EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Tuncay Özkan

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Cum Ksm 23, 2007 11:46 am    Mesaj konusu: Tuncay Özkan Alıntıyla Cevap Gönder

ÖNÜMÜZDEKİ DÖNEMİN DOĞRU SLOGANLARI

16.10.2010
87.kuruluş yıldönümü yaklaşırken, Türk vatanseverlerinin bulundukları her zeminde seslerini giderek yükseltmeleri beklenmekte.

Türkiye Cumhuriyeti Devletinin küllerinden doğarcasına, yeniden kurulurcasına ayağa kalkmasıyla sonuçlanacak bu yeni dönemde, aşağıdaki yazıda vehametine dikkat çekilen sahte kutuplaşma tuzağına düşürücü, Türk Milletini kesimlere bölücü sloganlara yer olmayacak.

İki yıl önce, Cumhuriyet Mitingleriyle toplanan enerjinin heba olmasına yol açan yanlış sloganlar;

"Türkiye Laiktir, Laik Kalacak!"

"Ne Şeriat, Ne Darbe!"

Önümüzdeki dönemin doğru sloganları;

"Ne ABD Ne AB, Tam Bağımsız Türkiye"

"Yaşasın Vatan, Yaşasın Türk Milleti!"

OrduMillet





TUNCAY ÖZKAN’IN BÜYÜK YANLIŞI
Ferit BALTACI

“Yobazlığa, softalığa, gericiliğin işgaline karşı zafere kadar direnişe çağırıyorum... Bütün ulusalcıları, solcuları, sağcıları, yurtseverleri, milliyetçileri, vatan, namus ve ahde vefa diyenleri çağırıyorum. Artık milyon milyon bir araya gelmeye çağırıyorum.
Diyorum ki... Önce herkes herkesi getirsin. Siz kaç kişisiniz diyorlar ya tükürük saçarak.
Onlara içimizden sadece bir milyon kişi karşılık versin. İnternette www.tuncayozkan.com üzerinden veya www.bizkackisiyiz.com adresinde…”
Tuncay ÖZKAN


Türk yurdunun ilk ve öncelikli sorunu yobazlık mı? Yoksa bağımsızlık mı?
Bu büyük saptırmaca Türk direnişinin derlenişine zarar veriyor. Toparlanmamızı yavaşlatıyor. Eğer önce bağımsız olamazsak, sömürgeci güçlerin egemen olduğu bir ülkede yaşarsak, ipler emperyalizmin elinde olursa; doğaları gereği ülkemizde sayısız sorun çıkarabilirler. Bu gün yobazları, Pkk’yi, yandaş örgütleri yarın bilmem ne belayı başımıza musallat edebilir, isyan çıkartır. Dilediği partiyi hükümet yapar...
O halde bizim öncelikli sorunumuz “Türkiye laiktir laik kalacak” değil, “ne ABD ne AB tam bağımsız Türkiye”dir.
İlk görevimiz; tam bağımsız Türkiye için çalışmak derlenmek olmalı...
İşin başında dincilere siz o yana, solcular siz bu yana, ülkücüler diğer yana diye ayırırsak; bu yöntem, yalnızca bizi bölmeye çalışan emperyalizmin işine gelir. Hangi kurtuluş hareketi önce büyük düşman olan emperyalizme yönelik değil de, içindeki ayrışmayla başlayıp başarıya ulaşabilsin?
Var mı böyle bir örnek?
Yok.
Atatürk nasıl yaptı?
Tüm ulusu, “önce vatan” diye derledi düşmanı vatandan attı, sonra iç hesaplaşmaya girişti; bu arada sömürgecinin kışkırttığı iç isyanları da ezdi...
Özkan'ın yaptığı gibi asıl düşmanı yok sayıp; ulusun ana yapısını laikler ve laik olmayanlar diye bir bölmeye girişmedi.
Özkan; böyle başlamamıştı ... Ancak son 5 aydır yanlış gidiyor;
1- Cumhuriyet yürüyüşlerinde “ne ABD ne AB tam bağimsiz Türkiye” haykırışına karşı Özkan, “bunu söylemeyin onlarla da iyi geçinmek zorundayız” diye susturdu... Yerine “Türkiye laiktir laik kalacak” - “yobazlar İran’a” diye bağırttı.
“Bağımsızlık” haykırışında oradakilerin kafasında ABD ve AB karşıtlığı oluşurken, “laik kalacak” haykırışında yine kafalarda türbanlılar, hacılar, yobazlar -dindarlar yani yani başımızdaki bizim insanlarımız hedefe konuluyor.
Bu durumda Özkan'a sormalı; Yobazların arkasında kim var?
Gülen ABD’nin adamı değil mi? Niçin arkasındaki güçle değilde cüce adamlarıyla karşı karşıya getiriyorsun?
Ulus bir bütündür. Kandırılmışları da kazanarak emperyalizme karşı toplanacağız
Özkan bakışı ile; derlenmek olası değil. Toplanan bir milyon kişiye soralım? Önce bağımsızlık mı yoksa laiklik mi?
Bağımsız olmadan ne olabilir? Olsa olsa başkasının kuklası... O güçte kuklayı dilediği gibi oynatır. Bu gün laik yapar. Ertesi gün Suudi yapar... Oysa biz çöplüğümüzde yabancı bir horozun ötmesine izin vermemeliyiz.
2- Özkan; Kanaltürk Tv’de her fırsatta Türk ulusuna tepeden bakan, fransız yurttaşı mine Kırıkkanat'a AB'nin erdemlerini, AB'nin bir uygarlık hedefi olduğunu uzun uzun anlatan yayınlar yaptırdığı ortada iken hangi ulusallıktan hangi bağımsızlıktan sözedilebilir?
Özkan'a dikkat etmeli; onca konuşmasının içinde AB'ye ve ABD'ye karşı dişe dokunur tek sözü var mı?
Oysa dincileri de, işbirlikçileri de üstümüze salan AB-D değil mi?
Türk ulusu üzerinde oynanan oyunlar bir bir düşecek.
Ulus, 5000 - 7000 yillik birikimi ile olaylari, oluşumlari yan gözle izliyor. Bu koku alma ulusun doğasında var. Ne oluyor ne bitiyor, seziyor.
Niçin Özkan'ın son toplantılarına katılım azaldı? Çünkü yan gözle izleyenler neyin nasıl olduğunu da görmeye başladılar.
AB, Türk yurdu üzerinde Sevr'i yeniden dayatırken; sen, Mine'ye AB iyidir; AB yararlıdır; AB aslında Türkleri uygar yapacak dedirtirsen; orada durmak, olayları, süreci bir daha irdeletmek durumunda birakırsın.
Tuncay Özkan!.. Lütfen AB’ye, ABD’ye ve uzantıları masonlara, lionslara, roteryanlara karşı tek kelime söyle de, tek bir yayın yap, dişimi kırayım. Ya da Mine Kırıkkanat yerine AB uzmanı Sn. Yılmaz Dikbaş'ı çıkar da AB'nin ne olduğunu bir de onun ağzından dinlesek!..
Ayrıca Dikbaş'ın AB üzerine konuşma isteğini niçin yanıtlamıyorsun?
Atatürk'ün dediği gibi, “Cumhuriyet, fikri hür; vicdanı hür, nesiller ister”
Kuşkusuz, önce yabancı horozları çöplüğümüzden atacağız. Sonra biz içimizde derlenmesini biliriz.
2 Ocak 2008

OrduMillet

02 Nisan 2010 17:19
Başsavcının Sesi Nerden Çıktı
İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Engin'in, Tuncay Özkan'dan talimat alırken çekilen ses kaydını kim kaydetti? O ses kaydı nereden çıktı?

Aykut Cengiz Engin'in ses kaydı nerede bulundu? Kim kaydetti?

İnternete düşen İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'le Tuncay Özkan'ın konuşma kaydının 31.10.1999 yapıldığı ortaya çıktı.
Konuşmanın Ergenekon Sanıklarından Adnan Bulut'un Beylikdüzü'ndeki ikametinde yapılan aramada bulunduğu belirlendi.

23.09 2008'de yapılan sorguda Tuncay Özkan'a Adnan Bulut'un kim olduğunun sorulduğu öğrenildi.

Adnan Bulut Tuncay Özkan'ın tv kanalında üst düzey yöneticilik yapıyordu.

Kanala yapılan baskının sonrasında bir süre gözaltına alınan Bulut savcılar tarafından sorgulandı.

Adnan Bulut'a ait Büyükçekmece Beylikdüzü’ndeki ikametinde evinde bulunan ve üstüne “POİNT” yazan CD’nin incelemesinde, içinde “AYKUT” yazan ses dosyası da Tuncay Özkan'a soruldu.

Ses kaydında Ahmet Tuncay Özkan ile Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin'in konuştukları belirlendi.

Özkan'a bu ses kaydını kendisinin mi kaydettiği, neden kaydettiği de soruldu.

ŞTE O ŞOK DİYALOG

Tuncay Özkan ve Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin arasındaki telefon görüşmesi:
Tuncay Özkan'ın talimatıyla Cumhuriyet Savcısı Aykut Cengiz Engin tarafından yürütülen bir soruşturmanın ses kaydını dinliyoruz.
TUNCAY ÖZKAN: sevgili dostum, nasılsınız?
A. CENGİZ ENGİN: Tuncay bey iyi günler, siz nasılsınız?
TUNCAY ÖZKAN: İyi günler, sağ olun.
A. CENGİZ ENGİN: Yerinizde misiniz?
TUNCAY ÖZKAN: Buyurunuz.
A. CENGİZ ENGİN: Bu şeyde bir kaç gündür okuyoruz, zaten eskiden beri takip ederim, notlar alırım hep şeyde.
TUNCAY ÖZKAN: Radikal'deki şeyleri.
A. CENGİZ ENGİN: Bu şimdi, dairedeyim zaten, sorgulamayı başından sonuna kadar talimatınızla yürütüyoruz.
TUNCAY ÖZKAN: Evet,
A. CENGİZ ENGİN: Basına bir çokları böyle yalan yanlış yansımış.
TUNCAY ÖZKAN: hı hı,
A. CENGİZ ENGİN: Siz nerden aldınız bilemiyorum o bilgileri de,
TUNCAY ÖZKAN: Hı hı,
A. CENGİZ ENGİN: Şimdi siz bu işi baştan sona kadar takip ediyorsunuz ya.
TUNCAY ÖZKAN: Evet.
A. CENGİZ ENGİN: Bana böyle sorulmasını isdediğiniz, gerçi biz çok mufatsal şeyler hazırladık zaten.
TUNCAY ÖZKAN: Anlıyorum
A. CENGİZ ENGİN: Bir bölümünü de şeye de gönderdim, bunları sorun diye. Emniyet müdürüne. Hatta Baltacı'yı da buraya çağırdım, beraber de biraz daha soru hazırladık. Sizin için bilinenlerin dışında enteresan bir şey varsa, Engin'e not tuttur da,
TUNCAY ÖZKAN: Evet, olur., Memnuniyetle.
A. CENGİZ ENGİN: Onları soruşturma konusu yapalım, ben sorgularken.
TUNCAY ÖZKAN: Çok sevinirim. Ben de çok sevinirim. Ben bir de size gelmek istiyorum. Yani bir de size böyle... gerçekten çok seven bir insan olarak,
A. CENGİZ ENGİN: Teşekkür ederim.
TUNCAY ÖZKAN: Bir de size uğramak istiyorum ama çok yoğunsunuz. Nasıl olur onu da bilmiyorum tabi.
A. CENGİZ ENGİN: Tabii bu çarşamba sorgu yapacağız, ondan sonraki günler olabilir.
TUNCAY ÖZKAN: Olur memnuniyetle, ben bu gece hemen hazırlarım size.
A. CENGİZ ENGİN: Eee size bir kaç şeyde. Bana doğrudan ulaştıramayabilirsiniz. Gizlice bizim baltacıya, Engin'e ulaştırırsanız.
TUNCAY ÖZKAN: Ordan size geçiririm.
A. CENGİZ ENGİN: O bana şey yapar, intikal ettirir böyle şeyleri
TUNCAY ÖZKAN: Memnuniyetle.
A. CENGİZ ENGİN: O bankaları filan da araştırıyorum ben, İş Bankası'nı şunu bunu da, pek İş Bankası'nda gayri meşru bir şey çıkmıyor, ama diğerlerinden çıkacak her halde.
TUNCAY ÖZKAN: O İş Bankasının müfettişlerinin saptadıkları var ki onlar başlı başına bir olay zaten. Yani o müfettiş raporları sizde var mı bilmiyorum.
A. CENGİZ ENGİN: Yok
TUNCAY ÖZKAN: İnanılmaz bir şey, o İş Bankası Müfettiş Raporları ordaki gayri meşrulukları inanılmaz ortaya koyuyor.
A. CENGİZ ENGİN: Siz işte ona mümasilen bizde de varsa onlardan şeyler.
TUNCAY ÖZKAN: Var, var.
A. CENGİZ ENGİN: Ordan sorup da sonuç alabileceğimizcevapları ne olabilirse ben sorgulama sırasında onları yönelteyim.
TUNCAY ÖZKAN: Memnuniyetle
A. CENGİZ ENGİN: Pıolis yöneltemiyor tabi.
TUNCAY ÖZKAN: Bu gece sizin için çalışırım, Engin beye ben yarın sabah iletirim. O size öğlen verir.
A. CENGİZ ENGİN: Zahmet olur.
TUNCAY ÖZKAN: Estağfurullah ne demek, ne demek Aykut Bey.
A. CENGİZ ENGİN: Çok teşekkür ediyorum, sağolun.
TUNCAY ÖZKAN: Sevgiyle
A. CENGİZ ENGİN: İyi günler, iyi çalışmalar.
TUNCAY ÖZKAN: Hoşçakalın, iyi günler, çok sağolun, çok sağolun.

Kaynak: Sonsayfa.com

Tuncay Özkan'ı gören küfürü basmış

Kanaltürk'ün eski sahibi Tuncay Özkan'ın, kanalı Akın İpek Grubu'na satışı ardından laikçi kesim tarafından nasıl topa tutulduğu, dinlemeye takıldı.

01 Haziran 2009 00:41

Ergenekon iddianamesinin ek klasörlerinde, Ergenekoncu Tuncay Özkan'ın, geçtiğimiz sene Mayıs ayında CHP'nin para aktardığı iddialarıyla gündeme gelen Kanaltürk'ü Akın İpek Grubu'na satışının ardından geçirdiği zor günleri arkadaşlarına anlattığı şok telefon kayıtları yer aldı.

Tuncay Özkan, Kanaltürk'ü satışının ardından sıfırlandığını ifade ettiği telefon konuşmasında, laikçi kesim gözünde bittiğini ve her görenin yüzüne küfür ettiğini söylüyor.

“BOŞVER BAŞBAKANI BU İŞ BENİ SIFIRLADI”

Tuncay Özkan'ın, yakınlarına Güneydoğu'da askerlik yaptırmamak için çabalarken dinlemeye takılan emekli Albay Tanju Güvendiren ile konuşmasında geçen ilginç diyaloglar şöyle:

Tanju Güvendiren: Efendim.
Ahmet Tuncay Özkan: Alo.
T.G: Sayın Başbakan.
A.T.Ö: Ya boşver Başbakanı ya beni sıfırladı bu iş ya.
T.G: Hı.
A.T.Ö: Bu iş beni sıfırladı.
T.G: Bitti mi?
A.T.Ö: Bitirdi bu iş beni ya her yere gidiyorum insanlar hiç, küfür ediyorlar sadece.
T.G: Sana mı?
A.T.Ö: Evet evet.
T.G: Sen ... sattın kendini satmadın ki.
A.T.Ö: Öyle bir şey yok, o bizim tesellimiz, halk öyle algılamıyor.
T.G: Halk, ne yapacaksın?
A.T.Ö: Halk meleğin söylediği gibi algılıyor ‘Fetullah'a sattın, sen hainsin' diyorlar
T.G: O zaman bırak bu işi.
A.T.Ö: Neyi bırakayım?
T.G: Siyaset işini bırak.
A.T.Ö: Gö..me girenle kalayım oldu mu, sokakta şerefsiz bir adam olayım.
T.G: Hayır diyorsun ki halk böyle algılıyor halkın algılamasını ..tir et yani ne alakası var yani.
A.T.Ö: Yok beni bir şeyler yapmam lazım abi.
T.G: Mesela?
A.T.Ö: Hemen bir televizyon yayınına çıkmam lazım hemen.
T.G: Çık tabi nerden çıkacaksın şimdi.

vakit


Kimdir Bu Tuncay Özkan?
20 Mart 2008 08:50

"Sempatik desen değil. Karizmatik desen hiç değil. Devrimci mi, yenilikçi mi, ilerici mi?... Kimdir kardeşim bu adam?" Sevim Gözay, Tuncay Özkan'ı düzledi...

Sevim Gözay/Akşam

Tuncay Özkan'ı kim gazlıyor?

Bu adamın ne yapmaya çalıştığını anlayan bir Allah'ın kulunu görmedim. “Helal olsun, doğru söylüyor” diyen bir tek kişiyle rastlaşmadım. Sempatik desen değil. Karizmatik desen hiç değil. Devrimci mi, yenilikçi mi, ilerici mi? D-Hiç biri mi? Kimdir kardeşim bu adam? Niye durmadan lidercilik oynuyor? Miting dekorlu televizyon programları mucidi mi yoksa bu muhterem? Baykal milletvekilliği teklif etmiş de... Kabul etmemiş de... E ne olmuş yani? Bize ne? Bozacının şahidi şıracı! Siyasete girecekmiş de... Buyur gir. Bir sen eksiksin zaten. Sen de gir. “Atatürk, kadın ve 1938” demeden bir paragraf konuş da görelim hocam, yetti kafa ütülediğin.

Bir senedir konservatuara giriş sınavına hazırlanan öğrenci misali meydan provası yapıp duruyor adam televizyonda. Hayır bu televizyon patronları arasında siyasete merakı olmayanı da dövüyorlar sanki! Uyduya antene çıktılar mı bir haller oluyor bunlara... Yanlarında dört tane el pençe divan müdür çalıştırınca “karizmatik lider” rüyası görmeye başlıyorlar aniden. Allah akıl fikir versin.
aktifhaber

T. Özkan'a 30 Milyon $'lık Kıskaç
27 Eylül 2008 10:29

Tuncay Özkan'ın evinde ele geçirilen belgeler sadece Ergenekon Savcısını değil MASAK'ı da harekete geçirdi. Özkan'ı 30 milyon dolar korkusu sardı.

30 milyon doları incelemeye alındı

Bizkaçkişiyiz Hareketi’nin lideri Kanaltürk’ün eski sahibi gazeteci Tuncay Özkan’ın Ergenekon Terör Örgütüne yönelik operasyon kapsamında gözaltına alınması, Kanaltürk’ün geçmiş dönemdeki mali kayıtlarıyla ilgili dosyanın yeniden açılmasını gündeme getirdi.

Maliye Bakanlığı Mali Suçları Araştırma Kurulu’nun (MASAK), Özkan’ın evinde ele geçirilen evraklar ışığında, kanalın satışında ve dernekler aracılığıyla elde edilen gelirin nasıl kullanıldığına ilişkin inceleme yapmaya hazırlandığı belirtildi. Özkan tarafından İpek Grubu’na 30 milyon dolara satılan Kanaltürk’ün hesapları ile ilgili Maliye Bakanlığı Gelirler Kontrolörleri tarafından daha önce inceleme yapılmış ve kanala 6 milyon YTL’lik vergi cezası kesilmişti.

Vergi cezasının faizi ile birlikte 13-14 milyon YTL’yi bulduğu belirtilirken, cezanın henüz ödenmediği ortaya çıktı. Resmi kayıtlarda, Tuncay Özkan, Kanaltürk’ün hissedarı veya ortağı olarak görülmüyor. Bu nedenle Maliye Bakanlığı, vergi cezaları ile ilgili olarak Tuncay Özkan hakkında bir işlem yapamadı.

KAMAL’LA 6 MİLYON KAVGASI

Öte yandan Özkan’ın kanalın satışından elde ettiği paradan Adnan Bulut’a payına düşeni vermediği, 6 milyon YTL’lik vergi borçlarını da sağ kolu Kerimcan Kamal’a bıraktığı öne sürüldü.
aktifhaber
Engin Ardıç/Akşam

Fikir kıyamet

Tuncay Özkan, Zonguldak'ta konuşma yapmış, CHP'ye çatmış. Demiş ki: Eğer kendini yenilemezsen, gençleştirmezsen, yeni fikirlere kucak açmazsan, ben yeni bir parti kuracağım, ne zaman yapacağım bunu, kurultaydan hemen sonra, nisan ayında yapacağım, kardeşim aklınızı başınıza toplayın, halkla kucaklaşın...

Tuncay Özkan önemli bir adam değil, önemli bir gazeteci hiç değil, öyleyse ben bu yazıyı neden yazıyorum?

Elim “mouse”u kavrayamıyor, tuşlara diğer parmaklarla vurmak kolay ama başparmak davul gibi sarılı, maymun parmağı gibi diğerlerinden ayrı duruyor... Gidip gidip yanlış yerlere “tıklıyorum”, beddua tuttu, yazı yazmak bugün eziyet oldu, sinirim bozuldu, ondan mı?

Hayır. Tuncay Özkan'ın ancak bir mizah dergisi kapsamında ciddiye alınacak sözleri, önemli bir “örnek” de onun için.

Bir “kafa yapısının” örneği.

Özkan konuşmasını Zonguldak'ta yapmış, adı var kendi yok DSP'ye de çatmış, eh, “Ecevit'in memleketinde kömür emekçilerini gıdıklayacak”, azıcık oy çalacak falan, onları geçelim.

Özkan, gerek CHP'nin gerek DSP'nin “yeni fikirlere kucak açmadıklarını” söylüyor.

Gençleştirmeyi falanı da geçelim, bu terane artık sökmez. On yıl kadar önce genç gazeteci arkadaşlar bana gelmişlerdi, “ağabey, Cemiyet seçimlerinde bizi destekle, yönetimi devirelim, artık bu işi gençlere bıraksınlar”... Ben de “programınız nedir, yani, yaş baş bir yana, neden onlara değil de size oy vereyim” diye sordum, apıştılar kaldılar. Programları falan yoktu.

Özkan “yeni fikir” istemiş.

Fakat kendisinin yeni fikirleri nelerdir, bilen yok! Kendisi de bilmiyor.

O çevrelerde hiçkimse de bilmiyor.

İşte bu yüzden, tipik bir örnek.

“Çiğ Kemalizm”, şanlı ordu, yaşasın bürokrasi, vatan millet Sakarya, sağdan sola soldan sağa salla bayrağı, dağ başını duman almış, uyan uyan Gazi Kemal, Ankara'nın taşına bak, kamutay bugün doğdu, saltanatı boğdu, sevinin çocuklar, övünün büyükler, falan filan. Bütün bu “fikirler” CHP'de “mebzul miktarda” zaten var.

“Halkla kucaklaşma” ayağından halkın kılığına sövüp sayma, ohohooo, istemediğin kadar...

Özkan, kimsenin seyretmediği bir televizyon kanalıyla seçmeni etkileyeceğini, “memleketi kurtaracağını” sanmıştı, elde ettiği sonucu herkes biliyor.

Şimdi de, “ileride verilecek reklamlara mahsuben” Deniz Baykal'dan aldığı paralara nankörlük ediyor, onu da geçelim.

“Biz kaç kişiyiz?” diye bir hareket başlattı, kaç kişi olduklarını saymışlar, bir milyon iki yüz bin kişi çıkmış, öyle diyorlar.

Yaklaşık otuz milletvekili eder.

Özkan da bu kafayla parti değil, ancak çadır kurar.

Turşu kurar demedim, onu başkaları yapıyorlar, hem de başarıyla.

Özkan'ın Zonguldak'tan bir güneş gibi doğması (Samsun'un kuş uçuşu beş yüz kilometre kadar doğusundadır), bana bir Galatasaray Kongresi'ni hatırlattı.

Sınıf arkadaşım ve de çok sevdiğim Turgay Kıran, önce Özhan Canaydın'a atmış tutmuş, adaylığını koymuştu, bir de baktık, Canaydın'ın listesinden yönetime girivermiş!

Malum, kongrenin Öztürkçe'si kurultay oluyor...

Seni selamlıyorum, yeni fikirli, eğer Baykal yutarsa CHP Genel Sekreteri adayı, değerli meslekdaşım! Uyanık adamsın, meclise başka türlü giremezsin ama bakalım gelecek seçimde CHP meclise girer mi?


15 Mayıs 2008 08:17
Perihan Mağden/Radikal
Lider Özkan’ın şoklatan satışı

Büyük ‘ulusalcı’ (bu kelimeyi daha fazla mundar etmeden ‘yerelci’ hatta ‘yerel’e geçsek?) ‘solcu’ ‘muhalif’ Kanaltürk Partisi’nin Başkanı, feci etkileyici hatip Tuncay Özkan partisini, pardon kanalını sattı, biliyorsunuz.
Umutlarını, Bu Muhalif Hareket’e bağlayan BizKaçkişiyizKomcular çokçok şoklanmışlar, Liderleri (şimdi satılmış) kanallarına çıkıp kâh ağlayıp kâh bağırarak, kâh küfredip kâh sızlayarak, nasıl mecbur kaldığını satmaya saçıklamadan önce, “Siz de mi bu halka YALAN söylediniz?” “Lütfen satmadığınızı, YALAN olduğunu söyleyin” yollu mesajlar uçuşmuş Bizkaçözgecanız’da.

YALAN ha? Tuncay Özkan ha?
Her neyse: sonra Bizkaçkişiyiznok-
tafanfinfon’dan bi açıklama yapılmış “Kanaltürk’le âlâkamız yoktur. Olmamıştır. Olmayacaktır” yollu da-
ortam (bi nevi) rahatlamış.
Bu Müthiş Muhalif Halk Hareketi Özkan Liderliğinde, kanalsız da devam edecek-miş yani. İlk şoklanmanın ardından çabucak esiveren Teselli Meltemleri!
Biliyorsunuz Doğan Grubu’ndayken Aydın Doğan’a ‘baba, babacığım’ demekten helak olan Tuncay Özkan, Mesut Yılmaz Askılığı’nın mükâfatı olarak Şov Haber’in başına geçirildiğinde aldığı 3-5 milyon dolar transfer parasını, Milli Rulet Masası’nda doğru noktaya yerleştirerek
25 MİLYON DOLAR değerindeki muhalif mi keskin, kanalını yarattı.
25 milyon dolar’a sattığı söyleniyor kanalını; ama tam belli değil. Zira ulusal kanal olma hakkını mahkeme kararıyla tekrar kazanırsa bi 5 milyon dolar(cık) daha alacakmış Akanİpek Grubu’ndan.
Vatan’dan Mustafa Mutlu’ya “Zaten borçlarının 24 milyon dolar tuttuğunu” söylemiş. Ki, piyasada borçlarının 7 milyon dolar olduğu rivayetleniyormuş Özkan’ın.
NE borçlarının TAM ne kadar tuttuğu belil Özkan’ın, ne de bu ballı satıştan cebinde NE kadar kalacağı.
Ama NE kadar kaldığının/kalacağının hiçbir önemi yok. Zira: hay’dan gelen huy’a gidecek. Liderlik Yarışı’nda ipi göğüslemesine ramak kalmış olduğuna inanan Özkan, kasaba kasaba ova yamaç dağ tepe dolaşarak Ne Şirin Anadolu’yu, siyasi mücadelesine Full Front atılacak. En nihayet.
Sandviç ve ayran’a, döner-ekmek ve otobüs mazotuna gidecek paraların miktarını TAM öğrenemeyeceğiz yani Özkan’dan.
Aynen: Cumhuriyet Partisi’nden aldığı 13 belgeselin ederi olan miktarın
üç buçuk trilyon mu, dört trilyon mu, yoksa beş trilyon mu olduğunu asla öğrenememiş olmamız gibi.
“Şırılpırıltı Avize Sanayi A.Ş. Kuruluşu: 1963” filan olan bir aile şirketine Kastamonu’daki videocunun çektiği/çekebileceği bir ‘belgesel’ niteliğindeymiş bu milyonlarca dolar ‘değerindeki’ çalışma da.
CHP gün yüzüne çıkarmadı.
Göstermedi. Utandı.
Ama elinde 3 kâğıtla, ‘belgeselin’ yapımından epey zaman sonra kesilmiş, Tuncay Özkan’ı yine basbas bağırırken izleme zevkine eriştim kendi kanalının anahaberlerinde. Mesela.
“Sor bak, Emre; halkımız bunlar açıklansın istiyor!” diye azarlıyor.
Emre (Kanaltürk’teki bahtsız spiker çocuk) elli dokuzuncu kez sorar gibi yapıyor Özkan’ın elinde salladığı YAŞAM Avcılık ve Sigortacılık mıdır nedir, işte Kanaltürk’ün esas sahibi görünen şirketten kesilmiş görünen faturaların ehemmiyetinin önemini.
Ara ara Kanaltürk’te yakalamak belgesel niyetine oluyordu Özkan’ı.
Alt dişlerini göstere göstere bir bağırma anları var. Milli Eğitim Bakanı’ndan Başbakan’a sürekli herkese ‘KÖPEK! ALÇAK!’ diye küfrediyordu.
Hayvanlar Âlemi’nden 1 metafora bunca sardırmış bulunan Özkan, Kemal Kerinçsiz’de de olduğu üzre, alt dişler gözüke gözüke bağırırken, daha ziyade ‘sırtlan’ tabir edilen bir vahşi doğa yaratığı insanın aklına düşüyor, oysa.
Sonra ‘delege’ olarak sızamadığı CHP Kurultayı’na ‘Frigocu Çocuk’ kimliğiyle, pardon Kanaltürk Naklen Yayıncısı kimliğiyle sızdığında da- Aynı lafı yüz otuz üç kere çevire evire söyleme huyuyla, hem Baykal’ın ‘Yeniden Başkan’lığını çok kutlar edalardaydı; hem de habire ‘Süpermen yükselir yerden. Halka döner ve bir şeyler söyler’ lafına bağlamıştı.
Süpermen yerden yükseldi. Halka döndü ve NE söyleyecek şimdi? Özkan’ın takıldığı yerden devam edersek, Baykal’ın söyleyecek laga luga’dan başka hiçbir şeyi olmadığını biliyoruz.
Babacı Özkan da bunu ‘hissediyor’, ve kendinin söyleyecek pek çok şeyi varmış, ağzında ne kadar çok tükrük köpürtürse o kadar duygulanmış, taşmış sabırsızlıktan, isyanlardan sanrısıyla-
Özkan, 25 milyon dolarlık yükseldi şimdi. Vergi, sigorta, maaş vs. borçlar temizlenince; yerden NE kadar yükselip Esas Hakiki Süpermen olarak ‘EuroKanaltürk’ isimli elde kalan kanalından da saydırarak, NE müthiş laflar etmeye devam edecek göreceğiz şimdi.
Halka. Halkına. Halka halka.



Tuncay Özkan: 17 milyon dolar sünnetimden kaldı

Son dönemde gazeteci kimliğinden çok siyasi söylemleri ile gündeme gelen Kanaltürk televizyonunun sahibi Tuncay Özkan şaşkınlık uyandıran açıklamalarına devam ediyor.

Bahçeşehir Üniversitesi'nin düzenlediği 'Siyaset Okulu'nda konuşan Özkan, dinin sosyal yaşam içinde yer almasına karşı çıktı. Özkan, "Kanaltürk televizyonunun kurulması sırasında kullandığı 17 milyon doları nereden buldunuz?" şeklindeki soruya alaycı bir üslupla cevap vererek, "Bir kısmını sünnet düğününden, bir kısmını ninemin yastık altındaki parasından kullandım." dedi. Dinin sosyal yaşama sokulmasını sağladığı gerekçesiyle 12 Eylül 1980 askerî darbesini suçlayan Özkan, dinî bayramların laiklik kavramı içine sokularak, Amerika'nın istediği şeylerin gerçekleştirildiğini iddia etti. Türkiye'deki laiklik anlayışının Fransa'dan farklı olduğunu öne süren Özkan, siyasetçi ve bürokratların ülkedeki laiklik anlayışı gereği Fransa'da kiliseye gidemeyeceğini ileri sürerek, "Bizimkiler cuma namazına gidiyor ya. O Türkiye'deki laiklik anlayışından kaynaklanıyor." şeklinde konuştu. Önder Deligöz, İstanbul

04/02/2007
Zaman


Bakan Unakıtan, ''Tuncay Özkan, bağırsada çağırsada Maliye, Kanaltürk'ün hesaplarını inceleyecek. Başka medyalar da inceleniyor. Ondan ses yok, birinden çok fazla ses var''

22 Kasım 2007 Perşembe 12:20
ANKARA -AA- TBMM Plan ve Bütçe Komisyonunda görüşülen 2008 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Tasarısının 6 maddesi kabul edildi. Tasarının maddelerinin görüşmelerinde AK Partili milletvekilleri tarafından verilen önergelerle değişiklik yapıldı.
CHP Malatya Milletvekili Ferit Mevlüt Aslanoğlu, "Kanaltürk televizyonunun hesaplarının didik didik incelettiniz mi? Bu konuda sizin bilginiz var mı" diye sordu.
Maliye Bakanı Kemal Unakıtan, Gelir Bütçesinin içinde çeşitli kalemler olduğunu, Maliye Bakanlığına, vergi mükellefleriyle ilgili hesapları inceleme yetkisi verildiğini anlattı. Unakıtan, "Vergi mükellefi olacaksın, 'Ben niye inceleniyorum' diye soracaksın. Böyle bir şey olmaz. Bakanlıkta 5 yılımı doldurdum. 'Bu incelensin, o incelenmesin" gibi bir şey yaparsanız, alt üst olur her şey. Bunun kaidesi var" dedi.
Her kurumun kendine göre yıllık program yaptığını, bunu sadece Bakan ın onayladığını kaydeden Bakan Unakıtan, şöyle konuştu:
"(Onu mu incelemiş, bunu mu incelemiş, şöyle mi incelemiş) demez. İnceleme elemanına bırakın Bakanı, kendi kurul başkanı bile müdahale edemez. İnceleme elemanı, işlemin sonunda da kendi raporunu hazırlar, altına imzasını atar. Bu böyle gelmiştir, benden önce de böyle yapılmıştır, benden sonra da böyle yapılacak. Medya olduğu için biri çıkıyor başlıyor bağırmaya... Olmaz. Başkaları, başka medyalar da inceleniyor. Ondan ses yok, birinden çok fazla ses var. Yani, 'Bağıracak' diye incelemeyecek miyiz? ister bağırsın, ister çağırsın vallahi ilgilendirmez. Neyse, inceleme yapılacak arkadaş...Ama nasıl yapılıyor emin olun detaylarını bilmiyorum. Bilgi alabilir miyim? Alabilirim ama binlerce inceleme yapılıyor. Buna nasıl bakayım? Buraları da bireysel, şahsi şeylerle uğraştırmayalım."

netgazete
Ulusalcı Tuncay Özkan'ın KANALTÜRK'ünün 6 yabancı ortağı kim ?

Tuncay Özkan’ın yükseliş serüveni maaşlarını biriktirerek (!) kurduğu Kanaltürk televizyonu ile başladı.

Sonra Cumhuriyet yürüyüşlerinde “ne şeriat ne darbe” diyenlerin yanında yer aldı, sinevizyonlardan Tayyip’in “ananı al da git” lerini gösterdi ama, “ben BOP Eşbaşkanıyım” dediğini göstermedi.

“Biz kaç kişiyiz?” hareketini başlattı.

1 milyon hedef koydu. CHP 7 milyon oy aşmıştı. 1 milyon kişi ile ne yapacaktı?

Hepsini toplayıp Meclis’i mi basacaktı, yoksa yeni, bir parti mi kuracaktı. Planı programı yoktu. Bir şey anlaşılmadı.

Geçen hafta Kadıköy mitinginde adamlarını kalabalık arasında dolaştırarak

“ne ABD ne AB tam bağımsız Türkiye sloganı atmayalım, geçmişte bunun çok zararını gördük”

propagandası yaptı.

Bu arada Mine Kırıkkanat’ın AB fonlarından yardım alarak Kanaltürk’te bir program hazırlamak üzere olduğu duyuldu.

Fatih Altaylı, Aydınlık Dergisi’nin 28 Ekim tarihli sayısında yayınlanan söyleşisinde:

“Biz Tuncay Özkan ile (Turgay Ciner adına) el sıkıştık. daha sonra bir takım sorunlar çıktı. Bugün Kanaltürk’ü alma noktasının biraz uzağındayız”

dedi.

Tuncay Özkan, bu sözler hakkındaki yorumunu soran Aydınlık’a şu açıklamayı yaptı :

“Fatih Altaylı benim Turgay Ciner’le el sıkıştığımı nereden biliyormuş. Biz Turgay Ciner’le el sıkışmadık. Bugün Kanaltürk gerçek sahiplerinin elinde. Ama şunu belirteyim, Turgay Ciner’in de aralarında bulunduğu yaklaşık 10 şirketle ortaklık görüşmeleri yaparak, içerisinde bulunduğumuz ekonomik krizi aşmaya çalışıyoruz. Bu 10 şirketin arasında beş de yabancı şirket var. Bu isimleri açıklayamam.”

Uluslararası medya şirketleriyle ortaklık yapılması fikri, yukarda sıralanan olgularla uyum içinde görünüyor.

Çünkü “Tam Bağımsız Türkiye” görüşünü savunan bir yayın organı, emperyalizmin medya tekelleri ile ortaklık yapamaz.
acikistihbarat

Tuncay Özkan, cumartesi günü Kanaltürk televizyonunu Turgay Ciner'e devredecek
01 Ekim 2007 Pazartesi 23:55
İSTANBUL -OZEL- Tuncay Özkan sahibi olduğu Kanaltürk televizyonunu sattı. Kanalın yeni sahibi Turgay Ciner yönetimi Cumartesi günü devralacak.
Devir işlemleri Kanaltürk'ün Mecidiyeköy Ortaklar Caddesi'ndeki binasında yapılacak. Tuncay Özkan'ın Kanaltürk üzerinde sadece yüzde 10 cıvarında bir hissesi kaldı. superpoligon.com sitesinde yeralan habere göre, Tuncay Özkan yakın adamları Kerimcan Kamal ve Adnan Bulut'la birlikte kanaldan tamamen ayrılıyor. Diğer personel ise işlerine devam edecek.
Özkan frekansını kendisinin verdiği ve Cumhuriyet Gazetesi'nin kurduğu Cumhuriyet TV'nin en tepesindeki isim oldu. Bu televizyonun genel yayın yönetmenliğini ise Adnan Bulut yapacak.

TRANSFERLER BAŞLADI
Kanaltürk'te Kente Bakış adlı programı sunan Oktay Ekinci, Cumhuriyet TV'yle de anlaştı. Ekinci, aynı progamı, yeni TV'sinde hazırlayacak. Öte yandan, Cumhuriyet TV'nin çalışmaları sürerken, Ankara Temsilcisi Mustafa Balbay'ın projeye karşı çıktığı öğrenildi. Balbay'ın, İlhan Selçuk'a, "TV bütün kaynaklarımızı bitirir" dediği öğrenildi.
netgazete
Tuncay Özkan Şimdi de Korsana Bulaştı
17.04.2007 06:31
Kanaltürk'ün Sahipi Tuncay Özkan şimdi de korsan vcd işine bulaştı. Üstelik 'Şu Çılgın Türkler'in yazarı Turgut Özakman'ı korsanlamış. Özakman Kanaltürk'e icra götürdü.

CHP'den Kanaltürk'e transfer edilen 3 milyon dolarla ilgili tartışmalar sürerken, Kanaltürk'ün de Turgut Özakman'ın görüntülerinden izinsiz ürettiği korsan VCD'leri satıp, gelirini CHP'ye bağışladığı ortaya çıktı.

Tuncay Özkan'ın sahibi olduğu Kanaltürk, Turgut Özakman'ın konuk olarak katıldığı televizyon programlarındaki konuşmalarını vcd ve dvd formatında korsan biçimde kopyalayarak “Şu Çılgın Türkler-Belgesel” adıyla piyasaya sürdü. Kendisine hiç bir ödeme yapılmadan ve izin alınmadan gerçekleştirilen bu ticari faaliyetle ilgili olarak Özakman yargıya gitti ve Kanaltürk'e icra götürdü. Kanaltürk yetkilileri, korsan olarak yapılan söz konusu faaliyetten elde edilen geliri CHP ve İşçi Partisi'nin Beyoğlu ve Şişli teşkilatlarına bağışladıklarını öne sürdü. Kanalda yapılan aramada 6.500 takım basılan cd'lerden sadece 200 adedine ulaşılabildi ve bunlara el konuldu. Özakman, kanal aleyhine tazminat davası açmaya hazırlanıyor.

HİÇBİR İZİN ALINMADI

CHP'den Kanaltürk'e transfer edilen ve Maliye müfettişlerinin tespit etiği 3 milyon dolarla ilgili tartışmalar sürerken, Kanaltürk'ten de CHP ve İP'ye korsan VCD ve DVD satışından elde edilen gelirlerin bağışlanması kafaları karıştırdı. Özakman, Kanaltürk'te konuk olarak katıldığı bazı programlarda Kurtuluş Savaşı'nı ve “Şu Çılgın Türkler” adlı kitabındaki konuları anlatmıştı. Programa konuşmacı olarak katılan ve bu nedenle de herhangi bir ücret almayan Özakman'ın katıldığı bu programlar, DVD ve VCD formatında “Şu Çılgın Türkler-Belgesel” adıyla ve Turgut Özakman imzasıyla, üstelik romanın kapağı da kullanılarak Dijital Kültür firması ve Kanaltürk tarafından çoğaltılıp, takımlar halinde piyasaya sürüldü. Geçtiğimiz yılın Nisan ayında yapılan bu ticari faaliyetten çok büyük gelir elde edildi. İlgili firma ve tv. kanalı yet-kililerinin İcra tutanaklarına geçen ifadelerine göre; Özakman'ın izni alınmadan, onun programlarda yaptığı konuşmalar toplanarak 6.500 takım dijital materyal basıldı ve her takım 70 YTL'den satışa sunuldu.

İCRADA BULUNDU

Hiçbir şekilde para almaksızın konuk olarak çağrıldığı programlardan, kendisinden izin alınmaksızın bir belgesel oluşturulup bunların djital materyal olarak satışa sunulduğunu haber alan Turgut Özakman'ın avukatı Abdullah Egeli yapılan bu işlerin 5846 sayılı yasaya ve 556 sayılı kanun hükmünde kararnameye aykırı olduğu ve müvekkili Özakman ile Bilgi Yayınevi'nin maddi ve manevi haklarının ihlal edildiği gerekçesiyle Dijital Kültür firması ve Kanaltürk hakkında Cumhuriyet Savcılığı'na şikayette bulundu ve dava açtı. Bunun üzerine Ankara Fikri ve Sınai Haklar Hukuk Mahkemesi tarafından 24.07.2006 tarihinde ihtiyati tedbir kararı çıkartılırken, Dijital Kültür ve Kanaltürk bürolarına Beyoğlu 5. İcra Müdürlüğü tarafından 28 Temmuz 2006 tarihinde baskın düzenlenerek arama yapıldı. Aramada 200 civarında VCD ve DVD formatında çoğaltılmış dijital materyale ulaşıldı ve bunlara el konuldu.

CHP VE İP'YE BAĞIŞLADIK

İcra Müdürlüğü yetkilileri tarafından, toplam 6 bin 500 takım olan VCD ve DCD'lerin nerede olduğu sorulduğunda; Dijital Kültür ve Kanaltürk yetkilileri, “Mevcut malların gelirlerini Cumhuriyet Halk Partisi (CHP) ve İşçi Partisi (İP) Şişli ve Beyoğlu ilçe örgütlerine bağışladıklarını” öne sürdüler. Bu ifadeler İcra Tutanağı'na da aynen bu şekilde geçti. İhtiyati tedbir kararı aldıran ve hukuk mahkemesinde Dijital Kültür firması ile Kanaltürk aleyhine açtığı davası süren yazar Turgut Özakman'ın ayrıca tazminat davası açma hakkı da bulunuyor.

Neticeyi bekliyoruz

“Şu Çılgın Türkler” romanının yazarı Turgut Özakman'ın avukatı Abdullah Egeli, Özakman'ın katıldığı televizyon programlarındaki görüntülerinin çoğaltılıp satılmasıyla ilgili olarak görüşüne başvurduğumuzda, “Kanunsuz yapılan bu işler için yargı yoluna başvurduk ve konu halen yargı aşamasındadır. Biz de neticesini bekliyoruz” diye konuştu.

aktifhaber

TUNCAY ÖZKAN'A SOĞUK DUŞ !

7 Temmuz 2009
Ergenekon davasının tutuklu sanığı Tuncay Özkan, Denizli'de 22 Mart 2008 tarihinde yaptığı konuşmada dönemin Milli Eğitim Bakanı Hüseyin Çelik'e ağır hakarette bulunduğu gerekçesiyle hapis cezasına çarptırıldı
Denizli Mahkemesi, Tuncay Özkan'ı, topluluk önünde Hüseyin Çelik'e alenen hakarette bulunduğu için 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırdı. Cezayı erteleyen Denizli 2. Sulh Ceza Mahkemesi, Özkan'ın 1 yıl 6 ay süreyle denetime tabi tutulmasına karar verdi.

Tuncay Özcan, Ergenekon'dan serbest kalsa bile 1 buçuk yıl süresince oy kullanamayacak, milletvekili seçilemeyecek ve memur olamayacak.

Özkan, 22 Mart 2008 tarihinde Denizli'de yaptığı konuşmada; dönemin Milli Eğitim Bakanı Çelik için ''uşak, yobaz ve köpek'' gibi ağır ifadeler kullanmıştı. Bu konuşma üzerine kendisine ağır hakarette bulunulduğu için dava açan Çelik davayı kazandı.

Mahkeme, Özcan'ı topluluk içinde alenen hakaret ettiği gerekçesiyle 1 yıl 2 ay hapis cezasına çarptırdı. Cezayı erteleyen mahkeme, Özkan'ın 1 yıl 6 ay süreyle denetime tabi tutulmasını karara bağladı. 1 yıl 6 ay süreyle denetime tabi tutulacak Özkan, denetim süresi içinde kasıtlı bir suç işlemesi halinde cezasını hapiste çekecek.

Verilen cezaya göre Özkan bu sürede sürekli veya geçici bir kamu görevi üstlenemeyecek, milletvekili seçilemeyecek, memur olamayacak, devlet kurumlarında istihdam edilemeyecek, seçilme ehliyetinden mahrum olacak.

haber10

19 Ocak 2010 11:43
Özkan'dan Çıkan Belgeler Şok Etti
Silahlı Terör örgütü üyeliğinden ve Darbeye teşebbüs suçlarından yargılanan Tuncay Özkan'da ele geçen belgeler çok konuşulacağa benziyor...Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit İlişkili HaberlerTüm HaberlerÖzkan Suçladı Aslan Cevap VerdiTuncay Özkan'ı Sinirlendiren Soru


Silahlı Terör örgütü üyeliğinden ve Darbeye teşebbüs suçlarından yargılanan Tuncay Özkan'dan ele geçen belgelerin incelemesi titiz bir şekilde devam ediyor.

DEVLETİN GİZLİ BELGELERİ ÇIKTI

Özkan'ın Halkalı'da özel bir depoda sakladığı belgeler arasında, devletin çok gizli bilgileri ile istihbarat örgütlerinde olması gereken belgeler olduğu anlaşıldı. İncelemesi tamamlanıp 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen belgeler Özkan'ın ilginç ilişkilerini de ortaya koyuyor.

BOMBA YAPIMINI ANLATAN DÖKÜMAN

2. Ergenekon davasına giren belgelerde, İstanbul Emniyet müdürlüğü ibareli orgnize suç çeteleriyle ilgili hazırlanmış detaylı raporlar dikkat çekiyor. Belgeler arasında terör örgütü İBDA-C başlığını taşıyan bomba yapımında kullanılan malzemelerin geniş detaylı bilgilerinin yer aldığı 107 sayfalık döküman da bulunuyor.

Belgelerin en dikkat çekeni ise yeşil kod adlı Mahmut Yıldırım'la ilgili olanlardı. Yıldırım'a çeşitli devlet kurumlarından verilen çok sayıda belge Özkan'dan çıktı.

YEŞİL'İN PASAPORTU TUNCAY ÖZKAN'DA

Tuncay Özkan'da ele geçen belgeler arasında, Ahmet Demir adına Başbakanlık istihbarat Dairesinden verilmiş görev Kartı ile 1996 yılına ait Yıldırım'ın fotoğrafının olduğu Metin Atmaca adına düzenlenmiş pasaport yer alıyor.

Yine belgeler arasında geçtiğimiz günlerde şüpheli bir şekilde hayatını kaybeden Emniyet Özel Hareket Daire Başkanı Behçet Oktay imzalı özel araç giriş kartı ile Kur. Alb. İstihbarat Birim Başkanı Fikret Savaş imzalı Diyarbakır Jandarmaya ait araç görev kartı örnekleri ile vesikalık fotoğrafler da var.
aktifhaber

AKP’ye Biat Etmek İsteyip de Edemeyen Gazeteciler…Ahmet TAKAN
ahmettakan@avazturk.com

19 Şubat 2010Cuma
Geçen hafta sonu şöyle kolay okunsun diye bir hafta sonu yazısı yazdım. Hiç beklemediğim oranda tepkiler aldım. Yazımda iktidar-medya ilişkilerine örnekler verirken “biraz iktidara haksızlık ettiğimi “ ileri süren meslektaşlarım oldu. Tabii ki iktidarın nefret ettiği kadar çok sevdiği gazeteciler de olur. Bunlarda garipsenecek bir şey yok. Birde iktidarın nefret ettiği fakat kendilerinin de iktidardan nefret ettiği gazeteciler vardır. Ama bunlar içinde birileri vardır ki, ağızlarını açtıklarında iktidara küfrederler, iktidar da onları yanına yaklaştırmaz ama bu tipler de el altından iktidara yanaşmak için her türlü taklayı atar.

“Yok, canım” demeyin. Şimdi size yine yazılmamış hatıralarımdan öyle bir örnek vereceğim ki, belki de okuduklarınıza inanamayacaksınız.

2002 yılı 3 Kasım seçimi akşamı. AKP’nin büyük seçim zaferi. Ortalık ana baba günü. Balgat’daki genel merkez tam bir medya istilasına uğramış halde. Yerli yabancı onlarca basın mensubu .Bütün TV’ler canlı yayında.Tayyip Erdoğan evinde gecenin ilerleyen saatlerinde parti balkonundan yapacağı o unutulmaz konuşmayı yapmaya hazırlanıyor.

Genel Merkez’de o zamanlar partinin iki numarası gibi gözüken Genel Başkan Yardımcısı Abdullah Gül var.Tabii ki herkes de ilk demeçleri Abdullah Gül’den almak için benim peşimde.Duygusallığın profesyonellikle karıştırılmamasını iyi bilenlerdenim ama bunu ihlal ettiklerimin sayısı da pek az değildir.Ne yapayım? “Can çıkar huy çıkmaz “ derler ya.
3 Kasım 2002 akşamı Abdullah Gül’ün canlı çıkacağı TV programı için bir tercih kullanmam söz konusuydu.

Show TV’nin Parlamento muhabiri kadim dostum Fehmi Çalmuk da Gül’ü canlı yayına çıkarmak için koşturanlar arasındaydı.

Fehmi Çalmuk Milli Görüş geleneğinden gelen ve o davaya çok hizmet etmiş hiçbir ticari kaygısı olmadan bu mücadeleyi sürdürmüş özü sözü doğru yiğit bir adamdır. AKP’de medya başkanlığı görevine ilk başladığım gün Abdullah Gül’ün has adamı Genel Başkan Yardımcısı Murat Mercan, “Aman Ahmet şu Fehmi Çalmuk’u partiden uzak tut. Onun buraya girmesi yasaktır” demişti.Bu sözleri (dahasını yazamadığım) duyunca şok olmuştum. Çünkü Mercan da dâhil Ankara’da benim Çalmuk’u ne kadar çok sevdiğimi herkes bilir. Mercan’a sert bir şekilde bunu kabul edemeyeceğimi söylediğimde aklı sıra beni zayıf yerimden vurmak istedi “Abdullah beyin talimatı “ dedi çıktı işin içinden. Tabii ben bildiğim doğru yoldan şaşmadım.

AKP’nin zafer akşamı da Fehmi Çalmuk’a birinci sırayı verdim. Abdullah Bey’e çıkacağı TV sıralamalarını verince şöyle bir yüzüme baktı ve “Bu Tuncay Özkan’ın TV’si değil mi? “ dedi. Tayyip Erdoğan’ında Abdullah Gül’ün de Özkan’dan ne derece nefret ettiğini çok iyi biliyordum. Ama bence o gece Gül’ü ilk canlı yayına çıkarma başarısı da Fehmi Çalmuk’un olmalıydı.

Çalmuk’la ve onun da Tuncay Özkan’la yaptığı pazarlığa güvenerek Gül’e, “Merak etmeyin canlı yayında karşınızda yalnızca Fehmi Çalmuk olacak ve soruları o soracak “ dedim. Abdullah Gül,dudaklarını büktü,yutkundu benim geri adım atmayacağımı görünce “ Peki öyle olsun “dedi.

Bütün meslektaşlarım Abdullah Gül’ün Show TV’ye canlı yayına çıkacağını duyunca olanca hassasiyetleri ile beni şikayet edebildikleri her yere ettiler. Ama esas sürprizi canlı yayında hep beraber yaşadık. Tuncay Özkan, İstanbul stüdyoda çıktı yayına, aldı sazı eline ,Abdullah Gül’e sordu soruları, aldı yanıtları. Fehmi Çalmuk’a ise yalnızca mikrofon tutmak düştü.

Aradan günler geçti. Abdullah Gül Başbakan oldu. Çukurova medya grup başkanı hala Tuncay Özkan. Çukurova grubu ile Nazlı Ilıcak arasında hangisi gerçek TERCÜMAN gazetesi çarpışması yaşanıyor. Piyasada iki farklı isimde TERCÜMAN gazetesi. Hangisi önce Başbakanla görüşecek yarışının arasında sıkışıp kaldığım günler.Her iki tarafta da kıramayacağım arkadaşlar var.Neyse Gül’den ,ilk Başbakan görüşmesini alan Nazlı Ilıcak’ın TERCÜMAN’ı oldu.

Tuncay Özkan bu duruma çok bozuldu. O günlerde eski milletvekili Metin Işık’ı gazetenin haber koordinatörü yapmıştı. Işık’a sürekli kendinse Gül’den randevu alması için bastırıyordu. Ne de olsa Gül , Işık’ın Refah Partisi’nden arkadaşıydı.Ama Özkan’ın bilmediği bir şey vardı.Metin Işık ve has arkadaşı şu anki MHP Milletvekili Gürcan Dağdaş, AKP’ye girmek ve mebus olabilmek için çok uğraşmışlar hatta meral Akşener ablalarını bile devreye sokmuşlar fakat Gül’den hiç beklemedikleri sözlerle ret cevabı almışlardı.

Metin Işık ,Tuncay Özkan’ın baskılarından o kadar yılmıştı ki neredeyse işini kaybetme noktasına gelmişti. Abdullah beyin Özkan’a bakış açısını defa etle anlatsam da peşimi bırakmıyordu. O kadar bunaldım ki, ABD’nin Irak’ı vurmasına günler sayıyoruz. Başbakan Abdullah Gül ile yoğun bir Ortadoğu turu attığımız günler. 2003 Ocak ayının başı Suriye’ye gitmeye hazırlanıyoruz. Metin Işık telefonla aradı, “Ahmet ne olur .Tuncay Ankara’da kurtar beni,bir 5 dakika olsa ayarla” dedi.Doğru Gül’ün yanına gittim,hatırımı kırmadı “Sadece 5 dakika ama “ dedi.

Tuncay Özkan koşa koşa geldi. Ettiğin teşekkür sayısını hatırlamıyorum bile. Suriye’ye uçmamıza 2-3 saat kalmış. Aldım Özkan’ı “Bak 5 dakikayı geçme sakın” diye tembihleyerek Gül’ün odasına götürdüm.

Özkan’dan binbir minnet ve teşekkür ifadesinin arkasından, Gül çok kısa bir açıklama yaptı . Tuncay Özkan’a atacağı başlığı da verdi; “PANDORA’NIN KUTUSUNU AÇMAYIN!”Haberin devamı soru-cevap şeklinde olacaktı. Başbakan’ın Özkan’a daha fazla ayıracak zamanı yoktu.”Tamam Tuncay “ dedim, o da Abdullah Gül’e dönerek “Efendim biz haberin gerisini Ahmet’in odasında tamamlarız. Haber için herhangi bir şüpheniz olmasın . Zaten Ahmet ne derse onu yazacağım. Bundan sonrada emrinizde olduğumu unutmayın “ dedi. Son cümlesini duyunca Gül’de bende dona kaldık,birbirimize öyle bakakaldık. Aldım Özkan’ı benim odaya götürdüm.

Dediği gibi yaptı, soru- cevap şeklinde dediklerimi aynen yazdı. Bana da Gül’e söylediklerini tekrar etti. Akşam Gazetesini aradı “haberi sürmanşet verin” dedi.

Ertesi Gün Akşam Gazetesi’nin sürmanşeti:

“Pandora'nın kutusu açılmasın

Irak'ı 'Pandora'nın kutusuna' benzeten Başbakan Abdullah Gül, barış turuna çıkmadan önce önemli mesajlar verdi. Gül, 'Pandora'nın kutusu açılmamalı, Irak dağılmamalı' dedi.

Başbakan Abdullah Gül, Irak krizinin barışçı çözümü için umudun sürdüğünü söyledi. ABD'den gelen son mesajda, 'barış adına iyimser ifadeler bulunduğunu' bildiren Gül, 'Pandora'nın kutusu açılmamalı. Çünkü herkesi tekrar o kutuya sokmak mümkün olmayacaktır' diyerek, dünyayı bir kez daha uyardı.

Başbakan Gül, Ortadoğu ülkelerini kapsayan barış gezisine çıkmadan hemen önce Çukurova Medya Grup Başkanı Tuncay Özkan'ın sorularını yanıtladı:……”

Haber çok olumluydu fakat Tuncay Özkan’ın tüm çabalarına rağmen kendisi için değişen bir şey olmadı.
Sonrası malumunuz.
avaztürk

09 Nisan 2010
Tuncay Özkan, çok önemli bir suikastle ilgili olarak savcıların kendisinden yardım istediğini iddia etti.

Birleşik Ergenekon davasının talepler bölümünde tutuklu sanık Tuncay Özkan, Nesim Malki cinayetinin ardından iki savcının yanına gelerek şifreli 20 ses kaydının çözümü konusunda kendisinden yardım istediklerini söyledi. Konunun gizli olması nedeniyle savcılar tarafından yemin ettirildiğini belirten Özkan, çözümleri kendi odasının kapısını kapatarak yaptığını ve bu sayede işadamının hayatının kurtulduğunu söyledi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görülmekte olan Birleştirilmiş Ergenekon davasında öğleden sonraki oturumda tutuklu sanıkların taleplerinin alınmasına devam edildi. Mustafa Balbay ve Tuncay Özkan'ın talepleri dinlenirken Yeni Partililer genel başkanları Tuncay Özkan'ı izlemek ve destek vermek için duruşmaya katılırken bu durumdan kuvvet alan Özkan konuşması sırasında sık sık sesini yükseltti. Mahkeme başkanı Şengün ise bu duruma müdahale ederek, 'Sizi duyuyoruz.' uyarısında bulundu.


ÖZKAN: HANİ AİLE FERTLERİ DİNLENEMEZDİ?

Dava dosyasında İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi'ne ait hakim İsmail Gündüz'ün imzasıyla yer alan iki dinleme kararı bulunduğunu belirten Özkan, şunları ifade etti: "Bu kararlara bakın, ikisi de birbirinin aynı. Sureti alınmış ve farklı iki karar gibi dosyaya konulmuş. İki dinleme kararının birbirinden tek farkı, birisinin 4 kişi için, diğerinin de 9 kişi için alınmış olması. Bakın bu 4 kişilik dinleme kararında kız kardeşim Halise Nuran Özkan ile eski eşim Arzu Özkan'ın isimleri yer alıyor. Hani anne, baba, kardeş, boşanmış olsa dahi eşler dinlenemezdi. Savcı bu talebi mahkemeye iletmiş, hakim de dinleme kararını vermiş. Ülkenin savcısı yurttaşına tuzak kurabilir mi? Bu savcının tarafsız olduğuna ben mi inanacağım? Ailemde kim var kim yok dinlendi. Bütün çalışanlarım dinlendi. Dinlenmedik kimse kalmadı."
aktifhaber


En son admin tarafından Cmt Eyl 27, 2008 6:51 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Mar 31, 2008 10:57 pm    Mesaj konusu: Kanaltürk'e Rekor Ceza Alıntıyla Cevap Gönder

Tuncay Doğu'da Yüz Bulmadı
28 Ağustos 2008 13:59

Tuncay Özkan'ın başkanlık ettiği Biz Kaç Kişiyiz platformu, doğu bölgelerinde üye bulamıyor..

Biz Kaç Kişiyiz platformuna Kars, Van ve Gaziantep'teki birer temsilcilik dışında katılım olmuyor. Platform ayrıca, İç Anadolu'nun iç bölgeleri ile Karadeniz'in yarıdan fazlasında da varlık göstermiyor.

SADECE ÜÇ İLDE VARLAR, GAZİANTEP'TEN ÖTE YOL YOK

Tuncay Özkan'ın “toplumsal hareket”i, kırsal kesimde, muhafazakar duyarlılıkların yüksek olduğu bölgelerde varlık gösteremiyor. Platformun sitesinde, “Güneydoğu Anadolu Bölgesi” olarak lanse edilen dosyada sadece “Gaziantep” bölümü bulunuyor. Üye listesinin de yer almadığı dosyada yalnızca başkanın adı bulunuyor. “Bölge temsilciliği” kurulalı ise sadece üç ay geçti.

DOĞU'DA DA FİYASKO

Biz Kaç Kişiyiz ilgisizlik çukuruna itildiği bir diğer bölge de Doğu Anadolu Bölgesi. Platform burada da sadece Kars ve Van illerinde az sayıdaki üye ile çalışmalarını yürütüyor. Bu üç ilde de Biz Kaç Kişiyiz'in mahalle, köy ve ilçe teşkilatı ise üye bulunamadığı için kurulamadı. Bölgedeki iki temsilcilik de henüz iki aydan bu yana faaliyet gösteriyor.

ANADOLU'DA DA DURUM FARKLI DEĞİL

Öte yandan tatil yörelerinin ağırlıklı olduğu Ege ve Akdeniz bölgelerinde diğer bölgelere kıyasla üye bulabilen platform, İç Anadolu'nun iç bölgeleri, orta ve doğu Karadeniz ile Marmara, Ege ve Akdeniz'in iç kısımlarında da varlık gösteremiyor.
(Habervaktim)

Tuncay Özkan 200 Kişiye Düştü
08 Temmuz 2008 09:06

Tuncay Özkan, Yaşar Okuyan ve Vural Savaş gibi isimlerin "Anti-Ergenekon" mitinglerinde bir avuç insanı bulmak bile zor.

SATIŞ SONRASI İLK MİTİNG
Kanaltürk televizyonunu sattıktan sonra ilk meydan mitingini düzenleyen Bizkaçkiyiz Platformu Başkanı Tuncay Özkan ve Yaşar Okuyan Gaziantep'te, "Hukuk Devleti'ne Saygı" konulu mitinge katıldı. İstasyon Meydanı'nda yaklaşık 200 kişiye konuşan Özkan, "Sandıktan çıkarak devrim yapacaklarını" savundu.

Ancak sandıkta devrim yapacağını söyleyen Tuncay Özkan'ın 22 Temmuz ve cumhurbaşkanlığı seçimleri öncesinde topladığı kalabalığı toplayamaması dikkat çekti. 'Bizkaçkişiyiz' platformunun mitingine sadece 200 kişiye yakın bir grubun katılması Özkan'ın Kanaltürk'ü satışının ardından kendisine güvenen kesimler arasında da itibar kaybı yaşadığı şeklinde yorumlandı.

"ZALİM KARŞISINDA BOYUN EĞMEYİZ"
AK Parti oy veren 16 milyon kişinin de kendilerine kuracakları partiye oy vereceklerini ileri süren Özkan, "Hiçbir zalim karşısında boynumuzu eğmedik, eğmeyiz. Kimsenin zalim karşısında da eğilmesine izin vermeyiz. O yüzden biz Türkiye'nin sahibiyiz. Bu soruşturmalar biter, yargılamalar açılır. O zaman herkes boyunun ölçüsünü alır. Halkı mağdur etmeden, zanlıyı mağdur etmeden bu işlere bir çeki düzen verin. Yapılmak istenen Türkiye'nin parça parça parçalanması. Bir güvensizlik ortamı oluşturmak isteniyor. Kimse kimseye güvenmeyecek. Bin kişi bir araya toplanamayacak. Bin kişi birbirinden korkacak. İnsanlar birbirinden kaçacak. O zaman emperyalistler kazanacak. Biz birbirimize sarılacağız" diye konuştu.

"PAŞALARIN TERÖRİST OLDUĞUNA İNANMIYORUM"
"Siyasetçi, çek elini kardeşim elini hukukun üzerinden, gölge etme hukuka, çekil. Yargıç vicdanı ile karar versin. Şimdi ben terörle mücadele etmiş, ömrünü bu uğurda harcamış. Milli güvenlik kurullarına katılmış iki paşanın terörist olduğuna inanmıyorum. İnanmadığım içinde diyorum ki; açıklayın kardeşim bilelim. Terörle mücadeleyi nasıl gerekiyorsa öyle yapalım ama bir açıklama yapılsın. Doğu Perinçek bir siyasi partinin genel başkanı. 13 aydan beri tutuklu, bir açıklama yok."

"SANDIKTAN ÇIKIP DEVRİM YAPACAĞIZ"
Kendilerinin darbe yapmayacaklarını belirten Özkan, sandıktan çıkıp devrim yapacaklarını iddia etti. Ankara'da seçilmiş bir kralın zalimliği ve zulmü ile tahtta oturduğunu ileri süren Özkan, "O bir zalim, zulmediyor. Şu an korktuğu tek şey var, hukuk. Diyor ki, ben hukuku aşamazsam hukuk beni aşacak. Gaziantepli niye korksun. Gaziantepli korkutacaksınız. Mitiglere gitmeyin onlar mitingden sonra darbe yapacaklar diyeceksiniz. Biz darbe yapmayacağız, sandıktan çıkıp devrim yapacağız" şeklinde konuştu.

"BİZİ DE ERGENEKON'A ALSINLAR"
Yargıtay Onursal Başsavcısı Vural Savaş, Antalya’daki mitingde yasalara aykırı dinlemeler yapıldığını söyledi. Bu delillerle hiçbir mahkemenin sanıkları mahkum edemeyeceğini öne süren Savaş, “Ben de Ergenekon soruşturmasına konu olabilirim. Mert konuşmanın zamanı geldi. Gitsinler bizi de Ergenekon’a alsınlar, o şerefe erişelim” dedi.

aktifhaber

Kanaltürk'e Rekor Ceza Kesildi
24 Nisan 2008 09:56

Maliye Bakanlığı müfettişleri, Kanaltürk Televizyonu'nda yaptıkları inceleme sonucunda Kanal'a yönelik rekor ceza kestiler. İşte ayrıntılar..

Türktime'in haberine göre : Bu ceza kanal yöneticilerine tebliğ edildi. İşte Medya dünyasındaki şok gelişmenin ayrıntıları:

Maliye Bakanlığı müfettişleri, muhalif/ulusalcı yayınlarıyla tanınan Kanaltürk Televizyonuna faizi ile birlikte 12 trilyon ceza kesti. Müfettişlerin kestiği ceza Mecidiyeköy Vergi Dairesi yetkilileri tarafından kanal yöneticilerine tebliğ edildi. İşte Medya dünyasındaki şok gelişmenin ayrıntıları:

Maliye Bakanlığı Müfettişleri muhalif yayınlarıyla tanınan Kanaltürk Televizyonuna 12 trilyon civarında vergi cezası kesti. Maliye Bakanlığı'nın Kanaltürk'e kesilen vergi cezasının 1 ay içinde ödenmesini istediği öğrenildi. Yaşam Yayıncılığa kesilen vergi cezasının ana borcun 6 trilyon olduğu belirtiliyor. Turktime'ın bilgilerine göre Kanaltürk'e kesilen vergi cezasının nedeni, “kurumlar vergisi ve damga vergilerini” yatırmamaları…

BUNDAN SONRA NE OLACAK?

Maliye Bakanlığı tarafından ceza kesilen yer, Yaşam Yayıncılık. Yani, Kanaltürk televizyonunu işleten kurum. Yaşam Yayıncılık'ta Tuncay Özkan'ın hissesi yok… Bunun yerine Kerim Can Kamal'ın hisseleri var…

Tuncay Özkan ve Kanaltürk yöneticilerinin bu aşamadan sonra 3 seçenekleri var:

1) Maliye Bakanlığı Müfettişlerinin kestiği borcu ödeyecekler.

2) İtiraz edecekler.

3) Uzlaşma isteyecekler.

Gelen bilgilere göre Kanaltürk yöneticileri karara itiraz edecekler. Bu kararı mahkemeden durduramazlarsa Maliye Bakanlığı yetkililerinden uzlaşma isteyecekler…

aktifhaber

Tuncay Özkan Askerliğini Nasıl Yaptı?
21 Nisan 2008 12:14

Tuncay Özkan ve sağ kolu Kerimcan Kamal askerliklerini nasıl yaptı? Ali Kırca'nın oğullarının askerlik şokundan sonra ikinci büyük şok?

Yetişkin bir Türk erkeğinin vatan sevgisinden söz edebilmesi için –sağlık engeli yoksa- askerliğini hakkıyla ve zamanında yapması gerekir. Ancak Tuncay Özkan, herhangi bir eğitim engeli olmadığı halde, Ankara'daki ilişkilerini kullanarak 34 yaşına kadar askerliğini erteletti.

Normalde bir kişinin askerliği geciktirebileceği şartlar belli. Öğrenciliğin devamı ya da askere alım döneminde yaşanan ciddi sağlık sorunları gibi…

Bu iki gerekçe yoksa asker kaçağı yakalanıp, askere cebren götürülüyor.

Ancak Tuncay Özkan'ın ne öğrenciliği devam ediyordu ne de televizyon ekranlarından görüldüğü üzere ciddi bir sağlık problemi vardı. Aksine Tuncay Özkan o dönemde gazeteciliğinin en hızlı günlerini yaşıyordu.

Aşırı milliyetçi ve vatansever açıklamalar yapan, “Cumhuriyet mitingleri” organize eden Tuncay Özkan, 34 yaşına kadar askerlikten bir şekilde kaçtıktan sonra 2000 yılında çıkan bedelli askerlik uygulamasıyla askere gitti.

Bedelli askerlik süresi 28 gündü. Vatan evlatları yurdun dört bir yanında yaklaşık bir ay Türkiye için askerlik yapacaktı. Ancak tesadüfe bakın ki, Tuncay Özkan'a İstanbul çıktı. O, askerliğini Küçükyalı'da yani İstanbul'un göbeğinde yaptı. Yine ilginç bir tesadüf ; çanta gibi yanından ayırmadığı, kardeşi gibi sevdiği, gittiği her kurumda en hayati makama oturttuğu bilinen Kerimcan Kamal da onunla birlikte aynı yerde askerlik yaptı.

Karısının düzenlediği dansözlü partiyle askere uğurlandığı medya dünyasında o günlerde çok konuşuldu.

O dönem Kanal D Haber Merkezi çalışanları rahat bir nefes almıştı. Çünkü çalışanlarına karşı hırçın tavırlar sergilediği bilinen Tuncay Özkan, 28 gün boyunca asker ocağına gitmişti. Haber Merkezi en mutlu günlerini geçirirken, 10 gün sonra büyük bir şok yaşandı. Sabah saatlerinde üzerinde kamuflajla bir asker giriverdi içeriye..

Gençler ne olduğunu anlamaz, yaşı müsait olanlar ise ihtilal oldu zanneder. Ama gelen Tuncay Özkan'dı. Vatan görevini bırakıp gelmişti. Herkes bu gelişi ziyaret olarak düşündü, fakat öyle değildi. Askerliğin geri kalan 18 günü hep haber merkezinde geçti.

“Sabah makam aracı nizamiyeden alıp haber merkezine getirir, akşam da aynı yere bırakır. Türk ordusunda Paşaların bile yapamadığı askerlik Tuncay Özkan'a nasip olmuştur.”

Yani kendi kanalında her gün kahramanlık türküleri yayınlayan, şehit cenazeleri üzerinden vatan sevgisinden söz eden, her fırsatta ülkemizin tehdit altında olduğunu söyleyen Tuncay Özkan için askerlik 10 günde bitivermiştir. Hatta az uyuyup çok çalışmasıyla tanınan Tuncay Özkan, 10 günü nasıl geçirdiğini de askerlik anılarını anlatırken ağzından kaçırıvermiştir; “arkadaşlar ben uyur-gezermişim. Bunu da askerde farkettim. Çünkü ancak orada uyuyabildim. Hatta kalkıp çavuşlara küfür etmişim ama ben hiçbirini hatırlamıyorum.”

Şanlı Türk Ordusunun Çavuşuna küfür etmesini alaylı bir dille anlatan Tuncay Özkan..

Not: Anlatılanlara o dönemde Kanal D Haber Merkezi çalışanları tanıktır.
Kaynak: Postmedya

Tuncay Özkan'ın Porno Kaseti mi Var?
31 Mart 2008 10:44

Tuncay Özkan'ın ponro kaseti olduğu, hatta kasetteki kıza bir nevi tecavüz gibi zorladığı görüntüler olduğu iddiası, bizzat kendisi tarafından yazıldı.

Tuncay Özkan/Kanalturk

Pornocular haydi bakalım

Ergenekon çalışmaları çok ciddi. En ciddi taraflarını Ahmet Hakan yazmasa ben de öğrenemeyecektim. Meğer bu soruşturmaların en ilginç yönlerinden birini benim sorgu sualim oluşturuyormuş...

Efendim Ahmet Hakan'ın yazısında bir bölüm var, diyor ki:
“Bana sızan alçakgönüllü sızıntı şudur:

Uzun saçlı, küpeli ve de bilgisayar kullanmayı bilen zamane polisleri Tuncay Özkan biraderimizi, bilerek ve isteyerek, Ergenekon soruşturması kapsamında gözaltına almamışlar...

Bundan maksat Tuncay Özkan biraderimizin “İlhan abi ile birlikte gözaltına alınıp sorgulanmak” şerefine nail olmasının önüne geçmek imiş...

Yani ... Tuncay Özkan 'a Ergenekon 'dan gözaltına alınma şerefinin bahşedilmemesi için and içilip ayna kırılmış.

Yine bana sızan bilgiye göre ... Tuncay kardeşimiz gözaltına alınacak mış alınmasına ama...Bu ideolojik bir nedene dayandırılmak yerine ...”Pek kötü fena ve de ayıp işler” şeklinde özetlenebilecek eylemlerin odağı olmak nedenine dayandırılacakmış...”

Birkaç avukat dostum beni ziyaret etti ve Ergenekon soruşturması kapsamında ilk gün gözaltına alınanlardan en son alınanlara kadar hepsine benim özel bir sorgu şeklinde sorulduğumu anlattılar.

İlk gün polisler adliyede birazdan Tuncay Özkan'ı getirirler de demişler. Sorguda söylenen Tuncay Özkan çetenin medya ayağı mı? Sorular sorular sorular...

Yanıt hep aynı :
Tanımayız...Böyle bir şey yok...

Ama durun bakalım, daha bitmedi:

Bunlardan bir şey çıkartamayınca işi siyasi yıpratma insan olarak halk gözünde küçük düşürme çalışmasına dönüştürmüşler...

Ahmet Hakan ın yazısından sonra beni bugün ilk kez ziyaret eden bir avukat yeni sorgular sırasında polislerin bazı yeni anlattıklarından bahsetti.

Buna göre benim bir pornografik kasetim varmış.
Eeee bunda ne var demiş sorgudaki kişiler.
Polisler:
Ama o kızı zorlamış ilişkiye, bir bayan, zorla oluyor, tecavüz gibi yani...

Bütün hanımefendi çalışanlarımızdan ve Türkiye'deki bütün hanımefendilerden özür dilerim bunları böyle yazdığım için.

Sevgili kızım da bağışlasın beni ...

Ama bunları bu it takımının söylencesine bırakırsanız işler alıp yürüyor. Hele bunlar sorgularda sorulur aşamaya gelirse o zaman bunlara hodri meydan deme vakti gelmiş de geçiyor demek ki...

Şimdi avukatlarım bu konuda İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na ve İstanbul Emniyet Müdürlüğü'ne başvuracaklar. Bu konuda soruşturma açılmasını isteyecekler.

Ayrıca Ahmet Hakan hakkında da dava açıyorum.

Buradan ilan ediyorum , bütün şerefsizlere...

Ellerinde ne var da yayınlamazlarsa...

Hangi görüntüm var da çıkartmazlarsa...

Hangi “Pek kötü fena ve de ayıp” işimi bilip de saklayan varsa şerefsizdir.

O bilgisayarıma giren polisler kimse, ne buldularsa açıklamazlarsa ...

O ayna kıran aynasızlar, polisler, uzun saçlarını ve bıyıklarını hatta kaşlarını kesip bütün bildiklerini faş etmezlerse, onlar bu dünyadaki en haysiyetsiz mahluklardır.

Ayna kırıp yemin eden polisler kim?

Bunlar sorgudaki insanlara nasıl oluyor da porno kaset soruyorlar benimle ilgili?

Savcı beyler bu durum nedir?

Benim adım etrafında polis ve savcılar üzerinden kopartılan bu fırtına ne demektir?

Acil açıklama bekliyorum...

Bunu burada bırakırım sananlar aldanıyorlar...

Dibine kadar...

Gerçekten ancak korkaklar korkar.

Ben benim gerçeğimle yüzleştim...

Ben yalansız yaşıyorum...

Haydi bastırın bakalım pornocular, hodri meydan...

Gerçekle yüzleşmeye...

Aynalarla kim barışık kim küs göreceğiz...

Ben diyorum ki söylediklerini ispatlayamayanlar, o aynalarda
gördükleri suretlerine tükürsün dursunlar...

Ben buradayım beklerim efendim.

aktifhaber

Biz Kaç Kişiyizciler Kaç Kişiydi?
14 Nisan 2008 12:10
Hafta sonu yapılan Cumhuriyet mitingine kaç kişi katıldı? Hürriyet: 50 bin, Sabah: 30 bin, Radikal: 35 bin, Mustafa Mutlu; yüzbinlerce kişi... Peki polis kayıtlarına göre?

Engin Ardıç/Sabah


Benim oğlum bina okur

Türk basını hep ruh sağlığımızı bozacak değil ya, ara sıra da bizi eğlendirsin...
Gazete okuyalım, neşemizi bulalım: Geçen gün Ankara'da, Tandoğan Meydanı'nda bir "cumhuriyet mitingi" daha yapıldı.
Pardon, bu sefer "ulusal egemenlik buluşması" olmuş adı.
Meydanın Nevzat Tandoğan adını taşıması başlı başına bir kara mizah şaheseri! Tandoğan, CHP'nin Ankara valisi, hani şu "memlekete komünizm lazımsa onu da biz getiririz, size ne oluyor" demiş olan bürokrat. Sonra da intihar etmişti...
Geçen yıl, seçimden önce çokça yapılırdı bu mitinglerden, hatırlayacaksınız, hatta bendeniz "bunlarla bir yere varamazsınız, kendinizi kandırıyorsunuz" yazmıştım da bana inanmamışlardı...
"Sivil" toplum örgütlerinin (örneğin Emekli Subaylar Derneği'nin) destek verdiği mitinge sivil vatandaş Şener Eruygur da katılmış.
Başka katılımcılar arasında, tarihi eser kaçakçılığından hüküm giymiş "bilge bir halk kadını" da varmış.
Bu kadın, yıllar önce televizyonda benim "reytingimi kırmak" üzere karşıma "halk yorumcusu" diye çıkardıkları köylü kadıncağız... Daha sonra margarin reklamında oynamıştı.
Ayten Alpman, aslında bir İsrail şarkısı olan ve üzerine Türkçe sözler yazılmış "Bir Başkadır Benim Memleketim" i seslendirmiş. Bu şarkının Fransızca versiyonu "Köyün Körü" adını taşır, "L'aveugle du Village" ... Mireille Mathieu söylerdi. Bendeniz bu şarkının bir yerlere çıkartma yapacağımız zaman kullanıldığını sanırdım, yanılmışım.
Neyse ki, "ulusal darbe şarkımız" olan "Yine de Şahlanıyor Kolbaşının Kır Atı" çalınmamış... Hasan Mutlucan ortalıkta görünmüyorsa endişe edecek bir şey yok demektir.
Yahu bir de "kapatma türküsü" besteletsek... AKP kapatıldığı zaman da onu çalsak söylesek... Örneğin "Kapat Pencereni, Açma Perdeni Bu Gece" üzerine uygun sözler yazılamaz mı? Hatta bunun "disko ritminde remix'ini" de yaptırırız Kenan Doğulu'ya...
Aslında bir İsveç şarkısı olan ve ormana giden üç genç kızı anlatan "Dağ Başını Duman Almış" da söylendi mi, bilemiyorum...
Mitingde, başbakanı sırtından atmış olan Cihan adlı ünlü beygire de övgüler yağdırılmış ve "Cihan at, seni unutmadık, unutturmayacağız" sloganı atılmış.
Mitinge katılan bazı gençler kalpak da giymişler ve "kalpaksız kuvayı milliyeci" olmaktan çıkmışlar, artık "kalpaklı kuvayı milliyeci" olmuşlar.
Oysa devrim yasalarına göre kalpak da yasaktır. 1968 yılında Ferhan Şensoy'la heves etmiş, o zamanın parasıyla beşer liraya kendimize birer kalpak almıştık da tutuklanmaktan zor kurtulmuştuk.
Yani bazı Atatürkçüler, Atatürk'ün devrim kanununu çiğnemişler!
Mitinge katılan kişi sayısı, bizim gazeteye göre 30 bin kadar.
Radikal, 35 bin demiş. Hürriyet'e sorarsan, yaklaşık 50 bin.
Mitingi düzenleyen tertip komitesi "40 bin kadar" diyor.
Polis kayıtlarına göre, 25 bin.
Mustafa Mutlu kardeşimize sorarsanız, "yüzbinlerce kişi" ...
Fakat aynı arkadaş, aynı yazısının bir yerinde de "onbinler" diyor.
Eh, on bin, yüz binin içinde "mündemiç" tabii, yazıda yalan yok.
Bu sefer Tuncay Özkan'ı konuşturmamışlar. Fakat Deniz Baykal'ın katılmamasına çok kızmışlar.
Tuna Bekleviç gelmiş mi, öğrenemedim.
Fakat pankartlar arasında bir pankart çok hoşuma gitti:
"Ergenekon yalanı, ABD'nin oyunu!"
Sizi bilmem ama ben çok eğlendim. Oku oku gül, sonra da minder yap.


En son Ekim tarafından Sal Arl 22, 2009 9:45 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
admin
Site Admin


Kayıt: 31 Arl 2006
Mesajlar: 831
Konum: Belarus

MesajTarih: Pzr Eyl 28, 2008 12:21 am    Mesaj konusu: Tuncay Özkan: Ben darbe kar$ItIyIm Alıntıyla Cevap Gönder

Ahmet KEKEÇ
Star Gözyaşlarımı tutamadım
29 Aralık 2008

Hatırlarsanız, bundan bir süre önce, bazı kötü niyetli yayın organları, değerli Yaşar Nuri Öztürk hocamın bir ‘sevgili edindiğini’ iddia etmişti.

Konu bizi ilgilendirmiyordu.

Bize neydi, size neydi, başkalarına neydi...

Hem, hocamın da vukufiyetle saptadığı gibi, ‘Batı bunları aşmıştı.’

Batı bunları aşmıştı ama, esasında hangi düşünceyi savunduğunu (sağcı mı, solcu mu, ulusalcı mı, milliyetçi mi olduğunu) çözemediğimiz adaşı Yaşar Okuyan pek de aşmış bir görüntü vermiyordu.

Ne yaptı?

İşbu ‘sevgili’ söylentilerini ‘parti ilkelerine’ aykırı buldu ve önümüzdeki genel seçimlerde iktidara gelmesine kesin gözüyle bakılan Halkın Yükselişi Partisi’nden istifa etti.

Üzüldük.

Neyse ki, üzüntümüz fazla sürmedi.

Değerli Okuyan, yeni bir oluşum için kollarını sıvayacağını açıklayarak hepimizi sevince boğdu.

Biz, CHP’den bir hareket bekliyorduk.

Her bir yerlere açılan, çarşaflılardan sonra azınlıklara da göz kırpıp bir müntesibini Noel Baba kılığına sokan CHP, ultra ulusalcı görüşleriyle temayüz eden Yaşar Okuyan’ı da ‘kazanır’ (hem kendisi kazanır, hem Türkiye’ye kazandırır) diye düşünüyorduk.

CHP ağır davrandı ve kaybetti.

Ne yapsın, Yaşar Okuyan da gitti, kamuoyunda ‘Tuncay Özkan’ın partisi’ olarak bilinen ‘Yeni Parti’nin büyük kurultayında kafa çıkardı.

Buna daha da çok sevindik.

Neden?

Çünkü bu parti, açık açık iktidara yürüyordu.

Müstakbel genel başkanı ‘içeri’deydi.

Bu genel başkan bir gün ‘içeri’den çıkacak, yaratılmış mağduriyeti kullanarak halkın teveccühünü kazanacak ve kendisine (bu arada Türkiye’ye) gadredenlerden hesap soracaktı.

Dün, bu önemli partinin ‘büyük kurultayı’ vardı.

Kısaca, ‘Tuncay Özkan’ı genel başkan seçme kurultayı’ olarak bilinen kurultaya çok sayıda seçkin ve saygıdeğer sima katıldı.

Emekli Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, Çalışma ve Sosyal Güvenlik eski Bakanı Yaşar Okuyan, bir dönem Özgür Gündem gazetesinin yazı işleri müdürlüğü yapmış bulunan Merdan Yanardağ ve bu satırların yazarı tarafından da çok sevilen ve takdir edilen yazar Nihat Genç.

Okuyan, ‘Dağ başını duman almış’ marşı ve gözyaşları eşliğinde kürsüye çağrıldı. Partililer, kendisinden, şöyle duygulu ve oturaklı bir konuşma yapmasını istediler.

Okuyan, sık sık alkışlar ve gözyaşlarıyla kesilen konuşmasında, ‘Artık Türkiye’nin geleceğine el koyma günü geldiğini’ söyleyerek partililerden önemli bir ricada bulundu.

Dedi ki, ‘Mücadele adamı arkadaşım, kardeşim Tuncay Özkan için buradayız. Cumhuriyet kazanımları tasfiye edilmeye çalışılıyor. Atatürk’ten bahsetmek suç... İlk yapılacak genel seçimde şu an aramızda olmayan Tuncay Özkan’ı Başbakan çıkaracaksınız.’

Bu sözleri duyunca, ben de gözyaşlarımı tutamadım.

Fakat, bir taraftan da kafam karıştı.

Ergenekon gözaltıları başladığında, Tuncay Özkan kardeşimiz, her gece sahibi bulunduğu televizyon kanalına çıkıp, ‘Beni niçin gözaltına almıyorsunuz. Alçaklar... Kalleşler... Şerefsizler... Gelin işte, buradayım... Gelsenize lan...’ şeklinde bilimsel konuşmalar yapıyordu.

Dediği oldu.

Geldiler ve gözaltına aldılar.

Sonra da tutukladılar.

İyi mi oldu?

Bence iyi olmadı.

Ülke zaman kaybetti.

Neyse... Ben de Yaşar Okuyan gibi düşünüyorum.

Halkımız Tuncay Özkan’ı ilk seçimde Başbakan çıkarsın. Ağlamaktan helak olduk. Biraz da gülelim...


ÖZKAN'I BİTİRECEK İTİRAF


7 Aralık 2008 09:22
Başbakanlık Hukuk Müşaviri Hâkim Akman Akyürek'in 11 yıl önce İstanbul'da geçirdiği şüpheli bir trafik kazası sonrası ölümü üzerine birçok şey söylendi
İddiaya göre, aynı istikamette gittiği bir kamyona arkadan çarpmıştı. Ancak Akyürek'in otomobilinin sol tarafının hasarlı olması 'üçüncü bir araba tarafından sıkıştırılmış olma ihtimalini' gündeme getirdi. Meclis'te kurulan hayali ihracat olayları ve faili meçhulleri araştırma komisyonlarından sonra Susurluk Komisyonu'nda da raportör olarak görev almıştı. Ölmeden önce araştırdığı konular arasında 'Yeşil' kod adlı Mahmut Yıldırım ile Uğur Mumcu cinayeti gibi önemli başlıklar bulunuyordu. Kazayla ilgili sır perdesi yıllardır aralanamadı. Onun vefatı da 'şüpheli ölümler' arasındaki yerini aldı.

Akman Akyürek'in ilişkileri 1983 yılından itibaren 14 yıl hizmetinde bulunan eski polis memuru Gazi Büzkaya'nın açıklamalarıyla netlik kazanmaya başladı. Ankara'da yaşayan Büzkaya'nın bürosunun duvarlarında Akyürek'in fotoğrafları asılı duruyor. Zaman'a konuşan Büzkaya, hâkimin ölümünden önceki dönemde oldukça tedirgin olduğunu anlatıyor. Akyürek'in birçok kez tehdit aldığını söylüyor: "Çok hareketli ve aktifti. Oldukça da tedbirli hareket ediyordu. Devletin görevlileri de arıyordu, soruyordu. Gelip gidiyordu. MİT, Genelkurmay Özel Harp'ten, emniyet istihbarattan gelenler oluyordu. Yabancı servislerin de çabası vardı. Herkes peşindeydi onun. Mümkün olduğunca cep telefonunu kullanmıyordu. Ankesörlü telefonla görüşüyordu."

Gazi Büzkaya'nın verdiği bilgilere göre, Akman Akyürek ile Tuncay Özkan arasında 'çıkara dayalı' bir ilişki vardı. İstanbul'a geldiklerinde Özkan'ın kendilerini evinde ağırladığını anlatıyor: "Tuncay Özkan'la çok samimiydi. Gayet sıcak ve dostane bir ilişkileri vardı. İstanbul'a geldiğimizde Tuncay Bey bizi evine davet ederdi. Ankara'dayken de bazen bilgi paylaşımı oluyordu. Bana telefon açardı. Büroda onun evraklarının bulunduğu bir dolap vardı. Anahtarı bendeydi. Derdi mesela işte falan klasörde şu belge var, onun bir fotokopisini gazeteci arkadaşa ver diye. Akyürek'in ölümünden sonra anladım ki, bu ilişki tamamen çıkara dayanıyormuş."

Büzkaya, kazanın ardından Tuncay Özkan'ın davranışlarında büyük bir değişiklik olduğunu aktarıyor: "Fakat o sırada ilginç bir şey oldu. Tuncay Özkan beni sürekli sıkıştırıyordu; 'Uçak bileti aldım, bir an önce Ankara'ya gidelim. Akman Bey'in belgelerini alalım' diyordu. Ben biraz durumu ağırdan aldım. Rahatsız da oldum. Ama şimdi cenaze töreninde öyle ilgi alaka gösterdi ki, evini cenaze evi haline getirdi. Hayır da diyemiyordum. Sonra durumu Akman Bey'in babasına izah ettim. Neticede Ankara'ya geldik. Tuncay Özkan bürodan 3 veya 4 koli evrak aldı."

'Ceyhan Mumcu'yla görüşürdü'

Gazi Büzkaya, Akyürek'in ölümünden önce en sık görüştüğü kişilerden birinin de 1993'te öldürülen gazeteci Uğur Mumcu'nun kardeşi Ceyhan Mumcu olduğunu anlatıyor. "Akman Bey, Uğur Mumcu olayıyla çok ilgileniyordu. Araştırıyordu. Ceyhan Bey'le sık sık görüşüp bilgi alışverişinde bulunurdu." diyor.

Gazi Büzkaya, Akman Akyürek'in devlet ve bazı servisler tarafından kullanıldığını söylüyor: "Bazı şeylerin üstü yavaş yavaş açılıyor. Adı her ne konursa ama tüm bu olaylar devlet içindeki bir yapılanmanın ürünü. Bu sistemin faaliyetleri. Akman Bey'in ölümü normal bir ölüm değil. Dışarıdan müdahaleyle gerçekleşmiş bir ölüm. Araç hakimiyetini kaybettirerek oluşmuş bir olay. Refleksleri çok güçlüydü. Çok iyi araba kullanıyordu. Bomboş yolda kamyona arkadan çarpması kolay anlaşılır bir şey değil. Akman Bey çok aktif bir insandı. Ondan faydalanayım derken başını belaya soktular. Gençti, gözü karaydı, ataktı. Heyecanı seviyordu. Kötü kullandılar veya devlet kötü kullandı. Servisler ya da hangi servis bilmiyorum ama gerçek bu. Devlet kötü kullandı onu. Hatta dış servisin de olması muhtemel."

Samanyoluhaber


Tuncay Özkan'ın Marifetleri
02 Ekim 2008 10:48

Tuncay Özkan Kanal D'nin başındayken, Mesut Yılmaz'a ihbarda bulunarak Yargıtay üyelerini dinlettirmiş.

Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan'ın, Kanal D genel yayın yönetmeniyken dönemin koalisyon ortaklarından Mesut Yılmaz'a ihbarda bulunarak Yargıtay üyelerini dinlettirdiği iddia edildi.

Gazeteci Şamil Tayyar, Star gazetesindeki köşesinde, olayın Tayyip Erdoğan'ın şiir nedeniyle aldığı mahkumiyetin Yargıtay 8. Dairesi'ndeki temyiz sürecinde yaşandığını yazdı. Yılmaz'ın dinleme talimatını konutunda verdiğini ve o sırada Özkan'ın da yanlarında olduğunu öne sürdü. Tayyar, konunun dönemin Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak'ın, 21 Nisan 2001 tarihinde telekulak skandalından yargılandığı sırada mahkemeye gönderdiği dilekçe ile doğrulandığını hatırlattı.

Yargı mensuplarını dinlettirmiş

Sadettin Tantan'ın tasfiye sürecinde dönemin Kanal D Genel Yayın Yönetmeni Tuncay Özkan'ın aktif rol oynadığını anlatan Tayyar, "Özellikle 2001 Nisan'ından itibaren Tantan ve Abanoz'u hedef alan yayınlarını yoğunlaştırdı. Abanoz'un emniyet içinde 'tarikatçı' örgütlenmeye gittiğini, İstanbul Valisi Erol Çakır'a komplolar kurduğunu öne sürdü. O günler Ergenekon'un emniyete düştüğü günlerdi. Ergenekon soruşturmasının kara kutusu olarak tanımlanan Tuncay Güney, 2001 yılı Mart ayında otomobil kaçakçılığı yaptığı iddiasıyla yakalanmış ve Adil Serdar Saçan tarafından sorguya alınmıştı. DGM Başsavcısı Aykut Cengiz Engin ise ön çalışma için Savcı Muzaffer Yalçın'ı görevlendirmiş, Veli Küçük hakkında soruşturma izni alınmıştı. Hiçbir sonuç çıkmadı. Adil Saçan şimdi Ergenekon'dan tutuklu." ifadelerini kullandı. Tayyar'a göre, garip olaylar zinciri bunlarla sınırlı değildi. Özkan'ın ismi, Tayyip Erdoğan'ın siyasi geleceğiyle ilgili mahkumiyet kararının görüşüldüğü Yargıtay 8. Dairesi'ndeki temyiz sürecinde de sıkça geçti. Tayyar yaşananları şu cümlelerle anlattı: "Eski Ankara Emniyet Müdür Yardımcısı Osman Ak, 21 Nisan 2001 tarihinde telekulak skandalı yüzünden yargılandığı Kırıkkale 2. Asliye Ceza Mahkemesi'ne gönderdiği dilekçede, dinleme talimatını Mesut Yılmaz'ın konutunda verdiğini, o sırada Özkan'ın da yanlarında olduğunu öne sürdü. Ak'a göre: "Özkan, Erdoğan'ın Yargıtay'daki davasını lehine çevirmek için rüşvet vermeyi planladığı şahısla tanışmış ve bu gelişmeden Yılmaz'ı haberdar etmiş, o da Özkan'ı emniyet istihbaratta birlikte çalışmaya göndermiş ama iddiası boş çıkmış! Sonra Yargıtay 8. Dairesi Başkanı Naci Ünver'in dinlendiği ortaya çıktı. Ünver, İçişleri Bakanlığı aleyhine açtığı tazminat davasını kazandı."
aktifhaber

Tuncay Özkan: Ben darbe karşıtıyım
27 09 2008 16:05

Ergenekon soruşturması kapsamında düzenlenen operasyonda gözaltına alınarak tutuklanan Tuncay Özkan, sorgusunda çarpıcı ifadelerde bulundu... Ergenekon soruşturması kapsamında düzenlenen 8. dalga operasyonda gözaltına alınan ve tutuklanma talebiyle sevkedildiği İstanbul nöbetçi 13'üncü ağır Ceza Mahkemesi tarafından tutuklanan gazeteci Tuncay Özkan'ın mahkemedeki sorgusunda neler söylediği öğrenildi.

DARBE KARŞITIYIM, 'DARBE' İLE SUÇLANIYORUM

Mahkemede avukatı aracılığıyla kitaplarını heyete gösterten Tuncay Özkan'ın sorgusunda şu hususları dile getirdiği öğrenildi:

"Hayatının 25 yılını şu anda vekilim tarafından gösterilen bir çok kitabı da yayına hazırlayarak geçirdim. Kitaplar araştırmacı gazetecilik çalışmama dayalı olduğu için yüzlerce kişiyle görüşme yaptım. Hayatımın hiçbir döneminde terör örgütleriyle hiçbir ilişkim olmadı. Hukuksuzluğu hiçbir zaman desteklemedim. Şimdi böyle bir isnat altındayım. Hiçbir zaman terörü kabul etmedim. Kendim tehditlere maruz kaldım . Benim demokratik düzen içerisinde mevcut uygulamaları eleştirmem ve bir siyasi partiye üye olamaya çalışmam suç olarak gösterilmektedir. Bunları kabul etmiyorum. Ben anayasal haklarımı kullandım.

YAZDIĞIM KİTAP NEDENİYLE TEHDİTLERE MARUZ KALDIM

1993 yılında yazdığım "Bir Gizli Servisin Tarihi" isimli kitap nedeniyle tehditlere maruz kaldım. Hatta 1993 yılında Genelkurmay'ın ilgili birimine çağrıldım. Kitabı yayınlamama konusunda uyarıldım. Buna rağmen kitabı yazdım. O zaman darbeye ve tehditlere karşı koymuş bir kişi olarak bugün darbe yaptırmaya teşebbüs ile suçlanmaktayım. Düzenlediğimiz Cumhuriyet mitinglerinde kimsenin burnu kanamamıştır. Yasal olarak yapılmıştır. Ben Çağlayan mitingindeki konuşmamda "Ne şeriat ne darbe demokratik Türkiye" diye bağırmıştım. Ticaret yapma hakkım ve gelir elde etmem suç olarak sorulmuştur"

ÖNÜME TABELA ASTILAR

Gazeteci Tuncay Özkan'ın bugüne kadar teröre karşı bir kişi olduğunu ileri sürerek "Ama şimdi terör örgütü ile özdeşleştirildim" dediği savunmasında şunları da söylediği belirtildi:

"1996 yılında hakkımda koruma kararı alındı. Aleyhime delil olarak mahkemeye sunulan telefon görüşme tutanakları belli bir döneme ilişkindir. Benim tüm gazetecilik hayatım boyunca tüm görüşmelerim kaydedilseydi bunlardan yüzlerce binlerce ortaya çıkardı. Yaptığım iş nedeniyle bir çok kişi ile görüşüyordum. Ben özgürce düşüncelerini ifade eden birisiyim. Bunu demokratik bir hak olarak yasalara uygun şekilde dile getiriyorum. Bu şekilde baskı ve dinlemelerle benim gibi özgürce düşünen ve düşündüklerini dile getiren insanlar susturulursa o taktirde Türkiye çölleşir. Ben bu güne kadar çıktığım duruşmalarda sabıkasızım diye övündüm. Gazeteci ve yazarım dedim. Şu anda 50 saattir ayaktayım. Önüme tabela asılarak fotoğraflarım çekildi. Parmak izlerim alındı. Bugüne kadar teröre karşı bir kişi olmama rağmen terör örgütü ile özdeşleştirildim. Ben son 4,5 yıl içerisinde yüzlerce 908 konferans, 53 miting, sayısız televizyon programı düzenledim. 12 kitap yazdım. Hepsinde özgürlüğü ve demokrasiyi savundum. Sivil toplum örgütleri içerisinde yer almasaydım, yapılan haksızlıklar karşısında susmayı tercih etseydim, kimse ile telefonla görüşmeseydim, benim bir kızım var ona haksızlıklar karşısında sesini çıkartmayan bir kişi mi olmayı öğretseydim"

ŞİRKETİNİN VERGİ BORCU SUÇ UNSURU

Tuncay Özkan'ın avukatı Oğuz Gür ise müvekkilinin herhangi bir suç örgüt içerisinde yer almadığını belirttiği savunmasında "Emniyette 22 saate yakın ifade süresi içerisinde bize delil niteliğinde bir belge gösterilmedi. Savunmaya müdahalemiz engellendi. Müvekkilimin demokratik mücadelesi suç olarak gösterilmektedir. Şirketlerin vergi borçlarıyla ilgili belgeler suç unsuru olarak sunulmuştur. Oysa bu konuda 2. ve 5. vergi mahkemelerinde toplam 15 dava vardır. Cumhuriyet Halk Partisi ile yaptığı prodüksiyon anlaşması suç olarak gösterilmiştir. Oysa Anayasa Mahkemesi tarafından oy birliği ile CHP'nin bu anlaşmasına harcaması ibra edilmiştir. Müvekkilim suçsuzdur serbest bırakılmasını talep ediyorum" dedi.

Ancak mahkeme bu savunmalar sonrasında gazeteci Tuncay Özkan'ın terör örgütüne üye olmak suçundan tutuklanmasına karar verdi.

(Gazeteport)

TUNCAY ÖZKAN'IN HÜCRE EVLERİ

29 Eylül 2008 11:16
Tuncay Özkan'ın "hücre tipi evleri" ve "kaos" planları ortaya çıktı.

Tuncay Özkan’ın kurduğu hücre evlerinde ‘darbe için kaos yaratacak eylemler’ planladığı iddia edildi. Yapılacak eylem planı gizli depodan çıktı

Ergenekon terör örgütü soruşturması kapsamında ‘terör örgütü üyesi olmak’ ve ‘bilerek örgüte yardım etmek’ suçlarından tutuklanan Tuncay Özkan’ın hücreevleri kurduğu ortaya çıktı. Bu hücre evlerinde toplantılar düzenleyen Özkan’ın ‘’Ülkede kaos çıkarıp darbeye zemin’’ hazırlama çalışması içinde olduğu iddia edildi.

Ergenekon soruşturmasını yürüten İstanbul polisi, Tuncay Özkan’ın hücre yapılanmasına gittiğini farklı yerlerde yaptığı toplantılarda yeni bir oluşum içerisine girdiğini belirledi. Tuncay Özkan’ın evinde ve çeşitli yerlerdeki ‘gizli’ depolarında yapılan aramalarda ‘Yapılacak Eylem Planı’’ adı altında bir belge ele geçti. Özkan’ın uzun süredir üzerinde çalıştığı plan için başta İstanbul olmak üzere Türkiye’nin birçok ilinde taban toplamaya çalıştığı belirlendi.

ÜLKEDE KAOS PLANI

Memleket Sevdalıları Derneği ve Biz Kaç Kişiyiz Platformu aracılığıyla yurt genelinde mitingler düzenleyen Özkan’ın hazırladığı ‘Yapılacak Eylem Planı’ başlıklı belgede asıl amacın da ayrıntılarıyla yer aldığı öğrenildi. Belgede yer alan ifadelere göre Tuncay Özkan’ın, Ergenekon terör örgütünün asıl hedefi olan ‘Ülkede kaos yaratmak’’ planını devreye sokmak için harekete geçtiği tespit edildi.

SUİKAST BELGELERİ VAR

Özkan'ın ‘gizli’ deposunda Ergenekon zanlılarının evlerinde ve iş yerlerinde ele geçen birçok suikastin belgelerinin de bulunduğu saptandı. Tuncay Özkan deposunda ele geçen ‘kaos’ belgeleriyle ilgili ilginç bir savunma yaptı. Özkan ‘’Ben gazeteciyim. Gazete ve televizyonlarda üst düzey yöneticilik yaptım. Bu belgelerin bende olması normal’’ dedi.

GÖZALTINDA HIZLI ÇÖKÜŞ
Ergenekon kapsamında tutuklanarak Metris Cezaevi’ne konulan Tuncay Özkan’ın gözaltında kaldığı kısa sürede fiziksel olarak çökmesi herkesin dikkatini çekmişti.

Kaynak: Star

Şamil TAYYAR

Tuncay Özkan’ı nasıl bilirsiniz?
29 09 2008
Star

Tuncay Özkan’ın basına yansıyan savcılıktaki ifadelerini okuyunca bir kere daha ‘iflah’ olmayacağını düşündüm. Yine ‘rol kapma’ peşinde, Amok koşucusu gibi ‘yalan’ üzerinde tur atmaya devam ediyor.



Savcı ve polise yönelik ‘Yüzlerine tükürürüm’ taahhüdünden vazgeçtik de sahibi olduğu dönemde Kanaltürk ekranından 27 Mayıs ihtilaline dizdiği övgüleri, hükümete muhtıra vermediği için kızdığı Yaşar Büyükanıt’a ‘Gerekirse bu millet 70 ordu kurar’ diyerek meydan okuduğu günleri ne çabuk unuttu, anlaşılır gibi değil.

Hangi Tuncay Özkan’a inanacağız, şaşırıp kaldık.

Sözleşme yalanı

Demek ki, insan hafızası hemen unutuyor. Gülse Birsel’in internet reklamındaki gibi, o zaman biz ne yapacağız, hatırlatacağız.

Mustafa Mutlu, 24 Şubat 2007 günü Vatan Gazetesi’ndeki köşesinde Tuncay Özkan’la yaptığı görüşmeyi yayınladı. Mutlu soruyor: ‘Kanaltürk’ün patronu siz misiniz?’ Cevap aynen şöyle: ‘Hayır. Kanaltürk’ü yayınlayan şirkete 3 milyon dolar borç verdim.’

Resmi olarak ortak değil ama buna inanan tek vatan evladı var mı? O halde Akın İpek, kanalı satın alırken neden şirketin resmi ortaklarıyla değil de Özkan’la masaya oturdu? Nitekim gözaltına alınırken tüm gerçek kayıtlar ortaya çıktı.

Hadi bunu da geçelim. Mutlu diyor ki: ‘CHP’nin ve MHP’nin maddi destek sağladığı söyleniyor...’ Bakın Özkan ne cevap veriyor: ‘Kanalımızın bir yapım şirketi var. CHP’ye teklif götürdük ve ‘size belgesel yapalım’ dedik... Ama bu teklifi sadece CHP’ye değil, ANAP’a ve diğer birçok partiye götürdük. Hiçbiri de henüz kabul etmedi.’

Ne zaman diyor bunu? 24 Şubat 2007’de... Sonra ne oldu? Kanaltürk’ün CHP ile imzaladığı prodüksiyon anlaşması çıktı ortaya.

Ne zaman imzalanmış? 2004’de... Ne kadar süreyle? 4 yıl... Ne kadar para alınmış? 3.5 milyon dolar...

Yani Tuncay, Vatan Yazarı’na ‘Henüz kabul etmediler’ dediği tarihte CHP’den 3.5 milyon doları çoktan koparmış.

Devam edelim.

Bu sözleşmeyi star’da yayınladıktan hemen sonra Tuncay dedi ki: ‘Bunların hepsi yalan, dava açacağım...’

Sonra ne oldu? CHP’li Mustafa Özyürek belgeyi doğrulayınca iyot gibi ortada kaldı. Katıldığı Kanal D’deki 32. Gün Programı’nda ‘Bu belge bir bende, bir CHP’de bir de Anayasa Mahkemesi’nde vardı, Şamil Tayyar nereden buldu?’ diyerek işin içinden sıyrılmaya çalıştı, dava açmaya cesaret bile edemedi.

Hani belge yalandı? Hani dava açacaktın? Kendi kendini tekzip eden biri olarak tarihe geçti.

Reha Muhtar’ı devirdi

Yetenekleri bununla sınırlı mı? Değil tabi...

Mesela; Fikri Sağlar’ın 1998 yılında kamuoyuna açıkladığı Alaaddin Çakıcı ile Korkmaz Yiğit arasındaki konuşmanın yer aldığı kaseti önceden Mesut Yılmaz’a götüren oydu. İnanmayan Sağlar’ın Gazeteci Emin Özgönül ile birlikte kaleme aldığı ‘Kod Adı Susurluk’ kitabının 30. sayfasına göz atabilir.

Yılmaz ile Özkan arasındaki bu dostluğun ileride nelere kadir olduğunu daha iyi anlamak için Reha Muhtar’ın 21 Şubat 2007 tarihli köşesine yeniden göz atmakta yarar var.

‘İşte tam o günlerde 18 Haziran’da (2002) Pamukbank’a el kondu... 23 Haziran’da Mehmet Emin Bey’in (Karamehmet) Show TV’nin üst katındaki odasında toplandığımızda 4 kişiydik. Ersin Pamuksüzer’in o sözlerini o anda 4 kişi duydu... ‘Reha Bey Ateş Hattı ve İtiraf programlarını yeni sezonda da yapmanızı istiyoruz... Tek bir konu var. Haberler. Pamukbank’a el kondu. Yapı Kredi’ye el konması an meselesi. Bankaları kurtaracak parti haberlerin başında bir başka kişiyi görmek istiyor...’

Reha Muhtar o görüşmeden sonra ayrıldı. Yerine kim geldi dersiniz? Tuncay Özkan... Bankalarla ilgilenen parti ise ANAP, başındaki isim Mesut Yılmaz’dı.

3 milyon dolar

Tuncay, Vatan’dan Mustafa Mutlu’ya yaptığı (24 Şubat 2007) açıklamada, o günler için ‘3 milyon dolar transfer parası, aylık 64 bin dolar aldım’ dedi.

35 yaşında Milliyet’e genel yayın yönetmeni olan, Boğaziçi mezunu, iki dil bilen ve 30 yılı aşkın süredir sektörde saygın bir yeri olan Umur Talu, 26 Şubat 2007 tarihli Sabah’taki köşesinde bakın bu transfer açıklamasını nasıl yorumladı: ‘...ne bir şey başıyken, ne bir yerden bir yere giderken 64 bin dolarlık aylık ücret ne 3 milyon dolar transfer ücreti gördüm. Ne kendim gördüm, ne bir başkasına verildiği yerde yönetici oldum.’

Talu’nun şu cümlesi çok önemli: ‘Ve bu paralarla normal şeylerin olması, normal gazetecilik yapılması imkansızdı.’

Peki bu paralar ne için verilir? Talu, yazısında bu sorunun cevabını da veriyor: ‘Tetikçilik, fedailik, yardakçılık, iş takipçiliği, yalakalık, aracılık, altta kalanı ezmecilik, paravanlık, iktidarla, iş dünyasıyla, reklamcıyla ense tokat yahut tekme tokat pozisyonlar için verilen paralardır.’

Genelkurmay uyardı mı?

31 Aralık 2007 tarihli köşemde yer verdiğim Mehmet Eymür’ün şu mesajı ise hala hafızamda: ‘MİT Müsteşarı Şenkal Atasagun’un o mevkiye tayininde Tuncay’ın rolü olduğunu herhalde biliyorsunuzdur.’

Rolü vardır yoktur ayrı bir konu, Atasagun’la ilişkilerinin çok iyi olduğunu Ankara’da herkes biliyordu.

Gözaltındayken gönderme yaptığı MİT’in Gizli Tarihi kitabından dolayı Genelkurmay’a çağrılıp uyarıldığını iddia ediyor ama ne kadar doğru? Mahir Kaynak’ın şu sözlerini 26 Aralık 2007 tarihli köşemde yayınlamıştım: ‘Yel Üfürdü Sel Götürdü kitabımda çok yüzeysel olarak anılarımı yazdım. MİT hemen bana dava açtı. Tuncay Özkan MİT’in tarihini yazdı, üstelik o kitapta çok gizli belgeler de vardı. Dava açan olmadı. O gizli belgeleri kim verdi? Demek ki MİT’in sponsorluğunda yazılmış bir kitaptı. Bu kurumla ilişkisi olmuş mudur? Bir iddiada bulunamam ancak değerlendirme yapabilirim, ‘evet’ ilişkidedirler. Ön plana çıkışı da böyle olmuştur. Bana muhalif kanadın desteklediği biriydi.’

Anlatılacak daha çok konu var ama yerimiz bu kadar. Ayrıca, ‘vatanseverlik’ pozu altında ve ‘yandaş’ naralarıyla ‘cukka ekonomisi’ tezi geliştirenleri bu millet artık iyi tanıyor.


Şamil TAYYAR / Star
stayyar@stargazete.com

Uğur Dündar Açıklama Yaptı
01 Ekim 2008 17:04

Şamil Tayyar’ın Star’daki “Tuncay Özkan Uğur Dündar’ı gammazladı” yazısına Uğur Dündar bir açıklama yaparak cevap verdi.

İşte Şamil Tayyar’ın o yazısı ve Uğur Dündar’ın cevabı…

Şamil Tayyar'ın Star'daki yazısının ilgili bölümü:

Dündar’ı neden yazmadın?

Fox TV’de başarılı programlara imza atan Kadir Çelik’le dün sohbet ederken o döneme ilişkin yeni bir şey daha öğrendim. Çelik dedi ki: ‘5-6 yıl önce o kanunsuz telefon dinlemelerini Objektif’in internet sitesinde yayınladım. Osman Ak’ın ifadelerine de yer verdim. Mesut Yılmaz, Osman Ak’a dinleme görevi verirken yanında Tuncay Özkan da vardı. Bu yayından sonra Tuncay beni aradı.’

Haliyle sordum: ‘Ne yaptı yalanladı mı?’

‘Hayır’ dedi Çelik: ‘Tuncay yazılanların hepsini doğruladı. Ama Mesut Yılmaz’la görüşürken yanımızda Uğur Dündar da vardı, Osman Ak’ın ifadelerinde Uğur Dündar da geçiyor, neden sadece beni yazıyorsunuz, Dündar’ı yazmıyorsunuz diye sitem etti.’

Yani, Kanal D’deki selefi Dündar’ı gambazlamış! Ya da suça ortak bulmuş! Uğur Dündar konuya açıklık getirirse, sütunlarımız kendine sonuna kadar açıktır.

İşin daha vahim tarafı, istihbarat görevlisi gibi siyasetçilere hizmet aşkı, ‘araştırmacı gazetecilik’ olarak pazarlanıyor. Buna öykünen mahallenin ‘ne oldum delisi’ yeni çocuğu da Ergenekon sanıklarına ‘sonuna kadar kefilim, iyi arkadaştır’ diyor.

Bir de utanmadan bu rezillikleri gözler önüne serenlerin boyunlarına ‘yandaş’ yaftasını asmaya kalkıyorlar.

Sizi Ergenekoncular sizi...

İşte Uğur Dündar’ın Tayyar’ın yazısıyla ilgili Turktime’a yaptığı açıklama…

Tuncay Özkan şu anda cezaevinde tutuklu. Benim hakkımda atıp tutmasına karşın ben halen tutuklu olarak cezaevinde bulunan cevap veremeyecek ve savunmasız bir kişi hakkında konuşmayı doğru bulmayan bir karaktere sahibim. Ancak Şamil Tayyar’ın yazısında ismim geçtiği için cevap hakkımı kullanmak istiyorum.

Bu yazıya konu olan olayda bilgi de, iddia da tümüyle Tuncay Özkan’a aittir. Ben ve haluk Şahin bu iddianın doğru olamayacağını söylemememize karşın O, kendisine ihbarı yapan kişiye çok güvendiğini ve bir skandalı önlemek için üstüne düşeni yapacağını söylemişti. Dediğim gibi, Tuncay Özkan hakkında cezaevinde olduğu için daha fazla konuşmak istemiyorum.

(Ersin Tokgöz / Turktime)

Bu Sözü Tuncay Özkan'ı Batırır

29 Aralık 2008 09:52
Genel başkan seçildiği kongreye mesajla katılan Tuncay Özkan Allah'la ilgili öyle bir laf etti ki, bu konuda ilkokul öğrencisi kadar bile bilgisinin olmadığını gösterdi..

Türkiye siyasi tarihinde bir ilk daha yaşandı. Cezaevinden mektupla oy isteyen Ergenekon sanığı Tuncay Özkan, Yeni Parti genel başkanı oldu.

Tuncay Özkan, 31 kurucu üyenin 29'unun desteğiyle genel başkan oldu. Özkan, "Silivri Cezaevi F7 Koğuşu" imzalı mektubunda delegelere, "Mustafa Kemal'in bayrağını en yükseklere taşımak için izin istiyorum" diye seslendi. Özkan Ankara Atatürk Spor Salonu'ndaki kongreyi cezaevinde özel izinle TV'den izledi.

Tuncay Özkan'ın mesajında "Allah'ımızı kurtaracağız" cümlesinin ne manaya geldiğini dahi bilemediği anlaşılıyor.

'ALLAH'IMIZI KURTARACAĞIZ'

Genel başkan seçildiği Yeni Parti'nin kongresine mesaj yollayan Ergenekon'un tutuklu sanığı Tuncay Özkan ilginç ifadeler kullandı.

Mesajında Atatürk'ün ruhunun kongrede bulunduğunu belirten Özkan, kendi ruhuyla birlikte herkesi tek tek selamlayarak önlerinde hürmetle eğildiğini söyledi. Partililere okunan mesajında Özkan, bir de yemin ettirdi. Herkesin ayağı kalkarak birbirlerinin elinden ve kendi yüreğinden tutmalarını isteyen Özkan, ilginç ifadeler kullandı.

"Allah'ımızı kurtaracağız" diyen Özkan, yemininde şöyle dedi:

"Biz dedikodudan, yalandan, hukuksuzluk ve haksızlıkktan, zulümden ve zalimden, şeytandan ve onun siyasi hırs ve kifayetsiz temsilcilerinden kurtulan yeni partililer olarak; insan haklarına saygılı, hukukun üstünlüğüne bağlı Türkiye Cumhuriyeti yaratmak için cehaletin, imansız, zındık, münafık ve azgınların elinden çocuklarımızı ve demokrasimizi, Allah'ımızı kurtarmak için umutlu ve mutlu bir Türkiye'yi yaratmak için Mustafa Kemal'in sancağını Çankaya'da dalgalandırmak için canımla, aşkla Yeni Parti'yi iktidar yapmak için çalışacağımıza söz veriyoruz."
aktifhaber

Saçan&Tuncay Özkan Görüşmesi
03 Mayıs 2009 09:44

Saçan ile Tuncay Özkan'ın AKP'nin kapatılması konusunda yaptığı samimi telefon görüşmesi ETÖ ikinci iddianamesinin ek klasörlerinde yer aldı.

Ergenekon örgütüyle ilişkisi olmadığını söyleyen eski polis müdürü Adil Serdar Saçan'ın sanıklarla yüzlerce kez görüştüğü ortaya çıktı. Saçan, Tuncay Özkan'la yaptığı samimi görüşmede AK Parti'nin kapatma davasında gönüllü tanık olmayı teklif ediyor

İkinci iddianamenin ek klasörlerinde mahkeme kararıyla yapılan teknik takipler sonucu elde edilen görüşme dökümlerinin yayınlanması, birbirlerini tanımadıklarını iddia eden sanıklar arasındaki birçok bağlantıyı gün yüzüne çıkarırken, bazılarının aralarındaki samimi ilişkiyi de ortaya koydu. Örneğin Tuncay Özkan'la yaptığı telefon konuşmalarında "Ergenekon örgütünün varlığından adım kadar eminim. Ergenekona soruşturma iznini ilk ben aldım" diyerek örgütle bağlantısı olmadığını öne süren İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi eski Müdürü Adil Serdar Saçan'nın Ergenekon sanıklarıyla gerçekleştirdiği yoğun telefon trafiği dikkat çekti.

SANIK YILDIRIM'LA 40 KEZ GÖRÜŞMÜŞ

Ek klasörlerde 1 Ocak 2000 yılına kadar gidilen araştırma sonucu adı geçen sanıkların birbirleriyle kaç kez telefon teması kurduğu şemalarla gösteriliyor. Tespit edilen bazı telefon görüşmelerine göre Ergenekon ile alakam yok diyen Adil Serdar Saçan'ın, özellikle Tuncay Özkan ve İşçi Partililerle yaptığı samimi telefon konuşmaları kafaları karıştırdı. Saçan'ın ayrıca evinde bombalar bulunan Oktay Yıldırım'ı 40, Levent Temiz'i 19, Adli Tıpçı Ümit Sayın'ı da 34 kez arayarak görüştüğü teknik takipler sonucu belirlendi.

'BENDEN ÇOK İYİ TANIK OLUR'

Öte yandan İstanbul Organize Suçlarla Mücadele Şubesi eski müdürü Adil Serdar Saçan'nın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığının AK Parti'nin hakkında açtığı kapatma davası konusunda tanık olma isteğini Tuncay Özkan'la yaptığı bir telefon görüşmesinde belirttiği ve Özkan'a "Orda tanık dinlemeleri gerekir mi acaba? Eğer olursa benden çok iyi tanık olur" dediği de klasörlere yansıdı.


ÖPTÜM-ÖPTÜM

Saçan ile Özkan arasında geçen diyalog şöyle:

Özkan: Alo

Saçan: Ne yapıyorsun

Özkan: Oturuyorum sen ne yapıyorsun

Saçan: Bende oturuyorum birşey sorucam, sölicem daha doğrusu bu Yargıtay Cumhuriyet Savcılığının bi çalışması varya bunlarla ilgili

Özkan: İyi ediyorsun sor

Saçan: Orda tanık dinlemeleri gerekir mi acaba?

Özkan: Hiç bilmem konuşuruz

Saçan: Eğer olursa benden çok iyi tanık olur

Özkan: Gel de konuşalım iyi gel de konuşalım

Saçan: Tamam mı?

Özkan: Tamam tanımıyorum gel de konuşalım

Saçan: Eyvallah öptüm

Özkan: Hadi öptüm
aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder E-posta gönder Yazarın web sitesini ziyaret et
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Şub 25, 2009 9:00 pm    Mesaj konusu: TUNCAY ÖZKAN Alıntıyla Cevap Gönder

T. Özkan'dan Obama'ya Mektup

04 Nisan 2009 17:30
Sürekli "Emperyalistler" diye ABD'ye yüklenen Tuncay Özkan, sonunda ABD'den imdat istedi. İşte Tuncay Özkan'ın Obama'ya yazdığı mektup...

Ergenekon tutuklu sanığı Tuncay Özkan, ABD Başkanı Barracak Obama'ya Silivri Cezaevi'nden bir mektup yazdı.

AKP'nin, "Bush lobicileri Richard Perle Cüneyt Zapsu, Paul Wolfowitz Egemen Bağış" aracılığı ile ekonomide kendi gruplarını kayırıp, medyayı susturup, karşıtlarını batırarak dikensiz gül bahçesi yarattığını savunan Tuncay Özkan, "Türkiye'nin "Laik" kimliğini "Fundamentalist" bir örgütlenmeyle yıkmak için 2000'den bu yana kurgulanan "Ergenekon" adlı soruşturmayla bütün muhalifleri ceza evine attılar. Buna gerekçe olarak 5 Kasım 2007 tarihinde George Bush ile Recep Tayyip Erdoğan'ın Washington'da yaptıkları görüşmeyi gösterdiler." ifadelerini kullandı.

Tuncay Özkan'ın mektubu şöyle devam ediyor:

Bu görüşmede Dale.C.Stoffel adlı CIA ajanının Irak'ta öldürülmesinin gündeme geldiği, Bush ailesi adına Irak'ta silah lobisini yöneten ve 40 milyar dolarlık silah ganimetini İsrail'e taşıyan Stoffel'in Türkiye'de "Ergenekon" olarak bilinen oluşum tarafından öldürüldüğü, Recep Tayyip Erdoğan tarafından Bush'a aktarılmış. Bush da bunların cezalandırılması için her şeyin yapılmasını istemiş. Bunlar, Erdoğan'ın en yakınındaki gazeteciler tarafından yazıldı. Bush'un bu desteği; Türkiye'de benim de aralarında bulunduğum muhaliflerini susturmak için, tutuklatmak olarak kullanan Akp iktidarı, ülkemi din faşizmine taşımaktadır. Siyasetin referansı İslami kurallar haline gelmiştir.

Bütün politikalarını tek sesli bir Türkiye amacına hizmet ve "Laiklik" karşıtlığına konuşlandıran Recep Tayyip Erdoğan, Anayasa Mahkemesinin Partisi AKP ve kendisi hakkında verdiği "Laiklik karşıtlığının odağı" olduğu kararına aldırmadan, zulmüne devam etmektedir. Benim "Recep Faşizmi" diye tanımladığım davranış biçimi gücünü Amerika'dan almaktadır.

Sayın Başkan Obama,

Bu din Faşizminin Türkiye'yi ele geçirmesi ve batılı bir demokrasi olma yolunda inanılmaz mesafe kateden ülkemi Hamas Örgütünün yanına koymasına, hukukun üstünlüğüne inanan vicdanınızla mı izin vereceksiniz? Türkiye'de Museviler gibi İslam dışı dini azınlıkların hedef gösterilmesine, toplumun İranlaştırılmasına sessiz mi kalacaksınız?

Türkiye'de muhaliflerin "Amerika istiyor", "CIA böyle uygun görüyor" denilerek susturulmasına ve Türkiye'nin Guantanamosu "Silivri Cezaevi"ne hukuk dışı olarak konulmasına siz de Bush gibi "Evet" mi diyeceksiniz?

Türkiye'nin istikrarsızlaştırılıp bir iç kaosa götürülmesi midir amaç? Böyle olursa, bölgenin bir felakete sürükleneceği açıktır. Dünya cehennem olur.

Başkan Obama,

Dünya'ya yapacağınız en büyük kötülük Türkiye'de din faşizmine destek vermeniz, "Ilımlı İslam", "Büyük Ortadoğu projesi" gibi Bush dönemi lobiciliklerini sürdürmeniz olur.

Türkiye Hamas gibi fundamentalist dinci örgütlere kayıyor. Faşizm Türkiye'de, "Amerika istiyor" yalanıyla her baskıyı uyguluyor. Bu doğru mudur? Amerika, Türkiye'yi "Din Faşistlerinin" yönetmesini, Türkiye'nin Hamas ile birlikte olmasını, demokrasiyi terk etmesini, "Laikliği" bırakmasını mı istiyor?

Başkan Obama,

Bu sorularımın yanıtını "Evet" olarak verir, yada o anlama gelecek uygulamalar yaparsanız, biliniz ki : "En son umutlar ölür".

Türkiye'yi bu din faşizmine karşı savunmak için her şeyi yapmaya, ülkemde hukukun üstünlüğü ve laik demokratik Cumhuriyetin sonsuza kadar yaşaması için Mustafa Kemal Atatürk'den devraldığımız "Mücadele" "Devrim" ve "Aydınlanma" ruhuyla sizinle de yılmadan, yorulmadan mücadele edeceğimi bildirmekten mutluluk duyarım. Böyle bir tutum takınır, Bush'un Türkiye Politikalarını sürdürür, din faşistlerinin Türkiye'yi ve Dünya'yı felakete sürüklemelerinde onlara destek olursanız, size bağlanan umutları da söndürürsünüz.

Başkan Obama…

Dünya sizden bütün sorunların çözümünü beklemiyor. Sizden "Barış", "Demokrasi" "Hukuka" uygunluk ve ulusların haklarına saygı duymanızı bekliyor.

Bush "Ya bendensin ya teröristsin" dedi.

Obama "Biz iyisiyle kötüsüyle Dünya'yı barış ve mutluluk için kucaklıyoruz" demeli ve nerede olurlarsa olsunlar faşistleri desteklememelidir. Lobilerin, çıkarları için ulusları, insanları yok eden yönetimleri desteklememelidir.

Ben ülkemdeki din faşistlerinin susturmak için tutuklattığı gazeteci Tuncay Özkan olarak, sizden bunların dışında hiçbir şey istemiyorum.

Size inanmak, güvenmek, Türkiye ve Amerika'nın barış kültürüne, medeniyete, insan uygarlığına el ele katkı sunmasını görmek istiyorum. Yoksa sizin de Bush'dan farkınız olmaz. Lütfen bu konu ile ilgili duygu ve düşüncelerinizi bana iletiniz. "Demokrasi" ve "Laikliği" savunduğum için mi Amerika tarafından, AKP kullanılarak cezaevine atıldım?

Amerika'nın yeni yönetimi de Bush dönemindeki gibi "Özgürlük", "Hukuk" ve "İnsan Haklarını" hiçe mi sayıyor? Bana yanıt veriniz!

Başkan Obama

Ailenizle birlikte mutluluk, barış ve başarı içinde yaşamanızı, Dünya ve insanlık için güzel şeyler yapmanızı temenni ederim.

Saygılarımla,

Tuncay Özkan
Silivri 4 No.lu Cezaevi
F/7 hücresi
Silivri/İstanbul/Türkiye

T. Özkan 'Komutan'la Korkutmuş

06 Nisan 2009 11:56

CHP'li Mengü'yle sahte fatura hazırlamak için yaptığı görüşme teknik takibe takılan ve 2. iddianamede yer alan Özkan, reklamcılara da 'komutan'la baskı yapmış.

Tuncay Özkan, 3 trilyona CHP’ye bağımlı hale getirdiği Kanaltürk’e reklam alabilmek için reklam verenler ile ajanslara ‘komutanım’ dediği bir kişi aracılığıyla baskı yapmış.

ALDIĞI 3 trilyon karşılığında sahibi olduğu Kanaltürk’ü CHP’nin bağımlı yandaş medyası haline getiren ETÖ tutuklusu Tuncay Özkan’ın, reklam alabilmek için ‘komutanım’ dediğikişi aracılığıyla reklam veren firmaları ve büyük reklam ajanslarını tehdit ettirdiği ortaya çıktı. Tuncay Özkan’ın, CHP’den ‘Ahlaksız sözleşme’ karşılığı aldığı 3 trilyon liraya uydurduğu kılıfın ardından, Özkan’ın reklam alabilmek için kimleri ne ile tehdit ettiği de ETÖ iddianamesine girdi.

‘BİZE NAZLI DAVRANIYORLAR’

TUNCAY Özkan’dan ele geçirilen 71 sayısı ile numaralandırılmış şeffaf dosya içersinden Özkan’ın reklam tehditleri çıktı. Dosyadan, ‘Değerli Komutanım, aşağıdaki adlar Kanaltürk ile ilişkilerinde reklam vermekte nazlı davranan oysa başka mecralarda çokça para harcayan adlar’ yazılı Kanaltürk’e reklam vermeyen şirketler ve sahiplerinin isimlerinin yer aldığı görüldü. Bu isimlerin ‘Ferit Şahenk-Doğuş Grubu, Erdoğan Demirören-Demirören, Selçuk Yaşar -Yaşar Holding, Coşkun Ulusoy-OYAK, Hüsnü Özyeğin-Finansbank, Güler Sabancı-Sabancı Holding’ olduğu belirlendi.

‘REKLAM ŞİRKETLERİ MAFYA’

ÖZKAN’IN listeyi tamamladıktan sonra ‘Komutanım bir de pazarda mafya usulü para dağıtanlar var, bunlar bir telefonla bize piyasanın bakışını değiştirebilirler’ notu yer aldıktan sonra reklam ajansları ve sahiplerinin isimlerine yer verildiği görüldü. Bu isimlerin de ‘Osman Uslu-ALL Medya, Kaan Bülbüloğlu-Lotus, Banun Erkıran-Mediacom, Banu Tekin-Mediaedge, Oğuz Yavuz-OMD, Jefi Medina-Medina/Turgul DDB, Yavuz Özçelik-Universal Mccann, Şevki Kıroğlu-Medya Hizmetleri, Mete Soğuksu-Zenith Medya, Yiğit Şardan-Zenith Medya’ olduğu görüldü..

TELEFONLARINI DA YAZMIŞ

TUNCAY Özkan’ın ‘komutanım’ diye hitap ettiği kişiye görderdiği listedeki isimlerin karşısına telefon numaralarını da yazdığı görüldü. Özkan’ın bu isimlere Kanaltürk’e reklam vermeleri için baskı yapılmasını isterken listenin hemen altına da not olarak ‘Bunlarla ilgili olarak mutlaka her biriyle bir dakikalık konuşma bile yeter’ yazdığı tespit edildi.

Kaynak: Star Gazetesi

TUNCAY ÖZKAN'A PKK PARASI
01 Nisan 2009 08:57

Sağ kolu PKK'nın yayın organının kurucusu olan Tuncay Özkan'a PKK parası akmış.

Ergenekon terör örgütüne yönelik operasyonların özellikle darbe girişimi ile ilgili bölümünü içine alan ikinci iddianamede gazeteci Tuncay Özkan ile ilgili çarpıcı iddialar yer alıyor. Terör örgütü PKK ile ilişkilerine geniş yer verilen Özkan'ın, Kanaltürk televizyonunu kurarken kullandığı paraların önemli bir kısmını örgütten aldığı belirtiliyor.

Tuncay Özkan'ın polis sorgusunda çarpıcı ilişkileri deşifre edildi. E.S. isimli bir kişinin verdiği bilgilere göre; Özkan, Kanaltürk isimli televizyon kanalını kurarken başka bir gazeteciyle birlikte hareket etti. Kanaltürk'ün kurulması sırasında bu kişilerin bilgisi dahilinde PKK'dan para yardımı alındığını söyledi. Güler Kömürcü ile yaptığı telefon görüşmeleri iddianameye yansıyan S.S. ise Özkan'ın PKK'nın Almanya örgütlenmesinde etkin olarak çalışan Doktor Hüseyin Nazlıkul'dan para aldığını anlatıyor.

S.S., Kömürcü ile telefon görüşmesi sırasında şunları söylüyor: "Hüseyin Nazlıkul, Salman Kurtulan'ın paralarını çalmışlar, PKK'nın Pazarcık'taki şubedeki Ziraat Bankası'ndaki paralarına el koymuşlar. Tuncay'ın kankaları ve Tuncay paraları yemişler, televizyon kurmuşlar."

Ergenekon sanığı Tuncay Özkan'ın teröristbaşı Abdullah Öcalan'ın avukatlarıyla görüştüğü ve kendisini övdüğü belirtiliyor. Özkan, Öcalan için 'İyi bir ideologdur.' ifadesini kullanıyor. Kanaltürk'te yayınlanan bir programda yine Öcalan ile ilgili kullandığı ifadeler sebebiyle tepki topladığı da bir telefon konuşmasına şu şekilde yansıyor:

Gülizar: Tuncay Bey, merhaba, ne kadar meşgul telefonunuz ya...

T.Ö: Maalesef sorma, herkes dünkü program nedeniyle şey yapıyor.

Gülizar: İnternetteki yayınlarınızı izledik de, 'bu adam çıldırmış olmalı' falan diyorlar.

T.Ö: Niye çıldırmışım?

Gülizar: Öcalan'a hak vermişsiniz.

Tuncay Özkan: Evet, ne olmuş vermişim, ne olacak?

Gülizar: Ama devamını yazmıyorlar işte ben izledim akşam da bitene kadar. Sadece o bölümü almışlar, 'Abdullah Öcalan haklı' dedi diyor; ama neden haklı dediğini hiç yazmıyorlar.

Tuncay Özkan: Boş ver, bu propaganda bizim işimize çok yarar.

Tuncay Özkan'ın Kanaltürk'teki yol arkadaşı Merdan Yanardağ'ın, PKK'nın yayın organı Özgür Gündem Gazetesi'nin kurucusu ve yazı işleri müdürü olduğu ortaya çıkmıştı.
aktifhaber

TUNCAY ÖZKAN'IN TELEKULAK AĞI
25 Şubat 2009 07:41

Tuncay Özkan, Ertuğrul Özkök dahil kimleri dinleyip kayda aldırmamış ki...

Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan'ın evinde ele geçirlen belge ve kasetler kurduğu dinleme ağını ortaya çıkardı.

Özkan, Kanal D'nin başında bulunduğu dönemde, Ertuğrul Özkök'ün de aralarında bulunduğu önemli isimleri ünlü bir balık restoranına yerleştirdiği böcekle dinledi. Sosyetenin uğrak yeri olan Bebek'teki balık lokantasının şef garsonunu 'satın alan' Özkan, VIP müşteriler için ayrılan masadaki saksıya böcek yerleştirdi. Önemli bir istihbaratçı, restorana her gelişinden dakikalar sonra Özkan'ın da mekana uğramasından şüphelenince 'böcek' bulundu.

Ergenekon soruşturmasının 23 Eylül 2008'de yapılan 9. dalga operasyonunda eski emniyet müdürü Adil Serdar Saçan ve Gürbüz Çapan'la birlikte tutuklanan gazeteci Tuncay Özkan'ın evinde ele geçirilen kasetler ve belgeler, ünlü bir restorana kurduğu dinleme ağını ortaya çıkardı. Özkan'ın Kanal D'nin başında olduğu 1996-2002 yılları arasında İstanbul Boğaz'da bulunan ünlü bir balık restoranında dinleme ağı kurduğu anlaşıldı. Üst düzey bürokratlar, işadamları, medya patronları ve ünlü gazetecilerin gittiği restoranda VIP müşteriler için ayrılan masadaki çiçek saksısına 'böcek' diye tabir edilen dinleme cihazı yerleştiren Özkan, Hürriyet Gazetesi Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün de aralarında bulunduğu birçok önemli ismin görüşmelerini bu yolla kaydetti.

ŞEF GARSONU SATIN ALDI

Gazeteci Tuncay Özkan'ın ünlü sanatçılar Tarkan, Yılmaz Erdoğan, Mustafa Sandal, Sibel Can, Hülya Avşar, Cem Yılmaz ile Dinç Bilgin, Adnan Polat gibi tanınmış işadamları ve üst düzey bürokratların gittiği restorantının şef garsonunuyla para karşılığı anlaştığı ileri sürüldü. Tuncay Özkan'ın şef garson aracılığı ile VIP müşterilere ayrılan masadaki saksıya dinleme cihazı yerleştirdiği iddia edildi.

İSTİHBARATÇIDAN ÖZKAN ŞİKAYETİ

İddiaya göre, restoranın müdavimi önemli bir istihbaratçının şikayeti üzerine dinleme skandalı ortaya çıktı. Restorana her gelişinden birkaç dakika sonra gazeteci Tuncay Özkan'ın da mekana girmesinden şüplenenen istihbaratçının talimatıyla, ekipler restoranda arama yaptı. VIP müşterilerin ağırlandığı masadaki saksının içinde 'böcek' bulan istihbarat ekipleri restoranın çalışanlarını sorgulayınca Özkan'a bağlı çalışan şef garson deşifre oldu. Garsonun işine son verildi. Olay, §Tuncay Özkan'ın çalıştığı Doğan Grubu'nda da duyuldu.

SKANDAL ÖZKAN'I YERİNDEN ETTİ

Dinleme skandalının patlak vermesiyle, Hürriyet Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök ve Doğan Grubu'nun üst düzey yöneticilerinin restorandaki görüşmelerinin de Özkan tarafından dinlendiği anlaşıldı. Doğan Grubu'nda panik yaşanmasına neden olan dinleme skandalının, Özkan'ın grupla arasındaki ipleri de kopardığı idida edildi. Özkan skandaldan sonra Kanal D Yayın Yönetmenliği'nden ayrılarak 2002 Temmuzu'nda Mehmet Emin Karamehmet'in Çukurova Grubu'na Medya Grup Başkanı olarak geçti.

DİNLEME KAYITLARI EVİNDEN ÇIKTI

Özkan'ın Ergenekon kapsamında evinde yapılan aramalarda önemli işadamı, gazeteci, siyasetçiye ait dinleme kayıtlarının ele geçirildiği ileri sürülüdü. Özkan'da ele geçirilen belge ve kasetler ile dinlemeye takılan telefon görüşmelerinden dinleme yapılan mekanlardan birinin de sözkonusu ünlü restoran olduğu anlaşıldı.

Önce röportaj yaptı sonra para istedi

Tuncay Özkan'ın Çukurova Grubu'ndan ayrıldıktan sonra kurduğu Kanaltürk için kumarhaneler kralı olarak bilinen Sudi Özkan'dan para aldığı ileri sürüldü. Özkan, Sudi Özkan'ın Karayipler'deki kumarhanesine gazetecileri davet etmesini günlerce köşesinden “Türkiye'de kumarı meşrulaştırmak için atağa geçtiler” diyerek eleştirmişti. Kumara karşı kamuoyu oluşturan Özkan'ın amacına ulaşmış, gazeteciler davete katılmayacaklarını açıklamıştı. Ancak Tuncay Özkan'ın Karayipler'de Sudi Özkan'la buluştuğu ortaya çıkmıştı. Özkan buluşmayı izah ederken bilet parası ve masraflarını kendisinin karşıladığını iddia etmişti. Özkan, kumarhaneler kralı Sudi Özkan'la yaptığı röportajı da Kanal D'de yayınlamıştı. Bu röportajdan sonra ikilinin yakınlaşması dikkat çekmişti. Tuncay Özkan'ın bu yakınlaşmayı kullanarak Kanaltürk'ü kurarken Sudi Özkan'dan yüklü miktarda para aldığı iddia edildi.

Restoranda görüşme dakikalar sonra internet sitelerinde

Tuncay Özkan'ın böcek yerleştirdiği balıkevinde, iki özel konuğu ile yemek yiyen Hürriyet Yayın Yönetmeni Ertuğrul Özkök'ün burada yaptığı konuşma bir internet sitesinde dakikalar sonra yayınlanmıştı. O dönemde Ertuğrul Özkök'ün konuşmasının internet sitelerine nasıl düştüğü anlaşılamamıştı.

aktifhaber

Başbakan Erdoğan'a suikast düzenleyeceği iddiasıyla tutuklanan Muammer A., ETÖ tutuklusu Tuncay Özkan’ın yönettiği ‘www.bizkaçkişiyiz.com’un üyesi çıktı.

TEKİRDAĞ’DA AK Parti mitinginde Başbakan’a suikast düzenleyeceği iddiasıyla tutuklanan Muammer A.’nın, Ergenekon sanık ve şüphelililerinin yöneticileriyle ilişkisi mercek altına alındı.

‘Eylemi bir yıldır planladım. Başbakan Erdoğan ve Deniz Baykal’ı vurduktan sonra intihar edecektim’ diyen Muammer A.’nın, örgüt bağlantısını araştıran polis ilginç bir bilgiye ulaştı.

‘www.bizkackisiyiz.com’ ÜYESİ

SUİKASTÇİNİN, ETÖ tutuklusu Tuncay Özkan’ın yönettiği ‘www.bizkaçkişiyiz.com’un üyesi olduğu belirlendi. Polisteki ifadesinde de ‘Pişmanım’ dediği öğrenilen Muammer A.’nın, Mustafa Balbay’ın günlüklerinde de ifade edildiği gibi hükümeti düşürmeye yönelik faaliyetler içinde olan çeşitli derneklerle de bağlantısı araştırılıyor.
aktifhaber

Mumcu'nun Katili T.Özkan'a Sorulmalı
25 Mart 2009 20:132.

Ergenekon iddianamesinin "Tuncay Özkan"la ilgili bölümünde, ilginç bağlantılar yer alıyor.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'nin kabul ettiği 2. Ergenekon iddianamesinin "Tuncay Özkan"la ilgili bölümünde, ilginç bağlantılar yer alıyor.

Bu bölümde, Kanada'da yaşayan Tuncay Güney'in 2001 yılındaki ifadelerinden de bahsediliyor.

İddianamede, "2001 yılında yakalanan Tuncay Güney beyanlarında; Tuncay Özkan'ın Doğu Perinçek'in adamı olduğunu ve bu şahsı Doğu Perinçek'in yönlendirdiğini, E.B. gibi bir çok şahsın Veli Küçük'ün de dostu olduğunu,

"Tuncay Özkan'a bakın kimin çırağıdır, Tuncay Özkan Uğur MUMCU'nun çırağıdır eğer Ugur MUMCU'nun katili aranması gerekiyorsa ofisboyuna sorulması lazımdır Tuncay Özkan" şeklindeki beyanları sorulduğunda, bunların gerçek dışı olduğunu beyan ettiği..."
aktifhaber

MENGÜ ÖZKAN'DAN FATURA İSTEMİŞ
05 Nisan 2009 09:33
CHP'nin 'kayıp 3 trilyon'la ilgili T. Özkan'dan istediği fatura iddianamede... Teknik takibe takılmış...

CHP’nin ‘kayıp 3 trilyonu’na uydurulan kılıf teknik takibe takıldı. Kanaltürk’e ödenen 3 trilyonla ilgili Anayasa Mahkemesi devreye girince CHP’li Mengü, Özkan’dan hemen belge hazırlanmasını istemiş.

CHP’NİN kayıp 3 trilyon nedeniyle kapatma davası açılmasından kurtulmak için Ergenekon Terör Örgütü (ETÖ) tutuklusu Tuncay Özkan’dan Anayasa Mahkemesi (AYM) belge isteyince fatura aldığı ortaya çıktı. İkinci ETÖ iddianamesinde, Maliye Bakanlığı ve AYM’nin de incelemesine konu olan CHP ile Tuncay Özkan dönemi Kanaltürk’ü arasındaki ilişkinin detayları da yer aldı. Teknik takibe takılan telefon görüşmelerinde CHP’nin, Anayasa Mahkemesi inceleme başlattıktan sonra Özkan’dan ödenen paralarla ilgili belge hazırlamasını istediği ortaya çıktı.

MAHKEME İSTİYOR, HAZIRLA!

ANAYASA Mahkemesi’nin kayıp trilyonla ilgili başlattığı soruşturmanın ardından, Anayasa Mahkemesi raportörünün CHP’den Kanaltürk’e ödenen paralarla ilgili belge istediği öğrenildi. Anayasa Mahkemesi’nin talebi üzerine CHP’nin Manisa Milletvekili Şahin Mengü aracılığıyla Tuncay Özkan’dan ödenen paralara ilişkin acilen belge hazırlamasını istediği, Özkan’ın da bu isteği yardımcısı ETÖ sanığı Merdan Yanardağ’a ilerterek alınan CHP’den paralarla ilgili hemen bir belge hazırlanıp CHP’ye gönderilmesi talimatı verdiği belirlendi.

SABAH İSTİYOR, ÖĞLEYİN HAZIR

İDDİANAMEDE, teknik takip altındaki Tuncay Özkan’ın, 28 Mayıs 2008 günü ETÖ sanığı ve Kanaltürk’teki yardımcısı Merdan Yanardağ’la yaptığı telefon konuşmaları, da yer aldı. Anayasa Mahkemesi raportörünün kayıp trilyonlara ilişkin sorusu üzerine, Şahin Mengü’nün sabah saatlerinde Özkan’dan paraların kullanımını yasal gösterecek belgeler için yardım istediği, Özkan’ın da ‘öğleye kadar’ bu belgeleri hazırladığı görülüyor. İddianamede, Ergenekon savcıları tarafından bu ilişkiye ait notlar şu şekilde aktarıldığı görüldü:

TAMAM... O RAKAMI BULURUZ...

‘(Tuncay Özkan) Şahin Mengü aradı beni. Anayasa Mahkemesi Raportörü bu bizim belgeselle ilgili olarak CHP’den savunma istemiş.. Bunu kaç paraya hazırladınız işte ne yaptınız falan filan gibi şey bunun prodüksiyonunu nasıl oluşturduk, seslendirmesi dahil şey bi setin kullanımı dahil 10.000 saatlik filim çekimi dahil ropörtajlar dahil falan filan böyle bir hesaplama, yani neler yapıldı bu filim nasıl hazırlandı noktasında. Kameralar Ankara işte diğer geziler dahil bununla ilgili olarak hani o satın alınan görüntüler dahil şeyden piyasadan bunlarla ilgili olarak bi şey hazırlar mısın lütfen.. Öğleden sonra istiyorlarmış... hazırla da Şahin Mengü’ye yolla’ dediği, Merdan Yanardağ’ın ‘Sadece not olarak istiyorlar de mi bilgi notu olarak istiyorlar benden’ dediği, kendisinin ‘Tam ne olduğunu yani not olarak istediği şey şey resmi değilmiş gibi yaz o yazıp gönderecek’ dediği, Merdan Yanardağ’ın ‘Tamam .. O rakamı buluruz..’, kendisinin ‘Yani bir trilyon, bir trilyon ikiyüz de şeyi olur, karı olur işte...sekiz yüz bir trilyon karı olur, üstüne koyarsız biraz, tamam..’ diyor...’

Ahlaksız sözleşme

CHP, Tuncay Özkan’la imzaladığı sözleşme ile Kanaltürk’ü para karşılığı 4 yıl boyunca ‘bağımlı-yandaş medya’ haline getirmişti.

ANAYASA Mahkemesi ve Maliye Bakanlığı tarafından da incelenen CHP’nin kayıp 4 trilyonuyla ilgili ilginç gelişmeler yaşanmıştı. CHP’nin, 4 trilyon liralık ödeme karşılığında Tuncay Özkan dönemi Kanaltürk’ünü bağımlı-yandaş medya haline getirdiği ortaya çıkmıştı. Maliye Bakanlığı Gelir İdaresi Başkanlığı, CHP’nin Kanaltürk’e aktardığı 4 milyon YTL’lik para ile ilgili başlattığı incelemede yaklaşık 3 milyon YTL’lik bölümününün faturalandırılamadığını tespit etmişti. Bu haberlerin medyada yeraldığının ortaya çıkması üzerine Kanaltürk, 2004 yılında aldığı paranın faturasını 2007 yılında keserek CHP’ye göndermişti. CHP de ödenen paranın ‘Atatürk’ün Kurduğu Parti’nin Öyküsü’ belgeseli için ödendiğini açıklamıştı. CHP 4 trilyona yaptırdığı belgeseli ise hala gösterime sokmadı.

İŞTE O SÖZLEŞME

ANCAK tüm bunlar yaşanırken, CHP’nin kanaltürk’e ödediği 4 trilyonun ne için yapıldığını gösteren Ahlaksız Sözleşme ortaya çıkmıştı. CHP ile Kanaltürk arasındaki Ahlaksız Sözleşme’de CHP Genel Sekreteri Önder Sav ile Tuncay Özkan’ın imzaları bulunuyordu. İşte o sözleşmeden ilginç satır başları:

1- CHP’nin tanıtım ve reklam filmleri izlenme oranı yüksek olan yayın kuşağında (prime time’da) 4 yıl boyunca bedelsiz yayınlanacak.

2- CHP’nin belirleyeceği partili uzmanlar, spordan müziğe her programa konuk edilecek. CHP’nin önerdiği bu kişiler haftada en az 7 saat ekranda tutulacak.

3- CHP lideri veya CHP’nin yetkili kılacağı bir yönetici haftada en az bir kez programa çıkarılacak.

4- CHP liderinin tüm yurtdışı gezileri Kanaltürk tarafından takip edilecek ve yayınlanacak.

5- Kanaltürk, prodüksiyon ve yayınlarda parti görüş ve programına uygun davranacak.

6- CHP’nin göstereceği bir isim Kanaltürk İcra Kurulu Üyesi olarak görev yapacak.

7- Şirketin yüzde 40’ı CHP’ye rehin edilecek. Sözleşme bedeli kadar senet CHP’ye verilecek.

8- Kanaltürk 4 yıl süresince başka parti, kişi veya oluşumla sözleşme yapamayacak.

9- CHP bu hizmetler karşılığında Kanaltürk’e 24 Aralık 2004’te 2 milyon dolar, 1 Nisan 2005’te 1 milyon dolar ve 1 Nisan 2006’da 500 bin dolar ödeyecek.

aktifhaber

RTÜK’ün CHP kontenjanından üyesi Mehmet Dadak, "sancağım, bayrağım" diye hitap ettiği Tuncay Özkan’a yaptığı her girişimi önceden haber verip "emrindeyim" demiş

01 Mayıs 2009 RTÜK’ün CHP kontenjanından üyesi Mehmet Dadak, ‘sancağım, bayrağım’ diye hitap ettiği Tuncay Özkan’a yaptığı her girişimi önceden haber vermiş ve ‘emrindeyim’ demiş.

Ergenekon klasörlerinde, Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan ile RTÜK’ün CHP’li üyesi Mehmet Dadak arasında geçen telefon konuşması dikkat çekti. RTÜK üyesi Dadak, ‘Silahlı terör örgütüne üye olma’, ‘Hükümeti ortadan kaldırmaya teşebbüs’, ‘TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs’ gibi suçlarından iki kez ağırlaştırılmış müebbet ve 47 yıl 10 ay ağır hapis cezası istenen Tuncay Özkan’a ‘her zaman emrindeyim’ diyor.

BIÇAĞI BİLEDİM, HÜCUM...

13 Nisan 2008 günü Özkan ile Dadak arasındaki görüşme şöyle:

M.D.: Canım daha iyiceğim ve sizi duyduktan dostlar beni uyardıktan sonra Tuncaycım çok çok daha iyiyim. (...) Kalktım iyileştim bıçağı biledim pazartesi günü hücum.

T.Ö.: Ah canımsınız. Benden ne istiyorsan abi hiç...

M.D.: Siz siz öyle dağ tepe koşarken bize hasta olmak bile haram.

T.Ö.: Aman abi dikkat edin kendinize bide şimdi doktor Mesut Ö. cerrah dostum benim bu. Kalp nakli yani herşeyi yapar ona telefon numaranızı verdim o sizi arıyacak. Size o bakacak.

M.D.: Hay sağolasın çok teşekkür ederim. Canım bayrağım sancağım emrindeyim her zaman.

EMEĞİNİZİN KARŞILIĞI: CHP

18 Mart 2008’de Tuncay Özkan ve RTÜK Üyesi MEhmet Madak arasındaki telefon görüşmesi ise şöyle:

T.Ö.: (TGRT’nin FOX TV’ye satışıyla ilgili olarak RTÜK üyelerinin Danıştay’a açtığı davayı kastederek) Sağ ol abi bende sizi kutluyorum ellerinize sağlık gereken dersi vermişsiniz Danıştay’da.

M.D.: Verdik verdik abi daha vereceğiz. Daha başka derslerde vereceğiz şimdi dün onu size gönderdim.

T.Ö.: Ben de sizin bu emeklerinizin karşılığını CHP’yi iktidara getirerek vereceğim abi.
netgazete

22 Aralık 2009
Özkan'dan Savunma
İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı Tuncay Özkan, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinde savunmasını yaparken iddianameyi hazırlayan savcıları eleştirdi..

İkinci ''Ergenekon'' davasının tutuklu sanığı gazeteci-yazar Tuncay Özkan, iddianamenin ''Türk hukukunun Kerbelası'' olduğunu ileri sürerek, ''Zulmüyle hatırlanacaktır. Her şey unutulur, bu zulüm hatırlanır'' dedi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesindeki duruşmada savunmasını yapan Özkan, iddianameyi ve hazırlayan cumhuriyet savcılarını eleştirdi. Suçu konusunda hala bilgi sahibi olmadığını iddia eden Özkan, suçunu öğrenmek için 70 sayfalık dilekçe verdiğini söyledi.

Özkan, ''TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs etmek''le suçlandığını belirterek, matbaa ustası olan ve kurşun zehirlenmesi nedeniyle kanser olup 42 yaşında ölen babası Ziya Özkan'ın, TBMM çalışanı olduğunu kaydetti.

Meclis'in her bir karesinde çocukluğunun geçtiğini anlatan Özkan, ''Bahçesindeki ağacın dalından elma koparıp yedim. İlk sapanımı meclisin bahçesindeki ağacın dalından yaptım. Babam 42 yaşında öldüğünde TBMM'nin bize bağladığı dul ve yetim aylığı ile okuduk.

TBMM'yi ortadan kaldırmaya teşebbüs ettiğim iddiasını bana nasıl yazarlar? TBMM'de en son görevim Cumhuriyet Gazetesinin parlamento şefliğiydi. Böyle bir suçlamanın olması için vicdansız olmak lazım. Bahçesine kadar tanıdığım, ağacından meyve koparıp yediğim o meclisi, benim tarafımdan ortadan kaldırmaya götürüyorlar. Elinizde bir don lastiği, nereye uzarsa oraya çekiyorsunuz'' görüşünü savundu.

Cumhuriyet Savcısı Mehmet Ali Pekgüzel'in dün duruşmaya gözlemci olarak katılan CHP milletvekillerinin ''milletvekilliklerinin düşürülmesi talebini'' eleştiren Özkan, ''Duruşmada aleniyet varsa, TBMM iç tüzüğü gereğince de üyeleri denetim faaliyetlerini yürütebilir. Demokrasi dersi verenlerin demokrasiyi iyi öğrenmesi gerekir.

Metinlerin arkasına dayanılarak politika yapılmaz. Savcılık makamı dün siyaset yapmıştır. Biz hukuk arıyoruz, onlar politika yapıyor. Ergenekon iddianamesi büyük bir hatayla başlıyor. Savcılık makamının algıladıklarına değil, algılamadıklarına hayranım.

Savcılara göre bu sanıkların yapamadıkları bir şey yok. İddianamede bir kahraman yaratılıyor. Pelerinleri var uçar diyorlar. Anlayamadıklarına da Ergenekon diyorlar. Ergenekon diye bir şey var ama algılayamıyorlar'' iddiasında bulundu.

''Savcılar, iddianamenin hem efendisi, hem kölesi olmuştur'' görüşünü ileri süren Özkan, iddianameyi ölü doğan bir bebeğe benzetti.

''Alevi olmak''la suçlandığını anlatan Özkan, ''Muharrem ayındayız, buyurun, bize de iftara bekleriz. İnançlarımızdan dolayı da mı sorgulanacağız? Ben gözaltına alınacağımı biliyordum. Çıktım, televizyonda söyledim. Ben doğruluk için burada varım'' dedi.Özkan, iddianamenin siyasi bir plan olduğunu ileri sürerek, şunları savundu:

''Özgür, cesur, mert ve yazdıklarına güvenilen bir iddianame için çok şey feda edebilirim. Demokrasi güvercinini, Recep'in tavuğu haline getirmeye çalışıyorlar. Ben bunu kabul etmem. Yeminle söylüyorum, özür dileyecekler. Herkes ölümlü, güç dediğiniz şey ateşten bir top.

Kimin elinde çok kalırsa yakar. Savcılık içinde bulunduğu durumdan kurtarılmalıdır. Umarım yanlış anlamazlar ve bataklıktan çıkmak için dost elimi tutarlar. Bu kinle, bu sevgisizlikle gidecekleri bir yer yoktur.''

Tutuklu sanık Tuncay Özkan, ''Beni gönderecekleri Silivri'den öteye bir yer var mı? Buradan öteye Silivri'ye yaptıracağınız bir mezarlık kaldı. Ona da varım. Savcılığın tutumuna ilişkin söyleyeceklerim bunlardır'' diye konuştu.
Mahkeme heyetine de seslenen Özkan, ''Lütfen bana söyleyin, benim hatam ne? Ben nerede yanlış yaptım? Niye öyle bakıyorsunuz? Okuyup kabul ettiğiniz metin bir politik metin. Bu iddianame Türk hukukunun Kerbelasıdır. Zulmüyle hatırlanacaktır. Her şey unutulur, bu zulüm hatırlanır'' iddiasında bulundu.

Özkan, ''Niye burada olduğumun delillerini sunacağım. Beni öldüreceklerdi, onun için buradayım'' dedi.

İstanbul Adliyesinde ''Matkap Operasyonu'' ile ilgili savcıya ifade verdiğini belirten Özkan, ''İfade verirken Zekeriya Öz de odaya girdi. O da dinledi. Matkap dosyasını getirin. Bu mafya liderini dinleyin. Zekeriya Öz'ü dinleyin'' diye konuştu.
aktifhaber


En son Ekim tarafından Sal Arl 22, 2009 9:52 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pzr May 10, 2009 6:01 pm    Mesaj konusu: T. ÖZKAN: O NAMUSSUZ YALANCI Alıntıyla Cevap Gönder

Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar, Tuncay Özkan'ın Kanaltürk'ünün maddi kaynaklarını açıkladı! En büyük yardımı Koç Grubu ve CHP yapmış

08 Temmuz 2009 - Ergenekon tutuklusu Tuncay Özkan'ın Kanaltürk'ü Akın İpek'e 25 milyon dolar değil 52 milyon dolara sattığı ve aradaki farkın Özkan'a kaldığı iddia edilmişti. Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar, bugünkü yazısında Kanaltürk'ün kimlerden ne kadar destek aldığını yazdı; çeşitli iddialarda bulundu. İşte o yazı...

Tuncay Özkan'ın elinde ne kaldı?

Tuğçe Tatari, Tuncay Özkan'ın Kanaltürk'ü Akın İpek'e satışıyla ilgili yeni bir iddiayı gündeme taşıdı. İddiaya göre; gerçek satış rakamı 25 milyon dolar değil 52 milyon dolar, aradaki fark da Tuncay'ın cebinde...

Bu yazı Tuncay'la ilgili iddiaları sulandırmak için mi yoksa kamuoyunu bilgilendirmek için mi kaleme alındı, pek anlayamadım.

Ama güzel bir pastı, golü atalım...

Kanaltürk ve Tuncay Özkan'la ilişkili 8 şirket var. Sırasıyla sayalım; Yaşam TV, Gökcan Prodüksiyon, Pena Reklam, Rek-Tur Reklam, Trakya Basın ve Yayın, Yaşam Haber Ajansı, Dönemeç TV, Reyhanlı Radyo ve TV.

Bu şirketlerin bir kısmı Kanaltürk yayına girmeden önce kuruldu, kalanı ise hisse devri yoluyla ekibe dahil edildi. Milyon dolarlık borçlara müteselsil kefil olarak imza atmaktan sakınmayan ve Akın İpek'le pazarlık masasına oturan Tuncay, hiçbir şirkette resmi olarak hissedar değil.

Kağıt üzerinde patron, Tuncay'ın yakın akrabası olduğu belirtilen 1978 doğumlu Ahmet Burak Mızrak. İlk şirketi kurdukları 2004 yılında henüz 26 yaşında.

Can suyu Koç'tan

Kanaltürk'e hayat veren ilk şirket Gökcan Prodüksiyon 28 Mayıs 2004'de kuruldu, karar 3 Haziran 2004'de Ticaret Sicili Gazetesi'nde yayınlandı.

Şirketin kurucularına bakalım; Ahmet Gökbulut, Müjdat Kerimcan Kamal, Havva Göksu, Emre Eren ve Adnan Bulut. Bir süre sonra Adnan Bulut, hisselerini Tuncay'ın akrabası Ahmet Burak Mızrak'a devretti.

Şimdi, buraya dikkat edin.

Şirketin kuruluş kararı gazetede yayınlandıktan 4 gün sonra, yani 7 Haziran 2004 günü hesaba eski parayla 2 trilyon 175 milyar lira aktarıldı.

Para kimden dersiniz? Koç Grubu'na ait BEKO Ticaret A.Ş...

Durun, bitmedi...

Kısa süre sonra 8 Temmuz 2004'de Yaşam TV kuruldu, karar 14 Temmuz 2004'de Ticaret Sicil Gazetesi'nde yayınlandı.

Şirketin kurucuları, Gökcan Prodüksiyon'la aynı. Orada olduğu gibi burada da Adnan Bulut hisselerini sonradan Tuncay'ın gözdesi Ahmet Burak Mızrak'a devretti.

Bu şirketin kuruluş sermayesi, eski parayla 1 trilyon 200 milyar lira. Şirket ana sözleşmesine göre; ortaklar, sermaye taahhüdünün dörtte birini tescil tarihinden itibaren 3 ay içerisinde, kalanı ise 3 yıl içerisinde ödemekle yükümlü.

Ancak, şirket ortakları, bu taahhütlerini öyle 3 yıl beklemeden hatta bir hafta bile geçmeden 12 Temmuz 2004 ve 26 Temmuz 2004 tarihlerinde iki ödemeyle hallettiler.

Çünkü, tulumbadan su çekmek isteyenler başlangıçta tulumbaya su koymayı yeğlemişlerdi. Koç Grubu'ndan Gökcan Prodüksiyon'a henüz ortada TV yayını bile yokken aktarılan 2 trilyon 175 milyar lira, Yaşam TV için can suyu olmuştu.

Kuruluş sermayesini o paradan ödediler. Hatta, RTÜK'e lisans ödemeleri bu bütçeden sağlandı.

Ve Kanaltürk, 15 Eylül 2004 günü test yayınına başladı.

Takviye, FİBA ve CHP'den

Can suyunu Koç Grubu sağladı ama filizlenip meyve vermesi için ilave kaynak suyuna ihtiyaç vardı. Ama onlar hiç zorlanmadılar.

Koç'tan sonra işadamı Hüsnü Özyeğin'e ait FİBA Grubu, Deniz Baykal'ın liderliğindeki CHP ve diğerleri, değirmene su taşıdılar. Mesela, CHP, Kanaltürk şirketlerine toplam 5 trilyon 616 milyar 800 lira aktardı. Bu paranın 2 trilyon 745 milyar liralık bölümünü Kanaltürk'ün test yayınından kısa sonra 2004 yılı Aralık ayında ödedi.

CHP'nin gerekçesi, Atatürk belgeseliydi. Diğerleri de reklama sığındı. Daha kanal kurulmadan 2 trilyon 175 milyar lira aktaran Koç'un muradı ise pek anlaşılamadı!

2007 yılı sonuna gelindiğinde Kanaltürk'ün kasasına yüksek montanlı para transferi miktarı eski parayla 28 trilyon liraya ulaştı. İsterseniz dağılımına şöyle bir bakalım:

-Koç Grubu (yüzde 37.36)

-FİBA Grubu (yüzde 17)

-CHP (yüzde 16.32)

-Cıngıllı Grubu (yüzde 13.37)

-Ülker (yüzde 6.97)

-Bahçeşehir Üniversitesi (yüzde 4.71)

-Paragon TV (yüzde 4.27)

Tuncay masada, para Mızrak'ta

2008 yılı başından itibaren Kanaltürk gelirlerinde başlangıçtaki gibi ciddi hareketliliğe rastlanmadı. Ağa babalar desteğini çekince mayıs ayında Kanaltürk el değiştirdi.

Resmi kayıtlara göre, Kanaltürk, 25 milyon dolara Akın İpek'e satıldı. Akın Bey, paranın 13 milyon dolarlık kısmını 12 Mayıs 2008, 12 milyon dolarlık kısmını ise 13 Mayıs 2008'de Ahmet Burak Mızrak'ın hesabına yatırdı.

Ama pazarlık masasındaki isim Tuncay Özkan'dı. Akın Bey'e sordum, 'Doğrudur, pazarlığı parayı ödediğimiz Ahmet Burak Mızrak'la değil Tuncay Özkan'la yaptık' dedi.

Ödemelerin tamamlanmasından hemen sonra, 14 Mayıs 2008 günü şirkette yönetim değişikliği gerçekleşti.

Ancak bu satış işlemi, Tuncay Özkan'ı zor durumda bırakınca vazgeçmek istedi. Yanına, şimdi kendi gibi Ergenekon sanığı olan Tanju Güvendiren'i bir de muhasibi alarak Akın İpek'e gitti.

Akın Bey, 'Ben paramı ödedim, medyada büyümek istiyorum, kesinlikle iade etmem' diyerek karşı çıktı. 'Nuh' dedi 'Peygamber' demedi.

Elinde ne kaldı?

Şimdi bir başka kritik soruya geliyoruz. Ahmet Burak Mızrak, bu 25 milyon doları ne yaptı? Tuncay'ın dediği gibi borçlar ödendikten sonra ellerine sadece 1 milyon dolar mı kaldı?

12 milyon dolar hemen TL'ye çevriliyor, o da eski parayla 14 trilyon 218 milyar lira tutuyor. Digitürk aboneliği, SSK primi ve vergi gibi borçlara gidiyor.

1.5 milyon dolar Ahmet Burak Mızrak'ta kalıyor. 1 milyon dolar Tanju Güvendiren'in hesabına havale ediliyor.

Genç yaşta ünlü işadamları ve CHP'den topladığı paralarla medya patronu olmayı başaran büyük yetenek Mızrak, Tuncay ağabeyine ise 13 trilyon lira teslim ediyor.

Yani, satıştan, borçlardan sonra Tuncay'ın eline geçen para 13 trilyon lira. O da bir kısmını Kızı Nazlıcan ve kardeşi Nuran Halise Belet'e emanet ediyor.

Ha, bunun dışında kayıt dışı işlemi var mı, orasını Tuğçe Tatari'ye sorun.



Günün dedikodusu: "Tuncay Özkan Kanaltürk'ü 24 değil 52 milyon dolara satmış"

05 Temmuz 2009 Ergenekon soruşturması kapsamında cezaevinde bulunan Tuncay Özkan, Kanaltürk'ü Akın İpek'e satmış ve bazı kesimlerden büyük tepki toplamıştı. Akşam yazarı Tuğçe Tatari, bugünkü köşesinde satışla ilgili kulislerde dolaşan bir iddiayı yazdı. İşte o yazı...

"Son günlerde hayli iddialı bir dedikodu dolaşıyor medya koridorlarında. Hepinizin gayet net hatırlayacağı bir TV kanalının satışıyla ilgili bu dedikodu. Biliyorsunuz; Tuncay Özkan Kanaltürk'ü Akın İpek'e satmıştı. Hatta bu satıştan sonra 'biz kaç lirayız' tartışmaları başlamış ve uzun süre satış gündemde kalmıştı. Tuncay Özkan '25 milyon dolara satmak zorunda kaldık. O kadar büyük borcumuz var ki, ödedikten sonra sadece 1 milyon dolar kalıyor' açıklamasında bulunmuştu. Oysa şimdilerde dedikodu şöyle dolaşıyor; Kanaltürk 52 milyon dolara satılmış. Özkan'ın '24 milyon dolar borcumuz var' açıklamaları o günde inandırıcı bulunmamış, itiraz edenler, 'sadece 7 milyon borcu var' diyenler olmuştu. Bu dedikoduya göre 52 milyonluk satışın 24 milyonu borca gitmiş, gerisi Tuncay Özkan'ın şahsi hesabına. Bu satışın rakamı karşılıklı anlaşmaya varılarak '25 milyon' diye açıklanmış."

netgazete

T. ÖZKAN: O NAMUSSUZ YALANCI

10 Mayıs 2009 09:26
Tuncay Özkan'dan Eruygur'a yaylım ateş: "O namussuz, yalancı"
İlişkili HaberlerTüm Haberler
Milliyet'te Ergenekon HaberleriGazetecilere Davanın Arkasından Eruygur Çıktı ERUYGUR'UN BAŞBAKANLIK KÖSTEBEĞİMilliyet'te Ergenekon HaberleriRadikal'de Ergenekon Haberleri

Tuncay Özkan'dan Eruygur'a yaylım ateş: O namussuz, yalancı

Ergenekon davasının tutuklu sanıklarından Tuncay Özkan'ın 21-22 Haziran 2008 tarihlerinde yapılan ADD Olağan Genel Kurulu'nda, Şener Eruygur'u devirip ADD'nin yönetimine hakim olmak için çabaladığı ortaya çıktı.

İkinci iddianameye ait ek klasörlerde yer alan telefon konuşmalarından, Özkan'ın ADD yönetimine kendi adamlarını sokmak için yoğun faaliyet yürüttüğü anlaşılıyor. ADD Denizli Şube Başkanı Gülizar Biçer'in başkanlığında liste hazırlayan Tuncay Özkan, bu listeye Tuncay Mollaveisoğlu, Fikri Taşçı, Şahin Filiz, Adnan Bulut gibi isimleri dahil etmiş. Özkan'ın ADD Bilim Danışma Kurulu için Süheyl Batum üzerinde karar kıldığı görülüyor.

Özkan'ın ADD yönetimine kendi ekibini sokmak istemesinin arkasında ise derneğin o dönemki başkanı Şener Eruygur'a duyduğu öfke var. Olağan genel kurulun yapıldığı 21 Haziran'da Özkan'ın yaptığı telefon konuşmaları da bu nefretin göstergesi.

Aynı davanın sanıklarından emekli asker Tanju Güvendiren, Tuncay Özkan'la Şener Eruygur arasında aracılık yapıyor. Güvendiren, Özkan'a, 'Eruygur'un kendisinden destek beklediğini' aktarıyor. Bunun üzerine Özkan şunları söylüyor: "Ben destek vermem. O namussuz, yalancı. Ben yalancıları desteklemem. Bu Harbiye'yi kökünden kaldırmadıkça bu ülke düzelmez zaten." 19 Haziran 2008'de Şahin Filiz'le yaptığı telefon görüşmesinde de Tuncay Özkan, ADD Genel Başkanı Şener Eruygur'u yalancılık ve kumpasçılıkla suçluyor: "Benim için hocam dünyada en önemli şey yalansız olmak. ADD genel başkanı yalan söyleyemez. ADD genel başkanı kumpas yapamaz. ADD genel başkanı sözünü söylerse sözünü tutar."

Kaynak: Zaman

Emin Ağa Kanaltürk'te Görüşmüş
14 Mayıs 2009 10:38

Ergenekon ikinci iddianamesinin delil klasörlerinde Tuncay Özkan'ın Eminağaoğlu'yla yaptığı görüşmeler var. İkili bakın telefonda ne konuşmuşlar...
İlişkili HaberlerTüm Haberler
Ergenekoncular Birbirine Girdiİşte Komutanların Darbe SohbetiHaberal'ın Tahliye Talebine RedErgenekon'da Mesaj Trafiği!Ergenekon'u Başlatan Bombalar

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün ardından Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun da, Ergenekon Terör Örgütü üyesi olduğu gerekçesiyle yargılanan sanıklarla irtibatının olduğu ortaya çıktı.

TUNCAY ÖZKAN'LA GİZLİ GÖRÜŞMELER YAPMIŞ!

Ömer Faruk Eminağaoğlu, Ergenekon Terör Örgütü'nün yöneticisi olduğu gerekçesiyle tutuklanan Tuncay Özkan'ı aradığı gerekçesiyle teknik takibe düşmüş. Ömer Faruk Eminağaoğlu, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı olmasına rağmen, Ergenekon Terör Örgütü'nün sözcülüğünü yaptığı dönemde Kanaltürk Televizyonu'nda Tuncay Özkan ile gizli görüşmeler yapmış.

“BİR ZAMAN AYIRABİLİR MİSİNİZ, KANALTÜRK'TE BULUŞALIM”

Ergenekon Terör Örgütü soruşturması kapsamında hazırlanan ikinci iddianamenin 128. delil klasörünün 348. ve 349. sayfasında, Tuncay Özkan'ın, Ömer Faruk Eminağaoğlu ile görüşmeleri yer alıyor.

Tuncay Özkan, 17 Eylül 2008 tarihinde Ömer Faruk Eminağaoğlu'nu aramış ve Ankara'ya geleceğini, kendisiyle görüşmek istediğini söylemiş ve “Öğleden sonra bi zaman ayırabilir misiniz bi görüşebilir miyiz zamanınız var mı?” demiş. Ömer Faruk Eminağaoğlu ise, Tuncay Özkan'ın görüşme isteğini kabul etmiş.
Aynı günün akşamında bu defa Ömer Faruk Eminağaoğlu, Tuncay Özkan'ı aramış.

Tuncay Özkan, “Müsait oldunuz mu?” sorusuna, Eminağaoğlu, “Ben uygunum” demiş. Eminağaoğlu, Tuncay Özkan'ın, “Peki kanalda (Kanaltürk Televizyonu) buluşalım mı yoksa başka bir yerde mi olsun” teklifine, “Fark etmez nerdeyseniz ben şey yapabilirim” demiş.

Tuncay Özkan, Ömer Faruk Eminağaoğlu'na, “Ben dışarıdayım. Kanala gelicem. Bi yarım saat 45 dakika sonra kanalda olucam efendim. Yani yoldayım. Oraya inerim hemen” demiş.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Tuncay Özkan'ın sahibi olduğu Kanaltürk Televizyonu'nda kendisiyle görüşmüş.

İŞTE O GÖRÜŞMELER

Ahmet Tuncay Özkan, 17 Eylül 2008 tarihinde saat: 10:05'de, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nu arıyor ve 55 saniye süren görüşmesinde Eminağaoğlu ile şunları konuşuyor:

Ahmet Tuncay Özkan: Alo

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Alo

Ahmet Tuncay Özkan: Beyefendi nasılsınız iyi misiniz

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Teşekkürler sağolasın vallahi nasıl olalım

Ahmet Tuncay Özkan: İyiyiz, iyiyiz çok iyiyiz

Ömer Faruk Eminağaoğlu: İyiyiz
(…)

Ahmet Tuncay Özkan: Vallahi bugün Ankara'ya geliyorum bugün

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Evet

Ahmet Tuncay Özkan: Öğleden sonra bi zaman ayırabilir misiniz bi görüşebilir miyiz zamanınız var mı?

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Öğlenden sonra 3 de veli toplantısına gidecem ama size

Ahmet Tuncay Özkan: Sonra sonraki bir saatte olur yani ben hep akşama kadar gece yarısına kadar Ankara'da olucam

Ömer Faruk Eminağaoğlu: E tamam toplantıdan sonra da olur.

Ahmet Tuncay Özkan: Tamam, lütfederseniz beni bi ararsanız çok memnun olurum.
Ömer Faruk Eminağaoğlu: Estağfirullah tabii ki, tabii ki

Ahmet Tuncay Özkan: Sağolun, ben sizden haber bekliyorum

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Aynı şekilde.

Ahmet Tuncay Özkan: Sağolun çok teşekkür ederim

“KANALTÜRK'TE BULUŞALIM, UYGUN…”

Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, 17 Eylül 2008 tarihinde saat: 17:11'de Ahmet Tuncay Özkan'ı arıyor ve 49 saniyelik görüşme yapıyor:
Ahmet Tuncay Özkan: Alo

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Alo
(…)

Ahmet Tuncay Özkan: (…) Müsait oldunuz mu?

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Ben uygunum

Ahmet Tuncay Özkan: Peki kanalda buluşalım mı yoksa başka bir yerde mi olsun

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Fark etmez nerdeyseniz ben şey yapabilirim

Ahmet Tuncay Özkan: Ben dışarıdayım. Kanala gelicem. Bi yarım saat, 45 dakika sonra kanalda olucam efendim. Yani yoldayım. Oraya inerim hemen.

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Tamam tamam o zaman saat 6-6 çeyrek arası mı?

Ahmet Tuncay Özkan: 6 çeyrek, 6 çeyrekte kanalda buluşalım.

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Tamam
Ahmet Tuncay Özkan: Tamam çok teşekkür ediyorum. Oldu orada olucam sağolunuz

Ömer Faruk Eminağaoğlu: Oldu oldu görüşmek üzere…

Kaynak: Kenan Kıran/Vakit


Aziz Üstel
Star Gazetesi
Mustafa Özkan, Metin Akpınar ve illa da Süheyl Batum
16 Eylül 2009

Ergenekon davasını tutuklu sanığı Tuncay Özkan, Emekli Oramiral Özden Örnek’in günlüklerinde adının iki kez geçtiğini söyledikten sonra, açıklama getirmiş:

“Efendim ben Örnek’i iki kez ziyaret ettim. Bunların ilkinde, “Bana OYAK’tan reklam verir misiniz?” diye sordum. Ondan sonraki ziyaretimdeyse, “Recep Tayyip Erdoğan bana saldırırsa, beni korur musunuz diye sordum.”

Hani şecaat arz ederken diye başlayan bi laf vardır... Gerisini siz getirin işte... Tuncay Özkan’ın ifadesi aynen böyle. Reklam isteyeceğin yer OYAK. Yani Ordu Yardımlaşma Kurumu. Gideceğin yer de orası. Niye gidiyorsun emekli Oramiral Örnek’e? Örnek Paşa, OYAK’ta reklam müdürü mü?

Reklamlardan o mu sorumlu?

Ha eğer OYAK BANK’tan reklamsa istediğin, bankanın reklam ajansına gideceksin...

Yani diyor ki Tuncay Özkan, “reklam için torpil istemeye gittim!”

Diğer bankalar için de emekli general general dolaştın mı?

Neyse... Geçelim...

Gelelim Oramiral Örnek’e ikinci gidiş nedenine: “Recep Tayyip Erdoğan saldırırsa, beni korur musunuz?”

Ne demek bu?

Tayyip Bey, Bruce Lee ya da Jackie Chan mi?

Başbakan kung-fu ya da tai-chi uzmanı mı, havada uçup tekmeyi yapıştıracak sana?

Ha başka türlü bir saldırıysa söz konusu, o zaman bunun ne olduğuınu açık açık söyleyeceksin. Ayrıca bak arkadaş, cürmü kadar yer yakan bir televizyondan cır cır konuşuyorsun diye hiç bir Başbakan, kim olursa olsun, sana saldırmaz. Şimdi gelelim mahkemede yaptığı diğer açıklamaya: Terör örgütünün delili olarak gösterilen telefon konuşmasını yaptığı M.A.’nın Metin Akpınar, örgüte yeni eleman kazandırmasının kanıtı olarak gösterilen konuşmayı gerçekleştirdiği S.B. ‘nin de Süheyl Batum olduğumu açıklamış mahkemede Tuncay Bey.

Bunlar, doğruysa eğer, savcının iddianamesinde niye yer alıyor bunu sormak gerek. Metin Akpınar, artık geceleri kürdülü hicazkardan gidip gün doğarken saba makamına takılıyor. Süheyl Batum’unsa beyin tokatladığı yılların üzerinden 15 yıl geçti... Herhalde, burada Metin Akpınar ya da Süheyl Batum’un değil, Tuncay Bey’in onlara söylediklerinden dolayı iddianamede yer almıştır M.A ve S.B.

Belki hala Ege Bank’ın var olduğunu, reklamlarını da Akpınar’ın yaptığını sanıp ondan da reklam istemiştir! Süheyl Batum’u da “beyin tokatlayan” programlarından hayal meyal hatırlayıp, beyin cerrahı falan sanmış olabilir!

Etiketler: tuncay özkan ergenekon laiklik atatürkçülük çağdaşlık Mustafa Özkan, Metin Akpınar ve illa da Süheyl Batum
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com