EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Çağdaş Yahudi folklörü'nde organ bağışı ve hırsızlığı'

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Eyl 02, 2009 1:49 am    Mesaj konusu: 'Çağdaş Yahudi folklörü'nde organ bağışı ve hırsızlığı' Alıntıyla Cevap Gönder

Gilad Atzmon,
'Çağdaş Yahudi folklörü'nde organ bağışı ve hırsızlığı'

Senaryo yazarı ve komedyen Larry David, çok izlenen TV (hiciv) programı "Curb Your Enthusiasm"da Amerikan Yahudi kimliğine cesur bir şekilde yaklaşıyor. Beşinci sezonda (2005) organ bağışı konusunu ele almış David: Ayrıksı bir Amerikalı ve bencil bir Yahudi'yi oynayan David ciddi bir ikilemle karşılaşır. En iyi arkadaşı Richard Lewis (bir diğer Yahudi komedyen), akut böbrek yetmezliğinden muzdariptir. Hayatı bir böbrek bağışına bağlıdır ve tahmin edileceği üzere Larry David organ bağışı yapacak en uygun kişidir. Popüler Amerikan kültüründe nihâi bencil şahsiyet David ise böbreğini bağışlamaya gönülsüzdür. İşi ağırdan alır, özürler bulur ve oyunlar oynar. Sözkonusu olan böbrek olunca, meselenin "icâbına bakacak" konumdaki zengin, Ortodoks bir Yahudi'yle arkadaş olmaya bile çalışır. Velhâsıl, en iyi ve en yakın arkadaşına böbreğini bağışlamamak için elinden gelen herşeyi yapar. Hikaye ilerlerler ve David gerçek ana-babasını keşfetmek için özel dedektif tutar ve öğrenir ki aslında evlatlık alınmıştır. Genetik ebeveyniyle görüşen David yine keşfeder ki tam bir Yahudi değildir. Hıristiyan İskoçyalı bir soydan gelmektedir. Yeni etnik kimliği ve inancından heyecan duymaktadır. Üzerinde çok fazla kafa yormadan, empati kurabilen bir kişi olmuştur. Bencil şahsiyet arkada hiçbir iz bırakmadan gözden kaybolur. Diğer insanları birdenbire önemsemeye başlar.

Anlayışlı, bayıcı şefkatiyle sıradan bir insanoğluna döner. Birkaç sahne sonra David'i yeni ebeveyniyle birlikte Semt Kilisesin'deki Pazar Ayin'inde buluruz. Rahipten "vermenin" aslında "almak" olduğunu öğrendiği yer burasıdır.

David bir saniye bile kaybetmeden herşeyi anlamıştır. Hemen Kilise'den ayrılır ve ilk uçakla Los Angeles'ın yolunu tutar ve dosdoğru hastahaneye gider; aklında tek bir şey vardır: Böbreğini dostu Lewis'e vermek. Organ nakli için hazırlık yapılırken hemşire böbreğini arkadaşına veren David'in fedâkarlığı, hüsn-ü muamelesi ve metin inancı karşısında şaşkınlık yaşamaktadır. Larry David, Hıristiyanlığa geçiş süreci içerisinde o bildiğimiz bencil David değildir artık. Ancak David'e semâdan ilham edilen insani başkalaşma çok uzun sürmez. Aneztezi yapılmıış halde sedye üzerinde ameliyathâneye götürülürken özel dedektif hastahane koridorunda David'e doğru koşmaktadır. "Larry, bir hata yaptım" diye bağırmaktadır: "Evlatlık alınmamışsın." Anesteziye rağmen jetonları hemen düşer. David bir Yahudi olduğunu farkeder. Hıristiyan şefkati derhal kaybolur. Ânında tepkisini verir: O, bir Yahudi'dir ve Yahudiler organlarını başkalarını vermez meğer ki o başkası en yakın arkadaşı olsun. Ağır anestezi altındaki David direnmeye çalışır, uzaklaşıp gitmek ve böbreklerini vermek istemez ancak uyuşturucu yüzünden zayıf düşmüştür. Ameliyathâneye sürülürken geçici gayri Yahudi hüsn-ü muamelesinin kurbanıdır artık.

Larry David'in yukarıdaki sergüzeşt'te verdiği mesaj açıktır. Yahudi olmak bir hâlet-i ruhiyedir. Biyolojik veya genetik değildir. Şefkat ve narsizm arasındaki dönüşüm son derece önemlidir. Handiyse bir seçim meselesidir. Bununla birlikte, sözkonusu olan Larry David olduğunda bir şey açıktır: Yahudiliğe döndükten sonra "vermek" mevzû bahis değildir. Sözkonusu olan David olduğunda, Yahudi, paylaşmayı, bağışlamayı veya vermeyi sevmez.

İnsan organlarını devşirmek

Son haftalarda İsrail'in organ hırsızlığı ve Yahudi organ kaçakçılığıyla ilgili ilginç gelişmelere şâhid oluyoruz. Temmuz ayında, Brooklyn'de yaşayan Böbrek kaçakçısı Levy İzak Rosenbaum, New Jersey'de yakalandı. Federal dava dilekçesinde belirtildiğine göre 10 yıldır yasadışı böbrek ticareti yapıyor. Federal Başsavcı'nın açıklamasına göre savunmasız insanları 10.000 dolara böbreklerini vermeye ikna ediyor ve aldığı böbrekleri 160.000 dolara satıyordu. Temmuz ayında sayıları 30'u bulan bir diğer İsrailli grup Romanya'da tutuklandı. Bu kez insan yumurtası kaçırma suçundan. 18-30 yaş arası Romanyalı kadınlardan 300 dolar karşılığında yumurtalarını almakla suçlandılar. 300 dolara aldıkları yumurtaları 40 kat fazlasına satıyorlardı. Bu hafta başında Alison Weir, İsrail organ kaçakçılığı ve hırsızlığı hakkında sarsıcı bilgiler içeren bir yazı kaleme aldı. Weir, organ hırsızlığıyla ilgili insanı afallatan olayları gün ışığına çıkardı. Ailesinin rızası olmaksızın, hayatta olan bir kişinin kalbinin alındığı bir vakayı ele alarak başlıyor yazısına. Filistinlilerin bedenlerinden çalınan organlar hakkındaki haberleri de anıyor.

Bir hafta önce İsveçli gazeteci Donald Bostrom'un, İsveç'in en büyük gazetesi Aftonbladet'te İsraillilerin organ topladıklarını ifşa etmesiyle İsrail'in organ hırsızlığına yönelen dikkatler daha bir keskinleşti. Bostrom, Filistinlilerin, İsrail'in gençleri tutuklayıp ülkenin organ rezervi muamelesi yapmasından şüphelendiklerini kaydetti.

Venedik'ten Tel Aviv'e

Organ kaçakçılığının niçin bir "Yahudi işi" olduğunu, İsrail devleti ve Yahudi halkının böylesi iğrenç ve gayri ahlâki ticarete nasıl karıştığı merak edilebilir. Cevap bellidir: İyi bir iş ve bahse değer bir rekabet sözkonusu değil; karaciğer ve böbrek hırsızlığı veya kaçakçılığı üzerinden geçimini sağlamak isteyenlerin sayısı çok değil.

Bir Marksist olmadan, bu durumun materyalist bir izahını yapabilirim: Bazı insanlar hayatta kalmak için büyük paralar ödemeye hazır. Aynı zamanda, bazı insanlar var ki sadece masalarına ekmek koymak için vücud parçalarını vermeye hazırlar. Doğal olarak bu iki mustakil insan grubunun (bencil zenginin ve beş parasızın) biyolojik benzerlik müstesna, çok az müştereği var. Asla karşılaşmayacaklar ve birbirlerine karışmayacaklar. Bir aracı gerekiyor. Hiçbir sınıfa ait olmayan bir tüccar, hiçbir ekonomik üretim zincirinin halkası olmayan bir kişi, ahlâkla bağı olmayan bir kişi, insanlığa ve insancıllığa yabacı bir kişiye ihtiyaç var. Öğrendiğimiz üzere, mükemmel aday bulunmuş. Ve yalnız değiller, Yahudi devleti işi kolaylaştırmak için orada. Teknoloji ve bilgi gibi gerekli vâsıtaları temin için orada. Yahudi aracı, zenginle anlaşabilir, fakirle kolaylıkla başa çıkabilir, yeter ki kazanacağı para olsun, herşeyi yapabilir: Tüccar heryerde tüccardır, ister Venedik, Tel Aviv, Budapeşte olsun isterse New Jersey veya Brooklyn'de.

Ancak fazlası var. Larry David'in böbrek sergüzeştinden öğrendiğimize göre, Yahudi olduğunu yeniden keşfetmeye görsün, organ bağışçılığı topyekûn redde dönüşür. David'in davranışı bazı ezici istatistiklerle desteklenmektedir. Görünüşe göre İsrail diğer ülkelerden organ tedarik eden bir numaralı ülke, hiç değilse çapına göre. İsraillilerin sadece yüzde 3.5'i organ bağışında bulunmuş. İsrail'de organ bağışında bulunanlar Avrupa'dakinin beşte biri kadar ve bu yüzden diğer kültürlerden hayâti organlar alıyorlar. İsrail hükümeti, diğer ülkelere gidip organ satın almak isteyenlere 80.000 dolar vererek yardım ediyor. Aracılar verdikleri hizmetleri İsrail radyolarında ve gazetelerinde reklam vererek tanıtıyorlar.

Kvod Hamet

Yahudilik, bu olağandışı / sapkın durumu biraz aydınlatabilir. Musevilik, esas itibariyle, ölünün vücuduna müdahale etmeyi kesin olarak yasaklar. Ölüye saygının gereği olarak (kvod hamet) bedenin gömülmesini emreder. Ancak bu insancıl ve saygılı yaklaşım yalnızca Yahudiler içindir. Musevilik, "bir Yahudinin hayatını" (pikuach nefesh) kurtarmak için organ bağışını teşvik de ettiğinden dolayı işler biraz karmaşık hâl alır. İkircikli görünen bu şeyin çözümü ise .çok karmaşık değildir. Musevilik, tâkipçilerini organ bağışına karşı gönülsüzlüğe teşvik ederken, diğer insanların organlarının kullanılmasını onaylar hatta teşvik eder. İsrail'in Tıbbi Bilimlerde ileri bir devlet olduğunu akılda tutarak, Yahudi devletinin organ hırsızlığı ve kaçakçılığıyla ilgili tüm bu karanlık işlere yardım ve yataklık etmesi tabîî'dir. Daha ilginç olanı, İsrail'in kendisini laik bir toplum olmasına rağmen, sözkonusu olan organ bağışı olduğunda Yahudiler sanki toplu olarak Tanrı'ya iltica etmeyi tercih ediyorlar gibi duruyor. Asli kimliğinin Yahudi olduğunu farkettiği anda Larry David'in böbreğini bağışlamada gösterdiği gönülsüzlük, Yahudinin dini emirleri titizlikle seçmesine [yani bir kısmını kabul edip bir kısmını reddetmesine] örnektir. Laik Yahudi yeri geldiğinde Ortodoks olur.

Yahudi Folkloru

1980'lerde İsrail'de sahnelenen Ha- Gashash Ha-chiver adlı kabare tiyatrosu, organ bağışı konusunu hiciv yoluyla işlemişti. Komedi oyununda, organ nakli uzmanı Aşkenazi, sırf şöhret uğruna, Iraklı (Yahudi) bir çocuğun hayatını kurtarmak için Kaz karaciğeri naklinde ısrar ediyordu. Sefarad Yahudisi baba ise harab olmuş haldeydi. Bağışlanacak karaciğer Aşkenazi Yahudisinden hatta Yahudi olmayan bir kişiden (Goy) gelecek diye kaygılanıyordu. Söylemeye gerek yok, kazın ciğerinden de öyle pek hoşnut olmadı. Zaman ilerledikçe, Yahudiler toplu halde bu safhayı geçmişler gibi duruyor. Bazı Yahudiler kursaklarından geçecek olan yiyecek hususunda "seçiciyken" (Koşer perhizi) veya çocuklarının arkadaşlık edeceği kişilerin ırk kimliği hususunda bile kaygı duyarlarken, vücutlarına nakledilen organların kökeni hakkında artık daha az kaygı duyuyora benziyorlar. Ahlâki kaygı gütmeksizin tek bir şeyin, dirilerin arasında olmanın kaygısını taşıyorlar sadece.

Bu organ hırsızlığı skandalı bir kez daha kanıtlamıştır ki sözkonusu olan İsrail olduğunda, komşudan nefret etme ölçüsünde kendini sevmek, çağdaş Yahudi felsefesinin tezahürüdür. Günün sonunda, bizi şaşkınlığa garketmemeli. Başka bir halkın toprağında yaşayan ve başka halkın üzüm ve incirini yiyenlerden başka ne beklenirdi ki.

dunyabulteni

Bir Siyonist organ mafyası daha ortaya çıkarıldı
Eyl. 12, 2009

Cezayirli çocukları kaçırıp Fasita organlarını çalan bir organ mafyası daha deşifre edildi

Cezayirli bir yetkili, Amerika'nın New York şehrinde, Cezayirli çocukların organlarını çalan bir organ mafyasının çökertildiğini duyurdu. Bu mafya grubuna, daha önce ortaya çıkarılan organ hırsızlığı davasında da ismi geçen Livi İsham Rozemboam adında Amerikalı bir Siyonist'in liderlik ettiği ifade edildi.

Cezayir Sağlık Araştırma ve Geliştirme Kurumu başkanı Dr. Mustafa Hayyati, önceki gün Cezayir'de çıkan el-Haber gazetesine yatığı açıklamada şunları ifade etti: "New York'taki bu şebekenin ortaya çıkarılması, Interpol'un yaptığı araştırmada Cezayirli çocukların kaçırılıp Fas'a götürüldüğünün ve burada İsrail ve Amerika'da 20 ila 100 bin dolar arasında bir fiyata satılmak üzere böbreklerinin çalındığını fark etmesinin ardından gerçekleşti." Dr. Mustafa Hayyati açıklamasında, bu şebekenin Cezayir'den kaçırdığı çocukları Fas'a götürüp, burada İsrail ve Amerika'da satılmak üzere böbreklerini aldığını söyledi. Şebekeyi tıbbi olarak destekleyen tam donanımlı bir doktor ekibinin de bulunduğunu belirten Hayyati, çocuklara operasyonları bu ekibin yaptığını ifade etti.


Amerikalı bir Siyonist'in liderlik ettiği bu şebekenin çökertilmesinin, tehlikenin geçtiği anlamına gelmediğini belirten Hayyati, bu dosyayı araştıran veya takip eden herkesin, birçok Arap ülkesinde aynı işi yapan Siyonistlere bağlı daha birçok şebekenin varlığına şahit olacağına işaret etti.

Amerika polisi, kara para aklama ve organ ticareti yapma suçlamasıyla aralarında Yahudi hahamlarla New Jersey eyaletinden Belediye başkanlarının da bulunduğu 44 kişiyi geçen Temmuz ayında tutuklamıştı.


Bir İsveç gazetesi de son haftalarda yayınladığı raporlarda işgal askerlerinin katlettiği Filistinli gençlerin organlarını çaldığını duyurmuş, raporlar dünyada büyük yankı uyandırmıştı. Gözlemciler, işgal altındaki Filistinlilerin organlarını çalanlarla New York'ta ortaya çıkarılan ve Amerikalı bir Siyonist'in liderlik ettiği organ mafyası arasında bir ilginin olabileceğine dikkat çekiyorlar.
milligazete.com.tr

29 Kasım 2009
İnsan organları, yumurtaları, hücreleri, genleri ve diğer tüm vücut parçaları tüm dünyada ticari mallar gibi alınıp satılıyor

Mine Akverdinin haberi

İnsan vücudunun her bir parçasının satılması halinde değeri 45 milyon dolar!

Bundan iki ay önce Afyon'un Kışlacık Köyü'nden gelen akıl almaz haber, tüm Türkiye'yi sarsmıştı. Zira Kışlacık Köyü sakinlerinin pek çoğu böbreklerini peynir ekmek gibi organ mafyasına satmıştı. Organ ticareti yıllardır yapılıyor; böbrekler, karaciğerler, çaresizlik içinde hastalara yüksek meblağya satılıyor. Dönen para o kadar büyük ki, bunun için cinayetler bile işleniyor. Kandırıp organları çalınan insanlar, kaçırılıp organları için öldürülen çocuklara dair haberler sık sık karşımıza çıkıyor. Bunun en son örneği de geçen hafta basına yansıdı. Peru'da yakalanan bir çetenin insanları kaçırıp öldürerek yağlarını aldıkları ve bu yağları kozmetik sektörüne sattıkları ortaya çıktı. Bu son olay işin artık 'organ ticareti'nden de öte bir noktaya vardığını açıkça ortaya koyuyor. Artık sadece organ değil insan vücudundaki her bir parça, farklı farklı sektörler için alınıp satılıyor. İnsan vücudundaki yağların, sıvıların, dokuların, mikrop öldürmeye yarayan antikorların ve hatta DNA'ların bile pazarı var!
Londra Üniversitesi'nde Tıp Etiği Profesörü olan Donna Dickenson, geçen yıl yayınladığı 'Body Shopping: The Economy Fuelled by Flesh and Blood (Vücut Alışverişi: Et ve Kanla Beslenen Ekonomi)' adlı kitabında artık bir 'insan parçaları ticareti'nin sözkonusu olduğunu söylüyor. Dickenson'un verdiği bilgilere göre bugün deri parçasından yumurta ve embriyoya, göz retinasından kana ve hatta vücut yağlarına kadar insan vücudunun her bir parçası uluslararası dev bir pazarda alınıp satılıyor. Son zamanlarda genler bile kapışılıyor.
'Bugün genç ve beyaz bir Avrupalı kadından alınan sağlıklı bir yumurta altından daha değerli' diyen Dickenson'un sözlerine bakılırsa her birimiz etimiz, kemiğimiz ve hücrelerimizle birer altın madeni gibiyiz.

YAĞA BİLE TALEP VAR

'Kanunların ve etik değerlerin, bu pazarı engellemesi mümkün değil' diyor Prof. Donna Dickenson. Çünkü ülkeler vücut parçaları ticaretine kanuni yasaklar koysa da bu işi yapmak için bir pasaport yeterli. Örneğin yumurtaların satılması veya bağışlanması Almanya, İtalya, Türkiye gibi ülkelerde yasak olsa bile bu ülkelerde yaşayan kadınların yumurta satışının serbest olduğu İngiltere ya da İspanya gibi ülkelere gidip satış yapması pekala mümkün. Zira bu ülkelerde birçok genç kadın, okul masraflarını yumurtalarını satarak karşılıyor.

İnsan vücut parçalarının ticaretinin yasak olduğu ABD'de de yasal olmayan büyük bir pazar mevcut. Hatta ABD sınırları içerisinde belirlenmiş bir fiyat listesi bile var. Tabii rakamlar ülkeden ülkeye değişim gösteriyor. Dünya çapında yılda yapılan 65 bin 700 nakil ameliyatıyla en çok rabet edilen organ olan böbrek, Güney Afrika'da 700, Hindistan'da 1200, Filipinler'de 2000, Moldova'da 2700, Mısır'da 2700, Türkiye'de 10-15 bin, Çin'de 20 bin, ABD'de ise 30-90 bin dolara satılıyor. Ama en popüler insan parçaları böbrek, karaciğer ve kalp olsa da, Dickenson'a göre vücuttaki her bir zerreciğin bile alıcısı var. Örneğin kemik tozu diş operasyonlarında, deri parçaları yanık vakalarında, plasentalar kozmetik ürünlerinde kullanılıyor. İnsan vücudundaki yağlar bile değerli çünkü yağlara da kozmetik endüstrisinde, dudak ve göğüs şişirme gibi operasyonlarda dolgu malzemesi olarak ihtiyaç duyuluyor. Öte yandan Rusya'da da akıl almaz bir başka pazar göze çarpıyor. Buradaki son derece fakir Ukraynalı kadınlar, kürtaj olmak suretiyle rahimlerinde büyümeye başlayan fetüslerini satıyor. Çünkü fetüslerden elde edilen maddeler kozmetik endüstrisinde gençleştirici tedaviler için kullanılıyor!
Çin'de ise bu pazarı bizzat hükümet elinde tutuyor. Çin hükümeti hapishanelerinde idam edilen mahkumların vücut parçalarını satıp buradan elde edilen parayı sağlık ve savunma sisteminin bütçesine aktarıyor.

GENLER KAPIŞILIYOR!

Prof. Donna Dickenson'un kitabında yer verdiği en son gelişme ise genlerin özelleştirilmesi. Buna göre vücuttaki her türlü dokuları, sıvıları, zarları tıbbi, kozmetik, genetik gibi alanlarda kullanmak üzere değerlendiren laboratuarlar ve biyoteknoloji şirketleri şimdilerde keşfettikleri genlerin patentini alma konusunda da birbiriyle yarışıyor. Öyle ki her beş genden birinin patenti alınmış durumda. Kitapta yer alan bir çarpıcı gerçek de vücut parçalarınız sizin vücudunuzdan ayrıldıktan sonra üzerinde hiçbir hak iddia etme şansınızın olmaması. Yani bir operasyonla vücudunuzdan alınan ve normalde tıbbi atık olarak çöpe gitmesi gereken parçalar, dokular, hücrelerin sizin ruhunuz bile duymadan büyük paralara satılması, farklı alanlarda değerlendirilmesi, ilaçlarda, kozmetiklerde kullanılıp tüm dünyaya satılması içten bile değil.

Ama bundan daha kötüsü, milyarlarca dolarlık bir pazar haline gelen 'vücut parçaları ticareti' sebebiyle her an öldürülüp parça parça satılabileceğiniz tehlikesi. Zira onca organ, kemik, doku, hücre, zar, sıvı derken insan vücudunun kullanılabilir parçalarının ayrı ayrı satılması halinde toplam değeri 45 milyon doları buluyor. Yani ölümüz, dirimizden daha çok para ediyor!

NERENİZ KAÇ PARA EDİYOR?
ABD pazarında vücut parçalarının fiyat listesi şöyle:
l Akciğer 115 bin dolar
l Karaciğer 40 bin dolar
l Böbrek 30-90 bin dolar
l Kalp 57 bin dolar
l İnsan yağının litresi 15 bin dolar
l Yumurtalık 20 bin dolar
l Kornea 5 bin dolar
l Bir bacak 1000 dolar,
l Bir ayak 400 dolar
l Bir kol 850 dolar
l Bir omuz 650 dolar
l Eller 350-850 dolar
l İçi boşaltılmış gövde 5-10 bin dolar
l İskelet 7 bin dolar
l Bütün bir kafa 900 dolar
l Tek başına beyin 500-600 dolar
l En pahalı parça olan kemik iliğinin gramı 23 bin, kilosu ise 23 milyon dolar.
l Her hücrede bulunan DNA'ların gramı 1.3 milyon dolar
l Vücuttan alınabildiği takdirde antikorlar da 7.3 milyon dolar

Akşam

İsrail televizyonunda şok iddialar

21 Aralık 2009, 00:07 Anadolu Haber

İsrail'de Adli Tıp kurumundaki uzmanlar hakkında şok iddialar

İsrail'in Kanal 2 televizyonu, 1990'lı yıllarda Abu Kabir olarak anılan Adli Tıp kurumundaki uzmanların, çoğu kez akrabalarının iznini de almaksızın İsrailli asker ve sivillerle, Filistinlilerin ve yabancı işçilerin cesetlerinden deri parçaları, kornealar, kalp kapakçıkları ve kemik topladıklarını bildirdi.

İsrail ordu yetkilileri Kanal 2'nin haberini doğrulayarak "bu uygulamaların on yıl önce sona erdirildiğini ve artık yapılmadığını" söylediler.

Haberde, Abu Kabir Adli Tıp Enstitüsü'nde baş patolog olan Yehuda Hiss'in, kendisiyle yapılan bir söyleşideki, maiyetindeki doktorların cesetlerden korneaların alınmasını nasıl gizlediklerini anlattığı şu sözlerine de yer verildi:

"Gözkapaklarını birbirine yapıştırıyor, gözkapaklarını açacaklarını bildiğimiz ailelere ait cesetlerden kornea almıyorduk."

2000 yılında, California-Berkeley Üniversitesi antropologlarından Profesör Nancy Sheppard-Hughes, Hiss ile karşı karşıya gelmiş ve söylediklerini de kayda almıştı.

Ancak, bu söyleşideki ayrıntıların birçoğu ilk kez, Hiss'in organların kullanım biçimiyle ilgili usulsüzlükleri nedeniyle Adli Tıp Enstitüsü'nün başkanlığı görevinden alındığı 2004 yılında ortaya çıkmıştı. Hiss, bu organları hastanelere ve diğer tıp kuruluşlarına satmakla suçlanmıştı.

Bununla beraber, daha sonra hakkındaki suçlamaların düşmesi üzerine Adli Tıp'ta baş patalog olarak görevine devam etmişti.

O dönemde organları alınanların çeşitli nedenlerle, örneğin hastalık sonucu, kazalar, İsrail-Filistin çatışmasında ölenler olduğu belirtiliyor.

Ancak, Kanal 2'nin haberindeki unsurların, İsveç gazetesi Aftonbladet'in birkaç ay önce iddia ettiği, "İsrail askerlerin organlarını çalmak için Filistinlileri öldürdüğü" suçlamaları için bir kanıt teşkil etmediği de vurgulanıyor.

Haberde, İsrail Sağlık Bakanlığı da, Adli Tıp enstitüsünün son 10 yıldır etik kuralları ve yasalar doğrultusunda faaliyetlerini sürdürdüğünü vurguladı.

İsrail parlamentosunun (Knesset) Arap milletvekillerinden, Meclis Başkanvekillerinden Ahmed Tibi'nin de benzer görüşlerine yer verildiği haberde, Tibi, o dönemde Adli Tıp'ta, hem İsrailli hem de Filistinli sivillerin organlarının, ailelerinin izni olmaksızın alındığını yineledi.

Tibi, o dönemde bu ameliyatlardan sorumlu kişinin, halen parlamento üyesi olan Dr. Arieh Eldad olduğunu da öne sürdü.

11 Ocak 2010
Vadi'den İsrail'e Sert Cevap

Kurtlar Vadisi Pusu dizisinden duyduğu rahatsızlığı Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi'ne ileten İsrail'e Pana Film'den sert cevap geldi...

Kurtlar Vadisi Pusu dizisinden duyduğu rahatsızlığı Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'u Dışişleri Bakanlığı'na çağırarak dile getiren İsrail'e dizinin yapımcısı Pana Film'den cevap geldi.

İsrail, ''Kurtlar Vadisi'' dizisinden duyduğu rahatsızlığı dile getirmesinin ardından dizi yapımcısı Pana Film ''Kurtlar Vadisi, doğruları söylemeye ve yanlışları teşhir etmeye devam edecektir'' dedi.

Pana Film'den yapılan yazılı açıklamada, İsrail'in başta Birleşmiş Milletler raporları olmak üzere, birçok uluslararası insan hakları örgütünün hazırladığı raporlarda defalarca savaş suçlusu olarak ilan edildiği belirtildi.

''İsrail yönetimi, insanlık dışı uygulamalarının teşhirini diplomatik yollardan engellemeye çalışmak yerine, bir an önce Filistinli çocuklara uyguladığı vahşeti durdurmalıdır'' denilen açıklamada, şöyle devam edildi:

''İsrailli yetkililerin Filistinli çocuklara olan hassasiyetinin derecesini, başta İsrail halkı olmak üzere, dünya kamuoyu ibretle seyrediyor. Filistinli çocuklar, en temel yaşamsal hakları olan beslenme, sağlık, eğitim gibi haklardan mahrum ediliyor. Birleşmiş Milletler bayrağı altındaki çocukları bombalamaktan çekinmeyen İsrail yönetimi, neden Kurtlar Vadisi dizisinde yaptıklarının anlatılmasından rahatsız oluyor?

Kurtlar Vadisi Irak filminde, İsrailli bir doktorun organ kaçakçılığına karıştığını gösteren sahneler de eleştirilmiş ve yalanlanmıştı. Ancak kısa süre önce bizzat İsrailli kaynaklar, bu sahnenin doğruluğunu kanıtlayan gerçekleri ortaya çıkardılar. İsrail yönetimi, insanlık dışı uygulamalarının teşhirini diplomatik yollardan engellemeye çalışmak yerine, bir an önce Filistinli çocuklara uyguladığı vahşeti durdurmalıdır. Kurtlar Vadisi, doğruları söylemeye ve yanlışları teşhir etmeye devam edecektir.''

-İSRAİL'İN DİZİDEN RAHATSIZLIĞI

İsrail Dışişleri Bakan Yardımcısı Danny Ayalon, bugün Türkiye'nin Tel Aviv Büyükelçisi Oğuz Çelikkol'a diziden duydukları rahatsızlığı ve üzüntüyü iletmişti.

İsrail basını da Kurtlar Vadisi adlı dizide, Mossad'ın Türkiye'deki faaliyetlerinin işlenmesini gündeme getirmiş, dizinin İsrail karşıtı mesajlar içerdiğini öne sürmüştü.
aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> TIBBÎ DÜŞÜNCELER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com