EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Kaatil Şaron da Öldü

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Mar 07, 2009 6:46 am    Mesaj konusu: Kaatil Şaron da Öldü Alıntıyla Cevap Gönder

Filistin Kasabı Ariel Şaron Geberdi
WWW.İVEDİHABER.COM
ÖZEL HABER



Dünya bir katilden daha kurtuldu.

Filistin Kasabı eli kanlı terörist yıllarca sürüne sürüne ölümü bekledikten sonra nihayet öldü.

Filistinlilere yaptığı zulüm ve katliamlarla tanınan ve uzun yıllardır ölemeyen katil Şaron'un Saroka Askeri Hastanesinde öldüğü bildirildi.

Hayatını Filistinlilere ve Müslümanlara karşı katliam yapmaya adayan eli kanlı bir katilin, yıllarca ölüm döşeğinde kıvrana kıvrana can vermesi Allah'ın bir adaleti olarak gösterilirken İslam Alemi bir katilin daha dünyadan ayrılmasını sevinçle karşıladı.

Ariel Şaron'un emri ile sadece16 Eylül 1982 tarihinde İsrail yanlısı milisler Batı Beyrut'ta Sabra ve Şatilla adındaki Filistin mülteci kamplarını basmış çocuklar dahil binlerce masum Müslümanı katletmişti.

Hamdolsun bir katil daha geberdi...

Haber, İsrail kaynaklarınca henüz doğrulanmadı...

EDİTÖRÜN NOTU: Haberi haber dili ile hazırlamadık. Tamamen "taraflı" ve "içimizden geldiği gibi" hazırladık. Belki daha ağırı yazılabilirdi ve fakat biz bu kadarı ile iktifa ettik. Bu haberle ilgili kullandığımız dili beğenmeyen okuyucularımız kusurumuza bakmasınlar...

İsrail: Şaron Çok Masraflı! Artık Fişini Çekelim!
4 yıldır yaşam ünitesine bağlı olan Şaron, İsrailleri isyan ettirdi: "Çok masraflı, artık fişini çekelim"
9 Eylül 2011

İsrail eski Başbakanı Ariel Şaron, dört yıldır yaşam ünitesine bağlı olarak yaşam savaşı veriyor. 'Şatilla Kasabı' olarak da anılan ve Filistin'de yaptığı katliamlar nedeniyle İslam alemi tarafından en sevilmeyen isimler arasında yer alan Şaron'un bu durumu için kimileri 'İlahi adalet' yorumunu da yapıyor.

İSRAİL DE MASRAFINDAN BIKTI
Gazeteci Hüsnü Mahalli, Şaron'la ilgili çok ilginç bir iddiayı gündeme getirdi. Mahalli, günlük bakım masrafı yaklaşık 300 bin dolar olduğu iddia edilen Şaron için İsrail sosyal güvenlik sisteminin İsrail yönetimine başvurarak "Artık bu masrafı daha fazla karşılayamayız. Fişini çekelim' dediğini öne sürdü. Mahalli bu iddiasını İsrail basınında çıkan habere dayandırdı.
analizmerkezi.com

Şaron'un dünya azabı devam ediyor

Dört yıldır bitkisel hayatta olan eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron'un gözlerini açtığı bildirildi.

12 Kasm 2010
Anadolu Haber

Makinelere bağlı olarak bitkisel yaşam süren Şaron'un, ailesinin isteği üzerine, Necef'teki özel çiftliğine götürüldüğü açıklandı.

Ariel Şaron, Tel Aviv'deki Şeba Tıp Merkezi'nden İsrail polisi ile İsrail İç Güvenlik Servisi Şin Bet'in elemanları tarafından sıkı güvenlik önlemleri altında kendisinden önce ölen eşinin defnedildiği çiftliğine taşındı.

Şaron'un doktoru Shlomo Segev yaptığı açıklamada hastasının bitkisel hayattan uyanamadığını ancak gündüz vakitlerinde gözlerinin açık olduğunu ve ailesinden bazılarının Şaron'un kendilerini tanıyabildiğine inandığını kaydetti.

Doktorlar daha önce yaptıkları açıklamada, Şaron'un, evinde de tıbbi açıdan tam destek görmesi için gerekli düzenlemelerin yapıldığını söylemişlerdi. Ancak Şaron'un düzenli olarak muayeneler için hastaneye getirilmesi bekleniyor.

Ariel Şaron, 2006 yılında felcin ardından komaya girmişti. Şaron önce Kudüs'teki Hadassa Ein Kerem Hastanesi'nde kalmış, daha sonra da Tel Aviv'deki Şeba Tıp Merkezi'ne nakledilmişti.

Ariel Şaron, 1928'de o dönem İngiltere'nin yönetimindeki Filistin'de doğdu.

Şaron ordudaki kariyeri boyunca birçok İsraillinin takdir ettiği bir asker olurken, Filistinlilerin hep tepkisini çekti. Ariel Şaron siyasete atılması sonrası Savunma Bakanı olduğu 1982'de, İsrail'in Lübnan'ı işgalinin mimarıydı.

İşgal sırasında, İsrail'le işbirliği yapan Hristiyan Falanjist milisler, İsrail'im kontrolü altındaki Sabra ve Şatila mülteci kamplarında yüzlerce Filistinliyi katletmişlerdi.

Şaron başbakanlığı döneminde Batı Şeria'daki "Güvenlik Duvarı"nın inşasına öncülük etmiş, İsrail'da bazı çevrelerin tepkisine karşın, Yahudi yerleşimcilerin Gazze'den ve Batı Şeria'daki dört yerleşim biriminden çekilmeleri emrini vermişti.

İbrahim Karagül
Ne çabuk unutuldu, ne ibretlik bir son!

Onu hatırlayan var mı? Yaşarken hiç unutulmayacak kötülüklere imza atmıştı. Dünya tarihinin en karanlık sayfalarında kendine yer edinmişti. Hayatı boyunca insanlık suçu adına ne varsa hepsine ilgi duymuş, pervasızlığı, küstahlığı, acımasızlığı ilke edinmişti.

Onu hatırladınız mı? 4 Ocak 2006'da felç olmuş, beyin kanaması geçirmişti. O günden bu yana bir hastanede yoğun bakımda, aslında "ölü" halde bekletiliyor. Hayatı boyunca kendisine göre unutulmaz işler yapmıştı. Altında imzası olan icraatları, dünya görüşü, insanlığa bakışı, merhametsizliği, ırkçılığı, yeryüzünü kirletircesine sürdürdüğü katliamları ile unutulmazdı. Ama bugün yaşayıp yaşamadığını merak eden bile kalmadı. Üç yıldır kimse merak etmiyor onu. Ülkesi merak etmiyor, yaşarken arkasından yürüyenler merak etmiyor, cinayet şebekesi merak etmiyor, medya merak etmiyor, hayranları merak etmiyor… Sağlık durumu nasıl, tedavisi nasıl gidiyor, kimse umursamıyor. Hakkında bir küçük haber bile yayınlanmıyor.

Bütün dünya onu tanıyordu, her gün bir şekilde onu hatırlamak zorunda kalıyordu. Hemen her devlet adamının onunla bir hatırası vardı. Ankara'da bile esip gürlemişti. Türkiye'yi rencide edercesine bir pişkinlikle. Şimdi kimse hatırlamıyor onu. Kimse onunla tecrübelerinden bile söz etmek istemiyor. Bir insan olarak hatırlanmıyor. Bir devlet adamı olarak hatırlanmıyor. Bir siyasetçi olarak, bir asker olarak hatırlanmıyor. Katıldığı savaşlar hatırlanırken bile o hatırlanmak istenmiyor. Oysa sağlığında ne kadar kibirliydi. Ne kadar kudretliydi. Tabii mazlumlara karşı. Tabii zavallı insanlara, savunmasız sivillere, kadınlara ve çocuklara karşı. 1928 yılında doğmuştu. Şimdi sekseninin üstündeydi. Ama ben bile bu yaşta nice acımasızlıklarına tanık oldum. Benden öncekiler de oldu. Bugün yaşayanlar da oldu. Hayatını kaybeden binlerce insan da…

Üç yıl sonra bir haber okudum. Ailesi de kabul etmemiş. Yıllardır yoğun bakımda bekletilen, şimdi uğruna bütün bölgeyi ateşe verdiği devleti tarafından bakımı masraflı bulunduğu için istenmeyen, ailesine teslim edilmesi gündeme gelen ama kabul edilmeyen biri o. Yarı ölü haline kimse sahip çıkmak istemiyor. Sanki lanetli gibi…

Düşünüyorum da, acaba öldürdüğü savunmasız insanlar şimdi zihninden geçiyor mu? Parça parça ettirdiği bedenler, yakıp yıktığı şehirlerin enkazında can verenler, evinin önünde oynarken kurşuna dizilen çocuklar aklına geliyor mu? Yaşamı zihninden geçiyor mu? Uğruna bunca katliamlar yaptığı, insanlık suçları işlediği ülkesi ve milletinin vefasızlığını nasıl hissediyor?

Bunca çirkinliğine rağmen "Barış adamı" ilan edilebilen, 20. yüzyılın en önemli insanlık suçlusu olmaya aday biri.. Öldürmeye, yok etmeye, soykırıma, hukuksuzluğa, acımasızlığa, vahşete ayarlı bir hayat… Askerken de, siyasi liderken de, ölüm döşeğindeyken de terörist olan, bir çete lideri gibi düşünüp hareket eden, hiçbir zaman devlet adamı olamayan kişi.

Dünya ondan çok şey öğrendi. Terörizmin ne olduğunu, soykırımın nasıl planlandığını, okul çocuklarının nasıl kurşunlandığını, masum insanların evlerinin başlarına nasıl yıkılabildiğini, mahallelerin nasıl toplu mezarlara dönüştürülebildiğini, en iğrenç suikast yöntemlerini, uluslararası ilişkilerdeki arsızlıkları, çete yöntemlerini, hukuk ve teamüllerin nasıl çiğnendiğini… 14 yaşından üç yıl öncesine kadar hep kötülük yöntemleri geliştirdi ve uyguladı. Tutuklanma korkusuyla bir çok ülkeye gidemez oldu. Kendisi ve subayları hakkında davalar açıldı. Ama hep korundu.

3-15 Nisan 2002'de "Köklerini kazıyacağım" diyerek başlattığı kıyım unutulur mu? İnsanlar elleri ve gözleri bağlanarak toplama kamplarına götürüldü, kadınlar ve çocuklar evlerinden kovuldu, genç kızlar işkence altında tutuldu, yüzlerce ev yerle bir edildi, hastaneler çalışamaz hale getirildi, elektrik ve su kesildi, sokaklarda çürüyen cesetlerin gömülmesine ve yaralıların tedavi edilmesine izin verilmedi, ambulanslar askeri hedef gibi ateş altına alındı, kuşatma altındaki insanlara ilaç ve yiyecek yardımları engellendi, sokağa çıkan herkese ateş açıldı, evlere baskın yapılıp insanlar kurşunlandı, esir alınanlar kurşuna dizildi, doğum yapan kadınların hastaneye götürülmesine izin verilmedi, evlerin/hastanelerin bahçelerine mezarlar kazıldı. Bir kilometrekarelik alana yüzlerce füze atıldı, sadece bir saatte 50 füze fırlatıldı. Camiler, yollar, dükkanlar, evler, devlet daireleri yerle bir edildi. Cinayet, yıkım, vandalizm, yağma ve terör dehşetine, katledilen kadın ve çocukların cesetlerinin buldozerlerle toplu mezarlara sürüklenmesine karşı bütün dünya sustu, susturuldu.

Bütün bunları şu an ülkesinin, devletinin, halkının, ailesinin kabul etmediği o adam yaptı.. Ariel Şaron… Şu an kimsenin hatırlamak bile istemediği adam. Uzun zamandır merak ediyordum, neden bu sessizlik diye. İsrailli çevrelere bile sorduğumda sanki konumsak istemezlermişçesine "hastanede" diyerek geçiştiriyorlardı. En son, birkaç gün önce o haberi okuyunca tekrar düşündüm: İnsan ırkının aslında ne kadar çaresiz olduğunu. Böyle iken nasıl da kibirlenip kendini ilahlaştırabildiğini, güce tapınabildiğini.

16 Eylül 1982'deki o korkunç Sabra ve Şatilla katliamından Cenin kıyımına, 1948'deki 300 bin Filistinli'nin sürgün edilmesinden 1953'te "101. Birlik" adlı ölüm mangasını kurmasına, 1956'da 273 savaş esiri kurşuna dizilip toplu mezara gömmesinden, Rusya'daki Yahudi mafyasını yönetmesine kadar sorumlu olmadığı hiçbir şey yoktu.

"11 Eylül" 2003'te Yaser Arafat için sürgün kararı çıkardı. Karar, 11 Eylül saldırılarının yıl dönümünde alındı. Karara karşı hazırlanan BM tasarısı 16 Eylül'de, yani Sabra ve Şatilla katliamının yıldönümünde ABD tarafından veto edildi. "Hapiste tecrit etmek" ve "öldürmek" de seçenekler arasındaydı. İkisini de yaptı. Arafat'ı karargahında tecrit etti, karargahında öldürdü.

20 Mart 2004'te, iğrenç suikast örneklerinden birini daha tezgahladı. 67 yaşında bütün vücudu felç olan, hemen hiç görmeyen ve duyma sorunu çeken, yıllarca İsrail hapishanelerinde işkence gören, tekerlekli sandalyeye mahkum olan Filistin direnişinin sembol öncüsü Şeyh Ahmed Yasin'i şehid etti.

Sağlığında kudretli olanlara, bu kudreti insanlığı karşı silah olarak kullananlara, insanlara acımasızca hükmedenlere, adalet duygusunu kaybedenlere, şiddetten beslenenlere, insan olduğunu unutanlara, güçlerini ilahlaştıranlara trajik bir uyarıdır Şaron örneği. Üç sene sonra, o hastane odasında unutuldu. Kimse hatırlamak bile istemiyor.

yeni şafak

Şaron'u ailesi bile kabul etmedi

Bulunduğu hastane Şaron'u ailesine teslim etmek isterken, ailesi ise kabul etmedi ve hastanenin bakmasını talep etti.İsrail eski Başbakanı Ariel Şaron'u üç yıldan beri komada yattığı Tel Aviv'deki Şeba hastanesi yönetimi evine göndermek istiyor. Tedavisinin mümkün olmaması sebebiyle Şaron'u hastane yönetiminin çıkarmaya çalışması üzerine, ailesi karara itiraz etti. Şaron ailesinin itirazı, krize sebep oldu.

Hastane yöneticileri, gözeticiler eşliğinde Şaron'un bakımının evinde devam ettirilmesini istiyor.

Hastanenin hesaplarına göre Şaron'un masrafları, 1948 yılından bu yana her hangi bir hastaya yapılan ödemenin çok ama çok üstüne çıkmış durumda. İsrail Sağlık Bakanlığına hastane tarafından yazılan yazıda, Şaron'un durumundaki bir hastaya, kendilerinen en fazla üç ay bakabileceği belirtiliyor.

Öte yandan Şaron'un oğlu Cal'ad'ın babasının bulunduğu odayı ofis haline getirdiği, işlerini hastaneden idare etmeye başladığı, hatta iş toplantıları bile düzenlediği bildiriliyor. Bu durumunda da hastane yönetimini rahatsız ettiği kaydediliyor.

Şaron üç yıldan bu yana komada yatıyor. 2006 yılı Ocak ayında geçirdiği bir beyin kanaması sonucunda komaya girmişti.
Bugün

06 Ocak 2010 10:06
'Kasap' Komadan Kurtulamıyor
3 bin 500 Filistinlinin katledilmesi emrini veren ve bu yüzden “Kasap” olarak tanımlanan Şaron 4 yıldır komada.

Lübnan'da 1982 yılında Sabra ve Şatilla kamplarındaki 3 bin 500 Filistinlinin Hıristiyan Falanjistler tarafından katledilmesi emrini veren ve bu yüzden“Kasap” olarak tanımlanan eski İsrail Dışişleri Bakanı ve Başbakanı Ariel Şaron 4 yıldır komada yatıyor. 4 Ocak 2006'da ikinci defa beyin kanaması Şaron, defalarca beyin ameliyatı geçirmesine rağmen komadan bir türlü kurtulamadı. 2000 yılında 100'den fazla korumasıyla birlikte Mescid-i Aksa'yı ziyaret ederek Filistinlileri provoke eden ve İkinci İntifada'nın başlamasına neden olan Şaron'un komadan çıkabileceğine ihtimal verilmiyor.

4 YILDIR SOLUNUM CİHAZINA BAĞLI YAŞIYOR
4 yıldır solunum cihazına bağlı olarak yaşayan 81 yaşındaki Şaron, 2001 yılındaki İsrail seçimlerini kazanan ve Başbakan olan Şaron, 2005 yılında işgal altındaki Gazze'den İsrail askerlerini ve Yahudi yerleşimcileri çekti. Gazze'den çıkarılan Yahudi yerleşimcileri işgal altındaki Batı Şeria'ya yerleştiren Şaron, 2006 yılında beyin kanaması geçirdi. Ariel Şaron'un oğlu Omri Şaron da babasının eski partisi Likud için para toplarken yolsuzluk ve sahtekarlık yaptığı gerekçesiyle hapis ve para cezasına çarptırıldı.

İLK KATLİAMI KİBYA KÖYÜNDE GERÇEKLEŞTİRMİŞTİ
Filistin'e göç etmiş Litvanyalı Yahudi bir aileden gelen Ariel Şaron, Ariel Şaron, İsrail kurulmadan önce Filistin köylerini basarak katliam yapan terörist örgütler Gadna ve Haganah'ta aktif rol oynadı. 1953 yılında Filistin'in Kibya köyünü basan Yahudilere öncülük eden Şaron, köydeki evleri dinamitleyerek bombaladı. 73 Filistinlinin hayatını kaybettiği ve 100'den fazla kişinin yaralandığı katliamı gerçekleştiren Şaron, İsrail ordusunda Suveyş Kanalı krizi, 1967 ve 73 yıllarında Arap ülkelerine karşı savaştı.

KADIN VE ÇOCUKLAR STADYUMDA KURŞUNA DİZİLMİŞTİ
1982 yılında İsrail Hükümeti'nde Savunma Bakanı olarak görev yapan Ariel Şaron, Lübnan'ın güneyinde Filistinli mültecilerin bulunduğu Sabra ve Şatila kamplarının işgal edilmesi emrini verdi. 16-18 Eylül 1982'de üç gün içinde 3 bin 500'e yakın Filistinli'nin katledildiği Sabra ve Şatila kamplarıyla ilgili olarak, o dönemde kamplarda gönüllü doktor olarak çalışan Çin asıllı İngiliz Doktor Ang Swe Ang, katliamdan önce hastanede tedavi ettiği çocukların bile katledildiğini belirtmişti. Dr. Ang, kadın ve çocukların bir stadyuma toplanarak üzerlerine ateş açılarak katledildiğini ve cesetlerin üst üste yığıldığını belirterek, vahşetin boyutlarını dünyaya duyurmuştu.

PROVOKASYONLA İKİNCİ İNTİFADA'YI BAŞLATMIŞTI
Ariel Şaron, 2000 yılında Mescid-i Aksa'ya girerek provokasyonda bulunmuştu. Şaron'un bu hareketi üzerine Filistinliler İkinci İntifada hareketini başlattı. İkinci İntifada, 2005 yılında Filistin Yönetimi lideri Mahmud Abbas ve Ariel Şaron'un Mısır'ın arabuluculuğuyla bir araya gelmesiyle sona ererken, Şaron sürpriz bir kararla işgal altındaki Gazze Şeridi'nden İsrail askerlerini ve Yahudi yerleşimcileri geri çekti. Şaron, Gazze'den aldığı Yahudi yerleşimcileri işgal altındaki Batı Yakası'na yerleştirdi.

HAMAS İKTİDARA GELDİ ŞARON GÖREMEDİ
4 Ocak 2006 tarihinde beyin kanaması geçiren Şaron hala komada yattığı için Filistin topraklarında neler olup bittiğinden de habersiz. Şaron'un komaya girmesinden sonra HAMAS Filistin seçimlerini kazandı ve kısa süreli de olsa hem Batı Yakası hem de Gazze'nin Hükümeti oldu. Şaron, hala Gazze'yi yöneten HAMAS'ın seçimleri kazandığını bilmiyor. Doktorların bir daha kendine gelebilmesinin imkansız olduğunu söylediği Şaron'un dört yıllık koma döneminde İsrail'de önce Ehud Olmert Başbakan oldu. Geçen yıl Gazze'de gerçekleştirilen katliamın mimarlarından Olmert'ten sonra, Şaron'un eski partisi Likud Partisi ve lideri Benyamin Netanyahu iktidara geldi.

Vakit

5 yıldır komadaki Ariel Şaron evine nakledilecek
14:26 - İsrail'in Ocak 2006'dan beri komadaki eski başbakanı Ariel Şaron'un yakında İsrail'in güneyindeki çiftlik evine nakledileceği bildirildi. Yediot Aharonot gazetesindeki haberde, Şaron'u hayata bağlayan tıbbi makinelerin şimdiden çiftlikte kurulduğu ifade edildi. 22.09.2010 TEL AVİV netgaete

“Keşke Nazi kamplarında öldürülseydin”
26 Kasım 2010

Hollandalı yönetmen George Sluizer, 1982 yılında gazeteci olarak çalıştığı sırada dönemin İsrail Savunma Bakanı Ariel Şaron'un 2-3 yaşlarındaki iki Filistinli çocuğu kendi elleriyle öldürdüğünü gözleriyle gördüğünü söyledi.

16 Eylül 1982'de eski İsrail başbakanı Ariel Şaron'un (Şaron o yıllarda İsrail Savunma Bakanı) 'Beyrut Kasabı' olarak anılmasına sebep olan Sabra ve Şatilla katliamında çoğu kadın ve çocuklardan oluşan 991 Filistinli mülteci öldürüldü. Şaron yaşanan vahşetin tarihe kazındığı bu katliamdan dolaylı olarak sorumlu tutuldu ve bakanlık görevinden azledildi. Bu sembolik cezanın ardından Şaron'un İsrail Devleti içindeki yükselişi hız kesmeden devam etti.

Hollandalı yönetmen George Sluizer'den ise yıllar sonra bir itiraf geldi. Sluizer, eski İsrail Başbakanı Ariel Şaron’un kendisinin gözleri önünde iki küçük çocuğu öldürdüğünü iddia etti.

Bu geç gelen itirafla ilgili Sol Haber Portalı'nda yer alan haber şöyle:

1982 yılında İsrail’in Lübnan’a yaptığı askeri saldırı sırasındaki başından geçenleri anlatan Hollandalı yönetmen, “O zamanda Ariel Şaron İsrail Savunma Bakanıydı. Lübnan’da gazeteci olarak çalışabilmek için izne ihtiyacım vardı. Askerler beni yanına götürdü. Sabra-Şatilla kampının girişinde duruyordu. 2 ile 3 yaş arasında, oyun oynamakta olan iki çocuk hariç, askerlerden başka etrafta kimse yoktu. Şaron tabancasını çekerek, gözlerimin önünde, ilk çocuğa ateş etti, sonra ikincisini öldürdü. Tavşan öldürüyormuş gibi, yüzünde hiçbir değişiklik olmadı. Çok sakindi.”

Hollandalı bir baba ve Yahudi bir anneden dünyaya gelen yönetmen “Çok aptalca bir olaydı. İnsani duygulardan yoksun bir olaydı. Üstümde silinmeyen bir iz bıraktı” dedi.

“Olay beni fazla ilgilendirmiyordu”

Bunları söylemek için neden 28 yıl beklediği sorusuna Sluizer, “1974 ile 1984 arasında, 5000’den fazla insanın ölümüne tanık oldum. Bunları anlatmak, ya da belgesel filmi, ya da sinema filmi haline getirmeye niyettim yoktu. Korktuğumdan değildi. Tek sebebi, bu olay beni fazla ilgilendirmiyordu. (…) Evet, geç oldu, ama anlatılması önemlidir” ifadelerini kullandı.

Bunca yıl aradan sonra bunları anlatmasının iki sebebi olduğunu söyleyen Hollandalı yönetmen, “Birincisi, İsrail Devleti’nin Filistinlilere karşı izlediği politikaya sinirleniyorum. Filistin topraklarını gasp edip Yahudi göçmenlere vermesi, Filistin topraklarında yerleşim bölgeleri yapması beni sinirlendiriyor. İkincisi, 8 saat süren bilinç kaybı yaşadım. Ölüme çok yaklaştım. Bu olaydan sonra, gördüklerimi anlatma kararını aldım. Benim niyettim kimseden intikam almak değildir” dedi.

“Keşke Nazi kamplarında öldürülseydin”

Hollandalı yönetmen, Filistin’le ilgili belgeselinin galasında yaptığı konuşmayı Ariel Şaron’a yönelik şu sözlerle tamamladı: ”Etrafımızda kimse yoktu, ne erkek ne de kadın, oynayan iki çocuktan başka, sen tabancanı çekip ateş ettin, eğlenmek için öldürdün… Sanırım, bütün dünya ve Filistinlilerin çoğu ben de dahil olmak üzere, bunu diledik: keşke Auschwitz toplama kampında öldürülseydin.”

Kaynak:
haber.sol.org.tr/dunyadan/hollandali-yonetmen-saronun-iki-cocugu-oldurusunu-gordum-haberi-36197

http://www.mizikacilar.com/

Şaron'dan gelen son haber
9 Ocak 2011
Geçirdiği beyin kanaması sonucu komaya giren ve hastanede bakım masrafları çok tuttuğu için evine gönderilen Şaron'dan yeni bir haber geldi.

4 Ocak 2006’da geçirdiği beyin kanaması sonucu komaya giren İsrail’in eski Başbakanı Ariel Şaron, beş yıl aradan sonra ilk kez iyileşme belirtileri gösterdi. 82 yaşındaki Şaron’un özel doktoru Şlomo Segev, beş yıldan beri uyku halinde olan İsrail’in eski başbakanının çimdik atıldığı zaman tepki verdiğini ve konuşma duyduğunda gözlerini açtığını ifade etti.

Segev, Pazar günü İsrail televizyonuna yaptığı açıklamada, Şaron’un tam beş yıl önce girdiği komadan uyandığını açıkladı. Şaron, 2001 yılından, geçirdiği beyin kanaması nedeniyle görevini bırakmak zorunda kaldığı 2006 yılına kadar İsrail başbakanlığı görevini yürütmüştü.

Aşırı kan kaybı nedeniyle beyninde ciddi hasar oluşan Şaron, Ocak 2006’dan bu yana bitkisel hayattaydı. Eski sözcüsü Raanan Gissin ise AP haber ajansına Şaron’un durumunda bir değişiklik olmadığını belirtti. Şaron, Kasım ayında çiftliğine nakledilmişti. Gissin, evine transfer edildikten sonra Şaron’un tekrar Tel Aviv dışındaki bir tedavi merkezine gönderildiğini söyledi. haber10
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com