EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

SP (Saadet Partisi)

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Mar 25, 2009 11:00 pm    Mesaj konusu: SP (Saadet Partisi) Alıntıyla Cevap Gönder

Fehmi Koru: Saadet Partisi liderini dinledim, söyledikleri beni bayağı düşündürdü
18 Ocak 2018



"Türkiye'nin zihni en açık, kendini en rahat hisseden siyasileri Saadet Partisi kadrosu olmalı"
Fehmi Koru*

Türkiye’nin zihni en açık, kafası en dingin, kendini en rahat hisseden siyasileri Saadet Partisi kadrosu olmalı.

Partinin arkasında hesabı verilemeyecek hemen hiçbir olumsuzluk bulunmadığı görüntüsü sebebiyle bunu söylüyorum.

“Bunlar bizim eski arkadaşlarımız” diye iktidar partisinden söz ederlerken, ağızlarında kekremsi ekşi bir tat olduğu hissedilse de gerçek bu.

Siyasette böyle bir üslup da olabiliyormuş

“Gerçek bu” dediğim kanaate Saadet Partisi genel başkanı Temel Karamollaoğlu’nu İstanbul Cevahir Otel’de düzenlenen basınla buluşma toplantısında dinlerken vardım.

Yalnız iktidar partisini değil, muhalefeti de eleştirmekte tereddüt etmedi Temel Bey; ancak rakip partilerin iç işleriyle ilgili konular soru halinde kendisine yöneltildiğinde, “Bu tür konulara girmem benim için doğru olmaz”diyebildi.

Ülkenin dev sorunlarla karşı karşıya bulunduğunu, bunların altından kalkılabilmesi için her partiye görevler düştüğünü söyledikten sonra, iktidarı ve muhalefetiyle bütün partileri, belli ilkeler etrafında görüş alış-verişinde bulunabilecekleri bir platform çatısı altında buluşmaya davet etti Saadet Partisi lideri…

Hırçınlıktan, saldırgan üsluptan uzak ifadelerle…

İyi niyet aranıyorsa, dün akşam, o otelin en geniş salonunda toplaşan gazetecilerle Saadet Partisi adına paylaşılan görüşler, siyasetin alışılagelmiş çatışmacı dilinden hayli uzak, hemen her alanda iyi niyetli çözümler bulmayı amaçlayan önemli bir açılımdı.

Adayları Abdullah Gül mü?

‘Adil Seçim Adil Sistem’ başlıklı bir kitapçıkta sisteme dönük tekliflerini de toplamışlar, kitapçığın sayfalarında dolaştıkça hemen her konuya olumlu yaklaştıklarını bir kez daha görmüş oldum.

Yüzde 10 barajının kaldırılmasını, partilere hazine yardımının hakça dağıtılmasını, basın-yayın kuruluşlarının tarafsızlığının temin edilmesini, Meclis TV’nin parlamento çalışmalarını baştan sona yayınlamasını, yasama faaliyetlerine sivil toplumun katılımının sağlanmasını, kürsü dokunulmazlığının önündeki engellerin kaldırılmasını istiyor Saadet Partisi…

Denge ve denetleme sisteminin, kuvvetler ayrılığı ilkesinin yerli yerinde olduğu bir siyasi düzen. Başkanlık sistemine de itirazları yok, yeter ki, seçilen başkanın gücünü sınırlayacak dengeli bir düzenin mekanizmaları bulunsun.

Başkanlık seçiminde aday göstermek için anayasada öngörülen 100 bin imza için “Şeffaf ve kolay olmalı” şartını ileri sürüyor Saadet.

“Kendi adayımızı çıkaracağız” keskinliğini, “Kimi aday göstermeyi düşünüyorsunuz?” sorusuna verdiği “Her kesimden, hatta iktidar partisi tabanından da oy alabilecek birini mutlaka bulacağız” cevabıyla yumuşattı Temel Karamollaoğlu.

“Abdullah Gül olabilir mi?” sorusuna da, “Değerli bir isim, bizim eski arkadaşımız, cumhurbaşkanlığı yaptı, istenilen vasıflara uygun bir insan” cevabını verdi.

Karamollaoğlu, adaylığını düşünebilmeleri için, Gül’ün kendisinin “Ben böyle bir teşebbüste bulunabilirim” mesajını vermesi ve bu arada aday olduğu taktirde seçilebileceği noktasında da sağlam bir kanaatin oluşması gereğini de hatırlattı.

Ona göre, 2019’da yapılacak başkanlık seçimi, ikinci tura bile kalmadan, kendilerinin belirlenmesine katkıda bulunacakları adayın seçilmesiyle sonuçlanabilecek.

Ak Parti’nin ülkenin karşı karşıya olduğu ciddi sorunlarla artık baş edemez hale geldiği, dış politika, iç barış ve ekonomi alanlarındaki sıkışıklığın iktidar değişikliğine yol açacağı da bir başka tespiti Saadet Partisi liderinin.

Başka konularda söyledikleri de önemliydi Temel Karamollaoğlu’nun:

Türkiye’nin ABD ile ilişkilerinin, Washington’un izlediği politikalar yüzünden Türkiye’nin çıkarları aleyhine çalıştığı, bu sebeple Afrin’e asker göndermek başta olmak üzere (“Afrin’e asker göndermek kolay, girersiniz, ama sonra nasıl çıkacaksınız?” dedi Karamollaoğlu) bölgeyle ilgili atılacak her adımda dikkatli davranılması görüşü…

Diğeri de, FETÖ ile mücadele adıyla bugüne kadar yapılanların, sergilenen yanlışlıklar yüzünden ters tepebileceği… Yüzbinlerce insanın üzerine gidilmesi yerine, ‘FETÖ’ denilmeyi hak eden piramidin tepesindekilerin peşine düşülüp onların yargılanmasının sağlanması…

Anayasa Mahkemesi’nin iki gazeteci ile ilgili hak ihlali yapıldığına dair kararına yerel mahkemelerin verdiği tepkinin hukukun işlemediği anlamına geldiğini de söyledi Saadet lideri. “Bu hukukun bittiği noktadır” dedi ve yargıya güvensizliğin yüzde 85 boyutuna varmasının tahammül edilemez bir durum olduğunu da sözlerine ekledi.

Dinlerken, zihnimden “Et kokarsa tuzlarsın, ya tuz kokarsa ne yaparsın?” sorusu geçti.

İyi niyet yeterli olursa…

Saadet Partisi bir dönem ülkenin en çok oy almış partisinin devamıdır; Refah Partisi 1994 yerel seçiminde İstanbul ve Ankara başta olmak üzere pek çok ilde belediye başkanlıklarını kazanmış, ertesi yıl (1995) yapılan genel seçimden de birinci parti olarak çıkmıştı.

Önümüzdeki dönemde kendisinden kaçan oyları geri alma mücadelesi yürütme yanında, olumlu tavır ve iyi niyetli yaklaşımlarla başkanlık seçiminde seçilebilecek bir adayın bulunmasına da katkıda bulunmak niyetindeler.

İyi niyetin fazla anlam taşımadığı ülkemiz siyasi hayatında iyi niyetle sonuç almaya çalışan bir parti başarılı olabilir mi?

Sorunun cevabı 22 ay içerisinde yapılacak üç seçimle alınacak.

*Bu yazı ilk kez fehmikoru.com.tr adresinde yayınlanmıştır.

T24
ETİKETLER
karamollaoğlu saadet partisi fehmi koru akp ak parti

"12 Eylül Referandumu"nda Sandıktan “Evet” mi Çıktı?

Murad Salih



Referandumdan önceki yazımızda şöyle demiştik:

[Bir referandumda halk, iradesini kaç şekilde beyan edebilir?

A-) “Evet” diyerek (AB-D’nin en istediği ve en çok sevineceği durum)...

B-) “Hayır” diyerek (AB-D’nin beğenmese bile içine sindirebileceği durum)...

C-) “Boykot” ederek veya “geçersiz oy” kullanarak (AB-D’nin en istemediği, en çok kızacağı durum)...

AB-D medyasının “evetçi” ve “hayırcı” kesiminin ortak dayatmasına göre, halk bu referandumda üç değil iki şıklı bir tercihi kullanacak...

Üçüncü şık olan “boykot” veya “geçersiz oy”un hafızalardan özenle silinmeye çalışıldığını herhalde farketmişsinizdir..

Bu tavrı dillendiren BDP işi bozduğu için Kürtlere başka Türklere başka bir metod uygulanıyor...

Kürtlere BDP’nin “hayır” diyeceği her haberin/yorumun içinde, bir iki cümle ile zihinlere sinsice sokuşturulurken...

Türklere de “PKK’lı teröristler’in seçimi boykot edecekleri” telkin edilerek “boykotçu”ların PKK ile ittifak içinde gösterilebileceği şantajı yapılıyor... ]
(1)

Buna göre seçim sonuçlarına bakalım:

49 buçuk milyon seçmenin 38 milyon 300 bini sandık başına gitti.

Katılım oranı yaklaşık yüzde 77...

Yaklaşık 11 milyon seçmen, yani toplam seçmen sayısının yüzde 23’ü sandık başına gitmedi ...

Sandıkbaşına giden 38 milyon 300 bin seçmenin kullandığı oylardan 37 milyon 541 bin 793’ü geçerli sayıldı.

760 bin seçmen (Sandık başına gidenlerin yüzde 2’si) “geçersiz oy” kullandı...

Geçerli oyların yüzde 58’i “evet”, yüzde 42’si “hayır” dedi...

Görüldüğü gibi buradaki “evet” ve "hayır" oranlarının açıklamasında apaçık bir yanıltma var...

Toplam seçmen sayısının (49 milyon 500 bin) yüzde 58-42’si değil...

Sandıkbaşına gidenlerin (38 milyon 300 bin) yüzde 58-42’si de değil...

Yalnızca geçerli oyların (37 milyon 541 bin 793) yüzde 58-42’si...

Şöyle...

Toplam seçmen sayısı kaçtı?

49 milyon 500 bin...

Bunlardan kaçı “evet” oyu kullandı?

21,874,192’si...

Toplam seçmen sayısına oranı nedir bu “evet”lerin?

Yüzde 44.1...

Bu oran aynı zamanda AKP+SP+BBP’nin toplam oyuna tekabül ediyor... Ve dikkat edilirsse toplam seçmen sayısının azınlığını temsil ediyor...

Buna rağmen referandum sonucu halkın Anayasa değişikliğini kabul ettiği Başbakan tarafından açıklanıyor...

Üstüne üstlük...

Daha YSK tarafından resmî sonuçlar dahi açıkşlanmamışken; Obama, "eşbaşkanı" Erdoğan’ı telefonla arayarak tebrik ediyor...

Keza aynı saatlerde AB’den de sevinç çığlıkları yüklü tebrik mesajları yağıyor...

Erdoğan da sonuçları açıkladığı konuşmasında “Atlantik ötesi”ne ilginç bir selâm yolluyor: “Dünya’nın dört bir yanından Okyanus ötesinden bu sürece destek veren tüm kardeşlerimi kutluyorum. Ne yapayım buradan Okyanus ötesine mesajlar olduğuna göre bizim de bu mesaja bir karşılığımız olması lazım.”

Bu okyanus ötesindeki "kardeşleri" kimlerse artık...

Eşbaşkanı Obama mıdır?

Kendisine ödül veren siyonist örgütler midir?..

Hem Obama, hem de bu siyonist örgütlerle her daim “hoşgörü ve diyolog” içinde çalışan ve onları itatı farz olan “otorite/ulul ül emr/Müm’minlerin emiri/halife” kabul eden “Pensilvanya imamı” mıdır?

Hepsi birden midir?

Bilmiyoruz, günahını almayalım...

Biz yine konumuza dönelim...

Seçmenlerin Kaçı “hayır” oyu kullandı?

15,878,206’sı...

Toplam seçmen sayısına oranı nedir bu “hayır”ların?


Yüzde 32...

Bu da; yüzde 20 CHP+Yüzde 15 MHP =yüzde 35 oyu nazara alınırsa... CHP+MHP oylarının yaklaşık yüzde 3’ünün “boykot”u tercih ettiklerini gösteriyor...

Yüzde 44 + yüzde 32=Yüzde 76...

Bu referandumu (sandık başına gitmeyerek veya geçersiz oy kullanarak boykot edenlerin toplam seçmen sayısına oranı ise 100-76= yüzde 24...

Halkın “boykot” iradesini kırmak için yapılan olağünüstü baskı, tehdit ve şantajara rağmen...

Toplam seçmen sayısının yaklaşık 4’de biri (yüzde 24) bu demokrasi müasameresine katılmayı reddediyor...

Ama...

Her ne hikmetse, halkın bu “irade beyanı” hesap dışı tutuluyor...

İşte “Halkın iradesi”nin sandıklar (seçim-referandum) yoluyla belirlendiğini iddia eden “demokrasi” böyle bir şey...

Şakirtlerin “Büyük Allah’ım ne güzel artık bizim ülkemize de demokrasi güneşi nihayet doğuyor” diyerek uzun uzun şükür secdelerine kapandıktan sonra, meydanlara çıkıp sabahlara kadar göbekler atıp, kolbastı oynadıkları referandum sonuçlarının hilesiz hurdasız açıklaması bu iken...

Bize gerçekmiş gibi açıklanan sonuçlar ne?

“Evet”ler yüzde 58...

“Hayır”lar yüzde 42...

“Boykot” yüzde 24...

Toplayın bakalım bu üç rakamı: Yüzde 124...

Bu hesapta bir yanlışlık yok mu?

Sonuç olarak...

AB-D medyasının “evetçi” ve “hayırcı” kesiminin ortak dayatmasıyla, bir medya terörü halinde, halka bu referandumda üç değil iki şıklı bir tercihi kullanacağı empoze edilmişken...

Toplam seçmen sayısının yüzde 25’i bu “toplu zihin kontrolü” uyglamalarına direnerek Üçüncü şık olan “Boykot” veya “geçersiz oy” şıkkını tercih ederek... Hem AB-D emperyalizmine hemde onun yerli işbirlikçilerine açıkça meydan okumuştur...

Bu çok önemli bir direniş oranıdır...

“Antiemperyalist cephe”nin bu dirençli kitle tabanın dayanarak üzerinden geçirililebileceğinin de göstergesidir...

Bu yüzde 25, sanıldığı/zihinlere dayatıldığı gibi PKK/BDP’den ibaret değildir...

Çünkü Türkiyedeki Kürtlerin toplam nüfusa oranı yüzde 8-9 civarındadır (2)...

Bu kürtlerin yaklaşık yüzde 3-4’ü Barzani_Talabani etkisyle AKP’yi desteklemektedir...

Yani...

Kürtler içinde PKK-BDP’yi destekleyen kesim (BDP’nin potansiyel oyuna göre), toplam nüfusunun yüzde 5’i civarındadır.

Dolayısıyle...

Yüzde 25’lik boykot oranı içindeki PKK-BDP etkisi ancak yüzde 5’lik bir dilime tekabül etmektedir... Kürtlerin Yüzde 3-4’ü ise Barzani-Talabani etkisiyle “evet” oyu vermişlerdir...

Sizce, kalan yüzde 20’lik “boykotçu” dilimin etnik kimliği ne olabilir?

Dipnotlar:
1-Bkz: Murad Salih, “Ahmet Altan'ı çileden çıkaran tercih: Boykot!” http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=2937

2- Bkz: Ali Haydar Can, “TÜRKİYE’NİN DEMOGRAFİK TAHLİLLERİNDEKİ İKİ VAHİM YANLIŞ-2-“, http://entellektuel.s4.bizhat.com/viewtopic.php?t=712&sid=3e7b2adc73a72b676f7d0c857a02f407


Kaynak: http://millibirlikruhu.blogspot.com/

Kurtulmuş: İhtiraslı böler, iddialı olan bütünleştirir

14 Ağustos 2010 Sadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, 33 delegenin kendi iradeleriyle olağanüstü kongre toplanması konusundaki imzalarını geri çekmesi ile ilgili olarak yaptığı açıklamada, "Benim için imza vermiş vermemiş, kongre talep etmiş etmemiş, yeşil listede olmuş beyaz listede olmuş, hiç birşey ifade etmez. İhtiraslı olan böler iddiası olan bütünleştirir" dedi.
Türk Hava Yolları'na ait bir uçakla 14.10 sıralarında Ankara'dan İstanbul'a gelen Numan Kurtulmuş, Atatürk Havalimanı VIP Salonu'nda gazetecilerin sorularını yanıtladı. Saadet Partisi olarak bundan sonra vaktinde olağanüstü kongre yapılacağının altını çizen Kurtulmuş, "Toplanmış olan imzaların bir kısmı geri çekildiği için imzalar yetersiz sayının altına düşmüştür. Dolayısıyla olağanüstü kongre yapacak hukuki zemin ortada kalmamıştır. Biz en başından beri yolumuza devam ediyoruz. En baştan beri
söylediğimiz gergin bir kongreden sonra yapılacak yeni bir olağanüstü kongrenin partimize yarar sağlamayacağı kanaatindeydik. Bu kanaati il başkanları ve genel idare kurul üyelerinin büyük çoğunluğu tarafından bu kanaat ortaya konulmuştur. Zaten yasanın iç tüzüğün bize vermiş olduğu yetkide genel idare kurulu kararı çerçevesindedir. 'Biz kongreyi istiyoruz' iradesi yeterli sayının altına düştüğü için artık olağanüstü kongre gündemimizde değildir" dedi.
Gazetecilerin "Bu kararın Necmettin Erbakan taraftarlarının tasfiyesi anlamına mı geliyor" sorusu üzerine Kurtulmuş şunları söyledi:
"Biz bunu 11 Temmuz'da söyledik. Bu tasfiye kongresi değil takviye kongresidir. Onu yapmaya gayret ettik. Kongreden sonra yaptığım konuşmada da söyledim. Arkadaşlarımın yeşil listede beyaz listede olması hiçbir anlam mana ifade etmez. Biz hayatının bir gününü dahil bu harekete bu davaya vermiş herkesle yolumuza devam ederiz. Hatta Kozaklı'daki İl Başkanları toplantısında şunu söyledim "Benim için imza vermiş vermemiş, kongre talep etmiş etmemiş, yeşil listede olmuş beyaz listede olmuş, hiç birşey ifade
etmez. Yeniden büyük Türkiye hedefine, partimizin siyasi tercihlerine gönül vermiş her arkadaşımız bizim kardeşimizdir. Beraberce yolumuza devam ederiz. O bir aylık süreçte olan 11 Temmuz'dan bu zamana kadar yaşanan olayların geçmişin üstüne bir sünger çeker ve geride bırakırız. Bundan sonra bizim ölçümüz birlik bütünlük içersinde ortak hedefler çerçevesinde gayretle çalışmaktır. Kim gayretle ve heyecanla azimle çalışıyorsa bizim başımızın tacıdır. Hiçbir şekilde ayrım gözetmeyiz. Bu bir tasfiye değil tam
tersine herkesin daha çok destek verecek bir sürecin içerisine giriyoruz".
Kurtulmuş, yola devam edeceklerini ifade ederek, "İhtiraslı olan böler iddiası olan bütünleştirir. Bizim senelerdir siyasette söylediğimiz söz budur. Biz buna örnek olarak hep Osmanlı imparatorluğunu örnek verdik. Beylikler döneminden sonra Osmanlı imparatorluğu belki en küçük güç olarak ekonomi güç olarak, askeri güç olarak en küçük beylik olmasına rağmen kendi önüne büyük hedef koydu. O büyük hedefi sonunda bir cihan devletine dönüştürebildi. Diğer beylikler kendi iç çatışmaları iç çelişkilerine döndükleri zaman kaybettiler. Biz büyük bir iddia ile bu ülkeyi yeniden güçlü büyük refah bir ülke haline getireceğiz. Yeniden büyük Türkiye'yi kuracağız. Bunun için el birliği ile gayret ediyoruz. Bizim hedefimiz bütün milletin bir bütünlük halinde ortaya çıkarmak ve bu mücadeleyi sürdürmektir. 11 Temmuz'dan bu yana gündemde hala Saadet Partisi kongresi yer alıyor. Bunun siyaseten bir tane karşılığı vardır. Saadet Partisi bundan sonra Türkiye'nin iktidar alternatifi bir partidir. Bu alternatifi daha da güçlendirmek ve bundan sonra siyasal iktidarın merkezini inşa etmektir" açıklamasında bulundu.
netgazete

Numan Kurtulmuş'a destek
İl Başkanları, Saadet lideri Kurtulmuş'a "partinin birlik ve bütünlüğü için" destek çıktı
01 Ağustos 2010

Saadet Partisi'nin Nevşehir Kozaklı'da bugün gerçekleştirdiği il başkanları toplantısından Genel Başkan Numan Kurtulmuş'a destek kararı çıktı.

Saadet Partisi'nin Milli Görüş çizgisinde siyaset yapan tek parti olduğunun vurgulandığı toplantı sonuç deklerasyonunda; ''Genel Başkan Kurtulmuş ve Genel Merkez'in gösterdiği doğrultuda'' yürüme kararı alındı.

Toplantı sonunda il başkanları tarafından imzalanan 3 maddelik deklarasyonda şu ifadelere yer verildi: ''Partimiz 11 Temmuz 2010'da gerçekleştirdiği kongre ile ilan ettiği "Kongreden İktidara" hedefini büyük bir azim ve kararlılıkla sürdürecektir. Saadet Partisi Milli Görüş çizgisinde siyaset yapan tek partidir. Partimiz temel prensiplerden taviz vermeden "Yeniden Büyük Türkiye"yi kurma hedefini gerçekleştirecektir. İl Başkanları olarak birlik ve bütünlük içinde Genel Başkanımızın ve Genel Merkezimizin gösterdiği hedefler doğrultusunda çalışmalarımızı sürdürmeye devam edeceğiz.'' habertürk

Yerli, Milli,Antiemperyalistiz!

15 Şubat 2010
nadolu Haber

Prof. Numan Kurtulmuş, AGD'nin Dostlar Buluşması'nda konuştu.

Anadolu Gençlik Derneği (AGD) İstanbul Şubesi Dostlar Buluşması adıyla bir program tertip ederek yıllardır birlikte omuz omuza çalışan “dava” mensuplarını bir araya getirdi.

Süleymaniye-Daruzziyafe’deki programın onur konuğu Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Numan Kurtulmuş’tu.

Programın onur konuğu Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Numan Kurtulmuş ise “Batı karşısında neden geri kaldık” sorusuna tarihsel süreç içinde doğru cevaplar verilemediğini ifade etti. Geri kalışımızın “inançlarımız ve medeniyetimizden kaynaklanmadığını, asıl geri kalma sebebimizin değerlerimizden uzaklaşmamız olduğunu söyledi.

Türk siyasetinde üslubun öneminin altını çizen Kurtulmuş, “Biz sorumlu bir muhalefet yapıyoruz. Yerli, milli, anti emperyalist bir partiyiz” dedi.

Kurtulmuş, Anadolu insanımızın hemen hemen tamamının dinine, inançlarına düşkün olduğunu, bu noktada en önemli tavrın “anti emperyalist” dindarlık olduğunu ifade etti.

Ekonomide 2005 yılından bu yana artık yoksulların yoksulluk sınıfından çıkıp “unutulmuşlar” sınıfına girdiğini belirten Kurtulmuş, “İşte Saadet Partisi bu unutulmuş yığınların partisi olacak” dedi. HABER5


Kurtulmuş: İşçilere yapılan ZULÜMDÜR
02 Şubat 2010
Anadolu Haber

Numan Kurtulmuş Bolu olağan kongresi'nde gündemi değerlendirdi

Üsküdar'da akşam oldu Saadet Partisi Bolu İl Teşkilatı'nın olağan kongresi, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'ın katılımıyla muhteşem ve coşkulu bir havada gerçekleştirildi.

AKP'yi bugüne kadar EMASYA konusunda herhangi bir adım atmadığı için eleştiren Kurtulmuş, "Bu protokolü imzalayan Mesut Yılmaz hükümetinin İçişleri Bakanı Murat Başesgioğlu, Sayın Başbakanın partisi AKP'nin yıllarca bakanlığını yaptı! Milletle dalga mı geçiyorsunuz? EMASYA protokolünü hazırlayan, senin bakanın. Şimdi kalkmış diyorsun ki, EMASYA protokolünü kaldıracağız. Üsküdar'da akşam oldu!" dedi.

İşçinin canı çıkar
Açlık, yoksulluk tartışmaları artınca Ergenekon tartışmalarının da alevlendiğini hatırlatan Kurtulmuş 'Ekonomiyi siyasete bulaştırmayın. Ekonominin dini olmaz' şeklindeki bahanelere tepki göstererek "Ekonominin dini olmazsa, TEKEL işçilerinin Kızılay'da canı çıkar. Onun için kararınızı verin. Milletin mi yoksa küresel şirketlerin mi yanındasınız? TEKEL işçilerinden mi yanasınız? Yoksa Philip Morris'ten, British Tobacco'dan mı? Buna karar vermek zorundasınız" diye konuştu.

Saadet Lideri Kurtulmuş, Bolu'da Başbakan'a EMASYA protokolü veTEKEL işçilerinin eylemi için sert eleştirilerde bulundu...

Saadet Partisi Bolu İl Teşkilatı'nın olağan kongresi, Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'ın katılımıyla muhteşem ve coşkulu bir toplantıyla gerçekleştirildi. Saadet Lideri Kurtulmuş, İstanbul otoyolunun Bolu çıkışında yüzlerce araçlık konvoyla karşılandı. Burada araç değiştiren Kurtulmuş, konvoyun önündeki ses otobüsünden şehir merkezinde Boluları selamladı. Kongrede Mustafa Yünlüoğlu il başkanlığı görevini Abdullah Uzun'a devretti.

Bolu Kapalı Spor Salonu'ndaki kongreye, Kurtulmuş'un yanı sıra Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şevket Kazan ve Akif Gürdoğan, görevi devreden İl Başkanı Mustafa Yünlüoğlu ve görevi devralan İl Başkanı Abdullah Uzun, İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan,Yeniçağa Belediye Başkanı Ahmet Kızıltan, çevre illerin il başkanları, Saadetli belediye başkanları, Bolu'nun il ve ilçe teşkilat mensupları ile halk büyük ilgi gösterdi. Kongrenin divan başkanlığını Şevket Kazan yaparken, sanatçı Umut Mürare ve Grup Elesti de kongre öncesinde verdiği konserle bu coşkuya ortak oldu. Salonu sık sık 'Başbakan Numan, Saadetgelecek zulüm bitecek. Bir hilal beş yıldız iktidara hazırız. Tayyip bu şarkı Bolu'da bitti' sloganları inletti.

Küresel beyler ne buyurdu?
Ekonomi konusundaki değerlendirmelerinde işsizliğe ve TEKEL işçilerinin eylemine değinen Numan Kurtulmuş, sokaktaki üç üniversite mezunundan birisi, dört gençten ise birisinin işsiz olduğunu söyledi. Türkiye'de her kurum ve kişinin borçlu hale getirildiğini, tezgahın dağıtıldığını söyleyen Kurtulmuş; "Sadece TEKEL işçileri Ankara'daki eylemlerinin ellinci günündeler. Bu insanlar niye eylem yapıyor diye düşünseniz, sorunun kaynağı ortaya çıkacaktır. Niçin fabrikalar kapanıyor? Tütün üreticileri niye yıllardır üretmiyorlar? Cevabı çok basit; Küresel beyler böyle buyurdular" dedi.

'Ekonomiyi siyasete bulaştırmayın. Ekonominin dini olmaz' şeklindeki bahanelere sert eleştirilerde bulunan Kurtulmuş, "Ekonominin dini olmazsa, TEKEL işçilerinin Kızılay'da canı çıkar. Onun için kararınızı verin. Milletin mi yoksa küresel şirketlerin mi yanındasınız? TEKEL işçilerinden mi yanasınız? Yoksa Philip Morris'ten, British Tobacco'dan mı? Buna karar vermek zorundasınız" diye konuştu.

Uzun: Rant için siyaset yapmıyoruz

Görevİ devralan yeni İl Başkanı Abdullah Uzun ise, Saadet Partisi'nin yeni dönemde Bolu'da yapacağı çalışmalar hakkında bilgi vererek, " Biz siyaseti mal mülk edinmek, kırmızı plakalı arabalara binmek, ekonomik rant için değil hakkı üstün tutmak ve mazlumun yanında olmak için yapıyoruz" dedi.

TEKEL işçilerine yapılan zulümdür

Erdoğan'ın ve bakanlarının TEKEL işçilerinin direnişe karşı izlediği politikayı da eleştiren Numan Kurtulmuş, "Sayın Başbakan biz TEKEL işçilerine para vererek, tüyü bitmemiş yetimin hakkını yedirtmeyiz diyor. Bunu birkaç defa tekrarladı. TEKEL işçilerinin istediklerinin tamamını verseniz, vereceğiniz bütün para 480 milyon liradır. Peki, 2010 yılında Türkiye iç borç faiz ödemelerine ne kadar ödeyecek? 56.8 katrilyon lira. Bir tarafta 16 bin TEKEL işçisi, diğer tarafta 20 bin aile. Tekel işçilerine vereceğiniz paranın yaklaşık 120 katı parayı, götürüp bir yıl içerisinde faizcilere vereceksiniz. Bunun adı adalet değildir, bunun adı kalkınma hiç değildir. Bunun adı olsa olsa zulümdür, insanı ezmektir" dedi.

İşçiler patagonyada direniş yapmıyor

Kurtulmuş, Erdoğan'ın Türk-iş yönetimi ile görüştükten sonra çalışmalar için bir haftalık süre istemesine de sert tepki göstererek, "45 gündür direniş var. O direnişten bir hafta müsaade istedi sayın başbakan. Bize bir hafta müsaade edin, hazırlanalım, çalışalım, ona göre ne yapacağıma karar verelim dedi. Sayın Başbakan bu işçiler patagonyada direniş yapmıyorlar. Ankara başbakanlık konutunun 2 km uzağında Kızılay meydanında yapıyorlar. 45 gündür bu meseleye daha hazırlanmadınız mı? Daha bilginiz yok mu? Ne yapılacağını bilmiyor musunuz? Bu milletin meselelerine ne kadar uzaksınız? Gerçekten anlamak mümkün değil. Bu şarkı burada bitiyor. Şarkının sonuna geliyor" şeklinde konuştu. Maliye Mehmet Şimşek'in 'acıdıkları, merhamet ettikleri için TEKEL işçilerinin bu noktaya geldiğine' ilişkin sözlerini ise gaf olarak değerlendiren Kurtulmuş, " El insaf. Söyleyecek hiçbir sözüm yok. Buna acıma diyorlarsa, Sayın Maliye Bakanı, gaddarlık nasıl olur kalksın bize anlatsın" dedi.

EMASYA'ya imza atan senin bakanın!
Kongre'de konuşan Saadet Lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, EMASYA protokolü, TEKEL işçilerinin direnişi, demokratik açılım ve Anayasa değişiklikleri konularında önemli açıklamalarda bulundu.

Son günlerde tartışmaları süren EMASYA protokolünün, 28 Şubat'tan sonra BÇG'yi resmi hale getirebilmek için Mesut Yılmaz hükümetinde dönemin Genelkurmay Harekat Başkanı ile imzalandığını kaydeden Kurtulmuş, " EMASYA komuta merkezleri adı altında Batı Çalışma Grubu (BÇG) resmileştirilmiş" dedi.

AKP'yi bugüne kadar EMASYA konusunda herhangi bir adım atmadığını için eleştiren Kurtulmuş, " Dahasını söyleyeyim. EMASYA protokolünü imzalayan Mesut Yılmaz hükümetinin İçişleri Bakanı sayın Murat Başesgioğlu, Sayın Başbakan'ın partisi AKP'nin yıllarca bakanlığını yaptı mı yapmadı mı? Milletle dalga mı geçiyorsunuz? EMASYA protokolünü hazırlayan, senin bakanın. Şimdi kalkmış diyorsun ki, EMASYA protokolünü kaldıracağınız. Üsküdar'da akşam oldu" dedi.

Millettin iki seçimdir gerekli değişiklileri yapması için AKP'ye oy verdiğini hatırlatan Kurtulmuş, "Zaman zaman yaptığınız gibi burada da kaçıyorsunuz. Milletin tarafında mı yoksa başka bir tarafta mı olduğunuza karar veremiyorsunuz. Anayasa değişikliği konusunda olduğu gibi" dedi.

Türkiye'de ihtilallerin bile kendi hukuku oluşturduğunu vurgulayan Kurtulmuş, "Nasıl olsa darbe yaptık diye kenarda oturmuyorlar. 27 Mayıs, 12 Mart, 12 Eylül ve 28 Şubat kendi hukukunu oluşturmuştur. Ama siz 8 yıldır, Anayasa değişiklikleri konusunda bir şey yaptınız mı?" diye sordu.

Açlık, yoksulluk tartışmaları artınca darbe, Ergenekon tartışmalarının arttığına dikkat çeken Kurtulmuş, "Bu milleti kamplaştırarak siyaset yapıyorlar. Millet size, 3 Kasım 2002'de iktidar olurken, yüzde 35 oy verdi. Meclis'in yüzde 65 çoğunluğu ile Anayasayı değiştirecek gücünüz vardı. 2007 seçimlerinde oyu yüzde 26'ya düşmüş AKP'ye bu sefer yüzde 47 oy verdi. Niye? Bir daha darbelerle, olağanüstü hallerle Türkiye'yi karşı karşıya bırakma diye. Ne istedi? Sivil bir anayasa istedi. Ne oldu geçen sürede? Topyekun anayasayı değiştirecek bir iradeyle milletin karşısına geldiler mi? Ama bu milletin oylarıyla iktidara gelenler, ne yazık ki darbe konusunda her gün televizyonlarda konuşmasına rağmen milletin verdiği ödevi yerine getirmedi. Milletin demokratikleşme talebini arkaya attılar" diye konuştu. AKP'nin bir dönem yaptırmıyorlar bahanesi arkasına sığındığını hatırlatan Kurtulmuş "Artık, Başbakan AKP'li, Cumhurbaşkanı Ak Parti'den geldi. Meclis Başkanı AK Partili. Diğer stratejik kurumların başındaki yöneticiler AKP'li . Orada oturuyorsunuz hala niye bize yaptırmıyorlar diyorsunuz? Ama size çoğunluğu veren millet, bunun hesabını sormak için hazır bekliyor" şeklinde konuştu. MİLLİ GAZETE

Fethullah Gülen'i AK Parti'yi destemekle suçlayan SP lideri Kurtulmuş, bu kez 'Gülen gelsin parti kursun' dedi.

11 Mayıs 2009

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Fethullah Gülen cemaatini politize olmakla suçladı. Kurtulmuş, "Seçimde bize tuzak kurdular. AKP ile çok yakın ilişki içinde oldular. Bu çevre ilk kez bu kadar politize oldu. Buyursunlar partilerini kursunlar" dedi.

Haber Türk gazetesinde çıkan habere göre, SP lideri Kurtulmuş, partisinin Gülen cemaatine bakışını şöyle anlattı:

"Biz bir siyasi parti, Fethullah Gülen Hocaefendi ise bir cemaattir. Biz parti olarak, memleketin bütün insanlarına ulaşmayı, onlardan oy ve destek almayı umarız. Dolayısıyla biz Gülen cemaatine ya da diğer başka gruplara, sivil toplum kuruluşlarına da bu ana çerçevede bakarız.

Ancak pratik olarak son seçim kampanyasında Hocaefendi'ye yakın olan kurum ve kuruluşlar Saadet Partisi'ne uzak bir tavır sergiledi. Bunlar AKP ile çok yakın ilişkiye girdi. Daha da önemlisi bu çevre ilk kez bu kadar politize oldu."

Her tartışmada onun ismi var

SP lideri Kurtulmuş, 'Gülen cemaatinden potansiyle kazanmak için özel çabanız olacak mı?' sorusuna ise şöyle yanıt verdi:

"Hocaefendi'yle ilgili sorunlardan birisi şu: Herhangi bir meseleyi tartışıyoruz. Hocaefendi'nin ismi gündeme geliyor. Peki Hocaefendi nerede? ABD'de.

Aslında Türkiye'de siyasette Ergenekon, falanca parti filanca parti konuşulurken, hep Fethullah Gülen ismi ortaya çıkıyor ve bir gölge etrafından tartışmalar yapılıyor.

Hocaefendi'nin yerinde olsam Türkiye'ye gelirdim. Türkiye'de yetkili bir yerde olsam gelmelerinin temin ederdim. Eğer, eğitimin çok üstünde siyasi faaliyetler şeklinde dönüştürmek istiyorlarsa da buyursunlar gelsinler, partilerini kursunlar. Bizim kendi çizgimiz açık ve net. Biz özgürlükçü, adaletçi bir çizgideyiz. Yerli, milli bir siyaset yapıyoruz. Anti-emperyalist ve maneviyatçı bir çizgide siyaset yapıyoruz." Haber7

Serdar Akinan
Saadet oylarını üçe katlar mı?
2009-03-25

İnsanlar AKPARTİ'den ne talep etti?
1. Adil bir gelir dağılımı sağla.
2. Hak ve özgürlüklerin önündeki tüm engelleri kaldır.
3. Milli değerlere sahip çık.
Bu üçü de başarılamadı.
1. AKP (Akrabaları Kalkındırma Partisi) yaftası yedi... Mücahitler müteahhit oldu. AKP'ye oy veren yığınlar ise ezildi.
2. Çevreden ve alttan geldiler ama siyasal merkezi dönüştüreceklerine tipik bir sağ parti oldular. Yapısı zaten bozuk sisteme entegre oldular.
3. 'Kürdistan'ı, 'en üst düzeyde' tanıdılar...
Görünen o ki, millet bu 'referandum'da AKPARTİ'ye sarı kart gösterecek. Geçen haftalarda 'yüzde 50'yi bulur' diyordum ama gördüğüm şu: AKP'ye tepki hızla büyüyor. Yüzde 40'lar beni şaşırtmayacak.
AKP konjonktür partisi olduğundan; sosyolojik bir tabana sahip olamadığından zemini 'gevşek'...
İddiam şu: Saadet Partisi oylarını en az ikiye hatta üçe katlayacak.
Neden?
Öncelikle, AKP'de aradığını bulamayan yığınlar Saadet Partisi'ne (eski mahalleye) dönecekler.Bu sinyal çok ama çok önemlidir.
Ancak Saadet Partisi aynı Saadet değil...
Geminin kaptanı değişti. Söylem değişti...
Bu köklü değişimin coğrafyasını daha doğrusu özünü kaybetmeden yeni bir perspektif sunan yeni anlayışı Numan Kurtulmuş'un sözlerinden okuyalım.
'Medeniyet çöküş sürecine girmiştir. Küresel kriz ekonomik ya da politik değildir. Bu bir uygarlık krizidir. Dünyada 7 milyar insanın 3 milyarı, günde 2 doların altında bir parayla geçiniyor. Dünyada üretime dayalı bir sistem yok. En çok kar sektörler hangisi? Bankacılık (zaman satıyor), sigortacılık (risk satıyor), turizm (eğlence satıyor), reklamcılık (imaj satıyor)...'
Dünyada her geçen gün derinleşen krize dair teşhisi bu hocanın... Doğru mu? Doğru...
Türkiye'ye dair tespitleri ne?
' Dört temel sıkıntılı alan var: Bir bürokratik oligarşi, iki partilerin yapısı ve siyasal temsil, üç siyaset vehim ve çatışma üzerinden yapılıyor, dört siyaset dışa bağımlı halde...'
Bu tespitlerin de altına imza atıyorum.
Peki çözüm?
KURUCU MECLİS...
Yanlış okumadınız. Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş açıkça bunu savunan tek siyasi parti lideri...
Türkiye'de çok ciddi bir kriz var... İdeolojik kriz...Temel iki çatışma alanını (Teklik ve laiklik) bu anayasa ile aşamayız.
Bu sistemle gelen bir parti yüzde 99 oy alsa da toplumsal mutabakatı sağlayamaz. Zira Siyasi Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu anti demokratik.
Saadet Partisi, 'Kurucu Meclis'i savunacak... Sonuna kadar destekliyorum. İster Alevi olun, ister laik, ister liberal, ister muhafazakar, ister Kürt, ister Türk... Türkiye'nin yeni bir toplumsal sözleşmeye ihtiyacı var.
Kurucu Meclis olmadan bu krizi aşıp toplumsal mutabakat sağlayamayız.
Son olarak Numan Kurtulmuş neden 'fark' yaratacak, insani bir gözlemimi paylaşayım...
Erdoğan gibi yığınları mecnun eden o büyülü karizma kumaşından onda da var... Tayyip Bey gibi milli bir duruşu var... Ancak onu Tayyip Bey'den ayıran hayati nitelikleri var... Öncelikle akademisyen... Kinci ve popülist değil... Geçmişine dair şaibe yok... Mütevazı... İlkeli... Uzlaşmacı... Anti emperyalist ve en önemlisi SAMİMİ...
Bu seçimde adından söz ettirir ama çok yakın gelecekte Türkiye'nin geleceğinde söz sahibi olur. Şüpheniz olmasın...
Akşam

14 Mayıs 2009
"Güç ve İktidar Kavgası"
AHMET N. GÜVENER

Ak Parti’li politikacıları bile rahatsız edecek ölçüde pervasız bir tavırla kadrolaşmakta olan bu cemaatin hedefi, Türkiye’nin iktidarını elde etmektir.Bu sözler Boyut Haber yazarlarından AHMET N. GÜVENER'e ait.Yazar Ahmet Güvener, Gülen grubunun amacını şu cümlelerle özetled....İşte O yazı:

Gülen cemaatinin tek amacı siyasi güç ve iktidardır.
Ne zaman Fethullah Gülen cemaatinin tarzını ve siyasî manevralarını eleştiren bir yazı kaleme alsak, derhal düğmeye basılmış gibi standart eleştiri ve yorumlarla karşılaşıyoruz. Ne denilmekte bu eleştiri ve yorumlarda: Nasıl olur da siz Fethullah Gülen gibi bir din alimini eleştirirsiniz? Soru kökten yanlış. İslam tarihinde görüşleri eleştirilmeyen kaç İslam alimi var acaba? Peki Fethullah Gülen hazretleri onlardan daha mı büyük? Kaldı ki biz Fethullah Gülen’i, vaazlarında naklettiği bilgilerden ötürü mü eleştiriyoruz?
Gelin durumu özetleyelim: Fethullah Gülen’in başını çektiği bir cemaat, İslâmî hassasiyetlerle yıllar yılı hareket ettikten sonra belli bir güce erişmiştir. Bu süreçte, kimi siyâsî kombinasyonlar içinde bulunmuş, İslâmî hassasiyete sahip bir topluluktan ziyâde, güç peşinde bir lobi gibi hareket etmiştir. Çeşitli güç grupları arasında denge siyaseti güden cemaat bir gün, güç konusunda fazla öne çıkmış, siyasetin en tepesine tırmanmak ve iktidarı büsbütün elde etmek için atılgan bir tavır içine girmiştir. İşte cemaatin o günü, bu gündür.
Fethullah Gülen ve cemaati açıkça güç mücadelesi içindedir. Bunu yaparken de, bir İslâm sûfisi gibi veyâ bir ahlakçı gibi davranmaktan ziyâde, basbayağı partizan ve militan bir tutum içindedir. Tuhaf olan şu ki, partizan ve militan tavrın dibini bulan cemaat mensupları, kendilerine yönelik her eleştiride, cennetle müjdelenmişlere özgü bir zırh arkasında olmaları gerektiği pozuna bürünüvermektedirler. Senin aradığın iktidar ve güç iken, bu gücü elde etmek için hiçbir sınır tanımadan saldırıyorsan, ben ne diye sana peygamberlerin hak ettiği saygıyı göstereyim ki? Eğer istediğin güç ve iktidarsa, bu istek için her türden manevraya girişiyorsan, ben de sana yanlış gördüğüm yerde niye eleştiri yöneltmeyeyim ki?
Fethullah Gülen cemaati şu an açıkça Ak Parti’den yanadır ve bu partinin iktidarını son haddine kadar istismar etmektedir. Ak Parti’li politikacıları bile rahatsız edecek ölçüde pervasız bir tavırla kadrolaşmakta olan bu cemaatin hedefi, Türkiye’nin iktidarını elde etmektir. Fethullah Gülen cemaati, bu uğurda önlerine çıkan her engele bütün gücüyle ve ahlakî sabitelere boş vererek saldırmaktadır. Bürokraside kadrolaşan Gülen cemaati, kendilerinden olmayan herkesi yokluğa mahkûm eden bir taassup içindedirler. İslâmî hassasiyetlere sahip olan fakat Gülen’e biat etmemiş herkes, bu cemaatin ayrımcılığı karşısında şaşkınlık içindedir. Türkiye’de İslâmî cemaatler ilk kez böyle bir ayrımcı ve güç tapıncına ayarlı tavırla karşı karşıyadırlar.
Gülen cemaatinin son hamlesi, Saadet Partisi ve genel başkanı Numan Kurtulmuş aleyhine kampanyalara girişmek oldu. Ortodoks Patriği’ne, Hahambaşı’sına, Süryani liderine, eski Maocu yeni Gülen’ci liberallere gösterdikleri hoşgörüyle çelişen bir öfkeyle Saadet Partisi’ne ve Numan Kurtulmuş’a saldırmaktadırlar. Sebep basit: Güç ve iktidar kavgası. Herhalde bu saldırıyı da, Asr-ı Saadet ahlakıyla telif etmezler!
Sorun, Numan Kurtulmuş’un Cumhuriyet gazetesine röportaj vermesi imiş. İyi de pek muhterem cemaatçi arkadaşlar, sizin gazetenizde yer verdiğiniz her türden gayrı-millî ve Batı’cı adamdan yer kalsa da, Numan Kurtulmuş’a bir yer verseniz de, memleket aydınlansa. Üstelik anlaşılamayan şu, Ak Parti’li pek çok dostumuz bile Numan Kurtulmuş ismine sıcak bakarken, size ne oluyor? Yoksa siz, Numan Kurtulmuş’u kullanamayacağını bilen ABD’li dostlarınız adına mı kaygılanıyorsunuz? Sizin aranız daha iyidir onlarla. O ABD’li dostlarınıza deyin ki, Numan Kurtulmuş’tan ve Saadet Partisi’nden kaygılanmakta çok haklılar. Çünkü Saadet Partisi, ABD emperyalizminin ve onun yerli işbirlikçilerinin canına okumaya kararlıdır. Ha bu arada, şunu da unutmamak lazım: ABD kullandığı hiçbir gruba ve kişiye daha sonra hayat hakkı tanımamıştır. İşi bittikten sonra o grupları ve kişileri kullanıp atmıştır.
Son olarak belirtmekte fayda var: ABD desteğiyle iş görmüşlere yönelen hiçbir tasfiyede taraf olmayacağımı, bu kesimden bir zaman sonra yükselmesi muhtemel “yetişin ey Müslümanlar“ çağrısına aldanmayacağımı ve bu imdat arayışına “eden bulur” diye mukabelede bulunacağımı şimdiden ilan ederim.
BOYUTHABER.COM

11 Ocak 2009
"ERGENEKON'UN AMACI HEDEF SAPTIRMAK !"

Saadet Partisi Samsun İl Başkanı Nuri Başer, " Ergenekon'un onuncu ayağı dedikleri olay sadece Türkiyenin gündemini değiştirmek İsrail karşısında hükümet olarak pasif kalmışlığın üzerini örtmeye çalışmaktan başka bir şey değildir" dedi.

Türkiyedeki gündem başdöndürücü bir hızla değişiyor diyen Saadet Partisi Samsun İl Başkanı Nuri Başer " Yerel seçimlerin yapılacağı bir dönemde Filistindeki can sıkıcı olayların olması, Türkiyenin gündemini seçimden alıp Filistindeki olaylara kaydırmıştır. Türkiyede insanların bu konuda ne kadar hassas olduğu ise Çağlayan'da yapılan mitingte ortaya çıkmıştır. Türkiye'de siyasi görüşü, inancı, felsefi yapısı ne olursa olsun bütün insanlar sağcısıyla solcusuyla gereken cevabı vermiştir" dedi.

BAŞBAKAN KEŞKE TEHDİT EDEBİLSE

"Türkiye'de mevcut iktidar halkın gösterdiği tepkinin onda birini gösteremedi" sözlerini kullanan Başer, "Başbakan keşke gerçekten İsrail'i tehdit edecek söylemlerde bulunabilse. Maalesef Venezuela Devlet Başkanı Hugo Chavez kadar olamadık. Adam tek hareketle İsrail elçisini sınırdışı etti. Bizim başbakanımız ise sadece yumuşatılmış söylemlerle işi geçiştirmeye çalıştı. Artık milletimiz söylem değil eylem bekliyor. Çünkü İsrail bir devlet değil terörist bir oluşumdur. Terörist zihniyetler devlet ciddiyetiyle verilen cevabı kavrayabilecek yapıda değildir. Onların anlayacağı cevap zor kullanmaktan başka bir şey olamaz.

GÖZALTINA ALINANLARA ÜZÜLDÜM

Ergenokon davasınada değinen Başer, "Üst düzey bürokratik görev yapan bu insanların gözaltına alınmaları üzüntü vericidir. Ama işin ilginç olan yanı ise biz bir zamanlar başörtüsü konusunda, insan hakları konusunda en son gözaltına alınan insanlara hukuk sizede lazım olacak dedik. Ama bize kulak tıkadılar. Şu anda baktığınızda hukuk onlarada lazım oldu. Şimdi aynı şeyleri yine söylüyorum hukuk AK Parti'ye de lazım olacak. Türkiye hangi olayda olursa olsun hukuk kurallarının dışına çıkmamalı. Herkes kendi siyasi görüşü, kendi siyasi tercihine göre hukuku yorumladığı zaman, hukuku temel kaynağından çıkardığı zaman bu tür olaylar oluyor" ifadelerine yer verdi.

kaynak haberexen

SP, ABD'nin gizli eğitimini belgeledi
31 Ocak 2010
Anadolu Haber

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, ABD'nin Türkiye'deki resmi makamların bilgisi dışında İstanbul'daki dini azınlıklara güvenlik eğitimi verdiğini ispatlayan bir belgeyi kamuoyuna açıkladı. İşte o belge

Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş şok bir belge açıkladı. Kurtulmuş; İstanbul’daki dini azınlıklara ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu tarafından, ilgili kurumların bilgisi dışında güvenlik eğitimi verildiğini açıkladı. Kurtulmuş; “ABD İstanbul Başkonsolosluğu, İstanbul’daki hangi dini azınlıklara, hangi gerekçelerle, hangi kapsamda, hangi konuları içeren bir güvenlik eğitimi vermiştir? Bunu bilmek 72 milyonun hakkıdır” dedi.

İl başkanları ve İl müfettişleri toplantısında konuşan Prof. Numan Kurtulmuş, ABD Dışişleri Bakanlığına bağlı olarak çalışan, ‘İnsan Hakları ve Demokrasi Bürosu’ tarafından hazırlanan bir raporda, “ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu tarafından İstanbul’da bulunan dini azınlıklara ‘Genel Güvenlik Stratejisi çerçevesinde güvenlik eğitimi sağlandığı” ifadesinin yer aldığını açıklayarak şunları söyledi:

“Türkiye ile ilgili olarak hazırlanan, 26. 10. 2009 tarihli ve ‘Din özgürlükleri’ başlıklı
bu raporda açık bir şekilde ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu tarafından İstanbul’da bulunan dini azınlıklara ‘Genel Güvenlik Stratejisi çerçevesinde güvenlik eğitimi sağlandığı ifade ediliyor. Bu ne demektir? Bunun üzerine İstanbul il teşkilatımız İstanbul valiliğine bir yazı yazıyor. Valilikten konuyla ilgili bilgi istiyor; ‘Söz konusu eğitimden valiliğinizin haberi var mıdır? Eğitimin gerekçesi, içeriği, süreci ve katılımcıları kimlerdir? Eğitimde partner kuruluşlar var mıdır? gibi sorular soruyor. Gelen cevap ne? Çok ilginç, İstanbul valiliğinin 6 Ocak 2010 tarihinde yazmış olduğu cevabi yazıda aynen şöyle deniyor; ‘konu ile ilgili olarak yapılan inceleme ve araştırma neticesinde belirtilen eğitimle ilgili olarak valiliğimizin ve il emniyet müdürlüğümüzün ilgili kısımlarına her hangi bir müracaat olmadığı gibi valiliğimizin ve emniyet müdürlüğümüzün konu ile ilgili herhangi bir ilgi ve bilgisi bulunmamaktadır. Cevap bu. Yani valiliğin, emniyetin bilgisi yok. Şimdi buradan kamuoyu vasıtasıyla İçişleri ve Dışişleri Bakanlığı’na bir sorumluluk olarak bu konuyu tevdi etmek bizim vazifemizdir. Böyle bir konuya muttaki olduktan sonra bunun üzerine gidilmesi lazım. ABD İstanbul Başkonsluğu, İstanbul’daki hangi dini azınlıklara, hangi gerekçelerle, hangi kapsamda hangi konuları içeren, bir güvenlik eğitimi vermiştir? Bunu bilmek 72 milyonun hakkıdır.”

SP’den “Cemaat” Açılımı
12 Şubat 2010

Açılım modasına Saadet Partisi de uydu.

Saadet Partisi’nin başına geldiğinden bugüne kadar yakasını Necmettin Erbakan ve “Ak Saçlılar”dan kurtarmaya çalışan Saadet Partisi Lideri Numan Kurtulmuş, Türkiye’deki cemaatlerle arayı düzeltmek için harekete geçti.

Kurtulmuş, cemaat liderlerinin etkin isimleriyle yaptığı bire bir görüşmelerde şahsına ve partisine yönelik sıcak mesajlar aldı.

Necmettin Erbakan ile arasına kadrolaşma ve parti politikaları yüzünden kara kedi giren SP Lideri Numan Kurtulmuş partisinin imajını da değiştirmek için çalışmalara başladı. “Kendi kadrolarımla kendi politikalarımla siyaset yapacağım” sözlerini her yerde yüksek sesle tekrarlayan Kurtulmuş, ilkesini “Saadet Partisi vatanını ve milletini özünden seven herkesin buluştuğu ortak nokta” olarak belirledi.

SP’de “Ak Saçlılar”dan büyük tepkisini alan Numan Kurtulmuş, büyük kongre için hazırlıklarını sürdürürken AKP ile birlikte partisine sırt çeviren cemaatlerle ilişkileri tekrar sıcaklaştırmak için düğmeye bastı.

Kurtulmuş, İsmail Ağa, Menzil ve Süleymancılar olarak bilinen cemaatlerin önde gelen temsilcileri ile özel görüşmeler yaptı.Bu görüşmelerden olumlu tepkiler alan Kurtulmuş,ilişkilerin daha da sıcaklaşması için “ cemaat önderleri ile görüşmelere devam “ kararı aldı.

Çelişki Derinleşti

SP içindeki Numancılar, Ak Saçlılar çekişmesi de derinleşti. Ak Saçlılar’dan Erbakan’a yakın üç ismin her fırsatta Erbakan ile Numan Kurtulmuş’un arasına girmeye çalıştığı ifade ediliyor.Hatta bu çekişmenin namazlara da yansıdığı gelen bilgiler arasında. SP’den bir yetkili, “Eğer Numan beyle Erbakan Hoca bir namaz sırasında aynı safta yan yana düşerse mutlaka Ak Saçlılar’dan biri gelip Erbakan Hoca ile Numan Kurtulmuş’un arasına giriyor. Namazda da bu olur mu?” dedi.

avazturk

ABD'den İtiraf : İstanbul'daki Azınlıklara Eğitim Veriyoruz

Dünya Bülteni

Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’un Ocak ayı sonunda bir belgeyle gündeme getirdiği ABD’nin İstanbul’daki dini azınlıklara stratejik güvenlik eğitimi verdiğine dair iddiaya, ABD’nin İstanbul Konsolosluğu’ndan itiraf geldi.

ABD İstanbul Konsolosu Sharon Anderholm Wiener, İstanbul’da 2004’ten bu yana söz konusu eğitimlerin devam ettiğini söyledi.

HSBC VE SİNEGOG SALDIRILARINDAN SONRA BAŞLADI

Sharon Anderholm Wiener tarafından Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan’a yazılı olarak verilen cevapta, gizli güvenlik eğitimine

“2003 yılındaki İngiliz Konsolosluğu, HSBC Bankası ve Sinagog terör saldırıları sonrasında 2004 yılında başlandığı”

ifade edildi. Cevaba göre eğitim verilenler arasında okullar, oteller, özel işyerleri, organizasyonlar, Türk Hükümeti kuruluşları ve dini azınlıklar bulunuyor.

EROL ERDOĞAN: ENDİŞE VERİCİ

Konsolosluğun cevabı üzerine bir açıklama yapan Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Erol Erdoğan,

“Konsolosluk tarafından verilen bilgiler endişeye yol açacak boyuttadır”

dedi.

Erdoğan, konsolosluğun cevabı üzerine şu açıklamayı yaptı:

“ABD Konsolonsluğu 23 Aralık 2009 tarihli yazımıza ancak 08.02.2010’da nerdeyse 50 gün sonra cevap verdi. Sorularımıza açık şekilde cevap vermiş olmalarından dolayı teşekkür ederiz ancak verilen bilgilerin endişeye yol açacak boyutta olduğunu görüyoruz.

Cevaptan anladığımıza göre; eğitim çok geniş bir kitleyi kapsamaktadır ve 2004’ten beri yapılmaktadır.

Eğitim verilen kuruluşlar içinde resmi hükümet kuruluşları da olduğuna göre bu eğitim neden gizli veya gayri resmi olarak sürdürülmektedir.

ABD Konsolosluğu, eğitimi İngiliz Konsolosluğu ve HSBC Bankası saldırılarıyla ilişkilendirdiğine göre İngiltere İstanbul Başkonsolosluğu da aynı şekilde güvenlik eğitimi vermekte midir?

Genel Başkanımız Numan Kurtulmuş, belgeyi basınla paylaştığı zaman İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarının konunun üzerine gitmesini istemişti. Bugüne kadar İçişleri ve Dışişleri Bakanlıklarından bir açıklama gelmedi.

Biz de bugün aynı şekilde İstanbul Valiliği ve İstanbul Emniyetinden sürece dair yeni açıklama bekliyoruz. Daha da önemlisi eğitim süreçlerinin kontrol altına alınmasını talep ediyoruz. Yanlışlık sürdürülmemelidir.”

VALİLİK “HABERİMİZ YOK” DEMİŞTİ

ABD Dışişleri Bakanlığına bağlı, İnsan Hakları ve Demokrasi Bürosu tarafından, Türkiye ile ilgili hazırlanan “Din Özgürlükleri Raporu” başlıklı raporda,

“ABD’nin İstanbul Başkonsolosluğu tarafından İstanbul’da bulunan dini azınlıklara ‘Genel Güvenlik Stratejisi çerçevesinde güvenlik eğitimi sağlandığı”

ifadesi yer alıyordu.

İstanbul Valiliğinin ve İstanbul Emniyetinin “haberimiz yok” dediği gizli eğitim böylece bizzat ABD Başkonsolonsu Sharon Anderholm Wiener tarafından doğrulanmış oldu.

Saadet lideri Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, konuyla ilgili olarak Dışişleri ve İçişleri Bakanlıklarına göreve çağırmıştı.
Kaynak: Dünya Bülteni

19 MAYIS ÇARŞAMBA
Mehmet Bekaroğlu ve Numan Kurtulmuş...
SELÇUK SALIH CAYDI

Türkiye'nin yeni önderleri
(İslami kesimin Kılıçdaroğlu'ları...)
Bu iki isimden Mehmet Bekaroğlu ile tanıştım...
(Bundan onur duyuyorum...)
Neoliberalizm sonrası Türkiye'sinde, halkın muhafazakar değerlerinin ve sağlıklı bir din ve ahlak anlayışının kurulmasında Saadet Partisi'nin iki önderi, Türkiye'nin eski laikçi kesimlerinin de İslam ile barışmasını sağlayabilecek, Anadolu İslamı'nı dünyada hak ettiği yüksek yere yeniden oturtabilecek ve O'nu neoliberalizmin oyuncağı olmaktan kurtarabilecek iki önemli kişi...
Şimdi onların yükseliş devrine tanık olabiliriz...
Türkiye muazzam bir yer...
Ve Mehmet Bekaroğlu, Numan Kurtulmuş, geleceğin Türkiye'sine yakışıyorlar...

http://konstantiniye.blogspot.com/

Hükümete suçlama: 'Konvoy sahipsiz bırakıldı'
Murat YETKİN
myetkin@radikal.com.tr
5 Haziran 2010

Dün Ankara gündeminde yine Gazze yardım konvoyuna İsrail saldırısı vardı; ama bu kez tartışmanın akışını tamamen değiştiren bir eleştiriydi konuşulan.
Eleştirinin sahibi, Fethullah Gülen idi. Eleştirdiği ise, Gazze’ye yardım konvoyunun İsrail’in rızası olmadan yola çıkarılması idi. Gülen, 1999’dan bu yana yaşadığı ABD’de, gazetenin iddiasına göre, ilk kez bir Amerikan gazetesine mülakat vermiş, bu gazete uluslararası mali çevrelerin en etkili gazetesi ‘The Wall Street Journal’ olmuştu. Gazze saldırısının hemen ardından yapıldığı belli olan mülakatta ‘Türkiye’nin en etkili dini lideri’ olarak tanımlanan ve ‘İmam’ sıfatıyla anılan Gülen, kendisine yakın bir yardım kuruluşunun da Gazze’ye yardım göndermek istediği, ancak kendisinin önce İsrail’den rıza alınması gerektiğinde ısrarlı olduğunu anlatmış.
Gazze olayında bugün nabız Ankara’dan İstanbul’a kayıyor. Saadet Partisi’nin saat 16’da Çağlayan’da planladığı ‘Sustukça ölüyoruz’ mitinginde İsrail’in saldırısı protesto edilecek.
Gazze konvoyu saldırısı olmasaydı, bu sabah bir grup Ankaralı meslektaş ile birlikte Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş ile yemekli bir toplantıda bir araya gelecektik.
Kurtulmuş, dünkü telefon konuşmamızda, “Pazartesi bu olay meydana gelince hemen miting kararı aldık” dedi; “Hafta içi da olabilirdi, ancak insanların toplanması zor olur diye hafta sonu yapalım dedik”.
Kurtulmuş, kendilerinin düzenlemesine rağmen bu mitingi bir parti mitingi haline getirmeyeceklerini, kendilerine destek veren 200 kuruluş arasında solcu ve liberallerin de bulunduğunu söylüyor. Bir konuda belirsizlik var: Kurtulmuş, Gazze olayı üzerine eski arkadaşı Başbakan Tayyip Erdoğan hükümetine yönelttiği sert eleştirileri cenazelerin acısını dikkate alıp bu mitingde mi dile getirecek, yoksa dün telefonda söylediği gibi ‘Birkaç gün sonra mı seslendirmeye başlayacak?’
Bunu göreceğiz. Ama Kurtulmuş’un Gazze konvoyu saldırısı konusunda hükümete eleştirileri -biz şimdiden duyurmuş olalım. Şöyle:

‘İsrail’in insafına bırakıldılar’

- “Olanları televizyondan izledim. Gece yarısından itibaren gemideki insanlar ‘Etraftan geliyorlar. Yok mu kurtaran?’ diye feryat ederken Türkiye’den hiçbir resmi açıklama gelmedi. Dört buçuk saat sonra İsrail askerleri müdahale etti. Sonradan gösterilen tepkinin önceden gösterilmesi gerekirdi. İnsanlar kurbanlık koyun gibi İsrail’in insafına bırakıldı. Akdeniz’de görevli gemilerimiz, jetlerimiz harekete geçirilebilirdi. İsrail’in işi ateş açmaya dek vardıracağı tahmin edilemedi belki. Ama İsrail’in daha önce yaptıkları ortada, bu ihtimal de göz önüne alınabilirdi. Burada bazı ihmaller görülüyor.”

‘Ciddi ihmal olmuştur’

- “Tabii, belki Başbakan’ın, Dışişleri Bakanı’nın, Genelkurmay Başkanı’nın yurtdışında bulunması da Türkiye’nin anında tepki vermesine engel olmuştur. Ama gece yarısından itibaren gemide ‘Bizi kurtarın’ diyen insanlar uydu yayınında izlenirken, Türkiye’den hiçbir resmi sesin çıkmaması ciddi ihmal olmuştur. Ciddi bir devlet olmak, o 4,5 saatte olaya müdahil olmayı gerektirirdi.”

‘Konvoy sahipsiz bırakıldı’

- “Biz İHH yetkilileriyle konuştuk. Bize söyledikleri, bir süre açık denizde yol aldıktan sonra rotayı Mısır’a, El Ariş Limanı’na çevirip, yardımı Mısır üzerinden ulaştırma niyetinde oldukları. Ama İsrail’in bunu öğrenip, o yolu da engellemek için askeri müdahalede bulunduğunu söylediler. Burada bir koordinasyon eksikliği de görülüyor. Koordinasyonu sağlamak hükümete düşerdi. Neticede, bu olayda hem konvoy sahipsiz bırakıldı, hem de diplomatik ve askeri ihmaller görüldü.”

‘Tepkide eksiklikler var’

- “Olayın ardından 9 maddelik bir eylem planı açıklamış, hükümetin bunu yerine getirmesini istemiştik. Doğrusu, 4-5 maddesi getirildi. Mesela, Birleşmiş Milletler ve NATO’dan kınama çıkarıldı, yaralıların Türkiye’ye getirilmesi sağlandı, büyükelçimiz geri çağırıldı, askeri tatbikatlar iptal edildi. Ama hâlâ eksiklikler var. İsrail’in büyükelçisi neden ‘persona non grata’ yani istenmeyen adam ilan edilmedi? İsrail’le askeri anlaşmalar en azından bu olayın soruşturması sonuçlanana kadar askıya alınmadı? Bir de, biz önceki Gazze krizinde Anadolu Kartalı Tatbikatı iptal edildi diye destek vermiştik. Başbakan Yardımcısı Bülent Arınç’ın açıklamasından anlıyoruz ki, üç tatbikat anlaşması daha varmış? Onları ne ara imzaladınız?
Neden daha önce iptal etmediniz?”

‘One minute’ değerlendirilemedi’

- “Bana göre Başbakan’ın, Davos’taki ‘One minute’ çıkışı iyi değerlendirilemedi. İki olayda İsrail hükümetinin eline büyük koz verildi. Birincisi, Eylül 2009’da İsrail’in elinde nükleer silah bulunup bulunmadığı soruşturması Birleşmiş Milletler’de oylanırken, Türkiye çekimser kaldı, büyükelçimiz oylamada bulunmadı. Böylelikle Türkiye, İsrail’e önemli bir destek vermiş oldu. İkincisi, 27-28 Mayıs’ta İsrail’in OECD üyeliği oylandı.
Türkiye oy vermese, İsrail üye olamayacaktı. Ama Türkiye orada da İsrail’i destekledi. Birkaç gün sonra da bu olay meydana geldi.”

‘Saldırıya uğrayan Türkiye’dir

- “İsrail’in 1967’den bu yana en büyük gücü, ne askeri teknolojisi, ne gizli servisi olmuştur; en büyük gücü diplomasi planında karşısına çıkacak bir gücün olmayışıdır. İsrail böylece bütün yaptıklarına karşın yoluna devam ediyor. Bence, Mavi Marmara saldırısı ile Sabra, Şatila saldırılarının farkı yok. Saldırıya uğrayan Mavi Marmara gemisi değil, Türk devletidir. Evet, bu defa bir kınama çıkarılabildi, ama İsrail yine yoluna devam ediyor. Evet, bu defa uluslararası imkânlar harekete geçirilebildi, ama ne yazık ki bir sonuç alınamadı. Bunları dile getirmeye başlayacağız.”
Radikal

Kurtulmuş'tan Erbakan'a Liste Resti !

09 Temmuz 2010
Saadet Partisi kongre öncesi hareketli saatler yaşıyor. Erbakan'ın kendisine yakın isimlerden oluşan liste dayatmasına Kurtulmuş'un rest çektiği öğrenildi.
Saadet Partisi’nde Pazar günü yapılacak 4. Olağan Kongre öncesinde hareketli saatler yaşanıyor.

Genel Başkan Numan Kurtulmuş’un, eski başbakanlardan ve Milli Görüş’ün manevi lideri Necmettin Erbakan’ın çıkardığı listeye itiraz edip rest çektiği öğrenildi.

Dün Necmettin Erbakan’ın konutunda yapılan ve yaklaşık 9 saat süren toplantıda, Erbakan’ın kongrede kendi hazırladığı listenin aday olmasını istediği, Numan Kurtulmuş’un ise buna karşı çıktı. 43 kişilik listede Erbakan’ın kızı Elif, oğlu Fatih’in yanı sıra Oğuzhan Asiltürk, Şevket Kazan, Fethullah Erbaş, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Tekdal, Fehim Adak ve Osman Yumakoğlulları gibi Milli Görüş siyasetinin temel taşı olarak bilinen isimler de yer alıyor.

Erbakan’ın listesine karşı çıkan Numan Kurtulmuş’a, sadece genel başkanlık adaylığını önerdiğini Kurtulmuş’un ise kendi listesi ile kongreye gideceğini belirtip, belirlenen 43 isimden hiç kimseyi listesine almayacağını söylediği belirtiliyor.

Kurtulmuş’un bu resti karşısında Erbakan kanadının “ortak liste” kartını ortaya koyduğu fakat Kurtulmuş’un yine geri adım atmadığı gelen bilgiler arasında.

Tüm bu gelişmelerin ardından Erbakan kanadının Numan Kurtulmuş’un listesine karşı kendi listelerini delegelerin önüne koyacağı ifade ediliyor.

Ankara’da şu saatlerde birisi zayıf ihtimalli üç senaryo konuşuluyor;

Birincisi: Erbakan kanadı Kurtulmuş’un restine karşılık, referandum ve seçimler öncesinde tabanda çatlama olmasın diye ses çıkarmayıp kenara çekilecek.

İkincisi: Genel başkansız liste çıkarıp delegelerin oyuna sunacaklar ve Numan Kurtulmuş’u kuşatma altına bırakacaklar.

Üçüncüsü: Erbakan kanadı kendi genel başkan adayının yanı sıra listeyi de çıkaracaklar. Bu ihtimal 2000 yılının Mayıs ayında yapılan Fazilet Partisi kongresindeki gibi Milli Görüş hareketinin bölünmesi ihtimaline karşı zayıf görünüyor.

Haber 7’nin elde ettiği bilgilere göre sıcak saatler yaşayan Saadet Partisi cephesinde Erbakan kanadı nihai kararı vermek için hararetli bir şekilde çalışmaya koyulmuş durumda.

Necmettin Erbakan kanadının Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığında seçilmesini istedikleri listede yer aldığı iddia edilen isimler şöyle:

Abdullah Arslan,
Abdülkadir Çelik,
Ahmet Fevzi İnceöz,
Ahmet Tekdal,
Arif Ersoy,
Ayşenur Tekdal,
Birol Aydın,
Celal Asiltürk,
Duran Soyuğur,
Dursun Ali Düzenli,
Elif Erbakan,
Fatih Erbakan,
Fehim Adak,
Fethullah Erbaş,
Fikret Karabekmez,
Fuat Sağıroğlu,
Hilmi Tanış,
İhsan Fincan,
İsmail Müftüoğlu,
Latif Öztek,
Lütfü Yalman,
Mehmet Batuk,
Mehmet Bozgeyik,
Mehmet Karaman,
Mete Gündoğan,
Mine Kaya,
Mustafa Geçer,
Mustafa Özkafa,
Oğuzhan Asiltürk,
Orhan Altınöz,
Osman Seçilmiş,
Osman Yumakoğulları,
Sadrettin Karaduman,
Seyfullah Şahin,
Suat Pamukçu,
Şerafettin Kılıç,
Şevket Kazan,
Temel Karamollaoğlu,
Veysel Candan,
Yakup Budak,
Yasin Hatipoğlu,
Yaşar Canbay,
Zülfikar Gazi

aktifhaber

Erbakan-Kurtulmuş görüşmesinde neler konuşuldu?
24 Temmuz 2010
Ankara'da Erbakan ve Kurtulmuş görüşmesinde ne konuşuldu?

SP Genel Başkanı Prof. Dr. Numan Kurtulmuş, Milli Görüş Lideri Prof. Dr. Necmettin Erbakan’ı Balgat'taki konutunda ziyaret etti.

Ankara'daki görüşmede "SP'deki son durum" masaya yatırıldı.

Haber5.com Erbakan Hoca-Numan Kurtulmuş görüşmesinin en önemli bölümüne ulaştı.

Görüşmede Erbakan Hoca, Kurtulmuş'tan genel başkanlık yetkisini kullanarak GİK'ten direkt kongre kararı aldırmasını istedi.

Kurtulmuş ise cevaben; yeni bir kongrenin davaya ve teşkilatlara zararlı vereceğini; bunu kongre sonrası medyada ve birçok mecrada anlattığını; yeni kongre kararı alırsa kendisiyle çelişmiş olacağını belirtti.

Kurtulmuş, delegelerden yeni kongre talebi gelirse, yeterli imza toplanırsa parti tüzüğünün gereklerini yapacaklarını, o zaman kongreyi de toplayacaklarını ifade etti.

Bu önemli görüşmeden yeni kongre konusunda herhangi bir sonuç çıkmadı.

Gergin bir kongreden sonra parti delegelerinden "yeni bir kongre için yeterli imzanın toplanamaması" ciddi bir sorun teşkil ediyor.

Ankara'da “SP’de yeni bir kongre çok zor" yorumları yapılıyor.

SP’DEKİ DİĞER GELİŞMELER

SP'de kongrenin yenilenmesini isteyen Erbakan görüşme öncesi yakın çevresine 'Fatih'i başkan yapacağım' dediği iddia edildi. Erbakan Ailesi bu iddiayı reddetti. Bu açıklamanın Erbakan Hoca tarafından yapılmadığı belirtildi. Erbakan Hoca adına yapılan açıklamada ilgili iddia reddedildi.

Öte yandan Erbakan'ın Özel Kalem Müdürü Mehmet Karaman delegelere "Olağanüstü Kongre için delegelerimizin çoğunluğunun imzası Hocamıza takdim edilmiştir" mesajı çekti ve delegelerden yeni kongre için yeterli desteği aldıklarını iddia etti.

Saadet Partisi Genel Merkezi’nden ise Erbakan- Kurtulmuş görüşmesi öncesi "Şu anda alınmış bir kongre kararı yoktur. Henüz resmi olarak bize ulaşan olağanüstü kongre talebi olan delege sayısı 130`dur ve bu başvurunun 15`i de yine noter kanalıyla imzalarını ve taleplerini geri çekmiştir" şeklinde bir açıklama geldi.

Bu arada GİK üye listesinin yeniden belirlenmesi için 646 delegenin imzası gerekiyor. haber5

KURTULMUŞ’A 12 GÜN SÜRE
[img]http://www.haber10.com/images/news/211770.jpg [/img]
3 Ağustos 2010 11:13
Saadet Partisi’ndeki büyük restleşme, Milli Görüş’ü bölünmeye götürüyor.
Kongre için parti lideri Numan Kurtulmuş’a 15 Ağustos’a kadar süre veren Erbakan’ın, “Yoksa biz partimizi kurarız” dediği iddia edildi. Erbakan ise “Huzur” adında parti kuracağı iddiasını yazılı bir açıklamayla yalanladı.
ESKİ Başbakan Necmettin Erbakan, Olağanüstü Kongre’nin 15 Ağustos’a kadar toplanmasını isteyerek, Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş’a 12 gün süre verdi. “Huzur” adında parti kuracağı iddiasını yazılı bir açıklamayla yalanlayan Erbakan, mücadelelerinin parti içinde süreceği mesajını verdi. “Kimse heveslenmesin” diyen Erbakan, iddiaları “asılsız ve maksatlı” olarak niteledi. Necmettin Erbakan, “Gayemiz SP’nin Milli Görüş’ün temel esaslarından kopmaksızın bu sıkıntılı günlerden kurtulmasıdır. Milli Görüş’ü temel esaslarından koparmaya kimsenin gücü yetmeyecektir” dedi. Ancak yakın çevresiyle sohbetinde kongrenin Ramazan ayının ikinci haftasına kadar toplanmasını isteyen Erbakan’ın, aksi halde kendi partilerini kuracaklarını söylediği iddiası ortaya atıldı.

Örgütün desteği yok

Erbakan’a yakın isimlerden Oğuzhan Asiltürk de, bin 231 delegenin 657’sinin kongre için imza verdiğini bildirerek, geçen haftasonu yapılan İl Başkanları toplantısında Kurtulmuş’un örgütün desteğini alamadığını savundu. Kurtulmuş’a yakın isimlerden Şeref Malkoç ise il başkanlarının büyük çoğunluğunun Kurtulmuş’a destek açıkladığını belirtti. Malkoç, kongre sürecinin de başlatıldığını söyledi. Ancak, SP yönetiminin referandum öncesine rastlayan Ramazan ayında bir kongreye sıcak bakmadığı, kongreyi referandumdan sonraya bırakmak istediği belirtildi. Kulislerde, Kurtulmuş için, “Numan bizi dinlemiyor, çizgiden saptı” dediği öne sürülen Erbakan’ın Olağanüstü Kongre’de kendi genel başkan adayını çıkarabileceği de konuşuluyor. Kulislerde bu görev için SP’nin eski Genel Başkan Yardımcılarından Mete Gündoğan, eski Konya Belediye Başkanı Mustafa Özkafa ile Anadolu Gençlik Derneği Genel Başkanı İlyas Tongüç’ün adları geçiyor.
Hürriyet

Kemal BOZKURT
kbozkurt@habername.com
Numan Beyle Birlikteydik
03 Ağustos 2010
İnternet medyası genel yayın yönetmenleri Saadet Partisi lideri Numan Kurtulmuş ile kahvaltılı toplantıda İstanbul'da bir araya geldik. Numan Bey'le ilk kez yüzyüze görüşmüş oldum. Odaya girerkenki ilk izlenimim hakikaten mütevazı ve hala kongreden sonra gelişen olayların verdiği bir yorgunluk ve endişe vardı üzerinde. Ancak kendisi asla kaşarlanmış eski popülist politikacılardan değil.

2.5 saat süren toplantıdan sonra Numan beyin memnun ayrıldığını bizzat müşahade ettim. 20 ye yakın internet medyasının iştirak ettiği toplantıda referandumdan teröre, Saadet Partisindeki problemlerden ittifaka kadar her soru soruldu.

Bendeniz de üç soru sordum sayın Genel Başkan'a. Satırbaşlarıyla Numan Bey'in tüm sorulara verdiği cevapları size aktarmak istiyorum.

Biz muhafazakar değil maneviyatçı bir partiyiz.
Referanduma evet diyeceğiz. Bizim evettteki argumanlarımız farklı Ak partinin evetteki argumanları farklıdır.
Bu milletin aleviside sünnisi de peygambere salavat getirir. (CHP'nin Denizli'deki küçük çocukların kutlu doğumda salavat getirmesini eleştirmesine verdiği cevap)
1917'den beri bu ülkede üçlü bir ittifak vadır. ABD, İngiltere ve israil üçlüsü (İsrail 1917'den beri vardır)
Uslubumuz yumuşak eleştirimiz sert bit metodumuz var. (AK Parti'ye gavur uşağı demek kolay. Ancak uçuk iddialarda bulunmak millete hakaret olur.
Musa gibi gelip Firavunlaşmayacağız. Harun gibi gelip Karunlaşmayacağız.
Şu yanlışı yapmamamız lazım. Hilmi Paşa demokrattır. Ahmet Paşa ise darbe yanlısıdr. Askerin vazifesi demokrat olmak değildir. Askerin vazifesi asker olmaktır.
Demokrasilerde iç düşman olmaz. İç suçlular olur. Bu suçlular bireysel ve örgütsel olabilir. (35. maddede askere yaptığı eleştiri)
Artık Batı askerle işbirliği yapmıyor. Siyasilerle ve hükümetle işbirliği yapıyor.
Bizdeki sistem bürokratik oligarşik bir sistemdir.
Sayıştay'ın dışındaki hiçbir kurum millet denetiminde değildir.
Büyük Ortdoğu projesinin amacı Fas'tan Endonezya'ya kadar bir konsersuyum kurmaktır.
İsrail'in bölgede tek rakibi şu anda sadece Türkiyedir.
habername.com/

Kurtulmuş'un yeni kurmayları belli oldu
15 Ağustos 2010
Ana Haber
11 Temmuz'daki kongresi olaylı geçen ve bölünmenin eşiğine gelen Saadet Partisi'nde, olağanüstü kongre talebi kısmen geri çekilince Başkanlık Divanı'nda görev alacak isimler yani 'Kurtulmuş'un kurmayları' da belirlendi.

İlci Recidence Otel'de gerçekleştirilen 5 saatlik GİK toplantısında, 2 yeni genel başkan yardımcılığı oluşturuldu. 3 yeni isim genel başkan yardımcısı olarak görev alırken, 13 genel başkan yardımcısı yeniden başkanlık divanına seçildi.

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş liderliğindeki Saadet Partisi'nin 16 kişilik başkanlık divanında, ilk kez oluşturulan İnsan Hakları İzleme ve Araştırma Ba
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pts Tem 12, 2010 2:02 am    Mesaj konusu: Saadet Partisi'nde Erbakan dönemi bitti Alıntıyla Cevap Gönder

Numan Kurtulmuş'a çirkin saldırı



SP İstanbul İl Başkanlığının geleneksel iftar daveti çirkin saldırılara sahne oldu. SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'u protesto etmek isteyen 50 kişilik bir grup, Kur'an okunduğu esnada sloganlar atarak masaları devirdi ve etrafa saldırdı. 2 binin üzerinde yerli ve yabancı davetlinin katıldığı iftar yemeğinde can güvenliği nedeniyle misafirler salon dışına alındı.

KUR'AN OKUNURKEN PROTESTO ETTİLER

Numan Kurtulmuş'u protesto etmek isteyen yaklaşık 50 kişilik grup, Kur'an okunurken eylemlerine başladı. "Hocaya sadakat şerefimizdir", "Numan Kurtulmuş istifa" şeklinde sloganlar atan grubun eylemi nedeniyle Kur'an okuyan imam 2 kez okumayı kesmek zorunda kaldı. Protestocu grubu sukunete davet eden imam, Kur'an okumasını tamaladıktan sonra yemek faslına geçildi. 2 bin kişi davetlinin bulunduğu İstanbul İl Başkanlığının geleneksel iftar davetinde çok sayıda yabancı konsolos da bulunuyordu.

Yemek faslının ardından Pakistan Büyükelçisinin konuşma yapmak için kürsüde bulunduğu sırada 50 kişilik eylemci grup yeniden harekete geçti. Masaları devirerek ve masa üstündeki kaşık, çatal ve tuzluk gibi nesneleri sağa sola fırlatarak ilerleyen grup kürsüye doğru yürüdü. Güvenlik güçleri grubu durdurmada etkisiz kalırken, İstanbul teşkilatı yöneticileri can güvenliğini düşünerek misafirleri salon dışına çıkarttı.

GAZETECİLERE DE SALDIRDILAR

Olayı görüntülemek isteyen gazeteciler arbedenin ortasında kaldı. Darp edilen basın mensupları olayları protesto ederek salonu terketti.

ERBAKANIN KONUŞMA METİNLERİNİ DAĞITTILAR

Protestocu grup program öncesi davete gelen misafirlere Necmettin Erbakan'ın Ankara'daki il başkanları iftarında yaptığı konuşmanın bir bölümünü içeren metinleri dağıttı.. Otele gelen Numan Kurtulmuş'un içeriye girişi sırasında protestocu grup ile protestoya tepki gösteren partililer arasında tartışma çıktı.
21 Ağustos 2010
www.habertaraf.com



Saadet Partisi'nde Erbakan dönemi bitti

11 Temmuz 2010 Saadet Partisi'nin olağanüstü büyük kongresinde Milli Görüş'ün kırk yıllık tarihinde ilk kez karşı taraflar oluştu.
Siyasi yasaklı lider eski Başbakanlardan Necmettin Erbakan, Genel Başkan Numan Kurtulmuş ile girdiği liste yarışında kaybederken, Saadet Partisi'nde yeni bir dönem başladı.

Kurtulmuş'un, Erbakan'a karşı çıkardığı liste, sancılı da olsa gerekli oyu alarak geçerken, Kurutulmuş, güven tazelemek için yaptığı kongrede ancak üçüncü turda aldığı oyla genel başkan seçilebildi.
Erbakan'ın hazırladığı listeye oğlunun, kızının, damadının ve özel kaleminin isimlerini koyması, Kurtulmuş ile arasında ciddi bir krize neden oldu. Mili Görüş tarihinde Erbakan'ın 40 yıllık siyasi hayatı da liste krizi ile birlikte bitmiş oldu.
Kurtulmuş'a destek verenler her değişimin sancılı olduğunu bu tür sancılı dönemlerin de zor geçtiğini ifade ederken, Milli Görüş'ün “değişmeden dönüşüme ilk adımını attığını” dile getirdiler.

Erbakan'ın oğlu ve kızı SP yönetiminde yok

Saadet Partisi Genel Kongresi'nde Genel Başkan Numan Kurtulmuş'un listesinde 42 yeni isme yer verildi.
Atatürk Spor Salonu'ndaki kongrede ilk tur seçimi sonrasında Kurtulmuş, genel başkanlık için gerekli olan salt çoğunluğa ulaşamazken, parti tüzüğü gereği seçime sunduğu Genel İdare Kurulu (GİK) ve Yüksek Disiplin Kurulu listesi seçimi kazandı.
Kurtulmuş'un listesinde Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan ve kızı Elif Erbakan Altınöz gibi isimlerin yanı sıra partide daha önceki dönemlerde görev almış bazı isimler listelerde yer alamadı.
Kurtulmuş'un GİK listesinde Şevket Kazan ve Mete Gündoğan, Temel Karamollaoğlu, Ahmet Tekdal, Celal Asiltürk, Orhan Altınöz ve Yasin Hatipoğlu gibi isimler yer almadı.
Kurtulmuş'un yeni GİK listesi şu isimlerden oluşuyor:
'M. Recai Kutan, Abdülbaki Erdoğmuş, Abdülhamit Gül, Ahmet Akçay, Ahmet Bakcan, Ahmet Bilgin, Ahmet Cemil Tunç, Ahmet Demircan, Ahmet Fevzi İnceöz, Ahmet Karavar, Ahmet Okur, Ahmet Sünnetçioğlu, Akif Gürdoğan, Alaaddin Parlak, Ali Aktaş, Ali Seyyar, Arafat Salih, Aydıner Atik Ağdağ, Aynur Demiray, Bahri Zengin, Cafer Güneş, Cevat Ayhan, Ekrem Baki, Emine Uçak Erdoğan, Emre Bağce, Erol Erdoğan, Ertan Yülek, İsmail Küçükali, Fikret Karabekmez, Halil Yıldız, Hasan Tahsin Şengün, Hayrettin Dilekcan, Hayrunnisa Kökbıyık, Hüsamettin Korkutata, Hüseyin Güleç, İsmail Keleş, İrfan Gül, İsmail Haskul, Kazım Arslan, Enis Başkakın, Lütfü Esengün, Selahattin Öztürk, Mehmet Batuk, Mehmet Sılay, Muhittin Bal, Mukadder Başeğmez, Musa Akbal, Musa Demirci, Mustafa Çetin, Mustafa Özkafa, Mücahit Yanılmaz, Müfit Yüksel, Nazım Maviş, Osman Mesten, Oya Akgönenç, Ömer Topaloğlu, Ömer Vehbi Hatipoğlu, Remzi Çakır, Sami Dedeoğlu, Salih Kaçır, Saliha Şasa, Seda Yıldızhan, Serdar Akça, Sıtkı Abdullahoğlu, Sıtkı Cengil, Şamil Tekir, Selman Esmerer, Şeref Malkoç, Teoman Rıza Güneri, Turhan Alçelik, Ümmet Kandoğan, Veli Tolu, Yahya Coşkun, Yusuf Engin."
Kurtulmuş'un Yüksek Disiplin Kurulu listesi ise şöyle:
"Nedim Urhan, Musa Sucu, Dursun Ali Düzenli, Ali Vural, Enver Bakırcı, İsmail Aydos, Naci Terzi, Abdullah Arar, Nevzat Sudaş, Seyfullah Şahin, Aladdin Sever Aydın."
netgazete

Kurtulmuş'u Devirme Taktiği CHP' Den
23 Temmuz 2010

SP'de kongre sonrasında Şevket Kazan'ın CHP Genel sekreteri Önder Sav ile görüşmesi siyasi çevreleri hareketlendirdi. Kazan Kurtulmuş'u devirmek için Sav'dan destek mi aldı? Detaylar

SP'de yeni bir olağanüstü kongre süreci tartışılırken, SP Genel Başkanı Numan Kurtulmuş'a muhalif ekipte yer alan Şevket Kazan bu hafta içerisinde CHP Genel Sekreteri Önder Sav'la gizli bir görüşme yaptı. HaBertaraf'ın aradığı Şevket Kazan görüşmeyi doğrularken, görüşmenin çok gizli yapıldığını ve bunun sızmasını hayretle karşıladığını ifade etti. Kazan, görüşme içeriğine ilişkin ise; CHP'nin "kongre partisi" olarak bilinmesi nedeniyle Önder Sav'la kongre usulüne ilişkin bilgi alışverişinde bulunduklarını söyledi.

KURTULMUŞ'U DEVİRME TAKTİĞİ Mİ ALDI?

HaBertaraf'a konuşan SP'ye yakın kaynaklar, Şevket Kazan'ın Önder Sav'dan "adam devirme" konusunda taktik ve bilgi aldığını öne sürdüler. SP Kongresinde Numan Kurtulmuş'a bayrak açan ekipte yer alan Şevket Kazan, önümüzdeki günlerde yapılması tartışılan bir olağanüstü kongre için, Baykal'ı devirerek yerine Kemal Kılıçdaroğlu'nu getiren ve bunu da bir dergiye verdiği röportajında itiraf eden CHP Genel Sekreteri Önder Sav'dan taktik aldı.

ŞEVKET KAZAN SAV GÖRÜŞMESİ İÇİN NE DEDİ?

Şevket Kazan, Önder Sav'la yaptıkları görüşmeyi doğrularken, "Sayın Sav eski bir dostumuz ve aynı zamanda meslektaşımız. Kendileri kongre partisi olarak tanındıkları için, kongre konularında bilgi alışverişinde bulunduk. Kendileri sık sık kongre yapıyorlar. Biz de kongre sürecimizde herhangi bir usul hatası yapmamak için kendilerinin tecrübelerinden istifade etmek istedik. Bu görüşme Sayın Sav'la benim aramda yapılan kişisel bir görüşmeydi. Bunun size kadar ulaşmış olmasına hayret ediyorum" diye konuştu.


Kaynak:habertaraf.com

Kimse pişman olacağı işlere girmesin
17 Temmuz 2010, 10:14Anadolu Haber

Olaylı kongre sonrası VATANın sorularını yanıtlayan SP lideri Numan Kurtulmuş, baba-oğul Erbakan;lara Eğer gerçekten ortada bu siyasi hareketin geleceğine ilişkin insanlar müspet bir takım niyetler taşıyorsa herkes sözlerine ve işlerine dikkat etsin diye seslendi.

ANKARA - Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Necmettin ve Fatih Erbakan’ın çıkışlarına son derece dikkatli bir üslupla yanıt veriyor. Kurtulmuş, “Aradan biraz zaman geçince herkes daha rasyonel düşünecektir” yorumu yaparken “Gül ve Erdoğan da benzeri bir durumla karşılaştı, AKP doğdu. Ayrılık var mı?” sorusunu ise Kurtulmuş, “Bana oy vermiş 2 milyon seçmene karşı sorumluyum” diyerek Erbakan cephesinin karşısına yeniden aday olarak çıkacağını da ima etti.

Önce Fatih Erbakan konuştu ardından Necmettin Erbakan’ın açıklamalarıyla gerilim doruğa ulaştı. Bu sözleri ağır buldunuz mu? Yollar ikiye ayrılıyor diyebilir miyiz?

Tekrar söylüyorum kongre sonrasında çift listenin verdiği gerginlikle söylenmiş olan sözlerdir. Ben partinin genel başkanı olarak hem büyüklerime, hem benden yaşça küçükler şu tavsiyede bulunurum: Nihayetinde hayat siyasetten ibaret değildir. Hiç kimse sonradan pişman olacağı sözleri söylemesin. Sonradan pişman olacağı işlerin içinde olmasın. Herkes bu süreci itidalli bir şekilde yürütmek zorunda ve durumundadır. Eğer gerçekten ortada bu siyasi hareketin geleceğine ilişkin insanlar müspet bir takım niyetler taşıyorsa herkes sözlerine ve işlerine dikkat etsin.

Kavganın galibi kim olur?

Bir kavga olmaz. Birkaç gün sonra herkes yerli yerine oturur. Esas işimiz bu kongre süreci de göstermiştir ki SP ile ne olacağıyla Türkiye’nin tamamı ilgileniyor. Hiç kimse yüzde 5.5’lik partidir diye bir kenara bırakmıyor. Bize düşen sokağa çıkmak ve halkın içinde olmak.

Hala olağanüstü kongre ihtimali yok mu? Erbakan ekibi imza toplamaya başladı...

Olabilir. Bizim kaanatimiz şu aşamada yapılacak bir olağanüstü kongre partide bütünleşmeyi değil daha derin ayrılıkları, daha büyük çatlakları ortaya çıkaracağıdır. Bu amaca kimsenin hizmet etmek isteyeceğini zannetmiyorum. Yoksa hukukun gerektirdiğini ben yaparım o ayrı bir şey. Ama bu atmosferde gidilecek olan bir olağanüstü kongre insanların hisleri bu yoğunluktayken, kim hangi amaca hizmet etmek için bu imzayı toparlarsa toplasın o amaca hizmet etmeyecek. Belki daha derin çatlakların ve belki bölünmelerin ortaya çıkmasına neden olacaktır. Ki gördünüz kongrede 30, 40 kendini bilmez insan herkesi fevkalede rencide edecek şekilde ortamı elektriklendirdi.

Bu bölünmede siz yollarınızı ayırabilir misiniz partinizle?

Bana son seçimde oy vermiş 2 milyon 61 bin seçmenin oyu var. Her gün Türkiye kamuoyunda ciddi bir ilgi ve teveccühle bize destek veren milyonlarca insan var ve daha yeni kongreden çıkmış partinin iradesi var. Bu iradenin gereklerini yerine getirmek görevimdir.

Sayın Erbakan’ın size randevu vermediği doğru mu?

Hayır. Şu aşamada biz önümüzdeki günlerde zaten görüşürüz. Bana intikal etmiş böyle bir cevap yok. Sayın Erbakan’la ilişkimiz tüzükte ne yazdığıyla ilgili değildir. Kendisi Türkiye’ye büyük hizmetleri olan, büyük siyasi tecrübeleri olan, fikirlerinden herkesin istifade etmesi gereken bir siyasi büyüktür.

Bu defa karşı taraf bir genel başkan adayı çıkaracak gibi görünüyor?

Bakın kongre sürecinde çift liste yaşandı, doğru. Ancak çift genel başkan adayı olmadı. Her iki listenin genel başkan adayı da Numan Kurtulmuş oldu. Her iki listede de isimlerin büyük çoğunluğu birbirinin aynısıdır. Ama listelerde olmayan, iki listenin çıkması dolasıyla bazı arkadaşlarımızda, bazı ağabeylerimizde belli burukluk ve kırgınlıklar olabilir. Ben bunları kongre heyecanı ve ortamın verdiği kırgınlıkla söylenmiş sözler olarak telakki ediyorum. Birkaç gün sonra herkes bunları unutur.

Bir grup ise konrgede yaşananları neredeyse büyük bir ‘devrim’ olarak adlandırdı.

Milli Görüş’ün zaten kendisi bir devrimdir. Bu milletin aslı ve esasıdır. Hep söylüyorum; pergelin bir ucu kendi değerlerimizde sabit kalacak, diğer ucuyla bütün toplumu ve insanlığı kuşatacak kadar geniş fikirli, geniş ufuklu ve geniş yürekli olacağız. Bu kongre de bu yönde atılmış bir adımdır.

Sayın Gül ve Sayın Erdoğan’da benzer bir ayrılık yaşanır mı?

Hayır. SP Türkiye’de Milli Görüş’ün merkezidir. İşin sıcaklığı geçtikten sonra daha rasyonel düşüneceğini ümit ediyorum. Bizim yaptığımız, tabanımızın ve geniş kitlelerin bizden beklentisiydi. Aslında bu anlamda da yapılanlar siyasi karşılığı olan sonucu doğurmuştur.

Nasıl bir sonuç?

Şunu görüyorum: Dünyanın hiçbir yerinde yüzde 5.5 almış bir partinin kongresinde iki liste çıkmasıyla kimse ilgilenmez. Oyumuz yüzde 5.5 belki ama siyasi etkinliğimiz bunun kat be kat üstünde. Bu kongrede günlerdir SP’nin gündemden düşmemiş olmasının tek somut anlamı var benim için: Bundan sonra iktidar alternatifi SP’dir. Yoksa medya niye bu kongreyle ilgilensin? Bence bu kongrenin en önemli sonucu budur. Türkiye’de eğer tüm çevreler şöyle ya da böyle en önemli sırasına bu kongreyi koyuyorsa SP Türkiye’nin en canlı sosyolojik tabanına oturacaktır.

Sizin listeniz geçmeseydi ne olurdu?

Hiçbir şey fark etmezdi. İki tane farklı liste ve iki genel başkan adayı yoktu sonuçta. Delegelerin hepsi zaten Kurtulmuş’a oy verdi.

“Mücahit Numan” sloganlarını ilk defa o salonda duyduk.

Ben de ilk defa bu kongrede duydum.

O salonda en çok üzüldüğünüz an ne oldu? Yumruklaşmalar olabilir mi?

Gönül arzu ederdi ki bir kaç provokatif hadise olmasın. Oraya o gün 50 bin kişi geldi. Hepsi büyük fedekarlıkla, Anadolu’nun dört bir tarafından geldiler. Yumruklaşmalar, ortalığı gerecek bir takım sloganlar söyleyen kişi sayısı 50-60 kişidir. Yani o 50-60 kişi, 50-60 bin kişinin huzurunu bozdu. Olan budur. Keşke bozmasalardı. Eğe onlar da makul insanlarsa yanlış yaptıklarını zamanla görürler.

‘Gençleşme’ adımını atmış gibi görünüyorsunuz. Kafanızda bir yaş ortalaması var mı?

Bu kongre bundan sonra geleceğe ilişkin daha umutlu bakmamıza neden oldu. Sonuçları itibariyle de böyle oldu. Türkiye’de gelecek seçimlere milyonlarca 21 yaşın altında genç katılacak. Bu kongrede GİK’e belki normal zamanda alınmayacak olan bir çok genç arkadaşımız girdi. Alışılmış kalıplarda devam edilseydi giremeyecek olan bir çok genç arkadaşımız girdi. Bu benim için çok önemli ama yetersizdir. Zaman içinde bu gençleşmeyi daha da sağlayacağız.

Başbakan’la ne konuştuğumuzu söylemem

Başbakan ile görüşmede neler yaşandı?

Sanıyorum ilk defa yıllar sonra il başkanlığı, MKYK üyeliği yaptığı bu binaya geldi. Gayet samimi bir görüşme gerçekleşti. Biz her platformda olduğu gibi görüşlerimizi çok açık ve net ifade ettik. Terörle ilgili düşüncelerimizi ilettik. Zaman zaman bazı konuların -yeni anayasa tartışmaları gibi- daha da açıklığa kavuşturulması için görüşlerimizi karşılıklı sorular şeklinde açtığımız bölümler oldu. Başbakan’a iletmeyi düşündüğümüz hemen her sözümüzü söyledik. Sonuçlarına bakacağız, inşallah uygulanır.

Kongre için tebrik etti mi?

Evet. Çünkü zaten çok sıcak, iki üç gün önce oldu. Hayırlı olmasını temenni etti.

“Kongre konusu çok konuşuldu ve derinleşti mi?” desem yanıt verir misiniz?

Hayır vermem.

Anayasa sil baştan yapılmalı diyorsunuz Başbakan da sizinle aynı fikirde mi?

Gördüğüm kadarıyla çok hazır değiller. Hiç olmazsa referandumda bu anayasa paketinin geçmesi ve belki önümüzdeki seçimlerde yeni bir anayasa yapımının tartışılması gibi bir yaklaşımları olduğunu gördük. Ama biz açık olarak 12 Eylül 2010’un hemen ertesinde 13 Eylül’de yeni bir anayasa istiyoruz dedik.

Pakete yönelik çok büyük eleştiriler varken pakete “evet” demeniz de eleştiriliyor...

Sayın Başbakan’a da ilettim: Referandum AK Parti’ye evet ya da hayır oylaması değildir. Aslında farklı konuların bir seferde gündeme getirilmemesi için bir pusula hazırlamıştık. Her madde ayrı ayrı oylansın istedik. Böylece bazı maddeler 80-90’la geçer, bazıları geçmezdi. Demokraside olması gereken budur. Referanduma giden maddeler en azından gruplandırılabilirdi. Yani bireysel özgürlükler, HSYK, Anayasa Mahkemesi’nin yapısı, sendikal haklar gibi gruplandırılarak gidilebilirdi. Bu yapılmadığı için Türkiye Anayasa referandumunu bir gerilim sürecine soktu. Bu gerilimin artmasının nedenlerinden biri de parlamentodaki görüşmelerdir.

Nasıl bir kampanya süreci bekliyorsunuz?

Referandum kampanyası tehlikeli bir süreç. Bir kamplaşmaya dönüştürürsek Türkiye bundan çok büyük zarar görür. Israrla Sayın Başbakan’a da bunu söyledim: Türkiye’nin çok partili siyasi hayatının sekteye uğradığı dönemlerin öncesinde iki önemli gelişme birden oluyor. Bunlardan bir tanesi terör, diğeri ise kutuplaşmadır. Vatan cephesidir, milliyetçi cephedir. Buradan da “Evet”çiler-”Hayır”cılar cephesi oluşturulursa kutuplaşma olur; Bir taraftan terör 1991 şartlarına geri dönme eğilimi gösteriyor. Bu ikisinin bir araya geldiği Türkiye, Allah korusun, olağanüstü şartlara doğru süratle sürüklenebilir. Bunun için istirhamımız ‘Sakın ha bu referandumu parti oylamasına dönüştürmeyin’ oldu.

Sayın Başbakan ne dedi bu yorumunuza?

Kendisi de bu kanatlarimizi paylaşıyor. Ümit ediyorum ki seçim kampanyamız da böyle olur.

Anayasa Mahkemesi’nin kararını nasıl değerlendiriyorsunuz?

Aslında bir balans ayarı yaptı, orta yolu buldu. Muhtemelen Ak Parti’nin ‘Bak bana yaptırmıyorlar’ diyerek yeni bir marazaret üretmesinin önüne geçti. Ben o süreçte Kılıçdaroğlu’nun yerinde olsaydım, “Madem millet karar verecek 12 Eylül’de referandum var” der ve iptal başvurusunu geri çekerdim. Ama olmadı. Bence Anayasa Mahkemesi’nin kararı bir noktada siyasi bir karardır. Siyaseten hiç kimsenin çok fazla kullanamayacağı bir metindir. Orta yolu, ara yolu bulmuştur.

Referandum için bir ‘Evet’ kampanyası yürütecek misiniz?

Genel Kurulumuz yeni bitti ve GİK toplanacak. Aslında Türkiye Parlamento’daki anayasa tartışmalarının bitmesiyle birlikte yeni bir seçim dönemine girmiştir. Bizim kongre yapma gerekçelerimizden biri de buydu. Yani bu kongreyle seçim kampanyasını başlattık. Önümüzdeki dönem zaten bir seçim kampanyasıdır ve referandum da bu bunun bir parçası olacak.

Neden “evet”?

Açıkçası bize göre süreç yanlış yürütülmüştür. Bu paket bizim tekliflerimizin 30 yıl gerisindedir, çok önemli bir reform niteliği taşımamaktadır. 12 Eylül anayasasına yapılan yeni bir yamadır. Ama şimdiye kadar bütün anayasa değişikliklerine SP olarak “evet” dedik. Çünkü 12 Eylül faşist askeri yönetiminin anayasasında atılacak her türlü demokratik adım, milletin lehine olacaktır. Eksik olmasına rağmen bu anayasa paketine bu nedenle destek olacağız.

MHP Lideri Bahçeli “12 Eylül’de bile milliyetçiler böyle zulüm görmedi” dedi...

Bir hükümetin ekonomi, iç ve dış politikada attığı adımlarda bir sürü yanlışlar olabilir. Biz Ak Parti’nin yanlış gördüğümüz politikalarına çok sert muhalefet yapıyoruz. Bu ayrı bir şeydir. Ama sonuçta parlamento iradesiyle ortaya çıkmış olan bir anayasa metni vardır. Asıl soru millet egemenliğini artırıyor mu artırmıyor mu? MHP’nin esas meseleye buradan yaklaşması lazım. 12 Eylül’de cezaevlerinde çürüyen, yaşı büyütülüp idam edilen bir sürü ülkücü var. Ülkücü hareketin gerçekten büyük zulümler gördüğü bir dönem. Ama paketin 12 Eylül dönemiyle, o zamanki cuntacılarla hesaplaşmanın önünü açacak bazı maddeleri içerdiği ortadadır. MHP’li ve CHP’li arkadaşların unuttukları şu: Ak Parti ile siyaseten hesaplaşmanın yolu bürokratik oligarşinin yanında durmak değildir, milletin yanında durmaktır.

Neyi kast ediyorsunuz?

“Ak Parti yanlış yapıyor Anayasa Mahkemesi’ne gidelim, Ak Parti yanlış gidiyor HSYK’dan yardım isteyelim” gibi ya da “27 Nisan muhtırası olsun Ak Parti’nin önünü keselim” gibi düşünceler içerisindelerse bunun zaten tek bir karşılığı var. O da AK Parti’nin ekmeğine yağ sürmektir. Bırakın Ak Parti ile sivil siyaset içinde ve meydanlarda hesaplaşalım. AK Parti’den kurtulacağız diye bürokratik oligarşiden imdat beklemeyelim.

Sevgi Hanım elbette üzülmüştür

Ankara mı İstanbul mu?: İstanbul

İstanbul’da en sevdiği yer: Boğaz.

Ankara-İstanbul farkı: İstanbul’da trafiğe takıldığınızda canınız sıkılmıyor. Ankara’da ise sıkılıyor. Ama ben yarıdan fazla Ankaralı oldum.

Nerede kafa dinliyor?: Çanakkale’deki yazlığımda.

Bahçeyle ilgilenir mi?: Yazlıkta hiç çıkmıyorum. Çiçek kısmıyla ilgiliyim. Ayaklarımı çıkarıp çim biçmeyi seviyorum.

Nasıl bir baba?: Çocuklarımla bir dostluk ilişkisi geliştirdiğimi düşünüyorum. Aslında İsmail ve Emir’e çok vakit ayıramadım. Yine de gece kaçta gelirsem geleyim sabah kalkıp okula göndermeye gayret ediyorum.

Çay mı, kahve mi?: Çay. Hem de çok.

Üniversite ‘hocalığa’ devam mı?: Haftada bir devam. 29 Mart seçimlerinin ertesi günü sabah 10.00’daki dersime çocukları kafetaryadan topladık. “Hocam gelmeyeceksiniz diye düşündük” dediler. Bana dinamizm katıyor.

İnatçı mı?: Kararlıyım

En çok neye sinirlenir?: Mantıksızlık. Her şeyi tolere ederim ama mantıksızlığa dayanamıyorum.

Sevgi Hanım kongre sonrası yorum yaptı mı?: Belki bir hanım olarak o gerginlikten rahatsız olmuş olabilir. Ama ‘Hayırlı olsun, Allah mübarek etsin, yolunuz açık olsun” dedi.

Kıyafetlere karışır mı?: Karışmaz, büyük kısmını o alır. Sevgi hanım çok da zevklidir. Bu konudaki danışmanım kendisi.

VATAN

Kurtulmuş, Erbakan'ı itidalli olmaya çağırdı
15:15 - Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Fatih Erbakan'ın 'Olağanüstü kongreyi toplayacağız' şeklindeki sözlerine, "Kimse olağanüstü lafına girmesin, ilerde kırgınlıklara, küskünlüklere, bir takım çatlaklara vesile olacaktır. Herkesi itidalli olmaya çağırıyoruz" cevabını verdi. 20.07.2010 ANKARA netgazete

Ekrem Eraslan
Hangisi kolay… Numan’ın saadeti mi? Saadetin kurtuluşu mu?

Çokta alışık olunmadık bir şekilde de olsa SP kongresi geçen hafta sonu yapıldı. Kongre öncesi yüksek bir sinerji tesis etmek çabasındaki SP’nin kongre hazırlıkları dikkat çekiciydi. Numan KURTULMUŞ’la birlikte heyecan oluşturan ve bunu sandığa yansıtma ihtimali olan SP kongresinin olaylı bir şekilde geçmesi, yeni bir vizyon ve heyecan beklentisini maalesef boşa çıkardı. Tam tersine siyasetin bildik argümanları ve kendine münhasır ahlakının göz ve akıl tırmalayıcı çirkinliği birkez daha kamuoyuna kendini gösterdi. Her ne kadar kongre öncesi listelerle ilgili sıkıntı yaşanabileceği şüphesi olsa da krizin son güne ertelenmiş olması herkesi yanılttı desek yanlış olmaz. Partinin gelecek vaat etmesiyle siyaset simsarlarının mevzi kapma mücadelesinin daha çetin olduğu-olacağı bilinmekle beraber, bunun kısa sürede ve bu kadar keskin olması gerçekten şaşırtıcıydı. ERBAKAN ve yaşıtlarının tavrı açıkçası pek şaşırtıcı olmasa da mülayim bir profil çizen KURTULMUŞ’un dik ve kararlı tutumu şaşırtıcıydı. KURTULMUŞ takındığı tutum ile ERBAKAN’ın adamı olmakla, seçmenin “Adam” tanımlaması arasında tercihini (bedel ödemek pahasına da olsa) ikincisinden yana kullandı.

Detaylara dikkat ettiğimizde aslında KURTULMUŞ’un sonuna kadar uzlaşma zeminini aradığını ama talepkar olanların sınır tanımadıklarını net bir şekilde görüyoruz. Hatta KURTULMUŞ’un böyle bir şeyi aklından bile geçirmediğini, delege listelerini tesis ederken dikkat etmemesinden anlıyoruz. Berberler odası başkanı bile kongresinde delegesini tek tek hazırlarken gelecek vadeden bir lider ve partinin bu konuda dikkatsiz olmasını tuhaf karşılamamak mümkün değil. ERBAKAN’ın etrafında kenetlenerek talepte bulunanların memlekette yeni bir siyasal zeminin tesis edilmesinden ve bunun ülkeye fayda sağlamasından ziyade mevzi kazanmak telaşı içerisinde olmaları aşikar bir çirkinlik olarak gözleri ve vicdanları tırmalamıştır. Hatta argümanlar arasında “devlet tecrübesi” olanların tasfiyesi iddiası trajedinin komediye dönüşmesine neden olacak kadar dikkat çekiciydi. Bu durumda “mezarlıklar vazgeçilmez insanlarla dolu” ifadesini “ERBAKAN’ın ailesi ve çevresi vazgeçilmez insanlarla dolu” olarak uyarlamak haksızlık olmaz sanırım.

Gelelim bundan sonrasına; Şehzade Fatih’in SP kalesinin kumandanını alaşağı etmek üzere bilge KAZAN’la beraber sefer eyledikleri bir dönemde siyaset acemisi –kongre delegasyonunu ayarlayamamış,kürsüye sahip çıkamamış- KURTULMUŞ’un salt adam olmak vasfıyla bu işten sıyrılması pekte mümkün görünmüyor. Kafasında ve dosyasında mevcut projelerle siyaset kurdu muhaliflerinin kurgularını ve organizasyonlarını bertaraf etmesinin yolu, Türk siyasetini ve siyasetçisini özelliklede “Ahlak” zemininde tanımasıyla mümkün olabir-di.

Eğer KURTULMUŞ’ direnmek seçeneğini kullanacak olursa –ki mecbur- siyasetin ne kadar çirkinleştiğini,dava büyüğü ve adamı bildiklerinin ne kadar basit kaldıklarını,insan aklının ve vicdanının şeytana eşlik etmek bir yana nasılda siyasi mihmandarlıklar yaptığını görerek, insan sevgisini (özellikle dindar olanlarına karşı) kaybetme talihsizliğine düçar olacaktır. ERBAKAN ve yakınındakilerin kendi konumları dışında bir kaygı taşımamaları nedeniyle onlar açısından KURTULMUŞ’un SP’de olup olmamasının bir önemi yoktur. Ama KURTULMUŞ’un siyaset yapabilmesi ve bu yolla da hizmet ehli payesini kazanabilmesi için SP’nin olması büyük önem taşıyor. SP yerine bir parti kurulması ancak seçim pusulasının uzunluğunu artıracaktır. Eğer direnmeyi tercih etmezse parti kurmak yerine daha makul olanı tercih ederek SP kalesinin burçlarından aşağı atılan kırık tahta valizini ve sağlam adamlığını yoldaş edinip kalabalıklar içindeki bir başka “yerli ve yalnız” adama omuz vermek üzere AKPARTİ’ye göç (değiştirmek üzere yola çıkacaksa hicret) etmesi daha uygun olacaktır.

Görünen o ki; Numan’ın saadete ermesi zor,Saadet’in ise kurtulması(!) daha kolay
haber10

”Her gün bassalar karşılığı yok”
SP Başkanı Kurtulmuş, Erbakan’ın açtığı davanın siyasi karşılığı olmadığını söyledi
30 Temmuz 2010

Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Necmettin Erbakan'ın kongre ile ilgili açtığı dava sonucunda hakimlerin parti genel merkezinde delil incelemesi yapmalarının hiçbir siyasi karşılığının olmadığını belirtti.

Kurtulmuş, "Bugünkü baskın 40 yıllık Milli Görüş tarihinde ilk kez yapılmıştır. Bunların hiçbir siyasi karşılığı yok. Her gün bassalar yine siyasi bir karşılığı yok. Tavsiyem şu, herkes itidalli olsun" dedi.

Kurtulmuş, özel bir televizyon kanalında katıldığı programda, partinin içinde bulunduğu durumdan kongre tartışmalarına dair önemli açıklamalar yaptı.
Milli Görüş lideri Necmettin Erbakan taraftarlarının açtığı dava sonucunda 21. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne bağlı hakimlerin parti genel merkezine gelerek kongre evraklarını incelemesini üzüntüyle karşıladığını bildiren Kurtulmuş, "Bugün mahkemenin Saadet Partisi'ne yaptığı baskın 40 yıllık Milli Görüş tarihinde ilk sefer yapılmıştır. Bunun Milli Görüş'ün temel ilkeleriyle bağdaştığını anlayamıyorum. Arkadaşlarımızın hangisinin Milli Görüşçülüğünden kim şüphe edebilir? Herhalde bu dilekçeyi verenlerden 10 kat daha fazla Milli Görüşçü olan arkadaşlarımız var.

Bunların hiçbir siyasi karşılığı yok. Her gün bassalar yine siyasi bir karşılığı yok. Tavsiyem şu herkes itidalli olsun" diye konuştu.Olup bitenlere sabrederek tepki gösterdiğini ifade eden SP lideri, konuşmasını şöyle sürdürdü: "11 Temmuz'da gayet intizamlı büyük bir kongre gerçekleştirmiş olduk ama 5-10 tane kendini bilmez insanın yaptığı taşkınlıklar kongreyi gölgeledi. 2 listeli bir kongre yapıldı ama 2 farklı grup var ve birisi kaybetti birisi kazandı diye bir durum yok. Her iki listenin de genel başkan adayı Numan Kurtulmuş. Tartışma nereden çıktı? 26 Ekim 2008'de benim genel başkan seçildiğim kongrede Yüksek İstişare Kurulu adı altında bir kurul oluşturuldu.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı bu kurulun icrai bir kurul mu yoksa danışma kurulu mu diye düzenlememiz konusunda uyardı. Partiye emeği geçen ağabeylerimizin iki kurulda yer almaları isteğinden dolayı ortaya bir farklılık çıktı."

Necmettin Erbakan'ın 'Milli Görüş ekseninde kayma var ve bu yüzden bu tür çalışmalar içerisindeyiz' sözlerinin hatırlatılması üzerine Kurtulmuş, "Madem Numan Kurtulmuş denilen zat , bu hareketi kendi çizgisinden saptırıyordu peki niçin 11 Temmuz 2010 günü yeşil listenin başında da genel başkan adayı da Numan Kurtulmuştu?" cevabını verdi.
habertürk

Nasuhi Güngör
Saadet’in derin adamları

Bahtımız bir kere ‘derin adamlar’dan açıldı ya, çektikçe geliyor gerisi. İşte şimdi de Saadet Partisi’nin ‘derin adamlar’ı sahnede. Bazı konularda maskeye ihtiyaç kalmadığından olsa gerek, CHP’den ‘derin takviye’ almaktan da çekinmediler.

Takip edenler hatırlayacaktır. Saadet Partisi’nin tartışmalara neden olan kongresi öncesinde ve sonrasında birkaç değerlendirme yazısı yazdım. Numan Kurtulmuş’un ve siyaset tarzının Türkiye için önemine dikkat çekmeye çalıştım.

Olmadı. Oğuzhan Asiltürk-Şevket Kazan ortak yapımıyla iş karakola düştü. Dün Asiltürk’ün açtığı ‘kongre iptali’ davasına bakan hakim, Saadet Partisi genel merkezine geldi. Niçin? Olaylı geçen kongreyle ilgili ihtiyati tedbir kararı vermek ve kongre evraklarına “deliller karartılmasın” diye el koymak için.

İşin devamını da kısaca aktarmakta yarar var. Eğer Asiltürk’ün istediği olursa, mahkeme Numan Kurtulmuş’un yetkilerini elinden alacak. Ardından mahkeme partinin yönetilmesi için ‘kayyum’ atayacak. Muhtemelen tarafsızlık gerekçesiyle bu ‘kayyum’ dışarıdan bir ya da birkaç isim olacak.

Aslında belki de Saadet’in derin adamlarının bunca yıllık hayali gerçekleşmiş olacak ve parti doğrudan ‘devlet’ eliyle yönetilecek.

***

Peki bunca yılın emeğine, fedakarlığına ve siyasi geleneğine yakışan bu muydu? Bir siyasi partinin iplerini elinde tutmak için, daha dün Hz. Peygamber’le alay eden bir adamın kapısına düşmeye değer miydi?

Şevket Kazan’ı Önder Sav’la buluşturan ortak noktayı başka türlü nasıl tarif edebiliriz. Biri yıllarca yanında olduğu genel başkanı bir gecede yok sayan ve hiçbir şey olmamış gibi yenisiyle yola devam eden adam.

Diğeri ‘Sen bu işleri iyi bilirsin. Bu genel başkandan nasıl kurtuluruz? Bize karanlık koridorlardan bir yol göster’ telaşıyla ona koşan bir adam.

Referandumla ve Türkiye’nin önemli sorunlarıyla ilgili tavrını son derece net bir duruşla ortaya koyan Numan Kurtulmuş’u cezalandırmak adına bunları yapabilmek, gerçekten akıl alır gibi değil.

***

Bilen bilir, bilmeyenin de canı sağ olsun. Bugüne kadar geleneğe hürmette kusur etmedim. Yeri geldi bunun bedelini ödemekten de çekinmedim. Milli Görüş hareketini, çizgisini, ve duruşunu daima önemsedim. Bu topraklar için böyle bir çizginin hayati değer taşıdığına inandım. Bugün de aynı inancımı koruyorum.

Onlarla her konuda aynı görüşte olduğum ya da Saadet Partili olduğum için değil. İki örnekle tamamlayayım.

Birincisi, Türkiye’nin giderek gerginleşen siyasi atmosferinde Kurtulmuş’un siyasi üslubu ve sorunlar karşısındaki cesur çözüm önerileri, onun kendisine oy veren ya da vermeyen kitleler nezdindeki itibarını sürekli artırıyor.

İkincisi Numan Kurtulmuş, bu konuda tek başına da değil. Birkaç gün önce parti adına açıklama yapan Şeref Malkoç’un tavrına bir iki cümleyle dikkat çekmek istiyorum.

Şeref Malkoç, uzun yıllardır aktif siyasetin içinde yer alan, aynı zamanda çok değerli bur hukukçu. Kazan-Sav buluşması ve partiyi yeniden kongreye götürmek isteyenlerle ilgili sorulara cevap verirken ekranda onu izledim. Ölçülü, dengeli, sakin; ama taşı gediğine koymaktan da sakınmayan bir portre.

İşi devletin ve de her türlü karanlık odağın kucağına taşımaya niyetli olanlar ne kadar çırpınsalar da, Türkiye’nin yakın geleceğinde bu siyaset tarzının çok önemli bir rolü olacak.

Hep birlikte göreceğiz.

Star

Okuyucu Yorumu
nihat
30 Temmuz 2010 15:19
başka bir yazı ya da yazmıştım. bu güne kadar yüzde 1 bile oy olsa sayımız belli olsun diye dalgasını geçerek ama gerçekten oyun verileceği tek parti olduğu için bu partiye oyumu verdim. Sayın Erbakan Hoca ya bugüne kadar yaptıkları için ve belki bundan sonraki katkıları içinde teşekkürü bir borç biliriz. Yalnız Sayın Numan Kurtulmuş Hocam şu zamanda partinin başına gelmiş en büyük şans tır. Eğer ki Saadet te de bazı komplocular türeyecek ve birilerinin yol göstermesiyle de amaçlarına ulaşacaklar. İşte o zaman sittin sene bu anlayışa oy verirsem ne olayım. Ayıptır ya.
resul
30 Temmuz 2010 14:49
Erbakan Hocanın nefsi ağırlığının yılların davasını mahkemelik hale getireceğini düşünemezdim. Rüyamda görsem inanmazdım. Oğlu, Kızı, Damadı ve Özel Kalemi parti yöneticisi olamadığı için pire yerine yorganı yakacak kadar Erbakan Hocanın nefsinin ağır bastığını öğrenmiş olduk artık. Hocam millet aç perişan bu dava peşinde koştururken siz pirzola baklava yemeği unutmayın yine... Ayrıca oğlunuzun son model Mercedesinin 2011 versiyonunun siparişini de verebilirsiniz. Saygılarımla.
haber10

Saadet Partisi Kayyuma Devredildi

22 Eylül 2010
Mahkeme Saadet Partisi'nin yönetimini kayyuma devretti.
Türkiye siyaset tarihinde görülmemiş olay. 11 Temmuz’daki olaylı kongrenin usulsüz yapıldığı gerekçesiyle mahkemeye başvuran Oğuzhan Asiltürk öncülüğünde açılan dava karara bağlandı. Mahkeme, Saadet Partisi'nin yönetimini kayyuma devretti.

Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi, Saadet Partisi'nde, Olağanüstü Kongre çağrısı yapmak üzere, Mustafa Kamalak, Hasan Bitmez ve Şerafettin Kılıç'ın görevlendirilmesine karar verdi.

Mahkeme, bu 3 üyenin, açılış, kongre divan teşkili, tüzük ve program tadil komisyonları teşekkülü, tüzük ve program tadil komisyonlarının raporlarının okunması, genel başkan, genel idare kurulu asıl ve yedek üyelerinin, yüksek disiplin kurulu asil ve yedek üyelerinin seçimi gündemi ile Saadet Partisi Olağanüstü Kongresini çağırmakla görevlendirilmelerini kararlaştırdı.

SP eski Genel Başkan yardımcılarından Mehmet Bekaroğlu SP yönetiminin kayyuma devredilmesinin ardından şöyle konuştu:

Numan Kurtulmuş’la Hoca ve ekibin arasında öyle şeyler oldu ki. Bundan sonra herhalde beraber yola devam etmek pek mümkün olamayacak.

Sayın Kurtulmuş sanırım bundan soran kayyum eliyle yapılacak kongrede aday olmayacak diye düşünüyorum.

Hoca ne yapmak istiyor anlamakta zorlanıyorum. İlk seçimlerde çok rahat barajı geçecek bir parti konumunda olan bir partiyi neden sabote ediyorlar, kimlere hizmet ediyorlar, başka güçlere mi hizmet ediyorlar anlayamıyorum. Numan Kurtulmuş yola başka bir şekilde devam eder mi onu da bilemiyorum. Birkaç hafta içinde kongre toplanacak. Bu imzaları verenler gider kendi başlarına kongre yaparlar.

Saadet Partisi'nden ilk açıklama

Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Şeref Malkoç, ''4 partisi derin güçler tarafından kapatılan Milli Görüşün 5. partisi mahkeme kapılarına düşürülmüştür. Türkiye'de bir ilk yaşanmaktadır, Türkiye'de bir partinin olağanüstü kongresi kayyum tarafından yapılacaktır. Davanın tarafı olanlar kayyum tayin edildi'' dedi.
aktifhaber

28 Şubatçılarla İşbirliği Teklif Etmiş
23 Eylül 2010

Saadet'te işler karıştı. Yazarlar eski defterleri açtı. Peki ne çıktı?

Milliyet Gazetesi Yazarı Taha Akyol, Saadet Partisi'nde yaşananları değerlendirdiği bügünkü yazısında ilginç bir anektodu aktardı.

Meğer Şevket Kazan, Numan Kurtulmuş'a 28 Şubat'ta DYP'nin parçalanmasında önemli bir rol oynayan Hüsamettin Cindoruk'lu DP ile çatı partisi kurmayı teklif etmiş...

İşte Taha Akyol'un bugünkü yazısındaki ilgili bölüm;

Fakat Erbakan'ın hayallerinin haddi hesabı yok; onun için eskiden beri gerçekleri yanlış okuyup duruyor... Şevket Kazan'ın Numan Kurtulmuş'a götürdüğü şu öneriye bakın:
- Cindoruk'u ve diğer küçük partileri alalım bir çatı partisi kuralım!
Kurtulmuş'un cevabı:
- 28 Şubat artıklarıyla siyaset yapmak yanlıştır.
Doğru, 28 Şubat'ın DYP 'yi parçalayarak kurdurduğu DTP 'nin mimarı Cindoruk'tu! Aktifhaber

Saadet'te Kaosun Mimarı Önder Sav Mı?

22 Eylül 2010
Numan Kurtulmuş, Şevket Kazan Önder Sav görüşmesiyle ilgili ilginç sözler sarfetti.
TBMM Gençlik Komitesi Başkanı Ahmet Biberci'yi Parti Genel Merkezi'nde kabul eden Kurtulmuş, gazetecilerin sorularını yanıtladı.

Bir gazetecinin ''Dün İstanbul'da Milli Görüş il başkanı olduğunu iddia eden kişi, basın toplantısıyla İstanbul İl Kongresi'nin yeniden yapılarak, Büyük Kongre çağrısında bulundu.

Bu konuda neler düşünüyorsunuz'' sorusu üzerine Kurtulmuş, dünkü basın toplantısından haberdar olmadığını söyledi.

Kurtulmuş, şöyle konuştu:

''Türkiye bir hukuk devletidir. Herkes topladıkları imzaları getirir. Kaç imza toplanmış, kaç tane oy gerekiyor... Mahkemeler ne gerekiyorsa onu yapar. Hukukun gereği yerine getirilir.

Ancak Saadet Partisi'nin bir tane İstanbul İl Başkanı var, bir tane Malatya İl Başkanı var, bir tane Samsun İl Başkanı vardır. Bu camianın mensuplarının aldığı terbiyeden bir tanesi de fitne çıkarmamaktır.

Durdukları yerde fitne çıkaranlar önce kendilerinin öğretilerine zarar verirler, bu partiye zarar verirler ve milletin umutlarına zarar verirler.''

''BUNLAR İDDİA DEĞİL''

Kurtulmuş, bir gazetecinin, ''Olağanüstü Büyük Kongre sürecinde Şevket Kazan'ın CHP Genel Sekreteri Önder Sav'dan Olağanüstü Büyük Kongre'ye ilişkin bazı belgeler aldığı yönünde iddialar var. Nasıl değerlendiriyorsunuz'' sorusuna şu yanıtı verdi:

''Bunlar iddia değil. Bunlar iddia edilmiyor. Geçen hafta başlayan dava sürecinde, bugün de bu davalar devam edecek, davacı olan arkadaşların mahkemeye sunduğu delillerin tamamına yakını Cumhuriyet Halk Partisinin delilidir. Yani bu deliller Cumhuriyet Halk Partisinin daha önce karşılaşmış olduğu davalara aittir.

İşin daha ilginç tarafı bu davaların hiçbiri Yargıtayın sitelerinde bulunmayan davalardır. Avukat arkadaşlar arayıp, bunları bulamadılar. Öyle anlaşılıyor ki, davacı arkadaşlara özel kuryeyle gönderilmiş dava sonuçlarıdır.''

Bir gazetecinin, ''Mustafa Kamalak'ın olağanüstü kongreye gitmemenin Anayasa'ya aykırı olduğu yönünde açıklamaları var.

Bu konuda neler düşünüyorsunuz'' sorusu üzerine Kurtulmuş, ''Mahkemelerde bu konu devam ediyor. Herhalde Anayasa Mahkemesi, aykırı mıdır, değil midir, buna karar verecek. Ben karar verecek değilim'' dedi. aktifhaber

Derin Yapı Saadet İçin Devrede
24 Eylül 2010
Erbakan’ın mücahitleri çok kızacaklar ama, sayın Erbakan da kurdurulan partilerin başına yerleştirilen diğer liderler kadar icazetliydi, siparişti, görevliydi.
Analiz / Aktifhaber

Milli Nizam ve Milli Selamet partileri de 1960 darbesi sonrası kurulan diğer partiler gibi güdümlü ve mühendislik ürünü idi. Erbakan’ın mücahitleri çok kızacaklar ama, sayın Erbakan da kurdurulan partilerin başına yerleştirilen diğer liderler kadar icazetliydi, siparişti, görevliydi. Bu durum Erbakan’ın Müslümanlığına bir halel getirir mi bilemem; ama o hareketin bağımsızlığına, millete, tabana dayalı bir hareket olmasına halel getirir.

Bu ülkede siyasi mühendislik gereği bir partinin başına konan bir liderin görevi: “hareketi ve o hareketin taraftarlarını, kitlelerini statüko ve derin yapılar adına yönlendirmek ve kontrol altında tutmak”tı. Darbe sonrası kurulan AP demokrat kitleyi kontrol etmek ve yönlendirmek üzere, MHP milliyetçi kesimi kontrol etmek üzere, MNP-MSP ise İslamcı kesimleri ve gelişmeleri kontrol etmek ve yönlendirmek üzere kurdurulmuştu. Bu partiler ve liderleri yıllarca aidiyet duygularını, taratarflık hislerini kullanarak insanımızı gah vuruşturdular, gah uyuttular; ama hep statüko çizgisinde tutmaya çalıştılar. Kontrol edilebilir hatların dışına çıkmasına engel oldular. Siyasi alanda ciddi kaymalar, statükoyu tehdit edecek gelişmeler yaşandığında zaten darbelerle, muhtıralarla balans ayarları yapılmakta, siyaset yeniden planlanmaktaydı.
Bir süredir MNP-MSP-RP çizgisinin devamı olan Saadet Partisi’nin başında genç, becerikli, dengeli bir isim var. Parti bir çıkış da yakalamıştı; belki önümüzdeki seçimlerde sıçrama yapacaktı. Ne varki bu hareket üzerinden Erbakan’ın ve onun eski avanesinin gölgesi hiç eksik olmadı. Kendisi aktif siyaset yap-a-masa da, Erbakan’ın eli sürekli Saadet Partisi’nin üzerinde oldu. Son kongrede Erbakan ve ekibinin etkisi genel başkan Numan Kurtulmuş tarafından epeyce kırıldı ve Erbakan cenahı bu nedenle büyük gürültü kopardı. Başka kongrelerde görmeye alışık olduğumuz, ama bu gelenekte pek şahit olmadığımız kavga ve gürültü yaşandı kongrede. Numan Kurtulmuş bu kongreyle Erbakan ve ekibini liste dışında bırakmış, saadet listelerin yenilemişti.

Ancak Erbakan ekibinin itirazı sonucu “kongrenin usulsüz yapıldığı” gerekçesiyle Ankara 10. Sulh Hukuk Mahkemesi Saadet Partisi’nin yönetimini ilk dafa uygulanan bir yöntemle kayyuma devretti. Olağanüstü kongre yapmak üzere de Erbakan’a yakın isimleri görevlendirdi.

Bu tablo derinlerin Saadet Partisi’nin Erbakan etkisinde kalmasını İstediği yönünde yorumlara neden oluyor.

Böyle bir sonuç AKP’nin de işine gelebilir. AKP uzun vadede kendisine rakip olması muhtemel Numan Kurtulmuş’lu bir partidense Erbakan’ın elinde güdük kalacak bir siyasi hareketi tercih eder.

Olağanüstü kongereden sonra Saadet Partisi yeniden Erbakan’ın inisiyatifine geçecek. Muhtemelen, oğlu Fatih’i “halef”i olarak partinin başına geçirecek, Ortadoğu’daki geleneğe uygun olarak bu hareket saltanata dönüşecek.
Numan Kurtulmuş Saadet Partisi’nden ümidini kesmiş olmalı ki yeni bir hareket başlatma kararı almış.

Derinler Saadet Partisini elde tutalım derken karşılarında ikinci bir AKP alabilirler. Numan Kurtulmuş dengeleri iyi okuyabilir ve geniş katılımlı bir hareket ortaya koyabilirse yıpranmış AKP’nin koltuğuna aday olabilir. Milli görüş geleneğinden ikinci güçlü bir parti çıkabilir? aktifhaber

66 il başkanı Kurtulmuş'a destek bildirisi hazırladı

Saadet Partisinin 66 il başkanı, Genel Başkan Numan Kurtulmuş'a desteklerini açıkladı. İl başkanlarının hazırladığı ortak bildiride, ''Biz bu süreçte il başkanları olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışmalarımızı Genel Başkanımızın öncülüğünde sürdürmeye kararlıyız'' denildi.

Numan Kurtulmuş'un gruplar halinde il başkanları ile görüşmesinin ardından, 66 il başkanı Kurtulmuş'a destek bildirisi hazırladı. İl başkanları adına hazırlanan ortak bildiriyi, parti genel merkezinde Ankara İl Başkanı Mustafa Çetin okudu.

Genel Başkanları Numan Kurtulmuş'un her türlü kararına destek verdiklerini ifade eden Çetin, partilerinin 11 Temmuz 2010'da Numan Kurtulmuş liderliğinde ''kongreden iktidara'' sloganıyla büyük kongrelerini gerçekleştirdiğini söyledi.

Bu kongrenin, 1969'dan bugüne medeniyet siyaseti içerisinde yeni ve güçlü bir aşama olarak kayıtlara geçtiğini ifade eden Çetin, bildirideki şu görüşleri dile getirdi:

''Genel Başkanımız Numan Kurtulmuş'un kullandığı dil ve üslup, ortaya koyduğu performans ve öncülük ettiği ilkeli siyaset, partimizi bir derlenme ve toparlanma adresi ve milletimizin umudu haline getirmiş, bu yeni süreç teşkilatlarımızın canlanmasını ve milletimizle bağlarımızın güçlendirilmesini sağlamıştır. Hal böyleyken, ilkeli siyaset yerine şahıslara odaklı bir yol benimsenerek kongre salonunda kargaşa meydana getirilmiş, delegeler üzerinde baskı kurularak imza toplanmış, mahkemelerde çok sayıda dava açılmış, daha da ileri gidilerek hiç kimsenin hiçbir şekilde kabul edemeyeceği ölçüde iftar sofralarına çirkin saldırılar düzenlettirilmiş ve parti yöneticilerimize şiddet ve baskı uygulanmıştır. Son olarak 22 Eylül 2010 günü siyasi tarihimizde bir ilk olarak kayyum atanmasıyla karşı karşıya kalınmıştır. Partimiz aleyhine açılan davada verilen bu karar, siyaset kurumuna derin müdahalenin yeni bir örneğidir. Daha önce 4 partisi demokratik olmayan yöntemlerle kapatılmış bir camianın mensupları olarak hem de kendi arkadaşlarımız tarafından karşı karşıya bırakıldığımız bu siyasi infaz, bizler için derin üzüntü vesilesi olmuştur. Mahkeme ve kayyum süreçlerinde dahili olanları tarihe ve vicdanlara havale ediyoruz.

Gelinen bu noktanın, yeni ve hayırlı bir dönemin başlangıcı olacağına inanıyoruz. Biz bu süreçte il başkanları olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışmalarımızı Genel Başkanımızın öncülüğünde sürdürmeye kararlıyız. Genel Başkanımızın yapmakta olduğu geniş istişarelerin ardından alınacak kararların camiamıza ve milletimize hayırlar getirmesini temenni ediyoruz. Sonuna kadar Genel Başkanımızın yanında, birlik ve beraberlik içinde olduğumuzu kamuoyuna saygılarımızla arz ediyoruz.''

Bir gazetecinin, ''Saadet Partisinin tüm il başkanlarının bu bildiriye destek verip vermediği'' sorusu üzerine Çetin, 4 il başkanının istişare edip ondan sonra destek verip vermeyeceğini açıklayacağını, şu an bir il başkanının mazereti dolayısıyla istişarelere katılmadığını, 66 il başkanının da bu bildirinin altında imzasının bulunduğunu belirtti.aktifhaber

Belediye başkanları da Kurtulmuş'a destek verdi
17:35 - Saadet Partili Şanlıurfa Belediye Başkanı Eşref Fakıbaba, "Belediye başkanları olarak bugüne kadar olduğu gibi bundan sonra da çalışmalarımızı Genel Başkanımız Sayın Prof. Dr. Numan Kurtulmuş öncülüğünde sürdürmeye kararlıyız" dedi. 26.09.2010 ANKARA netgazete

Kurtulmuş'tan F.Erbakan'a Sert Eleştiri
27 Eylül 2010
Kayyum'a devredilen Saadet Partisi'nin Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, Blçiçek Pamir'le Söz sende programında çarpıcı açıklamalar yaptı
Kurtulmuş, Necmettin Erbakan'In oğlu Fatih Erbakan'ın "Kurtulmuş'un tabanda
karşılığı yoktur" açıklamasını yorumladı.

Numan Kurtulmuş, "Türk siyaseti saltanatı kaldırmaz, Erbakan soyadının avantajı
da yoktur dezavantajı da" dedi...

SP Genel Başkanı partisinin kayyuma devredilmesini olağandışı olarak niteledi...
Kurtulmuş, "Ben kongrede kaybetsem iftar bastırmazdım. İftar sırasında 3 kez Kur'an-ı
Kerim'i durdurdular... Saadet'in önünü kesmek istiyorlar. Normal süreçlerin dışında
yaşanan şeyler var" dedi.

Numan Kurtulmuş mahkeme tarafından kayyum olarak atanan isimlere de değindi. SP
Genel Başkanı "Dava açanlar, ilginç bir şekilde kayyum oldu. Dava sürecinde sıradışı
olaylar yaşandı" diye konuştu. aktifhaber

Kurtulmuş Erbakan'ı Topa Tuttu

SP'nin Erbakan ekibi tarafından kayyum atandırılması üzerine yeni oluşum çalışmalarını yürüten Numan Kurtulmuş bu sefer ağır konuştu. Necmettin Erbakan kanadını adeta topa tuttu.
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, "Partiyi maalesef milletimiz nezdinden beş paralık hale getirenler, kongre salonundan beri bu kötü süreci yönetenlerdir. Kayyum kararıyla ilgili olarak da, bu kararı alanlar “Aman ne büyük bir zafer kazandık” falan zannetmesinler. Ne büyük bir mağlubiyet içerisinde olduklarını zaten çok yakın zamanda millet kendilerine gösterecektir." dedi.

Kayyyum kararından sonra yeni bir siyasi oluşum için harekete geçen, Saadet Partisi MYK üyeleri, il ve belediye başkanları ile Ankara'da istişare yapan Numan Kurtulmuş, nihai kararı açıklamadan önce STK'larla görüşmek üzere İstanbul'a hareket eden Nunan Kurtulmuş, uçağa binmeden NTV'ye konuştu.

BİR CEMAATİN, GRUBUN PARTİSİ OLAMAZ

“Tam böyle parti düzlüğe çıkmış, kamuoyunda artık alternatif bir parti haline gelmişken, bu kadar planlı bu kadar kötü niyetle karşı karşıya olmamız herkesi rahatsız ediyor, üzüyor. Parti, sadece herhangi bir grubun, bir hizbin, bir cemaatin, bir küçük kliğin partisi olamaz. Öyle olursa milletten karşılığını bulamaz” diyen Numan Kurtulmuş, “Öyle miydi efendim?” sorusuna şöyle cevap verdi: “Bu hale getirmek isteyenler var. Görüyorsunuz işte. Kongre sonrasındaki süreç bunu bu hale getirmek isteyenleri çok açıkça ortaya koyuyor”

FATİH ERBAKAN'A: CEVAP VERMEYE DEĞMEZ

Kurtulmuş, Fatih Erbakan’ın “Numan Bey’in tabanda bir karşılığı yoktur” sözleri içinse, “Hiçbir şey demiyorum. Cevap vermem. Çünkü cevap vermeye bile değmeyecek bir sözdür. Ben baştan beri hiçbir arkadaşımızın, hiçbir bizden yaşı büyük olan ağabeyimizin bu süreçlerde söylediği söze cevap vermedim. Herkes ileride pişman olacağı bir sözü söylemekten kendisini alıkoysun.”

MİLLET KENDİLERENE GÖSTERECEK

Bu şekilde olmasını kendilerinin istemediğini kaydeden Saadet Lideri Kurtulmuş, “İftar baskınlarını, kayyum tayinlerini, Önder Sav görüşmelerini, Sabih Kanadoğlu görüşmelerini bunları biz istemedik. Bu partiyi bölmek parçalamak değil, başından itibaren bütünleştirmek, büyütmek çabası içerisinde olduk. Biz baştan beri şunu söyledik; geri adım atmayacağız, kararsızlığımızdan vazgeçmeyeceğiz ama bizim elimizle kimseye zarar gelmeyecek. Bu şekilde hareket etmeye devam ediyoruz. Bu şekilde davranmayanlar çıkacak olan sonuçtan sorumlu olanlardır. Partiyi bu noktaya getirenler, partiyi maalesef milletimiz nezdinden beş paralık hale getirenler, işte kongre salonundan beri bu kötü süreci yönetenlerdir. Kayyum kararıyla ilgili olarak da, bu kararı alanlar “Aman ne büyük bir zafer kazandık” falan zannetmesinler. Ne büyük bir mağlubiyet içerisinde olduklarını zaten çok yakın zamanda millet kendilerine gösterecektir.
aktifhaber

Flash! Numan Kurtulmuş İstifa Etti

Numan Kurtulmuş, ekibiyle birlikte aldıkları son kararı açıklıkladı. Kurtulmuş 'Artık bu parti içinde siyaset yapma imkanımız kalmamıştır.' diyerek istifa ettiğini duyurdu.
Saadet Partisi (SP) Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, artık bu parti içinde siyaset yapma imkânlarının kalmadığını ve genel başkanlıktan istifa ettiğini söyledi.

Mahkeme kararıyla kayyuma kalan ve olağanüstü kongreye gitmeye hazırlanan SP'de Kurtulmuş, siyasi geleceğiyle ilgili açıklamalarda bulundu. 'Başbakan Numan', 'Durma ilerle millet seninle', 'Türkiye seninle gurur duyuyor' sloganlarıyla karşılanan Kurtulmuş, partililer tarafından alkışlandı.

Saadet Partisi'nde artık siyaset yapma imkânı kalmadığını vurgulayan Kurtulmuş, millete açılmayı ve siyaseti onlarla yapmaya gayret etmeye çalıştıklarını ifade etti.

Yeni Kerbela denemeleri olmaması için bu genel kurula girmeyip katılmayacaklarını vurgulayan Kurtulmuş, "Bütün itibariyle genel başkanlıktan ve SP'den ayrılıyoruz. Bu ayrılık yeni siyasetin ilk adımıdır hayırlı olsun. Bu ayrılık veda konuşması değil yeni bir başlangıcın ilk adımıdır. Güzel günler olacak. Herkese hakkımızı helal ediyorum. Herkesten hakkını helal etmesini istiyorum." şeklinde konuştu.

aktifhaber

Fakıbaba Da Saadet'ten Ayrılıyor
01 Ekim 2010

Şanlıurfa Belediye Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba, Numan Kurtulmuş'un Saadet Partisi'nden ayrılmasını değerlendirerek, "Keşke ayrılık olmasaydı, biz de Saadet Partisi'nden ayrılıyoruz." dedi.
Tarihi Kentler Birliği toplantısına katılmak üzere Kayseri'de bulunan Şanlıurfa Başkanı Ahmet Eşref Fakıbaba, açıklamasını şöyle devam ettirdi: "Keşke ayrılık olmasaydı. Ben bu süreci iyi takip ettim. Numan Bey ayrılmamak için elinden geleni yaptı. Başından beri biz belediye başkanları olarak çoğumuz, yüzde 95'imiz Numan Bey'in yanında olduğumuzu açıkladık. Pazartesi Ankara'da, salı günü Urfa'da olacağız. Biz de Saadet Partisi'nden ayrılıyoruz. Ben de onlara başarılar diliyorum. Güzel birliktelik olmuştu, ama ayrılmak da gerekiyormuş. Kader bu. Buraya kadarmış. Bundan sonra Numan Bey siyasi arenada aynı şekilde çalışacaktır. Halktan destek alıp başarılı olacaktır."

'Numan Bey ile birlikteyiz. Seçimlere kısa bir süre kaldı ve bu süreçte iyi çalışacağız. Allah doğrunun yardımcısı ve bu şekilde yolumuza devam edeceğiz." diye konuştu.

Parti içerisindeki kavga sürecine de değinen Fakıbaba, şöyle konuştu: "Geçmişteki kavga süreci hoş değildi. Numan Bey ile biz bu konuyu konuştuk. Yani artık kırılmıştı bir şeyler. Kalp kırılmıştı. Bir şeyler düzelmezdi. Numan Bey zaten bir şeyler düzelse idi kalırdı. Demek ki düzelme şansı kalmamış ve Numan Bey bu kararı almıştır." aktifhaber

Saadet'te İstifa Süreci Başladı
01 Ekim 2010
Saadet Partisi'nde Genel Başkan Numan Kurtulmuş'un istifası üzerine yönetim ve tabandan da istifa haberleri geliyor
Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un ayrılma kararı aldığını açıklamasının ardından Kurtulmuş ile yola devam etmek isteyenler de parti ile yolları ayırıyor

Aldığımız bilgiye göre GİK üyelerinin tamamı istifa dilekçelerini Genel Merkeze bırakmak üzere hazırladı.

Kurtulmuş'un geçtiğimiz hafta sonu istişare toplantılarında kendisine destek veren Genel İdare Kurulu üyelerinin tamamına yakını, 81 Belediye başkanın 76'sı, 81 il bşkanının 66'sı ve gençlik kolları başkanlarının büyük çoğunluğu ile hanımlar komisyonlarından büyük bir kesimin istifalarını sırasıyla Saadet Partisi Genel Merkezine sunmak üzere bekliyor.

Kaynak:Timetürk

Milli Gazete'de istifalar başladı
10/02/2010
Numan Kurtulmuş'un Saadet Partisi'nden ayrılmasıyla birlikte Milli Görüşün bülteni olan Milli Gazete'de ayrılıklar başladı ...

Milli Gazete'de Genel Yayın Yönetmeni ve ekibi işi bıraktı.

Milli Gazete'de Genel Yayın Yönetmeni Necdet Kutsal ve ekibi son yarın çıkacak son gazeteyi hazırladıktan sonra eşyaları ile birlikte gazeteden ayrıldılar.

SON GÖREVDİ

Milli Gazete'de uzun zamandır birlikte çalışan Necdet Kutsal ve ekibi, haber yazar kadrosu olmak üzere son haber ve yazılarını baskıya göndererek 2 Eylül 2010 tarihli Milli Gazete'yi İstanbul Sefaköy'deki tesislerde son iş günlerinin ürünü olarak belirledi.

Bu olayla Ramazan ayında yaşanan iftar baskını ile başlayan ve Numan Kurtulmuş ve ekibinin Saadet Partisi çatısı altında devam etmeme kararı almaları ile sonuçlanan süreç henüz tamamlanmadığı ortaya çıktı.

SIRADA İL BAŞKANLARI VE BELEDİYE BAŞKANLARI VAR

Ayrıca Saadet Partisi'ndeki bu ayrılıkta Genel Başkan Numan Kurtulmuş, Kurtulmuş'un ekibi ve GİK üyeleri ile başlayan istifalar da bitmiş değil. Partide istifaların Pazartesi günü akşamına kadar süreceği ve onlarca il başkanı ve Belediye Başkanının da istifalarını Genel Merkeze sunacağı öğrenildi.

M. FATİH GEDİMAN / TIMETURK

Milli Gazete'de toplu 'Kurtulmuş' istifası

Milli Gazete'nin genel yayın yönetmeni birinci sayfadan "Son Söz" başlıklı bir veda yazısı yazdı, 2 Ekim'in gazetesini hazırlayan yazı işleri kadrosu ve bazı yazarlarıyla birlikte işi bıraktı.

Milli Gazete'de Genel Yayın Yönetmeni Necdet Kutsal ve ekibi bugünün gazetesini hazırladıktan sonra eşyaları ile birlikte gazeteden ayrıldı.

Kutsal birici sayfadan ayrılış gerekçesini anlatan bir yazı yazıp "Allah'a emanet olun" diye bitirdi.

Timeturk'te yer alan habere göre; Milli Gazete'de uzun zamandır birlikte çalışan Necdet Kutsal ve ekibi, haber yazar kadrosu olmak üzere son haber ve yazılarını baskıya göndererek 2 Ekim 2010 tarihli Milli Gazete'yi İstanbul Sefaköy'deki tesislerde son iş günlerinin ürünü olarak belirledi.

Bu olayla ramazan ayında yaşanan iftar baskını ile başlayan, Numan Kurtulmuş ve ekibinin Saadet Partisi çatısı altında devam etmeme kararı almaları ile sonuçlanan sürecin henüz tamamlanmadığı ortaya çıktı.

SIRADA İL BAŞKANLARI VE BELEDİYE BAŞKANLARI VAR

Ayrıca Saadet Partisi'ndeki bu ayrılıkta Genel Başkan Numan Kurtulmuş, Kurtulmuş'un ekibi ve GİK üyeleri ile başlayan istifalar da bitmiş değil. Partide istifaların Pazartesi günü akşamına kadar süreceği ve onlarca il başkanı ve Belediye Başkanının da istifalarını Genel Merkeze sunacağı öğrenildi.

YENİ BİR GAZETE Mİ KURULUYOR?

Numan Kurtulmuş ve yeni ekibinin yeni bir gazete için de kolları sıvadığı belirtildi. Kurtulmuş ve ekibinin "Yeni Devir" gazetesini tekrar güncel bir gazete haline dönüştürmek için kolları sıvadığı belirtiliyor. Akşam

Saadet Partisi'nde Büyük Deprem
03 Ekim 2010
Kongre sonrasında Saadet Partisi'nde yaşanan istifalar artarak devam ediyor...
Saadet Partisi (SP) İl Başkanı Erol Pekcan, Prof. Dr. Numan Kurtulmuş'un siyasete yeni bir soluk getirdiğini ifade ederek, SP'den istifa ettiğini açıkladı. Pekcan, "Kurtulmuş SP'ye yeni bir hava getirmişti, fakat istifa ettirdiler. Bizler de üzüntüyle kararımızı aldık ve arkadaşlarımızla partiden istifa ediyoruz." dedi.

Saadet Partisi'nde istifalar devam ediyor. Kocaeli'nde de SP İl Başkanı Erol Pekcan ile 7 ilçe başkanı ve 250 partili SP'den istifa etti. Pekcan, 26 Ekim 2008'de genel başkanlığa seçilen Numan Kurtulmuş'un partinin içinde bulunduğu duraklamayı kırdığını ve ivme kazandırdığını söyledi. Kurtulmuş'un Türkiye'nin umudu olmaya başladığı anda çeşitli güç odaklarının partiyi karıştırdığını belirten Pekcan, yaşanan hadiselere şu yorumda bulundu: "Ne var ki Türkiye'nin içindeki derin yapılar, dış mahfiller ve bir takım insanların bundan rahatsız olması karşılığında bu gün bu noktaya gelmiş bulunmaktayız."

"Genel başkanımız bunalıma giren Türk siyasetine büyük bir umut olmuştur.' diyen Pekcan, "Üslubuyla, beyefendiliğiyle ve içeriği ile gerçekten bu camianın yüzünü ak etmiştir. Siyasetin başını yerden kaldırmıştır ve Türkiye'nin umudu olmuştur." şeklinde konuştu. Pekcan, Kurtulmuş'un istifası ile ilgili şu görüşlere yer verdi: "Genel başkanımızın yapmış olduğu bu istişareler neticesinde artık camiamız içinde kavgalı bir siyasetin yürümeyeceğine, bunun yerine dostça bir ayrılığın olacağına karar vermiştir. Kendisi ve arkadaşları üzüntülü ve umut içinde Saadet Partisi'nden ayrılmıştır."

Pekcan, partili arkadaşları ile Numan Kurtulmuş'un izinden gideceklerini belirterek, resmen istifa ettiklerini dile getirdi. Pekcan, "Biz de Numan Bey'in bu kararından sonra Kocaeli'nde görev yapan, özellikle bu camiada yetişmiş, geçmişte büyük hizmetler yapmış ve daha da önemlisi gelecek için umut olacak Kocaeli'ndeki kadroda yer alan arkadaşlarla üzüntü ile aldığımız bu kararı sizlerle paylaşıyor, Saadet Partisi'nden istifa ettiğimizi açıklıyoruz." diye konuştu.

YORUMLAR
cinali
03 Ekim 2010 Pazar 17:52

hayırlı olsun
Saadetin dinazorları küçük olsun bizim olsun istediler ve öyle oldu. yakında Erbakan junior, Kutan Jr. Kazan Jr, Asiltürk Jr'lar gelir parti yönetimine ve bi 40 yılda onların orta oyununu seyrederiz artık..

bilo
03 Ekim 2010 Pazar 17:43

fatih,elif ve damada
milli görüsün milyarlarinin idaresini birakip,kacan,bu insanlari kiniyorum,türkiyenin en luksu seven,ailesi erbakanlar,gene servet musluklarinin basina oturmayi basardi,insan bari bir kongreye girer,

soran çıkar
03 Ekim 2010 Pazar 17:17

SAADET=AİLE PARTİSİ
f. eRBAKAN başkan diğer akrabalar da üye olsun. Partinin tüzüğüne de yabancı giremez yazsınlar. Oy mu oya gerek yok. Kendi aile üye oyları saadete çok bile...

Necmettin
03 Ekim 2010 Pazar 16:55

Milli Görüşe SAADET'ler Dilerim !
Milli Görüşe aile boyu SAADET'ler Dilerim !
aktifhaber

Numan Kurtulmuş'tan Erbakan'a Sert Cevap
04 Ekim 2010
Saadet Partisi'nden (SP) ayrılan Numan Kurtulmuş, Necmettin Erbakan'ın 'Sürüden ayrılanı kurt kapar' sözüne tepki gösterdi.
Kurtulmuş, "Biz sürü değiliz, sürülerle de ilgilenmiyoruz. Biz iradesi olan, bu ülkeye karşı sorumluluk bilen kişileriz. Herkesi arkadaşımız, kardeşimiz, yoldaşımız bildik." dedi.

Geçtiğimiz Cuma günü SP'den ayrıldıktan sonra Ankara'ya giden Numan Kurtulmuş, İstanbul'a döndüğünde Atatürk Havalimanı'ında kameraların karşısına geçti. Gördüğü ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getiren Kurtulmuş, kendisini karşılayanlara teşekkür etti. SP'den ayrıldıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte durum değerlendirmesi yapacağını aktaran Kurtulmuş, "Sadece bizim camiamız değil, tüm Türkiye'nin görüşlerini almaya gayret edeceğiz. Türkiye'yi, Anadolu'yu dolaşarak bu yolu en kısa zamanda tamamlayarak, Türkiye'de milletin bize yüklediği, tarihin bize yüklediği sorumlulukları yerine getireceğiz." diye konuştu.

'Kuracağınız partiyi gelecek seçimlere yetiştirebilecek misiniz?' şeklindeki soruya Kurtulmuş, "Gelecek seçime girecek bir siyasi oluşumun gerçekleşmesi için gayret ediyoruz. Türkiye'nin her tarafında, her şehrinde gerçekten fevkalade ilgi görüyoruz. Taleplerin ve telefon trafiğinin arttığını görüyorum. Masa başında değil, milletle birlikte, milletin ilgisinin teveccühünü doğru şekilde sunmak esastır." diye karşılık verdi.

Yeni partide Süleyman Soylu ile birlikte bir olacağı yönündeki söylemlerin spekülasyon olduğuna değinen Kurtulmuş, "Partiden yeni ayrıldım. Diğer arkadaşlar, süreci yönetiyor. Türkiye'nin ihtiyacı, milletin talepleri neyse o doğrultuda çok acil olmadan, serinkanlı şekilde yapmaya gayret edeceğiz." ifadesini kullandı.

Kurtulmuş'u havalimanında SP İstanbul İl Başkanlığı Erol Erdoğan, İl Gençlik Kolları üyeleri ile bazı partililer çiçeklerle karşıladı. Numan Kurtulmuş'un aracına binişi sırasında 'Başbakan Numan' sloganları atıldı. Liyakat Platformu tarafından açılan 'Liyakatlı lider selam olsun sana… Büyük yürüyüşte yanındayız' pankartı dikkat çekti. aktifhaber

Sıra Milli Görüşü irdelemeye geldi
Aliya RAHTE
aliyarahte@habertaraf.com
12 Ekim 2010

Saadet Partisi’nden istifalar başlayınca birisi de “Ben milli görüşçü değilim” deyince parmak o tarafa kaktı. İşte gördünüz ya, vatan haini.

Bozguncu...

Fitne fesat çıkaran!

Ne sandınız ya...

İş bu raddeye geldikten sonra sıra yapılanlarla, söylenenleri eleştirmeye gelir.

İftar sofralarını basanlar burasını düşünecekti.

Hadi düşünmediniz.

Yedi kişi listeye alınmadı diye partiyi yiyenler sıra Mili Görüşü eleştirmeye geleceğini bilmeliydi. Önünü örmeyen arkadan itilir...

Sormuyorlar değil.

Nedir bu Milli Görüş?

(..)

Sorular gelmeye başladı.

Nedir bu milli görüş?

Önce ahlak ve maneviyat.

Sonra?

Ben yoksam dava da yok!

Hadi çıkın işin içinden...

habertaraf

Saadet'te Yaprak Dökümü Devam Ediyor
25 Ekim 2010
İki belediye başkanı Numan Kurtulmuş'un yeni kuracağı parti için SP'nden istifa etti
Giresun'un Çamoluk İlçesi Belediye Başkanı Özcan Çinici ve Çamoluk İlçesi Yenice Belde Belediye Başkanı Halil İbrahim Gerçek, Numan Kurtulmuş'un yeni kuracağı partide görev alacaklarını belirterek, Saadet Partisi'nden (SP) istifa etti.

Çamoluk Belediye Başkanı Özcan Çinici, yaptığı açıklamada, "Numan Kurtulmuş Bey'e her zaman birlikte hareket edeceğimize dair bir söz vermiştim. bu sözümü de tuttum. Yaşadığı olaylara çok üzüldüm. Haksızlığa uğradığını düşünüyorum. Bunu hazmedemediğim için de SP'den istifa ettim. Kurtulmuş saflarında siyasi yaşantıma devam edeceğim" diye konuştu. Çinici, ilçeye bağlı Yenice Belde Belediye Başkanı Halil İbrahim Gerçek'in de SP'den istifa ettiğini söyledi.aktifhaber

Milli Gazete'de 2 isim daha görevinden istifa etti

08 Kasım 2010 Milli Gazete'de sular durulmuyor. Numan Kurtulmuş'un Saadet Partisi'nden ayrılmasından sonra yaprak dökümü yaşayan gazeteden iki yeni ayrılık haberi daha geldi. Geçtiğimiz günlerde Has Parti Kurucular Kurulu Üyesi olan Milli gazete yazarı ve İstihbarat Şefi Mustafa Canbey ve Saadet Partisi Çanakkale İl Müfettişi olarak görev yapan ekonomi editörü Necmettin Çakmak da gazete ile yollarını ayırdı. Bugün itibariyle iki gazetecinin isimleri de künyeden çıkarıldı. Medyaradar sitesinde yer alan habere göre; Milli Gazete'den bir süre önce de Genel Yayın Yönetmeni Necdet Kutsal istifa etmiş, ardından da Düşünce Sayfası Editörü İbrahim Tenekeci ve yazarlar Hüseyin Akın, Kamil Yeşil, Osman Toprak, Ayhan Demir Milli Gazete'ye veda etmişti.netgazete
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Sal Ksm 09, 2010 3:06 am tarihinde değiştirildi, toplam 21 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Çrş Ağu 25, 2010 3:31 am    Mesaj konusu: Selametçi'liğin Trajedisi[ Alıntıyla Cevap Gönder

Ahmet Özcan
'Selametçi'liğin Trajedisi

Aşağıdaki makale 1998 yılında yazılmıştı. 28 şubat sonrası parti içinde başlayan gelenekçi-yenilikçi kavgası sürüyordu. bu makale o dönemin ürünüdür. Şimdi Numan Kurtulmuş'a yapılanlar o zamanda Tayyip Erdoğan'a yapılıyordu. Ne diyelim, bu defa artık komedi bile denmeyecek kadar zavallı bir zihniyetin ölüm çırpınışlarına şahit oluyoruz. milletin bir damarının var olma ve muktedir olma davasını istismar ederek maddi ve manevi açıdan bu harekete babalarının malı muamelesi yapanları millet yeteri kadar cezalandırdı. Allah'ın da bunları cezasız bırakmayacağına inanıyor, Numan bey'e sabır, cesaret ve kararlılık vermesini diliyorum.

Ahmet Özcan

"Selamet"çiliğin Trajedisi

Tarihte herşey iki defa sahnelenir, İlkinde trajedi, ikincisinde komedi olarak (K. Marx)

FP'nin de kapatılması ile birlikte aynı filmi aynı aktör ve figüranlarla bir kez daha çevirmeye dayalı arayışlar gündeme geldi. Bu kez, iyice siyaset esnafı olmuşluğun tilki taktikleri ve belediyelerden kamu kaynağı aktarmanın kazandırdığı daha dünyevi ideallerin şehvetiyle hareketlenen yeni parti çalışmaları bölünme ihtimali ile birlikte başladı. Sonunda ne tür bir 'saadet' çıkarsa çıksın,bu hareketi vareden ana çizginin şöyle enine boyuna iyice bir sorgulanması şart oldu. Zira millet ve dindarlık adına otuz yıldır seyrettiğimiz bu alaturka filmin ipoteğine aldığı hayli ciddi bir sosyolojik damar sözkonusu ve bu millete ait damarın kaderini selametçiliğin tekelinden kurtarmak neredeyse bir haysiyet davası haline geldi.

Selametçilik: "Kutsal otorite"cilik ve "Kurtulmuşluk" İllüzyonu

Eğer selametçiliği özetlemek mümkün olsaydı, herhalde bu, "kutsal otorite tapınması" ve "kurtulmuşluk evhamı"

şeklinde olurdu. 1960 sonlarında masum ve iyi niyetli bir "siyasete atılış"ın otuz yıl içinde tarihten ve toplumdan bir 'damar' yakalayarak ortaya çıkardığı, yeniden ürettiği ve büyüttüğü bir zihni duruş ve pratik çizgidir selametçilik. Siyaset arenasındaki konjonktürün lehine olan avantajlarını iyi kullanan bu çizgi, asıl olarak 1990'ların ortalarında yakaladığı tek şansını kullanırken bütün kimliği ile deşifre oldu. Soğuk savaş döneminde "ne doğu ne batı", "ne sosyalizm ne kapitalizm" sloganıyla özetlenen genel reaksiyonu, milliyetçi-sağcılığa karşı ürettiği muhafazakar-dindar sağcılığı, azgelişmişliğe karşı "milli kalkınma"cılığı, geleneksel apolitik dindarlığa karşı politik İslamcılığı ile selametçi çizgi, bu topraklarda her zaman varolan ve varolacak bir damar üzerinden bugünlere geldi. Bu damar, tarihten "din-ü devlet"i, "Devlet-i Ali"yi, "Devlet-i ebed müddet"i, "dindar Osmanlıcı/ümmetçi" söylem olarak devraldı.

Toplumdan ise, dışlanmış, horlanmış, kendine güvensiz dindar yığınların hegemonya özlemine yaslandı. "Devlet" kutsalıyla devletten icazet almayı, hegemonya özlemiyle devleti ele geçirmeyi ortak bir çizgi haline dönüştürdü. Bu çizgi üzerinden kendi zihniyetini, partisini ve liderini meşrulaştırdı. Meşrulaştıkça ikinci ana vasfını, "kurtulmuşluk" evhamını üretti. "Selametçi" olmak dünyada ve ahirette kurtulmaktı. Bütün otorite tapınmalarının doğal diyalektiğini kendi içinde dindar bir kimlikle yeniden üretti:" Kölenin kurtuluşu efendiye en iyi itaattir."

"Selametçi"lik, kutsal devlet zihniyetinden kutsal parti ve lider zihniyetine bu diyalektikle geçişi mümkün kılan bir kanaldı artık. Parti, Hz. Yusuf'un makamı, lideri ise noksan sıfatlardan münezzeh bir halifeydi.

Selametçiliğin bütün politik geçmişi boyunca her tür söylemi, eylemi, tavır ve politikaları işte bu iki temel vasfa yaslanarak anlaşılabilecek "olaylar" yığınıdır sadece... Ne parti programı ne de gayrı resmi parti propagandalarında dile getirilen niyetler, bu vasıflar olmadan anlaşılamaz. Zira parti programında 'Devlet'e, gayrı resmi propagandalarda ise dindarlara karşı "takiye" yapmanın mantığı, "Devleti ele geçirme" ana-hedefinin doğal sonucudur. Çünkü "Selametçilik", "varolan kurallar içinde devleti ele geçirmenin" yoludur. "Selametçiliğin" devleti ele geçirmesi nihai hedeftir. Devlet ele alındıktan sonra ne yapılacağı önemli değildir. Zira 'kurtuluş'un bizatihi kendisidir "Selametçilik". Parti devletleşince ve halife başa geçince, hedefe varılmış olacaktır. Ondan sonrası halifenin "eskiden olduğu gibi" herşeyi yoluna koymasıyla geçecek önemsiz ve normal bir süreç olacaktır.

MSP-RP-FP'nin, otuz yıl boyunca elle tutulur bir programa, ciddiye alınır bir kadro eğitimine, önemsenebilir bir söyleme sahip olmamasının esas nedeni işte bu "kurtulmuşluk" evhamıdır. Bu evhamın yarattığı teorik-söylemsel boşluk, işte bu nedenle yuvarlak, terkedilebilir, zamana ve zemine göre değişebilir, "ne olsa gider"ci "takiyyeciliğiyle" doldurulmuştur. Çünkü fikirler, projeler, sözler, vaadler önemli değildir. Çünkü parti ve liderin iktidar olması, her sorunun çözümü, her çözümün menfezidir zaten. Ünlü "hocanın bir bildiği vardır" tapınmasının da ana kaynağı bu mantıktır.

Kutsal otorite ve kurtulmuşluk evhamı, hem içi boş ve çok yüzlü bir kimlik üretmiştir,hem de korkak, çokyüzlü, vasıfsız ve yeteneksiz bir karakterin yaygınlaşmasına yol açmıştır.

Devlet karşısında köle parti/lider ve parti/lider karşısında köle taraftar çevrimi sonucunda zincirleme bir "ortak huy" ve davranış tipi gelişmiştir.

Otorite tapınmasının doğal sonucu özgür ve özerk alanların yok olması demektir. Uysalca boyun eğen, söz dinleyen, itaat eden kölelerin doğal yetenekleri körelir ve "efendi korkusu" temel karakter olur. Selametçilik, bu "köle ruhunun" mayalandığı bir kanaldır. Güce tapan ve o nedenle güçten korkan, yükselememiş ve o yüzden bağlandığı parti/lideri yücelterek yükselmeye çalışan, toplum içinde kenarda kalmışlığın acısını ilk fırsatta çıkarmak için yol arayan, kendine güvensiz ve doğal olarak çevresine de güvenmeyen, "sahip olamamış"lığın verdiği ürkek ve silik davranış kalıplarıyla yaşayan, bin yıldır devletten dayak yemişliğin travmasını iliklerine kadar sindirmiş ortalama Anadolu insanının "namazlı-niyazlı" yüzüdür, selametçilik. Kendisini ifade edebilmek ve var kılabilmek için kendisi gibi insanlardan tek farkı olan "mütedeyyin" yaşam tarzını abartarak ve altını çizerek öne çıkaran ve bir gösteriye dönüştüren bu karakter, Kemalizm ve Din'le ilişkisinde de ilginç vasıflar üretmiştir.

Selametçilik, Anadolu'nun zihinsel azgelişmişliğinin tabii sonucu olarak "reaksiyoner"likle politika yapar. Antikemalizm, selametçiliğin temel politikasıdır. Çünkü devleti elinde tutan elitin ideolojisi olarak Kemalizm'le, Anadolu dindarlığının ürettiği Selametçilik aynı düzlemde yeralmaktadır. İkisi de Jakoben, totaliter, kutsal devletçi ve "kurtuluş"çudur. Kemalizm, "Batıcı-cılığın", Selametçilik ise doğucu reaksiyonun "kalıp" ideolojileridir. Özünde Kemalizmle selametçiliğin kafa yapısı birbirine oldukça benzerlik gösterir. Birinin ak dediğine ötekinin kara demesi zihinleri yanıltmamalıdır. Çünkü, kutsal devletçilik, otorite, tektipçilik, tek doğruculuk, şanlı tarihçilik, popülizm, oligarşik örgütlenme, amacın aracı meşrulaştırması ve güce tapma noktasında ikisi de aynı kafa yapısına sahiptir. Özgürlük, adalet, hukuk, insan hakları, erdem gibi değerler karşısında ikisi de pragmatik tavır alır. Aralarındaki tek fark, Kalıpçı Kemalistliğin beyaz Türkler eliyle ittihatçı damardan da beslenen ve devleti ele geçirmiş olmanın verdiği saldırgan duruşu ve buna karşın, Selametçiliğin henüz devleti ele geçirememişliğinin korkaklığıdır.

Erbakan'la İsmet İnönü'nün, Şevket Kazan'la Nusret Demiral'ın, Oğuzhan Asiltürk'le Coşkun Kırca'nın mantığı, tepkileri, refleksleri, tavır ve davranışları hemen hemen aynıdır. Devlette durarak ve devlet için "düşünürler". Ciddi ve köklü her değişime karşıdırlar. Bol sayıda "iç ve dış düşman"ları vardır ve kendileri gibi olmayan herkese düşmandırlar. Selametçiliğin antikemalizmi, ciddi ve özgürleştirici bir Kemalizm eleştirisi değildir. Sadece devlet içi bir iktidar mücadelesi için gerekli meşruiyet aracıdır. Kemalistler iktidarlarını korumak için, Selametçilik ise iktidar olabilmek için Mustafa Kemal'i kullanır.

Selametçiliğin "dindar" yüzü de özünde birçok sahtelik ve yapaylıkla maluldür. Selametçi dindarlığı, taşra İslam'ının politikleşmiş ifadesi değil, tam tersine Selametçi kafa yapısının taşra İslam'ını deforme etmesinden elde edilen, üretilmiş bir dindarlıktır. Taşranın doğal, içten ve hesapsız müslümanlığı, Selametçilik üzerinden devlet içi iktidarı ele geçirme mücadelesinin aracı haline getirilmiş ve bütün safiyetini, doğallığını, derinliğini kaybetmiştir. Millet üzerinde bir üst kimlik, derin bir bilinçaltı ve saygıdeğer bir konumu olan İslam, son otuz yıllık Selametçi çizgi sayesinde Kemalizm gibi siyasal bir ideoloji düzeyine indirgenerek bir rekabet nesnesine dönüşmüştür. Selametçiliğin ürettiği dindarlık; gerçek anlamda Kur'an ve sahih sünnete dayanma gayreti olan, doğru itikat, salih amel, ahlak, gerçek fazilet ve erdem hassasiyeti, zalim düşmanlığı ve mazlum yandaşlığı, özgür düşünce ve dürüst davranış, medeni incelik ve felsefi derinlik üreten, insanlığa rahmet olacak bir İslami şahitlik pratiği geliştirmeye çalışan sahici bir müslüman kimlikten oldukça uzaktır. İslami sembol ve sloganları öne çıkaran, bir kimlik kazanma çabasının tezahürü olan dindarlık gösterilerine meydan veren, geleneksel alışkanlıkları koruyan, bilgi, estetik ve dürüstlük içermeyen, derinliksiz ve kof bir dindarlıktır Selametçilik... Otuz yıllık tarihi boyunca Bir tek fikir adamı, bilim adamı, alim, yazar, gazeteci, şair, edebiyatçı yetiştirmemiş, hiçbir kalıcı kültürel, politik, sosyal, ekonomik kurum ve kuram üretememiştir. Selametçilik, tarihi boyunca ödünç fikir adamları ve devşirme kadrolarla yürümüştür. 80 öncesi Akıncılar, 80 sonrası ise radikal çevrelerden yetişmiş kadrolar sayesinde seçim dönemleri, belediyeler ve hükümet dönemindeki başarılarını gerçekleştirebilmiştir.

Selametçi dindarlığın bir diğer özelliği takiyeciliktir. Mahrum ve yoksul kitleler, "İslam devleti, faizsiz düzen, dava" söylemi ile itaate zorlanırken, teşkilatta yükselebilmiş bir selametçinin ilk işi cebini doldurmak, birikmiş komplekslerini tatmin etmek ve yaşam tarzını mahrum ve yoksullardan ayırmak olmaktadır. Aynı şekilde "dışarıya" karşı da farklı bir dil ve üslup kullanılır. Seçim dönemi üç-beş cahil oyu kafalamak için bol bol martaval atan parti propagandistlerinin, TV'lerde söylediklerini inkar etmesi, münferit olaylar değildir. Bu Selametçiliğin ortak karakteridir. Evde, salonda "bizimkilerin yanında" farklı, dışarda, kamuoyunda "bizimkilerden olmayanların" karşısında farklıdır. Çünkü Selametçiliğin kendine güveni yoktur, elle tutulur, akla yatkın, herkese hitap eden, doğru ve tutarlı bir programı yoktur. Çünkü Selametçiliğin derdi İslam'ı, adaleti, ahlakı ya da milleti egemen kılmak değil, partiyi ve liderini egemen yapmaktır. Parti ve lider iktidar olana kadar, selametçilik daha çok kılık ve kimlik değiştirecektir.

Selametçi çizginin, yüzlerce yıllık İslami birikimi, müslüman kitlelerin moral, umut ve özlemlerini şahsiyetsiz ve aymaz politikalarla tüketmesinin hesabı sorulmalıdır. "İslam için" ve müslüman kitleler adına siyaset yapmanın danışıklı dövüşçü naylon çizgisi, mağdur ve mahrum insanlarımızı oyalamaktan vazgeçmelidir.

Selametçi çizgi, artıları ve eksileriyle misyonunu tamamlamıştır. Türkiye, Selametçi oligarşiyle Kemalist oligarşi arasındaki hegemonya kavgasını aşmalıdır. Anadolu insanı da bu iki oligarşinin ikisine de tavır alabilen, bütün milleti muhatap alan, müslüman kimliğin içten ve gerçek tezahürlerini üretip yayan, tutarlı ve herkesi içeren projeler geliştirebilen dürüst, hesapsız, onurlu kadrolarını sahneye sürmeye başlamalıdır.

Aksi halde Selametçiliğin Kemalist oligarşi karşısındaki acziyetinin bedelini bütün millet ödemek zorunda kalacak ve en az 20-30 yıl bu travmanın tahribatı yaşanacaktır. Artık anlaşılmalıdır ki,selametçiliğin ikide bir devlet tarafından kapatılması Kemalist seçkinlerin batıya dönük şikesidir. Oligarşik seçkinler demokrasi oyununun kuralları ve sınırları ekseninde batıya karşı şike yapmaktadırlar.

Başta FP'ye gönül vermiş samimi ve mahrum taban olmak üzere, köklü bir toplumsal dönüşüm talep eden ve özgür, onurlu, büyük bir Türkiye isteyenlerin duygusallığı bırakıp ciddi bir muhasebeye başlaması gerekmektedir.

Zaman, yeni başlangıç ve daha güçlü adımlar için düşünme ve karar alma zamanıdır.

Bu ülkeye ve bu millete musallat olmuş çağdaş, ilerici, dindar ya da vatansever görünümlü bütün şarlatanları silip süpürecek, büyük ve derin bir yürüyüşün önünü açacak, zalimlere korku, mazlumlara umut verecek, sahte kavgalara dur diyecek gerçek bir hareket için köklü bir değişimin inşasına başlamanın vakti gelmiştir.

Selametçiliğin ,artık komediye dönüşen trajedisi, adalet ve özgürlük için dipten gelen dalganın zaferine yolaçmalıdır..

Kaynak: http://derinanadolu.tripod.com/01-07-02-selamet.htm

Numan Kurtulmuş'tan Erbakan'a Sert Cevap
04 Ekim 2010
Saadet Partisi'nden (SP) ayrılan Numan Kurtulmuş, Necmettin Erbakan'ın 'Sürüden ayrılanı kurt kapar' sözüne tepki gösterdi.
Kurtulmuş, "Biz sürü değiliz, sürülerle de ilgilenmiyoruz. Biz iradesi olan, bu ülkeye karşı sorumluluk bilen kişileriz. Herkesi arkadaşımız, kardeşimiz, yoldaşımız bildik." dedi.

Geçtiğimiz Cuma günü SP'den ayrıldıktan sonra Ankara'ya giden Numan Kurtulmuş, İstanbul'a döndüğünde Atatürk Havalimanı'ında kameraların karşısına geçti. Gördüğü ilgiden duyduğu memnuniyeti dile getiren Kurtulmuş, kendisini karşılayanlara teşekkür etti. SP'den ayrıldıktan sonra arkadaşlarıyla birlikte durum değerlendirmesi yapacağını aktaran Kurtulmuş, "Sadece bizim camiamız değil, tüm Türkiye'nin görüşlerini almaya gayret edeceğiz. Türkiye'yi, Anadolu'yu dolaşarak bu yolu en kısa zamanda tamamlayarak, Türkiye'de milletin bize yüklediği, tarihin bize yüklediği sorumlulukları yerine getireceğiz." diye konuştu.

'Kuracağınız partiyi gelecek seçimlere yetiştirebilecek misiniz?' şeklindeki soruya Kurtulmuş, "Gelecek seçime girecek bir siyasi oluşumun gerçekleşmesi için gayret ediyoruz. Türkiye'nin her tarafında, her şehrinde gerçekten fevkalade ilgi görüyoruz. Taleplerin ve telefon trafiğinin arttığını görüyorum. Masa başında değil, milletle birlikte, milletin ilgisinin teveccühünü doğru şekilde sunmak esastır." diye karşılık verdi.

Yeni partide Süleyman Soylu ile birlikte bir olacağı yönündeki söylemlerin spekülasyon olduğuna değinen Kurtulmuş, "Partiden yeni ayrıldım. Diğer arkadaşlar, süreci yönetiyor. Türkiye'nin ihtiyacı, milletin talepleri neyse o doğrultuda çok acil olmadan, serinkanlı şekilde yapmaya gayret edeceğiz." ifadesini kullandı.

Kurtulmuş'u havalimanında SP İstanbul İl Başkanlığı Erol Erdoğan, İl Gençlik Kolları üyeleri ile bazı partililer çiçeklerle karşıladı. Numan Kurtulmuş'un aracına binişi sırasında 'Başbakan Numan' sloganları atıldı. Liyakat Platformu tarafından açılan 'Liyakatlı lider selam olsun sana… Büyük yürüyüşte yanındayız' pankartı dikkat çekti. aktifhaber

Saadet'in Kurtulmuş Bilançosu Ağır
05 Ekim 2010
Numan Kurtulmuş'un SP'den istifasının ardından, bir çok partili, partisinden istifa etme kararı aldı. Kurtulmuş'un istifası Saadet Partisi'ne pahalayı mal oldu.
Saadet Partisi’nden istifalar sürüyor. Kocaeli, Ordu, Bitli ve Batman’dan sonra yurdun değişik bölgelerinden de istifalar geldi. Sivas’ın Akıncılar ilçesinde Saadet Partisi İlçe Başkanı ve yönetim kurulu üyelerinin partiden istifa ettikleri bildirildi. 29 Mart 2009 tarihindeki yerel seçimlerinde Akıncılar ilçesinde Saadet Partisi’nden Belediye Başkan Adayı olan Murat Sevinç, seçimlerin ardından Saadet Partisi Genel Merkezince Akıncılar ilçesinde parti başkanlığı görevine geldi.

Konu hakkında açıklama yapan Saadet Partisi Akıncılar İlçe Başkanı Murat Sevinç, veliahtlık dönemlerinin yaşanmasının üzücü olduğunu söyleyerek, “Numan Kurtulmuş’a yapılan haksızlıklar ve çirkin siyaset zihniyeti taşıyanlarla aynı kulvarda olmaktan uzak duracağız. Babadan oğula geçen veliahtlık dönemlerinin hâlâ yaşanması üzücü. Unutulmamalı ki; Numan Kurtulmuş’un Saadet Partisi’nin başına geçtikten sonraki Türkiye genelindeki oy oranı yüzde sekizlere geldi” dedi.

BİNGÖL’DE TOPLU İSTİFA

Saadet Partisi Bingöl’ün Genç İlçe Teşkilatı’nın topluca istifa etme kararı aldığı belirtildi. Saadet Partisi Genç İlçe Başkanı Yusuf Afşin, partilerinden topluca istifa etme kararı aldıklarını belirtti. 5 Ekim 2010 günü SP Bingöl İl Başkanlığı binasına gelerek il teşkilatı ile birlikte istifa edeceklerini belirten Afşin, Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığını yapacağı yeni partide görev alacaklarını söyledi. Afşin, teşkilat olarak Numan Kurtulmuş’un genel başkanlığını yapacağı partide görev alacağız” dedi.

DÜZCE İL BAŞKANI DA ISTIFA ETTI

Saadet Partisi Düzce İl Başkanı Selahattin Aydın da partisinden istifa etti.
Aydın, parti binasında düzenlediği basın toplantısında, görevinden ve parti üyeliğinden istifa etme kararı aldığını ve dilekçesini Saade
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Cum Mar 11, 2011 11:22 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Prş Ekm 07, 2010 1:12 am    Mesaj konusu: Erbakan Ailesi'nde miras kavgası Alıntıyla Cevap Gönder

Erbakan Ailesi'nde miras kavgası
13 Ekim 2017



50 milyon liralık dava

Eski başbakanlardan babası Necmettin Erbakan’dan kalan miras payının ‘kendisinden kaçırıldığı’ iddiasıyla açtığı davayı yapılan protokolle geri çeken Zeynep Erbakan, hiçbir ödeme yapılmayınca kardeşlerine yeniden dava açtı. Zeynep Erbakan, yaklaşık 50 milyon lira tutan miras payının ödenmesini talep ediyor.

Yargıya intikal eden belgelere göre Zeynep Erbakan, 2012 yılında kardeşleri Fatih Erbakan, Elif Erbakan Altınöz ve eşi Mehmet Altınöz hakkında, babasından miras kalan malları kaçırdıkları, kendisine mirastan düşen payı vermedikleri gerekçesiyle dava açtı. Taraflar, 2013 yılında aralarında yaptıkları ‘miras paylaşımı’ protokolüyle anlaşmaya varınca şikâyet geri çekildi ve dosya kapandı.

Protokole uyulmadı

Ancak Zeynep Erbakan, anlaşmanın üzerinden 3 yıl geçmesine rağmen protokol hükümlerinin yerine getirilmediği, nakit 1.5 milyon lira para ve adı geçen gayrimenkullerin tapusunun üzerine yapılmadığı gerekçesiyle vârisler adına yönetici ve yetkili olan eniştesi Mehmet Altınöz hakkında Nisan 2016’da yeni dava açtı. Eşinden boşanıp ABD’de yaşamaya başlayan Zeynep Erbakan’ın ailesine miras kalan Beykoz’daki yalı dahil tüm gayrimenkullere ‘tedbir’ konulmasını isteyen avukat Hüseyin Alyap Köse, dilekçesinde mülkleri sıraladı. Köse, Zeynep Erbakan’a düşen payın ödenmesini istedi.

Kabul etmiyoruz

Davalı Mehmet Altınöz, avukatı Tan Tahsin Zabata aracılığıyla mahkemeye sunduğu cevap dilekçesinde, “Sözleşmede davalının yükümlülüğü olarak belirtilen bir kısım taahhütler yerine getirilmiştir. Örneğin kira bedelleri ifa edilmiştir. Davacının dava dilekçesini ve dilekçede yer alan içerikleri kabul etmiyoruz, davanın reddini talep ediyoruz” denildi.

Ankara 8’inci Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülmesine başlanan davada mahkeme, gayrimenkullerin değerinin tespiti için bilirkişi görevlendirilmesine karar vererek duruşmayı erteledi.

Aile baskı kuruyor

Zeynep Erbakan’ın avukat Hüseyin Alyap Köse davayla ilgili şunları söyledi: “Müvekkilim önceki davasından hakkına düşen payın verileceği vaadiyle vazgeçirilmiş ve bu durum yapılan sözleşmeyle yazılı hale getirilmiştir. Sözleşme olmasına rağmen kendisine hiçbir hakkı verilmemiştir. Bu sebeple yeniden dava açma zorunluluğu doğmuştur. Müvekkilimin hakları açıkça belli olmasına rağmen ‘Malların bizde zaten güvencede sen alıp ne yapacaksın’ gibi bahanelerle oyalanmaktadır. Kendisi eşinden ayrıldığı ve ABD’ye yerleştiğinden ailesi tarafından açıkça mağdur edilmektedir. Ailenin, müvekkilimin yeni bir hayat kurma taleplerine engel olmak istediği ve geri dönmesi için bu durumu bir baskı aracı olarak kullandığı kanaatindeyiz.”

T24
ETİKETLER
erbakan miras aile dava para

Saadet Partisi'nin kiracı olarak kullandığı binanın boşaltılması için mahkemeye başvuran Fatih Erbakan davayı kazandı
23.06.2017

Fatih Erbakan ile Saadet Partisi arasında yaşanan gerginlikte yeni gelişme...
Milli Görüş'ün tarihi lideri Necmettin Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan ekibi tartışmanın alevlenmesi üzerine, Saadet Partisi'nin kiracı olarak kullandığı, Balgat'ta bulunan binasının boşaltılması için mahkemeye başvurmuştu. Erbakan'ın açtığı davayı kazandığı öğrenildi. Karara göre Saadet Partisi binayı boşaltmak zorunda. Karar üzerine Saadet Partisi içerisindeki gerilimin iyice arttığı, tartışmanın dozunun yükseldiği öğrenildi.
NE OLMUŞTU
Saadet Partisi'nin bir süredir Fatih Erbakan etrafında toplanan ilçe örgütleri ve Anadolu Gençlik Derneği üyeleri ile Saadet Partisi Genel Merkezi arasında yaşanan tartışmalarla çalkalandığı öğrenildi.
Saadet Partisi İstişaire Kurulu Başkanı olan Oğuzhan Asiltürk'ün, Fatih Erbakan'ın başkanlığını yaptığı Necmettin Erbakan vakfına dönük olarak kullandığı sert ifadeler bir süre önce basına şöyle yansımıştı:
“Toplumda sevgi ve saygı uyandırmış büyük zatların çocukları bir araya gelerek babalarının hatırasını canlı tutmak için bir vakıf kurarlarsa herkesin buna saygı duyması gerekir. Böyle bir vakfın genel merkezinde hedeflenen çalışmalar yapılır. Ancak Prof. Dr. Necmettin Erbakan Vakfı olarak kurulmuş olan vakfın kurucuları arasında Erbakan Hocamızın en büyük çocuğu olan Zeynep Erbakan bulunmamaktadır. Dolayısıyla aile adına kurulmuş bir vakıf olma vasfında değildir.
Ayrıca vakıf genel başkanı Fatih Erbakan imzasıyla yayınlanan bildiride vakfın il, ilçeler ve beldelerde, Türkiye'de mevcut siyasi partilerin teşkilatını andıran bir teşkilat oluşturacak şekilde teşkilatlanacağı bildirilmiştir. Bu çalışma Erbakan Hocamızın isminin arkasına gizlenilerek doğrudan Saadet Partisini bölmeye yönelik bir çalışmadır.
Hocamız, ‘Milli Görüşün tek temsilcisi Saadet Partisidir. Eğer bir insan bu davaya hizmet edecekse gelip karargâha teslim olması gerekir' sözünü ömrü boyunca tekrar etmiştir. Kurulan vakfın Saadet Partisi ile hiçbir ilgi ve ilişkisi yoktur. Saadet Partililerin dikkatine sunuyorum.
Milli Görüş topluluğu olarak ümit ve temenni ediyoruz ki Erbakan Hocamızın çocukları babalarının tavsiyesine uyarlar.”

ERBAKAN YANIT VERMİŞTİ
Fatih Erbakan ise bu açıklamaya sert bir şekilde yanıt vermiş "Ateş-i Nemruttan korkar mı mert olan? Hodri meydan! Hodri meydan" ifadelerini kullanmıştı. Erbakan vakfın misyonunu ise şu sözlerle tarif etmişti:
"Vakfımız, Milli Görüş hareketinin Erbakan Hocamız tarafından belirlenmiş istikametinden, orijinal açılarından saptırılmasına karşı bir emniyet sübabı görevini de yapacaktır. Erbakan Vakfımız, Milli Görüş hareketinin, Milli Görüşçü kuruluşların asıl istikametinden saptırılmasına, açılarıyla oynanmasına, Milli Görüş hareketinin sadece bir fikir kulübü, sadece bir hayır kuruluşu, sadece bir hac ve umre organizasyonuna, sadece kurban organizasyonuna, Erbakan Hocamızın deyimiyle "cansız kuşa" dönüştürülmesine asla müsaade etmeyecektir. Böylelikle geçmişte yıllar boyunca yaptıkları gibi bugün de Erbakansızlaştırılmış yani özünden saptırılmış bir Milli Görüş inşa etmeye çalışanlar, Erbakan ismini unutturmaya çalışanlar, canlı kuşu içi doldurulmuş cansız kuşa çevirmeye çalışanlar, karşılarında Erbakan Vakfı'nı ve bizleri bulacaklardır.
Fatih Erbakan ekibi tartışmanın alevlenmesi üzerine, Saadet Partisi'nin de kiracı olarak kullandığı, Balgat'ta bulunan Necmettin Erbakan Vakfı Genel Merkezi binasının boşaltılması için mahkemeye başvurmuştu. Erbakan'ın açtığı davayı kazandığı öğrenildi. Karar üzerine Saadet Partisi içerisindeki gerilimin iyice arttığı, tartışmanın dozunun yükseldiği öğrenildi.
Hürriyet

Suriye krizi sonrası Saadet Yönetimi'nden deklarasyon
05.10.2012

Türkiye'nin Suriye sınırına sıfır noktasındaki ilçesi Akçakale'ye Suriye tarafından atılan top mermileri sonucu beş vatandaşımızın hayatını kaybetmesi üzerine olağanüstü gündemle toplanan Saadet Partisi Yüksek İstişare Kurulu ve Başkanlık Divanı 12 maddelik tespit ve çözüm öneri deklarasyonunu kamuoyuna açıkladı.

Beraberindeki Başkanlık Divanı üyeleri ile birlikte parti genel merkezinde bir basın toplantısı düzenleyen Saadet Partisi Genel Başkanı Prof. Dr. Mustafa Kamalak, NATO da dahil olmak üzere Suriye'ye Batılı bir müdahaleye şiddetle karşı olduklarını söyledi. "Bu krizi İslam ülkeleri kendi aralarında çözmelidir" diyen Kamalak, Batı eksenli askeri müdahalelerin acı sonuçlarının Irak, Afganistan ve Libya gibi kardeş Müslüman ülkelerde açıkça tecrübe edildiğini kaydetti.

Akçakale'de gerçekleşen müessif olayda hayatını kaybeden beş vatandaşımız için Allah'tan rahmet, yaralılara acil şifalar ve yakınlarına başsağlığı dileyen Kamalak, parti yönetimi olarak acil gündem ile toplandıklarını ve olayı etraflıca değerlendirerek 12 maddelik bir öneri ve çözüm deklarasyonu ile Türkiye'ye itidal çağrısında bulundu. İşte Saadet Partisi'nin Suriye-Türkiye gerginliği için kamuoyuna açıkladığı o deklarasyon:

Akıl bir şeyin sonunu görebilmektir!

1- Akıl bir şeyin sonunu görebilmektir. Bölge de muhtemel bir savaşın, Ortadoğu'nun tamamını kaosa sürükleyeceği; masum insanların hayatına mal olacağı ve ekonomik olarak tüm bölgeye yıkım getireceği mutlak suretle görülmelidir.

2- Türkiye büyük bir devlettir. Her türlü dış tehdit ve saldırıya karşılık verecek güçtedir. Elbette bu olay karşısında da tarihsel tecrübesine ve bölgesel ağırlığına uygun bir sorumlulukla hareket edecektir.

Saldırıyı kimlerin yaptığı kesin tespit edilmeli!

3- Ancak, söz konusu saldırı ile ilgili şüpheli sorular henüz tam anlamıyla aydınlığa kavuşturulamamıştır.

Bombayı kimin ya da kimlerin attırdığı konusunda, kesin sonuçlara sahip değiliz. Bu yüzden, bu müessif saldırıyla ilgili soruşturma bütün yönleriyle ele alınmalı ve titizlikle araştırılmalıdır.

Ajanlar engellenmeli!

4- Maalesef bölgeden aldığımız güvenilir bilgilere göre, olayın vuku bulduğu Akçakale ve Şanlıurfa'da yabancı istihbarat güçlerinin yoğun faaliyetleri söz konusudur. Aynı yoğun faaliyetlerin Suriye tarafında olduğu da bilinmektedir. Bu ajanlarının faaliyetleri dikkatle takip edilmeli ve engellenmelidir.

Provakasyona gelinmemeli

5- Bu süreçte Türkiye ile Suriye'yi sıcak bir savaşın içerisine sürüklemek isteyen küresel plan ve oyunlar, göz ardı edilmemeli provokasyon ihtimali unutulmamalıdır.

6- Atılacak her adım, Türkiye'nin tarihi tecrübesine uygun bir hassasiyet ve teenni ile atılmalıdır.

Büyük Ortadoğu projesi unutulmamalı!

7- Bölgemiz ve İslam coğrafyası üzerinde "Büyük Ortadoğu Projesi" uzun zamandır yürürlüğe konulmaya çalışılmaktadır. Irak, Libya ve Afganistan'da yaşanan son gelişmeler bu proje kapsamında değerlendirilmektedir. Bu çerçevede bölgemizde yaşanacak, yeni bir sıcak çatışma coğrafyamıza değil, Büyük Ortadoğu Projesinin planlayıcılara hizmet edecektir.

8- Suriye, İran, Türkiye arasında ki ilişkilerin güçlenmesi en fazla İsrail ve ABD'yi rahatsız edeceği gibi, bozulması da yine en fazla bu iki ülkeyi sevindirecektir. Bu nedenle iki ülke arasındaki krizi savaşa dönüştürecek provokasyon ve tahriklerine karşı dikkatli olunmalıdır.

NATO müdahalesine karşıyız
9- NATO'da dahil olmak üzere, Suriye'ye batılı bir müdahaleye şiddetle karşıyız. Bu kirizi İslam ülkeleri kendi aralarında çözmelidir. Batı eksenli askeri müdahalelerin acı sonuçları Irak, Afganistan, Libya gibi ülkelerde açıkça görülmüştür.

Çözüm için D-8'ler harekete geçirilmeli
10- Hak ve Adalete dayalı bir çözüm için D8'ler mutlaka harekete geçirilmedir. D-8 kuruluş amacı ve yapısı itibariyle bu konuda en uygun çözüm platformu olarak değerlendirilmelidir.

Saadet, arabuluculuğa hazır

11- Aynı çerçevede Mısır Cumhurbaşkanı Sayın Muhammed Mursi'nin gündeme getirdiği dörtlü çözüm önerisi mutlaka desteklenmeli ve çalışma takvimi hızlandırılmalıdır.

12- Biz Saadet Partisi olarak, Milli Görüşün İslam ülkelerinde ki kırk yıllık birikim, tecrübe ve etkinliğini harekete geçirmeye, İran, Suriye, Türkiye ve Mısır ekseninde arabuluculuk yapmaya hazırız.
Kaynak: Millî Gazete

"Ak Parti'ye organ nakli bile tutmaz!"
29.09.2012



Bugün yapılan Ak Parti 4. Olağan Büyük Kongresi'ne siyasetin değişik çevrelerinden, parti tabanında rahatsızlık oluşturmasına rağmen özellikle Milli Görüş partileri kökenli isimlerin katılmasını "Hücre Yenilenmesi" olarak değerlendiren Başbakan Erdoğan'ın söylemine, Saadet Partisi'nden farklı bir cevap geldi.


Saadet Partisi Genel Başkan Yardımcısı Birol Aydın, partisinin İl Tanıtma Başkanları toplantısı öncesinde yaptığı basın açıklamasında yaşanan süreci "Hücre yenilenmesi değil, organ nakli yapsalar, yine de tutmaz. Yine de olmaz. Çünkü sorun hücrede değil, beyindedir. Zihniyet yanlışsa, istediğiniz kadar hücre enjekte edin sonuç değişmez" diye değerlendirdi.

On yıl: Lafla doyana laf, parayla doyana para! Tek kazanan banka!
Partisi'nin bütün Türkiye genelindeki İl Tanıtma Başkanları ile Başkent Ankara'da bir araya gelen Birol Aydın, bütün dünyanın Türkiye'ye, Türkiye'nin ise yeni dönemde Saadet Partisi'ne ihtiyacı olduğunu ifade etti. "Sadece Ak Parti'nin değil, diğer partilerin de temelde gittikleri yön ve zihniyetleri yanlıştır. Bu zihniyetlerden hayır gelmez" diyen Birol Aydın, milletin artık yavaş yavaş gerçekleri görmeye başladığını, "öyle yüz gererek, pudra dökerek, makyaj tazeleyerek milletin artık kandırılamayacağını" belirterek, Hükümetin on yıldan beri lafla doyanları lafla, para ile doyanları da para ile doyurma politikası güttüğüne, bundan dolayı da bu kadar uzun iktidar yıllarında ekonomide çalışan, üreten, vergi veren tüccar, sanayici, esnaf ve tüm çalışanların değil, sadece bankaların hep daha çok kazandığına vurgu yaptı. Aydın, on yıldan beri söylenenlerle yapılanlar arasındaki farkı artık herkesin gördüğünü bildirdi.

Önce milletin gazını, yüzde 35 zamla da doğal gazını aldılar!
Hükümetin "terörü açılımla, ekonomiyi de atılımla çözeceğiz" dediğini hatırlatan Saadet Partisi Tanıtma Başkanı Aydın, durumun tersine döndüğünü, terörde her gün milletin ta yüreğinden bir başka yara aldığını, ekonomide ise iğneden ipliğe zam furyası estirildiğini kaydederek şöyle konuştu: "Sayın Başbakan geçtiğimiz günlerde 'bu milletin gazını aldık' demişti. Dediği çıkacak, milletin elindeki üç kuruşluk gazı da alıp, kışa girerken acı bir sürpriz yapacak. Çünki, geçtiğimiz Nisan'da doğalgaza yüzde 18 zam gelmişti, ancak millet yaz döneminde hissetmemişti. Şimdi de yüzde 10 zam geldi. Kümülatif toplamda doğalgaz 6 ayda yüzde 35 zamlanmış oldu"

AKP, ANAP'tan bile başarısız

On yıllık Ak Parti iktidarını, 12 Eylül sonrasının bir diğer tek başına iktidar dönemi olan Anavatan Partisi ile mukayese eden Saadetli Aydın, AKP Hükümetinin, kendisini hep koalisyon hükümetleri verileri ile kıyasladığını, oysa kendisi gibi bir başka tek parti iktidarı olan Anavatan Partisi'nin iki döneminde, büyüme ortalaması 5.2 iken, Ak Parti dönemi olan 2001-2010 büyüme ortalamasının 4.2 olduğunu söyledi. "AKP, Anavatan Partisi'nden bile başarısızdır" diyen Birol Aydın, milletin ot, sap, saman ithal eder hale düştüğünü, 'tüccar siyasetle' kendisini küçültenleri milletin de küçülteceğine işaret etti.

Türkiye'de 2001 yılları şartlarında reform yapması beklenen bir Ak Parti İktidarının, reform yapıp gerekli bedelleri ödemekten kaçtığını dile getiren Aydın, 54. Hükümet dönemi ile mukayese edildiğinde ise "Ak Parti'nin sınıfta kaldığını", bu gerçeklerin ortaya çıkmaması için de "büyük millet, büyük güç" sloganıyla yeni göz boyama taktiklerine başvurduğunu söyledi.
Millî Gazete

Erbakan'ın yerine Kamalak

Necmettin Erbakan'ın vefatıyla boşalan Saadet Partisi Genel Başkanlığı koltuğuna kongreye kadar Mustafa Kamalak oturacak.

ntvmsnbc
05 Mart. 2011
ANKARA - Saadet Partisi (SP) Genel İdare Kurulu’nun (GİK) 7 saat süren toplantısının ardından basına açıklama yapan Genel Başkan Yardımcısı Mustafa kamalak, kongreye kadar genel başkanlık görevinin kendisine verildiğini söyledi.

Saadet Partisi'nin her bir üyesinin sadece bir partiyi değil, Türkiye'yi değil, dünyayı yönetebilecek nitelikte olduğunu savunan Kamalak, ''Ancak yapılan müzakereler sonucunda bu görev bana tevdi edildi Allah utandırmasın'' ifadelerini kullandı.

12 Haziran'da yapılacak seçimlerin önemine dikkati çeken Kamalak, sözlerini şöyle sürdürdü: NTVMSNBC

SP 84 yaşında, ayakta duramayan bir genel başkanla perdelerini indiriyor!

Saadet Partisi Genel Kongresi Süpriz olmayan bir şekilde sonuçlandı. 84 yaşında, tekerlekli sandalyeli Erbakan, yeniden başkan oldu...
Saadet Partisi'nde (SP) 11 Temmuz'daki kongrenin ardından başlayan tartışma, sürpriz bir şekilde noktalandı. Milli Görüş hareketinin lideri Necmettin Erbakan, genel başkan seçildi.

Kongrede partinin yeni Genel İdare Kurulu da Necmettin Erbakan'ın isteğine uygun olarak "sen ve ben ile bizim oğlanla bizim kız, bir de onun kocası" tarzında belirlendi: Listede Erbakan'ın oğlu Fatih Erbakan ve kızı Elif Erbakan Altınöz ile Oğuz Asiltürk, Ayşenur Tekdal, Mustafa Kamalak, Şevket Kazan, Tacettin Çetinkaya, Temel Karamollaoğlu, Yasin Hatipoğlu, Recai Kutan yer aldı. Erbakan'ın damadı Mehmet Altınöz ise Yüksek Disiplin Kurulu'na seçildi Haber1001

Milli Gazete'de bir köşe yazarı daha istifa etti

06 Ekim 2010 Numan Kurtulmuş ile Erbakan arasında yaşanan gerilimin ardından Milli Gazete'de yaprak dökümü devam ediyor. Gazetenin düşünce sayfası yazarları Hüseyin Akın ve Osman Toprak'ın ardından bir isim daha okuyucularına veda etti. Aynı sayfa yazarlarından Ayhan Demir de bir veda yazısı kaleme aldı. İşte Ayhan Demir'in yazısı...

Bitmedi, devam edecek

Refah Partisi rozeti alabilmek için, apartman apartman dolaşarak, posta kutularına el ilanı dağıttığımda henüz ilkokula gidiyordum. Milli Gençlik Vakfı ile ortaokul yıllarında tanıştım. Bize ilk öğretilen şey, o meşhur slogan idi: "Önce Ahlâk ve Maneviyat." Lise ikinci sınıfa geçtiğimde, iki yıl boyunca devam edecek, okul başkanlığına layık görüldüm. En yakın arkadaşımla birlikte Millî Gazete dağıtmamız da, yine bu yıllara denk geliyordu.

Mühendislik eğitimi almaya hak kazandığım şehre gittiğimde, ilk yaptığım şey Milli Gençlik Vakfı'nı bulmak oldu. Üniversite birinci sınıf öğrencisiyken, herkesin bildiği ayak oyunlarıyla, Refah Partisi iktidardan uzaklaştırıldı. Fakat biz, girdiğimiz yoldan uzaklaşmadık, Fazilet Partisi'yle yürüyüşümüze devam ettik. Yeri geldi, sabahlara kadar, afiş ve pankart astık. Yeri geldi, gece yarılarına kadar, kapı kapı dolaştık.

Üniversite son sınıfa geldiğimde Fazilet Partisi de kapatıldı. Kapatılan, yolumuz değil, sadece bir partiydi. Bu sebeple, Saadet Partisi ile yürümeye devam ettik. Saadet Partisi Avcılar İlçe Gençlik Kolları ve İlçe Yönetim Kurulu'nda vazife yaptım. Son olarak Saadet Partisi İstanbul İl Gençlik Kolları Yönetim Kurulu ve İcra Kurulu listesinde yer aldım. Yol artık daha engebeli ve biz daha yalnızdık. Horlandık ve itildik ama asla, tıpkı bugün olduğu gibi, ideallerimizden vazgeçmedik.

Bir zamanlar sokak sokak dağıttığım gazetede, 2005 yılından bugüne kadar, beş yıl boyunca Balkanlar üzerine köşe yazarları kaleme almak nasip oldu. Bosna'dan Kosova'ya, Arnavutluk'tan Makedonya'ya, Sancak'tan Batı Trakya ve Bulgaristan'a kadar uzanan bu coğrafyada neler olduğunu sizlere aktarmaya çalıştım. Tüm bunları yaparken tek amacımız, "Yaşanabilir bir Türkiye" ve "Yeni bir Dünya" kurulmasına vesile olmaktı. Ancak 11 Temmuz 2010'dan sonra ezberimiz bozuldu.

Ahlâk Nizamı kurmak için yola çıkanlar, adeta toplu bir cinnet içerisindeydi. Düşmana dahi söylenmeyecek sözler, bir vazife şuuruyla, bir kardeşten diğerine söylendi. En mahrem meseleler, canlı yayınlarda, halka arz edildi. Kalem ve kâğıt, silah ve siper haline geldi. Her yer ağzına kadar hakaret, iftira, yalan ve fitne doldu.

Açık söylemek gerekirse, gelinen nokta itibariyle, hoş olmayan bir yerdeyiz. Sağlam bir duruş ve yüksek bir tarih şuuru kazandırmak adına yapılacak bir vazife kalmadı. Daha fazla kavgaya, daha fazla çatışmaya ve anlamsız zaman kayıplarına hiç gerek yok. Bir başka ifadeyle, bu sayfadaki son cümleleri söylemenin zamanı geldi.

Elbette, henüz sözümüz ve yolumuz bitmedi. Daha söyleyecek çok sözümüz, yürüyecek çok yolumuz var. Bu sebeple, sadece şimdilik, lütfen haklarınızı helal edin. Allah'a emanet!
netgazete

Saadet Partisi'nde istifalar devam ediyor
13:35 - Saadet Partisi Sivas İl Başkanı Halil İbrahim Karademir ile il ve ilçe teşkilatından bazı yöneticiler istifa etti. Karademir, parti binasında düzenlediği basın toplantısında, partiden istifa kararını kamuoyuna açıkladı. Öte yandan, SP Nevşehir Merkez İlçe Başkanı Mustafa Koçak da partiden ayrıldı. 06.10.2010 SİVAS netgazete

07 EKİM 2010,
SP'de istifalar sürüyor!

MANİSA İL BAŞKANI AHMET ERDOĞDU, BERABERİNDE 99 KİŞİ İLE BİRLİKTE İSTİFA ETTİ

Saadet Partisi Manisa İl Başkanı Ahmet Erdoğdu ile aralarında il ve ilçe yöneticilerinin de bulunduğu 99 kişi partiden İstifa etti.

Erdoğdu, il ve ilçe yöneticileri ile birlikte Şelale Plaza'da düzenlediği basın toplantısında, Manisa il genelinde toplam 99 kişinin partiden istifa ettiğini bildirdi.

Ortaya konulan üslupla kendilerine partide siyaset yapma şansı bırakılmadığını, bu nedenle ayrılma kararı aldıklarını bildiren Erdoğdu, ''Bizim Saadet Partisi ile bir sıkıntımız olamaz, ortaya konan üslupla sıkıntımız olduğu için ayrıldık''diye konuştu.

Erdoğdu, siyasetin boşluk kabul etmeyeceğini, boş olan siyasi yeri doldurmak için yeni oluşum başlatıldığını, bunun yakın zamanda da sonuçlandırılacağını söyledi.

Gazetecilerin yeni kurulacak partiye ilişkin sorusunu da yanıtlayan Erdoğdu, ''Bizim 4 önemli unsurumuz vardır, olmazsa olmaz. Biz, maneviyatçı bir partiyiz, muhafazakar parti değiliz. Biz milli bir partiyiz, düşüncelerimizi Anadolu toprakları dışından almıyoruz. Anadolu'daki medeniyetin temsilcileri olacağız. Biz, 80-90 yıllık bir millet değiliz. Anti emperyalist bir partiyiz ve bu ülkede yaşayan her bireyin bütçeden adil bir şekilde pay almasını savunan bir siyasi hareketiz'' açıklamasını yaptı.

Erdoğdu ile birlikte, 7 il yöneticisi, 1 merkez ilçe yöneticisi, Akhisar ilçe yönetimi ve gençlik kolları, Akhisar Belediye Meclisi üyeleri, Alaşehir İlçe Sekreteri, Gölmarmara İlçe Başkanı, Soma ilçe yöneticileri, Salihli İlçe Başkanı ve bazı yöneticileri, Kırkağaç ilçe başkanı ve yöneticileri, Salihli Taytan Belde Başkanı ve 2 yöneticisi, Salihli Durasıllı Belde Başkanı ve yöneticileri ile üyelerden oluşan toplam 99 kişinin istifa ettiği bildirildi.

KIRIKKALE'DE İSTİFA!

Kırıkkale'nin Çerikli ve Büyükyağlı Belediyesi'nin Saadet Partili Başkanları partilerinden istifa etti.

Kırıkkale'nin Delice ilçesine bağlı Çerikli ve Büyükyağlı beldelerinin Saadet Partili belediye başkanları, partilerinden istifa etti.

Çerikli Belediye Başkanı Ömer Sakarya ile Büyükyağlı Belediye Başkanı Mevlüt Özçelik ortak basın toplantısı düzenledi.

Sakarya, eski Saadet Partisi Genel Başkan Numan Kurtulmuş'un son ana kadar sabırla beklediğini, iftar yemeğinde yaşananların bardağı taşıran son damla olduğunu belirterek, ''Böyle haksızlıkların yapıldığı, oyunların oynandığı partide durmanın bir manasının olmayacağı düşüncesi ile partimizden istifa ediyoruz, şimdilik bağımsız kalacağız, önümüzdeki günlerde durum değerlendirmesi yapacağız'' dedi.

Sakarya ve Özçelik kendileriyle birlikte belediye meclisi üyelerinin de istifa ettiğini söyledi.

BOLU VE ŞIRNAK İL BAŞKANLARI İSTİFA ETTİ

Saadet Partisi Bolu ve Şırnak il başkanları ile bu illerin yanı sıra Malatya ve Elazığ'da bazı teşkilat yöneticileri partilerinden istifa etti.

Bolu İl Başkanı Abdullah Uzun, düzenlediği basın toplantısında eski Genel Başkan Numan Kurtulmuş'un yolundan giderek, partiden istifa ettiğini açıkladı.

Bugüne kadar milli görüş çizgisindeki partilerde hizmet ettiğini, ''iktidarı da muhalefeti de yaşadığını'' belirten Uzun, ''İktidar olunca sevinmedim, muhalefet olunca da üzülmedim. Tek güç kaynağım samimi dava kardeşlerimle beraber halk için hakça hizmet etmek aşkı oldu'' dedi.

İstifa kararının ardından il teşkilatından hiç kimseye partiden ayrılmaları konusunda bir şey söylemediğini vurgulayan Uzun, ''Benim dışımda 12 arkadaşımız daha ayrıldı. Onların ayrılma kararlarında hiçbir etkimin olmadığını söylemek istiyorum'' dedi.

Uzun, Numan Kurtulmuş'un AK Parti'ye geçme düşüncesi olup olmadığı sorularına ise, ''İki sefer kendisine teklif geldiğini söyledi, geçmedi. Bu
noktadan sonra da geçeceğine inanmıyorum. Çünkü kriterler doğrultusunda hareket ettiğini söyledi. Eğer kendisi geçerse kendi kaybeder'' karşılığını verdi.

Basın toplantısında Abdullah Uzun'un yanından bulunan ve partisinden istifa ettiğini açıklayan Ali Sarıgül, gözyaşlarını tutamadı. Sarıgül, ''Bu noktaya gelmek istemezdik, böyle olsun istemezdik, hoş bir şey olmadı. Kardeşi kardeşten ayırdılar. Bunlara kim sebep olduysa, bu hocamızın adına hareket edenler olabilir, biz hocamıza hiç bir şey söylemeyiz, hocamızın burada bir taksiratı olduğuna inanmıyorum. Önce her kim onun adına ve birilerinin adına hareket ederek bizi böldüyse, bu vebalın altından kalkamayacaklardır. Kardeşi kardeşe düşman ettiler bu doğru değil'' diye konuştu.

Şırnak İl Başkanı İskan Uçar da yazılı bir açıklama yaparak partisinden istifa ettiğini ve bundan sonraki süreçte yollarına Numan Kurtulmuş ile devam edeceklerini bildirdi.

İl yönetim kurulu üyeleri ile merkez ilçe, Silopi ve İdil ilçe teşkilatlarının da istifa ettiğini belirten Uçar, açıklamasında şunları kaydetti:

''Yıllarca büyük emek verdiğimiz ve hizmette bulunduğumuz Saadet Partisi il başkanlığından yönetim kurulu üyeleri ve ilçe teşkilatları olarak istifa ettiğimizi kamuoyu ile paylaşıyoruz. Bundan sonra siyasi hareketimizi Prof. Dr. Numan Kurtuluş ile yürüteceğimizi ve onun gösterdiği yol doğrultusunda devam edeceğimizi bildiririz.''

DİĞER İSTİFALAR

Elazığ'ın Arıcak ilçesi il genel meclisi üyesi Selami Işık AA muhabirine yaptığı açıklamada, partisinden istifa ettiğini ve ''yola Numan Kurtulmuş ile devam edeceğini'' söyledi. Öte yandan Üçocak belde belediye başkanı Yılmaz Yegül ile Erimli belde belediye başkanı Ramazan Çelikbağ'ın da istifa dilekçelerini parti merkezlerine ilettikleri bildirildi.

Saadet Partisi Malatya il teşkilatındaki istifalar da devam ediyor. İl başkan yardımcıları Abdulaziz Karabekmez, Ali Özdemir, Lütfü Okumuş, Bayram Taşkın, Ekrem Dağ'ın yanı sıra il müfettişi Mustafa Özhüsrev, Merkez İlçe Başkanı Ramazan Acar ile 9 il yönetim kurulu üyesi, 29 merkez ilçe yönetim kurulu üyesi, 6 belde başkanı ve 4 belediye meclisi üyesinin de Saadet Partisi'nden istifa ettiği açıklandı.

Merkez İlçe Başkanı Ramazan Acar, istifa edenler adına yaptığı yazılı açıklamada, partiden istifa edenlerin tamamının dilekçelerinin genel merkeze gönderildiğini bildirdi. Akşam

Kurtulmuş'u eleştirirken takma dişi çıktı
11 Ekim 2010
Saadet Partisi'nde il divan toplantısı vardı. Erbakanların katılmadığı toplantıya Erbakan'ın en yakınındaki isimlerden Oğuzhan Asiltürk başkanlık etti.

Saadet'te haftaya kongre heyecanı var. Ama ortada henüz aday yok.

Saadet Partisi İl Başkan Vekili Hüseyin Hacıabdullahoğlu tam da Kurtulmuş'u eleştirirken takma dişleri ağzından çıktı. Hacıabdullahoğlu, dişlerini yerine taktı, konuşmasını öyle sürdürdü. habertaraf

Saadet'te 'Kamalak Hoca' formülü
3 Mart 2011

Saadet Partisi yönetimi, yarın olağanüstü kongre sürecini başlatıyor.

Haber/ Okan Haksever

Önceki gün Başkanlık Divanı'nı toplayan Genel Başkanvekili Mustafa Kamalak, yarın GİK'i hafta sonunda da il başkanlarını toplayacak.
Siyasi Partiler Kanunu gereği, 45 gün içinde olağanüstü kongreye gidilmesi gerekiyor. Yüksek İstişare Konseyi'nde genel başkanlık için "Kamalak Hoca"yla geçiş dönemini atlatma formülü öne çıkıyor. Öte yandan Anadolu Gençlik Derneği Başkanı İlyas Tongüç, "ben de varım" diyerek, kulis yapıyor.

54. Hükümet'in Başbakanı Prof. Dr. Necmettin Erbakan'ın vefatıyla birlikte “Genel Başkan kim olacak?” sorusuna yanıt arayan Saadet yönetimi, Fatih Erbakan'ın siyasette pişmesi gerektiğini düşünüyor. SP kulislerinden sızan bilgilere göre, Necmettin Erbakan'ın en yakınındaki isimler, 32 yaşındaki Fatih Erbakan'ı çok genç buluyor. Muhammed Ali Faih Erbakan'ın henüz askerliğini yapmamış olması da bu kanaatte etkili.

ÖNCE GENEL BAŞKAN YARDIMCISI OLACAK

Alınan bilgilere göre Necmettin Erbakan'ın oluşturduğu Yüksek İstişare Konseyi'nin üyesi isimlerin, “Fatih Erbakan'ın askerliğini yapmamış olması hukuken engel değil ama henüz yaşı genç ve siyasi tecrübesi zayıf. Askerliğini yapıp biraz tecbüre kazanana kadar, içimizden herhangi biri Genel Başkanlığı yürütebilir” görüşünde uzlaştığı kaydediliyor. SP yönetiminde, GİK üyesi olan Fatih Erbakan'ı, Genel Başkan Yardımcısı yapıp, siyasette pişmesini sağlama, askerliğini de yaptıktan sonra liderlik koltuğuna oturtma görüşü ağırlık kazanıyor.

TONGÜÇ İSTEKLİ

Saadet Partisi'nde genç kuşağın temsilcisi olarak görülen Doç. Dr. Mete Gündoğan'ın Bayburt Üniversitesi'nde rektör yardımcısı olup; aktif siyaseti bırakması üzerine gözler, İlyas Tongüç'e çevrildi. Anadolu Gençlik Derneği'nin Başkanı İlyas Tongüç'ün de Genel Başkanlık için istekli olduğu ve kulis yaptığı ifade ediliyor.

Dünya Bülteni

Tarhan Erdem
Milli Görüş ne zaman bitti?
3 Mart 2011

Erbakan’ın kaybından sonra insanımız duygularını ve düşüncelerini değişik biçimlerde gösterdi. Haberleri, yayın organlarımız kurallarını zorlayarak, cömertçe verdiler. Cenaze törenine halkımızın katılımı muhteşemdi, muhalifleri de merhumu hayırla andılar; “Ölünün arkasından konuşulmaz” sözüne saygılı kalındı.

Erbakan’la ilgili kabuller

Bütün bu olan bitenden, siyasal yorumlar çıkarma eğilimi, cenaze töreni sabahında başladı. İki kabul yapılıyordu: Erbakan yaşasaydı, tabutunun peşinden giden halk, onun yolundan giderdi; hatta zaten gidiyordu! Diğer kabul de, vefatından sonra Erbakan için söylenenlerin onun görüşleri ve takipçileri için de geçerli olduğudur.

Bu iki kabul de gerçekçi değildir.

Halkın siyaset adamına ilgisi

Okumuşu ve okumamışıyla halkımızın siyaset adamına uzak durduğu, beğenmediği sanılır. Ben tam tersinin doğruluğuna inanırım. Halkın büyük kesimi konuşurken ve anarken, siyaset adamı hakkında olumsuz görünür; acımasız söylentileri tekrarlar; kullandığı deyimler ve örnekler insafsızcadır, bahsettiği kişinin beğendiği tarafı yok sanırsınız. Görüşü, gönlündeki inancı hiç öyle değildir; aslında ölçülü ve gerçekçidir, siyasete girenleri doğru değerlendirir, oy verir veya vermez, ama siyaset adamının iyi-kötü yanlarını doğru kaba, yerli yerine koyar.

SP’nin oyu

2007 seçimlerinde seçmen, Saadet Partisi’ne 820 bin oy vermiştir. Aile fertleriyle birlikte düşünürseniz, Erbakan’ı son yolculuğuna uğurlamaya gelenlerin, oy verenlerden fazla olduğu anlaşılır. Bütün SP’liler törene gelmediğine göre, tabutunun peşinden gidenler, Erbakan’ın politikalarını, hatta siyasal anlayışını onaylayanlardan ibaret değildir.

Tören bitmeden siyasal hesap yapanların, halkın Erbakan’la onun yolunu takip edecekleri aynı yere koyacağı kabulü doğru değildir.

Son tören, halkın siyaset adamına, kendisine hizmet yolunu seçmiş olanlara saygısının bir örneğidir; gerçek siyasal hayatta Erbakan’ın sonuç alacak kıvamda bulunduğunu göstermez. Sevenleriyle daha fazla birlikte olmak için keşke yaşasaydı, üç ay sonraki seçimde bir siyasal partinin başında bulunacaktı; ancak alacağı oy oranı, abartarak yazayım, ne yazık ki yüzde 3’ü geçmeyecekti.

Hangi partiyle işbirliği?

Daha naaşını toprağa vermeden, partinin başkanının kim olacağı, kimlerin bıraktığı partiyle birlikte olunacağı konuşuldu. Bu işlerin cami avlusuna ne kadar yakıştığı bir tarafa, akıl dışılığı da açık: Siyasal hayat bir fikir alanıdır, hangi görüşlerle hangileri birlikte bir işe girişebilirler? Birliktelik kurulduğunda seçmenin hangisi kalır? Hangisi gider?

Bunlar bellidir; bilinir de, bir kez de ben yazayım: Birbirine benzemez görüşler birleşirse, en güçlü fikrin alacağı kadar oy alır; daha fazla değil. Çünkü güçlü fikir, diğerini baskı altına alır, aldığını kamuoyu da anlar, altta kalan fikri tutan seçmenler bırakır gider; birleşik parti de güçlü fikrin sahipleri kadar oy alır.

Birbiriyle aynı olanların birleşmesi zaten söz konusu değildir, çünkü onların biri dışında diğerleri zaten yoktur, olmamalıdır. Birleşme olmasına gerek yok, seçimde birbirine benzeyen partiler varsa, küçük farkları seçmen görmezden gelir, benzeyen partilerden çok oy toplayacağı görünen partiye oy verir, Konumuz partilerin işbirliği ise önce ‘seçimlerde sonuç alacak partiler’ bulunmalı, işbirliği koşulları ve biçimi bunlar arasında konuşulmalıdır. Önümüzdeki seçim için bu durumdaki iki parti BDP ve CHP’dir. Onlar da akıllı bir iş yapmayı düşünmüyorlar!

Milli Görüş’ün sonu

Erbakan sonrası için düşünmeye devam edersek, önce ‘Milli Görüş’ ya da ‘Erbakan siyaseti’nin nerede kaldığına karar vermeliyiz: 14 Mayıs 2000 tarihindeki Fazilet Partisi (FP) kongresinde, ‘Gelenekçi’ Recai Kutan 633 oyla genel başkan seçildi; rakibi olan ‘Yenilikçi’ Abdullah Gül de 521 oy almıştır. Bu kongre öncesinde ve kürsüsünde Abdullah Gül’ün konuşması Milli Görüş’teki farklılığı açıklayan metinlerdir.

Yaklaşık bir yıl sonra, 5 Şubat 2001 tarihinde FP kapatıldı, yerine Saadet Partisi (SP) kuruldu. FP kongresinde başkanlık yarışını kaybeden yenilikçiler, yasaklı Erbakan’ın çabalarına, pek çok görüşmesine rağmen SP’ye girmeyi kabul etmediler ve 14 Ağustos 2001’de de Adalet ve Kalkınma Partisi’nin (AK Parti) kuruluşunu açıkladılar.

Milli Görüş’ün geleceğini bu kongreler, seçimler, yeni parti kuruluşları belirlemiştir. Kısaca Milli Görüş fikrini, FP’deki genel başkan seçimleri bir hücreye sıkıştırmış, AK Parti’nin kurulması da dünyadaki ve ülkedeki değişimle arasına kalın bir duvar örmüştür. 2002 ve 2007 seçimlerinde SP’nin aldığı oylar, biraz sıkıştığı hücrenin, biraz da geçmişe bağlılığın oyudur!

Geleceği yeni politikalar belirler

Erbakan öncesi anlattığım siyasal gelişmenin sonucudur. Milli Görüş 2000’den itibaren, anıdan ibaretti. Erbakan’lı veya Erbakan’sız siyaset yapmak isteyenler, Milli Görüş’ü ve Erbakan’ı rahat bırakıp, gelecek için yeni politikalarını bugün ortaya koymalı, halkı bu politikalara davet etmeli ve kendileri de onların peşinden gitmelidirler. Siyaset hayatı müzede yapılmaz!

Radikal

"Osmanlıcayı Seçmeli Ders Yapacağız"
03 Nisan 2011

SP lideri Kamalak, "Bu milletin evlatlarını, ecdadının tarihi ile buluşturacağız" dedi.
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, ''Yüce milletimize taahhüdümüzdür. Eğitimin her aşamasında ecdadımızın alfabesi Osmanlıca seçilmiş ders olacaktır'' dedi.

Elmadağ Halk Eğitim Merkezi Salonu'nda gerçekleştirilen Saadet Partisi'nin Elmadağ ilçe kongresine katılan Kamalak, partililerce ''Mücahit Erbakan, Başbakan Kamalak'' sloganlarıyla karşılandı.

Kamalak, burada yaptığı konuşmada, Saadet Partisi'nin siyasetteki üslubunun ''Millete hakikatleri anlatmak, yoldaki tehlikeleri göstermek'' olduğunu söyledi.

Türkiye'nin 1984 yılından 2009'a kadar Güneydoğu Anadolu Bölgesi'nde verdiği şehit sayısının, Kurtuluş Savaşı'nda verilenden daha fazla olduğunu iddia eden Kamalak, bunun yanında 40 bin teröristin de etkisiz hale getirildiğinin söylendiğini ifade etti.

Herkesin bir vicdan muhasebesi yapması gerektiğine değinen Kamalak, ''Sormak isterim, Türkiye hangi düşman devletle savaştı ki bu dönemde bu kadar şehit verdik? 40 bin teröristten bahsediliyor. Bunlar hangi ülkenin düşman askerleridir. Değerli dostlarım, PKK'lı deniyor, şu deniyor bu deniyor. Bunların hepsi bizim insanlarımızdır, bu ülkenin vatandaşlarıdır. Yanlış sistem, yazık ki bu ülkenin gençlerini bu ülkeye karşı düşman olarak yetiştirmiştir'' diye konuştu.

Kamalak, şöyle devam etti:

''Otuz bin insanın katili diye suçlanıp, ömür boyu hapse mahkum edilen Abdullah Öcalan'ı bu devlet 6 yada 7 yaşında iken zorunlu eğitime tabi tutarak, ailesinden almadı mı? 5 yıl boyunca devletin, milli eğitimin bastırdığı resmi kitapları okutulmadı mı? O kitabı okutanlar bu devletin resmi öğretmenleri değil miydi? Sonuçta aferin denilerek 5 yıl bitiminde devlet diploması verilmedi mi? Üç yıl da ortaokul. Yine aynı eğitim tarzı. Sonra üniversite. Sonuç? Sonuç ortada. Siz bu eğitimden bu ülkeye hayır geleceğine inanıyor musunuz? Asıl sorumlu kim? Bu eğitim sistemi değişecek, değişmek mecburiyetinde.

Bu milletin evlatlarını, ecdadının tarihi ile buluşturacağız. Çanakkale'de şehit olan dedelerimiz, onların da isimleri Ahmet'ti, Mehmet'ti, Hüseyin'di, Osman'dı... Kürt'tü, Türk'tü, Laz'dı, Çerkez'di, ama hepsi Müslümandı. Bu eğitim sistemi o birliği bozmuştur. Bu ülkeyi birbirine bağlayan bağları baltalamıştır. Bu nedenle düzeltilmesi lazım. Genç nesillerimizi ecdadının tarihi ile buluşturmaya mecburuz. Bu münasebetle yüce milletimize taahhüdümüzdür. Eğitimin her aşamasında ecdadımızın alfabesi Osmanlıca seçilmiş ders olacaktır.''
aktifhaber

SP adaylarını tanıttı: 34'ü başörtülü
13 Nisan 2011
Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, 38 kadın milletvekili adayından 34'ünün başörtülü olduğunu belirtti.

Saadet Partisi Genel Başkanı Mustafa Kamalak, 38 kadın milletvekili adayından 34'ünün başörtülü olduğunu belirterek bu adayların seçilmeleri durumunda TBMM'ye başörtülü olarak girmelerinin önünde hiçbir engel bulunmadığını savundu.

Kamalak, Saadet Partisi Genel Merkezinde düzenlediği basın toplantısında, partisinin milletvekili adayları hakkında bilgi verdi.

Milletvekili adaylarını belirlemek üzere öncelikle geniş çaplı bir temayül yoklaması yaptıklarını belirten Kamalak, daha sonra Genel Merkezde oluşturdukları 7 komisyonun incelemesi sonucu kesin listenin hazırlandığını anlattı. Kamalak, milletvekili adaylarının yaş ortalamasının 46,6, Kırklareli'den 2. sırada aday gösterilen 1985 doğumlu Dilek Gündüz'ün ise en genç aday olduğunu kaydetti.

Kamalak, adaylarının yüzde 12'sinin ilkokul, yüzde 53'ünün ise üniversite ve yüksekokul mezunu, mesleki olarak da adaylarının 15'inin iş adamı, yüzde 16'sının ise esnaf kökenli olduğunu bildirdi.

Şevket Kazan'ın Bursa'dan birinci sırada aday gösterildiğini belirten Kamalak, ''Bizim zorlamamızla aday olmayı kabul etti. Kendisine teşekkür ediyorum'' diye konuştu.

Gençlere önem verdiklerini ancak tecrübenin de önem taşıdığını vurgulayan Kamalak, ''Koşu yaptıracaksak, top oynatacaksak, maratona çıkaracaksak gençlik önemli. Ama tecrübeli kılavuzlara ihtiyaçları var'' değerlendirmesinde bulundu.

Vatandaşların, TBMM'de temsil edildiklerini ancak başörtülü kadınların bu haktan mahrum kaldıklarını savunan Kamalak, Aydın birinci sıra adayları olan Füsun Vapur Karasoy'un başörtülü olduğunu bildirdi. Seçimlerde 38 kadın milletvekili adayları bulunduğunu bildiren Kamalak, ''38 bayan arkadaşı aday gösterdik. 34'ü başörtülü, 4'ü başı açık hanım kardeşlerimizdir'' dedi.

Kamalak, kendisinin İstanbul 2. bölge birinci sıradan milletvekili adayı olduğunu bildirerek, ''Hocamızı İstanbul'dan uğurladık. Sancağı orada teslim aldım. O bakımdan İstanbul'dan aday oldum'' açıklamasında bulundu.

Kamalak, basın mensuplarının sorularını da yanıtladı.

Bir gazetecinin ''Başörtülü adaylarınız seçilirse TBMM Genel Kurulu'na başörtülü mü girecekler?'' sorusuna, ''Tabii girecek. Başörtüsünün önünde hiçbir engel yoktur. Sözüm burada kalacak değildir. Bana 'şu madde başörtüsüne engel' desinler. Ama yok. TBMM İçtüzüğü kadın adaylara tayyör giyme zorunluluğu getiriyor. Dayatma, engel bütünüyle keyfidir, hukuk dışıdır'' yanıtını verdi. haber10

Saadet Partililerden Suriye protestosu!
Suriye'nin İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto gösterisi düzenledi
16 Nisan 2011

Saadet Partisi (SP) İstanbul İl teşkilatı üyesi bir grup, Suriye'nin İstanbul Başkonsolosluğu önünde protesto gösterisi düzenledi. Konsolosluk önünde basın açıklaması yapan Saadet Partililer, konsolosluk önüne siyah çelenk bırakarak olaysız dağıldı.

SP İstanbul İl teşkilatına üye yaklaşık yüz kişilik grup, Suriye'deki olayları protesto etmek için Teşvikiye'de bulunan Suriye'nin İstanbul Başkonsolosluk binası önünde toplandı. 'Mazlumlar Ayağa Kalkmadıkça Zalimler Diz Çözmez' yazılı pankart açan grup, 'Şehitlerin kanı boşa gitmeyecek' , 'Baas kan gözyaşı katliam' , 'Halkını öldüren haindir' , 'Beşşar Esad sonun Hüsnü Mübarek' yazılı dövizler taşıdı.

Saadet Partisi ve Suriye bayrakları taşıyan grup adına bir açıklama yapan Saadet Partisi İstanbul İl Başkanı Selman Esmerer,Kuzey Afrika ve Ortadoğu'daki halk hareketleri son olarak Suriye'de kendisini gösterdiğini ve Suriye halkının yıllardır devam eden zulüm düzenine karşı hak taleplerini ortaya koyduğunu belirterek, karşılığında halkın zalimce müdahale ile karşılaştığını söyledi.

Beşar Esad'a seslenen Esmerer biran önce halka karşı silah kullanmaktan vazgeçmesini isteyerek, "Halkın haklı taleplerine kulak ver. Zulüm ile abad olunmaz. Zeynel Abidin ve Hüsnü Mübarek önündeki en büyük örnekler olarak duruyor. Bu şekilde devam edersen sonun onlar gibi olacaktır." dedi. Esmerer konuşmasının sonunda şunları söyledi: " Bizler diktatörlük rejimlerinin biran önce son bulmasını ve o ülkelerde halkın iradesi sonucu oluşan yönetimlerin hayata geçirilmesinin zorunluluğuna inanıyoruz. Bu ülkelerde protestoları bastırmak adına halka karşı silah kullanmalarından vazgeçilmeli ve kendi halkına kurşun sıkan bu uygulamalara son verilmelidir. Yeni bir dünya kurulmadan mazlum halkların huzur bulması mümkün olmayacaktır."

'Diktatör kuklalar teker teker gidecek' , 'Ortadoğu yanıyor saadeti arıyor' , 'Beşar Esad sonun Hüsnü Mübarek' , 'Kuklalara hayır barış için D8' şeklinde sloganlar atan grup adına basın açıklamasının ardından il yöneticileri konsolosluk girişine siyah çelenk bıraktı. Grup daha sonra olaysız dağıldı. habertürk

Saadet Partisi'nde genel başkanlık krizi!
16 Temmuz 2011
Merhum Necmettin Erbakan'ın ölümünden sonra yola Mustafa Kamalak'ın genel başkanlığı ile devam eden Saadet Partisi'nde kongre heyecanı yaşanıyor. Kamalak'ın yeniden genel başkanlığa getirilmesine kesin gözüyle bakılırken genç bir isim arayan partililer Fatih Erbakan'ı istiyor.

Saadet Partisi'nin pazar günü yapılacak kongresi öncesinde, Numan Kurtulmuş'u yeni parti kurmaya götüren süreci başlatan iki liste endişesi yine yaşanıyor. Akşam'ın haberine göre, Oğuzhan Asiltürk'ün başını çektiği aksaçlılar, Mustafa Kamalak'la devam etmek isterken, genç başkan isteyen teşkilatın Kamalak'ın listesine karşı ikinci bir liste çıkarabileceği konuşuluyor.

Bu arada 15 bölgede genel merkez yöneticilerinin içinde bulunduğu komisyon üyeleri istişare yaparak, tüm teşkilata 'kimi genel başkan görmek istiyorsunuz' diye sordu. Ankette Fatih Erbakan ile Mete Gündoğan ismi öne çıktı.

Ancak, Oğuzhan Asiltürk ve yönetim, 'Fatih, daha genç, yetişmesi lazım. Genel Başkan Yardımcısı olsun. Kamalak da Genel Başkan olarak kendisine kol kanat gersin' diyerek bu sıkıntıyı aşmayı hedefliyor.

Fatih Erbakan için 'genel başkan yardımcılığı' konuşuluyor. Erbakan da, 'Genel başkanlık dahil her göreve hazırım' görüşünde. haber10

Kurtulmuş'un yeni kurmayları belli oldu
15 Ağustos 2010
Ana Haber
11 Temmuz'daki kongresi olaylı geçen ve bölünmenin eşiğine gelen Saadet Partisi'nde, olağanüstü kongre talebi kısmen geri çekilince Başkanlık Divanı'nda görev alacak isimler yani 'Kurtulmuş'un kurmayları' da belirlendi.

İlci Recidence Otel'de gerçekleştirilen 5 saatlik GİK toplantısında, 2 yeni genel başkan yardımcılığı oluşturuldu. 3 yeni isim genel başkan yardımcısı olarak görev alırken, 13 genel başkan yardımcısı yeniden başkanlık divanına seçildi.

Prof. Dr. Numan Kurtulmuş liderliğindeki Saadet Partisi'nin 16 kişilik başkanlık divanında, ilk kez oluşturulan İnsan Hakları İzleme ve Araştırma Başkanlığı'na Genel Başkan Yardımcısı Ömer Vehbi Hatipoğlu; Kadın Aile ve Gençlik Başkanlığı'na ise Genel Başkan Yardımcısı Nazım Maviş getirildi.

Daha önce ayrı birimler halinde hizmet veren ve tek çatı altında toplanan Halkla İlişkiler ve STK Başkanlığı'nı ise bundan sonra Genel Başkan Yardımcısı Şeref Malkoç yürütecek.

Başkanlık Divanına yeni giren isimler ise, Tarım ve Köy İşleri eski Bakanı Musa Demirci, Kırşehir eski Milletvekili Cafer Güneş ve Eğitimci Nazım Maviş oldu.

Eski bakan Demirci Ekonomik ve Sosyal İşler Başkanlığı, Cafer Güneş Eğitim Başkanlığı ve Nazım Maviş de Kadın Aile ve Gençlik Başkanlığı görevini üstlenecek. Saadet Partisi, oluşturulan iki yeni başkanlıkla, insan hakları alanındaki ihlaller ile kadın ve gençliğin sorunlarını daha yakından takip edecek.

Öte yandan Başkanlık Divanı'nda birimler arasında görev değişiklikleri de oldu. Daha önce Ekonomik Konular Başkanı olan Genel Başkan Yardımcısı Ertan Yülek Dış İlişkiler Başkanlığı'na, Denetçi olan Kazım Arslan Genel Sekreterliğe, Genel Sekreter olan Dr. Turhan Alçelik ise Denetçilik görevine getirildi.

Genel Başkan danışmanları

Ümmet Kandoğan, Abdülbaki Erdoğmuş, Bahri Zengin, Mukadder Başeğmez, Müfit Yüksel, Yusuf Engin ve Hayrettin Dilekcan da genel başkan danışmanı oldu.

Milli Gazete

Numan Kurtulmuş: Partiyi bastılar, çok üzüldüm

19 Ağustos 2010 Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, parti kongresinden sonra yaşananlardan büyük üzüntü duyduğunu belirterek, "Kendi partilerine, kayyum tayin ettirmek için hakim marifetiyle parti basıldı. Bu nasıl bir zihniyettir? O gün, benim siyasi hayatım boyunca en fazla üzüldüğüm gün olmuştur" dedi.
Kurtulmuş, partisinin kongresinde iki slogan kullandıklarını belirterek, sloganlarının "Kongreden İktidara" ve "Değişmeden Yenilenmek" olduğunu söyledi. Bu sloganların bütün işaretlerini Türkiye kamuoyuna kongre salonundan verdiklerini ifade eden Kurtulmuş, kongre sonrasındaki sürecin de bu sloganlara uygun olmasını arzu ettiğini kaydetti.
Kurtulmuş, sözlerini şöyle sürdürdü:
"Sonuçta iki listeli bir kongre seçimi olmuş, burada 2 farklı genel başkan adayı yarışmış değil. Her iki listenin genel başkan adayı Numan Kurtulmuş. Sadece listelerde bir kaç isim değişikliği var ve ana farklılık Yüksek İstişare heyetinde yer alan ağabeylerimizin aynı zamanda Genel İdare Kurulu'nda yer alıp almamaları tartışmasıdır. Biz olmalarını istemedik, teşkilatlarımızın büyük çoğunluğu da böyle olmasını istiyor.
Kongrenin hemen ertesi günü, kongreye iptal davası açtı arkadaşlar. Arkasında sayısını unuttuğum ancak 20'ye ulaşan çeşitli davalar açıldı. Kendi partilerine, kayyum tayin ettirmek için hakim marifetiyle parti basıldı, bu nasıl bir zihniyettir. O gün, benim siyasi hayatım boyunca en fazla üzüldüğüm gün olmuştur. Sonunda gelen hakim eksik bir şeyin olmadığını gördü.
Bir kongrede çift liste çıktığı için bazı sözler sö ylenebilir. Benim başından beri söylediğim bir şey var, hiç kimse daha sonradan 'yanlış yaptı m, yanlış anlaşıldım' sözlerini söylemezsin, yanlış anlaşılacak işleri, yanlış olacak işleri yapmazsın. Partiyi medyanın önünde sürekli mahkemelerle uğraşan bir parti haline getirmek hangi amaca hizmet eder."
Kurtulmuş, ortada parti delegelerinin iradesi olduğunu, seçilmiş genel başkan ve Genel İdare Kurulu bulunduğunu ve yasanın verdiği yetkiye göre Genel İdare Kurulu'nun gerekli bütün istişarelerini yaptıktan sonra olağanüstü kongre talebini tamamıyla iptal ettiğini anımsattı.
Saadet Partisi'nin olağan kongre sürecine girdiği zaman olağan kongresini yapacağını ifade eden Kurtulmuş, "Arkadaşların bu acelesi niye? Bu baskısı niye, keşke arkadaşlarım bu süreçte çalıştıkları kadar daha önceki süreçlerde çalışmış olsalardı da ve şimdi de çalışıp iktidar alternatifi olan partimizi daha yukarı kaldırabilelim" görüşünü dile getirdi.
Yaşanan tartışmaların sevindirici bir tarafının da Türkiye'de Saadet Partisi kongresinin hala gündemin üst sıralarında yerini koruyor olması olduğunu belirten Kurtulmuş, Saadet Partisi'nin iktidarın alternatifi olduğunun görüldüğünü ifade etti. netgazete

Kurtulmuş'a İftarda Çirkin Saldırı
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş, WOW otelde verdiği iftar yemeğinde çirkin bir saldırıya uğradı.
21 Ağustos 2010
Saadet Partisi Genel Başkanı Numan Kurtulmuş WOW otelde verdiği iftar yemeğinde çirkin bir saldırıya uğradı. Saadet Partisi İstanbul İl Başkanlığı tarafından düzenlenen iftar yemeği yaklaşık 50 kişilik grup tarafından basıldı. Salonu basan grup Erbakan'ın gönderdiği telgrafla birlikte 'Mücahit Erbakan, Numan İstifa', 'Hocamız bizim şerefimiz' şeklinde slogan atmaya başladı.

Ardında Numan Kurutulmuş'un oturduğu masaya doğru yürüyen Erbakancı gruba misafirler tepki gösterdi. Grup bu kez misafirlerin üstüne yürüyerek iftar masalarını dağıtmaya başladı. Olayların büyümesi üzerine Numan Kurtulmuş, eşi ve korumaları tarafından salondan çıkartıldı. Bu sıra Erbakancı grup salondaki yemekleri dağıtarak otel salonunu savaş alanına çevirdi. İftarda bazı ülkelerin konsolosları, seçkin davetliler ve çok sayıda basın mensubu da bulunuyordu.
aktifhaber
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> DÜNYA BİR İNKILÂP BEKLİYOR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com