EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Malazgirt'te, Alparslan'ın ordusundaki Kürtler

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM TARİHİ
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr Ağu 30, 2009 6:46 pm    Mesaj konusu: Malazgirt'te, Alparslan'ın ordusundaki Kürtler Alıntıyla Cevap Gönder

Malazgirt'te Selçuklu Ordusunda Kürtler Var mıydı?



Malazgirt'te "Kürtler var mıydı" ve "Bizans ordusundaki Türkler taraf değiştirdi mi?" sorularının yanıtını Doç. Dr. Mustafa Alican'ın "Malazgirt 1071 - Kıyametin İlk Günü" adlı kitabında veriyor.

Türkiye'de resmi tarihin yazımı sırasında özellikle daha sonra "azınlık", "öteki" olarak adlandırılacak halkların, bu topraklardaki rolü çeşitli veçhelerle ya azaltılır, ya yoksanır ya da çarpıtılır. Konuyu "tarihi kazananlar yazar" sözüyle özetleyelim.

Malazgirt Savaşı ile ilgili tartışmalı bir çok konu var. Mesela savaşın gerçekten hangi gün olduğu tartışmalıdır. 21 Ağustos olduğu ama Sakarya Meydan muharabesi'yle aynı güne denk gelmesi için 26 Ağustos olarak aktarıldığı söylenir. Bizans ve Selçuklu ordusunun kimlerden ve kaç kişiden oluştuğu da tartışmalıdır; rivayet muhteliftir.

Türkiye'nin kadim meselelerinden biri olan Kürt sorunu da Malazgirt anlatısında kendisini belli eder. İki ordunun karşılaştığı toprakların kadim halklarından olan Kürtlerin anlatıya girmemiş olması ilgi çekicidir.

Bir başka ilgi çekici tartışma savaşın kaderini saf değiştiren Türklerin belirlediğidir. Bu iddiayı dillendirenlerin söyleminde gizil bir milliyetçilik vurgusu vardır.

Malazgirt'te "Kürtler var mıydı" ve "Bisans ordusundaki türkler taraf değiştirdi mi?" sorularının yanıtını Adıyaman Üniversitesi öğretim üyesi Doç. Dr. Mustafa Alican'ın "Malazgirt 1071 - Kıyametin İlk Günü" adlı kitabında veriyor:

Malazgirt zaferi ile ilgili en dikkat çekici meselelerden biri olup kamuoyunda sıklıkla gündeme gelen husus, savaş esnasında Selçuklu ordusundaki Kürtlerin varlığı ile ilgilidir.


"Malazgirt 1071: Kıyametin İlk Günü", Mustafa Alican, 2015, Kronik Yay., İstanbul
Coğrafyamızın müzmin problemlerinden birinin, Kürt sorununun beher an canlı olması dolayısıyla siyasal ve konjonktürel bir bağlama da sahip olan bu konu, haddinden fazla konuşulmakta, basın yayın organlarında her zaman tartışma konusu olmaktadır.

Malazgirt’teki Kürt varlığı ile ilgili tartışma birkaç soru ve bunlara verilen cevaplardan üretilen yorumlar etrafında dönmektedir.

Malazgirt Savaşı’nda Selçuklu ordusunda Kürtler var mıydı? Sayıları ne kadardı? Selçuklu ordusunun ne kadarlık bir kısmını teşkil ediyorlardı? Zaferin kazanılmasında nasıl bir katkıları oldu? Malazgirt Savaşını Türkler ile Kürtler birlikte mi kazandılar?

Kamuya açık tartışma alanlarında yapılan değerlendirmelerde bu sorulara verilen cevaplar, genellikle bilimsel dikkat ve kaygılardan uzak bir şekilde, tartışmacıların siyasal kimliklerine ve en önemlisi de Kürt sorununa dönük bakışlarına göre biçimlenmektedir.

Bu ise meselenin tarihî yönünün göz ardı edilmesine yol açmakta, modern dönemlerin ürünü olan ideolojik ayrımların konunun tarihsel niteliğine zarar vermesine neden olmaktadır.

Dolayısıyla denilebilir ki, Malazgirt’teki Kürt varlığını okumaya dönük girişimlerin büyük kısmı, hiç kuşkusuz siyasal girişimlerdir. Konuya, Kürt sorununa baktıkları gözlüklerle bakmaktadırlar.

Bu girişimlerin müteşebbisleri, aslında tarihi değil günceli konuşmakta, güncel olana dönük algılarını tarihe giydirmeye çabalamaktadırlar.

Söylemeye bile gerek yoktur ki, bu tür yaklaşımlar bilerek ya da bilmeyerek tarihi tahrif etmekte, dolayısıyla da güncelin tahribine de zemin hazırlamaktadırlar.

Bu girizgâhtan sonra yukarıda zikrettiğimiz sorulara “tarihe dönük” bir bakış açısıyla cevap vermeye, konuya bilimsel anlamda açıklık getirmeye çalışalım.

Malazgirt Savaşı ile ilgileri bilgileri derlediğimiz ortaçağ metinleri içerisinde bizim tespit edebildiğimiz kadarıyla Kürtlerden üç kaynakta söz edilmektedir. Bunların içerisinden Mısır coğrafyasında kaleme alınmış olan Devâdârî (ö. 1313)40 ile geç dönem kaynağı olan Ahmed b. Mahmud’u (ö. 1569-1570)41 bir tarafa koysak bile, söz konusu dönemde yaşamış olan Garsünni’me’nin (ö.1087) Uyûnu’t-Tevârîh isimli kayıp eserine dayandığı için savaş ile ilgili en sahih bilgilerin elde edildiği Sıbt İbnü’l-Cevzi’nin değinişi (ö. 1256),42 Malazgirt’teki Kürt varlığını netleştirmektedir.

Dolayısıyla, Devâdârî tarafından “Kürtlerden ve sâir kavimlerden kaydı düşüldüğüne bakılırsa, içlerinde yalnızca Mervânî Emirliğine mensup Kürt askerlerin değil, bölgede bulunan başka emirliklere mensup olanların da yer aldığı bu 10 bin asker Malazgirt’te savaşmak üzere Selçuklu ordusuna katılmışlardır.44

Bununla birlikte, en güçlü olduğu dönemler de dâhil olmak üzere tarihinin büyük kısmında Selçukluların vassalı durumunda olan Mervani Emirliği’nin askerî gücünün bu sayıda bir birliği gönderebilecek güce sahip olduğu düşüncesinin ihtiyatla karşılanması gerektiği de göz önünde bulundurulursa, Devâdârî’nin kaydının gerçeği yansıtma açısından daha uygun olabileceği sonucuna varılabilir.

Ancak son tahlilde konu ile detaylı bilgilerin elimizde mevcut olmadığının da unutulmaması gerekir. Öte yandan Selçuklu tarihçisi Mükrimin Halil Yinanç ile Mervânîler tarihi üzerine doktora yapmış olup tezlerini yayınlamış olan Tufantoz ve Ripper tarafından kaydedildiği haliyle, Mervânî askerlerinin savaşa “gönüllü” olarak dâhil oldukları45 yargısına şerh düşmek gerekir.

Gönüllülük, bireysel ya da kolektif anlamda iradeye gereksinim duyan bir olgudur. Oysa Selçuklulara katılmış olan Mervânî askerlerinin bunu gönüllü olarak yapmış olduklarına dair bir bulgu kaynaklarda mevcut değildir.

Öte yandan henüz Tuğrul Bey’in sağlığında Sultan’ın yüksek hakimiyetini tanıyarak bölgedeki diğer emirlikler gibi Büyük Selçuklulara tabiyet arz eden ve Sultan Alparslan’ın Mısır seferi esnasında 100 bin tabiyet hukuku çerçevesinde Selçuklulara yardımcı birlik gönderme zorunlulukları olduğunu unutmamak gerekir.

Malazgirt Savaşı’ndan sonra İmparator Romanos Diogenes ile imzalanan anlaşma ile Bizans’ın dahi sorumlu kılındığı bu ödevden Müslüman bir emirlik olan Mervanilerin muaf tutulmuş olabileceğini düşünmek için de herhangi bir neden ya da kanıt yoktur.

Nitekim bu uygulamanın sonraki dönemlerde de sıkça görülüyor olması, bizim yaklaşımımızı destekleyen bir veri olarak değerlendirilmelidir. Son tahlilde denilmesinde bir sakınca yoktur ki, zaferin kazanılmasında elbette katkı sahibi olan Mervani birliğindeki askerlerin sayısı ya da bunların Selçuklu ordusu içerisindeki oranı ne kadar olursa olsun, bunlar savaşa yardımcı birlik olarak katılmışlardır.

Tıpkı başka muhtemel yardımcı birlikler gibi Sultan’ın iradesine tabi olarak savaşmışlardır ve daha önce Ayalon’a yapmış olduğumuz göndermeden çıkarsanacağı gibi, savaş sırasında kendilerine verilmiş özel bir görev ya da askerî/siyasî statü yoktur.

Türkler ve Kürtlerin Malazgirt zaferini birlikte mi kazandıkları hususuna gelince: Evet; Türkler ve Kürtler, hiç kuşku yok ki, “Ortadoğu coğrafyasında yaşamakta olup Selçukluların yüksek siyasi hakimiyetini tanımakta olan sair kavimlerle beraber ve aynı saflarda” devrin İslam dünyasını temsil eden Selçuklu ordusunda omuz omuza savaş veren Müslüman kardeşler olarak Malazgirt destanını birlikte yazmışlardır.

Bizans ordusundaki Türkler taraf değiştirdi mi?

İlköğretimden yükseköğrenime kadar okullarımızda işlenen tarih derslerinde anlatılan Malazgirt Savaşı ile ilgili “en değişmez bilgi”lerden biri, savaş sırasında Bizans ordusunda Türklerin bulunduğu ve çatışmaların başlamasından hemen sonra bunların Selçuklu saflarına geçerek galibiyette büyük bir rol oynadıkları hakkındadır.

Balkanlardan gelen ve Müslüman olmayan bu Türkler, ya savaştan önce ilişki kurdukları ya da savaş esnasında aralarındaki kültürel, dilsel ve en önemlisi de fiziksel benzerliği fark ederek tanıdıkları soydaşlarının yanma geçmekte tereddüt etmemiş, özellikle de Oğuzlar ile Peçenekler, “millî şuurun parlayan kıvılcımı”46 ile “ilk çatışmalar esnasında”47 taraf değiştirmişlerdir.48 Bazı yabancı tarihçiler tarafından da tekrarlanan49 ve kimi milliyetçi düşünce adamları tarafından millî birliğin mottosu” olarak görülmek istenen bu bilgi50 doğru mudur?

Ya da şöyle soralım: Bu bilginin ne kadarı doğrudur?

Öncelikli olarak şunun altını çizmek gerekir ki, daha önce de işaret etmiş olduğumuz üzere, Malazgirt’te Bizans ordusunun saflarında Peçenek, Bulgar, Oğuz ve Kıpçak gibi Türk boylarına mensup askeri birliklerin olduğu konusunda herhangi bir şüphe yoktur.

Fakat, kaynaklarda, başta Balkanlar olmak üzere Bizans İmparatorluğu’nun hakim olduğu çeşitli bölgelerden getirilerek orduya dahil edilmiş olan bu Türklerin miktarı ya da askeri yetenekleri hakkında detaylı bilgiler bulunmamaktadır. İbnul-Cevzî51 ve İbn Kesîr52 “Kostantiniyye ötesinden” gelen Oğuzların sayısını 15 bin olarak kaydetmiş olsa da, bunların tamamının taraf değiştirdiğine dair bir bulgu yoktur.

Aksine Bizans ordusunda bulunmanın avantajını kullanarak Aristakes, Mateos ve Simbat tarafından nakledilenin aksine savaş esnasında değil “savaşın başlamasından önceki gün bir İskit birliğinin düşman tarafına geçtiğini” kaydettikten sonra, İmparator tarafından, kalanlara, kendi geleneklerine uygun bir biçimde sadakat yemini ettirmekle görevlendirildiğini53 belirten ve “onlardan hiçbirinin savaş esnasında düşman birliklerine katılmayıp sözlerinde durduklarını” da ekleyen Attaliates’in verdiği bilgilere bakılırsa54 bunların hepsi değil, yalnızca belirli bir kısmı Selçuklu safına geçmiştir.

Nitekim Zonaras’ın, savaş sabahı Oğuzlardan bir kısmının düşman safına geçmesinin “geride kalanları kendilerinden kuşku duyulan kimseler haline getirdiği” yönündeki kaydı55 da bu bilgiyi desteklemektedir.

Attaliates ve Zonaras gibi Malazgirt Savaşı ile ilgili sahih ve güvenilir bilgiler veren iki Bizans kaynağına dayandırarak verdiğimiz bu bilgilerden hareketle konuyu şu şekilde sonuçlandırabiliriz: Bizans ordusundaki Türklerin taraf değiştirmesi, Ermeni kaynağı Simbat tarafından zikredilen56 ve bazı modern dönem tarihçileri tarafından da kabul edilen57 görüşten çıkarsanan yargının aksine, kesinlikle savaş esnasında değil, çatışmaların başlamasından önce gerçekleşmişti.

Ayrıca sanıldığı gibi büyük ve savaşın sonucuna doğrudan etki eden bir hadise de değildi. Nitekim bir Bizans tarihçisi tarafından imparatorluk ordusunda yer alan Türk askerlerine inhisar edilen önemli bir metinde de açıkça ortaya konulduğu gibi, Malazgirt’te Selçuklu tarafına geçtiklerini bildiğimiz Peçenek ve Oğuzların büyük çoğunluğu Bizans saflarında savaşmaya devam etmişti.58 (HK)

Not: Dipnotlarda atlamalar metnin kısaltılması nedeniyle oluştu. Anlatının tüm dipnotlarını ileri okuma yapmak isteyen okurlar için kısaltmadan veriyoruz.

40 Devâdârî, VI, s. 394.

41 Ahmed b. Mahmud, I, s. 94.

42 Mir’âtuz-Zamân, s. 259.

43 Devâdârî, VI, s. 394. Kış. Yinanç, Selçuklular Devri, s. 73.

44 Krş. Ayalon, s. 324; Turan, Selçuklular Tarihi ve Türk-îslâm Medeniyeti, s. 178; a. mlf, Selçuklular Zamanında Türkiye, s. 55; Tufantoz, s. 110; Ripper, s. 251.

45 Yinanç, Selçuklular Devri, s. 73; Tufantoz, s. 110; Ripper, s. 251.

46 Hamit Z. Koşay, “Malazgirt’te Buluşanlar,” Türkiyat Mecmuası, C. 17 (1972), s. 74.

47 Aristakes, s. 170; Mateos, s. 143; Smbat Sparapet, s. 37-

48 Togan, Umumî Türk Tarihine Giril, s- 184; Turan, Türk Cihan Hakimiyeti. Mefkuresi Tarihi, s. 206; a. mlf„ Selçuklular Tarihi ve Türk-lslâm Medeniyeti, s. 183; a. mlf., Selçuklular Zamanın Türkiye, s. 59; Köymen, Selçuklu Devri Türk Tarihi, s. 273; a. mlf., Alp Arslan ve Zamanı, s. 34; Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 36; Baştav, s. 359; Alptekin, “Büyük Selçuklular,” s. 126; Sevim, Anadolu'nun Fethi, s. 77, 88; a. mlf., “Malazgirt Meydan Savaşı ve Sonuçları,” s. 20; a. mlf, “Malazgirt Muharebesi,” s. 131; Aka, s. 19; Öngül, I, s. 62-63; Hillenbrand, s. 15.

49 Grousset, s. 613; Runciman, s. 49; Tamara Talbot Rice, The Seljuks in Asia Minör, Thames and Hudson, London 1961, s. 38; Charanis, Kültürel Çeşitlenme ve Anadolu’da Bizans İktidarının Çöküşü, s. 214.

50 Koşay, s. 69-76.

51 el-Muntazam, XVI, s. 124.

52 İbn Kesîr, s. 1838.

53 Krş. Kafesoğlu, Selçuklu Tarihi, s. 36; a. mlf, “Malazgirt,” s. 245; Eyice, Malazgirt Savaşını Kaybeden TV. Romanos Diogenes, s. 42.

54 Attaliates, s. 162-163.

55 Zonaras, s. 134.

56 Smbat Sparapet, s. 37.

57 Sevim, “Malazgirt Meydan Muharebesi ve Sonuçları,” s. 20; a. mlf, “Malazgirt Muharebesi," s. 131; Charanis, “Kültürel Çeşitlenme ve Anadolu’da Bizans iktidarının Çöküşü,” 214.

58 Yusuf Ayönü, “Bizans Ordusunda Ücretli Türk Askerler (XI-XII. Yüzyıllar), Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 25 (2009), s. 60.
Bianet

Mustafa Armağan
Malazgirt'te, Alparslan'ın ordusunda Kürtler ne arıyordu?

Türk'ün Türk'ten başka dostu vardır. Malazgirt'ten bu yana Kürtler Türklerle dosttur." Yazar Yaşar Kemal, Ocak 2007'de yapılan Türkiye Barışını Arıyor" toplantısında böyle konuşmuştu.

Geçtiğimiz 26 Ağustos'ta Malazgirt'te yapılan ve davetli olduğum halde uçak kaçırma rekoruma bir yenisini ekleyerek gidemediğim törende, basına yansıyan haberlere bakılırsa, Belediye Başkanı Mehmet Nuri Balcı konuşturulmamış. Konuşsaymış, Alparslan'ın 20 bin Kürt süvarisi olmasaydı ben bu savaşı kazanamazdım sözüne yer verecek, ardından bir genel affın ilanı ile sivil bir anayasa isteyecekmiş.

Böylece Yaşar Kemal'in öncülüğünde başlayan Malazgirt Zaferi'nin Türk-Kürt kardeşliğinin bir sembolü olarak yeniden okunması çabası şimdilik devlet katında akamete uğramış görünüyor.

Ancak tırnaklarımla kazımaya çalışacağım nokta bu değil. İki soruya cevap arayacağım yazımda: 1) Malazgirt'te Türkler ile Kürtlerin birlikte savaştıkları doğru mu? 2) Eğer doğruysa bu birliktelik gönüllü mü oldu yoksa zoraki mi?

Baştan söyleyeyim ki, ben meseleye ırk ve milliyetçilik penceresinden bakmadım, bakmam da. Ancak tarih niyetlerimizin kuyruğuna takıldığında değil, adam gibi okunan bilgi ve belgelere dayandığı zaman anlamlıdır. Güncellik elbette tarihin kullanımı için uygun fırsatlar sunar ama ihtiyatı elden bırakmamak şarttır. İşte yukarıdaki çifte sorunun bizi götürdüğü nokta, tarih ile efsanenin nasıl kolayca nikâh kıyabileceğidir.

İlk sorudan başlayalım. Malazgirt Meydan Savaşı'nı yapan Alparslan'ın ordusunda Kürtler var mıydı? En azından iki Arap kaynağına, Sıbt İbnu'l-Cevzî'nin "Mir'atu'z-Zamân"ı ile İbnu'd-Devâdârî'nin "Kenzü'l-Durer"ine dayanarak var olduklarını söyleyebiliriz. Ancak birincisi Alparslan'ın ordusuna "10 bin Kürt'ün", ikincisiyse "Kürtlerden ve diğer kavimlerden 10 bin kadar insan"ın katıldığını açıklamaktadır.

Yani elimizde ikisi de en az 1-1,5 asır sonra kaleme alınmış iki Arapça kaynak var; birisi "10 bin Kürt" derken, öbürü bu rakamı "Kürtler ve diğerleri"nin paylaştığını yazmaktadır. (Bkz. F. Sümer-A. Sevim, "İslam Kaynaklarına Göre Malazgirt Savaşı", TTK, 1971, s. 34 ve 57.) Dolayısıyla Malazgirt Savaşı'na 10 bin Kürt askerin katıldığı malumatını sorgu odasına almamız şarttır. Hele Malazgirt belediye başkanının açıklamalarında olduğu gibi "20 bin Kürt süvarisi", tam bir hayaldir. Hatta hızını alamayıp Alparslan'a "Eğer 20 bin Kürt süvarisi olmasaydı ben bu savaşı kazanamazdım" bile dedirtiyor başkan. Alın size yeni bir efsane daha!

Dolayısıyla kaynaklar 10 bin kişinin tamamının Kürt olduğunu söylemediği gibi, tamamının asker olduğunu da söylemiyor. Hele hele 'süvari' diyen hiç kimse yok. Bunların hepsi profesyonel savaşçı olmadığı gibi, iki kaynakta da "Kürtler" ve "insan" denilmesinden yola çıkarak bir kısmı asker olsa bile içlerinde asker olmayanların da mevcut bulunduğunu söyleyebiliriz.

Şimdi ikinci soruya geçiyorum. Diyelim ki, Malazgirt Savaşı öncesinde Selçuklu ordusunda 10 bin Kürt askeri vardı, peki bunlar Yaşar Kemal'in dediği gibi Türklere dostluk ve yardım amacıyla mı yoksa mecburiyetten ve şartların zorlamasıyla mı katıldılar?

Tarih, belgeleri kör gözüm parmağına der gibi okumak değildir. Onların içindeki hareketi cıvıltıya kulak vermek de tarihçinin görevi değil midir? İşte 12. yüzyılda İbnü'l-Ezrâk tarafından yazılıp dilimize "Mervanî Kürtleri Tarihi" adıyla tercüme edilen eserde Kürtlerin Selçuklu ordusuna hangi şartlarda katıldıklarına dair başka kaynaklarda geçmeyen ayrıntıları yakalıyoruz.

Mervânîler, Diyarbakır ve çevresinde hüküm süren bir Kürt devletidir. Malazgirt Savaşı öncesinde Mervanîler, Nizamüddin Nasr ile kardeşi Said arasındaki iç savaşa sahne oluyordu. İbnü'l-Ezrâk'a göre Said, Alparslan'a sığındı. 1071'de Romen Diyojen İstanbul'dan hareket edince Alparslan Said'i yanına alarak da Diyarbakır'a geldi. Vezir Nizamülmülk Silvan'a giderek kardeşi Nizamüddin'le görüştü ve onu kardeşinin de yanında bulunduğu Alparslan'ın huzuruna gitmeye razı etti. Heybelere çok sayıda hediye ve para doldurarak yola çıkarken, karısı ve bacıları Nizamülmülk'ün eteğine sarılarak muhtemelen Alparslan'ın onu bir cezaya çarptırmasına mani olmaya çalıştılar. Vezir de onlara Nizamüddin'in evden emir olarak gideceği ve sultan olarak döneceği sözünü verdi.

Gelin görün ki, Alparslan da Said'e Sultanlık vaadinde bulunmuştur. Sözünden geri dönmek istemeyen Alparslan'ı ava çıkaran Vezir, Said'i yakalayıp hapseder ve Nizamüddin'i "Sultanü'l-Ümerâ" (Emirlerin Sultanı) ilan ettirir.

Böylece bütün varlığını Selçuklulara borçlu hale gelen Mervanî Sultanı Nizamüddin, Alparslan Musul seferinden Malazgirt'e yeniden dönünce hem topraklarından geçmesine izin verdi, hem de kendisine, Mükrimin Halil Yınanç'ın dediği gibi bütün kuvvetlerini teslim etti. Yeter ki, kendisine dokunmasındı.

İşte Alparslan'ın Malazgirt'teki ordusundaki o 10 bin Kürt'ün varlık sebebi. Görüldüğü gibi Nizamüddin'in asker vermekteki maksadı Selçuklu'ya iyilik etmek değil, taht ve tacını korumak için uğruna çırpınış ve yaranma peşindeydi. Nitekim halktan zorla topladığı paraları önüne yığdığında, Alparslan kendisine bu paranın kime ait olduğunu sormuş, halktan cebren topladığını öğrenince de kimden ne kadar aldıysa aynen geri vermesini emretmişti.

Malazgirt Zaferi'nde Kürtlerin de payının bulunması, onun değerini asla küçültmez. Lakin Kürtler, Alparslan'ın ordusuna zaten Selçuklu Devleti olmadan ayakta duramayacak Mervanî emirliğinin iyilikseverliğinden değil, mecburiyetten katılmışlardı. Unutmayalım ki, Bizans galip gelseydi ortadan kalkacak olan ilk devletlerden biri, Selçuklular değil, Mervâniler olacaktı.

Açılıma tarih desteği verelim, eyvallah ama verdiğimiz, gerçekten 'tarih' olsun.

Zaman
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İSLÂM TARİHİ Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com