EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MÜZİK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Hzr 08, 2009 7:59 pm    Mesaj konusu: Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş Alıntıyla Cevap Gönder

Neşet Ertaş türkülerle anıldı
24 Eylül 2013



Bozkırın Tezenesi olarak Türk halk müziğine adını altın harflerle yazdıran ünlü halk ozanı Neşet Ertaş, vefatının 1’inci yılında türkülerle anıldı.
Türk halk müziğinin son temsilcilerinden ünlü halk ozanı Neşet Ertaş vefatının 1’inci yılında türkülerle anıldı. Şişli Belediyesi tarafından Şişli Kent Kültür Merkezi’nde gerçekleştirilen anma töreninde Türk halk müziği sanatçısı Erol Parlak, Neşet Ertaş’ın kendisine hediye ettiği bağlaması ile ünlü ozanın türkülerini seslendirdi. Parlak, program öncesinde ünlü ozan için yazdığı “Garip Bülbül” şiirini okudu.

“Zahidem”, “Ah Yalan Dünya”, “Neredesin Sen”, “Ahirim Sensin” gibi ünlü ustanın dillere destan olmuş türkülerini okuyan Erol Parlak, sanatçıyla ilgili anılarını anlattı. Parlak, Neşet Ertaş gibi yaşayan bir efsaneyi tanımaktan dolayı kendini şanslı hissettiğini söyledi.
Abdallık geleneğinin son temsilcisi olarak kabul edilen Neşet Ertaş’ın hayatını konu alan sinevizyon gösterisi ise konuklardan büyük alkış aldı.
kanalahaber

Bozkırın Tezenesi Neşet Ertaş Vefat Etti
25 Eylül 2012



TRT'nin haberine göre:

Ünlü halk ozanı Neşet Ertaş İzmir'de tedavi gördüğü hastanede hayatını kaybetti.

"Bozkırın Tezenesi" (*) olarak da bilinen Ünlü halk ozanı Neşet Ertaş İzmir'de tedavi gördüğü hastanede yaşama veda etti.

Türk Halk Müziği sanatçısı, besteci ve söz yazarı Neşet Ertaş, 15 gün önce kronik rahatsızlığı sebebiyle özel bir hastaneye kaldırılmış, onkoloji servisinde tedavisine başlanmıştı. Dün durumu gittikçe ağırlaşan Ertaş, yoğun bakım servisine kaldırılmıştı. 74 yaşındaki Ertaş'ın bu sabah saatlerinde hayata veda ettiği bildirildi.

Kırşehir'de Toprağa Verilecek

Ertaş'ın, babası Muharrem Ertaş'ın Kırşehir'deki mezarının yanına defnedileceği bildirildi.

Neşet Ertaş'ın "Zahidem" parçasını dinlemek için tıklayın: http://www.trthaber.com/videolar/zahidem-neset-ertas-10309.html

Neşet Ertaş'ın "Bir Anadan Dünyaya Gelen Yolcu" parçasını dinlemek için tıklayın: http://www.trthaber.com/videolar/bir-anadan-dunyaya-gelen-yolcu-neset-ertas-10320.html

Neşet Ertaş'ın "Ah Yalan Dünya" parçasını dinlemek için tıklayın: http://www.trthaber.com/videolar/ah-yalan-dunya-neset-ertas-10321.html

Neşet Ertaş Kimdir?

Kırşehir'in Çiçekdağı ilçesine bağlı Kırtıllar köyünde doğan, ozan ve Halk Müziği sanatçımızdır Babası saz ustası Muharrem Ertaş, annesi Döne Hanım'dır. İlkokula gittiği yıllarda önce keman, sonra da bağlama çalmayı öğrendi Babası ile birlikte yörenin düğünlerinde sazı çalıp türküler söylemeye başladı Etkilendiği tek kişinin babası olduğunu söyleyerek, "Babamla ben aynı ruhun insanlarıyız." derdi.
Neşet Ertaş, 1950'li yılların sonunda İstanbul'a gelerek ilk plağını "Neden garip garip ötersin bülbül?" adı ile babası Muharrem Ertaş'a ait bir türküyle çıkardı. Halk tarafından çok beğenilen bu plağı, ardından diğer plak, kaset ve halk konserleri takip etti. Daha sonra Ankara'ya yerleşti. Burada yaşadığı hastalıklar sebebiyle kardeşinin daveti üzerine Almanya'ya gitti. Çocuklarının eğitimi ve sanat çalışmalarından dolayı uzun süre Almanya'da kalan sanatçı, 2000 yılında İstanbul'da verdiği konserle sahne hayatına döndü.
Orta Anadolu bozkırının bin yıllık hüznünü anlatan Ertaş'a sevenleri "Bozkırın Tezenesi" diyordu.

* Tezene: Telli çalgıları çalmaya yarayan, kemik, maden, plastik veya özellikle kiraz ağacının kabuğundan yapılan alet

Haber1001

Entellektüel Forum: Neşet ustaya rahmet, ailesine ve milletimize başşağlığı diliyoruz.

Son Abdal da gitti
Can Dündar
26 Eylül 2012



Hemşerimdi. Gözümü onun plaklarıyla açmıştım. Neşet bıyıklı babamın yadigarıydı bana...

Türkülerini ezbere bilir, 40 sazın içinde onunkini tanırdım.

Türkmen ataları Horasan’dan göçüp Keskin’e yerleşmişti.

Ellerinden gelen, çalgıcılıktı; karınlarını sazla doyurdular.

Neşet de çocuk yaşta nimet peşine düşmüş, düğünlerde üç kuruşa zil çalıp köçeklik etmişti.

Zamanla babası Muharrem Usta’ya baka baka, sazını döven parmağı, yüreğinin emrine girdi, bize eşsiz türküler verdi.

Âşıktı. Çilekeşti. “Garip”ti.

Büyüklük taslamayan büyük bir dervişti.

Asırlara yayılan bir kültürel mirasın son temsilcisi, “yaşayan insan hazinesi”ydi.

* * *

Bu ülke, hep hoyrattır ya ona gönül veren, hizmet eden evlatlarına karşı...
Ona da ayrıcalık yapmadı; hakkını yedi, kadrini bilmedi.

Türküleri ortalığı inletirken o açtı. Başını sokacağı tek göz eve muhtaçtı.

Türkiye’de korsanlar sazının rantını yerken o, gurbete gidip Almanyalarda düğün çalarak aradı ekmeğini... Unutturdu kendini...

30 yıllık inzivadan hayata, gurbetten yurda dönmesi, iki adam sayesindedir:

Biri onu ikna eden Bayram Bilge Tokel...

Diğeri türkülerini korsanlardan kurtarıp onu telifle tanıştıran Hasan Saltık...

Ömrünün son deminde biraz yüzü güldüyse, kısmen onlar sayesindedir.

* * *

Yıllar sonra bana da onunla tanışmak, belgeseli için birlikte çalışmak kısmet oldu; “can gardaş”ı oldum.

Doğduğu topraklara gittik beraber; “gönül dağı”na tırmandık, “ırakı” içip bozlak söyledik, “’Aydost’ dedi mi yeri göğü inleten” babasının mezarını ziyaret ettik.

Belgeselde hayatını, türküsünden ilhamla üç bölümde işlemiştik:

“Bir ayrılık”; ki toprağından kopuşuydu.

“Bir yoksulluk”; ki yokluğa düşüşüydü.

“Bir ölüm”; ki babasız kalışıydı.

Babası, son nefesini vermeden önce “Sazımın emaneti” demişti ona...

O emanete, ibadet gibi sarıldı Neşet...

Havalandırdığı türküleri, hepimizin “göynüne” işledi.

Hiçbirini okuyamamış olsa da kitaplarının yazıldığını, belgeselinin çekildiğini, heykelinin dikildiğini, türkülerinin kıymete bindiğini, gençlerce söylendiğini gördü.

Sigarasını yakmaya kalksanız “Kendini bilen, kendine hizmet ettirmez” derdi; öylesine mütevazıydı. Ama onca yıl kıymetini bilmeyen devlet, sonradan paye vermeye kalktığında “Ben halkın sanatçısıyım” diyecek kadar da dikti.

* * *

Abdalların sonuncusuydu.

Bozlağını bozkırdan devşirmiş, ona geri vermişti.

Belgeselin galasına Abdalları da davet etmiştik. Davullarını, zurnalarını kapıp gelmişlerdi. Hepsi birer Neşet’ti... “Yalan dünya”da gülememiş, savrulmuşlardı dört yana... İşsizlikten dertliydiler. Düğünler de bitiyordu artık. Hurda topluyor, çadırda yaşıyorlardı. Neşet’ten iş istiyorlardı. Hangi birine yetişecekti ki?

Dün Neşet’in ardından onca güzel sözü söyleyen yetkililer, türkücüler, siyasetçiler, gerçekten bu kültürel gelenek yaşasın istiyorsa onun “sazının emanetçileri”ne, düğünlerimizi çalan, gözümüzü yaşartan o “bahtı kapalı, kara kafalı adamlar”a sahip çıkmalı... Bozlağı yaşatmalı...

* * *

Neşet Ertaş’ın bozlağını, en son 1,5 yıl önce Beyoğlu’nda bir dostlar sofrasında dinlemek kısmet oldu.

Yeni kaybettiğim babam için “Bugün ayın ışığı”nı söylemişti; ağlaşmıştık.

Son dinleyişimmiş.

Önceki gün biz yaşgününde mezarlığa babamı ziyarete gitmiştik; dün de Neşet gitti babamın, babasının yanına...

Uğurlar ola Usta!

“Datlı dilli, güler yüzlüler” orada buluşadursun, biz burada “Gönlüm hep seni arıyor, neredesin sen” diye dövüneceğiz biraz daha...

Ta ki bir başka diyarda, yeniden kavuşana dek onlara...

Milliyet

NEŞET ERTAŞ...
27 EYLÜL 2012

Onu Almanya'da görmüştüm...

İlk gördüğümde, oralara sığınmış ve mecburen oralarda yaşıyormuş gibi bir hali vardı...

12 Eylül sonrası mahvedilen, öldürülen Sol ve Kültür/Sanat ortamının savurduğu sanatçılardan biriydi Neşet Ertaş. O da Almanya'ya sığınan diğer sanatçılar gibi Türk getoları dışına önce pek çıkamadı. Berlin'de bir de dükkan açmıştı...

Sahici sanat her zaman anlaşılır. O da anlaşıldı, önemsendi ve sevildi oralarda. Neşet Ertaş, Almanya'daki Türk çevrelerin içine düşen Öztürk Serengil gibi sinema oyuncularından, Cem Karaca'dan ve daha birçoklarından farklıydı. Neşet Ertaş, binlerce yıllık bir gelenekten konuşan, Anadolu'da o köklerden beslenen ve üzerine engin Göçebe Kültürünü ekleyen bir geleneğin sanatçısıydı...

Ben Onun müziğini, Ahilerin vatanından, Kırşehirli dostlarım aracılığıyla tanıdım ve gerçekten çok sevdim. Türkülerini söylemek,- hem de onun özgün şivesiyle söylemek- zevkli ve eğlenceydi benim için...

Ölümü çok üzücü. Ama onun gibiler ölümsüz. Şarkılarda ve anılarda yaşayacak. Bozlak öksüz kaldı...

Türkiye'nin en büyük değerlerindendi. Ülke için de çok üzücü bir olay...

Kaynak: http://konstantiniye.blogspot.com/

Neşet Ertaş'tan Nihat Doğan'a Nasıl Düştü Bu Ülke?
Açık İstihbarat
01.11.2011



Magazin dünyasının klasik zibidilikleri arasında sıradan bir vaka olabilirdi. Ankara'da bakan, düğün, seks, "sanatçı", hayat kadını kelimelerinin yanyana geldiği ne ilk , ne de son vaka bu.

Bu haltı yiyenin ve haltın derecesine göre gerekirse devlet kurumları bile seferber olabilir örtbas etmek için. Ülkeye hizmet etme ideali ile göreve başlayıp, otel odasında kanlı çarşaf toplayıp, travestilere eskortluk yapmak zorunda kalan güvenlik bürokratlarına sorun bu hikayeleri. Nihat Doğan'ın hikayesi çerez kalır.

Aç adamın ambara düşmesi hikayeleridir bunlar. Yerken dozu kaçırır, yedikçe daha fazlasını ister

Kendini "feylezof" zanneden , bir de utanmadan kendini Arif Sağ'lar, Neşet Ertaş'lar, Musa Eroğlu'lar ve Aşık Veysel'lerle aynı kefeye koyan Nihat Doğan vakası ise bir magazin konusu değildir.

Nihat Doğan gibiler Türkiye'de her yeri ele geçirmiş olan vasatlar cuntasının ikoncanıdır.

Aslında küreyi ele geçiren vasatlığın Türkiye şubesidir.

İnsanlığı aptallaştıran ve sürüleştiren küreseller, toplumların önüne bu tarz oyun malzemeleri koyarak , insan fıtratının en has ürünü olması gereken düşünceyi, duyguyu ve edebi sıradanlaştırmakta, basitleştirmekte ve içini boşaltmaktadırlar.

Canlı yayında jenital bölgesine ağda yaptıracak kadar kendini mallaştıran Kardashian kardeşleri ABD'nin vitrininde tutan küresel vasatlığın Türkiye'deki şubesinin portföyü Nihat Doğan gibilerle dolu.

Aşık Veysel'i , Neşet Ertaş'ı , Arif Sağ'ı doğuran toprağın vıcıklaştığı noktada ortalığa sıçrarlar ve üstünüze başınızı aşağıdakine benzer sözlerle kirletirler...

"Porno skandalı çıkanlar devlet televizyonunda program yapıyor, anchormanlar sunuculuk yapıyor… Ama Nihat Doğan hemen asılıyor… Bu statükocu, ulusalcı bir takım medyanın bana karşı Faşitçe saldırısıdır… Ahmet Hakan bana siyasi açıdan yüklenmiş, kendisi Yalçın Küçük’ün kankası Soner Yalçın ile el ele kolkola olan birisi, Ahmet Hakan’ın bana yüklenmesi şimdiye kadar gördüğüm yüklenmelerin en kötüsü, en önemlisi…

“Başbakana Sesleniyorum”

İnternet yasasının mutlaka çıkaralım. Sosyal Medya denen ırkçı saldırıların çok olduğu, yalan yanlışın sınırsız olduğu bu canavarı dizginleyelim. Ben Anadolu çocuğuyum… Türkücüler suçlu mu, türkücü denince bunun içinde Arif Sağ, Aşık Veysel’de var… Türkücüler kötüymüş gibi gösteriliyor…"
Bu sözlerin kokusu ağırdır.

Nihat Doğan'ın ağız kokusu değildir bu. Bu çürümüş bir toplumun kokusudur.

Tayyip Erdoğan'ın başbakan,

Yiğit Bulut'un gazeteci yazar olduğu bir ülkede,

Nihat Doğan da böyle "türkücü" olur elbet.

Doktora tezinin kopya olduğu ortaya çıkınca bunu yayınlayanları "Ergenekoncu" olmakla suçlayan Ömer Dinçer'in Başbakanlık Müsteşarı/Bakan olduğu memlekette,

Nihat Doğan da "statükocu ulusalcı medyanın faşistçe saldırısından" bahsetmeye başlar.

"Statüko" ve "faşisti" bir başka cümlede kullan deseniz kullanamaz.

"Nihat Doğan sakal gibidir, kestikçe daha gür çıkar" şeklinde yumurtlayıp tahrif ettiği sözün tarihte hangi vesile ile söylendiğini bilmez. O her türlü akıldan, izandan ve edebten muaf örnek bir ikoncandır.

Yiğit Bulut'un utanmadan Başbakan'dan Internet'in sansürlenmesini isteyebildiği bir ülkede...

Zamparalığını eline yüzüne bulaştıran Nihat Doğan da, Internet'e sansür ister.

Uçkurunu toplayamadığı noktada, kendisini Somali'ye götürüp devlet sanatçısı muamelesi yapan Başbakanından uçkurunun perdelenmesini talep eder.

Nihat Doğan'ın uçkuru değildir bu. Bu ülkenin en derin çukurudur.

Vasatlığın küstahlıkla, gücün zavallılıkla harman olup bataklık gibi fokurdadığı bir çukur.

Aşık Veysel gibi bir dağdan , Nihat Doğan gibi bir çukura nasıl yuvarlandık bilmiyoruz.

Anadolu gibi bir toprak nasıl olur da bu kadar vıcıklaşabilir kestiremiyoruz.

Seyrediyoruz.

Gülerek, ağlayarak, kahrolarak, utanarak...

Yüzlerce yıldan beri bu toprakları vasata çiğnetmemek için şehitler düşen yüzbinlerden...

Türkülerini, bu topraklarda esaret/sansür çağrısı için değil özgürlük çağrısı için söyleyenlerden...

Utanıyoruz...

Anadolu'yu Nihat Doğan'ın "türkücü" olabildiği küresel bir pavyona dönüştürenlerin asla utanamayacağı kadar.

www.acikistihbarat.com

NİL KARAİBRAHİMGİL HERKESİ ŞOK ETTİ

8 Haziran 2009 11:59
Bilgi eksikliğiyle herkesi şaşkına çevirdi. İşte tanımıyorum dediği sanatçı...
Bir radyo programına konuk olan Nil Karaibrahimgil, bilgi eksikliğiyle herkesi şaşırttı!

Karaibrahimgil, bilgi eksikliğiyle herkesi şaşırttı! Magazintava sitesinin haberine göre; 'Gezegen Mehmet' radyo programına konuk olan şarkıcıya "Neşet Ertaş'ı dinlermisin?" diye sordu. Şarkıcı, Türk Halk Müziği'nin ünlü ismi için "Tanımıyorum!" dedi.

Entellektüel Forum: Neşet ustaya rahmet, ailesine ve milletimize başşağlığı diliyoruz.
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> MÜZİK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com