EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

DANIŞTAY KARARLARI

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MAHKEME KARARLARI
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Tem 25, 2009 10:30 pm    Mesaj konusu: DANIŞTAY KARARLARI Alıntıyla Cevap Gönder

Danıştay dan 'Ortaöğretimde Başörtüsü' Kararı
08-04-2016

Danıştay 8. Dairesi, ortaöğretimde başörtüsü serbestisi getiren Milli Eğitim Bakanlığı yönetmeliğinin ilgili hükmünün iptal istemini oy birliğiyle reddetti.

Hürriyet'te yer alan habere göre; çocuğu ortaöğretimde okuyan bir öğrencinin velisi, ortaöğretimde başörtüsünü serbest bırakan, "Milli Eğitim Bakanlığı ’na Bağlı Okul Öğrencilerinin Kılık ve Kıyafetlerine Dair Yönetmelikte Değişiklik Yapılması Hakkında Yönetmeliğin" birinci maddesinin iptali istemiyle Danıştay ' da dava açtı.
Dava dilekçesinde, yönetmeliğin birinci maddesinin, Türk milli eğitiminin gereklerine ve laik eğitim sistemine aykırı olduğu iddia edildi. 8 Davayı esastan görüşen Danıştay. Dairesi, düzenlemenin iptal istemini oy birliğiyle reddetti.
8 Davacı aile, Danıştay. Dairesi'nin bu kararını temyiz edebilecek. Temyiz istemini, Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu görüşecek.
Milli Eğitim Bakanlığı ’bağlı okullardaki a öğrencilerin kılık ve kıyafetlerine dair yönetmelik 2014 yılında değiştirilerek lise ve ortaokul öğrencilerine başörtüsü serbestisinin önü açılmıştı na. 8 Konuya ilişkin görüşünü davaya bakan Danıştay. Dairesi ’ne Sünen Danıştay Başsavcılığı, ortaokul ve liseler ile çok programlı liselerde başörtüsü serbestliği getiren yönetmeliğin iptalini istemişti.
İdeal haber

06 Ekim 2009
8 ASKERİ KORUCULAR ÖLDÜRMÜŞ
Flaş! Kontrgerillanın ilk resmi belgesi ortaya çıktı. Hem de Danıştay onaylı....

Kontrgerillanın ilk resmî belgesi

Üç hâkimin yazdığı kitapta, PKK kıyafeti giyerek operasyona giden sekiz askerin korucularca öldürüldüğü dosya numarasıyla anlatıldı. Danıştay Hakimleri Yakup Bal, Yahya Şapin ve Mustafa Karabulut’un yazdığı kitap, 13 yıl önce Ağrı’da sekiz askerin şehit düşmesindeki gerçeği gün yüzüne çıkardı. Kitapta, PKK ile mücadele için karma timler kurulmasına dair Van Valiliği’nin 1993’teki yazısı da yer aldı. Kitaba göre 1996’da Van Jandarma Komutanlığı’na bağlı tim, istihbarat için örgüt üyelerinin giydiği elbiselerle Diyadin’e gitti. Ancak tim, korucular tarafından PKK’lı sanılarak öldürüldü. Bir şehit eşi, cenazede intihar etti. Ailesi tazminat istedi, dosya Danıştay’a gidince acı gerçekler ortaya çıktı

Danıştay Tetkik Hakimleri Yakup Bal, Yahya Şahin ve Mustafa Karabulut’un yazdığı Danıştay 10. Dairesinin Tazminat Davalarına İlişkin Seçilmiş Kararları adlı hukuk kitabı 13 yıl önce Ağrı’da yaşanan ilginç bir olayı ortaya çıkardı.
Kitaba göre 1996’da Van Jandarma Komutanlığı’na bağlı Jandarma Karma Timi, PKK ile daha iyi mücadele etmek ve istihbarat toplamak amacıyla örgüt militanlarının giydiği elbiseleri giyerek gittikleri Diyadin’de PKK’lı sanılarak korucular tarafından öldürüldü. Öldürülen askerlerden birinin eşi cenaze töreninde silahla intihar etti. Bunun üzerine ölen askerin kayınvalidesi, kayınpederi ve baldızı maddi ve manevi tazminat istemiyle İdare Mahkemesine başvurdu. Mahkemenin, maddi ve manevi tazminat talebinin reddedilmesi üzerine aile dosyayı Danıştay’a taşıdı.

Korucular askerleri kuşatıyor
“Devlet yasadışı yöntemlere başvuruyor”, “Jandarma PKK elbiselerini giyerek köylere giriyor” iddialarının doğruluğunu tescilleyen olay Danıştay 10. Dairesi’nin 2001/1342 No’lu kararında şöyle anlatılıyor:

Afgan göçmenlerden silah

“Temyiz dosyası ve Askeri Yüksek İdare Mahkemesi 2. Dairesi’nin kararının incelenmesinden, Van Valiliğinin Karma Timlerin Kuruluş ve Faaliyetlerini düzenleyen 26.02.1993 tarihli yazısına dayanılarak Karma Timlerin an İl Jandarma Komutanlığı bünyesinde faaliyete geçtikleri, Erciş İlçe Jandarma Komutanlığı bünyesinde davacıların yakını olan B’nin de aralarında bulunduğu Afgan göçmenlerinden temin edilen silah ve yine mahallinden sağlanan kıyafetlerle bir tim oluşturulduğu,

timin faaliyet amacının terör örgütünün faaliyetlerini tesbit etmek suretiyle örgütle daha iyi mücadele etmek ve istihbari bilgiler sağlamak olduğu, anılan timin yetkili makamın izni alınmaksızın ve karma timin teşkil esaslarına uygun olarak oluşturulmadığı diğer Jandarma birimleriyle timin operasyonları konusunda gerekli koordinasyonun sağlanmadığı, alınan istihbari bilgilerin ilgili kişilerce harita üzerinde gerekli kontroller yapılmadan değerlendirilmesi neticesinde bölgede bulunan vatandaşların Diyadin İlçe Jandarma Komutanlığı’na teröristler olduğu yönünde ihbarda bulunduğu,

23.06.1996 tarihinde davacıların yakınının da bulunduğu Karma Timin üs bölgesine dönmek üzere toplandıkları sırada geçici köy korucuları tarafından kuşatıldığı, iki saat kadar süren silahlı çatışmada davacıların yakınının da aralarında bulunduğu askerlerin vurularak öldürüldüğü, geçici köy korucularının kuşattıkları timin askeri birlik olduğunu anlamaları neticesinde çatışmanın sona erdiği, müteveffa B’nin cenaze töreninde eşi olan İ’nin belirtilen olaydan duymuş olduğu acı ve eleme dayanamayarak tabanca ile intihar etmek suretiyle öldüğü anlaşılmaktadır.

Yukarıda aktarılan olayın oluş şekli dikkate alındığında B’nin idarenin kusurlu yürüttüğü hizmet neticesinde öldüğü açık olup, eşi olan İ’nin de kişisel sebeplerle değil, idarenin kusurlu yürüttüğü hizmet neticesinde eşinin ölmesi nedeniyle duyduğu acı ve üzüntü sonucu yaşamına son verdiği kanaatine varılmıştır. Bu durumda mütevaffa B’nin eşi, davacıların kızı ve kardeşi olan İ’nin ölmesi üzerine davacıların duydukları acı ve üzüntünün giderilmesi amacıyla manevi tazminata hükmedilmesi gerekirken, davacıların çekirdek aile kapsamında olmadıklarından bahisle manevi tazminat isteminin reddine karar veren idare mahkemesi kararının bu kısmında hukuka uyarlık görülmemiştir.

Maddi tazminata hükmedildi

Açıklanan nedenlerle davacılar temyiz isteminin kısmen kabulüyle idare mahkemesinin kararının manevi tazminat isteminin reddine ilişkin kısmının bozulmasına, temyiz isteminin kısmen reddiyle maddi tazminata ilişkin kısmının onanmasına, bozulan kısım için yeniden karar verilmek üzere dosyanın anılan idare mahkemesine gönderilmesine 11.04.2001 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.”

Danıştay’ın verdiği kararı değerlendiren Avukat Cemal Demir şunları söyledi: “Diyadin’de 1993’de Van Valiliği’nin izniyle üstelik resmi olarak kurulan ve adına da ‘karma tim’ denilen bu yasadışı oluşumun oluşturulduğu döneme iyi bakmak gerekir. Bu tim suç işlemeye giderken, meslektaşları tarafından öldürülmüştür. Bu olay idari yargıya konu edilmezse belki de tarihin karanlıklarında kaybolup gidecektir. Çünkü bugüne kadar bu tür kontra faaliyetler resmi ağızlarca hep reddedildi.

Bu olay bölgede 25 yılı aşkın süredir devam eden savaşta ne tür yöntemlere başvurulduğunun açık işaretlerini ele vermektedir. Devlet kuruluş felsefesi ve esprisi, meşruiyetini hukuk kurallarından almaktadır. Devlet şayet hukuku bizzat kendisi ihlal ederse, artık yurttaşının da neden kural ihlali yaptığını sorgulayamaz hale gelir. Bu tür karanlık ve hukuk dışı olayların bölgede fazlasıyla yaşandığı her geçen gün daha iyi anlaşılmaktadır.”

Kaynak: Taraf

İşte Danıştay'ın Katsayı Kararı
10 Ağustos 2009 08:00

Katsayıda eşitlik getiren düzenlemenin iptali için dava açanlara Danıştay’dan cevap gibi karar geldi. Danıştay'ın bu kararı benzerlerne de emsal oluşturacak.

Katsayıda eşitlik getiren düzenlemenin iptali için dava açanlara Danıştay’dan cevap gibi karar geldi: “Katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme yetkisi YÖK’tedir.” Danıştay 8. Dairesi’nin bu kararı benzer davalar için de emsal oluşturacak

Danıştay 8. Dairesi geçen ay katsayı değişikliğinin iptali için açılacak davalarda emsal oluşturacak bir karara imza attı. Danıştay, “Katsayı belirleme ve sınav sistemini değiştirme kararı YÖK’tedir” dedi. Hukukçulara göre karar açılacak benzer davalara referans olacak.

DAVALAR REDDEDİLECEK

Avukat İbrahim Serdaroğlu tarafından müvekkili adına Mart 2008’de Danıştay 8’inci Dairesi’de meslek liselerine yönelik katsayının kaladırılması için dava açtı. Bir buçuk yıl süren davanın sonunda 2547 sayılı Yükseköğretim Yasası’nın ‘yükseköğretime giriş’ başlıklı 45’inci maddesinde yer alan “Yükseköğretim kuruma girecek öğrencilerin ne şekilde o kurumlara kabul edileceğiyle ilgili gerekçeler YÖK tarafından belirlenmektedir” ifadesini gerekçe gösteren Danıştay, katsayı düzenlemesi ve yeni bir sistem getirme yetkisinin açıkça YÖK’te olduğuna dikkat çekti.

8. Daire gerekçeli kararında şu ifadeye yer verdi: “Dolayısıyla yeni bir katsayı belirleme, sınav sistemini değiştirme yetkisinin ancak YÖK’te olduğu Danıştay 8. Dairesi’nce hüküm altına alınarak, YÖK’ün 2010 için yaptığı kaysayı düzenlemesinin iptali için açılacak davaların hukuk gereği ve mahkeme kararlarındaki bağlayıcılık gereği red edilmesi gerekecektir.”

REFERANS OLACAK

Kararın katsayı konusunda açılacak tüm davalar için referans olacağını belirten avukat Serdaroğlu, “Katsayı için açılacak davalara gelecek yanıt davanın reddi olacaktır” dedi. Marmara Üniversitesi Hukuk Fakültesi Öğretim Üyesi Doç. Dr. Mustafa Şentop da “Zaten Yüseköğretim Yasası’nın 45. maddesi bu konuda karar merciğinin sadece YÖK olduğunu açıkça belli etmektedir. Doğru bir karardır” dedi. En son İstanbul Barosu Başkanı Muammer Aydın, katsayı değişikliğinin iptali için dava açmıştı.

İLK KARAR 

MEB ile işbirliği içinde YÖK’te

Danıştay’ın dört yıl önce de “katsayı konusunda YÖK yetkilidir” kararı verdiği ortaya çıktı. 8’inci Daire, bu kararı 2005 yılında Ankara Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur Öztürk’ün katsayı düzenlemesinin iptali için başvurduğu davada aldı. Daire’nin kararında “1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu’nun ilgili maddeleri gereği yükseköğretim kurumlarına ortaöğretim kurumlarını bitirenlerin nasıl gireceğinin Milli eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Yükseköğretim Kurulu tarafından saptanacağı” ifade edildi.
aktifhaber

DANIŞTAY 'YÖK' DEMŞTİ
25 Temmuz 2009 08:15

Yargıtay Onursal Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu'nun katsayı uygulamasını Danıştay'ın iptal edilebileceğini söylemesi üzerine gözler Danıştay'ın bu konuda verdiği karara çevrildi.
Danıştay'ın 3 yıl önce bu konuda "katsayı konusunda YÖK'ün yetkili olduğu" yönünde karar vererek tartışmaya son noktayı koyduğu ortaya çıktı. 2005 yılında Ankara Aydınlıkevler Ticaret Meslek Lisesi öğrencisi İlknur Öztürk'ün katsayı düzenlemesinin iptali için başvurduğu dava Danıştay 8. Daire tarafından reddedildi. Daire'nin kararında "1739 Sayılı Milli Eğitim Temel Kanunu'nun ilgili maddeleri gereği yükseköğretim kurumlarına ortaöğretim kurumlarını bitirenlerin nasıl gireceğinin Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği yapılarak Yükseköğretim Kurulu tarafından saptanacağı" ifade edildi. Böylece Danıştay Prof. Dr. Erdoğan Teziç döneminde katsayı düzenlemesini bozmazken, katsayının mimarı olan Prof. Dr. Kemal Gürüz'ün YÖK Başkanlığı döneminde de benzer kararlar verdi.
haber10

YARGIDAN GDO YÖNETMELİĞİNE VİZE

24 Aralık 2009 22:59
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, GDO'lu ürünlerle ilgili yönetmeliğin bazı maddelerinin yürütmesinin durdurulmasına yapılan itirazı kabul etti.
Bazı sendikalar, dernekler ve vatandaşlar, 26 Ekim 2009 tarihli ''Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ürünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve Denetimine Dair Yönetmelik''in iptali ve öncelikle 11. ve 20. maddelerinin yürütmesinin durdurulması istemiyle Danıştay'da ayrı ayrı dava açmıştı.

Danıştay 10. ve 13. Daireleri Müşterek Heyeti, yönetmeliğin GDO'lu ürünlerin ithalatının düzenlendiği 11 ve yönetmeliğin yayımı tarihinde yürürlüğe gireceğini öngören 20. maddelerinin yürütmesini oy çokluğuyla durdurmuştu.

Gerekçede, gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimi konularının çıkarılacak bir yasayla düzenlenmesi gerektiğine işaret edilmişti.

Davalı Tarım ve Köyişleri Bakanlığı, karara itiraz ederek kaldırılmasını istedi.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, itirazı kabul etti. Kurulun oy çokluğuyla aldığı kararın gerekçesinde, ''Anayasa ve ilgili yasalara göre Tarım ve Köyişleri Bakanlığı'nın gıdalarla ilgili düzenleme yapma yetkisi bulunduğu'' belirtildi. Kurul, ''Yönetmeliğin ilgili yasalara aykırı olup olmadığının madde madde incelenmesi gerektiğine'' karar verdi.

Danıştay 10. ve 13. Daireleri Müşterek Heyeti, yönetmeliğin bazı maddelerinin iptal istemini daha sonra esastan karara bağlayacak.

YAPILAN DEĞİŞİKLİĞE GÖRE...

Ayrıca, durdurma kararınının kaldırılmasından sonra, uygulamada hukuken, yönetmeliğin, 20 Kasım'da yapılan değişikliğe göre uygulanması gerektiği belirtiliyor.

Bakanlık yetkilileri, Danıştay'ın kararına ilişkin herhangi bir belgenin henüz kendilerine ulaşmadığını belirtirken, bu kararı incelemeleri gerektiğini belirttiler. Hukuken bu durumda, ''yönetmeliğin, 20 Kasım'da yapılan değişiklikleri ile birlikte yürürlükte olduğu'' şeklinde yorum yapmanın mümkün olduğunun düşünüldüğünü söyledi.

Yönetmeliğin yürürlüğünün durdurulmasından sonra, bakanlık ve ZMO ''artık GDO'lu ürünlerin hiç bir denetime tabi tutulmadan ithal edileceği'' yorumunda bulunmuşlardı.

Yürürlüğü durdurma kararının kaldırılmasından sonra, bu durumda, yönetmelikte 20 Kasım'da yapılan değişiklik uyarınca, 26 Ekim 2009 tarihinden önce kontrol belgesi alınmış ürünlerin ithalatında, bu ürünlerin AB kriterlerine uygun olması koşuluyla ithalatına 1 Mart 2010 tarihine kadar izin verilecek.

Böylece, yönetmeliğin çıkarılmasından önce kontrol belgesi almış ithalatçılara 1 Mart 2010 tarihine kadar süre tanınmış oldu.
haber10

TÜRKŞEKER ÖZELLEŞTİRMESİNE DURDURMA

30 Aralık 2009
Danıştay 13. Dairesi Şeker-İş Sendikası'nın açtığı davada Türkiye Şeker Fabrikaları'na ait Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba fabrikalarının özelleştirilmesine ilişkin ihale ilanını durdurdu.
Danıştay 13. Dairesi, Şeker-İş Sendikasının açtığı davada, Türkiye Şeker Fabrikaları (TÜRKŞEKER) A.Ş'ye ait Kastamonu, Kırşehir, Turhal, Yozgat, Çorum ve Çarşamba şeker fabrikalarının bir bütün halinde portföy grubu olarak (Porföy C) özelleştirilmesine ilişkin ihale ilanı ve şartnamesinin yürütmesini durdurdu.

Şeker-İş Sendikası yetkililerinden alınan bilgiye göre, dairenin yürütmeyi durdurma kararında, şeker sektöründe arz talep dengesinin bozulmaması, istikrarlı işleyişin sürdürülmesi, dışa bağımlılık yaratılmaması, üretimin sürdürülebilmesi gözetilerek özelleştirme işlemi yapılması gerektiği; şartnamenin ise bu ilkeleri sağlamaktan uzak olduğu ifade edildi.

Şartname ile sadece portföy bazında 5 yıllık üretim şartı ve 50 milyon dolarlık teminat alımı öngörüldüğü belirtilen kararda, şartnamede, fabrikalarda üretimin sürdürülebilirliği için yeterli önlemlerin alınmadığına da yer verildiği kaydedildi.

Kararın, 4'e 1 oy çokluğuyla alındığı bildirildi.
haber10

DANIŞTAY'DAN AÇIKLAMA

9 Mayıs 2010 12:17
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu'nun, 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun, geçici personel çalıştırılmasına olanak sağlayan '4/C' maddesinin iptali istemiyle Anayasa Mahkemesi'ne yaptığı başvuruda, 'Haksız, keyfi işten çıkarmaya karşı hukuki korumayı ifade eden iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkını düzenlemeyen bir yasanın, çalışma hakkını koruduğundan söz etmeye olanak bulunmamaktadır' denildi.
.

TÜİK'te ''4/C'' statüsünde çalışan bir vatandaşın emeklilik süresi dolunca iş akdi sona erdirildi. Emekli olan vatandaş, kıdem tazminatının kendisine ödenmesi istemiyle TÜİK'e başvurdu ancak başvurusu reddedildi. Bunun üzerine ''4/C'' statüsünde çalışan vatandaş ''başvurunun reddi, hizmet sözleşmesinde yer alan 'Emekli olan 4/C statüsündeki personele kıdem tazminat ödenmez' hükmü ile bunun dayanağı 14 Aralık 2007 tarihli Bakanlar Kurulu kararının ilgili maddesinin yürütmesinin durdurulması'' istemiyle Danıştayda dava açmış, Danıştay 2. Dairesi ise yürütmenin durdurulması istemini reddetmişti.

Vatandaşın karara itiraz etmesi üzerine dosya, Danıştay İdari Dava Daireleri Kuruluna geldi. Kurul, itirazı reddetti ancak 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu'nun geçici personel çalıştırılmasına ilişkin ''4/C'' maddesinin Anayasa'ya aykırı olduğuna hükmederek, maddenin iptali için itiraz yoluyla Anayasa Mahkemesine başvurma kararı almıştı.

Kurul'un, oy çokluğuyla aldığı başvuru kararında, kişinin yaşama hakkı, maddi ve manevi varlığını koruma hakkının, birbirleriyle sıkı bağlantıları olan, devredilmez, vazgeçilmez temel haklardan olduğu, bu haklara karşı olan her türlü engelin ortadan kaldırılmasının da devlete ödev olarak verildiği vurgulandı.

Sosyal güvenliğin, sosyal hukuk devletinin dayanaklarından biri olduğu kaydedilen kararda, sosyal güvenlik hukuku alanında oluşturulacak tüm kuralların, özde, sosyal devlet kavramı anlayışına uygun olmasının zorunluluğuna işaret edildi.

Kararda, Sosyal Hukuk Devletinin, niteliğinin gereği olarak, sosyal güvenlik kavramını yaşama geçirerek somutlaştıracağı belirtildi.

Tehlikeyle karşılaşan ve yoksulluğa düşen bireye asgari bir güvence sağlamanın, sosyal güvenliğin varoluş nedeni olduğu vurgulanan kararda, sosyal güvenliğin, bir mesleki, fizyolojik ya da sosyoekonomik riskten ötürü geliri sürekli ya da geçici olarak kesilen kimselerin geçinme ve yaşamı devam ettirme gereksinimlerini karşılamayı amaçlayan bir sistem olduğu kaydedildi.

Kararda, ''Sosyal güvenlik, her şeyden önce, herhangi bir nedenle kısmen ya da tamamen çalışamayanlara ve bu nedenle gelir kaybına uğrayarak muhtaç duruma düşenlere, insan onuruna yaraşır asgari bir hayat sürmeleri için gerekli olan gelirin sağlanmasını öngörür. Sosyal güvenlik, ekonomik yönden güçsüzleri, insanca yaşamak için yeterli geliri olmayanları koruyup kollar'' denildi.

-YÜRÜTMEYE DÜZENLEME YETKİSİ-

Anayasa'da, yasama yetkisinin Türkiye Büyük Millet Meclisi'nce kullanılacağı ve devredilemeyeceğinin kurala bağlandığı, bu kural karşısında, Anayasa'da yasayla düzenlenmesi öngörülen konularda yürütme organına genel ve sınırları belirsiz bir düzenleme yetkisinin verilmesinin olanaklı olmadığı vurgulanan kararda, temel kuralları koymadan, ölçüsünü belirlemeden ve sınırları çizmeden, yürütmeye düzenleme yetkisi veren bir kuralın, Anayasa'nın 7. maddesine aykırı olacağı kaydedildi.

Kararda, devlete çalışanları korumak, çalışma barışını sağlamak için tedbir almak yükümlülüğünü getiren Anayasanın 49. maddesinin, Anayasanın 2. maddesinde ifadesini bulan ''Sosyal Hukuk Devleti'' ve ''Hukuk Güvenliği'' ilkelerinin, istihdam şekilleri belirlenerek çalışma hayatının yasayla düzenlenmesini zorunlu kıldığı ifade edildi.

Çalışma hakkının varlığının, yeterli ölçüde iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkı tanınmasına bağlı olduğu vurgulanan kararda, ''Haksız, keyfi işten çıkarmaya karşı hukuki korumayı ifade eden iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkını düzenlemeyen bir yasanın, çalışma hakkını koruduğundan söz etmeye olanak bulunmamaktadır'' denildi.

İş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkını tanıyan, istihdam şekillerini yeterli biçimde tanımlayıp düzenleyen yasal düzenlemelerle çalışma hakkının korunabileceğine işaret edilen kararda, memur, sözleşmeli personel, işçi statüleri ve istihdam şekillerinin ayrıntılı biçimde yasalarla düzenlendiği, belirtilen statülerde çalışanlara iş güvencesi ve sosyal güvenlik haklarının tanındığı kaydedildi.

-''ÇALIŞANLARIN HAK VE YÜKÜMLÜLÜKLERİ BELİRLENMELİ''-

Kararda, 657 sayılı Yasa'nın 4. maddesinin C bendinde ise ''geçici personel'' adı altında, memur, sözleşmeli personel, işçi dışında bir başka statü, istihdam şeklinin kabul edildiği belirtildi.

Dava konusu düzenlemede, sadece ''geçici personel'' adı verilen statüden söz edilmekle yetinilip, bu istihdam şeklinin kapsamı, çalışanların hak ve yükümlülükleri belirlenmeksizin, bu konuda düzenleme yapma yetkisinin bütünüyle yürütme organına bırakıldığı ifade edildi.

Yasama organı tarafından, bir istihdam şeklinin yalnızca adı konulup, düzenleme yetkisinin yürütme organına bırakılması, iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkının düzenlenmemesinin, Anayasanın 49. maddesine aykırı olduğu belirtilen kararda, bu durumun yasama yetkisinin devredilemeyeceğine ilişkin Anayasanın 7. maddesine ve sonuçta çalışma hakkının özünün zedelenmesi nedeniyle de 13. maddesine de aykırı olduğuna işaret edildi.

Kararda, şöyle devam edildi:

''Anayasa'nın 2. maddesinde ifadesini bulan ve Anayasa Mahkemesi'nin yerleşik kararlarına göre, güçsüzleri güçlüler karşısında koruyarak gerçek eşitliği, yani sosyal Devlet niteliğiyle, Devletin temel amaç ve görevlerini belirleyen 5. maddesindeki 'kişinin temel hak ve hürriyetlerini, sosyal hukuk devleti ve adalet ilkeleriyle bağdaşmayacak surette sınırlayan siyasal, ekonomik ve sosyal engelleri kaldırma' kuralıyla, 'Çalışma hakkı ve ödevi' başlığı altındaki 49. maddesinin ikinci fıkrasında vurgulanan 'Devlet, çalışanları korumak için gerekli tedbirleri alır' biçimindeki uyulması zorunlu hükümlerle, 4/C maddesindeki çalışanların güvence eksikliğini bağdaştırmak olanağı yoktur.''

Devletin, 4/C maddesi kapsamındaki personelin hukuksal statüsünü belirlemek ve istihdam güvencesini sağlamak için, yapılacak idari sözleşmelere esas olmak üzere, Anayasa'daki memur ya da diğer kamu görevlilerine, işçilere ilişkin güvencelerin benzerlerini çerçeve bir yasa ile kurallara bağlamak zorunda olduğu vurgulanan kararda, şunlar kaydedildi:

''Yasal bir çerçevenin bulunmaması sonucunda davacı ile aynı durumda olanlara iş sonu tazminatı adı altında bir ödemede bulunulmazken özelleştirme uygulamaları sonucunda işsiz kalanlardan 657 sayılı Yasa'nın 4/C maddesi kapsamında çalışmayı kabul edenlerle sınırlı olarak 21 Aralık 2009 günlü Bakanlar Kurulu kararıyla, iş sonu tazminatı ödenmesi konusunda düzenleme yapılarak, aynı statüde çalışanlar arasında da farklı uygulama yapılmasına neden olunmuştur.

Sonuç olarak, 657 sayılı Yasanın 4. maddesinin C bendinin, istihdam şekli tanımlanıp, iş güvencesi ve sosyal güvenlik hakkı belirlenmeden sadece 'geçici personel' olarak adlandırılan statüyü düzenleme yetkisinin bütünüyle Bakanlar Kuruluna bırakılmış olması nedeniyle Anayasaya aykırı olduğu sonucuna varılmıştır.''

5429 sayılı Türkiye İstatistik Kanunu'nun 49. maddesinde de 4/C kapsamında istihdam edilen personele, çalıştığı dönemde yapılacak bazı ödemelere yer verildiği, ancak, statüleri hakkında düzenleme yapılmayarak, bu konudaki düzenlemenin sınırları çizilmeksizin Bakanlar Kuruluna bırakıldığı kaydedilen kararda, 4/C bağlamında belirtilen Anayasaya aykırılık nedenlerinin burada da geçerli olacağı vurgulandı.

Bu nedenlerle, 657 sayılı Kanun'un 4/C maddesi ile 5429 sayılı Kanun'un 49. maddesi'nin ikinci fıkrasının Anayasa'nın 2, 7, 13, 17, 48, 49. ve 60. maddelerine aykırı olduğu kanısına ulaşılması nedeniyle Anayasa Mahkemesine başvurulmasına, bu kuralların Anayasa'ya aykırılığı ve uygulanması durumunda giderilmesi güç ve olanaksız zararlar doğabileceği gözetilerek esas hakkında bir karar verilinceye kadar yürürlüklerinin durdurulmasının istenilmesine de karar verildi.
haber10

DANIŞTAY YÜRÜTMEYİ DURDURDU

19 Mayıs 2010 11:53
Danıştay, Sağlık Bakanlığı'nın İlaç Takip Sistemi'nin bir parçası olan ve 16 Mayıs'ta uygulanmaya başlanan 'Karekod genelgesinin' yürütmesini durdurdu.
İstanbul Eczacı Odası'nın açtığı dava üzerine Danıştay, karekod genelgesinin getirdiği, "1 Haziran'a kadar piyasada karekodsuz ilaç kalmayacak" ibaresini durdurdu. Genelgenin yönetmeliğe aykırı olduğu bildirildi.

31 Aralık olacak

Yönetmelikte, karekod uygulaması için geçiş sürecinin 31 Aralık olduğu anımsatıldı. 6 ay önceye çekilen uygulama nedeniyle İlaç ve Eczacılık Genel Müdürlüğü'nden savunma istendi. Sağlık Bakanlığı İlaç Eczacılık Genel Müdürlüğü sürecin neden 1 Haziran'a çekildiği konusunda Danıştay'a bir ay içerisinde savunma verecek. Danıştay daha sonra davayı esastan karara bağlayacak. Davacı İstanbul Eczacı Odası, kararla ilgili 24 bin eczanede bulunan milyonlarca lira değerindeki geleceği belirsiz karekodsuz ilacın sağlık hizmetine sunulmasının sağlandığını açıkladı.

Yönetmeliğe uyulsun

Türk Eczacıları Birliği (TEB) Genel Sekreteri Özgür Özel, mahkeme kararını olumlu bulduklarını belirterek, şunları söyledi: "Biz TEB olarak Bakanlık'tan 'Madem yürütmeyi durdurma kararı verildi, o zaman yönetmelikte değişikliğe gidelim' gibi bir tavır istemiyoruz. Böyle bir endişemiz var. Biz sadece piyasada karekodsuz ürüne tamamıyla geçişin yönetmelikteki gibi 31 Aralık olmasını istiyoruz. Bu görüşümüzü Sağlık Bakanı Recep Akdağ'a ile Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanı Ömer Dinçer'e de ilettik. Eczacılar olarak İlaç Takip Sistemi'ne karşı değiliz. Bu sisteme geçilsin, ancak geçiş 1 Haziran olmasın. Aksaklıkların giderilebilmesi için yıl sonuna kadar vakit gerekiyor. Böylece eczacı ve hasta mağdur edilmemiş olur."

Sahte ilacın önüne geçecek

TÜRKİYE'de 2007'den bu yana 6 kez ertelenen ilaçta karekod uygulaması, 16 Mayıs'ta resmen başladı. Ancak hata veren sistem, eczacıların işini zorlaştırdı. Sağlık Bakanlığı, sahte ilaç satışı ve dağıtımını engellemek, reçetede yazılan ürünlerin kontrolü için geliştirilen ilaç takip sistemini yürürlüğe koymuştu. İlacın tanınması için ambalajda "karekod" bulunması gerekiyordu.

Hürriyet

ATV ve Sabah'a Danıştay Şoku
11 Haziran 2010
Danıştay'ın bir kararı daha ortalığı karıştırdı. ATV ve Sabah'ın taşınma işi ve yeni kanal tehlikede.
Çalık Grubu, ATV ve Sabah'ı TMSF ihalesinden satın aldığı Toprak Center'e taşımak için gün sayıyordu. Yeni haber kanalı da buraya taşınıldığında yayına girecekti. Tüm planlar yattı. Çünkü Toprak Center'in satışıyla ilgili muammen bedele ilişkin kısmın yürütmesinin durdurulmasına karar verildi.

Çalık grubunda kriz yaratacak olay Toprak Grup'tan gelen açıklama ile ortaya çıktı. Açıklamada, "Danıştay'ın, Toprak Center'ın TMSF ihalesiyle satışa çıkarılmasına ilişkin işlemin ve ihale şartnamesinin muhammen bedele ilişkin kısmının yürütmesinin durdurduğu" bildirildi.

TOPRAK CENTER NE KADARA SATILMIŞTI?

Toprak Center, TMSF ihalesinde 21 Temmuz 2009 tarihinde 88 milyon 240 bin TL bedelle Çalık grubuna satılmıştı. Bina 103 milyon TL'den satışa çıkarılmıştı.

Toprak Grup'un yaptığı başvuru üzerine Toprak Center'ın bedeline ilişkin Danıştay 13. Dairesi, keşif ve bilirkişi heyetine rapor düzenletti. Raporda binanın değeri 119 milyon 500 bin TL olarak belirlendi.

TMSF 31 MİLYON TL UCUZA SATTI

Bilirkişi raporu ile Toprak Center'ın TMSF tarafından 119 milyon 500 bin TL'lik gerçek değerinden 31 milyon 260 bin TL eksik bedelle satıldığı ortaya çıktı.

Danıştay 3. Dairesi bunun üzerine, Toprak Center'ın TMSF ihalesiyle satışa çıkarılmasına ilişkin işlemin ve ihale şartnamesinin muhammen bedele ilişkin kısmının yürütmesinin durdurulmasına oy birliğiyle karar verdi.

ATV VE SABAH TAŞINACAKTI

Çalık grubu Toprak Center'i aldıktan sonra hummalı bir onarım çalışmasına başlamıştı. Bina televizyon ve gazete için hazırlanıyordu. Çalık grubunun büyük merakla beklenen yeni haber kanalına da bu binaya taşındıktan sonra start verilecekti. Eylül döneminden önce ATV ve Sabah'ın binaya taşınması planlanıyor.

Taşınması işlemi Danıştay'dan gelen bu kararla tehlikeye girdi. Yeni haber kanalının yayını da bu durumda planlanan zamanda gerçekleşmeyecek.
aktifhaber

Danıştay kamudaki doktoru üzdü!
13 Ocak 2011 Perşembe 18:36
Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Sağlık Bakanlığının internet sitesindeki Tam Gün Yasası ile ilgili kamudaki doktorların muayenehane açmalarına ilişkin davada itirazı kabul etti.

Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, Sağlık Bakanlığının internet sitesindeki Tam Gün Yasası ile ilgili basın açıklaması ve üniversite öğretim üyeleri dışında kamuda çalışan tüm doktorların muayenehane açmaları ve özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarının mümkün olmadığına ilişkin işleminin yürütmesinin durdurulmasına yapılan itirazı kabul etti.
Buna göre, üniversite öğretim üyeleri dışında kamuda çalışan tüm doktorlar muayenehane açamayacak ve özel sağlık kuruluşlarında çalışamayacak.

Türk Tabipleri Birliği (TTB), Sağlık Bakanlığının internet sitesindeki 16 Temmuz 2010 tarihli ''Tam Gün Kanunu İLe İlgili Basın Açıklaması'' ile 5947 sayılı yasa ve bu yasa hakkındaki Anayasa Mahkemesi kararına göre üniversite öğretim üyeleri dışında kamuda çalışan tüm doktorların muayenehane açmaları ve özel sağlık kuruluşlarında çalışmalarının mümkün olmadığı ve bu uygulamanın 30 Temmuz 2010'dan itibaren başlayacağının duyurulmasına ilişkin işlemin, iptali istemiyle Danıştay'da dava açmıştı.

Danıştay 5. Dairesi adına Danıştay Nöbetçi Dairesi, Sağlık Bakanlığı'nın söz konusu işleminin yürütmesini durdurmuştu.

Davalı Sağlık Bakanlığı, bu karar itiraz ederek kararın kaldırılmasını istedi. İtirazı görüşen Danıştay idari Dava Daireleri Kurulu, Sağlık Bakanlığının itirazını kabul etti.

Kurul, üniversite öğretim üyeleri dışında kamuda çalışan tüm doktorların muayenehane açamayacakları ve özel sağlık kuruluşlarında çalışamayacaklarına ilişkin işlemi, hukuka uygun buldu.
haber10

Danıştay'dan Başörtülü avukatlar hakkında doğru karar
02.04.2013



Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, avukatların 'başı açık' görev yapacaklarına ilişkin düzenlemeye Türkiye Barolar Birliği'nin yaptığı itirazı oy çokluğu ile reddetti.

Avukat kimliğinin yenilenmesi talebiyle yaptığı başvuru, "başörtülü fotoğraf verdiği" gerekçesiyle Türkiye Barolar Birliği'nce reddedilen başörtülü bir avukat, Türkiye Barolar Birliği meslek kurallarının 20. maddesinin iptali istemiyle Danıştay'da dava açmıştı. Davayı görüşen Danıştay 8. Dairesi, 20. maddedeki "Avukat ve avukat stajyerleri mesleğe yaraşır bir kılık ve kıyafetle 'başları açık' olarak mahkemelerde görev yaparlar" düzenlemesindeki "başları açık" ibaresinin yürütmesini oy çokluğu ile durdurdu.

"Avukatlık, sunulan hizmet açısından bir kamu hizmeti, mesleki faaliyet olarak ise serbest meslektir" değerlendirmesini yapan Danıştay 8. Dairesi'nin kararına Türkiye Barolar Birliği itiraz etti. Danıştay İdari Dava Daireleri Kurulu, avukatların başları açık görev yapacaklarına ilişkin Danıştay8. Dairesi'nin kararına Türkiye Barolar Birliği'nin yaptığı itirazı reddetti. Kurul, ret kararını oy çokluğu ile aldı.
Böylece toplumsal sorunlardan biri barışçıl yoldan çözülmüş oldu. darısı diğerlerinin başına.
haber1001

Danıştay, anne ve babası bakıma muhtaç olan memurların tayin isteyebileceğine karar verdi
16 Eylül 2017

Gümüşhane Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Daire Başkanlığı bünyesinde memur olarak görev yapan bir kişi, anne ve babasının sağlık özrü sebebiyle Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi emrine tayin edilmek üzere idareden muvafakat verilmesini talep etti. Talep, Gümüşhane Üniversitesinden diğer kamu kurumlarına naklen geçmek isteyen idari personele muvafakat verilmesine ilişkin usul ve esaslarda belirtilen şartları taşımadığı ve hizmetine ihtiyaç duyulduğu gerekçesiyle reddedildi. Memur, işlemin iptali için Trabzon İdare Mahkemesi'ne dava açtı. Trabzon İdare Mahkemesi, davalı idarece kadro ve ihtiyaç durumu ile kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için gerekli şartlar gözetilerek, davacının kurumlar arası naklen atanmasına muvafakat verilmediği sonucuna vardı. Mahkeme, dava konusu işlemde kamu yararı ve hizmet gerekleri bakımından hukuka aykırılık görülmediği gerekçesiyle davanın reddine karar verdi.

Bakıma muhtaç babasının tedavisi için tayin talebi reddedilen davacı memur, kararı temyiz etti. Dava dosyasını yeniden değerlendiren Danıştay 2. Dairesi, emsal bir karara imza attı. 657 sayılı Devlet Memurları Kanunu ve ilgili yönetmeliklerde memurun sağlık mazeretine dayanarak yer değiştirme talebinde bulunabileceği hatırlatıldı. Danıştay kararında, davacının babası hakkında düzenlenen 7 Ağustos 2009 tarihli Tokat Devlet Hastanesi Baştabipliği Özürlü Sağlık Kurulu Raporu'nda kişinin yüzde 70 oranında özürlü olduğu vurgulandı. Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi'nin raporunda hastanın nöroloji uzmanı olan herhangi bir yerde bakımının ve takibinin uygun olduğu; ancak, Trabzon İli Kamu Hastaneleri Birliği Genel Sekreterliği Kanuni Eğitim ve Araştırma Hastanesi'nin raporunda ise kişinin başkasının güç ve yardımına ihtiyaç duyduğu kaydedildi.

Kararda şu ifadelere yer verildi: "Davacının annesi hakkında Gaziosmanpaşa Üniversitesi Sağlık Araştırma ve Uygulama Merkezi Hastanesi'nce düzenlenen raporda da kişide yaygın anksiyete bozukluğu ve hafif derecede demansiel bulgular tespit edildiği görülmektedir. Bu durumda; ilgili mevzuat ile dosyadaki bilgi ve belgeler birlikte değerlendirildiğinde davalı idarece kadro ve ihtiyaç durumu ile kamu hizmetinin etkin ve verimli bir şekilde yürütülmesi için gerekli şartlar gözetilerek, ilgilinin Tokat Gaziosmanpaşa Üniversitesi emrine naklen atanmasına muvafakat verilmediği belirtilmiştir. Bununla birlikte; ilgili mevzuat gereğince davacının mevcut görev yerinin kanunen bakmakla yükümlü bulunduğu anne ve babasının her ikisinin de bakıma muhtaç olmaları sebebiyle sağlık durumlarını tehlikeye düşüreceği dikkate alındığında, davalı idarece davacı hakkında tesis edilen işlemde hukuka uyarlık, davanın reddi yolunda verilen İdare Mahkemesi kararında ise hukuki isabet bulunmamaktadır. Davacının temyiz talebinin kabulüyle Trabzon İdare Mahkemesi'nce verilen kararın bozulmasına oy birliğiyle karar verildi" denildi.

Danıştay 2. Dairesi, kararla, kamu görevinin önemli olmakla birlikte, sağlığın da önemli bir konu olduğunu hatırlatarak, bu tür durumlarda insan sağlının ön planda tutulması gerektiğine karar vermiş oldu.

Hürriyet
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MAHKEME KARARLARI Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com