EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Encümen-i Daniş

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Prş Oca 22, 2009 1:26 am    Mesaj konusu: Encümen-i Daniş Alıntıyla Cevap Gönder

Muhtırada Encümeni Daniş Rolü
25 Ocak 2009

Adı Ergenekon'la gündeme gelen ve 28 Şubat'taki rolü tespit edilen Encümen-i Daniş'in 27 Nisan muhtırasındaki rolü ne? Büyükanıt toplantılara katıldı mı?

Mustafa Ünal/Zaman

Encümen-i Daniş parti olsun

Ergenekon savcısı Tuncer Kılınç Paşa'ya Encümen-i Daniş toplantılarını sorunca dikkatler bir anda İstanbul Moda'daki bu esrarengiz buluşmalara çevrildi. Devletin en üst düzey makamlarında görev yapan isimler hiç aksatmadan belirli aralıklarla İstanbul'da bir araya geliyormuş. Hemen hepsi devlet gibi adamlar.
Şu isimlere bir bakın... Eski Genelkurmay başkanları Hüseyin Kıvrıkoğlu, İsmail Hakkı Karadayı, Necdet Üruğ, eski Meclis Başkanı Necmettin Karaduman, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal, ismine aşina olduğumuz eski siyasetçi ve emekli büyükelçiler...

Tuncer Kılınç, Encümen-i Daniş üyesi olmadığı için o toplantılara katılmamış. Üyeler arasında eski Genelkurmay Başkanı Hilmi Özkök de yok. Ne eksiği var acaba? Özkök'ü dışarıda tutan üyeliğin kriterleri neler olabilir merak etmemek elde mi? Kapılarını her çalana 'buyur' dememelerini anlamak mümkün de içeriye girmek için aranan şartlar ne ola ki. Üye kabulünde oybirliği şartı var.

Üyelerin her biri devlet gibi adamlar olunca... Zihinlere hemen 'Bu derin devlet mi?' sorusunu düşürdü. Encümen-i Daniş'in ne olduğu yıllardır biliniyor lakin künhüne tam vakıf da olunabilmiş bir kuruluş değil. Son 10 gün içinde medyaya yansıyan haber ve yorumlar bu esrarengiz kuruluşun üzerindeki sis perdesini biraz da olsa araladı. Encümen-i Daniş'in ne olduğundan çok ne olmadığını izah etmeye çalışanların açıklamaları çelişkilerle dolu.

Kıvrıkoğlu ve Karadayı'ya göre normal insanlar gibi kahvehaneye gidemeyen saygın devlet büyüklerinin sohbet için bir araya geldikleri sıradan toplantı. İçeride konuşulanların da pek önemi yok. O kadar önemsiz ki sanki 5 çayı. Kıvrıkoğlu ve Karadayı'nın Encümen-i Daniş'i neden bu kadar basitleştirmeye çalıştıklarını anlamakta zorlanıyorum. Başkanı olduğu açıklanan Safa Reisoğlu ise bambaşka anlam yüklüyor ve 'Konuştuğumuz şeyleri ailemize bile anlatmamız yasak.' diyor.

Orada konuşulanların rapor haline getirilip, cumhurbaşkanları ve başbakanlara gönderilirken Cumhurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ın istisna tutulduğu da ortaya çıktı. Peki neden? Gül ve Erdoğan o raporlara ihtiyaç duymadığı için mi? Yoksa raporlarda Gül ve Erdoğan'ı rahatsız edecek satırlar mı var? Sözgelimi o raporlarda AK Parti'nin iktidardan nasıl uzaklaştırılacağı mı yazılı? Encümen-i Daniş Abdullah Gül'ün Çankaya'ya çıkmasını engellemenin yolları üzerine bir çalışma yapmış olabilir mi?

Gül ve Erdoğan'dan saklanan raporlar acaba eski Genelkurmay başkanları Hilmi Özkök ve Yaşar Büyükanıt'a gönderildi mi? Encümen-i Daniş toplantılarında 28 Şubat'ın ayak izlerini bulmak mümkün. Demirel ve Çiller'e gönderilen mektupta nelerin yazıldığı biliniyor. Acaba 27 Nisan bildirisinde Encümen-i Daniş'in rolü var mı? Dönemin Genelkurmay Başkanı Büyükanıt da toplantılara katıldı mı?

Encümen-i Daniş doğrusu biraz Batı'daki düşünce kuruluşlarına benziyor. Kıvrıkoğlu da 'Düşünce kuruluşuyuz.' diyor. Batı'dakiler her çalışmasını yazılı hale getiriyor ve toplumun bilgisine sunuyor. Devlet gibi adamların bir araya gelerek yaptıkları 'beyin fırtınası' hem ülkeyi yönetenlere hem de üniversitelere yol haritası olabilir. Encümen-i Daniş'in ne bir kitabı ne de raporu var ortada. Raporlar nerede acaba? Arşivlerden ulaşmak mümkün mü?

Kimse örtmeye çalışmasın, Encümen-i Daniş bir nebze benzese de tam bir düşünce kuruluşu değil. Toplantılarda konuşulanlar ülkenin gidişatıyla ilgili. Ve daha çok da rejime dönük tehlike ve tehditler... Bu noktada bir önerim var: Ülkenin yönetimiyle bu kadar ilgili olduğuna göre Encümen-i Daniş partiye dönüşebilir. Meşru zeminini de bulmuş olur. Siyasette AK Parti'yi durduracak alternatif arayışı da var. Böyle bir parti için siyasi iklim elverişli. Üyelerin arasında liderlik kumaşı taşıyanların sayısı hiç de az değil. Mesela Hüseyin Kıvrıkoğlu'na yakışır da. Üyeler bakanlar kurulu gibi. Böyle kadro siyasi partilerde yok.

Meşru olan, dışarıdan akıl vermek yerine Encümen-i Daniş'in doğrudan Türkiye'yi yönetmeye talip olması. Bunun tek yolu partileşmek...


İŞTE HERŞEYİ BAŞLATAN MEKTUP
24 Ocak 2009 09:31

İlk defa Encümen-i Daniş'in bir mektubu deşifre oldu. İşte 28 Şubat'ı başlatan mektup.

Ergenekon soruşturmalarıyla gündeme gelen ve tartışmaların odağındaki Encümen-i Daniş'in Cumhurbaşkanları ve Başbakanlara gönderdiği tavsiye belgelerinden birini Bugün Gazetesi yayınladı.

Son günlerin tartışma konusu Encümen-i Daniş tarafından dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yazdığı 6 maddelik tavsiye mektubuna ulaştı. Çok sayıda emekli asker ve üst düzey bürokratın imzasını taşıyan üç sayfalık mektupta irtica tehlikesine dikkat çekilerek yapılması istenen düzenlemeler maddeler halinde sıralanıyor. İmam Hatip Liseleri'nin meslek okuluna dönüştürülerek sayılarının azaltılması, özel yurtların kapatılması, Kur'an Kurslarının yakın takibe alınmasının talep edildiği raporda siyasi partiler kanununun da ciddiyetle uygulanması tavsiye ediliyor.

Acil tedbir alınsın...

18 Nisan 1994 tarihli metin 'Sayın Cumhurbaşkanım' diye başlayıp "Mevcudiyetinden zati alinizin de haberdar olduğunuz topluluğumuz Encümen- i Daniş'in bugünkü toplantısında aşağıdaki isimleri yazılı mensuplarının görüşlerini yüksek bilgi ve takdirlerinize arz ediyoruz" ifadesiyle devam ediyor. Dönemin başkanı Prof Dr Hikmet Altuğ tarafından gönderilen raporun girişinde uzun bir irtica tehlikesi tanımlandıktan sonra "Türkiye Cumhuriyeti'ni temelinden yıkmak, ülkeyi ve ulusu bölmek hırs ve amacında bulunan sorumsuz kurum ve kişilere karşı aşağıdaki yasal, idari ve yargıya yönelik ciddi ve acil tedbirlerin alınmasını öneririz" deniyor. Raporun son bölümünde ise "Atatürk'ün yaptıklarının korunması, yapmak istediklerinin bilim ve teknoloji ve aklın rehberliğinde gerçekleştirilmesi için çağdaş ve laik her türlü önlem alınmalıdır" deniyor.





AK Parti’ye gönderilmedi

Son günlerde ismi sıklıkla tartışılan Encümen-i Daniş'in mevcut başkanı eski TBMM başkanı Hakkı Karaduman, toplantıya katılanların görüşlerinin eskiden Cumhurbaşkanı ve Başbakan'a düzenli olarak gönderildiğini fakat 2002’den bu yana sadece Abdullah Gül'ün başbakanlığı döneminde bir kez rapor gönderildiğini açıklamıştı. Tayyip Erdoğan'ın başbakanlığa, Gül'ün de Cumhurbaşkanlığı'na çıkışından sonra hazırladıkları raporları paylaşmadıklarını açıklayan Karaduman ' burada konuşulanları eşlerimizle bile paylaşmayız' açıklaması yapmıştı.

28 Şubat bildirisi gibi

Dönemin Cumhurbaşkanı Demirel'e yollanan 1994 tarihli rapor ile 28 Şubat 1997 tarihli ünlü MGK bildirisi arasındaki paralellik ise dikkat çekici. Metin arasındaki benzerlik yanında uygulanması istenen yaptırımların birbirine benzemesi “28 Şubat kararlarının hazırlığı Encümen-i Daniş'te mi alındı?” sorusunu akıllara getirdi.

Bakanlıklar 1 yıl çalışma yaptırdı

Cumhurbaşkanı'na sunulan rapor ile ilgili olarak Başbakanlık koordinesinde kapsamlı bir çalışmanın yapıldığı da ortaya çıktı. Cumhurbaşkanlığı'na yollanan rapordan sonra Başbakanlık raporla irtibatlı tüm bakanlıkları uyararak 'alınacak tedbirler ve yapılan düzenlemeler' hakkında kapsamlı bilgi istemiş. Yaklaşık bir yıl sonra ilgili kurumlardan yapılan cevabi yazılarda ise ilgili düzenlemeler raporlaştırılmış. Dönemin İçişleri Bakanlığı adına Müsteşar Yardımcısı Muharrem Göktanoğlu tarafından verilen cevabi yazıda, 1994 yılı içerisinde 715 şahsın yakalandığı, bunlardan 224'ünün tutuklandığı bilgisine yer veriliyor. Yine aynı raporda yer alan Kur'an Kursları bölümünde ise kursların her ay düzenli olarak denetlendiği belirtiliyor. Dönemin devlet bakanlarından Necmettin Cevheri, Adalet Bakanı Mehmet Moğultay imzalı başka bir belge de talepler doğrultusunda yapılan düzenlemeler hakkında bilgi veriliyor.

Altına kimler imza attı?

18 Nisan 1994 tarihli toplantının raporunda şu isimlerin imzası bulunuyor: İsmail Hakkı Akgün (E. Tümgeneral), Şener Akyol (E. Parlamenter), Prof. Dr. Hikmet Altuğ (E. Parlamenter), Prof. Dr. Ekrem Ahaç (E. Parlamenter), Kemal Atalay (E. Orgeneral), Muhsin Batur (E. Hv. Org. Hv. K. K.), Hıfzı Oğuz Bekata (E. İçişleri Bakanı), Orhan Dikmen (E. Tarım Bakanı), Prof. Dr. Fikret Esen (E. Orgeneral), Oğuz Gökmen (E. Büyükelçi), Faruk Ilgaz (E. İst. Beld. Bşk., Yük. Müh.), Ecmel Kutay (İst. Beld. Bşk. E. Korg.), Sezai Orkunt (E. Tümamiral), Nahit Özgür (E. Hv. Org.), Necdet Özmen (E. Büyükelçi), Mukadder Öztekin (E. İçişleri Bakanı), Necdet Öztorun (E. Org. K. K. K.), Hasan Sağlam (E. Korg. M. E. Bakanı), İlyas Seçkin (E. İçişleri Bakanı), Ahmet Serter (E. Tümgeneral), Murat Sökmenoğlu (Ekonomist- Hatay Mv.), İbrahim Şenocak (E. Orgeneral), Kemal Taran (E. Korgeneral), Cemal Tarlan (E. Vali, Senatör), Necdet Üruğ (E. Gn. Kur. Bşk.), Nüvit Yetkin (Av. E. Bakan), Semih Yürük (E. Kurmay Sb.), Necmettin Karaduman (T.B.M.M. Eski Bşk.), İrfan Özaydınlı (E. Parlamenter Bakan, E. Orgeneral), Asaf İlhan (E. Büyükelçi)


[img]http://www.aktifhaber.com/news_detail.php?id=203810[/img]


28 Şubatın öncü metni

1) Atatürk ilke ve devrimlerini, Türk ulusunun uygar ve çağdaş geleceği, huzur ve güveni bakımından ciddiyetle korunması ve savunulması,

2) Anayasamızın, Devletin şekli, Cumhuriyetin nitelikleri ve diğer emir ve hükümleri ile demokratik ve laik yapısının her türlü siyasi çekişmeler ve çıkarlar dışında tutulması,

3) Siyasi Partiler Kanunu’nun uygulanması

4) Anayasa ve yasaların öngördüğü, dini siyasete hiçbir şekilde alet edilmemesi, ilkelerinin ödünsüz uygulanması,

5) Anayasanın 174. maddesinde yer alan Türkiye Cumhuriyeti’nin laik niteliğini korumak amacı güden kanunların yaşama geçirilmesi.

Encümen-i Daniş'in eğitim önerileri

Encümen-i Daniş'in dönemin Cumhurbaşkanı ve Başbakanı'na yazdığı 6 maddelik raporun “Eğitimle ilgili önerilermiz!” başlıklı son maddesi ise çarpıcı talepler içeriyor. İşte o talepler ;

a) Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nun ödünsüz uygulanması ve bu çerçevede eğitim, öğretim, plan ve programlar ile, mevcut imam hatiplerin, din görevlisi ihtiyacına uygun olarak yeniden düzenlenmesi ve meslek okulları statüsüne dönüştürülmesi,

b) Kur'an kurslarının, çağdaş ve yeni sistemlere göre elden geçirilmesi ve gizli Kur'an kurslarının yakın takibe alınarak kapatılması,

c) Çeşitli mezhep ve gizli tarikatlar tarafından açılan, yurt, kurs eğitim ve öğretim yapılan kursların faaliyetlerine son verilmesi,

d) Laik devlet düzenin temelini çağdaş eğitim ve ulusal kültür oluşturur. Bu konuda Atatürk'ün vaad ettiği tüm ilke ve düşüncelerin eğitim ve öğretimde temel kural olarak yeniden değerlendirilmesi.



Haber: Adem Yavuz Arslan / Bugün



Medya ilk defa görüntüledi! Eski genelkurmay başkanları Encümen-i Daniş toplantısında buluştu



22 Ocak 2009 - Encümen-i Daniş toplantısı, Hüseyin Kıvrıkoğlu başta olmak üzere, eski genelkurmay başkanlarının katılımıyla Moda Deniz Kulübü'nde gerçekleştirildi.
Toplantıda eski genelkurmay başkanları Necdet Üruğ, İsmail Hakkı Karadayı ve Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun yanı sıra, emekli orgeneral Aytaç Yalman ile TBMM eski Başkanı Necmettin Karaduman da hazır bulundu.
Toplantının ardından katılımcılar tek tek dışarıya çıkarken, Karaduman basın mensuplarına açıklama yapmak istediğini söyledi. Karaduman, Amerika'da Obama'nın başkan olması ve Filistin'deki gelişmeleri değerlendirdiklerini söyledi. Karaduman, basın mensuplarının 'Toplantıda Ergenekon konuşuldu mu?' sorusunu yanıtsız bıraktı.
Toplantıdan en geç ayrılan isim olan Kıvrıkoğlu ise herhangi bir açıkamada bulunmadan aracına bindi.
netgazete

Encümen-i Daniş'i Doldurmuşlar
21 Ocak 2009

Org. Karadayı'nın "başkanımız" dediği Encümen-i Daniş'in kilit ismi Reisoğlu, ilk kez konuştu. Ergenekon'la ilişkiler iyice netleşti.

Ergenekon soruşturmasının son dalgasında gözaltına alınan eski MGK sekreteri emekli Orgeneral Tuncer Kılınç'ın Encümen-i Daniş konusunda sorgulanması, bu gizemli yapıyı yeniden gündemin ilk sıralarına taşıdı.

Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, geçtiğimiz günlerde Milliyet'ten Fikret Bila'ya Encümen-i Daniş'i anlatırken, "15 günde bir araya gelip konuşuyoruz.

Yapılan tespitleri, varılan sonuçları yazılı hale getirip Cumhurbaşkanı'na, Başbakan'a gönderiyoruz. Belki ülkeye bir hizmet olur diye." ifadelerini kullandı. Karadayı, Encümen-i Daniş'in başkanlığını Prof. Dr. Safa Reisoğlu'nun yaptığını ifade etti. Kamuoyunun merak ettiği toplantılara başkanlık yaptığı söylenen Prof. Dr. Safa Reisoğlu ilk kez konuştu. Encümen-i Daniş'te üye olarak görev yaptığını aktaran Reisoğlu, 2 yılda bir başkanın değiştiğini, görev süresi dolan eski Meclis Başkanı Necmettin Karaduman'ın yerine henüz birinin seçilmediğini bildirdi. Reisoğlu, Karadayı'nın bu sebeple kendisini başkan olarak takdim etmiş olabileceğini ifade etti.

Prof. Dr. Safa Reisoğlu'nun verdiği bilgiye göre, Encümen-i Daniş'te Tuncer Kılınç dışında başka Ergenekon sanıkları da var. Eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur da emekliye ayrıldıktan sonra bir süre gruba üye olmuş. Eruygur'un emekli Oramiral Özden Örnek'e ait olduğu iddia edilen darbe günlüklerinin ortaya çıkmasından sonra ayrıldığını dile getiren Reisoğlu, "Şener Eruygur yaklaşık bir sene Encümen-i Daniş'te üye olarak görev yaptı. Toplantılara gelip gitti. Ancak Nokta dergisinde yayımlanan günlüklerden sonra ayrıldı." diyor. 'Eruygur, kendisi mi ayrıldı yoksa, siz mi ayrılmasını istediniz?' sorusuna Reisoğlu'nun cevabı, "Encümen-i Daniş siyasi polemiklerle gündeme gelmemeye azami dikkat eden bir oluşum. Zannederim Şener Eruygur da bu nedenle gelmedi artık." şeklinde. Reisoğlu, Encümen'i Daniş'te kararların oybirliğiyle alındığını belirtiyor. Üye olacak isimler için de aynı şey geçerli. Reisoğlu, üye olacaklarda bu görüş birliğine uyma kriterinin öncelikli olduğunu ifade ediyor.

Aktif üyemiz 24-25 kişi

Grubun çok fazla büyümesinin arzu edilmediğine vurgu yapan Reisoğlu, "Şu anda aktif üyelerimiz 24-25 kişi. Yaşlılık ve benzeri sebeplerden dolayı toplantılarımıza katılamayan üyelerimiz de bulunuyor." bilgilerini veriyor. Grubun yarısının emekli askerlerden oluştuğuna dikkat çeken Reisoğlu, eski genelkurmay başkanları Yaşar Büyükanıt ve Hilmi Özkök'ün üye olmadığını kaydediyor. 'Neden üyeniz değiller?' sorusunu Özkök'ün İstanbul dışında oturmasına bağlıyor: "2 haftada bir toplantı yapıyoruz. İstanbul dışında oturanların bu toplantılara katılmaları zor olabilir."

Reisoğlu, Encümen-i Daniş'in her yıl ekim ayından mayısa kadar çalıştığını söylüyor. Toplantıların Moda Deniz Kulübü'nde gerçekleştirildiğini kaydeden Reisoğlu, tartışma konusunun gündeme göre belirlendiğini dile getiriyor. Ergenekon operasyonu konusunda da tartışmalar yaptıklarına işaret eden Reisoğlu, toplantı içeriğinin dışarıya sızdırılmamasının grup kararı olduğunu hatırlatırken, "Ailelerimize, eşe dosta anlatmamız bile yasak." diyerek hassasiyetini belirtiyor. Ergenekon'un üst kurulunun Encümen-i Daniş olduğu iddialarını yalanlayan Reisoğlu, "Ergenekon'un ne olduğunu biz de bilmiyoruz ki." şeklinde konuşuyor.

Sürekli olmasa bile gerekli gördükleri dönemlerde Cumhurbaşkanlık'a ve Başbakanlık'a görüş ve tavsiyeler içeren mektuplar yazdıklarını belirten Reisoğlu, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ile Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a mektup göndermediklerini aktarıyor. Reisoğlu, Gül'ün başbakanlığı döneminde Başbakanlık'a bir kez mektup gönderdiklerini ifade ediyor. Cumhurbaşkanlığı döneminde Ahmet Necdet Sezer'e mektup gönderdiklerini söyleyen Reisoğlu, 'Aynı dönemde Erdoğan'a neden göndermediniz?' sorusunu, "Belki bir sureti ona da gönderilmiştir." sözleriyle geçiştiriyor.

Haber: Melik Duvaklı/Zaman

Gül & Erdoğan Muhatap Alınmıyor
21 Ocak 2009
Ergenekon'la bağlantısı gündeme gelen Encümen-i Daniş, neden Cumurbaşkanı Gül ve Başbakan Erdoğan'ı muhatap almıyor?


Cafesiyaset'ten Arzu Erdoğral'ın "Ergenekon’un Çöküşü 1 ve 2” ile “Kod adı Darbe” kitaplarının yazarı gazeteci Zihni Çakır'la yaptığı röportajın ilgili bölümü...

- Ergenekon davasından sonra ilk kez Encümen-i Daniş ismine dikkat çekmiştiniz. O dönem kimsenin dikkatini çekmezken bugün bu konu gündemde. Size göre Encümen-i Daniş nedir?

Encümen-i Daniş, 17. yüzyıldan bu yana var olan bir gelenek. Aslında bu soruyu şöyle sormak lazım, 1940 sonrası Türkiyesi’de Encümen-i Daniş ne demek?

Zira 1940 öncesi Encümen-i Daniş, gerçekten 1850’de başlamış ve geleneksel danışma meclisi olarak faaliyet göstermiş bir yapıdır. Merkezi devletin gerek toplumsal gerekse uluslararası politikalarına, bilgeliğiyle, birikimiyle ve engin öngörüsü ile katkı sağlayacak öneriler sunan bir nevi akademik danışma kuruludur. 40 daimi 30 geçici üyesi bulunmakla beraber, bu üyelerin tamamı kendi alanlarında uzman isimlerden oluşur. Ancak 1940’lardan sonra, ideolojik bir kimliğe bürünerek nihilist bir Kemalizm ve seküler laiklik anlayışının üssü haline gelmiştir.

ENCÜMEN-İ DANİŞ'İN BÜRÜNDÜĞÜ YENİ KİMLİK

Türkçülük-Turancılık akımının 1940’lardaki başkaldırısını, 1940’dan sonra devlet yönetimine direk müdahil olmak isteyen Encümen-i Daniş’in bir stratejisi olarak tanımlamak asla yabana atılacak bir iddia olmaz.

Asıl vahim olan, 1950’lerin sonlarında büründüğü yeni kimliktir.

Türkiye’nin NATO konseptine girmesi, komünizmin öncelikli tehdit kabul edilmesi ve olası bir komünizm işgaline karşı geliştirilen savunma stratejisi olarak adlandırılan Seferberlik Tetkik Kurulu’nun kurulması ile beraber, Encümen-i Daniş, danışma meclisi pozisyonundan çıkarak, yasama-yürütme-yargı erklerini kontrol ve yönlendirme konumuna gelmiştir.

Aslında buradaki temel felsefe, 1940’dan sonra oluşan nihilist Kemalizm ve seküler laikliğe dayanan ideoloji eksende, devletin üç ana tehdit olarak algıladığı komünizm, irtica(gericilik) ve bölücülükle mücadeledir arzusudur.

1954 sonrası Encümen-i Daniş felsefesi, bu üç ana tehdidin herhangi birinde meydana gelecek örgütlenmenin terör boyutundaki mücadelesinde, simetri ilişkiyi yaratma felsefesidir.

Yani, devleti koruma adına, kurulan illegal örgütle mücadelede yaşanacak asimetri ilişkiyi, örtülü operasyon birimleri kurarak simetriye çekmeyi amaçlayan Encümen-i Daniş, aynı zamanda “Gladio” yapılanmasının teorisyenleri sıfatına bürünmüştür. Seferberlik Tetkik Kurulu’nun sonraki adı olan Özel Harp Dairesi’ni, rutin dışı operasyonlarda kullanan özel büro halini almıştır.

ENCÜMEN-İ DANİŞ P2 LOCASI BENZERLİĞİ

Onlar her ne kadar kendilerini “Üst düzeyde görev yapmış insanların bir araya gelip ülke meselelerini konuştukları sohbet toplantılarının müdavimleri” olarak tanımlasa da belli bir hiyerarşinin bulunduğu, gizliliğin senelerdir prensip kabul edildiği, kimlerin bu müdavimlere dahil olabileceğine dair bir karar merciinin bulunduğu bu yapının, hiçbir yasal statüyle tanımlanamaması, üzerindeki şaibeyi ve soru işaretlerini de artırıyor bence.

Ben 1950 sonrası Encümen-i Daniş’i bir nevi P2 locasına benzetiyorum açıkçası. İşleyişleri, konumları ve devlet erklerine hakim olma çabaları başka türlü açıklanamaz zaten.

Kimler varmış? Efendim üst düzeyde görev yapmış, devlet tecrübesi olan emekli insanlar varmış. 12 Eylül askeri darbesi ile atanan eski Başbakan Bülend Ulusu, 28 Şubat’ta demokrasiye balans ayarı yapmakla övünenlerin önderi İsmail Hakkı Karadayı, emekli General Necdet Üruğ varmış. Bazı eski istihbarat başkanları falan varmış. Bunlar bir araya gelip ülke meseleleri üzerine sohbet ediyormuş. Başkanları da sohbeti kaleme alıp ve Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a gönderiyormuş.

KİMİ MUHATAP ALACAĞINI KENDİ BELİRLİYOR?

- Nasıl bir statünün başkanı bu?

Yapının kuruluşu kanuna aykırı zaten.

Hiçbir resmiyeti yok ama devletin en üst yöneticilerine rapor sunuyor.
Hem de öyle bir yapı ki, yüzde 20 oylarla iktidar olmuş hükümet başkanları ve öyle bir parlamentonun seçtiği cumhurbaşkanlarını muhatap kabul ediyor ama; yüzde 47 oyla gelmiş hükümet başkanı ve yüzde 50’nin üzerinde halk desteğine sahip Cumhurbaşkanını adam yerine koymuyor.

Bu, başta söylediğim o nihilist Kemalizm ve seküler laiklik ideolojisinin yansıması değil de nedir?

Benim kanaatimce, 60-71 ve 80 ihtilalleri ile 28 Şubat postmodern müdahale süreçlerinin teorisyen kanadını uzaklarda aramamak lazım. Kendini resmi bir statüye taşımaktan imtina eden bu yapıdan başkası gelmiyor benim aklıma.

Hatta bugün Ergenekon denilen yapılanmanın varoluş nedenini bile bu kaotik yapı ile açıklamak mümkün.

Düşünsenize, ülkenin son 25-30 yılını esir alan faili meçhul cinayetler ve terör savaşımı süresinde görev yapmış neredeyse tüm komutanlar ve bazı istihbarat başkanları bu “sohbet odası”na üye. Ne ilginç bir tesadüf değil mi?

ERGENEKON & ENCÜMEN-İ DANİŞ BAĞLANTISI

- Ergenekon ile Encümen-i Daniş arasında nasıl bir bağlantıdan bahsedilebilir?

Ergenekon’un teorisyen kanadı denilebilir. Çünkü bunlar durumdan vazife çıkararak kendilerine görev tevdi ederek devletin tehdit algılamasını tanımlayıp buna karşı strateji geliştiren grup.

- Önümüzdeki dönemde nerede karşımıza çıkar bu yapı?

Ben öyle zannediyorum ki Encümen-i Daniş’i önümüzdeki süreçte daha çok tartışacağız. Ergenekon Soruşturması derinleştikçe, davada yol alınmaya devam edildikçe, bu yapının kamuoyu yaratma çabaları ile daha fazla karşı karşıya kalacağız.

Ne zaman ki bu yapı demokrasiyi sindirir, ülkedeki normalleşmenin statükonun korunması değil demokrasi, hukuk ve özgürlüklerin kurumsallaşmasıyla sağlandığına inanır, ancak o zaman bu yapıyı tartışmaya son verebiliriz ve yapı da demokratik meşruiyet kazanır.

Ben öyle zannediyorum ki; şu an Ergenekon soruşturmasının belli bir noktada durması, hukuka müdahale, yargı bağımsızlığına leke sürme pahasına da olsa durdurulması çabalarının altında bu zihniyet var kesinlikle.

Çünkü onlara göre, bu yapı yani Ergenekon, onların temel tehdit olarak kabul ettiği irticayla mücadelede ve AK Parti’nin tasfiyesinde bir panzehir. “Derin Devlet”in AK Partiyle mücadelede simetrik bir ilişki kurması için vazgeçilmez bir araç.

- Nasıl bir tehlikeden bahsedilebilir?

Hiçbir yasal statüye dayanmayan ve kendini devletin gerçek sahibi zanneden bu sohbet müdavimleri belli ki Ergenekon’un tavsiyesinden sonra bile devletin nizamını ve yürütme yargı ve yasam organlarını kontrol altında tutmaktan vazgeçmeyecektir. Yani Ergenekon tasfiye edilse bile yarın bu ad altında benzer eylemlerle ülkeyi demokratik açılımlardan AB sürecinden alı koyacak yasama çalışmalarını ve sosyal politikaları dikta edecektir.
aktifhaber

'Ergenekoncular'ın danışma kurulu olduğu iddia edilen Encümen-i Daniş Başkanı Necmettin Karaduman, "Derin devlet vardır, olmalıdır ve olacaktır"
22 Ocak 2009
Ergenekon'la gündeme gelen 'Encümen-i Daniş', son günlerin en fazla merak edilen oluşumu. Grubun başkanlığını yürüten eski TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, her ne kadar, "Bizim gizemli bir tarafımız yok. Arkadaşlar arası sohbet grubuyuz." dese de, dışa kapalı olduklarını ve toplantıda yapılan konuşmaların gizli olduğunu kabul ediyor. Zaman gazetesinin haberine göre; davaya kadar 'Ergenekon' diye bir örgütü duymadığını söyleyen Karaduman'ın 'derin devlet' konusuna yaklaşımı ise oldukça net: "Derin devlet gereklidir. Bütün devletlerde bu tür yapılar vardır. Türkiye'de de vardır. Hep olmuştur, olmalıdır, olacaktır. Dilerim ki son olaylarla devletimi- zin bu gücü zaafa uğramasın. Ona her zaman ihtiyacımız var."
Necmettin Karaduman, son iki yıldır başkanlığını yürüttüğü Encümen-i Daniş'le ilgili ilginç açıklamalarda bulundu. Geçen bir yıl içinde 24 toplantı yaptıklarını belirten Karaduman, bu toplantıların hiçbirinde Ergenekon'un gündeme gelmediğini savundu. Karaduman, Ankara'da bulunan cephanelik üzerine konuyu toplantı gündemine taşıdığını "Bu önemli bir gelişme. Sonuna kadar gidilmeli" vurgusunu yaptığını kaydetti. Eski TBMM başkanı, Ergenekon davasını gündemlerine almama gerekçelerini ise şu şekilde özetliyor: "Bu konuları kendi aramızda konuşmaya değer bulmadık. Bazıları '28 Şubat gibi Ergenekon da bin yıl sürecek' diyor. Bırak bin seneyi. Bir sene sonra bak da bitsin. Bir yere varsın bu iş. Biz önemsemiyoruz bunu. Çünkü yargı var, yargı da görevini yapar." Yargıya güvenip güvenmedikleri sorusuna Karaduman, "Biz yargıya güveniriz; ama yargı içinde politik mülahazalarla hareket edecek birtakım insanların da bulunduğu hatıra gelir tabii." karşılığını veriyor.

BOMBALAR SONUNA KADAR ARAŞTIRILMALI
Karaduman'ın Ergenekon yaklaşımında, kazılarda çıkan cephanelik etkili olmuş. Çıkan bomba ve silahlar, daha önce Ergenekon davasını eleştiren Denktaş ve Baykal'da olduğu gibi Karaduman'ı da etkilemiş. O da, 'Sonuna kadar araştırılmalı' diyenlerden. "Bu silahlar ne amaçla saklanıyordu? Ne yapılacaktı? Darbe girişimi mi vardı?" sorularını kendi kendine yönelttikten sonra Karaduman, "Bu amaç mutlaka ortaya çıkarılmalı. Bu silahlarla bir suç işlenmesi hazırlığı düşünülmüş ise yargı bunun hesabını mutlaka sormalı." vurgusunu yapıyor. Ancak bazı isimlerin gözaltına alınmasını ve alınış biçimini içine sindirememiş. "Somut bir delil olmadan hiç kimseyi gözaltına alamazsınız ve sorgulayamazsınız. Bunlar bizi üzüyor." diyor. "Ergenekon diye bir örgüt var mı?" sorusunu Karaduman şöyle cevaplıyor: "Bilemem, onu yargı çözecek. Bu silahlar ortaya çıktığına göre demek ki bu silahlarla bir şeyler yapmak isteyenler varmış. Bunlar örgütlendiler mi bunu çözecek olan yargı. Ergenekon'u ben hiç duymadım. Bu silahlar bulunmuşsa mutlaka gizli amaçla bir şeyler yapmak isteyen insanlar var. Ama sırf Ergenekon davasıyla ilişkilendirip, bazı insanlara da 'muhalefet ediyor' diye gözdağı verilmesi fevkalade tehlikeli."

BAŞKAN BENİM
Karaduman, "Ergenekon davasından ne çıkar?" sorusunu cevaplarken de silahlar üzerinde duruyor. Önemli bir delil yakalandığını savunarak, "Bu delile dayalı olarak bir irtibat kurulabilirse, bir amaca yönelik bir irtibat kurulabilirse elbette ki o kişilere bir ceza verilecektir." diye konuşuyor. Encümen-i Daniş üyesi eski Genelkurmay Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun Ergenekon'un 1 numarası olduğu iddiaları için 'Yakıştırma' diyor. Encümen-i Daniş'in Kurtlar Vadisi dizisindeki 'İhtiyarlar Heyeti' olduğu yönündeki yaklaşımlara ise Karaduman, "Biraz güleyim müsaade eder misiniz?" diyerek kahkahayla karşılık veriyor. Karaduman, sözlerini şöyle tamamladı: "İsmail Hakkı Karadayı Paşa, başkanın Sefa Reisoğlu olduğunu söylemiş. Reisoğlu da Zaman'a verdiği röportajda, 2 yılda bir başkan seçimi olduğunu, benim süremin dolduğunu ve yeni başkanın henüz seçilmediğini ifade etmiş. Böyle bir şey yok. Başkan benim. 2 yılda bir başkan seçimi olduğu doğru değil. Neden böyle söyledi anlamadım. Benden önceki başkan Fethi Çelikbaş'tı. Yaşlandığı için bıraktı. 2-3 yıldır başkan benim."

netgazete

Encümen-i Daniş, demokratik açılımı konuştu
Emekli asker ve üst düzey sivil yöneticilerin oluşturduğu Encümen-i Daniş toplandı. Moda'daki Deniz Kulübü'nde gerçekleştirilen ve yaklaşık 3 saat süren toplantıya, Encümen-i Daniş'in Başkanı ve eski TBMM Başkanlarından Necmettin Karaduman, eski Genelkurmay başkanları emekli orgeneraller Hüseyin Kıvrıkoğlu, İsmail Hakkı Karadayı, Necdet Üruğ, eski Başbakanlardan Bülent Ulusu, eski MİT Müsteşarı Sönmez Köksal katıldı. Çıkışta gazetecilerin sorularını yanıtlayan Karaduman, "Bugünkü toplantıda memleketimizin gündeminde bulunan Demokratik Açılım konusu üzerinde durduk" dedi. 22.10.2009 İSTANBUL
netgazete

Çelikbaş'ın Cenazesinde 'Bayrak' Krizi
Eski Encümen-i Daniş Başkanı Çelikbaş'ın cenazesinde 'bayrak' krizi...
03 Kasım 2009
Eski bakanlardan ve Encümen-i Daniş başkanlarından Prof. Dr. Fethi Çelikbaş'ın cenaze namazında devlet töreni ve bayrak krizi yaşandı. Teşvikiye Camii'ndeki cenaze namazına gelen İstanbul Emniyet Müdürlüğü tören mangası, üzerinde Türk bayrağı olan başka bir cenazenin başında nöbete durdu. Cenaze namazına çok kısa bir süre kala gerçek anlaşılırken, bu kez de bayrak krizi yaşandı. Cenaze namazını kıldıracak imamların geldiği sırada bulunan bir Türk bayrağı apar topar Çelikbaş'ın tabutunun üzerine konularak kriz son anda çözüldü. Bu arada Çelikbaş'ın kızı Canan Çelikbaş, devlet töreni istemediklerine dair çıkan haberlerin doğru olmadığını söyledi.

97 yaşında hayatını kaybeden Prof. Dr. Fethi Çelikbaş için Teşvikiye Camii'nde cenaze töreni düzenlendi. Çelikbaş'ın cenaze namazına; kızı Canan Çelikbaş, yakınları ile şimdiki Encümen-i Daniş Başkanı Necmettin Karaduman, eski Genelkurmay Başkanı Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, eski bakanlardan Cahit Aral, iş adamı Rahmi Koç ile çok sayıda vatandaş katıldı
aktifhaber


En son Ekim tarafından Sal Şub 26, 2013 8:27 pm tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Sal Oca 27, 2009 12:31 am    Mesaj konusu: ENCÜMEN MASON LOCASI MI? Alıntıyla Cevap Gönder

Daniş'in Eski Başkanı İtiraf Etti
28 Ocak 2009 08:50

Adı Ergenekon'la anılan ve 28 Şubat'taki rolü tespit edilen Encümen-i Daniş'in eski Başkanı Çelikbaş, amaçlarını itifaf etti. İtirafta 'dincilik' geçiyor..

96 yaşındaki Fethi Çelikbaş, 10 yıl başkanlığını yaptığı Encümen-i Daniş'in ne gerekçeyle kurulduğunu BUGÜN'e anlattı: Encümen-i Daniş dinciler harekete geçince meydana çıktı. Atatürk'ün memleketinde dincilik sökmez...

Adeta tarihe not düştü

Kendisi tarihin canlı tanığı, tam 96 yaşında. 27 Mayıs darbesini de, 12 Mart muhtırasını da, 12 Eylül'ü de, 28 Şubat'ı da siyasetin içinde yaşamış. Bütün bu kritik süreçlerde kritik görevlerde bulunan belki de yegâne siyasetçi. 10 yıl süren Encümen- i Daniş Başkanlığı'nın kesinlikle bir tesadüf olmadığı apaçık ortada. Rahatsızlığı sebebiyle bütün anılarını dinleyemedik ama öyle ipuçları verdi ki adeta tarihe not düştü. Encümen-i Daniş'in 1980'li yıllardan sonra tekrar ortaya çıkış nedenini tek cümleyle özetledi: Dincilik yükselişe geçince, Encümen-i Daniş meydana çıktı.

Röportaj: Seda Şimşek/Bugün

Fethi Çelikbaş KİMDİR

12 Mart 1912'de Burdur'da doğdu. Galatasaray Lisesi'nden mezun oldu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi dekanlığı yaptı. 1950 seçimlerinde Demokrat Parti (DP) Burdur Milletvekili olarak ilk kez TBMM'ye girdi. Menderes kabinesinde, 20. Hükümet'te Devlet Bakanlığı ve Başbakan Yardımcılığı, Ekonomi ve Ticaret Bakanlığı, yine Menderes Başbakanlığı'ndaki 21. Hükümet'te İşletmeler Bakanlığı yaptı. 1955'te DP'den istifa ederek Hürriyet Partisi'nin kurucuları arasında yer aldı.

Özal’a rakip oldu

1957 seçimlerinde Hürriyet Partisi'nin seçimi kazandığı tek il olan Burdur'dan TBMM'ye girdi. 27 Mayıs 1960 darbesinden sonra Kurucu Meclis Odalar Temsilciliği yaptı, sonra CHP Burdur Milletvekili olarak yeniden TBMM'ye girdi. İnönü Başbakanlığı'ndaki 26. ve 27. Hükümet'te Sanayi ve Enerji Bakanlığı yaptı.

CHP'den ayrılarak Cumhuriyetçi Güven Partisi’ne katıldı. Mehmet Naim Talu Hükümeti'nde Gümrük ve Tekel Bakanlığı yaptı. Cumhuriyet Senatosu Üyeliği yaptı. 12 Eylül darbesinin ardından 1987 seçimlerinde 18. dönem ANAP Milletvekili olarak TBMM'ye girdi. 1989 Cumhurbaşkanlığı seçiminde Turgut Özal ‘ınkarşısında Cumhurbaşkanı adayı oldu, 18 oy aldı. Milletvekilliğinden ayrıldıktan sonra 10 yıl "Encümen-i Daniş" düşünce topluluğunun başkanlığını yaptı.

Encümen-i Daniş'e ne zaman üye oldunuz?

Emekli olduktan sonra üye oldum.

Kaç yıl başkanlık yaptınız?

10 yıl başkanlık yaptım. 2006’nın sonlarında gidip gelmekte zorlandığım için ayrıldım. Necmettin Karaduman Mülkiye'den benim talebemdir, daha sonra o başkan oldu. Filizli Köşk'ün de başkanıdır. Bizim bir köşkümüz vardı, Kadıköy Zabıta Amirliği'nin yanında. Orada bazen konferanslar olurdu.

Siz de Mülkiyeli misiniz?

Ben Mülkiye'den mezun olmayıp müdür olan tek kişiyim.

“Emekli paşalar tam bir şaheser”

Üyeler arasında çok sayıda emekli asker olması dikkat çekiyor.

Sayın Karadayı, Kıvrıkoğlu, Üruğ, Öztorun, Şenocak, hepsi fevkâlade iyi yetişmiş, önemli hizmetler vermiş. Emekli orgeneraller tam bir şaheserler. İngilizceleri mükemmel. Bütün meselelerine çok hâkimler.

Toplantılarda neler konuşursunuz?

Memlekete ait meseleleri konuşuruz. Gözümüz keserse düşüncelerimizi, önerilerimizi cumhurbaşkanlarına göndeririz.

Kime gönderip göndermeyeceğinizi nasıl belirlersiniz?

Dikkate alırlarsa gönderiyoruz. Bizimki bir nevi gönüllü şahitlik. Ehemmiyet verirlerse yazardık, vermezlerse yazmazdık.

"Sezer ehemmiyet verirdi"

Mektuplarınıza en çok kim önem veriyordu?

En çok Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer ehemmiyet vermişti.

Neler yazardınız?

Mesela, "Dincilik aldı yürüdü. Dikkatli davranmak lazımdır. Atatürk'ün memleketinde bunlar isabetli değildir, dikkatinizi çekeriz" filan diye gönderiyorduk. En üst kadrosundaki ilgililere gönderirdik.

Hep Moda Deniz Kulübü'nde mi toplanırdınız?

Evet. Hep Moda Deniz Kulübü'nde toplanırdık.

Memleket meseleleriyle ilgili en çok ne sizi kaygılandırırdı?

Benim dönemimde özellikle dincilikle ilgili kaygılar vardı. Korkmadan, cesaretle bu konudaki düşünceler cumhurbaşkanına iletildi.

"Dinci Erbakan'ı hiç sevmeyiz"

Erbakan'ın partisinin yükselişi sebebiyle mi yazdınız bu mektupları?

Evet, "Memleketin ahvalini takip ediyorsunuz. Bu hayırlı gidiş değildir. Tedbir alınmalı. Biz, bize vatandaş olarak düşen vazifeyi ifa ediyoruz. Karar zâtı devletlerine aittir" dedik. Erbakan'ı hiç sevmeyiz. n Neden? Atatürk'ün Türkiyesi dinci bir Türkiye olamaz. Erbakan maalesef dincidir.

O yıllarda Encümen-i Daniş'i kamuoyu tanıdı.

Encümen-i Daniş dinciler harekete geçince meydana çıktı. Atatürk'ün memleketinde dincilik sökmez.

Ahmet Necdet Sezer’i çok sevdik

Üye olmayanların Encümen-i Daniş toplantılarına katılamadığını söyleyen Fethi Çelikbaş, “Cumhurbaşkanlarından en çok Sezer'i sevdik" dedi...

9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'i hiç toplantılarınıza davet ettiniz mi?

Hayır.

Kimlere mektup gönderdiniz?

Demirel'e, Ahmet Necdet Sezer'e gönderdik. Başbakanken Abdullah Bey'e de gönderdik.

Başbakanken Çiller’e mektup gönderdiniz mi?

Benim bulunduğum dönemde göndermedik.

En çok hangi cumhurbaşkanını sevdiniz?

Ahmet Necdet Sezer'i.

Abdullah Bey'e bu dönem mektup gönderildi mi?

Abdullah Gül eski Gül değil. Zaten değiştiklerini kendileri de söylüyor. İnsan o makama gelince mesuliyet hissi artar.

Üye olmayanlar toplantılarınıza katılabilir mi misafir olarak?

Üye olmayanlar gelmiyordu. Ama, bazen biz dinlemek istediklerimizi davet ediyorduk.

Sizin döneminizde yazılmış bir mektup var mı sizde?

Hayır yok. Onlar başkandadır.

15 günde bir mi toplanırdınız?

Evet. Ama, yazın tatil olur.

Nasıl üye olunuyor?

Birisi "Şu arkadaş emekli olmuştur. Uygun görürseniz onu da aramıza alalım" diye teklif ediyor. Ekseriyet kabul ederse alıyoruz, kabul etmezse almıyoruz. Kesin bir sayı yok.

Siz artık gidemiyorsunuz toplantılara değil mi?

Yok, gitmiyorum. Kemik kayması filan olur diye korkuyorum.

O kadar kötü gözükmüyorsunuz.

Çok spor yaptım ben. Galatasaray'da 11 sene müdafaada santraf oynadım. 1922'de Galatasaray'a girdim 1933'te ayrıldım.

aktifhaber

ENCÜMEN MASON LOCASI MI?

26 Ocak 2009 23:40
Encümen-i Daniş'in Başkanı Necmettin Karaduman merak edilen soruya bakın nasıl yanıt verdi?
Seda Şimşek / Bugün

Ununu eleyip eleğini asmışların gurubuyuz

Encümen-i Daniş'in Başkanı Necmettin Karaduman, son günlerin çok tartışılan topluluğunu anlattı:

Necdettin Karaduman kimdir?

1927 yılında Trabzon'da doğdu. Ankara Üniversitesi Siyasal Bilgiler Fakültesi'nin "İdari Şubesi"nden mezun olduktan sonra çeşitli ilçelerde kaymakamlık yaptı. 5 yıl Mülkiye Müfettişliği yapmasının ardından 1966 yılında Kahramanmaraş Valiliği'ne arandı. Kahramanmaraş'tan sonra Erzurum ve İçel Valilikleri'nde bulundu ve 1977 yılında İçel Valiliği'nden emekli oldu. 6 Kasım 1983 tarihinde yapılan genel seçimlerde Anavatan Partisi Trabzon Milletvekili seçilerek parlamentoya girdi. 4 Aralık 1983'te ve 12 Eylül 1985'te TBMM Başkanlığı'na seçildi.

- Siz Encümen-i Daniş'i nasıl tanımlıyorsunuz?

Encümen-i Daniş uzun yıllardan beri faaliyet gösteren bir düşünce topluluğudur. Bu topluluğun mazisi 1946'lara kadar uzuyor. Encümen-i Daniş'e bir gizem atedilmek isteniyor. Böyle gizemli yönü yoktur. Bu topluluk devlette yüksek görevlerde bulunmuş olan, bir başka ifadeyle devle umuru görmüş olan insanların zaman zaman bir araya gelerek yurt ve dünya meselelerini görüştüğü bir sohbet topluluğudur.

- Bu toplantılarda yazdığımı mektular da tartışma yaratıyor.

Bu düşünce grubu çok nadir ahvalde, çok önemli memlekete ve dünya meseleleri ortaya çıkarsa cumhurbaşkanlığı, başbakanlık ve TBMM Başkanlığı'na bir yazıyla görüşlerini iletir. Amacımız, bir katkıda bulunmaktır. Çorbada bir tuzumuz bulunması düşüncesiyle göndeririz.

- Bir örnek verebilir miyiz?

Mesela, bir tarihlerde Ermeni meselesi çok ağırlıklı olarak Türkiye'nin gündemindeydi. Buna ilişkin görüşlerimizi zamanın Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer'e ilettik. Bugün yine bir ihtiyaç doğarsa elbette ki bugünkü cumhurbaşkanına da başbakana da göndeririz. Bu çok önemli dünya ve memleket meselesi çıkması şartına bağlıdır.

- 1946'da nasıl kurulmuş?

Bize verilen bilgilere göre eski Hatay Cumhurbaşkanı Tayfur Sökmen önderlik yapmış, bu düşünce grubu meydana gelmiş.

- İsmi neden Encümen-i Daniş?

Bir benzetmeden kaynaklanıyor. Osmanlı döneminde sadrazamlara müşavirlik yapan Encümen-i Daniş diye bir kurul varmış. Bunun resmi bir sıfatı var, zaman zaman dönemin sadrazamlarına görüşlerini bildirirmiş. Biz ne derneğiz ne de bir vakfız, sadece bir düşünce grubuyuz.

- Neden vakıf ya da dernek olarak teşkilatlanmadınız?

Bizim gibi pek çok düşünce grubu var. Biz yalnız değiliz. Onların hiçbirisi de bir dernek, bir vakıf teşkilatı haline gelmemeiştir.

-1946'dan beri gelen sizden başka sizden başka düşünce grubu var mı?

O tarihleri bilmem, ama bugün resmi sıfatı bulunmayan pek çok düşünce grubu var.

- Yapılan çalışmalara, üyelere ilişkin bir arşiviniz var mı?

Hayır bizim arşivimiz yok.

- Bugün yaptığınız toplantıları arşivliyor musunuz?

Genel sekreterimiz notlar alır. Arşiv tutma ihtiyacı duymadık. Çünkü, biz bir resmi kurum değiliz.

- Yazılan mektupları da saklamıyorsunuz?

Onlardan bir kısmı durmuyor da olabilir. Mesela, Cahit Bey'den önceki genel sekreter arkadaşımız rahmetli oldu. Onun zamanındaki notların durduğunu sanmıyorum. Onunla beraber gitti. Sizin bu işi önemsediğiniz kadar biz bu işi önemsemiyoruz.

- Ana muhalefet partisine neden göndermiyorsunuz bu mektupları?

İktidar partisine de göndermeyiz. Başbakana başbakan olduğu için göndeririz.

- Bu toplantılara ara verilmiş mi?

Hayır, hiç ara vermedi. Benim içinde bulunduğum dönemde 15 günde bir düzenli olarak toplandı.

- Siz ne zaman üye oldunuz?

Siyaseti bıraktıktan sonra, 15 yıldır topluluğun içindeyim.

- Sizin üyeliğinizi kim önerdi?

Eski Kayseri Milletvekili Mehmet Bey önerdi.

- Bu grubun bir ideolojisi var mı?

Yok. Bütün insanlar bir düşünmez. Her insanın bir dümnya görüşü, siyasi görüşü vardır. Bu çok doğaldır. Ama, biz deneyimleriz itibariyla görüş farklılıklarını çok arkada bırakıp, bunların çok üzeirne çıkabilmiş insanlarız.

- Grubunuz mason locası mı?

Uzaktan yakından ilgisi yok.

- Grupta çekirdek bir arkadaş grubu, has oda var mı?

Yok. Aramızda özel grup yoktur.

haber10

Encümen-i Daniş'in tek kadın üyesi; CHP'li Serter

Ergenekon soruşturmasıyla birlikte adı gündeme gelen Encümen-i Daniş'in ilk ve tek kadın üyesinin CHP İstanbul Milletvekili Nur Serter olduğu ortaya çıktı. İstanbul Üniversitesi'nde rektör yardımcılığını yürüttüğü sırada başörtülü öğrencilere yönelik kurulan ikna odaları ile kamuoyunun tanıdığı, Cumhuriyet mitinglerinde boy gösteren ve son olarak "Türkiye'de yaşamaktan utanç duyuyorum." diyen Nur Serter, 2006 yılında Encümen-i Daniş'e seçilmiş. Serter, 22 Temmuz seçimlerinde CHP'den milletvekili seçildikten sonra grubun toplantılarına katılmamış. Bugün Gazetesi'nin haberine göre Serter, üyelik sürecinde yaşadıklarını ve Encümen-i Daniş'i şöyle anlattı: "Encümen-i Daniş, bir düşünce kuruluşudur. Yıllardır vardır. Moda Deniz Kulübü'nde toplanır." Nur Serter'in babası Kurmay Albay Emin Aytekin'in de 1960'lı yıllarda Encümen-i Daniş üyesi olduğu anlaşıldı. 27 Mayıs'ta İstanbul Örf-i İdare kurmay başkanı olan Aytekin, Talat Aydemir cuntası ile beraber hareket ettiği gerekçe gösterilerek 1962 yılında ordudan atılmıştı.
aktifhaber

Encümen-i Daniş'e Teşekkür İlanı
28 Ocak 2009 13:37

ETÖ davasının tutuksuz sanığı İstanbul Üni. Eski Rektörü Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu, Encümen-i Daniş Başkanına teşekkür ilanı yayınladı. İşte o ilan:

Ergenkon Terör Örgütü davasının tutuksuz sanığı Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun gözaltı sürecinde desteğinden dolayı teşekkür ettiği isimlerin başında Encümen-i Daniş Başkanı Necmettin Karaduman'ın da olduğu ortaya çıktı. Hatırlanacağı gibi Karaduman'ın "Derin devlet bütün dünya devletlerinde vardır. Bizi ve devletimizi korumaya yönelik. Bu dış tehlikelere karşı alınan tedbirlerin toplamıdır" diye konuşmuştu.

Prof. Dr. Alemdaroğlu, ETÖ soruşturmasında tutuksuz yargılanmak üzere gözaltından serbest bırakıldıktan sonra Hürriyet gazetesinin 19 Nisan 2008 tarihli nüshasına bir teşekkür ilan verdi.

Söz konusu ilanda Alemdaroğlu'nun teşekkür ettiği isimler arasında son günlerde sıkça tartışılan Encümen-i Daniş Başkanı Necmettin Karaduman'un olması dikkat çekti.

Söz konusu ilanda şu ifadelere yer verildi:

"Gözaltına alınmam ve hastanede tedavim sürecince ve sonrasında evime ve hastaneye gelerek, telefon, telgraf, faks ve çiçek göndererek iyi dileklerini bildiren 9. Cumhurbaşkanımız Sayın Süleyman Demirel'e, TBMM eski Başkanlarından Necmettin Karaduman, Sayın Hüsamettin Cindoruk, Sayın İsmet Sezgin ve Sayın Hikmet Çetin'e, Siyasi Parti Başkan ve Yetkilileri ile Milletvekillerine, YÖK eski Başkanı Sayın Prof. Dr. Kemal Gürüz'e, Üniversite Rektör ve Öğretim Üyelerine, Sayın Aydın Doğan'a, Sayın Oktay Ekşi, Sayın Pınar Türenç, Sayın Tufan Türenç, Sayın Şükran Soner, Sayın Tarhan Erdem, Sayın Kenan Akın, Sayın Tuncay Özkan, Sayın Mehmet Ali Birand ve Sayın Abbas Güçlü'ye, Alman Hastanaleri Grubu Yönetim Kurulu Başkanı Sayın Dr. Azmi Ofluoğlu, Tıbbi Direktör Sayın Dr. Erol Düren, Başhekim Sayın Dr. Vehbi Alpman, tedavimi gerçekleştiren Sayın Dr. Ertan Demirtaş, Sayın Dr. Hikmet Tezel ve Alan Hastanesinin tüm heekim ve mensuplarına, Sivil Toplum Kuruluşları Yöneticileri, akraba, dost ve yakınlarına en içten duygularımla teşekkür eder, sevgi ve sayılarımı sunarım. Dr. Kemal Alemdaroğlu."
aktifhaber

Hüseyin GÜLERCE
Zaman
Encümen-i Daniş'te masonlar var mı?
29 Ocak 2009

Eski MGK Genel Sekreteri emekli Org. Tuncer Kılınç'a Encümen-i Daniş sorusu sorulmasaydı, bu konu hiç gündeme gelmeyecekti. Gördük ki, Encümen-i Daniş öyle sıradan bir sivil toplum örgütü falan değil. Üyeleri oldukça yaşlı ama Türkiye'nin ihtiyar heyeti ile karşı karşıya değiliz.

Tamam, oturup konuşmuşlar ama iş orada kalmamış, raporlar, mektuplar yazmışlar. Bunları cumhurbaşkanlarına, başbakanlara göndermişler. En önemlisi de, mesela 1994'te Cumhurbaşkanı Demirel'e gönderdikleri mektupta yazılanlar, üç sene sonra karşımıza aynen 28 Şubat kararları olarak çıkmış.

ETÖ ile Encümen-i Daniş arasında ne ilgi var? Bu topluluğun en önemli üyelerinden birinin, yani eski Genelkurmay Başkanı emekli Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu'nun adı, o çok merak edilen "1 Numara" olarak geçiyor. ETÖ davasının en önemli sanıklarından İP lideri Doğu Perinçek önceki gün "1 numara İsmail Hakkı Karadayı değil, Hüseyin Kıvrıkoğlu'dur." deyiverdi. Hedef mi saptırıyor, tehdit mi ediyor, mesaj mı veriyor anlaşılamadı. Tam da onun böyle konuştuğu gün, Kıvrıkoğlu, Genelkurmay Başkanı Org. İlker Başbuğ'u ziyaret etti.

Karadayı ve Kıvrıkoğlu'nun, sanki suç kendilerine de bulaşırmış tavrı ile Veli Küçük için, "o adamı tanımam", "Cumhuriyet Gazetesi'nin hisse devrinde demek benim adımı kullanmış." demeleri kafaları hayli karıştırdı. Veli Küçük de, "Ayıp olmuyor mu?" kabilinden "Emrinizde çalıştım, o adam değilim." dedi. Öyle ya komutanlar, Şemdinli'deki bir astsubayı bile tanıyıp, "iyi çocuktur" diye hatırlarken, Karadayı'nın koskoca jandarma generalini tanımaması, hafıza kaybı ile izah edilebilir mi?

İtalya'da Gladyo davasına bakan, devlet içindeki çeteleri, cinayet örgütlerini çökerten ve onlara liderlik yapan sivil kadroları mahkûm ettiren Felice Casson, çok önemli bir noktaya ısrarla işaret ediyor. "Gladyo'nun beyin takımı P2 Mason Locası'nın mensuplarından oluşuyor." diyor. Geçtiğimiz pazartesi günü gazetemizde Ali İhsan Aydın'ın, Casson ile yaptığı röportaj yayınlandı. "Gladyo ile ilgili düzenlediğiniz operasyon içinde yüksek yargı mensupları da var mıydı?" sorusuna Casson şu cevabı veriyor: "Evet. Özellikle Propaganda Due (P2) mason locası söz konusu olduğunda... Roma'dan, Floransa'dan yüksek yargı mensuplarının işin içinde olduğu görüldü."

Casson'un ifadelerini okurken, Gladyo davası ile ETÖ davası arasındaki müthiş benzerlik ilk dikkati çeken husus oluyor. Orada beyin takımı masonlardan oluşuyorsa, ister istemez "bizde durum nedir?" sorusu akıllara geliyor. Hele bir de Encümen-i Daniş'in en çok başörtüsü, imam hatip ve Kur'an kursları ile mücadele ettikleri ortaya çıkınca daha da işkilleniyorsunuz. Çünkü, hatırlayınız, Meclis'te başörtüsü ile ilgili Anayasa değişikliği kabul edildikten ve CHP değişikliği Anayasa Mahkemesi'ne götürdükten sonra, konuya Fransız mason locası da müdahil olmuştu. Tıpkı Encümen-i Daniş gibi onlar da Türkiye'nin etkili çevrelerine bir mektup yazdılar. Hem de öyle gizli bir mektup değil, açık mektup...

Haber yine Zaman'da Ali İhsan Aydın imzasıyla 16 Şubat 2008'de "Fransız masonlardan başörtüsü fetvaları" başlığı ile çıktı. Konu, Kıta Avrupası'nın en eski ve en büyük mason locası olan Büyük Doğu'nun (Grand Orient) Paris'teki toplantısında gündeme geldi. Fransa Büyük Üstad'ı Jean-Michel Quillardet, başörtüsünün üniversitelerde serbest bırakılması için "geriye gidiş" ifadesini kullandı ve TBMM'den geçen düzenlemenin "Türk laikliğinin yeniden tanımlanması yolunda açılan tehlikeli bir gedik" olduğunu savundu. Quillardet, başörtüsünün İslamî olmadığını, Kur'an'da yer almadığını ve sonradan üretildiğini ileri sürdü. Türkiye'deki masonlarla sağlam bir diyalog kurduklarını söylemeyi de ihmal etmedi.

Ben buradan yetkililere sesleniyorum. Encümen-i Daniş kurulduğundan beri, üyeleri arasında mason var mıdır? Varsa bunlar kimlerdir?

Vatandaş olarak bunu bilmek, bizim hakkımızdır. Demokrasi açıklık rejimi ise, şeffaflık herkes için geçerliyse, masonluk da gizli bir örgüt değilse, merakımızın giderilmesi gerekir...

HÜSEYİN GÜLERCE - ZAMAN

18 Ekim 2009 07:42
ERCÜMEN-İ DANİŞ 'OUT', KIRKLAR 'İN'
Encümen-i Daniş, deşifre olunca geri plana çekilirken, şu sıralar farklı bir yapılanmanın önem kazanıyor..

Encümen-i Daniş, deşifre olunca geri plana çekilirken, Ergenekon iddianamelerinin satır aralarında kalan ‘Kırklar Grubu’ hareketlendi. İP eksenli Kırklar’ın hedefi TSK içinde örgütlenmek...

Ergenekon terör örgütü iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında ismi sık sık gündeme gelen Encümen-i Daniş yapılanması etkinliğini kaybederken, farklı bir yapılanmanın önem kazandığı iddia ediliyor. Ergenekon iddianamesinin bazı bölümlerinde de geçen ‘Kırklar’ isimli yapının, kamuoyuna dönük yüz olarak örgütlendiği ve TSK’daki uzantısının da Alpler ve Erenler isimli iki koldan oluştuğu ifade ediliyor.

KIRKLAR İDDİANAMENİN SATIR ARALARINDA

Emekli Genelkurmay başkanlarının da üyesi olduğu Encümen-i Daniş, kendisini unutturma sürecine girdi. Deşifre olduktan sonra şeffaflık görüntüsü vererek toplantılarının yapılacağı yerlerin girişinde gazetecilere görüntü veren ve sorularını yanıtlayan üyeler, son zamanlarda kendilerini geri plana çekti. İsmi Ergenekon sürecinde sıkça geçen Encümen-i Daniş’in dışında farklı yapılar da Ergenekon iddianamelerinin satır aralarında ve delil klasörlerinde bulunuyor. Bunlardan biri de ‘Kırklar Grubu’. Grupla ilgili bilgiler emekli Deniz Albay İlyas Çınar ve Doğu Perinçek’in bilgisayarında ele geçirilen “40’lar.doc” isimli dosyadan çıktı.

İP MERKEZLİ ÇALIŞAN BİR YAPILANMA

Dosyaya göre İlyas Çınar, Ergenekon’un alt birimi kabul edilen ve Sevgi Erenerol veya Doğu Perinçek’e bağlı çalışan “40’lar Grubu” olarak adlandırılan grubun üyesidi. Dosyada yer alan “40’lar toplantısı” başlıklı listede Şener Eruygur, Kemal Alemdaroğlu, Emin Gürses ve Ferit İlsever başta olmak üzere birçok ünlü isminden oluşan 58 kişi yeralıyor. Kırklar isimli grubun İşçi Partisi merkezli özel bir grup olduğu belirtilirken, “Kırklar grubundan” olan Emekli Albay Çınar ve Ergenekon sanığı Sevgi Erenol’dan elde edilen “kurtlarvadisi-ergenekon.doc” isimli dosyada ise sözkonusu yapının anlamı ve bağlantıları anlatılıyor.

BELGEYE GÖRE KIRKLAR GRUBU

Belgede Kırklar şöyle özetleniyor: “Plan ve projeler alt birim olan kırk kişiye dağıtılır. Kırk görevli bu sistemin dağılımını teknik bir şekilde Türk insanına sunar. Bu öğretinin ve uygulamanın bizzat sahibi Ergenekon’dur. Ergenekon’un görev alanlarının içinde Türk Ordusu’nun çok önemli yeri vardır. Türk Ordusu içinde bu görevler ve görevliler Alpler ve Erenler olmak üzere iki misyona ayrılırlar. Her birim Türk ordusunun kült birimlerini oluşturur. Alpler, Özel Harp Dairesi’nin faaliyetlerini devam ettirir. Erenler ise işin parapsikolojik ya da başka bir anlatımla ilâhi yönünün sergilemesini yapar. Bu sistemin idarecileri çok özeldir. Sistemin başında görülmezler. Ve asla deşifre olmazlar. Türk Milletinin zor anlarında bu sistem olaylara direk el koyar. Sistem sürekli olmasına rağmen kendisini her zaman hissettirmez.”

‘TSK içinde Ergenekon gündemini oluşturuyor’

40’lar.doc isimli belgeden, Ergenekon’un her zaman devrede olduğunu, gizlilik kurallarına çok önem verildiği, TSK bünyesinde kurulmuş olmadığı ve gizlice TSK içinde yapılanma ve sızmaya çalışıtığına yönelik bilgiler de çıktı. Belgede, Ergenekon’un Türk TSK’daki yapılanmaya çok önem verdiği, bu çerçevede “40lar grubu” üyesi başta Emekli Deniz Albay İlyas Çınar ve diğer emekli personelleri aktif olarak kullandıkları görülüyor. Ayrıca yapılan incelemede “40lar grubu” üyelerinin Ergenekon örgütünden aldığı talimat gereği köprü vazifesi görerek Ergenekon gündemini, TSK’nın Emekli ve Muvazzaf Personellerinden kilit isimlere mail yolu ile aktardığı ve organizasyonu sağladığı tespit edildi.


Kaynak: Star


En son Ekim tarafından Pzr Ekm 18, 2009 5:24 pm tarihinde değiştirildi, toplam 1 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cmt Oca 31, 2009 12:23 am    Mesaj konusu: O SIR ARTIK ÇÖZÜLDÜ Alıntıyla Cevap Gönder

KARADAYI'NIN İKİNCİ SES KAYDI
12 Şubat 2009 10:47

Org. Karadayı'nın birinci ses kaydının depremi geçmeden ikincisi geldi.
İlgili Haberler
ORG. KARADAYI'NIN SES KAYDI MUMCU'YU TARİHTEN SİLECEK HABER

Eski Genelkurmay Başkanı Org. İsmail Hakkı Karadayı'nın, Köşk seçim sürecine nasıl müdahil olduğu ve Erkan Mumcu'ya "Meclis'e girme" emri verdiğinin ses kaydı ortaya çıkmıştı.

Bu ses kaydının depremi geçmeden, Karadayı'nın Encümen-i Daniş üyelerini tek tek sıraladığı ikinci ses kaydı ortaya çıktı.

Sabah Gazetesi'nde bugün "Ülkenin kaderini değiştiecek bu iş" başlığıyla verilen haberde Eski Genelkurmay Başkanı Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen ikinci bir ses kaydının ortaya çıktığı belirtiliyordu.

Ses kaydında uzun bir isim listesi sıralayan Karadayı, bir isme özel methiyeler diziyor. O isim Şener Eruygur.

"İYİ ÇOCUK"
Şener Eruygur için "çok değerli bir çocuk" diyen Org. Karadayı, Eruygur'u kendisinin Encümen'i Daniş'e aldırttığını anlatıyor ve "ülkenin kaderini değiştirecek işler yapacağını" belirtiyor. Karadayı, Cumhuriyet Mitinglerini kastederek, "o toparlanmaları akıl ettik" diyor.

Karadayı'nın, bugün Ergenekon sanığı olan Şener Eruygur'la Encümen-i Daniş ilişkilerini anlatan cümleleri şöyle: "Şener Paşa, onu da ben istedim, onu da dahil ettik. Şener Paşa çok değerli bir çocuk. Mitingleri düzenleyen O ilk toplanmaları o akıl etti, yani ülkenin kaderini değiştirecek bu işte inşallah başarılı oluruz"

CHP'NİN ANKARA ADAYI ENCÜMEN-İ DANİŞÇİ ÇIKTI
Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı Encümen-i Daniş'in üyeleri hakkında "Bizde birkaç tane şey var bakan var Encümen-i Daniş'te Mustafa Aysan falan yazı yazıyordu Radikale madikale ekonomiyle ilgili. Aynı zamanda bizim Encümen-i Daniş'te üye. Fethi Çelikbaş var, eski başbakan, meclis başkanı, başbakanlık da yaptı, Bülent Ulusu var" diyor.

Karadayı; Murat Karayalçın, İlter Türkmen, Mustafa Aysan, Oğuz Gökmen, Sefa Reisoğlu, Kamuran Evliyaoğlu, Necmettin Karaduman, Necdet Uruğ, Necdet Öztorun, Hüseyin Kıvrıkoğlu, Şener Eruygur'un isimlerini sayarken "Şener Paşa çok değerli bir çocuk. O ilk toplanmaları o akıl etti, yani ülkenin kaderini değiştirecek bu işte inşallah başarılı oluruz" diyor.

aktifhaber

Encümen-i hatırat
Umur Talu/Sabah

Sayın Hocam; Kıymetli Elçim;
("Benim" sıfatıyla hitap edilir ya...)
Şimdi siz bana derseniz ki, "Encümen-i Dâniş istişari bir oluşumdur" diye...
Ben de size sorarım, "Peze..." istişarenin neresine sığar diye.

Sizin, Meclis'teki bir milletvekiline, bir parti liderine rahatlıkla baskı yapabilen, tabii "o demokratım" da bunu yuttuğu için, baskısına "peze..." türü katkılarla süsleme katan "Emeklim Paşam"ın işi, âleme daimi nizam vermek midir?..
Hâlâ?
Meslek hayatımın hatıratı içinde...
O sıra zaten bir hükümet ittirmiş...
Yeni bir hükümet getirtmiş...
Kurmayları tarafından andıçlar hazırlanıp "demokratım medyam"a bastırılmış "Paşam"ın "kellesi istenen gazeteciler" listesinde olmak gibi kıymetli bir anı da mevcuttur.

Başkalarının başına gelen daha beterlerinden biliriz de, kendi başımıza getirilmek isteneni de hatırlarız.
Müsaadenizle, Dânişime de hatırlatayım:
O dönem bendenizi de kovdurtmak, yazılarımı durdurtmak için bir dosya hazırlamıştı kendileri ve kurmayları.
Ben bilmiyorum, belki açıklarsınız:
Bu nevi vazifeler, Cumhuriyet'in neresinde yazar, Anayasa'nın hangi maddesinde, "demokratik laik sosyal bir hukuk devleti" hassasiyetiyle, genelkurmay başkanları, ikinci başkanları gibi zaten önemli vazifelerde bulunanlara bir de "ek yük" olarak tevdi edilmiştir?
Encümen-i Dâniş ruhu mudur!

Kovulmam için gazete patronuna defalarca yapılan baskılar sırasında mutlulukla öğrenmiştim ki, dosyamda bulunan birçok "yazılı kabahat" yanında, özelikle art arda iki yazı "Paşa çayı bardağı"nı taşıran cinstendir.
İkisi de Washington'dan yazılmıştır.
Biri; Amerikalıların da huzurundaki bir toplantıda, "Peze..." müellifi "Paşam"ın en yakınlarından bir başka "Paşam"ın , "Hem gazeteci hem işadamı" olan bir zatın eline, kürsüde kendi lafı imiş gibi arz etmesi emredilen bir metin tutuşturması üzerinedir.
Gözümün önünde, açık bir toplantıda, azıcık el altından olmuştur. Ve ülkemin nice kıymetli basın mensubu bunu ya görmemiştir ya duymamıştır.
O yazının ana fikri, "Paşamın bir gazetecimin eline okuyacağı metni verip okutması, o gazetecimin de bunu emir telakki edip okuması iğrençliktir" idi.
"Anafikir" benim zaten sabit fikrimdi!

İkinci yazı daha ilginçti.
Çünkü böyle doğrudan, kör gözüm bir iğrenme tavrı da yoktu.
Belki de vardı. Vardı belki.
O yazı, "İsrail'in tehdit önceliklerinin neden Türkiye'nin de tehdit önceliği sayıldığına" dairdi.
Yani, neden Türkiye'nin de, İsrail'in "nükleer, biyolojik, kimyasal tehlike" gördüğü her şeyi "öncelikli tehdit" saydığının, Ortadoğu'ya İsrail'le aynı gözlük ve aynı dürbünle baktığının sorgulanmasıydı.
Yani, İsrail'in tabii ki kendine tehdit sayabileceği menzillerdeki (muhtemel) füzelerin, neden Türkiye'yi de menziline almış, Ankara'yı, İstanbul'u hemen yarın vuracakmış gibi gösterildiği, böyle kabullenildiği, ABD'deki İsrail kankası düşünce kuruluşlarıyla birlikte neden Genelkurmay'ın (ve bazen hükümetlerin) böyle bir ittifakı olduğuna şaşırılması idi.
Ortadoğu'da nükleer imha gücüne sahip tek bölge devleti İsrail iken (ABD, Rusya, İncirlik üssü filan sayılmazsa!), neden elinde nükleer gücü bulunmayan devletlerin "nükleer tehlike" sayıldığına şaşılması idi!
"Encümen-im Dânişim Dayı Paşam" ile "Biricik Paşam" buna da kızmışlardı işte.
Ben de "Encümenim Dânişim" kadar ülke sevdasıyla dolu olsam, ben de kızardım elbette!
Bakar mısın "Peze..."nin sorguladığı işe!


Ahmet KEKEÇ
Star
Paşa’nın yüksek fikri
02 Şubat 2009

Şimon Peres ve gazeteciden bozma ‘moderatör’ kılıklı İsrail ajanı yüzünden azıcık tartışma dışı kaldılar.

Neyse ki Davos bitti.

Karşıtlar ve taraftarlar eteklerindeki taşı döktüler.

Kaldık başbaşa.

Bundan sonra bol bol Ergenekon, bol bol İsmail Hakkı Karadayı, bol bol Sabih Kanadoğlu, bol bol ‘darbe’ konuşacağız.

Muhtemelen, Aydın Doğan’ın organlarında çalışan ağzı bozuk serseri takımı da huysuzlanacak, ‘beni yaz, ben, yaz’ diye tutturacaktır. YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu da dayanamayacak, mutlaka bir yerlerden kafa çıkaracaktır.

Olsun...

Konuşalım.

Konuşalım güzelleşelim.

Karadayı Paşa’ya ait olduğu söylenen ses kaydını büyük bir dikkatle, parçaları birleştirmeye çalışarak dinledim.

Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde bir şeylerin döndüğünü, ‘367’ türünden buluşlara imza atmış bazı emekli bürokratların ‘durumdan vazife çıkararak’ bazı alengirli münasebetlere girdiğini biliyorduk da, bu münasebetin ucundaki ‘sorumlu kişi’nin Karadayı Paşa’nın olduğunu/olabileceğini tahmin edemiyorduk.

Kendisi eski Genelkurmay Başkanı’dır.

Aynı zamanda, hangi sivil toplum ihtiyacına binaen kurulduğunu çözemediğimiz ‘Encümen-i Daniş’ örgütünün üyesidir.

Kusura bakmayın, başka bir isim bulamadım.

Dernek desen, değil.

Dernekler Masası’nda kaydı bulunmuyor.

Meslek odası da değil.

Sendika ve vakıf hiç değil.

En uygun isim ‘örgüt’ yine de.

Çünkü, açık mecraları kullanmalarına rağmen ‘gizlice’ toplanıyorlar, gizli birtakım mevzular konuşuyorlar, eşleriyle dahi paylaşmadıkları bu gizli mevzuları bazen rapor haline getirip mutemet devlet adamlarına sunuyorlar.

Devlet mi onlardan böyle bir şey istiyor?

Hayır.

Kendi kendilerine gelin güvey oluyorlar.

Bir tür ‘think tank’ hizmeti...

Kendi kendilerine oturuyorlar, kendi kendilerine düşünüyorlar. Ortaya çıkan yüksek fikirleri de uygun gördükleri kişilerle paylaşıyorlar.

Mesela, Sezer uygun bir isim...

Demirel de öyle...

Özal’ı uygun bulduklarını zannetmiyorum.

Gül ve Erdoğan ise hiçbir zaman uygun bulunmayacak

Fakat, Karadayı’ya ait olduğu söylenen ses kaydından sonra, bu hizmetin mahiyeti konusunda bazı endişelerim belirdi.

İsterseniz, örnek bir ‘okuma parçası’yla bu konuyu açalım.

Diyor ki Paşa, ‘Cumhurbaşkanı’nın halk tarafından seçilmesi için 376’yi bulamazlarsa bu iş bitiyor. Mumcu zaten teklifi yapan pezevenk kendisi... Ben şeye girme dedim Cumhurbaşkanlığı seçimine... ‘Kesinlikle girme’ dedim. Girmedi. O olmadı. O girseydi seçiliyordu. Abdullah Gül olmadı gaye oydu. (...) Teşekkür ettim Sabih Kanadoğlu’na, gece konuştuk 45 dakika kadar, ne olacak dedim. ‘Valla kötü istikamete gidiyorlar’ dedi. ‘Ancak’ dedi ‘bazı şeyler olabilir.’ (...) Genelkurmay’ın düşünmesi lazım. Bu işi bir tek şey Silahlı Kuvvetler temizler artık. Eğer şu seçimlerden de başarılı olunmazsa Silahlı Kuvvetler’in bunu halletmesi lazım...’

İşte hizmet...

Hazır konu açılmışken, değerli Encümen-i Daniş üyesi Karadayı’ya birkaç soru sormak istiyorum:

Kendi aranızda konuşurken, üçüncü şahıslardan ‘pezevenk’ diye mi söz ediyorsunuz?

Bu mudur ürettiğiniz yüksek fikir?

Hem, Genelkurmay Başkanlığı’nın temizlemesi gereken ‘iş’ nedir?

Kim, neyi, nasıl halledecek?

Niçin parlamentoya, temsil mekanizmasına, demokratik kurumlara karşı bu kadar saygısız ve tahammülsüzsünüz?

AHMET KEKEÇ - STAR
akekec@stargazete.com


O SIR ARTIK ÇÖZÜLDÜ

30 Ocak 2009 10:49
Karadayı'nın ortaya çıkan ses kaydı ve Başbuğ'a yapılan sır ziyaretin şifresi çözüldü.

Demokrat Parti Lideri Süleyman Soylu geçen hafta; “Köşk seçimleri sürecinde ortaya atılan '367 tezi'yle Meclis'in kilitlenmesinin altında da Ergenekon var.” demiş Cumhurbaşkanlığı seçimlerinden önce Erkan Mumcu ve Mehmet Ağar’ın, bir anda fikirlerini değiştirip Köşk seçimleri için Meclis’e girmekten vazgeçmeleriyle ilgili çok kritik bir bilgi ortaya atmıştı.

O dönemde DP ve Anavatan yönetimine Meclis'e girmemeleri için baskı yapıldığını açıklayan Soylu, "Bunların hepsinin kayıtları vardır. Son günlerde ismi çok geçenlerden bir tanesinin direkt müdahil olduğu söyleniyor. Bire bir siyasi parti yöneticilerini aradığı ve baskı yaptığı söyleniyor." demişti.

İşte Süleyman Soylu’nun “bunların hepsinin kayıtları vardır” sözünün deprem etkisi yarattığı konuşuluyor.

Soylu’nun konuşmasında “ismi geçenlerden bir tanesinin direkt müdahil olduğu söyleniyor” sözleri üzerine herkes emekli Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın kastedildiğini anlamıştı.

Ancak “kaydı vardır” sözleri çok önemli bir vurguydu ve bu sözler ağızdan çıktıktan sonra perde gerisinde adeta fırtına yaşandı.

Encümen-i Daniş üyesi de olan Org. Karadayı’nın, Ankara’ya geleceği ve Org. İlker Başbuğ ve Kuvvet Komutanlarını tek tek ziyaret edeceği bilgisinin altında, “bu kaydın varlığının” son günlerde ortaya çıkmasının temel etken olduğu konuşuluyor.

Ancak “kaydın varlığı” iyice alenileşince Org. Karadayı’nın, Başbuğ ve diğer komutanları ziyaretinin iptal edildiği, mesajın yine Encümen-i Daniş üyesi olan Org. Hüseyin Kıvrıkoğlu üzerinden iletilmesinin kararlaştırıldığı belirtiliyor.

Org. Kıvrıkoğlu’nun yapacağı bu ziyaret önceden basına duyurulmamış, olay Sabah Gazetesi’nde “Encümen-i Daniş’ten Karargah’a Ziyaret” şeklinde patlayınca panik başlamıştı.

Karargah’tan Genelkurmay muhabirleri tek tek aranarak Org. Kıvrıkoğlu’nun yapacağı ziyaretin bir nezaket ziyareti olduğu belirtilmişti. Hatta Star TV, Kanal D, Show Tv kanallarının Ankara Temsilcileri akşam ana haberlerinin canlı yayınına bağlanarak bunun bir nezaket ziyareti olduğu üzerinde ısrarla durmuşlardı.

Ancak, Org. Karadayı’nın ortaya çıkan ses kaydıyla tüm bu düzlem altüst oldu ve Soylu’nun “bunların hepsinin kaydı vardır” sözlerinin sırrı çözüldü.

Çözülen bu sır, Karargah’a yapılan ziyarette konuşulanların bir yönünü de aydınlatmış oluyordu.
aktifhaber

Ve Encümen-i Daniş Toplandı !
05 Şubat 2009 14:27

Ergenekon soruşturmasıyla gündeme gelen Encümen-i Daniş toplantısı İstanbul'da Moda Deniz Kulübü'nde başladı. Üyeler sorulan sorular karşısında...

Ergenekon soruşturmasıyla gündeme gelen Encümen-i Daniş toplantısı İstanbul'da başladı. Encümen-i Daniş'in Moda Deniz Kulübü'nde biraraya gelen üyeleri, gazetecilerin sorularını yanıtsız bıraktı. Kendisine ait olduğu öne sürülen ses kayıtlarıyla gündeme gelen emekli Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı da "Başkan çıkınca açıklama yapar" dedi.

Ergenekon soruşturmasıyla gündeme gelen Encümen-i Daniş toplantısı İstanbul'da yapıldı. Ayda iki kez düzenlenen ve 15 günde bir perşembeye denk gelen günde toplanan Encümen-i Daniş üyeleri Moda Deniz Kulübü'nde biraraya geldi.

Saat 13.30'da başlayan toplantıya kurulun başkanı eski TBMM Başkanı Necmettin Karaduman, eski Başbakan Bülent Ulusu, emekli Genelkurmay Başkanları Necdet Üruğ, Hüseyin Kıvrıkoğlu ve İsmail Hakkı Karadayı, eski bakanlar Emre Gönensay, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman ile MİT eski müsteşarı Sönmez Köksal katıldı.

"Bugünkü gündeminiz nedir?" sorusuna emekli büyükelçi İlter Türkmen, "Herhalde Davos'tan bahsederiz" diye yanıt verirken Kıvrıkoğlu ise "Gündeme içeride karar veriyoruz" diye konuştu. Kendisine ait olduğu öne sürülen ses kaydı ortaya çıkan Karadayı ise "Başkan çıkınca açıklama yapar" dedi. Saat 15.30'da ara verilecek toplantının 16.30'da bitmesi bekleniyor.
aktifhaber

Karadayının 3. Ses Kaydı Çıktı
18 Şubat 2009 18:08

Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın ses kaydı olduğu iddia edilen konuşmada, Başbakan Erdoğan için 'İmam Kökenli Adam' ifadeleri yer alıyor.

Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’nın ses kaydı olduğu iddia edilen konuşmalar yer alıyor.Konuşmalarda ön plana çakın unsular ise şöyle:

Karadayı’ya ait olduğu iddia edilen ses, Encümen-i Daniş toplantılarını kayda aldığını söylüyor.
367 Kararının Encümen-i Daniş Toplantısında konuşulduğu söyleniyor.
Encümen-i Daniş gibi bir oluşum daha olduğu ve adının ‘Dostlar Meclisi’ olduğu söyleniyor.
Dostlar Meclisi’ndeki isimler sıralanıyor.

Necmettin Karaduman’ın ‘Türkçe ezan ve Demokrat Parti dönemi konuşulurken’ ‘Bizler de çok hatalar yaptık’ dediği yer alıyor.

Başbakan Erdoğan için ‘İmam kökenli adam oraya geçiyor, böyle şey olur mu? deniliyor.

İşte konuşmanın tamamı:

“Cumhurbaşkanı’na, Başbakan’a mektup yazarız ama bütün imzamızla beraber atar, 23 kişi ama her zaman herkes gelmiyor, bazen işi oluyor gelmiyor, kim varsa o toplantıda imzayı atar, ondan sonra yazılar yazılır gönderilir. Bakana 1 sefer gönderdik, 2 sefer, Cumhurbaşkanı’na ve Cumhurbaşkanı da çok mutlu oldu. Hatta ben bir telefon ettim, dedim ki, ‘böyle gönderdik’, ‘aaa’ dedi ‘hala masamın üzerinde duruyor’, teşekkür etti ben de geldim arkadaşlara teşekkürü ilettim. Her yaz Haziran mayıs sonunda en son toplantı olur, o konuşmaları ben dinlerdim, banda alırdım, Dostlar Meclisi tatile girdi, 2 tane dostlar meclisi var, üst düzey şeyler var, çok değerli insanlar var.”

DOSTLAR MECLİSİ ENCÜMEN-İ DANİŞ GİBİ
“Dostlar Meclisi aşağı yukarı Encümen-i Daniş gibi onun havasından tamamen farklı, fakat Encümün-i Daniş’te olan birkaç kişi de onların içerisinde. Mesela Sefa Reisoğlu, Mustafa Aysan eski Profesör, Milliyet’te yazısı çıkıyor. Ondan sonra Kurtul var, Kurtaran birkaç kişi var.

Oğuz Gökmen, Oktay İşcan var, üç beş tane, Kemal var profesör eski doktorlardan. İki üç tane Prof. Var. Cumhuriyet’te yazı yazan Kemal Önen, Cumhuriyet’te yazı yazar, yani üst kademe hepsi üst kademe başkanlık yapmış, bilmem ne yapmış. Aşağı yukarı onlar da 20-25 kişi.

O toplantıya gider onun da üyesiyim. Fakat ilk açılışta bunun bir özelliği var bunlar yemek yediriyor. İlk açılışta zengin bir adam var. Yani o şeyde eski Hürriyet gazetesini satan adam bunlar üst düzey iş adamı. Açılışı ben yapayım demiş, beytide yemek yiyelim orada yapalım, yukarıya aldılar, orada beydide benim davetli resmimi asmışlar. Özel salon var oraya asmışlar, getirdi gösterdi Paşam bunları asacağız diye, şimdi orada bir de kapanışında Kemal Önen Çamlıca’da yaptı. Normal toplantılar Baltalimanı’nda, Üniversitede, orada hem yemek yeriz hem de özel bir oda tahsis edilir. Hem konuşuruz hem de yemek yeriz.”

“Çankırı Vakfında mütevelli heyetindeydim, Mustafa Kemal Üniversitesi’nde akademik Konsey’de üyeyim, Encümen-i Daniş’te üyeyim, ondan sonra Dostlar Meclisi’ne üyeyim, orada birkaç eski şahıs var, yani orada 3 kişi var. Encümen-i Daniş çok disiplinlidir. Saat 1’de bir buçukta başlayacak dendi mi gong vurur gibi bir buçukta başlar.”

Sabah gazetesinde yer alan ‘Encümen’i Daniş’te 367’yi konuşmadık haberi’ Karadayı’nın fotoğrafı ve Sabah gazetesinin logosu birlikte gösterilerek konuşma aktarılıyor:

367 KONUSU KONUŞULDU

“İste Encümen-i Daniş elit bir tabaka, yani 28 kişi var, üst düzeyde adamlar hep şimdi orada hep şeyi bahsettiler, orada hocalar var ya Sefa Reisoğlu falan, 367 olur mu olmasın mı, yani nedir onu tartıştılar. Birinci oturum öyle geçti, oturumun sonunda 10 dakika vardı ben dedim söz alayım.

Derim ki şimdi sizler bugün dedim, birinci oturumda hep şeyi bahsettik, bunlar oldu mu, olmadı mı? Bunları televizyonlardan izledik dedim. Bir kısım şeyden bahsetti, söyle bir kısım 367 olur diğeri de olmaz, onu dinlediğim zaman ona inanıyorum onu dinlediğim zaman ona inanıyorum.

Esas bizim dedim düşünmemiz konuşmamız icab eden Demokrat Parti iktidarı kazandı, 14 Mayıs’ta Haziran 28’de Türkçe ezanı Arapçaya çevirdi, Demokrat Parti zamanında ondan sonra efendim bunları anlattım. Oradan başladım taa ileri doğru ondan sonra Necmettin Karaduman dedi maalesef bizlerin de suçları oldu dedi. Bizler de bu konuda çok hatalarımız oldu dedi, ben de kendisine teşekkür ederim hataları kabul etmek büyük bir şeydir, büyüklüktür. Sizlere teşekkür ediyorum dedim. Takdir Ediyorum. Haddim değil ama dedim, ondan sonra bu iktidarın yaptığı ettiğini anlattım.”

İMAM KÖKENLİ ADAM
“Ondan sonra şeyden İstanbul Belediyesi’nden gelmiş imam kökenli adamın, oraya geçiyor imam, böyle şey olur mu?”


Haber 7

Böyle olur ulusalcı dediğin bizde!
Şekip Tuncer
Paşamın Çapı Kıt'alar aştı: E. Orgeneral İsmail H.KARADAYI, TSK Üstün Hizmet ve TSK Altın Şeref Madalyaları ile yetinmedi..Yetmedi bunlar!..Güney Kore TONG IL JANG, ABD LEGION OF MERIT nişanı ve Fransız Liyakat Nişanı COMMANDEUR DANS L'ORDRE DE LA LEGION D'HONNEUR madalyalarına sahip oldu..Yetmedi bunlar yine!..E.Orgeneral İsmail H.KARADAYI'ya ayrıca, muhtelif tarihlerde; Uluslar arası Melvin Jones Lions Dostluk Ödülü, Uluslararası Paul Harrıs Rotary Madalyası aldı...
18 Şubat 2009 Çarşamba 22:52
aktifhaber

Encümen-i Daniş Toplantısı Yapıldı
19 Şubat 2009 18:52

Emekli asker ve sivil üst düzey yöneticilerin oluşturduğu "Encümen-i Daniş"in toplantısı yapıldı.

Moda'daki Deniz Kulübü'nde 15 günde bir araya gelen "Encümen-i Daniş" üyeleri, saat 13.00 itibarıyla toplanmaya başladı.

Eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, kulübe gelişi sırasında bir basın mensubunun "Cumhurbaşkanlığı seçimi sırasındaki 367 tartışmaları ve Dostlar Meclisi ile ilgili ses kayıtları ortaya çıktığına ilişkin iddialar"la ilgili sorusu üzerine, "Bu saçma sapan uydurma şeylere inanıyor musunuz? Olacak şey değil" dedi.

Eski TBMM başkanlarından Necmettin Karaduman da "Dostlar Meclisi"ne ilişkin soruya "Hiç bizde öyle bir şey yok. Bu konularla bizim bir alakamız yok" karşılığını verdi.

Karaduman, 367 tartışmalarına ilişkin de "Konuşulmadı. Yalnız benim o tarihlerde bir açıklamam vardı. Ben 367'nin Anayasaya uygun olmadığını savunmuştum. Şahsi görüşümdü" dedi.

Karaduman, yaklaşık 3 saat süren toplantının ardından toplantının konusuna ilişkin soruyu, "Tek bir cümleyle cevap vereyim; sadece dış politika konuştuk" diye cevaplandırdı.

Toplantıya ayrıca, eski Genelkurmay başkanları emekli Orgeneral Hüseyin Kıvrıkoğlu, emekli Orgeneral Necdet Üruğ, eski Başbakan Bülent Ulusu, eski Kara Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski TBMM Başkanvekili Murat Sökmenoğlu, emekli büyükelçiler İlter Türkmen ve Özden Sanberk katıldı.
aktifhaber

BU KADAR "SES" FAZLA GELDİ
20 Şubat 2009 08:55

Org. Karadayı, dün Encümen-i Daniş toplantısına girerken sorular karşısında sinirlendi.

Genelkurmay eski Başkanı Karadayı, Encümen-i Daniş toplantısına girerken hakkındaki ses kayıtlarını soran muhabirlere sinirlendi. 367 kasetini daha önce doğrulayan Karadayı “Bu saçma sapan şeylere inanıyor musunuz?” dedi. Encümen-i Daniş üyelerinin de gergin tavırları dikkat çekti.

Ergenekon soruşturmasının 10. dalga operasyonundan sonra gündeme gelen gizemli yapılanma Ecümen-i Daniş, 15 gün aradan sonra dün Moda Deniz Kulübü'nde toplandı. Genelkurmay eski Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, gazetecilerin internete sızan ses kayıtlarıyla ilgili sorularına sinirlendi. Karadayı muhabirlere “Bu saçma sapan uyduruk şeylere hakikaten inanıyor musunuz” dedi.

BU KEZ 'SAÇMA' DEDİ

Emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı, internete sızan ses kayıtlarıyla ilgili ilk kez gazetecilerin sorularına cevap verdi. Karadayı Encümen-i Daniş toplantısına girerken gazetecilerin konuyla ilgili sorularına sinirlenen Karadayı, “Yine toplanmaşsınız, çocuklar bu saçma sapan uyduruk şeylere hakikaten inanıyor musunuz” dedi. Moda Deniz Kulüp'e girmeden önce tekrar gazetecilere dönen Karadayı, “Samimi söyleyin bana, olacak şey mi” dedi. Karadayı'nın gergin olduğu gözlendi. '367 kaydı'nın doğru olduğunu Milliyet'ten Fikret Bila'ya yaptığı “Küfürlü bölümler montaj” sözleriyle doğrulayan Karadayı'ın bu kez 'ses kayıtları saçma' demesi dikkat çekti.

Encümen-i Daniş toplantısına Emekli Büyükelçi İlter Türkmen, eski Milli Eğitim Bakanı Sefa Reisoğlu, Genelkurmay eski Başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu, Necdet Üruğ, emekli Orgeneral Aytaç Yalman, eski Başbakan Bülent Ulusu, TBMM eski Başkankanveki Necmettin Karaduman'ın da aralarında bulunduğu 20'den fazla isim katıldı. Toplantıya katılanların gergin olması dikkat çekti.

ŞENER ERUYGUR ÜYEYDİ

Karaduman, emekli Orgeneral Şener Eruygur'un bir dönem Encümen-i Daniş üyesi olduğunu belirterek “Bir dergide çıkan yazının ardından bir daha toplantılara katılmadı” dedi. Karadayı da ikinci ses kaydında Eruygur'u kendisinin üye yaptığını söylemişti. Türkmen ise Karadayı'nın ses kaydında “Encümen-i Daniş'te 367 konusu tartışıldı” sözlerinin sorulması üzerine “Bu konuyu konuşmadık” dedi. Reisoğlu ise konunun toplantılarda gündeme geldiğini belirterek “Anayasa'daki hukuki açıdan nasıl olduğu ile ilgilidir herhalde. Bir çok farklı açıklamalar içeren konuşmalar olmuştur” dedi.

'ŞEMSİYECİ'LER RAHATSIZ

'Meşaleciler' grubundaki Ergenekon tutuklusu emekli Tuğgeneral Veli Küçük ile Levent Ersöz'ün 'Şemsiyeciler' olarak bilinen Encümen-i Daniş üyesi paşalara 'bizi de çıkarın' mesajı vermek için ses kayıtlarını sızdırdığı ileri sürülmüştü. Küçük'ün çok güvendiği bir yakınına da “Bizi kurtarmazlarsa, bildiğim herşeyi mahkemede anlatacağım” dediği iddia edilmişti.


Toplantı mekanları Yeditepe Üniversitesi mi?

Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı'ya ait olduğu ileri sürülen 3. ses kaydı internete düştü. Kayıtta, Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen ses, Encümen-i Daniş üyelerinin kurduğu 'Dostlar Meclisi' yapılanmasının bir üniversitede toplantı yaptığını anlatıyor. Kayıtta geçen üniersitenin Ergenekon firarisi Bedrettin Dalan'a ait Yeditepe olduğu ileri sürüldü. Kayıtta ayrıca Cumhurbaşkanlığı seçimlerini Anayasa Mahkemesi'nde iptal ettiren '367 kararı'nın Encümen-i Daniş'te tartşılıdığı belirtiliyor. Karadayı, bir röportajında '367'nin toplantılarda konuşulmadığını söylemişti. Kayıtta bir Encümen-i Daniş toplantısında nelerin konuşulduğu da ayrıntılarıyla anlatılıyor.
aktifhaber

'Dostlar Meclisi'nin üssü neresi?
Prof. Dr. Nevzat Tarhan
20 Şubat 2009 13:16

Genelkurmay Başkanlığı’nın yaptığı açıklama bu yazıyı kaleme alırken geldi. GATA Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’nde olan olaylar ve GATA’nın Ergenekon sanıklarının ‘Mutlu sığınağı’ olması ve olan olayların etik dışı ve insani değerlere uymaması gibi bir durum vardır.

Sayın Mukaddes Eruygur’un yaşananları onaylarken koskoca Genelkurmay’ın önyargılı ve mesnetsiz açıklama yapması TSK’yı yıpratmaktadır. Bir kurmay bütün verileri dikkate almadan karar veremez, lehte ve aleyhte bilgilere ulaşmadan hükme veremez.

Onurlu kurumlar doğuracağı sonuçlar ne olursa olsun gerçeklerden kaçmazlar. Bu davranışı Genelkurmay’dan beklememiz iyi niyet göstergesidir ve kurmay ahlakının gereğini beklemektir.

Aslında Genelkurmay’ın lehte aleyhte delil toplamak için hiç bir inceleme ve soruşturma yapmaması ve yapmayacağını deklare etmesi etik dışıdır. Bu açıklama çok düşündürücüdür.

Hatayı kabul edip özür dilemek yerine direnmek ve kamuoyu önünde olanları örtbas etmeye çalışmak ilginçtir ve belki de suçluluk psikolojisinin bir sonucudur!

Genelkurmayın Ergenekon soruşturmasında gösterdiği ‘gönüllü bir körlük’ mü bunu kamuoyu takdir edecektir?

Adalet Bakanlığı müfettişleri Gülhane Askeri Tıp Akademisi Haydarpaşa Eğitim Hastanesi’ni büyüteç altına almışlar. Savcılarımız GATA’ya ‘haki’ büyüteçle bakarlarsa göremezler. Kirli işlerin faturasını birkaç doktora yıkarak kurtulma taktiği dikkat çekiyor.

GATA Komutanı Tabip Tümgeneral Fahrettin Alpaslan 1996 Kasım’ında evinde intihar sonucu ölü bulunmuştu. Onuruna düşkün ve fedakar kişiliği ile tanıdığımız Fahrettin Paşamız sağ olsaydı olanları anlatırdı.

Hatta GATA’nın vadi inşaatında yolsuzluk nedeniyle şahsına yapılan suçlamaları hiç hazmedemediği biliniyordu. O yolsuzluk işinde Ergenekon çetesinin kirli işlerinin olduğunu iddiası hiç yabana atılmamalıdır.

Kullanılmanın vicdan azabı çok acıtıcıdır.

28 Şubat 1997 sürecinin ilk Psikolojik Savaş operasyonu GATA’da başlatılmıştı. 1994 yazında Cumhuriyet gazetesi bir manşet attı. GATA’da irtica almış başını gidiyor diye...

Hemen bu ihbarı değerlendiren ‘Komutanlarımız’ bir denetleme kurulu oluşturup sözde bir rapor hazırlıyorlar. Bu kurul imzasız ihbar mektuplarına ve şimdi anladığımıza göre Ergenekon çetesinin sunduğu malzemelere ve yazdığı senaryolara göre hareket etmiş.

Böylece 1995 yılında 35 öğretim üyesinin tayini çıktı. Çoğunluğu mahkemeyi kazandı geri döndü ancak istifa etmek zorunda kaldı. Böylece çürük yumurtalar(!) temizlenmiş oldu.

Bu Ergenekoncular çok ileri görüşlü imişler GATA’yı dikensiz gül bahçesi yapmak istemişler (!).

Bugün bakıyoruz Ergenekon davasında tutuklu Generaller GATA’nın ‘şefkatli’ kollarına kavuşmak için çırpınıyorlar.

Fenerbahçe Orduevi ‘Dostlar Meclisi’nin yüksek üyelerince işgal edilmiş durumdadır. Şu kesin ki Fenerbahçe Orduevi'ni kapatırsanız darbe ihtimalini yüzde elli azaltırsınız.

Encümen-i Daniş’in bir üstü konumundaki ‘Dostlar Meclisi’nin bir gongla başladığını ve özel ritüelinin olduğunu tahmin etmek zor değil.

GATA’nın bazı hekimleri Emekli generallerin askerlik hatıralarını dinleyerek başlarını sallamaktan mutlularsa onlara bir diyeceğimiz yoktur.

Bazı kibirli emekli generallere ‘gönüllü kölelik’ yapmak hiç bir hekime yakışmaz.

Bir bilim adamı verileri dikkate almadan karara varmaz.
Bir bilim adamı doğuracağı sonuçlar ne olursa olsun gerçeklerle yüzleşmekten kaçınmaz.
Bir bilim adamı konunun lehine ve aleyhine deliller üzerinde ciddi bir biçimde düşünmeden kanaat oluşturmaz.

Yalancılık, zalimlik, ikiyüzlülüğün çirkin yüzünü görenler dürüstlük, tarafsızlık ve âdil olmanın gereğini daha çok hissederler.

İçimizde ‘doğru şeyi yapmanın sıcaklığı’nı hisseden hekim ve hakim ahlakına o kadar çok ihtiyacımız var ki?

Gönüllü körlük gönüllü köleliğe gider. Prof. Dr. E.Diş Tabip Albay Hüseyin Haskan hocamız birçok şeyi biliyor diye düşünüyorum.

GATA’da satışa gelen ve hapis yatan bu ağabeyimizin konuşması ne iyi olurdu ki!

Evet bu derece zan altında kalan bir kuruma adli vaka göndermek Maltepe Cezaevi’nden Ağca’nın kaçırılmasına göz yummakla aynı anlama geldiğine dair kamuoyu algısını hatırlatmak isterim.

GATA’nın Ergenekon’un gizli hazinelerinden birine misafirlik yapıp yapmadığını çok merak ediyorum.

Terör savcılarımız GATA’yı iyi incelemeliler. Bu arada da GATA’ya hasta sevkini durdurmalılar. Kamu vicdanı çok rahatsızdır.

Prof. Dr. Nevzat Tarhan – Haber 7
ntarhan@gmail.com

ENCÜMEN-İ DANİŞ'TE "AKİL" RASTLANTI
15 Mayıs 2009 08:20

APO "Akil Adam" olarak bir Encümen-i Daniş üyesini gösterirken, ilginç tesadüf!!!!

Encümen-i Daniş oluşumu Moda Deniz Kulübü'nde dün toplandı. Toplantıya emekli orgeneraller Hüseyin Kıvrıkoğlu ve İsmail Hakkı Karadayı, eski Büyükelçi ve Bakan İlter Türkmen ile diğer Encümen-i Daniş üyeleri katıldı.

Toplantıda ana gündem maddesinin terör örgütü PKK olduğu ayrıca Ermenistan sorunu ile Azerbaycan'la ilişkilerin ele alandığı öğrenildi.

Hatırlanacağı üzeri Abdullah Öcalan, akil adam olarak İlter Türkmen'in ismini ortaya atmıştı. Hasan Cemal'le yaptığı röportajda Murat Karayılan da aynı isim üzerinde durmuştu. DTP'li kurmaylar da İlter Türkmen ismini dillendiriyor.

İlter Türkmen, Encümen-i Daniş'in en önemli üyelerinden biri. Ve tam da "Akil Adam" olarak gündeme getirilmişken Encümen-i Daniş'te PKK'nın ana gündem maddesi haline getirilmesi önemli bir tesadüf.

KONUYLA İLGİLİ ÖNCEKİ GÜN BUGÜN GAZETESİ'NDE ÇIKAN YAZI

Adem Yavuz Arslan/Bugün


Öcalan’ın ‘akil adamları’ ve Türkmen merakı

Hasan Cemal'in, PKK lideri Murat Karayılan ile yaptığı söyleşinin yankıları sürüyor. Konunun politik ya da askeri boyutları bir başka tartışma konusu ama 'Akil Adamlar' olayına geniş bir paragraf açmak lazım.

Murat Karayılan "Çözüm için adres İmralı'dır. Orası olmazsa Kandil'dir. Hiçbiri değilse DTP'dir. Veya aralarında İlter Türkmen gibi isimlerin olacağı Akil Adamlar Topluluğudur" diyerek ilginç bir gönderme yapmıştı.

Karayılan bu açıklamasıyla DTP için 'örgütün emrinde etkisiz-iradesiz bir yapıdır' demiş oldu. Bu açıdan DTP'yi muhatap almayan çevreleri de haklı çıkarmış oldu.

Fakat konumuz İlter Türkmen. Örgütün haber ajansı ANF (Fırat Haber Ajansı) kayıtlarına göre Öcalan daha önce defalarca İlter Türkmen'i adres göstermiş.

Mesela avukatlarıyla 26 Aralık 2007 tarihli görüşmesinde 'Akil Adamlar Komisyonu adıyla bir grup kurulabileceğini, başına da İlter Türkmen'in getirilebileceğini, bu komisyonun Mart 2008'e kadar taraflarla görüşerek silahların susması için ortam hazırlayabileceği' ni söylemiş.

Bu görüşmeden iki gün sonra ANF'de yer alan notlar ise şöyle devam ediyor; "Neden İlter Türkmen'i örnek gösteriyorum? Çünkü Türkmen bu devlete hizmet etmiş birisidir. Devleti de, bizi de iyi tanıyor. Taraflar arasında görüşmeler yapabilirler " Tabi Öcalan'ın 'bizi de çok iyi tanıyor' ifadesiyle ne kastettiğini bilmiyoruz.

Öcalan'ın bu açıklamalarından hemen sonra DTP eşbaşkanı Ahmet Türk ise 8 Ocak 2008 tarihli Meclis grup konuşmasında Öcalan'ın görüşlerini sıralayarak 'Akil Adamlar Komisyonu' kurulmasını talep etti.

Öcalan'ın 'İlter Türkmen merakı' 11 Ocak 2008 tarihli görüşmesinde, 18 Mart 2009 tarihli görüşmesinde ve 15 Nisan 2009 tarihli görüşmesinde de devam ediyor. Her üç görüşmede de Öcalan, "İlter Türkmen gibi aydınların devreye girmesi gerektiğini" söylüyor. Tabi bu 'talimatlar' DTP grubunda 'talep' olarak yer aldı.

İnsan sormadan edemiyor; on yıldır cezaevinde olan ve dünya ile tek irtibatı avukatları olan terörist başının Türkmen ısrarı neden ? Avukatlarına söylediği 'devleti de bizi de çok iyi tanıyor' ne demek?

Malum İlter Türkmen ismi geçtiğimiz aylarda, özellikle de Ergenekon soruşturması sırasında Tuncer Kılıç'ın gözaltına alındığı dönemde gündeme gelmişti. Savcılar Kılıç'a Encümen-i Daniş'i sormuş ve akabinde hararetli tartışmalar başlamıştı.

Akil Adamlar Topluluğu olarak lanse edilen Encümen-i Daniş ile ilgili ortaya dökülen ses kayıtları da kafaların iyice karışmasına neden olmuştu. İlginç 'tesadüfler'de bu tartışma da gündeme geldi.

Mesela 28 Şubat Kararları ile Encümen-i Daniş'in dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel'e yolladığı tavsiye mektubunun birebir aynı olması gibi. Grup üyelerinin demeçlerinden anlaşıldığı kadarıyla İlter Türkmen aynı zamanda bu grubunda 'Akil Adamı'.

Aralarında emekli generallerin de bulunduğu Bilge Adamlar Stratejik Araştırmalar Merkezi( BİLGESAM)'ın da kurucu üyesi. Bu merkez devletin zirvesine raporlar sunuyor.

İlter Türkmen aslında yarım yüzyıldır gündemde olan bir isim. 12 Eylül 1980'deki darbe hükümetinin de Dışişleri Bakanı'ydı.

Babası Albay Behçet Türkmen ise eski adıyla MAH olan MİT'in başkanlarındandı. Özellikle 6-7 Eylül 1955 olayları -ki sonradan tertip olduğu ortaya çıkmıştı -döneminde istihbaratın başındaydı. MAH'ın bu olaylardaki rolü 'Bay Pipo'da geniş şekilde işleniyordu. Yine PKK'nın tarihinde 12 Eylül darbesinin kırılma noktası olduğu, diğer örgütler çökertilirken PKK'nın bu süreci en az zararla geçirdiğini de not etmek lazım.

Son olarak; Öcalan'ın 23 Temmuz 2008 tarihli görüşme notlarında ETÖ sanığı Atilla Uğur'un Genelkurmay eski başkanı Hüseyin Kıvrıkoğlu adına kendisiyle görüştüğü bilgisi var. Kıvrıkoğlu da, Türkmen gibi Encümen-i Daniş üyesi.

Bütün bunlar ne ifade eder? Kimseyi bir şeyle itham etmek gibi bir amacımız yok. Ama açık kaynaklardan derleme yapınca da ortaya böyle bir resim çıkıyor.

aktifhaber

Encümen-i Daniş'in Cindoruk aşkı

Ergenekon davası ile gündeme gelen Encümen-i Daniş'in Başkanı Necmettin Karaduman'ın Hüsamettin Cindoruk'u DP Genel Başkanlığı için ikna ettiği ortaya çıktı.

27 Mayıs 2009 23:32

Ergenekon soruşturması sırasında yeniden gündeme gelen ve Türkiye'nin son 20 yılda pek çok olayda doğrudan ilgisi olduğu anlaşılan Encümen-i Daniş'in Demokrat Parti Kongresi'ne de müdahale ettiği ortaya çıktı. Encümen-i Daniş'e başkanlık ettiği öğrenilen eski TBMM Başkanı Necmettin Karaduman'ın Filizli Köşk'te yaptığı görüşmede Hüsamettin Cindoruk'u, DP'nin başına geçmesi konusunda ikna ettiği öne sürüldü.

YENİ ADRES FİLİZLİ KÖŞK

Encümen-i Daniş'in Kadıköy'deki geleneksel toplantılarından farklı olarak bir süredir Göztepe'de Türk Parlamenterler Birliği Sosyal Tesisi olarak kullanılan Filizli Köşk'te eski AP, DP ve DYP'li isimlerle biraraya gelen Karaduman'ın DP'den başlayarak yeni bir oluşum için toplantılar yaptığı belirtildi. Aralarında Vefa Poyraz gibi eski bakanların da yer aldığı gizli toplantılarda, özellikle AK Parti'yi hedef alan yeni siyasi stratejilerin geliştirilmesinin ele alındığı öğrenildi.

BATUM'UN YERİNE CİNDORUK

Karaduman'ın başkanlığında Adalet Partili ve DYP'li eski bakan ve milletvekilleri ile bir süredir Filizli Köşk'te yaptığı toplantılarda yeni bir siyasi hareketin kurularak, başına Anayasa profesörü Süheyl Batum'un getirilmesi tasarlandı. Bu çalışmalar sırasında DP'nin ele geçirilme fikri gündeme geldi. Necmettin Karaduman, Hüsamettin Cindoruk'u DP Genel Başkanlığı için ikna edince, yeni parti fikrinden vazgeçildi. Çalışmalar Cindoruk'un DP Genel Başkanlığını kazanması yönünde yoğunlaştı ve 17 Mayıs 2009 tarihinde yapılan kongrede Cindoruk, DP Genel başkanlığına seçildi.

SÜLEYMAN SOYLU UYARDI

DP eski lideri Süleyman Soylu, kongre öncesinde yaptığı açıklamalarda Ergenekon'un partiyi ele geçirmeye çalıştığını belirtmiş ve bunu engellemek için var gücüyle çaba gösterdiğini belirtmişti. Partisine yönelik ciddi sızma işaretleri aldığını belirten Soylu, aynı güçlerin 367 oylaması öncesi DP ve Anavatan Partili milletvekillerinin Meclis'e girmesini engellediğini belirtmişti.

TAHSİN PAŞA KULLANIYORDU

ll. Abdülhamid'in Başkatibi olarak Yıldız Sarayı'nda görev yapan Tahsin Paşa'ya ait olan Filizli Köşk, 19. yüzyılda da sarayın ileri gelenleri tarafından kullanıldı. Geleneksel Türk Evi Planı'na sahip 3 katlı yapı, Türk Parlamenterler Birliği'nin hizmetine sunuldu.

Ergenekon soruşturmasına daha sert siyasi muhalefet

Ergenekon soruşturması sırasında yeniden gündeme gelen ve 28 Şubat sürecinde etkili olan Encümen-i Daniş'in başkanı Necmettin Karaduman'ın Filizli Köşk'te yaptığı gizli toplantılarda, özellikle Ergenekon soruşturmasına yönelik muhalefeti, siyasi zeminde güçlendirmeyi amaçladığı öne sürüldü. Yapılan toplantılarda Cindoruk'lu DP'nin yeni süreçte Ergenekon soruşturmasını hedef alan açıklamalara yoğunluk vereceği kaydediliyor.

Gerçekleri açıklayacağım

Hüsamettin Cindoruk'un genel başkan seçilmesinin ardından partiden istifa eden Aydın Menderes, Süleyman Demirel ve Hüsamettin Cindoruk ile ilgili çarpıcı açıklamalar yapacağını söyledi. Menderes, "Son zamanlara kadar bu insanlar, DP'nin aziz hatırasından, milli irade ve demokrasiden kopmamışlardı. Bundan dolayıdır ki zamana bıraktım bazı şeyleri söylemeyi. Ama aşağı yukarı özellikle son 2 -3 yıldır sürdürdükleri tutumları, sözleri itibariyle bazı açıklamaları yapmak, hatta bunları devam ettirmek bir zorunluluk haline geldi" dedi.


Etiketler: hüsamettin cindoruk necmettin karaduman encümen-i daniş

Yeni Şafak


En son Ekim tarafından Çrş May 27, 2009 11:55 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Şub 20, 2009 10:00 pm    Mesaj konusu: KaradayI ve ezan... Alıntıyla Cevap Gönder

Emekli Paşa'dan, Karadayı hakkında suç duyurusu

05 Mart 2009 Adaleti Savunanlar Derneği (ASDER) Genel Başkanı emekli Tuğgeneral Adnan Tanrıverdi, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı hakkında, basına yansıyan ses kayıtlarındaki sözleri nedeniyle savcılığa suç duyurusunda bulundu.
İstanbul Adalet Sarayına ASDER üyesi bir grupla gelen Tanrıverdi, Karadayı hakkında hazırladıkları suç duyurusu dilekçesini, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına gönderilmek üzere savcılığa verdi.
Daha sonra basına açıklamada bulunan Tanrıverdi, Genelkurmay Başkanının görev ve yetkilerinin kanunda belirtildiğini kaydetti.
Tanrıverdi, "Öncesi ve sonrası ile bir süreci içeren 28 Şubat 1997'de, zamanın Genelkurmay Başkanı, milletin yurt savunması için emrine verdiği silahlı kuvvetlerden aldığı güç ile bu kanunlarla verilen yetkilerin hududunu zorlayarak ve aşarak, millete olağanüstü bir dönem yaşatmıştır" diye konuştu.
Bu durumun meşru kabul edilmesinin mümkün olmadığını ifade eden Tanrıverdi, buna rağmen dönemin sorumluları hakkında herhangi bir yasal işlem yapılmadığını söyledi.
Tanrıverdi, "Ergenekon'u bir başlangıç olarak kabul ediyoruz. Ama esas sorumlular zirvede olanlardır. Nihayet zamanın Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın, dönemin perde arkasını aydınlatan ses kayıtları basına yansımıştır" dedi.
Adnan Tanrıverdi, ses kayıtları doğru ise Karadayı'nın eyleminin eski TCK'da 147, yeni TCK'da 312. maddede tanımlanan "Cebir ve şiddet kullanarak Türkiye Cumhuriyeti Hükümetini ortadan kaldırmak veya görevlerini yapmasını kısmen veya tamamen engellemeye teşebbüs etmek" suçunu oluşturduğunu savundu.
CMK'nın 158. maddesi uyarınca, bir suçun işlendiğini öğrenen özel veya tüzel kişilerin bunu ihbar etmekle mükellef olduklarını söyleyen Tanrıverdi, "ASDER olarak, biz de bu mükellefiyet ve hukukun üstünlüğü adına buradayız. İhbar dilekçemizi verdik. İtiraf edilen darbecilik sicilinin yargı tarafından da tescil edilmesini istedik" diye konuştu.

aktifhaber

'Sabıkalı' Karadayı'ya Savcı Lazım
01 Mart 2009 11:15

İnternete düşen 4. ses kaydında darbelerle ilgili flaş itiraflarda bulunan ve 'Sabıkalıyız yani, sicili bozuk bir adamım' diyen Karadayı için cesur savcı aranıyor.

Karadayı’nın darbelerdeki rolünü anlatarak darbeci geçmişini övdüğü ses kaydıyla ilgili hukukçular ‘Savcılar Karadayı için müebbet hapis istemiyle dava açmalı’ dedi.

ESKİ Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı’ya ait olduğu iddia edilen ve Türkiye’nin yaşadığı darbe ve darbe girişimlerine ışık tutan ses kasedi gündeme bomba gibi düştü. Karadayı’ya ait olduğu iddia edilen konuşmaların TCK’nın 309 ve 311’nci maddelerine göre müebbet hapis cezası gerektiren suçlardan olduğunu vurgulayan hukukçular ‘Savcılar re’sen harekete geçmeli’ dedi.

DARBENİN CEZASI YASADA AÇIK

EMEKLİ Askeri Hakim Ümit Kardaş, ‘İsmail Hakkı Karadayı’ya ait olduğu iddia edilen ses kaydında anlatılanları söyleyen kişi hakkında TCK’nın 309. maddesi ‘Cebir ve şiddet kullanarak, Türkiye Cumhuriyeti Anayasasının öngördüğü düzeni ortadan kaldırmaya veya bu düzen yerine başka bir düzen getirmeye veya bu düzenin fiilen uygulanmasını önlemeye teşebbüs etmek’ suçundan ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açılmalıdır. 28 Şubat ve 27 Nisan’da TBMM’nin yasama yetkisi engellenmiştir. Bunu gerçekleştirenler hakkında TCK’nın 311’inci maddesine göre yine ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası istemiyle dava açılmalıdır’ dedi.

HAREKETE GEÇECEK SAVCI LAZIM

PROF. Dr. Hüseyin Hatemi ise Karadayı’ya ait olduğu belirtilen kayıttakı ‘Bütün darbelerde yer aldım’ sözü nedeniyle cumhuriyet savcılarının normal şartlarda harekete geçmesi gerektiğini söyledi. Hatemi ‘Soruşturma açılması gerek ancak o soruşturmayı açacak savcı var mı bilmiyorum. Daha önce de 12 Eylül darbesi ile ilgili bir savcı iddianame hazırlamış ancak görevden alınmıştı. Bugün yine bir savcı Karadayı hakkında iddianame açsa onun da görevden alınmayacağının garantisi verilemez’ diye konuştu. Bugüne kadar sadece Sacit Kayasu, 12 Eylül Darbesi’nin lideri Kenan Evren hakkında iddianame hazırladı ama o da meslekten atıldı.
aktifhaber


Yakın tarihe ışık tutucak ses kaydı


27 Mayıs, 12 Eylül, 28 Şubat dönemlerinde aktif görev aldığını anlatan ses, Erbakan'ın görevden nasıl alındığını, Mesut Yılmaz'la yapılan pazarlığı anlatıyor.27 Şubat 2009 00:55


Daha önce İsmail Hakkı Karadayı'ya ait olduğu iddia edilen üç ses kaydı video paylaşım sitelerine düşmüştü. Haber 7'ye linkleri gönderilen yeni ses kayıtları gündemi sarsacak nitelikte.

Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı’ya ait olduğu iddia edilen ses yakın tarihle ilgili oldukça çarpıcı bilgiler veriyor. Bütün darberelerde bir şekilde aktif görev aldığını belirten ses, Necmettin Erbakan'ı iktidardan nasıl düşürüldüğünü, Mesut Yılmaz'a iktidarın altın tepsiyle sunulduğunu anlatıyor.


İlk defa Haber 7'nin yayınladığı videodaki ses 27 Mayıs Darbesi’ne fiilen dahil olduğunu söylüyor. 27 Mayıs darbesi döneminde yaşanan olayları Üniversitelerin verdiği desteği anlatan ses Kemal Alemdaroğlu’nun o dönemde okuldan alındığını söylüyor.

12 Eylül darbesinde de fiili olanak görev aldığın aktaran sesin sahibi, Mamak’ta görev yaptığını ve Ankara’daki operasyonu yapan adam olduğunu anlatıyor.

“HOCA’YA AYRIL DEDİM AYDILDI”

Kayıttaki ses 28 Şubat döneminde dönemin Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile ortak hareket ettiğini belirterek, dönemli ilgili şunları aktarıyor; “Hocayı Demirel ile konuştum, dedim mutlaka gitmesi lazım. (…) Ne dersem onu yaparlardı, Hocaya ayrıl dedim, ayrıldı. Daha ne olsun?”

Aynı bölümde parti kapatılmasıyla ilgili şu sözler dikkat çekiyor. “Biz partiyi kapattık yavv. Valla aynı kafadan gidiyorlar. Kafaların değişmesi lazım.”

ONUR ÖYMEN BİZDEN HABERSİZ SİYASİ ADIM ATMAZ

Onur Öymen’le ilgili bölümde ise, “Ben Genelkurmay Başkanı iken o Dışişleri Bakanı Mesteşarıydı. Devamlı birlikte çalışırdık. Bizim gizli karargahta, bizim ikinci başkan oradaydı. Gider gelirdi, irtibat sağlardık ve birbirimizden haberimiz olmadan hiçbir siyasi şeylik yapmaz. O zaman çok iyi işledi işler.”

MESUT YILMAZ’A ALTIN TEPSİDE İKTİDAR TESLİM ETTİK

Kayıttaki ses 28 Şubat’tan sonra Mesut Yılmaz’la bodrumda görüştüğünü ve Yılmaz’a şunları söylediğini aktarıyor; “Mesut Bey, size altın tepside bir iktidar teslim ediyoruz. Altın tepside önünüze kondu. Bunu iyi değerlendirin”

İKTİDARA KARŞILIK 8 TALEP

Konuşmanın devamında bazı taleplerin olduğu belirtilerek talepler sıralanıyor, “ Siyasi partiler kanunu değiştireceksiniz. 2-Seçim kanunu mutlaka değişecek. 3 – Sekiz yıllık eğitimi mutlaka sağlayacaksınız. 4- Milletvekilliği dokunulmazlığını kürsü dokunulmazlığına çevireceksiniz… Ondan sonra 7 tane şey saydım, siyasi parti kanunu. (…) 8 tane, 7 tane şey söyledim, hepsini sırıtarak dinledi. ”

8 YILLIK EĞİTİM ŞARTI

Cumhurbaşkanı, Mesut Yılmaz ve İsmail Hakkı Karadayı’nın zaman zaman toplandığı ve çeşitli konularda konuştukları da kayıtlarda dikkat çekiyor. Toplantılardan birinde 8 yıllık eğitim konusunun açıldığını aktarılıyor; “8 yıllık eğim konusu açıldı. Çocuklara ilkokul talebelerine Kur’an kursu yarışması yaptırıyorlar, hanginiz iyi okuyacak hanginiz. Öyle şey olur mu yavv. Çocuk o zaman Kur’an’a düşecek, Kur’an ezberlemeye kalkacak. Elinde bir dosya var, şu kadar ince bir şey, dosya şöyle boyuna çeviriyor ben konuşurken, dedi ki ‘bunu yaparsak şu kadar dersliğe ihtiyaç var, şu kadar şeye dershaneye ihtiyaç var’ Yapamayacaksanız dedim hocadan ne farkınız var…Ondan sonra neyse geldik, 8 yıllık eğitime karar verdik. 8 yıllık eğitime değişecek diye.”

“MESUT YILMAZ DA KAYPAK”

“Komisyondan geçti, bana dediler ki, istihbarattan geldiler efendin bunlar 8 yıllık eğitimi 5+3 yapacaklarmış, önerge vermişler. Sahtekar bunlar. Burada karar veriyoruz, bir milletvekili kalkıyor önerge veriyor, hemen onu mecliste ayarlıyorlar, Yaşar Tüycü…(…) Sonra 8 yıla zor çektik. Onlar bu kadar adi adam, şimdi, Mesut Yılmaz da kaypak.”

ÇİLLER’İ KABUL ETMEDİM

Kayıtlarda Tansu Çiller’in İsmail Hakkı Karadayı’yı emekliye sevk etmek istediği, ancak Karadayı’nın bunu haber aldığı şeklinde konuşmalar yer alıyor. Tansu Çiller’in kendisini ziyaret etmek istediğini ancak bunu da kabul etmediğini söyleyen ses, Çiller’in ikinci randevu talebini Kuvvet Komutanları’na danıştığını aktarıyor. Konuşmada, Tansu Çiller’e hakaretler edilirken daha sonra yapılan görüşmedeki konuşmalar aktarılıyor. Tansu Çiller’in kendisine ‘Ne yapmamız lazım?’ dediğini aktaran şahıs, “Şimdi dedim istifa etmeniz lazım dedim. Ondan sonra şimdi deniz bitti istifa etmeniz lazım dedim. Sonra kakacaktı, ben dedim hepsini söyledim şimdi şeyiniz yok. İstifa etmeniz lazım dedim, bundan sonra masadan şeyi aldım… Bir dakika, masadan kalkıyordu, bir dakika dedim, merkez karar yönetim kurulunun verdiği kararı şöyle tuttum buna ne diyorsunuz dedim. Daha okumadan şöyle baktı, bu yanlış dedi. Bu yalan dedi, okumadan, bu yalan dedi.”


İsmail Hakkı Karadayı’ya ait oluduğu iddia edilen ses, daha sonra Cumhurbaşkanı ile görüştüğünü aktararak, “Bu adamların saçma şeyiyle sizin emeklilik şeyinizi nasıl onaylarım falan dedi. Demirel cumhurbaşkanlığını fevkalade iyi yaptı. İlişkilerimiz fevkalade iyiydi. Hatta bir gazeteye beyanat verdi, ‘darbeyi Karadayı önledi falan’ diye.”


NOT: YOĞUNLUK NEDENİYLE VİDEOLAR GEÇ AÇILABİLİR.
http://www.haber7.com/haber/20090227/Yakin-tarihe-isik-tutucak-ses-kaydi.php


Hüseyin GÜLERCE
Zaman
Çankırılı Karadayı ve ezan...
20 Şubat 2009

22. Genelkurmay Başkanı emekli Org. İsmail Hakkı Karadayı'nın kasetleri, panayır sergilerine düşer gibi internet ortamına peş peşe düşüyor. Kasetlerin zamanlamasını ilginç bulanlar, Karadayı'nın, Veli Küçük için "o adamı tanımam" demesini hatırlatıyorlar. Kasetler, bir nevi intikam hamlesi gibi.

Son kasette, Çankırı doğumlu Karadayı, Encümen-i Daniş toplantılarının birinde, şöyle diyor: "Orada 367 olur mu olmasın mı, yani nedir onu tartıştılar. Oturumun sonunda dedim ki, esas bizim düşünmemiz icap eden, Demokrat Parti iktidarı kazandı 14 Mayıs'ta, Haziran 28'de Türkçe ezanı Arapçaya çevirdi. Oradan başladım ta ileri doğru..."

Silahlı Kuvvetler içerisinde, en tepeye doğru çıkanların bir kısmında, ezanın aslı gibi okunmasından duyulan bir rahatsızlık var. 30 Eylül 2006'da da Deniz Harp Okulu'nun eğitim yılı açılışında, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Yener Karahanoğlu, "Türkçe ezandan vazgeçmenin, karşı devrimcilere verilmiş bir ödün olduğu"nu söylemişti.

Bu zihniyet sahipleri, kendilerini, tıpkı yüksek yargıda, üniversitelerde, medyada, iş dünyasındaki yandaşları gibi cumhuriyetin elitleri olarak görüyorlar. İnançları aynen şudur: "Bu halka vasilik, sadece boynumuzun borcu değil, aynı zamanda hakkımız ve görevimizdir..." Bu, demokrasi dışı, hukuk dışı, çağ dışı inançları sebebiyle, ne Menderes'i, ne Özal'ı, ne de Erdoğan'ı hazmettiler.

Encümen-i Daniş, bu hazımsızlığın bir fotoğrafı olarak ibretlik bir topluluktur. Ama orada dikkat etmemiz gereken bir taraf var. Emekli genelkurmay başkanı olarak Karadayı'ya yapılan iltifat ve bu iltifatın Karadayı'yı mest etmesi... Ben bu psikolojiye takılıyorum. Bu iltifatın amacı belli. Güç kimde ise, kim halkın seçtiği, bağrına bastığı hükümetlere karşı kuvvet kullanabilecekse, tabii ki ona iltifat edilecek. Ama Karadayı, bu iltifattan neden bu kadar hoşlanıyor?

Soruyu başka bir şekilde de sorayım. Ergenekon'u bir taşeron olarak kullanıp, demokrasiye müdahale edilmesini, bu müdahalelere zemin hazırlanmasını isteyen asıl güç sahipleri ile asker arasındaki ilişkilerde, nasıl bir arka plan var? Hadi daha açık sorayım, bu üst komutanların büyük çoğunluğu, halkın içindeki insanların çocukları. Dar gelirli, en fazla orta halli ailelerin çocukları... Memur, işçi, küçük esnaf kesiminin çocukları. "Oğlumuz, zeki ve çalışkan. Girsin askeriyeye, ileride hiçbir geçim sıkıntısı olmasın. Biz de subay annesi, babası oluruz." diye düşünen, evladını askerî okullara seve seve gönderen insanların çocukları. Bir an düşününüz, şu anda askerî liselerde, harp okullarında okuyan öğrencilerin yüzde kaçı, Türkiye'nin sayılı zenginlerinin, üst bürokratlarının, medya patronlarının oğludur? Bence yüzde 1 bile değildir.

Demek yüzde 99, halk dediğimiz en geniş kesimin çocuklarıdır. Pekiyi bu halkın yüzde 99'u, ezanın Arapça aslı gibi okunmasından yana mıdır, değil midir? İsterseniz o katı laikçiler de dâhil, bir anket yapalım. Bütün televizyon kanallarında ezanı, Türkçe en iyi okuyan bir müezzin ile Arapça en iyi okuyan bir müezzin peş peşe okusunlar. Sonra da anket yapalım. Bu millet hangisini tercih ederse ezan bundan böyle öyle okunsun. Demokrasi diyorsak, din ve vicdan hürriyeti diyorsak hepimiz bu sonuca razı olalım.

İşte benim anlatmaya çalıştığım bu. Çankırılı İsmail Hakkı Karadayı, bütün Çankırılılar, ezanın aslı gibi okunmasından yana iken, neden bundan rahatsız oluyor? Yani en ağır soruyu sorayım: Bizim Çankırılı evladımızı, kim nerede, hangi ideolojinin dayatmasıyla, nasıl bir eğitimle, bizim gibi düşünmekten uzaklaştırdı? Hadi bizim değerlerimizden uzaklaştırdılar, Yahya Kemal gibi, ezansız semtlerden rahatsızlık duyan bir ruhu da mı veremediler?.. Hadi uzaklaştırdılar, yerine demokrasi terbiyesi verilseydi, insan haklarına, inançlara, din ve vicdan hürriyetine saygı öğretilseydi.

Millete ve milletin değerlerine bu yabancılık; demokrasiye ve hukukun üstünlüğüne olan hazımsızlığı da, milletin seçtiklerini meşru saymamayı da, aslî görevleri bırakıp iktidarlarla uğraşmayı da izah ediyor...

HÜSEYİN GÜLERCE - ZAMAN
h.gulerce@zaman.com.tr

Sen Neymişsin Be Karadayı
02 Mart 2009 10:08Karadayı'nın kasetini dinleyince, "Sen neymişsin be abi" demek geçti içimden. Çok şükür etrafta pek kalmadı o ağır ağabeylerden. Şimdiki cevizler çetin..

Nazlı Ilıcak/Sabah

Cevizler çetin çıktı

Piyasaya sürülen kasetler, kanunlara uygun elde edilmese dahi, bir devrin aydınlanmasına hizmet ediyor. Aslında, bildiğimiz olayların teyidini alıyoruz. Eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı, bu sahada hayli verimli çıktı. Galiba övünmeyi de seviyor.
İlk kaseti, Erkan Mumcu'ya verdiği talimatla ilgiliydi: "Oylamaya girme dedim, girmedi."
Son kasetinde, 28 Şubat'ın perde arkası var. Mesut Yılmaz ve dönemin cumhurbaşkanı Demirel ile yakın işbirliği içinde görünüyor. Ne demiş Yılmaz'a: "Size altın tepside iktidar teslim ediyoruz. Ama taleplerimiz olacak."
Partiler Kanunu ve Seçim Kanunu'nun değiştirilmesinin yanı sıra, dokunulmazlığın sınırlandırılmasını ve 8 yıllık temel eğitimin gerçekleştirilmesini istemiş. Karadayı'nın tabiriyle, Yılmaz, "sırıtarak" dinlemiş bu sözleri. Demirel'e ise, "Erbakan mutlaka gitmeli" direktifini vermiş. Karadayı, "Ne desem onu yapıyorlardı. Hoca'ya ayrıl dedim, ayrıldı" diye sürdürüyor konuşmasını. O tarihte Dışişleri Müsteşarı olan Onur Öymen'le de, yakın irtibat halindelermiş. Genelkurmay 2. Başkanı ile gizli karargâhta çalışırmış Onur Öymen. "Haberimiz olmadan, Öymen, siyasi şeylik yapmaz" diyor Karadayı.
27 Mayıs'tan beri işin içinde olduğunu anlatıyor ve "Bu konuda sicilim bozuk" diye böbürleniyor.
Karadayı'nın kasetini dinleyince, "Sen neymişsin be abi" demek geçti içimden. Çok şükür etrafta pek kalmadı o ağır ağabeylerden. Şimdilerde, onlar ne derse, tereddütsüz yerine getirenlere de rastlamıyoruz. Günümüzdeki cevizler çetin çıktı.

Karadayı Paşa için 'darbecidir' diye suç duyurusu
12:20 - MAZLUMDER ve Özgür Eğitim-Sen, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı hakkında, çeşitli internet siteleri ile basında yer alan ve kendisine ait olduğu iddia edilen ses kaydı nedeniyle Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulundu. MAZLUMDER Genel Sekreteri Emre Yurtalan, "Karadayı'ya ait olduğu belirtilen ses kayıtlarının" kamuoyuna yansıdığını ifade ederek, "Bu ses kayıtlarıyla beraber aslında Türkiye'nin o dönemde çok olağanüstü bir süreçten geçtiği, askeri vesayet rejimini andıran bazı müdahalelerin, beyanların, telkinlerin olduğu net bir şekilde ortaya çıkmıştır" dedi. 03.03.2009 ANKARA
netgazete

YAPMADIM.... ETMEDİM.... DEMEDİM....
04 Mart 2009 08:13Kasetlerde yaptığı itiraflarla olay olan Org. Karadayı, savunma mektubu gönderdi..

Taha Akyol/Milliyet

Karadayı Açıklıyor

28 ŞUBAT döneminin Genelkurmay Başkanı Sayın Org. İsmail Hakkı Karadayı bir açıklama gönderdi; aynen şöyle:
“Sayın Taha Akyol,
Yazılarını okuduğum bir köşe yazarı olarak bugünkü yazınızda ifade ettiğiniz bazı hususları üzüntüyle karşıladım. Bunu sizin çizginizdeki bir yazardan beklemezdim. Bu yazıyı okuyan pek çok insan maalesef bunları doğru zannederek okuyacaktır. Bu da üzüntümü artıran bir başka noktadır.
Yazınızla ilgili olarak size şu cevapları vermek istiyorum:
- Yazınızda benim bazı yazarların işlerine son verilmesi hususunda bir emir verdiğimi ileri sürüyorsunuz. Ben ‘yazarları atacaksınız’ diye hiç kimseye emir vermedim. Hiçbir zaman yazarlarla ilgili mevzularla alakadar olmadım, olacak vaktim de yoktu. Önüme gelen basın özetlerini bile okuyacak vaktim olmuyordu.
Bu yaşa gelmiş, 50 yıl görev yapmış bir insanın söylediklerine herhalde inanırsınız. Ayrıca bana hiçbir yazar bu konuda bir şikâyette bulunmadı.

‘Erbakan’a sorulsun’
- Sayın Necmettin Erbakan’a başbakanlık görevinden ayrılması için emir verdiğim kesinlikle doğru değildir. Böyle bir şey olamaz. Böyle bir şeyi hayatımda ilk kez duyuyorum. Bu konuda isteniyorsa Sayın Erbakan’a sorulabilir. Hatta, koalisyon hükümetinin kurulduğu sıralardaydı, ben Bükreş’teyken, gazeteciler bana Türkiye’deki siyasi faaliyetlere müdahale edip etmediğimize dair sualler sorduklarında, ben onlara hiçbir zaman askerin siyasilere baskı yapmasının mümkün olmadığını, isteyen partilerin kendi aralarında koalisyon kurabileceklerini söyledim. ‘Bu bizim dışımızda bir olaydır’ dedim. Bunun üzerine Türkiye’ye döndüğümde, Sayın Erbakan bana teşekkür etti, ‘bu beyanat ne kadar güzel oldu’ dedi.
- Benim hatırladığım şudur: Sayın Tansu Çiller ile Necmettin Erbakan’ın birer yıllık dönüşümlü başbakanlık yapmak konusunda aralarında anlaştıkları yazılıyordu. Başbakanlıkta bir değişiklik olursa, Sayın Erbakan’ın Sayın Çiller’le yer değiştireceğini tahmin ediyordum. Fakat televizyondan Cumhurbaşkanı Sayın Demirel’in Sayın Mesut Yılmaz’ı başbakan yaptığını öğrendim. Ondan sonra ‘hayırlısı olsun’ dedim. Hatta gazeteler bununla ilgili yazı yazdı, ‘Karadayı Paşa’nın haberi yoktu, şaşırmış’ diye. Ben de bu haberlere bakıp ‘bana ne’ dedim.

‘Apaydın’ı tanımam’
- Burhan Apaydın’ı ben hiçbir zaman görmedim, kendisiyle konuşmadım. Kendisini sadece televizyonda gördüm. Benim kendisine ‘27 Mayıs’ın bizzat içindeydim. Sizi Yassıada’da seyrederken sinir oluyorduk, ama cesaretinizi takdir ediyorduk’ dediğimin ileri sürülmüş olması da saçmadır. Ben 27 Mayıs’ta irtibat bürosunda üç dört ay büro hizmetinde çalıştım. Karargâhımız Dolmabahçe’deydi. Yassıada’ya birkaç kez gittim, sonra da akademiye geçtim. Ben iki gün öncesine kadar Adnan Menderes’in avukatının Hüsamettin Cindoruk olduğunu zannediyordum. Ama böyle olmadığını Sayın Cindoruk geçenlerde açıkladı.
Yazınızı okuyanlar hakkımda neler düşünmüşlerdir, onu bilemiyorum. Saygılarımla,
İsmail Hakkı Karadayı”
Sayın Karadayı’nın açıklaması böyle. İlgisi ve nezaketi için teşekkür ediyorum. Ben de birkaç not yazmak istiyorum:

Basına baskı olayı
28 Şubat döneminde, Genelkurmay İkinci Başkanı Org. Çevik Bir, gazete sahipleri Aydın Doğan ve Dinç Bilgin’i Genelkurmay’da öğle yemeğine davet etti ve “komutan adına” diyerek gazetelerin nasıl yayın yapacağı ve hangi yazarların işten atılacağı konusunda ‘talimat’ üslubuyla bir konuşma yaptı. Bunun üzerine Dinç Bilgin sahip olduğu Sabah gazetesinde Cengiz Çandar ve Mehmet Ali Birand’ı işten çıkardı, Mehmet Altan’ın yazılarına uzun süre ara verdi!
Aydın Doğan ise bunu kabul etmeyeceğini, hiçbir yazarı işten atmayacağını Çevik Bir’e söyledi. Bir’in Milliyet‘ten atılmasını istediği yazarlar Umur Talu, Yalçın Doğan ve bendim! Hatta konuşma sertleştiğinde Aydın Bey, Çevik Paşa’ya “Öyleyse bir emekli general gönderin, gazeteyi o yönetsin!” diye tepki göstermişti!
Aydın Doğan’a baskı yaparak sonuç alamayacağını gören Çevik Paşa, Milliyet‘i ziyaret ederek bizlerle görüşmek istedi, Aydın Bey’in düzenlediği öğle yemeğinde Milliyet yazarları olarak Çevik Paşa’yla bir araya geldik. Paşa 28 Şubat’ın bildik “irtica” teorisini anlattı, ben itiraz ettim, tartışmalar oldu...
Emekli olduktan sonra Sayın Bir CNN Türk’ü ziyarete geldi, Mehmet Ali Birand’ın canlı yayınına katıldı; konu Demirel’den sonra kimin cumhurbaşkanı olacağı idi...
Yayından sonra toplu sohbetimizde ben Çevik Bir’e, Aydın Bey’i Genelkurmay’a çağırıp ben dahil çeşitli yazarların işten atılmasını istediğini hatırlattım ama bunu şahsi bir kin meselesi yapmadığımı da belirttim. Çevik Bir de “O günün şartları farklıydı” gibi sözler söyledi; tatlıya bağladık.
Sayın Karadayı’nın açıklamasından anlaşılıyor ki, Çevik Bir, gazete sahiplerine, “komutan adına” demiş olsa bile, kendi inisiyatifiyle baskı yapmış.

Yılmaz mı, Çiller mi?
Sayın Karadayı’nın açıklamasında, Erbakan’ın istifası üzerine Çiller’in başbakan olacağını zannettiğini, Yılmaz’ın başbakan olarak atandığını ise TV’den öğrendiğini belirtmesi önemlidir.
Gazeteci olarak benim notlarım özetle şöyle: Erbakan’ın Refah Partisi’yle Çiller’in DYP’si iktidardaydı. 28 Şubat sürecinde Erbakan 18 Haziran 1997’de istifa etti. Cumhurbaşkanı Demirel’e istifasını sunarken, hükümet kurma görevinin ortağı Tansu Çiller’e verilmesini istedi; Çiller’in güvenoyu alabilmesi için yeterli sayıda milletvekillerinin imzasını taşıyan listeyi de Demirel’e sundu.
Demirel Erbakan’ın istifasını kabul etti ama verdiği listeye itibar etmedi, hükümet kurma görevini ANAP lideri Yılmaz’a verdi. Bu arada DYP’nin 135 milletvekilinden 41’i peş peşe istifa ederek Cindoruk liderliğindeki Demokrat Türkiye Partisi’ne katıldılar; onların desteğiyle Mesut Yılmaz güvenoyu aldı.
Anlaşılıyor ki, 41 milletvekilini istifa ettirerek DTP’ye geçirtip Yılmaz’ı başbakan yapma operasyonunda Sayın Karadayı’nın bir rolü olmamış, bunu Demirel yapmıştır, belki de Batı Çalışma Grubu’nun desteğiyle...
Küçük bir not daha: 27 Mayıs konusunda Sayın Karadayı’ya atfedilen sözleri, ben Av. Burhan Apaydın’ın 2 Mart tarihli Zaman‘da çıkan açıklamasından aktarmıştım.
netgazete

Demirel'den Ses Kaydı Yorumu
04 Mart 2009 08:19

Org. Karadayı ses kaydında "Demirel ne desem yapardı" demişti. Bu Demirel'e soruldu ama verdiği cevap hayret ettirdi...

Vatan Gazetesi'nden Bilal Çetin'in yazısının ilgili bölümü:

Dün 9. Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel ile Türkiye’nin güncel tartışma konuları ve sorunları üzerine uzun bir söyleşi yaptık. Bu olayı, yani Karadayı’ya ait olduğu iddia edilen konuşmaları da sorduk Demirel’e. Karadayı “Demirel ne dersem onu yapardı” demiş...

Ama Demirel “Karadayı kaseti” ni duyunca sorunun tamamlanmasına bile izin vermeden araya girip yanıtladı:

“Sayın Karadayı bana telefon etti, ben öyle şeyler söylemedim dedi. Mesele bitti benim için. Bakın ben bir şey söyleyeyim size; bunlar safsatadır. Aslına bakarsanız doğruluğu ispatlansa ne olacak ki? Varsayalım ki demiş, ne olacak? Kimin ne işine yarayacak? Ne zaman demiş? 10 sene evvel. Bunlar boş...”
aktifhaber

Cemal SAYGILI
Encümen-i Daniş ve "insanüstü yaratıklar

"Yok.. yok! bu işler şu “hata yapması mümkün olan sıradan insanlar” ile olmayacak!

“Hata yapması mümkün olmayacak kadar “kutsal”, dokunulamayacak kadar da “onurlu”, kısacası “insanüstü yaratıklara” (!) ihtiyaç var bu ülkede.

Bir de “vatan ve millet için her şeyi yapmaya hazır”(!) tetikçi kara Türklere…

Hayır hayır! Ben Hindistan’daki hata yapmaz, kusursuz ve dokunulmaz “inekleri”(!) kast etmiyorum!

Adı “Hata Yapması Mümkün Olmayan–İnsanlar Partisi (HYMO-İP) olabilecek yeni bir siyasi yapılanmadan söz ediyorum!

Örneğin, “Hata Yapması Mümkün Olmayan” emekli asker, yargıç ve militan savcı, ilimle-bilimle uğraşmaya vakit bulamayacak kadar yolsuzlukla meşgul laik rektör ve üniversite hocaları ile Doğan-daş medya grubunun hata yapması mümkün olmayan yazarlarını kast ediyorum!

Bence bu “yanılması ve hata yapması mümkün olmayan yaratıklar”(!) daniş-maniş işlerini bir kenara bırakıp yeni bir siyasi parti kurumalılar.


***

Ben bunlara “insan” denilemeyeceği için “yaratık” diyorum. Çünkü bizim bildiğimiz insan, yani “beşer şaşar” ve hata yapar.

Diğer bir anlatım ile “Hatasız kul olmaz!”.

Oysa Doğan-daş medyası bunlardan her söz ettiğinde” hata yapması mümkün olmayacak kadar saygın insanlar”(!) diyor.

Onun için ben bunları insan olarak değil de “insan-üstü” yani “insanlık-dışı yaratıklar” olarak görüyorum.

***

Gerçi şarkılarımızda “Hatasız kul olmaz! “denilir ama bu bizim dokunulamaz yaratıklar kul değildirler zaten.

Hatta pek yaman karşıdırlar “kulluk ve köleliğe”!.

Onlar çağdaş ve özgür “bir-ey” dirler!

“Kul ve köle olan bizleriz, onlar hep efendidirler!

Bir de bunların her biri en az “Hindistan’daki hata yapması mümkün olmayan yaratıklar”(!) kadar kutsal ve dokunulmazdırlar!

İşte bizim şu Encümen-i Daniş ve daha bilmem hangi ad altında bir araya gelen kutsal yaratıklarımız bir araya gelince “Ne olacak bu memleketin hali!” muhabbetleri yaparlar-mış.

Aldıkları kararları da halkın seçtiği hükümetlere dayatırlarmış.

Ne kadar da masum, ne kadar da zararsızlarmış öyle!

Ne kadar da çağdaş, ne kadar da demokratlarmış böyle!

Kapalı kapılar ardında, “Ne olacak bu memleketin hali”! diye düşünmekten perişan olurlarmış!

Peki, bu yaratıklar neden adam gibi meydana çıkıp “Bu memleketin hali ne olacak” diye düşündüklerini millete açıklayamazlarmış?

Çünkü bu sözde kahramanlar kendi milletinin düşünce ve değerlerinden kopuk ve korkak yaratıklarmış!

***

İşte bunlardır bu memleketi sürekli kurtarılmaya muhtaç duruma düşürenler!

Hem bunlar görevde iken darbe planları yapmak yerine asli görevlerini yapsalar ve yasalara uygun şekilde görevlerini yerine getirselerdi zaten memleket bu tür kurtarıcılara ihtiyaç hissetmezdi.

Eskilerde birçok defa yaptıkları gibi, önce ülkeyi karıştırıp, milleti birbirine düşürüp, bir kez daha kurtarıcı olmak istiyorlar anlaşılan.

Peki, memleketi bunlar yönetecekse halkın seçip göreve getirdiği sıradan “fani yaratıklar” ne iş yapacak?

Halkın seçtiği fani yaratıkların ülkeyi nasıl yöneteceğine sizin gibi kutsal ve “insanlık dışı” yaratıklar karar verecekse onlara ne gerek var!

Davul halkın seçtiği “fani yaratıkların” omzunda tokmak siz “insanüstü yaratıkların” elinde olacak öyle mi?

Hem, madem memleketi kurtarma konusunda bu kadar parlak fikirleriniz vardı neden görevde iken bunları uygulamadınız?

Her biriniz yaklaşık 40–50 yıldır bu milletin tepesinde oturdunuz.

Yediğiniz önünüzde yemediğiniz arkanızda idi. Birçoğunuz hala da öylesiniz!

Hadi diyelim ki görevde iken kafanız basmıyordu, şimdi gözünüz açıldı ya!

Kurun o zaman bir siyasi parti, geçin milletin karşısına.

İşte demokrasilerde “Ne olacak bu memleketin hali!” sorusunun cevabı meşru zeminlerde konuşulur, tartışılır ve aranır.

Bu tür konuların Encümen-i Daniş gibi gizli kapaklı meclislerde konuşulması ise “darbeciliktir”, “suçtur”, vatana ve millete “ihanettir”.

12 Mart 2009 Perşembe
aktifhaber

KARADAYI'NIN SES KAYDI- 5
23 Mart 2009 09:49Org. Karadayı'nın 5. Ses kaydı ortaya çıktı. Bu sefer hedefte "Halk" var...

HALK CAHİL, CUMHURBAŞKANINI HALKIN SEÇMESİ KADAR TEHLİKELİ BİR ŞEY YOK

BÜLENT TANLA BANA BİLDİRİ METNİNİ OKUDU.

ASKER MÜDAHALE ETMESİ LAZIM

ILIMLI ADAY VECDİ GÖNÜL PROJESİ TUZAK

HİKMET ÇETİN ALTERNATİF CUMHURBAŞKANI ADAYI

NUR SERTER MİLLİ EĞİTİMİ A’DAN Z’YE DEĞİŞTİRECEK

DEMOKRASİNİN 25 - 30 SENE DAHA ASKERİN HİMAYESİNDE GİTMESİ LAZIM...

SES KAYDININ TAM METNİ:

Halk cahil, cumhurbaşkanını halkın seçmesi kadar tehlikeli bir şey yok Geçen üst düzey çok üst düzey bir komutanla konuştum, o da diyor ki yani hedefleri belli kesinle yani tereddüt etmenin âlemi yok. Bunların hedefleri kesin diyor. Bunun dışında başka bir şey düşünmemek lazım. Yani efendim demokrasi, insan hakları, özgürlük bunların hepsi bahane. Fevkalade tehlikeli.. Şey cumhurbaşkanını şey seçmesi. Böyle bir şey kısa zamanda olmaz, ondan sonra bir de Türk şeyin halkın seçmesi, kadar tehlikeli bir şey yok çünkü Türkiye Fransa, İsviçre değil halk cahil.

ASKER MÜDAHALE ETMELİ, BİLDİRİ METNİ HAZIR

Daha 25-30 sene askerin himayesinde gitmesi lazım demokrasinin, Türkiye’nin.. Hemen Onur Bey’e söyledim gerekirse yargıya mı müracaat edecekler böyle şey olur mu? Bülent Tanla bana bildiri metnini okudu. Asker müdahale etmesi lazım bugün sabah geldi yaa şeyy Bülent Tanla, orduevinde oturduk biraz 1 saat 1,5 saat kadar bugün yarın şey yayınlayacak, bildiri yayınlayacak, şeyini falan okudu metnini şimdi şeye gidiyor, ne yapın edin asker katılsın istemiyorum ama şu var hatta ben söyledim. Çünkü öyle bir haber aldım. Bende söylemiştim bunların istemediği bir şeye hayır hayır derseniz adam balkondan düşüyor tek eliyle tutunmuş kurtarması yok eğer buna yardım etmezsen bu adamı çıkartmazsan hain olursun vatan haini olursun, adam tek ülke bu vaziyete gelirse asker müdahale etmesi lazım.

Tabii bunlar gene böyle şeyler yaparlarsa asker bugün dur der. Demesi lazım yavv. Biz nasıl dedik adamlara. O bakımdan şimdi diğer partilerde kamuoyunda bir şey var. Halk Partisi daha ağırlık basacak falan diye, iki parti birleşmiş, ama bunun içinde çok uğraştım. İki parti birleşmiş, halk partisi yalnız son aldıkları o bir iki tane şey bir iki tane adam almışlar İsmail Amasyalı bilmem ne falan olmaz bunlar.

CHP BAŞKANLIĞINDA KOALİSYON

Bu seçimleri 4 parti girer benim hedefim, şey 4 parti girer bunların benim istediğim, Cumhuriyet Halk Partisi’nin başkanlığında bir koalisyon. O takdirde şartlar çok değişir.
Ilımlı aday vecdi gönül projesi tuzak

3-4 ay evvel Onur Öymen’e yazdım, bu seçimde hükümetin tarafı başarılı olursa, ikinci seçimde büyük avantaj sağlar anlatabildim mi? İkincisi bu AKP’den birisi olursa Vecdi Gönül olabilir, olursa AKP iktidarı devam eder, tek parti iktidarı, otokrasi devam eder. Tek parti iktidarı, o mahsurlu tabi.. Mesela ben sanmıyorum ki bu adamın Sayın Sezer’in reddettiği bazı yasalara hayır diyeceğini sanmıyorum.

HİKMET ÇETİN’E CANIM SIKILDI

Hikmet Çetin alternatif cumhurbaşkanı adayı dün Hikmet Çetin’le konuştum. Dün gazetede bir şey okudum, Hikmet abi etrafında yeni bir parti diyor. Çok canım sıkıldı. Akşam aradım dedim ya hikmet bey bu ne anlama geliyor. Hakikaten doğru mu dedim efendim çok zorlanıyorum diyor valla ben size bir şey söyleyeyim dedim ben sizin dostluğunuzu gördüm. Ondan sonra büyük itibarınız var bir bu değerli şeyiniz hatta size dedim ben ilk defa söylemiştim. Benim cumhurbaşkanı adayım sensin diye söylemiştim. İki sene evvel. Ondan sonra bu dedim şeyi bırakın hangi parti sonradan adam oldu. Girersiniz yüzde bir ondan sonra sıradan bir lider olursunuz. Lider bile olamazsınız. Bu dedim çok önemli. Valla ben de öyle düşünüyorum dedi yarım saat 45 dakka konuştuk. O zaman senden ricam şeyle konuş Erkan Mumcu ile konuş ondan sonra bana geldiler ne yapalım dediler.

NUR SERTER MİLLİ EĞİTİM BAKANI

Nur Serter Milli Eğitimi a’dan z’ye değiştirecek. İlk iş şeyi halletmek lazım Milli Eğitimi hemen düzeltmek lazım, milli eğitimi a dan z ye kadar düzeltmek lazım. İnşallah bu Nur Serter kazanır da, Nur Serter bizim Encümen-i Danişte, onu da sonradan aldık biz kazanır da Milli Eğitim Bakanı olur, üniversitede rektör yardımcısı.

aktifhaber

Radikal gazetesinin iki yazarı, Genelkurmay eski Başkanı İsmail Hakkı Karadayı yüzünden birbirine düştü! Hasan Celal Güzel'e kızan Mustafa Aysan, gazeteden ayrıldı


01 Nisan 2009 Radikal gazetesinin iki yazarı eski Genelkurmay Başkanı İsmail Hakkı Karadayı yüzünden birbirine düştü. Birbirine düşmekle de kalmadı birinin gazeteyle yollarını ayırmasına kadar gitti. Radikal yazarı Hasan Celal Güzel'in 26 Mart 2009 günü köşesinde yazdığı "Zavallı Karadayı" başlıklı yazı, aynı gazetede yazarlık yapan ekonomi yazarı Mustafa Aysan'a çok dokunmuş. Bugün köşesinde veda yazısına yer veren Ayhan Radikal'den ayrılış nedenini de açıkladı.

İZNİNİZİ İSTİYORUM
10 yıldır sizlere bu pencereden sesleniyor, ekonomimizin ve işletmelerimizin durumu konusunda bildiklerimi, öğrendiklerimi sizlerle paylaşıyorum. Ancak bugün, istemediğim halde ve sizlerden özür dileyerek, buradaki yazılarıma ara vermek için izninizi almak zorundayım.

İNSAFA SIĞMAZ
Çünkü, 26 Mart 2009 Perşembe günü gazetemizde yayımlanan bir köşe yazısında sunulan görüşlerin, hukuka, kanunlarımıza, akılcı düşünceye, görgü kurallarına ve insafa sığmadığını düşünüyorum.

GÜZEL İNSAFSIZCA SALDIRDI
Sözü geçen yazıda, Hasan Celal Güzel, ömrünü ordumuzun ve ülkemizin güç kazanmasına adamış, yıllarca ülke hizmetinde büyük başarılar ve ödüller elde etmiş bir komutanımıza insafsızca saldırmış ve onu darbecilikle suçlamıştır. Silahlı Kuvvetlerimizi dünyanın en güçlü orduları arasına taşıyan çalışmalara büyük katkılarda bulunmuş ve ordularımızı, yıllarca, dirayet, ehliyet ve bilgiyle yönetmiş bu komutanımıza, insafsız, haksız ve kanunlarımıza aykırı biçimde yapılmış olan bu saldırıyı kınıyorum. İnsanlık için iyilik dolu, demokrasi aşığı aziz dostuma yapılan bu saldırı nedeniyle buradaki yazılarıma son vermeme izin vermenizi diliyorum. Bir başka pencerede yeniden sizlerle buluşmak dileğiyle saygılar sunarım.

HASAN CELAL GÜZEL NE DEMİŞTİ
Bir kişi düşününüz ki, milletin içinden çıkmış. Bu fakir millet verdiği vergilerle onu okutup subay yapmış. Onun yıldızlarla donatılmış omuzları bu cefakâr milletin iftihar kaynağı olmuş. Evlâdını onun emrine göndermiş; ona dolu dolu 'komutanım', 'paşam' diye hitap etmiş; onu başının üzerinde taşıyarak çok sevdiği rahmetli Fevzi Çakmak Paşa'nın makamına oturtmuş ve Genelkurmay Başkanı yapmış...Peki o ne yapmış?... Zaferler mi kazanmış; Türkiye'nin savunmasını daha da güçlendirmek için reform mu yapmış; yoksa savunma sanayiini geliştirecek adımlar mı atmış?.. Heyhat ne gezer! Ne yapmış biliyor musunuz?

O BİR DARBECİ
4 Şubat'ta halkı ve seçilmiş iktidarı korkutmak için Ankara'nın göbeğinde tank gezdirmiş. Yani, halkın verdiği paralarla ülkeyi savunmak için alınan tankların namlularını halkın göğsüne ve millet iradesine çevirmiş. Açıkça cezası ağırlaştırılmış müebbet hapis olan suçu işlemiş. Çevik Bir ile birlikte yargıyı siyasallaştırmaya çalışmış. TSK içinde, topluma yaygınlaştırılan bir fişleme ve ihbar ağı kurmuş. Kısaca, o bir darbeci!..

netgazete

Karadayı Kasetlerinde İlk Karar
09 Nisan 2009 08:48

Org. Karadayı'nın darbe çağrısı yapan zincirleme ses kayıtları yargıya taşınmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı ilk kararı verdi...

Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın internette yayınlanan ses kayıtlarıyla ilgili görevsizlik kararı verdi.

Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili ifadelerin Karadayı'nın görev yaptığı dönemli ilgili olduğunu belirten savcılık, yetkinin askeri savcılığa ait olduğunu savundu.

Sivil toplum kuruluşlarının suç duyuruları üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekili Hamze Keleş'in dosyaya bakmakla görevlendirdiği Cumhuriyet Savcısı Şemsettin Özcan, tartışılacak değerlendirmeler yaptı.

Özcan, Karadayı'nın konuşma ve eylemlerinin cebir-tehdit unsurları içermediğini, darbeye teşebbüs suçunun oluşmadığını savundu. Savcı, Karadayı'ya ait konuşmaların Asker Ceza Kanunu'nun 'askeri isyan' suçu kapsamında değerlendirilmesi gerektiğini öne sürdü. Suç duyurusunda, Karadayı'nın hükümeti ve yasamayı etkisiz hale getirmeye çalıştığı belirtilmişti. Cumhuriyet Başsavcılığı, emekli Oramiral Özden Örnek'in darbe günlükleriyle ilgili de görevsizlik kararı vererek, dosyayı Genelkurmay'a göndermişti.
aktifhaber

Karadayı hakkındaki 'görevsizlik' kararına itiraz

13 Nisan 2009 - MAZLUMDER ve Özgür Eğitim-Sen, eski Genelkurmay Başkanı emekli Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı hakkında, kendisine ait olduğu iddia edilen ses kaydı nedeniyle yürütülen soruşturmada verilen "görevsizlik" kararına itirazda bulundu.
Özgür Eğitim-Sen Genel Başkanı Yusuf Tanrıverdi ile MAZLUMDER Genel Sekreteri Avukat Emre Yurtalan, itiraz dilekçesini CMK 250 ile yetkili İstanbul Ağır Ceza Mahkemesine iletilmek üzere Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına verdi.
Tanrıverdi, adliye önünde yaptığı açıklamada, kararın, "Hukuk açısından skandal" olduğunu iddia ederken, Avukat Yurtalan ise görevsizlik kararının hukuka ve yasalara aykırı olduğunu savundu.
Terör ve organize suçlara bakmakla görevli Ankara Cumhuriyet Başsavcıvekilliği, MAZLUMDER ve Özgür Eğitim-Sen'in suç duyurusu üzerine, Karadayı hakkında, medyada yer alan ve kendisine ait olduğu iddia edilen ses kaydı nedeniyle yürütülen soruşturmada "görevsizlik" kararı vermişti

netgazete

Çankırılı hemşehrileri belediyeye dilekçe verdi: Orgeneral Karadayı'nın adını cadde ve okuldan silin
14:00 - Çankırılı 5 vatandaş, eski Genelkurmay Başkanı Orgeneral İsmail Hakkı Karadayı'nın isminin verildiği bulvar ve kamp eğitim merkezinin adının değiştirilmesi için belediye meclisine dilekçeyle başvurdu. Dilekçede, "Çankırı'dan bir Genelkurmay Başkanının çıkması hepimizi onurlandırdı. Ne yazık ki son zamanlarda internet sitelerinde yayınlanan ses bantlarında 27 Mayıs darbesi, 1971 muhtırası, 12 Eylül darbesi ve 28 Şubat sürecinde katkısı olduğu ifade edilen halka cahillikle hitap edip, demokrasinin en az 39 yıl askeri vesayet altında olması gerektiğini söyleyen bu şahsın ismi cadde ve okula yakışmamaktadır.'' denildi. 06.05.2009 ÇANKIRI netgazete

Encümen-i Daniş'ten İtiraf
28 Mayıs 2009 08:05

Cindoruk'un DP'nin başına geçmesiyle ilgili en çarpıcı itiraf Encümen-i Daniş Başkanı Necmettin Karaduman'dan geldi.

Ergenekon soruşturması çerçevesinde sık sık gündeme gelen Encümen-i Daniş, yeniden sahnede. Gizemli topluluk, bu kez siyasi sürece yaptığı müdahalelerle tartışılıyor. Kamuoyuna Hüsamettin Cindoruk'un Demokrat Parti (DP) genel başkanlığına bu kurulun getirdiği kanaati hakim. Encümen-i Daniş Başkanı Necmettin Karaduman, bu iddiayı doğruladı.

Karaduman, bu girişimleri Encümen-i Daniş olarak değil, bir grup eski parlamenterle yürüttüklerini söyledi. Türk Parlamenterler Birliği'nin sosyal tesisi olarak kullanılan Filizli Köşk'te aylarca toplantılar düzenlediklerini, merkez sağda yeni parti için düğmeye bastıklarını, ancak DP'deki gelişmeler üzerine bundan vazgeçip kongreye Cindoruk'la girdiklerini açıkladı.

Karaduman'ın verdiği bilgilere göre, kurulacak partinin genel başkanı Prof. Süheyl Batum olacaktı. Fakat DP kongresine Batum'la değil Cindoruk'la gidildi. Karaduman, bunun sebebini, Cindoruk'un 'tecrübeli ve sembol bir isim' olmasına bağlıyor. Karaduman, Cindoruk'un bir süre sonra yerini Batum'a bırakacağına işaret ediyor. Toplantılara kimlerin katıldığını açıklamasa da yerel seçimlerden 5 ay önce düzenli olarak bu konuyu konuştuklarını belirtiyor. Merkez sağda boşluk bulunduğu tezi üzerinden yapılan toplantılar, yeni parti kurma fikri üzerinde gelişmiş. Görüşmelere Cindoruk'un da katıldığını bildiren Karaduman, sağda toparlanmayı teşvik edecek projeler geliştirdiklerini aktarıyor. Ancak DP Genel Başkan Süleyman Soylu'nun bırakma kararı üzerine fikir değişikliğine gidilmiş. Yeni parti fikri rafa kaldırılarak DP liderliğinin ele geçirilmesi kararı alınmış. Karaduman, Cindoruk'a, "Bu işe sen öncülük et." teklifini götürmüş. Cindoruk, hemen kabul etmiş.

Bundan sonraki süreçte, DP-Anavatan birleşmesinin sağlanacağını kaydeden Karaduman, bu yönde alınmış kararların olduğunu gizlemiyor. Plana göre, Cindoruk yerini başka bir isme bırakacak. O isim büyük ihtimalle Prof. Batum olacak. Toplantıların başından beri hep Batum üzerinde durduklarını dile getiren Karaduman, "Biz Süheyl Bey'i beğeniyoruz. Tahmin ediyoruz o istikamette gelişmeler olacaktır." diyor.

Süheyl Batum: Hakkımda alınan karardan memnunum

Encümen-i Daniş Başkanı Karaduman, Filizli Köşk'te yaptıkları toplantı sonucunda Prof. Dr. Süheyl Batum'u lider adayı olarak belirlediklerini açıkladı.

Bundan sonraki süreçte, DP-Anavatan birleşmesi sağlanacak. Ardından Hüsamettin Cindoruk koltuğunu Batum'a bırakacak. Batum, söz konusu plan konusunda, "Benimle ilgili bu tür kararlar alınmış olmasından haberdar değilim ama çok memnun oldum." ifadesini kullandı. Merkezin mutlaka birleşmesi gerektiğinin altını çizen Batum, şöyle konuştu: "Sayın Cindoruk bu girişimi başlatmıştır. Ben siyaset yapmak ister miyim, bilmiyorum. Fakat ben içinde yer almasam da bu birleşme mutlaka

ENCÜMEN-İ DANİŞ'İN LİDER ADAYI
12 Haziran 2009 08:54

Encümen-i Daniş, yeni siyasi projesini ve yeni lier adayını açıkladı.

Hüsamettin Cindoruk'u tekarar siyasete dönmesi için ikna eden Encümen-i Daniş'in Başkanı Necmettin Karaduman, genel başkanlık için asıl adayının Bahçeşehir Üniversitesi öğretim üyesi Süheyl Batum olduğunu söyledi.

TBMM eski Başkanı Karaduman, DP ile Anavatan arasındaki birleşme çalışmalarını yakından takip ettiğini belirterek, "Bu birleşmenin sağlanması için iki tarafla da görüşmeler yapıyorum" dedi. Cindoruk'u siyasete dönmesi için kendisinin ikna ettiğini ifade eden Karaduman, ancak genel başkanlık için asıl adaylarının Batum olduğunu söyledi.

YENİ İSİM GEREKİYOR

Türkiye'nin böyle bir siyasi harekete ihtiyacı olduğunu kaydeden Karaduman, ANAP eski Genel Başkanı Mesut Yılmaz'ın "Benim liderlik hedefim yok" açıklamaları için "Bu Sayın Cindoruk'la da sayın Yılmazla'da olmaz. Kafamızda yeni bir lider var unun üzerinde çalışıyoruz. Yeni lider adayımız sayın Süheyl Batum'dur. Kendisi de çok hevesli. Birleşme'den sonra onun adaylığını gündeme getireceğiz" diye konuştu.

aktifhaber

03 Kasım 2009
PLANIN SON AŞAMASINA GELİNDİ
Daniş'çilerin DP planının iki adımı tamam. Son aşama da tamam gibi. Batum olumlu baktı...

‘DP’nin başına Cindoruk gelecek’, ‘Anavatan ile DP birleşecek’ ve ‘Süheyl Batum da yeni lider’ öngörülü Filizli Köşk Planı’nın iki adımı tamam, sıra son aşamada... Planın son aşaması için Süheyl Batum'dan da olumlu yanıt geldi. Batum Cindoruk'a evet dedi.

Ergenekon soruşturması kapsamında gündeme gelen Encümen-i Daniş’in Başkanı Necmettin Karaduman’ın 4 ay önce anlattığı ve Filizli Köşk Projesi olarak bilinen “Sağda bütünlüğü sağlayacak yeni lider” planı adım adım uygulanıyor. “Süleyman Soylu’nun liderliğindeki DP’nin başına Hüsamettin Cindoruk’u getirip, Anavatan ile birleşmesinden sonra partinin başına Sülehy Batum’u getirme” planının ikinci aşaması geçen hafta sonu tamamlanırken Karaduman, üçüncü aşama için de harekete geçti.

FİLİZLİ KÖŞK PLANI DEMİŞTİ

Star’a konuşan Karaduman, “Politikada eskimiş olduğu varsayılan yüzlerle yola devam edilmemeli. Süheyl Batum gibi genç isimlerin partinin ön kadrolarında yer alması gerektiğini düşünüyorum” dedi. Karaduman, DP’nin başına geçirdikleri Hüsamettin Cindoruk’un yerine yeni lider hazırladıklarını açıklamıştı. Süleyman Soylu liderliğindeki DP’nin kongre sürecinde Filizli Köşk’te yaptıkları toplantılarda DP liderliğine Cindoruk’un getirilmesini kararlaştırdıklarını söyleyerek tartışma yaratan Karaduman, DP-Anavatan birleşmesini yakından takip edip iki tarafla da görüştüklerini söylemişti. Karaduman, birleşme sonrasının genel başkanının da Süheyl Batum olacağını ifade etmişti.

BATUM, FİLİZLİ KÖŞK MÜDAVİMİ

Karaduman DP-Anavatan birleşmesi ve sonrası için aldıkları kararları şöyle açıklamıştı: “Filizli Köşk’te birkaç kez konferans veren Süheyl Batum da bize bu işi yapabilecek isim olarak geldi. Bizim düşüncemiz Hüsamettin Bey’in merkez sağı toparladıktan sonra Süheyl Batum’un hareketin başına geçmesi. ”

LİDERLİĞE ÇOK HEVESLİ

Yaklaşık 4 ay önce birleşme sonrası senaryolar için konuşan Karaduman “Bu Cindoruk’la da, Mesut Yılmaz’la da olmaz. Lider adayımız Süheyl Batum’dur. Kendisi de çok hevesli. Birleşmeden sonra onun adaylığını gündeme getireceğiz’ demişti. Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal’ın liderliğini de değerlendiren Karaduman “Haberal’a yıllar önce siyasete girmemesini tavsiye etmiştim. DP’ye genel başkan olmasını da doğru bulmuyorum” demişti.

Yeni lider Mayıs’ta seçilecek

Anavatan’la birleşen Demokrat Parti’nin olağan kongresi Mayıs ayında yapılacak. Kongrede yeni lider belirlenecek ve seçime bu lider partiyi götürecek. Cindoruk’la o tarihe kadar yola devam edecek olan DP’nin planı, Büyük Türkiye Partisi Genel Başkanı Abdüllatif Şener ve DSP’yi de yanına çekmek. Mayıs’taki kongrede genel başkanlığa kimin oturacağı ise sağdan ve soldan toplanan isimlerin netleşmesinden sonra belli olacak. Partinin Mesut Yılmaz, Celal Doğan gibi isimlerinin de girdiği ilk GİK toplantısı ise Çarşamba toplanacak. 100 kişilik GİK, Başkanlık Divanı üyelerini belirleyecek. 10 kişilik Başkanlık Divanı’nın sayısı da ANAP’lılara yer açmak için arttırılacak.

BATUM'DAN CİNDORUK'A OLUMLU CEVAP

DP’ye katılmaktan son anda vazgeçen merkez solun önde gelen isimlerinden Prof. Batum, Cindoruk’un son çağrısını olumlu karşıladı

DP-Anavatan birleşmesiyle ortaya çıkan yeni oluşuma “merkez sağ” imajı nedeniyle katılmaktan son anda vazgeçen merkez sol grubun önde gelen isimlerinden Prof. Dr. Süheyl Batum, DP lideri Hüsamettin Cindoruk’un “Merkezdeyiz, bekliyoruz” çağrısını olumlu karşıladı.

Batum “Partiyi hafif sola kırıp merkeze taşıyın, gelelim” önerisini götürdükleri Cindoruk’tan birkaç somut adım beklediklerini söyledi. Batum, Milliyet’in konuyla ilgili sorularını şöyle yanıtladı:

Cindoruk’un “Merkezdeyiz, bekliyoruz” davetini nasıl karşıladınız?
Çok güzel bir davet. Sayın Cindoruk da Türkiye’nin ihtiyacının merkez sağ veya merkez sol partide değil tam merkezde bir hareket olduğunu biliyor. Türkiye’de bazı alışkanlıkların kırılması lazım. DP-Anavatan birleşmesi “merkez sağ toparlanıyor” diye algılandı. Ama bu Türkiye’nin ihtiyacını karşılamaya yetmez. Onun için tam merkezde olmalı diyoruz.

Peki bu davete olumlu cevap vermeniz için ne gerekiyor?

Sayın Cindoruk çok olumlu, bilinçli hareket ediyor. Bazı somut söylemlerle bu süreç hızlanabilir. Beraber hareket ettiğimiz arkadaşlar da somut adımlar bekliyor.

Ne gibi adımlar atılmalı?

Haklara ve özgürlüklere daha çok önem verileceğini gösteren söylemlere gereksinim var. Yargı bağımsızlığını, basın özgürlüğünü önemseyen, bunların iyileştirilmesini gerektiğine dikkat çeken söylemlere. Hem işverenin, hem işçinin, emeğin haklarının iyileştirilmesi gerektiği söylenebilir. Siyasi Partiler Yasası’nın reforme edileceğine dair söylemler.

İyileştirme olmadı

İyi ama bunlara zaten kimsenin itirazı yok... Bu ilkeleri şu andaki tüm siyasi partiler de destekler...

Orası öyle de, Anavatan’ın iktidar olduğu yıllarda da, DP zihniyetinin devamındaki partilerin iktidar olduğu dönemlerde de bu saydığımız ilkeler üzerinde somut iyileştirmeler yapılmadı.

ANAP döneminde yasadışı yollarla özel TV’ler kuruldu, iyi de oldu ama basın özgürlüğü ileri mi gitti? Yargı bağımsızlığında yol mu alındı? HSYK’nın yapısı mı değişti? Kadın-erkek eşitliğinde somut çağdaş adımlar mı atıldı? İşçinin, memurun haklarında reform mu yapıldı? Azınlık haklarında, örneğin Alevi vatandaşlarımızla ilgili reformlar yapıldı mı? Bunların hiçbiri gerektiği şekilde yapılmadı. Şimdi herkesi kucaklayacak söylemler gerekiyor. Biz de bunu bekliyoruz.

MİSYONU SİLİVRİ'Yİ BOŞALTMAK

Aydın Menderes: Bu toplum mühendisliğinin arkasında Ergenekoncular var, amaç Silivri’yi boşaltmak.

DP eski Genel Başkanı Süleyman Soylu: DP’nin Ergenekon’u sırtlayıp götüren bir siyasi parti olmasını kabul edemiyorum. Kongrede de konuları ıslak imza ve Ergenekondu.

DYP eski Genel Sekreteri, ANAP eski Genel Başkan Danışmanı Tevfik Diker: Davul Cindoruk’un boynunda, tokmak Mesut Yılmaz’ın elindedir. Bu tabloda 28 Şubat ve Ergenekon var.

DP Genel Başkan Yardımcısı Salim Ensarioğlu: Hüsamettin Cindoruk’un Ergenekon ile ilgili konuşmalarını tasviye etmiyorum.

Gazeteci Oral Çalışlar: Söz konusu isimlerin çoğu Ergenekon avukatı durumunda. CHP zaten Ergenekon avukatı yenisine ne gerek var.

Prof. Dr. Mümtazer Türküne: Askerlerle uzlaşarak devlet iktidarına ortak olma teşebbüsü. Ergenekonculuğu siyasi misyona dönüştürme amacındalar.
aktifhaber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> ÇÖPLÜK Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com