti.
Ankara'da da üst düzey hükümet yetkilileri Başbakan Erdoğan'ın başkanlığındaki güvenlik zirvesine katıldı.
Çatışma ve sonrası

Çatışmanın saat 01.00 sıralarında PKK militanlarının Çukurca'da güvenlik güçlerinin bulunduğu binaları uzun namlulu silahlarla yoğun ateş altına tutmasıyla başladığı belirtildi.
Çukurca'da ağır silahların kullanıldığı çatışmanın 30 dakikayı aşkın süreyle aralıksız devam ettiği öğrenildi. Silah sesleri halk arasında büyük kaygı yarattı.
Yüksekova ve Çukurca'yı hedef alan çatışmaların sabah 5'e kadar sürdüğü bildirildi. Çukurca bölgesinde aynı anda 8 ayrı hedefe saldırı düzenlendiği ifade edildi.
Hakkari Valisi Muammer Türker, iki saldırının eş zamanlı gerçekleştiğini söyledi.
Saldırının polis ve askeri noktalara aynı anda yapıldığını belirten Vali Türker, güvenlik güçlerinin de aynı anda karşılık verdiğini bildirdi.
Saldırıya uğrayan askeri birliklerin çoğu Irak sınırı yakınında yer alıyor. PKK Militanlarının saldırıyı gerçekleştirdikten sonra Irak'a kaçtığı haber veriliyor.
Komuta kademesi bölgede
Çukurca ve Yüksekova saldırıları ardından Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel ve kuvvet komutanları bölgeye gitti.
Bölgede kapsamlı operasyonlar başlatıldığına dair haberler alınıyor. Reuters haber ajansı Türk birliklerinin PKK militanlarının takibi için Irak sınırından 3-4 kilometre içeri girdiğini duyurdu.
AFP Ajansı, saldırı ardından Türk askerlerinin sınırın iki ayrı noktasından takip amacıyla Irak topraklarına geçtiğini aktardı.
Ayrıca Diyarbakır'dan da savaş uçaklarının kalktığı ve sınırı ötesi operasyonun havadan da desteklendiği bildiriliyor.
Bazı kaynaklar saldırının 200 kişilik bir PKK'lı grup tarafından gerçekleştirildiğini bildiriyor.
BBC
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Oca 28, 2016 12:31 am tarihinde değiştirildi, toplam 5 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cum Arl 30, 2011 6:34 pm    Mesaj konusu: Anlık İstihbarat Paylaşımı "Kaza"sı: 35 Kürt Genci Alıntıyla Cevap Gönder

Anlık İstihbarat Paylaşımı "Kaza"sı: 35 Silahsız Sivil Kürt Genci Öldü
Oğuz Gürses
29.12.2011



[Şırnak’a bağlı Uludere yakınlarında meydana gelen saldırıyla ilgili olarak Genelkurmay Başkanlığı sabah saatlerinde yaptığı yazılı açıklamada, ''Dün akşam saatlerinde insansız hava araçlarının aktardığı görüntüler üzerine sınırdan yük hayvanları ile geçmeye çalışan bir grubun hedef alındığını'' duyurdu.

TSK yaptığı basın açıklamasında, saldırının düzenlendiği bölgede sivil yerleşim olmadığını savundu; PKK'nın saldırı hazırlığı yaptığına işaret eden istihbarat olduğuna dikkat çekti.

Genelkurmay açıklamasında olayın meydana geldiği yer, "Irak'ın kuzeyindeki Sinat-Haftanin bölgesidir" denildi.
Çelik ise açıklamasında, "Ortasu Köyü ile Irak toprakları içinde Sinat Haftanin arasındaki bir yer" ifadesini kullandı.

Ölenlerin cenazeleri sabah saatlerinde traktör römorkları ve katırlar ile dağdan indirilmiş, ardından cenazeler otopsi için Şırnak'a götürülmüştü.

Gelişmelerle ilgili Roj TV'ye konuşan Uludere Belediye Başkanı Fehmi Yaman, hava harekatının F-16 savaş uçaklarıyla yapıldığını ve otopsi için Şırnak'a götürülmüş olan cesetlerin yanmış durumda olduğunu söyledi.

Gelen ilk haberlerde bu grubun sınırdan mazot kaçıran köylüler olduğu yönünde ifadeler yer almıştı, hükümet yetkilileri ise hayvanların yükünün sigara olduğu yolunda bilgiler aldıklarını söylüyor.]


BBC'nin haberi böyle...

***

Kendi ülkesinin uçakları tarafından bombalanıp öldürülen 35 silahsız, sivil genç insan için ne söylenebilir?

AKP'nin de dili tutuldu...

Ne söyleyeceğini, nasıl söyleyeceğini bilemedi...

Komşu ülkenin devlet başkanına Kötülük İmparatorluğu ABD!nin suflörlüğünde efelenmek kolay da...

"Bana bak diktatör! Sen kendi halkına kurşun sıkmaya utanmıyor musun? Meşruiyetini kaybettin. Derhal istifa edip yerini Kötülük İmparatorluğu'nun göstereceği adamlara brakıp ülkeni terket..."

Filan...

Ya şimdi komşu "Diktatör" dile gelir de...

"Kendi halkının üstüne uçaklarla bombalar yağdırıp katleden Zalimler! Bütün meşruiyetinizi kaybettiniz. Derhal istifa edip ülkenizi terkedin!"

Gibisinden lâflar ederse ne diyeceksiniz?

Ne diyebilirler ki?

Açın Hüseyin Çelik'in açıklamasını okuyun...

Araştıracaklarmış da...

Soruşturacaklarmış da...

Çok üzgünmüşler de...

"Çevir kazı yanmasın" hesabı...

***

El şeyiyle gerdeğe girilemeyeceğini atalarımız yüzyıllar öncesinden görüp formüle edip bizlere intikal ettirmişler ama...

Bunu gel de her gördüğü Amerikalıya “Abicim bizimle anlık istihbarat paylaşımı yapıcanız değil mi?” diye boyun bükmeyi, gerdan kırmayı siyaset zanneden AKP ileri gelenlerine anlat...

Adamlar 10 yıl önce açık açık “Bölgede şu kadar devletin sınırlarını değiştireceğiz” diye stratejik bir hedef tayin etmişler...

Bu hedefe uygun bölünmüş Türkiye haritalarının, resmî yayınlarında ve toplantılarında açık açık kullanmışlar...

Size de bu melanet projesinin projenin “Eş başkanı” olmak gibi bir şeref(!) bahşetmişler...

Bu doğrultuda Afganistan ve Irak’ı sizlerin unutulmaz katkılarınızla işgal etmişler... Libya’da taş üstünde taş bırakmamışlar...

Her üç ülkede de milyonlarca Müslümanı katletmişler... Yaralamışlar... Esir etmişler, vahşî işkenceler uygulamışlar, tecavüz etmişler, ülkelerini terke mecbur etmişler...

Bütün bunları yaparken de sizin vasıtanızla Türkiye’yi de gırtlağına kadar bu pis işe bulaştırmışlar...

Siz bu ırz düşmanı kaatillerle her sahada işbirliği yapın ve karşılığında da sadece...

İnsansız hava aracı isteyin...

Onlar bu konu da yalandan nazlandıkça da...

Bu haçlı kaatillerin eline ayağına kapanıp “Bari sizin uçakların istihbaratını anlık paylaşalım” diye yalvarın...

Alın işte size "anlık istihbarat"..

Adamlar size PKK’lıların değil, kaçakçı köylülerin istihbaratını “anında” geçiversinler...

Siz de kaldırın uçakları silahsız köylü gençlerinin üstüne bomba yağdırın...

***

Şimdi bu ölen 35 köylü Kürt gencinin kaatili kim?

Bu gençlerin silahsız siviller olduğunu bile bile görüntülerini “paylaşan” ABD mi?

El aletiyle gerdeğe girilmeyeceğini bilmesi gereken bir kültürün içinde doğup büyüdüğü halde...

Gerdek için Haçlı kaatillerden “alet” dilenen AKP’li politikacılar mı?

Düşman bir ülke tarafından önlerine atılan “anlık” görüntüleri sağlam kaynaklardan teyit etmeden harekât emri veren TSK komutanları mı?

Birincisi...

İkincisi...

Üçüncüsü...

İkisi veya üçü bir arada...

Ne farkeder?

35 silahsız sivil genç kendi ülkesinin askerî uçakları tarafından bombalarla öldürülmüş....

Bunun, zaten etnik bölünmenin kıldan ince kılıçtan keskin sırat köprüsü üzerinde yıllardır ecel terleri döken bu ülknen birliğine ve dirliğine nergatif/menfi etkisi açık değil mi?

Bu genç ölümlerinin...

Bu ülkenin sosyal dokusunda ve siyasî yapısında açtığı yaraların, sosyal ve siyasî etkileri hakkında AKP ileri gelenlerinin herhangi bir fikirleri varmış gibi geliyor mu size?

Bana gelmiyor...

Bütün iç ve dış meselelerinin çözümünü haçlı stratejistlerin eline teslim etmiş AKP zihniyeti...

Bunun basit bir “iş kazası” olduğuna gerçekten ve safça inanıyor...

Bu “Anlık istihbarat paylaşımı”nın BOP adıyla bu bölgede yürütülen “sınırların yeniden çizilmesi operasyonu” na dahil küçük bir "istihbarat yanıltması" olabileceği ihtimalini hiç nazara almıyorlar...

Çünkü...

AKP zihniyeti, bu şeytan işbirlikçisi stratejistlerin fikirlerinin uygulama asistanlığını yapmayı büyük siyaset zannediyor ve -emrindeki medya gücü sayesinde- halka da öyle zannettirmeyi beceriyor...

İşte ölümlerden çok daha vahim olan da bu durum...

Çünkü...

Bu “durum”un ...

Bu türden ölümlerin sayısını arttırarak bütün ülkeyi bir yangın gibi kaplamasını sağlamaktan başka bir işe yaramayacağı açık...

Tarihin bu güne kadar kaydetmediği kadar büyük ve dünya çapında bir bir kaosun içine, böyle çerden çöpten bir yönetim kadrosuyla girmek ne büyük talihsizlik...

Hakkari'de Polis Servisine Saldırı
19 Ocak 2012
Hakkari kent merkezinde patlama meydana gelen patlamada hastaneye ağır yaralı olarak kaldırılan 1 kişi hayatını kaybetti.

Hakkari'de polis servisine bombalı saldırı düzenlendi.
Hain saldırıda, bir vatandaş hayatını kaybetti.
Saldırıda yaralanan 3'ü polis, 27 kişi tedavi altına alındı.
Telefon kulübesine bırakılan uzaktan kumandalı bomba polis servis aracının geçişi sırasında patlatıldı.
Şehir merkezinde düzenlenen saldırıda 3'ü polis, 28 kişi yaralandı.
Yaralılardan biri tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.
TRT

Şanlıurfa'daki Gösteride 2 Tutuklama
20 Ocak 2012

Şanlıurfa'da, düzenlenen izinsiz gösteriyle ilgili gözaltına alınan 16 kişiden 2'si tutuklandı.

Edinilen bilgiye göre, kentte 31 Aralık Cumartesi günü düzenlenen izinsiz gösteriyle ilgili başlatılan soruşturma kapsamında gözaltına alınan aralarında sivil toplum örgütü üyeleri ile üniversite öğrencilerinin de bulunduğu 16 kişi, emniyetteki işlemlerinin ardından adliyeye sevk edildi.
Zanlılardan Cenap Ç. ve Fatma Ç. çıkarıldıkları mahkemece ''terör örgütünün propagandası yapmak'' suçundan tutuklandı, 14 kişi ise tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakıldı.
Şanlıurfa'da, 31 Aralık Cumartesi günü, Irak sınırında yaşanan olayla ilgili düzenlenen izinsiz gösteride çıkan olaylarda 7 güvenlik görevlisi ile bir vatandaş yaralanmış, 3 iş yerinde maddi hasar meydana gelmişti.
Daha önce gözaltına alınan 43 kişiden 12'sinin tutuklandığı olayla ilgili önceki gün de 16 kişi gözaltına alınmıştı.
TRT

Şırnak'ta ve Diyarbakır'da çatışma çıktı
14 Şubat 2012
Şırnak'ın Uludere ilçesinde hava destekli operasyonda 10 PKK'lı öldürülürken, 2 askerin şehit olduğu 3 askerin de yaralandığı belirtildi. haber1001

Güneydoğu'da alev alev!
20/03/2012



Güneydoğu'da devletin izin vermediği Nevruz kutlamalarını yapmak isteyen bir çok kişi gözaltına alındı. Göstericilere müdahale edilirken polisler de hedef oldu. Cizre'de polise ateş açıldı: 2'si polis 3 yaralı

Cizre’nin İdil yolu üzerinde bulunan Nur Mahallesi ara sokaklarından birinde köşe başında duran çevik kuvvet polislerine uzun namlulu silahlarla ateş açıldı. Henüz kimlikleri öğrenilemeyen 2 çevik kuvvet polisi ile yoldan geçmeye çalışan 1 vatandaş yaralandı.

Çevik kuvvet polislerinin yaralanmasından sonra özel harekat polisi, ağır silahlarla Nur Mahallesi’ne operasyon düzenledi. Mahalleyi ablukaya alan özel harekat timleri, zırhlı araçlarıyla göstericilerin kaçtığı belirtilen BDP ilçe binası önüne geldi. Burada kapıyı kırarak bahçeye giren timler ilçe binasına girdi ve birçok kişiyi yaka paça gözaltına aldı. Özel Harekat timlerinin BDP ilçe binasına doğru ateş açtığı ileri sürüldü.

YÜKSEKOVA’DA 3 POLİS SİLAHLA YARALANDI

Hakkari’nin Yüksekova İlçesi’nde sabah saatlerinden itibaren başlayan ve sokak aralarına devam eden olaylar, havanın kararmasıyla birlikte sona ererken, Yüksekova Kaymakamı Üzeyir Aziz Özeren, 3 polisin açılan ateşlerle yaralandığını söyledi.

Olaylar sırasında göstericiler arasından ateş edildiğini belirten Kaymakam Özeren, polislerin el ve ayaklarından yaralandıklarını ve sağlık durumlarının iyi olduğunu açıkladı. Yaralı 3 polis memuru, Diyarbakır’a sevk edildi.

İDİL KARIŞTI

Şırnak’ın İdil İlçesi’nde olaylar çıktı. Nevruz alanında toplanan ve dağılmayan göstericilere polis tazyikli su ve gaz bombası ile müdahalede bulundu. Aralarında genç kızlar ve çocukların bulunduğu göstericiler de polise taşlı saldırıda bulundu. İlçede olaylar aralıklarla gün boyu revam etti.

BATMAN’DA 42 YARALI

Batman’da izinsiz nevruz kutlamaları sırasında yaşanan olaylarda 12’si polis 42 kişinin yaralandığı belirtildi. Başına aldığı bir darbeyle ağır yaralandığı belirtilen göstericilerden 32 yaşındaki Alaattin Oktay’ın tedavisinin Batman Bölge Devlet Hastanesi’nde sürdürülüyor.

Batman’da çıkan olaylarda polis 50’ye yakın göstericiyi gözaltına aldı. Bu arada BDP’ye ait parti otobüsünün de olaylar arasında kalması sırasında görevli trafik polisleri tarafından kullanılarak, bölgeden uzaklaştırıldığı görüldü.

NUSAYBİN’DE MÜDAHALE

Mardin’in Nusaybin İlçesi’nde kutlama sonrası kalabalık grubun yürüyüşüne polis izin vermeyerek gaz bombaları ve tazyikli su ile müdahalede bulundu. Kutlamanın yapıldığı alan ile alana bakan birçok mahallede atılan gaz bombalarına ait dumanlar yükselirken, sık, sık patlama sesleri duyuldu. Polis ile göstericiler arasında çıkan çatışmalarda 4 kişi yaralanırken çok sayıda kişi gözaltına alındı. Engel ve yasağa rağmen yürüyüşlerini BDP ilçe binasında sonlandıran göstericiler burada davul zurna eşliğinde halay çekerek eylemlerini sona erdirdi.

VAN’DA 3 POLİS HAFİF YARALI

Van’daki izinsiz nevruz kutlamalarında çıkan olaylar sırasıda atılan taşlardan 3 polisin hafif yaralandığı bildirildi. Polislerin sağlık durumunu iyi olduğu belirtilirken, gözaltına alınanların sayısı 10’a yükseldi.

PATNOS’TA: 15 GÖZALTI

Ağrı’NIN Patnos İlçesi’nde Nevruz kutlamalarına izin verilmemesini protesto eden 500 kişilik grup, yürümek isteyince polis müdahale etti. Polisi taşlayıp, MOBESE kameraları ile trafik ışıkları ve levhalarına zarar veren grup, lastik ve çöp bidonlarını yaktı. Polis gösterecileri dağıtmak için tazyikli su ve göz yaşartıcı bomba kullandı. Çıkan olaylarda 15 kişi gözaltına alındı.

Kaynak: Radikal

Türkiye'yi Nevruz Alevi Sardı
21/03/2012



Radikal'in haberi:

[img]Yasaklı Nevruz'larda 'ateşli' çatışma[/img]

Baharı müjdeleyen Nevruz'un ateşi, 'erken kutlama' gerilimiyle çatışmalara dönüşüyor. Dün Cizre ve Yüksekova'da polis ve göstericilerden silahla yaralananlar oldu.

Nevruz’un ‘hangi gün kutlanacağına’ ilişkin gerilim dün ülkenin özellikle doğu ve güneydoğusunda polisle göstericiler arasında çatışmalar çıkmasına neden oldu. BDP’nin haftalar önce ilan ettiği ‘erken’ kutlamaların, İçişleri Bakanlığı’nın bir genelgesiyle yasaklanmasının ardından pazar günü İstanbul ve Diyarbakır’da başlayan ve bir kişinin yaşamını yitirmesine yol açan olaylar dün özellikle Şırnak, Hakkari, Batman ve Van’da çok sayıda kişinin yaralanmasına yol açtı. Bazı yerlerde silah sesleri duyulurken milletvekili Ahmet Türk resmi bir polisin yumruklu saldırısına uğradı. Bir polis otobüsüne uzun namlulu silahlarla ateş açılan Cizre’de özel harekat polisleri de BDP binasına ateş etti.



Nevruz’un kutlanacağı gün inatlaşması Türkiye’yi germeye devam ediyor. Dün doğu illeriyle Mersin, Antalya gibi göç alan kentlerde Nevruz’u kutlamak isteyen BDP’lilerle onlara müdahale eden polisler arasında çatışma çıktı. Batman, Mersin, Cizre ve Yüksekova’daki eylemlerde zaman zaman silah seslerinin de duyulduğu saatler süren çatışmalar yaşandı. Bazı göstericiler ve polisler ağır yaralandı. BDP Eşbaşkanı Selahattin Demirtaş, bugün BDP’nin tüm il ve ilçe örgütlerince olayları protesto yürüyüşleri düzenleyeceklerini söyledi.

MERSİN

Mersin’de, Valilik tarafından önce izin verilen, ancak İçişleri Bakanlığı tarafından iptal edilen Nevruz kutlamasına polis izin vermedi. BDP Akdeniz ilçe binası önünde toplanarak Tırmıl Miting Alanı’na gitmek için harekete geçen grubu polis durdurdu. Polisle görüşen BDP Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü, “Vali’yle görüşünceye kadar müdahale olmasın” isteğinde bulundu. Ancak ortalık birden karıştı ve göstericiler havai fişek ve taş, panzer destekli polis de tazyikli su ve gaz bombası attı. Olaylar sırasında göstericilerin arasında kalan bir sivil polisin tabancayla havaya ateş açtığı görüldü. BDP milletvekilleri Sırrı Süreyya Önder ve Ertuğrul Kürkçü ile Akdeniz Belediye Başkanı Fazıl Türk protesto amacıyla Tırmıl Alanı’nda oturma eylemi yaptı.

HAKKARİ

Yüksekova’da erken saatlerden itibaren güvelik önlemleri alınırken esnaf kepenkleri kapattı. Nevruz kutlamalarını yapılacağı Eski Cezaevi Kavşağı’na gitmek isteyenlere polis izin vermeyince çatışma çıktı. İlçenin hemen her noktasında toplanan 100-150 kişilik gruplar, ateşler yakıp, slogan atarken, polis göstericileri gözyaşartıcı bomba ve tazyikli su ile dağıtmaya çalıştı. Akşam saatlerine kadar süren olaylarda ilçeden zaman zaman silah sesleri geldi. Yaralanan 3 polis ve 14 yaşlarında bir çocuk Yüksekova Devlet Hastanesi’nde tedavi altına alındı. Yüksekova Kaymakamı Üzeyir Aziz Özeren, göstericilerin arasından uzun namlulu silahlarla açılan ateş sonucu 2 polisin yaralandığını söyledi. Özeren, “Ateş açan kişi özel harekat timlerinin karşılık vermesi üzerine yaralanarak kaçtı” dedi.

ŞIRNAK

Cizre’de BDP binası önünde yöresel kıyafetleriyle halay çeken binlerce kişiye polis, kutlamaların yasadışı olduğu gerekçesiyle müdahale etti. Göstericiler Cudi ve Nur mahalelerine kaçarken sokak aralarında güvenlik güçleriyle çatıştı. İlçe savaş alanına dönerken, polisin attığı gaz bombaları bir ilkokulun öğrencilerini de etkiledi. Bir ara sokakta bekleyen polislere ateş açıldı. Olayda 2 çevik kuvvet ile 1 vatandaş yaralandı. Bunun ardından özel harekat polisleri, ağır silahlarla Nur Mahallesi’ne operasyon düzenledi ve zırhlı araçlarıyla göstericilerin kaçtığı belirtilen BDP ilçe binasının bahçesine girdi. Kapıyı kıran timler birçok kişiyi yaka paça gözaltına aldı ve BDP binasına doğru da ateş açtı. İdil ve Silopi’de de göstericiler geç saatlere kadar polisle çatıştı.

Ahmet Türk’e polis yumruğu



Batman’daki müdahale sırasında polisin saldırısına uğrayan ve sol gözünden yaralandığı görülen milletvekili Ahmet Türk hastanede yaptığı açıklamada, “Önce taşlarla otobüsün camlarını kırıp, gaz attılar. Gaz etkisiyle dışarıya çıktım. Resmi giyimli bir polis bana yumruk atmaya başladı. Bu siyasetle Kürtleri susturacağını zannediyor. Ama bu yol yol değil” dedi.
Doktoru Abdullah Altan Özkaya ise “Kalp rahatsızlığına bağlı olduğu için gazdan da etkilenmiş” dedi.

BATMAN

Valiliğin yasakladığı kutlama için, otogar yakınındaki boş alana girmek isteyen gruplara polis müdahalede etti. Göstericilerin de ses bombası, havai fişek, molotof ve taşlarla karşılık verdiği çatışmada BDP otobüsüne gaz bombası isabet etti. Otobüste bulunan milletvekili ve DTK eşbaşkanı Ahmet Türk fenalaşınca otobüsten indirildi. Bu esnada polis üniformalı olduğu belirtilen bir kişi 70 yaşındaki Ahmet Türk’e yumruk ve tokat attı. Bu saldırı üzerine nefes almakta iyice zorlanan Türk hastaneye kaldırıldı. Olaylarda 12’si polis 42 kişinin yaralandığı belirtildi. Başına aldığı darbeyle ağır yaralanan Alaattin Oktay Batman da (32) hastaneye kaldırıldı.

VAN

Van’da Nevruz, polisin izin vermemesi üzerine BDP’nin belirlediği İtfaiye Meydanı yerine, Erek Dağı Caddesi’nde başladı. BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ın da bir konuşma yaptığı kutlamaya binlerce kişi katıldı. Kutlamanın ardından kalabalık, polisin girmelerine izin vermediği İtfaiye Meydanı’na doğru yürüyüşe geçince polisin müdahalesi geldi. Yüzlerce gösterici polisle çatıştı. Müdahalenin ardından 20 kadar polis ’Her şey vatan için’ sloganıyla yürüdü. Sabah saatlerinde ise daha önce kutlama yapılacağı duyurulan İtfaiye Meydanı yakınında 1 kilo 850 gram ağırlığında el yapımı, parça tesirli zaman ayarlı bomba bulunarak etkisiz hale getirildi.

DİĞER İLLER

Antalya’da BDP Kepez ilçe binasıönündeki kutlamalara Şırnak milletvekili Hasip Kaplan da katıldı. Çoğunluğunu kadın ve çocukların oluşturduğu yaklaşık 1500 kişinin katıldığı kutlamaların ardından 150 kişilik grup, polis barikatına taş attı. Polis bu gruba müdahale etti ve Antalya’da da çatışma çıktı.
Şanlıurfa’nın çeşitli ilçelerinde de polis Nevruz kutlamalarına izin vermedi. Viranşehir’de Leyla Zana, kutlamalara izin vermeyen polislere tepki gösterdi. Suruç’ta da olaylar çıktı. Muş Bulanık’ta da Kaymakam’ın, otogara yürümek isteyen grubu ikna çalışması sonuç vermeyince, polis göstericilere müdahale etti. Mardin Nusaybin ve Bitlis’te de polisle göstericiler arasında çatışma çıktı, yaralananlar oldu.

İçişleri Bakanı: 5 polisimizi kaybettik
İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, Cudi Dağı'nda güvenlik güçlerince gerçekleştirilen operasyona ilişkin, ''Bana intikal eden bilgiye göre maalesef 5 polisimizi kaybettik'' dedi. 21.03.2012 ANKARA netgazete

Cudi'deki çatışmalarda 6'sı polis '13 ölü', 8'i polis, 2'si asker 10 yaralı
22 MART 2012



BBCT'nin haberi:

Cudi'deki çatışmalarda '13 ölü'

Türkiye'de Şırnak ili sınırlarındaki Cudi dağında PKK'ya karşı Nevruz'da başlatılan operasyonda ölen polis sayısı 6 ya çıkarken, çatışmalarda 7 PKK'lının da öldüğü yolunda haberler var.
23. Jandarma Sınır Tümen Komutanlığı'na bağlı jandarma özel harekat timleri ve Şırnak Emniyet Müdürlüğü Özel Harekat timlerinin düzenlediği Cudi dağındaki operasyona Sikorsky ve Kobra helikopterleri de katılıyor.

Harekatı yürüten güvenlik birimlerinin verdiği bilgilere göre dün ölen 5 özel harekatçı polise bugün de bir polis eklendi.
Güvenlik yetkilileri kaynaklı 7 PKK'lının öldürüldüğü ve 1 PKK'lının da yaralı yakalandığı yolundaki açıklamalar da basına yansıdı.
Öte yandan PKK'ya yakın Fırat Haber Ajansı (ANF) de 6 polisin öldüğü haberine yer veriyor ayrıca 8 özel harekat polisi ile 2 askerin de yaralandığını yazıyor.

ADANA'DA ÇATIŞMA: 2 POLİS YARALANDI
23 Mart 2012
Adana'da polisin bir eve yaptığı baskın sırasında çıkan çatışmada iki polis yaralandı.
Adana'nın merkez Yüreğir İlçesi'nde Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şubesi ekiplerinin bir eve düzenledikleri baskında silahlı çatışma çıktı. Çatışmada ilk belirlemelere göre 2 polis yaralandı.

Olay bugün saat 18.30 sıralarında meydana geldi. Akıncılar Mahallesi Orhan Kemal Bulvarı üzerindeki evde bulunan şüpheliler, içeri girmek isteyen polislere silahla karşılık verdi. Çıkan çatışmada yaralanan 2 polis hastaneye kaldırıldı.
Aktifhaber

Şanlıurfa'da Polis aracının geçişi sırasında bir patlama meydana geldi
25 Mart 2012

Olay, Şanlıurfa çıkışı Akabe mevkiinde gerçekleşti. Polis aracının geçişi sırasında bir patlama oldu.
Olay yerine ambulanslar ve itfaiye ekipleri sevk edildi. Patlamada 2 polis memuru hafif yaralandı.
TRT

HAKKARİ ŞEMDİNLİ'DE 1 ASKER ŞEHİT OLDU
04 Nisan 2012
Hakkari Şemdinli Derecik bölgesi'ndeki çatışmada 1 Üsteğmen şehit oldu, 1 Uzman Çavuş yaralandı. aktifhaber

Türkiye-Irak sınırında çatışma: 2 şehit
12 Nisan Perşembe
Şırnak'ın Uludere ilçesi Andaç köyü bölgesinde tPKK'lılarla güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 2 asker şehit oldu, 3 asker de yaralandı...
Türkiye-Irak sınırının sıfır noktasında güvenlik güçleriyle PKK’lılar arasında çıkan çatışmada 2 güvenlik görevlisi şehit oldu. Çatışma devam ederken, bölgeye helikopterlerle takviye birlikler gönderildi."
haber1001

İskerderun'da meydana gelen saldırıda iki asker yaralandı
16 Nisan 2012

İskenderun'da, çarşı izninden dönen askerlere saat 16.55 sıralarında uzun namlulu silahlarla ve roketli saldırı düzenlendi.

Kışlanın yaklaşık 400-500 metre doğusundaki meskun mahale bitişik ağaçlık bölgeden bir grup militan tarafından düzenlenen saldırıya, kışla nöbetçileri hemen karşılık verdi.

Çatışmada jandarma komando er Sefer Taçyıldız sol kolundan, jandarma komando er Raşit Kalaycı karnından yaralandı
haber1001

Şırnak'ta Uzman Çavuş Şehit Oldu
21 Nisan 2012
Şırnak'ta mayına basan Uzman Çavuş Kemal Aktay şehit oldu.
haber1001

Bingöl'de çatışma: 2 şehit 9 yaralı
2012-04-24
Genç ilçesinde, güvenlik güçleriyle PKK'lılar arasında çıkan çatışmada, 1 er ile 1 geçici köy korucusu şehit oldu, 4 geçici köy korucusu ile 5 asker de yaralandı. haber1001

Diyarbakır'daki çatışmada 1 Özel Harekat polisi şehit oldu
21 Mayıs 2012
PKK’lılar 13 Mayıs günü Diyarbakır’ın Kulp ile Muş karayolunun Şenyayla Bölgesi’nde yol keserek Ak Parti Kulp İlçe Başkanı Veysel Çelik’i kaçırdı.

Çelik’in kaçırılması üzerine güvenlik güçleri PKK’lıların kaçabileceği Diyarbakır-Muş- Bingöl üçgeninde hava destekli operasyon başlattı.

Çıkan çatışmada 1 özel harekat polisi şehit oldu 4 güvenlik görevlisi yaralandı. Bölgede çatışmaların yer yer sürdüğü belirtildi.
TRT

Kayseri'de emniyet müdürlüğüne bombalı saldırı
25 MAYIS 2012

Kayseri'nin Pınarbaşı İlçe Emniyet Müdürlüğü önünde sabah saatlerinde meydana gelen patlamada 1 polisin öldüğü ve en az 19 kişinin yaralandığı bildirildi.

İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin, "Olayın başlangıcı Kahramanmaraş'ın Göksun ilçesinden başlıyor. Oradaki jandarmamızın bir trafik uygulamasından sabah erken saatlerde kaçan araç tarafından bu canlı bomba eylemi gerçekleştirilmiştir. Aracın içerisinde görüldüğü kadarıyla iki canlı bomba militanı var" diye konuştu.

Şahin, yaralananlar arasında polis çocuklarının da bulunduğunu söyledi.
Değişik kaynaklar, Kahramanmaraş il sınırı yakınlarındaki polis kontrolünden kaçan ve Emniyet Müdürlüğü'nün bahçesine otomobille girmek isteyen üç saldırgana güvenlik güçlerinin ateş açtığını ve saldırganların karşılık vermesi üzerine çatışma çıktığını duyurdu.

Otomobildeki üç saldırganın son anda bombayı infilak ettirdiği haberleri geldi.

Anadolu Ajansı, patlamanın üst katları lojman olan bir bina önünde gerçekleştiğini ve çatışmada yaralanan Pınarbaşı Emniyet Müdürlüğü'nde görevli bir sivil personelin hastaneye götürülürken hayatını kaybettiğini duyurdu.
BBCT

ŞIRNAK'TA ÇATIŞMA: 1 TEĞMEN ŞEHİT
27 Mayıs 2012
Şırnak'ın Besta Bölgesi'nde güvenlik güçleri ile PKK'lılar arasında çıkan çatışmada, 1 teğmen şehit oldu. haber1001

PKK'lılarasker kaçırdı!
Diyarbakır'ın Lice ilçesinde yol kesen PKK'lıların durdurdukları araçların içerisinde bulunan 1 asker ve 2 sivili kaçırdıkları belirtildi. 07.06.2012 haber1001

Hatay'da çatışma: 1 Şehit, 3 yaralı
Kırıkhan ilçesinin dağlık kesiminde güvenlik güçleri ile PKK'lılar arasında çıkan çatışmada 1 askerin şehit oldu, 3 asker de yaralandı. 18.06.2012 haber1001

Hakkari'de üç noktaya PKK saldırısı: 8 asker öldü
19 HAZİRAN 2012

PKK'nın Hakkari'nin Şemdinli ve Yüksekova ilçelerinde üç noktaya aynı anda düzenlediği saldırılarda 8 askerin öldüğü 16 askerin ise yaralandığı bildiriliyor.
Sabah 05:00 sıralarında başlayan çatışmada 10 militanın da öldürüldüğü iddia edilirken, PKK ise henüz kayıpları konusunda bir açıklama yapmadı.

Hakkari Valiliği, ağır silahlara sahip kalabalık bir militan grubun asıl hedef olarak Yüksekova'nın Dağlıca bölgesindeki Yeşiltaş Karakolu ve Şemdinli'deki Derecik İç Güvenlik Taburu'nun koruma üs bölgesine saldırdığını belirtti.
Bölgedeki askeri kaynaklar ve PKK çatışmaların hâlâ devam ettiğini söylüyor.
Saldırının ardından bölgeye çok sayıda helikopter ve savaş uçağı sevk edildiği de belirtiliyor.

Bahoz: Eylemler güçlenerek devam edecek

Yeni Özgür Politika dergisine konuşan PKK'nın üst düzey askeri yetkilisi Bahoz Erdal, 'eylemlerinin güçlenerek devam edeceği' mesajını verdi.
Siyasilerin kulislerinde barışçıl çözüm ve PKK'nın silahsızlandırılması çağrıları yükselse de gerginlik tırmanmaya devam ediyor.
İki PKK üyesinin, 25 Mayıs'ta Kayseri'nin Pınarbaşı ilçesi Emniyet Müdürlüğü'ne düzenlediği intihar saldırısında iki polis ölmüştü.
Geçen yıl 20 Eylül'de, Başbakan Erdoğan'ın BM görüşmeleri için New York'a gittiği gün Ankara'da bomba patlaması sonucu 5 kişi öldü. Aynı gün, Siirt'te 4 kişinin ölümüne neden olan silahlı ve bombalı saldırıyı da PKK üstlendi.
Geçen yıl 24 Eylül'de de Siirt'in Pervari ilçesine bağlı Herekol bölgesinde Belenoluk Jandarma Karakolu'na yapılan baskın sonrası güvenlik güçleri ve PKK üyeleri arasında çıkan çatışmada 6 asker, 2 PKK üyesi öldü.
BBCT

Hakkari Yüksekova'da Senkronize Saldırı:PKK'lılar polis lojmanları, polis noktası ve tümene ağır silahlarla saldırdı
19 Haziran 2012
Hakkari'nin Yüksekova içesinde PKK'lılar 3 güvenlik noktasına ağır silahlarla saldırdı. Olayda can kaybı yaşanmadı.

Yüksekova polis lojmanlarına bir grup PKK'lılar tarafından ağır silahlarla ateş açıldı.

Bu sırada PKK'lılar polis noktasına da roketatar ile saldırdı.

Aynı saatlerde tümen komutanlığına da ağır silahlarla saldırı düzenlendi.
haber1001

Mardin'de 1 şehit
2012-06-24
Mardin'in Derik ilçesinde meydana gelen mayın patlamasında bir polis şehit oldu, iki polis yaralandı.

Mardin Valisi Turhan Ayvaz, patlamanın Derik Devlet Hastanesi arkasında polis aracının geçişi sırasında meydana geldiğini söyledi.

İlk anda biri ağır olmak üzere 3 polisin yaralandığı bilgisi gelirken, daha sonra durumu ağır olan polis memurunun şehit olduğu öğrenildi.
www.siradisihaber

Diyarbakır'da polis aracına silahlı saldırı
21.06.2012
Uzun namlulu silahla taranan araçtaki 2 polis memuru ve 1 sivil vatandaş yaralandı

Diyarbakır'ın merkez Yenişehir ilçesinde, bir polis aracı silahla tarandı. İlk belirlemelere göre olayda 1 polis memuru yaralandı. Saldırıyı gerçekleştiren kişileri takibe alan takviye polis ekipleri ile saldırganlar arasında başlayan çatışma sürüyor.
Yeni Şafak

PKK'nın yeni hedefi TIR'lar

PKK'nın yeni hedefi TIR'lar. Yol keserek TIR'ları ateşe veren PKK son iki günde 16 TIR yaktı. Önceki gece Tendürek'te 11 TIR yakan PKK, bu gece de Tunceli'de yol keserek 5 TIR ile 1 tankeri ateşe verdi. haber1001

Bitlis'te çatışma
07.07.2012
Tatvan'da PKK ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 3 askerin yaralandı haber1001

Şırnak'ta Çatışma: 2 Şehit
15 Temmuz 2012
Şırnak Beytüşşebap İlçesi Kato dağı İncebel mevkiinde çıkan çatışmada P.Uzm.Çvş. Hasan EZİ (Osmaniye) ile P.Çvş.Cevdet Deniz ÖZDEMİR (Gaziantep) ŞEHİT oldular...
haber1001



Üç Asker Şehit
29.07.2012



"Hakkari'nin Şemdinli İlçesinde PKK'lılar ile güvenlik güçleri arasında çatışmada bir uzman çavuş ŞEHİT oldu, üç asker yaralandı.

Öte yandan Şırnak'ın Cizre ile Silopi ilçeleri arasında askeri aracın devrilmesi sonucunda Piyade Uzman Çavuş Mehmet Kaya ile Piyade er Adnan Öztürk, ŞEHİT oldu."
http://www.hurriyet.com.tr/

PKK 3 askeri kaçırdı
07.2012
Diyarbakır'da, yol kesen bir grup PKK'lı izine çıkan 3 askeri kaçırdı.

Diyarbakır'ın Lice İlçesi Abalı Köyü yakınlarında bir grup PKK'lı bugün saat 20.10 sıralarında yol kesti. Şanlıurfa'dan Trabzon'a giden bir yolcu otobüsünü durduran PKK'lılar, yolcular üzerinde kimlik kontrolü yaptı.

3 ASKERİ ALIP KAÇTILAR

PKK'lılar otobüste bulunan ve izne çıkıp memleketlerine gitmekte olan 3 askeri silah tehdidi ile yanlarına alıp kaçtı. Yaklaşık 10 dakika yol kesen PKK'lıların askerleri yanlarına aldıktan sonra bir otomobile bindirip bölgeden hızla uzaklaştırdıkları belirtildi.

VALİDEN AÇIKLAMA
Diyarbakır Valisi Mustafa Toprak, bir grup PKK'lının Lice yakınlarında 10 dakika kadar yol kestiğini ve yolcu otobüsünde bulunan 3 askeri kaçırdığını söyledi.
haber1001

Hüseyin Aygün PKK tarafından kaçırıldı
13.08.2012

CHP Tunceli Milletvekili Hüseyin Aygün, iki gündür parti çalışması yaptığı Ovacık'tan bu akşam saatlerinde Tunceli'ye dönerken aracını silah tehdidiyle durduran uzun namlulu silahlı ve sivil kıyafetli 2 PKK'lı tarafından kaçırıldı.

Milletvekili Hüseyin Aygün, Meclis'in tatile girmesinin ardından ailesini de alarak seçim bölgesi Tunceli'ye geldi. Parti çalışmaları için dün Ovacık İlçesi'ne giden Hüseyin Aygün, bugün yanında danışmanı Deniz Tunç ve Kadir Merkit'i de yanına alarak bugün akşama doğru Tunceli'ye dönmek üzere Ovacık'tan ayrıldı. Hüseyin Aygün ve yanında iki kişinin bulunduğu otomobilin önü, saat 18.30 sıralarında PKK'nın sık sık yol kestiği Tunceli- Ovacık Karayolu 35'in kilometresindeki Karafırtına ve Veliçeşmesi Mevkii'nde, uzun namlulu silahları bulunan 2 PKK'lı tarafından kesildi.
Milletvekili ve yanındakileri silah tehdidi ile araçtan indiren PKK'lılar, "Hüseyin Aygün'ü alacağız. Birkaç gün misafir edeceğiz" diyerek yanlarına aldı, Deniz Tunç ve Kadir Merkit'i de "Siz gidin" diyerek serbest bıraktı
CNNTURK

Stratejistler, gazeteciler, devlet kaynakları (*)
Yıldırım Türker
13.08.2012

Hakikatle aramızda bin bir özenle örülen duvar üzerine ileride sosyolog, tarihçi ve arkeologların hayli kafa patlatacağı kanısındayım.

Memleketin devletle ilişkisinin bir süredir bütün ikna ediciliğini, bütün algı ve kayıt sistemlerini kaybetmiş, dünya açısından da raflarda çürüyecek bir serüven kitabına dönüşmüşlüğü can yakıcı bir aleniyet kazandı.
Öte yandan kaşındırıcı bir heyecan verdiğini de itiraf etmeli yeri gelmişken. Bir kere acılı olmakla birlikte yaşanması elzem bir yüzleşmeler yumağı ile karşı karşıyayız. Geçici suretler birer birer yırtılıyor; dolunay kuşağındayız ya, kurtadamlar kurda dönüşüyor, bedbin bitkinler uyuya kalıyor. Muhasebe yapmanın, gelir gider dökümleri çıkarmanın tam zamanıdır.

Düşünmeyi, tartmayı, dile getirerek tanzim etmeyi tekinsiz bir eylem olarak yaftalamayı sürdürüyor iktidar. Kendi önerdiği dil ise en ufak bir analitik noktalama taşımayan, şu kadarcık tutarlı olma çabası yansıtmayan bir silsile.

Türkçenin hayat yorumu, hiçbir dile tercüme edilemeyecek, ancak bu kültürü paylaşanlarca anlaşılabilecek ilkel bir kodlama sistemine dönüştü.
Şemdinli’de 20 küsur gündür süren savaş karşısında dilini dolaşıma sokabilen zevatın yaklaşımları, gelmiş olduğumuz iletişim düzeyini aşikar ediyor.

Taha Akyol ve onun gibi kimilerince sağın entelektüeli ilan edilmiş yorumcular, nesebi gayrı sahih stratejistler ordusundan beslenen köşe yazarları ve hükümet kaynakları, karşımıza zillerini takmış zafer çiftetellisiyle çıkıverdi. Kendilerine besbelli kimi devlet kaynaklarınca aktarılmış hikayeleri tarihi bağlamına oturtan öz yorumları olarak yansıttılar. PKK, Arap baharından mülhem bir ayaklanma başlatmak için Şemdinli’yi işgale kalkıştı. Ama halktan beklediği yüzü bulamayınca, şükür kahraman ordumuza ve PKK terörü altında inim inletilen halkımıza ki bu işgal hedefine ulaşamadı. Ulaşmak ne kelime yanaşamadı bile. Muzaffer ordumuza, savaşından bir mermi taviz vermeyen hükümetimize şükürler olsun.

Başlamadan bittiği için bayram ilan edilen günlerin toprakları.
Toplu bir delilik adeta.

Gerçeklerin karşısında başka yere bakıyor da görmüyormuş gibi davranmak için olmadık taklalar atan masal ülkesi ahalisine duyurulur. Evet. Şemdinli’ye giremiyorsunuz. Orada kimin ölüp kimin kaldığını da bilemiyorsunuz. Orası sizin için toptan bir sır ülkesi. Sizin orada yaşanan üstünde en ufak bir müdahaleniz olamaz. Bu işin çözümünü silahlı büyükler ellerine geçirmiş. Dolayısıyla koskoca bir ordu olarak bir aya yakın zamandır çapulcu denilegelen, sayısı birkaç yüzle ifade edilen PKK gerillalarına karşı savaşmaktasın.

İlk olarak, evet başbakanım, Fırat haber ajansından, bunun için bir de benden özür bekliyorsun ama, sözgelimi bir Özgür Gündem’den, Nuçe’den duyduklarımız, okuduklarımız var. Bizim ana akım basında yok sayılan bir iç savaş süregitmekte. Artık kaçınılmaz olduğundan, köylerinden kopartılmış vatandaşın kaymakam kapısı önünde toplandığını biliyoruz. Köylerine dönmek istiyorlar. Ama köyleri onlara kapalı. Köyleri gazetecilere de kapalı. Köyleri bütün dış dünyaya kapalı. Ne emniyet ne kaymakamlık, devletin hiçbir kurumu oradaki vatandaşa hizmet götüremiyor. O topraklar Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarından arındırılıyor ve bu durumun ne zaman sona ereceği, nelere malolacağı bilinmiyor. Bildirilmiyor. Tenezzül gösterilmiyor.

Ama başarısız kalmış PKK için çocuklar gibi ‘oh, oh’ çekmemiz isteniyor.
PKK Şemdinli’yi işgal edememiş. Ne mutlu biz Türk milletine. Ama Şemdinli’nin köyleri, bir kısmı yakılarak boşaltılmış. Kimse o topraklara ayak atamıyor.

Kurtarılmış toprakların, boşaltılmış tampon bölgelerden farkı olmaz mı? Meğer o toprakları PKK işgal edememiş. Gitmesek de, görmesek de, o köyler bizim köylerimizdir...

Bu parçalı, hatta paramparça algı kendine olan, olması gereken uzak açıyı tamamıyla kaybetmiş muktedirler ve yandaşları tarafından hoyratça paylaşımımıza sunuluyor.

Suriye’de öyle, Şemdinli’de böyle.

Uludere’yi boşver, Suriye’ye bak. Şemdinli’den sana ne, Halep’i dinle.
Tutarlılık gayreti bile fuzuli geliyor efendilere. Tutarlı olma gayreti, ar ve edep duyguları muhaliflere, eziklere ve kaybedenlere yakışır zaten. Ne tenezzül buyuracaklar.

Körlükleri, karşılarındaki halkların körlüğüne inançlarından, sonsuz özgüvenlerinden kaynaklanıyor.

Devlet kaynaklarının servis ettiği burkulmuş mantık müsamerelerini, o kaynaklara biat edip gazetecilik, yorumculuk kisvesi altında okura ileten, bir kez daha devletine aracı ve kefil olan gazeteci müsveddeleri artık fütursuzca saçmalıyor.

Bu akıl fikir erozyonu sürer giderken dün Hürriyet’in manşeti, “Ona kalbimi açmıştım” idi. Emine Erdoğan’ı Suriye olayı çok yıkmış. “Dost olarak insanları kalbimize sokuyoruz. Esma Esad’a kalbimi açmıştım. Benim için büyük hayal kırıklığıdır” demiş.

Hürriyet’in bomba manşetine göre Emine Erdoğan, “Esma Esad asla kibirli değildir. Çok candan bir insandır. Ülkesinde demokratikleşme, çağdaşlaşma isteyen bir kadındı. O nedenle olup bitenlere bu kadar duyarsız kalmasına inanamıyorum” diyesiymiş.

Derdimi anlatabildim mi?

* Yıldırım Türker’in “İki Suret Bir Adam” başlıklı son yazısı Başbakan Erdoğan’a yönelik ince nüktelerle süslü çok sert eleştiriler içeriyordu. Bunun ardından yazdığı köşe dün Radikal’de yayımlanmadığı için Türker, gazeteden ayrıldı. Türker’in Radikal gazetesinden ayrılmasına neden olan yazısını yayımlıyoruz.

Kaynak: Akıl Fikir Müessesesi

Bakan Şahin'e Hakkari'de Saldırı
18 Ağustos 2012

Hakkari'de bulunan İçişleri Bakanı İdris Naim Şahin'e bir grup gösterici taşla saldırdı.

Bayram alışverişi yapan vatandaşlarla sohbet eden ve çocuklara bayram harçlığı veren Bakan Şahin, Cumhuriyet Caddesi'nde bulunduğu esnada kalabalık bir grup, terör örgütü lehine gösteri yaparak Şahin ve beraberindekilere taş attı.

Özel harekat ve koruma polisleri, Bakan Şahin'in etrafında güvenlik çemberi oluşturarak bir iş yerine aldıktan sonra eylemi sürdüren göstericilere müdahale etti.

Ara sokaklara dağılan göstericiler eylemlerine devam ederken yaklaşık 15 dakika iş yerinde bekletilen Bakan Şahin ve beraberindekiler, zırhlı araçlarla olay yerinden uzaklaştırıldı.

Gösterici grubun taşlı saldırısı üzerine polis, olaylara müdahale etti. Savaş alanına dönen caddede güvenlik görevlileri, göstericileri dağıtmak için biber gazı ve tazyikli su kullanıp havaya ateş açtı.
http://www.haberler.com/

Gaziantep'te şiddetli patlama: 8 ölü
20 AĞUSTOS 2012

Gaziantep’in Şehitkamil ilçesinde akşam üzeri meydana gelen patlamada ölen ve yaralananlar olduğu haber veriliyor.
Türk medyasına yansıyan haberlere göre, patlama Karşıyaka Polis Merkezi yakınındaki otobüs durağında gerçekleşti.

Gaziantep Valisi Erdal Ata, patlamaya bomba yüklü bir aracın sebep olduğunu söyledi.

Ata, Anadolu Ajansı'na yaptığı açıklamada, en az 8 kişinin öldüğünü, 60'ın üzerinde yaralı olduğunu duyurdu.

Patlama nedeniyle durakta bulunan iki otobüsün alev aldığı, çok sayıda araç ve binanın hasar gördüğü belirtiliyor.

Yaralılar ambulanslarla hastanelere götürülürken, çevrede toplanan kalabalık bir grup “Kahrolsun PKK” sloganı atarak BDP binasını taşladı.
Gaziantep, Türkiye ile Suriye arasındaki ticaretin en yoğun olduğu Türk kenti olarak biliniyor.

2. Patlama Meydana Geldi
Gaziantep'te 2. patlama meydana geldi.
Patlamanın Yukarıbayır Mahallesinde meydana geldiği bildiriliyor.

BBCT-TRT

Hakkari'de Mayın Patladı: 2 Şehit
20 Ağustos 2012

Zap Karakolu'ndan çıkan zırhlı araç, Hakkari- Van karayolu, Kırıkdağ Köyü yakınlarında mayınlı saldırıya uğradı.
Mayın, zırhlı aracın geçişi sırasında uzaktan kumandayla patlatıldı. Patlamanın etkisiyle zırhlı araç, yoldan çıkıp Zap Deresi'ne yuvarlandı.
Patlamada, 2 uzman çavuş şehit oldu, 1 asker de yaralandı.
haber1001

HAKKARİ'DE 2 SALDIRI DAHA
23.08.2012

Hakkari'nin Şemdinli İlçesi'ne bağlı Bağlar ile Zorgeçit köyleri arasında askeri konvoyun geçişi sırasında yola döşenen mayınların patlaması sonucu 4 asker şehit olduğu , 2 askerin ise yaralandığı açıklandı....
haber1001

'Şemdinli hayalet kent gibi'
24 AĞUSTOS 2012

Hakkari'ye bağlı Şemdinli ilçe merkezinde dün akşam yaşanan çatışmanın ardından ilçede sessizlik hakim. Kırsal alanlarda ise çatışmaların devam ettiği bildiriliyor.
Çatışma sırasında Şemdinli'de bulunan BDP Hakkari Milletvekili Esat Canan ve Yüksekova Haber'in Şemdinli muhabiri Yakup Bay, ilçedeki son durumu BBC Türkçe'ye anlattı.

BDP milletvekili Esat Canan, insanların dışarı çıkmaya korktuğunu ve dükkanların çoğunun kapalı olduğunu söyledi.
Yüksekovahaber muhabiri Yakup Bay da “Şemdinli sessizliğe bürünmüş durumda. İlçede nöbetçi eczane ve fırın dışında her yer kapalı. İlçe hayalet kente dönüştü” dedi.
Canan, Şemdinli’de uzun bir süredir yaşanan olayların kamuoyuna yansıtılmadığından ve basının ilgisizliğinden yakınırken, hükümet yetkililerinin sanki hiçbirşey yokmuş gibi açıklamalarda bulunduğunu söyledi.
Ancak hem Şemdinli hem Hakkari civarında çatışmaların yaygın olduğunu belirten Canan, bunun son bulması için yetkililerin ve siyasetçilerin sağduyulu davranması ve sağduyulu açıklamalar yapmaları gerektiğini belirtti.
Şemdinli çevresinde çatışmalar sürüyor
Şemdinli ve çevresinde 23 Temmuz tarihinden bu yana yaşanan çatışmalar devam ediyor. PKK militanlarının bölgede konuşlandığı ve yol kontrolleri yaptıkları gelen haberler arasında.
Perşembe akşamı, saat 20.40 civarında, Kaymakamlık, Emniyet Müdürlüğü, Jandarma Komutanlığı ve Tugay Komutanlığı'na eş zamanlı saldırı düzenlenemesi üzerine şehirde yoğun çatışmalar yaşandı.
Hakkari Valiliği yaptığı açıklamada çıkan çatışmalar sonucunda 5 PKK militanının hayatını kaybettiğini söyledi.
Fırat Haber Ajansı'nın haberine göre çatışmada iki PKK militanı hayatını kaybetti.
Yaklaşık iki saat süren çatışmanın polis lojmanları ve hükümet binalarının bulunduğu yerde yoğunlaştığını belirten Esat Canan, ölü ve yaralı sayısı konusunda bilgilerinin olmadığını ifade etti.
Yüksekova Haber muhabiri Yakup Bay, çatışma çıktığı sırada yoldan geçen birinin hafif bir şekilde yaralandığını ve şu an ifadesinin alınması için gözaltında tutulduğunu bilgisini aktardı.
Bay, şehirde bir araca ve eve roketatar mermisi isabet ettiğini, bazı yerlerde maddi hasar yaşandığını söyledi.
Gelen haberlere göre, çatışmaların ardından ilçe merkezi ve mahallelerde bulunan patlamamış roketatar mermileri ve el bombaları etkisiz hale getirildi. İlçede üst seviyede güvenlik önlemleri alınmış durumda.
Şemdinli'ye bağlı Derecik Beldesi Umurlu Köyü'nde bulunan Omurlu 2'nci Hudut Tabur Komutanlığı ile Derecik Jandarma Taburu'na da dün PKK tarafından düzenlenen saldırının ardından bugün de çatışma çıktığı bildirildi.
Saldırının ardından hava destekli operasyonun başlatıldığı ve bölgede yer yer sıcak catışmaların da yaşandığı belirtiliyor.
Dünkü çatışmada bir asker hayatını kaybetmiş, üç asker de yaralanmıştı.
'1990'lara dönüş endişesi'
Gazeteci İrfan Aktan, Şemdinli’de birçok kişinin 1990’larda yaşanan çatışma durumuna dönülmesinden ve sivil halkın da zarar görmesinden endişeli olduğunu belirtti.
Aktan bu durumun insanlarda artık barışa olan inancı köreltmeye başladığını söylüyor.
Bunda süregiden KCK operasyonları ve BDP’ye yönelik baskıların büyük etkisi olduğunu belirten Aktan, vaatlerin yerine getirilmemesinin insanlarda hayal kırıklığı ve öfkeye neden olduğunu belirtiyor.
Bölgede bir süredir devam eden çatışmalar nedeniyle halk, mezra ve köyleri boşaltmaya başladı.
Son dönemde tırmanan çatışmaların Kürt sorununun askeri önlemlerle çözülemeyeceğini gösterdiğini belirten Aktan, ancak devlet politikaları ve ırkçı söylemlerin yükselmesi nedeniyle durumun giderek ''bir Kürt-Türk çatışmasına dönüşme tehlikesi''nin olduğunu öne sürdü.
BDP milletvekili Esat Canan da, “Demokratik yolları açmaları gerekiyor. Bu sorun, sadece askeri operasyonlarla çözülemez. Her iki taraf için de söylüyorum, şiddetin bu şekilde devam etmesi durumunda çok can yanacağı kaygısını taşıyoruz ve bunun olmaması için uğraş veriyoruz” dedi.
BBCT

PKK Tunceli Erzincan karayolunu kesti ve çok sayıda TIR'ı ateşe verdi
29 Ağustos 2012

www.hurriyet.com.tr/ 'nin haberine göre:
Tunceli Erzincan karayolunun 30 kilometresinde yolu kesen PKK'lılar yoldan geçen çok sayıda ağır tonajlı aracı ateşe verdikleri ve barikat kurarak trafiğe kapattıkları öğrenildi.

Bölgeden yoğun silah seslerinin geldiği de alınan bilgiler arasında...

KAHRAMANMARAŞ'TA BİR ASKER AĞIR YARALI

Öte yandan Kahramanmaraş'ın Pazarcık İlçesi’nde devriye görevi yapan askeri aracın geçişi sırasında yola döşenmiş patlayıcı uzaktan kumandayla patlatıldı. Teröristler, patlamadan sonra araca ateş ederken, bir asker ağır yaralandı.

Hakkari-Çukurca'da mayın: 4 asker şehitoldu, 5 asker yaralandı
15.09.2012
Hakkari-Çukurca Karayolu üzerinde askeri aracın geçişi sırasında PKK'lılar tarafından yola yerleştirilen patlayıcının infilak ettirilmesi sonucu DÖRT asker ŞEHİT oldu, BEŞ asker yaralandı

Şehitler Günü
17 Eylül 2012



Pazar günü Türkiye'de Şehitler Günü'ydü. Bir taraftan Afyon'da patlamada şehit düşen 23 asker ile Hakkari'de şehit olan 4 askerden ikisinin naaşları defnedilirken, öte yandan Bingöl'deki patlamayla 8 polisimizin ocağına ateş düşüyordu

Böyle giderse Türkiye'de her gün yas tutacağız. Biz gazeteciler ve TV programcıları acaba 'yine şehit mi verdik?' endişesiyle her sabah bilgisayarımızı açıyoruz. Keza ajansların bültenini bilgisayarın 'F5' tuşuna basarak yenilediğimizde de aynı korkuyu içimizde hissediyoruz. Bir de asker ya da polis olarak bu vatanı korumak için canlarını feda etmeye hazır olanlarla, onların ailelerini ve akrabalarını düşünün! Kısaca millet olarak özellikle de hafta sonları "her sabah uyanıp haber bülteni ve programı" dinlemeye korkar olduk çünkü terör eylemleri genelde Cuma, Cumartesi ya da Pazar günleri ya da geceleri gerçekleştiriliyor.

Bir günde 25 cenaze

Türkiye, Pazar günü Bingöl'den gelen '8 şehit polis' haberiyle sarsılırken, Afyonkarahisar'da meydana gelen patlamada şehit düşen 25 Mehmetçik'ten 24'ünün naaşı memleketlerine gönderildi. Şehitlerimizden 23'ü Pazar günü dar-ı bekaya uğurlandı. O gün acılar acıların içinde garkoldu! Hüzün 20 ili sardı. Hakkari Çukurca'da Cumartesi akşamı şehit düşen 4 askerden ikisi de o gün son yolculuklarına uğurlandı. Böylece Türk halkı bir günde 25 şehidini uğurlayarak, Cumhuriyet tarihinde ender görülen bir güne tanıklık etti.


Afyonkarahisar'daki patlamada şehit olan Astsubay Kıdemli Çavuş Murat Düger ve Onbaşı Faruk Ergenç, Ankara'da Pazar günü son yolculuklarına uğurlanmıştı. Aynı gün Şehit er Kadir Aydın'ın cenazesi Aksaray'da, şehit er Abdullah Tokgöz'ün cenazesi Konya'da, şehit Ulaştırma Er Bayram Uluer'in cenazesi Çorum'da, şehit Onbaşı Ahmet Sandalcı'nın cenazesi Kırıkkale'de, şehit onbaşı Barış Öztürk'ün cenazesi Eskişehir'de, şehit Er Ayhan Kurtçu'nun cenazesi Kastamonu'da, şehit Onbaşı Mücahit Coşkun'un cenazesi Zonguldak'ta, şehit onbaşı Ahmet Tosun'un cenazesi Adana'da, şehit Onbaşı Onur Fikret Dülger'in cenazesi Trabzon'da, şehit Onbaşı Mehmet Emin Çuğun Iğdır'da, şehit Onbaşı Fatih Şalgam Kastamonu'da, şehit Onbaşı Mehmet Burak Kaplan Çorum'da, şehit Onbaşı Emrah Kartal'ın cenazesi Zonguldak'ta, şehit Piyade Onbaşı Hüseyin Gökhan Eriç'in cenazesi Isparta'da, şehit Onbaşı Tolga Taştan Bursa'da, şehit Onbaşı Hayri Kaya ve Onbaşı Mehmet Emre Özer'in cenazeleri Gaziantep'te, şehit Onbaşı Burak Ümit Gedik'in cenazesi İstanbul'da, şehit Kıdemli Başçavuş Bedri Nayim Samsun'da, şehit Onbaşı Emrah Aral Manisa'da, şehit Onbaşı Tolga Taştan Bursa'da toprağa verilmişti. Şehit Uzman Çavuş Cüneyt Akkuş ise bugün Ordu'da toprağa verilecek.

Kaynak Yeni Mesaj

Bingöl'de askerî konvoya pusu: En az7 asker şehit, 63 yaralı
18 EYLÜL 2012



BBC'nin haberine göre Muş-Bingöl karayolunda seyreden askeri konvoya yönelik roket saldırısında en az yedi askerin öldü.

Bingöl Valisi, "Millietimiz sağolsun, vatan sağolsun" dedi.

Bingöl'de pazar günü yol kenarına yerleştirildiği söylenen bir mayının patlaması sonucu da sekiz çevik kuvvet polisi ölmüştü.

Bingöl Valisi, saldırıya uğrayan konvoydaki askerlerin sağlık ya da hizmet iznine çıktığını; bunlardan 63'ünün yaralandığını, yedisinin durumunun ağır olduğunu söyledi.

Fırat haber ajansı ise operasyona çıkan askeri konvoyun saldırıya uğradığını duyurdu.

haber1001

PKK, Diyarbakır'da yol kesti: 1 ölü, 2 yaralı
19.09.2012



Diyarbakır'ın Hani İlçesi yakınlarında akşam saatlerinde yol kesen bir grup terörist durdurmak istedikleri otomobilin kaçması üzerine ateş etti. Olayda Ziya Özkılıç ölürken, 2 kişiyi de yaralandı.
Hürriyet

Muş'ta Çatışma 1 şehit, 2 yaralı
20.12.2012



Hasköy ilçesine bağlı Karakütük köyü mevkiinde arazi tarama faaliyetleri yapmakta olan askeri devriyeye, tPKK mensupları tarafından ateş açıldı. Saldırıda, Hasköy ilçesine bağlı Gökyazı Karakol Komutanı Başçavuş Mehmet Çapal şehit olurken, 2 asker ise yaralandı.
haber1001

PKK, Hakkari'de bulunan iki farklı askeri birliğe eş zamanlı saldırdı
16 Ekim 2012
Hakkari'nin Irak sınırındaki Çukurca ilçesinde bulunan Darsinki Tepesi'nde konuşlu askeri birlik ile Karataş Jandarma Karakolu'na bir grup PKK'lı tarafından uzun namlulu silah ve roketatarlarla eş zamanlı saldırı düzenlendi.

Çukurca'daki saldırı, saat 22.00 sıralarında yaşandı. Bir grup PKK'lı, Çukurca ilçesine 15 kilometre uzaklıkta bulunan Karataj Jandarma Karakolu ile ilçenin Irak sınırındaki Darsinki Tepesi'ndeki askeri birliklere eş zamanlı saldırı düzenlendi. Yaklaşık 1 saat süren silah sesleri ilçe merkezinden de duyuldu.Saldırıyla ilgili resmî açıklama yapılmadı.

YOL KESEN PKK'LILAR OTOBÜS YAKTI

Tunceli-Elazığ karayoluna inen bir grup terörist, baraj şantiyesine işçi taşıyan otobüsü ateşe verdi.

Edinilen bilgiye göre, saat 20.30 sıralarında Kızılcık köyü civarından Tunceli-Elazığ karayoluna inen Pkk'lılar, bir servis otobüsünü durdurdu. Tatar Barajı ve HES inşaatında çalışmak üzere Tunceli ve Elazığ'dan gelen işçileri evlerine bırakan 23 LE 133 plakalı servis otobüsündeki işçileri aşağı indiren teröristler, daha sonra aracı ateşe verip kaçtı.
haber1001

Bir üsteğmen, İki uzman çavuş ile bir er şehit oldu
18.10.2012
Çukurca'da PKK'yla çıkan çatışmada iki asker daha şehit oldu. Kazan Vadisi'nde pazartesi günü yaralanan uzman çavuş da şehit oldu

Hakkâri'nin Çukurca ilçesinde çıkan çatışmada 2 asker şehit oldu, 1 asker yaralandı. Çukurca'daki Kazan Vadisi'nde Pazartesi günü yaşanan çatışmada yaralanan 23 yaşındaki Uzman Çavuş Fırat Yıldırım da şehit oldu.

Çukurca'daki Işıklı Jandarma Karakolu ve Gazitepe Üs Bölgesi'ne önceki gece ağır silah ve roketatarlarla eş zamanlı saldırı düzenlendi. Saldırının ardından çıkan çatışmada uzman çavuş Fevzi Algönül ve er Bülent Yalçın şehit oldu, 1 asker yaralandı. Başka Yaralı askerlerin de bulunduğu ve bölgede arama tarama faaliyetinin devam ettiği kaydedildi.

Çukurca'daki Kazan Vadisi'nde Pazartesi günü yaşanan ve bir üsteğmenin şehit olduğu çatışmada yaralanan 23 yaşındaki Uzman Çavuş Fırat Yıldırım da şehit oldu.
haber1001

Ağrı'nın Eleşkirt İlçesinde Patlama: En az 25 Asker Yaralandı
18.10.2012



Ağrı'nın Eleşkirt ilçesinde, doğalgaz boru hattı yakınlarındaki patlama sebebiyle en az 25 askerin yaralandığı bildirildi.

İlçeye bağlı Türkeli köyü yakınlarında, BOTAŞ'a ait doğalgaz boru hattı civarında devriye görevi yapan askerlere bir saldırı gerçekleştirildi. Bu sırada isabet alan boru hattında çok büyük bir patlama meydana geldi. İlk belirlemelere göre en az 25 asker yaralandı. Yaralı askerler Eleşkirt ve Ağrı devlet hastaneleri ile Erzurum'daki bir hastaneye kaldırıldı.
haber1001

2 ilde 6 şehit
20 Ekim. 2012

ntvmsnbc'nin haberine göre; Hakkari ve Bitlis'ten gece saatlerinde 2 acı haber geldi. Hakkari'de 3 özel harekat polisi, Bitlis'te ise 3 köy korucusu düzenlenen saldırılarda şehit oldu.

İlk şehit haberi Hakkari'den geldi. Hakkari'nin Kırıkdağ köyü yakınlarında operasyona giden güvenlik güçleri yolda mayın ve el bombalı saldırıya uğradı. İki polis, yola döşenen mayının patlaması sonucu, bir polis de atılan el bombasının patlamasıyla şehit oldu.

Şehit polislerden birinin emniyet amiri olduğu öğrenildi.

Bitlis'te geldi. PKK'lıların askeri birliğe düzenlediği saldırıda 3 köy korucusu şehit oldu, 1 asker ile 3 korucu da yaralandı.

Saldırıyla ilgili Bitlis Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamada, Bitlis-Diyarbakır karayolu üzerindeki Ortakapı köyü yakınlarında konuşlu bulunan askeri birliğe terör örgütü mensuplarınca akşam saatlerinde saldırıda bulunulduğu belirtildi.

Açıklamada, saldırıda geçici köy korucularından Mehmetcan Yeşildağ, Mehmet Reşit Aysal ve İzzetin Bal'ın şehit olduğu, Hatay nüfusuna kayıtlı er Ali Güreşçi ile korucular Vahdettin Kırmızızambak, Ücret Kırmızızambak ve Hilmi Özgen'in yaralandığı kaydedildi.
haber1001

Bodrum'da Ülkücü-BDP'li Gerginliği
14.11.2012

Muğla'nın Bodrum İlçesinde Açlık Grevi için BDP'liler oturma eylemi yapıp kürtçe şarkılar söyledi.

Eylemin uzamasının ardından 50 kişilik Ülkücü grup Türk bayrağı açarak BDP'lilere saldırdı. Polis tarafından zorlukla kontrol edilen Ülkücü grup BDP üyelerinin meydanı terk etmesiyle dağıldı.
MBR haber

Diyarbakır'da gergin gün
CUMHUR DAŞ
Diyarbakır
17 KASIM 2012 -

http://wscdn.bbc.co.uk/worldservice/assets/images/2012/11/17/121117161432_diyarbakir_protests_304x171_n_nocredit.jpg

Cezaevlerinde 68 gündür devam eden açlık grevlerine destek vermek için BDP'nin çağrısıyla Diyarbakır'da yapılmak istenen iki günlük açlık grevi eylemini valilik yasakladı.
Yasaklama kararının ardından kent polisler tarafından ablukaya alındı. Kentin ana caddelerine ve sokak aralarına yığınak yapan polis açlık grevinin yapılacağı Park Orman çevresini de özel hareket timleri, çevik kuvvet ve onlarca zırhlı araçlarla sardı.

Caddelerde dolaşan polis araçları sık sık valilik tarafından iki gün boyunca tüm eylem ve etkinliklerin yasaklandığı anonsunu geçti.

Diyarbakır esnafının da büyük kısmı kepenk açmadı. Kentin bazı caddelerinde ise polis ile eylemciler arasında çatışmalar yaşandı.
Oturma eylemi
BDP il binasında toplanan ve aralarında BDP Diyarbakır Milletvekili Nursel Aydoğan'ın da bulunduğu kalabalık Park Orman'a doğru yürüyünce önleri kesildi. BDP yöneticileri ile polis arasında yapılan görüşmeden sonuç çıkmayınca kalabalık BDP il binasının önüne geçerek oturma eylemi yaptı.

Polis Kürtçe ve Türkçe anonslar yaparak grubun dağılmasını istedi. Nursel Aydoğan, valiliğin yasak kararını kınadı.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç'ın açlık grevine ilişkin açıklamalarına değinen Aydoğan, "Arınç, birkaç günde asgari ölçüde tutsakların taleplerinin yerine getirileceği için eylemin sona ereceğini söylemiştir. Ama bu halk bu konuda çok hassas olduğu için yapılan açıklamalar, söylenen sözler konusunda adım atılmayıncaya kadar direnişine devam edeceğini herkes biliyor" dedi.

Öte yandan BDP milletvekillerinin açlık grevini devam ettirdikleri Demokratik Toplum Kongresi (DTK) binası ile Diyarbakır E tipi Cezaevi etrafı da polis ablukasına alındı. DTK binası önünde şüpheli bir paketi polis fünye ile patlattı.

Bağlar semtimnde toplanmak isteyen kalabalığa ise polis gaz bombaları ve tazyikli suyla müdahale etti. Kentte gün boyu gerginlik devam ederken polis ile eylemciler arasında yer yer çatışmalar yaşandı.
BBCT

İstanbul'da düğüne saldırı: 5'i ağır 15 yaralı
05.01.2913
İstanbul'un Zeytinburnu ilçesindeki Yiğitoğlu Düğün Salonu'nda Batman Kozluklu bir ailenin nişan düğünü, gece saat 22.00 sularında bir grup tarafından basıldı. Alınan bilgilere göre, önce 5 kişi olarak düğün salonunun kapısı önüne gelen grup, slogan attıktan sonra kapı önündeki yurttaşlara saldırdı. Bu grubun hemen arkasından gelen ve sayıları git gide artarak 50'yi bulan grup, ellerindeki sopa, bıçak ve taşları düğüne gelen yurttaşlara fırlattı. Neye uğradıklarını şaşıran düğün sahiplerinin üzerine bu seferde olay yerine gelen BMC marka bir minibüsün içinden çıkarılan pompalı tüfekle ateş açıldı. Aracın sahibinin minibüsün kapısını açarak, araç içindeki pompalı tüfek, kuru sıkı tabanca, satır, sopa ve döner bıçaklarını saldırgan gruba teslim ettikten sonra aracını da orada terk ederek, hızla uzaklaştığı kaydedildi.

Kürt ailenin düğününü pompalı tüfek, satır ve bıçaklarla basarak 5'i ağır olmak üzere 15 kişiyi yaralayan gruptan gözaltına alınan 4 kişi serbest bırakıldı.

haber1001

Paris'te Biri PKK'nın kurucularından, üç Kürt kadın infaz edildi
10 OCAK 2013



BBC'nin haberine göre; Paris'te düzenlenen silahlı bir saldırıda aralarında PKK'nın kurucularından Sakine Cansız'ın da bulunduğu üç kürt kadın öldürüldü.

Paris'te çarşamba gecesi kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce düzenlendiği bildirilen saldırıda Kürdistan Ulusal Kongresi Paris temsilcisi Fidan Doğan ve Leyla Söylemez adlı kadınlar da öldü.

Fırat Haber Ajansı (ANF), Paris'te merkezi tren istasyonu Gare du Nord yakınındaki Kürdistan Enformasyon Bürosu'na düzenlenen saldırıda, Cansız, Doğan’ın başlarından ve Söylemez'in ise karnından kurşunlandığını bildiriyor.

Bina içerisinde incelemelerde bulunan polis, henüz resmi bir açıklama yapmadı.

İnfazda susturuculu silah kullanılmış olabileceği iddia ediliyor.

Akşam saatlerinde düzenlendiği tahmin edilen infaz, kadınlardan haber alamayan arkadaşlarının sabaha karşı 02:00 sıralarında binaya gitmesi ile ortaya çıktı.

Paris'teki infazlar, Türkiye'de PKK lideri Abdullah Öcalan ile İmralı adasında resmi kanallardan görüşmelere başlandığı döneme rastlıyor.

Türkiye'deki medya kaynaklarının aktardığına göre görgü tanıkları, binadaki aşırı kan izlerine dikkat çekerek saldırının susturuculu silahlar ve kesici aletlerle yapılmış olabileceğini de söylüyor.

Zübeyir Aydar: Çözüm sürecine sabotaj

PKK'nın Avrupa sorumlularından, KCK Yürütme Kurulu üyesi Zübeyir Aydar, Paris'te aralarında PKK'nın eski kurucularından Sakine Cansız'ın da bulunduğu üç kadını hedef alan saldırıyı ''çözüm sürecine yönelik bir sabotaj'' olarak niteledi.

Saldırının düzenlediği Kürt Enformasyon Merkezi'nin bulunduğu binanın önünde, BBC Türkçe'nin telefonla sorularını yanıtlayan Aydar, eylemi değerlendirirken, ''Çözüm arayışlarına yönelik bir saldırı, bir sabotaj ve bir provokasyon olarak düşünüyorum, şu anda İmralı'da başlatılan diyalog arayışına yönelik bir saldırı'' dedi.

Aydar 'örgüt içi infaz' iddialarınıysa sert bir dille eleştirdi.

"Avrupa'da 1985'ten bu yana ilk defa Kürt siyasetçilerine böyle bir saldırı düzenlenmiştir" yorumunu yapan Aydar, 'saldırının son derece planlı olduğunu ve gizli servislerle karanlık güçlere dayandığını' söyledi.

Fransa İçişleri Bakanı Manuel Valls, işlenen cinayetlerin kabul edilemez olduğunu söyledi.

Bakan olayı aydınlatmakta kararlı olduklarını belirterek, ''Bu muhitte, bu Kürt Enformasyon Merkezi'nde, Kürtlerin yaşadığı bu bölgede, bu üç kadının yakınlarına ve dostlarına başsağlığı dileklerimi iletmeye geldim.'' dedi.

Fransa Kürt Dernekleri Federasyonu'ndan Leon Edart, Fransız medyasına binada kapalı devre televizyon kaydının bulunmadığını söyledi.

BDP Genel Başkan Yardımcısı Gültan Kışanak saldırıya tepki gösterirken, "3 Kürt kadın alçakça katledildi. Bu Kürt kadınlarının mücadelesine bir saldırıdır. Kürt kadınları daha güçlü mücadele edecek.'' diye konuştu.

Demokratik Toplum Kongresi (DTK) de saldırıyı kınarken, ''Avrupa'nın ortasında bile Kürt halkına vahşet uygulanabilmektedir. Fransa devletinin bu olayı açığa çıkarması gerekmektedir. Tüm Kürt halkını ulusal birlik anlayışı ile şehitlerini sahiplenme için demokratik eylemlere çağırıyoruz." dedi.

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Senegal'de gazetecilerin sorularını yanıtlarken, önce aydınlanmasını beklemek gerektiğini, hemen bir yorumun yanlış olduğunu belirterek, ''Bu bir iç hesaplaşma olabilir, bunun yanında şu anda teröre karşı bizim vermiş olduğumuz bir mücadele var, mesafe almak istiyoruz, bunu arzu etmeyenler de var. Bunlar tarafından da böyle bir provokatif çaplı bir girişim de olabilir, sabırlı olup aydınlanmasını beklemek lazım diye düşünüyorum. Biz terörle mücadeleye yönelik iyi niyetli adımlarımızı atmaya devam edeceğiz, ta ki netice alana kadar.'' diye konuştu.

Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç ise ''Yargısız infazla böylesine bir vahşetin işlenmiş olmasını telin ediyorum. Bu çok yanlış bir olay. Üzüntülerimi ifade ediyorum.'' dedi.
Yargısız infaz ve vahşet olarak nitelediği olayı kınayan Arınç şöyle devam etti:
''Bu çok yanlış bir olay. Bu olayla Türkiye'de yeni başlayan sürecin ilgisi olabilir mi- O konuda hiçbir bilgiye sahip değilim. Niçin bunlar öldürüldü, neden böyle bir yol seçildi, bunun üzerinde çok farklı ihtimaller konuşulabilir. Ama o farklı ihtimalleri dillendirecek kadar da bilgi sahibi değilim. Türkiye'de yeni başlayan süreci hem içeride hem dışarıda etkilemeye yönelik bazı girişimler olabilir mi derseniz bu da bir ihtimaldir. '' diye konuştu.

Kürt Dernekleri Federasyonu Paris'te gösteri düzenlenmesi çağrısında bulundu.
Paris’te bir grubun da Kürdistan Enformasyon Bürosu önünde toplandığı bildiriliyor.

Barış ve Demokrasi Partisi Eş Başkanı Selahattin Demirtaş da, Fransa Cumhurbaşkanı François Hollande'a seslenerek, "Yeni işbaşına gelen hükümet, bu katliama ortak olmak istemiyorsa bunun faillerini ortaya çıkarmak zorundadır" dedi.

Paris'e giderek Sakine Cansız, Fidan Doğan ve Leyla Söylemez'in öldürülmesini proteto için için Ahmet Kaya Kültür Merkezi'nde düzenlenen etkinliğe katılan Demirtaş, "Şu ülke, bu ülke yaptı demeye gerek yok; kim Kürdistan'ı ve Kürtleri eziyorsa, Kürt'ü esir almak, diz çöktürmek istiyorsa onlar yapmıştır" diye konuştu.

BDP lideri, Fransız gizli servisini ise şu sözlerle eleştirdi: "Bu kadar işlek bir caddede, Fransız istihbaratının bilgisi olmadan mantar tabancasının dahi patlatılamayacağı bir yerde, kimse bize 'Fransız istihbaratının bilgisi dışında bu olay olmuştur' demesin. Bu olay faili meçhul, faili gizli bir olay değildir. Paris'in varoşlarında bile Kürtleri izleyip istihbarat toplayan, çocuğundan kadınına, gencinden yaşlısına kadar herkes hakkında hergün fotoğraflarla, video kayıtlarıyla istihbarat toplayan Fransız istihbaratı, Paris'in merkezinde üç Kürt kadın siyasetçinin infazından bilgisi yoktur demesin kimse bize. Ellerindeki bilgi ve belge neyse derhal kamuoyuyla paylaşmalarını bekliyoruz."

Ölümlerle ilgili yeni bir açıklama yayımlayan PKK, cinayetlerde "rol oynayan güçlerin çözüm sürecini baltalamaya çalıştıklarını" ancak bu amaca ulaşamayacaklarını belirtti.

PKK açıklamasında, "Paris'in merkezinde ve en işlek caddesinde böyle bir saldırının, uluslararası istihbarat güçlerinin ve devletlerin desteği olmadan gerçekleştirilmiş olması mümkün değildir" de denildi.
haber1001

Diyarbakır'daki cenaze törenine on binler katıldı
17 OCAK 2013



Fransa'nın başkenti Paris'te suikastla öldürülen üç Kürt kadın için Diyarbakır'da kitlesel bir cenaze töreni düzenlendi.

PKK kurucul
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Oca 17, 2013 9:28 pm    Mesaj konusu: Dicle Üniversitesindeki gerilim iki gündür durulmuyor Alıntıyla Cevap Gönder

Dicle Üniversitesi: Çatışmalarda 3. gün
10 NİSAN 2013



Diyarbakır'daki Dicle Üniversitesi'nde öğrenciler arasında hafta başından beri tıklayın süren çatışmalar bu sabah saatlerinde yeniden şiddetlendi.
Barış ve Demokrasi Partisi ile PKK çizgisini benimseyen öğrenciler sabah saat 10.00 sıralarında basın açıklaması yapmak isterken, İslamcı olarak bilinen ve Hizbullah hareketine yakın olduğu belirtilen öğrencilerle karşı karşıya geldi.

Çıkan çatışmada en az 1 öğrencinin ağır yaralandığı ve hastaneye kaldırıldığı belirtiliyor. Yaralanan öğrencinin, İslamcı gruptan olduğu sanılıyor.

Yaralı öğrenci sayısının AA 2, DHA ise 3 olarak duyurdu.

Polis fakülteleri kuşattı

Evrensel gazetesinin Diyarbakır Temsilcisi Mehmet Aslanoğlu'nun belirttiğine göre, polisin kuşattığı fakülte binaları içinde de çok sayıda yaralı öğrenci var. Polis, bina içindeki öğrencileri gözaltına almaya çalışıyor.

BDP Genel Başkanı ve Hakkari Milletvekili Selahattin Demirtaş ile Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı ve Van Bağımsız Milletvekili Aysel Tuğluk da üniversitede.

Demirtaş ve Tuğluk'a, BDP ve Emek Partisi ile çeşitli sendika temsilcilerinin bulunduğu Halkların Demokratik Kongresi heyeti ve Diyarbakır Baro Başkanı Tahir Elçi eşlik ediyor.

Tuğluk, dün üniversiteden ayrılırken polis bir grup öğrenciye müdahale etmiş ve milletvekilinin kafasına şişe isabet etmişti.

DTK'dan yapılan açıklamada, "polisin provokasyonu bahane ederek gençlere saldırdığı" öne sürülerek, Tuğluk ve BDP'li milletvekili Mülkiye Birtane'nin saldırıya uğradığı belirtildi.

Fırat Haber Ajansı'nın aktardığına göre, açıklamada şöyle denildi: "Üniversite çıkışında da Eş Başkanımızın arabasının önü kim olduğu ve kimlerle bağlantılı oldukları karanlık olan bir grup tarafından kesilmeye çalışılmıştır. Kimsenin halkımızın sağduyusunu ölçme hakkı yoktur. Bu tür saldırıların ne yurtsever gençliği ne de gençlikle bir bütün olan kongremizi ve halkımızı yıldırmayacağı açıktır."

BDP Diyarbakır Milletvekili Altan Tan ise öğrencilere çağrı yaparak, ''Soğukkanlı olun. Özellikle Kürt gençlerin birbirlerine düşmesi, çatışması, en başta Kürt halkına, onun mücadelesine ve sürece zarar verir'' diye konuştu.

Olayların, Bilge Gençlik Kulübü tarafından "Kutlu Doğum Haftası" etkinlikleri kapsamında düzenlediği "Peygamber Efendimiz" konulu konferansla ilgili bildiri dağıttığı sırada çıktığı öne sürülüyor.
BBCT

Dicle Üniversitesindeki gerilim iki gündür durulmuyor
Kübra Kırımlı
Diyarbakır
9 NİSAN 2013



Diyarbakır'da Dicle Üniversitesinde İslami bir konferans için bildiri dağıtıp afiş asmak isteyen bir grup öğrenci ile PKK-BDP çizgisindeki öğrenciler arasında dün başlayan gerilim bugün de devam etti.

Dün Mimarlık Fakültesi'nde başlayan olaylar bugün, Kutlu Doğum Haftasına ilişkin afiş asmak isteyen Hizbullah örgütüne yakın gençler ile kendilerini "Yurtsever" olarak niteleyen öğrenciler arasındaki çatışmalarla devam etti.

Diyarbakır'da polisin açtığı ateş sonucu Dicle Nehri'ne atladığı iddia edilen ve 12 gündür haber alınamayan 19 yaşındaki Murat İzol'un cesedinin önceki gün bulunması üzerine kentte gerginlik artmıştı.

Birkaç öğrencinin yaralanmasıyla bütün üniversiteye dağılan olaylarda kendilerini Hizbullahçı diye niteleyen ve "Kahrolsun PKK" sloganları atan bir grup yanlarında getirdiği satır, sopa ve silahlarla tehditlerde de bulundu.

Yurtsever öğrencilerin de buna karşı çıkmasıyla iki gündür yaşanan olaylar sebebiyle üniversitede sınavlar kimi fakültelerce iptal edildi.

Öğrencilere helikopterle müdahale

Güvenlik görevlileri BDP çizgisindeki öğrencilerin, kampüs yakınındaki boş araziden kalabalık şekilde okula girmeye çalışması üzerine helikopterlerden gaz bombası atarak kalabalığa müdahale etti.



Diyarbakır bağımsız milletvekili Aysel Tuğluk ve Barış ve Demokrasi Partisi Kars milletvekili Mülkiye Birtane'nin olaylara müdahale etmek ve yetkililerle görüşmek üzere kampüse gelmesiyle yatışan grup belediye otobüslerine binerek üniversiteden ayrılmaya hazırlandığı sırada polisin müdahalesiyle karşı karşıya kaldı.

Demokratik Toplum Kongresi eş başkanı Aysel Tuğluk polis müdahalesi sırasında başına isabet eden soda şişesi ile yaralandı.

Bazı üniversite öğrencileri Hizbullahçı grup için 'Dışarıdan gelmiş yaşları oldukça büyük, sakallı adamlardı. Ellerinde satır, sopa ve demir çubuklar vardı.' dedi.

Eğitim Fakültesi'nde yaşanan kavganın ardından yaralı halde gözaltına alınarak Akrep tipi zırhlı araçta bekletilen bazı öğrenciler, milletvekillerinin kampüse gelmesiyle birlikte ambulanslarda tedavi edildikten sonra serbest bırakıldı.

Arkadaşlarının serbest bırakılmasının ardından yüzlerce öğrenci hem kavga sırasında polisin tutumunu hem de dün cenazesine ulaşılan Murat İzol'un Fiskaya semtinde bulunan evini ziyaret etmek amacıyla yürüyüşe geçti.
Ancak üniversite kapısının bulunduğu kavşağa ulaşan öğrencilere geriden gelen polisler, tazyikli su ve gaz bombalarıyla tekrardan müdahale etti.

Polisin müdahalesiyle öğrenciler taşlarla karşılık vererek üniversite kampüsu içerisine girdi.

Akşam saatlerinde öğrenciler, üniversite de yaşanan olaylar ile polis müdahalesini merkezdeki Ofis semtinde bir araya gelerek protesto etti.
Olayların ardından grup yarın tekrar Dicle Üniversitesi Fen-Edebiyat fakültesi önünde toplanma çağrısı yaparak dağıldı.
BBC

Samsun: HDK Karadeniz turunu erteledi
19 ŞUBAT 2013



Aralarında dört milletvekilinin bulunduğu Halkların Demokratik Kongresi heyeti, Sinop'ta olduğu gibi Samsun'da da saldırıya uğradı.

Atakum ilçesindeki Omtel Otel'de basın toplantısı düzenleyen heyet üyeleri, HDK'nin bileşenleri ve Kürt sorunuyla ilgili "Çözüm için müzakere, barış için eşitlik" kampanyası hakkında bilgi verdi.

HDK heyetinin diğer temaslar için otelden ayrıldığı sırada, yolun karşısında bekleyen bir grup saldırıya geçince, polis grubu göz yaşartıcı gaz sıkarak dağıttı.

Heyet üyeleri, Samsun'daki sivil toplum örgütü temsilcilerinin davetli olduğu halk toplantısına geçti. Heyet, Karadeniz turunun devamının daha sonraya ertelendiğini duyurdu.

Sabahtan beri süren taş yağmuru

Kent merkezinde sabah saatlerinde toplanan ve Türk bayrakları taşıyan yaklaşık 50 kişilik başka bir grup ise, HDK bileşenlerinden Yeşiller ve Sol Gelecek Partisi ile Türkiye Komünist Partisi, Halkevleri ve Devrimci 78'liler Derneği bürolarının bulunduğu bir binayı taş yağmuruna tuttu.

Polisin gelmesi üzerine dağılan grup, öğle saatlerinde daha kalabalık olarak tekrar toplandı ve taş yağmuru yeniden başladı.

Alt kattaki TKP binasının tüm camları kırıldı ve gruptakiler balkona tırmanarak parti tabelasının üzerine Türk bayrağı astı.

Bina içindeki yaklaşık 100 kişinin tahliyesi için, TKP ve Halkevleri temsilcileri polis yetkilileriyle görüştü. Çevik kuvvet polisi saldırganların önüne barikat kurarak, binada mahsur kalan kişileri tahliye etti.
Halk toplantısı yapıldı, tur yarım kaldı

HDK heyeti içinde, İstanbul Bağımsız Milletvekili Levent Tüzel, Barış ve Demokrasi Partisi İstanbul Milletvekilleri Sebahat Tuncel ve Sırrı Süreyya Önder ile Mersin Milletvekili Ertuğrul Kürkçü yer alıyordu.

Tüzel'in basın danışmanı Eren Caşkurlu'nun verdiği bilgiye göre, heyet üyeleri Kurupelit Düğün Salonu'nda Samsun'daki sivil toplum örgütü temsilcileriyle ve HDK bileşenlerinin üyeleriyle buluştu. Toplantıya yaklaşık 200 kişinin katıldığı belirtiliyor.

Toplantının ardından heyet adına yapılan açıklamada, "Polis ablukası altinda halkla buluşamıyoruz; bu nedenle gezinin kalan kısmını daha sonraya erteliyoruz" denildi.



Karadeniz turuna Pazar günü Çorum'da başlayan HDK heyeti, ertesi gün Sinop'a geçtiğinde gergin saatler yaşamıştı.

Heyet üyelerinin basın toplantısı yaptığı Öğretmenevi, polisin açıklamasına göre, yaklaşık 800 kişilik bir grubun ablukası altında kaldı. Gruptakilerin bina içine girmesi polis tarafından güçlükle önlenirken, heyet üyelerinin arabaları tahrip edildi ve içeriye çeşitli maddeler atıldı.

Sinop Valiliği, olaylarda 16 kişinin yaralandığını ve 14 kişi hakkında "yasal işlem başlatıldığını" açıkladı.

BDP milletvekili Önder ise Twitter hesabında, olayın "organize bir saldırı" olduğunu belirterek, polisi ve yetkilileri yeterli önlem almamakla suçladı.
Sinop Gençlik Platformu ve Ülkü Ocakları, heyetin gelmesinden önce kentte Türk bayrakları asılması çağrısı yapmıştı.

HDK heyetinin, Samsun'un ardından Trabzon ve Giresin'da temaslarda bulunması planlanıyordu.
BBCT

Diyarbakır'daki cenaze törenine on binler katıldı
17 OCAK 2013



Fransa'nın başkenti Paris'te suikastla öldürülen üç Kürt kadın için Diyarbakır'da kitlesel bir cenaze töreni düzenlendi.

PKK kurucularından Sakine Cansız ile Fransa'da yaşayan Fidan Doğan ve Leyla Söylemez'in naaşları defnedilmek üzere Tunceli, Elbistan ve Mersin'e gönderiliyor.

Diyarbakır'ın Batıkent meydanında yapılan törende, PKK bayraklarına sarılı tabutları kadınlar omuzlarında taşıdı. Kürtçe "Şehit namırın" (Şehitler ölmez) sloganı atan kalabalıktakiler, Türkçe "Hepimiz Sakine'yiz", "Hepimiz Fidan'ız" ve "Hepimiz Leyla'yız" yazılı pankartlar taşıdı.

Diyarbakır'daki Evrensel gazetesi muhabiri Faruk Ayyıldız, on binlerce kişinin katıldığı törende koordinasyonu Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) görevlilerinin sağladığını, polisin ve diğer güvenlik güçlerinin ise ortada görünmediğini belirtti.

Törende BDP'li Diyarbakır Belediye Başkanı Osman Baydemir, BDP Eş Başkanı ve milletvekili Selahattin Demirtaş ile her ikisi de Demokratik Toplum Kongresi Eş Başkanı olan milletvekilleri Ahmet Türk ve Aysel Tuğluk birer konuşma yaptı.
Konuşmaların ardından tören sona erdi.

BDP'li İstanbul milletvekili Sebahat Tuncel, törenin hemen ardından Hayat televizyonuna bağlanarak, "Bu üç devrimci kadını sahiplenen halkımız, onların özgürlük mücadelesini de sahiplendi" dedi.
"Halkımız bir kez daha barıştan yana olduğunu ortaya koymuştur" diye konuşan Tuncel, cinayetlerin üstünden bir hafta geçmesine rağmen Fransa ve Türkiye hükümetlerinden olayın sorumlularının kim olduğuna ilişkin bir açıklama gelmediğini söyledi.

Sağduyu çağrısı

Cansız, Doğan ve Söylemez'in cenazelerini taşıyan THY uçağı dün gece 20.45'te Diyarbakır Havaalanı'na inmiş ve kalabalık bir konvoyla hastane morguna götürülmüştü.
Konvoyun Diyarbakır caddelerinden geçişi sırasında BDP'ye ait otobüsten kalabalığa sürekli olarak sağduyulu davranılması yönünde çağrıda bulunuldu.
Toplanan grupların Cansız, Doğan ve Söylemez'in fotoğrafları dışında herhangi bir flama ya da pankart taşımadıkları gözlendi.
BDP yönetimi, cenaze töreninden bir gün önce tüm Diyarbakırlılara katılım çağrısı yaptı.
Belediye Başkanı Osman Baydemir, "Cansız, Doğan ve Söylemez'in katledilmesinin barışa yönelik bir provokasyon olduğunu" belirttiği çağrısında şöyle dedi: "Cenazelere sahip çıkarak Paris'te yapılan katliamla yapılmak istenen provokasyonu boşa çıkarmak istiyoruz. Tüm Türkiye halkını bu acıda ortaklaşmaya çağırıyoruz. O gün siyah giyinip üzerimize beyaz kaşkollar takarak beyazla barışa olan umudumuzu yineleyeceğiz. Barışa sahip çıkan herkesi buraya çağırıyoruz."
BDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş da dün partisinin il binası önünde yaptığı basın açıklamasında şu ifadeleri kullandı: "Fransız hükümeti katliamı bir an önce aydınlatmalıdır. Bu konuda kendileri ile görüştük. Katliam aydınlatılacak mı bunu ileride göreceğiz. Türkiye'nin de bu noktada siyasi bir basınç göstermesi gerekiyor. Katliamın kimin yaptığı konusunda elimizde net bir şey yok. Ama arkasında güçlü bir istihbarat olmayan bir güç bu katliamı gerçekleştiremez. Süreçte herkes ne dediğine dikkat etmelidir."
Türk medyasındaki yorumlarda, geçen hafta Paris'in merkezindeki Kürdistan Enformasyon Bürosu'nda işlenen cinayetlerin, hapisteki PKK lideri Abdullah Öcalan ile Türkiye hükümeti arasında Kürt sorununa barışçıl çözüm görüşmelerine başlanmasını sabote etme amacı taşıdığı vurgusu öne çıkarılıyor.
BBCT

ASKERİ KONVOYA MAYINLI TUZAK: 4 YARALI
04 Mart 2013
Diyarbakır’ın Lice ilçesi yakınlarında askeri konvoyun geçişi sırasında yola döşenen mayının patlatılması sonucu 4 asker hafif şekilde yaralandı.

Diyarbakır’ın Lice ilçesi ile Bingöl arasında bulunan Tavşantepe mevkiinde yola daha önceden döşenmiş mayın, askeri konvoyun geçişi sırasında uzaktan kumanda ile patlatıldı. aktifhaber

Dicle Üniversitesi: PKK-Hizbullah çatışması yayılır mı?
11 NİSAN 2013



Dicle Üniversitesi'nde hafta başından beri devam eden tıklayın çatışmaların Diyarbakır'a yayılarak "PKK-Hizbullah çatışmasına" dönüşmesinden endişe ediliyor.

Şehirde etkin olan siyasi partiler ve kitle örgütleri gerginliği yatıştırmak için çaba sarf ediyor.

PKK lideri Abdullah Öcalan ile hükümet arasında Kürt sorununa çözüm arayışı sürerken, 1990'lardakine benzer bir çatışma sürecinin yaşanması ihtimali düşük görülüyor.

Diğer yandan, kentte zaten "fikri düzeyde" yaşanmakta olan çatışmanın, Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri sırasında, iddialara göre polisin eski Hizbullah hareketi üyelerine göz yumması nedeniyle alevlenebileceğine dikkat çekiliyor.

Olaylar rastlantısal mı, planlı mı?

Dicle Üniversitesi, biri bıçaklanarak, çok sayıda öğrencinin yaralandığı ve gözaltına alındığı üçüncü çatışmalı günün ardından hafta boyunca tıklayın tatil edildi.

Diyarbakır Özgür Haber gazetesi Yazı İşleri Müdürü Naci Sapan, sakinleşmeye başlayan şehirde Barış ve Demokrasi Partisi'nin, onun merkezinde olduğu Demokratik Toplum Kongresi'nin ve İslamcı grupların olayın yayılmaması için çaba sarf ettiğini belirtiyor.

Ancak Salı günü yapılan görüşmeler, Çarşamba sabahı çatışma çıkmasına ve İslamcı öğrencilerin kurduğu Bilge Gençlik Kulübü'nden bir gencin bıçaklanmasına engel olamadı.

Av. Murat Çiçek:

"Klasik Hizbullah ve PKK çatışmasına yol açacak bir takım gelişmeler olacağı kanaatinde değilim. Üniversite içinde kalır. Çünkü '90'lı yıllar ile bugün arasında çok fark var."

Olayların önceden planlı bir hareketin parçası mı, yoksa tesadüfen mi geliştiğini bilmediklerini dile getiren Sapan'ın emin olduğu bir şey var: "Biraz daha büyürse önü alınamaz."

Sapan, "Böyle 3 gün devam etmiş olması sanki daha önce bir hazırlık yapılmış gibi bir izlenim veriyor" diyor.

Sapan'a göre, çatışmaların dinmemesinin başlıca sebebi atılan sloganlar: "İki öğrenci grubunun kavgasının sonucunda yapılan gösteride İslami kesim tarafından 'Kahrolsun PKK' sloganları atılmış. Bu da işin siyasi bir alt tabanının, bir zemininin olduğunu gösterir tabi."

Bu tür sloganlar "Yurtsever Gençlik" olarak adlandırılan, PKK ile BDP sempatizanı öğrencilerce 'savaş ilanı' olarak görülüyor.

Taraflar çatışmak istemiyor

İnsan Hakları ve Mazlumlar İçin Dayanışma Derneği (Mazlumder) Batman Şubesi Yöneticisi Av. Murat Çiçek, olayların abartıldığını düşünüyor.

Olayı "karşıt görüşlü öğrenciler arasında çatışma" olarak gördüğünü belirten Çiçek'in yorumu şöyle: "Klasik Hizbullah ve PKK çatışmasına yol açacak bir takım gelişmeler olacağı kanaatinde değilim. Üniversite içinde kalır. Çünkü '90'lı yıllar ile bugün arasında çok fark var. Geçmişle yüzleşip, bugün legal alanda siyaset yapan, sivil toplumculuk yapmaya çalışan bir Hizbullah gerçeği var. O günden bugüne kadar şiddet eylemlerine bulaştıklarına dair somut bir gözlemimiz olmadı. Medyadan veya kamuoyundan takip ettiğimiz kadarıyla, PKK kesiminde de Hizbullah ile çatışma isteğine dair herhangi bir emare yok."

Çiçek, hapisteki Öcalan'ın 21 Mart'ta Diyarbakır'daki Newroz Meydanı'nda okunan barışçıl mesajıyla yeni aşamaya giren Kürt sorununa çözüm arayışına gönderme yaparak, "Gelinen süreçte, bölgede iyi bir hava hakimken her iki tarafın da çatışmayı körükleyen bir pozisyon alma riskine girişmeyeceğini düşünüyorum" diyor.

Provokasyon şüphesi

Dicle Üniversitesi'nde patlak veren çatışmalar, Kürt sorununa çözüm arayışı 'sürecine' yönelik bir provokasyon olabilir mi?

Bu konudaki şüphesini dile getirenlerden biri gazeteci İrfan Aktan.
Aktan, "Eğer özellikle bu sürece karşı bir organizasyon örgütlenmemişse üniversite dışına taşmaz, yani yaygınlaşmaz. Eski Hizbullah, şimdiki Hüda Par ismiyle legal alanda örgütlenen mütedeyyin ya da radikal İslamcı kesimin bunu göze alabileceğini düşünmüyorum" diyor.

İrfan Aktan:

"Şu anda Dicle Üniversitesi'nde gördüğümüz çatışma, fikri düzeyde Diyarbakır'da zaten var."

Aktan, "hükümetin politikası dışında devleti yönlendirmek isteyen devlet içi birimlerin" Hüda Par'a böyle bir misyon biçme olasılığını gözardı etmiyor.
PKK lideri Öcalan'ın Demokratik Toplum Kongresi'nin kuruluşu sırasında Hizbullah tabanına katılım çağrısı yaptığını hatırlatan Aktan, bu kesimin de çatışmadan yana olmadığını söylüyor.

Ancak Aktan, bunun 'uzlaşma' anlamına gelmediğini vurgularken şöyle devam ediyor:

"Şu anda Dicle Üniversitesi'nde gördüğümüz çatışma, fikri düzeyde Diyarbakır'da zaten var. Hizbullah'ın faaliyetlerine karşı toplumda ve Kürt hareketinde ciddi kaygılar var. Zaman zaman da didişiyorlar. İlk defa çatışmaya başlamış olmaları bence süreçle bağlantılı bir şey. Çünkü bunlar aynı zamanda radikal İslamcı olmakla birlikte Kürt milliyetçisi görünümünü de edinmiş durumdalar. 'Biz Kürtlük için mücadele ediyoruz fakat şimdi Öcalan devletle anlaşıyor, biz bu sürece karşıyız' diyorlar."
Kutlu Doğum Haftası programı

Diyarbakır'da bir yandan Fethullah Gülen hareketinin, diğer yandan Hizbullah'ın 2000'lerdeki şekliyle Mustazaflar Hareketi'nin atağa geçtiği söyleniyor.

Fakat Hizbullah militanlarının onlarca katliamdan ve 'faili meçhul' cinayetten sorumlu tutulduğu 1990'lı yılların anıları henüz canlı.
Bu yüzden, Hüda Par'ın büro kiralamakta bile zorluk çektiği söyleniyor.

Aktan, özellikle Kutlu Doğum Haftası etkinlikleri boyunca, Hizbullah siyaseti güdenlerin "kendi renklerini Diyarbakır'a dayatmaya çalıştığını" belirterek, geçen hafta kentte yapılması planlanan güzellik yarışmasının tepkiler üzerine iptal edilmesini örnek olarak gösteriyor.

Naci Sapan'ın aktardığına göre, söz konusu kesim, Diyanet İşleri Başkanlığı tarafından Pazar günü Diyarbakır Atatürk Stadyumu'nda düzenlenecek olan anma programına katılmayarak, alternatif bir Kutlu Doğum Haftası etkinliği düzenleyebilir.

Böyle bir etkinliğin gövde gösterisine dönüşme olasılığı yüksek.
Olaylarla ilgili olarak hem BDP'den hem de Hüda Par'dan gençlere "sağduyu" çağrısı yapıldı. Ancak Hüda Par, olayların "PKK'li bir grup öğrencinin" saldırısı sonucu başladığı iddiasını sürdürürken, BDP Eş Başkanı Gültan Kışanak, CNN Türk televizyon kanalında yaptığı açıklamada polisi eleştirdi ve İçişleri Bakanlığı'nı göreve davet etti.

Önümüzdeki dönemde neler olabileceğine dair öngörüde bulunan İrfan Aktan, Öcalan'ın çağrısı uyarınca silahlı PKK militanlarının sınır dışına çekilmesi halinde, onların "silahlı gücünün bastırdığı veya ürküttüğü" kesimlerin ortaya çıkma fırsatı bulacağını söylüyor.

Dicle Üniversitesi'ndeki olaylarla ilgili video görüntülerinde, Hizbullahçı oldukları iddia edilen gençlerle polis olduğu öne sürülen kişilerin adeta kol kola yürüdüğüne dikkat çeken Aktan, hükümetin 'çözüm sürecini' ilerletmek istiyorsa "bu tür çatışma ihtimalleri karşısında polisi tarafsız kılmak zorunda olduğunu" vurguluyor.
BBCT

Duran Kalkan: Çekilme talimatı vermedik, PKK alarm durumunda
13-04-2013



YDH- PKK liderlerinden Duran Kalkan, silahlı güçlerine Türkiye’den çekilme yönünde herhangi bir talimat vermediklerini açıkladı.

Sterk TV’ye demeç veren PKK Liderlerinden Duran Kalkan, PKK militanlarının halen alarm durumunda bekletildiğini belirterek “PKK güçlerinin Türkiye’den çekilmeleri sanki çok basit ve kolay bir işmişçesine Türk basınında özel bir hava oluşturuldu, halbuki böyle bir şey söz konusu değil, PKK askeri karargahlarına çekilme yönünde herhangi bir talimat verilmedi. Güçlerimiz alarm durumunda bekliyorlar ve en küçük bir saldırıya tüm güçleriyle cevap verecekler” dedi.

Kuzey Irak’taki PKK’lıların çekilmeyi değil Türkiye’ye girmeyi istediklerini belirten Duran Kalkan, “Kuzey Irak’taki güçlerimizin tümü Türkiye’ye girmek ve Türkiye içerisinde karardah oluşturmak istiyor. Biz bu güçlerimizi ikna etmek için tüm çabamızı sarf ediyoruz; ama şu da bir gerçek ki PKK askeri güçleri Türkiye’deki Kürtlerin haklarının temin edilmesini özellikle vurguluyorlar. Geri çekilmek için iki şart söz konusudur: Ya Türkiye, Kürtlerin taleplerini karşılayan esaslı adımlar atar ya da doğrudan lider Apo güçlerimizi ikna eder” dedi.
http://www.ydh.com.tr/

PKK Kandil'de açıkladı: Çekilme 8 Mayıs'ta
25 NİSAN 2013



PKK, 8 Mayıs'ta Türkiye'deki güçlerini geri çekmeye başlayacağını açıkladı. Örgütün tamamen silah bırakması ise ''Abdullah Öcalan da dahil olmak üzere herkesin özgürleşmesi'' koşuluna bağlandı.
Fırat Haber Ajansı'nda (ANF) yer alan habere göre, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, Kandil'de düzenlediği basın toplantısında, ''geri çekilmenin 8 Mayıs'ta başlayacağını, saldırıların olması durumunda geri çekilmenin durdurulacağını'' söyledi.

Kandil'e davet edilen gazetecilerin cep telefonları basın toplantısı öncesinde toplandı. Karayılan'ın açıklamalarına ilişkin ilk ayrıntıları ANF duyurdu.

Karayılan basın toplantısında hapisteki PKK lideri Öcalan'ın, Kürt sorununa çözüme ilişkin 14 Nisan tarihli mektubunda kendilerine ''gerilla güçlerinin geri çekilmesi için çağrıda bulunduğunu'' belirterek, çağrıyı ''talimat'' olarak aldıklarını ve "üzerlerine düşen sorumlulukların gereğini yerine getirmek için" bir karar verdiklerini kaydetti.

Karayılan, kararın ''tam bir kararlılık ve irade birliği içinde tereddütsüz sahiplenilerek yerine getirileceğini'' söyledi.

Karayılan'ın açıklamasına göre, geri çekilme örgütün kendi belirlediği güzergah üzerinden gerçekleştirilecek. 8 Mayıs'ta başlayacak çekilmenin en kısa sürede tamamlanmasının hedeflendiğini aktaran Karayılan, ayrıca geri çekilecek güçlerin Irak Kürdistanı'nda üsleneceklerini vurguladı.

"Türk ordu güçlerinin de aynı duyarlılık ve ciddiyetle hareket etmesi bir zorunluluktur" diye konuşan Karayılan, çekilen güçlere herhangi bir saldırı olması halinde çekilmenin derhal durdurulacağını ve güçlerinin "meşru savunma hakkı temelinde misilleme hakkını kullanacaklarını" belirtti.
'Silahsızlanma Öcalan'ın özgürlüğüyle gelecek'

Karayılan, çekilmenin bağımsız heyetlerce izlenmesinin her iki taraftan da engel olabilecek hatalı yanları tespit etmesinin sürecin sağlıklı gelişmesine imkan sunacağını söyledi.

Açıklamada "demokratik çözüm süreci" olarak ifade edilen sürecinin üç aşamasının olduğu belirtildi.

Buna göre, ateşkes ve geri çekilmeyle birinci aşama sona erecek.
ANF'nin aktardığı açıklamadan anlaşıldığı kadarıyla, sürecin ikinci aşamasında ise daha çok devletin ve hükümetin atacağı adımlara ilişkin beklentiler var. Bu çerçevede, anayasal bir çözümden bahsedilerek, ''reformlarla, gerçek bir demokratikleşme ve Kürt sorunun çözüme kavuşturulmasının koşulları doğmuş olacak'' denilen açıklamada, koruculuk ve özel timin devre dışı bıraklması talep ediliyor.

Açıklamada, ''normalleşme süreci'' olarak adlandırılan üçüncü aşamada ise, ''Abdullah Öcalan da dahil olmak üzere herkesin özgürleşmesinden'' ve ''silahsızlanmadan'' söz edildi.

Karayılan, Kürt sorununun uluslararası bir sorun olduğunu belirterek, başlattıkları hamlenin başarısı için ABD, AB ve Rusya'dan destek istedi.

PKK lideri ayrıca Diyarbakır, Erbil, Türkiye ve Avrupa'da çözüm konferansları yapılması çağrısında da bulundu.

Karayılan, basın toplantısında, Öcalan'ın Time dergisi tarafından dünyada en etkili 100 isim arasında yer almasından memnuniyet duyduklarını kaydederken, Öcalan'la ilgili makaleyi kaleme alan Kuzey İrlanda'daki Sinn Fein hareketi lideri Gerry Adams'a teşekkür etti.

PKK'nın kurucusu ve lideri Abdullah Öcalan, 21 Mart günü Nevruz kutlamaları sırasında Diyarbakır'da okunan mesajında, silahların susması ve Türkiye'deki silahlı PKK güçlerinin sınırın ötesine çekilmesi çağrısı yapmıştı.

ABD'li PKK uzmanı Marcus: Top Erdoğan'ın sahasında
İlhan Tanır
Washington
25 NİSAN 2013



Washington'daki gözlemciler, PKK'nın silahlı güçlerini Türkiye dışına tıklayın çekme kararının ardından, gözlerin hükümetin atacağı adımlarda olacağına dikkat çekiyor.

Örgütü yakından izleyen uzmanlardan Aliza Marcus, Türkiye hükümetinin askeri alandan politik alana tıklayın geçiş yapmak istediğini açıklayan PKK/KCK'nın taleplerine cevap vermesi gerekeceğini kaydederken, Prof. Henri Barkey de, sürecin Türkiye'yi birleştirirken, Irak'ı bölebileceğini savundu.

Kandil'de, KCK Yürütme Konseyi Başkanı Murat Karayılan, KCK Yürütme Konseyi üyesi Zeki Şengali ve Kongra Gel Başkanlık Divanı üyesi Hacer Zagros tarafından yapılan ve bütün dünyaca izlenen çekilme açıklamasını Washington'daki Amerikalı uzmanlar değerlendirdi.

Washington'da Kürt sorunu konusunda fikrine başvurulan uzmanların başında gelen Henri Barkey, 'çekilme' çağrısını 1993'ten beri "ilk ciddi barış açılımı" olarak tanımladı ve gelişmelerin başarıyla sürmesi ve tamamlanması halinde ''Türkiye'nin yönünü değiştirecek bir dönüm noktası'' olarak gördüğünü açıkladı.

'Irak'ı bölen bir hamle'

Lehigh Üniversitesi Uluslararası İlişkiler Bölüm Başkanı olan Prof. Barkey, geçmişte ABD Dışişleri Bakanlığı'nda Orta Doğu ve Türkiye alanında analist olarak görev yapmıştı.

Prof. Henri Barkey

"Türkiye'yi birleştiren ama Irak'ı isteyerek veya istemeyerek olsa da bölen bir hamle."

Türkiye'nin tarihindeki en büyük sorunun Kürt sorunu olduğunu hatırlatan Barkey, çözüm süreciyle birlikte hem iktisadi hem de politik anlamda bölgesel ve global alanda Türkiye'nin etkisinin artacağını, aksi halde, nüfusunun % 20'si ile barışık olmayan ülkenin etkisinin her zaman sınırlı kalacağını kaydetti.

Türkiye'deki genel kanının aksine, şimdiye kadar ABD'nin hükümet ile PKK arasında süregiden görüşmelerde pek bir rol oynamadığı Washington'daki genel görüş.

Barkey'e göre ise, Washington bundan sonra mecburen barış sürecini daha yakından takip edecek, çünkü bu sürecin Irak'a isteyerek veya istemeyerek çok derin etkileri olacak.

ABD'nin 2003'de Irak'ı işgal ederek, on yıl boyunca enerji, kan, para ve zaman harcayarak Irak'ın bir bütün olarak kalması için uğraştığına dikkat çeken Barkey, bu gelişmelerle birlikte, Irak'taki bütün dengelerin değişebileceğine dikkat çekerek, 'Kürtlerle barışmış' bir Türkiye'nin "sadece Kürdistan Bölgesel Yönetimi'ne değil, Kuzey Irak'taki Türkmenlere ve Sünnilere daha çok hitap edeceğini'' söyledi.

Türkiye'deki Kürt sorununa çözüm girişimini, ''Türkiye'yi birleştiren ama Irak'ı isteyerek veya istemeyerek olsa da bölen bir hamle'' olarak tanımlayan Barkey, bu açıdan Kerkük'te son zamanlarda meydana gelen ve ölümle sonuçlanan protesto ve çatışmaların da dikkatle takip edilmesi gerektiğine inanıyor.

Marcus: PKK, çekildiği gibi geri gelebilir

Başkent Washington'da PKK ve Kürtler dendiğinde akla gelen isimlerden bir diğeri de Aliza Marcus.

80'li yılların sonundan beri PKK'yı yakından izleyen ve örgüt üzerinde en ciddi çalışmaların başında gelen ''Kan ve İnanç'' kitabını yazan Marcus, bugünkü 'çekilme' çağrısına daha temkinli yaklaşıyor.

ABD'nin rolü açısından Barkey ve Marcus aynı düşüncede: ABD şimdiye kadar süreçte önemli bir rol oynamadı. Marcus, ABD'nin özellikle Karayılan'ın üçüncü adım olarak tanımladığı silahsızlanma sürecinde rol oynaması gerektiğini düşünüyor.

Marcus'a göre asıl önemli olan bundan sonra hükümetin PKK'nın çekilme hamlesine vereceği karşılık.

PKK sadece çekilme kararı vererek ve bunu önümüzdeki aylarda yerine getireceğine söz verirken, Türk hükümetinin askeri alandan politik alana geçiş yapmak istediğini açıklayan PKK'nın taleplerine cevap vermesi gerekecek.

Marcus'a göre Adalet ve Kalkınma Partisi tarafından atılması gereken adımların başında TBMM'de gerekli yasal çerçevenin oluşturulması gelecek.
Daha sonra süregiden KCK davalarında yargılananların serbest bırakılmasının sağlanması veya PKK bayrağı altında siyaset yapılmasına izin verilmesi gibi oldukça zorlu adımlar gündemde olacak Marcus'a göre.

Dolayısıyla, Başbakan Tayyip Erdoğan'ın önümüzdeki aylarda bu reformları yapmakta ne kadar başarılı olacağı, sürecin başarısı açısından kritik önemde.

Aksi taktirde, Marcus'a göre, PKK militanlarının Türkiye'den ayrıldıkları gibi geri gelmeleri her zaman mümkün.

Kısacası bu yaklaşıma göre ''top Erdoğan'ın sahasında'' ve işin zor kısmı yeni başlıyor.

AKP memnun, CHP kaygılı, MHP tepkili, BDP ihtiyatlı
Ayşe Sayın
Ankara
25 NİSAN 2013



Silahlı PKK güçlerinin 8 Mayıs'tan itibaren Türkiye'den Irak'taki Kürdistan Bölgesel Yönetimi sınırları içine tıklayın çekilmesi açıklamasına partilerin tepkileri şöyle:

Ayşenur Bahçekapılı (AKP Grup Başkanvekili)

Çözüm sürecinin içindeyiz. Hassas bir dönemdeyiz. Herkesin konuşmasına, ağzından çıkan her kelimeye dikkat etmesi gerekir. Çekilme oluyorsa buna sevinmekten başka bir şey gelmez elimizden. Bundan sonra silahların değil dost ellerin birbirini tutması konuşulacaktır.

Oktay Vural (MHP Grup Başkanvekili)

Onlar özgürleşecek, bizi içeri atacaklar. Silahı bırakma yok. AKP ile PKK'nın yaptığı anlaşma, önce Türk Silahlı Kuvvetleri'nin çekilmesi. "Biz silah bırakmayacağız. Yasal ve anayasal taahhütleri yerine getireceksiniz" deniyor. Ondan sonra Öcalan serbest kalacak, silah da bunun garantisi olacak. PKK silahıyla hedefine ulaşmış olacak ve meşrulaşacak. Bu süreç doğrudan doğruya AKP'nin teslimiyet süreci, AKP'nin ya da devletin bir planı değil. Doğrudan doğruya, Öcalan'ın isteği ve arzusu yerine getiriliyor. Öcalan'ın ya da PKK'nin hiçbir geri adım söz konusu değil.

Faruk Loğoğlu (CHP Genel Başkan Yardımcısı)

Böyle üç aşamalı bir yol haritası çizip sanki yetki, otorite kendilerindeymiş gibi bir durumun Türkiye'ye empoze edilmesini biz kaygı verici buluyoruz. Artık gerek Öcalan'ın, gerek Kandil'in yaptığı bu açıklamalar, Öcalan ile yapılan pazarlıkların yavaş yavaş ortaya çıkması anlamına geliyor. Kandil'in yaptığı açıklamanın unsurları konusunda bir anlaşmaya varılmamış olsaydı böyle bir açıklama yapılmazdı. Hepimiz dostluk, barış istiyoruz ama AKP'nin Türkiye'yi, halkımızı getirdiği bu nokta hazmedilebilecek, içimize sindirebileceğimiz bir nokta değil. CHP de herkes gibi çözüm ve barış istiyor. Ancak bu TBMM'nin belirlediği çerçevede olmalı. Silahların susması önemli ve gerekli ama yeterli bir durum değil. Nedir yeterli olan durum? PKK'nın, Kandil'in, Öcalan'ın hep birlikte Türkiye Cumhuriyeti'ne karşı her türlü şiddet ve terör eyleminden vazgeçildiğini ve silahlarını teslim edeceklerini, bırakmak yerine teslim edeceklerini, kesin bir dille ve alenen beyan etmesidir. Bu bizim için vazgeçilmez şarttır.

Malik Ecder Özdemir (CHP Sivas Milletvekili)

Özellikle Doğu ve Güneydoğu'da bu sahte bayram havası yaratılarak, beklentiler çok yüksel tutuldu. Eğer bu süreçle ilgili beklentiler boşa çıkarsa, silahların daha öldürücü, daha fazla ölüm kusacağı endişesi taşıyor. Ölümlerin durması elbette güzel. Ama bütün bu sürecin el altından yürütülen pazarlıkların parçası olduğu endişesi var.

Pervin Buldan (BDP Grup Başkanvekili)

Türkiye açısından tarihi bir süreçten geçiliyor. Kürtler açısından beklenti ve umudun olduğu bir süreç yaşanıyor. Çünkü yıllarca bu coğrafyada sürekli silahlar konuştu, insanlar yaşamını yitirdi, bir halk inkar edildi, görmezden gelindi. Ancak Kürtler açısından şunu ifade etmek gerekiyor ki bir halk artık muhatap olarak alındı. Böylesi bir süreçten umutluyuz ve bunun bir barış sürecine evrilmesi bizim açımızdan önemli. Bir geri çekilme sürecinin takvimi açıklandı. Tabii ki geri çekilmeyle birlikte "Türkiye'de barış olacak" gibi bir havaya kapılmamak gerekiyor. Asıl yapılması gerekenler bundan sonra başlıyor. Kürtler yıllarca verdiği mücadelenin, ödediği bedelin artık yeni bir aşamaya girdiği sürece tanıklık ediyor. Dolayısıyla geri çekilme sürecinin bitmesiyle birlikte aslında önemli bulduğumuz ve olması gereken bir süreç başlayacak... Hem Kandil'de hem İmralı'da yaptığımız görüşmeler, hem de devlet ve hükümet düzeyinde yapılan görüşmelerde herkesin çok hassas olduğunu ifade etmek isterim. Hassas olunması gereken bir süreç. Aynı zamanda samimi ve ciddi olunması gereken bir süreç. Eğer ciddiyet ve samimiyet bu süreçte ortaya konulursa, ben bir sıkıntı yaşanacağını düşünmüyorum ama önemli olan bu hassasiyeti görmek ve bu hassasiyet üzerinden bazı şeyleri geliştirmek.

Sırrı Sakık (BDP Muş Milletvekili)

Bugün önemli bir süreçten geçiyoruz. Çatışanlar ülke sınırının dışına çıkıyor ve silahlar susuyor. Yeniden geleceğimizi birlikte inşa edeceğiz. Dünyanın dört bir tarafından herkesin gözü Kandil'de...

Kaynak: BBCT

Haçlı Donanması Körfez'e Dayandı
28 Ekim 2010


"Neler oluyor? Bu yüzyılın en büyük istilasına mı hazırlık yapılıyor?Bütün Batılı ülkeler, İslam dünyasına karşı tarihin hangi döneminde ortak hareket etmişlerdi?..."

İbrahim Karagül/ Yeni Şafak

Bu yüzyıl, büyük istilalarla başladı. "İslam'ın kanlı sınırları"ndan dem vuranlar, kanı İslam'ın kalbine taşıdı. Mezopotamya'ya yerleşti. Üç kıtanın kesiştiği bütün kavşaklara yerleşti. Denizlere, kara parçalarına yerleşti. İki okyanus arasında uzanan devasa kuşakta hangi ülke, hangi toplum varsa hepsi bu derin ve süresiz istila projesiyle sarsıldı. Ülkeler işgal edildi, işgal edilmeyen onlarcası istikrarsızlıklara, iç çatışmalara, belirsizliklere sürüklendi.

İki okyanus arasındaki coğrafya, bizim coğrafyamız yeni bir Haçlı dalgasıyla boğuşuyor. Bahanelerle, popüler gerekçelerle kamufle edilmiş bu büyük hesap, zihinlerini özgür tutanlar için ne acı bir durum. Haçlı seferlerine tanık olanlar, Moğol istilasını yaşayanlar, Birinci Dünya Savaşı yıkımını görenler aynı acıyı yaşadılar. Ama her yıkımdan sonra şaşırtıcı bir yükselişe tanık oldu bu coğrafya. Bunu bilenler, işte bu yükselişin, büyük dönüşün önüne geçmek için belki yüzyıllık bir istila projesini uygulamaya koydu. Bu güne kadar da, o projeden zerre kadar geri adım atmadı.

Dün; ABD'nin bir uçak gemisinin daha Arap Denizi'ne gittiği haberini gördüğümde, Afganistan'daki işgal, Pakistan'daki iç savaş hali, Irak'ın durumu, İran'ı savaşla dize getirme tehditleri, Ortadoğu'ya yığılan silahlar, Afrika kıyılarına yönelik işgal hazırlıkları, Doğu Akdeniz'deki tehlikeli güç mücadelesi ve yirmi yıldır iki okyanus arasında tanık olduklarımızı düşündüm.

Her hareket, girişim, siyasi ve askeri müdahale, proje birbirini tamamlıyor, hepsi bir büyük projenin unsurlarını oluşturuyor. Ama görünüşte hepsi birbirinden farklı gerekçelerle pazarlanan, kitlelerin öyle sandığı, insanlığın geleceğini kurtarmak için yürütülen adalet ve özgürlük operasyonlarıydı. Ancak bu toprakların son bin yılını az çok bilenler, hepsinin arkasında aynı düşüncenin, inancın yattığını, bir medeniyet mücadelesinin olduğunu fark ediyorlar.

USS Abraham Lincoln uçak gemisi, beraberindeki savaş gemileriyle birlikte 17 Ekim'de bölgede olacak. USS Harry Truman uçak gemisiyle buluşacak. Ardından Fransa'nın tek uçak gemisi Charles de Gaulle, beraberindeki savaş gemileri, denizaltılar ve uçaklarıyla bölgeye gelecek. Arap Denizi, Umman Denizi dev bir donanma yığınağına sahne oluyor. Irak işgalinden sonra, bildiğimiz yeni bir işgal projesi yok. Kızıldeniz ve Basra Körfezi'ndeki bu askeri hareketliliğin sebebi ne olabilir?

Söz konusu donanma birlikleri bir süre önce korsanlarla mücadele için Cibuti merkezli operasyonlar yapıyordu. Ancak, bu operasyonların 11 Eylül'den önce başladığını biliyoruz. Resmi gerekçe, Afganistan'daki savaşın şiddetini artırması. Ülkede bulunan ABD ve NATO'ya bağlı güçler bu saldırıları önleyemiyor mu? NATO ve ABD'nin Afganistan operasyonunda elli ülkeden 120 bin asker görev yapıyor.

Pakistan'daki iç savaş için de böyle bir güce ihtiyaç yok. Çünkü Afganistan ve Pakistan'daki güçler, Körfez'deki gemiler bunu pekala yapıyor. Öyleyse Kızıldeniz'le Basra Körfezi arasında, böylesine büyük bir askeri yığınağın sebebi ne olabilir? Bilmediğimiz, dikkatimizden kaçan yeni bir işgal senaryosu mu? İran'ı mı vuracaklar? Yemen'i mi istila edecekler? Somali ve çevresinde mi bir şeyler yapacaklar?

Doğu Afrika, ABD, Fransız ve NATO birlikleri için eğitim sahalarına dönüştürüldü. Buralarda eğitilen askerler, Afganistan'a, Pakistan'a ve diğer bölgelere gönderiliyor.

Mayıs ayında USS Truman uçak gemisiyle Fransız uçak gemisi Akdeniz'e hangi işgalin tatbikatını yaptılar? Hemen bütün Batılı ülkeler neden bu deniz geçiş bölgelerine donanma gönderiyor? Terörle mücadele mi? Allah aşkına kimse bu saçmalığı tekrarlamasın artık...

Her ne olacaksa Basra Körfezi merkezli olacak. Tam da bu bölgelere yönelik silah satışlarına bakalım. Financial Times'ın haberine göre ABD, Suudi Arabistan, Kuveyt, Umman ve Birleşik Arap Emirlikleri'ne 123 milyar dolarlık silah satışı yapıyor. Bu paketin 90 milyar dolara yakını S. Arabistan'a ve satış kesinleşti.

Batı, Amerika ve NATO, bütün bu bölgelerde tatbikatlar yapıyor. Tatbikat yapılan bölgelerin çevresindeki ülkelerden bazılarına tarihte görülmemiş oranda silah satıyor, askeri yığınak yapıyor. Bazı ülkeleri de garnizon ülkeye dönüştürüyor.

Arap Denizi'ndeki, Basra Körfezi'ndeki askeri birliklerin alarm düzeyinde olduğu haber veriliyor. Neler oluyor? Bu yüzyılın en büyük istilasına mı hazırlık yapılıyor? Bütün Batılı ülkeler, İslam dünyasına karşı tarihin hangi döneminde ortak hareket etmişlerdi? Haçlı savaşları sırasında! Ve tabi Osmanlı siyasal otoritesini yok edip bu coğrafyaya tarihin en büyük hezimetini yaşatan Birinci Dünya Savaşı'nda....

Bütün bu resmi görüp de kimse "haçlı savaşı" ifadesini yadırgamasın, yargılamaya kalkışmasın. Anlamayanlar son altı yüzyıllık tarihe baksın yeter! Ne yazık ki, hiçbir şeyin değişmediğini göreceklerdir...

2 genç PKK'ya katıldı 2 aile çatıştı: 8 ölü
17.08.2013
Diyarbakır'ın Hazro İlçesi'ne bağlı Çiftlibahçe Köyü'nde ailelerinden 2 gencin PKK'ya katılmasından 'Tekin' ailesini sorumlu tutan 'Uğurlu' ailesi fertleri arasındaki tartışma, silahlı çatışmaya döndü. Çatışmada, ilk belirlemelere göre 8 kişi öldü, 4 kişi de yaralandı.
haber93

Cemil Bayık: 'AKP hükümeti bu paketle son kredisini harcamıştır'
06 Ekim 2013



Vatan gazetesinin haberine göre; Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklanan demokratikleşme paketi ile ilgili ilk kez konuşan KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, Abdullah Öcalan ile müzakere koşullarının oluşturulması ve müzakereye başlanması gerektiğini söyledi.

Bayık, "Yoksa süreç AKP tarafından tek taraflı olarak bozulmuş demektir. Aslında süreç kalmamıştır. Öcalan, 'acaba çıkmamış candan süreci bir biçimde canlandırabilir miyim' düşüncesiyle son olarak üç öneri yapmıştır. Bu öneriler pratikleşmezse KCK bu durumu değerlendirir. Kürtlerin kendi kaderlerini AKP hükümetinin insafına bırakması düşünülemez" dedi.

KCK, Başbakan Erdoğan tarafından 30 Eylül'de açıklanan demokratikleşme paketi ile ilgili deklarasyon ile cevap verme hazırlığı yaparken, Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, paket ile ilgili görüşlerini PKK'nın internet sitesindeki makalesinde açıkladı. Paketten Abdullah Öcalan ile başlatılan süreci boşa çıkaracak ve sabote edecek bir yaklaşım çıktığını ileri süren Cemil Bayık şunları kaydetti:

"AKP sanki başlatılan bir süreç yokmuş gibi hareket etmiştir. AKP hükümetinin böyle yaklaşmasıyla ortada bir süreç kalır mı? Biraz aklı başında olan ve siyasetten anlayan herkes 'süreç böyle yürümez' der. AKP hükümeti her sıkıştığında İmralı'ya heyetler göndermektedir. Bir yıla yakındır çatışmasızlık ortamı bu görüşmeler sonucu gerçekleşmiştir. KCK, AKP hükümeti Abdullah Öcalan'ı muhatap alacak ve müzakere yapılacak düşüncesiyle çatışmasızlığı sağlamış, silahlı güçlerini önemli düzeyde sınır dışına çıkarmıştır. Zaten Kürtler bir toplum olarak tanınıp siyasi temsilcileri muhatap alınmadan ve müzakere yapılmadan çözüm gerçekleşmez. Kürtlerin siyasi iradesini tanımayanlar Kürt sorununu çözemezler."

Cemil Bayık, Başbakan Erdoğan'ın açıkladığı paketin, PKK'nın geri çekilmeyi durdurma önerisinin ne kadar doğru olduğunu gözler önüne serdiğini de savunarak şöyle devam etti:

"Bu açıdan Abdullah Öcalan'ın müzakere koşullarını yaratması ve müzakereye başlaması gerekir. Yoksa süreç AKP tarafından tek taraflı olarak bozulmuş demektir. Aslında süreç kalmamıştır. Kürt halk önderi 'acaba çıkmamış candan süreci bir biçimde canlandırabilir miyim' düşüncesiyle son olarak üç öneri yapmıştır. Bu öneriler pratikleşmezse Kürt Özgürlük Hareketi de bu durumu değerlendirir. Kürtlerin kendi kaderlerini AKP hükümetinin insafına bırakması düşünülemez. Kürtleri muhatap almayan her adım ve paket özünde boştur. Bu paket 'kundır' (kabak) dır.

'YA ÇÖZÜM İRADESİ, YA DA YENİ MÜCADELE YÖNTEMİ'

Cemil Bayık bir çözüm paketinden söz edilemeyeceğini, açıklanan paketin aksine çözümsüzlüğü örten bir paket olduğunu ifade ederek makalesini şöyle tamamladı:

"Eski kültürel soykırımcı, sömürgeci politikaların üstünü örten bir örtü olarak kullanılacaktır. Böylece AKP'nin Kürt sorununa yaklaşımı bir kez daha belli olmuştur. AKP hükümeti bu paketle son kredisini harcamıştır. Ya AKP çözüm iradesini ortaya koyacaktır, ya da Kürtler yeni bir mücadele dönemi tarzı ve yöntemi ortaya koyacaklardır."

haber93

Ceylanpınar'da hükümete öfke:'Devlet bize savaş açtı'
11.04.2014



Urfa’nın Ceylanpınar ilçesinde 30 Mart seçimlerinden bu yana sıkıyönetim devam ediyor. Buna karşın Rojava sınırında bulunan ilçe halkı geri adım atmıyor. Ceylanpınarlılar, her gün seçimlerde yapılan hileleri protesto ediyor. Seçimlerin iptal edilmesini isteyen halk, hükümetin Suriye politikası nedeniyle Ceylanpınar üzerinde oyunlar oynadığı konusunda hemfikir.

Ceylanpınar’daki eylemlere destek vermek amacıyla bölgede seçilen tüm BDP’li belediye başkanları, belediye meclis üyeleri ve parti yöneticileri, HDP ve BDP milletvekilleri dün Ceylanpınar’daydı. Eylem öncesi ilçe girişlerinde yığınak yapan polis ve asker OHAL günlerini bir kez daha yaşattı. İlçeye girmek isteyen seçilmişleri engelleyen askerler, belediye başkanlarından mazbatalarını göstermesini istedi. Erzurum Hınıs’tan gelen BDP’li Meclis Üyeleri Yunus Demir, Yılmaz Polat, Halit Yılmaz ve Ferit Peker ise polislerce darp edilerek gözaltına alındı. Bazı araçlara da çeşitli bahanelerle el konuldu. Uzun tartışmaların ardından belediye başkanları ve meclis üyeleriyle birlikte biz de ilçe merkezine ulaşabildik. İlçeye ulaşan çok sayıda seçilmiş, Ceylanpınarlılarla birlikte düzenledikleri yürüyüşle hükümeti ve seçim hilelerini protesto etti. Polisin yığınak yaptığı Ceylanpınar merkezinde zırhlı araçlar sık sık tur atarken, sokak başları da polislerce tutulmuş durumda. BDP binasının bulunduğu sokak da polislerce ablukaya alınmış.

ÖNCE OYLARIMIZI YAKTILAR ŞİMDİ SAVAŞ AÇTILAR

İlçede olup biteni konuştuğumuz Ceylanpınarlılar, seçimden bu yana bu sıkıyönetim manzarayı yaşadıklarını belirtiyorlar. “Devlet önce oylarımızı yaktı. Şimdi de bize sıkıyönetim yaşatıyor” diyen Hasan Kurt, “Burada emniyeti, askeri, devletin tüm olanaklarını kullanarak belediye başkanlığını AKP Adayı Menderes Atilla’ya verdiler. Bizim oylarımız çöpe giderken, onlar ölülere ve yurt dışındakilere bile oy kullandırdılar” diyor. Devletin halka karşı savaş açtığını söyleyen Kurt, “Rojava’daki gelişmelerden korkan devlet Ceylanpınar’ı kendisi yönetmek istiyor. Şimdi getirdikleri adam çetecilerin yanındadır. Biz bu adamın hırsızlığından başka bir şey görmedik. Daha önce babası, ağabeyi belediye başkanlığı yaptı. Belediye arazilerini üstlerine geçirdiler. Köy aldılar. Şimdi de Suriye’deki katillere iş birliği yapıyorlar” diyor.

BURAYI EL NUSRA MERKEZİ YAPMAK İSTİYORLAR

Ceylanpınar’ın el Nursa’nın merkezi haline getirilmek istendiğini söyleyen Hasan Özcan ise “Şimdi burada hiç kimsenin huzuru yok. OHAL uygulaması var. Seçimin iptal edilmesini istiyoruz. Yapılan hileler ortada. AKP işine geldiği yerde seçimi iptal ediyor, işine gelmediği yerde ‘Ben kazandım’ diyor. Biz bunu kabul etmiyoruz” diyor.

SEÇİM İPTAL EDİLSİN

Seçimde yakılan oyları kendi gözüyle gördüğünü söyleyen Cemil Alca da “Seçim kuruluna ağzı açık torbalar getirdiler. Tüm hileleri ortada. Ancak seçimi iptal edeceklerine bize ‘sokağa çıkmayın’ diyorlar. Herkes çok huzursuz. Ben eskiden sabah namazına camiye giderdim. Seçimlerden bu yana sabah dışarı bile çıkamıyorum” sözleriyle anlatıyor ilçedeki durumu.

50 BİN NÜFUSLU İLÇEYİ ABLUKAYA ALDILAR

Seçim akşamı AKP Urfa Milletvekili Faruk Çelik’in Ceylanpınar’a gelerek bazı yerleri dolaştığını söyleyen Mehmet Şakir Atay ise, “Devlet buraya ağırlık koydu. Suriye’de yaşlananlara buradan müdahale etmek istiyorlar. Çetelere hareket yeri açıyorlar” dedi. Seçimlerden bu yana OHAL yaşadıklarını ifade eden Atay, “Devletin burada yaptığı suçtur. 50 bin nüfuslu ilçeyi ablukaya aldılar. Elimizde ne silah var ne bıçak. Böyle yapmaları hangi kanunda var? Polisleri üstümüze saldırtan hükümettir. Ceylanpınar’da daha önce sınırın öteki tarafındaki çatışmalardan kaynaklı 32 kişi yaralandı, 5 kişi öldü. Ancak bir bakan görmedik. Telefonla bile başsağlığı dilemediler. Ama seçim olunca burayı boş bırakmıyorlar. Tüm hileler ortada. Bu seçim iptal edilmeli” şeklinde konuştu.

https://www.facebook.com/InsaniDayanismaPlatformu,

Bismil'de İbrahim Oruç'un cenazesine 50 bin kişi katıldı
21 Nisan 2011
Diyarbakır'ın Bismil İlçesi'nde dün öldürülen Oruç, 50 bin kişinin katıldığı cenaze töreniyle toprağa verildi.



Bismil'de dün YSK'nın BDP'nin desteklediği 7 bağımsız adayında aralarında bulunduğu 12 kişinin adaylıklarını veto etmesini protesto etmek için düzenlenen gösteride, olaylar çıktı. Olaylarda ateşli silahtan çıkan kurşunla Cahit Sıtkı Tarancı Lisesi 3'üncü sınıf öğrencisi İbrahim Oruç, yaşamını yitirirken, Gültekin Kuşçu ile Abdulkerim Gümüş, yaralandı.

Polisin açtığı ateş sonucu öldüğü iddia edilen İbrahim Oruç'un cenazesi Diyarbakır'dan uzun araç konvoyuyla Bismil'e götürüldü. İlçe girişinde yolları ateşler yakarak kapatan yüzleri maskeli göstericiler PKK flamaları ile Abdullah Öcalan posterleri ve ölen İbrahim Oruç'un fotoğraflarını taşıyarak, 'İntikam' sloganları attı. Yoldan geçen araçları tek tek kontrol ettikten sonra ilçeye girişlerine izin veren göstericiler, Diyarbakır'dan getirilen İbrahim Oruç'un cenazesini, PKK flaması asılan Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine ait cenaze aracından omuzlara alarak 5 kilometre uzaklıktaki mezarlığa kadar yürüdü.

50 BİN KİŞİ KATILDI

BDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, yardımcısı Gültan Kışanak, Milletveki Emniye Ayna, Diyarbakır Bağımsız Milletvekili adayı Altan Tan, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir, belediye başkanlarının ön safta katıldığı cenaze töreninde, göstericiler ellerindeki molotof kokteyllerini göstererek güvenlik güçleri ve Ak Parti ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a büyük tepki gösterdi. BDP eski Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile yardımcısı Gültan Kışanak ve Belediye Başkanı Osman Baydemir, önlerinde zafer işareti yapan yüzü maskeli bir çocuğu severek öptü. Yaklaşık 50 bin kişinin katılımıyla İbrahim Oruç'un PKK flamalarının sarıldığı tabut İlçe Mezarlığı'nda gözyaşları arasında toprağa verildi.

Dünden beri olayların yaşandığı ilçede bugün cenaze sırasında Diyarbakır Batman'dan getirilen yaklaşık 1500 polis ile Batman'dan gelen jandarma timleri kaymakamlık binası ile kamu kurum ve kuruluşlarının önünde olası bir saldırıya karşı önlem aldı.Güvenlik güçlerinin gruplardan uzak durduğu Bismil'de yollar belediyenin çöp konteynırları ile kapatıldı. Esnafların kepenk açmadığı ilçede gerginlik halen devam ediyor.

Ak Parti İLÇE BİNASI KULLANILMAZ HALE GELDİ

Dün gece geç saatlere kadar polislerle çatışan göstericiler, istasyon caddesi üzerindeki bir sokakta bulunan Ak Parti ilçe binası göstericiler tarafından kullanılamaz hale getirildi. Parti binasının kepenklerini kırarak içeri giren göstericiler içerde bulunan bütün malzemeleri kırıp döktü.
haberaktüel

Cenazede polis bıçaklandı
4 Mayıs 2011

Tunceli'nin Ovacık ilçesindeki operasyonda etkisiz hale getirilen 7 teröristten 4'ünün Diyarbakır'daki cenazesinde, bir grup, polis otomobiline saldırdı. Saldırıda, polis memuru Bünyamin Çakmak bıçakla yaralandı. haber10

Aysel Tuğluk: "Kötü şeyler olacak"
DTK eşbaşkanı Aysel Tuğluk, Diyarbakır'da sert konuştu...
05 Mayıs 2011

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın seçim mitinglerinde "Kürt sorunu yoktur" sözlerine, DTK Eşbaşkan Aysel Tuğluk: "İnkar isyanı büyütür. Kürt sorunu kör noktadadır. Çözüm AKP'ye rağmen gelişecektir. Mısır gibi mi olur, Suriye gibi mi bilinmez. Cennet olsa birlikte yaşayacağız, cehennem olsa birlikte yanacağız; araftayız. Dilim varmıyor demeye ancak 'Kötü şeyler olacak' ifadesini bir his olarak dillendirmek durumundayım"
habertürk

NEOLIBERALIZMI SEVEN, AYSEL TUĞLUK'UN AYRILIKÇILIĞINA KATLANIR...
SALIH SELÇUK
04 MAYIS 2011

Sittinsenedir söylemekten dilimde tüy bitmesine rağmen, tekrarlayayım:

1. Neoliberalizmin sonuçlarından biri de, gelir dağılımındaki uçurumdur...
(Bunun nasıl ortaya çıktığını anlatmak şimdi uzun iş.)

2. Neoliberalizm, ekonomi değil de ekonomi ötesi bir dile sahiptir. Sorunları, etnik/dini kimliklerin kendi aralarındaki ilişkilere indirgeyip, kimlikçilik üzerinden konuşur...

Türkiye'de neoliberal dönemde (1985-2008) sosyo-ekonomik söylem tamamen gömülmüştür...

Sistemin sürdürdüğü statükoya karşı tepki de etnik/dini kimlikçilik diliyle gelmiştir (Kürtçülük ve İslamcılık).

3. Neoliberalizmdeki gelir dağılımı uçurumu Türkiye'de, bölgesel farklılık şeklinde algılanmıştır ("Güneydoğu'nun geri bırakılması" -Sanki Kuzey Doğu ileri bırakılmış gibi!..) Türkiye'nin çoklu etnik/dini kimliklere sahip bir yer olması ve neoliberal dilin sahiplenilmesi, bu sonucu doğurmuştur.

4. Kendine etnik kimlikçi bir dil bulan fakir Güneydoğu Anadolu, kapitalizmin ideolojisi milliyetçilik özelliklerine uygun olarak, kendi içinde bir kültürel homojenleşmeye gitmekte ve bunun bir sonucu olarak ayrılık/özerklik talep etmektedir...
Bunun sosyo-ekonomik anlamı/nedeni, ülkenin Batısı ile Doğusu'nun birbirinden farklı iki ayrı ekonomik yoğunlaşma/ritm tutturmuş olması ve bu ikisinin de kendi içinde stabilize olma zorunluluğudur...

5. Türkiye, AKP tipi süzme neoliberal ekonomi ile ve etnik/dini kimlikçi dil (ve yandaş kayırma) ile aynen bu yolda devam ederse bölünecektir...

6. Bölünme, ayrışan iki bölgenin de kendi içinde kapitalist sosyo-kültürel homojenleşmesini zorunlu kılacağı için, iki bölgede de etnik göç (veya etnik temizlik) olacaktır...
Yani batı'daki Kürtler doğuya, doğudaki Türkler batıya göçmek (veya asimile olmayı kabul etmek) zorunda kalacaktır...

7. İyi niyet, hoş sözler, "biz kardeşiz" lafları sökmez...

Neoliberalizmde ve AKP'de ısrar eden bölünmeye katlanır...
Nokta...
(Ha bu işten sonra kim memnun olur?!..
Hiçkimse...
Kürtçülük ve Türkçülük tarihe karıştıktan sonra Türklerle Kürtler birbirine sarılıp, "Biz ne yaptık" diye saf saf sorup ağlarlar -tabii bu arada çok insanın fena halde canı yanmış, birçoğu yurdundan kovulmuş olur...)

Bakın bunu buraya not düşmek zorundayım:

"Kendi düşen ağlamaz"
(Yani her ağlayana meme yok öyle!..)
http://konstantiniye.blogspot.com/

Askeri personele silahlı saldırı
24 Nisan 2011
Hakkari'nin Yüksekova ilçesi kent merkezinde silahlı saldırıya uğrayan 2 uzman çavuş yaralandı.

İlçenin Cengiz Topel Caddesi, Eski Cezaevi kavşağında, saat 15.45 sıralarında sivil kıyafetleri ile yaya olarak ilerleyen ve 21. Jandarma Sınır Tugayında Uzman Çavuş olarak görev yaptıkları belirtilen, Durdu Çapar ve Yalçın Bozok'a kimliği belirsiz kişi veya kişilerce arkadan ateş açıldı.

Açılan ateş sonucu yaralanan uzman çavuşlar, 112 Acil Servis Ambulansı ile Yüksekova Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı.

Yaralılardan Yalçın Bozok askeri helikopterle Van'a, Durdu Çapar ise Hakkari Asker Hastanesine sevk edildi. haber10

Söke Karıştı!
17.04.2011
Aydın'ın Söke ilçesine bağlı Ağaçlı köyünde, BDP konvoyunun geçişi sırasında kavga çıktı. Olayda 3 kişi yaralandı, 2 araç ve 6 işyeri hasar gördü.

Aydın’ın Söke ilçesine bağlı Ağaçlı köyünde, Barış ve Demokrasi Partisi (BDP) konvoyunun geçişi sırasında kavga çıktı. Kavgada 3 kişi yaralandı, 2 araç ve 6 işyeri hasar gördü.

Köylüler ile BDP’lilerin birbirine girdiği kavgada 3 kişi hafif yaralandı, yaralılardan birinin asker olduğu öğrenildi.

Köye Giriş Çıkışlar Yasaklandı

Köye giriş çıkışlar valilik kararı ile yasaklandı, köye 4 jandarma aracı konuşlandırıldı.

BDP konvoyu ise Söke üzerinden Aydın merkeze gitti.

Ağaçlı köyü muhtarı Mehmet Bilgiç, "Köyün içinden geçen konvoyda Abdullah Öcalan’ın posteri açılmış. Köylülerden iki genç de Türk bayrağı açmış. Araçtan inen BDP’liler, elinde Türk bayrağı olan gençleri tartaklamaya başlamış. Bunun üzerine olaylar çıktı. Olaylar sırasında konvoydakiler köydeki dükkanları taş yağmuruna tuttu. BDP’li konvoyun attığı taşlara köylüler de cevap verdi. Taşlı sopalı kavga çıktı. Olaylara hemen Jandarma müdahale etti." dedi. TRT

Diyarbakır'da belediye otobüsüne saldırı
19 Nisan 2011
Bir grup gösterici belediye otobüsüne molotof kokteyli attı.

Diyarbakır Büyükşehir Belediyesine ait otobüsü durdurup yolcularını indiren bir grup gösterici, araca molotofkokteyli attı.

Edinilen bilgiye göre, Sur ilçesi Melikahmet Caddesi'nde bir grup gösterici, barikat kurup yolu ulaşıma kapattıktan sonra Büyükşehir Belediyesine ait Kenan Polat yönetimindeki 21 AK 055 plakalı otobüsü durdurdu.

Sürücü ve yolcuları otobüsten indiren göstericiler, araca molotofkokteyli attı.

Otobüste çıkan yangın, Büyükşehir Belediyesi İtfaiye Müdürlüğü ekiplerince söndürüldü.

Otobüste maddi hasar meydana geldi. haber10

Şavata adaylıktan çekilecek
19 Nisan 2011
BDP'nin Malatya'da desteklediği bağımız aday Gani Rüzgar Şavata, adaylıktan çekileceğini açıkladı.

Ysk'nın, aralarında BDP'nin desteklediği 7 adayında bulunduğu 12 kişinin milletvekili adaylığını veto etmesinin ardından BDP'nin Malatya'da desteklediği bağımız aday Gani Rüzgar Şavata, adaylıktan çekileceğini açıkladı.

BDP'nin destekleği Malatya bağımsız milletvekili adayı Gani Rüzgar Şavata, Şırnak'ın Silopi İlçesi'ndeki Habur Sınır Kapısı'ndan Irak'a gitti. Şavata, Habur'da gazetecilere yaptığı açıklamada, YSK'nın aldığı karara tepki göstererek, Irak dönüşü milletvekilliği adaylığından çekileceğini söyledi. Şavata, şöyle dedi:

"Barış sürecinin yaşandığı bir zamanda, seçim atmosferine girdiğimiz bir zamanda yargının bağımsızlığını koruyamadığı görülmektedir. Bu seçim atmosferinde, bağımsız milletvekili adayı arkadaşlarımızın olmadığı bir seçimin ne ülkemize ne de halkımıza bir yarar sağlayacağına inanıyorum. Ben de bu arkadaşlarımın haklı davası içerisindeyim ve ben bu seçim atmosferinden geri çekileceğimi düşünüyorum. Halkımın düşünceleri de bu yönde olduğuna inanıyorum. Halkımın bana verdiği bu düşünceden yola çıkarak ben yarın istifamı vereceğim. "

'ALLAH MUHAFAZA, YANLIŞ ŞEYLER OLACAK'

Şavata, Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'ın acil önlem almasını da isteyerek sözlerini şöyle sürdürdü:

"Yoksa Allah muhafaza yanlış şeyler olacağını düşünüyorum. Bölgede seçim olmayacağını düşünüyorum. Biran evvel halkın sesine kulak vermelerinden yanayım, bu halkın bu sükuneti iyiye bir gidişat değildir. Halk bekliyor, halkın beklentileri var. Mutlaka adil bir seçim olacağını düşünüyorum. Zaman henüz erken, biran evvel önlem alınması düşüncesindeyim. Eğer ki önlem alınmaz ise, eğer bu barış süreci sansüre uğrarsa, biz bu seçim sürecinde yer almayacağız ve halkımızın yanında olacağız. " Hürriyet

CHP'nin seçim bürosuna molotoflu saldırı
19 Nisan 2011
CHP Beyoğlu 2. Bölge Seçim Koordinasyon Merkezi'ne kimliği belirsiz kişilerce molotofkokteyli saldırı düzenlendi. Saldırı sonucu binanın bazı camları kırıldı.

Alınan bilgiye göre, saat 20.00 sıralarında Beyoğlu Fatih Sultan Caddesi üzerinde bulunan CHP 2. Bölge Seçim Koordinasyon Merkezi önüne gelen yüzleri maskeli ve kimliği belirsiz bir grup, binaya molotofkokteyli ile saldırdı. Grup, olayın ardından yaya olarak kaçtı. haber10

Gaziosmanpaşa'da İETT otobüsü taşlandı
İstanbul Gaziosmanpaşa'da, hareket halinde bulunan İETT otobüsüne kimliği belirsiz kişi ya da kişilerce taşlı saldırı düzenlendi. Saldırı sonucu otobüste ufak çapta maddi hasar meydana geldi. Olay sırasında otobüste yolcu bulunmadığı öğrenilirken saldırganlar olay yerinden kaçarak uzaklaştılar. İhbar üzerine olay yerine gelen polis ekipleri, otobüsü polis merkezi önüne çekerken İETT sürücüsünün ifadesine başvuruldu. 20.04.2011 İSTANBUL netgazete

Diyarbakır karıştı!
Diyarbakır'da, 19 Aralık 2000 tarihinde cezaevlerine yönelik düzenlenen "Hayata Dönüş Operasyonu"nun yıl dönümünü dolatısıyle gösteri düzenlendi. Polis, havai fişek, molotofkokteyli ve taşla saldıran göstericilere, tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti.

19 Aralk 2010

"Cezaevlerinde meydana gelen olayları protesto etmek ve cezaevlerinde
bulunan hasta tutuklu ve hükümlülerin durumunun iyileştirilmesi amacıyla" basın
açıklaması yapmak istediklerini söyleyen tutuklu aileleri ve bir grup BDP’li, BDPDiyarbakır il Başkanlığı önünde toplanarak, Diyarbakır E Tipi Cezaevi önüne kadar
yürümek istedi.

Polisin güzergahı değiştirmek istemesi üzerine yüzleri kapalı bazı
göstericiler, polise taş, molotofkokteyli ve havai fişeklerle saldırdı. Polis,
gruba basınçlı su ve biber gazı ile müdahale etti. Olaylar sırasında bazı
göstericiler ile polis memurları hafif yaralandı.

İzinsiz gösteri sırasında kaçan bazı partili ve göstericiler BDP İl
Başkanlığı binasına girdi. Bu sırada bazı göstericiler, parti binasının
içerisinden molotofkokteyli attı.

Parti binasına gelen polis, içeri girmek istedi. Partililer buna izin
vermedi. İl binası çevresinde geniş güvenlik önemli alındı. Bunun üzerine BDP İl Başkanı Nejat Yaruk, kentte bulunan BDP Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’ı
telefonla arayarak durumu bildirdi.

Demirtaş, Büyükşehir Belediye Başkanı Osman Baydemir ve Bağlar Belediye Başkanı Yüksel Baran, olay yerine gelerek bilgi aldı.
Baydemir’in bilgi aldığı Diyarbakır Emniyet Müdür Yardımcısı İlyas
Burunak, olayı şöyle anlattı: "Gençlerin hali ne olacak başkanım? 2 saat boyunca havai fişek, molotof, taş attılar. Çok uğraştık, memur arkadaşlardan yaralananlar var. Yürüyüş
sırasında İl Başkanı ve diğer yetkililer vardı. Onların yanında bulunan o
zaptedilmeyen o gençlerin yaptıkları ile inan çözüm olmaz. Demokratik şekilde basın açıklaması yapsalardı ne olacaktı? İnan bir şey olmazdı."
Daha sonra parti binasında gazetecilere açıklama yapan Demirtaş, "19
Aralık cezaevi katliamı operasyonları" nedeniyle Tutuklu Aileleri Derneğinin bir yürüyüş gerçekleştirmek istediğini, bazı partililer ve yöneticilerinin de
yürüyüşe destek vermek isteyerek katıldıklarını söyledi.
Bu yürüyüşte polisin müdahalesi ile arbede çıktığını ifade eden Demirtaş,
şöyle dedi: "Çatışma çıkmış. Gaz bombaları ve polisin müdahalesi sonucu, özellikle
yaşlı kadınlar ve çocuklar partimizin Diyarbakır il binasına sığınmışlar. Bunun
üzerine Diyarbakır emniyeti, parti binamızı kuşatmış ve ille de parti binası
içerisine girip arama yapacağını, kadınları ve çocukları alacağını belirtmesi
üzerine, biz de partimize geldik. Böyle bir şeye asla müsaade edilmeyeceğini
belirttik. Burası bir partinin il binasıdır. Müdahaleden sonra partimize sığınmış
kişileri sırf yürüyüş yaptıkları için polise teslim etmek ne hukuka, ne vicdana,
ne ahlaka uygun olur. Burada suç işlemiş, cinayet işlemiş kimse yok. Burada
tutuklu aileleri var, partililerimiz var. Bu nedenle doğru bulmadığımızı
belirttik. Herhalde bu konuda ısrarcı da olmayacaklar. Umut ediyorum ki, bir daha böyle şeyler yaşanmaz. Şüphesiz ki yürüyüş demokratik bir haktır. Parti binası içerisinde gazdan dolayı konuşmakta bile güçlük çekiyoruz. Böylesi bir yaklaşımın demokrasi ile alakası olamaz. Gönül isterdi ki bu tür yürüyüşler demokratik bir şekilde gelişsin, insanlar tepkilerini ortaya koysun. Parti binasına savcılık ve mahkemeden bir girişimleri olmuş ama artık sanırım öyle bir ısrarları yok."
Daha sonra polisin parti binasının etrafını boşaltması üzerine içeride bulunanlar, parti binasından ayrıldı.

Has Parti'den BDP'ye Eleştiri
23 Aralık 2010
HAS Parti Genel Başkan Yardımcısı Kazım Arslan, özerk Kürdistan tartışmasını gündeme getiren BDP seçim öncesi ülkeyi gerdiğini, bu gidişatın Türkiye'nin hayrına olmadığını söyledi.
Denizli'de partisinin il başkanlığını ziyaret ederek partililerle görüşen Kazım Arslan, daha sonra Genel Başkan Danışmanı Ümmet Kandoğan, İl Başkanı İrfan Duatepe ve Merkez İlçe Başkanı Aykut Yıldırım'ın da katılımıyla basın toplantısı düzenledi. Arslan, AK Parti'nin ülkeyi iyi yönetmediğini, muhalefetin de muhalefet görevini yerine getirmeyerek iktidar ile kayıkçı kavgası yaptığını ileri sürdü. Arslan, ''Son günlerde önce iki dil ardından da Özerk Kürdistan tartışılmaya başlandı. Pazar günü il başkanlarıyla toplantı yapacak olan genel başkanımız Numan Kurtulmuş, bu konuda detaylı açıklama yapacak. Ben şunu söylemek istiyorum. Durup dururken BDP'nin özerk Kürdistan'ı gündeme getirmesi Türkiye'nin hayrına değil. Seçimler yaklaşıyor. Bu tartışmalar, Türkiye'de kutuplaşma yaratır. Türkiye'nin bütünlüğü adına tartışmalar kaygı verici. BDP ülkeyi geriyor, gidişat tedirgin edici'' dedi.

Kazım Arslan, Genelkurmay Başkanlığı'nın iki dil tartışmaları üzerine yaptığı açıklamayı doğru bulmadıklarını, zira bu tür tartışmaların siyasetin işi olduğunu sözlerine ekledi. aktifhaber

Örgüt yandaşları itfaiye aracını yaktı
16 Ocak 2011
[img:93640b2f22]h
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Ksm 08, 2014 11:43 pm    Mesaj konusu: Diyarbakır karıştı! Alıntıyla Cevap Gönder

Öcalan:"Tehlike büyüktür, herkesin dikkatini çekiyorum."
27 Ağustos 2010
İmralı Cezaevi'nde bulunan Öcalan'ın avukatlarıyla yaptığı görüşme, internette yayınlandı.
Diyarbakır'dareferandum lehine açıklama yapan sivil toplum örgütlerini 'bu cesareti nereden alıyorlar?' diyerek tehdit eden terörist başı, eylemsizlik sürecinden sonra da yeni bir çatışma döneminin başlayabileceği tehdidinde bulundu: "Hatta orta-yoğunluklu bir savaş gündeme gelebilir. Sadece kırsalda değil, kent merkezlerine de sıçrar. İki halk karşı karşıya gelir, yüzlerce kişinin ölümüne yol açabilir. Tehlike büyüktür, herkesin dikkatini çekiyorum."

Başbakan Tayyip Erdoğan'ın 3 Eylül'de Diyarbakır'da yapacağı mitingte yeni bir şey söyleyeceğini zannetmediğini belirten Öcalan, hükümetin bir oyalama taktiği içinde olabileceğini iddia etti. Öcalan, "Halkla yoğun tartışılmalı, AKP'yi ciddi ve samimi görürlerse tutumlarını elbette değiştirebilirler, buna ben değil kendileri karar verirler. Aksi takdirde yani AKP'yi ciddi ve samimi görmüyorlarsa mevcut boykot tutumlarını daha da aktifleştirebilirler."

Devlet ile görüştüğünü de açıklayan Öcalan, bu konunun neden bu kadar tartışılmasına ise bir anlam veremediğini belirtti. Bu görüşmelerin tarihsel arka planı olduğunu açıklayan Öcalan, "görüşmeyi yapanın devlet olduğunu, gelenlerin genelkurmaydan, istihbarattan veya sivil otoriteden olmasının ise bir önem taşımadığını bildirdi.

Diyarbakır'daki esnaf ve sanayicilerin referandum konusundaki açıklamalarına değinen Öcalan, sivil toplum kuruluşlarını ise tehdit etti: "Selahattin Demirtaş için Pol Pot tarzı filan demişler. Saçmalıktır bu. Bu cesareti nereden alıyorlar?"

Türkiye'nin demokratik bir anayasaya ihtiyaç duyduğunu söyleyen Öcalan, bu olmadan demokratik çözümün gelişemeyeceğini belirterek tehditlerini sürdürdü: "Bu olmazsa ne olur? Ben uyarımı tekrarlıyorum. Eylemsizlik sürecinden sonra yeni bir çatışma dönemi başlar, hatta daha önce Cemil Bayık'ın da söylediği orta-yoğunluklu bir savaş gündeme gelebilir. Sadece kırsalda değil, kent merkezlerine de sıçrar. İki halk karşı karşıya gelir, çatışma kaçınılmaz olur, onlarca hatta yüzlerce kişinin ölümüne yol açabilir. Tehlike büyüktür, herkesin dikkatini çekiyorum."
haber10

Öcalan:"Kimsenin hesaplayamayacağı kadar korkunç bir savaş gelişebilir”
17 Aralk 2010
Abdullah Öcalanın, avukatlarıyla yaptığı görüşmede söylediği ileri sürülen tehdit kokan açıklamalar, bugün PKK'ya yakın internet sitelerinde geniş yer aldı.

Bu yazılarda Öcalan'ın, “Deyim yerindeyse aslanın ağzındaki kuzuyu almaya çalışıyoruz. Çok önemli bir 6 aya giriyoruz. Herkesin dikkatli olması gerekir. Bu 6 ay iyi değerlendirilirse, çözüme kapı aralanabilir. Aksi taktirde kimsenin hesaplayamayacağı kadar korkunç bir savaş gelişebilir” dediği belirildi.

Abdullah Öcalan’ın, çarşamba günü İmralı’ya giden avukatları Meral Atasoy, Mizgin Irgat ve Doğan Erbaş ile yaptığı görüşmede şu konulara değindiği ileri sürüldü:

KORKUNÇ SAVAŞ GELİŞİR :
Deyim yerindeyse aslanın ağzındaki kuzuyu almaya çalışıyoruz. Çok önemli bir 6 aya giriyoruz. Herkesin dikkatli olması gerekir. Bu 6 ay iyi değerlendirilirse, çözüme kapı aralanabilir. Aksi taktirde kimsenin hesaplamayacağı kadar korkunç bir savaş gelişebilir. Doğrudur, nihai kararı Haziran’da vereceğiz ama gelişmelere göre Mart ayında da tavrımı netleştirebilirim. Olumlu gelişmeler olmazsa Haziran’ı beklemem Mart’ta da aradan çekilirim. Bu süreçte kritik olan Ak Parti’nin tavrıdır. Ak Parti'nin hala yeteri kadar anlaşılmadığını görüyorum. Barışa yakınız diyemiyorum. Yüzde 80- 90 barış olacak diyemiyorum, çok kötü de demiyorum, yarı yarıya bir durum, yani ortadayız. Önümüzdeki 6 ay için şöyle diyorum: Demokratik çözüm için son şans. Aksi taktirde çatışmalar başlar, korkunç bir savaş gelişebilir.

DİYARBAKIR’I TUTAMAM:
Evet, 2010 bitiyor ama hala ciddi belirsizlikler var. Erdoğan çok ilginç, emin olamıyorum. Bazen acaba Çiller gibi mi oluyor, bazen de Özal’a mı benziyor karar veremiyorum. Diyalog geliştiriyor ama yaptıklarıyla da tasfiyeden de vazgeçmediği anlaşılıyor. Fakat şimdi iş netleşmeye doğru gidiyor. Bu şekilde uzun süre götüremez, biz de bu oyuna gelmeyiz. Ben Diyarbakır’ı da böyle tutamam. Ben burada bu zor koşullar yanında bu zorluklarla mücadele ediyorum. Devleti ve hükümeti diyaloğa, demokratik ve barışçıl bir çözüm için zorlamaya çalışıyorum. Ağır mahkumiyet koşullarımın farkındayım. Bu koşullarda, bu süreci yürütmenin çok sağlıklı olmayacağını da biliyorum. Ama bir nevi mecbur kaldım.

Ünlü bir tarihçinin böyle dönemler için yaptığı çok iyi bir tespiti vardı: ‘Böyle dönemlerde ya ölürsün ya öldürürsün, gerisi yok’ diyor. Çözüm gelişmezse bizi böyle bir dönem bekliyor. Kimin öldürüleceği de belli olmaz, herkes tehlike altındadır. Bu ülkenin cumhurbaşkanı bile ağzında köpüklerle öldü. Koskoca cumhurbaşkanıydı ama yanında kimse yoktu, korunamadı. Çözümsüzlük uzarsa Türkiye’yi de böyle büyük tehlikeler bekliyor, onun için bu örneği veriyorum. Belirsizlik süreçleri tehlikelidir, uzaması her türlü ihtimale açıktır.
Milliyet

Cizre'deki Cinayeti, YDG-H İlanla Üstlendi
14. 11.2014


Dün Cizre'de sokak ortasında başından vurularak infaz edilen Abdullah Budak'ı, PKK'nın yan kuruluşu YDG-H'ye bağlı 'Botan Şehit Reber Timi', Cizre'nin sokaklarına astığı ilanlarla üstlendi.

ŞIRNAK-Dün haberimize konu olan ve sokak ortasından başından vurularak öldürülen Abdullah Budak(22), öldürülmesi ile ilgili esrar perdesi aralandı.

Cizre YDG-H üyelerine bağlı Botan Şehit Reber Timi, yaptığı duyuru ile cinayeti üstlendi.

Cizre’nin sokak ve mahallelerinin görünen yerlerine A4 kağıdına yazılı açıklama metni bırakılarak olayın kendileri tarafından yapıldığını duyurdu.

Abdullah Budak’ın ajan olması neden ile öldürüldüğü belirtilen bildiride, “7 Kasım 2014 tarihinde Abdullah Budak isimli ajan, ajanlık faaliyeti yürüttüğü tespit edilerek tarafımızdan infaz edilerek cezalandırılmıştır.Ajan sorgulamasında yaptıklarını itiraf etmiştir, halkımıza duyrulur.’’şeklinde duyurdu.
(İLKHA)

Örgüt yandaşları itfaiye aracını yaktı
16 Ocak 2011

Barış ve Demokrasi Patisi'nin (BDP) Taksim'deki basın açıklaması dağılımında olay çıkaran gruba polis müdahale etti.

Galatasaray Meydanı'nda başlayan ve Taksim'de devam eden BDP eyleminden sonra kalabalık dağılmaya başladı. Ancak bu sırada terör örgütü lehine slogan atan bir grup, Tarlabaşı Caddesi'ni trafiğe kapattı. Cadde üzerindeki bir belediye otobüsüne tekme ve taşlarla saldıran grup aracın camlarını kırdı.

Göstericileri takip eden polis, gruba tazyikli su ve biber gazı ile müdahale etti. Polisin müdahalesi üzerine ara sokaklara dağılan eylemciler, çevreye molotofkokteyli atmaya başladı. Eylemcilerle polis arasındaki kovalamaca bir süre ara sokaklarda da devam etti.

Eylemciler, Dolapdere Caddesi üzerinde bir itfaiye aracına molotofkokteyli attı. Molotofkokteylinin, ön tarafına isabet etmesi üzerine itfaiye aracındayangınçıktı. Aracı kullanan itfaiye görevlisi yaralanırken araç kısa sürede alevler içinde kaldı. Yardım istenmesi üzerine olay yerine gelen diğer itfaiye ekipleri yangını söndürdü. İtfaiye aracı kullanılamaz hale geldi. haber10

BM: Ortadoğu'da gerilim tırmanıyor
19 Ocak 2011
BM Genel Sekreteri Ban Ki-mun'un siyasi işlerden sorumlu yardımcısı Lynn Pascoe, Ortadoğu'da son dönemde gerginliğin tırmandığını söyledi.

BM Güvenlik Konseyi'nin Ortadoğu konulu toplantısında konuşma yapan Pascoe, Filistin-İsrail doğrudan görüşmelerindeki çıkmazın devam ettiğini, hem Filistin topraklarında, hem de Lübnan'daki son gelişmelerin bölgede gerilimi artırdığını belirtti.

BM'nin İsrail-Filistin görüşmeleri kapsamında, ABD'nin iki tarafla yaptığı görüşmeleri takdir ettiğini, ancak soruna çözüm yolunda ilerleme kaydedilememesinden ciddi endişe duyduğunu kaydeden Pascoe, bölgede barışın sağlanmasının ve Filistin'in devlet olması gerekliliğinin artık daha fazla geciktirilemeyeceğini söyledi. haber10

Mersin'de otele molotof: 3 katlı otel kullanılamaz hale geldi
28 Ocak 2011
Mersin'in Merkez Akdeniz İlçesi'nde bir grup PKK yandaşı saat 23.45'de bir otele molotofkokteylli saldırıda bulundu. Alev alan 3 katlı otel, çıkan yangında tamamen kullanılmaz hale gelirken, paniğe kapılarak 2. katın penceresinden atlayan bir müşteri hafif şekilde yaralandı. haber1001

Polis merkezine molotof
28.01.2011
Diyarbakır'da polis merkezine düzenlenen molotofkokteylli saldırı sonucu bir polis aracı hasar gördü.

Şehitlik Semti'nde bir grup izinsiz gösteri düzenledi. Gruptan bazı kişiler, Şehitlik Emniyet Müdürlüğüne molotofkokteylli saldırıda bulundu. Olayda, polis merkezi önünde park halinde bulunan bir polis aracında hasar meydana geldi. gazeteport

Mardin'de Olaylar Çıktı
12 Şubat 2011

Mardin'de Abdullah Öcalan'ın yakalanmasını protesto eden grubun yürüyüşü sırasında olay çıktı.
Mardin'nin Nusaybin İlçesi'nde, Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanarak, Türkiye'ye getirilişinin yıldönümü nedeniyle BDP'li kadınların düzenlediği yürüyüşte olaylar çıktı.

Polis, grubun içerisinde yer alan 14 yaşındaki bir kız gözaltına alındı.

ÖCALAN LEHİNE SLOGAN

Mardin'in Nusaybin İlçesi'nde, PKK'nın lideri Abdullah Öcalan'ın Kenya'da yakalanarak Türkiye'ye getirilişini, bir grup BDP'li kadın, yürüyüş düzenleyerek protesto etti. BDP Nusaybin İlçe binası önünde toplanan kadınlar, Öcalan posterleri açtıktan sonra, PKK ve Öcalan lehine sloganlar atarak, 27 Nisan Caddesi'ne yürüdü.

BDP'li Nusaybin Belediye Başkanı Ayşe Gökhan'ında katıldığı yürüyüşün ardından yüzlerini gizleyen ve ellerinde molotofkokteyli taşıyan bir grup, polise havai fişekle saldırmaya devam etti. haber1001

K. Kore'de halk açlıktan ot yemeye başladı
24 ŞUBAT 2011
Kuzey Kore'yi yakın zaman içinde ziyaret eden yardım görevlileri, yetersiz beslenme ve gıda kıtlığının alarm verici boyutta olduğunu söylüyor.
Beş ayrı hayır kurumunun temsilcilerinden oluşan grup, açlıktan yerden topladığı otlarla beslenmeye çalışan kişiler gördüklerini anlattı.

Yardım görevlileri ülkenin kuzey batısını ziyaret ediyordu.
Kuzey Kore hükümetini alıntılayan kaynaklar, soğuk hava nedeniyle buğday ve arpa mahsülünün en az yarısının kaybedildiğini söylüyor.
Kuzey Koreli diplomatların dış ülkelerden yardım istediği bildiriliyor.
Fakat Batılı ülkeler son zamanlarda Kuzey Kore'ye gıda yardımı göndermeye isteksiz duruyor. BBC

Yüksekova'da Polise Linç Girişimi

Hakkari'de, bir kişiyi gözaltına almak isteyen polise çevredekiler linç girişiminde bulundu.

02.03.2011

Hakkari’nin Yüksekova ilçesinde, hakkında kesinleşmiş hapis cezası bulunan suçluyu yakalamak isteyen polisler, kışkırtılan kalabalığın hedefi oldu.
Yaşanan arbedede, 1’i ağır 6 polis yaralandı.

Çıkan arbedede polislerden ikisi kalabalık içinden kaçarak canını zor kurtardı. Bir polis ise kalabalığın arasında kaldı. Takviye ekiplerin gelmesi ile talihsiz polis kalabalığın elinden kurtarıldı. Ağır yaralanan polis memuru helikopterle Van’a sevk edildi.

Olayın ardından bir takım şer odakları ortamı iyice gerdi. Ortalık bir anda karıştı.

Cengiz Topel Caddesi’nde toplanan bir grup ise taş ve molotoflarla polise saldırdı. Polis, basınçlı su ve biber gazıyla müdahale ederek grubu dağıttı. Çıkan olaylarda 3 polis memuru daha yaralandı. Olaylarla ilgili bir kişi gözaltına alındı. TRT

Şehrin Ortasında Kafaya Tek Kurşun
12 Aralık 2010

Yüksekova Jandarma ekibinin durdurduğu araçlardan indirilen dokuz kişi yere yatırıldığı sırada bir el silah sesi duyuldu ve sonra olan oldu...
Jandarmaya göre 33 yaşındaki BDP'li Sedat Karadağ, kendi silahıyla başına ateş etti. İlçe halkı buna inanmadı. 2 bin kişi polisle çatıştı, esnaf kepenk kapattı. Karadağ'ın durumu ağır.

Hakkari’nin Yüksekova İlçesi dün gece korku dolu anlar yaşadı. Jandarma tarafından durdurulan araçlardan indirilip üst araması yapılmak istenen dokuz kişiden Sedat Karadağ başından vuruldu. Ağır yaralanan Karadağ Van’a sevkedilirken araçtaki tamamı BDP’li 8 kişi gözaltına alındı. Hakkari Valisi Muammer Türker “Aldığım ilk bilgilere göre Karadağ taşıdığı silahı çekip kendisini vurmuş olabilir” dedi. Kentte esnaf kepenk kapatırken sokaklara dökülen binlerce kişi polisle çatıştı.

Yüksekova İlçe Jandarma Komutanlığı ekipleri, İpekyolu Caddesi’nde Aziz Sevmiş yönetimindeki minibüs ile plakası ve sürücüsü belirlenemeyen bir otomobili durdurdu. İddiaya göre üst araması yapacağını belirten ekipler dokuz kişiyi yere yatırdı. Bu sırada bir el silah sesi duyuldu. Yaşanan paniğin ardından, durdurulan kişilerden 33 yaşındaki Sedat Karadağ’ın başından vurulduğu görüldü. Olay yerine gelen ambulansla Yüksekova Devlet Hastanesi’ne kaldırılan Karadağ, ilk müdahalesinin ardından askeri helikopterle Van’a sevk edildi. Demokratik Yurtsever Gençlik’in (DYG) Yüksekova sözcüsü olduğu belirtilen Karadağ’la birlikte gözaltına alınan Caner Doğan, Cihan Temur, Esra Çağala, Vedat Özkesici, Aziz Sevmiş, Necmettin Çelik, Davut Yayık ve soyadı öğrenilmeyen Fatih isimli kişi için 24 saat avukatlarıyla görüştürülmeme kararı alındığı belirtildi. Çocuklarıyla görüşmek için İlçe Jandarma Komutanlığı’na giden aileler de geri çevrildi.

Vali’ye göre kendini vurmuş
Bu sırada bir açıklama yapan Hakkari Valisi Muammer Türker “Aldığım bilgiler doğrultusunda Karadağ, taşıdığı silahla kendini vurmuş olabilir” dedi. Vali Türker, gerçeğin, balistik inceleme ve savcılığın soruşturması sonucunda ortaya çıkacağını sözlerine ekledi.

Türker’in bu iddiasına yalanlama ise Karadağ’ın dayısı Habib Önen’den geldi. Önen “Sedat, arkadaşlarıyla eve gelmek isterken vuruldu. Üzerinde ne bir silah ne de kendine zarar verecek bir alet vardı. Yetkililerin ‘kendini vurdu’ beyanı doğru değildir. Serdar’ın infaz edilmek istendiğini tahmin ediyoruz. Şu an hayati tehlikesi sürüyor” dedi.

Açıkça infaz
BDP ilçe yöneticilerinden Erol Aydın ise Hakkari Valisi Muammer Türker’in olayı “intihar etti” diyerek ters-yüz edip, çarpıtarak yansıtmaya çalıştığını söyledi. Vali’ye tepki gösteren Aydın, “Bu olay gösteriyor ki, asker açıkça arkadaşımızı infaz etmek istemiş. Yüksekova halkı bir an önce bu düşmanca yaklaşımın ve bu olayı yapanların bulunup, haklarında yasal işlem yapılmasını istiyor. Açıkça işlenen bu infaz karşısında sessiz kalmayacağız” dedi.

Yüksekova karıştı

Bu olay üzerine ilçedeki tüm işyerleri kepenk kapatırken, BDP ilçe binası önünde toplanan yaklaşık iki bin kişi basın açıklaması yaptı. Açıklamada, Sedat Karadağ’ın jandarma kurşunuyla vurulduğu ileri sürüldü. Basın açıklamasından sonra dağılmayan grup, polisle çatıştı. İlçeyi savaş alanına çeviren çatışmada polis tazyikli su ve göz yaşartıcı gaz kullanırken göstericiler de taş ve molotof kokteyli attı.
aktifhaber

Kürtçe şarkı okumayınca öldürüldü
Mersin'deki bir barda bir kişi istediği Kürtçe şarkıyı seslendirmeyen şarkıcıyı kurşun yağmuruna tutarak öldürdü.
17 Aralk 2010

NTV'nin haberine göre Mersin'de Jamsin bar adlı işyerinde, Kürtçe şarkı söyleme tartışması bir kişinin canına maloldu.

Gece yarısı barda bulunan Metin adlı bir kişi, sahne alan yerel sanatçı Sarp Öztürk'ten Kürtçe bir şarkı söylemesini istedi.

Sarp Öztürk Kürtçe bilmediğini ve istenen parçayı seslendiremeyeceğini söyledi. Müşterinin ısrarları üzerine tartışma çıktı.

Kürtçe şarkı isteyen kişi silahını çıkarıp sanatçıya kurşun yağdırdı. Sarp Öztürk olay yerinde hayatını kaybetti.

Saldırıda gitarist, garson ve bir müşteri de yaralandı. Yaralılar hastanede tedavi altına alındı. Polis kaçan saldırganı yakalamaya çalışıyor.
haber 93

Lice’de karakol inşaatı protestosuna silahlı müdahale: 1 ölü, 8 yaralı
28 HAZİRAN 2013



Diyarbakır’ın Lice ilçesine bağlı Kayacık Köyü’ndeki karakola ek bina yapılmasını protesto edenlere askerlerin müdahale etmesi sonucu bir kişi öldü, en az sekiz kişi de yaralandı.
Yaralananların ilk tedavi için Lice Devlet Hastanesi’ne kaldırıldığı bir bölümünün de daha sonra Diyarbakır’a sevk edildiği belirtiliyor.

BBC Türkçe’nin konuştuğu Lice Devlet Hastanesi'nden bir yetkili ateşli silahla yaralanan bir kişinin yolda yaşamını yitirdiğini söyledi.

Hastane yetkilileri sekiz kişinin de yaralandığını belirtti.

BBC Türkçe’ye bilgi veren Kayacık Köyü Muhtarı Kadri Çelik, gösteride açılan ateş sonucu yaralanan altı kişiyi hastaneye göndermek üzere araçlara taşıdıklarını söyledi.

Olaylar sırasında gösteri yapanların askerlere taş attığı ve karakol şantiyesindeki çadırları yaktıkları da belirtiliyor.

BBC Türkçe’nin telefonla görüştüğü BDP (Barış ve Demokrasi Partisi) Lice İlçe Başkanı Harun Erkuş da yaralanan bir kişinin öldüğünü belirtti.
Lice'de yüzlerce kişinin silahlı müdahaleyi protesto için yürüyüş düzenledikleri bildiriliyor.

Kaymakam: Kendi kendilerini vurmuş olabilirler
Erkuş protesto edenlerin üzerine ateş açıldığını söyledi ve bölgede gerginliğin sürdüğünü söyledi.

BBC Türkçe’ye konuşan yerel kaynaklar şu anda Diyarbakır-Bingöl karayolunun kapandığını, olay yerinde kalabalık bir gösterici grubunun bulunduğunu, askeri helikopterlerin olay yerinin üzerinde uçuş yaptığını söyledi.
BBCT

Lice'de protestoya müdahale: 2 kişi öldü
Zübeyde Sarı
Diyarbakır
8 HAZİRAN 2014



Diyarbakır’ın Lice ilçesinde 15 gündür devam eden karakol-kalekol inşaatını protesto eylemine askerler silahla müdahale etti. Cumartesi akşamı saat 17:00 dolaylarında yapılan müdahalede 50 yaşındaki Baki Akdemir ve 26 yaşındaki Ramazan Baran hayatını kaybetti.

Ramazan Baran yaralandıktan sonra Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesine kaldırıldı. Ancak tüm müdahalelere rağmen kurtarılamadı.

Otopsi raporuna göre Baran, vücuduna isabet eden iki kurşun sonucu yaşamını yitirdi.

Eylemlerde çok sayıda kişinin yaralandığı, aralarında bir asker ve bir kadın olduğu belirtildi.

'Hayati tehlikesi devam ediyor'

Müdahalede ağır yaralanan Abdullah Akkulun, Diyarbakır Dicle Üniversitesi Tıp Fakültesinde tedavi altına alınmıştı.

BBC'ye konuşan Abdullah Akkulun'un babası Ferman Akkulun, "Kurşun oğlumun boynundan girip sırtından çıkmış. Ameliyattan çıktı ancak hayati tehlikesi devam ediyor" dedi.

Baba Akkulun, hala olayın şokunda olduğunu söyledi.

Diyarbakır'da gerginlik sürüyor

Ramazan Baran'ın geçtiğimiz yıl Karakol protestoları sırasında askerlerin ateş açması sonucu hayatını kaybeden Medeni Yıldırım'ın yanına defnedildi.
Cenazeye kalabalık bir kitlenin yanı sıra HDP Eş Genel Başkanı Ertuğrul Kürkçü, CHP İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu ve Diyarbakır Büyükşehir Eş Belediye Başkanları Gültan Kışanak ile Fırat Anlı da eşlik etti.

Defin işleminin ardından ardından polisle cenazeye katılanlar arasında çatışmalar çıktı.

BBC Türkçe'nin konuyla ilgili sorularını yanıtlayan HDP Eş Genel Başkan Yardımcısı Meral Danış Beştaş, büyük bir tehlike ile karşı karşıya olduklarını söyledi.

Beştaş, "Gençlerin tepkisi meşru ve haklıdır. Polis tarafından gençlere yapılan müdahale tabloyu daha da büyütmektedir" dedi.

Kalekol ve karakol yapımlarının sürdürülmesinin süreçle bağdaşmadığını aktaran Beştaş, "Gereken hassasiyet gösterilseydi, bugün bunlar yaşanmayacaktı" şeklinde konuştu.

Akdemir'in cenazesi köyüne götürüldü

Baki Akdemir’in cenazesi ise Lice Devlet hastanesinden yakınları ve Liceliler tarafından devralındı.

Otopsi raporuna göre Akdemir, vücuduna isabet eden üç kurşun sonucu hayatını kaybetti.

Akdemir’in yakınları ve Liceliler, hastane bahçesinde bekleyen polis ve askere tepki gösterdi.

Konvoyla teslim alınan Akdemir'in naaşı Lice'nin Hedik köyüne defnedildi.
25 gündür Lice'de devam eden kalekol protestoları sırasında göstericiler ve asker arasında defalarca kez çatışma çıkmış, gerçek silahların kullanıldığı iddia edilmişti.

Olaylar sırasında bazı protestocular ve askerler yaralanmıştı.

Genelkurmay'dan açıklama

Resmi internet sitesinden bir basın açıklaması yapan Genelkurmay Başkanlığı, şu ifadelere yer verdi:

"Bölücü terör örgütüne müzahir bir grup tarafından, Diyarbakır-Bingöl karayolunun emniyetinin sağlanması maksadıyla, Diyarbakır'ın Lice İlçesi Çalıbükü Mahallesi mülki sınırları içerisinde bulunan Kevribel Tepe'de konuşlu Jandarma Komando Timlerine, ses bombası, molotof kokteyli, El Yapımı Patlayıcı (EYP) ve havai fişek ile saldırılmış, eşzamanlı olarak grup içerisindeki bölücü terör örgütü mensubu üç şahıs tarafından unsurlarımıza ateş açılmıştır."
"Saldırı sırasında saat 18.15 sularında atılan parça tesirli EYP'nin patlaması sonucu, bir Jandarma Astsubayımız hayati tehlikesi olmayacak şekilde yaralanmıştır. Yapılan saldırıya unsurlarımız tarafından karşılık verilmiş, açılan karşı ateş sırasında, bölücü terör örgütünün şehir yapılanmasında faaliyet gösteren bir terörist mevzilere sızma girişimi esnasında yaralanmıştır."
"Olay yerinde yapılan inceleme neticesinde; içerisinde EYP, molotof kokteyli ve boş Biksi kovanı bulunan ve saldırıda yaralanarak vefat eden şahsa ait bir adet sırt çantası bulunmuştur."

"Olayların aralıklı olarak devam ettiği esnada, saat 19.30 sularında, bir şahıs, ateşli silah yaralanması nedeniyle, Kevribel Tepe bölgesinden 112 Acil Servisle, Lice Devlet Hastanesine sevk edildiği öğrenilmiştir. Söz konusu yaralı şahıs, helikopterle Diyarbakır Dicle Üniversitesi Hastanesine sevk edilmiş olup, hayati tehlikesi bulunmaktadır."
BBCT

SÖZÜ TÜKETMEK
SERDAR AKİNAN
02 Kasım 2011

KCK operasyonlarının ulaştığı eşik artık bizlere tek bir şey gösteriyor: Birileri söz gömülsün kan aksın istiyor. Bu ülke topraklarının mezarlıklarında daha kaç gencimize yer açmalıyız?

İktidar, Kürt meselesinde belli bir anlayış içinde hesabı iyice yapılmamış bir hedefe doğru sürükleniyor. Bu sürecin genel çerçevesini, güdümlü medyalarda yazılıp çizilenlerden görmek mümkün.
Zarakolu ve Ersanlı'nın da KCK soruşturması çerçevesinde tutuklanan yüzlerce insanın arasına katılması çok önemli bir eşiktir. Kürt meselesinde silahlar sussun, demokratik siyasetin önü açılsın diyenlere bu çok ağır bir darbedir. Hiç şüpheniz olmasın ki bu tutuklamaların etkisi çok yönlü ve ağır olacaktır. Burada Fethullah Gülen'in Kürt meselesinde PKK'yı 'bir avuç şaki'' olarak görüp 'Hakkı, kötek olanlar' şeklinde nitelemesini de birçok açıdan önemli görüyorum. Cumhurbaşkanı'nın 'intikam' kelimesini kullanması, Başbakan'ın sert üslubu ve cemaatin tavrı artık çok belirgin. Bu süreci tamamen tıkayan bir inisiyatiftir. Dağdaki bir avuç şaki olarak gördüğünüz silahlı hareketin siyasal yapılanması KCK'dır. Yapılan operasyonların sadece Doğu ve Güneydoğu'yu değil tüm Türkiye'yi kapsamasında dikkat çekici bir yan yok mu? BDP yüzde 10 baraja rağmen o kadar vekili lotaryadan çıkan oylarla mı meclise gönderdi? 'Kürt siyasal hareketi Kürtlerin çoğunluğunu temsil etmiyor'' diyenler Türkiye'yi büyük bir tuzağa çekiyorlar.

BDP mitinglerinde açılan 'PKK halktır'' pankartını, Kürt faşizmi olarak yaftalamak sersemliktir.

Kürtler adına siyaset yapanlar bellidir. Adına PKK deyin, Öcalan deyin KCK deyin, BDP deyin. Bu hareketin ciddi bir yapılanması, bu yapılanmanın da ciddi bir toplumsal karşılığı var. Tüm bu baskılar onları daha da kenetliyor.

Siyasetten vazgeçmek yerine siyasallaşmanın şiddet dışı olma koşullarını zorlamak gerekiyordu...

Bu tespit Zaman gazetesinde yayınlanmıştı.

Ancak gelinen nokta iktidarın (tamamını kastediyorum) savaş çığlıkları atmasını anlamaya çalışıyorum. Bu kafayla gidilirse bir başka 'Mavi Marmara' gemisi Mersin Limanı'na yanaşmaya kalktığında ne yapacaklar merak ediyorum. O kadar eleştirdiğiniz İsrail'le aynı kefeye konmaya hazır mısınız sahiden?

El Cezire Diyarbakır'dan 'Kürt Baharı' yayınları yapmaya başladığında ne olacak? İmkansız mı?
http://www.mizikacilar.com/Makale.aspx?ID=215

PKK'lıların cenazesinde ortalık karıştı
07/11/2011

Hakkari'nin Yüksekova İlçesi'de 2 PKK'lının cenazelerinin toprağa verilmesinden sonra ilçe merkezine doğru yürüyüşe geçen kalabalığı dağıtmak için polis gözyaşartıcı bomba ve basınçlı su kullanırken, göstericiler de taş ve molotof kokteyli atarak karşılık verdi.

Hakkari’nin Çukurca İlçesi’nin Kazan Vadisi’ne Türk Silahlı Kuvvetleri’nin karadan ve havadan yaptığı operasyonlarda 37 PKK’lı öldürüldü. Cesetleri Malatya Adli Tıp Kurumu’na gönderilen 24 PKK’lının arasında bulunan Aynur Kırbaş ile Reşat Aslan’ın cenazeleri bugün ilçeye getirildi. PKK’lı Kırbaş ve Arslan için Merkez Camii’nde namaz kılındı. Cenazeler yaklaşık 20 bin kişinin katılımı ile ilçeye 3 kilometre uzaklıktaki Akalın Mezarlığı’na götürülerek toprağa verildi.

Cenazelerin toprağa verilmesinden sonra grupta bulunanlar sloganlar atarak ilçe merkezine doğru yürümeye başladı. İlçe girişinde geniş önlem alan polis kalabalığın ilçeye girmemesi için müdahalede bulundu. Polis göstericileri dağıtmak için gözyaşartıcı bomba ve basınçlı su kullanırken, göstericiler de taş ve molotof kokteyli atarak karşılık verdi. Olaylar ara sokaklarda ve caddelerde uzun bir süre devam etti.

Bu sırada Yüksekova’daki Özgürlük Meydanı’nda bulunan İşözü Apartmanı’nda yangın çıktı. Polisin attığı gözyaşartıcı bombanın, apartmanın 4’üncü katının balkonunda yangın çıkmasına neden olduğu öne sürüldü. Basınçlı su sıkan polisin zırhlı aracı müdahale ederek yangını söndürdü. Olaylar ilçenin çeşitli yerlerninde devam ederken, polisi geniş güvelik önlemi aldı.

BASIN AÇIKLAMASI SONRASI GERGİN SAATLER

Öte yandan Şırnak'ın İdil İlçesi’nde de, Çukurca'da düzenlenen operasyonda ölen PKK’lılar için bugün düzenlenen yürüyüş sonrası, yüzleri maskeli bir grup polisle çatıştı. Aralarında BDP yöneticilerin de bulunduğu yaklaşık 1000 kişi, Adile Naşit Caddesi’nde toplanarak yürüyüşe geçti. Yürüyüş sırasında sloganlar atan grup, Barış Parkı önüne geldi. Burada 5 dakikalık oturma eylemi yapan grup adına, BDP Sırtköy Belde Belediye Başkanı Nuri Akman, basın açıklaması yaptı.

Basın açıklaması ardından grup dağılırken, yüzlerini poşularla kapatan yaklaşık 100 kişi, güvenlik önlemi alan çevik kuvvet polisine, taş, havai fişek ve molotof kokteyli ile saldırdı. Polisin gaz bombası ve basınçlı su ile karşılık vermesi üzerine çatışma çıktı.
Radikal

Batman'da Polis aracına saldırı: 2 polis yaralı
08.11.2011
Batman'da devriye gezen özel harekat polislerinin bulunduğu araca saldırı düzenlendi. PKK'lı teröristlerin uzun namlulu silahlarla yaptığı saldırıda 2 özel harekat polisi yaralandı.
haber1001

PKK'lılar Diyarbakır'da şantiye bastı
10 Kasım 2011
Diyarbakır'da baraj şantiyesinden 2 kişiyi kaçırdı.haber1001

PKK'lılara Diyarbakır'da tören
11 Kasım 2011

Diyarbakır İl Eş Başkanı Zübeyde Zümrüt, Hakkari'de ölü ele öldürülen PKK üyelerinin cenazelerinin Diyarbakır'a getirileceğini söyledi.

BDP Diyarbakır millitvekilleri Leyla Zana, Altan Tan ve Emine Ayna'nın katılımıyla basın açıklaması yapan Zümrüt, Kazan Vadisi'ndeki operasyonlarda kimyasal silah ve misket bombalarının kullanıldığını ileri sürdü. Zümrüt, "Bu konuda tüm ailelerin, iç ve dış hukuk yollarına başvurmalarının önemli olduğunu düşünüyoruz. Savaşın da, çatışmanın da bir hukuku ve bir ahlakı vardır." dedi.
haber1001

Mardin'de 1 başçavuş şehit!
21 Kasım 2011
Mardin Valisi Turhan Ayvaz, ''Hareket halindeki sivil araca düzenlenen silahlı saldırıda, başçavuş Oktay Aydoğan şehit oldu, sivil memur Rıfat Un yaralandı. Yaralı Nusaybin Devlet Hastanesinde tedavi altına alındı.'' dedi.
haber1001

KCK operasyonunda 47 avukat gözaltında
22 KASIM 2011

KCK (Kürdistan Topluluklar Birliği) operasyonu kapsamında Diyarbakır, İstanbul, Ankara, Kocaeli, Şırnak, Bursa, Batman, Kars ve Hakkari'nin de aralarında bulunduğu 16 kentte eş zamanlı operasyon düzenlendi.

Özel yetkili İstanbul Cumhuriyet Başsavcıvekilliği tarafından yürütülen operasyonlarda, aralarında Abdullah Öcalan ile İmralı Cezaevinde görüşen 47 avukatın da bulunduğu 51 kişiye yönelik gözaltı kararı olduğu öğrenildi.

İstanbul'da bulunan evine yapılan baskınla gazeteci Cengiz Kapmaz da gözaltına alınanlar arasında. Kampaz'ın "Öcalan'ın İmralı Günleri" isimli yayınlanmış bir kitabı bulunuyor.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından başlatılan soruşturma kapsamında Diyarbakır, Bağlar Belediyesi’ne yapılan baskında Başkan Yardımcısı Derya Pamriş ve BDP İl Başkanı Yardımcısı Ömer Öner'in de aralarında olduğu 35 kişi gözaltına alındı.

Anadolu Ajansı "operasyonda gözaltına alınan şahısların, il merkezinde yasa dışı gösteriler, güvenlik güçleri, kamu kurum ve kuruluşlarına taşlı ve molotofkokteyli saldırı düzenlemesi, kepenklerin zorla kapattırılması eylemlerine katılanlar ile organize eden şahıslar" olduğunu belirtti.

Batman BDP İl Başkanı, avukat Mehdi Öztüzün'de bu ildeki operasyon kapsamında gözaltına alındı.

Operasyonun İstanbul ayağında ise en az 24 kişinin gözaltına alındığı öğrenildi. Hakkında gözaltı kararı verilen avukatlardan 18'inin İstanbul Barosu'na kayıtlı avukatlar olduğu dile getirildi.

Bu arada gözaltına alınan ve İstanbul Emniyet Müdürlüğünde gözetim alında tutulan avukatların, Avukatlık Yasası uyarınca, Emniyette ifade vermeyecekleri ve avukatların tamamının gözaltına alınmasından sonra İstanbul Adliyesine sevk edilecekleri öğrenildi.

Ekim sonunda yapılan operasonlarda tutuklananlar arasında yayıncı Ragıp Zarakolu ile profesör Buşra Ersanlı da vardı.

Patlamada yaralı sayısı 16 kişi oldu
21 Ağustos 2008
İzmir'de meydana gelen patlamada yaralı sayısının 16 kişi olduğu, yaralılardan asker Hüseyin Arısoy'un durumunun ciddiyetini koruduğu bildirildi.

İzmir Valiliği'nden alınan bilgiye göre, patlamada ağır yaralanan asker Hüseyin Arısoy'un Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyata alındığı, hayati tehlikesinin halen devam ettiği bildirildi.

Aynı hastanede tedavi edilen Doğan Özden'in ise genel durumunun iyi olduğu belirtildi.

Bozyaka'daki İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedaviye alınan Albay Ahmet Kılınç'ın hafif yaralı olduğu, polis memurları Hakan Baburhan'ın sol parmağında kesik olduğu, Abbas Kalender'in hafif yaralı olduğu, Sacit Kaskatı'nın sağ kaşında, Hüseyin Kirazdiken'in sol kulağında kesik bulunduğu kaydedildi.

Patlamanın ardından aynı hastaneye getirilen tedaviye alınan Ayşe Yenidoğan, Özgül Yenidoğan, Ramiz Yenidoğan, Göksu Gezer, ve Mehmet Ali Yarar'ın tedavilerinin sürdüğü ifade edildi.

Polis memurları Niyazi Suna, Ali Ermil ve Kenan Selçuk'un Buca Tıp Merkezi'nde tedavilerine devam edildiği, asker Murat Bekirgül'ün ise askeri hastaneye sevk edildiği, genel durumunun iyi olduğu bildirildi.

İzmir'in Konak ilçesine bağlı Yağhaneler semtindeki bombalı saldırıda yaralanan polis ve askerlerden bazılarının kimlikleri belli oldu. İLİŞKİLİ HABERLERPatlamada yaralı sayısı 16 kişi olduBakan Atalay'ın patlama açıklamasıYaralı askerler askeri hastaneye sevk edildiHain saldırıda yaralananların isimleriİzmir savaş alanına döndü/GaleriUzaktan kumandalı patlayıcı şüphesiPatlamadan ilk görüntüler/Videoİzmir'de şiddetli patlama oldu

İzmir'in Konak ilçesine bağlı Yağhaneler semtindeki bombalı saldırıda yaralanan polis ve askerlerden bazılarının kimliği belli oldu. Yaralanan bir albay ve erin sağlık durumunun ciddi olduğu bildirildi.

Atatürk ve İzmir Eğitim ve Araştırma hastanelerine kaldırılan yaralıların isimleri şöyle: Albay Ahmet Kılıç (durumu ağır), er Hüseyin Aslan (durumu ağır), er Murat Bekirgül, Hakan Baburhan (polis), Abbas Kalender (polis), Hüseyin Kirazdiken (polis), Sacit Kaskatı (polis), Doğan Özden. Patlamada ağır yaralanan asker Hüseyin Arısoy'un Atatürk Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde ameliyata alındığı, hayati tehlikesinin halen devam ettiği bildirildi.

Bozyaka'daki İzmir Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nde tedaviye alınan Ayşe Yenidoğan, Özgül Yenidoğan, Ramiz Yenidoğan, Göksu Gezer, ve Mehmet Ali Yarar'ın tedavilerinin sürdüğü ifade edildi.

Polis memurları Niyazi Suna, Ali Ermil ve Kenan Selçuk'un Buca Tıp Merkezi'nde tedavilerine devam edildiği, asker Murat Bekirgül'ün ise askeri hastaneye sevk edildiği, genel durumunun iyi olduğu bildirildi.

Saldırıda yaralanan askerî personelin Konak Orduevi, polislerin ise Adnan Menderes Havalimanı'nda görev yaptığı öğrenildi. Sağlık durumu iyi olan polislerden üçünün taburcu edildiği bildirildi. haber7

Öldürülen 9 PKK'lı İçin BDP'den Yas Kararı!
09 Eylül 2010
Hakkari’nin kırsal kesiminde önceki gece güvenlik güçleriyle çatışmaya giren 9 PKK’lı terörist ölü olarak ele geçirildi. BDP, 9 PKK’lının öldürülmesini protesto etmek için dün yas kararı aldı. Karar gereği, BDP’nin il ve ilçe binalarına siyah bayrak asılırken, bayramlaşma yapılmadı.
BDP Diyarbakır İl Başkan Yardımcısı Mehmet Aksünger, parti olarak bayramlaşma programlarını iptal ettiklerini söyledi. PKK’nın eylemsizlik kararına rağmen operasyonların sürdüğünü söyleyen Aksüngür, şöyle dedi:

“20 Eylül’e kadar PKK’nın aldığı eylemsizlik kararına rağmen maalesef operasyonlar sürüyor. Ve önceki gün kendini müdafa eden gerillalara yapılan saldırıda 9 gerilla hayatını kaybetti. Bayram arifesinde duyduğumuz bu acı nedeniyle ailelerin yaslarına ortak olmak ve operasyonları protesto etmek amacıyla parti binamıza siyah bez astık. 9 tane cenaze varken bayramlaşma içimize sinmedi. 9 insan gidiyor, 9 aileye 9 cenaze gelecek. Biz de karşı olduğumuzu, operasyonların durdurulması gerektiğini belirtmek için bayram programlarımızı iptal ederek siyah bayrak astık. ” haber1001

Taşlı saldırıya uğrayan uzman çavuş ateş açtı
9 Eylül 2010
HAKKARİ - Hakkari'de sivil aracıyla geçtiği sırada, göstericilerin taşlı saldırısına uğrayan uzman çavuşun açtığı ateşte, 1 kişi yaralandı.

Hakkari'nin Şemdinli ilçesinde, 9 PKK'lının öldürülmesinin ardından kentin değişik mahallelerinde biraraya gelen gruplar, yola barikat kurup ateş yaktı.

Bu sırada ailesinin de içinde bulunduğu özel aracıyla Keklikpınar Mahallesi'nden geçen ve taşlı saldırıya uğrayan uzman çavuş, ateş açtı. Açılan ateş sonucu, kafasına kurşun isabet eden ve kimliği henüz belirlenemeyen 13 yaşındaki bir çocuk yaralandı. haber1001

Siirt'te Mayın Patladı: 1 Er Öldü
12.09.2010
Siirt’in Eruh ilçesi Çırpılı köyünde Jandarma Karakol Komutanlığı’nca, sabah saatlerinde yol güvenliğinin sağlanması için yapılan çalışmalar sırasında, önceden tuzaklanmış mayın patladı. Patlamada, Jandarma er Feyzi Tekeş öldü.
haber1001

Şırnak'ta da 2 korucu yaralandı
12.09.2010
Şırnak’ın Beytüşşebap ilçesinde devriye görevi yapan köy korucularının mayına basması sonucu, 2 korucu ağır yaralandı. haber1001

Oy sandıklarını taşıyan askerî araca PKK roketi
Hakkari-Çukurca kara yolu üzerindeki Ağaçdibi köyü yakınlarında saat 18:00 sıralarında, PKK'lılar, referandumda kullanılan oyların bulunduğu torbaları ilçe seçim kurulu merkezine götüren askerî konvoya roketli saldırıda bulundu. Saldırıda, roket ateşi ile yaralanan askerler olduğu belirtilirken, bölgeye Hakkari Dağ ve Komando Tugay Komutanlığı'ndan helikopterler sevk edildi. 12.09.2010 HAKKARİ netgazete

Hakkari'de Polise Saldırı

14 Eylül 2010
Hakkari'nin Şemdinli ilçesi girişinde bulunan polis kontrol noktasına roket atarlı ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi.
Hakkari'nin Şemdinli ilçesi girişinde bulunan polis kontrol noktasına roket atarlı ve uzun namlulu silahlarla saldırı düzenlendi.İlk belirlemelere göre saldırıda 3 polis memuru yaralandı. aktifhaber

Hatay Dörtyol'da çatışma
Dur ihtarına uymayan tPKK mensubu çıkan çatışmada yaralı orak ele geçirildi
17 Eylül 2010
Hatay'ın Dörtyol ilçesinde İl Jandarma Komutanlığına bağlı ekiplerin ''dur'' ihtarına uymayan PKK mensubunun yaralı olarak silah ve teçhizatı ile ele geçirildiği bildirildi. haber1001

Hakkari'de polise bombalı tuzak
Patlamada hayatını kaybeden 2 kişinin cenazesinin defnedildiği Yüksekova'da patlama! 6'sı polis 10 kişi yaralandı
17 Eylül 2010

Hakkari'nin Geçitli köyü yakınlarında dün meydana gelen patlamada hayatını kaybeden 2 kişinin cenazesinin defnedildiği Yüksekova ilçesinde, güvenlik önlemi alan polis ekibinin yakınında bir patlama meydana geldi. Olayda, ilk belirlemelere göre 6'sı polis memuru 10 kişi yaralandı. habertürk

Hakkari, Van ve Diyarbakır'da saldırılar
Hakkari'de patlama meydana geldi. Van'da, polis otosuna, kimliği belirsiz kişiler tarafından ateş açıldı. Diyarbakır'da, AK Parti Kayapınar İlçe Başkanlığı ile Ergani Kaymakamlığı lojmanına saldırı düzenlendi. 21.10.2011 haberx

Siirt'te çatışma: 1 şehit
Siirt Valisi Musa Çolak, Pervari ilçesinde terör örgütü mensupları ile güvenlik güçleri arasında çıkan çatışmada 1 askerin şehit olduğunu, 3 askerin de yaralandığını bildirdi. 21.10.2011 haberx

"Sınır ötesi operasyonlarda 270 terörist öldürüldü"
24 Ekim 2011
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, terörle mücadele, açıklamalarda bulundu

Genelkurmay Başkanı Orgeneral Necdet Özel, bölücü terör örgütüne yönelik 17 Ağustos 2011 tarihinden itibaren gerçekleştirilen operasyonlarda 250 - 270 teröristin etkisiz hale getirildiğini, 210'dan fazla teröristin de yaralandığını açıkladı.
habertürk

Van'da mayın: 4 asker yaralı
25 Ekim 2011

Van'ın Başkale İlçesi yakınlarında PKK'lılar tarafından daha önceden yerleştirilen mayının uzaktan kumandayla patlatılması sonucu 4 asker yaralandı.haber1001

Yüksekova'da Olaylar Çıktı
28 Ekim 2011
Hakkari'nin Yüksekova ilçesinde kepenkler açılmazken öğle saatlerinde olaylar çıktı.

TÜRK Silahlı Kuvvetleri'nin hava hareketinde öldürülen PKK'lılar için Yüksekova ile Çukurca İlçeleri'nde bugün kepenkler açılmadı. Yüsekova İlçesi'nde öğle saatlerine doğru olaylar çıktı. Polis göstericileri dağıtmak için gözyaşartıcı bomba ve tazikli su kullandı.
Öldürülen PKK'lılar için Yüksekova ve Çukurca İlçeler'nde bugün kepenkler açılmazken, öğlen satlerinde 40 kişilik grup, eski cezaevi sokakta toplanarak, İlçe merkezinde bulunan Cengiz Topel Caddesi'ne doğru yürüyüşe geçti. Yürüyüş boyunca slogan atan grup, Cengiz Topel Caddesi'nde toplandı. Grup, burada da güvenlik önlemi alan polislere taş ve havai fişeklerle saldırdı. Bunun üzerine polis grubu dağıtmak için gözyaşartıcı bomba ve tazikli su kullandı. Göstericiler de taş atarak karşılık verdi.
Olaylar sokak aralarında devam ederken, polis çevrede geniş güvenlik önlemi aldı.
haber1001

Bingöl'de intihar saldırısı: 3 ölü25 yaralı
29 EKİM 2011
Bingöl'ün kent merkezinde öğle saatlerinde meydana gelen patlamada üç kişi öldü, 25 kişi de yaralandı.
Patlamada, Hatice Belgin ve Mehmet Çubuk hayatını kaybetti. Parçalanan canlı bombanın kimlik tespit çalışmaları ise sürüyor.
Eylemcinin bir kadın olduğu bildirildi.
Patlamanın iktidar partisi AKP il binasının yakınlarında meydana geldiği bildirildii.

Yaralılardan 4'ünün Durumu Ağır

Yaralanan 4'ü ağır 25 kişi Bingöl'deki hastanelerde tedavi altına alındı. Durumu ağır olan 1 yaralı daha sonra Elazığ'a sevk edildi.
haber1001

Abdülvahap Kaplan: Amed sokaklarında senin milletvekilliğin sökmez Selo!
5 Kas 2014

'Ne Hizbullahçıyım ne HÜDA-PAR’lı'

HDP EŞ Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile uçakta yaşadığı tartışma ile gündeme gelen Diyarbakırlı Abdülvahap Kaplan, Demirtaş’ın iddialarının aksine Hizbullahçı veya HÜDA-PAR üyesi olmadığını belirterek, ‘Tepkisini ortaya koymuş bir Müslümanım' dedi. Kaplan Al Jazeera Türk’e konuştu.

Abdülvahap Kaplan'ın Demirtaş'a tepkisinin altında oğlu Cihat'ın başına gelenler yatıyor.

Abdülkadir Konuksever
Twitter
30 Ekim Perşembe 21:20 Diyarbakır-Ankara uçağında karşılaştığı HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş’a tepki gösteren Diyarbakırlı Abdülvahap Kaplan, Demirtaş ve medya organlarında iddia edildiği gibi Hizbullahçı veya HÜDA-PAR üyesi olmadığını söyledi.

Kendisini mütedeyyin bir Kürt olarak tanımlayan Kaplan, olay günü ve sonrasında yaşananları anlattı. 6-8 Ekim olaylarında yaralanan oğlu Cihat Kaplan ise babasının haklı olarak tepkisini dile getirdiğini söyledi.

Uçakta yaşananlar

Kendisinin işleri, eşinin ise bir yakınının düğününe katılmak üzere 30 Ekim tarihinde Ankara uçağına bindiğini söyleyen Abdülvahap Kaplan yaşananları şöyle anlattı:

“Uçağa binip yerimize oturduk. Ben ve eşim önden üçüncü sırada oturuyorduk. Uçağın kalkmasına çok az bir süre kala Selahattin Demirtaş’ın uçağa bindiğini gördüm. En ön sıraya oturdu. Eşime, benimle ininceye kadar konuşmamasını söyledim. Kendimi tutmaya çalıştım. Ancak 6-8 Ekim olaylarında oğlum ölümden yaralı kurtulmuş, pek çok arkadaşımın çocukları gözümün önünde ölmüşlerdi. HDP’lilerin deyimiyle 'demokratik tepkimi' ortaya koymaya karar verdim. Sonra duyulursa çarpıtılmasın diye ses kaydı almanın doğru olacağını düşündüm. Ses kaydı da işte bu.”

Abdülvahap Kaplan’ın kaydettiği ses kaydının çözümü şu şekilde:

Abdulvahap Kaplan (AK): Selahattin Demirtaş 1 Kasım için tekrar sokak talimatı verdin ABD'li dostlarının yanına gidiyorsun.
Selahattin Demirtaş (SD): Terbiyesiz.
AK: Ulan terbiyesiz sensin. Tarih seni unutsa da, Amed'in Müslümanları seni unutmayacak. Benim oğlum yaralıdır ulan, sen ne diyorsun? Selahattin, ben öyle bir kelime kullanmadım sana. Terbiyesiz he? İyi bak bu yüzü iyi tanı, ben seni çok iyi tanıyorum. İneceğiz.
SD: Ulan Allah'tan başka kimseden korkumuz mu var terbiyesiz? Senin bütün çetelerin peşimizde be terbiyesiz.
AK: Ulan ben terbiyesiz demedim. Benim oğlum yaralı, oğlum. Ben yanlış bir şey dedim mi? Terbiyesiz kelimesini kullandım mı? Ulan Selo!
SD: Bana hakaret ediyorsun.
AK: Senin adamların burada erkek gibi konuşsun, ilk olarak kim hakaret etti? Benim oğlum hastadır. Onların deyimiyle ben demokratik tepkimi ortaya koydum. Şiddet kullandım mı? Ulan milletvekilidir, on defa terbiyesiz diyor, ben mi devam ettirdim? Benim içim yanmış, oğlum kurban eti dağıtırken vurulmuş ve şu anda hastanede. Amed sokaklarında senin milletvekilliğin sökmez Selo!
SD: Sen bana hakaret ettin.
AK: Ben de seni bugüne kadar adam biliyordum.

Abdülvahap Kaplan, Demirtaş'tan medya üzerinden özür bekliyor.

‘Uçaktakiler hak verdi’

Demirtaş’a saygısızlık yapmak gibi bir niyetinin de olmadığını belirten Abdülvahap Kaplan Demirtaş’ın kendisine müdahale eden korumalarının çok nazik olduklarını ifade etti.

“Beni susturmak için gelen korumaları naziktiler. Gözlerine baktığımda bana hak verdiklerini anladım. Demirtaş’ın bana ‘çeteci’ demesiyle arkasında oturan bir kaç kadın da ‘Alın bu çeteciyi’ dedi. Bunun üzerine uçaktakilere dönerek ‘Ben çeteci değilim. Benim oğlum yaralı arkadaşlar’ deyince uçaktakiler de başlarıyla onaylayarak hak verdiler. Çünkü haklı olduğumu biliyorlardı.”

Karakol’da özür

Uçaktan indikten sonra gittikleri karakolda Demirtaş’ın uçaktakine nazaran daha sakin ve yapıcı olduğunu da aktaran Kaplan orada aralarında geçen konuşmaları şu sözlerle anlattı:

“Karakolda özür diledi bizden. ‘Senin çocuğun da ölenler de benim canımdır’ dedi. Kendisine Diyarbakır’da mütedeyyin çevrelerin defalarca saldırıya uğradığını anlatarak ‘Bir kere çıkıp özür dilediniz mi’ diye sordum. ‘Burada değil, çıkıp televizyondan özür dile’ dedim. Eşim de ‘Yasin Börü’nün annesi olsaydım sizi ellerimle boğardım' dedi. Bizden şikâyetçi olmadı. Biz de kendisinden olmadık.”

‘Oğlum ölecekti’

Abdülvahap Kaplan’ı sinirlendiren olay 6-8 Ekim olaylarında Diyarbakır’da yaşandı.

“7 Ekim günü saat 15:20 gibi oğlum Cihat’ı aradım. Diyarbakır’da ondan fazla İslami STK’nın kesmiş olduğu kurban etlerini dağıtmaya çıkmıştı. ‘Babacığım son iki aile kaldı’ deyince ona HDP’lilerin yürüyüşünün olduğunu, olayların çıkabileceğini söyledim. Dağıtımı da ertesi güne ertelemesini söyledim. ‘İnsanlar bekliyorlar, gözleri yolda verip hemen geliyorum’ deyince ben de onayladım. Aradan 15-20 dakika geçtiğinde büyük oğlum Mazlum aradı. “Baba Cihat’ı vurmuşlar’ dedi. Derhal hastaneye koştum. 15-20 tane yaralı, doktorların müdahale etmelerini bekliyorlardı. Oğlum kafasından vurulmuş, satırla da eli parçalanmıştı. Çocukların çoğunu tanıyordum. Kiminin elinde hala et poşetleri vardı. Gözyaşlarımı tutamadım.”

‘Hastanenin önünde vurdular’

Oğluna müdahale başlayınca sigara içmek için hastanenin kapısına çıkan Abdülvahap Kaplan burada da birinin vurulmasına şahit olduğunu anlattı.
“Cumali Güneş diye bir genç vardı. Aniden yere düştü. Tansiyonu düşmüştür diye düşündüm. Gidip çevirince göğsünden vurulduğunu gördüm. Hastaneye de saldırdılar. Ambulans şoförü geldi kan revam içinde. Dövmüşler ve haber göndermişler. Demişler ki "Hastaneyi boşaltın, yaralılarla birlikte yakacağız.' Hemşireler korkudan bağırıp çağırıyorlardı. Çocuklar sahipsiz ve perişan durumdalardı.”
cihat-kaplan
Cihat Kaplan 6-8 Ekim olaylarında başından ve elinden yaralandı.

‘Et dağıttığımız aileler hedef gösterdi’

Ölümden son anda kurtulduğunu anlatan Cihat Kaplan ise şunları anlattı:
“İskanevleri semtinde et dağıtıyorduk. Babam telefonla arayınca son iki aile kaldığını söyleyerek devam ettim dağıtmaya. Sokağa çıktığımızda balkonlardan kadınlar bizim için ‘IŞİD’çi diye bağırarak hedef gösterdiler. Et verdiğimiz kadınlardan birisi de IŞİD’ci diye bağırıyordu. Grup bize yöneldi. O sıra kurşunun sesini duydum ve kafamda bir acı hissettim. Elimi attığımda yüzümün tamamen kan içinde kaldığını gördüm. Başka biri satırla saldırarak elime vurdu. Arkadaşlarla kaçarak sokak arasına park ettiğimiz arabamıza ulaştık. Ağabeyim de yetişti. Hepimiz yaralı olduğumuz için o kullandı arabayı. HDP İl Binası yakınlarında yolu tamamen kapatmışlardı. Burada da taşlarla sopalarla saldırdılar. Arabamız delik deşik olmuştu. Abim hızla bariyerlere vurarak geçtiğinde ben kan kaybından bilincimi yitirdim. Gözümü açtığımda hastanedeydim.”

‘Babam haklı’

Demirtaş ile tartışan babasına hak veren Cihat Kaplan, Demirtaş’ın da baba olduğunu ve bunu anlamasını beklediğini söyledi.
“Yasin Börü benim arkadaşımdı. Onunla birlikteydik. O öldü, ben kurtuldum. Kurşun kafamı sıyırmış. Babam evladı için haklı bir tepki koymuş. Saldırmamış, hakaret etmemiş. Demirtaş o gün çağrı yapıp insanları sakinleştirseydi bu kadar insan ölmezdi.”
Kaynak: Al Jazeera Türk

Cizre’de PKK yanlıları Hüda-Par’lılara saldırdı: 3 ölü
27 Ara 2014

Olayların başlamasıyla ilgili iki taraf birbirini suçluyor. Cizre sokakları akşam saatlerinde sakinleşti.

Şırnak Valiliği'nden yapılan açıklamaya göre Cizre Devlet Hastanesine yaralı olarak getirilen Barış Dalmış yapılan müdahalelere rağmen hayatını kaybetti. Böylece ölenlerin sayısı 3'e yükseldi. Olaylarda Yasin Özer ve Abdullah Deniz de hayatını kaybetmişti. Abdullah Deniz'in Hüda-Par'ın Cizre ilçe yöneticisi Aziz Deniz’in babası olduğu öğrenildi. Yasin Özer ise YDGH'lilerin bulunduğu bölgede hayatını kaybetti.

Cizre'de bulunan Al Jazeera muhabiri Abdülkadir Konuksever'in aktardığı bilgilere göre saat 16.30 itibariyle çatışmalar durdu. Sokaklar boş. Olayların meydana geldiği Nur Mahallesi'nde de durum sakin. Havanın kararmasıyla birlikte ilçede yaşayanların büyük bölümü evine çekilmiş durumda. Polis de yoğun güvenlik önlemleri aldı.

Konya'da bulunan Başbakan Ahmet Davutoğlu da İçişleri Bakanı Efkan Âlâ ile telefonla görüşerek Cizre'de yaşananlara ilişkin bilgi aldı.

Gerginlik gece başladı

Olaylar Şınak’ın Cizre ilçesi Nur Mahallesi'nde gece saat 03:00 sıralarında silah sesleri duyulmaya başladı. Gerginlik Irak’ın Sincar bölgesinde IŞİD ile çatışırken ölen bir kişinin cenazesinin Cizre’ye getirileceğinin duyulmasıyla tırmandı. PKK'nın gençlik yapılanması olarak bilinen 'Yurtsever Demokratik Gençlik Hareketi' (YDGH) üyeleri ile Hür- Dava Partisi (Hüda-Par) üyeleri arasında silahlı çatışma çıktı.

Şırnak Valiliği saat 03.00 sıralarında Nuh Mahallesi'nden silah seslerinin gelmesi üzerine bölgeye ekiplerin sevk edildiğini belirtti. Açıklamada zırhlı araçlar ve helikopter vasıtasıyla gerekli çalışmaların yürütüldüğü vurgulandı.

Karşılıklı suçlamalar

Hüda-Par yöneticileri Nur Mahallesi'nde kendilerine yakın kişilerin evlerine saldırıldığını ve bazı evlerin ateşe verildiğini söyledi. Hüda-Par Diyarbakır İl Başkanı Şehmuz Tanrıverdi, Al Jazeera'ye Nur Mahallesi'nde saldırganların sokaklarda hendek kazarak evlere ateş açtığını, bunun sabaha kadar sürdüğünü anlattı. Tanrıverdi sabah saat 10.00 sıralarında polisin mahalleye girdiğini söyledi.

Al Jazeera Türk’e konuşan HDP’ye yakın bir kaynak ise saldırıyı ilk olarak Hüda-Par’lıların gerçekleştirdiğini öne sürdü ve evlerin yakıldığı iddiasını reddetti.

İlçede gerginlik halen devam ediyor. Zaman zaman uzun namlulu silah sesleri duyuluyor. İlçe merkezine sevk edilen polis ekipleri sokaklara kazılan hendekler sebebiyle olaylara müdahale etmekte zorlanıyor.

Cizre’de bu sabah esnaf işyerlerini açmadı.

Hüda-Par: Silahlarla ateş ettiler, evleri yaktılar

Hür Dava Partisi Genel Başkan Yardımcısı Hüseyin Yılmaz bir yazılı açıklama ile olaylar hakkında şunları söyledi:

"Gece 03.00 sıralarında Şırnak’ın Cizre ilçesi Nur Mahallesi’nde hendekler kazıldıktan sonra bu mahallede bulunan Hür Dava Partisi üyelerinin evlerine yönelik PKK - YDGH’liler tarafından uzun namlulu silahlarla başlatılan saldırılarda evler saatlerce ateş altında tutulmuş, bunun sonucunda bir parti üyesi hayatını kaybetmiş, birden fazla ev de yakılmıştır. Cizre ilçesinde dindar Kürtlere yönelik saldırılar ilk değildir. Geçtiğimiz haftalarda da üyelerimizin ve mütedeyyin kişilerin evlerine yönelik silahlı saldırılarda bulunulmuştu. Bu saldırılarda da emniyet güçleri iş işten geçtikten sonra müdahalede bulunmuştu. Hükümettin kamu düzeninden anladığı kamu kurumlarının ve kamu görevlilerinin güvenliğidir. Halkın can ve mal güvenliğinin sağlanmadığı bir ortamda kamu düzeninden söz edilemez. Son saldırıda da ilk andan itibaren emniyet müdürlüğü ve diğer yetkililere haber verilmesine rağmen müdahale edilmemiş, durum basında yer aldıktan sonra gündüz saat 10.00 sonrası, yani 7 saat sonra müdahale edilmiştir. Saat 09.00 sonrası Şırnak il valisi durumu yeni öğrendiğini basına söylemiştir. Sadece bu durum bile yaşananların ne kadar vahim olduğunu göstermektedir.

"Saldırıların görüntü kaydı var"

Yılmaz, sözünü ettiği saldırılara ilişkin görüntü kaydının bulunduğunu söyledi:

"Saldırılar kameralar tarafından kaydedildiği halde DBP eş başkanı kendisine yakışan bir şekilde olayları tersyüz ederek partililerimiz tarafından saldırı yapıldığını iddia etmiştir. Bu tür sorumsuz ve ateşe benzin dökmekle eş anlamlı açıklamaların faydasının olmayacağını ve gerçeğin üzerini örtemeyeceğini artık kendileri de anlamalıdır."

6-7 Ekim olayları ile artan gerilim

Güneydoğu'da PKK yanlıları ile Hüda-Par arasındaki gerilim 40'tan fazla kişinin hayatını kaybettiği 6-7 Ekim olayları sırasında zirveye çıkmıştı. Kobani'ye destek eylemleri sırasında 9 Hüda-Par üyesi de öldürülmüştü.
Ölenlerden 16 yaşındaki Yasin Börü ile arkadaşları Riyad Güneş, Ahmet Dakak ve Hasan Gökguz Diyarbakır'da linç edilmişti. Olayla ilgili soruşturmada 26 kişi tutuklanmış durumda.
Kaynak: Al Jazeera

İstanbul'da üç ayrı noktada bomba: YDG-H üstlendi
8 Ocak 2015



İstanbul'da üç ayrı noktaya konan bombalardan biri patladı. Diğer ikisi ise kontrollü olarak fünyeyle patlatıldı. Fatih'te patlayan bomba can kaybına yol açmadı. Twitter'dan açıklama yapan YDG-H "7 yere bomba bıraktık" dedi.

Fatih'te İstanbul Üniversitesi Çapa Tıp Fakültesi Hastanesi karşısında bulunan bir trafonun yanında bomba patladı. Olayda yaralanma ve can kaybı yaşanmadı. Maltepe ve Sultangazi’de bırakılan bombalar ise fünye ile patlatıldı.

Maltepe Fındıklı’daki Zabıta Karakolu önünde bulunan Atatürk büstünün önüne bırakılan ve üzerinde ‘Cizre’nin hesabı sorulacak’ yazısı bulunduğu iddia edilen şüpheli paketten de parça ve basınç etkili el yapımı bomba çıktı. Fünye ile patlatılarak etkisiz hale getirilen bomba, incelenmek üzere emniyete götürüldü.

Gazi Mahallesi'nde ise Adem Yavuz Caddesi üzerindeki otobüs durağına bırakılan şüpheli paketin içinden bomba çıktı.

YDG-H ÜSTLENDİ
İstanbul'da yapılan bombalı eylemleri PKK'ye yakınlığı ile bilinen Yurtsever Devrimci Gençlik Hareketi (YDG-H) üstlendi.

İSTANBUL'DA 7 NOKTAYA BOMBA
Twitter'dan "Cizre de Yapılan Katliamlara Karşı Sessiz Kalmayacağız. Cızre'nin Hesabı Sorulacak..." diye yazan YDG-H, İstanbul'da bomba bırakılan 7 noktayı açıkladı ve fotoğraflar paylaştı.
Kaynak: SoL

Osman Baydemir'den Erdoğan'a: Yanlışta, kinde, savaşta ısrar etme
30 Temmuz 2017



HDP parti sözcüsü Osman Baydemir, Diyarbakır'da sürdürülen Vicdan ve Adelet Nöbeti'nde konuşurken AKP'li Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunurken, "Ey Erdoğan, çık halktan, Demirtaş'tan özür dile. Gör bak bu kötü gidişat bir hayra evrilebilir, bir çıkış yolu bulunabilir. Yanlışta, kinde, savaşta ısrar etme. Çünkü bunun kazanını olmayacak" diye konuştu.
Bunlarla da ilgilenebilirsiniz
HDP sözcüsü Baydemir: Erdoğan, Selahattin Demirtaş'tan özür dilesin
HDP nöbete başladı: Faşizmi durduracağız
Selahattin Demirtaş ve Ahmet Şık'a selam
Paylaş
Kaydet Kaydettiklerim Zaman Tüneli Tünel amblem
cumhuriyet.com.tr Yayınlanma tarihi: Pazar, 11:31
[Haber görseli]

HDP tarafından merkez Kayapınar İlçesi'nde bulunan Ekin Ceren Parkı'nda 6 günden bu yana devam eden Vicdan ve Adalet Nöbeti'nin günlük basın toplantısında konuşan HDP Sözcüsü Osman Baydemir, gündeme ilişkin değerlendirme yaptı. Konuşmasında faşizmin yalandan, zulümden beslendiği ifade eden Baydemir, şöyle dedi:

"Siz OHAL'i ilan edeceksiniz, KHK'larla insanların ekmeğine el koyacaksınız, barış ve müzakere masasını yıkacaksınız, ölümle, çatışmayla, kanla yeni bir iktidar devrişeceksiniz, barışın en büyük aktörlerinden birisi olan Sayın Öcalan üzerine tecrid uygulacaksınız, savaşın faturasını HDP'ye çıkarmaya kalkacaksınız. Biz buna itiraz etmeye devam edeceğiz."

"AÇIN BARİYELERİ, GÖRÜN BAKIN HALK NE YAPIYOR"

HDP'nin Diyarbakır'da 6 gündür sürdürdüğü 'Vicdan ve Adalet Nöbeti'ne ilişkin bu gün bazı gazetelerde çıkan haberleri eleştiren Baydemir, şöyle konuştu:

"Kaç gündür bu alan heronlarla, canlı yayınla izletiliyor. Kimi basın yayın organları buradan çekilen fotoğraflarla yalan haber servis ediyor. Yalan üzerine kurulan medyanın yapmış olduğu propagandanın, yani çamur medyasının son örneklerinden birini görüyorsunuz. Bir kez daha diyoruz, hodri meydan. Açın bariyeleri, görün bakın halk ne yapıyor. Halk ne yaparsa, nasıl bir duruş ortaya koyarsa başımız gözümüz üzerine kabulümüzdür. Bu bir gazetel, basın hürriyeti değil. Bütün bunlara rağmen biz bu gazetenin kapatılmasına da karşıyız. Bu gazetenin hak etmiş olduğu bir şey var, o da bir ikramımız olursa yere serip üzerinde birşeyler yeme imkanımız olursa amacı doğrultusunda kullanmış olacağız. Yırtmayağız, geri dönüşüm kutusuna bırakacağız."

"TOPRAĞA VERECEK TEK BİR CANIMIZ YOK"

Basın toplantısında AKP Genel Başkanı ve Cumhurbaşkan Recep Tayyip Erdoğan'a çağrıda bulunan Baydemir, şöyle devam ettti:

"Faşizmi Erdoğan ve hükümeti icat etmedi ve onunla başlamadı. Faşizme karşı direniş ve mücadele de bizimle başlamadı. Faşizm ve faşizme karşı duruş, direniş kavramları insanlık tarihi kadar köklüdür. Faşizm, kadercilikle aşılamaz, mücüdeleyle aşılır. İşte onun için durmayacağız, faşizmi durduracağız. Mutlaka kazanacağız. Faşizm mutlaka yenilecek. Bu coğrafya barışı mutlaka yakalayacak, toprağa verecek tek bir canımız yok. Onurlu bir barış için toprağa verecek tek bir canımız yok, faşizme kurban edecek bu halkın tek bir evladı yok. Bütün öncekiler gibi, bu dönemin faşizmi de gerileyecektir. Halen bir mümkünatı var. Ey Erdoğan, çık halktan, Demirtaş'tan özür dile. Gör bak bu kötü gidişat bir hayra evrilebilir, bir çıkış yolu bulunabilir. Yanlışta, kinde, savaşta ısrar etme. Çünkü bunun kazanını olmayacak. Kimse kazanmadı, sen de bugüne kadar bu politikayla kazanmadın. Bundan sonra da kazanamayacaksın. Çünkü bunun sonu yok."

"BAYRAĞI İSTANBUL'A DEVREDİYORUZ"

Baydemir nöbetin bundan sonra nasıl devam edeceğine ilişkin sorulan soruya şöyle cevap verdi:

Bir kez daha eylemimiz sonlanmayacak. Bayrak İstanbul'a devredilecek. İstanbul bayrağı alacak. O bayrak onurla taşınıp Van'a teslim edilecek. Van'dan İzmir'e taşınacak. Onurlu bir barış'ın kapısı aralanıncaya kadar, bu halkın evlatları özgürce yazabilinceye kadar, Sur'daki yıkım bitinceye kadar mücadele devam edecek.
Cumhuriyet
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Pts Tem 31, 2017 3:31 am tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Arl 21, 2015 10:59 pm    Mesaj konusu: Türkiye'nin Güneydoğusunda Türk Memur Olmak Alıntıyla Cevap Gönder

Türkiye'nin Güneydoğusunda Türk Memur Olmak (*)



“Eğer tayini Doğu'ya çıkan herhangi bir memursanız, karşılaşacağınız
Batıdaki hayattan çok farklıdır.Öncelikleriniz değişir, sizle beraber sizi tanıyanların ve ailenizin de ayni şekilde.Anne baba ve yakınlarınızın gözü televizyonda kulağı radyodadır.

Evet, çok zor Doğu'da Batılı olmak..Memur olmak..Polis, asker, doktor hemşire öğretmen ve hatta bunlardan birinin eşi olmak.Ben Yüksekova’da yaptım doğu görevim, sık sık da Van ve Hakkari’ye gittim.Bu yazdıklarım oralarda hayatı paylaştığımız tüm arkadaşlarımın ortak duygularıdır!
Biz daha gelmeden Güneydoğu için,’çok fakirlik var’ denmişti. Oysa Yüksekova’da büyük kentlerde bile zor görülen son model lüks arabalar, cipler vardı.

İlk günlerde en çok dikkatimi çeken, devamlı her tınısını ve nerdeyse sözlerinin tamamını öğreneceğim 'Gerilla şarkıları' dinletildi bize.
Benim için, bir öğretmen olarak, hele hele Ata'nın adını taşıyan bir ilkokul,lise ve üniversite bitirmiş, bir öğretmenseniz.. Ülkenin her yanı eşittir sizin için. 'Her ne olursa olsun, tüm çocukların eşit ve feda edilemez olduğudur''beyninize kazılan. Onların ihtiyacı öğretmense, doktorsa, polisse, askerse hepsi var orada. Yokluk da var; ancak Kayseri'de, Çorum'da, Adana'da Gümüşhane'de, Sivas’ta olduğundan daha fazla değil.
Siz gitmeden bölgeye namınız gider: 'bilmem nereli öğretmen, bilmem kimin karı(!)sı' Size hoş geldin denmez…Batılı meslektaşlarınız selam vermek için, öğretmenler odasında oralı öğretmenlerin olmadığı anları kollarlar.Öğretmenler odasında sessizlik hakimdir..Yorum yapılmaz espri kaldırmaz tuhaf bir gerilim vardır havada. Adını koyamazsınız..
Şaşıp kalacağınız yutkunduğunuz çok anlar yaşarsınız bölgede: Hele halkın içindeyken, içinde eşinizin olduğunu düşündükleri helikopterin düşmesi için ellerini birleştirip gözlerinize baka baka :''Allah'ım inşallah düşer!'' Derler. Ülkemin her yanında öğretmenler çocukları eğittiği için saygı görür. Ama burada bırakın takdir edilmeyi, aşağılanma, hakaret, taciz her şey yaşadık biz...

Sabah erken okula vardığınızda; yakınlarında taş biriktirmiş bekleyen çocuklar görürsünüz.Nedenini sorduğunuzda size mantıklı bir cevap veremeyen, öğrencinizle göz göze geldiğinizi düşünün bir...Çelik gibi sinirleriniz olmalı..

Beşikten gelen bir düşmanlıkla büyütülen, her üniformalıyla korkutulan çocuklar. Dillerini ancak okula başladıklarında zar zor öğrendikleri, kendilerinden çok farklı sandıkları bir milletin memurlarına karşı geliştirilmiş bir duygusal siper vardır. Sadece 2 yılımı bir kız öğrencimi gülümsetmeye harcadım! Benimle gülümsemedikçe ne dediğimi anlama isteği duymayacağını kendimden bildiğim için.

Okulda yerli meslektaşlarınız, öğretmenler odasında Batılı öğretmenlerin artmasından rahatsızlık duyar. Daha sonra samimi olmayı ve samimiyetine güven duymayı öğrendiğim oralı bir meslektaşım 'ben gelemem sizlerin de olduğu yerde, ezik kalırım aykırı dururum' demişti çekinerek. Benimle aynı eğitimi almış, çok kaliteli sevdiğim bir öğretmendi kendisi. Bayramlaşmayı neden hep okulda yaptığımızı, birbirimize gidip gelebileceğimizi söylediğimde okulun kantincisi olan bey:' Siz bize gelin hocanım, biz sizin oraya (lojman) girerken çıkarken görülürsek, başımız belaya girer' demişti.
Eylem olacağı zaman tüyo gelir. Okul saatlerinde duyum alınmış ve okulu terk edip hemen kendimi lojmana atmam söylenmişti. Daha ilk ayımdı orada. Müdür beye ilettim,'durmayın eylem hazırlığı varmış' dedi. Eylem olduğunda şunlar olasıdır: Memurlar dairelerde kısılır kalır. Şanslı olanlar öğretmenevi, eş-dost evine, polis noktasına sığınır.

Kendi ülkenizde trajikomik bir durum değil mi? Asla toplanılacak ev, bir uzman çavuş evi olamaz çok tehlikeli ve saldırıya açıktır. İlçede sivil bölgede ev tutmuşlarsa en çok onlar tehdit altındadır. Ev sahipleri bir gün ya ‘evi boşalt ya da...’ deyiverirler. Bekar öğretmenler erkekse şanslıdır. 5-10 demez küçücük bir evde kalırlar.

Bayan arkadaşlardır asıl mağdur olanlardır. Okulunuz taşlanıyorsa ve çıkamadıysanız ya içeride güvenebileceğiniz dostlarınızla olmanız lazım gelir. Ya da Allah'a dua etmekten başka çareniz kalmaz.Kadın öğretmenler oraya onların çocuklarını eğitmeye gitmiştir. Ama Her yerde saygısızlığa, tacize maruz kalırlar. O nedenle toplu gezer topluca ayni evde kalmaya gayret ederler.

Yaşadığım bir olay: Okulun kapısına çıkmamla bir taksiye denk gelerek elimi kaldırdım, adamcağızın gafletinden de yaralanarak bindim. Parayı hemen uzatarak soldan aksi istikamete dönmesini rica ettim. Bir 5 metre gitmemiştik ki, lojmanlara gideceğimi söylememle birlikte beni taksiden zorla indirdi...’BAŞIMI DERDE SOKMA BENİM! Diye de bağırdı.

İlk aylar eşimi de benim gibi öğretmen sanırlarken esnaftan yana sıkıntımız olmadı. Bir iki ay içerisinde kim olduğu öğrenildi. Asker eşiydim, eşimin infaz listesinde adı bile çıktı bir terörist cesedinden. Neyse, o ilk aylar ekmek almayı tercih ettiği fırına Ramazan akşamı girdiğimde, fırıncıdan 'pide kalmadı' cevabını aldığımda şok oldum. Perde arkasındaki dizili pide ve ekmekleri görmüştüm. Gözümün içine bakarak o unutulmaz cevabı suratıma yemiştim: SANA YOK!

Yine Ramazan ayıydı, iftar saatine yakın bir gürültü duyduk.O fırından pidelerini aldıktan sonra evlerine iftar açmaya giden iki uzmanımız havaya uçuruldu. Birini kaybettik. O gün bir daha çöp konteynırlarının yakına park etmek ne kelime yakınından geçmemem.

Bölgede yaşam hepimiz için bildiklerimizden farklıydı. Hiç bir anne benim yaşadıklarımı yaşamak zorunda kalsın istemem. Lojmanların içerisinde korunaklı (yani yoldan geçen bir araçla yapılabilecek bir saldırıda 'menzil dışı' ) sandığımız çocuk bahçesinde Oynayan oğlumu seyrederken; kolundaki bileklikten adını sildirip, kan grubunu yazdırmanın daha faydalı olacağını düşünürken yakalamıştım kendimi.

Bir pazar öğleden sonrası trafikçi bir polis memurunu havaya uçurulmuştu. Camlarımızın zangırtısıyla çocuk parkının isabet aldığını sanarak, apartmandaki annelerin merdivenlerden feryat ederek çocuklarına koşuşlarına şahit olmuştum. Bazen bir patlama olduğunda hele ki dışarıdaysam, eşim benim için, bense içerde bıraktığım oğlum için perişan olurduk sağ haberi alıncaya dek.

Aslında gece çıkan çatışmaları gelen giden helikopterlerin sesinden, eşinizin eve gelmemesinden bir şeylerin ters gittiğini anlarsınız.Telefonlarınız kesiktir. Jammerdan olmasını umarsınız. Frekansların sizinkilerce kesilmiş olmasını dilersiniz.

Operasyonlarda ceplerle birbirimizin eşinden sağlık haberi almaya çalışırken, karşı tarafın da dinlemiyor olmasını dilersiniz. Ki konvoya bir saldırı olmasın. Komutanlar gece karanlığında sessizce dönerler evlerine. Apartmanda ayak seslerini dinlersiniz. Postal sesini eşinizinkiyle uyuşması için beyninizi zorlarsınız. Ve aynı apartmanda başka dairenin kapısında postal görürseniz, içten içe sizinki gelmediği için onları kıskanırsınız.
Aileniz sizi aradığında, metanetli konuşmak zorundasınızdır. Hem onları endişelendirmemek hem de örgütten dinleyen varsa onları mutlu etmemek, bilgi vermemek, hem de akıl sağlığınıza mukayyet olmak içindir bunlar.

Pencerenizden çatışmadan getirilen cenaze ve yaralıları, bunların taşınışını ve bir sigara bile yakmak için durmaksızın koşuştuklarını görürsünüz. Az önce cenazesini indirdiği arkadaşının yerine, gidecek timle beraber elleri titremeden dizleri çözülmeden; ve abartmıyorum bir salise duraksamadan tekrar helikoptere atlayanlara bakarsınız. Sonra hiç bir anormallik yokmuş gibi, oğlunuz o manzaraya şahit olmasın diye uzaklaştırırken pencereden, diğer yandan ailenize akrabalarınıza tesadüfen aramış dahi olsalar olanlar için MIŞ MİŞ gibi yapmanız gerekir.

Ağlamamış gibi, içiniz 1000 parçaya parçalanmamaktaymış gibi, sanki geceleri yataktan sıçramıyormuşsunuz gibi! Geceleri dinlediğimiz çatışma ve helikopter seslerini o kadar kanıksadığımı, bir gece sessizlikte uyanıp 'acaba baskın mı yedik? Nöbetçiler mi uyudu?' diye korktuğumu unutamam..

Karanlığın bu yüzünü hiç bilmezdim. Mesela karartma yapılacağını önceden bilemezsiniz. Önceden çamaşır, bulaşık, ütü, banyo, ev temizliği, ders hazırlığı, sınav kağıdı ne işiniz varsa halletmiş olmanız gerekir, gündüz elektik varken..Her şeyi bitirmiş bile olsanız karanlıkta mumlarınız yeterince ışık vermez. Gece bebeğinize süt hazırlamanız gerekmekteyse yandınız vay halinize!
Dışarı ışık sızmasın diye karartmalarda camlara battaniye astığımızı, belki birkaçınız bilir. Ama ben bunun, saldırıda camlar patladığında kırıklardan korumak için de kullanılan ilkel bir yöntem olduğunu lojmanımız roketlendiğinde öğrendim..

Tv izliyorum, var mısın yok musunun reklam arasında, yolun tam karşısındaki bir evden 3 roket atıldı. Camın önünde, nöbetçi olan eşime çocuğu yeni yatırdığımı söylerken..Daha uykuya dalmakla dalmamak arasındaydı yavrum.(Bu nedenle halen anksiyete tedavisi görüyor). Roketlerden İlkinin havada süzülüşünü görüp 'SEN TOP ATIŞI MI YAPTIRIYORSUN?' demiştim eşime. ilki açığa düştü gürültüyle, eşimin hayır! Dediğini ve askerlere emirler vererek koştuğunu duyuyordum.
Elim kulağımda oğlumun odasına koşup onu yorganla kucakladığım gibi, penceresiz olan tek dört duvarlı yer sayılacak banyoda emniyetini sağlarken, diğerlerinin nasıl bir kavis ve ışıkla hedefe ulaştığına şahit oldum.

Sonra sessizlik..Oyun oynadığımızı söylediğimi hatırlıyorum taşırken oğluma..Sımsıkı sarıldığımı da..Telefon irtibatı kesilmeden ne olursa olsun aileme haber verme alışkanlığı edindim. Sms'le, kısa ve net: BİZ İYİYİZ MERAK ETMEYİN!

O esnada onları korkutmaktan ve kendini yalnız hissetmemek adına yapılan bir alışkanlık. Ben o mesajı attığımda hayattaydım. Çünkü evladını kaybeden bir babanın 'şehit olan oğluyla, en son 1 hafta önce konuştuğunu' söylediğinde, ailemi endişelendirmemekten daha kötüsünün; altyazıyı okuyup da telefonla bize ulaşamamaları olduğunu öğrendim.

Ne o günün sabahı ne de Aktütün ve Gediktepe karakol baskınları... Çukurca, Şemdinli, mayınları gibi tekrar eden bir çok olaydan sonraki sabahlar, idari izinli olmama rağmen, işimi aksatmamaya dikkat ettim. Çocuklarım saydığım küçük Kürt talebelerimi asla ihmal etmedim. METANET..aslında burada daha farklı bir anlam içermekte..

Bize eşi asker polis memur olan herkese, bilhassa o şehit haberlerinin akabinde; işyerimize güler yüzlü inadına neşeli, makyajlı gitmemiz salık verildi. Haklılardı. O kanlı baskınlardan sonra örgütün her zırt pırt yıldönümünde, bebek katilinin Suriye'den çıkışı, yok efendim,yakalanışı gibi…1 Mayıs,nevruz gibi tarihlerde ama özellikle şehit verdiğimiz günün sabahı, başlayarak akşamına kadar lojmanların karşısındaki kolonlardan zorla dinletilen Gerilla(!) türkülerine katlanmak sadece metanet olamaz!

Bir kere çok mecbur kaldım.Her 2-3 ayda bir erzak almak (ve hatta nefes) için Van'a karayoluyla gideceğimizde (emniyetli günse ve konvoy varsa ancak) yazmayı adet edindiğimiz vasiyetimizde belirtmeme rağmen, aileme her ikimize de bir şey olduğu takdirde oğlumuzun kimler tarafından büyütülmesini istediğimizi ve ne olursa olsun üzülmemelerini söyleyiverdim. Babamın sesinin buğulandığını hatırlıyorum.

Bir kaç defa çocuğu aileme emniyette olacağı bir yere bırakıp da dönmeyi de çok düşünmüş ve konuşmuştuk. Arabada kendimizce önlemler alırdık,2,5 yaşındaki oğlum HER NE OLURSA OLSUN durmamamız gerektiğini gerekirse içeri istifra etmesi (süratli giderek o virajları almamız gerektiğinden) ya da tuvalet ihtiyacı duymaması konusunda sıkı sıkı tembihlenirdi.

Camları karartılmış ve dönüş yolunda artık sahte plaka takmak zorunda kalarak, yolculuk yaptığımız aracımızda her ikimiz de silahlı olurduk. Mermi her zaman namluya sürülü ve elimizin altında seyahat ederdik. Her virajın arkasında ne çıkacağını sizi neyin beklediğini bilmeden yol alırken hep bildiğim tüm duaları hatmederdim. Ve ne olursa olsun 2 mermiyi saklayacağıma söz vermiştim; bir şey olursa kaçamayacağıma, oğlumu da kurtaramayacağıma kanaat edersem, kendime ve yavruma sıkılmak üzere saklanacak son iki mermi. Helalleşilerek dönülen izinlerden sonra, tekrar oraya dönmesi en zoruydu. Öğrencilerimi okulumu arkadaşlarımı özlemiş olurdum ama beni bekleyenin tam olarak ne olduğunu asla bilemezdim…
Karlar altında geçmekte olan -20lerde seyreden günlerden birinde artık evde tutulmaktan iyice bunalmış olan oğlumu da aldım. Kantinin önüne kamyonet gelmesini fırsat bilerek dışarı çıktım. Kamyonet demek yeni mal geldi demektir. Oğlunuz için aylardır reklamlarda görülüp imrendiği çikolatayı bulma ümididir..Misafirliğe giderken giyilecek kadın çorabı kalmadığında kamyonet yolu gözlenir. Gıda şöyle böyle tamam da, oyuncak ve ihtiyaçlar hiç bitmez..

O akşam içerideki kalabalığı görünce kenarda beklemenin daha iyi olduğunu düşündüm. Ve aile kantininde bu kadar telaşla neden keklere bisküvilere meşrubatlara saldırırcasına hücum etmekte olan askerlerin, raf filan dinlmediğini aksine yağma edercesine boşalttıklarını izlemiştim. Anlam verememiştim.

Bir ara kasadaki bana seslendi :'hanıma yer açın önce o alsın, buyrun bayan?' sadece neler olduğunu sorabildim, aldığım cevapla afalladım. Göreve gidecek olanlar sırt çantaları çok ağır olmasın diye verilen kumanyayı yolda atıp, bunları yemeyi tercih ediyorlardı. Henüz 19-20 yaşında, lise öğrencilerinden daha güçlü gözükmeyen çelimsiz sıska Mehmetçiğin o telaşının arkasındaki gerçek beni kahretmişti.

Ekmek alarak dışarı çıktığımda ağlıyordum. Oğlumun 'elimi sıkıyorsun anne' sesiyle kendime geldim.Çok gücüme gitmişti,çocuk görünümlü çocuk ruhlu çikolata kapışan gülüşen Mehmetçikler..Baskınların ertesinde sessizlik hakimdir işyerlerinde çarşıda sanki hiç olmamış o canlar gitmemiş gibi.. Delirmeniz işten değildir. Geçmiş olsun var mı sizden zayiat? Densin, hatırınız sorulsun istersiniz. Ancak yalnızken koridorda yakalarlarsa sorabilir arkadaşlarınız: 'Dün eviniz roketlenmiş, nasılsınız var mı yapabileceklerimiz bir şey?' diye.

Eylem günleri okula gelmektense polis taşlamaya giden öğrencilerim de var.O gün öğreneceklerini kaçırdıklarından yakınan da. Ve beni hala arayıp soran, özleyen özlediğim ve bir şekilde birbirimizi sevmeyi öğretebildiğim öğrencilerimi de hatırlıyorum.

Yüksekova’dan ayrılırken, Allah'a emanet ettim oradakileri. Bayrağı da bir diğer öğretmene devrettim. Ama beni sorarsanız, ben eski ben değilim artık.. Sırf bir polisle çıktığı için taranan öğretmen kızı nasıl unuturum? Ben yokken çocuğuma bakması için aradığım, her oralı kızın 'tehdit edildik abla kusura bakma' diye işi bırakmasını? Ancak bir korucunun kız kardeşine tek evladımı emanet edebildiğim günden sonra, o kızın da benim bir kardeşim olduğunu?

Hiç bir normal karne günü öğrencilerime karne veremedim. Milli eğitim tarafından ilçeye baskın yapılma olasılığına karşı, özellikle bayan öğretmenlerin can güvenliğini sağlayamama endişesiyle 'siz seminere katılmayın. Aslında ne kadar erken ayrılsanız o kadar iyi' dendiğini?Devletimin beni korumakla görevli polisinin değil beni, kendini koruyamayacak kadar aciz kaldığını.. Savciların elinin kolunun bağlı çaresizliğini…

Bunları Geride bıraktığımı sananlar var ama…

BIRAKMADIM... BIRAKMADIK.

* HAKKARİ'DE GÖREV YAPMIŞ ASKER EŞİ BİR ÖĞRETMENİN MEKTUBUDUR.
https://www.facebook.com/permalink.php?story_fbid=1544640719104894&id=1544028839166082&fref=nf

Midyat'ta mayın patladı, 7 asker yaralandı
22.12.2014



Mardin'in Midyat, Nusaybin ve İdil ilçeleri arasında bulunan Bagog Dağının, Dağiçi mevkiinde askere kurulan mayın tuzağının patlatılması sonu 7 asker yaralandı.

Edinilen bilgilere göre, Bagog mevkiinde devriye görevi yapan ve içinde 1 binbaşı 3 astsubay ve 3 uzman çavuşun bulunduğu zırhlı askeri aracın geçiş güzergâhına önceden yerleştirildiği belirtilen patlayıcının infilak etmesi sonucu 7 asker yaralandı. Araçta yüksek düzeyde hasar meydana geldi.
hürsedahaber

PKK: İki polisi biz öldürdük
22 Tem 2015

PKK, bu sabah Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde iki polisin öldürülmesi olayını üstlendi. Örgüt, iki polisi, Suruç saldırısına misilleme olarak öldürdüklerini duyurdu.

Polislerin ölüm haberini alan yakınları fenalık geçirdi. [Fotoğraf: AA]
Şanlıurfa'nın Ceylanpınar ilçesinde bu sabah iki polisin öldürülmesini PKK üstlendi. Örgüte yakın Fırat Haber Ajansı'nda yer alan açıklamada, iki polisin Suruç'taki saldırıya 'misilleme' olarak öldürüldüğü belirtildi.
Ceylanpınar ilçesinde iki polis memuru evlerinde başlarından vurulmuş halde bulunmuştu. Ev arkadaşı olan iki polis memuru Ceylanpınar'daki TOKİ'ye ait konutlarda yaşıyordu. Şanlıurfa Valisi İzzettin Küçük, iki polisin sabah işe gitmemeleri üzerine evlerine gelen arkadaşları tarafından ölü bulunduğunu belirterek 'terör bağlantısı'nın araştırıldığını söylemişti.
Anadolu Ajansı'nın haberine göre polis, Bahçelievler Mahallesi'ndeki binanın çevresinde güvenlik önlemi alırken, olay yeri inceleme ekipleri ise üçüncü kattaki binanın içinde ve dışında detaylı inceleme yapmış, olay sırasında silah sesinin duyulmadığı ve kapıda da zorlama olmadığı bilgisine ulaşıldı. Anadolu Ajansı, güvenlik güçlerinin cinayetle ilgili üzerinde durduğu ihtimali de bildirdi. Buna göre cinayeti işleyenler, eve çilingir yardımıyla kapıdan veya pencereden eve girdi; polisleri susturucu takılı silahla ateş ederek öldürdü.
Kaynak: El Cezire
Bir Jandarma subayının kaleminden Bölgede son durum

Çok değerli hocam, Jandarma subayıyım...
Ümit ÖZDAĞ, 24 Ocak 2015
uozdag61@gmail.com



Resim(Bu yazıda başlık ve bu cümle hariç tamamı bir jandarma subayının mektubudur.)

“Aşağıda belirtmeye çalıştığım hususlarda bizlere tercüman olabileceğiniz ümidiyle size yazıyorum. İlginize şimdiden teşekkür ederim. Memleketimizin içinden geçtiği süreç malumunuzdur. Mevcut durumun, mücadeleye başladığımız ilk günden daha kötü ve karamsar olduğunu, işin içinden birisi olarak söyleyebilirim. Birilerinin sırf oy alma uğruna öve öve bitiremediği çözüm süreci iki kesime çok büyük zararlar verdi:

1. Koruculara ve devlet yanlısı bölge halkına.

2. Güvenlik güçleri; ancak daha çok askeri personel ve ailelerine.

Koruculara neler yapıldığı, nasıl tek tek şehit edildikleri ve devletin süreç hatırına hiçbir şey yapmaması basına hep yansıdı. Devlet yanlısı halkın durumu daha da vahim durumdadır. Ne can ne de namus emniyetleri kaldı. Devletin yanında olmaktan bin pişman durumdalar. Allah, terörle mücadelenin sivil ve yöreden ayağını oluşturan bu iki gruba yardım etsin.

Bu süreçte mağdur olan ve tamamen savunmasız kalan ikinci kesime gelince; onların durumu bölgede terör örgütünün mü, yoksa devletin mi egemen olduğunu göstermesi bakımından çok manidar. Terör örgütünün silahlı şehir yapılanmaları, malumunuz varlığını Haziran 2014’teki Lice olayları ile net bir şekilde duyurmaya çalıştı, 6-8 Ekim olayları ile ispat etti ve son olarak da Cizre olayları ile perçinledi.

Artık bölgede ilçe ve il merkezlerinde egemen olan devletin resmi kolluk kuvveti olan polis değil, bilakis silahlı şehir teröristleri olan YDG-H’lılardır. Bu şehir teröristleri sözüm ona asayiş uygulamalarını yaparken bir yandan da askeri personelin ailelerinin evlerini tespit ediyorlar. Kapılarına işaret koyuyorlar. Sivil ve silahsız masum vatan evlatlarını sokak ortasında şehit ediyorlar. Şehir içinde yol kontrol noktalarında arama yaptıkları bayanların subay-astsubay eşi olup olmadıklarını sorguluyorlar. Çocuk okul servislerinin ve çocukların okudukları okulların keşfini yapıyorlar. Son durum itibariyle hangi askeri personelin eşi hangi kurumda çalışıyor ve hangi arabayla gelip gidiyor plakalarını tespit etmiş durumdalar. Hakeza asker çocuklarının da okulları ismen belirlenmiş. Eylem için kendilerince uygun zamanı bekliyor bu şehir teröristleri. Ama devlet, tüm bu olup bitenler karşısında kılını dahi kıpırdatmıyor.

Oysa ki bölgede görev yapan personel çok tedirgin durumdadır. İster lojmanda otursun ister dışarıda fark etmiyor. Personelin kafası rahat değil; aklı, okula giden çocuğunda ve işe giden eşinde kalıyor. Personel son olaylardan sonra çoluğunu çocuğunu memlekete göndermeye başladı ve büyük bir şehirde ev tutup oraya yerleştirdi. Tabii personelin ve ailelerinin bu güvenlik sorunu personelin kendisinin iptidai çözümlerine bırakılacak kadar basit ve önemsiz değildir. Hocam; Diyarbakır’da eşi gözünün önünde kafasına sıkılan bir kurşun ile şehit edilen asker eşinin psikolojisini anlayabilecek bir yetkili düşünemiyorum.

Zira başta hükümet yetkilileri buna bir çözüm bulmak durumundadır. Personelin, kafası rahat bir şekilde görev yapabilmesi için tedbirler alınmalıdır. En azından bölgenin tamamı eş götürülemeyecek garnizon olarak ilan edilmelidir. Çoğu ilde 3 veya 4 olan, bu illere ailelerin götürülmeyecek olmasından dolayı görev süreleri gözden geçirilmelidir. Aileden 4 yıl uzak olmanın etkileri göz ardı edilmemelidir.

Kimse Pakistan’da asker çocuklarının okuduğu okula yapılan saldırının bir benzerinin Türkiye’de olamayacağı iyimserliğine kapılmasın lütfen. Saygılarımla...”
Kaynak: Güncel Meydan

HDP'liler -HÜDA PAR'lılara saldırdı: 2 HÜDA PAR'lıl öldü
29 Mayıs 2015



Şırnak'ın Kozluca köyünde HDP'liler ile HÜDA PAR'lılar arasındaki kavgada ateş açıldı, iki HÜDA PAR'lı öldürüldü. HÜDA PAR Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz, "Sabırları zorlamamak lazım. Bu kaçıncı ‘Son olsun' deyişimiz" dedi.

Hastane önünde toplanan grup, tekbir getirerek PKK aleyhinde slogan attı.

Şırnak'ın İdil ilçesine bağlı Kozluca (Hanike) köyüne saat 16:00'da HDP'liler seçim çalışması için gitti. Ancak ağırlıklı olarak HÜDA PAR'ı destekleyen köylüler HDP'li grubun köye girmesini istemedi. Bu sırada köydeki HDP'lilerle HÜDA PAR'lılar arasında kavga çıktı; 2 HÜDA PAR'lı öldürüldü.

Olayla ilgili 2 kişi gözaltında. HÜDA PAR Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz üyelerinin sabırlarının taşmak üzere olduğunu belirterek "Sabırları zorlamamak lazım. Bu kaçıncı ‘Son olsun' deyişimiz. Onların da bu kaçıncı ‘bir daha olmayacak' ya da ‘Biz değiliz provokatörlerdir' deyişleri. En küçük bir olayda eli silaha uzanan insanlardan bu topluma bir hayır gelmez.
Kürtlerin barış ve huzuru için bu anlayış bir fayda sağlamayacaktır” dedi.

"Kalaşnikofla taradı"

Olaya ilişkin ilk bilgiler 7 Haziran'daki seçimlerine bağımsız olarak olarak giren HÜDA PAR'ın eski Genel Başkanı Zekeriya Yapıcıoğlu'ndan geldi.

Yapıcıoğlu, açıklamada, HDP'lilerin seçim propagandası için Kozluca köyüne girmek istediğini söyledi, köy halkının HDP'lilerin köye girmesini istemediğini; HDP'liler köylüler arasında konuşmalar devam ederken "S.T adlı HDP/KCK'lının" kalaşnikofla köylüleri taradığını belirtti. Yapıcıoğlu, saldırıda köyde oturan HÜDA PAR üyesi Muhammed Şerif Şimşek (35) ve A. Celil Talayhan'ın (37) öldüğünü belirtti.

Valilik: 2 şüpheli gözaltında

Şırnak Valiliği'nden yapılan yazılı açıklamada da "Kozluca köyüne, seçim çalışması için HDP seçim aracıyla gelen, HDP'liler ile bir grup HÜDA PAR'lı arasında çıkan tartışma sonucunda, HDP'li oldukları değerlendirilen 2 kişinin ateş açması sonucu HÜDA PAR'lı 2 kişi yaralanmış, hastaneye kaldırılmış, ancak kurtarılamayarak hayatlarını kaybetmişlerdir. Konuyla ilgili 2 zanlı ve olayda kullanılan bir silah ele geçirilmiş olup, adli mercilerce tahkikat devam etmektedir" denildi..

Köyde gerginlik devam ediyor. Hayatını kaybeden Şimşek ve Talayhan'ın cenazeleri de otopsi için Nusaybin Devlet Hastanesi'nde.

"Sabırları zorlamamak lazım"

HÜDA PAR Genel Başkanı Hüseyin Yılmaz da üyelerinin sabırlarının taşmak üzere olduğunu belirterek “Sabırları zorlamamak lazım” dedi. Partisinin Diyarbakır'daki İl Başkanlığında basın açıklaması yapan HÜDA PAR lideri Yılmaz, "HDP/PKK cenahının 6-8 Ekim'de düzenlediği saldırılarda 9 üyelerinin öldürüldüğünü" ifade ederek şöyle konuştu:

“Tarihsel süreç içerisinde insan yaşamında, toplumun yaşamında belli bazı kırılma noktaları vardır. O kırılma noktalarına dikkat etmek lazım. Sabırları zorlamamak lazım. Bu kaçıncı ‘Son olsun' deyişimiz. Onların da bu kaçıncı ‘bir daha olmayacak' ya da ‘Biz değiliz provokatörlerdir deyişi' deyişleri. En küçük bir olayda eli silaha uzanan insanlardan bu topluma bir hayır gelmez. Kürtlerin barış ve huzuru için bu anlayış bir fayda sağlamayacaktır.”

PKK'nın saldırgan tutumundan bölgedeki diğer parti ve kurumların da büyük zarar gördüğünü dile getiren Yılmaz, “Sadece bize saldırmıyorlar, Rojava'da Suriye KDP'si ve diğer Kürt siyasi partilerin hepsini sürdüler. Bir kısmını da infaz ettiler. Daha birkaç gün önce İran Kurdistan Demokrasi Partisine saldırıp, 2 KDP'liyi katlettiler. Irak'ta KDP'ye ve Serok Barzani'ye her türlü hakareti yapıyorlar. Kavgalı oldukları bir tek siyasi biz olsak, ‘caba bizde mi bir şey var' fakat sadece biz değiliz. Kuzey'de bütün Kürdi gruplarla problemli ve kavgalı. Bu insanların marjinal Türk soluyla, bilumum sapık gruplar dışında herkesle problemi var. İnsani değerlerini kaybetmemiş herkesle problemleri var. Bütün Kürt gruplarıyla problemleri var. Bu da bu zihniyetin değişmesi gerektiğini, kendine çeki düzen vermesi gerektiğinin kanaatimce bir başka örneği ve delili olacaktır” dedi.

"PKK/HDP'nin düzenlediği bütün saldırıların gerisinde emperyalist batının uşaklığını/taşeronluğunu üstlenme işlevinin olduğu"nu öne süren HÜDA PAR Genel Başkanı Yılmaz, “Kürdistan'da İslami yapıların yaşamaması, yok olması için Amerika'dan ve emperyalist batıdan bu insanlar talimat almışlardır. Ne kadar Amerika'nın Adana konsolosu Espinoza bu bölgeye gelse, illa bir Kürt kanı dökülüyor. Basından öğrendiğimize göre, bu uğursuz herif (Espinoza ) bugün yine Diyarbakır'daydı. Ve yine Kürtlerin kanı döküldü. Amerika'ya değil bu halka sırtlarını dayamaları lazım. Halkın değerleriyle, inançlarıyla barışmaları lazım. Kürdi tüm gruplarla barışmaları lazım” ifadesini kullandı.

HDP Eş Başkanı Selahattin Demirtaş Bursa’da yaptığı seçim mitinginde konuyla ilgili açıklama yaptı.

"Seçim çalışması nedeniyle bir kavga yaşanmış. Kimdirler, siyasi kimlikleri nedir, bilmiyorum. Kim olursa olsun büyük bir acıdır. Allah’tan rahmet diliyorum, yakınlarına başsağlığı diliyorum. Bütün halkımızı dikkatli olmaya, duyarlı olmaya davet ediyorum. Koltuklar, seçim, makam insan canından kıymetli değil, sakın ola birbirinizi kırmayın. Hangi parti olursa olsun. HÜDA PAR olur, başka parti olur. Tahrikler, provokasyonlar yapmak için son bir haftayı kullanmak isteyenler olabilir. Hiç kimse bizim düşmanımız değil, asla olmayacak da..."

Silvan'da da taşlı kavga

Diyarbakır'ın Silvan ilçesinde de araç konvoyu ile ilçede tur atan HÜDA PAR'lılar ile HDP'liler arasında kavga çıktı. Olay saat 18.00 sularında meydana geldi. Seçim çalışmaları kapsamında ilçe merkezinde konvoy halinde tur atan HÜDA PAR'lılara Batman yolu üzerinde, HDP'li oldukları öğrenilen bir grup sataştı. Buna tepki gösteren HÜDA PAR'lılar ile HDP'liler arasında tartışmaya başladı. Tartışma sürerken, yoldan geçen ve Batman'a yolcu taşıyan bir minibüs ve HÜDA PAR'lıların araçları taşlandı.

Diyarbakır Caddesi üzerinde bulunan HÜDA PAR ilçe başkanlığı binasına giden HÜDA PAR'lılar, tekbir getirerek 'Kahrolsun PKK' sloganı attı ve buradan geçen HDP'nin seçim minibüsünü taşlandı, aracın camları kırıldı.
İki partinin taraftarları birbirlerine bir süre taş attı. İlçe merkezinde çeşitli noktalardan silah sesleri gelirken, güvenlik güçleri iki partinin mensuplarının karşı karşıya gelmemesi için geniş güvenlik önlemi aldı. Asayiş Şube, Terörle Mücadele ekiplerinin ilçe merkezinde aldığı önlemler devam ediyor. Bu arada yaşanabilecek muhtemel bir olay üzerine esnaf kepenk kapattı.
Kaynak: Al Jazeera

Açılımcılara ve sahte solculara kapak olsun!
Bülent Esinoğlu
12 Nisan 2015

Söylemeye gerek yok. Siyasi iktidar açılım da, açılım diye diretti. PKK ile görüştü diyen de, görüşen de şerefsiz diye yola çıktılar.

Aslında her şey, Oslo görüşmelerine nezaret eden, “İngilizce konuşan ses” tarafından zaten ifade edilmişti.
Uzatmayalım. Açılım süreci sürdü de. sürdü…

Daha önceki seçim süreçlerinde, Kandil ve İmralı aynı lisanı konuşuyordu. Çünkü zamana ihtiyaçları vardı.
Böyle dönemlerde, AKP seçime yaklaştıkça, anlaşma gereği, PKK çatışmayı durduruyor. AKP analar ağlamasın diye, Açılım propagandası yapıyor. Devletin de, gücünü kullanan AKP, seçimlerden karlı çıkıyordu.

Açılım Süreci sürdüğü sürece, PKK’nın siyasallaşmış kadroları, ekranlardan, “demokrasi ve eşitlik” adı altında, Türk halkının bölünmeye karşı direncini kırıyor, öte yandan, siyasi iktidar, kazandığı bu zaman içerisinde, devlet içindeki örgütlenmesini tamamlamaya çalışıyordu.

Süreç bu kez, ne AKP, ne de PKK’nın istediği şekilde ilerleyebiliyor.

Aynı oyun artık oynanamaz hale geldi. Çünkü istedikleri gibi olmadı. Halkın, bölünmeye karşı direncini kıramadılar.
Öte yandan, Açılım ve bölünme planlarının tamamen, Amerika ve İngiltere’ye ait olduğu alenileşti. Hem Kürt tarafı, hem de Türk tarafı sorunu böyle görmeye başladı.
Sadece Türk tarafının değil, Kürtlerin de bölünmeden yana olmaması, Açılımcıları ve PKK’yı ortada bıraktı.

PKK Amerika’dan istediği kadar silah tedarik edebiliyor, ancak o silahları kullanacak eleman bulmakta zorlanıyor.
Halkın tepkisinden dolayı, AKP bölünmeyi gerçekleştiremeyince, Açılım süreci uzadıkça uzadı.

Bu seçime bu şartlar altında gidiyoruz.

Ağrı’daki çatışma şu işareti veriyor; Ne Amerika, ne de PKK sürecin böyle sürüncemede kalmasını istemiyor.
PKK, Amerika’dan aldıkları silahları, halka bunun için dağıtıyor.

Geçen hafta, Vatan Partisi Genel Başkanı Doğu Perincek, yetkilileri uyarmış ve PKK’nın halka silah dağıttığını ifade etmişti.
Perincek basın açıklamasında, PKK’nın silah dağıttığı bilgisini yöre halkından aldığını belirtmişti.
Basın toplantısı Ulusal Kanal hariç hiçbir TV vermedi.

Türk ordusuna “kışladan çıkma” talimatı hala sürüyor.

Yukarda anlattıklarımı alt alta koyarsanız, Ağrı’daki çatışmaların olacağı belliydi.
Başlıkta, Açılımcılara kapak olsun demiştim. Açılımın fiilen bittiği, bu gün itibariyle kesinleşmiş oldu.

Gelelim PKK’nın “düz ovada” siyaset yapan kadrolarına…
PKK ülke sathındaki (doğu-batı) örgütlenmesine o kadar güveniyor ki, Türk solcularına çağrı yapıyor. “Ey ÖDP, ey TKP, ey EMEP örgütlerinizi kapatın HDP çatısı altında birleşelim.

Bir zamanlar, Türk sonunun içinde, gizlice örgütlenen PKK, şimdi çok yol aldığına inanıyor ki, diğer solcuları küçümsüyor. Ve örgütlerini kapatmasını istiyor.
Bu da, PKK’nın kuyruğunda solculuk yapanlara kapak olsun.
bulentesinoglu@gmail.com
Kaynak: Ulusal Kanal

Bir Askerin Savaş İtirafları!

Trabzonlu er, savaşta insani değerlerini nasıl yitirdiğini anlattı: Kürtler’i zaten sevmiyordum Köylerini yaktık, yıktık. Öldürdükçe arkası geldi. 16 yıldır yaşadıklarımı üzerimden atamadım
31 Ağustos 2010
Ali Altay “Ne varsa geçmişinde öyledir insanlar” diyor. Ali’nin albümünde anne babasının siyah beyaz resimleri, gülümseyen çocukluk fotoğrafları, haşarı liseli fotoğrafları var. Bir de ölü insan resimleri... Güneydoğu’da askerlik yaparken öldürdükleri ve sonra şiddet uyguladıkları PKK’lıların resimleri.

Ali Altay “Her katil cinayet mahalline dönmek ister” de diyor; “Bu bir hesaplaşmadır. Ben de Güneydoğu’ya gitmeyi çok düşünüyorum”. Nitekim benimle yaptığı konuşmada Güneydoğu günlerine epey zorlu bir yolculuk yaptı Ali. Hayatında ilk kez gördüğü bir kişiye ‘kulak’lı, bebekli, mayınlı hikayeler anlattı. Geçmişine şimdi sizin elinizde tuttuğunuz bu sayfayı da ekledi.

» Ne zaman askere gittin?

Kasım 94’te. 94-95 en hareketli dönemdi, ben de o dönem Bitlis’te komandoydum.

» Gitmeden önce neredeydin, ne yapıyordun?

Ben Trabzon doğumluyum. Ortaokulu bıraktım, 17-18 yaşında İstanbul’a geldim. İstanbul metrokent, orada bir fırsatın varsa, burada bin fırsatın var, ben de özgürlüğüne düşkün bir insanım. İstanbul’a gelirken burada hiç tanıdığım da yoktu. Kendi şartlarımı oluşturdum, geldim. Askere gitmeden önce gündüz kafede gece aynı gruba ait barda çalışıyordum.

» Nasıl bir aileden geliyorsun?

Babam işçi emeklisi, biz 6 kardeşiz. Kendimi bildim bileli, Trabzonluyuz, milliyetçi insanlarız. Dedem Kurtuluş Savaşı’nı yaşamış bir insan.

» Askere gidişin nasıl oldu?

Askere severek gittik. İstesem gitmezdim zaten, o dönem İstanbul’da ikametgâhım yoktu. Kurada Isparta Dağ Komando Eğitim çıktı. Yüzde 99 doğuya gitmeye hazırlıklıydım, istiyordum, içimde vardı.

» İlk görev yerin neresiydi? Oraya gidene kadar ruh halin nasıldı?

İlk görev yerim Bitlis Hizan’dı. Trenle İstanbul’dan çıktık, gidiyoruz. Bir tren düşün, ucu bucağı görünmüyor. Üstünde toplar, tanklar var, askeri mühimmat var. Güvenlik nedeniyle gündüz gidiyoruz, gece duruyoruz. Bingöl Genç’e gelene kadar biz hâlâ olayın dalgasındayız. Orada yaşamamışsın ya bilmiyorsun, hamsın. Askeri anlamda da olmamışsın. Teoride birşeyler öğrenmişsin, kendi kendine olduğun yerde bir şeyler yapmışsın. Macera yaşıyorsun, bir çeşit safariye gitmişsin o âna kadar... Ama ne zaman ki Bingöl Genç’e vardık... Vadinin bir tarafında terörist, diğer tarafından asker var, çatışmanın ortasından geçiyor tren, camlar kırılıyor. Bize çelik başlık vermişler, herkes savurup atmış, ben de benimkini koltuğun altına sokmuşum. Çıkartıp takacağım. Ama takılmış, çekiyorum çekiyorum gelmiyor. Olay koptu artık, sınırdasın. Baktım çıkmıyor. Yemin ederim, yattım kafamı orada içine soktum.

» İlk çatışmanı böylece görmüş oldun..

Asıl vadiyi geçtikten sonra, yola bomba koymuşlar, bizden bir önceki tren dere yatağına devrilmiş. O anda anladık ki, hiçbir şey sürpriz değil artık.

» Nerede kaldınız Hizan’da?

Bize Sakıp Sabancı Öğrenci Yurdu tahsis edilmiş. orda kalan az öğrenci varmış, bizim için boşaltılmış. Güzel, konforlu bir yer. Ama binaya girdik, psikolojimiz bozuldu. Orada öğrenciler her yere yazmışlar “Biji Apo” “PKK Büyük” “Yaşasın Gerilla”. Tuvalete gidiyorsun, oturuyorsun, kapıyı çeviriyorsun, arkasında Kürt bayrakları.

» “Biji PKK”yi görünce, orada yaşayan Kürtler için ne hissediyorsun?

Bizde eskiden beri vardır. Karadeniz insanı Kürtleri sevmez, ciddi anlamda sevmez, ne yalan söyleyeyim. Tabii onları görünce psikolojin bozuluyor. Buradan baktığın zaman; “Orada birkaç tane terörist var, halk ayrı”. Ama dışarıdan gördüğün gibi değil. Aslında hepsi bir. Tarladaki de bir dağdaki de bir. Halk onlara terörist falan demiyor, “Oğlumu askere gönderdim” diyor. Oradaki insanların PKK’ya müthiş desteği var. Eskiden bu çok anlaşılmıyordu da şimdi panellerde, mitinglerde, sanal alemde çok rahat görebiliyorsun. 11 milyon Kürt varsa bunun on milyonu rahat PKK’yı destekliyor. Diğer bir milyon da kişisel çıkarları için ayrı düşmüştür.

» Sen de Kürtleri düşman olarak görüp ona göre davranıyorsun o zaman?

18-19 yaşında birisin, çok sağlıklı düşünmeyebilirsin. O dönem öyle düşünüyorsun ama aslında öyle değil. O zaman “Herkesten her şeyi beklemen lazım” diye düşünüyorsun. Bekliyorsun da. Sürpriz de olmadı zaten. Ondan sonra olaylar gelişti.

» Nasıl gelişti?

Dediler ki; âdettendir, buraya gelen her birliğe bir “Hoşgeldin” yaparlar. Biz de “He yaparlar” falan, hâlâ olayın tam ciddiyetinde değiliz. Sonra bir gece “Hoşgeldin” yaptılar. Milli maç var. Herkes gazinoda maç seyrediyor. Biz de bir arkadaşla nöbetteyiz. Yağmur yağıyor, gök gürlüyor. Puslu bir hava. Roket geliyor. Kavak ağaçlarından birine vuruyor, ağaç yarılıyor. Biz yıldırım düştü sanıyoruz.

» Sonra?

Sonra silahlı tacizler başladı. Telsizden anons geçiyorlar: “Sizin tarafa doğru geliyorlar”. Biz iki kişiyiz orada, 20 yaşına daha yeni girmişiz. Oradan şallı şalvarlı geliyorlar. İki kişi 20 kişiye kahramanlık yapacak durumun yok. Can tatlı. Siperde kim duracak? Siper hedef. O kadar kafamız çalışıyor. Siperi terk ettik, bulunduğumuz yerin yan tarafı bataklıktı, yattık suya boynumuza kadar. Geçtiler, kalktık. Taciz ateşiydi zaten baskın değildi.

» Ciddi çatışmalara girdiniz bunun dışında herhalde...

Kimsenin yapamadığını yaptık, istikrar sağladık bölgede. Mesela Kolludere diye bir yer var. Orada, PKK 300-400 kişilik Jandarma Karakolunu tahliye etmiş, Örgüt, bayrağı çekmiş. Kurtarılmış bölge ilan etmiş orayı. Biz duyduk, şok olduk. O derece gelişmiş olaylar. İlk o bölge kurtarıldı bizim dönemimizde. Yüklü bir çıkarma yapıldı oraya.

» Peki bu süreçte psikolojinin yavaş yavaş değiştiğini hissetin mi?

Bölgeye gittiğinde insani değerleri olan bir insansın. Gayet nizami davranıyorsun, prosedürü uyguluyorsun. Ama sonra... İlk JİTEM olayını orda gördüm ben. Biz adamları teslim alıyoruz, helikopterle Jandarma İstihbarat binasına getiriyoruz. Helikopter pisti tepede. Nerden baksan 100- 150 basamak var aşağıya doğru jandarma binasının kapısına. Önce adamları kolunda indiriyorsun. Bunu bir kere yapıyorsun, iki kere yapıyorsun. Ama sonra o kadar insanlıktan uzaklaşıyorsun, yozlaşıyorsun ki...

» Ne yapıyorsun?

Pistin başındasın, adamın kolları bağlı, oradan aşağı yuvarlıyorsun; “Yolluyorum, geliyor, aşağıdan al.” Artık insani değerlerini kaybediyorsun, kontrolden çıkıyorsun. Gerek öldürülme korkusu, gerek onların sana yaptıkları... İlk ben orada anladım bir şeyler kaybettiğimi.

» Aşağıya yuvarladığınız adamlar yaralanıyor tabii...

Kolu bacağı kırılanlar olur ama ölmez, en fazla kırık çıkık olur. O da çok önemli değil zaten.

» Başka neler gördün askerde?

Bana “Senin hemşerin var Trabzonlu, terhis oluyormuş, JİTEM binasında. Onun yerine yerleşirsen operasyona çıkmazsın, rahat olursun” dediler. Benim de bir beklentim yok, ama “Gideyim tanışayım” dedim. Gidiyorsun, yerin altında tutuklular var. İçerisi bir pislik kokuyor, rögar yanından geçersin ya, öyle. Yemişler yapmışlar, yedikleri hücrelere yapıyorlar dışkılarını. JİTEMciler orada. Bir şiddet var içerde, bir şiddet var, böyle bir şey yok yani.

» Senin arkadaş ne yapıyor?

Koridorun sonunda. Çalışıyor, girmiş birine çalışıyor. Kan ter içinde kalmış adam, kalbi duracak nerdeyse. Prosedür gereği, sorgulananın gözü bantlı. Çocuk uyarmış ‘gözbantını açma’ diye. Bu da omzuyla açmaya çalışmış... Bizim Trabzonlu kırmış kafayı zaten. Dolayısıyla fena şiddet var. Ki o dönem herkese... Herkesten şüphelenmek zorundasın, şüpheleniyorsun da zaten. Bizim dönem olağanüstü haldi, belli bir saatten sonra dışarı çıkmak yasak... Vurabilirsin, yolda kimi görürsen gör. Vur emri var çünkü.

» Öyle vurduğunuz birileri oldu mu?

Bir asker vardı mesela... Çocuk askerliğini batıda yapmış, terhis olmuş. Köyüne gelmiş, akşam yan köye kız arkadaşını görmeye gidiyor. Orada herkesin evinde keleş (kalaşnikof silah) var. Yanına kendini korumak için silahını alıyor. Yan köye giderken bizim görüntüye giriyor, silahlı da görünce hiç sorgusuz sualsiz vurursun, vurduk.

» Sen mi vurdun?

O anda herkes ateş ediyor. Bunu “sen vurdun” diye kimse diyemez. Sen oradan ateş ediyorsun o oradan ateş ediyor. Bölgeyi komple tarıyorsun. Biz ilk başta ateş etmedik, bayağı yol verdik ona, bu öncü grup diye, arkadakileri bekliyoruz. Arkadan kimse çıkmayınca bari öncüyü kaçırmayalım, dedik. Vurduk. Ondan sonra soruşturma açılıyor, kimliği ortaya çıkarılıyor. Biz terörist vurduk, diye seviniyoruz tabii. Sonra masum çıktı ama olabilir. İş kazası.

» Başka ‘iş kazası’ oldu mu?

Mesela birini aldık, kamyoncu, kuru gıda getiriyor. Direkt örgüte yardım yataklıktan aldık. Soruşturma bitti, evrakları geldi, bırakıldı adam. Ama bir hafta da arabada yattı, gidemedi. Çünkü o evrakları gelene kadar boş durmuyorsun, adama çalışıyorsun. Bilgi bilgidir diyorsun, taze bilgi istiyorsun, çalışıyorsun.

» Askerlikte seni en çok etkileyen olay neydi?

Köylerin yakılmasına karşıydık. Yakıyorduk yıkıyorduk ama... 80’e yakın köy boşalttık. İnsanlar çaresiz, diyor ki “Nereye gideceğim?” “Ya nereye gidersen git, umurumda değil kardeşim, boşaltacaksın” diyorsun. Yağmalıyorsun, koyunu keçisi var, onu telef ediyorsun, şiddet uyguluyorsun. İlk yaptığında “Aaa yapamam” diyorsun, ikincide “Yapamam” diyorsun, üçüncüde herkesten güzel yapıyorsun. Ama bunları çaresizlikten yapıyorsun. Devlet o bölgede otoriteyi sağlayamıyor, onun için boşaltıyor, sen olsan sen de yaparsın.

» Köy yakmaları sırasında inanılması zor hikayeler anlatıyorlar. Ateşe atılan bebeklerden bahsediliyor. Sen gördün mü böyle şeyler, yaptın mı?

Ben yapmadım ama şiddet var tabii. İnsan psikolojisi bozuluyor orda. Bu tür şeyleri çok fazla yadırgamamak lazım. Dışarıdaki insan yadırgayabilir ama orada psikolojisi bozulmuş insan için çok anormal birşey değil o. Arkadaşını vuran bile var orda.

» Bir de anahtarlığında PKK’lılardan kestiği kulakları taşıyanlar var...

Doktor geliyordu, “Arkadaşlar lütfen ben gittikten sonra kesin kulakları” diyordu. Kestik biz de ama “Anahtarlık yapayım, saklayayım” demedik. Onlar da bizim askerlerin pipisini kesmişlerdi ama öyle deme. Bak mesela buna öldürdükten sonra şiddet uyguladık. (Ölmüş bir PKK’lının fotoğrafını gösteriyor albümünde) Ayaklarından bağlamıştık, sarkıttık yukardan aşağı.

» Hiç kopma noktasına geldiğin zamanlar oldu mu?

Oluyor tabii. Aylardır oradasın, görev yapıyorsun. Bir tarafta milliyetçi duygularla çatışıyorsun bir tarafta ölen insanlar var.Haberlerde bakıyorsun ki, Hülya Avşar’ın gözlerinin haberi yarım saat, ‘Hakkari’de şehit’ altyazı geçiyor, haber bile olmuyor. O kadar değerin var. Bunun ötesi yok yani. Saçma birşey.

» Yanında ölen arkadaşların oldu mu?

Biz en az zayiat veren bölüktük. Bir tane şehit verdik.

» Nasıl oldu?

Telefon hattını kesmişler, tamir etmeye gidiyor, mayın koymuşlar, basıyor o da. Çok kötüydü... Antipersonel mayın... Bastığın zaman kuruluyor, ayağını kaldırdığın zaman da mekanizma çalışıyor, yerden fırlıyor, bel hizana kadar geliyor, orada patlıyor. Dolayısıyla tahrip gücü çok yüksek. Kol bacak... Onu gördük zaten ya... Buradan bakınca film gibi ama orada olunca öyle olmuyor. Kolu kopmuş, bacağı kopmuş, çok hoş bir şey değil.

» Şimdi geriye baktığında bu Güneydoğu’da yaşananlar için ne düşünüyorsun?

Bizim dönemizde Çevik Bir, biz bölgeye gittiğimizde “Hayırlı olsun”a geldi. Bize dediği şuydu: Orada iki tane g... boklu Kürt var, siz dört buçuk ay eğitim aldınız, göz bebeğimizsiniz, çok iyi eğitildiniz. Gerillaya “iki tane g... boklu Kürt” dedi adam. Şimdi de aynı şeyi söylüyorlar. “Vatan sana canım feda”. Üstünde yaşamadıktan sonra, vatan nereye kadar, neye yarar. Tamam vatan uğruna öl ama bu saçmalık. Diyorlar ki 30 yılda 50 bin insan kaybettik. Komik! Ortada hiçbir şey yokken. Ortada harbiden hiçbir şey yok. Abdullah Öcalan bizim toprak talebimiz yok diyor, Türkiye sınırlarını değiştirmek gibi bir talebimiz yok, diyor.

» Askerden sonra devletin sana sahip çıktığını düşünüyor musun?

Burada öncelikle Güneydoğu gazisi arkadaşımla benden iki yıldır tek kuruş kira almayan ev sahibime selam ederim. Ondan gördüğümüz duyarlılığı TSK’mızdan göremedik. Senin yaptığın bir iş vardır, hakkıyla yapıyorsundur, dolayısıyla karşılığını beklersin. Devlet sana bir misyon vermiş, keyfine gitmemişsin ki oraya, safariye de gitmemişsin. Hayatını ortaya koymuşsun. Şu anda Vietnam gazilerine davranışa bak, aldıkları paraya bak, yaşama standartlarına bak, buradaki insanlara bak. Adam karısını asıyor, hızını alamıyor, aileyi komple katlediyor, kayınpeder. baldız, kayınço. Kontrolünü kaybediyor. Çocuk hepsini pusuya düşürüp öldürmüş, asker taktiğini uygulamış. Onu yaşamış orada, öğrenmiş biliyor.

» Senin için tanıdık bir hikaye mi bu?

Tanıdık. Sürpriz de olmadı. Oradan gelen insan ciddi anlamda yaşamışsa, iyi bir askerlik eğitimi almışsa, bir sorun yaşadığında bu sorunu mutlaka şiddetle çözer. Orada görev yapan askerlerin televizyonda konuşmalarına bak, konuşma tarzları çok farklıdır, sert konuşurlar, şiddet vardır onların içinde. Orada görev yapan herkes, subayından erine kadar herkeste vardır bu.

Bir insan uykusuz ne kadar durabilir ki. Maksimum 24 saat durabilirsin. Bizde gece uyuyamazsın. Gündüz uyuyorsun, ama uyuyamıyorsun. Dala kuş konuyor hemen fırlıyorsun. Sonra yatıyorsun, çıt, tekrar kalkıyorsun. Müthiş bir şey, acayip bir psikoloji, 16 sene oluyor. Atamıyorsun hala. Ben hâlâ, yemin ederim, uyurken odama gir, seni nefesinden hissederim, yataktan bir kalkışım vardır ışık hızıyla...

» Demin anlattığın, Zonguldak’taki tüm ailesini öldüren çocuğun ruh haline senin de girdiğin zamanlar oldu mu hiç?

Düşün, kendine bile yapabiliyorsun. Bak (göğsünde karın bölgesinden kalbine uzanan dikiş izlerini gösteriyor).

» Nasıl yaptın?

Bir gece alkol aldım, yaptım. O sırada evdeyim, , bazı özel problemler de var. Dokunsan ağlayacak moddaydım, haberleri izliyorum, “Adam cinnet geçirdi, çocuğunu vurdu kendisini vurdu, karısını vurdu” diyor. Ben de kendimi moda sokmuşum; sıkayım bir tane gideyim. Kalbime sıktım. Büyük de bir silahtı. Sıkınca sekti, buradan girdi, arkadan çıktı. Dolayısıyla kendine bile yapabiliyorsun, o anda gözün görmüyor. Gönül’ü vurmuşsun, Ahmet’i vurmuşsun, çocuğu var, ailesi var. Hiçbir şey umurumda olmuyor.

» Bu intihar girişimin özel sorunlarınla ilgili görünüşte...

Ama orada yaşadıkların var, psikolojin var. Bu şuna benzer: Sen çok iyi resim yapmayı biliyorsundur ama eline fırça almazsan onu hissetmezsin ya, sonuçta sana resim yapmayı öğretmişler orada. Bize resim yapmayı öğrettiler. İçinde yoksa da resim yapmayı öğreniyorsun.

» Resim yapmak dediğin?

Şiddet... Şiddeti öğreniyorsun orada. Normalde içinde yoktur, kursa gider öğrenirsin. Biz sonuçta orada resim yapmanın kursuna gittik. Sivildeyken şiddet yapan bir insan değildik. Silahı alıp kafana sıkmak çok zor bir şey gibi gelmiyor artık. Çünkü yapmışsın, sıkmışsın.

» Asker dönüşünde kabus görüyor muydun?

O zaman görüyordum ama uzun zamandır görmüyorum. Mayına basan arkadaşımız vardı ya, onu çok gördüm. Kolu bacağı kopmuş, gözünün önünden gitmiyor, bunlar kalıyor hafızanda. Ne yaparsan yap geçmişinden kurtulmazsın. Ne varsa geçmişinde artık öyledir insanlar. Hani derler ya “Her katil mutlaka cinayet yerine gelir”, insanın kendiyle hesaplaşmasıdır o. Ben Güneydoğu’ya gitmeyi de çok düşünüyorum.

» Askerliğin bittiğinde ne hissettin?

Bittikten sonra da enteresan bir şey var; boşlukta kalıyorsun. Havaalanına gelmişsin, sivilsin. Artık arınmışsın, silahını falan herşeyini bırakmışsın. Spor ayakkabılarını, kot pantolonunu giyiyorsun, o anda bir şey hissediyorsun, bir boşluk hissediyorsun. Sanki üzerinden bir yük kalkmış, çok hafifsin ama bir acayip... Ayakların gelmiyor. Oradaki yaşam tarzını benimsemişsin artık bir şekilde.

» İstanbul’a geldikten sonra nerede çalıştın?

O sırada doğuda komando görevi yapan askerlere çok güzel para veriyordu güvenlik şirketleri. Ben de güvenlik şirketinde çalışmaya başladım.

» Bir şekilde silahla bağın kopmadı yani...

Kopmadı. Birgün şöyle bir şey oldu. Beşiktaş’ta yemeğe çıkmışız, iş arkadaşları falan. Birkaç tane abla var yanımızda, evli. İki tane maganda laf attı. Ben “Nasıl laf atarsın ha” diye bir girdim. Bir dayak yedim kırolardan, bir dayak yedim. Beşiktaş’ta güzel bir kafedeyiz, şemsiyelikler falan var. Artık gözüm dönmüş, şemsiyenin borusu vardır, metal ve ağır bir boru, vurdun mu düşüyor. Bir tanesine bir vurdum, dağıldı, yıkıldı. Ötekine bir tane, olayı iki dakikada çözdüm.

» İşyerinden ne dediler bu duruma?

Oradan değil de ikincisinden benzer bir olay yüzünden atıldım. Beni simit almaya gönderen doktoru vuracaktım. Mesele çıkmasın diye simidi aldık, demesen mi ‘Bu sabah simidi, git öğle simidi al.’ Psikolojin bozulmuş bir kere, her şeyi şiddetle çözmeye çalışıyorsun. İhtilafa düşmüş olabiliriz, medeni insanlar ne yapıyorlar, ya mahkemeye gider ya da konuşur hakkını arar. Ben “mahkeme, konuşayım, falan, filan, amaaan...”

» Kadınlarla ilişkilerin değişti mi?

Askere gitmeden önce çok duygusaldım, mektuplar yazıyordum, şiirler yazıyordum. Ben şiir yazıyordum kızlara.

» Şimdi?

Şimdi nerdeeee. Pat pat. Askerden sonra bitiyor artık.

» Evlendin mi?

İki kere evlendim, iki kere boşandım, bir tane oğlum var.

» Niye bitti evliliklerin?

Hep antisosyalliğimden. “Bugün dışarı çıkalım.” Ay niye çıkalım, ben istemiyorum.

» Şiddet var mıydı ilişkilerinde?

Vardı. Bir kız arkadaşımla olan olayı anlatayım: Sinemaya gitmiştik. Onu harbiden çok seviyordum ama. Kavga çıktı kıskançlık yüzünden. Otoparkta kavga ediyoruz. İki tane vurdum zaten, yüzü gözü dağıldı. Öyle çok uzun bir şiddet değildi ama dozu yüksekti.

» Askerden önce de öyle kavgalara karışan bir tip miydin?

Kavgaya karışmak falan hiç yoktu, askerden önce çok sakin bir insandım ben. Şiddete meyilli değildim ama şimdi şiddete meyilliyim yani. O yüzden pek fazla dışarı çıkmamakta yarar var.

» Şimdi nedir ruh halin?

Üç aydır depresyondayım, içime kapanıyorum, evden dışarı çıkmıyorum. Evliliklerimi bitirdikten sonra da kapatmıştım kendimi. Askerden önceki halimle kıyaslıyorum, hiç kopmazdım böyle. Şimdi o kadar bağlı değilim hayata. Bedavadan yaşıyoruz.

» Niye bedavadan?

Depresyona girdiğin zaman hiçbir şey umurunda olmuyor ya. Yakıyorsun her şeyi. Bir boşluktasın artık. Hiçbir şeyden zevk almıyorsun.

Masa değil tabut çakıyoruz

» İlk çatışma gördüğünde koltuğun altında kafana başlığı geçirdiğini anlattın. Sonra kulak kestiğinden bahsediyorsun. Bu iki resim arasındaki karelerde neler var?

Sürekli bombalıyorsun abi, sürekli sıkıyorsun, attığın silahın haddi hesabi yok. Namlu bitiyor silahta, namlu değişiyorsun. Takılıyorsun. 100 bin mermide namlu bitiyor, o derece asılıyorsun, takır takır. Gece çatışmalarını izliyorsun ya televizyonda ışıklı ışıklı. Önde giden ışıklı mermiyle arkada giden ışıklı mermi arasında 5 tane de gözükmeyen var. O derece çalışıyorsun.

» Süreç içinde olanları sorguluyor musun?

İlk gittiğinde batıda gördüklerin var: “Vatan Millet Sakarya”. “Allah Allah” saldırıyorsun. Ama bir süre sonra “Biz burada ne yapıyoruz abi ya?” diyorsun. Saçma sapan bir şey: İki kişi onlar vuruyor, üç kişi sen vuruyorsun. Eskiden Trabzon’da vardı, tavuğun bizim bahçeye girdi, küt. Seninki bizim bahçeye girdi, küt. Doğuda savaş hala öyle devam ediyor. Benim şu andaki düşüncelerimle o zamanki düşüncelerim arasında dağlar kadar fark var. Savaşarak bitecek birşey değil bu...

» Orada yaşadığın, sana “Abi biz burada ne yapıyoruz” dedirten somut bir olay oldu mu?

Hergün bir olay yaşıyorsun. Sürekli cenazeler geliyor. Sürekli... Düşün, meslek soruluyor; “Marangoz var mı?”. Marangoza ne yaptıracaksın, masa sandalye yapacak değil ya tabut çakıyor insanlar sürekli. Bunu anlayacak kadar zekisin, o bile senin psikolojini bozuyor. Sivildeyken hiçbir zaman ölümle yaşam arasındaki sınırda değilsin, orada kaldığın gece ya da gündüz sürekli o sınırdasın. Dolayısıyla bir gün, iki gün, üç gün... Üzerinde sürekli o baskıyla yaşamaya başlıyorsun.

Kimse yaşadığı herşeyi anlatmaz...

Şimdi 19 yaşında olsan, askere aynı heyecanla gider misin?

Gitmem valla, gidersem namerdim.

» Oğluna askerlikte Güneydoğu çıkarsa ne yaparsın?

Güneydoğu’ya askere gitmesini tabii ki istemem, belki de askere hiç yollamam.

» Kime oy veriyorsun?

Ben BDP’ye vereceğim vallahi. Türkiye’nin partisi olsunlar artık.

» Ciddi mi söylüyorsun?

Ciddi söylüyorum. Kürtleri sevmezdim, nefret ediyordum. Kürtleri de seviyorum artık.

» Güneydoğu’da askerken yaşadığın herşeyi birilerine anlattın mı, yoksa hiç anlatamadığın şeyler var mı?

Kimse yaşadığı herşeyi anlatmaz ki. Kadın kocasından şiddet görür, mahkemeye gider bir kısmını anlatır, bir kısmını anlatmaz. Anlatamıyorsun... Sonuçta yaşıyorsun, sonra hesaplaşıyorsun. Amerikan filmlerini izlersen Vietnam filmlerinde adam geliyor, kendisiyle hesaplaşıyor. “Ben yaptıklarımdan hiçbir zaman gurur duymadım” diyor. “Benim hatam düşünmeden gitmek oldu” diyor, “Şu anda olsa gitmem” diyor, “Siz de gitmeyin” diyor. Bugüne kadar Güneydoğu’dan gelen kimse çıkıp da “Gitmeyin” demedi.

» Sen diyorsun şimdi...

Ben diyorum.

O çevreyle Facebook’ta yazışıyorum

» Askerdeyken yaptıkların için kendini suçluyor musun?

Öyle bir suçluluk duygusu yok içimde. Orada bir görev verildi, sen kendi başına yapmadın bunu. Zaman zaman şiddet de gördüm, şiddetin dozunu da artırdım, işin kuralı o. Ama sonuçta devlet oraya götürüyor seni, ‘Haydi haydi haydi’ diyor, ondan sonra salıyor topluma. Rehabilitasyon merkezleri olması lazım, devletin bu insanları rehabilite etmesi lazım.

» Tedavi görmek için devlet kurumlarına başvurdun mu?

Niye ben başvurayım ki? Bu devletin yapması gereken bir şey. Ben kendi inisiyatifimle gitmedim ki Güneydoğu’ya. Ben bunu kendimle ilgili söylenmiyorum, bu toplumsal bir sorun, kendimle ilgili birşey istediğim yok. Oraya gidip gelen binlerce insan var.

» Kendin psikologa gittin mi?

İhtiyar bir psikologum vardı. Ucuz diye gidiyorum, adamın kulakları duymuyor, bağıra bağıra anlatıyorsun. Bir seans parasına üç seans gidiyorsun. En son kız arkadaşımla ilgili mevzuda gitmiştim. Geçen bir gittim, Beyoğlu’nda ofis mofis kalmamış.

» Öcalan’ın geçmişinden, PKK’nın kuruluşundan falan bahsediyorsun. Bu konularda çok okudun mu?

Tabii. Orada birşeyler yaşadın, o birşeyler senden birşeyler aldı. Ben niye kaybettim bunları diyorsun ve araştırma içine giriyorsun. Okuyorsun. O çevreden yazıştıklarım var nette artık, öyle düşün.

» Nasıl buldun onları?

Face’den (Facebook) dostluk kuruyorsun, birini ekleyince diğerleri “ A bunun arkadaşıymış” diyor, onlar da seni ekliyor. Tabii ben orada görev yaptığımı falan söylemedim, “Tarafsızım” dedim. Onların ideoloji tarzı ne, düşünceleri ne, kafalarındaki ne, onu anlamaya çalışıyorum. “Aptalca bir şey sizin davanız” diyorum, “Yok öyle değil” diyorlar.
Kaynak: Taraf

F-16'lar Cilo'yu bombaladı, buzullar duman altında
Hakkari'nin Yüksekova ilçesi sınırları içinde yer olan Cilo Dağı, sabah saatlerinde Diyarbakır'dan kalkan F-16 savaş uçakları tarafından bombalandı. Bombalamaya maruz kalan ve 20 bin yıllık buzulların bulunduğu Kelyaşin doruğundan dumanlar yükselmeye devam ediyor. Yanan Cilo buzullarından kalkan dumanlar ilçe merkezinden bile görülebiliyor. 05.09.2010 HAKKARİ netgazete

Bitlis'te Bombalı Saldırı: 5 Polis, 3 Sivil Öldü
18 Ekim 2011
Bitlis'in Güroymak ilçesinde köprü menfezesine konulan bomba patladı. Patlamada 5 polis şehit oldu, 3 sivil hayatını kaybetti.

Patlamada Şaban Kılıçaslan, Bülent Emen, Volkan Sabaz, Yalçın Demir ve Kamuran Ercan adlı polis memurları şehit oldu. Saldırıda polis aracının arkasında seyir halinde olan bir kamyonette bulunan, 3 vatandaş hayatını kaybetti. Yaralı 4 kişi Bitlis Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı..
haber1001

Mardin'de Mayın Patladı: 2 asker yaralandı
18 Ekim 2011
Mardin-Ömerli karayolu Hopgeçii mevkiinde askeri aracın geçişi sırasında mayın patladı. Patlamada 2 asker yaralandı.
Yaralı askerler Mardin Devlet Hastanesi'nde tedavi altına alındı. haber1001
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
Sayfaya git Önceki  1, 2
2. sayfa (Toplam 2 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com