EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

Irak'ın Şehid Devlet Başkanı Saddam Hüseyin

 
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İZ BIRAKANLAR
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Oca 07, 2009 8:03 pm    Mesaj konusu: Irak'ın Şehid Devlet Başkanı Saddam Hüseyin Alıntıyla Cevap Gönder

Şehid Lider Saddam Hüseyin'in, Irak halkına yazdığı “son mektup”



Yüce Irak halkına

Kendimi Irak için feda ediyorum.. Eğer Allah izin verirse hakikatli insanlar ve şehitlerin arasındaki yerimi alacağım. Eğer şehitlik mertebesine ulaşmama izin verilirse Allah’ın karşısına huzur içinde çıkacağım. Irak’taki kan gölünün sebebi Amerika ve İran’dır.

ZALİME BOYUN EĞMEDİM

Vatanınızın düşmanları, işgalciler ve Farslar içinize nifak tohumu ekmeye çalışıyorlar. Bu düşmanlara karşı birlik olun, onlardan nefret etmeyin. Nefret sizi körleştirir.

Kardeşiniz ve lideriniz olan beni aileniz kadar yakın tanıyorsunuz.

Zalimlere hiç boyun eğmedim. Onlara karşı kılıç oldum.

Kahraman direnişte yer alan Iraklılar, öfkenizi işgalicilere yöneltin. Sizi bölmelerine izin vermeyin. Ben Allah’a gidiyor ve elveda diyorum.

Yaşasın Irak, yaşasın Filistin, yaşasın direniş, yaşasın cihad!

Allah büyüktür!

Kaynak: https://www.facebook.com/mesutudaysaddam?fref=nf

Saddam Hüseyin'i sorgulayan CIA ajanından itiraf...
Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in yakalandıktan sonra CIA tarafından yapılan sorgusu kitaplaştırıldı. Kitabında tarihin Saddam'ı haklı çıkardığını itiraf eden CIA ajanı John Nixon, Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'in sorgu sırasında kendisine, "Başarısız olacaksınız çünkü Irak'ı tanımıyorsunuz" dediğini yazdı.

ŞEHİD LİDER SADDAM HÜSEYİN ANISINA YAPILAN ANIT ÇEŞME FİLİSTİN’DE AÇILDI
25 Ekim 2017



Filistin’in Batı Şeria bölgesinde yer alan Kalkilya ilindeki bir meydanda, üzerinde Iraklı efsanevi lider Saddam Hüseyin rölyefi bulunan bir anıt çeşmenin açılışı yapıldı. Anıtın dikildiği caddenin adı ise ‘Saddam Hüseyin Caddesi’ olarak değiştirildi. Anıtın...

SADDAM HÜSEYİN ANIT ÇEŞMESİ FİLİSTİN’DE AÇILDI

Filistin’in Batı Şeria bölgesinde yer alan Kalkilya ilindeki bir meydanda, üzerinde Iraklı efsanevi lider Saddam Hüseyin rölyefi bulunan bir anıt çeşmenin açılışı yapıldı. Anıtın dikildiği caddenin adı ise ‘Saddam Hüseyin Caddesi’ olarak değiştirildi.

Anıtın bir yüzünde, Hüseyin’in halkı selamladığı bir kabartma yer alırken, diğer yüzünde elinde bir silah tuttuğu görülüyor.

Anıtın açılış töreninde konuşan, Kalkilya valisi Refi Ravacba, Saddam Hüseyin’in Arap ulusal davasına katkılarından bahsederek, “Saddam, tıpkı şehit Yaser Arafat gibi kahramanlık, şeref, özgünlük ve meydan okumanın sembolüydü. Her ikisi de Araplar için aldıkları kararlarda birer pusulaydı. Onlar yola çıktığında, Arap milliyetçiliği de onlarla birlikte yola çıktı. Mahmud Abbas’ın bu iki büyük liderin izinden gittiğine eminiz…” dedi.

Adımlar HABER

Saddam Hüseyin'i sorgulayan CIA ajanından itiraf: "Irak'ı yönetemeyeceksiniz, Başarısız olacaksınız çünkü Irak'ı tanımıyorsunuz."
18 Aralık 2016



Irak devrik lideri Saddam Hüseyin'in 2003'te yakalandıktan sonra CIA tarafından sorgulanması kitap haline geldi. Saddam'ın sorgusunu yürüten CIA ajanı John Nixon "Başkanı Sorgulama: Saddam Hüseyin'in sorgusu" (Debriefing The President: The Interrogation Of Saddam Hussein) adını verdiği kitabında o dönem Irak'ın devrik lideriyle yaptığı konuşmaları aktardı.

Saddam'ın bilinenin tam tersini kendisine aktardığını iddia eden Nixon, "Onu dinlediğimde bu duruma oldukça şaşırdım" dedi.

Kitabında tarihin Saddam'ı haklı çıkardığını savunan John Nixon, Saddam Hüseyin'in yakalandıktan kısa bir süre sonra kendisine, "Irak'ı yönetemeyeceksiniz, Başarısız olacaksınız çünkü Irak'ı tanımıyorsunuz. Dilini, insanını, tarihini ve kültürünü bilmiyorsunuz. Çok yakında Irak'ı yönetmenin ne kadar zor olduğunu siz de anlayacaksınız" dediğini yazdı.

Eski CIA ajanı Nixon ayrıca ABD'nin işgalden önce ortaya attığı iddiaların Saddam Hüseyin tarafından kesin bir dille reddedildiğini aktardı.

2003 yılında yakalanan Saddam Nixon'a Irak'ın iklim koşullarıyla insanların davranışları arasında bir ilişki olduğunu ve 2004 yılında yaza doğru ülkede olayların başlayacağını aktarmış. Tarih daha sonra Saddam'ı haklı çıkardı. 2004 yılının Nisan ayında ABD öncülüğündeki koalisyon güçleriyle El Kaide, Mehdi Ordusu ve Baas partisi taraftarları arasında çatışmalar yaşandı. Çatışmalarda bin 342 Sünni ve Şii savaşçı hayatını kaybederken, koalisyonun kaybı 383 olarak açıklandı.

Nixon Saddam'ın ayrıca "Irak hükümetinin El Kaide bağlantıları var" iddiasını reddettiğini ve 11 Eylül saldırılarına hiçbir şekilde destek vermediğini kitabında belirtti. Nixon'a göre Saddam 11 Eylül saldırılarını Amerika ve Irak ilişkileri açısından yeni bir sayfa olarak gördü. ABD yönetiminin 2001'de meydana gelen saldırıdan sonra köktenciliğe karşı vereceği savaşta Ortadoğu'da seküler bir yönetim olarak Irak'a daha fazla güveneceği Saddam'ın düşünceleri arasında bulunuyormuş.

Kitapta Irak'ın kimyasal silaha sahip olmadığını aktaran Saddam Hüseyin'in Amerikan halkının cahil olduğunu ve Irak'ın sonunu getireceklerini söylediği belirtildi. Nixon kitabında, Saddam Hüseyin'in Irak'ın kimyasal silah kullanmayacağı yönünde konuşmalar yapmasıyla birlikte kendisine Halepçe katliamını sorduğunu ve devrik liderin sinirlenerek, "Sizden de başkanınızdan da korkmuyorum. Ülkemi korumak için ne gerekiyorsa onu yaparım" dediğini ve daha sonra sakince "O kararı ben almadım" ifadelerini kullandığını aktardı.

2003 yılında yakalanan Saddam Hüseyin Amerika'nın atadığı geçici hükümetin yönetiminde yargılanmış ve 1982 yılında Duceyl'e 148 Iraklı Şii'nin öldürülmesinden sorumlulu tutularak 5 Kasım 2006'da idama mahkum edildi.

Saddam Hüseyin 30 Aralık 2006'da asılarak idam edildi. John Nixon, "Başkanı Sorgulamak: Saddam Hüseyin'in Sorgusu" adını verdiği kitabı Saddam'ın idamının 10. yıl dönümünden bir gün önce 29 Aralık tarihinde raflarda yerini alacak.
Hukukihaber

‘ABD, idamından 10 yıl sonra Saddam’ı sözlerini hatırladı: Geri gelmemi dileyeceksiniz’
30.12.2016



ABD’nin Ortadoğu’da son 10 yılda attığı adımları değerlendiren RİA Novosti’den siyaset uzmanı Aleksander Khrolenko, ABD’li yetkililerin Saddam Hüseyin’in “Geri gelmemi dileyeceksiniz” sözlerini hatırladığını söyledi.

Irak’ın devrik lideri Saddam Hüseyin’in 30 Aralık 2006’da idam edilmesinin üzerinden geçe 10 yılı değerlendiren Khrolenko, “BM’nin herhangi bir yaptırımıyla karşılaşmayan Irak savaşı yasadışıydı, egemen bir devlete yönelik doğrudan saldırıydı. Irak’ın işgali 5.000 ABD askerinin hayatına, onbinlercesinin de yaralanmasına ya da engelli kalmasına mal oldu” dedi. Rus uzman, “ABD’nin Ortadoğu’daki uzun erimli ‘düzenlemeleri’ toplamda 6 trilyon dolarlık astronomik bir maliyete ulaştı” diye yazdı. ABD’nin Irak’ı işgal etmesinin bölgeye ne barış ne de demokrasi getirdiğini belirten Khrolenko, “11 Eylül saldırılarının ardından ABD yeni güvenlik stratejisi kapsamında ulusal çıkarları için dünyanın bir bölümüne savaş açtı. Irak, Washington’ın Afganistan’da başlattığı operasyonun ardından hedefe alınan ikinci ülke oldu” ifadelerini kullandı. İdamın 10. yılında ABD’li yetkililerin Irak’ın devrik liderinin “Geri gelmemi dileyeceksiniz” sözlerini hatırladığını kaydeden Rus uzman, “Batı’daki çoğu kişi modern dünyanın büyük kısmının ABD tarafından yaratıldığına inanıyor. Herhangi bir problem ya da anlaşmazlık olduğunda diktatörleri görevden alması ve sorunlu ülkeleri parçalarına ayırması tercih edilebilir oluyor” dedi.

Kaynak: Sputnik

"Bağdat Düşmedi İşgal Edildi! Direnişçiler Yeniden Kurtaracak"

03 Kasım 2009

Saddam Hüseyin'e göre, Bağdat'ın düşmesinde ihanet yok, yakalanması ise en yakın arkadaşının satması sonrasında.

Bir dönem Ortadoğu'nun yakın siyasi tarihine ışık tutması beklenen Saddam'ın hatıralarında, Bağdat'ın düşmesinde, askerinin kendisine ihanet ettiğini kabul etmiyor. Saddam, 'Bağdat düşmedi, işgal edildi, direnişçiler yeniden kurtaracak' diyor.

Sudan'da basılan ve Ürdün gibi satışa sunulan ülkelerde adeta yok satan hatıratta, Saddam Hüseyin, tutuklanışının gerçek hikayesini anlatırken, zindandan kaçma planlarını da, tutuklanmadan önce zaten yaptığını söylüyor.

Saddam Hüseyin hatıratında, oğullarının Amerikalılar tarafından öldürülmesi sonrasında, 'Onlar şehit oldu' diyor ve gurur duyduğunu söylerken, Bağdat'ın düşmesinde, ordunun ihanet iddialarını ise kesinlikle kabul etmiyor.

'Bağdat düşmedi işgal edildi, direnişçiler Bağdat'ı ihtilalden kurtaracak' diyen Saddam'ın hatıratındaki en ilginç detaylardan biri ise zindandan kaçmayı, tutuklanmadan önce planmış olması.

Eğer yakalanırsa, nasıl kurtulacağının planını bile yapan Saddam, direniş gruplarının ve özel kuvvetlerin işbirliği ile bulunduğu hapishanenin işgal edilmesini hedeflemiş.

Saddam hatıratında, kendisini koruyan Amerikan askerlerinin, hafif ve orta silahlar taşıdığını da belirterek, kaçma girişiminde, bu korkak Amerikan askerlerine iki tokat atarak, silahlarının rahatlıkla elinden alınabileceğini düşünmüş.

Saddam, tutuklama sebebi olarak en yakın ve güvendiği arkadaşlarından biri olan Gays El Namık'ın, mükafatı almak için hainlik yaptığını, yerini Amerikalılara söylediğini belirtiyor.

Amerikalıların Bağdat'a girmesinden sonra sabit bir yerde yaşamayan, devamlı hareket eden, Saddam, çoban elbisesi giyerek gizlenmiş.

Saddam tutuklanış anında Amerikan askerlerine niçin direnmediğini ise 'Irak halkının liderini kaybetmesinden korktuğu' şeklinde açıklıyor. Savaştan önce ülke dışına kaçmamasını da, 'Kendi kendime, nasıl olur da Irak halkını kendi başına bırakarak ülke dışına kaçarım' dedim' ifadesiyle anlatıyor.

Yanındaki Amerikan askerlerinin kendisinden hatıra imzası istediklerini anlatan Saddam, askerlere Irak tekrar bağımsızlığına kavuştuğunda kendilerini misafir olarak davet edeceğini söylediğini ve askerlerin de gelme sözü verdiklerini söylüyor.

Amerikalıların günde iki defa ateşini ölçtüğü Saddam, askerlere sağlığının son derece yerinde olduğunu belirtmek için şakayla karışık; 'Halk isterse evlenebilirim' demiş.

Saddam hatıratında, kendisine Amerikan askerlerine verilen yemekten verildiğini 2006 yılında ise 8 ile 20 Temmuz tarihleri arasında açlık grevi yaptığını da yazdı.

Hatıratında adil bir yönetici olduğunu, bu konuda en yakınlarına karşı bile son derece sert tavır takındığını anlatan Saddam; 'Oğlum Udey, Kamil Hanna'yı öldürdüğü zaman yargıçlardan adil karar vermelerini istedim. Adalet bakanı ve Irak mahkemelerinin bana karşı mahcup olduklarını hissettim ve kendi oğlum Udey'in idamına karar verdim. Ancak Udey'in annesi, Ürdün Kralı Hüseyin'e haber vermiş. Kral Hüseyin bana, eğer Udey'i affetmezse bir daha Irak'a gelmeyeceğini söyledi ve yemin etti. Ben de Arap adetlerine göre öldürülenin velisi affederse, affederim' dedim" ifadesini kullanıyor.

İçişleri bakanıyken üvey kardeşi Vatban İbrahim Hasan'ı da neden görevinden aldığını da şöyle anlatıyor. 'Kardeşim içişleri bakanıyken, şoförü trafik kurallarına uyarak, kırmızı ışıkta durunca, kızarak trakfik lamabasına ateş etmiş. Bunu öğrenir öğrenmez hemen görevine son verdim.'

Hatıratında yargıçın kendisi hakkında idam kararı verdiği anı da anlatan Saddam, o anda hiç korkmadığını, doktorunun sakinleştirici hap alması konusundaki önerilerini de kabul etmediğini ve doktora; 'Dağlar rahat olmak için sakinleştiriciye ihtiyaç duymaz' dediğini aktarıyor.

Hatıratın yayınlanan ilk bölümü tutukluluk döneminde Saddam ile 144 defa görüşen avukatlarından Halil El Dilimi tarafından hazırlandı. Kağıt ve kalem yasak olduğu için 480 sayfalık ilk bölümü Saddam, avukatına sözlü olarak anlattı.

Saddam'ın hatıratında, en tartışma doğuracak bölümlerden biri ise 'Irak'ın Kuveyt'i işgalinin hata, ancak İran ile tutuştukları savaşın doğru olduğunu ifade ettiği bölüm…

Dünya Bülteni

Saddam Hüseyin'in hatıratı yayınlandı

28 Ekim 2009 Anadolu Haber

Ortadoğu'nun yakın dönem siyasi tarihine ışık tutması beklenen Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyinin hatırarı yayınlandı

Saddam hatıratında, Kürt meselesi, Kuveyt'i neden işgal ettiği ve Amerika'nın Irak Büyükelçisiyle Kuveyt'i işgalinden önceki görüşmesi, 11 Eylül saldırılarından sonra neden ABD'ye başsağlığı mesajı göndermediği gibi bilinmeyen birçok konuyu açıklıyor.

Hatıratta 1959 yılından, idam edildiği 2006 yılları arasında yaşanan önemli olaylar anlatılıyor. Hatıratında Saddam, yaşadığı savaşları, Bağdat'ın düşüşünü, esir edilişini de ayrıntılarıyla ele alıyor.

Tutukluluğu süresinde Saddam Hüseyin ile 144 defa görüşen avukatı Halil El Dilimi, hatıratın ilk cildinin 480 sayfa ve 27 bölümden oluştuğunu ve Hartum'da Minber yayınevi tarafından basıldığını söyledi. Hatıratın adı; 'Saddam Hüseyin Amerikan zindanında...işte yaşananlar'

Avukatının ifadesine göre, Amerikalılar kağıt ve belge naklini, zindan hayatı boyunca yasak ettiklerinden dolayı, Saddam, sonradan yayınlanması için hatıralarının bir bölümünü avukatına sözlü olarak anlattı.

Hatıratta Kürt problemi, petrolün millileştirilmesi, 1980-88 yıllara arasında yaşanan İran-Irak savaşı, Kuveyt meselesi ve yaşanan diğer olaylara sebep olanlar...' en ince ayrıntılarına kadar anlatılıyor.

Saddam hatıratında, Kuveyt'i işgal etmeden önce Amerika'nın Irak büyükelçisi ile yapmış olduğu görüşmeyi de anlatıyor. 11 Eylül saldırılarında nerede olduğunu, haberi nasıl duyduğunu ve neden Amerikan yönetimine başsağlığı mesajı göndermediğini de açıklıyan Saddam, Bağdat'ın 9 Nisan 2003 tarihinde düşüş sebeplerine de ışık tutuyor.

Üç cild ve yaklaşık 1000 sayfadan oluşacak olan hatıratın ikinci bölümünde, Saddam'ın kendi eliyle önceden yazmış olduğu hatırları bulunuyor. Kendi el yazısıyla anlattığı anıları, yaklaşık 400 safya civarında. Üçünü ve son cildde ise Saddam'ın şiirlerinden oluşan divanı yer alacak.
dünya bülteni

SADDAM İSRAİL'E İZİN VERMEZDİ!
07 Ocak 2009



Irak'ın Abd ve İşbirlikçileri eli ile Asılarak Şehid Edilen Lideri Saddam Hüseyin'in Eski Yardımcılarından ve bir numaralı adamı olan İzzet İbrahim El Duri, Iraklı Şehid Lider Saddam Hüseyin İktidarda Olsaydı İsrail'in Gazze'ye Saldırı Başlatmaya Cesaret Edemeyeceğini ve İsrail'in Saddam'dan korktuğunu söyledi....

El Duri, El Cezire televizyonunda yayımlanan ses kasetinde, ''Gazze'deki Arap halkına yönelik barbarca saldırıların, Irak'ın ulusal lideri Saddam Hüseyin'in yokluğunun doğal sunucu olduğunu'' savundu.

ABD tarafından Irak'taki direnişin liderlerinden biri olduğu ileri sürülen El Duri, "kalplerinin savaş alanında Filistinlilerle olduğunu, Allah'ın izniyle Gazze'nin muzaffer olacağını" kaydetti.

Obama'nın seçim çalışmaları sırasında Irak savaşına karşı olduğunu söylediğini hatırlatan ve yeni başkanın Amerika'nın Irak'tan çekilmesinden de sorumlu olduğunu söyleyerek Irak ve Filistin Direnişinin hızlanarak devam edeceğini işgalcilerin de geldikleri gibi geri döneceklerini belirtti.....
Bilindiği üzre El Dri Irak'ta ki ABD ye karşı olan direnişin başında yer almaktadır ....
aktifhaber


ŞEHİD SADDAM HÜSEYİN'İ RAHMETLE ANIYORUZ
29 Aralık 2008



Bugün Ortadoğu da yaşanılan kaos ve katliamların bir numaralı sorumlusu İsraildir...Ama ortakları da işbirlikçi Arap ve Bölgedeki diğer devlet başkanlarıdır....Ne yazık...

Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin bundan iki yıl önce Abd işbirlikçileri tarafından şehid edildiğinde Filistin adeta Babasını kaybetmişti velhasıl Filistinde ki direnişe en büyük desteği veren yine Saddamdır...

Döneminde Irak, teknik anlamda İsrail’le halen savaşta olan tek Arap ülkesiydi... Irak devlet Başkanı Saddam Hüseyinin liderliğinde de bu korundu yani Irak 1949’dan beri İsrail’le ateşkes anlaşması imzalamamıştı.....Diğerleri ise Barış anlaşmaları vs içerisinde İsrailin denetiminde masalara oturmaktan kaçınmadılar..... İsrail bugün bölgede ki çıkarları gereği Saddamın ölmesine en çok sevinenler arasında yer almaktadır...

Saddam Hüseyin 'in 30 aralık 2006 'da ABD ve İşbirlikçileri tarafından şehid edilmesinin ardından geçen 2 senelik süreçte Irak ve Ortadoğu halkları ve Tüm dünya daki antiemperyalist cephe onun ne derece stratejik ve üstün nitelikte ki taktik savaşını görmüştür...Amerika ve işbirlikçileri onu bir Bayram sabahı asarak zannettiler ki Irak ve Ortadoğu da ki direniş bitecek ve zafer Amerika ile İsrailin olacak...YANILDILAR...

Amerikan emperyalizmine ve İsrail siyonizmine boyun eğmeyen, bağımsızlık ve özgürlük için oğullarının, torununun ve bizzat kendisinin ölümünü göze alan, Irak, Filistin ve bölge halklarının birliğini savunan Saddam Hüseyin, Arap, İslam ve dünya halklarının gönlünde onurlu bir kahraman olarak yaşayacaktır. Onun eskiden halklara karşı işlediği suçlar olduğunu iddia edenler onun emperyalizme karşı sonraki direnişini ve bağımsızlık savaşçısı kimliğini görmezlikten gelenler, dahası emperyalizm borazanlarının ağzıyla onu karalayanlar, diyalektikten ve siyasi deneyimin dönüştürücü gücünden habersiz olduklarını gösteriyorlar.

Şehidlik'den dem vuranlar söylesinler , Şehadet kelimesinin ağzından dökülerek ve yiğitçe ölüme gittiğini ,düşmanlarına bile seslenerek ERKEK OLUN! DİYEREK şerefli ce ölüme gittiğini ,tüm dünya gibi kameralardan biz de gördük ve Şehadetine şahit olduk... Siz ne amaçla emperyalistlerin ağzıyla hadiseyi yorumlamaktasınız?

''Saddam Hüseyinin Yakalanmasında ki sır '' bugünlerde basın ve yayınımızda da yer alan bu habere dikkatlerinizi çekmek isteriz...

Alman haber dergisi Der Spiegel, Saddam Hüseyin'le son olarak konuşan kişinin anılarını yayımladı.

Irak eski diktatörü Saddam Hüseyin, avukatı Muhammed Munib'e ABD askerleri tarafından yakalandığı anı anlattı.

YAKALANIŞ ŞEKLİ FARKLIYDI

Saddam ABD askerleri tarafından yakaldıktan sonra kendisinin bayıltılarak bir çukura atıldığını daha sonrada çukurdan çekilirken görüntülerinin alındığını söyledi. İlaçla sersemletildiği için kendini bir erkek gibi savunamadığını da Saddam, avukatı Munib'e anlattı....

Bu görüntüler ile asılarak şehid şehid edilmesinde ki görüntüleri karşılaştırdığımızda Amerika'nın ayrı bir şerefsizliğide ortaya çıkmaktadır ki Saddam Hüseyin'in Şahsında AMERİKA VE DECCAL KOMİTESİ Tüm Arap ve Ortadoğu ile İslam Dünyasını aşağılamak istemiştir ...YANILDILAR...

Bugün Direniş Amerikayı Saddam'ın bir numaralı Adamı ile kovalıyor... Irak Devlet Başkan yardımcısı EL DURİ ile....Ve Aşağılanan,sömürülen ,işkence gören ama Başeğmeyen Vatansever kurtuluş savaşçıları Irak'ı da Filistini de özgürleştirmek için ABD ve işbirlikçileri ile savaşıyorlar....

Bu vesile ile Baran dergisinden iktibas ettiğimiz Aşağı da ki makaleyi de sizlere sunuyor Ve Saddam Hüseyin'i Şehadetinin 2, yıldönümünde bir kez daha Rahmet ile Anıyoruz!


ALLAHIN İRADESİ SADDAMDIR!
“Benemsâl”

2006’nın 30 Aralık sabahı, şafak sökerken İslâm milletinin kahraman evlâdı, vatan mücahidi Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, Anglo- Fars (Aryan) istilâcıları şehâdete ulaşarak nasıl mağlup etti, şahit olmadın mı?...

Kâfir-münafık ittifakına karşı Irak’ı savunurken, varlığını Allah’ın tekliğine nasıl kurban edip şehâdet ettiğine?... Allah’ın da Saddam Hüseyin’i mükâfatlandırıp* ebediyen muzaffer kıldığına? Allah katına çıkmak üzereyken hakaretler ederek onu aşağıladıklarını zanneden Kadisiye kaçkını kılıç artıklarını “kılıç gibi durarak” nasıl ezdiğine?

Allah, halkını O’nun yolunda cihada çağıran mücahid Saddam’dan razı ki, iradesinin kırılmazlığını* liderliğinin yenilmezliğini düşmanlarına itiraf ettirip* ebediyen Irak Devlet Başkanı kıldı.

Hakikati duymak istemez miydin, hakikati?.. Işığını tamamen örtmeyi hiç bir dilin başaramadığı Hak’kın unutulmasına müsaade etmediği apaçık hakikati?

Allah’ın şehâdetine yine bir İranlının; Araba, ehli sünnete düşman bir Pers casusunun hançeriyle vurularak ulaşan Hazreti Ömer’in adâletiyle hükmetti.

Allah’ın mülkünün yağmalanmasına müsâade etmedi. Yoksulları
korudu. Sağlık eğitim hizmetlerinin seviyesini yükseltti. Yıllar önce Irak’a saldırmaya hazırlanan Fars Cumhuriyeti’nin ordularını ani bir hücumla tahrip etti.

Irak’ın, Filistin’in muhtemel “acemleştirilmesini aryanlaştırılmasını” önledi. Savaş sürerken, düşman güçleriyle işbirliği yaparak Irak şehirlerini işgal eden, İslâm milletini sırtından hançerleyen bozgunculuk hareketini ezmek ehli sünnet devletin elbet hakkıydı; ezdi... Allah şahit.

Batının yalan yayıcıları bilmezler mi? Düşman elinde esirken, milleti savunan mücahitlikten vazgeçip Direniş’i durdurması, şehâdet yolundan dönmesi, Irak dışına çıkması için işkenceciler ne çok yalvardılar, birbilsen. Ayaklarına kapanmadıkları kaldı. Ama o sözünü tuttu. Her fırsatta
mücahitleri birlik içinde cihada devam etmeye çağırdı; duymadık mı diyecekler? Irak’ı savunurken Allah’a şehâdette kararlıydı.

Allah’da O’nu cesurca istediği şehitlik makamına ulaştırarak katına aldı; edebilirlerse inkâr etsinler bakalım. Allah’ın arslanı, şimdi iki evlâdı ve torunu gibi Direniş’in şehit düşmüş bütün mücahitleriyle* gerçek Yeşil Zon’da bir arada.

Sesi ve görüntüsü, etle tırnak gibi Irak’ın her yerinde; her evinde; her Irak’lının omuz başında; Direniş’in her cephesinde... Düşman kaçıp gittiği gün tertiplenecek zafer törenlerine sesleri ve görüntüleriyle katılacaklar.

Bugün Karanlık Zon’da güç belâ barınan kuklalardan düşmanla birlikte kaçamayanlar meydanlarda teker teker kırılırken hazır bulunacaklar. Şehidin namazını kıl, kıldır. Mırınkırın eden olursa “Allah’a münafıkça inanmaktan apaçık kâfirleşme yoluna girildiğine alâmettir ki, diller, Allah’a şehit olana ‘şehit’ demeye dönmez olur. Cehennemin en cehennem yeri onlar için ayrılmış olsa, hak etmediklerini kim söyleyebilir ki?” deyip, sustur... 30 Aralık sabahı, belki de dehlizlerinin duvarları Irak’tan yağmalanan eserlerle süslü “karanlık saray”ındaki yatağından dehşet içersinde fırlayan Deccalbaşı’nın camı çerçeveyi “Saddam’ın kanında boğuluyorum!” feryadları kopararak çın çın çınlattığını haber almış mıydın?...

**

İlâhi İrade’nin uyarısı olan tezâhürleri doğru manâlarıyla görmeyip, tersinden anlayan; bütün ikâzlara kulaklarını tıkayan batının üç deccalı mutlaka kaybetti. Şimdi Persleşmiş anlayışın sahipleriyle kafa kafaya vermişler, insanları esas savaş bu iki taraf arasındaymış gibi zannettirecek bir gerilim oyunu oynuyorlar.

Böyle davranmakla Allah’ı aptal yerine koyduklarını farkına varamayan kavrayışı kıt kafalılar... İnandırıcı olsun diye, oyuna “İran’ın işgalini ihtiva etmeyen* sınırlı bir savaş sahnesi”de ekleyebilirler* aldanmayasın.

Akıllarınca ikisi de kazanacak; ehli sünnet idrâk, şia’yı “batıya direnerek nükleer silâh geliştirmiş lider İslâm anlayışı” olarak mı görsün; yoksa Irak’ta uğradığı bozgunu unutturmak isteyen ABD hakkında, “İran’a da saldırmak istediğine göre, artık ondan daha az nefret edeyim, hatta cihat vermekten vazgeçip yanında yer alayım; Irak’ın müttefiki göreyim” diye mi düşünsün bilemeyip, iki his arasında felç olacak.

Irak hakkında 16 yıl boyunca koparılan “Cehennem topu”... “Kitle imha silahları”... “Canavar Saddam” yaygaralarıyla; bugün İran hakkında koparılan güya cinsinden yaygaralar arasında ki doz farkının maksat farkından kaynaklandığını mücahitlerin göremediklerini sanan ehli sünnet görünüşlülerin vay haline!...Bu bir Anglo-Fars ittifakı...

Asrın başlarında, Çanakkale’ye saldıran “kâfir koalisyon güçleri”ne karşı cihat çizgisinde direnip, göğsünde Kur’an, dilinde ayet, şehâdete koşarak muzaffer olan Mücahit Memetçik ruhundan, başında Amerikan bezinden çuvalla ramboluğa firar eden Türk’ün hainiyle; Irak’ı sırtından hançerleyen güya Kürt görünüşlü şımarıklarda bu ittifakın içinde. Tamah eden Türkmenin haini, Arabın öküz kafalısı da...

İnancında samimi bir müslüman olan şehit Saddam Hüseyin* “Bu savaş bütün savaşların anası” dediğinde, kâfir-münafık koalisyon güçleri alay etmişlerdi. Bak kaç savaş doğurdu, daha da doğuracak.İstilâcıların karşısına elinde Kur’anla çıkmasını takdir edeceklerine, iftiralar atarak küçümsemeye, hatta müslümanlığını şüpheli göstermeye kalkmaları yok mu...
Ama Allah burunlarından getireceği zamanı bilir.
* *
Batı medeniyeti bu haliyle kurtuluş trenini kaçırdı. Tek dişi kalmıştı, onu da Irak’ta, Afganistan’da kaybetti. Ebediyen Irak Devlet Başkanı şehit Saddam Hüseyin, milâdi 2006 yılının 30 Aralık sabahı, kapıları üstlerine örtüp mühürledi. Allah’ın sabrı sınırsız ama tanıdığı mühlet değil. Mühlet, açıkça belli oldu ki 30 Aralık sabahı doldu. Batı toplumları hâlâ uyanmayacaklar mı?

Sorumlu olduklarını hatırlayıp, başlarındaki hükümetleri hizaya getirmeliler.

İstilâ ettikleri topraklardan bir an evvel çekilirlerse, cılız bir ihtimal de olsa bağışlanmaları umulur. Üç deccal hariç...

Allah’ın iradesi saddamdır.

Sınırsız merhametini istismar edenlere, sınırsız öfkesiyle öyle bir vurur ki; dağ, taş, vuruşun saddamlığına şahâdet eder.

Selâm sözünde direnenlere...

Baran


Adını Tarihe Şehid Olarak Yazdırmak İstiyordu!
19 Ekim 2009

Sıhhiyeci başçavuş Robert Ellis, cezaevinde hemşireliğini yaptığı Saddam Hüseyin'le geçirdiği 19 aylık görev süresini, "Victor'un Bakımını Üstlenmek" adıyla kitaplaştırdı.

Amerikalı Başçavuş Hemşire Robert Ellis için sıradan bir iş günüydü. Hemen her gün saldırıya uğrayan Bağdat'ın göbeğindeki askeri cezaevi hastanesinde günleri, yoğun ve hareketli geçiyordu. Cezaevindeki VIP hastaların bakıcısı görevini bırakırken, en deneyimli hemşire Ellis'e, "Bu işin altından bir tek kalkabilirsin" demişti. Bu, Ellis için toplam 102 hasta, yani hükümlü demekti. Yargılanmayı bekleyen onca Iraklı üst düzey hükümlünün arasında en önemlisinin kod adı Victor'du. Yüksek tansiyon sorunu bulunan Victor'la tanışmak üzere hücresine gitti. "Merhaba adım Robert Ellis, yeni hemşirenizim. Bakımınızdan ben sorumlu olacağım." "Memnun oldum. Ben Saddam Hüseyin, Irak Devlet Başkanı." Erkek hemşire Ellis'in "Bay Saddam Hüseyin" ile tanışması, Ocak 2004'te eski Bağdat Havaalanı binalarından dönüştürülen Camp Cropper Askeri Cezaevi'nde böyle bir rutinde gerçekleşti. Bir yıl önce Uluslararası Bağdat Havaalanı'ndan özel jeti havalanan Irak Lideri Saddam Hüseyin, şimdi o alanda yere çakılmış durumdaydı. Bir Hollywood filmi olan Kızıl Şafak isminin verildiği operasyonda, 13 Aralık 2003 günü Tikrit'te bir sığınakta yakalanarak Camp Cropper'e konulan Saddam, Ellis için sadece bir hastaydı: "Onunla ilk karşılaştığımda nefret veya öfke hissetmedim. Yapılacak o kadar çok işim vardı ki Saddam'la tanışacağım için heyecanlanmak da aklıma bile gelmedi."

'KÜBA PUROSU İYİ GELİYOR'

Sivil yoğun bakım ünitesi hemşireleriyle karşılaştırıldığında, Başçavuş Hemşire Ellis'in işi biraz daha kapsamlıydı: "Hiper tansiyondan kireçlenmeye, kalp rahatsızlarından şekere, hatta obeziteye kadar değişen pek çok hastalıkları vardı. Görevim onların sağlıklı olmasını sağlamaktı. Çünkü sorgulanmaları için sağlıklı olmaları gerekti." Saddam'ın Küba purosu tellendirince düştüğünü iddia ettiği yüksek tansiyon dışında, ciddi bir sorunu yoktu. Saddam, iletişimde olduğu doktoru ve kendisini sorgulayan FBI ajanı George Piro dışında en sık görüştüğü hemşiresiyle yakınlık kurmaya başladı. Her üç ayda bir doktoru değişirken, sabit kalan tek kişi hemşiresi Ellis'di: "Zamanla bana güvendi. Bir keresinde ilaçlarını alırken, 'Ben de küçük kızım Hala'ya midesi bozulduğunda bu ilaçtan verirdim' dediğini hatırlıyorum." Yeni hastası uyumluydu, Ellis'in başını sadece bir gün ağrıttı: "Çok muntazam yemek yerdi. Ama bir gün kapı altından yemek uzatılmasına tepki gösterip yemeyi reddetti, açlık grevine gitti." Saddam sağlıklı bir şekilde idama yol alırken; zamanını hücresinde Kuran ve kitap okuyarak, ibadet ederek veya yürüyüş yaparak geçiriyordu: "Yaptığı hiçbir şeyden de pişman değildi. Ne yaptıysa Irak için yaptığını söylüyordu. Hiç kimseyi hiç bir şey için suçlamıyordu. Ama ülkesini işgal ettiği için Amerika'ya kızgındı. Ölümden korkmuyordu. Cesur bir şekilde ölmeyi dört gözle bekliyordu. Adını tarihe ezik, korkak biri olarak değil; şehit olarak yazdırmak istediğini söylüyordu."

'BEN DE SENİN AĞABEYİNİM'

Temmuz 2003'te oğulları Uday ve Kusay bir operasyonda öldürülen Saddam yalnız değildi. Ağır hasta olduğu haberi gelen Ellis'in ağabeyi de hayata gözlerini yummuştu: "Onunla ilgili beni şaşırtan tek şeyi o gün yaşadım. Ağabeyimi kaybettiğimi söylediğimde bana sarıldı ve 'Ben de senin ağabeyinim' dedi." Ellis'in görev süresi dolmuştu. Ağustos 2005'te Saddam Hüseyin'le vedalaştı. Hemşire, ABD'nin Missouri eyaletindeki evine doğru yola koyuldu. Hastanın yaşam süresiyse 30 Aralık 2006 günü doldu. Saddam Hüseyin, insanlık suçu işlemekten ölüm cezasına çarptırılarak idam edildi. Ellis, Saddam'ın ölüm haberini St. Louis şehrindeki Barnes Musevi Hastanesi'nde aldı. Ameliyat hemşiresi olarak çalışmaya başlayan 58 yaşındaki Ellis'in artık anlatacak bir hikayesi vardı, ancak 2009'a kadar yayınlayacak kimseyi bulamadı. Şimdi işinden arta kalan zamanlarda Eylül ayında piyasaya çıkan "Victor'un Bakımını Üstlenmek" isimli kitabının tanıtımını yapıyor. Günlük hayata tamamen uyum sağlamış. Elinin paslanmaması için atış poligonlarına gidiyor. Formda kalmak için spor yapıyor, dans ediyor. Ama Saddam'ın kendisi üzerinde İngiliz Hasta etkisi yarattığını inkâr etmiyor: "Ölene kadar onun etkisinden kurtulacağımı sanmıyorum."
(SABAH)

Saddam Hüseyin Kaçma Planı Yapmış
29 Ekim 2009

Irak'ta idam edilen eski Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in 2006'da tutulduğu cezaevinden kaçmak için plan tasarladığı bildirildi.

Saddam Hüseyin'in avukatlarından Halil Duleymi, yayımlanan kitabında, "Saddam Hüseyin'in kaçış planının, Iraklı direnişçilerin ve korumalardan oluşan özel bir gücün yardımıyla 2006 yazında uygulanmasının planlandığını" yazdı.

Kitapta, bu planın, Saddam Hüseyin'in tutulduğu Bağdat havaalanı yakınlarındaki Cropper kampı cezaevi yakınında meydana gelen silahlı bir olay nedeniyle gerçekleşmediği, bu olayın ardından güvenlik önlemlerinin artırıldığı belirtildi.

Kitapta, "kaçış planına göre, Iraklı direnişçilerin, cezaevine saldırı düzenlemeden önce, "yeşil bölgeye" ve havaalanındaki Amerikan askerlerinin karargahına saldırı talimatı alacakları" ifade edildi.

Her şeyi yazarak not ettiğini söyleyen Duleymi, cezaevindeki "arkadaşları ile diğer mahkumların da serbest kalmalarını isteyen Saddam Hüseyin'in, El Anbar bölgesine gidip en kısa sürede Irak'taki direniş gruplarını bir araya getirerek Bağdat'a saldırı başlatmayı öngördüğünü" belirtti.
aktifhaber

BAAS’ın Hayaleti Maliki’yi Korkuttu
21 Şubat 2010
Ceyhun BOZKURT

Irak’ta 7 Mart’ta yapılacak seçimler öncesinde Irak Başbakanı Maliki, BAAS’ın hayaletini görmüş gibi korktu.

BAAS kökenli yaklaşık 50 siyasetçinin değişik partilerden Irak Parlamentosu’na girmeye hazırlandığı duyumunu alan Maliki, Irak Seçim Kurulu’na “Ne yapın edin bu kişileri engelleyin, seçime sokmayın” talimatı verdi.

Edinilen bilgilere göre, ABD’li yetkililer bile Maliki’nin bu talebine karşı çıktı. Ancak Maliki geri adım atmadı. Maliki’nin bu tavrının arkasında İran olduğu iddia ediliyor. Maliki ise bu söylentilere son verilmesi için bir açıklama yaparak “Bu kararın arkasında ne ABD ne de İran var” dediği öğrenildi.

Ancak son dönemlerde Irak’ta Şii-Sünni kavgasının yeniden alevlendiği ve Şii olan Maliki’nin de bu nedenle Sünni Arap olan BAAS’çıları Parlamentoda istemediği belirtiliyor.
avaztürk

Wikileaks'ta Irak’ın Şehid Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in İdam Anı
06 Aralk 2010
Wikileaksin ele geçirdiği ve dünyaca ünlü gazeteler aracılığı ile yayınladığı gizli Amerikan belgeleri, Irak’ın Şehid Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in idamına dair bilgiler içeriyor.

Le Monde gazetesinin dün yayınladığı 7 Ocak 2007 tarihli belgelerde, 30 Aralık 2006’daki infaz anı dönemin Bağdat Büyükelçisi Zalmay Halilzad tarafından Washington’a gönderilen telgrafta detaylarıyla anlatılıyor.

Bilgileri infazı onaylayan Irak Başsavcı Yardımcısı Monkit El Farun’dan alan büyükelçinin telgrafındaki önemli detaylar şöyle:

ABD SEHPAYI KENDİ HAZIRLAMIŞ,İŞBİRLİKÇİLERİNE ASTIRMIŞ!

Saddam Hüseyin, Bağdat yakınlarındaki hücresinden Amerikalılar tarafından helikopterle Bağdat’ın merkezinde bir hapishaneye getirildi. Burada yetkiyi Iraklılar aldı. Amerikalılar Saddam’ın asıldığı platformu inşa etmişti ama diğer tüm detayları Iraklılara bıraktılar.

IRAK DEVLET BAŞKANI GİBİ KONUŞUYORDU

Saddam’ın elleri açıldıktan sonra yargıç Irak yönetimi tarafından seçilen 13 kişinin önünde suçlarını okudu. “O anda Saddam hâlâ başkanmış gibi konuşmaya başladı.” Salondakilerden biri ölmekten korkup korkmadığını sorduğunda Saddam korkmadığını, ‘Başkan olduğundan beri bu anı beklediğini,’ çünkü bir başkanın çok düşmanı olduğunu söyledi.

Saddam daha sonra elindeki Kuran’ı Kerim’i kimin ailesine vereceğini sordu. El Farun kitabı alarak bu isteği yerine getireceğini söyledi. O sırada gardiyanlar Saddam’ın ellerini tekrar arkasından bağladılar, bir diğeri de ayak bileklerini bağladı. İdam sehpasına giderken merdivenleri görünce tırmanmasına kimin yardım edeceğini sordu. Kalabalıktan biri “Cehenneme git” diye bağırdı.

MASKE İSTEMEDİ, DİK DURUP DUA ETTİ!

Bunun üzerine savcı yardımcısı herkese, kimsenin konuşmaya hakkı olmadığını söyleyerek bağırdı. O sırada “hükümetten iki yetkilinin olayı cep telefonu ile görüntülediğini” gördü. İki gardiyan Saddam’ın tırmanmasına yardım etti. Saddam dik durup dua etmeye başladı. Maske takmak isteyip istemediği sorulunca “Hayır” dedi.

Bunun üzerine boynunun kopabileceği hatırlatıldı ve “acıyı önlemesi için boynunun etrafına bez konması teklif edildi.” Saddam kabul etti ve kısık sesle dua etmeye devam etti.

ŞİİLER İDAM ANINDA ORADAYDI

O sırada kalabalıktan biri “Muktada! Muktada!” (Ailesi Saddam tarafından öldürülen Iraklı Şii lider Muktada el Sadr) diye bağırmaya başladı. İdam sandalyesinin altındaki boşluk o an açıldı ve “Saddam anında öldü.” Cesedi bir torbaya kondu. Daha sonra bir imam geleneksel olarak yıkadı.

BAYRAMDA NEDEN ASTINIZ?

Savcı yardımcısı, büyükelçinin “Neden bayramda astınız?” sorusu üzerine bayramın infazdan bir saat sonra başladığını söyledi.
Haber1001


En son Ekim tarafından Cmt Oca 19, 2013 8:51 pm tarihinde değiştirildi, toplam 2 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Pts Ksm 30, 2009 9:59 pm    Mesaj konusu: Saddam TV yayına geçti! Alıntıyla Cevap Gönder

EFSANE YAŞIYOR!..
Şükrü Sak



Saddam Hüseyin destan yazıyor!..
Gerçek bir kahramanlık destanı bu…
Saddam Hüseyin efsaneleşiyor…
Gerçek bir efsane bu!..
Bütün dünya şahitlik ediyor;
İşte Amerika’ya, İsrail’e, İngiltere’ye kafa tutan, meydan okuyan gerçek bir lider!..
Yaşarken böyle yaşamak!..
Ölürken böyle ölmek!.. Ne büyük nimet bu!..
Kendisinden kat be kat güçlü, İslâm’a savaş açan bu müstekbirlere “teslim” olmadı…
Saraydayken de olmadı!.. Zindandayken de!..
Ölümlü dünyada…
Ödlekler gibi yaşamaktansa…
Ölümsüz işlere imza atmayı seçti!..
Saraylardayken de zindandayken de “teslim” olmadı…
Zaten bu zilleti ( teslim ol-değiş!) teklifini kabul etseydi şimdi hâla saraylardaydı…
Bu “teklif”, yani “değiş-teslim ol!” teklifi ona da yapıldı…
Fakat o bu zilleti kabul etmedi, bunu halkına ve inançlarına ihanet saydı…
Kabul etseydi, o da şimdi; Amerika ve İsrail’in “büyüklüğünü” anlatarak Müslüman halka afra tafra yapmakla, saraylarda yağlı sofralarda “iftar” yapmakla, “küresel dünya barışına kadeh kaldırmakla”, “terörü ve anti semitizmi lanetlemekle, medeniyetleri buluşturup, dinleri birleştirmekle” meşgul olurdu!..
Fakat o bunların hiçbirini yapmadı!..
Elinde Allah’ın kitabı Kur’an!..
-“Zafer Allah yolunda savaşanlarındır!” diyor…
Yedi düvele meydan okumanın…
Arkalarındaki güce aldırmadan işbirlikçileri aşağılamanın…
Kendilerini “dünyanın efendileri” sanan Küresel Kraliyetçileri bozmanın, dumura uğratmanın, aşağılık birer işbirlikçi olduklarını yüzlerine haykırmanın, hülâsa, “zevken idrak” demek olan imanın zevkini yaşıyor…
İbda Mimarı Salih Mirzabeyoğlu’nun “dik duruş!”undan mânâlar yayılıyor ortalığa!..
Bu “mahkeme”, O’nun yargılanma sürecini, O’nun “mahkemelerini” hatırlatıyor…
Aynı duruş, aynı meydan okuyuş, aynı hesap soruş…
Kendini yargılamaya kalkanlara, “kimliğini” soranlara:
-“Sen kimsin?..” diyor…
-“Ben Irak Devlet Başkanıyım!..” diyor…
-“Seni ve seni buraya atayanları tanımıyorum!” diyor…
-“Sen Irak’lıysan beni tanırsın diyor!..”
-“Hayatımız ve mematımız Allah içindir!” dercesine…
-“Ben O’nun, 99’da fitilini ateşlediği devrimin bir parçasıyım!” dercesine…
Küfre meydan okumanın…
İşbirlikçileri aşağılamanın “iman zevki”ni yaşadığı her hâlinden anlaşılıyor…
“Saddam meydan okudu!” diyen “işgal medyasının” tavrından…
Olayı küçümsemeye çalışan “Yeni Şafak” aşağılıklarından…
Hadiseyi önemsemeyen “Vakit” bayağılıklarından…
Hülâsa “işgal medyası”nın tavrından… Her şey ama her şey gayet net bir şekilde anlaşılıyor…
İşbirlikçi “lider(!)lerin” suskunluğundan anlaşılıyor…
“Ne uzlaşma ne teslim ne hiçlik”(*) mânâsından pay sahibi olduğunu gösteren bir tavırla, Amerika-İsrail ve İngiltere’nin “teslim ol-değiştim de!” dayatmalarına, “Biz sizin değil Allah’ın kölesiyiz!” diyerek karşı durduktan sonra başlayan süreçten bu yana, Irak’ın meşru Devlet Başkanı Saddam Hüseyin; Ortadoğu’daki bütün, kukla liderlere “gerçek bir liderin” ne olduğunu gösteriyor!..
Bütün işbirlikçilerin ne kadar aşağılık ve bayağı olduklarını gösteriyor…
Gerçek anlamda, “ne yapmalıyız, ne yapabiliriz?” diye bir dert ve ıstırap sahibi olanlara, “dik duruşun” ne olduğunu gösteriyor…
İşbirlikçi ve kukla liderler küçüldükçe küçülürken…
Saddam büyüdükçe büyüyor… Efsaneleşiyor… Devleşiyor…
Bağdat’tan dünyaya yayılan görüntülere bakıldığında ortada uyduruk da olsa bir “mahkeme mizanseni” var…
Fakat…
Yargılayan kim…
Yargılanan kim…
Buna bütün dünya ile birlikte Müslümanlar da “şahitlik” ediyor…

(*) (Aydınlık Savaşçıları. Salih Mirzabeyoğlu. İbda Yayınları.)

İngiliz Liderden Tarihi İtiraf: "IRAK'IN İŞGALİ YASA DIŞIYDI"
21 Temmuz 2010

İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, öyle bir itirafta bulundu ki bu sözler dünya tarihine kara leke olarak geçecek!
İngiltere Başbakan Yardımcısı Nick Clegg, 2003 yılında Irak'ın işgal edilmesini "yasa dışı" olarak nitelendirdi.

ABD'de bulunan Başbakan David Cameron'un görevine vekalet eden Liberal Demokrat Parti Lideri Clegg, parlamentoda yaptığı konuşmada, işgal döneminde Dışişleri Bakanı olarak görev yapan Jack Straw'a atıfta bulunarak, "Onun arkasında bıraktığı karmaşayı çözmeye çalışmak için ulusal çıkarlar içinde çalışan iki partiyi bir araya getiren bu koalisyonda yaptığımız herşey için hesap verebilmekten mutluyum" dedi.

"IRAK'IN İŞGALİ YASA DIŞIYDI"

Clegg, "Belki de bir gün, muhtemelen onun (Straw'un) hatıratı için beklememiz gerekecek. Şimdiye değin verilmiş en feci kararda, Irak'ın yasa dışı işgalindeki rolünün hesabını verebilir" diye konuştu.

Başbakan Cameron'un bir sözcüsü ise konuya ilişkin sorular üzerine, Clegg'in koalisyon hükümetinin değil, kendi görüşünü dile getirdiğini söyledi.aktifhaber

İtalyan Radikal Parti, başkent Roma'da, Irak'ın eski lideri Saddam Hüseyin için bir anma toplantısı düzenleyecek.
04 Ocak 2010, 00:17 Anadolu Haber

Radikal Parti'nin onursal başkanı Marco Pannella, 6-7 Ocak'ta Roma'da Saddam'ı anmak için bir toplantı yapacaklarını duyurarak, "Irak sorununa barışçıl bir çözüm mümkündü. Saddam sürgünü kabullenmişti. Ama ABD yönetimi buna yanaşmadı" dedi.

Partinin kurucularından biri olan 80 yaşındaki Pannella, bugün Radio Radicale'de canlı yayında yaptığı açıklamada, "Saddam, Radikal Parti olarak o dönemde savaşın yegane alternatifi olarak sunduğumuz öneriyi kabul etmişti. Saddam, savaşın bunu isteyenlere de ölüm saçacağının bilincindeydi. Sürgüne gitmeye razı olmuştu. Bu sayede, halkını da yaşanacak tüm trajedilerden kurtarmış olacağını biliyordu" diye konuştu.

Pannella, Irak'ta halen süren trajediyi, "hain (George) Bush'un alçaklığının, hain (Tony) Blair'in korkaklığının, tercihin savaştan yana kullanılmasını (Silvio) Berlusconi'nin de desteklemiş olmasının ürünü" diye niteledi.

Radikal Parti'nin tarihi lideri Pannella, "Saddam, kendisinin yargılanması ve ölüm cezasına çarptırılması esnasında, bizim yaklaşık bir yıl boyunca sürdürdüğümüz şiddet karşıtı politikaya rağmen idam edildi. O vahşi idam, tüm dünyaya seyrettirilerek gerçekleştirildi. Saddam'ın kafasını ve dilini kestiler. Bu sayede 2003'un şubat ve mart aylarında neler yaşandığına ilişkin gerçeğin ortaya çıkmasını da engellemiş oldular. Eski diktatörün sürgüne gönderilmesiyle barışçıl bir çözüm pekala mümkündü. Ancak ABD yönetimi bunu engelledi" diye konuştu.


Saddam TV yayına geçti!

30 Kasım 2009, 13:20 Anadolu Haber

Kaynağı gizli olarak yayın yapan Saddam TV Kurban bayramının birinci günü yayına başladı.

Kaynağı gizli Arapça yayın yapan Lafita TV isimli bir uydu kanalı, geçtiğimiz cuma günü Saddam'ın çeşitli resimleri ve ses kayıtlarıyla yayın hayatına başladı.

Saddam'ın asılmasının hicri takvime göre 3. yıldönümünde uydu yayınına başlayan kanalda, bir görüntüde Saddam'ın portresinin yanında "kılıçlarınızı çekin" yazısı görülüyor.

Kanalın yöneticisi olduğu iddia edilen Cezayirli Muhammed Jarboua, kanalın "Saddam'ı özleyen Araplar ve Iraklılar için" olduğunu söyledi. Jarboua, kanalın yayın yaptığı yeri Avrupa olarak belirtti ama çalışanların güvenlikleri gerekçesiyle ayrıntı vermekten kaçındı.

Halkın "Saddam Kanalı" ismini taktığı kanalla ilgili bazı Iraklılar, kanalı görünce hüzünlendiklerini söyledi..

Saddam'ın avukatı Blair'in peşine düştü

13 Aralık 2009, 16:45 Anadolu Haber

AB-D ve işbirlikçileri tarafından İdam edilen Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in eski avukatı Giovanni di Stefano, Tony Blair hakkında "ülkesini yasa dışı savaşa sokmaktan" kovuşturma açılmasını istedi.

AFP muhabirinin edindiği bilgiye göre, di Stefano İngiliz başsavcılığından eski başbakan hakkında kovuşturma açmayı kabul etmesini talep etti.

Eski Irak Dışişleri Bakanı Tarık Aziz'in de avukatlığını yapan di Stefano, başsavcılığa yolladığı mektupta, Blair'in, İngiltere'yi "askeri bir zorunluluktan kaynaklanmayan ve gayrimeşru şekilde yürütülen bir savaşa sokarak 1957 Cenevre sözleşmesini ayaklar altına aldığını" iddia etti.

İtalyan avukat, Blair'in BBC'ye verdiği demeci kovuşturma talebine dayanak olarak gösterdi. Blair, demecinde, "Saddam kitle imha silahlarına sahip olmasa da 2003 martında İngiltere'yi savaşa sokardım" demişti.

Di Stefano, "Bu demeç, Irak'a saldırının gerçek sebebinin, Blair'in seçmenlere, meclise ve medyaya 2003'te söyledikleri değil, Irak'ta rejimi değiştirmek olduğunu gösteriyor" ifadesini kullandı.

Adalet bakanlığı yetkilileri konuyla ilgili yorum yapmadı. Başsavcılık da AFP muhabirinin aramalarına cevap vermedi.

Blair, "Saddam kitle imha silahlarına sahip olmasa da savaşa girer miydiniz" şeklindeki soruya şu cevabı vermişti:

"Onu devirmenin doğru olduğunu düşünmeye devam ederdim. Tehdidin niteliği konusunda daha başka kanıtlar geliştirmeliydik elbette..."


Saddam Hüseyin'in Gelini İstanbul'da Vefat Etti!
Irak'ın idam edilen lideri Saddam Hüseyin'in gelini Sevim Torun (52), İstanbul'da tedavi gördüğü hastanede Hak'kın rahmetine kavuştu
22 Aralk 2010
Ana Haber

Beykoz'da tedavi gördüğü hastanede dün vefat eden Eski Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in eski gelini Sevim Torun'un (52) cenazesi, İstanbul'da toprağa verildi.

Alınan bilgiye göre, Sevim Torun için Paşabahçe Merkez Camisi'nde kılınan cenaze namazının ardından Anadolu Kavağı Mezarlığı'nda defnedildi.

Sevim Torun, yaklaşık bir yıl yaşadığı Irak'ta, Saddam Hüseyin'in oğlu Uday ile yaklaşık 8 ay evli kalmış ve daha sonra Türkiye'ye dönmüştü.

Torun'un, Türkiye'ye döndükten sonra Irak'ta yaşadıklarına ilişkin, ''Saddam'ın Gelini'' adlı kitabı yayımlanmıştı.

Saddam Hüseyin'in torunu Mesut Torun, annesinin acılarıyla beraber gittiğini söyledi. Mesut Torun, "Annem 2002 yılından bu yana yoğun sağlık problemleriyle uğraşıyordu. Ciddi operasyonlar geçirdi. İyi mücadele etti, iyi dayandı. Acılarıyla beraber gitti. Beni tek başıma bıraktı ve gitti" dedi.

Saddam Hüseyin'in İstanbul'da yaşayan torunu Mesut Torun, dedesinin idam edilişinin birinci yıldönümünde mevlit okutmuştu.

Irak'ın Şehid Devlet Başkanı Saddam Hüseyin'in Türk torunundan ilginç açıklamalar



11 Ocak 2011

Dedesi Irak Devlet Başkanı Saddam Hüseyin, İşgalci ABD güçlerince 30 Aralık 2006 yılına gelindiğinde de idam edilerek Şehid Rdildi… Babası Uday Hüseyin, amcası Kusay ve kuzeni Mustafa ise2003 yılında Musul’da işgalci ABD askerleri ile girdikleri çatışmada şehid oldular…

Halalarından Raghad ve Rana, Ürdün’de Kral Abdullah’ın himayesi altında…

Diğer halası olan Halâ ise Suriye’de

Babaanne Sacide de, Katar’da…

Hikayesi de, ortaya çıkışı kadar ilgi çekici…

Saddam Hüseyin'in oğlu Uday Hüseyin ile yaptığı evlilikten dünyaya gelen oğulları Mesut Torun...

Ortaya çıkışından sonra özellikle Ortadoğu Medyası’nın ilgi odağı olan ve dünya basının da gündeminde yer alan ve geçtiğimiz günlerde validesi Sevim hanımefendiyi toprağa veren Mesut Torun, Haber Molası’na çarpıcı açıklamalarda bulundu…

İşte o röportaj:


“DEDEM ŞEHADET MAKAMINDADIR”

Dedesi kimine göre diktatör, kimine göre şehid… Mesut Torun’a dedesini sorduğumuzda, “Dedem şehadete ermiştir… İslâm Âlemi’nin bu yüzyılda devlet başkanı olarak verdiği tek şehid… Çünkü dedem idam sehpasında iken elinde Kur’an-ı Kerim vardı… Bu aslında her şeyin göstergesi bana göre.” cevabıyla karşılık veriyor…

Mesut Bey, öncelikle bizi kırmayıp tercih ettiğiniz için teşekkür ederiz… Giriş mahiyetinde bize kısaca kendinizden bahseder misiniz…

Bilindiği üzere Türkiye’de doğdum. Dedem Saddam Hüseyin ve babam Uday Hüseyin’i validemin anlatımıyla tanıma şerefine eriştim. O dönemde gazete ve televizyonlarda dedem ve babamın fotoğraflarını gördüğümde, anneme: “Bu insanlar biz Türkler’e ne kadar da benziyor” derdim… Daha sonra annemin olayı tam manasıyla anlatması sonrası ayrıca bizdeki belgeler vasıtasıyla meseleye vakıf oldum…

O anda neler düşündünüz? Çünkü, bir devlet başkanının torunu olduğunuzu öğreniyorsunuz. Bir anda şaşırmış olmalısınız…

Evet şaşırdım tabiî ki. Ama bu şaşkınlığım yıllar içerisinde yerini sevgiye devretti. Dedemi araştırdıkça, karşıma hep medyada diktatör olarak çıkıyordu. Fakat anneme sorduğumda hiç de öyle olmadığını öğreniyordum. Benim, annemden dinlediğim kadarıyla dedem Saddam Hüseyin, özelikle ailesine karşı merhamet sahibi ve aile içi demokrasiyi sağlamış bir insan… Çünkü babaannem Sacide hanım (basına da yansıdı bu), dedemi boşuyor.

Evet yanlış duymadınız boşuyor. Bu hadise bile dedemin zalim olmadığının göstergesidir. Neden diyecek olursanız isteseydi babaannemi yaptığından ötürü cezalandırabilirdi. Bu illaki maddi anlamda olmayabilirdi de. Manevi anlamda da ülkede ona karşı uygulayacağı bir takım yaptırımlarla her an karşısına çıkabilirdi… Bir de şu var; aile bağlarına, kadına ve kız çocuklarını çok önem verirmiş. Tabi ben bunları hep annemden dinleyerek büyüdüm… Bir de şu var. Halihazırda İran’da ve başka yerlerde uygulanan ‘Muta’ nikahını dedem ülkesinde resmen yasaklamıştır. Bu, kadına verdiği önem sebebiyledir. Şimdi siz Saddam Hüseyin’e zalim diyebilir misiniz? Bence Asla…

Validenizi kaybettiniz geçtiğimiz ay içerisinde… Acınız büyük

2002 yılından beri devam eden çeşitli sağlık problemleri vardı. 20’ye yakın operasyon geçirdi. Önümüzde yine olması gereken ameliyatı vardı fakat ömrü yetmedi. Bu beni gerçekten çok yaraladı. Hayattaki tek varlığım annemdi. Sağlık sorunlarıyla hep ben ilgileniyordum. Mekânı Cennet olur inşallah ve bu konuda fazla söz söylemek istemiyorum.

HALAM RAGHAD, “KIRMIZI BÜLTEN”LE ARANIYOR…

Peki Mesut Bey, soy isminiz için gerekli makamlara başvurunuz oldu mu hiç? Yani Babanızın soy ismini kullanmak için girişimleriniz oldu mu?

Dediğim gibi merhum validemin rahatsızlığı ve bir anda gelişen Irak işgali bende derin bir iz bırakmıştı. O sebeple girişimlerim hep ertelendi tarafımdan. Ama tabiî ki girişimlerim olacak bu hep aklımdaydı zaten. Şimdi de zaten orada bir işbirlikçi kukla hükümet var. Onların bu meseleye ne kadar değer vereceği veya başka bir deyimle Saddam düşmanlığı yaparak iktidara gelmiş bu kukla hükümetin benim talebime nasıl bakacağı aşikardır. Zaten şu anda Ürdün’de Haşimi Krallığı himayesi altındaki halalarım Râna ve özellikle Raghad’ın yakalanması için aralıksız olarak ‘Interpol’e yaptıkları başvurularla kırmızı bültenle arama çıkarttırıyorlar. Bunun baş müsebbibi Maliki denilen o emperyalist ABD kuklasıdır.

Burayı anlayamadım. Biraz açarmısınız. Yani neden arama çıkartsın ki halalarınız için. ABD zaten istediğini almadı mı. Dedeniz Saddam, babanız Uday ve amcanız Kusay’ı öldürerek?...

Hayır anlatamadım herhalde. Maliki hükümeti yaşanan bombalama hadiselerinin ve ABD’ye ve Maliki hükümetine karşı devam eden direnişin finansörü olarak, halam Raghad’ı sorumlu tutuyor. Son olarak da yakın zamanda Irak’ta resmi binalara yönelik gerçekleştirilen bombalı eylemlerden yine halamı sorumlu tutan kukla hükümet bu girişimleri yapmaya devam ediyor. Bu yüzden ben de kısa bir müddet olsun ‘Hüseyin’ soy ismi için girişimlerimi askıya aldım. İtibarı günden güne artan halama yapılan bu haksızlıklar sonrasında kimbilir bana hangi aşağılık muamelelerle karşılarlar.

BU BAŞ BU VÜCUD ÜZERİNDEYKEN DAVAMDAN DÖNMEM!

Mesut Bey biraz sert çıkmıyor musunuz. Sonuçta siz bu insanlarla karşı karşıya gelmediniz şimdilik; şöyle diyelim ileride geleceksiniz. Çekinmiyor musunuz?

Bu andan itibaren çekinecek bir durumum kalmadı. O insanların işbirliği yaptığı kişiler babamı öldürdü. Amcamı öldürdü. Dedemi bizzat kendi elleriyle astılar. Yani bir bedel ödendi orada. Ben de bu bedeli ödemeye hazırım. Madem bu soyun devamıyım gereken fedakârlığı yapmalıyım. Şu da bilinsin ki, bu bizzat ailemin davası değil artık; oradaki halkın huzuru ve kurtuluşu için tüm Iraklılar’ın davası. Rahmetli dedemin de dediği gibi “Savaşların anası. Irak İstiklâl Savaşı”nda milyonlarca kaybın yanında Saddam Hüseyin ailesi de şehid vermişti. Dolayısıyle ben de seve seve bu uğurda gereken fedakârlığa hazırım.

Çok iddialı olmadı mı?

Ne demek. Hayır asla iddia değil gerçekler bunlar. Bu baş bu vücud üzerinde olduğu müddetçe, düşüncelerim değişmeyecek ve iddiadan öte hırs olarak devam edecektir. Rabbim inşaallah bana ve geride kalan aile fertlerime; yanı sıra da masum Irak halkına bunu nasib eder. Sonuçta bu bir bağımsızlık mücadelesidir. Bunu Türkiye de yaşamadı mı “Kurtuluş Savaşı” ile…

Peki, sizin bu düşüncelerinize diğer aile fertleri nasıl bakacaktır.
Onların böyle bir arzusu var mıdır sizce.

Bunu şu anda hiç düşünmedim ama bildiğim kadarıyla halalarıma himayesi altında oldukları Ürdün Haşimi Krallığı tarafından bir siyaset yasağı konulmuş. Bu sebeple onlar da dolayısıyle açıklamalardan uzak kalıyorlar. Böylelikle onların düşüncelerini de bilmeme imkân yok. Ama inanıyorum ki Saddam Hüseyin’in soyundan gelen hiçbir kimse ihanet etmez ve acziyete düşmez. Onlar da muhakkak bağımsızlık istiyorlardır . İşgalden kurtulmuş, halkı huzur içerisinde yaşayan bağımsız bir Irak istiyorlardır. Tabi bunlar benim kişisel görüşlerim.

DEDEMİN TEK DOSTU, KRAL ABDULLAH’TIR

Biraz da halalarınızdan bahsedersek, onların Ürdün de yaşadıklarını söylediniz.
Neden başka bir Arap ülkesi değil de Ürdün Haşimi Krallığı?

Şimdi şöyle ki. Rahmetli dedem Saddam Hüseyin’in, Ürdün Kralı Abdullah’ın babası Kral Hüseyin ile geçmişe dayalı bir muhabbeti ve hukuku var. Merhume Annemin anlatımıyla, dedemin Ürdün Kralı ile atış talimleri yaptığını biliyorum. Hasılı, oradan kaynaklanan bir dostluk var arada. Buna binaen işgal öncesinde halalarımı Ürdün Kraliyet ailesi himaye altına alıyor. Bu bence bir vefa borcu merhum dedeme. Allah bu imkanı akrabalarıma tanıyan Ürdün kralı Abdullah’a uzun ömür versin. Allah ondan razı olsun…

Anlıyorum. Madem Kral Abdullah’a bu yaptıklarından ötürü bir sempatin ve hürmetin var. Bunu senin cümlelerinden anlıyoruz. Peki siz istermiydiniz Ürdün’den bir himaye!

Hayır asla… Ben Türk vatandaşıyım ve ülkemi asla terk etmek istemem. Lâkin akrabalarımı görmek isterim. Onlarla hasret gidermek isterim. Daha önce de bahsettim sanırım, benim zaten ‘Hüseyin’ soy ismi için bir talebim olacak. Ürdün’ün veya bir başka Ortadoğu devletinin himayesine ihtiyacım asla yok. Zaten dünyanın bana göre en güçlü devleti sınırları içersisindeyim. Bir Osmanlı bakıyesi olan Türkiye topraklarındayım… Ve Türk vatandaşıyım. Bunu da gururla söyleyip taşıyorum. Fakat şu olabilir, benim soy ismimi değiştirmem noktasında muhatabım şu andaki kukla Irak hükümeti değil halamdır. Bu bağlamda bana yardımcı olabilirler. İnanıyorum ki halalarım da bu isteğime kayıtsız kalmayacaklardır. Yakında bir girişimim olacak…

DEDESİNE MEVLİD OKUTACAK

Mesut Bey, dedenizin ölümü sonrasında her yıl mevlid okutuyorsunuz. Bu yıl da bir programınız var mı? Bunu her yıl yapacaksınız herhalde…

Evet dedemin şehadeti sonrasında; önceki senelerde olduğu gibi her yıl düzenleyeceğim. Bu yıl da dördüncüsü 30 Aralık 2010 tarihinde gerçekleşecekti fakat annemi toprağa verince bu gerçekleşmedi. İnşaallah seneye hem dedeme hem de anneme okutmayı düşünüyorum... Ömrüm yettiğince de bunu yapmaya devam edeceğim.

Osmanlı’ya bir bağlılığınız var. Dikkatimi çekti. Siz söylediğiniz gibi ‘Hüseyin’ ailesinin bir ferdisiniz. Haliyle Arap kökenlisiniz. Yıllarca Araplar’ın Osmanlı’ya düşman olduğu söylenegelir. Nasıl oluyor da siz Osmanlı’ya sempati besliyorsunuz.

Bakın, burada bir yanıltmaca söz konusu. Araplar Osmanlı düşmanı değillerdi. Fakat Lawrence’ın yaptıkları ortada. Sonra Siyonizm’in yaptıkları ortada. İki Müslüman toplumu birbirine kırdırma politikası bunlar. Ben bunlara inanmıyorum. Hem Türk tarihini, hem de Osmanlı tarihini okudum. Özümsedim. Zaten bu topraklarda eğitim aldım ve eğitimime Türkiye’de devam ediyorum. Ve şunu biliyorum ki; Osmanlı gerçek mânâda adaleti bu topraklarda tesis etmiştir. Atalarımızın, yani Osmanlı padişahlarının ruhları şâd olsun. Kısacası ben Araplar’ın düşmalığına inanmıyorum.

Bir de Mesut Bey; Irak eski Dışişleri Bakanı ve Başbakan Yardımcısı Tarık Aziz’in idamının durdurulması adına Türk makamlarına başvurunuz olduğu bilgisine ulaştım? Bahseder misiniz biraz…

Tarık Aziz gerçek adıyla Mikhail Yuhanna… Dedem rahmetlinin çok güven duyduğu bir isim. İhanet etmediği ortada. Ben de araştırmalarım sonucunda bu bilgilere ulaştım. Kendi kendime, ‘Neden duruyorsun bir şey yapmayacak mısın’ diye serzenişte bulundum.

Çünkü bu kukla Irak hükümetine ve Şiiler’in adaletine güvenmiyorum. Sözde Irak">Irak Yüksek Mahkemesi 26 Ekim 2010 tarihinde, 74 yaşındaki Tarık Aziz'in asılarak idam edilmesini kararlaştırmıştı. Hattı zatında ben bu mahkemeyi tanımıyorum. O sebeple de yakalandığı tarihten itibaren tek başına Kadmiye Hapishanesi’nde hücre hayatı yaşayan; hiçbir suç isnad edilemeden tutuklu bulunan Aziz’in idam edileceği haberleri benim yüreğimi burktu. Sözde Irak Devlet Başkanı Celal Talabani, Fransa’da katıldığı ‘Sosyalist Enternasyonel’de, Aziz’in idamını onaylamayacağını söyledi.

Fakat bir gerçek var ortada gözlerden kaçan. O da şu: Talabani, 2006 yılında dedem Saddam Hüseyin'in idam kararına da imza atmayı reddetmiş, fakat dedemin şehid edilmesini suskunlukla izlemişti. Bu sebeple inandırıcı gelmiyor bana…

AB ülkeleri, Rusya, Vatikan, Aziz'in bağışlanması için çağrı üstüne çağrı yapıyor. BM temsilcileri olmak üzere birçok vicdan sahbi, Tarık aziz'in serbest bırakılması için çaba harcadılar, Amerikalılar'a ''Bırakın, yurtdışına çıkıp ömrünün son yıllarını bir köşede geçirsin'' telkininde bulundular. Hiçbiri sonuç vermedi. Biliyor ve inanıyorumki Türkiye isterse Tarık Aziz'in idamını ortadan kaldırabilir. Çünkü Türkiye şu an sözü dinlenen güçlü bir devlet ve Bağdat'a sözü geçen en etkin komşu ülkelerden biri.

Tüm bu olanlar beni onlara karşı biledi. Harekete geçirdi. Ve sonra da ‘Türk Dışişleri’ne, Sayın Davutoğlu’na ulaştırılmak üzere bir dilekçe ile başvurdum. Şu anda bana dönüşlerini bekliyorum. Aslında 30 günlük temyiz süresi de dolmuş bulunmakta… Bu işin takipçisi olacağım…

Amerika işgali sonrasında Irak’ta 8 yılın bilançosu; 2 milyon civarında ölü, milyonlarca göçmen. Burada olayları takip ederken neler düşündünüz?

Biliyoruz ki Irak ve Iraklı’nın suçu başta Müslüman olmaktı. İkincisi zengin petrol kaynakları. Üçüncüsü nerhum dedem Saddam Hüseyin’in yiğit ve pervasız tutumu idi. Bir de malûm “BOP” yani Büyük Ortadoğu Projesi… Özgürlük zırvalayan ABD, akla ziyan yöntemlerle ülkeyi işgal etti ve uluslararası kamuoyunda tepki çekmesine rağmen milyonlarca masum sivili öldürmeye devam etti.

Irak’ta Müslümanlar’a uygulanan bir zulüm var. Ahlaksızca yürütülen bir işgal var orada. ABD operasyonu meşruiyeti olmayan bir istiladır aslında ve bir işgaldir. Sözde özgürlük getireceği ülkeye kan ve gözyaşı getirdi. Burada hemen şunu da belirteyim; Saddam Hüseyin dönemi Irak’ta Sünniler açısından bir ‘Bahar mevsimi’ idi. 20 Mart 2003’de ABD güçlerinin ve onlara destek veren içerideki işbirlikçilerinin yardımıyla başlatılan istilayla Irak’a o dakikadan itibaren zulüm hakim olmuştur.

Dedeme söyledikleri ‘Zalim’ benzetmesinin dik âlâsını onlar yapmışlardır. Belirttim zaten, Saddam Hüseyin zalim asla olmamıştır. Bu ona isnad edilen bir yakıştırmadır bence. O sadece kanunları uygulamıştır. Haliyle Irak bir devletti ve kendine ait bir Anayasası vardı. Dedem hukukçu idi ve bu konularda uzmandı. Bence en iyisini yaptı. Masum halka hiçbir zararı olmamıştır. Sadece yasalara karşı gelenlere bununla birlikte vatanına ihanet edenlere gereğini uygulatmıştır. Ona kin bileyenlerin uydurmacası bu ‘Zalim’ nitelemesi. Zaten kendisi bir karar verirken hukuk kuralları çerçevesinde hareket ediyordu… Irak Anayasası’na göre kararlar veriyordu…

Meselelere ve oradaki siyasi hayata vâkıfsınız. Demek oluyor ki, gündemi yakından takip ediyorsunuz. İstihbarat noktasında sağlam bilgelere dayandırıyorsunuz söylediklerinizi. Biraz açarmısınız konuyu.

Araştırıyorum. Okuyorum. Sonuçta her ne kadar Türkiye’de yaşasam da orada da irtibatlarım var. Orası da benim vatanım. Sakıncalı gördüğümden ötürü isim vermeyeceğim ama akademik seviyede görüştüğüm şahsiyetler var Ortadoğu’da ve özellikle Irak’ta. Onlarla fikir alışverişinde bulunuyorum. Bir takım devlet adamlarıyla geçmişte görüşmelerim oldu. Onların bana kazandırdıkları oldu. Çeşitli Sivil Toplum Kuruluşu yöneticsi ile irtibatım var. Hülasa böylelikle kendimi yetiştiriyorum. Bununla birlikte Türkiye’de eğitim hayatıma da devam ediyorum…

“Baas Partisi”nin olaki Irak topraklarında yeniden iktidara gelmesi durumunda; ki bu şu anda bana biraz gözüküyor ama bu konuda siz ne dersiniz. Tutumunuz ne olur o zaman?

Eğer böyle bir durum hasıl olursa o günkü konjonktüre göre hareket ederiz… Ama gönlüm “Baas” iktidarının yeniden dirilmesi. Irak’ı istikrara kavuşturması… Şu anda çocuklar eğitimden mahrum. Bu durum işgal öncesi böyle değildi. Ama şu anda sözde bir hükümet var. Elektrik yok. Su yok. Sağlık alanında sıkıntılar var. Hizmet verilemiyor hastalara. Daha doğrusu işgalden bu yana hiçbir gelişme yok. Ve ayrıca binlerce açılmış yolsuzluk davası var. Bu da ilginçtir, Irak tarihinde bir ilk. Bütün bunlardan sonra “Baas Partisi”ni ve Saddam Hüseyin dönemini aramamak saçma gelmemeli… Eğer imkanlar elverişli olursa bu iktidarın yeniden muktedir olmasını isterim… Dedim ya ‘kukla’ hükümetin acizliği ortada. Halka yaşattığı acılar ortada. Yoksulluk had safhada… Yarın için sofrasına ne koyacağını bilemeyen çaresiz milyonlarca kadın var…

Sayın Torun, Afganistan, Pakistan, Doğu Türkistan ve Irak başta olmak üzere dünya coğrafyasında çeşitli bölgelerde işgaller/işkenceler ve akla gelmeyecek çeşitli iğrenç uygulamalar yapılıyor Müslümanlar’a… Çıkış yolu olarak Müslüman halkların nasıl bir tutum sergilemesini istersiniz. Neler yapmalılar. Direnişler sizce yeterli mi?..

Meşruiyeti olmayan işgaller karşısında, vatanını savunmak adına direnişe geçen halkların bu mücadeleleri kutsaldır ... Şu anda bu ülkelerdeki mücadeleleri haklı ve yeterli görüyorum… Allah yar ve yardımcıları olsun…

Türkiye’nin Ortadoğu’daki yükselişi var, göz ardı edemeyeceğimiz… Siz bu konuda fotoğrafa nasıl bakıyorsunuz?

Tabiî ki doğru bu. ‘Davos’taki ‘One Minute’ çıkışıyla Türkiye, Başbakanımız Tayyip Erdoğan ile bir yükseliş yakaladı. ‘Mavi Marmara Baskını’nda Başbakan Erdoğan’ın ve Türk diplomasisinin tutumu tüm dünyanın ilgisini Türkiye üzerine odakladı. Bunun vesilesiyle Ortadoğu halklarının bir sempatisi oluştu. Görüyoruz gittiği her Ortadoğu ülkesinde büyük bir coşkuyla karşılanıyor Başbakanımız. Bütün bu olanlar düşmanların çatlamasına yeter zaten… Bebek katili İsrail yapmış olduğu haksızlığın bedelini Türkiye’nin dostluğunu kaybederek ağır ödemiştir… Ve İsrail yalnız kalmıştır… Türkiye’nin taleplerini de bir an evvel karşılamalıdır… Özür dilemelidir… Bu vesileyle ‘Mavi Marmara Baskını’nda şehid olan 9 vatandaşımız için de Allah’tan rahmet diliyorum. Mekânları Cennet olur İnşaallah…

Son olarak Türkiye’deki gelişmeleri değerlendirebilir misiniz? Biliyorsunuz gündeme bomba gibi düşen ‘WikiLeaks belgeleri’ var… Bu konuda neler söyleyebilrisiniz?

Türkiye’nin dediğim gibi Ortadoğu’daki yükselişi beni de heyecanlandırıyor. Güzel bir gelişme bu. Önümüzdeki dönemde inanıyorum ki Türkiye bu yükselişini devam ettirecektir. 21. Yüzyıl’ın ortalarına kadar dünya üzerindeki hakimiyetini kurmuş olacaktır. WikiLeaks belgelerine gelince, bu durum tamamıyle sansasyon. Belgelerin bir takım çevreler tarafından servis edildiğini düşünüyorum. Sadece bir erin ve bir hackerın yapacağı ufak çapta bir iş olmadığı alenen ortada. Düşüncem bu minvalde. Başbakan Erdoğan için ortaya atılan ‘İsviçre bankalarında 8 hesabı var…’ iddiası da bana gerçekçi gelmiyor. Bunları kale almıyorum. Bu siber saldırılardan dolayı da, var olan itibarının zedelenmesine yönelik çaba içerisinde olanlara karşı Başbakanımızın destekçisiyim.

Bu güzel söyleşi için ve Haber Molası’nı tercihinizden ötürü çok teşekkür ederim. Yolunuz açık olsun. İnşaallah hedefinize ulaşırsınız.

Ben de çok teşekkür ederim. Bu imkanı sağladığınız için. Son olarak şunu söyleyeyim, Sular yükselince balıklar karıncaları yer, sular çekilince de karıncalar balıkları yer, Kimse bugünkü üstünlüğüne ve gücüne güvenmemelidir, çünkü kimin kimi yiyeceğine 'suyun akışı' karar verecektir…

HABERMOLASI.COM

Saddam'ı sorgulayan CIA ajanından yıllar sonra gelen itiraflar
23 Mart 2017



İşgal edildikten 8 ay sonra gittiği Irak'ta Saddam Hüseyin'i ilk sorgulayan CIA ajanı olan ve "Başkanı Sorgulamak" adlı kitabı yazan John Nixon, bir kez daha konuştu.

Irak'ın devrik lideri Saddam Hüseyin'i ilk sorgulayan eski ABD Merkezi Haber Alma Teşkilatı (CIA) Ajanı John Nixon, iki aydan fazla süren sorgulamalardan sonra bu ülkede kimyasal silah olmadığı sonucuna vardıklarını söyledi.

Nixon, geçen aralık ayında ilk baskısı yayımlanan Başkanı Sorgulama (Debriefing the President) adlı kitabıyla ilgili olarak Washington merkezli Brookings Enstitüsünde konuştu.

Irak'ın işgalinden 8 ay sonra Irak'a gittiğini aktaran Nixon, CIA'e girmeden önce Georgetown Üniversitesinde ulusal güvenlik üzerine çalışmalar yaptığını ve ağırlıklı olarak Saddam Hüseyin'le ilgili çalıştığını söyledi.

"GÖRÜR GÖRMEZ O OLDUĞUNU ANLADIM"

Saddam Hüseyin ile ilgili birçok efsanenin dolaştığını, devrik liderin dublörler kullandığını ifade eden Nixon, hakkında çok fazla video ve fotoğraf incelediğini dile getirdi.

Nixon, Saddam'ın bulunduğu odaya girer girmez yüzündeki ifadeden karşısındaki kişinin dublör değil Saddam Hüseyin olduğunu anladığını belirterek, "Odaya Saddam Hüseyin'in gerçek Saddam olup olmadığını tespit etmek için girdim. Tabii elimizde Saddam'la ilgili bize verilen fiziki özellikler vardı; örneğin bileğinde aşiretinin dövmesi, bacağında bir mermi izi vardı. Hepsini kontrol ettim ancak içeri girer girmez yüzüme ilk baktığı anda onun Saddam olduğunu anladım." diye konuştu.

"KİMYASAL SİLAH YOKTU"

Saddam Hüseyin'in yakalandığında Amerikan yönetiminin devrik lidere ne yapacağını bilmediğini söyleyen emekli ajan, haftalarca sadece onu konuşturmalarını istediklerini ve kendisinin de Saddam'la Irak ve Ortadoğu tarihi üzerine uzun uzun görüşmeler yaptığını anlattı.

Herkesin merak ettiği kitle imha silahları konusunda uzun uzun konuştuklarını kaydeden Nixon, sözlerini şöyle sürdürdü:

"İki ay süren ve her defasında konunun bir şekilde kitle imha silahlarına geldiği sorgulama sonucunda Saddam ile aynı sonuca vardım; Irak'ta kimyasal silah yoktu. Irak rejiminin bir kimyasal silah programı veya nükleer programı yoktu. Aynı zamanda Saddam'ın ileride böyle bir planı da yoktu."

Saddam'ın Birleşmiş Milletler denetçilerine karşı çıkışının anlaşılır olduğuna değinen Nixon, devrik liderin denetleme ekibinde birçok istihbarat mensubunun da olacağını düşündüğünü aktardı.

Nixon, şu bilgileri verdi:

"Egemenlik haklarının ihlali gibi mevzular bir tarafa, Saddam istihbarat örgütlerinin denetleme ekibiyle ülkeye girip ordunun mühimmat kapasitesini ve yerlerini öğrenebileceğinden endişe ettiğini söylüyordu. Daha da önemlisi denetçilerin arasına sızan ajanların rejimin zayıf noktalarını tespit edebileceğinden endişe ediyordu ki bu oldukça anlaşılır bir şeydi. Dolayısıyla konunun kimyasal silahların tespitinden farklı olduğunu düşünüyorum."

"İDAM EDİLECEĞİNİ BİLİYORDU"

Saddam'ın gelinen noktada idam edileceğini bildiğini ancak buna rağmen oldukça sakin ve vakur olduğunu bildiren Nixon, onu "karşılaştığı en karizmatik liderlerden biri" diye tanımladı.

John Nixon, ABD yönetiminden herkesin Saddam'ın yakalanmadan intihar edeceğini savunduğunu ancak CIA psikiyatristlerinin onun gibi davasına bağlı birinin kendini öldürmeyeceği sonucuna vardığını kaydetti.

Emekli ajan, Saddam'a kendisinin devrildiğini, yeni bir hükümetin kurulacağını ifade ettiğini, onun ise kendisine ABD'nin Irak'ta başarısız olacağını söylediği bilgisini verdi.

Nixon, şöyle konuştu:

"Bana, 'Siz bu ülkeyi tanımıyorsunuz. Ben gidersem benden sonra bu ülke terör yuvasına döner ve birçok grup adeta ülkeyi savaş alanına çevirir' dedi. Kendisine ifade etmedim ama içimden 'Bu konuda hakkın var' dedim. İran'ın ve Şiilerin mezhep eksenli yayılmacılığına vurgu yapıyordu. Bunun Irak toplumunda ve daha geniş Arap coğrafyasında ciddi sonuçlarının olacağını söylüyordu. Açıkçası bu konuda haklı çıktı."

"HAYAL KIRIKLIĞI YAŞADIM"

Kendisi dahil birçok kişinin Saddam Hüseyin'in idamıyla Irak'ın bir hukuk devleti olarak yoluna devam edeceğine inandığını anlatan Nixon, buna karşın Saddam'ın bir gece alınıp kameralar karşısında sloganlarla idam edildiğini gördüğünde hayal kırıklığı yaşadığını belirtti.
Hukuki Haber
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Önceki mesajları göster:   
Bu forum kilitlendi: mesaj gönderemez, cevap yazamaz ya da başlıkları değiştiremezsiniz   Bu başlık kilitlendi: mesajları değiştiremez ya da cevap yazamazsınız    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> İZ BIRAKANLAR Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com