EntellektuelForum Forum Ana Sayfa EntellektuelForum

 
 SSSSSS   AramaArama   Üye ListesiÜye Listesi   Kullanıcı GruplarıKullanıcı Grupları   KayıtKayıt 
 ProfilProfil   Özel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapınÖzel mesajlarınızı kontrol etmek için giriş yapın   GirişGiriş 

'Hakim'li haberler

 
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER
Önceki başlık :: Sonraki başlık  
Yazar Mesaj
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Arl 24, 2008 6:40 pm    Mesaj konusu: 'Hakim'li haberler Alıntıyla Cevap Gönder

Sanık hakim, yargılayan hakimi tanık gösterdi ortalık karıştı
27 Aralık 2017

Balyoz kararını onayan ve 15 Temmuz'dan sonra tutuklanan dönemin Yargıtay 9. Ceza Dairesi üyelerinden Ahmet Toker bugün Yargıtay 9. Ceza Dairesinde yargılandı. Mahkeme Toker'in tutukluluğunun devamına karar verip, duruşmayı 14 Mart'a erteledi.

DURUŞMA SALONUNDA NELER OLDU

Toker'in yargılaması sırasında adeta hukuki düello yaşandı. Savunmasının başında usule ilişkin itiraz ve taleplerini dile getireceğini belirten Toker, soruşturmada görevli merciin savcılık değil, Yargıtay 1. Başkanlar Kurulu olduğunu vurguladı. Darbeden tutuklandığını, ancak soruşturmanın örgüt üyeliğinden yapıldığını belirten Toker şunları söyledi:

“15 Temmuz’un koşullarında bir Yargıtay üyesinin örgüt üyesi olarak izahının yapılamayacağı, örgüt üyesi ise neden 13-14’ünde müzakerelere katıldığının cevabının verilemeyeceği için darbeye iştirakten tutuklama yapılmıştır. Bu apaçık aldatıcı bir işlemdir. Evimde gözaltına alındığım için suçüstü halinde yakalanmadığım çok açıktır. Soruşturma aldatıcı yöntemler kullanılarak başlatılmıştır, hukuki değerden yoksundur. Suç tarihi itibariyle yargı yeri de Yargıtay Ceza Kurulu’dur. Yasa ile yapılmayan doğal hakim ve yargı yeri 6 ay sonra KHK ile yapılmıştır. Halen yürürlükte olan KHK’ya göre, KHK’da irtibat ve iltisağın sınırları açıklanmamıştır. Bu ihraçlar diğer yargı mensuplarının da aynı muameleye uğrayacağı endişesini getirmiştir. İrtibat ve iltisaklı sınırları hala ortaya konmadığı için hakimler halen bu risk altındadır.”

HAKİM EVİ’NDE FETÖ'CÜ OLAN VE OLMAYAN HAKİMLER Mİ TANIŞTIRILDI

Dönemin Adalet Bakanlığı Müsteşarı Birol Erdem’in ifadelerinden dolayı örgüt üyeliği ile suçlandığını hatırlatan Ahmet Toker, Birol Erdem’in 2011-2012-2013 yıllarında seçilen Yargıtay üyelerinin tamamı ile birlikte Hakim Evi’nde bir toplantı yapıldığını, burada Cemaat üyesi olmayanların sözde Cemaat üyelerine tanıştırıldığını hatırlattı ve şöyle devam etti:

“2011’de seçilmiş ve halen görevde olan mahkemeniz başkanı da bu toplantılara katılmıştır. Hukuken çekilmesini sayın başkanın takdirine sunuyorum. Tanıklık ile hakimlik aynı kişide birleşmez. Kendisi aynı zamanda Birol Erdem’in ifadelerin dolayı tanıktır. Benzer durumların kendileri için de geçerli olup olmadığını üyelerin takdirlerine sunuyor. Çekilme talebimiz konusunda bir karar verilirse sonraki aşamaları değerlendireceğim.”

REDDİ HAKİM TALEBİNE RET

Toker’in bu talebi üzerine mahkeme savcıdan mütalaa istedi. Duruşma savcısı, talebin reddedilmesi yönünde mütalaa verdi. Duruşmaya ara veren mahkeme, başkanın ve üyelerin çekilmesine ilişkin talebin reddine karar verdi. Duruşma yeniden başladığında Ahmet Toker, “Yüksek mahkemenin üyeleri için çekilme talebinde bulunmamıştım. Bu durumda olan varsa lütfen durumunu değerlendirsin demiştim” hatırlatmasında bulunduktan sonra diğer talebine geçti. Birol Erdem’in ifadelerini tekrar hatırlatan Toker şöyle konuştu:

“Bu davanın konusu Ahmet Toker örgüt üyesi midir, değil midir? Hakim Evi’ndeki toplantının konusu da tam da budur. Birol Erdem’in aynı zamanda tanığı konumundadır sayın başkan Burhan Taraloğlu. Yargıtay’da 18 yıl çalıştım. Kürsüdeki herkesten kıdemim fazla. Hala bu kuruma büyük saygı duyuyorum. Çekilme talebim olumlu değerlendirilmediğimden yüksek mahkemeniz tarafından sayın başkan hakkında reddi hakim talebinde bulunuyor.”

Toker’in bu talebi üzerine savcı yine davayı uzatma amaçlı olduğu için talebin reddi yönünde mütalaa verdi. Mahkemede verdiği aradan sonra, Toker’in talebinin duruşmaları uzatma amaçlı olduğunu belirterek talebi reddetti.

Ahmet Toker bunun üzerine bu konuda bir gerekçeli karar yazılıp yazılmayacağını sordu. Mahkeme Başkanı Karaloğlu, “Hayır savunmanızı yapın ayrıca bir tebligat yapmayacağız” dedi. Bunun üzerine Ahmet Toker savunmasına başladı.

MAHKEME HAKİMİ VE SANIK ESKİ HAKİM BİRBİRİNE GİRDİ

Sözlerine, "İddianamenin kabulü ile soruşturma süreci tamamlanır. Ama bizde ne oluyor, mahkeme tekrar başa dönüp delil topluyor, kurumlardan bilgi belge istiyor" diye başlayan Toker, hakkındaki raporları yargılama aşamasında gördüğünü belirterek süre istedi.

Başkan delilleri okumaya başlayınca da Toker, "Deliller sorgudan sonra okunur. Süre istedim, savunma yapmadım" itirazında bulundu. Başkan Karaloğlu, "Savunma hakkınızı kısıtlamıyoruz. Daha önce de süre istediniz" karşılığını verdi. Bunun üzerine Toker, "Süre talebime hayır deseydiniz sadece şunu söyleyecektim. Hakkımdaki suçlamaları kabul etmiyorum. Yazılı savunma vereceğim ve bu çerçevede sözlü savunmada yapacağım. Bu aşamada bu kadar."

Sözlerinin devamında arama ve el koyma kararlarının hukuksuz olduğunu, telefonlarında bylock bulunmadığını gösteren raporun en önemli bölümlerinin mahkemede okunmadığını vurgulayan Toker, Başkanın sorusu üzerine yargının sivil imamları olduğu öne sürülen kişilerin hiçbirisini tanımadığını söyledi. Üye hakimlerden birisinin, darbenin ertesi günü eski 9. Ceza Dairesi Başkanı Ekrem Ertuğrul'la 400 saniye görüşmesi olduğunu belirtmesi üzerine de Toker HTS raporları hakkında şunları anlattı:

"Tamamı lojman bölgesi, servis güzergahı ve alışveriş merkezleri. Dikkat ederseniz sadece HTS yok, analizler de var. Aslında bu raporları hiç konuşmamamız lazım. Çünkü hangi mahkeme veya savcılığa ait olduğu belli değil. Bu raporda bir gariplik var. Bazı tarihler yazılı ki, ben o tarihlerde cezaevindeyim. O yüzden bu rapora dayanarak sorulacak soru ve verilecek cevaplar sağlıklı olmaz."

Toker'in bu sözlerinden sonra mahkeme başkanı savcıdan mütalaa istedi. Savcı, tutukluluğun devamı talebinde bulundu. Bunun üzerine Toker, avukatından tahliye talebinin alınmadığını hatırlattı. Mahkeme de avukatın talebini aldıktan sonra yeniden savcıdan mütalaa istedi. Savcı, "Az önceki mütalaamı tekrar ederim" dedi. Verilen aranın ardından mahkeme Toker'in tutukluluğunun devamına karar verip, duruşmayı 14 Mart'a erteledi. (Odatv.com)

Özgür Mumcu: Bir Danıştay başkanının bir siyasi partiyle doğrudan polemiğe girecek kadar pervasızlaşması
02/09/2017



Anayasa Mahkemesi, içtihatını değiştirerek, OHAL KHK’lerini denetleme yetkisinden vazgeçmiştir. Böylelikle OHAL’le ilgisiz düzenlemelerin herhangi bir denetimden geçmeden kurallaşmasının önü açılmıştır.

Hâkim, siyasi irade tarafından her an işten çıkartabileceği kaygısı taşırsa, o iradenin hoşuna gidecek kararlar verir. Bağımsızlığını ve tarafsızlığını yitirir. Hukuk devleti işte böyle çöker. Tarafsızlığını ve bağımsızlığını yitiren hâkimler de üstüne topuk selamı veren, iradesi sakatlanmış birer otomata dönüşür. Hukuk jargonunu kullanmaları, objektif anlamda hâkim olarak değerlendirilmeleriyle sonuçlanmaz.

…Danıştay Başkanı’nın dün medyada yer alan açıklamaları da bu durumu hepten ortaya koymaktadır.

…Bir Danıştay başkanının bir siyasi partiyle doğrudan polemiğe girecek kadar pervasızlaşması, hâkimlerin tarafsız ya da bağımsız olmalarıyla değil ancak AKP’nin yargı kolları başkanı olmayı gönüllü kabul etmeleriyle açıklanır.

Özgür Mumcu’nun yazısının devamı için: http://www.cumhuriyet.com.tr/koseyazisi/815697/Yargi_bagimsiz_mi_.htm

"FETÖ'yle mücadele" edene tasfiye
Selcan TAŞÇI HAMŞİOĞLU
06.07.2017

O alçak girişimin yaşandığı gece, daha "kimin kazanacağı" belli değilken sütre gerisine çekilmek yerine darbeciler hakkında yakalama kararı verme iradesini gösteren Ankara Anayasal Düzene Karşı Suçlar Bürosu Başsavcıvekili Necip Cem İşçimen'in Ankara Cumhuriyet Başsavcı Vekilliği'nden Yargıtay Cumhuriyet Savcılığı'na 'çekilmesi!.. Yargıçlar Sendikası'nın, aralarında Adalet Bakanlığı'ndan gelen bir yazıyı "kimse yargıya emir talimat veremez" diyerek iade eden İstanbul Anadolu Adliyesi Hakimi Tamer Akgökçe'nin de bulunduğu 15 üyesinin birden tenzili rütbeye uğraması... Adil Öksüz'ü tutuklama istemiyle mahkemeye sevk eden Cihan Ergün'ün Kırıkkale'ye gönderilmesi gibi "ilginç" kararlarıyla, yayımlandığı dakika itibarıyla ortalığı ayağa kaldıran HSK yaz kararnamesi uzun bir süre daha tartışılacağa benziyor.

***
Kararnameye dün bir tepki de Gebze Hakimiyken Van'a gönderilen Derya Konak'tan geldi. Hastanede yatan ve sürekli bakıma muhtaç annesinin durumu dolayısıyla buraya atanmışken daha ikinci yılını bile doldurmadan yerinin değiştirilmesini "keyfilik" olarak nitelendiren Konak, HSK üyelerine, bir zamanlar yargıda "astığım astık, kestiğim kestik" davranan lakin sonrasında FETÖ soruşturması kapsamında tutuklanan HSYK eski 1. Daire Başkanı İbrahim Okur'un akıbetini hatırlatarak  "Ne oldum değil, ne olacağım demeli bu dünyada..." diyor.

***
HSK üyeleri "ne olacağım" derler mi bilemiyorum ama biz "ne oluyor" demek durumundayız.Aynı sorunun peşine düşen ve halihazırda yargıda farklı görevlerde bulunan bir grup "milliyetçi" hukukçuyla da konuşan avukat arkadaşım Uğur Tarhan aradı. "Ne oluyor" sorusunun, onun ulaştığı cevabı:
"Yargıdaki sosyal demokrat ve ülkücü hakim-savcılar tasfiye ediliyor!"
Garabet, bu insanların, 2014 yılından itibaren, yargıdaki FETÖ yapılanmasına karşı mücadelede kullanılan isimler oldukları halde kıyıma uğramaları!

***
Dün, nettavir.com'da bu konuda bir yazı da kaleme alan Tarhan, 2011 yılında MHP'ye yapılan kaset operasyonunu hatırlatıyor:
"Özel hayatın gizliliğini en aşağılık yöntemlerle ihlal eden görüntülere ilişkin yayın yasağı alabilmek için İstanbul'da adliye adliye nasıl gezdiğimizi ama kapıların nasıl birer birer yüzümüze kapandığını Allah biliyor..."
AKP'lileri anladık da, 2011'de, yargının herhangi bir ideolojik, siyasi, dini grup tarafından "ele geçirilmesi"nin bedelini trajik biçimde ödeyen ve şimdi bizatihi kendileri "siyaset eliyle yargıda etkin konuma getirilen" milliyetçi hakim/savcılar nasıl oluyor da bu kıyımın parçası olabiliyor?
16 Nisan referandumunda onaylanan değişikliklerin büyük bölümü 2019'dan sonra yürürlüğe girecekken, HSYK'nın yapısının 2019'u beklemeden derhal değiştirilmesi bunun için miydi?
2014 yılında, Yargıda Birlik Platformu bünyesinde "seçilerek" HSYK'ya giren ve FETÖ'yle mücadelede "ateşten gömlek" giyen meslektaşlarının koltuklarına, daha onların görev sürelerinin bitmesine 2 yıl varken "atanan",  özellikle MHP kontenjanından atanan hukukçulara sormak istiyorum:Kim, nasıl razı edebildi sizi böylesi bir tasfiyeye?

***

Themis heykellerini de yıkın bari...-
-------Mevzunun bam teli bence burası;Türkiye'nin adaleti yargıçların ideolojik kimliklerinde arar hale getirilmesi...2014'te memleketin hayrına olacağı zannıyla kimse sesini çıkarmadı ama itiraf etmeliyiz, FETÖ'ye karşı "Kurtarın bizi ülkücüler, kurtarın bizi solcular, sosyalistler, demokratlar" demek de ucube bir haldi, 16 Nisan'dan sonra HSYK'da yapılan değişiklikle bağımsız olması gereken hukuk adamlarının "damgalılığının" resmiyet(!) kazanması da öyle!HSK'nın alenen parti teşkilatlarından yapılan atamalarla AKP-MHP koalisyonu fotoğrafı vermesi, Themis'in gözlerindeki bağın sökülüp atılması demektir. Fıtratınızda da var nasıl olsa; artık gönül rahatlığıyla yıkabilirsiniz bütün heykellerini!
Kaynak: Yeni Çağ

Şike ve Ergenekon hakimleri Yunanistan’a kaçarken yakalandı
21 Eki, 2017

Aziz Yıldırım’ın da yargılandığı şike davasına bakan Bülent Kınay ile Ergenekon hakimlerinden Mehmet Uslu, Yunanistan’a kaçarken yakalanarak gözaltına alındı.
İl Jandarma Komutanlığı ekipleri, FETÖ/PDY soruşturması kapsamında aranan şüphelilerin Yunanistan’a kaçacağı bilgisi üzerine harekete geçti.
Yunanistan sınırında yapılan çalışmalarda, 2 Pakistan uyruklu insan kaçakçısı ile bir grup kaçak yakalandı. Yapılan incelemede, şüphelilerden ikisinin FETÖ/PDY soruşturma kapsamında, İstanbul Bakırköy ve Kayseri’den hakkında yakalama kararı bulunan, Fenerbahçe Başkanı Aziz Yıldırım’ın da yargılandığı şike davasına bakan hakim Bülent Kınay ile Ergenekon davası hakimlerinden Fatih Mehmet Uslu olduğu belirlendi. Uslu’nun da Bakırköy 2’nci Ağır Ceza Mahkemesi ve Tavşanlı mahkemelerince yakalama kararı olduğu belirlendi.
Yunanistan’a kaçarken yakalanan FETÖ şüphelisi hakimler Bülent Kınay ve Fatih Mehmet Uslu ile iki Pakistan uyruklu insan kaçakçısı gözaltına alındı. Şüphelilerle ilgili soruşturma sürüyor.
İlk kurşun

Enis Berberoğlu'nu tutuklayan hakimin fotoğrafı ortalığı karıştırdı!
16 Haziran 2017

CHP'li Muharrem Erkek'in, Enis Berberoğlu hakkında tutuklama kararı veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali İhsan Horasan ile ilgili sözleri dikkat çekti...

CHP İstanbul Milletvekili Enis Berberoğlu'nun tutuklanması sonrasında, CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu'nun öncülük ettiği Adalet Yürüyüşü eylemi, Meclis'te en çok konuşulan konuların başında geliyor. Parlamentoda bir grup CHP'li milletvekili de çalışmalara devam ediyor. Dün gerçekleştirilen çalışmalar esnasında ise gündem dışı konuşma gerçekleştiren CHP Çanakkale Milletvekili Muharrem Erkek'in, Enis Berberoğlu hakkında tutuklama kararı veren İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Ali İhsan Horasan ile ilgili sözleri ve gösterdiği fotoğraf Genel Kurul'a damga vurdu. Çanakkale'nin çevre kirliliği üzerine söz alan Erkek, Berberoğlu'nun tutuklanması ardından, adaletin kirletildiği gerekçesiyle konuşmasını bu konuya ayırdı. Erkek, geçmişteki kumpas davalarına da değinerek, "Victor Hugo'nun çok güzel bir sözü vardır: 'Bir masum insan cezaevine gönderileceğine, bin suçlu dışarıya çıksın.' Bakın, Ergenekon, Balyoz, Odatv, şike kumpaslarında aynı şeyleri söylüyordunuz, aynı şeyleri ama masumiyet karinesini hep ihlal ettiğiniz için adalet tecelli ettiğinde maalesef utandınız" dedi. CHP'li Muharrem Erkek, Berberoğlu'nun tutuklanmasının hukuksuzluğuna vurgu yaptıktan sonra tutuklama kararı veren ve daha önce Çanakkale'de görev yapan yargıç Horasan ile ilgili ilginç bir iddiada bulundu. Erkek, yargıçla ilgili şunları söyledi:

"Değerli milletvekilleri, kumpas davalarında FETÖ'yle iş birliği yapıyordunuz, şimdi maalesef aynı şeyleri siz yapmaya devam ediyorsunuz. Bizim için, Cumhuriyet Halk Partisi için, hukukçular için Fetullah Gülen'in imamlarından talimat alan bir yargıç ile saraydan talimat alan bir yargıç arasında hiçbir fark yoktur. Niye söylüyorum bunları? Yargı siyasallaştı. Bakın, bu davaya bakan 14. Ağır Ceza Mahkemesinin Başkanı Çanakkale'nin Bayramiç ilçesinde görev yaptı. Asliye ceza hâkimiydi ve ilçe seçim kurulu başkanıydı. 7 Haziran genel seçimlerinden önce Bayramiç'te bir yemek yiyor, bir rakı sofrası. Olabilir, insan rakı sofrası kurabilir. Herkesin önünde rakı kadehleri. Fotoğraf çektiriyorlar. Masada biri Rabia işareti yapıyor. Herkesin önünde rakı kadehi, bu hâkimin önünde de rakı kadehi ve fotoğraf çeken kişi daha sonra bunu sosyal medyada paylaşıyor. Masada AK PARTİ Sayın Grup Başkan Vekili Bülent Turan'ın resmi de var. Kendisinin bilgisi yoktur ama resmi var masada. Rabia işareti yapan bir kişi, hâkimle masada rakı içiyor. Niçin anlatıyorum bunları? Acaba hâlâ yargıda, hâlâ içinizde, hâlâ her yerde kripto FETÖ'cüler mi var? Siz yalnızca yargıyı, adaleti değil ki kendinizi de teslim etmişsiniz FETÖ'ye, bu kadar iç içe geçmişsiniz yıllarca. Onun için, işte, bu adalet çiğneniyor. Şimdi ben soruyorum: Bu kadar siyasallaşmış bir yargıç 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı yapılıp böyle bir davaya nasıl bakabiliyor? Masasında Rabia işareti yapılan bir rakı sofrası, önünde rakı kadehi yargıcın, masanın ortasında Sayın Bülent Turan'ın fotoğrafı, hep birlikte rakı içiliyor. Yargıçlar bağımsız ve tarafsız olmak zorundadır, aynı zamanda da bağımsız ve tarafsız gözükmek zorundadırlar. Hele hele, küçük bir ilçelerde bu tip masalarda oturan bir yargıçtan adalet beklemek mümkün müdür? Tüm kamuoyunun vicdanına sesleniyorum."

FOTOĞRAFI GÖSTERDİ

Önce konuyla ilgili yalnızca açıklama yapan Erkek, AKP Grup Başkanvekili ve Çanakkale Milletvekili Bülent Turan'ın konuyu tekrar tartışmaya açması üzerine, bahsettiği fotoğrafı gösterdi. Öte yandan bu konu Horasan ile ilgili gündeme gelen ilk olay değil. Horasan'ın Çanakkale Bayramiç'te görev yaparken en yakın arkadaşlarından biri hakim Emre Turgut. Horasan'ın da katıldığı Turgut'un nikahına ait tören gazetelerde haber oluyor. Turgut ise daha sonra bir kez daha basına haber oluyor. Bu sefer gerekçe oldukça farklı. Emre Turgut, Ekim 2016'da FETÖ ile bağlantısı olduğu gerekçesiyle gözaltına alınıyor. İşte Turgut'un en yakın arkadaşı ve kariyer basamaklarını oldukça hızlı tırmanan Horasan, Berberoğlu hakkında müebbet ceza verip, bunu 25 yıl yapan heyetin başında geliyor. Konuyla ilgili görüşlerine başvurduğumuz CHP Çanakkale Milletvekili ve TBMM Anayasa Komisyonu Üyesi Muharrem Erkek ise şu açıklamalarda bulundu: "Bildiğimiz gibi 'at izi, it izine karışmış' durumda. Geçmişte kumpas davalarının en hararetli savunucuları olanlar, Fetullah Gülen Hocaefendi Hazretleri diyenler bir günde AK Parti yanlısı kesildiler. FETÖ ile mücadele ise bizzat iktidar eliyle sulandırılıyor ki bu kumpas savunucuları Darbe Araştırma Komisyonu'nun başına getirilebiliyor. Doğal olarak eskiden yol yürüdükleri, 'ne istediler de vermedik' dedikleri kişiler, yandaşlığını ispatlamak için akla, mantığa ve hukuka uymayan işlere imza atabiliyorlar. Bir yargıç düşünün, resmen siyasi propaganda niteliğinde olacak bir fotoğraf çekiliyor ve bu paylaşılıyor. Şimdi bu yargıcın verdiği karara nasıl güvenebiliriz? Nitekim güvenilmez durumda. Damat hukukuna dayanarak verilen kararlarla Enis Berberoğlu kararını yan yana koyduğunuzda nasıl iyi niyet arayacağız? Unutulmasın ki adaletin olmadığı yerde ahlâktan da bahsedilemez. Tam da böyle bir olayı yaşıyoruz. Dün FETÖ ile birlikte kumpaslara imza atanlar, bugün yalnız başına bunları yapıyorlar."

Gazete2023

HSK tarafından 'sürülen' hakim Mustafa Karadağ konuştu: "Artık yargıçların bağımsız ve tarafsız olması istenmiyor, anayasaya tarafsızlık ilkesi konularak yargı tarafsız olamıyor"
31 Mayıs 2017



Geçtiğimiz günlerde HSK tarafından Urfa'ya sürgün edilen Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ, sürgün kararına ilişkin soL'a yaptığı açıklamada, "Artık yargıçların bağımsız ve tarafsız olması istenmiyor, anayasaya tarafsızlık ilkesi konularak yargı tarafsız olamıyor" dedi.

Sürgün kararını ve yargıda gelinen son durumu soL'a değerlendiren Mustafa Karadağ, "Siyasi iktidarın yargıyı ele geçirme, yargı bağımsızlığını sonlandırma ve hukukun üstün kılınmasını önleme girişimlerinden biridir bu adım. Siyasi iktidarın yargıyı ne kadar ele geçirmek istediğinin ifadesidir. Artık yargıçların bağımısız ve tarafsız olması istenmiyor, anayasaya tarafsızlık ilkesi konularak yargı tarafsız olamıyor" ifadelerini kullandı.

Öncelikle size yönelik sürgün kararıyla başlayalım isterseniz. Bekliyor muydunuz böyle bir kararı ve sizce bu kararın gerekçesi nedir?

Bu eski HSYK'nın giderayak, son anlarında siyasi iktidara bir bağlılık hediyesidir. Bu nitelikte bir tasarruftur çünkü siyasi iktidar yargıçların örgütlenmesine karşı, yargı bağımsızlığına karşı, hukukun üstünlüğüne karşı ve bizler de hukuku, yargı bağımsızlığını savunduğumuz için siyasi iktidar o bağımlı yargı uğruna muhalif savcıları, yargıçları tasfiye etme niyetinde, bu da böyle bir tasarruf.

'KENDİ YARATTIĞI CANAVARA KARŞI'

Binlerce hakim ve savcı 15 Temmuz darbe girşimi sonrasında ihraç edildi. Yargıçlar Sendikası üyesi hakim ve savcılar da vardı bu ihraçlar arasında. AK Parti'nin yargı alanında attığı bu adımları nasıl değerlendiriyorsunuz?

HSYK, 15 Temmuz sonrasında yargıdaki Fethullah Gülen Cemaati ile mücadele adı altında yaklaşık 4200 yargıç ve savcıyı ihraç etti. Şu an bunların 2500'e yakını tutuklu. Evet, yargıda bir Fethullah Gülen Cemaati yapılanması vardı, hatta yargı çoğunlukla bunlardan oluşmaktaydı. Fakat onları yargı içerisine taşıyan ve HSYK içerisinde de konumlandıran güç, siyasi iktidardı. Yani siyasi iktidar, kendi yarattığı canavara karşı bir operasyon yapıyor veya taşeronlarına karşı.

Belki bu taşeron deyimi daha uygun çünkü 17-25 Aralık'ta taşeron, hükümete, ''Ben pazardan daha çok pay almak istiyorum'' dedi ve bir kavgaya tutuştular. Bu nedenle evet Cemaat yapılanması vardı, tasfiyesi gerekliydi biz de eğer HSYK seçimlerini kazansaydık Fethullah Gülen Cemaati yapılanmasıyla ilgili mutlaka bir şey yapardık. Çünkü Silivri davalarında ciddi sahte deliller ürettiler, bu sahte delillerle hak mahrumiyetlerine sebebiyet verdiler. Bu aşamada soruşturulmaları gerekirdi.

Ne olursa olsun, kim olursa olsun hukukun dışına taşınmamalıydı. Buradaki sorun hukukun dışına taşınılması ve savunma hakkının tanınmaması, delil aranmaması, buna ihtiyaç duyulmaması. Bu arada tabii ki Fethullah Gülen Cemaati'yle bağı olduğu söylenen fakat gerçekten Cemaat'le ilişkisi olmayan sendikamızın üyeleri de ihraç edildi ve bir kısmı da halen tutuklu. Bu nedenle yapılan işlerin hukukun dışına çıkılarak yapılması nedeniyle doğru bulmuyoruz.



'ARTIK YARGIÇLARIN BAĞIMSIZ VE TARAFSIZ OLMASI İSTENMİYOR'

Yakın zamanda göreve gelen 900 hakimden 800'ünün doğrudan AK Parti'de çalışan isimler olduğu gündeme gelmişti. Buna ilişkin neler söylemek istersiniz?

Siyasi iktidarın yargıyı ele geçirme, yargı bağımsızlığını sonlandırma ve hukukun üstün kılınmasını önleme girişimlerinden biridir bu adım. Siyasi iktidarın yargıyı ne kadar ele geçirmek istediğinin ifadesidir. Artık yargıçların bağımısız ve tarafsız olması istenmiyor, anayasaya tarafsızlık ilkesi konularak yargı tarafsız olamıyor. Kaldı ki bu anayasa değişikliği kendi içinde de bir ironi taşıyor. Şöyle, yargıya ilişkin düzenlemeler, HSK bağlamında, referandum sonrası hemen yürürlüğe girmesine karşın tarafsızlık ilkesinin yürürlüğü iki yıl sonraya erteleniyor. Bu kendi içindde ağır bir ironi halidir ve mülakatlarda, yazılı sınav notunun 70'ten aşağı indirilmesi, 54, 55'lere kadar çekilmesinin, yüksek not alanların mülakatlardan geçirilmeyip düşük not alan ama AK Parti içinde bir şekilde görevlendirilmiş avukatlardan yargıç ataması elbette ki yargı bağımsızlığına aykırıdır.

Şunu da söyemek lazım, seçimlerin temel hükümlerine dair 298 sayılı yasanın ek 7. maddesinde siyasi partilerden seçimlere aday olmak maksadıyla meslekten istifa eden yargıç ve savcıların mesleğe geri dönemeyecekleri yazılıdır. Buna rağmen HSYK, 15 Temmuz'un hemen sonrasındaki tasarruflarıyla siyasi partilerden aday olmuş eski hakimleri yeniden göreve almıştır. Bu bir yasa ihlalidir. Hal böyleyken kendisini siyasi partilere angaje etmiş insanların yargı içerisinde olmaması kabul edilirken bu kurala rağmen siyasi görüşünü açıklamış, bu siyasi görüşlerine göre hareket ettiği belli olan insanların mesleğe alınmaları yine yargı bağımsızlığına ve yargıçların tarafsızlık ilkesine doğrudan saldırı niteliğinde bir karardır.

Birçok hukuk örgütünden size destek mesajları da geldi. Bu karara karşı nasıl bir mücadele verilecek?

Benimle ilgili olarak hukuk örgütleri, gerçekten de ciddi bir destek verdiler, buradan hepsine ayrı ayrı teşekkür ediyorum. Tabii ki kamuoyu baskısı yaratmak önemli ve bu aslında sadece benimle ilgili bir sorun değildir. Bu yargı bağımsızlığıyla ilgili bir sorundur, benden bağımsız olarak tartışılması gereken bir sorundur. Bu aynı zamanda yargıçların örgütlülüğüne dair bir sorundur. Bu nedenle de hem yargı örgütlenmelerine verilen destek, hem yargıya, yargıçlara, yargıçlığın teminatı ilkesine yapılan saldırıya karşı bizim yanımızda olmaları tabii ki bizi sevindiren bir şeydir. Umuyoruz ki onların bu objektif talepleri HSYK'da da bir şekilde karşılık bulur ve bizim yeniden inceleme taleplerimiz kabul edilir, bunu umuyoruz. Halen destek de devam ediyor, teşekkür ederiz.

Son olarak eklemek istediğiniz bir şey var mı?

2012 yılında Yargı-Sen'in yöneticileri Ankara dışına tayin edildi ve Uluslararası Çalışma Örgütü (ILO) Türkiye'yi mahkum etti ve ''Siz kamu çalışanları sendikası niteliğindeki Yargı-Sen'in yöneticilerini, sendika merkezi dışına çıkaramazsınız, bu hatalıdır ve bu telafi edilmelidir'' dedi, bu şekilde bir kınama kararı verildi. HSYK, 5 yıl sonra ILO'nun bu kınama kararını tekrarladı. Ayrıca 4688 sayılı yasanın 18. maddesinde aynı hüküm yer alıyor, ''Çalışanlar sendika merkezi dışında görevlendirilemez ancak açık gerekçeleri, somut olarak belirtilmek koşuluyla bu yapılabilir'' deniliyor, şu anda bize söylenen bir şey yok. Bu nedenle yanlış bir karar. Avrupa Komisyonu'nun raporlarında var, taraf ülkeler, sendikada görevli kamu çalışanlarının sendikal görevlerini layıkıyla yapması için gerekli olanakları sağlamak zorundadır. Bu tasarruf da yine bu ilkeye aykırı bir karardır.

Ayrıca yargının bağımsızlığı, hukukun üstünlüğü gibi konular, yargıçları ve yargı örgütlerini doğrudan ilgilendirir. Yargı örgütleri, yargıçlar, yargı bağımsızlığı ve hukukun üstünlüğünü ortadan kaldıran düzenlemeler karşısında her zaman görüş bildirebilirler, eleştirebilirler. Bu eleştiriyi getiremeyen yargıçların adaleti tesis etmeleri de olanaksızdır. Bu nedenle de bu kararlar yanlıştır. Bu benim üzerimden yapılan HSK tasarrufu, hakimlerin atamalarında, hakimlik teminatı ilkelerini sürekli gözetmeleri gerektiği, atamalarda daha önce görev yaptığı yere göre coğrafi, sosyal, kültürel olanakların kıyaslanarak ve daha iyi şekilde atamaların yapılması kuraldır ama Ankara'dan Şanlıurfa'ya yapılan tayin, bu ilkeleri göz önüne aldığımızda kıyas kabul etmez. Ankara olanaklarıyla Şanlıurfa'nın olanakları çok farklıdır.

Kaynak: Sol Haber

ANKARA BAROSU ve YARGIÇLAR SENDİKASI'NDAN 'SÜRGÜN' PROTESTOSU
01 Haziran 2017



Ankara Barosu ve Yargıçlar Sendikası, Yargıçlar Sendikası Başkanı Hakim Mustafa Karadağ'ın Şanlıurfa'ya sürülmesini Ankara Adliyesi önünde düzenlenen kitlesel basın açıklamasıyla protesto etti.

Perşembe
ANKARA BAROSU ve YARGIÇLAR SENDİKASI'NDAN 'SÜRGÜN' PROTESTOSU
0 4

Protestoya, Hakim Mustafa Karadağ'ın yanı sıra Ankara Barosu Başkan Yardımcısı Erinç Sağkan, Saymanı Evrim Dost, Yönetim Kurulu üyeleri Hamit Baykara ve Çağrı Ayhan Şenel, Yargıçlar Sendikası üyeleri ile Baro'ya kayıtlı çok sayıda avukat katıldı.

Protestoya CHP milletvekilleri Özgür Özel, İlhan Cihaner, Utku Çakırözer, Aytuğ Atıcı ve Candan Yüceer de destek verdi.

'DİRENE DİRENE KAZANACAĞIZ'

Üzerinde "Adalet için, yargı bağımsızlığı için, yargıç teminatı için Yargıç Mustafa Karadağ'ın yanındayız" yazan pankart açan protestocular, "Direne direne kazanacağız", "Mustafa Karadağ yalnız değildir" ve Baskılar, sürgünler bizi yıldıramaz" sloganları attılar.

Ankara Barosu Başkanlığı ve Yargıçlar Sendikası adına ortak bir basın açıklaması yapan Erinç Sağkan, Hakim Mustafa Kocadağ'ın Şanlıurfa'ya sürülmesine ilişkin tepkilerini şöyle dile getirdi:

"Mustafa Karadağ, 30 yıl mesleki kıdeme sahip bir hakimdir. Aile mahkemelerinin kuruluşundan bu yana 14 yıldır Aile Mahkemesi Hakimi olarak görev yapmaktadır.

Gerek meslek yaşamında gerekse sendikal faaliyetlerinde yargı bağımsızlığı konusunda tek bir taviz bile vermemiştir. Ne cemaatlere ne de siyasal iktidara teslim olmuştur. Kurulduğu günden beri hukukun üstünlüğü ve yargı bağımsızlığı için mücadele veren Yargıçlar Sendikası'nın simgeleşmiş başkanıdır.

HSK tarafından ve hiçbir hukuki neden yokken Şanlıurfa Hakimi olarak atanmıştır. Karar alınma sürecinde fikri sorulmamış; onayı alınmamış; sendikal güvencesi de gözetilmemiş ve sebep bildirilmemiştir.

Hakimlik mesleği Anayasa'da teminat altına alınmıştır. Hakimlik teminatı, hakimlerle ilgili her türlü tasarrufu içerir. Hiçbir işlem bu teminatı ortadan kaldırıcı nitelikte olamaz.

Türkiye'nin de uymak zorunda olduğu Avrupa Hukuk Yoluyla Demokrasi Komisyonu Raporu'nda hakimlerin görev yerlerinin değiştirilememesi bir ilke olarak kabul edilmiştir.

Kamu Görevlileri Sendikaları Kanunu'nun 18. maddesi uyarınca sendika yöneticisinin görev yeri, haklı bir sebep olmadıkça ve sebebini açık ve kesin şekilde belirtilmedikçe değiştirilemez.

'HUKUKA AYKIRI'

30 yıllık meslek yaşamına sahip hakim Mustafa Karadağ hakkında isteği sorulmaksızın ve talebi olmaksızın, hiçbir gerekçe gösterilmeksizin HSK tarafından yapılan atama işlemi, yukarıda belirtilen yasal düzenleme ve sözleşme hükümlerine ve sonuç olarak hukuka aykırıdır.

Yargıçlar Sendikası Başkanı olan Mustafa Karadağ'ın görev yerinin değiştirilmesi, sendika merkezinin bulunduğu Ankara'dan uzaklaştırılması, sendikal görevlerini yerine getirememesi sonucunu doğuracak ve dolayısıyla temsil ettiği kurum açısından da olumsuz bir sonuç yaratacaktır.

Ayrıca bazı basın yayın organlarında hedef gösterilerek tanınır kılınan Hakim Mustafa Karadağ'ın güvenliği de tehlikeye sokulmaktadır.

Mesele, Şanlıurfa meselesi değil görevinde başarılı bir yargıcın kıdeminin ve liyakatinin gerektirdiği yere atanmaması meselesidir.

Netice itibariyle Hakim Mustafa Karadağ'ın görev yeri, hakimlik teminatı ve sendikal güvencesi ihlal edilerek değiştirilmiştir. Kimseye teslim olmayan ve yargı bağımsızlığını sonuna kadar savunan yargıçların, bu sürgüne imza atanlar için de bir güvence olduğunun altını çiziyor ve bu karardan dönülmesi gerektiğini bir kez daha ifade ediyoruz."

'TEK DERDİMİZ YARGININ BAĞIMSIZ OLMASI'

Hakim Mustafa Karadağ ise şunları söyledi:

"Konuşamayan, eleştiremeyen, siyasi iktidardan bağımsız olduğunu söyleyemeyen yargıç, doğru karar veremez. Şanlıurfa'ya sürgünümle ilgili durum Şanlıurfa meselesi değildir. Önemli olan benim kıdemime uygun bir yere atanamamamdır. Yasada açıkça söylenmesine rağmen, benim yargıçların örgütlenme özgürlüğüne dair olan faaliyetlerimin durdurulmasıdır. Ben Ankara'dan gittiğim zaman sendikal görevimi yapamayacağım. Siyasi iktidarın istediği de budur. Dün öğrendik, Şanlıurfa'da iş mahkemesi hakimliğine atanmışız. Benim bilmediğim tek alan, iş hakimliğidir. Siyasi iktidar Şanlıurfalılara zulmetmektedir. Ayrıca sendikamız üyeleri hakkında, Cumhuriyet Gazetesi'ne baskıyı kınamak için gitmeleri nedeniyle ayrı ayrı soruşturma açılmış. Hakkımızda yağmur gibi soruşturmalar başlatıldı. Bizim tek derdimiz, yargının bağımsız ve adaletli olması."

hukukihaber.net

Mustafa Karadağ Tayini Yargıya Gözaltıdır
29 Mayıs 2017



Yargıçlar Sendikası Başkanı Mustafa Karadağ'ın Şanlıurfa'ya tayini, sadece Sendikaya ve onun üyelerine yöneltilen bir mesaj değil, yargı dünyasının tüm sujelerine dönük bir gözaltıdır.

Bu tayini "sürgün" olarak nitelemekten uzak duruyoruz. Bu ülkenin her karış toprağında görev yapma bilincini taşıyan onurlu bir yargıç olarak, Mustafa Karadağ özelinde uygulanan "sindirme" ve "susturma" çabası, O'nun için bir sonuç doğurmasa da, genelde uygulama alanı oluşturması beklenen stratejiye dair bir örnektir. Tam da "Majestelerinin Yargısına" işaret ettiği bir güne denk düşürülen bu tayin, yargının bağımsızlığına dair tesbitlerini haklı çıkarması bakımından tarihsel önemde bir olgudur ve tescil edilmelidir.

Bu tayin, yargımızın içinde bulunduğu bu "çok özel" zaman diliminde, kendilerini herşeye karşın bağımsız hissetmek ve öyle karar oluşturmak için "çırpınan" saygıdeğer yargıçlarımıza yöneliktir. Tayin erkini kullananlar, gerçekten bağımsız ve tarafsız yargıya onlar eliyle ve onlar sayesinde ulaşacağımızı bilmeliler...

Bir yargıcın susturulması için "tayin silahı" kullanmak, çaresizliğin simgeselleşmesidir. Tarih, bunu da yazacak ve bunu da tescil edecektir.

İstanbul Barosu olarak, Mustafa Karadağ'ların yanında olacağız.

İSTANBUL BAROSU BAŞKANLIĞI

Önemli davaların hakimi tutuklandı
6 Mayıs 2017



’Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’ soruşturması kapsamında meslekten ihraç edilen 107 hakimden birinin, Kayseri'de FETÖ davalarının görüldüğü 2nci Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimlerinden Pelin U. olduğu belirtildi.

Tutuklanan hakimin görev yaptığı terör suçlarına bakan mahkemede, FETÖ soruşturması kapsamında haklarında dava açılan eski Boydak Holding yöneticileri de yargılanıyor.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), tarafından dün açıklanan ve ’Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ)’ soruşturması kapsamında meslekten ihraç edilen 107 hakimden birisi, Boydak davaları ve birçok FETÖ soruşturmasının görüldüğü 2nci Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimlerinden Pelin U. oldu.
Hakkında terör örgütü üyeliğinden gözaltı kararı bulunan hakim Pelin U. görev yaptığı Kayseri adliyesine gelerek teslim oldu.

Eşi de Kayseri adliyesinde savcı olduğu belirlenen hakim Pelin U. savcılıkta verdiği ifadenin ardından tutuklama istemiyle nöbetçi mahkemeye gönderildi. Hakim tutuklanarak Nevşehir E Tipi Kapalı Cezaevine gönderildi.
Patronlar Dünyası

HSK üyeliği için başvurdular: Bahçeli'nin avukatı, Vali Çoş'un kardeşi ve Koza İpek'e atanan kayyım...
04 Mayıs 2017



HSK üyeliği için Meclis'e 83 başvuru yapıldı

Anayasa değişikliği ile yapısı değişen Hâkimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) TBMM’nin seçeceği 7 üye için 83 aday başvurdu. Bunların arasında MHP MYK üyesi ve Devlet Bahçeli’nin avukatı Hamit Kocabey, Vali Hüseyin Avni Coş’un kardeşi Mustafa Abdullah Coş, Koza İpek Holding’e kayyım atanan Hasan Ölçer de yer aldı. Kulislerden edinilen bilgilere göre, kimin seçileceği AKP-MHP pazarlığı ile belli olacak.

Cumhuriyet gazetesinden Alican Uludağ'ın haberine göre, anayasa değişikliği ile yapısı değişen Hakimler ve Savcılar Kurulu’na (HSK) TBMM’nin seçeceği 7 üye için 83 aday başvurdu. Bunlar arasında MHP Merkez Yönetim Kurulu üyesi, MHP ve Genel Başkanı Devlet Bahçeli’nin avukatlığını yapan Hamit Kocabey, Sakarya Valisi Hüseyin Avni Coş’un kardeşi Yargıtay üyesi Mustafa Abdullah Coş, firari işadamı Akın İpek’in sahibi olduğu Koza İpek Holding’e kayyım atanan avukat Hasan Ölçer de yer aldı. Eski AKP Gaziantep milletvekili Mehmet Yılmazcan’ın bulunduğu 6 AKP’li avukat da HSK üyesi olmak için TBMM’nin kapısını çaldı. Adaylık başvurularının önceki gün sona erdiği HSK’ye başvuran 83 kişinin 36’sı Yargıtay üyesi, 8’i Danıştay üyesi, 32’si avukat, 7’si öğretim üyesi.

ETİKETLER
anayasa değişikliği hakimler ve savcılar kurulu hsk tbmm mhp devlet bahçeli hamit kocabey hüseyin avni coş mustafa abdullah coş koza İpek holding kayyım hasan Ölçer akp
T24

“15 Temmuz’dan sonra alınan hâkimler de ihraç edildi!”
30 Nisan 2017



CHP'li Yarkadaş: Bizzat elleriyle aldıkları hâkimlere bile güvenemeyecek bir hale gelmişler

CHP İstanbul Milletvekili Barış Yarkadaş, son Kanun Hükmünde Kararname (KHK) ile 15 Temmuz darbe girişiminden sonra alınan hâkimlerin de ihraç edildiğini söyledi. Yarkadaş, “AKP paranoya yaşıyor, 15 Temmuz sonrası alınan hâkimleri de son KHK ile attılar” dedi.

Evrensel’de yer alan habere göre, Yarkadaş, son KHK ile 200'e yakın stajyer hâkimin ihraç edildiğini iddia etti. “AKP'nin yargıda kadrolaşma tutkusunun tam bir rezalete dönüştüğünü” söyleyen Yarkadaş şöyle konuştu:

"Adına KHK denilen 'KIYIM Hükmünde Kararnameler' ile insanların yaşamlarını yok ediyorlar. Barış İçin Edebiyatçılar'dan yazarlara, aydınlara ve akademisyenlere uzanan geniş bir yelpazede kıyımlar yaşanıyor. Düşman hukuku anlayışı ile hazırlanan KHK'ler muhalifleri yok etmeye ayarlanmış kimyasal bir silaha benziyor. O silah vurduğu yerde hiçbir yaşam belirtisi bırakmıyor."

"Kadro açmak için"

KHK'ların bir amacının da "AKP kadrolarına yer açmak" olduğunu ifade eden Yarkadaş sözlerine şöyle devam etti:

"Ancak bunu da ellerine yüzlerine bulaştırdılar. Yargıda kadrolaşabilmek için 15 Temmuz darbe girişimi sonrası 200'e yakın stajyer hâkimi göreve başlattılar. Hâkim adaylarını AKP'nin darbe girişimi sonrası yeniden oluşturduğu heyet seçti. Atanan hâkim adayları güya güvenlik soruşturmasından da geçti. Dün gece ise neredeyse tamamını FETÖ'cü suçlamasıyla ihraç ettiler. Bizzat elleriyle aldıkları hâkimlere bile güvenemeyecek bir hale gelmişler. Bu bir paranoya halidir ve bu ruh halinin ülkeyi yönetebilmesi mümkün değildir."

"Şüphe had safhada"

AKP'nin 24 Nisan'da bin 341 hâkimi daha göreve başlattığını bunların yüzde doksanını parti teşkilatlarından seçtiğini öne süren Yarkadaş, "Üç ay sonra da onları atarlar. Hiç kimseye güvenemiyorlar. Çok korkuyorlar çünkü... Suçluların ruh haliyle yaşıyor ve her şeyden şüphe duyuyorlar" dedi.

"AKP'nin KHK'lar ile otoriter bir rejimi kalıcı hale getirmeyi ve TBMM'yi tasfiyeyi amaçladığını" söyleyen Yarkadaş, "Bu anlayışın Türkiye'yi yönetemeyeceğini göreceğiz. Sistem dejenere oldu ve çürüdü. Çürüyenin yerine yenisini hep birlikte koyacağız" dedi.
T24

Ağır ceza hakiminin aracında 90 kilo uyuşturucu ele geçirildi
27 Ocak 2017



Erzurum’da görev yapan ağır ceza mahkemesi hakimi H. S.’nin zehir tacirleriyle görüşmesi, Diyarbakır polisinin teknik takibine takıldı. Kullandığı araç durduruldu, 90 kilo uyuşturucu ele geçirildi. “Haberim yoktu” demesine rağmen kanında da uyuşturucu çıkan hakim tutuklandı.

Diyarbakır polisi, uyuşturucu kaçakçılığı ihbarı üzerine 2 kişiyi teknik takibe aldı. Şüphe çekmemek için Hınıs Ağır Ceza Hâkimi H. S. ile sevkıyat yapılacağı tespit edildi. Üçlünün aracı, Urfa yolunda durduruldu. Araçta 90 kilo uyuşturucu ve 14 bin TL ele geçti, 3'ü de tutuklandı. Evli hâkim kullanıcı olmadığını söyledi ama kanında uyuşturucu çıktı, “Kız arkadaşımın verdiği cinsel gücü artırıcı tozu aldım” dedi. Ağır cezada yargılanacak.

Habertürk’ten Veysi İpek’in özel haberine göre; Diyarbakır’da uyuşturucu çetesinin peşine düşen polis, inanılmaz bir skandalı ortaya çıkardı. Kaçakçılık ve Organize Şube Uyuşturucuyla Mücadele ekipleri, zehir tacirlerinin Sur İlçesi kırsalından Batı illerine esrar sevkıyatı yapacağı bilgisini alınca teknik takip başlattı. Şüphelilerden Rauf K. ve Halil Ç.'in, Bilecik'e tayini çıkan Erzurum Hınıs İlçesi Ağır Ceza Mahkemesi heyetinden Hâkim H. S.'yla sıkça görüşmeye başladığı tespit edilince soruşturma derinleşti.

ŞÜPHE ÇEKMEMEK İÇİN PARAVAN

Polis, Rauf K.'un Kavaklıdere Köyü'nde sakladığı uyuşturucuyu polis ve jandarma kontrolünde şüphe çekmemek için Hâkim H. S. ile birlikte Batı illerine götüreceğini belirledi. Valizler ve kişisel eşyalarıyla Muş'a, oradan otobüsle Diyarbakır'a giden Hâkim S., uyuşturucunun sahibi K.'la Sur'da buluştu. S.'nun kullandığı diğer şüpheliye ait lüks otomobil, 24 Ocak günü Diyarbakır-Şanlıurfa Karayolu üzerinde polis tarafından durduruldu. Cumhuriyet savcısının nezaretinde yapılan aramada, araçtaki valizlerin altında vakumlanmış poşetler içinde yaklaşık 90 kilogram uyuşturucu madde bulundu. Hâkimin el çantasından çıkan başkalarına ait sim kartlar ile 2.5 gram toz ile uyuşturucu sevkıyatı için alındığı iddia edilen 14 bin 100 TL'ye el konuldu. Hâkim S. ile diğer şüpheli Rauf K., gözaltına alınıp Diyarbakır Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. S.'nun telefon görüşmesinde ‘otomobil istediği' ve uyuşturucunun alıcısı olduğu tahmin edilen Halil Ç. de gözaltına alındı. Şüpheli hâkim, ifadesinde tayini çıktığı için Erzurum'dan ayrıldığını, Şırnak'ın İdil ilçesinde görev yaparken tanıştığı doktor arkadaşının kardeşi olan Rauf K.'la vedalaşmak için Diyarbakır'a gittiğini savundu. S., şöyle devam etti: “K. İstanbul'a gideceğini söyleyince onunla birlikte gitmeye karar verdim. Lice Karayolu'nda beni otomobiliyle aldı. Kayınvalidemi ziyaret etmek için Mardin'e yola çıktık. Uyuşturucuyla ilgim yok.” Şüpheli hâkim, polisin “Mardin'e neden Şanlıurfa Karayolu'nu kullanarak gidiyordunuz?” sorusuna ise yanıt veremedi.

KANINDA UYUŞTURUCU MADDE BULUNDU

Evli ve 2 çocuk babası 51 yaşındaki hâkim, çantasından çıkan tozla ilgili “Üzerimde bulunan kristal toz maddenin bir bölümünü kullandım. İçeriğini bilmiyorum, kız arkadaşım cinsel gücü artırıcı olarak vermişti. Başka bir uyuşturucu kullanmadım” dedi. Kanında uyuşturucu tespit edilen Hâkim S. ile diğer 2 zanlı, çıkarıldıkları Diyarbakır 3. Sulh Ceza Mahkemesi'nce “uyuşturucu ticareti yapmak” suçundan tutuklandı. Ağır ceza mahkemesi üyesi hâkim ve diğer 2 zanlı, ağır ceza mahkemesinde yargılanacak.
Hukukihaber.net

Darbe girişiminin ardından tutuklanan 2 Yargıtay üyesi ile 17 hakim ve savcı serbest
11.09.2016

Fethullahçı Terör Örgütü'nün (FETÖ) darbe girişiminin ardından tutuklanan 2 Yargıtay üyesi ile 17 hakim ve savcı adli kontrol şartıyla serbest bırakıldı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı Memur Suçları Soruşturma Bürosu, darbe girişiminden sonra tutuklanan yargı mensuplarının dosyalarını incelemeye aldı. Yapılan incelemeler neticesinde Cumhuriyet savcısı tarafından, toplam 19 yargı mensubunun tutuksuz yargılanmak üzere tahliyeleri talep edildi. Talebi değerlendiren Ankara 5. Sulh Ceza Hakimi Yunus Süer, aralarında Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Üyesi Nurettin T, Yargıtay 5. Hukuk Dairesi Üyesi Özcan A. ile 17 hakim ve savcının tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmasına karar verdi. Kararda, bazı şüphelilerin sağlık durumlarının, bazı şüphelilerin ise delil durumlarının değerlendirildiği öğrenildi.
Sputnik

Fuhuş operasyonunda iki hakim!
Aliya RAHTE
aliyarahte@habertaraf.com
8 Aralık 2010
Gariplikler hep bazılarını gelir bulur... Polis ne zaman telefonları dinlemeye alsa karşı tellere hep şu bizimkiler takılıyor. Rüşvet operasyonunda kaç defa takıldı.

Şimdi de uyuşturucu ile fuhuş operasyonunda iki hakim...

Bir öncesi de Yargıtay’daki savcıya aitti... O savcı karı temin ediyormuş ama dinleme usulüne göre olmayınca yırttı... Ne tuhaf değil mi?!.

Mesleğinin onuru sırtında ağır gelenlerin serüvenleri bunar.

Devletin bu kişilere sağladığı kürsü kafi gelmemiş olacak ki bir başka yollara düşmek gereğini duyuyorlar. Düşülen yolar maalesef rüşvet, fuhuş, ideoloji...

Hakim teminatı deyince sadece “sınırsız sorumluluk” akla gelmemeli, işin bir de ahlakı boyutu var. Hakim ve savcı halim selim, güvenilir, ahlaken örnek olmak zorundadır.

Her taşın altından çıkıyorsa olmaz...

İşte bu pencere, çağımızın kanayan yarası; liberalizmin asimile ettiği toplumların “bırakınız etsinler bırakınız yapsınlar”maskarası...

28.11.2010 Pazar günü Hatay emniyeti tarafından yapılan fuhuş-uyuşturucu operasyonunda yine hakim ile kadın konusu vardı.

Verilen bilgilere göre Sincan’ın iki hakimi kayıtlarını otel resepsiyonuna yaptırılmamışlar, yatak ücretlerine de MHP’lı Ahmet Çelik’ın ödeyeceğine dair not düşülmüş.

Ne var bunda diyenler de ebetteki çıkabilir.

Hem bu kadar iş yoğunluğu içerisinde kaçamak yapmak, hem de cebinde hakim kimliği taşıyanların bu tip olaylara konu olması doğru mu acaba?

Samimi olarak tüm hakim ve savcılara soruyorum, gerçekten sizin o kadar bol zamanınız var mı? Hafta sonu Hatay’da tatil yaptıktan sonra Pazartesi salim kafa ile(!) kürsüye oturacak ve de dosyayı sonuçlandıracak kaç kişisiniz?

Veya soruyu şu şekilde sorayım.

Cuma günü duruşma yaptınız, pazartesine de duruşmanız var, dosya okuyacağınız yerde kalkıp Hatay’a gittiniz, o zaman pazartesi veya salı duruşmaları sallanacak mı?

İşler o kadar yoğunken...

Nereden baksanız asliye cezalarda 40-50, ağır cezalarda bir o kadar dosya. Cumartesi pazarını dairede geçiren hakimler bile birikmiş dosyaları hakkıyla okuyamazken gezip tozanlar nasıl okuyor? Bakıyorsunuz kürsüde bir hakim; gözleri kıpkırmızı, ya kafa çekme işi veya uykusuzluktan sinirleri gergin sağa sola çatıyor.

Bekleyin ki o kürsüden adalet çıkacak...Bu mudur mesleğin haysiyeti?

Hep söyleriz, hakim dosyaları ile daha da olmazsa kararları ile konuşur.

Düşünün ki Yargıtay savcısı “Türk İntikam Tugayı” yetkilisi ile aynı masaya düşebiliyor. Veya kimileri de mafya liderlerinin düğünlerinde...

Kanunları ihlal edenle korumakla görevli olanlar bir arda...

Daha önce de buna benze bir başka hikaye kaldı belleklerde.

Savcı buluşma evlerine dadanmıştı. Polis o gece operasyon yapınca polis bağırıyordu: “Komiserim bu odada savcı var.”

Savcı da kapının eşiğinden memura kimliğini uzatmış!..

HSYK eski kurul başkan vekili ile bir kısım üyeler Kıbrıs’a kaçamak yaptıklarında etrafa hoş olmayan kokular yayılmıştı. Hesaplar da şirketten...

O kişiler emekli olup gittiler ama yargı yüreğinden hala kanıyor...

Şimdi de Kaçmaz olayı... Yaptı yapmadı yerine kuralları söylemeye çalıştım.

Meslek onuru, ve de tarafsızlığı...

Oteli arayan polislerle arama kararı veren savcıdan sızlanmak kolay bir geçiş, asıl olan o yerlerde adalet dağıtanların ne yapmak istediklerinin sorgulanması...

Sizin başka işiniz yok mu?

Ülkedeki iş sayısı yargıda adeta yandı yanıyor.

Buna karşılık görevliler ya Kıbrıs’ta veya Hatay gibi zula mekanlarda kaçamak yapmaya kalkışırlarsa bu yangın hepimizi sarar. Altmış altıdan yanarız...

habertaraf

25 Haziran 2009
''Hakim duruşmaya sarhoş girdi. Sanıklarla birlikte mağdurun da tutuklanmasına karar verdi''

İzmir'de nöbetçi hakimin alkollü olduğunu öne süren 6 avukat, soruşturma açılması için tutanak tutarak Adli Yargı Komisyonuna başvurdu.

İzmir Barosu Başkanı Özdemir Sökmen, nöbetçi hakim İ.E'nin sorgu sırasında alkollü olduğunun avukatlarca anlaşıldığını, avukatların da tutanak düzenleyerek hakimden şikayetçi olduğunu belirtti.

Adını açıklamak istemeyen bir kadın avukat, yaşadıkları olayı anlatırken şu iddialarda bulundu: “Olay günü benim müvekkilim de 6 kişiyle birlikte adliyeye sevk edilmişti. Duruşmaya çıkmadan önce birileri ‘Hakim bir yukarı çıkıyor, bir aşağı iniyor. Yalpalıyor, alkolü kaçırdı’ diye dalga geçtiler. Buna inanmak istemedim. Duruşma girdiğimde söylenenlerin gerçekten doğru olduğunu gördüm. İçerdeki zanlılara geldikleri suçla alakasız sorular soruyor, verdikleri ifadelerini kendi kafasına göre yazdırıyor, özellikle bayan avukatlara ‘sizi nerden tanıyorum avukat hanım, hangi okuldan mezunsunuz?’ gibi sorular sorup, alkolün etkisiyle kahkahalar atıyordu. Duruşmanın sağ salim bitmesini beklerken, alkolün etkisiyle olsa gerek duruşmada zanlılar ile birlikte mağdurun da tutuklanmasına karar verdi. Avukatların bir üst mahkemeye itirazları üzerine mağdur 3 gün sonra serbest kalabildi.”
aktifhaber

Ez Vatandaşın Çocuğunu...
06 Haziran 2009

Bürokratik zulüm... Önce Diyarbakır'da uzman çavuş oğluyla kavga eden öğrenciyi dövdü. Sonra Eskişehir'de polis pisuvar misillemesi yaptı. Şimdi de hakim...

Başakşehir'de küçük yaştaki iki çocuğun kavgası karakolda noktalandı. Çocuklardan bir tanesinin babası hakim çıkınca, diğer çocuk ve annesi, hakimin emri ile polis merkezine götürülerek ifade için saatlerce burada bekletildi. Annesi ile karakola getirilen minik Hümeyra'nın korkusu yüzüne yansıdı. Üzücü olaya şahit olan Başakşehirliler, yaşananlara tepki gösterdi.

Olay Başakşehir 2. Etap'ta meydana geldi. Siteye ait parkta oynayan 2 çocuk kısa süreli kavga etti. Kavga eden çocuklardan Hümeyra Erol(5)'un annesi Ayten Erol, çocukların yanına gelerek ayırmak istedi. Minik Hümeyra ile kavga eden diğer çocuğun hakim olan babası E.D. balkon camından devreye girince Hümeyra ve annesinin başına gelmeyen kalmadı.

Küçükçekmece Adliyesi'nde görevli olduğu öğrenilen Hakim E.D., çocuğunun kavga ettiğini görünce bulunduğu dairenin penceresinden, lojmanların kapısında bekleyen görevli polis memuruna seslenerek, minik Hümeyra ve annesini gözaltına almasını emretti. Polis memuru da emri yerine getirerek minik Hümeyra ile annesini beklediği kulübenin içine aldı. Nöbetçi polis, durumu karakola bildirdi. Karakoldan ekip gelinceye kadar bırakılmayan anne ile çocuğu, yaklaşık 1 saatlik gözetimin ardından 2 ekip aracıyla Başakşehir İlçe Emniyet Müdürlüğü'ne götürüldü. Ekip aracına binmek istemeyen minik Hümeyra, buna rağmen annesi ile birlikte polis merkezine götürüldü. İfade vermeleri içen saatlerce karakolda bekletilen anne ile çocuğu, yaklaşık 4 saat sonra serbest bırakıldı.

Olayı duyduktan sonra karakola gelen minik Hümeyra'nın babası Cuma Erol, "Lojmanlarda oturan hakimin çocuğu benim çocuğu dövmüş. Çocuk ile annesini oradaki nöbetçi kulübesine almış polisler. Daha sonra karakola getirmişler. Hakim de eşini göndermiş karakola. Sarhoşmuş diyorlar. Çocuk ile annesi saatlerdir ifade vermeyi bekliyor. Çocuğumun psikolojisi bozuldu." şeklinde konuştu.

Miniklerin basit bir kavgasından dolayı saatlerdir karakolda olduklarını ifade eden Ayten Erol ise, "Çocuklar tartışmışlar. Diğer çocuğun babası pencereden polislere seslenerek, 'tutuklayın bunları' dedi. Bizi nöbetçi kulübesine aldılar. 1 saat beklettiler. Polis araçları geldi. Çocukla birlikte karakola getirdiler. Diğer çocuğun babası, hakaretler ediyor, küfürler ediyordu." şeklinde konuştu.

Yaklaşık 4 saatlik ifadenin ardından çocuk ile annesi serbest bırakıldı
aktifhaber

Hakim Savaş Çelikel Hafta sonu evinde dava dosyasına bakarken öldü!
İstanbul'da dün vefat eden Kartal 2. Sulh Ceza Hakimi Savaş Çelikel için adliyede tören düzenlendi. Törende konuşan Kartal Cumhuriyet Başsavcısı Yusuf Ulu, "İfade etmesi çok zor duygular içindeyim. Ailesine ve yargı mensuplarına sabırlar diliyorum" dedi. Törenin ardından Yalova'ya götürülen Çelikel'in cenazesi, Merkez Camii'nde ikindi vakti kılınacak cenaze namazının ardından Yalova Mezarlığı'nda defnedilecek. 25.05.2009 netgazete

Sürmene Hâkimesi Neyyir Acar ve İl Genel Meclisi üyesi eşi, 250 metrelik uçuruma yuvarlandı, öldü

21 Aralık 2008 - Erzincan'ın Kemaliye ilçesinde meydana gelen trafik kazasında, Trabzon'un Sürmene ilçesinde görevli bir bayan hakim ve eşi hayatını kaybetti.
Kaza; bu sabah saat 05.00 sıralarında Erzincan'a 174 kilometre uzaklıktaki Kemaliye ilçesi ile İliç ilçesi arasında yer alan Demir Mağara mevkiinde meydana geldi. Kemaliye'den Erzincan istikametine giden Orhan Acar yönetimindeki 02 DC 172 plakalı otomobil İliç'e 17 kilometre kala, sürücünün buzlu yolda direksiyon hakimiyetini kaybetmesi üzerine 250 metre derinliğindeki uçuruma yuvarlandı. Kazada, otomobil sürücüsü, AK Parti Adıyaman İl Genel Meclisi üyesi Orhan Acar (46) ve eşi Trabzon'un Sürmene ilçesinde
görevli hakim Neyyir Acar hayatını kaybetti. netgazete

60 HâKİM VE SAVCIYA SORUŞTURMA BAŞLATILDI
10 Mayıs 2009
İstanbul’daki adliyelerde görevli bazı hâkim ve savcılar, dinlemeye alınan bazı kişilerin konuşmalarında geçince çıkar ilişkisi iddiaları ortaya çıktı. Üç müfettiş ifade alacak... Adalet Bakanlığı, İstanbul'da teknik takibe takılan yaklaşık 60 hâkim ve savcı hakkında soruşturma başlattı. Hâkim ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) oluruyla başlatılan soruşturmada yargı mensupları, çıkar elde etmek gibi önemli iddialarla suçlanıyor. Adalet Bakanlığı müfettişleri, yargıyı sarsan soruşturmada ismi geçen hâkim ve savcıların ifadelerini alacak. SABAH'ın yargı kaynaklarından edindiği bilgilere göre, altı ay önce Ergenekon soruşturması kapsamında dinlenen kişilerin telefon görüşmelerinde İstanbul'daki bazı hâkim ve cumhuriyet savcıları hakkında çeşitli iddiaların dile getirildiği ortaya çıktı. Bu telefon görüşmelerinde yargı mensuplarının ahlak dışı davranışlarda bulundukları, bazı kişilerle meslek ilkelerine aykırı pazarlıklara giriştikleri ve maddi çıkar elde ettikleri yönünde bilgilere rastlandı. Teknik takibe yakalanan kişiler, şifreli konuşmalarla yargı mensuplarıyla çıkar ilişkisine girdiklerini söylüyorlardı. Aynı dönemde yine bazı hâkim ve savcılar hakkında avukat ve vatandaşlardan da meslek ilkelerine aykırı davranışlarda bulundukları yönünde ihbarlar gelmeye başladı.

ÜÇ MÜFETTİŞ ARAŞTIRIYOR
Bunun üzerine İstanbul'dan bir savcılık, Adalet Bakanlığı'na başvurdu ve olayın soruşturulmasını istedi. Bakanlık da Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun onayıyla soruşturma açılmasına karar verdi. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'ndan üç müfettiş İstanbul'da görevli yaklaşık 60 hâkim ve savcı hakkında soruşturmaya başladı. Bu hâkim ve savcılar arasında İstanbul Adliyesi'nden 25, Fatih'ten 5, Beyoğlu'ndan 4 ve Şişli'den de 2 yargı mensubu bulunduğu öğrenildi. Geçtiğimiz günlerde aniden istifa eden Şişli Cumhuriyet Savcısı Mecit Ceylan'ın da hakkında soruşturma açılan savcılardan biri olduğu öne sürüldü. Telefonlarının dinlendiğini öğrenen Mecit Ceylan'ın olaya tepki göstererek hemen emekliliğini istediği belirtildi.
SABAH

Rüşvetçi Hakim Bayağı Derinmiş
24 Aralık 2008
İzmir Adliyesi'ndeki rüşvet çarkına adı karışan hâkim S.T.'nin 2005'te tüm iletişim ağını MİT'e iki ay boyunca dinleme izni verdiği ortaya çıktı..

İzmir Adliyesi'ndeki üçüncü rüşvet skandalına adı karışan ve bir çete liderinin kardeşini tahliye etmek için rüşvet aldığı iddia edilen Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi S.T.'nin, 2005 yılında, Türkiye'yi ayağa kaldıran, MİT'e tüm iletişim ağını 2 ay boyunca dinleme iznini veren hakim olduğu ortaya çıktı.

Adliyedeki rüşvet çarkını ortaya çıkararak, biri emekli iki ağır ceza mahkemesi başkanının tutuklanmasına neden olan Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök, bir süre önce Çeşme'deki yasadışı çeksenet tahsilatı yaptığı iddia edilen Bahri Kıran ve adamlarını mahkeme kararıyla teknik takibe aldı. Geçtiğimiz hafta pazartesi günü yapılan ve "Sahil" adı verilen operasyonda Kıran ve 14 adamı gözaltına alındı. Hâkim S.T. ise, suçüstü yakalanmadığı için mevzuat gereği gözaltı işlemi yapılamadığından, Savcı Murat Gök tarafından, teknik takipte elde edilen bilgiler doğrultusunda bir dosya hazırlanarak, hakkında soruşturma yapılabilmesi için Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'ndan izin istendi.

Savcılık, soruşturma iznin beklerken, halen görevinin başında olan Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi S.T. ile ilgili önemli bir ayrıntı ortaya çıktı. S.T.'nin, 2005 yılında Diyarbakır'da görevliyken kamuoyunu ayağa kaldıran ve MİT'e tüm Türkiye'deki telefonların dinlenmesine izin veren kararı alan hâkim olduğu belirlendi. aktifhaber

Ağır Ceza eski Reisi, rüşvetten yargılanıyor
26 Şubat 2009
İzmir'de tefecilik suçundan cezaevinde bulunan bir tutuklunun tahliyesinin sağlanmasında rüşvet alındığı iddiasıyla başlatılan soruşturma kapsamında tutuklanan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Asım Korkut ve diğer sanıkların, "rüşvet, irtikap ve avukatlık görevini kötüye kullanma" suçlarından yargılanmalarına başlandı.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin ilk derece mahkemesi sıfatıyla yaptığı yargılamanın ilk duruşmasına, tutuklu sanıklar hakim Asım Korkut, Ahmet Erpek, Mehmet Korkut, tutuksuz sanıklar Hasan Şimşek, İsmail Canvarol, Hamza Korkut ve Ramazan Süzek ile sanıkların avukatları katıldı.
Duruşmada savunmasını yapan İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Asım Korkut, davanın 3 ay içerisinde bitirilmesi gereken öncelikli davalardan olduğunu ancak 126 gündür tutuklu bulunduğunu ve ilk kez hakim karşısına çıkarıldığını belirterek, iddianamenin geç hazırlanmasını eleştirdi.
Hakkında Adalet Bakanlığından izin alınmadan soruşturma açıldığını, iznin daha sonra alındığını savunan Korkut, üzerine atılı suçların Ceza Muhakemesi Kanunu'nun (CMK) 250. maddesinde yer alan suçlar arasında olmadığı halde soruşturmanın CMK'nın 250. maddesi kapsamında görevli özel yetkili Cumhuriyet savcılığınca yapıldığını bunun da yasalar, Anayasa'ya ve Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin kararlarına aykırılık teşkil ettiğini öne sürdü.
Soruşturmanın "ön yargılı, tek taraflı ve yasalara aykırı olarak yapıldığını" iddia eden Asım Korkut, "Soruşturmayı savcılar değil, kolluk kuvvetleri yaptı. CMK 250. madde ile yetkili İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesinde tutanaklar zabıt kâtipleri yerine polis memurlarınca yazılıyor. Ben bugüne kadar o mahkemeden, yazılan zabıtların ve dinleme tutanaklarının geri çevrildiğini görmedim" dedi.
Asım Korkut, soruşturma evresinde "gizli soruşturmacı" yoluyla takip edildiğini, telefonlarının dinlendiğini anlatarak, para karşılığı tahliyesine karar verdiği iddia edilen Vedat Orhan Çelenk'in avukatı Ahmet Erpek'in, Dalaman'da yaşayan yeğeni Mehmet Korkut'a içerisinde 250 bin TL bulunan çantayı verdiği sırada suçüstü yapıldığını, ancak orada ve olaydan haberdar olmadığı için kendisi hakkında suçüstü hükümlerinin uygulanmasının yasalara aykırı olacağını savundu.
"Verdiğim karar nedeniyle maddi menfaat sağlamış olsaydım bir bankadan kredi çekmek zorunda kalmazdım" diyen Asım Korkut, şöyle konuştu:
"Benim parayla ilgim yok. Eşim çalışıyor. Hala çektiğim 55 bin TL'lik kredinin taksitlerini ödüyorum. Adalete ve mesleğime leke gelmemesi için emekli oldum. Soruşturmada ön yargılı, taraflı davranıldı. Yasaya aykırı şekilde yakalandım ve tutuklandım. Telefonlarım dinlendi beni izlemek üzere gizli soruşturmacı görevlendirilip, izlemeye alındım. Yetkili savcı soruşturmayı yürütse bu hatalar yapılmazdı. Son dönemde sınırsız dinleme kararları almak için suç örgütü ve baskı iddiası ortaya atılıyor. Tutukluluk süresi azami bir yıldır. Hakkında tahliye kararı verdiğim kişi (Çelenk) bu süreye yakın süredir tutukluydu. Karar şahsımın değil heyetin kararıdır. Alması gereken cezadan fazlasını yatan kişilerin tazminat hakkı doğuyor ve bu ceza da artık hakime rücu ediliyor. Kanunen bu şahsın tahliye olması gerekiyordu. Verdiğim tüm kararların, attığım her imzanın arkasındayım."
Meslek hayatında katı, özel hayatında ise çok mütevazı olduğunu, işi dışında avukatlarla çok sınırlı görüşmelerde bulunduğunu savunan Asım Korkut, "tek bildiği avukat örgütünün barolar" olduğunu bu yüzden hiçbir avukat örgütü ile çıkar ilişkisine girmesinin söz konusu olamayacağını kaydetti.
Asım Korkut, bazı avukatların ismini kullanarak davaları devam eden sanıklarla görüşmeler yaptığı yönündeki iddiaların kendisine de ulaşt ığını ifade ederek, bu söylentilerin hakkında hüküm verdiği sanıklarca çıkarıldığını, Çelenk'in görüşmeye gelen kardeşi Necla Çelenk'e de bu söylentilere inanmaması gerektiği yönünde telkinlerde bulunduğunu anlattı.
Sanık avukat Ahmet Erpek, duruşmada savunma yapmayacağını belirterek, daha sonraki duruşmalarda yazılı savunmasını vereceğini söyledi.
Sanık Mehmet Korkut savunmasında, Asım Korkut'un amcası olduğunu belirterek, Dalaman'dan tanıştığı avukat Ahmet Erpek'in, maddi sıkıntısı olduğunu belirterek, "İçeride bir adam var tahliyesi için uğraşıyorum. Tahliye olursa çok iyi para kazanacağım" dediğini anlattı.
Ahmet Erpek'in, Asım Korkut'tan tahliye talebinde bulunmayacaklarını, beraberindeki kişilerin Asım Korkut ile 1 dakika görüşmelerini sağlamak, sadece "iyi akşamlar" demelerinin bile kendisini sıkıntıdan kurtaracağını dile getirdiğini ifade eden Mehmet Korkut, Erpek'in sürekli olarak bu durumdan Asım Korkut'un haberi olmaması yönünde kendisine telkinde bulunduğunu söyledi.
Erpek'in ısrarları üzerine amcası Asım Korkut'u bir akşam dışarı çıkardığını ve maç izlediklerini anlatan Mehmet Korkut, bu sırada yanlarına gelen ve kendisini "Dalaman'da yatçı" olarak tanıtan kişi ile sohbet ettiğini, bu kişinin yanlarından ayrılırken de amcası Asım Korkut'a "iyi akşamlar" dediğini belirtti.
Mehmet Korkut, Ahmet Erpek'in soruşturma açıldıktan sonra, "sizden para almazsam susma hakkımı kullanırım. Ben çıkamazsam siz de çıkamazsınız. Asım 200 milyar versin yoksa sizi yakarım" tehdidinde bulunduğunu savunarak, Erpek'in susma hakkını kullanarak, kendilerine şantaj yapmaya devam ettiği iddiasında bulundu.
Tutuksuz sanıklar Hasan Şimşek, İsmail Canvarol, Hamza Korkut ve Ramazan Süzek, daha önce Cumhuriyet savcılığına verdikleri ifadelerini tekrarladı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen, para karşılığı tahliyesine karar verilen Vedat Orhan Çelenk'in kardeşi Necla Çelenk, kardeşleri tutuklandıktan 2 hafta sonra tanımadığı kişilerden, "mahkeme başkanına ulaşabiliriz, belli ücret karşılığı tahliye kararı aldırabiliriz" şeklinde telefonlar aldığını söyledi.
Bu durumu kardeşine ilettiğinde, bazı kişilerin para koparmak için bu yolları denediklerini ve inanmaması gerektiğini söylediğini anlatan Necla Çelenk, tuttukları bir avukatın da 1 milyon lira karşılığı kardeşlerinin tahliye edileceği yönünde konuşmalar yapması üzerine durumu kardeşlerinin davasının görüleceği İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Asım Korkut ile g örüşmek için İzmir Adliyesi'ne gittiğini ve Asım Korkut ile görüştüğünü ifade etti.
Korkut'un kendisine "Necla hanım kardeşlerinize benim adımı kullanarak çok avukat gidiyormuş, ama siz inanmayın, bu avukatlara itibar etmeyin, bunlar fırsatçı kişilerdir, benim böyle bir şey yapmam söz konusu dahi olamaz. hukuka ve adalete güvenin, şayet söylenenler doğru olsa ben Orhan'a kendi soyadımı taşıyan avukatlar gönderirdim" dediğini belirten Necla Çelenk, bu görüşmenin ardından rahatladığını ve adalete güvenmenin bir kez daha doğru bir davranış olduğunu anladığını söyledi.
Necla Çelenk'in sözleri üzerine Yargıtay 5. Ceza Dairesi Başkanı Hayrettin Cevheroğlu, Çelenk'e adalete güvendiği için teşekkür etti. Cevherolu, "Yaşadığınız bazı olaylar Türk yargısına olan güveninize ve inancınıza halel getirmesin. Bizler adalet için buradayız" dedi.
Sanık Asım Korkut, şeker hastası olduğunu ifade ederek, cezaevi şartlarında diyet yapamadığını ve rahatsızlığının günden güne arttığını belirterek, tahliyesini talep etti.
Diğer tutuklu sanıklar Mehmet Korkut ve Ahmet Erpek'in avukatları da müvekkillerinin uzun zamandır tutuklu olduklarını belirterek, tahliyelerine karar verilmesini istedi.
Yargıtay Cumhuriyet Savcısı ise tutuklu sanıkların üzerlerine atılı suçun vasfı, delillerin toplanmasının devam ettiğini savunarak, sanıkların tutukluluk hallerinin devamına karar verilmesi talebinde bulundu.
Yargıtay 5. Ceza Dairesi Heyeti, sanıkların tutukluluk hallerinin devamını, davada müşteki olarak yer alan Vedat Orhan Çelenk'in gelecek duruşma dinlenmesini kararlaştırdı. netgazete

Asitli zarflardan, 4 yüksek yargıca daha gönderilmiş
03 Mart 2009
YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'na gönderilen asitli zarfın benzerlerinin aralarında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'nın da bulunduğu üst düzey 4 yargıca daha gönderildiği ortaya çıktı.
Ergenekon soruşturması ile ilgili yaptığı çıkışlarla gündeme gelen Eminağaoğlu, olayın ardından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulundu. Suç duyurusu dilekçesinde olayı anlatan Eminağaoğlu A.O Özgür olarak gönderilen zarfın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığındaki odasına gönderildiğini zarfı açma esnasında zarftan sarımsı bir toz akmaya başladığını söyledi. Yakın koruması ve kurumda görevli polis memuru tarafından durumun sivil savunma görevlilerine haber verildiğini belirten Eminağaoğlu
sivil savunma görevlileri tarafından gerekli önelemlerin alınarak zarfın aynı gün Refik Saydam Hıfsızsıhha Merkezi'ne gönderildiği belirtti. Yapılan kimsyasal analizde zafta çıkan tozun KSYÖ listesinde yer alan kimyasallara rastlanmadığı ve para amino benzoiek asit maddesinin tespit edildiği belirten Eminağaoğlu, kurum tarafından kendine sözlü olarak bildirilen açıklamada ise tozun biyolojik yönden herhangi bir sakınca içermediğinin ifade edlidiğini anlatttı.
Öte yandan, aynı zarftan aralarında Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurahman Yalçınkaya'nın da bulunduğu yüksek yargıda görevli 4 yüksek yargıca daha gittiği öğrenildi. netgazete

Hakime "rüşvete teşebbüs"ten ödül gibi ceza

Rüşvet aldıkları ve rüşvete aracılık ettikle


En son Ekim tarafından Pts Nis 26, 2010 11:15 pm tarihinde değiştirildi, toplam 7 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Hzr 26, 2009 7:39 pm    Mesaj konusu: Askeri Hakimin Sır Dolu İntiharı Alıntıyla Cevap Gönder

‘Hâkimi mezhebine kadar araştırmak hak’
04 Eylül 2009

Ergenekon'un avukatı eski susurluk hâkimi Metin Çetinbaş'tan tuhaf savunma: ‘Hâkimi mezhebine kadar araştırmak hak’İstanbul Üniversitesi eski rektörü Kemal Alemdaroğlu'nun avukatı Metin Çetinbaş, 12 duruşma süren 923 sayfalık savunmasını dün tamamladı. Müvekkilinin, yargılandığı başka bir davada mahkeme başkanını mezhebine kadar araştırmasını şöyle savundu: "Bir kişinin, kendi hakkında açılan davaya bakan hâkimi araştırması anayasal haktır. Hâkimi araştırmadan tarafsız olup olmadığını nasıl öğreneceksin?" Ergenekonun üst düzey yönetici olmakla suçlanan Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun avukatı olan eski Susurluk hâkimi Metin Çetinbaş, dün yine ilginç bir savunmaya imza attı. Daha önce 'Kürtlerin ölmesini istemek, darbe olmasını talep etmek suç mu?' sözleriyle dikkatleri çeken Çetinbaş, Silivri'deki 110. duruşmada, müvekkilinin davasına bakan Danıştay üyesinin mezhebini araştırmasını 'anayasal hak' olarak yorumladı. Alemdaroğlu, birinci Ergenekon iddianamesinde yer alan telefon görüşmesinde Danıştay 8. Daire üyesi Sıddık Yıldız'ı kastederek, "Siyasî görüşü, hemen hemen belli. Bir tanesi Alevî, Sıddık denilen bir adam. Sıddık isimli kişi, güçlü bir Alevî kanalıyla etkilenebilir. Moğultay döneminde tayin edilmiş." diyor. Bu görüşmeleri değerlendiren Çetinbaş, "Bir kişinin, kendi hakkında açılan davaya bakan hakim ve bilirkişileri araştırması haktır. Hakim ve savcıyı araştırmadan tarafsız olup olmadığını nasıl öğreneceksin?" şeklinde konuştu. Metin Çetinbaş'ın gündemindeki konulardan biri de müvekkili ile bir diğer Ergenekon sanığı Ümit Sayın arasında geçen darbe konuşmalarıydı. Bu konuya da tuhaf bir açıklama getiren Çetinbaş, "Bundan müvekkilim değil, darbe ortamı oluşturan AKP suçludur." ifadesini kullandı.
Tutuklu sanıklardan Doğu Perinçek, savunmasını tamamlamasının ardından Çetinbaş'a teşekkür etti. Perinçek'in, "Hepimizi savundunuz, örgütün vekili oldunuz. Teşekkür ederim." sözleri dikkat çekti. Çetinbaş, savunmalarda sık sık provokatif açıkla-malar yaptı. 9 Haziran'daki duruşmada, sanıklar Fikri Kara- dağ ve Hayrettin Ertekin'in kullandığı 'En iyi Kürt, ölü Kürt'tür' sözü için, "Kürtlerin ölmesini istemek suç mu?" dedi.
Danıştay ve Cumhuriyet Gazetesi'ne yönelik saldırılara ilişkin dava ile birleştirilen birinci Ergenekon davasının 110. duruşması dün yapıldı. İKemal Alemdaroğlu'nun avukatı Metin Çetinbaş, müvekkilinin davasına bakan Danıştay üyesinin, mezhebini araştırmasının anayasal hakkı olduğunu savundu. Danıştay 1. Dairesi; Prof. Dr. Kemal Alemdaroğlu'nun, rektörlüğü döneminde, Antalya Konyaaltı'ndaki üniversiteye ait taşınmazın kat karşılığı ihalesinde, üniversiteyi zarara uğrattığı gerekçesiyle yargılanmasına karar vermişti. Danıştay 8. Dairesi de İstanbul Üniversitesi'nden yargılama kararından geri dönülmesine ilişkin başvuruyu reddetmişti. İddianamede, bu dava ile ilgili CHP milletvekili Nur Serter ile görüşen Alemdaroğlu, Alevi olduğunu bildiği Danıştay 8. Daire üyesi Sıddık Yıldız'ı kastederek, Alevi kanadıyla etki altına alınması gerektiğini söylüyor. Bu görüşmeleri değerlendiren Çetinbaş, "Bir kişinin, kendi hakkında açılan davaya bakan hâkim ve bilirkişileri araştırması haktır. Hâkim ve savcıyı araştırmadan tarafsız olup olmadığını nasıl öğreneceksin? Hâkim ve savcıların bu şekilde araştırılması suç değildir. Yoksa kuzu kuzu bekleyerek soruşturmanın yönlendirilmesini mi bekleyecek? Artık bu teba yok, vatandaş var." şeklinde konuştu.
Zaman

Askeri Hakimin Sır Dolu İntiharı

Oramiral Erdil'in eşinin davasına bakan askeri hakim Tanju Ünal, odasında ölü bulundu. Otopside olayın intihar olduğu belirtildi.

26.06.2009

Bir dönem, Emekli Deniz Kuvvetleri Komutanı İlhami Erdil'in eşinin yargılandığı mahkemenin de başkanı olan askeri hakim yarbay Tanju Ünal, makamında intihar etti.
Bu sır dolu ölüm arkasında bir çok soru işareti bıraktı.

Tanju Ünal'ın görev yaptığı Güney Deniz Saha Komutanlığındaki odasından silah sesi duyuldu. Odaya giren görevliler, Hakim Yarbay Ünal'ı makamında başından vurulmuş olarak buldu.

İzmir Adli Tıp Kurumu'nda yapılan otopsinin ardından askeri yetkililere cenazesi teslim edilen Tanju Ünal'ın, odasında intihar ettiği belirtildi.

Askeri Hakim Yarbay Tanju Ünal, emekli Oramiral İlhami Erdil'in eşi ve dönemin satın alma komisyonu üyelerinin yargılandığı davada mahkeme başkanlığı yapmıştı.
TRT

HAKİM YERİNE KATİBİNİ GÖNDERDİ
3 Temmuz 2009
Konya'da bir hakim, kendi girmediği duruşmaya bakması için adliyenin katibini gönderdi. Hakime hapis 4 yıl hapis cezası verildi

Konya'nın Bozkır ilçesinde bir hakim, kendi girmediği duruşmaya bakması için adliyenin katibini gönderdi. Duruşmadaki bir kişinin şikayeti üzerine hakime 3 yıl 9 ay hapis cezası verilirken, katip ise serbest bırakıldı.

Edinilen bilgiye göre, Bozkır Adliyesinde hakim olarak çalışan Seray Gümüş, 2007 yılının kasım ayında Sulh Hukuk Mahkemesi'nde bir veraset bir davasına girmedi.

Adliyede görevli katip Mehmet Ali Candan'ı hakim gibi duruşmaya çıkardığı ve duruşma zabıtlarını imzaladığı iddia edilen Gümüş hakkında, davanın tarafı olan vatandaşın şikayeti üzerine resmi evrakta sahtecilik iddiasıyla dava açıldı.

Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Hakim Seray Gümüş'e önce 3 yıl hapis cezası verildi. Suça konu olan evrakın duruşma zaptı olması sebebiyle mahkeme cezayı artırarak 4 yıl 6 ay hapis cezasına çevirdi.

2 yıllık Hakim Seray Gümüş'ün mahkemedeki iyi halini göz önüne alan mahkeme heyeti, cezayı 3 yıl 9 aya indirdi.

Hakim yerine duruşmaya giren katip Mehmet Ali Candan ise aday memur olması ve işi bilmediği gerekçesiyle beraat etti.
haber10

Hakim, unvanını yanlış yazdı diye savcıya dâvâ açtı
Yengeç Operasyonu iddianamesinde ismi yer alan Hakim Haydar Elgin, eşi ve kendisi adına toplam 30 bin TL tazminat talebi ile Cumhuriyet Savcısı Murat Gök aleyhine dava açtı. 12. Aile Mahkemesi Hakimi olduğu halde iddianamede unvanının "2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı" olarak geçtiğini ifade eden Elgin, Savcı Gök'ün yeterli araştırmada bulunmadığını, gerekli hassasiyet ve özeni göstermediğini iddia etti. İzmir Valisi Cahit Kıraç ile "Yengeç Operasyonu" iddianamesinde ismi geçtiği için İzmir Başsavcı Vekili Yaşar Özer Bölükbaşı da Gök aleyhinde mahkemeye başvurmuştu. 07.07.2009 İZMİR netgazete

ASKERİ HAKİME ŞOK CEZA
15 Temmuz 2009
Ergenekon'un Karargah Evleri soruşturmasını yürüten Hâkim Albay Ahmet Zeki Üçok'a şok bir ceza verildi...
İlişkili HaberlerTüm Haberler
Radikal'de Ergenekon HaberleriYa İfade Vermeye Gelmezse!..Yeni Başlayanlar İçin ErgenekonÇevik Bir'i Terleten SorularCumhuriyet Savcısı Kaza Geçirdi

Ceza, askeri savcının şahsi dosyasına konularak siciline işlendi.
Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri Hava Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'a hakkında açılan iki soruşturmadan dolayı iki ayrı kınama cezası verildi. Kınama cezaları Üçok'a yazılı olarak tebliğ edilirken, ceza kararının bir sureti Üçok'un Kuvvet Komutanlığı'ndaki şahsi dosyasına konularak siciline işlendi.

TRİLYONLARCA LİRALIK ÇIKAR

Ergenekon'un askeri okul örgütlenmesi Karargah Evleri soruşturmasını da yürüten Hâkim Albay Üçok hakkındaki ilk inceleme, 22 Aralık 2008 tarihinde Askeri Yargıtay Başkanlığı ve Yargıtay Başsavcısı'na gönderilen ihbar mektubu üzerine başlatıldı. İhbar mektubunda dönemin Çankaya Belediye Başkanı Muzaffer Eryılmaz'ın, Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok ve Hava Hakim Yüzbaşı Mehmet Çelik'le birlikte çıkar ve işbirliği içerisine girerek belediyenin en değerli taşınmazlarını ele geçirmeye çalıştıkları ve Yargıtay 14. Hukuk Dairesi Başkanı İ.K.'nın rüşvet alarak bunlara yardımcısı olduğu, başkalarına ait taşınmazlara abartılı imar haklarının verilmesini sağlayarak trilyonlarca lira çıkar sağladıkları iddiaları bulunuyordu.

HAKİMLİK MESLEĞİNE YAKIŞMIYOR

Milli Savunma Bakanlığı'nın yazılı talimatı üzerine iddialar hakkında inceleme başlatan Askeri Adalet Müfettişleri, "çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak, rüşvet vermek ve rüşvet almak eylemlerinin" askeri hâkimlik göreviyle ilgili suçlar olmadığını belirtti. Ancak, söz konusu iddiaların "askeri hâkimlerin sıfat ve görevlerinin gereklerine uymayan hal ve eylemler" ile Askeri Yargıtay'a tabi suçları yönünden değerlendirmeye tabi tutulduğu kaydedildi.

SUÇ ÖRGÜTÜ OLUŞTURMAK

Milli Savunma Bakanlığı da Askeri Adalet Müfettişleri'nin kanaatine iştirak etti. "Yüksek kazanç elde edebilmek veya bir ev sahibi olmak düşüncesi ile birlikte veya ayrı almış oldukları taşınmazların alımında izlemiş olduğu yol ve hareketler ve ayrıca amiri olduğu astı konumunda bulunan Hv. Hak. Yzb. Mehmet Çelik ile ortaklaşa arsa alıp karşılıklı alış veriş içerisine girerek amirlik otoritesini zaafa uğratması hakimlik mesleği ile bağdaşır görülmediğinden" Hava Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'a, 357 Sayılı Askeri Hakimler Kanunu'nun 29/B-1 maddesinde belirtilen "Hizmet içinde ve dışında resmi sıfatının gerektirdiği saygınlık ve güven duygusunu sarsacak nitelikte davranış" nedeniyle "Kınama Cezası" verildi. Üçok'un yazılı kınama aldığı "çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak, rüşvet vermek ve rüşvet almak" iddialarıyla ilgili, Cumhuriyet Savcıları'nın başlattığı Adli Yargı süreci ise devam ediyor.

ÜÇOK’A iKiNCi CEZA SAHTECiLiKTEN

Hava Kuvvetleri Adli Müşaviri Albay Ahmet Zeki Üçok'a ikinci kınama cezası ise yardımcısı Hâkim Yüzbaşı Mehmet Çelik'in, Konya'nın Yunak ilçesinde karıştığı silahlı tehdit olayıyla ilgili soruşturma nedeniyle geldi. Yunak Cumhuriyet Savcılığı, yürüttüğü silahlı tehdit olayının şüphelisi olan Hâkim Yüzbaşı Mehmet Çelik'in teşhisi için Adli Müşavirlikten bir adet fotoğraf istedi. Ancak Ahmet Zeki Üçok imzasıyla gönderilen resmi belgede, aynı birimde çalışan başka bir askeri hâkimin fotoğrafının yer aldığı ortaya çıktı. Yunak Savcılığı, skandal üzerine Milli Savunma Bakanlığı'na suç duyurusunda bulundu. Milli Savunma Bakanlığı da Askeri Adalet Müfettişleri'nden, Üçok'un yardımcısı Çelik'e ait olmayan fotoğrafı göndermesinin "resmi evrakta sahtecilik veya resmi belgenin düzenlenmesinde yalan beyan" suçlarını oluşturup oluşturmadığının araştırılmasını istedi.
aktifhaber

Hakim, savcı Gök'e tazminat davası açtı

Yengeç Operasyonu iddianamesinde ismi geçen 12. Aile Mahkemesi Hakimi Haydar Elgin'in eşi ve kendisi adına toplam 30 bin TL tazminat istemiyle Cumhuriyet Savcısı Murat Gök aleyhine tazminat davası açmıştı.

21 Temmuz 2009

İzmir 5. Asliye Hukuk Mahkemesinde görülen davanın ilk duruşmasına avukatlar katıldı. Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün avukatı, cevap hakkı için süre istedi. Hakim duruşmayı erteledi.

''Yengeç Operasyonu'' iddianamesinde sanık avukatlardan birinin, hakim Elgin'in öğretmen olan eşi Betül Elgin'in tayin işi için İzmir İl Milli Eğitim Müdürlüğünde girişimlerde bulunduğu ileri sürülüyordu.

Yengeç Operasyonu iddianamesinde ismi geçen Başsavcı Vekili Yaşar Özer Bölükbaşı'nın ardından, Haydar Elgin de isminin haksız ve hukuksuz şekilde iddianamede yer aldığını savunarak, 30 bin TL tazminat istemiyle dava açmıştı. Elgin, davanın sanığı olmadığı halde ismine iddianamede yer verildiğini, 12. Aile Mahkemesi Hakimi olmasına rağmen unvanının 2. Çocuk Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak yer aldığını savunmuştu.

Vali Cahit Kıraç da Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün 10. Ağır Ceza Mahkemesinde duruşma savcısı olarak görevlendirildiği dönemde bir gazetede yer alan haber nedeniyle 10 bin TL tazminat istemiyle dava açmıştı.
haber7

Sincan'da Yargı Skandalı
09 Ağustos 2009
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında Sincan Adliyesi’nde incelemelerde bulunan Adalet Bakanlığı müfettişleri bir skandalı ortaya çıkardı..

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi hakkında Sincan Adliyesi’nde incelemelerde bulunan Adalet Bakanlığı müfettişleri bir skandalı ortaya çıkardı. Hakim Osman Kaçmaz’ın ‘uyuşturucu rant kavgası nedeniyle işlenen bir cinayetle ilgili soruşturmada tutuklanarak cezaevine konulan Ergenenekon sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın yeğeni Alev Haberal’ı görgü tanığı ifadeleri ve savcılığın mütaalasına rağmen beraat ettirdiği belirlendi.

CİNAYETİN NEDENİ UYUŞTURUCU RANTI

Ferdi Arıkan’ın (27) Etimesgut’ta sokak ortasında öldürülmesinin ardından polis soruşturma başlattı. Cinayetin sebebinin uyuşturucu rantı kavgası olduğu belirlenince devreye Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü ekipleri girdi. ‘Silgi’ adı verilen operasyonla 20 Eylül 2008 tarihinde Ferdi Arıkan’ı öldüren tabancanın tetiğini çeken Savaş Yağmurlu ile cinayetin talimatını verdiği iddiasıyla Alev Haberal ve sevgilisi Yener Cengiz ile birlikte 2 adamı gözaltına alındı.

“ALEV HABERAL ‘ATEŞ ET’ DEDİ”

Daha önce ‘uyuşturucu’ ve ‘ihaleye fesat karıştırmak’ suçlarından sabıkası olan Alev Haberal ile arkadaşları çıkarıldıkları Sincan nöbetçi mahkemesi tarafından tutuklandı. Görgü tanıkları, polis ve savcılık ifadelerinde “Alev ateş et dedi” şeklinde beyanlarda bulundu. Soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı sanık Savaş Yağmurlu’nun ‘cinayet’ suçundan Alev Haberal’ın ise ‘azmettirme’ ve ‘cinayete iştirak’ suçundan cezalandırılmalarını istedi.

SAVCI KARARA İTİRAZ ETTİ

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’nde yargılanan Alev Haberal hakkında Hakim Osman Kaçmaz ilk celsede tutuksuz yargılama, sonra da beraat verdi. Kaçmaz’ın kararına itiraz eden savcılık makamı itiraz ederek dosyayı Yargıtay’a taşıdı. Öte yandan soruşturmayı yürüten Organize Polisi, Nuray Zeliha Kaya isimli bir kişinin Sincan Adliyesi’nde rüşvet ilişkileri içine girdiğini belirledi. ‘Yargı görevini yapanı etkileme’ suçundan gözaltına alınan Kaya’nın Alev Haberal ve sevgilisi Yener Cengiz için Sincan Adliyesi’nde görüşmeler yaptığı ileri sürüldü.

KAÇMAZ’IN HER KARARI BÖYLEYSE!

Mahkeme kararını okumadı mı ?

Sincan 1. Ağır Ceza Başkanı Kaçmaz’ın Telekomünikasyon İletişim Başkanı (TİB) Fethi Şimşek hakkında verdiği ‘yargılanmalı’ kararı da skandal çıktı. Olay şöyle gelişti: Yerel seçimler öncesinde Facebook’ta ‘Kemal Kılıçtaroğlu PKK’lıdır’ isimli bir grup oluşturuldu. Kılıçdaroğlu’nun avukatı CHP’li Şahin Mengü, Facebook’taki bu gruba erişimin engellenmesi için Ankara 19. Asliye Hukuk Mahkemesi’ne müracaat etti.

MAHKEME KARARI YANLIŞ YAZDI

Davayı 16 Şubat’ta karara bağlayan 19. Asliye Hukuk, söz konusu grubun erişiminin engellenebileceğine hükmetti, ancak hüküm 2009-10 sayılı kararda yanlış yazıldı. Kararda “www.facebook.com’daki ‘Kemal Kılıçtaroğlu PKK’lıdır’ adlı gruba erişimin engellenmesinin geçici ihtiyati tedbir yoluyla ENGELLENMESİNE” denildi.

KAĞITTAKİ KARARI UYGULADI  AMA!

19. Asliye Hukuk, “gruba erişimin engellenmesinin engellenmesine” diyerek “gruba erişimin engellenmesi, verilen kararla engellemiş” oldu. Karar TİB’e gitti ve TİB de mahkeme kararına uyarak herhangi bir engelleme yapmadı. Kılıçdaroğlu’nun avukatları TİB Başkanı Fethi Şimşek’in mahkeme kararını uygulamadığını öne sürerek Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne müracaat etti. Mahkeme Başkanı Kaçmaz da, 19. Asliye Hukuk’un verdiği kararı uygulamadı diye Şimşek hakkında ‘yargılama’ kararı verdi.
STAR

SİNCAN HAKİMİ'Nİ YAKAN DİYALOG
18 Ağustos 2009
''Dinleniyorum'' diyen Hakim Kaçmaz hakkında başlatılan incelemenin asıl nedenine ulaşıldı
İlişkili HaberlerTüm HaberlerKöşk De Sincan Da Hatalı"Türkiye'den Anlayış Bekliyoruz"Sincan Valisi'nden Türkiye'ye Çağrı196 Uygur Türk'ü İdam Edildi Vur Emrini Wang Verdi

'Dinleniyorum' diyen Hakim Osman Kaçmaz hakkında başlatılan incelemenin asıl nedenine ulaşıldı. Kaçmaz', Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın yeğenini beraat ettirirken çetenin ayarladığı sabıkalı şahidini dikkate aldığı ortaya çıktı. Davaya müdahale de dinlemeye takıldı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayip Erdoğan'ın yargılanabileceği yönünde karar veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkında Adalet Bakanlığı müfettişlerinin, başlattığı soruşturmanın nedenine Yeni Şafak gazetesi ulaştı. Yasadışı dinlendiğini iddia eden Osman Kaçmaz'ı, cinayete karışan Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın yeğeni Alev Haberal'a beraat kararı verdiği davayı yönlendiren çetenin dinlemeye takılan konuşmaları yaktı.

HABERAL'IN AKRABASINA BERAAT

Ankara Emniyet Müdürlüğü Organize Büro Amirliği ekipleri, liderliğini amatör boksör Hamdi O.'nun yaptığı çeteyi 'Silgi' operasyonu ile çökertti, 44 kişiyi gözaltına aldı. Polis, çete elemanlarının Ferdi Arıkan isimli kişinin Etimesgut'ta sokak ortasında öldürülmesi olayına karıştığını da tespit etti. Çete üyelerinden Savaş Yağmurlu'nun tetiği çektiği, Yener Cengiz ve sevgilisi Alev Haberal'ın da azmettirdiği belirlendi. Cinayete azmettirmekten tutuklanan Haberal ve sevgilisi hakkında Hakim Osman Kaçmaz, 9 suçtan sabıkalı Aydın Kırgözler'in tanıklığını dikkate alarak önce tahliye ardından beraat kararı verdi.

SAVCIYA 10 MİLYAR RÜŞVET

Polisin yaptığı teknik takipte çete üyelerinden Zafer Ç'nin mahkeme kararından bir gün sonra Hamdi O'yu arayarak, "He aynı benim dediğim gibi gardaş, 15 yılı patlattı. O şahit vardı ya, Aydın, gelmesiydi bunlar yanmıştı. O savcıya verilen 10 milyar vardı ya. Caner'i Ankara'ya çağırdı. 10 milyarını aldı. Savcıyla görüştüm ayağı yaptı. Savcıyı tanıyabilir kardeşim" dediği belirlendi. Hamdi O'nun da Zafer Ç'ye, "Hep düşündüğümüz gibi, dediğimiz gibi, bunlar dosyayı açtılar incelediler baktılar şöyle olursa böyle olur. Evet şahit gelmese bunlar daha hala ceza aldılardı la dua etsin o şahit geldi" dediği tespit edildi.

CİNAYETİN TANIĞI YALANCI ÇIKTI

Soruşturmayı derinleştiren polis, Sincan 1. Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz'ın Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın akrabası Alev Haberal hakkında beraat kararı verdiği davada şahitlik yapan Aydın Kırgözler'in de olay yerinde bulunmadığını, yalancı şahitlik yaptığını tespit etti. Kırgözler, olayla ilgili gözaltına alındıktan sonra serbest bırakıldı. Kırgözler'in hırsızlık dahil 9 suçtan sabıkası bulunuyor. Sincan Adliyesi'nde incelemelerde bulunan Adalet Bakanlığı müfettişlerinin ise bu skandalı tespit ettiği öğrenildi. 5 ayda sonuçlanan cinayet davasında çetenin, tetiği çeken Savaş Yağmurlu'nun eşi Filiz Yağmurlu'ya Sincan'da bir ev aldıkları, yine Yağmurlu'nun sevgilisi Aslı Pevlivanlıoğlu'na da yaklaşık 3 bin TL para verdikleri de polis tarafından tespit edildi.

Dosyayı Osman'a veriyor

Sincan 1. Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz'ın Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın yeğeni Alev Haberal hakkında beraat kararı vermesinden bir gün sonra, 28 Aralık 2007'de, çete üyeleri Zafer Ç ile Hamdi O. arasında geçen görüşme şöyle:

ZAFER: 15 sene yedi abi. Şahidi getirdim. Ula akşam saat sekiz buçukta savcıyla yemeği yiyon, sabah nasıl dosyayı Osman'a veriyo da inceliyo bunu. Sana söyledim. Savcı çıkarttı ayağı yapıyo, daha ben adama 300 milyon verdim, evine bıraktım, onu daha niye verdin diyo.

HAMDİ: Hiç ya onlar dua etsinler yatıp kalkıp da sana.

ZAFER: Abi gene ya gene şeyapacaklar... Savcı abileri kurtardı bunları işte... Bak o şahidin ifadesi karı kız olayından çıkarttı esrar olayına soktu biliyor musun.

HAMDİ: La her zaman diyom bunları da bunlar inanıyorlar bana ne biliyim ya bunlar kafa çalışmıyor başka şeye.

ZAFER: Tabi ya bunun yapacağı bir iş vardı. Araba vardı sekiz liralık bir araba vardı. O arabayı alacaktı. Bunlar neye aldandı biliyon mu? Avukatın 10 milyarı biz savcıyı verip hallediyoz deyince, anam dedi bu bunu çıkarttı bu savaşı da beş sene yatırır dedi. Arkadaş o savcı çıkarmadı ki bunları. Sunları çıkartan Cahit aslında. O bebeye verilecekti o para

HAMDİ: Şahit olmasa töbe çıkamazdı.

ZAFER: Tabi. Savcı ne dedi savcı olay mahallinde olduğundan silaha dedi alev verdiğinden dolayı dedi bak ya olay esrar olayına karı kız olayından çıkıyor esrar olayına giriyor.
aktifhaber

Kaçmaz Hakkında Şok İddia
20 Ağustos 2009
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın Ergenekon sanıklarıyla ilişkileri dolayısıyla başlatılan soruşturmada önemli iddialar ortaya çıktı.

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül'ün yargılanabileceği yönünde skandal karara imza atan Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın Ergenekon soruşturması sanıklarıyla ilişkileri dolayısıyla başlatılan soruşturmada önemli iddialar ortaya çıktı.

Bir çete davasında 'gözaltı süresi aşılarak zanlıların hürriyetini tahdit'e sebep olmakla suçlanan Kaçmaz'ın, hakkında çıkan yayınların durdurulması ve yayın yasağı konulması için açtığı dava ve tedbir isteği örnek bir kararla reddedildi. Ret kararını Kaçmaz'ın da görevli olduğu Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi verdi. 'Hürriyeti tahdit' iddiaları, müfettişlerin yaptığı incelemede ortaya çıktı.

Savcılığın yürüttüğü bir çete soruşturmasında zanlılar gözaltı süresinin bitiminin ardından mahkemeye çıkarıldı; ancak Mahkeme Başkanı Osman Kaçmaz'ın yerinde olmadığı anlaşıldı. Soruşturmayı yürüten birimler telefonla irtibat sağladığında Osman Kaçmaz, "geleceğini, zanlıların bekletilmesini" istedi. Kaçmaz'ın kullandığı telefonların HTS dökümlerinin incelenmesinde görüşme sırasında görev yerini terk ederek şehir dışında olduğu saptandı. Akşam saatlerinde adliyeye gelen Kaçmaz'ın şehir dışına izinsiz ayrılmasının anlaşılmaması için adliyede bulunduğuna ilişkin giriş kaydı yaptırdığı da ortaya çıkarıldı.

Savcılığın yürüttüğü soruşturmada zanlıların Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın karşısına çıkamaması "hürriyeti tahdit" iddialarını da beraberinde getirdi. Savcılığın gözaltı süresinin dolmasının hemen ardından zanlıları adliyeye çıkardığını belirten kaynaklar, mahkeme başkanının görev yerinde bulunmaması ile gözaltı süresinin aşıldığını öne sürüyor. Böylelikle de zanlıların hürriyetinin tahdit edildiğine dikkat çekiliyor. Osman Kaçmaz'ın huzuruna çıkan zanlıların ise serbest bırakıldığı belirtiliyor. Kaynaklar, güçlü delillere rağmen zanlıların serbest bırakıldığını öne sürüyor.

Yayın yasağı talebi reddedildi

Osman Kaçmaz'ın, hakkında çıkan yayınların durdurulması ve yayın yasağı konulması için açtığı dava ve tedbir isteği, örnek bir kararla reddedildi. Ret kararını Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi verdi. Kaçmaz, açtığı davada Cumhurbaşkanı Gül'ün yargılanmasına ilişkin kararının ardından adeta kendisine dönük linç kampanyası başlatıldığını ve bu kampanya kapsamında kişilik hakların haksız ve hukuka aykırı olarak saldırılara maruz kaldığını, kamuoyunun aleyhine kışkırtıldığını öne sürdü. Hakkındaki Adalet Bakanlığı soruşturmasını fırsat bilen yayın kuruluşlarınca yalan ve uydurma isnatlarla kişilik haklarına saldırıda bulunulduğunu iddia etti. Sincan 2. Asliye Hukuk Mahkemesi, kişilik haklarına saldırdığı iddia edilen karşı tarafın sansür konulamayacağına dair Anayasa güvencesi bulunan basın yayın kuruluşları olduğunu bildirdi.
aktifhaber

Hakim ve savcılar için arşiv araştırması kaldırılmadı
Adalet Bakanlığı, mülakata giren hakim ve savcı adaylarından fotoğraf ve imza taşıyan güvenlik soruşturması formu istendiği, mülakatlarda buna göre değerlendirme yapıldığı iddialarıyla ilgili yazılı açıklama yaptı. 2003 yılında yasayla hakim ve savcı adayları ve mesleğe kabul edileceklerle ilgili arşiv araştırması zorunluluğunun getirildiğini belirten Bakanlık, arşiv araştırmasının, “kişinin kolluk kuvvetleri tarafından halen aranıp aranmadığının, kolluk kuvvetleri ve istihbarat ünitelerinde ilişiği ile adli sicil kaydının ve hakkında herhangi bir tahdit olup olmadığının mevcut kayıtlardan saptanması” şeklinde yapıldığını bildirdi. 18.08.2009 ANKARA netgazete

Anayasa Mahkemesi Başkanvekili'nden ilginç kravat

00:15 - Genelkurmay Başkanı Orgeneral İlker Başbuğ, 30 Ağustos Zafer Bayramı ve Türk Silahlı Kuvvetleri Günü nedeniyle Merkez Orduevi'nde resepsiyon verdi. Resepsiyona Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt ve eşi Ferda Paksüt de katıldı. Paksüt'ün taktığı ilginç kravat resepsiyona katılanların dikkatini çekti. 31.08.2009 ANKARA
netgazete

Tedkik Hakimi Münevver Karahan toprağa verildi
Ankara'da vefat eden Yargıtay Beşinci Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Münevver Karahan (50) için Yargıtay'da tören düzenlendi. Törene Karahan'ın eşi Yargıtay Onuncu Ceza Dairesi Üyesi Kamil Karahan, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker, Yargıtay Birinci Başkanvekili İhsan Akçin, Yargıçlar ve Savcılar Birliği Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ve Yargıtay çalışanları katıldı. Karahan'ın cenazesi, Kocatepe Camii'nde öğlen namazının ardından kılınan cenaze namazından sonra Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi. 02.09.2009 ANKARA netgazete

Atatürk'lü Kravat Niçin Takılır?
03 Eylül 2009 09:24Osman Paksüt, 30 Ağustos resepsiyonuna Atatürk fotoğraflı kravatıyla çok dikkat çekti. Bir insan niçin böyle bir kravat takar?

Nazlı Ilıcak/Sabah
Paksüt'ün Kravatı

1) Atatürkçü kimliğini vurgulamak için
2) Dikkat çekmek için
3) Ergenekon iddianamesinin hedefindeki isimlerden biri olduğu, eşinin de bu davadan yargılandığı gerçeğini gölgelemek için
4) Ergenekon savcıları Atatürkçülere kan kusturuyor mesajını vermek için.
Sizce Osman Paksüt hangi kategoriye giriyor...
*1 *2 *3 *4 *Hepsi

Bir Esrarengiz Tozlu Zarf Daha
04 Eylül 2009
Provokatörler iş başında! Tartışmalı yargı üyelerine tozlu zarf gönderilmeye devam ediliyor. Eminağaoğlu ve Kaçmaz'dan sonra Salih Er'e de esrarengiz toz geldi.

YARSAV Başkanı Eminağaoğlu ve Sincan hakimi Osman Kaçmaz'dan sonra, Ergenekon soruşturması karşıtı sözleriyle gündeme gelen Danıştay 5. Daire Başkanı Salih Er'e de tozlu zarf gönderildi.

Danıştay 5. Daire Başkanı Salih Er'e, içinde ne olduğu belirsiz "toz" bulunan bir zarf gönderildi.

Alınan bilgiye göre, Er'in Danıştay'daki makamına, üzerinde ABD'den postalandığını gösterir ibare bulunan bir zarf ulaştı. Adli tatil nedeniyle makamına bugün gelen Er, mektuplarının arasında bulunan zarfı incelerken içinde toz olduğunu fark etti. Er daha sonra, Ankara Emniyet Müdürlüğü ve Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsüne durumu haber verdi.

Refik Saydam Hıfzıssıhha Enstitüsüne gönderilen zarfta yapılan ilk incelemede, "tozun içerisinde insan sağlığına zararlı bir maddeye rastlanmadığı" belirlendi.

Bu arada, Danıştay 5. Daire Başkanlığının dezenfekte edildiği ve personelin de her ihtimale karşı kimyasal kontrolden geçirildiği öğrenildi.
aktifhaber

KAÇMAZ HAKKINDA ŞOK İDDİA
04 Eylül 2009
İşte Bakanlığın Hakim Osman Kaçmaz hakkında yürüttüğü soruşturmanın şok detayları...

Adalet Bakanlığı'nın, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz hakkında yürüttüğü soruşturmanın detayları ortaya çıktı. İşte o şok detaylar...

Adalet müfettişlerinin Kaçmaz hakkında hem adlî hem de disiplin soruşturması yürüttüğü öğrenildi. Kaçmaz'ın 'hürriyeti tahdit, evrakta sahtecilik, izinli, raporlu veya sevkli olmadığı halde görev yerini terk etmek, tavassut sonucu karar vermek ve görevini tarafsız yapamayacağı' iddialarıyla soruşturulduğu kaydedildi. Kaçmaz'a 'davranışlarıyla görevini doğru ve tarafsız yapamayacağı kanısı uyandırdığı, adlî yargı adalet komisyonu ve ağır ceza mahkemesi başkanı sıfatlarına yakışmayacak hareket ve ilişkilere girdiği, mesleğin şeref ve nüfuzu ile şahsî onur ve saygınlığını yitirdiği' suçlaması yöneltiliyor. Kaçmaz'ın, başta kamuoyunda geniş yankı uyandıran davaların da bulunduğu bazı kararlarla ilgili gazetecilere haber yapmaları için bilgi sızdırdığı da ifade ediliyor.

Edinilen bilgilere göre, Kaçmaz mesai saatleri içerisinde adliyede bulunmayarak bir sanığın bir gün nezarette kalmasına neden oldu. Burada hürriyeti tahdit suçunun işlendiği vurgulandı. Kaçmaz'ın eski Yargıtay üyesi ve HSYK Başkan Vekili Fehmi Ulusoy'un suç örgütü ve tapu yolsuzluğu davasından tutuklu akrabaları Mehmet K. ve yeğeni İbrahim U.'nun tahliyesiyle ilgili ricası üzerine 'ilgilenme' sözü verdiği ve sanıkların 2 gün sonra tahliye edildiği de belirtiliyor. Eski Başkan Vekili'nin Kaçmaz'a akrabalarının tutukluluğuna 2 Mart 2009'da itiraz dilekçesini vereceklerini söyleyip, "Gözünü seveyim, kiminle görüşürsen görüş." diyerek yardım istiyor. Kaçmaz'ın cevabı, "Ben pazartesi günü şey ederim başkanım." oluyor. Görüşmenin devamında Fehmi U.'nun, "Bununla bir ilgilen gözüm." demesi üzerine Kaçmaz, "Tamam, oldu başkanım." şeklinde konuşuyor. Kaçmaz'ın eski Başkan Vekili'ne ilgilenme sözü vermesinin ardından 4 Mart 2009'da ise suç işlemek için örgüt kurmak, irtikap suçlarından yargılanan sanık Mehmet K. ile örgüte üye olmak ve rüşvet vermek suçlarından yargılanan sanık İbrahim U.'nun tutuklandıktan 5 gün sonra Sincan 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nce tahliye edildikleri ifade ediliyor. Sincan Cumhuriyet Başsavcılığı'nın tahliye kararına yaptığı itirazın Kaçmaz'ın başkanı olduğu Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi heyetince reddedildiği vurgulanıyor.

Dinlenen şüpheliyi telefonla uyarmış

Telefonu mahkeme kararıyla dinlenen Osman Kaçmaz'ın Okyanus Operasyonu sırasında dinlenen ve hakkındaki soruşturma devam eden eski Konya Başsavcısı Mehmet Fatih Özdemir'in dinlendiği yönünde uyarılması için telefonda bilgi verdiği ifade ediliyor. Kaçmaz'ın telefondaki şahsa, Özdemir'in dinlendiğini söylediği, uyarılmasını istediği, haber kaynağı olarak da kendi ismini vermesini özel olarak rica ettiği kaydediliyor.

Mesai saatinde Bodrum tatili

Osman Kaçmaz'ın izinli raporlu veya sevkli olmadığı halde ayrı ayrı tarihli duruşmalara 4 gün boyunca katılmadığı belirtilirken, mesai saatleri içerisinde şehir dışına gittiği belirlendi. Duruşmalara katılmadığı bazı tarihlerde ise Antalya'ya sık sık gidip gelmesi, bu seyahatlerin bir kısmını günlük yaptığı dikkatlerden kaçmadı. Yine Kaçmaz'ın 2008'de 20 gün sağlık sorunları nedeniyle raporlu olmasına rağmen 13 gün boyunca Bodrum'da tatil yaptığı belirlendi. Farklı bir tarihte yine Bodrum'a giden Kaçmaz'ın mesaideymiş gibi adına sevk çıkarttırarak beş gün rapor aldırdığı kaydedildi.

Gazetecilere haber servisi

Osman Kaçmaz'ın gazetecilere Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek'in davalarıyla ilgili bilgi verdiği de öğrenildi. Kaçmaz'ın bir gazetecinin, "Abi yok mu şöyle manşetlik bir şeyin, habersiz kaldık da." ifadesi üzerine, "Var var, mesela Melih'in bir sürü şeyi var, hep usulden kaldırdık." dediği kaydedildi. Aynı görüşmede gazetecinin Cumhurbaşkanı Gül kararını sorması üzerine, kararın daha çıkmadığını belirttiği, Maliye Bakanlığı'nın itiraz etmediği, ancak emekli Yargıtay üyesinin itiraz ettiğini kaydettiği ifade ediliyor. Kaçmaz'ın telefonla gazeteciye Gül kararını gelecek hafta vereceğini söyleyerek, "Onu inceliyorum, at işte bir haber onunla ilgili." dediği öğrenildi.

Resmi evrakta sahtecilik suçlaması

Osman Kaçmaz'ın yıllık izindeyken İstanbul Atatürk Havalimanı'nda bulunmasına rağmen, aynı gün akşam saatlerinde Ankara'da bulunuyormuş gibi elektronik imzasıyla göreve başlamaya dair resmi evrak hazırlattığı vurgulanıyor. Kaçmaz'ın dinlemeye karşı tedbir alarak, adliyedeki odasına jammer cihazı koydurduğu basına yansımıştı. Adalet müfettişlerinin Kaçmaz'a jammer cihazını da sorduğu öğrenildi.
Kaynak: Zaman

Sincan Hakimi: "Bu iş engizisyon yargısına döndü"
Hakkında inceleme başlatılan Sincan Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, NTV’nin sorularını cevaplandırdı. “Cumhurbaşkanı ve Başbakan'la ilgili verdiğiniz kararın hemen ardından görevden alınmanız istendi. Bunun ardından da bir teftiş süreci başladı ve 2 aydır devam ediyor. Nelere yaşanıyor Teftiş Kurulu ve sizin aranızda? “ sorusuna şu karşılığı verdi: “Valla bilemiyorum ama engizisyon yargılamasına döndü bu iş. Benim üzerimde yargının yıpratılmasına çok üzgünüm bunu hazmedemiyorum. Ama verdiğim kararların hepsinin arkasındayım. Ben hukukun dışına hiç çıkmadım çıkmayacağım da. Allah’tan başka kimseden de korkum yok.”. 04.09.2009 ANKARA
netgazete

Kaçmaz'dan Yine Şok Karar
05 Eylül 2009
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Hakim Osman Kaçmaz, Tuncay Güney’i TRT’ye konuk eden yöneticiler hakkında verilen takipsizlik kararını kaldırdı.

TRT’de yayımlanan “Büyüteç” isimli programa canlı yayında konuk olan Güney, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ağır suçlamalarda bulunmuştu. Bunun üzerine CHP’nin avukatları, Güney’i konuk eden TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile program yapımcıları hakkında, “kurumda kadrolaşma yapmak” ve “görevi kötüye kullanmak” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuşlardı.

Savcılık takipsizlik vermişti

Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Savcısı Şadan Sakınan, adı geçen kişiler hakkındaki şikayeti “iddiaların soyut ve genel” olması nedeniyle “takipsizlik” kararı verdi. CHP’nin avukatları, takipsizlik kararına itiraz ettiler. İtirazı değerlendiren hakim Kaçmaz, “takipsizlik” kararını kaldırarak, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Başkanı Ahmet Çavuşoğlu, program sunucusu İbrahim Gürkan Sarı ve yapımcı Cengiz Yel’in yargılanmaları yönünde karar verdi.

Kaçmaz, 31 Ağustos tarihli kararında “Kovuşturmaya yer olmadığına dair karar yönünden müştekilerin iddiaları, CD çözümü tutanağı ve diğer deliller irdelendiğinde delillerin mahkemesince değerlendirilmesi uygun olacağı sonucuna varılmakla itirazın kabulü ile takipsizlik kararının kaldırılmasına karar vermek gerekmiştir” dedi.
Kaynak:Hürriyet

25 Eylül 2009
Hakim Albay Üçok Sorguda
TSK'ya sızan çete kapsamında Askeri savcı Ahmet Zeki Üçok, İstanbul Adliyesi'nde sorguda. Üçok, sahte çürük raporu ve yolsuzluk iddialarıyla sorgulanıyor.

Genelkurmay Başkanlığı'nda Karargah Evleri soruşturmasını yürüten Askeri Savcı Ahmet Zeki Üçok, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne geldi.

Albay Üçok, "zengin ailelerin çocuklarına sanatçılara sahte çürük raporu vermekle" ve çeşitli yolsuzluk iddialarıyla suçlanıyor.

Albay Üçok ile birlikte 14 kişinin gözaltında olduğu belirtiliyor. Gözaltına alınanlar arasında emekli askerler ve hayat kadınları da var.

Üçok'u adliyede Savcı Hikmet Usta uzun süren bir sorguya aldı.

Üçok'la birlikte gözaltına alınanların ev ve işyerlerine yönelik aramalar yapıldığı ve çetenin çok sayıda dökümanının bulunduğu ifade ediliyor.

Ayrıca Genelkurmay Personeli 2 Sivilin de sorgulandığı bildiriliyor.
aktifhaber

Askeri Hakim Üçok Tutuklandı
Üçok'un arazi yağmalama, askeri ihaleye fesat karıştırma ve sahte çürük raporu hazırlama suçlarına karışan çeteyle bağlantısı olduğu iddia ediliyor.
Yayına Giriş: 26.09.2009 02:03:48

İstanbul'da düzenlenen sahte çürük raporu operasyonu farklı suçlara karıştığı iddia edilen bir çeteyi de ortaya çıkardı. Operasyonda 15 kişi gözaltına alındı.
Gözaltına alınan isimler arasında en dikkat çekeni, Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri Hava Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok'tu. Üçok'un, arazi yağmalama, askeri ihaleye fesat karıştırma ve sahte çürük raporu hazırlama suçlarına karışan çeteyle bağlantısı olduğu iddia ediliyor.

İstanbul Organize Şuçlar Şube ekipleri, sahte çürük raporu düzenlediği öne sürülen bazı kişileri takibe aldı. Bunun üzerine düzenlenen operasyonda 14 kişi gözaltına alındı.

Bu kişiler emniyete götürülürken, diğer taraftan Karargah Evleri Soruşturması'nı yürüten Hava Kuvvetleri Komutanlığı Adli Müşaviri Hava Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'ne geldi.

Bu olay ilk önce, Üçok'un, yürüttüğü soruşturma çerçevesinde, savcı Zekeriya Öz'le buluşması olarak yorumlandı. Ancak ilerleyen saatlerde Üçok'un, emniyette tutulan 14 kişilik çeteyle bağlantısı olduğu iddiasıyla ifade verdiği belirlendi.

Yaklaşık 11 saat adliyede kalan Hava Hakim Albay Ahmet Zeki Üçok, "yağmalamaya azmettirmek ve örgüt üyeliği" suçlamasıyla tutuklandı.

Sahte çürük raporu soruşturması kapsamında gözaltına alınan kişilerin aynı zamanda arazi yağmalama ve askeri ihaleye fesat karıştırma suçlarına karıştıkları da idda ediliyor.

Emniyette gözaltında tutulan ve aralarında 2 sivil memur, 2 emekli astsbay ve bir emekli binbaşının da bulunduğu kişilerin yarın (27.09.2009) adliyeye sevk edilmeleri bekleniyor.
TRT

Adalet Bakanlığı, Doğan'ın 4.8 milyar liralık teminatı ile ilgili davanın görüleceği mahkemelerin hakimlerini incelemek üzere müfettiş görevlendirdi

10 Ekim 2009 - Adalet Bakanlığı, Doğan Grubu'nun 4.8 milyar liralık teminatı ile ilgili davanın görüleceği mahkemelerin hakimlerine ilişkin iddiaları incelemek için müfettiş görevlendirdi. Star gazetesinde yer alan habere göre müfettiş, pazartesi hakim ve mahkeme üyelerinin ifadelerini alacak. Basında Doğan Grubu'nun UYAP'ta bazı personele rüşvet vererek, istediği mahkemelerde davasının görülmesi için çaba harcadığı iddia edilmişti. netgazete

Rüşvetle suçlanan Berlusconi, kendini savunurken gaf yaptı: "Hakimlere 200 milyon euro ödedim"

11 Ekim 2009 İtalya’da rüşvet suçlamalarıyla başı dertte olan Başbakan Silvio Berlusconi, kendisini savunurken büyük bir gaf yaptı. Tarihte en çok eziyet edilen kişi olduğunu iddia eden Berlusconi, hakimlere 200 milyon euro harcadığını söyledi. Yaptığı gafın farkına varan İtalya Başbakanı, sözlerini hemen düzelterek, “Danışman ve avukatlara demek istedim” dedi. Geçen hafta siyasi hayatının en zorlu günlerini geçiren Berlusconi, Anayasa Mahkemesi’nin, dokunulmazlığını kaldırmasıyla şoke olmuştu.
netgazete

26 Aralık 2009
Ergenekon sanığından savcı ve hakimlere: Suikasta uğrayacaksınız

Tuncay Özkan'ın savunması ve çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından sanıkların ve avukatların taleplerine geçildi. Bu aşamada söz alan Ergenekon davasının tutuklu sanığı Kuvay-ı Milliye Derneği Genel Başkan Yardımcısı Durmuş Ali Özoğlu, Ergenekon soruşturmasının üçüncü aşamasında intiharlar yaşandığını ifade ederek, dördüncü etapta ise savcılar ve davaya bakan mahkeme heyetinin suikasta uğrayacağını öne sürdü. Bunun üzerine Mahkeme Başkanı Köksal Şengün, "Sınırı aşıyorsunuz." uyarısında bulundu.

Tuncay Özkan'ın savunması ve çapraz sorgusunun tamamlanmasının ardından sanıkların ve avukatların taleplerine geçildi. Bu aşamada söz alan Kuvay-ı Milliye Derneği Genel Başkan Yardımcısı ve Toplumsal Dönüşüm Yayınevi sahibi Ali Durmuş Özoğlu, davanın dört etaptan oluştuğunu söyledi. Özoğlu, "Üçüncü etabında intihar olayları yaşanmıştır. 4. etapta ise suikastlar başlayacak." dedi. Özoğlu, duruşmalara katılan savcılar Mehmet Ali Pekgüzel ve Nihat Taşkın'ın da aralarında bulunduğu 4 soruşturma savcısı ve mahkeme heyetinin suikasta uğrayacağını ve bunu da Amerika'nın yapacağını iddia etti. Özoğlu'nun tehdit içeren sözleri Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ü kızdırdı. Sanığı "Sınırınızı aşıyorsunuz." diye uyaran Şengün, Özoğlu'nun 'kaygımı dile getiriyorum' cevabı üzerine de "Kaygıyı aşıyorsunuz" diyerek sert tepki gösterdi.

Bu tehdit içeren konuşmanın ardından söz alan Gürbüz Çapan, havayı biraz yumuşatacağını belirtti. Soğuk Savaş artıklarının tasfiye edilmeye çalışıldığını ifade eden Çapan, "Esas adamı alamıyorsunuz. Aytaç Yalman geldi gitti. Onu tutuklamadınız. Cumhuriyet Çalışma Grubu'nu da Jandarma komutanını da ayartan oydu." diye konuştu. Mahkemeden başka adalet bekleyecekleri yer olmadığını söyleyen Çapan, "Cezaevinden mahkeme salonuna koyun gibi getiriliyoruz. Duruşma manyağı olduk." ifadelerini kullandı.

Çapan, bundan sonra mahkeme başkanına bakıp boynunu bükerek koyun gibi meledi. Çapan'ın bu davranışı izleyici bölümünde kahkahalara sebep oldu.
aktifhaber

31 Aralık 2009
Yargıda Al Gülüm Ver Gülüm
Yargıtay HSYK üyesi Ertosun'un aklarken, Sincan hakimi Osman Kaçmaz da adaşı Osman Paksüt'ü sevindirecek bir karara imza attı...

Başkanlığını Osman Kaçmaz'ın yaptığı Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt'ün dinlenildiği iddialarına yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından ilgililer hakkında verilen "takipsizlik" kararını kaldırdı.

Paksüt, Ankara'da kendilerini bir aracın takip ettiği ve izinsiz dinlendikleri iddiasıyla emniyet görevlileri hakkında Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunmuştu.

Başsavcılık ise, Paksüt'ün dinlendiği ve izlendiği hususunda yeterli delil bulunmadığı gerekçesiyle "kovuşturmaya yer olmadığına" karar vermişti.

Başsavcılığın takipsizlik kararına yapılan itirazı Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi karara bağladı.

Mahkeme, Paksüt'ün dinlenildiği iddialarına yönelik Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının ilgililer hakkında verdiği "kovuşturmaya yer olmadığı" kararını kaldırdı.
aktifhaber

11 Ocak 2010
Sincan hakimi arama için ağır konuştu
TİB'deki İncelemeye İnceleme. İki Bakanlık müfettişi inceleme dosyası için Sincan adliyesinde arama yaptı.
Telekominikasyon İletişim Başkanlığı'na yönelik inceleme kararıyla ilgili olarak Adalet Bakanlığı müfettişleri Sincan Adliyesi'ne geldi. Adliyeye gelen 2 müfettişin dosya üzerinde inceleme yaptıkları belirtildi.

Sincan hakimi arama için ağır konuştu

Adalet Bakanlığı Müfettişleri, Sincan Adliyesi’nde Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından alınan Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki inceleme kararı nedeniyle, ikinci kez arama başlattı.

Sincan Adliyesi'ndeki aramanın devam ettiği saatlerde Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz da gazetecilerin sorularını yanıtladı. Kaçmaz, “Bir hakim kozmik odayı arıyor. Ses çıkmıyor. Biz TİB deyince yer yerinden oynuyor” dedi.

“Bütün hakim ve savcılar baskı altında” diyen Kaçmaz, “Ben bir yerde Adalet Komisyonu Başkanıyım. Öncelikle ‘Biz şunun için geldik demeliler’ ve benim hala haberim yok Bana da ilginç geliyor; ama yargı her şeyi çözecek. Ama bana bir yerlere mesaj veriliyor gibi geliyor” değerlendirmesinde bulundu.

İzne ayrılacağını fakat, müfettişler geldiği için izne ayrılamadığını kaydeden Kaçmaz, şöyle dedi:

“Madem ihraçla yargılanıyorum. İhraç edeceklerse etsinler. Ben de görevimi yapayım. Hakimlerle ilgili bir sürü şikayet var. İkide bir Sincan Adliyesi. Sadece biz mi görev yapıyoruz? Ben karar alırken bu olaylardan etkilenmiyorum. Hiçbir şeyden de korkmuyorum. Kozmik odadaki arama kararını sizin takdirinize bırakıyorum. Bir hakim kozmik odayı arıyor, kimse bir şey demiyor; ama biz TİB deyince yer yerinden oynuyor.”
aktifhaber

20 Ocak 2010
Altısı YARSAV Üyesi...
HSYK'nın diretmesiyle Yargıtay'a seçilen 34 kişiden 6'sı her fırsatta Ergenekon davasını hedef alan YARSAV üyesi. 2'si de yine ETÖ bağlantılı...

Yargıtay’a üye seçimi krizi önceki gece Adalet Bakanlığı web sitesine konulan yeni listeyle bitti. HSYK tarafından oluşturulan 34 kişilik listeye, Adalet Bakanlığı kontenjanından 3 üye alınırken 31 üye ise yargının çeşitli kademelerinden seçildi. Yargı kontenjanından seçilen 31 üyenin 6’sının Ergenekon davasını eleştiren YARSAV’a üye olduğu ortaya çıktı.

Bunun yanı sıra HSYK’nın seçilmesini istediği Ergenekon davasında ismi geçen Ankara Cumhuriyet Başsavcısı ve bilgisayar delillerinin tartışmalı olduğunu iddia eden Yargıtay Tetkik Hakimi Adnan Değnekli de seçildi.

HSYK’NIN DİRETTİĞİ 8 İSİM YARGITAY’A SEÇİLDİ

HSYK’nın hakkında soruşturma bulunan personeli Yargıtay üyeliğine seçtirme girişimi dün Adalet Bakanlığı ile uzlaşma sağlanması ile tatlıya bağlandı. 8 aydır seçilemeyen 34 Yargıtay üyesi sonunda seçildi. Adalet Bakanlığı’nın hazırladığı listeye alternatif liste hazırlamayı adet edinen HSYK’nın seçilmesi hususunda direttiği isimlerden 8’ini Yargıtay üyesi yapmayı başardığı öğrenildi.

6 YARSAV ÜYESİ LİSTEDE

Adalet Bakanı Sadullah Ergin’in onayladığı 34 yeni Yargıtay üyesinden 3’ü bakanlık kontenjanından seçilirken 31 üye ise yargı kontenjanından seçildi. Seçilen isimlerden bir kısmının YARSAV üyesi, hatta yönetim kurulu üyesi olduğu belirlendi. Yargıtay’a seçilen YARSAV üyelerinin Ankara Ticaret Mahkemesi Başkanı YARSAV Yönetim Kurulu Üyesi Leyla Köksal, Kadıköy Hakimi Aysel Koçak, Bakırköy Ticaret Mahkemesi Başkanı Ali İnceman, İstanbul Ticaret Mahkemesi Başkanı Ayşe Şentürk, İzmir Hakimi İrfan Okur, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Methiye Şebnem Günaydın olduğu ifade edildi.

ERGENEKON’DA ADI GEÇEN BAŞSAVCI DA SEÇİLDİ

Ayrıca Ergenekon’la ilişkisi olduğu iddiaları üzerine hakkında soruşturma açılan Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Poyrazoğlu ve bilgisayar delileri ile ilgili ilginç yorumları ile dikkat çeken Yargıtay 19. Hukuk Dairesi Üyesi Adnan Değnekli’de Yargıtay Üyesi yapıldı.

Ankara Cumhuriyet Başsavcısı Hüseyin Poyrazoğlu hakkında inceleme ve soruşturma başlatılması için Adalet Bakanlığı’na başvurduğu ortaya çıkmıştı. Ergenekon Davası’nın ek klasörlerinde yer alan gizli tanık ifadelerinde, Poyrazoğlu’nun tutuklu sanıklardan Veli Küçük ile sürekli görüştüğü iddia edilmişti.

İŞTE YARGITAY’IN YENİ ÜYELERİ

“Hacı Hüseyin Ünaldı (Ankara Hakimi), Hüseyin Poyrazoğlu (Ankara Cumhuriyet Başsavcısı), Aysel Koçak (Kadıköy Hakimi), Mehmet Erdoğan (Sarıyer Hakimi), İnci Aytaç (Ankara Hakimi), Mustafa Aysal (İzmir Hakimi), Mehmet Nuri Öztürk (Ankara Hakimi), Beyhan Azman (Ankara Hakimi), Refik Cemal Hanedan (Ankara Ticaret Mahkemesi Başkanı), Leyla Elen Köksal (Ankara Ticaret Mahkemesi Başkanı), Selma Bellek (Kartal Hakimi), Birol Soner (İzmir Hakimi), Ali İnceman (Bakırköy Ticaret Mahkemesi Başkanı), Mehmet Çamur (Bakırköy Hakimi), Meryem Üstener (Üsküdar Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı), Nilgün Zehra Canlı (Ankara Hakimi), Ayşe Şentürk (İstanbul Ticaret Mahkemesi Başkanı), Belkız Karakaş (Bakırköy Ticaret Mahkemesi Başkanı), İrfan Okur (İzmir Hakimi), Ahmet Tuncak (Ankara Ticaret Mahkemesi Başkanı), Mehmet Akarca (Karşıyaka Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı), Mustafa İsmet Yörük (Muğla Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı), M. Şebnem Günaydın (Yargıtay Cumhuriyet Savcısı), Yakup Ata (Yargıtay Tetkik Hakimi), Ahmet Karadavut (Yargıtay Tetkik Hakimi), Ayşe Çevikbaş Tartıcı (Yargıtay Tetik Hakimi), Fahri Akçin (Yargıtay Tetkik Hakimi), Doç. Dr. Adnan Değnekli (Yargıtay Tetkik Hakimi), Ali Orhan (Yargıtay Tetkik Hakimi), Fikriye Ernalbant (Yargıtay Tetkik Hakimi), Mete Duman (Yargıtay Tetkik Hakimi), Halit Baysoy (Adalet Başmüfettişi), Hüsnü Uğurlu (Adalet Bakanlığı Hukuk İşleri Genel Müdür Yardımcısı), Hüseyin Yıldırım (Adalet Bakanlığı Müsteşar Yardımcısı)”
Kaynak: Vakit

19 Ağustos 2010
Ergenekon ve Balyoz davaları sanıkları hakimleri, sindirmek için uçuk tazminat davaları açarak yargı mensuplarını sindirmeye çalışıyorlar...

19 Ağustos 2010
Önceki gün Poyrazköy davasının tutuklu sanığı Levent Bektaş, İstanbul 10, 11 ve 12. Ağır Ceza mahkemelerinde görev yapan 6 hakim aleyhine toplam 60 bin TL'lik manevi tazminat davası açmıştı. Dün de Balyoz sanığı Çetin Doğan ve Süha Tanyeri, üç hakim hakkında toplam 120 bin liralık tazminat davası açtı.

Ergenekon ve Balyoz davalarına bakan, sanıklar hakkında tutuklama kararı veren hakimlere yönelik baskılar her geçen gün daha da artıyor. Sanıklar, hakimleri sindirmek için manevi tazminat davaları açmaya başladı. Önceki gün Poyrazköy'de ele geçirilen mühimmata ilişkin davanın tutuklu sanığı Levent Bektaş, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne başvurarak İstanbul 10, 11 ve 12. Ağır Ceza mahkemelerinde görev yapan 6 hakim aleyhine toplam 60 bin TL'lik manevi tazminat davası açmıştı. Bektaş'ın, avukatları Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz aracılığıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na verdiği 12 sayfalık dava dilekçesinde, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Davut Bedir ve Ali Efendi Peksak, 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi Metin Özçelik, 12. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, Mehmet Karababa ve Mehmet Erdoğan'dan 'hukuka aykırı işlemlerden kaynaklanan manevi zararın tazmini' istendi.

Dün ise 'Balyoz' kod adlı darbe planı davası sanıklarından eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ile emekli Tuğgeneral Süha Tanyeri, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görev yapan 3 hakim aleyhine toplam 120 bin TL'lik manevi tazminat davası açtı. Doğan, avukatları Celal Ülgen ve Hüseyin Ersöz aracılığıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na verdiği 12 sayfalık dava dilekçesinde, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Davut Bedir, Ali Efendi Peksak ve Murat Üründü'den 'hukuka aykırı işlemlerden kaynaklanan manevi zararın tazmini' amacıyla ayrı ayrı 20'şer bin TL tazminat talep etti. Tanyeri de yine avukatlar aracılığıyla Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na verdiği dilekçesinde, hakimler Bedir, Peksak ve Üründü'den 20'şer bin TL tazminat talebinde bulundu.

Doğan ve Tanyeri'nin avukatlarından Hüseyin Ersöz, yazılı açıklamasında, Doğan'ın, kamuoyunda 'Balyoz' olarak adlandırılan soruşturmanın başlangıcında İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Nöbetçi Hakimi Ali Efendi Peksak tarafından tutuklandığını hatırlatarak, bu karara karşı itirazlarını değerlendiren hakimler, Davut Bedir ve Murat Üründü tarafından itirazlarının reddedildiğini ifade etti. Ersöz, "Müvekkilimizle birlikte 102 sanık hakkında tensip zaptında usule aykırı olarak verilen yakalama kararı uzun bir süre kamuoyunun gündemini meşgul etmiş ve söz konusu hukuka aykırı karar dayanak gösterilerek müvekkilimiz medyada 'kaçak' olarak nitelendirilmiştir. Bu doğrultuda tarafımızdan, asıl hukuki sorumluluğun İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimleri Davut Bedir, Ali Efendi Peksak ve Murat Üründü'de olduğu değerlendirilmektedir.'' dedi.
Kaynak: Zaman

Kaçmaz'dan Dökülen Ağır Küfürler
19 Ağustos 2010

Sincan Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz kameraların önünde (sözde Baydemir ağzından) hükümete öyle galiz küfürler savurdu ki. Kulaklarınıza inanamayacaksınız...
Sincan Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz kameraların önünde hükümete öyle galiz küfürler savurdu ki. Kulaklarınıza inanamayacaksınız...

Kaçmaz gazetecilerin gözünün içine baka baka küfürleri sıraladı.

Hakim Kaçmaz bir soru üzerine "Ben hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti Hükümetine s....r ol git demedim, meşe ağaçları bilmem nerenize girsin de demedim" diyerek herkesi şok etti....

aktifhaber

Balyoz hâkimi neden görevden alındı?
Mehmet ALTAN
mehmetaltan@stargazete.com
16 Aralık 2010

“Balyoz planı” iddialarına ilişkin eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Halil İbrahim Fırtına, eski Deniz Kuvvetleri Komutanı emekli Oramiral Özden Örnek...

... ve eski 1. Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan ve Albay Dursun Çiçek’in de aralarında bulunduğu 196 tutuksuz sanığın...

“Türkiye Cumhuriyeti icra vekilleri heyetini, cebren ıskat veya vazife görmekten cebren men etmeye teşebbüs” suçundan yargılanmalarına bugün başlanıyor. Balyoz Davası beni sadece bir vatandaş olarak ilgilendirmiyor... Çünkü ben darbenin “müstakbel maktuller” listesinde de yer alıyorum... İddianamede, Balyoz Harekâtı’nın gerçekleşmesi halinde, 7 Ocak 2003 günü J. Kur. Bnb. Hanifi Yıldırım’ın yaptığı plan gereğince, beş kişilik bir jandarma timi tarafından vurulup öldürüleceğim yazılı.

***

Balyoz iddiası, Taraf Gazetesi’nde yer aldığında ortalıktaki arsız sessizliği ve ardından konuyla ilgili yazılanları, o gazeteye yönelik hakaret ve suçlamaları herkes hatırlıyor. Aynı anlayış, bu iddiaları daha da somutlaştıracak olan Gölcük Askeri Üssü’nde ortaya çıkarılan son kanıtlarla da pek ilgilenmiyor. Darbe iddialarında “içerik” ile pek ilgilenmeyen azımsanmayacak bir grup var...

Bu nedenle “içerik ve usul” katiyen bir arada ve tarafsız bir şekilde yorumlanmıyor.

Balyoz Davası başlarken de tavan yapan konu, Balyoz Davası’na bakan 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı’nın bu görevden alınarak başka yere tayini. Mahkeme Başkanı’nın tam mahkeme başlarken görevden alınması eleştiri konusu... Ama “neden” görevden alındığı sorusu bu eleştirinin gölgesi altında kayboluyor... Galiba bu gölgedeki sorunun cevabını yeniden hatırlatmak gerekiyor.

***

Balyoz Davası’na bakacak mahkemenin eski başkanı için soruşturma, bir yılı aşkın bir süre önce, Adalet Bakanlığı müfettişlerince 25 Ağustos 2009’da başlatılmış... Soruşturma “uyuşturucu davası sanıklarıyla yakın ilişki ve tahliye kararı vermek”ten yürütülmüş.

Çünkü mahkemenin eski başkanı, Kürşat Yılmaz, Tuğba Özay, Urfi Çetinkaya ve İsmail Hacısüleymanoğlu’nu da yargılamış.

Ve uyuşturucu ticareti suçundan tutuklu bulunan Urfi Çetinkaya ve Kürşat Yılmaz, mahkeme başkanı hakkında rüşvet iddiasında bulunmuş. Aynı başkanın bir fuhuş operasyonu sonrasında da ismi gündeme gelmiş.

Başkanlıktan alınan yargıcın Ergenekon tutuklusu Mehmet Haberal’ın tahliyesi yönünde oy kullanması; bu nedenle Haberal’ın tahliye sürecinde dosyasına bakan hâkimlerden sadece bu eski başkana karşı tazminat davası açmaması hatırlanacaktır... Ayrıca, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi’nin 5 Mart’ta Balyoz Davası’nda 33 şüphelinin tutukluluğuna yapılan itirazı reddetmesi esnasında, iki hâkim tutukluluk yönünde karar verirken, başkanın muvazzaf Tuğamiral Cem Aziz Çakmak ve Tümamiral Ramazan Cem Gürdeniz’in de aralarında bulunduğu 20 askerin tutuklu kalmasına gerek olmadığı yönünde muhalefet şerhi koyması da yine hatırlatılıyor ama... Hrant Dink Davası mahkeme başkanı gibi Balyoz Davası Başkanı hâkimin de HSYK’nın “oy birliği” ile görevden alınmasının yeterince altı çizilmiyor.

***

Bir yıl süren soruşturma keşke daha önce sona erseydi de mahkeme başkanı tam da Balyoz Davası başlarken görevden alınmasaydı. Bunu seslendirmek doğrudur... Ama HSYK’nın topluca hakkında “uyuşturucu davası sanıklarıyla yakın ilişki ve tahliye kararı vermek”ten bir hâkim için soruşturma açması ve topluca “görevden alınma” yönünde bir kanaat bildirmesi de hiç azımsanmamalı. Bir yargıcın “uyuşturucu davası sanıklarıyla” yakın ilişki içinde olduğuna dair bir iddianın bulunması doğal mı?

Üstelik HSYK, bu iddia soruşturması sonucunda söz konusu kişinin lehine de kanaat oluşturmamışsa... Bu gariplik, “görev değişikliğinin” zamanlamasından çok daha çarpıcı ve vahim değil mi?

Doğrusu bu gelişme bana “Atakürt Davası”nı anımsattı... O yazı, Devlet Güvenlik Mahkemesi’nde yargılanmıştı... Savcılık makamında da İsa Geyik vardı... Yazı için ağır mahkûmiyet peşinde koşan savcı İsa Geyik, uyuşturucu sanıklarıyla içli dışlı olmaktan dolayı meslekten men edilmişti daha sonra. Balyoz Davası mahkeme başkanının uzun bir soruşturma sonucu oy birliğiyle görevden “neden” alındığı, “ne zaman” alındığından çok daha ürpertici... Zamanını tartışanlar, nedenini de tartışmalı bence.

İlk kez bir Yargıtay daire başkanı yargılanıyor

Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu, rüşvet iddialarıyla ilgili soruşturmada adı geçen eski Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan'ı Yüce Divan'a gönderdi

19 ubat 2011

Yargıtay'ın ilk kez verdiği izin sonrası Erdoğan, rüşvet alarak karar verdiği iddiaları kapsamında Anayasa Mahkemesi'nde yargılanacak. Soruşturmada eski 12. Hukuk Dairesi Başkanı Mustafa Oskay'ın da aralarında bulunduğu 9 kişi tutuklanmıştı. Ancak eski 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan'ın suçlama konusu, olay sırasında görevi başında bulunduğu gerekçesiyle Yargıtay'ca yürütülüyordu. Erdoğan'ın, Başkanlar Kurulu'na itiraz hakkı bulunuyor.

Yargıdaki rüşvet soruşturması, İstanbul Dünya Ticaret Merkezi (İDTM) ile CNR Fuarcılık arasındaki fuar salonları tahliyesine ilişkin davada rüşvet verildiği iddialarıyla başlamıştı. Soruşturmada İstanbul Ticaret Odası Başkanı Murat Yalçıntaş ile eski 12. Hukuk Dairesi Başkanı Mustafa Oskay'ın bulunduğu 9 kişi tutuklanmıştı. Ancak eski 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan'ın suçlama konusu olay sırasında görevi başında bulunması nedeniyle soruşturması Yargıtay'ca yürütülüyordu. Başkanlık Kurulu, Erdoğan hakkındaki ön soruşturmayı yürütmesi için Yargıtay 4. Ceza Dairesi Başkanı Osman Yaşar'ı görevlendirmişti. Yaşar, Erdoğan'ın rüşvet iddialarından yargılanması yönünde raporunu Başkanlık Kurulu'na sundu. Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker başkanlığındaki Birinci Başkanlık Kurulu Erdoğan hakkındaki raporu önceki gün görüştü. Kurul, Erdoğan hakkındaki iddiaların görevi sırasında işlenen bir suç olduğunu belirterek, Anayasa Mahkemesi'nde yargılanmasına karar verdi. Erdoğan'ın Birinci Başkanlık Kurulu kararına karşı daire başkanlarından oluşan Başkanlar Kurulu'na itiraz hakkı bulunuyor. Başkanlar Kurulu'nun kararı kesin hüküm olacak. Yüce Divan'da savcılık makamında Yargıtay Başsavcısı yer alacak.

Geçtiğimiz hafta Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'nce kabul edilen yargıda rüşvet soruşturması iddianamesinde, sanıkların yüksek yargıdaki pek çok davayı rüşvetle istedikleri gibi sonuçlandırdıkları belirtiliyordu. İddianamede teknik takip ile avukat Necdet Okçu'nun tahliye davasıyla ilgili rüşvet parasını dönemin Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanı Hasan Erdoğan'a teslim ettiği, kararın rüşvet sonrası onandığı öne sürülüyordu. Rüşvet çarkındaki avukatların Erdoğan'ın yerine gelen daire başkanına etki edemedikleri ifade edilen iddianamede, karar düzeltmenin olumsuz çıkması halinde 350 bin liralık rüşvetin 180 bin lirasının iade edildiği vurgulanıyordu.
Zaman

Hakimlere eskort kızla tatil rüşveti
27 Ekim 2008
İzmir'de 10’uncu Ağır Ceza Hakimi A.K. ve bazı avukatların tutuklandığı ‘rüşvet karşılığı’ tahliye çetesine ait ilginç detaylar gün ışığına çıktı.
Çağdaş EDİNSEL'in haberi

Operasyon sonucu gözaltına alınan bazı avukatların, istedikleri kararları çıkarmaları için kimi hakimleri eskort kızlarla tatile gönderdiği belirlendi.

Özel Cumhuriyet Savcısı Murat Gök’ün talimatıyla başlatılan operasyonda gözaltına alınan avukatlar A.E., İ.C.V. ile Mahkeme Başkanı A.K.’nin kardeşi H.K., yeğenleri M.K. ve H.S. ile taksici R.S. adliyeye sevk edildi.

Zanlılardan H.K., H.S. ve R.S. ifadeleri alındıktan sonra, İ.C.V. ise mahkemece serbest bırakıldı. Avukat A.E. ile mahkeme başkanının yeğeni M.K. tutuklandı. İzmir polisi, tefecilik ve organize suç örgütü elebaşı olduğu iddiasıyla yargılanan V.O.Ç.’nin tahliyesinin sağlanması için rüşvet alınmasıyla ilgili istihbarat çalışmasının ardından 4 gün önce düzenlediği operasyonda, mahkeme başkanı A.K. ile 8 avukatın da aralarında bulunduğu 16 kişiyi gözaltına almıştı. Emniyet Müdürlüğü’ndeki işlemleri tamamlandıktan sonra önceki gün adliyeye sevk edilen Mahkeme Başkanı A.K. tutuklanmıştı.
Akşam


En son Ekim tarafından Çrş Şub 06, 2013 1:59 am tarihinde değiştirildi, toplam 5 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Çrş Ekm 14, 2009 8:39 pm    Mesaj konusu: Rüşvetten tutuklanan emekli hakimden dava Alıntıyla Cevap Gönder

Şamil Tayyar/Star
Fıtık yapar, stres olursun

Ergenekon davasının görüldüğü Silivri’deki İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde ilginç gelişmeler yaşanıyor. Mahkeme heyeti ve savcılar, kuşatma altındalar.

Ergenekon’a yakın bir sitede olağan bir iftardaki görüntülerin yayınlanması, savcılar hakkında sürekli HSYK’ya suç duyuruları yapılması, tazminat davaları açılması ve reddi hakim talepleri, psikolojik harekatın parçası olarak yürütülüyor.

Mahkeme heyeti, yanlış hatırlamıyorsam, dört kez reddi hakim talebini reddetti. Son olarak 28 Eylül 2009 günü Doğu Perinçek ve Ferit İlsever’in avukatı Mehmet Cengiz’in mahkeme üyeleri Hasan Hüseyin Özese ve Sami Haşiloğlu’na ilişkin reddi hakim talebi, kabul görmemişti.

Şimdi 26 Ekim’de toplanarak bir karar daha verecekler. Ya devam edecekler ya mahkeme heyeti değişecek.

Başkana baskı

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün’ün ise bu süreçte özel bir yeri var. Her türlü hakaret ve iftiraya rağmen mahkemeyi sağduyuyla yönetmeyi başardı.

Bağırarak, çağırarak yola getiremeyeceklerini düşündüklerinden midir, bilmem, Ergenekon sanıklarının Şengün’ü etkilemek için farklı taktikler izlediği gözlendi.

Bunlardan biri, İşçi Partisi Genel Başkanı Doğu Perinçek’in avukatı Servet Bora’dır. Avukatın özellikle 9 Ekim 2009 tarihli savunması, psikolojik yönü ağır basan çok diplomatik bir konuşmadır.

“İddianame polis tarafından kes yapıştır üslubuyla hazırlandı, savcılar da altına imzayı attılar” diyen Bora, lafı, başkana getiriyor: “Hakimler cesur olsun, devlet bağımsız olursa hakimler cesur olur... Burası bir kale, kalenin kapısı kilitli anahtarı da Amerika’da...”

Devam ediyor: “Yüce bir hakim olarak sadece size hitap ediyorum, yüce hakim olarak tanıyorum, öyle tanımak isteyeceğim, böyle de devam edecek. Ancak bu vatanperverleri buraya getiren güçler sizi kalenin komutanı yapmak istiyor.”

Ağzındaki bakla

Bu övgü dolu sözlerden sonra Perinçek’in avukatı, ağzındaki baklayı çıkardı. Müvekkilinin siyasi parti lideri olduğunu belirterek, dosyanın Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı’na gönderilmesini istedi.

Olabilir.

Ama üslup dikkat çekici: “Yine sadece size hitap ediyorum, vereceğiniz 3-4 karar var, görevsizlik kararı verirsiniz, dersiniz ki hadi deveden büyük fil var, dosyayı Yargıtay C.Başsavcısına yollarsınız.”

Avukatımız devam ediyor: “İddianame oldu 5 bin sayfa, ekleriyle birlikte 500 bin sayfa, siz dosya okurken muhterem güzel gözlerinizle herhalde roman okur gibi okumazsınız, sizin heyetinizin bu davayı bitireceği kanaatinde değilim.”

Ya nasıl olacak?

Avukatın önerisi hazır: “Sizin iki üyeniz de çekilmediler, muhterem başkanım size riya yapmıyorum, sanıklar ve avukat arkadaşlarımız sizi çok seviyorlar.”

Reddi hakim taleplerini reddeden ve çok sayıda tutuklama kararına imza atan hakimi, Ergenekon sanıkları ve avukatlar neden sevsinler?

Avukatımız işinde mahir anlaşılan.

Şu sözle, tam ispat ediyor: “Hatta gönüllerince güçleri yetse sizi korumak istiyorlar.”

Hayret! Neden korumak istesinler?

Lafın devamında başkandan, mahkeme heyetindeki diğer iki üyeden kurtulmasını salık veriyor: “Çalışmıyorum bu üyelerle dersiniz, ha onu yapmadınız kurula (HSYK) yazarsınız, üyelerle uyuşamıyorum, çalışamıyorum dersiniz. Hiçbir şey olmadı ortalık toz duman, bu üyelerle bir yere gidemeyeceğimiz belli bir şey, siz daima ikiye bir kalacaksınız, o zaman ne yapacaksınız sizi suçlamıyorum, sizden çok şey istemiyorum başkanım.”

Başka?

Avukatımız, iki üyeden kurtulmazsa, son çare olarak Başkan Köksal Şengün’e “sen çekil” diyor: “Bizi sevmiyorsunuz, şurada yemek yediniz demiyorum, şunu söylüyorum kendinizi kurtarın. Bu görevi yürütmek istemiyorum deyin çekilin bu aslan gibi bir harekettir.”

Peki neden?

Avukatın cevabı hazır: “Küp üstüne küp koymuşlar, alttakini biri çekmiş, onlar zamanında bir küp çekmiş, bir küp de siz çekin seyredin o zaman gümbürtüyü. Yaralanmayın muhterem sayın başkanım, yarın siz evlatlarınıza torunlarınıza hesap vereceksiniz.”

Bu stresi çekmeyin

Başkan sakin şekilde dinlemeye devam ediyor.

Avukat, bu kez hastalık argümanını kullanıyor: “Muhterem başkanım stres nedir bilir misiniz, stres bel fıtığı yapar, baş dönmesi yapar, şeker hastası yapar, bu stresi çekmeyin, çekmeyiniz size gönül koymayız, size darılmayız daha fazla direnmeyiniz. Bırak inceldiği yerden kopsun.”

Güzelleme üstüne güzelleme. Başkan aynı sükunet içinde.

Avukat hızını alamıyor: “Sizin gibi güzel yüzlü güzel ruhlu bir beyefendi reis adil yargılama yapamıyorum desin istiyoruz... Uyumlu çalışıyor görüntüsü vermek için sabredersiniz, olmazsa muhalefet şerhi koyarsınız. İhsası reyde bulunurum diye korkmayın ben başkanımızın korkak olduğuna inanmıyorum bir karar verecektir. Size sanıklar özellikle hiçbirisi kötüsün demediler. Ama siz ‘ben bu üyelerle çalışamam, Rambo değilim’ deyin. Bunu sizden bekliyoruz...”

Bakalım; Perinçek’in Avukatı Servet Bora’nın “fıtık, şeker, baş dönmesi, stres” uyarısı, “Rambo değilim” telkini, “seviyoruz, sana kırgın değiliz” güzellemesi, “bırak inceldiği yerden kopsun” çağrısı, “bir küp de siz çekin” tavsiyesi sonuç getirecek mi?

26 Ekim’i bekleyelim, görelim...

14 Ekim 2009 06:01
Yargıtay Üyesi İle Sanık Yanyana

Ergenekon davasının temyizine bakacak olan Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Aktan’ın oğlunun sünnet düğününe Ergenekon sanıkları, avukatları ve hakimler katıldı..Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Ergenekon terör örgütü iddiasıyla soruşturma yürüten savcılarla, özel yetkili mahkemedeki hakimlerin, polislerle birlikte iftar yemeğine katılması gündemdeyken, Ankara Polisevi’nde bir Yargıtay hakiminin oğlunun sünnet düğününün davetlileri kafa karıştırdı.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan, oğlu Uğur’un sünnet düğünü 26 Haziran 2009’da Ankara Polisevi’nde yaptı. Düğüne “Ergenekon yöneticisi” olarak yargılanan Yalçın Küçük’ü davet eden Aktan’ı, bazı Ergenekon sanıklarının avukatları da yalnız bırakmadı. Aktan’ın üyesi olduğu 8. Ceza’nın, davanın temyizine bakması bekleniyor.

ERGENEKON’DA İSMİ GEÇENLER DÜĞÜNDE

Ergenekon iddianamelerinde ‘örgüt toplantısı’ olarak nitelenen Kent Otel Toplantıları’nın düzenli katılımcılarından birisi olarak gösterilen Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan’ın oğlunun sünnet düğününe Ergenekon ile gündeme gelen isimler katıldı. Ergenekon sanıklarından Yalçın Küçük ile soruşturma sürecinde evi aranan Yargıtay eski Başsavcısı Sabih Kanadoğlu, Ergenekon davasına açıktan muhalefetiyle öne çıkan YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu ile bazı Ergenekon sanıklarının avukatları katıldı.

ERGENEKON SANIĞI KÜÇÜK’E YAKIN İLGİ

Ergenekon’un temyiz davasına bakacak olan Yargıtay 8. Ceza Daire’nin Başkanı Serpil Çetikol ile üyeler Necla Üçkardeşler, Nuray Duranoğlu ve Ali Cengiz Özbek düğünde hazır bulunurken, Yaver Aktan’ın, teröristbaşı Abdullah Öcalan ile samimi bir şekilde fotoğrafları sık sık basına çıkan Prof. Yalçın Küçük ile yakından ilgilendiği ve aralarının oldukça samimi olduğu fotoğraflar da görüldü. Düğüne katılanlar arasında Yalçın Küçük’ün avukatı Hasan Fehmi Demir de vardı.

POLİS MÜDÜRÜ DEMİR DE SÜNNETE

Sünnet düğününe katılanlardan birisi de polis başmüfettişi Sedat Demir’di. Demir, İstanbul Asayiş Şubesi müdürü iken Söylemezler Çetesi’nden rüşvet aldığı iddiasıyla cezaevinde yatmış ve delil yetersizliğinden berat etmişti. Demir, Susurluk sanığı Haluk Kırcı’nın Emniyet’ten firar etmesine yardımdan da yargılandı ve beraat etti.

‘8. Ceza’dakileri ispiyonlamayalım’

Ergenekon sanıkları arasında Kent Otel Toplantıları’na katılınların listesiyle ilgili çıkan tartışma, sanıkların Yargıtay 8. Dairesi’ne hangi gözle baktıklarını ortaya çıkarmıştı. Hurşit Tolon’un katılımcı listesini istemesi üzerine sanık emekli Tümgeneral Erdal Şenel, “Toplantıya katılanlar arasında Yargıtay, Danıştay, HSYK üyeleri var. Telefonda söyleyemiyorum ama söyleyeyim artık. Arkadaş, 8. Daire üyeleri var. Bak bu adamların isimleri verilirse...

Yarın davaya bakacaklar. Onların muvafakati yok” diye açıklıyordu. Kent Otel Toplantıları’nın sekreteryasını yürüten Engin Aydın’ın teknik takibe takılan görüşmeleri de, terör davalarının temyizine bakan Yargıtay 8. Daire üyelerinin toplantılara katıldıklarını doğruladı.

Kendisinden Kent Otel Toplantıları’nın katılımcılarının listesini isteyen Hurşit Tolon’un avukatı İlkay Sezer’e Engin Aydın “Yani ispiyonculuk olur kimin ispiyonculuğu mesela bu davanın gideceği... Yargıtay’daki ceza davasını biliyosunuz 8’inci daire ordaki üyelerin isimlerini nasıl bildirilir...” diyerek listeyi veremeyeceğini anlatıyor. Engin Aydın, Yücel Yener’le yaptığı görüşmede ise liste ısrarını sürdüren Tolon için “kimlerle oturup kalkmışız” diyor.

8. CEZA HANGİ DAVALARA BAKIYOR

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nin davayı tamamlamasının ardından, temyiz sürecinde davaya Yargıtay 8 veya 9. Ceza Dairesi’nin bakması bekleniyor.

Yargıtay 8. Ceza Dairesi: “Genel güvenliğin kasten tehlikeye sokulması”, “Suç işlemek amacıyla örgüt kurmak”, “Halkı kin ve düşmanlığa tahrik” suçlarına bakıyor.

YargItay 9. Ceza Dairesi: “Genel güvenliğin taksirle tehlikeye sokulması”, “Devletin birliğini ve bütünlüğünü bozma”, “Devlete karşı savaşa tahrik”, “Anayasal düzeni ortadan kaldırmaya teşebbüs”, “TBMM’yi ortadan kaldırmaya teşebbüs” davalarına bakıyor.

star

Rüşvetten tutuklanan emekli hakimden dava
14 Ekim 2009 İzmir'de Yengeç ismi verilen operasyonla gözaltına alınan eski 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Asım Korkut, Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün de aralarında bulunduğu kamu görevlileri ile bazı muhabirlere tazminat davası açtı.
Hakim Asım Korkut'un yeğeni avukat Mehmet Korkut, Adalet Müfettişi Halit Baysoy, hakkındaki iddianameyi düzenleyen Cumhuriyet Başsavcı Vekili Mehmet Doğar, 8. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi hakim Hasan Dinç, Cumhuriyet Savcısı Murat Gök ile bazı muhabirlere 10'ar bin TL tazminat istemiyle dava açtı.

Mehmet Korkut, AA muhabirine yaptığı açıklamada, dava dilekçelerinde, Asım Korkut hakkındaki soruşturmaların taraflı ve usulsüz şekilde yürütüldüğünü, suçsuzluk karinesinin ve gizliliğin ihlal edildiğini belirttiklerini söyledi.

Bazı basın yayın organlarında Asım Korkut'un kendi dinleme kararına imza attığının ileri sürüldüğünü ifade eden Mehmet Korkut, ''Bu haberle hakimlerin dinleme kararlarını ve dosyaları okumamakla itham edilmiştir. Tamamen gerçek dışıdır. Zaten, Asım Korkut mahkeme başkanı olduğu için statüsü gereği dinleme kararına imza atması da mümkün değildir'' dedi.

Asım Korkut'un, tefecilik suçundan yargılanan Vedat Orhan Çelenk'in tahliyesi sürecinde rüşvet istediği iddia edilmişti. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 1. derece mahkeme sıfatıyla ''rüşvete teşebbüs'' suçundan Asım Korkut'a 10 ay hapis cezası öngörmüş, ancak ''hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına'' karar vermişti.

-AHMET SALİH GÜRSOY-

Diğer yandan Çeşme'de plaj ihalesine fesat karıştırıldığı iddiasıyla başlatılan Kumsal Operasyonu kapsamında tutuklanan, 125 gün cezaevinde kalan ve halen yargılanan Ahmet Salih Gürsoy, gerekli inceleme ve araştırma yapılmaksızın hakkında soruşturma başlatıldığını ve haksız şekilde tutuklandığını öne sürerek, İzmir 3. Asliye Hukuk Mahkemesi'ne başvurdu.

Ahmet Salih Gürsoy, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Murat Gök ve kendisini tutuklayan hakim Ali Sayın'a toplam 100 bin TL manevi tazminat istemiyle dava açtı.

Özel yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün talimatıyla Çeşme'deki ''beach club'' ve plaj ihalelerine fesat karıştırıldığı iddiasıyla ''Kumsal'' adıyla düzenlenen operasyonda, aralarında Ahmet Salih Gürsoy'un da bulunduğu 2'si avukat 41 kişi gözaltına alınmış, zanlılardan 25'i tutuklanırken, diğerlerinin tutuksuz yargılanmasına karar verilmişti.
haber7

31 Ekim 2009 10:52
Kaçmaz'ın Yandaşlığı Tescillendi
Verdiği birbirinden skandal kararlarla gündemden düşmeyen jammerci Sincan hakimi Osman Kaçmaz'ın yandaşlığını tescilleyen bir olay ortaya çıktı... Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit İlişkili HaberlerTüm HaberlerGül'ün Hakimi Yargıya Gidiyor!Koydurduğu Yasağı Kendisi Deldi Öpülen Kaçmaz'ın Dediği OlduKAÇMAZ YİNE ÖPTÜRECEKEmin Ağa&Kaçmaz Dayanışması

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül ve Başbakan Recep Tayyip Erdoğan hakkında skandal yorumlar yaparak “Yargılanmalı” kararı veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın, Ergenekon soruşturması kapsamında evi aranan emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu hakkında “yargılanamaz” kararı verdiği ortaya çıktı. Hukukçular, tartışmalı kararlarla gündeme gelen Kaçmaz’ın HSYK tarafından derhal görevden alınması gerektiğini söyledi.

Vakit, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın şifrelerini çözüyor. Adalet Bakanlığı tarafından aleyhinde açılan soruşturmada, savunma için süre talebinde bulunan Osman Kaçmaz’ın tartışmalı kararlarına bir yenisi daha eklendi. Gül ve Erdoğan hakkında zorlama yorumlarla “yargılanmalı” kararı alan Kaçmaz’ın, basın yoluyla hakaret suçu işlediği iddia edilen ulusalcı Sabih Kanadoğlu hakkında “yargılanamaz” kararı verdiği ortaya çıktı. Kaçmaz’ın verdiği skandal kararın süreci şöyle gelişti:

KANADOĞLU HAKARET SUÇU İŞLEDİ

Emekli Hakim Beyazıt Boran, Kanadoğlu’nun 2001 yılında bir GSM şirketinin açtığı davaları öne çekerek, önemli birçok davanın zaman aşımına uğramasına sebep olduğu gerekçesiyle “görevde yetkiyi kötüye kullandığı” suçlamasıyla Yargıtay Birinci Başkanlığı’na suç duyurusunda bulunmuştu. Kanadoğlu ise Boran’ın suçlamalarına somut gerekçelerle cevap vermek yerine hakaret ederek karşılık vermişti. Kanadoğlu, 19 Ağustos 2008 tarihinde çıktığı ATV Anahaber bülteninde Boran hakkında “Yetersiz olduğu için görevden aldım” diyerek hakaret etmişti.

KAÇMAZ’DAN “KANADOĞLU YARGILANAMAZ” KARARI

Boran, hakkında “yetersiz” diyerek “Basın yoluyla hakaret” suçu işleyen emekli Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Sabih Kanadoğlu hakkında 11 Şubat 2009 tarihinde Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, 28 Mayıs 2009 tarihinde iddiaların “soyut” olduğu gerekçesiyle takipsizlik kararı verdi. Boran’ın takipsizlik kararına itiraz etmesi üzerine dosya, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’a gitti. Kaçmaz, “basın yoluyla hakaret” suçu işleyen şüpheli Sabih Kanadoğlu’nun yargılanmasına gerek görmedi. Kaçmaz, “Şikayetçi Beyazıt Boran’ın itirazının reddine” karar verdi. Ancak Kaçmaz, CMK’nın 173. maddesinin c fıkrasındaki “Karar, gerekçeli olmak zorundadır” hükmüne de aykırı davranarak gerekçesini açıklamadı.

“HUKUK SAVAŞINA SONUNA KADAR DEVAM EDECEĞİM”

Vakit’e konuşan Boran, kararı kabul etmediğini belirterek, kanun yararına bozma talebiyle Adalet Bakanlığı’na başvuru yaptığını söyledi. 25 yıllık şerefli bir görev geçmişine sahip olduğunu belirten Boran, yetersizlikle suçlanmaktan ötürü şeref ve saygınlığının rencide edildiğini ifade ederek, Kanadoğlu’nun TCK’nın 125. maddesine göre cezalandırılması gerektiğini kaydetti. Boran, Kaçmaz’ın gerekçesini açıklamamasını manidar bulduğunu belirterek, şöyle konuştu: “Bu kararı kabullenemiyorum. Çünkü ben yetersiz biri değilim. 3 tane kanunu iptal ettirdim. Savcı iken aldığım kararlar örnek karar olarak yayınlandı. 1. sınıf hakim olarak emekli oldum. Benim şeref ve saygınlığım rencide edildi. Hukuk savaşına sonuna kadar devam edeceğim. Bu konuda Asliye Hukuk Mahkemesi’nde tazminat davası açtım. Adalet Bakanlığı’na kanun yararına bozma talebinde bulundum. Eğer bir sonuç alamazsam AİHM’e kadar gideceğim.”

HUKUKÇULAR: HSYK, KAÇMAZ’I GÖREVDEN ALMALI

Kaçmaz hakkında Adalet Bakanlığı tarafından sahte imza atma, izinsiz görev yerinden ayrılma, gazetecilere haber servisi yapma, bir sanık için aracılık yapma ve görevi kötüye kullanma gibi suçlamalarla başlatılan soruşturmanın sürdüğü belirtiliyor. Hukukçular, soruşturmanın selameti açısından Osman Kaçmaz’ın HSYK tarafından derhal görevden alınması gerektiğini ifade ediyor.

Vakit’e konuşan emekli Cumhuriyet Savcısı Sacit Kayasu, “Basından okuduğumuz bilgilere göre Osman Kaçmaz hakkında yapılan suçlamalar, soruşturmanın selameti açısından görevden alınmayı gerektirecek boyuttadır. Soruşturma tamamlandıktan sonra meslekten ihraç edilmesi bile söz konusu olabilir” dedi. Bir tuğgeneral hakkında suç duyurusunda bulunduğu için HSYK tarafından görev yeri değiştirilen emekli Cumhuriyet Savcısı Ali Karcı ise şunları söyledi: “Genelkurmay Başkanı’nın yargılanmasını isteyen eski savcı Ferhat Sarıkaya hemen ihraç edilmişti. Halkın seçtiği Cumhurbaşkanı ve Başbakan yargılanmalı diyen Osman Kaçmaz halen görevinin başında. Derhal görevinden alınmalı. Meslekten ihraç edilmelidir.”

KAÇMAZ’IN VERDİĞİ TARTIŞMALI KARARLAR:

Kaçmaz, daha önce kamuoyunun yakından izlediği kimi soruşturmalarda da benzer kararları ile tartışmalara yol açmıştı. İşte bu kararlardan bazıları:

CUMHURBAŞKANI YARGILANMALI

Kaçmaz’ın en tartışmalı kararı, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’nın, “Kayıp Trilyon” davasıyla ilgili olarak, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül hakkında vermiş olduğu “kovuşturma yapılmasına yer olmadığına” ilişkin kararı kaldırması oldu. Cumhurbaşkanı Gül’ün Anayasa’ya göre vatana ihanet dışında başka hiçbir iddia ile yargılanamayacağı açık olarak belirtilirken, Kaçmaz, Gül’ün milletvekili kadar bile dokunulmazlığı olmadığı görüşüyle yargılanmasına karar vermişti.

BAŞBAKAN YARGILANMALI

Başbakan Recep Tayyip Erdoğan’ın daha başbakan olmadan çok önce 2000 yılında katıldığı bir radyo programında Abdullah Öcalan’dan, akıcı konuşma içinde “sayın”, askerlerimizden ise “kişi” anlamında “kelle” diye bahsettiği ortaya çıkınca “suçu ve suçluyu övmek”, “halkı kin ve düşmanlığa tahrik etmek” suçunu işlediği iddiasıyla şikâyet edilmişti. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, Erdoğan hakkında takipsizlik kararı vermişti. Osman Kaçmaz, bu takipsizlik kararını da kaldırmıştı. Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı da, Erdoğan ile ilgili fezleke hazırlayıp dokunulmazlık sebebiyle dosyayı TBMM’ye gönderme kararı aldı.

ŞAMİL TAYYAR YARGILANMALI

Star gazetesi Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar hakkında “Operasyon Ergenekon” adlı kitabı sebebiyle İşçi Partisi tarafından suç duyurusunda bulunulmuştu. Ankara Başsavcılığı, kitapta “Ergenekon operasyonuyla ilgili gizli belgelere yer verildiği, yayın yasağının ihlal edildiği suçlarının oluşmadığı” görüşüyle takipsizlik kararı vermişti. Bu karar, itiraz üzerine Sincan’a gitmişti. Kaçmaz, başsavcılığın bu takipsizlik kararını kaldırmış ve Tayyar hakkında atılı suçlardan dava açılmasını istemişti.

BAYKAL’A DESTEK

Ergenekon’un kara kutusu olarak bilinen Tuncay Güney, TRT’de katıldığı “Büyüteç” adlı programda, CHP Genel Başkanı Deniz Baykal’a ağır suçlamalarda bulunmuştu. Bunun üzerine CHP’nin avukatları, Güney’i konuk eden TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin ile program yapımcıları hakkında, “kurumda kadrolaşma yapmak” ve “görevi kötüye kullanmak” iddiasıyla suç duyurusunda bulunmuşlardı. Soruşturmayı yürüten Ankara Cumhuriyet Savcılığı, “iddiaların soyut ve genel” olması sebebiyle “takipsizlik” kararı vermişti. CHP’nin avukatları tarafından yapılan itirazı değerlendiren Kaçmaz, “takipsizlik” kararını kaldırarak, TRT Genel Müdürü İbrahim Şahin, Başkanı Ahmet Çavuşoğlu, program sunucusu İbrahim Gürkan Sarı ve yapımcı Cengiz Yel’in yargılanmaları yönünde karar vermişti.

ADD YARGILANAMAZ

Ergenekon sanığı Şener Eruygur’un başkanı olduğu Atatürkçü Düşünce Derneği’nin (ADD) yaptığı Cumhuriyet Mitingleri’nin amacı dışında olduğu iddiasıyla Ankara Valiliği tarafından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulunuldu. Başsavcılığın verdiği takipsizlik kararına yapılan itirazı değerlendiren Kaçmaz, itirazı reddederek ADD’nin yargılanmasına izin vermemişti.

YARSAV VE EMİNAĞAOĞLU’NA TORPİLLİ KARAR

YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu, telefonlarının dinlenip dinlenmediğinin belirlenmesi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı başvurunun reddedilmesi üzerine Osman Kaçmaz’ın başkanlığını yaptığı Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne başvurmuştu. Kaçmaz, Başsavcılığın kararını iptal ederek bir Sulh Ceza hakiminin başkanlığında bilirkişilerden oluşan teknik bir heyet oluşturularak Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’nın (TİB) bugüne kadarki tüm dinleme kayıtlarının kontrol edilmesini istemişti.

Kaynak: Vakit

Adalet Bakanlığı: Sincan hakimi ihraç edilsin
9 Kasım 2009

Adalet Bakanlığı, Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanması yönünde karar vermesinin ardından soruşturma başlatılan Sincan 1.Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz’ın meslekten ihraç edilmesini istedi.

Mahkeme Başkanı Osman Kaçmaz ayrıca, Telekomünikasyon İletişim Daire Başkanlığı'ndaki (TİB) dinleme iddialarıyla ilgili baskın kararını vermiş, kurumda Ankara 1. Sulh Ceza Hakimi Hayri Keskin ve beraberindeki bilirkişilerce inceleme başlatılmıştı.

Adalet Bakanlığı ise, TİB’deki tespit sırasında “yasa ihlali” yapıldığı ve “mahkeme kararını aşacak yorumla inceleme yapıldığı” gerekçesiyle olayı incelemeye almıştı.

hürriyet

10 Kasım 2009 07:56
'TAMAM OLUR BAŞKANIM'
İhracı istenen Osman Kaçmaz ve Eminağaoğlu'na şok suçlamalar...

Sincan hakimi Osman Kaçmaz ve YARSAV Başkanı Eminağaoğlu'nun ihracı istendi. İkiliye şok suçlamalar var...

Adalet Bakanlığı, tartışmalı kararlarıyla sık sık gündeme gelen Sincan 1. Ağır Ceza hakimi Osman Kaçmaz’ın yedi ayrı suçtan cezalandırılmasını istedi

Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün yargılanmasına karar veren ve YARSAV Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu’nun dinlendiği iddialarına ilişkin Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’ndaki (TİB) tüm dinlemelerin incelenmesi gibi sansasyonel kararlara imza atan Sincan 1. Ağır Ceza Hakimi Osman Kaçmaz’ın meslekten ihracı istendi.

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Kaçmaz hakkındaki iddialar üzerine başlattıkları soruşturmayı tamamladı. Adalet Bakanlığı, 7 başlık altında suç işlediği sonucuna vardığı Kaçmaz hakkında HSYK ve Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

7 AYRI CEZA TALEP EDİLDİ

HSYK’ya yapılan başvuruda Osman Kaçmaz hakkında bir kez “meslekten ihraç” ve 2 kez de “yer değiştirme” talebinde bulunuldu. Savcılığa yapılan başvuruda ise, görevine ilişkin suçlar kapsamında 4 kez “adli soruşturma” yapılması istendi. Kaçmaz’ın avukatı Baykal Doğan, “Müvekkilim hakkında 1 kez meslekten ihraç, 2 kez yer değiştirme 4 kez de adli soruşturma isteminde bulunulmuştur” dedi.

Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı, kendisine gelen soruşturma dosyasını inceleyerek Hakim Osman Kaçmaz’ın Birinci Sınıf Hakim statüsünde olması nedeniyle dosyayı Yargıtay’a gönderecek. Kaçmaz’ın yargılaması Yargıtay’da yapılacak.

İHRAÇ KARARINI HSYK VERECEK

Hakim Kaçmaz hakkındaki disiplin soruşturması kapsamında istenen “meslekten ihraç” ve “yer değiştirme” cezalarını ise HSYK karara bağlayacak. HSYK’nın vereceği karara Kaçmaz’ın itiraz hakkı bulunuyor. İtirazı, HSYK’nın yedek üyelerinin de katılımıyla İtirazları İnceleme Kurulu görüşecek.

Hakim Kaçmaz da bir açıklama yaparak “Mesleğim gereği fazla açıklama yapamıyorum. Bana yapılmış bir tebligat yok ama duyumlarım ihraç isteminin doğru olduğu yönünde’’ diye konuştu. Kaçmaz, işlemlerin avukatı tarafından takip edildiğini bildirdi.

Adalet Bakanı Sadullah Ergin de Osman Kaçmaz ile ilgili işlemin yeni bir durum olmadığını, 2008 yılında başlayan soruşturmanın söz konusu olduğunu belirterek, “Teftiş Kurulu ve Ceza İşleri Genel Müdürlüğümüz kendi işlemlerini bitirip ilgili başsavcılığa göndermiş” dedi. Ergin, “Kaçmaz’ın, meslekten ihracı...” sorusuna, “Yeni bir durum değil. 2008’de başlamış bir soruşturma. Bundan sonra süreç bağımsız yargıda işleyecek. Hep beraber takip edeceğiz” cevabını verdi.

Bir ihraç, iki yer değiştirme dört kez de adli soruşturma

Soruşturmada Sincan Hakimi Kaçmaz hakkında şu suçlamalarda bulundu:

• Konya ve Adana’da gerçekleştirilen Okyanus Operasyonu kapsamında halen yargılaması süren sanıklar ile eski Konya Başsavcısı Mehmet Fatih Özdemir ile bazı sanıkların telefon görüşmeleri dinlemeye takıldı. Hakim Osman Kaçmaz Özdemir’in dinlendiği konusunda uyarılmasını istedi.

KUZENİ SERBEST BIRAKTI

• Emekli Yargıtay Üyesi ve eski HSYK Başkanvekili Fehmi Ulusoy ile 1 Mart 2009’da telefon ile görüştü.

Görüşmede Ulusoy, tapuda yolsuzluk yapmak iddiasıyla yürütülen soruşturmada tutuklanan Mehmet Kurt ve İbrahim Uygaç’ın akrabası olduğunu ve yardımcı olmasını istedi. Osman Kaçmaz ise “Tamam olur başkanım” sözleri dinlemeye takıldı. Kurt ve Uygaç’ın serbest kalmasını sağladı.

• Cumhurbaşkanlarına yargılama yolu açan karar, Ankara Büyükşehir Belediye Başkanı Melih Gökçek ve İşçi Partisi’nin Star Ankara Temsilcisi Şamil Tayyar hakkında açtığı davalarla ilgili gazeteci N.K ve Y.G’ye haber yaptırmak.

• Mesai saatleri içinde Antalya, İstanbul, Bodrum’a izinsiz olarak çeşitli ziyaretlerde bulundu.

E-İMZADA SAHTECİLİK

• Ekim 2008’de İstanbul’da yıllık izindeyken Ankara’daymış gibi elektronik imzasıyla göreve başlamış göstermek ve resmi evrak hazırlatmak.

• Sanık Mustafa Kılıçarslan’ın ifadesi alınıp serbest bırakılması kararı verilmesine rağmen, mahkemeye gelmeyerek 1 gün nezarette kalmasına sebep olmak.

Eminağaoğlu'nun meslekten kesin ihracı talep edildi

Adalet Bakanlığı, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu hakkında da meslekten kesin ihraç istedi. Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu, Eminağaoğlu hakkında geniş kapsamlı bir rapor hazırladı.

SANIKLARA AKIL VERDİ

• Eminağaoğlu’nun, Ergenekon soruşturmasında gözaltına alınan bazı sanıkların avukatları arayıp, “Emniyetteki sorguda ne sorulursa sorulsun cevap vermesin” şeklinde yönlendirme yaptığı,

• Savcı Zekeriya Öz'ün terfi ettirilmemesi için girişimlerde bulunduğu, Zekeriya Öz aleyhine basında haber çıkmasını sağladığı,

• Yargıtay Başkanlar Kurulu’nun aldığı kararları bazı gazetecilere önceden bildirdiği,

• CHP lideri Baykal’a özel dosya ilettiği, partinin belediye başkan adaylarının belirlenmesi hakkında görüşmeler yaptığı,

• TCK’nın 277. maddesine aykırı şekilde, Ergenekon davasında görev yapan hâkim ve savcıları hukuka aykırı olarak etkilemeye teşebbüs etme, resmi sıfatını kullanarak bir kısım şüpheli ve sanıklar lehine soruşturmanın usulü ve seyri ile ilgili açıklama ve eleştirilerde bulunarak kamuoyu oluşturmaya çalıştığı,

ERGENEKONA MÜDAHALE

• Bu çerçevede Ergenekon davasıyla ilgili açıklamalar yaptığı, çeşitli ziyaretler gerçekleştirdiği ve telefon görüşmelerinde bulunduğu,

• Kusurlu veya uygunsuz hareket ve ilişkileriyle mesleğin şeref ve nüfuzunu, şahsi onur ve saygınlığını yitirdiği,

• Gazetecilere, manşetlik olması şartıyla bazı haberler vermek istediği, gerekirse gelip gazete yöneticileri ile görüşeceğini söylediği, Bakan’ın istifa edeceği şeklinde bilgi servis ettiği.
aktifhaber

12 Kasım 2009 10:40
Hakimli, savcılı, polisli, müdürlü fuhuş çetesi
Büyük fuhuş operasyonundan ilginç ayrıntılar. Çeteye çalışan 6 hakim ve 3 savcının dosyası HSYK'dan istendi. Savcı çetenin kadınlarıyla ilişkiye girmiş...

Fuhuş çetesinin, halen görevli bir il emniyet müdürüne para gönderdiği, bir savcının çetenin elindeki kadınlarla fuhuş yaptığı, bazı hâkimlerin çetenin dosyalarını takip ettiği ileri sürüldü

İstanbul’da geçen hafta iki ayrı fuhuş çetesine yönelik olarak yapılan soruşturmada ilginç ayrıntılar ortaya çıktı. Çetenin, gözaltına alınan polis memuru aracılığıyla halen bir görevli bir il emniyet müdürüne banka havalesiyle para gönderdiği ileri sürüldü.
İstanbul Adliyesi’nde görevli bir savcının da çetenin fuhuş yaptırdığı kadınlarla cinsel ilişkiye girdiği iddia edildi. Daha önce Fatih Polis Merkezi’nde görev yapan bir emniyet amirinin de hayat kadınlarının birinden çocuk sahibi olduğu belirtildi. Çeteyle bağlantılı oldukları iddiasıyla altı hâkim ve üç savcı için de HSYK’ya başvuru yapıldığı öğrenildi. Çeteyi, Meydan Mustafa adıyla bilinen Mustafa Kalemdar ile Davut Çalık organize etti.

200 kadın çalıştırıyor

Kalemdar’ın Fatih ve Büyükçekmece’de kendisine ait yedi otel ve üç diskotekte, Çalık’ın da üç otel ve üç diskotekte fuhuş sektörünü organize ettikleri belirlendi.
Müşterilerle kadınların örgütün en yakın oteline giderek 2 saat birlikte oldukları, karşılığında otele 80 TL, kadına da 50 TL ödeme yapıldığı saptandı. Polis, 120’ye yakın yabancı uyruklu kadının ifadesini aldı. Örgütün yaklaşık 200 kadını çalıştırdığı ve aylık 1 milyon 500 bin TL kazanç elde ettiği anlaşıldı.

Daha önce Fatih’te görev yapan ve halen başka bir ilde görevli bir emniyet amirinin de bir hayat kadınından çocuk sahibi olduğu iddia edildi. Altı hâkim ve üç savcı için de HSYK’ya başvuru yapıldığı öğrenildi. Fatih, Bakırköy ve Küçükçekmece adliyelerinde görev yapan hâkimlerin çetenin dosyalarını takip ettiği iddia edildi.

Savcı fuhuş yapmış

Afyon’daki bir savcının da dosyalarla ilgili olarak İstanbul’daki meslektaşları nezdinde girişimde bulunduğu, İstanbul Adliyesi’ndeki başka bir savcının da Kalemdar ailesiyle bağlantısı olduğu ve çetenin çalıştırdığı kadınlarla cinsel ilişkiye girdiği kayıtlarda yer aldı.
aktifhaber

18 Kasım 2009 17:16
TİB'i Basan Hakime Soruşturma
Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı'nda inceleme yapan ve ETÖ bilgilerini kopyalamaya çalışan hakime soruşturma açıldı...

Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB)'nda devam eden soruşturmaların kayıtlarını kopyalama yönünde bilirkişi incelemesi yaptırtan Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi Hâkimi Hayri Keskin hakkında soruşturma açıldı.

Keskin'in Ergenekon soruşturması kapsamında elde edilen deliller üzerine haklarında soruşturma izni verilen 56 hâkim ve cumhuriyet savcısı arasında yer aldığı ortaya çıkmıştı. Keskin'in TİB'deki gizli Ergenekon bilgilerini kopyalamaya çalışması dikkat çekmişti.
Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü tarafından Ankara Birinci Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Hayri Kesin için soruşturma açıldı.

Keskin’in adı Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı’na (TİB) yapılan baskında geçmişti. Baskında İletişim Başkanlığı yetkilileri ile Hayri Keskin ve bilir kişiler arasında tartışmalar yaşanmıştı. Sonuçta hazırlanan raporda Yargıtay’ın telefonlarının İletişim Başkanlığı tarafından dinlendiği tespitine yer verilmişti. Rapor inceleme talimatını veren Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi’ne gönderilmişti.

Hayri Keskin kendisini engelleyen İletişim Başkanlığı yetkilileri hakkında suç duyurusunda bulunmuştu. Bir suç duyurusu da İletişim Başkanı Fethi Şimşek tarafından yapılmış ve hakimin bu işlem sırasında görev ve yetkilerini aştığını belirtmişti.

Adalet Bakanlığı zaman kaybetmeden bu tespiti yapan İletişim Başkanlığı’ndaki aramaları bizzat yöneten Hayri Keskin hakkında soruşturma başlattı.

Dün iki müfettiş Ankara Adliyesi’ne giderek Hayri Keskin’in ifadesini aldı. Hayri Keskin ikinci aramada da oldukça önem taşıyor çünkü Sincan Birinci Ağır Ceza Mahkemesi, İletişim Başkanlığı’ndaki usulsüz dinleme iddiaları ile ilgili sürecin genişletilmesi yönünde başka bir talebi daha vardı.

Önümüzdeki günlerde İletişim Başkanlığı’na polis nezaretinde gidilerek ikinci bir arama daha yapılacak ve harddisklere el konulacak. Arama kararında bir direnişle ya da engellemeyle karşılaşılması durumunda da tutuklama kararı verilmesini isteniyor.
aktifhaber

22 Aralık 2009
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, Emniyet, TİB ve MİT hakkında dava açılmasını istedi...

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, eski Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun, kendisine ve derneğe ait telefonların ve bilgisayar yazışmalarının, dinlenip izlendiği iddiasıyla MİT, Emniyet ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) görevlileri hakkında yaptığı suç duyurusu üzerine Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca yapılan soruşturmada verilen ''takipsizlik'' kararını kaldırdı.
Edinilen bilgiye göre, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, Ankara 1. Sulh Ceza Mahkemesi Hakimi Hayri Keskin'in, TİB'de yaptığı ikinci incelemeye ilişkin raporun ulaşmasının ardından, eski YARSAV Başkanı Eminağaoğlu'nun, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın verdiği takipsizlik kararının kaldırılması yönündeki itirazını kabul etti.

Mahkeme, Eminağaoğlu'nun itirazını ''haklı ve yerinde'' görerek, Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın, MİT, Emniyet ve TİB görevlileri hakkında vermiş olduğu ''kovuşturmaya yer olmadığına'' ilişkin kararı kaldırdı.

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi, ayrıca TİB'de yapılan ikinci inceleme sırasında, Eminağaoğlu'na ait numaralarla ilgili verilerin yedeklenmesinin engellendiği gerekçesiyle TİB Başkanı Fethi Şimşek, Teknik Daire Başkanı ve MİT temsilcisi hakkında, ''adli soruşturmayı engelleme'' ve ''görevi kötüye kullanma'' suçlarından Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'na suç duyurusunda bulunulması kararı verdi.

Öte yandan, mahkeme, ''TİB'de inceleme kararının ardından, bu incelemeye ilişkin tedbir kararı'' alan değişik illerde görevli 22 hakim hakkında da ''adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs'' ve ''yargı görevi yapanı etkileme'' suçlarından Adalet Bakanlığı Ceza İşleri Genel Müdürlüğü'ne suç duyurusunda bulunulmasını kararlaştırdı.

Eminağaoğlu'nun, kendisine ve derneğe ait telefonların ve bilgisayar yazışmalarının, Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesinin verdiği 3'er aylık yetkilerle dinlenip izlendiği iddiasıyla MİT, Emniyet ve Telekomünikasyon İletişim Başkanlığı (TİB) görevlileri hakkında yaptığı suç duyurusu üzerine başlatılan soruşturmada, kamu görevlileri hakkında ''kovuşturmaya yer olmadığına'' karar verilmişti.

Kararda, şikayet edilen kurum yetkililerinin, talepleri üzerine de olsa verilen mahkeme kararlarını uyguladıkları ve mahkeme kararlarının uygulanmasının suç olarak nitelenemeyeceği değerlendirmesinde bulunulmuştu.

Sincan Ağır Ceza Mahkemesi'nin, takipsizlik kararını kaldırmasının ardından, tekrar başlatılan ve Cumhuriyet Savcısı Harun Kodalak tarafından yürütülen soruşturmada da ''kovuşturmaya yer olmadığına'' karar verilmişti.

Bu karar üzerine Eminağaoğlu, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne başvurarak, ''kovuşturmaya yer olmadığına'' ilişkin kararın kaldırılmasını talep etmişti.
aktifhaber

Araçtan fırladı, hakim hanımın aracı altında öldü

13 Ocak 2010 - Bursa'da alkollü gençlerin içinde bulunduğu otomobil bariyerlere çarpıp takla attı. Araçtan fırlayan sürücü arkadan seyreden bayan hakimin kullandığı otomobilin altında kalarak hayatını kaybetti. netgazete

20 Ocak 2010 10:51
'Hakim Üzerimize Araç Sürdü'
Erzurum'da vatandaşlar, görevli hakimin üzerlerine araç sürdüğünü ileri sürerek otomobilini taşladı, karakol bastı.

Erzurum'un Tortum ilçesine bağlı Serdarlı beldesinde vatandaşlar, görevli hakimin üzerlerine araç sürdüğünü ileri sürerek otomobilini taşladı. Aracın camı kırılınca altı kişi gözaltına alındı. Vatandaşlar altı kişinin salıverilmesi için Şenyurt karakolunu bastı.

Erzurum'un Tortum ilçesine bağlı Serdarlı, Başbağı ve Aşağı Katıklı köylerine hidroelektrik santralinin (HES) yapılmasına karşı çıkan vatandaşlar, inceleme yapmak üzere beldeye gelen Tortum ilçe hakiminin üzerlerine araç sürdüğünü ileri sürdü.

Olayı anlatan Nejdet Çakır, hakim ile Enerji Piyasası Denetleme Kurulu'ndan gelen avukatın önce kahvehaneye geldiğini söyledi. Kahvehanedekilerin HES ile ilgili bilgi istediğini belirten Çakır, bilgi vermeyen ilgililerin dışarı çıkarak inceleme yapılacak alana gittiklerini anlattı. Kendilerinin de hakim ve avukatın ardından inceleme yapılan alana gittiğini ifade eden Çakır, burada bir curcuna yaşandığını aktardı. Olay yerine gittiklerinde yetkililerden birinin incelemelere karşı çıkanlara küfür ettiğini ileri süren Çakır, "Yetkililer geldiğinde bilgi istedik. Bilgi vermeden çalışmanın yapılacağı alana inerek etüt çalışması yapmaya başladılar.

Burada yetkililerden biri ordakilere küfretmiş. Biz inceleme yapmak isteyen heyete 'gidin daha sonra gelin' dememize rağmen gelen avukat tehditkar bir şekilde konuştu. Millet iyice galeyana gelince hakimin de içinde bulunduğu kırmızı bir araç vatandaşların üzerine geldi. Bunu gören birileri araca taş atınca aracın arka camı kırıldı. Altı arkadaşımızı gözaltına aldılar. Biz de arkadaşlarımızı almaya geldik." dedi.

Balıkçılık ve değirmencilik yaptığını belirten Ali Koça ise olayı şöyle özetledi: "Bildiğim kadarıyla oradaki insanlar santralin yapılmasının kendilerine zararlı olacağını belirtmiş ve medeni bir şekilde tepkisini göstermiş. Daha sonra hakimin de içinde bulunduğu bir araç hızla vatandaşın arasından geçmiş. Kimileri ölüm tehlikesi atlatmış. Kim olduğunu bilmediğimiz bir iki kişi de tepki olarak aracın camını kırmış ve altı kişi gözaltına alınmış."

''SİZİN OY VERDİKLERİNİZ BUNU YAPMAMIZI İSTEDİ''

Olayın yaşandığı kahvehanede etüt yapmak üzere gelen hakimin kahvehanedekilere, "Sizin oy verdiğiniz parti bunu yapmamızı istedi." ifadelerini kullandığı iddia edildi.

Kime oy vereceklerini kendilerinin karar verebilecek durumda olduğuna dikkat çeken vatandaşlar, "Biz istediğimiz partiye oy veririz. Biz partiye oyumuzu verdik, suyumuzu değil. Bir ilçe hakiminin bunu ifade etmesi ne kadar doğru?" sorusunu yöneltti.

Bu arada öfkeli vatandaşların önünde toplandığı Şenyurt Karakolu'na giden Tortum Kaymakamı Fatih Ürkmezer uzun müddet vatandaşları ikna etmeye çalıştı. Devletin vatandaşa her tür yasal hakkı tanıdığının altını çizen Ürkmezer, "Yasalar gereği gözaltına alınanları size veremeyiz. Gidin, yarın gelin, neler yapmanız gerektiğine beraber karar verelim. Üzerinize kim araç sürdüyse bunun hakkında da nasıl bir yol izlemeniz gerektiğini, yasal haklarınızın neler olduğunu, kimlere dilekçe göndermeniz gerektiğini sizlerle paylaşalım." dedi
aktifhaber

03 Temmuz 2009 14:07
Mahkemede Skandal Olay
Konya'da bir hakim, kendi girmediği duruşmaya bakması için adliyenin katibini gönderdi. Hakime 4 yıl hapis cezası verildi.

Konya'nın Bozkır ilçesinde bir hakim, kendi girmediği duruşmaya bakması için adliyenin katibini gönderdi. Duruşmadaki bir kişinin şikayeti üzerine hakime 3 yıl 9 ay hapis cezası verilirken, katip ise serbest bırakıldı.

Edinilen bilgiye göre, Bozkır Adliyesinde hakim olarak çalışan Seray Gümüş, 2007 yılının kasım ayında Sulh Hukuk Mahkemesi'nde bir veraset bir davasına girmedi.

Adliyede görevli katip Mehmet Ali Candan'ı hakim gibi duruşmaya çıkardığı ve duruşma zabıtlarını imzaladığı iddia edilen Gümüş hakkında, davanın tarafı olan vatandaşın şikayeti üzerine resmi evrakta sahtecilik iddiasıyla dava açıldı.

Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi'nde yargılanan Hakim Seray Gümüş'e önce 3 yıl hapis cezası verildi. Suça konu olan evrakın duruşma zaptı olması sebebiyle mahkeme cezayı artırarak 4 yıl 6 ay hapis cezasına çevirdi.

2 yıllık Hakim Seray Gümüş'ün mahkemedeki iyi halini göz önüne alan mahkeme heyeti, cezayı 3 yıl 9 aya indirdi.

Hakim yerine duruşmaya giren katip Mehmet Ali Candan ise aday memur olması ve işi bilmediği gerekçesiyle beraat etti.

Seydişehir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'nın Hakim Seray Gümüş hakkında verdiği karar Yargıtay tarafından onaylanırsa kesinleşecek.
aktifhaber

Etiketler: Ergenekon neden ETÖ' Ergenekon mahkum olan Star gazetesi yazarı Şamil Tayyar, Yenişafak polis müdürü

Koruması Paksüt'ü Yalanladı

24 Haziran 2010
Polis tarafından takip edildikleren dinlendiğini iddia eden Anayasa Mahkamesi üyesi Osman Paksüt ve eşi Ferda Paksüt’ü koruması yalanladı.
13 Mayıs 2008’de polis tarafından takip edildiklerini iddia eden Anayasa Mahkamesi üyesi Osman Paksüt ve eşi Ferda Paksüt’ü koruması yalanladı.

Koruma D. Ö. Şişli 11. Asliye Ceza’da, Ferda Paksüt’ün ne şekilde takip edildiği konusunda kendisine bilgi verilmediğini söyledi. Emniyet KOM Daire Başkanlığı da mahkemeye gönderdiği yazıda, “Dairemizde mahkeme kararlarıyla yapılacak takip ve izleme amaçlı observasyon araçları bulunuyor, olay günü orada bulunan arac da bu araçlardandır. Fakat Paksüt’lerin müşteki olduğu olay anında araçta takip ve izleme donanımının olmadığı tespit edildi” dedi. aktifhaber

Oktay Yargı'yı Çileden Çıkarmış
Seyfi Oktay'ın adalet bakanlığı yaptığı dönemdeki icraatlarından yargının da büyük rahatsızlık duyduğu ortaya çıktı.
Özellikle, by-pass düzenlemesinin gündeme geldiği 1992 yılında yargı içinden Oktay'a karşı feryatlar yükselmiş. Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) 19 yıl önce gidişatı görerek bakana karşı 10 sayfalık bir deklarasyon yayımlamış. Dönemin Yargıtay başkanı da önemli uyarılarda bulunmuş. Oktay'a en sert tepkiyi gösteren isimlerden birinin de dönemin HSYK üyesi Vural Savaş olduğu görülüyor. Savaş, by-pass tasarısının 'yargıda siyasi kadrolaşma' için getirildiğini vurgulamış.

Her şey, Seyfi Oktay'ın 1991'de Adalet Bakanlığı koltuğuna oturmasıyla başladı. Müsteşar dahil Adalet bürokrasisinde operasyon için kolları sıvayan SHP'li Bakan'ın önünde Çankaya engeli duruyordu. Dönemin Cumhurbaşkanı Turgut Özal'ı devre dışı bırakan ünlü 'by-pass' yasasıyla bu duvar aşılacaktı. 1992 yılı, hem bu yasa hem de HSYK ve yargı atamaları sebebiyle büyük tartışmalara sahne oldu. Siyaset kadar yargı da gelişmelerden rahatsızdı.

Oktay'a en sert tepki yine yargı içinden geldi. Dönemin HSYK Üyesi Vural Savaş, milletvekillerine gönderilen ve yüksek dereceli hâkimler tarafından hazırlandığı belirtilen bir bildiriyi gündeme getirdi. Bugün 'ulusalcı' duruşuyla bilinen Savaş, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı olduğu dönemde RP ve FP hakkında kapatma davası açan isimdi. Bildiride, by-pass tasarısının bakanlıkta siyasî kadrolaşma için getirildiği uyarısı yer alıyordu. İlerleyen günlerde bu kez HSYK, 10 sayfalık deklarasyon yayımladı. Kurul'un 11 üyesinin imzasını taşıyan deklarasyonda, Bakan 'objektif davranmamakla ve Kurul'u çalıştırmamakla' suçlanıyordu. Hâkim ve savcı atamalarının geciktirildiği, yazılı ikazlara rağmen atamalarla ilgili taslakların Kurul'a verilmediği, 200'e yakın hâkim ve savcı kadrosunun yetki yoluyla doldurulmaya çalışıldığı, Bakan'ın tavırlarıyla yargıç teminatının zedelendiği eleştirileri sıralanıyordu.

Tartışmalar sürerken Yargıtay da rahatsızlığını dışa vurdu. Dönemin Yargıtay Başkanı İsmet Ocakçıoğlu, 1992'deki adli yıl açılışında, atamalarda cumhurbaşkanını devre dışı bırakan düzenlemeyi eleştirdi. Ocakçıoğlu'na göre, HSYK bağımsız değildi. Bu eleştiriler, yargıdaki genel eğilimi yansıtıyordu ve konuşma metninde Yargıtay Başkanlar Kurulu'nun mutabakatı alınmıştı.

Anayasa Mahkemesi'nin tavrı

Bütün bunlara rağmen yasa çıktı, cumhurbaşkanı Anayasa Mahkemesi'ne iptal için başvurdu. Ancak, o dönem Yekta Güngör Özden'in başkanı olduğu Mahkeme, kritik başka davalarda içtihat haline getirdiği yürütmeyi durdurma kararını burada vermeyecekti. Bakana karşı yıllardır korunan dokunulmazlık zırhını kaybeden 13 üst düzey bürokrat, ikili kararnameyle (Dönemin Başbakanı Süleyman Demirel ve Oktay) hemen görevden alındı. Bir günde 11 atama yapıldı. Eski Adalet Bakanı Oltan Sungurlu'ya göre artık yargıda 'kutuplaşma trendine' girilmişti. Anayasa Mahkemesi, 10 ay sonra yasayı iptal ettiğinde, atananlar sağlama alınmıştı.

Oktay'dan sonra Adalet bakanı olan Mehmet Moğultay döneminde de benzer süreç yaşandı. Moğultay'ın 1995'te CHP İstanbul kongresindeki itirafı ise her şeyi özetleyecekti: "Hükümetten 5 bin kişilik kadro çıkardım. Bu kadroları örgütüme vermeyip de MHP'ye mi verseydim, Refah'a mı verseydim? Oktay zamanında 2 bin, benim zamanımda bin civarında hâkim alındı."

Seyfi Oktay döneminde görev verilen isimler arasında, son görüşme kayıtlarında da geçen HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek ve Anayasa Mahkemesi Üyesi Fulya Kantarcıoğlu da vardı. Özbek, Ankara Adli Yargı Komisyonu başkanlığına o dönem atandı. Komisyon, personel alımlarından atamalarına kadar önemli yetkilere sahipti. Bakanlık Müsteşar Yardımcısı yapılan Kantarcıoğlu ise adını, Anayasa Mahkemesi raportörü iken duyurmuştu. 1 Kasım 1987 için Özal hükümetinin aldığı seçim kararı mahkeme tarafından iptal edilirken, Kantarcıoğlu 'iptal' yönünde rapor yazmıştı. Mahkemeye başvuruyu, o sırada SHP grup başkan vekili olan Oktay yapmıştı. Kantarcıoğlu, 1994'te Danıştay, 1995'te de Anayasa Mahkemesi'ne seçildi.

Kaynak: Zaman
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Ekim



Kayıt: 21 Arl 2007
Mesajlar: 2634
Konum: Kanada

MesajTarih: Cum Oca 29, 2010 10:58 pm    Mesaj konusu: HAKİM BEY Alıntıyla Cevap Gönder

Abdurrahim Karakoç
HAKİM BEY

Gene tehir etme üç ay öteye
Bu dava dedemden kaldı hakim bey
Otuz yıl da babam düştü ardına
Siz sağolun o da öldü hakim bey

Kırk yıl önce yani babam ölünce
Kadılıklar hakimliğe dönünce
Mirasçılar tarla takım bölünce
İrezillik beni buldu hakim bey

Yaşım yetmiş iki usandım gel git
Bini geçti burda yediğim zılgıt
Eğer diyeceksen bana ne öl git
Oğlumun bir oğlu oldu hakim bey

Sekiz evlek tarla bir geverlik su
Yüz yılda hüküme bağlanmaz mı bu
Kazanmasam da hu kazansam da hu
Canım ta bunuma geldi hakim bey

Keşife meşife damgaya harca
Kanımız kurudu harca da harca
Sayenizde avukatlar yıllarca
Fakiri yoldu da yoldu hakim bey

Mübaşir itekler katip zırvalar
Değişti bizde de güya devirler
Yüz yıl önce adam yiyen gavurlar
Tapucuyu aya saldı hakim bey

Kabahat sizde mi kanunlarda mı
Şaşırdım billahi yolu yordamı
Kızma sözlerime alam kadanı
Sıkıntıdan içim doldu hakim bey

Mülkün temeliydi adalet hani
Bizim hak temelde saklı mı yani
Çıkartıp da versen kim olur mani
Yoksa hırsızlar mı çaldı hakim bey

Hem davacı pişman hem de davalı
Bu yolda tükettik çulu çuvalı
Sabret makamından çalma kavalı
Sürüler ekine daldı hakim bey

09 Şubat 2010

Altan Bir HAKİM Albaya Hayran Kalmış
Altan tanık olarak ifade verdiği günün ertesinde, ifadesini alan bir albayla ilgili gözlemlerini yazdı ve 'Keşke tüm subaylar böyle olsa' notu düştü.

Taraf'ın Genel Yayın Yönetmeni Ahmet Altan, askeri hakim tarafından çağrılmıştı... Konu Balyoz darbe planı iddiaları...

Ahmet Altan dün bunun için Selimiye kışlasının yolunu tutmuş...
Sonrasını ondan okuyoruz;

"ÜIkenizin ordusunda nasıl subaylar olsun" dendiğinde "işte böyle" diye gösterilebilecek bir hâkim albayın odasına aldılar beni.
Uzun boylu, yakışıklı, kibar, ölçülü, saygılı, genç bir albay.
Geniş ve aydınlık odasının büyük pencerelerinin altında saksılar içinde çiçekler duruyor.
Masasından, odasından, üniformasını taşıyış biçiminden titiz ve zevkli biri olduğu anlaşılıyor.
"Taze çay demlettim, içer misiniz," dedi.
Kulplu bir cam fincanda çay getirdiler.
Konuşmaya başladık.
"Yayımladığımız Balyoz Planı belgelerinin orijinallerini biz mi CD'ye geçirdik yoksa bize o bilgiler CD içinde mi geldi," öğrenmek istediği buydu.
"Baransu'ya CD'ler halinde getirdiler, biz CD'ye çekmedik" dedim. "CD'leri verirken belgelerin orijinallerini de göstermişler."

Belgeleri kimin getirdiğini bilip bilmediğimi sorduktan sonra, "tabii kaynağınızı söylememe hakkınız var" diye kibarca ekledi.
"Birinci Ordu'da görev yapmış bir emekli subayın getirdiğini biliyorum ama kimliğini bilmiyorum. Bilsem de söylemem," dedim.

(...)
"Önce orijinal belgeler mi yoksa CD'ler mi geldi" diye sordu.
"Gazetede haberlerin yayımlanış tarihlerine bakarsanız belgelerin geliş sırasını görürsünüz. Önce CD'ler geldi. Yayımladık. Sonra Çetin Doğan televizyonları dolaşarak Balyoz Planı'nı yalanlamaya başlayınca sanırım onun yalanlamasına tepki olarak bir bavul orijinal belgeyi de bize verdiler. Biz de savcılığa gönderdik. Biz, prensip olarak elimizde bilgi ve belge tutmayız, belgeyi alır almaz doğru olup olmadığını araştırırız, doğru olduğuna karar verdiğimiz anda da yayımlarız." Sonra kendisine bu belgelerin doğru olduğundan emin olduğumu söyledim.

(...)
Sonra konuştuklarımız genç bir hanım tarafından tutanağa geçirildi.
İmzaladıktan sonra, genç albay, "bazen yazıyorsunuz," dedi, "ama biz emirlerle soruşturma yapmıyoruz ya da olayı kapatmıyoruz. Emin olun komutanımız da olayın aydınlanmasını çok istiyor."

Sorgu bittikten sonra genç albay beni koridora kadar yolcu etme nezaketini gösterdiğinde kendisine, "yayımladığımız belgelerle ilgili bir şey öğrenmek istediğinizde bizi arayın" dedim, "biz bir sistemin ortaya çıkması için yayımlıyoruz o belgeleri, kimseden de saklamıyoruz, istediğinizde size de veririz."
aktifhaber

19 Şubat 2010
'Benim İçin Susanlar Şimdi Cihaner'i Savunuyor'
İzmir'de "Yengeç" adı verilen operasyonla tutuklanan 10. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Asım Korkut, HSYK'ya üyelerine tepki gösterdi.

İzmir'de "Yengeç" adı verilen operasyonla tutuklanan 10. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Asım Korkut, "Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı'na haksızlık yapılmışsa, aynısı 16 ay önce bana da yapıldı. O zaman ses çıkarmayanların şimdi hak hukuk adına konuşmalarını samimi bulmuyorum." dedi.

Korkut, İzmir'deki bürosunda avukatı Şakir Balcı ile bir basın açıklaması yaptı. Korkut, kendisinin de 16 ay önce özel yetkili cumhuriyet savcılığının yürüttüğü soruşturma kapsamında gözaltına alınıp tutuklandığını hatırlattı. Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yaşadığı sıkıntıları anladığını belirten Korkut, "Yaşamım alt üst oldu. Ben, ailem, yakınlarım büyük sıkıntı yaşadı. Sayın Başsavcımıza yapılan hukuksuzlukları tasvip etmemiz mümkün değil. Ailem çok büyük sıkıntı yaşandı, kanser oldu. Yaşananların telafisi mümkün değil. Ancak Başsavcıya bir haksızlık yapılmışsa bunun aynısı bana yapıldı. Ortada bir haksızlık, hukuksuzluk varsa aynısı bizim olayda da vardı. Bana yapılırken ses çıkarmayanların, hak hukuk adına konuşmalarını samimi bulmuyorum." diye konuştu.

Kendisi hakkında soruşturma yürüten Cumhuriyet Başsavcı Vekili'nin de 'yetki aşımında' bulunduğunu öne süren Korkut, "Ancak bizim olayda aynı duyarlılığı Hâkimler Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) göstermemiştir. Soruşturmayı yürüten Sayın Başsavcı Vekili hakkında suç duyurusunda bulunacağım. Bakalım şimdi ne denilecek?" açıklamasında bulundu.

Asım Korkut'un avukatı Şakir Balcı ise müvekkili hakkında Yargıtay 5. Ceza Dairesi tarafından verilen kararın hukukçularca iyi analiz edilmesi gerektiğini kaydederek, şunları söyledi: "Erzincan - Erzurum hattında yaşanan tartışmaların tamamını Asım Korkut'a ilişkin soruşturma ve yargılamalar sırasında dile getirmiştik. Müvekkil çok daha ağır uygulama ve yaptırımlara maruz kalmıştır. Nihai karar verme noktasındaki makam da dahil tüm başvuru ve itirazlar karşısında müvekkilin aleyhine yapılan uygulamalar, hukuka uygun hale getirilmemiştir."

Şakir Balcı, 1. sınıf hâkim ve savcıları yargılama yetkisinin yasa gereği Yargıtay'da olduğunu kaydederek, "Hâkimler ve Savcılar Kanunu'nun 86. maddesi gereğince 1. sınıf hakim ve savcıları yargılama yetkisi Yargıtay ilgili ceza dairesinde yapılır. Ayrıca Ergenekon davasıyla başsavcı arasında ilişki kuruluyorsa, davanın sanıklarıyla birlikte yargılama merci Yargıtay'ın ilgili ceza dairesidir. Bu davanın da 3 ay içinde bitirilmesi gerekir." diye konuştu

Asım Korkut'un avukatı Şakir Balcı ise "16 ay önce bizde böyle bir sıkıntı yaşadık. HSYK'nın Yargıtay ve Danıştay'a verdikleri tepkiye karşılık günaydın diyorum." dedi

Asım Korkut'un, tefecilik suçundan yargılanan Vedat Orhan Çelenk'in tahliyesi sürecinde rüşvet istediği iddia edilmişti. Yargıtay 5. Ceza Dairesi, 1. derece mahkeme sıfatıyla ''rüşvete teşebbüs'' suçundan Asım Korkut'a 10 ay hapis cezası öngörmüş, ancak ''hükmün açıklanmasının geri bırakılmasına'' karar
aktifhaber

27 Şubat 2010
VE BÜYÜK PLAN DEVREDE
Ve "İtirazla Salma Planı" devrede. Dediğimiz oldu Hürriyet ve Milliyet psikolojik zemini oluşturmaya başladı. Şimdi ikinci aşama var...

Hürriyet’ten Fatih Çekirge bugün köşesinde “kritik” bir soru sordu:

“Savcı orgeneralleri ‘Kaçma ve delil karartma ihtimalleri yok’ diyerek bıraktığına göre görevde olan amirallerin kaçma ihtimali mi vardı da tutuklandılar?”

Çekirge bu soruyu sorduktan sonra “Bu sorunun şiddeti giderek artıyor.” demeyi de ihmal etmemiş.

Soru Çekirge’nin kaleminden Hürriyet’te böyle yer alırken, Milliyet’te ise Fikret Bila’nın kaleminden dile getiriliyor. Hem Hürriyet hem Milliyet’in topa girmesi "soru"nun “kritikliğini” daha iyi anlamamızı sağlıyor.

Baykal’la konuşan Bila şöyle yazıyor:
“Baykal, yaşananlar karşısında şu sorunun da sorulması gerektiğini belirterek devam etti:
‘Çok büyük bir iddiayla soruşturma başlatıyorsunuz. Darbeden söz ediyorsunuz. Üst düzey komutanları gözaltına alıp, 4 gün bekletip, sorguluyor ve mahkemeye bile sevk etmeden savcılıktan bırakıyorsunuz. O zaman bu büyük iddiayla niye ortaya çıktınız? Yani bu işlerden üsteğmenler mi sorumlu oluyor? Nedir? Yargının ciddi bir inandırıcılık sorunuyla karşı karşıya olduğu ve hukuki değil siyasi hareket ettiği anlaşılmaktadır.’ ”

Şuan soru işaretleriyle dile getirilen şey aslında önemli bir strateji.. Doğan Grubu’nun amirallerinin çevirmeye başladığı strateji yakında uygulamaya konacak.

Planın ilk adımında kuvvet komutanlarının serbest bırakılmasının üzerinden "Üstler serbest, astlar tutuklu" tartışması başlatılacak. İkinci adımda ise "İşi asıl planlayan, emir veren üstler serbestse, alttakiler neden tutuklu?" propagandası yapılacak. Bu sayede astların da serbest bırakılması için psikolojik zemin oluşturulacak. Sonrasında İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin'le temasa geçilecek. Tutuklama kararlarını veren 10. Ağır Ceza Mahkemesi Hakimi üzerindeki HSYK baskısıyla da istenen sonuç elde edilecek.
Çünkü Balyoz soruşturmasını yürüten savcıların özel yetkileri alınmak isteniyor. Hafta içerisinde iddiaları doğrulatacak nitelikte ilginç bir gelişme yaşandı. İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı Aykut Cengiz Engin, rahatsızlığı sebebiyle gözaltıların olduğu gün hastaneye giderek anjiyo oldu. Engin, anjiyo nedeniyle 5 günlük rapor aldı. Engin'e ulaşmak mümkün olmazken ani bir gelişme yaşandı. Başsavcı Engin iznini aniden yarıda bölerek görevinin başına döndü. Döner dönmez de kuvvet komutanlarının serbest bırakıldığı süreç başladı. Kuvvet komutanları Oramiral Özden Örnek, Orgeneral İbrahim Fırtına ve Orgeneral Ergin Saygun mahkemeye sevk edilmeden serbest bırakıldı. Adliyede resmen üstler serbest bırakılırken, astlar tutuklandı.

Üstler serbest bırakılırken tutuklu astların itiraz etmeleri aşamasında serbest bırakılmaları için yoğun baskı oluşturulduğu adliye muhabirlerine kadar yansıdı. İddiaya göre Başsavcı Aykut Cengiz Engin ve 10. Mahkeme Başkanı Zafer Başkurt bu konuda yoğun çalışma içinde. Baskılarla soruşturmada tutuklananların itiraz aşamasında serbest bırakılmalarını sağlamak hedefleniyor.

İşin diğer yönü ise kararı vereceklerin ne kadar bağımsız olduğu. 10. Mahkeme Başkanı Zafer Başkurt'un hakkında rüşvet suçundan dolayı soruşturma yürütüldüğü, bu dosyanın HSYK'nın önünde olduğu biliniyor. Bu durumun tutukluların serbest kalmasında bir koz olarak kullanılacağı vurgulanıyor.
aktifhaber

03 Mart 2010
Askeri Hakim Serbest Bırakıldı
Sahte ''askerliğe elverişsiz raporu'' hazırladıkları iddia edilen suç örgütüne yönelik soruşturma kapsamında ifade veden Askeri Hakim Albay Ahmet Erdem serbest bırakıldı.

Sahte ''askerliğe elverişsiz raporu'' hazırladıkları iddia edilen bir suç örgütüne yönelik soruşturma kapsamında savcılıkta ifade veden Askeri Hakim Albay Ahmet Erdem serbest bırakıldı.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesine avukatıyla birlikte gelen Erdem, soruşturmayı yürüten Cumhuriyet Savcısı Hikmet Usta tarafından ''şüpheli'' sıfatıyla sorgulandıktan sonra serbest kaldı.

aktifhaber

04 Mart 2010
Kaçmaz Yargılanmaya Başlandı
Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, görevini kötüye kullandığı ve soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği iddiasıyla yargılanmaya başlandı.

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, görevini kötüye kullandığı ve soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği iddiasıyla Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nde yargılanmaya başlandı.

Duruşma sonrası çıkışta gazetecilerin sorularını cevaplayan Kaçmaz, sürecin devam ettiğini belirterek bir şey söylemek istemediğini ifade etti. "Siyasi savunmamı yaptınız" sorusuna Kaçmaz, 'hayır' cevabını verdi.

Kaçmaz hakkında, Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığı'nın görevlendirdiği iki başmüfettiş tarafından yürütülen soruşturmada 7 suçlamada bulunulmuştu. Suç duyurusu üzerine Ankara Başsavcılığı soruşturma başlatmış ve Ankara 7. Ağır Ceza Mahkemesi'ne dava açmıştı. Mahkeme ise Osman Kaçmaz'ın birinci sınıf hakim olması nedeniyle dosyayı ilk derece mahkemesi sıfatıyla Yargıtay 4. Ceza Dairesi'ne gönderdi.

Duruşmaya, sanık Osman Kaçmaz ve avukatı Baykal Doğan katıldı. Eski YARSAV Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Sincan Adliyesi'nde görevi bazı hakimler ile Osman Kaçmaz'ın oğlu da duruşmayı izledi.

Osman Kaçmaz, savunmasında, yargılama konusu davanın ''siyasi bir dava'' olduğunu öne sürerek, ''Benim de içinde bulunduğum hedef seçilen kişilere adeta cadı avı yaparcasına saldırılan bu süreç, dünya durdukça, laik, demokratik, sosyal bir hukuk devleti olarak kalacak olan Türkiye Cumhuriyeti hukuk tarihinin en karanlık sayfası ve tarihimize vurulmuş kara bir leke olarak kalacaktır'' ifadelerine yer verdi.

Savunmasında, hakkında yapılan soruşturmanın başlangıcından bugüne değin ''her türlü hukuk dışı kısıtlama ve engellemelere'' rağmen yapabildiği savunmalarını tekrar ettiğini belirten Kaçmaz, ''Ancak Türkiye Cumhuriyeti Anayasası'ndan aldığı yetkiyi kullanan, her şeye rağmen bağımsız ve tarafsızlığını koruyabilen yüce heyetinizin önünde sözlü savunma yapabilme olanağına sahip olduğum için kendisine bu hak tanınmayan meslektaşlarımı da düşündüğümde kendimi şanslı hissediyorum. Heyetinizce yargılanmaktan dolayı onur duyuyorum'' dedi.

Kaçmaz, savunmasında şunları kaydetti:

''Cadı avı ilan ederek bizleri yakmak isteyen kişiler şunu unutmamalıdır, biz gerekirse yanacağız, yanarken ateşimizin oluşturacağı aydınlık, geride kalanların özgürlük ve bağımsızlık savaşına ışık tutacaktır."

"Kovuşturma süreci hariç olarak yargılama konusu dava neden siyasi bir davadır?"

'Yüksek hakim, hakim ve Cumhuriyet başsavcıları ile savcıların haberleşme hürriyetleri ve özel hayatlarının gizliğinin hiçe sayılarak yasa dışı telefon dinleme, izleme, ortam dinlemesi gibi işlemlere tabi tutulduklarını'' savunan Kaçmaz, Eminağaoğlu'na yönelik soruşturmalar açıldığını, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in de tutuklandığını kaydetti.

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Ankara Cumhuriyet Başsavcılığınca verilmiş takipsizlik kararlarına karşı itiraz merci olduğunu anımsatan Kaçmaz, mahkemede baktığı ve gündemde yer alan davalar ile hakkında açılan soruşturmalara ilişkin değerlendirmelerde bulundu.

Osman Kaçmaz, ''Ülkenin birçok kurum ve kuruluşunu sinsi bir çaba ile ele geçiren, alfabenin bir harfiyle adlandırılan, neye hizmetle görevli olduğu belli olmayan bir cemaatin mensupları adeta yasa dışı örgüt yapı ve disiplini ile hareket ederek, adım adım ülkenin tüm kalelerini ele geçirmek istemektedirler." dedi.
aktifhaber

Danıştay Üyesi Bozkurt defnedildi
17:00 - Ankara'da dün yaşamını yitiren Danıştay Beşinci Daire Üyesi Sadri Bozkurt, Karşıyaka Mezarlığı'nda toprağa verildi. Bozkurt için Danıştayda düzenlenen törene, ailesi ve ailesi, Danıştay Başkanı Mustafa Birden, Danıştay üyeleri katıldı. 13.03.2010 ANKARA netgazete

6 Nisan 2010 1
100 Savcı&Hakimin İfadesi Alındı
Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’na bağlı müfettişler, Bakırköy Adliyesi'nde yaklaşık 100 hakim ve cumhuriyet savcısının ifadesini aldı. İddia büyük...

Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu’na bağlı müfettişler, Bakırköy Adliyesi'nde yaklaşık 100 hakim ve cumhuriyet savcısının ifadesini aldı. İddia büyük: Çıkar amaçlı suç örgütü oluşturmak!İşte olayın ayrıntısı:

Bakırköy Başsavcısı Mustafa Adagül’ün de müfettişlere ‘tanık’ olarak ifade verdiği öğrenildi. İnceleme sonunda hakim ve cumhuriyet savcıları hakkında soruşturma başlatılıp başlatılmayacağına Adalet Bakanlığı karar verecek.

Bakırköy Adliyesi’nde hareketli günler yaşanıyor... Adliye’de görev yapan yaklaşık 100 hakim ve cumhuriyet savcısı, sırayla Adalet Bakanlığı müfettişlerine savunma veriyor. Savunma veren hakim ve cumhuriyet savcılarının yanı sıra Bakırköy Başsavcısı
Mustafa Adagül’ün ‘tanık’ sıfatıyla dinlendiği öğrenildi.

Adalet Bakanlığı'na yapılan ‘sahte imzalı’ ihbar mektubu üzerine harekete geçen Ceza İşleri Genel Müdürlüğü, Bakırköy Adliyesi’ne müfettiş gönderdi. Yaklaşık 8 aydır inceleme yürüten müfettişlerin, bu süre zarfında çok sayıda hakim ve cumhuriyet savcısının ifadesini aldıktan sonra raporunu hazırlamaya başladığı kaydedildi.

Peki, müfettişlerin bu kadar çok hakim ve cumhuriyet savcısının savunmasını almasına gerekçe olarak ne gösterildi?

Türkiye’nin önde gelen altın üreticisi firmalarından birinde çalışanlar ile büyük firmalarda danışman olan bazı kişilerin ‘çıkar amaçlı’ işler yaptırmak amacıyla hakim ve cumhuriyet savcılarıyla yakın ilişki kurduğu, çocukları veya yakınları avukat olan hakim ve cumhuriyet savcılarının bazı davalarda taraflar arasında ‘yanlı’ davrandığı iddia edildi.

Emekli olan bir cumhuriyet savcısının adı kullanılarak gönderilen ihbar mektubunda, Bakırköy Adliyesi’nde görev yapan bazı hakim ve cumhuriyet savcılarının gayri meşru ilişkiler içerisinde bulunduğu, haksız zenginleştiği, lehine karar verdikleri işadamlarının burslarıyla çocuklarını yurtdışında okuttukları iddiaları da incelemeye dayanak oluşturdu.

Bakırköy Adliyesi’nde incelemelerini yürüten müfettişler, hazırlayacakları raporu Ceza İşleri Genel Müdürlüğü’ne verecek. Haklarında inceleme yapılan hakim ve cumhuriyet savcılarına ilişkin soruşturma açılıp açılmayacağına da, Adalet Bakanlığı karar verecek.

Adliye’de savunma veren hakim ve cumhuriyet savcıları da yapılacak incelemenin sonucunu bekliyor.

haberturk

19 Nisan 2010
HSYK ve YARSAV Neden Korkuyor
Adliyedeki olaylı toplantıda “ses çıkaran” 10. İş Mahkemesi Hakimi Abdullah Erdem, HSYK ve YARSAV ile ilgili çarpıcı açıklamalarda bulundu.



Birçok hakim ve savcının korktukları için HSYK'nın yanlışlarını ifade edemediğini söyleyen 25 yıllık hakim Abdullah Erdem, kurulun yetkisi dışına çıktığını söyledi. YARSAV'ın da yargıçları temsil etmediğini kaydeden Erdem, “Ana muhalefet partisi gibi davranıyorlar" dedi...

Röportaj: Seda Şimşek / Bugün

12 Nisan'da Ankara Adliyesi'nde YARSAV'ın düzenlediği toplantıda kamuoyu onun ismini duydu. 10. İş Mahkemesi Hakimi Abdullah Erdem, yargıda statükoya karşı çıkıp, HSYK Başkanvekili'ne "Yeni mi aklınıza geldik" diye sorabildi. Türkiye'nin karşı karşıya kaldığı "yargısal dayatma sürecine" baş kaldıran bir yargıç imajı ile bizi karşıladı.

Emekli olunca konuşmak yerine, görevdeyken konuşma cesaretini de gösterdi. İmam hatip lisesi mezunu olmasına rağmen, meslek lisesi mezunları üniversiteye kabul edilmediği için gitmiş Konya Erkek Lisesi'ni bitirmiş.

Böylelikle Ankara Hukuk Fakültesi'ne girebilmiş. Ankara Hukuk Fakültesi'ni 1975 yılında bitirdikten sonra, Ağrı Hakim Yardımcısı olarak mesleğe adım atmış. Nevşehir Derinkuyu, Artvin Hopa, Çorum İskilip, Sinop, Samsun Hakimliği yaptıktan sonra Ankara 10. İş Mahkemesi Hakimliği'ne atanmış ve 13 yıldır bu görevini sürdürüyor. Yargıda yaşananları bir yargıcın ağzından dinledik.

HSYK hakim ve savcıların haklarını ne kadar savunabiliyor?

Özellikle son dönemlerdeki tutum ve davranışlar dikkate alındığında HSYK'nın hakim ve savcıların haklarıyla, hukuklarıyla, onların sıkıntıları ile uğraşmadığı açıkça görülecektir. Son dönemlerde tamamen görevi dışına çıkmış bir izlenim vermektedir. Ancak, yasa gereği yapması gereken rutin işleri vardır, örneğin tayin, terfi, yetkilendirme gibi.

DÜNYADA ÖRNEĞİ YOK

Sizce Anayasa değişikliği paketi ile gündeme getirilen düzenleme mevcut halinden daha mı iyi daha mı kötü?

Elbette yeni yapılanmanın mevcut yapıdan çok iyi olacağı açıktır. 12 Nisan 2010 tarihli Ankara Adliyesi'nde yapılan toplantı sırasında da dile getirdiğim gibi 14 bine yakın hakim ve savcının kaderi ve geleceği mevcut yapıda üç kişinin elindedir. Alınan kararlara karşı yargı yolu kapalıdır. Katılımcı ve şeffaf değildir. Bir örneğine dünyada, hele hele Avrupa ülkelerinde rastlamak mümkün değildir.

Yeni yapılanmada hakim ve savcıların seçime katılmaları ve temsilci göndermeleri son derece önemli bir değişikliktir. Sayıları 14 bini bulan hakim ve savcıların kendileri ile ilgili alınacak kararlarda, kendilerinden de temsilci bulunmasını son derece çağdaş ve demokratik bir tavır olarak görüyorum.

HUKUK DIŞI HAREKETLER

HSYK bazı savcıları korurken bazılarına karşı çıkıyor. Erzincan savcısını korurken, Şemdinli Savcısı'nı neden meslekten ihraç etti?

Anlatmaya çalıştığım mevcut yapı ve bu yapıyı elinde tutanlar, hukukun dışına çıkarak, ideolojik, siyasi, belki de bizim bilmediğimiz sebeplerden dolayı böyle bir durum ortaya koymuş olabilirler.

Yüksek yargıdaki seçim sistemi nasıl işliyor?

Hakim ve savcılar 1. Sınıf, 2. Sınıf gibi sınıflara ayrılmıştır. Yargıtay'a seçilebilmek için 1. Sınıfa ayrılmak ve bu hakkı kaybetmemiş olmak gerekir. Terfi sistemi yanında not durumu vardır. Bir kürsü hakiminin Yargıtay denetiminden geçirdiği dosyaların onanıp, bozulmasına göre verilen notlara göre terfi derecesi belirlenir. Bir hakim ve savcının Yargıtay'a üye olarak seçilmesinde terfi durumu son derece önemlidir.

Seçimi HSYK yapar. Aday olmak isteyen 1. sınıf hakim ve savcılar HSYK'ya gidip aday olduğunu söyler, bundan sonra seçilip seçilmemesi onun iradesi dışındadır. Benim buraya kadar anlattığım normal olması gereken husustur.

KAST SİSTEMİ UYGULANIYOR

Fiilen uygulama böyle mi?

12 Nisan 2010 tarihli toplantıda da gündeme getirdiğim gibi Yargıtay üyeliğine aday olan hakim ve savcı işini gücünü bırakmakta, tavassut edecek kişiler aramakta, günlerce HSYK'nın kapısında beklemekte, üyelerle görüşme çabası içine girmektedir. Bu durumun yanlışlığını, sistemin bu olmaması gerektiğini, Yargıtay'a seçilecek hakim ve savcılar için eş, dost, ahbap arama yerine, bazı kriterler getirilerek seçilmesinin daha uygun olduğunu hep söyledim.

Bu kriterler neler olabilir?

Örneğin, Yargıtay'ın hangi dairesinde üye ihtiyacı varsa, o dairenin baktığı davalarla ilgili kürsü hakiminin en az 5 sene o kürsüde görev yapması, belirli bir bilgi birikimi ve tecrübe edinmesi yanında not ve terfi sistemine göre, yıllık gelen giden dosyalar açısından birikime neden olmayanların seçilebileceği gibi kriterler getirilebilir. Fiili durum böyle değildir.

Nasıldır?

Örnek vermek gerekirse yıllarca ağır ceza reisliği veya cumhuriyet başsavcılığı yapmış bir meslektaşımız hukukla ilgili bir dairede görevlendiriliyor, yine iş mahkemelerinin görev alanına giren ve son derece karışık bir konu olan sigorta hukuku davalarına bakan Yargıtay 10. Hukuk Dairesi'ne hayatında kürsü hakimliği yapmamış, tamamen bakanlıktaki idari görevlerden gelmiş bir meslektaşımız seçiliyor.

Bu durum önce üyenin seçilmesini sağlamakta, daha sonra ona bir daire bulunmaya çalışılmaktadır. Özellikle son dönemlerde bir kast sistemi uygulanmaktadır. HSYK üyeleri yeni seçilecek Yargıtay üyelerini, onlar da HSYK üyelerini seçmekte, böylece çark dönüp gitmektedir.

BAKAN BULUNMALI

HSYK'da bakan veya müsteşarın bulunması doğru mu?

Bakan ve müsteşarımızın HSYK'da bulunması mevcut yapının bir gereğidir. Yeni yapılanmada en çok eleştiri konusu bu husus olacaktır. Türkiye'nin içinde bulunduğu özel şartlar gereği belirli bir süre bakan ve müsteşarın HSYK'da bulunmasının gerekli olduğunu düşünüyorum.

YARSAV sizleri temsil ediyor mu?

Kesinlikle, temsil etmiyor. Zaten 12 Nisan 2010 tarihli adliye salonundaki toplantı sırasında tepkimin nedeni de budur. Çünkü, YARSAV ve özellikle bir önceki dönemde başkanlığını yapan kişi bir yargıç gibi davranmak yerine, sanki bir ana muhalefet partisi gibi hareket etti. Bu da doğal olarak gerek toplumda gerekse meslektaşlarımız arasında tepkilere neden oldu.

Bütün hakim ve savcılar YARSAV gibi mi düşünüyor?

Kesinlikle hayır. Mevcut hakim ve savcılarımızın küçük bir bölümü YARSAV üyesidir, dolayısıyla onlar gibi düşündüğünü söylemek mümkün değildir.

TÜRKiYE YARGIÇLAR DEVLETiNE DÖNÜŞÜYOR

Türkiye hakim devleti mi hukuk devleti mi?

Türkiye'de mevcut yasalarda Türkiye Cumhuriyeti'nin bir hukuk devleti olduğu yazılıdır, ancak son dönemlerde Anayasa Mahkemesi'nin aldığı kararlar, Danıştay'ın ilgili dairelerinin verdiği kararlar ve özellikle hakim ve savcıları çok yakından ilgilendirmesi nedeniyle HSYK'nın aldığı kararlar bu soruyu gündeme getirdi. Özellikle son dönemde yaşanan olaylar, Türkiye'nin bir hukuk devleti olmaktan çıkıp, bir yargıçlar devletine dönüştüğü tezini doğrulamaktadır.

Türkiye'de bugün yaşanan değişime en fazla direncin yargıdan geldiği gözleniyor. Yargıçlar neden bu kadar sistemi savunuyor?

Hakim ve savcılar her şeyden önce bir insandır. Belki, değişime kapalı olmalarının nedeni aldıkları eğitim, devlete olan bağlılık, devletin bölünmez bütünlüğü gibi hususlar, yani temelde eğitim konusu bu sorunun cevabı olabilir.

Adalet eski Bakanı Mehmet Moğultay 5 bin yandaşını hakim ve savcı olarak bakanlık bünyesine aldığını söylemişti. Bugün yaşanan gelişmelerde sizce bunun bir payı var mı?

Kanımca şikayetlere ve sızlanmalara neden olan kararların alınmasında o dönemde alınmış kişilerin etkisi olabilir.

Hakimin takdir yetkisi ne demek?

Takdir yetkisi demek keyfilik demek değildir. Bazı konularda yasalar hakime takdir hakkı vermektedir. Örneğin cezanın alt ve üst sınırının belirlenmesinde, iyi halin uygulanmasında, hukuk davalarında tazminatlarda indirim yapma gibi konularda dosyanın içeriği dikkate alınarak hakime takdir hakkı verilmektedir. Ancak, bu hak keyfilik anlamında değildir. Her dosyanın kendi özelliğine göre değerlendirilmesi gerekir.

KORKUDAN DÜŞÜNCELER SÖYLENMiYOR

Adliyedeki toplantıda bir savcının, bir de sizin sesiniz çıktı. Yargı içindeki farklı görüşlerin sesleri niye çıkmıyor?

Çok az sayıda olsa da gösterilen tepkinin doğru olmadığını ifade eden meslektaşlarımın yanında toplantının tamamen amaç dışına çıktığı, YARSAV'ın şovuna dönüştürüldüğü açıkça dile getirenler de oldu.

Neden bu yüksek sesle dile getirilmiyor?

HSYK'dan mı korkuyorlar? Buna 'evet' demek zorundayım. Çünkü, kamuoyunca çok yakından bilindiği gibi bir savcı arkadaşımızın yaptığı soruşturma sırasında sorgusuz sualsız meslekten atılması (Van Savcısı'nın durumu), Ergenekon olarak bilinen yargılamalarla ilgili olarak Erzurum ve İstanbul'daki bazı savcıların başına gelenler ister istemez meslektaşlarımızı düşündürmektedir. Bu yeni yapılanma sonrası kurul kararlarının yargı denetimine açılacak olması, meslektaşlarımız üzerindeki bu psikolojik baskının ortadan kalkmasına neden olacaktır.

BAŞKAN VEKiLi ‘DÜŞÜNCELERiMiZE YANDAŞ BULMAK iÇİN BU TOPLANTIYI YAPTIK’ DEDi

Erdem, YARSAV'ın 12 Nisan'da Ankara Adliyesi'nde düzenledeği toplantıda "Yandaş bulmak için mi buradasınız" diye sorduğu HSYK Başkan Vekili'nin "Evet" dediğini aktardı...

12 Nisan'da adliyede yapılan toplantıda neler yaşandı?

Olayın olduğu gün sabah duruşmaya çıktığım için toplantıdan haberdar değildim. Saat 10.30 sıralarında öğrendim toplantıyı. Salona gidip uygun bir yerde oturdum, fakat kısa süre sonra toplu halde bir kalabalığın gelerek salona girdiğini gördüm. Bunların içinde özellikle Ankara Adli yesi'nden Yargıtay'a seçilmiş kişilerin olduğunu görünce bu toplantının duyuru belgesinde söylendiği gibi olmadığını düşünmeye başladım.

Buna mı tepki gösterildi?

Sayın Danıştay Başkanı, Yargıtay Başkanı ve HSYK Başkan Vekili salonda yerlerini aldı. Ankara Adliyesi'nde YARSAV'ın temsilcisi olduğunu düşündüğüm bir meslektaşım açış konuşması yaparken bir savcı arkadaşımız kürsünün önüne kadar geldi ve "Bu toplantı kimin için yapılıyor? Eğer Ankara hakim ve savcıları için yapılıyorsa onlar dışarıda kaldı, merdivenlerde bekliyorlar. Lütfen toplantının amacına uygun davranılsın..." gibi sözler sarfettikten sonra kürsü önünü terk etti.

Merdivenlerden çıkarken bir bayanın "dışarı çık" diyerek savcı arkadaşımızın kolundan ve omzundan çekiştirmesi üzerine bir kargaşa meydana geldi. Bir hakim olarak meslektaşımıza karşı sergilenen tutumu eleştirmek ve toplantının amacının dışına çıkartılmış olduğunu görerek, başkanlara karşı tepki gösterdim. Toplantının amacına uygun olarak yapılmasını istedim.

Yapıldı mı?

Başkanlar günlerdir televizyonlarda ve değişik platformlarda dile getirdikleri düşüncelerini tekrar dile getirdi. Konuşmalar bittikten sonra verilen imkân üzerine mikrofonu alıp başkanlara, "Ben 13 senedir Ankara Adliyesi'nde görev yapıyorum, bugüne kadar niçin böyle bir toplantı düzenlemediniz? Bizi niçin hatırlamadınız? Yoksa amacınız kendi düşüncelerinize yandaş ve taraftar bulmak mı?" diye sorduğumda HSYK Başkan Vekili, "Aynen doğrudur. Kendi düşüncelerimize taraftar ve yandaş bulmak için yaptık" cevabını verdi. Dolayısıyla mevcut toplantının Ankara hakim ve savcıları ile sohbet toplantısı olmadığı ortaya çıktı.

EMRE UYDULAR DARBECİLERİ AYAKTA ALKIŞLADILAR

28 Şubat brifinglerini mi hatırlattı size?

Hatırlattı. O günün yüksek rütbeli subayları toplumun değişik kesimlerini bilgilendirme amacıyla toplantılara çağırdı. Aslında bu bir rica değil, bir emirdi. Ne acı ki, durmadan yargının bağımsızlığından söz eden birçok hakim ve savcımız bu emir karşısında istenilen yere gitti ve darbeci subayları ayakta alkışladı. Ben ve Ankara Adliyesi'nde birkaç arkadaşımız bu emir ve talimatı protesto ettik, toplantıya katılmadık.

07 Mayıs 2010
, 'görevi kötüye kullanma' ve 'hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal etme' suçlarından Yargıtay'da yargılandığı davada ilginç gerekçelerle beraat etti



Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, 'görevi kötüye kullanma' ve 'hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal etme' suçlarından Yargıtay'da yargılandığı davada ilginç gerekçelerle beraat etti.

Kaçmaz'ın 'görevinin gereğini yerine getirmediğini' kabul eden Yargıtay cumhuriyet savcısı, 'kamu mağduriyeti oluşmadığı için' beraat talep etti. Mahkeme de talebe uydu.

Osman Kaçmaz'ın, 'görevi kötüye kullanma' ve 'hazırlık soruşturmasının gizliliğini ihlal' suçlarından yargılanmasına Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nde devam edildi. Yargıtay Genel Kurul Salonu'nda yapılan 3. duruşmaya, Osman Kaçmaz ve avukatı Baykal Doğan katıldı. Duruşmayı eski YARSAV Başkanı ve Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, Sincan Adliyesi'nde görevli bazı hakimler ile Osman Kaçmaz'ın oğlu da izledi.

Yargıtay cumhuriyet savcısı esas hakkındaki görüşünde '16 Ekim 2008'de görevinden izin alarak ayrıldığı ve izin dönüşü 17 Ekim 2008'de mesai saatleri içinde göreve başlaması gerekirken, İstanbul Havalimanı'nda bulunduğu sırada Sincan Mahkemesi'ndeki görevlileri aradığı aktarıldı. Göreve dönmüş gibi göreve başlama yazısı yazdırdığı şeklindeki eyleminde, Kaçmaz'ın görev gereklerine aykırı hareket ettiğinin anlaşıldığı belirtildi. Esas hakkındaki görüşte, ancak bu eylem sonucunda herhangi bir mağduriyetin söz konusu olmadığı, kamu zararının oluşmadığı ve hukuk düzeni içerisinde bireylere haksız kazanç sağlandığına dair bir tespit yapılmadığı vurgulanarak, Osman Kaçmaz'ın bu eylemiyle ilgili beraatına karar verilmesi istendi.

Osman Kaçmaz'ın, görev yaptığı sırada 14 Ocak 2009'da Kandıra Cumhuriyet Başsavcısı ile yaptığı telefon görüşmesinde, 'Okyanus' operasyonu kapsamında Konya Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Özdemir'in mahkeme kararıyla dinlendiği bilgisinin, Özdemir'e iletilmesi gerektiğini söylediğinin iddia edildiği hatırlatıldı.

Esas hakkındaki görüşte, Mehmet Özdemir hakkında 'Okyanus' operasyonuyla ilgili dava açılmadığı ve Özdemir ile ilgili herhangi bir mahkeme kararı bulunmadığı belirtildi. Kaçmaz'ın, Özdemir'e mahkeme kararının bildirilmesini istediği tarihte Okyanus operasyonu çerçevesinde herhangi bir ihbar yapıldığına dair delil bulunmadığı gerekçesiyle Kaçmaz'ın bu suçtan da beraatına karar verilmesi talep edildi.

Esas hakkındaki savunmasını yapan Osman Kaçmaz ise "Ben cadı değilim, burası da engizisyon mahkemesi değil, yüce Türk milleti adına mutlak adaletin tecelli ettiği yerdir. Beni yakamayacaklar. Ben yüce Türk milletinden aldığım güç ve yetkiyle adalet savaşı vermekteyim." dedi.

Yargıtay 4. Ceza Dairesi, Kaçmaz'ın beraatine karar verdi. Yargıtay 4. Ceza Dairesi'nin kararında, Kaçmaz'ın, Kandıra Cumhuriyet Başsavcısı'nı telefonla arayıp, Konya Cumhuriyet Başsavcısı Mehmet Özdemir'in dinlendiğini söyleyerek, 'soruşturmanın gizliliğini ihlal ettiği' iddiasıyla hakkında kamu davası açıldığı belirtildi. Kararda, Özdemir hakkında verilmiş herhangi bir dinleme kararı bulunmadığı anlaşıldığından, Kaçmaz'ın bu suçtan beraatına hükmedildiği ifade edildi. Dairenin kararında ayrıca, Kaçmaz'ın, göreve gelmeden görevinin başındaymış gibi UYAP aracılığıyla göreve başlama yazısı yazdırmasının görev gereklerine aykırı olduğunun kabul edildiği belirtildi. Kararda, ancak kamu zararı, haksız kazanç sağlama veya herhangi bir mağduriyet oluşmadığı göz önüne alınarak Kaçmaz'ın bu suçtan da beraatına karar verildiği açıklandı.

Kararın açıklanmasının ardından Kaçmaz, duruşmayı izleyenlerle birlikte Yargıtay'dan alkışlarla ayrıldı. Kaçmaz, gazetecilere yaptığı açıklamada, beraat ettiğini hatırlatarak, bunun bir 'dönüm noktası' olduğunu söyledi. Kaçmaz, "Adalet Bakanlığı'nın kurmuş olduğu tuzağa yüce yargıçlar düşmediler. Bu bir dönüm noktası. Bundan sonra hukuksuz sorgulamaların olmayacağını düşünüyorum. Sadece Berlin'de hakimler yok, Ankara'da da görmüş olduğunuz hakimler var." dedi. aktifhaber

21 Mayıs 2010 06:08
Şengün'e "Tahliye Et" Baskısı
Yargıtay 8. Daire Üyesi Aktan’a ait olduğu iddia edilen son ses kaydında Mahkeme Başkanı Şengün’e yapılan “Emin Gürses’i tahliye et” baskısı anlatılıyor.

Yargıtay 8. Daire Üyesi Hamdi Yaver Aktan’a ait olduğu iddia edilen son ses kaydında Mahkeme Başkanı Şengün’e yapılan “Emin Gürses’i tahliye et” baskısı anlatılıyor. Şengün iddiaları reddetti

Yargıtay üyeleri arasında geçen ve Erzincan Ergenekon davasının üzerinin örtülmesi tüm sanıklarının da tahliye edilmesiyle ilgili konuşmalar yüksek yargıyı sarsmaya başladı. Ergenekon iddianamesinde “Ergenekon Silahlı Terör Örgütü’nün yüksek bürokrasiden eleman kazanma toplantısı” olarak nitelenen Kent Otel Toplantıları’nın müdavimlerinden olduğu ortaya çıkan Yargıtay 8. Daire Üyesi Hamdi Yaver Aktan’ın başrolde olduğu ses kayıtlarında konuşulanlar hukukçular tarafından “Terör örgütüne yardım ve yataklık” suçu kapsamında değerlendiriliyor.

Aktan’ın üçüncü ses kaydında ise “Ergenekon Silahlı Terör Örgütü” iddiasıyla sürdürülen yargılamayı yapan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün’e tutuklu sanıkların tahliye edilmesi için yapılan baskı anlatılıyor. Yargıtay Üyesi Aktan’a ait olduğu iddia edilen kişi Başkan Şengün’e tutuklu sanık Emin Gürses’i tahliye etmesini söylediğini anlatıyor. Aktan ses kaydında şu şok itiraflarda bulunuyor: “Emin Bey çıktı mı? Çıktı. Söyledik burada Köksal’a, ne tutuyorsun bu adamı.”

BAŞKAN SÜREKLİ TAHLİYE İSTİYOR

Emin Gürses’le tahliye olduktan sonra da görüştüğünü anlatan Aktan şöyle konuşuyor: “Tahliye olduktan sonra Rizeli bir bakkaldan telefon numarası aldım oraya girdim, telefon kullanmıyormuş ama eski kabadayılığı yok. Attılar içeriye çıkardılar diyor. 3 tane de kitap yazdım yayınlasınlar dedim hocam onu. Gene atarlar dedi. Sende dedim, laik bir çocuksun, insansın dedim, boş ver dedim, böyle şeyler olur.”

“Ergenekon Silahlı Terör Örgütü üyesi olmak” suçundan tutuklu yargılanan Doç. Dr. Emin Gürses, geçtiğimiz Ocak ayında tahliye edilmişti. Ergenekon Mahkemesi’nin başkanlığını yapan Köksal Şengün, son dönemde 30’dan fazla tutuklu sanığın tahliye edilmesini istemesiyle dikkat çekmişti.
aktifhaber

Mahkeme kararını beğenmedi; 3 hakim öldürdü
03:30 - Çin'in güneyindeki Hunan eyaletinde bir adam boşanma davasında adil davranmadığını düşündüğü mahkemeden intikam için, bölge mahkemesinde görev yapan 3 hakimi makamında öldürdü, 3 hakimi de yaraladı. 03.06.2010 ANKARA netgazete

ERGENEKON'DA "AŞK" OYUNU

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün ile HSYK Başkanvekili Kadir Özbek teknik takibe takıldı. Ve...
Ergenekon'un son dalgasında mahkeme başkanı Köksal Şengün'ün de dinlemeye takıldığı ortaya çıktı.

İddia: Savcı sorguda 'bir kadın avukatın Şengün ile ilişkisi olduğunu ve onu davayı bırakmaya ikna etmeye çalıştığını öne sürerek sorular sordu.

Dört avukatın tutuklandığı ve eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın gözaltına alındığı son Ergenekon dalgasında, davaya bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün ile Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkanvekili Kadir Özbek de teknik takibe takıldı. İddiaya göre, sorgu tutanaklarında, son dalgada tutuklanan avukat Tülay Bekar’ın, Oktay’ın yönlendirmesi sonucu ‘kadınlık ve cinselliğini kullanarak’ Şengün üzerinde hakimiyet kurduğu, davadan ayrılması veya Yargıtay üyeliğine terfi ederek çekilmesi, yahut kimi sanıkları tahliye etmesi yönünde etkilemeye çalıştığı’ savunuldu. Ergenekon’un yüksek yargıyı da etkilemeye yönelik faaliyetleri kapsamında, Şengün’ün yanı sıra İstanbul 10 ve 14. ağır ceza mahkemesi başkanları Zafer Başkurt ve Erkan Canak’ın Kadir Özbek’le buluşmalarının izlendiği savunuldu.

İhbarla başladı

Oktay’ın gözaltına alındığı ve avukat Ali Hadi Emre, Kudbettin Kaya, Mehmet Cengiz ile Tülay Bekar’ın tutuklandığı son Ergenekon dalgası, iddiaya göre, 24 Şubat 2009’da polise ait 155 İhbar Hattı’na gelen ihbarla başladı. İhbarda; ‘İşçi Partili (İP) sanıkların avukatı Cengiz, Trabzon Gazeteciler Cemiyeti Başkanı Canfer Balçık ve Tülay isimli avukatın Ergenekon Davası’nı lehlerine çevirmek için hâkim ve savcıları etkilemeye yönelik çalışma yaptıkları, ekibin Doğu Perinçek ve Veli Küçük’e bağlı çalıştıkları’ savunuluyordu.

İstanbul Cumhuriyet Savcılığı, teknik takip başlattı. Takipten yola çıkan savcılık; avukat Tülay Bekar’la bağlantılı olarak, eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ve avukat Ali Hadi Emre ile avukat Kudbettin Kaya’yı soruşturmaya kattı. Her ne kadar soruşturma, Perinçek-Küçük merkezli başlatılsa da süreç içerisinde bütün seyir değişti. Bu arada, Canfer Balçık’ın cemiyet başkanı değil, emekli asker olduğu anlaşıldı. İddiaya göre Ergenekon; Oktay, Bekar, Emre ve Kaya aracılığıyla Yargıtay’ı, HSYK’yı, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün’ü ve Beşiktaş’taki İstanbul 10 ve 14. ağır ceza mahkemesi başkanlarını etki altına almaya çalışıyordu. Savcılık, “Avukat Bekar’ın kadınlık ve cinselliğini kullanarak Şengün’le irtibat sağladığı ve zaman içerisinde ilişkisini geliştirerek, üzerinde hakimiyet kurmaya çalıştığı, davayı etkilemeye çalıştığı ve yönlendirmeye yönelik faaliyetler yürüttüğü, bu faaliyetleri Oktay’ın yönlendirmeleri sonucu gerçekleştirdiği”ni iddia etti ve avukat Tülay Bekar’ın telefonlarını dinlemeye aldı. Böylece Bekar’ın Şengün’le yaptıkları, özel hayata dair görüşmeler dosyaya girdi.

Telefon konuşmaları soruldu

İddiaya göre Bekar, Şengün’ü Ergenekon Davası’nı bırakıp emekli olması için etkilemeye çalışıyordu. Bekar’ın telefonda Şengün’e, “Sen şu davayı gönder, gönderdikten sonra bir hafta tatile gidelim”, “Artık bırak o davanı da bana gel”, “Sen git emekli ol, lütfen emekli ol, ne olur emekli ol” dediği öne sürüldü. Şengün’ün özel hayatına dair bu görüşmelerin diğer sanıklara soru olarak da yöneltildiği iddia edildi. Hakim Şengün’e davadan ayrılması için Yargıtay üyeliğine seçilmesi ve bazı sanıkları tahliye etmesi yönünde tavsiyede bulunulduğu ve baskı yapıldığı da iddia edildi

Özbek’e teknik takip

Şengün’ün 10 Eylül 2009’da saat 16.30’da HSYK Başkanvekili Özbek’le makamında yaptığı görüşme teknik takibe takıldı. Savcıya göre görüşmeden sonra Oktay ve Şengün, Tülay Bekar’ın Ankara’daki ofisinde buluşup, ‘durum değerlendirmesi’ yaptı. İddiaya göre, 2 Ağustos 2009’da Bekar’ın İstanbul’daki ofisinde Oktay, Bekar ve Şengün, bu amaçla buluştu. Buluşmada Şengün’e, ‘davadan çekilmesi ya da emekli olması için ikna çalışması yapıldı. Yine iddiaya göre, aynı amaçla 16 Eylül 2009’da saat 19.00’da Şengün ve Oktay, İstanbul Florya’daki bir restoranda buluştu.

Hâkimler polis kamerasında

Ergenekon’un son dalgasıyla ilgili bir diğer iddia ise Ergenekon örgütünün Beşiktaş’taki adliyedeki hâkimleri etkilemeye çalıştığıydı. Beşiktaş adliyesindeki İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt ve 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak’ın 30 Mayıs ve 14 Ekim 2009’da Ankara’da bir restoranda Kadir Özbek ve Seyfi Oktay ile görüştüğü belirtilerek görüşmeye ait görüntülerin sorgu tutanağına eklendiği öne sürüldü. Fotoğraflar arasında Özbek’in de kareleri vardı. Zanlı avukat Kudbettin Kaya’nın görüşme için “Canak ve Başkurt’un mesleki sorunları için Seyfi Oktay aracılığıyla yapıldı” dediği ileri sürüldü. Sorguda Özbek ile ilgili çok sayıda sorunun yöneltildiği iddia edildi.

Avukata yargıyı etkileme davası

Ergenekon davasındaki sanık avukatlarının tutuklanmasına yönelik tepkiler sürerken tutuklu sanık Sevgi Erenerol’un avukatı Vural Ergül hakkında, ‘Adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ suçundan soruşturma yürütüldüğü ve şüpheli olarak ifadesinin alınması için savcılığa çağrıldığı öğrenildi.

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesinin Silivri Cumhuriyet Başsavcılığı’na yaptığı suç duyurusu üzerine, avukat Vural Ergül hakkında Türk Ceza Kanunu’nun 288. maddesinde düzenlenen ‘adil yargılamayı etkilemeye teşebbüs’ suçundan soruşturma başlatıldı.

Soruşturma kapsamında, avukat Ergül’ün şüpheli olarak ifadesinin alınması için savcılığa çağırıldığı belirtildi.

Şengün uzun süredir tahliye istiyor

Son ‘Ergenekon’ dalgasında, Ergenekon tarafından davadan çekilmesi için baskı altına alındığı öne sürülen İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün, aslında sanıkların en çok güven duyduğu heyet üyesi olarak biliniyor. Şengün, Ergenekon davasının ikinci gününde avukat Yaşar Ağsu’nun “Dinleniyoruz!” itirazı üzerine “Hâkimin dinlenmediğini kim iddia ediyor” demişti.

Son olarak, Yargıtay hâkimi Hamdi Yaver Aktan’a ait olduğu iddia edilen bir telefon kaydında Aktan’ın, eski tutuklu sanık Emin Gürses için “Söyledik, burada Köksal’a, ne tutuyorsun bu adamı” dediği ileri sürülmüştü. Ancak Şengün, bu kayda karşılık, “Benim böyle bir görüşmem yok. Bana kimse talimat veremez” demiş ve şunları söylemişti: “Kimseyle kavgam yok, ama bana kimse gözdağı veremez. Bırakın mahkeme işini yapsın gereğini yapsın.”

Şengün, 2. Ergenekon Davası’nda, tutuklu 38 sanıktan, aralarında Mustafa Balbay, Tuncay Özkan ve Mehmet Haberal’ın bulunduğu 25, 1. Ergenekon Davası’nda da 12 sanığın tahliyesi yönünde görüş bildiriyor. Ancak heyetteki iki hâkimin kararıyla tahliye gerçekleşmiyor Şengün ayrıca, ‘Islak İmza’ iddiasıyla ilgili iddianamenin onaylandığı gün Albay Dursun Çiçek’in tutuklanmasına itiraz etmiş, dört sanığın da tahliyesini istemişti.

Kaynak: Radikal

CD'ci Ülker Seyfi Oktay'ın Adamı

- 13 Haziran 2010

Cihaner'in "fotokopiler" üzerinden yargılanmasına karar veren Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker, Seyfi Oktay'ın adamı çıktı...
Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı Cihaner'in "fotokopiler" üzerinden yargılanmasına karar veren Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker'in, Seyfi Oktay'ın Adalet Bakanı olduğu dönemde Yargıtay'a seçildiği öğrenildi. İnternetteki ses kayıtlarında da Ülker'e, Cihaner'in tahliyesi halinde Yargıtay Başkanlığı vaat ediliyor.

Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner hakkında fotokopiler üzerinde yapılacak incelemenin ardından karar verilmesine hükmedilmesi hukuk çevrelerince tartışma konusu oldu. Bu kararda imzası bulunan Cihaner'in yargılandığı Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker'in, Yargıtay'a Adalet Bakanı Seyfi Oktay döneminde "Oktay'a yakın isim" olarak seçildiği ortaya çıktı. Skandal ses kayıtlarıyla gündeme gelen Ersan Ülker'e, başkanlığını yaptığı Daire'de yargılanan Cihaner'i tahliye ederek davayı bağlaması karşılığında Yargıtay Başkanlığı önerildiği iddia edilmişti.
Ülker'e ilk önerilen makam Yargıtay Başkanlığı değil. Ersan Ülker 2007 yılı Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı seçimlerinde en fazla oy almasına rağmen eski Cumhurbaşkanı Ahmet Necdet Sezer tarafından atanmamıştı. Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ersan Ülker, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı seçimlerinde 146 oy alarak seçim ipini göğüslerken halihazırdaki Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya'ya bu makama aday oldukları dönemde sadece 95 oy çıkmıştı.

VURAL SAVAŞ'TAN TEPKİ İSTİFASI

Ülker'in, Yargıtay savcılığına "Oktay'a yakın isim" olarak seçildiği dönemde HSYK üyesi olan eski Yargıtay Başsavcısı Vural Savaş, yoğun baskılar, hakimler ve savcıların tarafsızlığını yitirdiğini vurgulayarak istifa etmişti. Savaş, HSYK'dan istifa dilekçesinde; "Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, bazı kurul üyelerinin Adalet Bakanlığı'na karşı kişiliklerini koruyamamaları nedeniyle tarafsızlığını yitirmiş ve inanılmaz derecede bakanlığa bağlı hale gelmiştir. Bu şartlar altında hakim teminatı sağlamaya, en iyi hakimleri Danıştay ve Yargıtay üyeliklerine seçme imkanı kalmadığını gördüğümden istifa ettim" demişti.

Vural Savaş istifa dilekçesinde bazı konuların gizli olduğu için ayrıntılı bilgi veremediğini ise şöyle dile getirmişti: "Kurulda yapılan müzakereler ve yapılan işlemler gizli olduğundan ayrıntılı bilgi veremediğim için üzgünüm."

SES KAYITLARINDAKİ PLAN

Cihaner'in, "Görevi kötüye kullanmak ve evrakta sahtecilik" suçlamasıyla yargılandığı Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin verdiği karar, internete düşen ve Yargıtay üyeleri arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarındaki planların aşama aşama uygulanmaya konulduğunu gösteriyor. Yargıtay üyeleri Hamdi Yaver Aktan ile Fatih Arkan'a ait olduğu iddia edilen konuşmalarda, İlhan Cihaner'in tahliye planları üzerinde konuşuluyor. Yargılamayı yapan Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ülker'e davayı tahliye ile sonuçlandırması karşılığında Yargıtay Başkanlığı teklif ediliyor. İnternete düşen konuşmada Aktan şunları söylüyor: "Ersan Ülker'e dedim bunu yaparsan Yargıtay başkanısın. Üç tane adaysınız Abdurrahman Yalçınkaya, Kadir Özbek ve sen. Hepsine söyledim. Bunu yapan geçer."

Ses kayıtlarında, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından İrtica ile Mücadele Eylem Planı ana davasının görüldüğü İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen Erzincan dosyasının şekil olarak incelenmesi için istenmesinin de planlandığını söyleyen Aktan, planı şöyle anlatıyor: "Yargıtay 11. Ceza Dairesi dosyanın aslını inceleme bahanesiyle istedikten sonra birleştirme kararı vererek bir daha geri göndermeyip, tutuklu sanıkları tahliye edip davayı zamana yayarak işi oyalayacaktır."

Başkanlık teklif edildi

Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker, internete düşen ses kayıtlarında da gündeme gelmişti. Ses kayıtlarında, Başkan Ülker'e, 'görevi kötüye kullanmak ve evrakta sahtecilik'ten yargılanan Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'i tahliye ettirmesi karşılığında Yargıtay Başkanlığı teklif ediliyor.

Ağabey tavrı niyeti belli ediyor

Yargıtay üyeleri arasında geçtiği iddia edilen ses kayıtlarıyla gündeme gelen kurtarma planlarının uygulamaya konulduğunu belirten eski Cumhuriyet Savcısı Gültekin Avcı Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin kararının açık göstergesi olduğunu dile getirdi. Ses kayıtlarındaki "Fotokopi üzerinden karar veririz" konuşmalarına değinen Avcı şunları söyledi:

"Bu son karar bunun açık bir göstergesi. Ses kayıtları, Yargıtay 11. Ceza Daire'sinin verdiği kararla ve daire başkanın kamuoyundan çekinmeden fütursuzca Cihaner'e karşı takındığı ağabey tavrı bu planları açıkça ortaya koyuyor. Hukuka rağmen planları uygulamaya koyuyorlar. CD'den inceleme alışıldık değildir. Aksine tüm materyallerin orjinali incelenir. Bu usulen doğru bir tavır değildir. Fotokopi üzerinden karar veririz konuşmaları vardı."

Emekli Hakim Faik Tarımcıoğlu ise CD'leri vererek dosya ile birleştirme kararında sıkıntıların olacağını söyledi. Yargıtay 11. Ceza Dairesi'nin İlhan Cihaner ile ilgili sadece görevden dolayı suçu olup olmadığına bakacağını dile getiren Tarımcıoğlu, şöyle konuştu:

"Yargıtay sadece buna bakar. Ama çete teşkil etmek gibi suçlara bakamaz. Ona mahal mercileri bakar. Bu ayrımı yapmak gerekir. Umarım ki Yargıtay yanlış bir şey yapmadan bu ayrımı yapmıştır. Başsavcının meslekten doğan günlük yaşantısı, mesaisi ile ilgili suçlara Yargıtay bakıyor. Ama terör örgütü üyesi olmak gibi suçlamalar mahal merciinde bakılır. Yanlışlık yapılmaması kaydı ile. CD'lerin görülerek davanın birleştirilip birleştirilmemesi mümkündür."

Eski Savcı Sacit Kayasu da Yargıtay'ın verdiği kararı, "Akla hemen ses kayıtları geliyor" diyerek, ses kayıtlarında İlhan Cihaner'i kurtarma planlarının konuşulduğuna dikkat çekti.

Kaynak: Yeni Şafak

Davadan Çekilmezsen Rezil Ederiz
16 Haziran 2010
Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın, mahkeme kararıyla dinlenen telefon konuşmaları, Ergenekon davasına bakan Hâkim Köksal Şengün'e kurulan tuzağı deşifre etti.

Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ü şantaj ve tehditle baskı altına alan Ergenekon şüphelisi avukat Tülay Bekar, Şengün'den ısrarla davadan çekilmesini istiyor. Bekar'ı yönlendiren Oktay, mevcut durumu şöyle anlatıyor: "Onu bağladık, bir bakıma bağlandı. Yetmiyor adamın gücü, yetmiyor."

Ergenekon'un son dalgasında gözaltına alınan eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın telefon kayıtları, Silivri'de devam eden davaya müdahaleyi gözler önüne serdi. Seyfi Oktay'ın yönlendirdiği Ergenekon şüphelisi avukatlar Tülay Bekar ve Ali Hadi Emre'nin dinlemeye takılan konuşmaları, davaya bakan Mahkeme Başkanı Köksal Şengün'ün nasıl tuzağa düşürüldüğünü gösteriyor. Mahkeme kararıyla yapılan kayıtlara göre, Hâkim Şengün adeta ablukaya alınmış. Avukat Tülay Bekar, kadınlığını da kullanarak Şengün üzerinde tehdit ve şantajla hakimiyet kurmuş. Sürekli olarak safların değiştiği telkininde bulunan Tülay Bekar, ağustos 2009'da yaptığı bir konuşmada Şengün'ü açıkça tehdit ediyor. "Herkes aleyhine konuşuyor artık. Sen adını söylemeye utanacak hale geleceksin yakında." diyor. Seyfi Oktay'ın yönlendirdiği avukat ekibiyle görüşmeler yapan Bekar, alınan kararlar doğrultusunda Köksal Şengün'den ısrarla davadan çekilmesini istiyor. Ergenekon Hâkimi'nin emeklilik taleplerini reddetmesi üzerine ise Yargıtay'a üyelik formülü üzerinde duruluyor. Bunun için Oktay devreye girerek, Şengün'ü HSYK Başkan Vekili Kadir Özbek ile görüştürüyor. Ancak Şengün, bu şekilde seçilmesinin yanlış anlaşılacağı gerekçesiyle bundan vazgeçiyor.

Seyfi Oktay, Ergenekon davasında tahliye edilmesini istediği isimleri ya avukat Bekar'ı kullanarak Şengün'e iletiyor ya da düzenlediği yemekli toplantılarda bizzat kendisi iletiyor. Oktay'ın Bekar'a "Hiç olmazsa Haberal'ı bıraksa." sözü sanıkların tahliyesi için başkan Şengün'e kurulan tezgahı ortaya koyuyor.

Hakim Şengün üzerindeki planlar, iki safhada uygulamaya konuluyor. Telefon konuşmalarından avukat Bekar'ın önce Şengün'ü emekli etmeye zorladığı anlaşılıyor. Şengün'ün emekli olma taleplerini reddetmesi üzerine, Yargıtay'a üye seçilme formülü üzerinde duruluyor. Bunun için eski Adalet Bakanı Oktay devreye girerek, Şengün'ü Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) Başkan Vekili Kadir Özbek ile görüştürüyor. Ancak Şengün'ün bu şekilde seçiminin yanlış anlaşılacağı gerekçesiyle bu formülden de vazgeçiliyor.

Oktay'ın avukatlardan oluşan ekibinin Şengün'e Ergenekon iddianamelerinin kabulü yönünde oy kullanmasından da rahatsız olduğu görülüyor. Avukat Bekar, bu rahatsızlığı Şengün'e doğrudan iletiyor. Bekar, bir görüşmede Şengün'e Seyfi Oktay'ın "Birinin böyle savaş vermesi lazım. İddianameyi niçin kabul etti?" mesajını iletiyor. Şengün ise "Herkes rahat rahat konuşuyor." tepkisi veriyor.

Dinleme kayıtlarında, Bekar, Şengün'e emekli olması halinde sahip çıkacakları güvencesini veriyor. Şengün'ün "Emekli olsam ne yapacam?" sözleri üzerine Bekar, "Biz seve seve kapımızı açarız sana." diyor. Bekar pek çok konuşmasında Ergenekon davası dosyasından uzaklaşmasını, aksi takdirde kendisiyle görüşmeyeceğini söylüyor. Bekar, "İyi gidiyor işlerim. Seni yanıma alabilirim, çalıştırabilirim sanıyorum maaşını ödeyebilecek pozisyona gelebilirim... Büro senin olsun, yeter ki sen gel. İstanbul büroya otur böyle ya paşa gibi otur çalış yeter ki sen gel." ifadelerini kullanıyor.

Şengün'ün emekli olmaya yanaşmaması üzerine avukat Bekar, dosyayı Ankara'daki Danıştay davasıyla birleştirmesini istiyor. Bekar'ın "Gönder şu dosyayı da gitsin. Gönder ya Allah rızası için gönder de kurtul. Artık bırak o davanı da gel..." ifadeleriyle Şengün'ü baskı altına alıyor.

Avukat, Başkan Şengün'den ıskarla emekli olup Ankara'ya gelmesini istiyor. Bu talebi o kadar çok tekrarlıyor ki, bir ara Başkan, "Nedir, ne biliyorsun, emekli niye olayım' diye soruyor.

Avukat Bekar, Şengün'ü davadan ayrılması için İstanbul'da görevli hakim ve savcıların Emniyet'in verdiği iftarda çekilen fotoğraflarla da tehdit ediyor. Fotoğrafların "Pazarlık" ifadesiyle Hürriyet gazetesinde yayımlanacağını söyleyen Bekar, "Ondan sonra sanıkların sana güveni kalmayacak." diyor. Avukat Bekar, fotoğraf konusunu eski bakan Seyfi Oktay'la da değerlendiriyor. Oktay, "Bence o lehte bişey hiç şey yapmayın, daha rahat hareket ederler." cevabı veriyor. Daha sonra aynı fotoğrafların Odatv. isimli internet sitesinde yayınlanmasıyla ilgili Seyfi Oktay ile Tülay Bekar arasında görüşmeler geçiyor.

Tülay Bekar, talimatları Seyfi Oktay'dan alıyor

Avukat Tülay Bekar, Hâkim Şen-gün ile yaptığı görüşmeleri ayrın-tılı olarak Oktay'a aktarıyor. Aldı-ğı talimatlar doğrultusunda da ka- dınlık gücünü kullanarak Mahkeme Başkanı üzerinde baskı yapıyor. İşte kayıtlardaki bazı cümleler:

Tülay Bekar: Sen önce şu dosyayı at kafandan da ben de rahat edeyim. Yoksa görüşmeyeceğim seninle.

Tülay Bekar: Yani emekli ol, ondan sonra basın açıklaması yap, yeri yerinden oynat. Nasıl mutlu olurum.

Tülay Bekar: Resmen istihbaratla tanıştım tanışalı gün yüzü görmedim.

Seyfi Oktay: Yani hiç olmazsa bu şey, Haberal'ı falan bir bıraksa çok iyi olur.

Tülay Bekar: İstihbaratla tanıştım tanışalı gün yüzü görmedim

13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün'ün, Avukat Bekar ile 30 Temmuz 2009'da yaptığı konuşma ilginç ifadeler içeriyor. Bekar söz konusu konuşmada istihbaratçılarla bağlantısını itiraf ediyor.

Bekar: Seyfo seninle görüşmek istiyordu. Pazartesinden önce.

Şengün: Sen olmadan konuşmam kimseyle.

Bekar: Seyfi Oktay'la görüşeceksin. Ben ona (Yargıtay'a) üye seçilmek istediğini söylemiştim. Başka türlü başının beladan kurtulmasına imkân yok gibi geldi bana.

Şengün: Dolayısıyla başkaları da daha rahat mı hareket eder hı.

Bekar: Pazar günü kahvaltı yapalım eğer müsaitseniz. Seyfi Bey Didim'den gelecek. Ben de Ankara'dan geleceğim. Pazar günü sizinle kahvaltı yapmak isteriz.

Şengün: Onsuz olmaz mı?...Sen iyi misin şimdi?

Bekar: Tatile gitmek istiyorum ama borçlarım var gidemiyorum. Yargıtay üyesi seçil de ben kurtulayım. Yazık değil mi şu Ali Suat Ertosun mudur nedir? Yani hadi öpüyorum seni.

Şengün: Ya kendini kurtarınca dur önce bir kendini kurtar.

Bekar: Hep bu çevrem onlardan oluşuyor ama ne yapayım bunalıma girdim. Keşke bu davalara girmeseydim. Resmen istihbaratla tanıştım tanışalı gün yüzü görmedim. Ne kadar rahat hareket ediyordum, telefonda rahat konuşuyordum.

Avukat Tülay Bekar'ın 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün üzerinde kurduğu baskı eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile Avukat Ali Hadi Emre arasında geçen konuşmalarda da yer alıyor. Oktay, 3 Eylül 2009 tarihli telefon görüşmesinde Şengün için "Adamı bağlamak için çok sıkıntı çekiyoruz." diyor. Söz konusu görüşme şöyle:

Ali Hadi Emre: İyi işte onu abi. Artık bir an önce o işi yapın. Ya yani biz de sıkıntı çekiyoruz vallahi. Yani bir an önce bi görüşme yapın diyorum. Ben de sıkıntı çekiyorum. Milleti şey yapmakta.

Seyfi Oktay: Ya bunda sıkıntılı ne olacak ki. Adamı bağlamak için bir sürü çaba sarf ediyoruz yani.

Emre: Evet evet. Ya ben ben sizin açınızdan şey değil tabi ben onda hiç bi tereddüt yok. Ben de biliyorum. Şey de, bu tarafa da her şeyi konuşamıyorsun anlatamıyorsun böyle o onun sıkıntısı var işte. Siz yani o zaman görüşeceksiniz gidince onunla değil mi şeyi.

Oktay: O meşhur başkanla birlikte olma durumu olabilir bu akşam.

Emre: O konu netleşse iyi olur yani, çok sıkıntı çekiyorum ben.

Oktay: Bu ara sabretsinler bu ara bir sonuca bağlanacak o. Onu bağladık bağladık yani hani bir bakıma bağlandı.. Yetmiyor adamın gücü yetmiyor yoksa o açıdan bağlandı o iş.

Telefon dökümleri Adalet Bakanlığı'na gönderildi

"Ergenekon" soruşturması dosyasında telefon dinleme kayıtlarından oluşan iletişim tespit tutanaklarının, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün'ün şüpheli avukatlar ve eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile konuşmalarının da bu tutanaklarda yer alması nedeniyle Adalet Bakanlığı'na resen gönderildiği bildirildi. Alınan bilgiye göre, Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde Cumhuriyet Savcısı Zekeriya Öz tarafından sorgulandıktan sonra Nöbetçi 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nce 5 Haziran'da tutuklanan ve itiraz üzerine aynı mahkemenin heyetince 11 Haziran'da serbest bırakılan avukatlar İşçi Partisi (İP) Genel Başkan Yardımcısı Mehmet Cengiz, Ali Hadi Emre, Tülay Bekar ve Kutbedtin Kaya'yla ilgili soruşturma tutanaklarında İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün'ün de ismi geçmişti. Soruşturma dosyasında, Şengün'ün eski bakan Oktay ve bazı avukatlarla telefon görüşmelerinin kayıt örneklerine yer verilmişti. Soruşturma dosyasına yansıyan iletişim tespit tutanaklarının usul gereği resen Adalet Bakanlığı'na gönderildiği, Şengün'le ilgili işlemin Adalet Bakanlığı'nın inisiyatifinde olduğu belirtildi. Bu uygulamanın rutin olduğu, Savcı Öz'ün Köksal Şengün'ü bakanlığa şikâyet etmesi gibi bir durumun söz konusu olmadığı ifade edildi.

Kaynak: Zaman

Hakimlere HABERAL Cezası
16 Haziran 2010

Yargıtay, Ergenekon sanığı Mahmet Haberal’ın tahliye taleplerini reddeden özel yetkili İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri’nde görevli 9 hakimi tazminat ödemeye mahkum etti...
Savcılara 'baskı' tamam sıra hakimlere geldi. Yargıtay'dan hakimlere, "Ergenekon zanlılarını nasıl tutuklarsın" cezası bunu doğrular nitelikte oldu.

Ergenekon'un tutuklu sanığı Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal, kendisini kasten tahliye etmediklerini öne sürüp, 20'şer bin liralık tazminat davası açtığı ikisi ağır ceza mahkemesi başkanı, 9 hâkimden 1500'er lira tazminat kazandı. Bu durum , Savcılara yapılan baskıların ardından sıra hakimlere geldi yorumlarına sebep oldu.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Ergenekon tutuklu sanığı Mahmet Haberal’ın tahliye taleplerini reddeden özel yetkili İstanbul Ağır Ceza Mahkemeleri’nde görevli 9 hakimi bin 500’er lira tazminat ödemeye mahkum etti

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, Ergenekon davasında Mehmet Haberal’ın tahliye taleplerini reddeden 9 hakimi 1500’er lira tazminat ödemeye mahkum etti. Ergenekon davasının tutuklu sanığı Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın avukatları, tahliye istemlerini reddeden hakimlerin eşitlik ilkesine uygun davranmadıkları, bazı sanıklar sağlık gerekçesiyle tahliye olurken Haberal’ın tutuklandığından beri ölüm riski ile tedavi altında olduğunu belirttiler. Avukatlar, Haberal’a sorulan 180 soru içinde “terör örgütü kurmak ve yönetmek”le ilgili bir tek soru bulunmadığını, kaçma ve delilleri karartma şüphesi bulunmayan müvekkillerinin tahliye taleplerini reddeden 9 hakimin tazminat ödemeye mahkum edilmesini istedi. 4. Hukuk Dairesi, 9 hakimi Haberal’a 1500’er lira tazminat ödemeye mahkum etti. Hakimlerin itiraz hakkı var.
aktifhaber

Skandal Kararda Şengün İmzası
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün, Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in yargılandığı dosyanın inceleme yapılmadan Yargıtay 11. Ceza Dairesi'ne gönderilmesini istedi.
Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, Erzurum 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nin Dursun Çiçek dava dosyası ile birleştirilmesine karar verdiği Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner'in dosyasını incelemeye aldı.
İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün'ün dosyayı kendi mahkemesinin yetkisini gasp ederek birleştirme kararı veren ve Cihaner'i tahliye eden Yargıtay'a koşulsuz gönderme isteğine diğer iki üye hâkim Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese karşı çıktı.

MAHKEME DOSYAYI İNCELEMEYE ALDI

İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimleri Haşıloğlu ve Özese 'ıslak imza'nın Erzincan ayağıyla ilgili dava dosyasının 28 Haziran'da kendi mahkemelerinde görülmeye başlanacak olan İrtica ile Mücadele Eylem Planı davası ile görülmesi yönünde karar vermesi durumunda uyuşmazlık süreci başlayacak. Dosya, uyuşmazlığın giderilmesi için Yargıtay 5'nci Ceza Dairesi'ne ya da Yargıtay Ceza Genel Kurulu'na gönderilecek. Üye hakimlerin dosyaya ilişkin kararını hafta sonuna kadar açıklaması bekleniyor.

YARGITAY ÇİÇEK İÇİN BİRLEŞTİRME VERMEDİ

Erzincan Başsavcısı İlhan Cihaner ile 3'üncü Ordu Komutanı Orgeneral Saldıray Berk'in de arasında bulunduğu 14 sanık hakkındaki yargılamayı yapan Erzurum 2'inci Ağır Ceza Mahkemesi, 10 Mayıs 2010'da dava dosyasını İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemsi'ne açılan ve aralarında Albay Dursun Çiçek ile İSTEK Vakfı Mütevelli heyeti Başkanı Bedrettin Dalan'ın da yer aldığı 7 sanıklı dava dosyasıyla birleştirdi.

YARGITAY MAHKEMENİN YETKİSİNİ GASPETMİŞTİ

Başsavcı İlhan Cihaner'in de sanık olduğu dava dosyasının İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gelmesi beklenirken Başsavcı Cihaner'in görevi kötüye kullanmak ve resmi evrakta sahtecilik yapmak iddiasıyla yargılandığı Yargıtay 11'inci Ceza Dairesi 18 Haziran 2010'da Cihaner'in de yargılandığı Erzurum dosyasını kopyası üzerinden kendi dava dosyası ile birleştirdi. Birleştirme kararı ile birlikte İlhan Cihaner'in de arasında bulunduğu 10 kişiyi aynı gün tahliye eden Yargıtay 11'inci Ceza Dairesi İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen Erzurum dosyasının aslını hiçbir inceleme yapılmadan mahkemeden istedi. İstanbul 13'üncü Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimlerinin incelemelerinin ardından Cihaner dosyasını akibeti belli olacak.

İKİ ERGENEKON HAKİMİ İNCELİYOR

‘Dosyayı inceleme’ kararına 1.5 sayfalık bir muhalefet şerhi koyduğu öğrenilen Köksal Şengün, “Diğer iki üye dosyayı inceliyorlar’’ dedi. 13. Ağır Ceza üye hakimleri S. Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese’nin incelemenin ardından kararlarını bu hafta içinde verecekleri kaydedildi.

‘Yargıtay Dursun Çiçek dosyasını birleştirmedi’ dedi

Ergenekon Mahkemesi Başkanı Köksal Şengün, Yargıtay’ın Dursun Çiçek dosyasının örneğini kendilerine geri gönderdiğini belirterek “Yargıtay Çiçek dosyasıyla Cihaner dosyasını birleştirmemiş. Çiçek dosyası bizde’’ dedi. Ancak Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Cihaner’i tahliye ettiği duruşmada “Albay Çiçek davası yaklaştığı için dosyanın İstanbul’a gönderilmesine” karar vermişti.

Şikayetçi oldu

Köksal Şengün’ün Ergenekon kapsamında ‘adil yargılamayı etkileme’ iddiasıyla sürdürülen soruşturma kapsamında şüpheli avukat Tülay Bekaroğlu ile yaptığı telefon konuşmaları dinlemeye takılmıştı. Bekaroğlu’nun “Dosyayı Ankara’ya gönder, emekliliğini ol, birlikte çalışalım” şeklinde Şangün’e baskı yaptığı ortaya çıkmıştı. Şengün, mahkeme kararıyla yapılan dinlemelerde adının karıştığı telefon kayıtlarıyla ilgili de yetkililerden şikayetçi oldu.

Kaynak: Yeni Şafak / Star

Kritik Davaların Hakimi Hastanede

"Poyrazköy", "Amirallere suikast" ve "Kafes Eylem" planlarına ilişkin açılan davalara bakan Hakim Vedat Yılmazabdurrahmanoğlu, kalp krizi geçirdi.

Yayına Giriş: 28.06.2010

"Poyrazköy", &
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Hzr 26, 2010 12:37 am    Mesaj konusu: Balyoz Hakimi Alp Konuştu Alıntıyla Cevap Gönder

Balyoz Hakimi Alp Konuştu
25 Haziran 2010
Balyoz darbe planı davasında gözaltına alınan aralarında Çetin Doğan'ın da bulunduğu 12 kişiyi serbest bırakan hakim Yılmaz Alp konuştu.
''Balyoz Planı'' iddiaları soruşturması kapsamında, emekli Orgeneraller eski 1. Ordu Komutanı Çetin Doğan ile eski MGK Genel Sekreteri Şükrü Sarıışık'ın da aralarında bulunduğu 26 şüpheliyi tahliye eden İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimi Yılmaz Alp, öğrenciyken gözaltına alınmasına ilişkin basında çıkan haberlere konu olan bilgi formunun, takipsizlik kararına rağmen iptal edilmemesi nedeniyle ilgililer hakkında suç duyurusunda bulunduğunu bildirdi.
Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesinde gazetecilere açıklama yapan Alp, öğrenciyken gözaltına alınmasının bazı gazetelerde ''molotofçu, devrimci, Dev-Sol'cu ve DHKP/C'li hakim'' şeklinde yansıtıldığını söyledi.
Alp, şöyle konuştu:
''1991'de gözaltına alındım, katılmadığım bir olay nedeniyle. Bir öğrenci eyleminde hasbelkader orada bulunduğum için. 7 günlük gözaltından sonra Ankara DGM Cumhuriyet Başsavcılığına çıkarıldım. 12 Şubat 1991'de Ankara DGM Savcılığınca mahkemeye çıkarılmadan serbest bırakıldım. Tutuklama talebiyle mahkemeye çıkarılmadım. 26 Şubat 1991'de takipsizlik kararı verildi. Kararda, 'Adı geçen Yılmaz Alp'in yasa dışı, illegal örgütlerle ilgisi tespit edilememiş, o tarihe kadar da kayıtlara geçirilmiş herhangi bir eylemi de görülmemiştir. Alp'in yasa dışı örgüt üyesi olduğu, faaliyet yürüttüğü konusunda kamu davası açılmasını haklı gösterecek delil ve emare elde edilemediğinden' denilerek, o dönemde yürürlükte bulunan CMUK 163. maddesi gereğince kovuşturmaya yer olmadığına karar verildi.''
İçişleri Bakanlığının 2007 tarihli Bilgi Toplama Yönergesinin 16. maddesinde, ''Yönergenin yürürlük tarihinden önce açılan kayıtlarla ilgili kovuşturmaya yer olmadığı kararı verilmiş, kesinleşmiş olması halinde bilgi formları iptal edilir'' ifadeleri olduğunu kaydeden Alp, ''İptal edilmemiş olması, hakkımda emniyet müdürlüğündeki bilgi formlarının yasaya aykırı olarak elde tutulduğunun göstergesidir. Bununla ilgili Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı nezdinde ilgililer hakkında 'görevi kötüye kullanma', 'kişisel verilerin kaydedilmesi' ve 'verileri hukuka aykırı olarak verme veya ele geçirme' suçları kapsamında suç duyurusunda bulundum'' dedi.
-DHKP/C DAVASINA İLİŞKİN İDDİALAR-
Alp, aynı zamanda Emniyet Genel Müdürlüğüne, personeli hakkında disiplin soruşturması yapması için başvuruda bulunduğunu söyledi.
Bazı gazetelerde yer alan, ''DHKP/C davasında beraat istediği'' yönündeki habere de işaret eden Alp, söz konusu dava dosyasının Yargıtay'da temyiz aşamasında olduğunu söyledi.
Alp, ''Yargıtay tarafından onanmış hapis cezası'' ibaresinin yanlış kullanıldığını, davanın 3 sanığının çeşitli tarihlerde tahliye edildiğini belirterek, şöyle devam etti:
''Bu adamlar şu anda sokakta. Oy çokluğuyla müebbet verildi. Ben Anayasa'nın 138. maddesindeki görev ve sorumluluğum çerçevesinde kendi hukuki kanaatimi yazdım. Çünkü Yargıtay bu dosyası daha önce iki kez eksik soruşturmadan dolayı bozdu. İki kez Yargıtay bozdu, mahkeme uydu. Yargıtay bırakın müebbet hapis cezasının onanmasını, 'Bu adamların suçu işlediklerine ilişkin yeterince delil yok. O yüzden şu, şu hususları da araştırın' dedi. Yargıtay'ın istediği hususlar araştırıldı. Benim kişisel kanaatim yeterli delil olmadığı yönündeydi. Şüpheden sanık yararlanır, bu evrensel bir ilkedir ceza hukukunda. O ilkeye dayanıp eğer 100 üzerinden 1 şüphe varsa, ceza hukukunda mahkumiyet kararı veremezsiniz. Ona dayandım ve bu benim tamamen hukuki görüşümdür.''
''Balyoz Planı'' soruşturması kapsamında verdiği tahliye kararlarına da değinen Hakim Alp, ''Balyoz soruşturmasında da olduğu gibi, her zaman vicdani kanaatime göre karar verdim'' dedi.
Hakkındaki haberlere ilişkin Ankara Nöbetçi Sulh Ceza Mahkemesi nezdinde cevap ve düzeltme hakkını kullanmak için girişimde bulunduğunu belirten Alp, ayrıca haberlerle ilgili Beşiktaş 3. Noterliğinden, 23 Haziran 2010 tarihli bazı gazetelere tekzip gönderdiğini, yayınlanmaması durumunda yasal anlamda Sulh Ceza Mahkemesine başvuracağını kaydetti.
'HUKUKİ HAKLARIMI SONUNA KADAR TAKİP EDECEĞİM'
Alp, bu haberlere ilişkin suç duyurusunda bulunacağını belirterek, ''Hukuki haklarımı sonuna kadar takip edeceğim. Hukukçuyum, hakimim, kendi haklarımı koruyamazsam benden hiç kimse başkalarının haklarını korumamı bekleyemez. O yüzden yasal olmayan, aleyhimde yapılan ne varsa, sonuna kadar hukuki mücadelemi yapacağım'' dedi.
Gazetecilerin, ''Balyoz soruşturmasında Albay Ali Rıza Sözen'in tahliye edilmesi kararında usule uymadığınız yönünde haberlere ne diyorsunuz?'' şeklindeki sorularına karşılık Alp, usule aykırı bir durumun söz konusu olmadığını, bu kişinin dilekçesinin 12 Haziran 2010 tarihini taşıdığını, karar metninde maddi bir hatayla 14 Haziran tarihinin yazıldığını, söz konusu dilekçenin kendi nöbetinde geldiğini söyledi.
Alp, ''Daha önce heyetlerin tahliye taleplerini reddetmesi beni bağlayan bir husus değildir. Hukuk ilkeleri doğrultusunda, Anayasa ve kanunlar doğrultusunda bu kararımı verdim. Bundan dolayı vicdani anlamda herhangi bir rahatsızlığım da yok'' diye konuştu.
Bir gazetecinin, ''Başka mahkemeler tutuklama kararı verirken sizin tahliye kararı vermenizin dikkatleri üzerinize toplaması, sizi daha dikkatli olmaya yöneltti mi?'' sorusuna da Alp, şu yanıtı verdi:
''Okların bana döneceğini elbette düşündüm. Çünkü dediğiniz gibi, kamuoyu çok yakından takip ediyordu. Ancak tahliye gerekçelerimi kararımda yazdım, 3 sayfa. Anayasa'dan, insan hakları sözleşmesinden, AİHM kararlarından bahsettim. CMK'dan bahsettim. Bunlar, benim hukuki görüşlerimdir. Gerekçede yazdığım hususların arkasındayım. Herhalde arkasında olmasam zaten böyle bir karar vermezdim.''
''Gerekçenizde, 'plan aşamasında olan, gerçekleşmemiş şey'den bahsettiniz. Bu genel, bütün teşebbüsler için geçerli midir? Birisi bir şey gerçekleştirmeye çalışıyorsa, ama plan aşamasında kalıyorsa tutuklamak gereksiz mi?'' sorusuna Alp, ''Bu konuda açıklama yaparsam, ola ki bu davanın bize düşmesi durumunda önceden oyumu belli etmiş olurum. O yüzden buna cevap vermeyeyim izninizle'' yanıtını verdi.
'TAHLİYE, CEZA ALMAYACAK ANLAMINA GELMİYOR'
Gazetecilerin, ''Esasa ilişkin delillerin değerlendirilmesi anlamında değerlendirmeleriniz var. Savcıların soruşturmasına müdahale olarak görülebilir mi?'' sorusunu da Alp, şöyle yanıtladı:
'' 'Suç için anlaşma olabilir' diyorum. Bakın 'olur' demiyorum. Aynı şey değil, kelimelere dikkat etmek lazım. Genellikle tutuklama ya da tahliye kararlarında matbu sözler söylenir. Suçun vasıf, mahiyeti, mevcut delil durumu, tutuklulukta geçen süre... AİHM, tutuklamadan dolayı birçok kez tazminata mahkum etti Türkiye'yi. Tutuklama kararları gerekçeli olmak zorunda. Tutuklama tedbir, benim hukuk görüşüm o yönde. Birilerinin tahliye edilmiş olması o kişilerin ceza almayacağı anlamına gelmiyor.''
Alp, ''Gerekçenizde, 'Kaçma şüphesi yoktur' diyorsunuz, ama aynı zamanda yurt dışına çıkış yasağı koyuyorsunuz. Bu çelişki değil mi?'' sorusuna da ''Çelişki değil. Kaçma şüphesi yok gerekçem şuydu, birçok kişi Oktay Bey (Kuban) tarafından 1 Nisanda tahliye edildikten sonra bu şüpheliler 3-5 gün içerisinde valizleriyle gelip teslim oldular. Bu, kaçma şüphelerinin olmadığının göstergesiydi. Yurt dışına çıkış yasağı tedbirdi. Neden dava açılacağını bilmiyorum. Bu bir tedbir, adli kontrol. Hukuki kanaatimce, tamamen koşulsuz serbest bırakmayı o anlamda uygun bulmadım'' yanıtını verdi.
''Benzer başka soruşturmalarda da o şekilde görüş bildirdiniz mi?'' sorusuna karşılık Alp, ''Birçok davaya bakıyoruz. Terör ve uyuşturucu davaları. Davanın niteliğine göre, örneğin bir terör ya da uyuşturucu davasında sonuçlar daha vahim olduğu için onlarda biraz daha, nasıl söyleyeyim katı davrandığımızı sanıyorum'' dedi.
Bir soru üzerine, vicdani kanaat sınırının, kendilerine hukuk fakültelerinde öğretilen hukuki bilgilerin çizdiği sınırlar olduğunu belirten Alp, sözlerini şöyle tamamladı:
'' 'Vicdan' diye Anayasa ve yasalar söylemiş. İnsanların, 'Nasıl vicdanınız el veriyor?' sorusu noktasında sizin vicdanınızın elverdiği ile benim vicdanımın elverdiği aynı noktada olmayabilir. O yüzden vicdani kanaat, kişilerin kanaatidir bir anlamda. Ama vicdani kanaat, öğretilen hukuk kuralları ve Anayasa ile yasalar doğrultusunda, Anayasa'nın 138/1. maddesinde yazdığı şekliyle kullanılır. Dosyanın mevcut durumuna, delil durumuna, suçun niteliğine göre kullanılır. aktifhaber


AYNI MİKROBU KAPIP HASTANELİK OLDULAR
Müyesser Yıldız
28.06.2010 10:46

İktidar ve yandaş medyanın uzun süredir boy hedefi haline getirdiği Anayasa Mahkemesi Üyesi Osman Paksüt ve eşi Ferda Paksüt ile YARSAV eski Başkanı Ömer Faruk Eminağaoğlu tifo mikrobuyla hastanelik oldu.

YARSAV eski Başkanı Eminağaoğlu 15 Haziran gecesi yüksek ateş ve ishal şikayetiyle Hacettepe Hastanesi’ne kaldırıldı. Yapılan tetkik ve muayeneler sonrasında Eminağaoğlu’nun tifo mikrobu kaptığı anlaşıldı. 10 günlük hastane tedavisinin ardından taburcu edilen Eminağaoğlu’na 40 günlük rapor verildi. Eminağaoğlu’nun halen çok bitkin olduğu ve hastane kontrolleri dışında evinden çıkamadığı bildirildi.

Eminağaoğlu’nun hastalığı ilginç bir tesadüfü de ortaya çıkardı. “Geçmiş olsun” dileğinden bulunmak üzere Eminağaoğlu’nu arayan Anayasa Mahkemesi Üyesi Osman Paksüt, rahatsızlığın sebebinin tifo olduğunu öğrenince, kısa bir süre önce kendisi ve eşi Ferda Paksüt’ün de tifoya yakalandığını açıkladı. Paksüt ve Eminağaoğlu’nun bu benzerliğe çok şaşırdığı ve “ilginç” değerlendirmesini yaptığı öğrenildi.

Odatv.com

Hakim Tatile Gönderildi
08 Ağustos 2010

Balyozcuların 'Yakalama' kararına itirazı görüşen 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ilginç bir tatil trafiği yaşandı. Bir hakim tatile gönderildi, diğeri tatilden çağırıldı.İşte şok ayrıntılar...
Balyozcuların 'Yakalama' kararına itirazı görüşen 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ilginç bir tatil trafiği yaşandı. Bir hakim tatile gönderildi, diğeri tatilden çağırıldı.
Hakim Bülent Akasma izne gönderilirken, tatildeki Hakim Oktay Açar göreve çağırıldı. Toplanan heyet 1'e karşı 2 oyla, 101 Balyoz sanığı hakkındaki 'Yakalama' kararı kaldırıldı.

Balyoz soruşturmasında hakkında yakalama emri çıkarılan 102 sanığın itirazını değerlendiren İstanbul11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde karar öncesi tartışmalı bir gelişmenin yaşandığı ortaya çıktı. Yakalama emrini 1'e karşı 2 oyla kaldıran Mahkeme'nin üye yapısıyla oynanarak Balyoz sanıklarının istediği kararın alındığı öne sürüldü.

BAŞKAN DEVREYE GİRDİ

Hakim Şeref Akçay'ın başkanlığını yaptığı 11. Ağır Ceza Mahkemesi'nde Metin Özçelik, Bülent Akasma ve Oktay Açar'ın üye hakim olarak görev yaptığı belirtildi. Balyoz İddianamesi'ni kabul eden İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin tensip kararında 102 sanık hakkında yakalama çıkarması ve itiraz için de 11. Ağır Ceza Mahkemesi'ni göstermesi üzerine ilginç bir gelişme yaşandı. Balyoz sanıklarının yakalama emrinin kaldırılması için yaptıkları itirazın görüşüleceği gün için, Mahkeme Başkanı tarafından dosyayı değerlendirecek heyetin yapısında tartışmalı bir müdahalede bulunuldu.

Başkan Akçay'ın, Üye Hakim Bülent Akasma'yı izne gönderdiği ardından da izinde bulunan Hakim Oktay Açar'a tatilini yarıda kestirerek göreve çağırdı. Akçay'ın başkanlığında üyeler Özçelik ve Açar'la toplanan heyet Balyoz sanıklarının itirazını 1'e karşı 2 oyla kabul etti. Daha önce oy birliği ile haklarında yakalama emri çıkarılan sanıklar dosyayı değerlendirecek mahkeme heyetinde oymana yapılarak oy çokluğu ile cezaevine girmekten kurtuldu.

Yaşanan gelişmeler daha önce de yaşanan tartışmalı girişimleri akıllara getirdi.Islak İmzaİddianamesinin kabul edildiği gün hakkında tutuklama kararı verilenDursun Çiçekdaha önce iki kez tutuklanmış ancak itirazı değerlendirecek heyete yapılan müdahalelerle iki kez serbest bırakılmıştı.

KENDİ KARARIYLA ÇELİŞTİ

İstanbul 11.Ağır Ceza MahkemesiBalyoz sanıkları hakkında çıkarılan yakalama emrini oy çokluğu ile kaldırdığı kararında çok tartışılacak gerekçeler ileri sürdü. Tartışmalı gerekçelere muhalefet şerhi düşen üye hakim, 'Cumhuriyet Savcısı'nın görüşünü bile almadan bir çok tensip tutanağında yakalama emri verdik. Bunu niye kaldıralım" diyerek verilen kararın yanlışlığını ortaya koydu.

YAKALAMA EMİRLERİ ÇIKARDIK

Kararın alınmasında etkili olan iki üye kendi mahkemelerinin de 10. Ağır Ceza Mahkemesi gibi tutuklama amacıyla çok sayıda yakalama emri çıkardığını kaydederek, "İşlemin sürekli yapılmış olması onu hukuka uygun hale getirmez" diye görüş belirtti. İki üyenin 'Yıllardır kanun yanlış anlaşılıyormuş, şimdi doğru anladık" anlamına gelen bu gerekçesine muhalif üye de çarpıcı itirazlar getirdi.

11. Ağır Ceza Mahkemesi'nin 2009 ve 2010 yıllarında çıkardığı yakalama kararlarını tek tek sayan muhalif üye, 10. Ağır Ceza Mahkemesi'nin verdiği kararın doğru olduğunu vurguladı. Cumhuriyet Savcısı'ndan görüş alınmadan yakalama emri çıkardıklarını hatırlattı. "Mahkememizin istisnasız uygulaması da 10. Ağır Ceza'nın uygulamaları gibidir" diyen muhalif üye, "Mahkememizde yargılaması yapılan 2009/293, 2009/100, 2010/122, 2010/166 ve 2010/157 esas sayılı dava dosyaları ile ilgili olarak kamu davası açılıp iddianame kabul edildikten sonra, Cumhuriyet Savcısı'nın görüşü alınmaksızın düzenlenen tensip tutanaklarında sanıklar hakkında tutuklanmaları amacıyla CMK'nın 98. maddesi gereğince yakalama emri çıkarılmasına karar verildiği anlaşılmaktadır" şeklinde görüş belirtti.

CMK'DA DAYANAĞI YOK

11. Ağır Ceza Mahkemisi'nin kararına muhalif eden üyenin bir itirazı da çoğunluğun dile getirdiği "kaçma şüphesi yok" gerekçesine oldu. Haklarında yakalama emri çıkarılmalarına rağmen 15 gündür teslim olmadığını kaydeden muhalif üye, şunları söyledi:

"Emekli ya da görevde bulunan sanıklardan hiçbiri yakalama kararının çıkarıldığı 23 Temmuz 2010 tarihinden bugüne kadar 15 günlük süre geçmesine rağmen kendi istekleri ile adli mercilere gelmedikleri gibi, sanıklar haklarında yakalama kararlarını infaz etmekle görevli ilgililerce de yakalama kararının gereğinin yapılmadığı bilinmektedir."

Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi'nde yer alan, "Yakalama ve tutuklama yoluyla özgürlükleri kısıtlanmış kişiler mahkemeye başvurma hakkına sahiptir" maddesi de iki üye tarafından çarpıtılarak yorumlandı. Ceza Muhakemesi Kanunu'nda 'yakalama emrinin kaldırılması" uygulaması olmadığı halde böyle bir kararı alan üyeler, AİHS'deki "yakalama" ifadesine atıf yaparak, maddede belirtildiği gibi 'özgürlüğü henüz kısıtlanmamış" Balyoz sanıkları için yakalama emrinin kaldırabileceklerini savundu. Balyoz sanıklarının dışarıda olduğuna atıf yapan muhalif üye ise çoğunluğun bu görüşüne, "Haklarında yakalama kararı infaz edilmeyen sanıkların özgürlüğünün kısıtlanması ya da özgürlüklerinden yoksun bırakılmalarından söz edilemez" diyerek karşı çıktı.

BUGÜN

Oral Çalışlar/Radikal
Ben hakimler ve savcıları iyi tanırım
20 Ağustos 2010

Ben çok hâkim tanırım. Ben çok savcı tanırım. Bizim kuşak onları tanır. Onlarca kez mahkeme önüne çıkmış, onlarca kez düşünceleri nedeniyle mahkûm olmuş, hüküm giymiş birisi olarak Türkiye’nin yargı sistemini ve bu sistemin ana unsurları olan hâkimleri ve savcıları tanırım.

Benim yaşadığım ‘yakın tarih’, yüz karası, utanç verici mahkeme kararlarıyla dolu. Tabii bu kararları onaylayan yüksek mahkemeleri, yargıtayı, danıştayı da unutmam mümkün değil...

Türkiye’nin yargı sistemi asıl olarak askeri darbeler nedeniyle siyasallaştı. Kurulan askeri mahkemelerde sivil yargıçlar da görev aldılar. Darbe ve müdahale dönemlerinin askeri mahkemeleri, düşünceyi ezmek, demokrasi fikrini bastırmak, toplumu baskı sisteminin cenderesine sokmak amacıyla kullanıldılar.

Yargıçlar ve yüksek yargıçların çok büyük bir bölümü darbelere alet oldu. Suçlarını itiraf eden katillerin yukarıdan gelen talimatlarla ‘beraat’ ettirildiklerini bile gördük.

(..)

Yargıtay’da karara bağlanmış düşünce özgürlüğüne yönelik dosyaları inceleyebilsek, bugün ortalıkta ‘bağımsız yargı’ diye dolaşan kaç hâkimin, kaç savcının ne tür ayıplı kararlara imza attıklarını görebilsek güzel olurdu. Benim tanıdıklarım artık birer birer emekli oldukları için, bu listelere eskisi kader egemen olamıyorum. Eskiden onları isimleriyle birer birer sayıyordum. Kimlerin askeri darbeler döneminde terfi ettiğini, Anayasa Mahkemesi ve Yargıtay üyeliklerine geldiğini tam olarak takip edebiliyordum.

***

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nda hâkim tayinlerine ilişkin yaşanan tartışma, yargının içinde bulunduğu manzarayı çok güzel gözler önüne seriyor. Bu kurul şimdi 7 kişi. 5 üyesi Yargıtay ve Danıştay tarafından seçiliyor. İki üyesi de Adalet Bakanı ve müsteşarı. Ülkemizdeki bütün yargıç ve savcıların sicili, terfisi ve tayini bu 7 kişinin elinde.
Bu 7 kişi, kimlerin Yargıtay üyesi, kimlerin Danıştay üyesi olacağını belirleyebiliyor.

Yargıtay ve Danıştay üyeleri onları seçiyor, onlar da Yargıtay ve Danıştay üyelerini belirleyebiliyorlar.

‘Al gülüm ver gülüm’ şeklinde ifade edilebilecek bir kısır döngü söz konusu. Tabii bu sistem Anayasa Mahkemesi üyelerinin seçimini de içeriyor. Yargıtay, Danıştay, Askeri Yargıtay, Askeri İdari Mahkemesi de Anayasa Mahkemesi üyelerini belirleyecek gücü ellerinde tutuyorlar.
Bu sistem, hangi partinin kapatılacağının, hangi kanunların çıkarılabileceğinin kontrolünü de sağlıyor. Vesayet denen sistem işte tam olarak bu. Bu sistemin bir ayağı da YÖK yoluyla üniversitelere, YAŞ yoluyla askeri terfi sistemine nüfuz etmişti.

Tabii bütün bu hesaplar Cumhurbaşkanlığı’nı da bu sacayağının bir parçası olarak kabul etmişti.

Kim veya kimler yapmıştı bu hesabı?

Tabii ki askeri darbeciler. Onlar, darbeyi kalıcı hale getirebilmek amacıyla yargıyı küçük bir dairenin içinde kalacak şekilde örgütlemişlerdi.

YÖK’ü de öyle. Askeriyeyi de...

30 yıl boyunca kendi sistemlerini ‘başarı’yla yürüttüler. Askeri, yargısal vesayet rejimi, sivil güçler üzerindeki otoritesini ve egemenliğini sürdürdü. Sapmalar olduğunda 28 Şubatvari, 28 Nisanvari müdahaleler gerçekleştirildi. Partiler kapatıldı, kapatma tehdidi altında tutuldu.

***

Bazı çevreler bu durumu ‘kuvvetler ayrılığı’ şeklinde tanımlayarak izah etmeye çalışıyorlar. Bir askeri darbe sisteminin ‘kuvvetler ayrılığı’ veya ‘yargı bağımsızlığı’ gibi dertlerinin olabileceğine ihtimal verebilenlerin beyin yapısını çözmek zor. Askeri darbe ve müdahalelerin hedef ve amacı, militarizmin toplum üzerindeki hegemonyasını kalıcı hale getirmek ve militarizm merkezinde bir kuvvetler birliği sağlamaktır.Bu iki kere iki eşittir dört gibi son derece açık ve net bir olgudur.

HSYK üyelerinin neden Ergenekon hâkim ve savcılarını görevden almak istedikleri de bu bağlamda dikkat çeken bir nokta. Yargılananlar hakimler değil sonuçta. Yargılananlar askeri darbe girişiminde bulunduğu için haklarında iddianameler yazılan kişiler. Çoğunluğu da askerler.

HSYK’nın üyeleri neden bu yargılamaları ‘bozguna uğratmak’ istiyorlar? Çünkü onlar 12 Eylül’de kurulmuş vesayet çemberinin önemli bir halkası. Darbeci hesap vermeye başlarsa, onların içinde yer aldığı çemberin de bir anlamı kalmayacak.

Bu kesim, 2002 Kasım ayında iktidara gelen tek parti hükümetini de alaşağı etmek için çeşitli yollara başvurdu. Darbe, parti kapatma, Türkiye’yi karıştırma, askeri bildiriler yayınlama gibi çeşitli yollarla hedeflerine ulaşmaya çalıştılar. Epeyce mesafe aldılar ancak kalıcı darbeyi indiremediler. Koşulların giderek daha az elverişli hale gelmesi, bu kesimin etkisini nisbeten azalttı.

Derken Cumhurbaşkanlığı mevziini de kaybettiler. Sevgili Hrant Dink, en büyük direnişlerinin Cumhurbaşkanlığı seçiminde olacağını ölümünden önce görmüştü. Kurbanlardan birisi oldu.

***

Yargıyı bu hükümetin siyasallaştırdığını iddia etmek,ironik bir yaklaşım. Türkiye’deki yargı askeri darbelerle darbeci sistemin bir parçası haline gelmiş ve siyasallaştırılmıştır. Yargı,militarizm merkezinde oluşturulan kuvvetler birliğinin bir parçasına dönüşmüştür.

Şimdi, bu ‘darbeci yargı siyasallaşması’nın ortadan kaldırılması ihtimali, bazı kesimlerde tedirginlik yaratıyor. Sorun bundan ibaret...

İŞTE MAHKEME BAŞKANI’NIN ŞAŞIRTICI KARARI
[img]http://www.odatv.com/images/2010_09/2010_09_07/iste-mahkeme-baskaninin-sasirtici-karari--0709101200_l.jpg [/img]
07.09.2010
Ergenekon Mahkemesi üç yargıçtan oluşuyor.
Mahkemenin kamuoyundaki adı “ikiye bir mahkemesi”.
Tahliye talepleri hep ikiye bir kararla reddediliyor. Yani bir yargıç sanıklar için “tahliye edilsin” derken, ne hikmetse diğer iki yargıç her durumda aksi yönde oy kullanıyor.
Tahliye istemlerine olumlu yanıt veren yargıç Mahkeme Başkanı Köksal Şengün.
Şengün, tahliye isteyen 35 sanıktan 33’ü için “tahliye edilsin” demişti. Ancak tek oyla azınlıkta kaldığı için kimse tahliye edilemedi.

*****

Köksal Şengün bugünkü duruşmada kürsüye çıkmadı.
Çünkü tatilde.
Peki, geri dönecek mi?
Odatv’nin edindiği bilgiye göre; Köksal Şengün, tatil dönüşü emekliliğini istemeye hazırlanıyor.
Şengün, yakın çevresine telefonlarının dinlenmesinden, kadın şantajına maruz kalmaktan sıkıldığını anlatıyor. Bu yüzden de emekliliğini istemeye hazırlanıyor.

Odatv.com

Anayasa Mahkemesi'ne yeni üye seçildi
13 Ekim 2010
TBMM, Anayasa Mahkemesi'ne Afyon Baro Başkanı Celal Mümtaz Akıncı'yı seçti.

TBMM Genel Kurulu, Türkiye Barolar Birliği tarafından seçilen üç kişiden biri olan Avukat Celal Mümtaz Akıncı'yı Anayasa Mahkemesi'ne üye seçti.

Meclis Başkanvekili Nevzat Pakdil başkanlığında toplanan TBMM Genel Kurulu, Anayasa Mahkemesi üyeliğine, Eski Muş Baro Bakanı Sait Sever, Afyon Baro Başkanı Celal Mümtaz Akıncı, Düzce Baro Başkanı Ali Dilber için seçim yaptı.

İkinci turda yapılan oylama sonucu, Afyon Baro Başkanı Celal Mümtaz Akıncı 290, Eski Muş Baro Bakanı Sait Sever 29, Düzce Baro Başkanı Ali Dilber 5 oy aldı. 58 oy boş çıkarken, 3 oy ise geçersiz sayıldı. Bu sonuca göre Akıncı, Hicabi Dursun'un ardından TBMM tarafından Anayasa Mahkemesi'ne üye seçilen ikinci isim oldu. habertaraf

HAKİM VE SAVCILAR NEYİN TELAŞINDA?
Çetin Canbazoğlu
Ağır Ceza Hakimi
14.10.2010

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK) bir yandan toplu istifalarla ilgili tartışmaların merkezindeyken, diğer yandan da bu haftasonu gerçekleşecek üye seçimleriyle gündemde.

Buna göre; 17 Ekim Pazar günü yapılacak seçimle HSYK’nın yeni üyeleri için oy kullanılacak.

İşte bu süreçle ilgili, Bolu Adliyesi'nde görevli ağır ceza hakimi Çetin Canbazoğlu, ilginç bir yazı kaleme aldı ve Facebook’taki sayfasında yayınladı.

İşte “TAK, TAK” başlıklı o yazı:

“Tak, tak”

“Buyurun”

“İyi günler Hâkim Bey!”

“İyi günler!”

“Efendim, bendeniz falanca yer hâkimi fişmanca, 17 Ekim 2010 Pazar günü yapılacak olan HSYK seçiminde adayım, oyunuza tâlibim, oyunuzu bana verin, istirhâm ederim!”

“Rica ederim!”

“Aman efendim, ne münâsebet, asıl ben size rica ederim!”

“Estağfurullah efendim, aslında ben size istirhâm ederim!”

“Allah aşkına beyefendi, beni mahcûb etmeyiniz!”

“Ne olur!”

“Rica ederim!”

“İstirhâm ederim!”

“Bittabi!”

“İllâki!”

“. . .”

“. . .”

Ziyâret sonunda kartvizit bırakmalar; önümde ceket ilikleyip, iltifat ve komplimanlarda bulunarak gitmeler…

* * *

“Tak, tak”

“Buyurun”

“İyi günler Hâkim Bey!”

“İyi günler!”

“Efendim, bendeniz filanca yer Cumhuriyet savcısı fişmanca, Pazar günü yapılacak olan HSYK seçimlerinde ben de adayım, oy istiyorum, lütfen oyunuzu bana verin, rica ederim!”

“İstirhâm ederim!”

“Aman efendim, o nasıl söz, asıl ben size istirhâm ederim!”

“Allah aşkına efendim, beni mahcûb ediyorsunuz!”

“Rica ederim!”

“İstirhâm ederim!”

“Aşk olsun!”

“Ne münâsebet, bittabi!”

“İllâki!”

“. . .”

“. . .”

Yine, önümde ceket iliklemeler; derin saygı gösterileri eşliğinde kartvizit bırakıp gitmeler…

* * *

Aman yârabbi! Meğer, meslekdaşlarım tarafından ne çok seviliyor ve sayılıyormuşum da haberim yokmuş!

Bunca yıl sonra beni hatırlama lûtfunda bulunan vefalı (!) meslekdaşlarım tarafından, yaklaşık yirmi günden beri neredeyse her yarım saatte bir odamın kapısı çalınıp, yukarıda belirttiğim diyaloglar yaşanıyor.

Aynı adliyede birlikte çalıştığım diğer meslekdaşlarım yönünden de durum benimkinden farklı değil!

Adaylardan üçü geliyor, beşi gidiyor!

İşin garibi, “her üç adaydan beşi”, seçileceğine “kesin” gözüyle bakıyor!

Hâkim-savcı odalarında, yaklaşan HSYK seçimleri ile adayların kim oldukları dışında konuşulan başka konu yok! Çünkü, adliyeler, sözcüğün tam anlamıyla, Pazar günü yapılacak olan seçime kilitlenmiş haldeler…

Ha! Bu arada, “mahkemelerin asıl işi, gücü, mesaîsi nerede kaldı” diye bir soru aklınıza gelmesin! Mahkemelerde bir an önce karara bağlaması gereken çuvalla dosya raflarda yıllanırken hâkim ve savcıların yeni HSYK’nun müstakbel üyelerini karşılayıp-uğurlamaktan gayri daha önemli işi mi olurmuş?

İstirhâm ederim, böyle acâip sorular sormayınız!

* * *

Gelelim işin özüne:

17 Ekim 2010 tarihinde adlî ve idarî yargı hâkim ve Cumhuriyet savcıları arasından Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu üyeliği için yapılacak seçimlerde adaylığını açıklayan kimi hâkim ve Cumhuriyet savcıları (kuşkusuz hepsi değil), ne yazık ki, aslî görevlerini bir kenara bırakmış ve adliyelerde kapı-kapı dolaşmak suretiyle oy kapmanın peşine ve telâşına düşmüştür.

Yukarıda, -biraz da ironik bir biçimde- aktarmaya çalıştığım diyaloglar, özü itibariyle gerçektir!

Yakın bir gelecekte, meydanlarda ateşli nutuklar atan; seçmenlerine broşür, el ilânı, hediye ve eşantiyon dağıtan; flama ve poster asıp, bilboard kiralayan; cadde ve sokaklarda tantanalı konvoy geçişleri düzenleyen HSYK üyesi adayı hâkim ve savcılar görüldüğünde şaşırmamalıdır!

Ne yazık ki, siyaset, bütün haşmetiyle Türk yargısına tebelleş olmuştur!

Şüphesiz, siyasî ayak oyunları sergilemenin kaçınılmaz olduğu bu süreçte, ülkemizde “bağımsız yargı” idealine ulaşma koşullarının yaratıldığından söz edebilmek olanaklı değildir.

Rejimi devirip, arzu ettikleri yönetim sistemini adım adım gerçekleştirmeyi kendilerine amaç ve ilke edinen bazı çevreler, son hamlelerini yapmak, yargıyı bütünü ile ele geçirmek ve Cumhuriyetimizi mat etmek üzeredirler!

Bu ahvalde, “daha elîm ve daha vahim olmak üzere”, yargı mensuplarının -nerede ise- tamamına yakın bölümü, siyasetin yargı erkine bulaşmış olmasına ve HSYK’na atılan yeni formatın, bağımsız yargının özgür ve aydınlık geleceği önünde âdetâ bir “takoz rolü” oynamasına sessiz kalmayı tercih etmektedirler!

Oysa, yargıda yaşanan kaygı verici bu gelişmeler, sadece hâkim ve savcıları değil, yargının âdil, tarafsız ve bağımsız olması gerektiğini savunan vicdan sahibi her insanı tavır almaya zorlamaktadır.

Bir süreden beri Türk kamuoyunda, yargıda yaşanan sorunların giderek kanayan bir yara haline geldiği endişesi hâkimdir.

Bu olgunun doğal bir sonucu olarak, HSYK üyeliğine adaylığını açıklayan 167 adli yargı hakim ve Cumhuriyet savcısı arasında, sürecin başından bu yana, ayrışmalar ve bloklaşmalar meydana gelmiştir!

Anılan 167 adlî yargı hâkim ve Cumhuriyet savcısı, kendi aralarında -resmî olmasa da gayriresmî bir biçimde-“Bakanlıkçılar”, “Yarsav’cılar”, “Demokratik Yargı’cılar” ve “Bağımsızlar” olmak üzere dört gruba ayrılmışlardır.

“Bağımsızlar” dışında her bir grubun elinde, daha şimdiden, adlî yargı hâkim-savcılarının seçecekleri (yedi asıl, dört yedek olmak üzere) on bir kişilik aday listeleri oluşmuş ve bu listeler gayrı resmî yollarla ve en azından kulaktan kulağa bütün teşkilâta ulaştırılmış bulunmaktadır.

Geriye kalan ve herhangi bir blokta yer almayan 134 adet bağımsız adayın -kanaatimce- seçilebilme şansı yok denecek kadar azdır!

Çünkü, bazı gruplar, kendi aday listesindeki isimlere blok halinde oy verilmesini istemekte; hâkim ve savcılardan oluşan seçmen kitlesine oyların bölünmemesi / ziyân olmaması için illegal yollardan, bağımsız adaylara “oy verilmemesi” yönünde telkin ve tavsiyelerde bulunmaktadır.

Başka bir değişle, HSYK üyeliği seçiminde “adaylar” değil, “listeler”yarışmakta ve iyi organize olup, blok oyları garantileyen kesim, seçimi kazanma şansını arttırmaktadır!

Bu yarışta, özellikle, üçüncü, dördüncü ve beşinci bölgelerde görev yapan ve sayıca üstün olan hakim-savcı seçmenlerin, bakanlık listesinden yana oy kullanma ihtimallerinin daha yüksek oluşu nazara alındığında, anılan listesin “blok halinde” seçimi kazanacağını şimdiden iddia etmek, kehânet sayılmamalıdır.

Evet! Siyaset, bütün görkemiyle Türk yargısına musallât olmuştur!

* * *

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu’nun son anayasa değişikliği ile atılan yeni formatındaki seçim sisteminin, yargı mensupları arasında bir takım gerilimlere, kırgınlıklara ve hatta husumetlere yol açması da kaçınılmazdır!

Söz gelimi, (A) şehrinde görev yapan ve HSYK üyeliğine adaylığını koyan bir hâkim veya savcının, (B) şehrindeki bir meslekdaşından kendisine oy vermesini istediğini varsaydığımızda, (B) şehrinde yapılan seçim sonunda, sandıktan (A) şehrindeki hâkim veya savcıya tek bir oy bile çıkmaması halinde, seçimden önce oy talep ettiği ve kendisine destek sözünü aldığı meslekdaşına küsmesi, kırılması ve en azından gönül koyması kuvvetle muhtemeldir!

Böyle bir ihtimâlin her seçim döneminde yeniden yaşanacağı hesâba katıldığında, sürecin, teşkilâttaki istikrârı bozucu tehlikeli ve yeni gelişmelere ve daha büyük sorunlara yol açacağı kesindir!

* * *

Şüphesiz, bir Türk hâkimi olarak, kaleme almak cesaretini gösterdiğim bu kısa metinde, yargı eksenli toplumsal sorunları bütün boyutları ile ortaya koyabilmem mümkün değildir.

Çözüm önerilerim, ancak, başka bir yazının konusu olabilir.

Yegâne amacım, bu aşamada, yargısal sorunların tesbitine yönelik kimi kişisel kaygı ve düşüncelerimi, eleştirel bir yöntemle kamuoyu ile paylaşmaktır.

İşte, bütün amacım budur!

* * *

Ama…

Duyabiliyor musunuz?

Dışarıda, yine, giderek yaklaşan ayak sesleri var!

Sanırım, bu kez gelenler benden oy istemek için değil, beni alıp bir yerlere götürmek için gelecekler!

Nerede ise kapım çalınacak!

“Tak, tak!”

Odatv.com

Hakimlere Reina'da Ayar Çekmişler
24 Ekim 2010
Yargı'da rüşvet skandalı büyüyor. Operasyonda rüşvetin yanı sıra yargıçlara İstanbul'un gece kulüplerinde âlem yaptırıldığı da ortaya çıktı...
Son yılların en kapsamlı rüşvet operasyonunda 13 avukatın da aralarında bulunduğu 26 kişi gözaltına alındı.

Yargıtay'da rüşvet iddialarıyla başlayan soruşturma yaklaşık 30 ayrı dosyayı kapsıyor. Önemli suç delillerine ulaşan polisin, teknik takip sonucunda rüşvetin teslim anını dahi kayda aldığı belirtiliyor.

Alınan bilgilere göre, operasyonda rüşvetin yanı sıra yargıçlara İstanbul'un gece kulüplerinde âlem yaptırıldığı da belirlendi. Reina'nın sahibi Mustafa K.'nın Yargıtay'da temyiz davası görülen İstanbul Boğazı'ndaki ihtilaflı bir arazi için iki tetkik hakimi ile bir yazı işleri müdürünü Reina'da ağırladığı gizli izlemeye takıldı. Üç misafirinin uçak ve konaklama giderlerini karşıladığı soruşturma dosyasına giren Mustafa K. ile 7 kişinin aranmasına devam ediliyor. Emekli Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Onursal Başkanı Mustafa O.'nun ise davaların sürecini etkileyebilmek için Yargıtay'daki tetkik hakimlerine, Yargıtay üyeliği gibi gelecek vaat ettiği öne sürülüyor. Soruşturmaya adı karışan İTO Başkanı Murat Yalçıntaş da dün Ankara'da gözaltına alındı.

Yargıtay'da temyizi görülen davalar hakkında rapor hazırlayan tetkik hakimleri etki altına almak için yapılanların rüşvet ve eğlence kulüplerinde ağırlama ile sınırlı kalmadığı da belirlendi. Eski Yargıtay 12. Hukuk Dairesi Başkanı M.O.'nun davalara etki edebilmek amacıyla tetkik hakimlere gelecek vaat ettiği soruşturmada öne sürüldü. İstanbul Dünya Ticaret Merkezi ile CNR Fuarcılık arasındaki ihtilaflı konuda ise İDTM avukatlarının irtibat noktasının yine M.O. olduğu iddia ediliyor. M.O.'nun emekli olduktan sonra Yargıtay'daki dosyalara etki girişimi nedeniyle gözaltına alındığı öğrenildi. Yargıya rüşvet soruşturmasında avukat N.O.'nun ise kilit rol oynadığı belirtiliyor. Soruşturmada Yargıtay'da temyiz davası görülen çok sayıda kişinin N.O. aracılığıyla davalara etkide bulunmaya çalıştığı öne sürüldü.

Ankara Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü'nde sorgusu devam eden 26 kişinin gözaltı süresi devam ediyor. Soruşturmayı yürüten cumhuriyet savcıları Hüseyin Görüşen ile Mehmet Tamöz zanlıların tek tek ifadesini alıyor. Emekli Yargıtay 12. Hukuk Daire Başkanı M.O.'nun yanı sıra avukat N.O., Yargıtay 6. Hukuk Daire Başkanlığı'nda görevli memur B.A. ile H.V, Yargıtay'da görevli mübaşir R.A. ve B.B. ile hizmetli İ.M. ve sivil vatandaş Y.Ç. gözaltında tutuluyor. Soruşturmada toplam 13 avukat gözaltına alındı. 11. Hukuk Dairesi Yazı İşleri Müdürü Yusuf Doğan da gözaltına alınanlar arasında. Soruşturmada 9 kişinin daha gözaltına alınacağı, gözaltı sayısının 35'i bulacağı öğrenildi. Gözaltında tutulan zanlılar dün sabah saatlerinde Adli Tıp Kurumu'nda sağlık kontrolünden geçirildi. Bir zanlı ise fenalaşarak Ankara Numune Hastanesi'ne kaldırıldı.


Kaynak: Zaman

Bakırköy Hâkimi Ferşat Aydın yalanladı

Vatan gazetesinin "Bumerang gibi ihbar mektubu" haberine Bakırköy hakiminden yalanlama geldi. İşte o yazı...

Benim Adım Ferşat Aydın. 32274 Sicil numaralı Bakırköy Hakimiyim.

Habertürk Gazetesinin 17 Kasım 2009 Salı günlü nüshasının 15 nci sahifesinde üst bölümde yeralan "Belgeler Kırmızı Noktalı" haber nedeni ile hakkımda İstanbul Ticaret Odası ve CNR fuarcılık arasında devam eden davalarla ilgili olarak rüşvet, kadın, temin edilmesi ve uyuşturucu ticaretine karışan kişilerle çok yakın irtibat içinde bulunduğum iftirası nedeniyle ihzari mahiyette araştırma yapılmış olup,

Bu haberi okur okumaz bu haberden önce hiç bir şeyden zerre kadar haberim olmadığı için Bilgi Edinme Kanunu çerçevesinde Ek:1 olarak sunduğum 18/11/2009 tarihli Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu Başkanlığına yazdığım yazı ile,

"Ne İstanbul Ticaret Odasından ve de CNR fuarcılık firmasından kimse ile tanışmam, gıyaben, şahsen, yüzyüze, simaen, uzaktan yakından, hiç birisi ile bir merhabam yoktur, buralardan kimse ziyaretime gelmemiştir, kimsenin ziyaretine gitmişliğim yoktur, bu taraflar ile uzaktan da olsa ilgilileri ile konuşmuşluğum, selam vermişliğim, yoktur, yemek yeme veya başka bir şekil altında hiç bir surette bu kurumlarının temsilcisi bayan, erkek, hiç bir şahısla yüzyüze iletişimim olmamıştır, telefonla dahi en kısa bir iletişimim olmamıştır, haberde belirtilen yüz kızartıcı hiç bir eylemin içerisinde asla ve kat'a yeralmadım" diyerek ve Hakim A.Ü. ile hiç bir sosyal iletişim ve etkinlik içerisinde olmadığımı belirterek bilgi edinme kanunu çerçevesinde Yüksek Bakanlıktan bilgi talebinde bulundum. Adalet Bakanlığı Teftiş kurulu Başkanlığı Ek.2 olarak sunduğum belge ile tarafıma "YAPILAN İNCELEME VE ARAŞTIRMA SONUCUNDA ADI GEÇEN YÖNÜNDEN SORUŞTURMAYA GEÇİLMEMİŞTİR." şeklinde bilgi verilmiştir.

Anlamadığınızı düşünerek biraz daha açık anlatayım. Gerçi anlattığımda da anlayacak vicdanlarınız olmadığını biliyorum. Yine de anlatayım.

Bu demektir ki;

Adalet Bakanlığı bu alçak, iğrenç ve şerefsiz iftira üzerine diğer iki hakim ile birlikte ve başkaca kişiler hakkında da iki yıla yakın bir süre ev, iş ve cep telefonlarıma ilişkin olarak benden habersiz olarak ve üstelik tamamen gayri yasal olarak iletişimimi tesbit etmiş.

Yani SON DERECE HUKUKSUZ BİR ŞEKİLDE TAM İKİ YILA YAKIN BİR SÜRE İLE İLETİŞİMİM TESBİT EDİLMİŞ,

Sonra ne olmuş,

Sonra iki başmüfettiş 2009 yılının Nisan ayında Bakırköy Adliyesine geldi. Bunlar 200 den fazla insanı dinlediler. Bunlar Bakırköy Adliyesindeki hakim ve savcıların pek çoğunu dinlediler. Bunlar CNR den herkesi dinlediler. Bunlar İTO'dan herkesi dinlediler. Bunlar benim ve diğer hakimlerin telefon görüşmeleri yaptığı onlarca insanı dinlediler. Bunlar Bakırköy Adliyesindeki adalet personelini dinlediler. Bunlar icra dairelerindeki onlarca personeli dinlediler. Bunlar devam eden ve biten CNR ve İTO arasındaki tüm dava dosyalarını İstanbul'un her yerindeki mahkemelerinden getirtip incelediler. Devasa bir araştırma yaptılar. Araştırma sonucunda ne diğer hakimlerle ne de benimle ilgili rüşvet ve fuhuşla ilgili olarak toplu iğne ucu olarak delil elde edilemedi. Benden savunma bile istenmedi. Soruşturmaya geçilemeden hakkımdaki ihzari mahiyette araştırma sonlandırıldı. Diğer hakimlerden biri hiç bu olaylarla ilgili olmayarak, tamamen özel hayatı ile ilgili sebeplerden ötürü, diğeri ise bu olaylarla ilgili değil, ancak başka bir olayla ilgili eylemleri nedeni ile başka illere tayin edildi. Sizin bu haberi yaptığınız iş bu tarihten yaklaşık 8 ay kadar önce bu araştırma benim için soruşturmaya dönüştürülmeden, diğer iki hakim için soruşturmaya dönüştürülerek sonlandırıldı.

Bilmediğiniz yaptığınız cahilce haberden çok açık anlaşıldığı için şu konuda da bilgilendirmek isterim. Hakim ve savcıların görev suçlarına ilişkin soruşturma ve kovuşturmalar 2802 sayılı Hakimler ve Savcılar Kanununun özel düzenlemeleri nedeniyle özel usullere bağlıdır. Hakim ve savcı görevine ilişkin olarak şikayet edildiğinde şikayet edenin dilekçesinin işleme konulması için şikayet edenin gerçek kişi olması sahte bir isimle şikayetin yapılmamış olması gerekir. A.Aydın sahte ismiyle yapılan iftiraya rağmen Adalet Bakanlığınca hakkımdaki iğrenç iftira dilekçesi işleme alınmıştır. Bundan hiç rahatsız değilim. Bende olsam işleme alırdım. Bu şikayet dilekçesi üzerine Adalet Bakanlığı Teftiş Kurulu müfettişlerince öncelikle iddialar hakkında İHZARİ MAHİYETTE TAHKİKAT (ARAŞTIRMA) YAPILIR. Ne imiş demek ki hemen soruşturma yapılmıyormuş. Öncelikle bu iftira mı değil mi bir sorurturma öncesi araştırma yapılıyor. Eğer bu dilekçeyi destekleyen bir delil elde edilirse o zaman Ceza Muhakemesi Kanunundaki soruşturma safhasına yani savcının yaptığı araştırma safhasına ve akabinde kovuşturma safhasına yani hakimin yaptığı yargılama safhasına geçilebiliyor. İhzari mahiyette tahkikat; ilgili şikayet edilen hakim ve savcı hakkında hakkında araştırmadan sonra soruşturma yapılıp yapılmayacağına ilişkin kanaat edinilmesi için ve şüphelerin araştırılması, delillerin toplanması için yapılan bir araştırma faaliyetidir. Bu aşamadaki tüm işlemler mutlak bir gizlilik içerisinde yapılır. En az soruşturma kadar gizlidir. Hatta soruşturma öncesi olduğundan ondan daha gizlidir.Bu araştırma sonucunda ilgili hakkında atılı suçu işlediğine dair şüphe, kuşku elde edilmiş ise şikayet edilene suç isnat edilir. Yani savunma istenir.Sonra ona “Gel kardeşim bak, şikayet konusunda araştırma yaptık, araştırmada da bu delilleri bulduk, bize savunma ver.”denir.Yani bakanlık müfettişleri kişiden savunma ister, işte burada soruşturma başlar. Bu savunma ihzari mahiyette araştırmayı soruşturmaya dönüştürür. Bilahare bu safhanın sonucunda da ilgilinin atılı suçu işlediğine dair yeterli şüphe elde edilmiş ise, ilgili hakkında iddianame düzenlenir ve soruşturma evresi sona ermekle kovuşturma evresi başlar. Yani hakim ve mahkeme devreye girer.

Sürece baktığımızda;

Sahte bir ad ile hakkımda yapılan bu iftira üzerine hakkımda diğer ismi geçen hakimler ile birlikte başlatılan ihzari mahiyette araştırma safhasında adalet müfettişlerince

1)Onlarca kişi (tahminime göre bu sayı iki yüz kişinin üzerindedir.) iftira dilekçesinde belirtilen olaylar ile ilgili olarak bilgi ve görgüsüne başvurulmak suretiyle tanık olarak dinlenmiş,

2)Uzun zaman dilimlerine ilişkin olarak iletişimim tesbit edilmiş, iki yıllık bir süreçte telefon irtibatı kurduğum kişiler birer birer çağrılarak iftiralarla ilgili bilgi ve görgüleri sorulmuş, ifadeleri alınmış,

3)Bakırköy Adliyesindeki pek çok hakim ve savcıların tanık olarak bilgi ve görgüsüne başvurulmuş,

4)Başka mahkeme ve mercilerden dava dosyaları, soruşturma evrakları, icra dosyaları getirtilmek suretiyle dosyalar incelenmiş,

ve tam iki yıla yaklaşık bir süreç sonunda hakkımda TOPLU İĞNE UCU kadar şüphe, kuşku ve delil elde edilemediğinden hakkımdaki araştırma tefrik edilerek tarafımdan savunma bile istenmemiş ve soruşturmaya geçilmesine gerek olmadığına karar verilerek araştırma sonlandırılmış ve hakkımdaki takibat sona erdirilmiştir.

Şimdi siz çıkmış ismimi açıkça yazarak beni fuhuşla rüşvetle yan yana gösteriyorsunuz.

Şimdi, Sizin vicdanınız, izanınız yok mu? Allah size merhamet duygusu vermedi mi? Sizin çoluğunuz çocuğunuz, eşiniz, efradınız akrabai taallukatınız, köylünüz yok mu ?. Hısım akrabanız tanıdıklarınız yok mu? Bir imzasız bir imzasız mektupta size ağır bir suç itham edilse başkaca hiçbir delil bulunmasa ulusal basında manşet manşet haber olsanız ne hissedersiniz. Allah sakınsın.Bu şikayette siz ne hissediyorsanız bende aynını hissediyorum.. Aramızdaki tek fark benim şikayet edilmiş olmam sizin edilmemiş olmanızdır.Benim hakkımda müfteri şikayetçinin şikayet dilekçesinde adının geçmesinden başkaca elde edilebilmiş tek delil yoktur.Yoksa siz sanıyormusunuz ki Adalet Bakanlığı beni Bakırköy'de buradaki görevimde bırakırdı. Adalet Bakanlığı benim kara gözüme kara kaşıma mı aşık. Adalet Bakanlığı beni gönderemedi. Çünkü ben tertemizim.. Siz sanıyormusunuz onca araştırma işleminden sonra Adalet Bakanlığı iğne ucu kadar bir delil elde etse benden savunma istemezdi. İsteyemedi. İsteyemedi, çünkü iletişimimi hukuksuz bir şekilde tesbit etti. Şu an onun hukuksuzluğu içerisindeler. Onları da şikayet etmedim. Allaha havale ettim. İletişimimim tesbitinin hukuksuzluğunu örtecek en iyi şey tesbitte bişeyler bulmaktı. Bulsalardı. Bu hukuksuzluklarını örtmek için sanıyor musunuz ki benden savunma istemezlerdi. Sahi bana sözlermisiniz içinizden hanginizin iletişimi iki yıl boyunca tesbit edilipte bu tesbitten HUKUKEN, AHLAKEN, İÇTİMAEN alnının akıyla çıkabilir. Sorun bir vicdanınıza. Bakın bir aynaya. Bu imtihandan gerçekten çıkabilir misiniz.? Ama ben çıktım.

Bu dilekçede adımın geçmesinin bana göre tek sebebi var onu aşağıda izah edeceğim.
Şimdi bu haberi yaparken işlediğiniz suçlara değineyim.

1)Yalan ve iğrenç iftiralarla dolu haberiniz hakkımda yapılan ve bir sonraki süreç olan soruşturmaya geçilmeden kapatılan ARAŞTIRMANIN GİZLİLİĞİNİ ihlal etmiştir. TCK.nın 285 nci maddesi aynen "Soruşturmanın gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, bir yıldan üç yıla kadar hapis cezası ile cezalandırılır. Ancak, soruşturma aşamasında alınan ve kanun hükmü gereğince gizli tutulması gereken kararların ve bunların gereği olarak yapılan işlemlerin gizliliğinin ihlâli açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz. (Asliye Ceza) [2] Kanuna göre kapalı yapılması gereken veya kapalı yapılmasına karar verilen duruşmadaki açıklama veya görüntülerin gizliliğini alenen ihlâl eden kişi, birinci fıkra hükmüne göre cezalandırılır. Ancak, bu suçun oluşması için tanığın korunmasına ilişkin olarak alınan gizlilik kararına aykırılık açısından aleniyetin gerçekleşmesi aranmaz.[3] Bu suçların basın ve yayın yoluyla işlenmesi hâlinde, ceza yarı oranında artırılır. (Asliye Ceza)[4] Soruşturma ve kovuşturma evresinde kişilerin suçlu olarak damgalanmalarını sağlayacak şekilde görüntülerinin yayınlanması hâlinde, altı aydan iki yıla kadar hapis cezasına hükmolunur." şeklinde düzenleme getirmiştir. Basın özgürlüğü, halkın haber alma hakkı için olmazsa olmaz en temel hak ve özgürlüklerden biri ise de, anayasa temel hak ve özgürlükleri sadece basına tanımamıştır. Haber almak hakkı kuşkusuz anayasada tanınan diğer hak ve özgürlükleri asla zedeleyemeyecek şekilde kullanılmalıdır. Basının soruşturmanın gizli tutulmasının nedenini iyi anlaması gerekir. şeklinde düzenleme getirmiştir. Aslında basının soruşturmanın gizli tutulmasının nedenini iyi anlaması gerekir. Soruşturmanın gizli tutulmasının en temel gerekçe MASUMİYET KARİNESİDİR. MASUMİYET KARİNESİ TIPKI HABER ALMA HAKKI GİBİ EN TEMEL HAK VE ÖZGÜRLÜKLERDEN BİRİ OLUP EN ÖZEN GÖSTERİLMESİ GEREKEN BİR HAK ÖZGÜRLÜK OLARAK KARŞIMIZDA DURUR.Kanun koyucu diğer demokratik ülkelerde olduğu gibi suç isnadının ancak yeterli şüphe olduğunda iddianame ile düzenlenebileceğini boşuna vazetmemiştir. Zira bir kişiye bir suçu işlediğini isnat etmek ve bunu alenileştirmek o kişi hakkında toplumun ona bakışında DEĞİŞMELER OLMASINA VESİLE OLMAKTADIR. Elbette bir kişi suç işlemiş ise bu suç ortaya çıkmalı ve bu eylemi kamu tarafından bilinmelidir. Ancak bu bilinme ancak suçun işlendiğine ilişkin yeterli şüphe haline ilişkindir. Eğer yeterli şüphe yoksa toplumun bu kişiye bakışının zedelenmemesi için soruşturma gizli tutulur. Yani soruşturma masumiyet karinesi çercevesinde toplumun bilmesinden habersiz yürür. Ancak yeterli şüphe elde edildiğinde bilgi topluma sunulur. Ama ortada hiç bir delil yok iken, hakkımda soruşturma evresine bile geçilememiş iken, hakkımda araştırma tamamlanmış iken HALA ismimin fuhuş çetesiyle, uyuşturucu ile rüşvetle yanyana konulması demokratik hak ve özgürlüklere gösterilen duyarsızlığının varabileceği son aşamadır. Layuselliğin zirve noktasıdır. Dokunulmaz olduğunu sanmanın, dokunulmayacağı zehabı ile yaşamanın göstergesidir. İş bu haber ile hakkımda kapatılan soruşturma ile ilgili olarak yayınlanmaması gereken bilgiler şahsım açısından soruşturmanın gizliliği ihlal edilerek, masumiyet karinem çiğnenerek yayınlanmıştır. Atılı suçun işlendiği gün gibi aşikardır, hesabı hukuk önünde sorulacaktır.

2)Keza zikrolunan haber ile rüşvet alan, kadın temin ettiren ve uyuşturucu ticareti ile uğraşan kişilerle irtibatlı olduğum intibaı verilmek suretiyle bununla da yetinilmeyip HAKKIMDA CİDDİ İDDİALAR BULUNDUĞU YÖNÜNDE iftirada bulunulmakla şerefim, saygınlığım ve onuruma açıktan saldırılmıştır. Bu ciddi iddiaların neler olduğunu sizden soracağım Bunun hesabını hukuk önünde vermekten kurtulamayacaksınız. Çok merak ediyorum Adalet bakanlığının iki sene arayıp ta bulamadığı bu iddialar neler mi göreceğiz.TCK.nın 125 nci maddesi, "Bir kimseye onur, şeref ve saygınlığını rencide edebilecek nitelikte somut bir fiil veya olgu isnat eden veya sövmek suretiyle bir kimsenin onur, şeref ve saygınlığına saldıran kişi, üç aydan iki yıla kadar hapis veya adlî para cezası ile cezalandırılır. Mağdurun gıyabında hakaretin cezalandırılabilmesi için fiilin en az üç kişiyle ihtilât ederek işlenmesi gerekir.(Sulh Ceza)[2] Fiilin, mağduru muhatap alan sesli, yazılı veya görüntülü bir iletiyle işlenmesi hâlinde, yukarıdaki fıkrada belirtilen cezaya hükmolunur. [3] Hakaret suçunun; a) Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı, b) Dinî, siyasî, sosyal, felsefi inanç, düşünce ve kanaatlerini açıklamasından, değiştirmesinden, yaymaya çalışmasından, mensup olduğu dinin emir ve yasaklarına uygun davranmasından dolayı, c) Kişinin mensup bulunduğu dine göre kutsal sayılan değerlerden bahisle, İşlenmesi hâlinde, cezanın alt sınırı bir yıldan az olamaz. [4] (8.7.2005 T. 5377 sk değ.) Hakaretin alenen işlenmesi halinde ceza altıda biri oranında artırılır. [5] (8.7.2005 T. 5377 sk değ.) Kurul hâlinde çalışan kamu görevlilerine görevlerinden dolayı hakaret edilmesi hâlinde suç, kurulu oluşturan üyelere karşı işlenmiş sayılır. Ancak, bu durumda zincirleme suça ilişkin madde hükümleri uygulanır." demek suretiyle onura, şerefe saygınlığa saldırmayı ceza altına almıştır. Çirkef iftira ile hiç bir irtibatım olmadığı açıkça sabit olduğu halde, beni bu iddialarla yan yana anmanız bunun gerçekliğinin ve araştırmanın sona erip ermediğinin araştırılmaması, açıkça maddei mahsusa tayini suretiyle hakarettir.

Her iki suç açısından da ismimin açıkça yazılmamış olması ile F.A. şeklinde kısaltılarak yazılmış olması arasında suçların oluşması açısından hiç bir fark yoktur. Yoktur zira Bakırköy adliyesinde 300 hakim ve savcı arasında F.A. benim. Ve bu camiada ve sonradan tüm adalet camiasında haberlerdeki kişinin ben olduğum duyulmuş ve bilinmiştir. kaldı ki mahkememin adı açıkça yazılmıştır, Daha bu haberlerin ertesi günü Türkiye'nin her yerinden bir çok arkadaşım aramış ve üzüntüleri dile getirilmiştir. F.A. kısaltması, haberin kamuya yayılmasını engelleyici sibop etkisi yapmıyorsa, haber kamuya buna rağmen yayılıyor ise ismimin bu şekilde kısaltma olarak yazılmış olması suçun oluşmasını engelleyemez..

Ek:3 olarak sunduğum iddianameden açıkça anlaşıldığı üzere aynı haberin daha önce yayınlandığı gazete yazı işleri müdürü ve haber yapanı hakkında her iki suçtan da kamu davası ikame edilmiş olup dava Bakırköy 2 nci Asliye Ceza Mahkemesinde derdesttir.

Burada kendimle ilgili bir iki hususa da işaret etmek isterim. Ben Adalet Camiasının bir mensubuyum.Ben mazbut ve anti sosyal bir yaşam sürmekteyim. Yolum ev iş arası, aracım adliye servisidir. Günlerim birbirinin hep aynıdır. İçki yemek kadın bunlar benim hayatımın enstrümanları değildir. En önemlisi gururla ifade etmeliyim ki ailem beni içinde ALLAH KORKUSU ile yetiştirdi. Her şey bir yana bu korku en başta benim sibobumdur. Ayrıca ben bu cumhuriyetin ve demokrasisinin yetiştirdiği ve onun hizmetkarı hatta kölesi olan, bu ülkenin en çalışkan, en adil, en iyi ceza hakimlerinden birisiyim. Terfilerimi tamamı son derece nitelikli olup, müfettiş sicillerim görevdeki liyakatımın derecesini ve yapmış olduğum ağır ceza mahkemesi başkanlıkları çalışkanlığımın en temel göstergeleridir. Bu bağlamda kendimi bu meslekte sonraki nesillere en örnek gösterilecek ceza hakimlerinden biri olarak görüyorum. Bu konuda tevazuya da hiç gerek görmüyorum. Bu nedenle bu çirkef ve aşağılık iftira bana yapışmaz, yapışmayacaktır..Kıyamete kadar yapışmayacaktır, üç ayda bir gündeme taşısanız da yapışmayacaktır.. Mahkemelerde de suratınıza çalınacaktır.

Talebimi dile getirmeden önce şunu da söylemem gerekir. Ben 18 seneden beri ceza hakimiyim ceza hakimi suç işleyen kişiye ceza verir. İTO ile CNR arasındaki uyuşmazlıklar yer meselesi, tahliye tazminat gibi tamamen HUKUK MAHKEMESİNİN görev alanı ile ilgilidir. Ben ise CEZA MAHKEMESİ HAKİMİYİM. Bunlar arasındaki hiç bir davaya asla bakmadım. Çünkü
onların arasındaki uyuşmazlık ceza mahkemesinin görevi alanında değil. Baktığıma ilişkin bir tek delil bulun, kendimi beylik tabancamla taksimin ortasında vuracağım. Ancak bu iftira dilekçesinde adımın yazılı olmasının en temel sebebi aslında çok daha basittir. Zira müfterinin en büyük gayreti bir diğer hakimin telefonlarını dinletmektir. Oysa CMK.nın 135 nci maddesi ancak maddede sayılan suçlardan ötürü iletişimin tesbit ve dinlenmesine müsaade etmekte, aksi halde iletişimin dinlemesine izin vermemektedir.. Dilekçeyi yazan müfteri; diğer hakimin telefonlarının dinlenmesini temin etmek amacıyla o hakimin odasında otururken gördüğü ben ve diğer hakimin ismini sanık sayısının ikiden fazla olması ve böylece suçları örgütlü suç kapsamında gösterebilmek ve dinlemeyi temin edebilmek için dilekçesine eklemiştir. Bu dilekçede yeralmamın tek ve basit nedeni çirkef iftiranın örgütlü suç kapsamında kabul olunup zikrolunan hakimin telefonlarının dinlenebilmesidir. Tek eylemim ise bu hakim ile tanışıyor olmak ve o dönemde bir iki kez odasına gitmem ve odama gelmesidir.

Şimdi eğer biraz Allah korkunuz varsa, biraz masumiyet karinesine inanıyorsanız. Yukarıda zikrolunan haberi derhal kaldırırsınız. Zaten hukuk aracılığı ile 5651 Sayılı Yasanın 9 ncu maddesi gereğince paşa paşa kaldıracaksınız, ama süreci yaşamak gerektiği için biraz zaman alacak. Ben bundan önce olmayan vicdanlarınıza seslenmek istedim. Varsa Allah korkunuza seslenmek istedim. Zikrolunan haberi DERHAL kaldırmanızı istiyorum. Yerine "Buraya koyduğumuz ve dayanağı olmayan haber için Bakırköy Hakimi F.A.dan özür diliyoruz" şeklinde bir haber yayınlamanızı istiyorum.

Herşey bir yana burası üç günlük dünya. Ölüm hak. Burada bu yaptıklarınızın hesabını verseniz ne olacak vermeseniz ne olacak. Ama öbür dünyada ne yapacaksınız. İki elimin yakanızda olduğu öbür dünyada bu ağır kul hakkından nasıl kurtulacaksınız. Sizlere acıyorum.

Sizlere saygı falan sunmuyorum. İyi gün falanda dilemiyorum. Çünkü kapkara çalışıyorsunuz.Yüce rabbimin kapısına bırakıyorum. 29/10/2010
Ferşat Aydın
Bakırköy Hakimi-32274

29 Ekim 2010 habertaraf

Hakimlerden Yargıtay'a Haberal Şoku
14 Kasım 2010
Mehmet Haberal'ın taburcu edilebilir raporunun saklanarak mahkemeden kaçırılması ve Haberal'ı serbest bırakmayan hakimlerin tazminat ödemeye mahkum edilmesi sonrası harekete geçildi.
Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese, tutuklu sanık Mehmet Haberal'ın açtığı tazminat davasına cevap verdi.

Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne 12 sayfalık cevap dilekçesi sunan hakimler, Haberal'ın 'terör örgütü kurmak ve yönetmek' suçundan tutuklu olduğunu hatırlattı. Yargıtay'ın Haberal ile aynı suçtan yargılanan birçok sanığın tutuklu kalmasına onay verdiğini vurgulayan hakimler, dosyaya konulmayan sağlık raporuna da dikkat çekti. Hakimler, Yargıtay'dan söz konusu dava dosyası ve Haberal hakkında verilmiş sağlık raporlarını incelemesini istedi.

'Darbe teşebbüsü ve terör örgütü kurmak ve yönetmek' suçlarında, yargılanan Mehmet Haberal'ın, kendisini tahliye etmeyen hakimlere açtığı tazminat davalarının bir kısmı devam ediyor. 25 Mart 2009'da ikinci Ergenekon iddianamesini kabul ederek yargılama sürecini başlatan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese de Haberal'ın dava açtığı hakimler arasında yer alıyor. İki hakimin 3 Kasım 2010'da Yargıtay'a sunduğu dilekçede davanın reddedilmesi istendi. İki hakim, Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'ne itiraz dilekçesi verdi. Dilekçede, davanın görevsizlik kararı verilerek Ankara Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilmesine veya reddine karar verilmesini talep edildi.

Hakimlerin avukatı Sadrettin Haşıloğlu tarafından Yargıtay 4. Hukuk Dairesi Başkanlığı'na gönderilmek üzere İstanbul Nöbetçi Asliye Hukuk Mahkemesi'ne sunulan 12 sayfalık dilekçede, hakimlere karşı açılan manevi tazminat davasının ağır şartlara bağlandığı ve bu hususun Yargıtay Hukuk Genel Kurulu'nun bir ilamında açıklandığı hatırlatıldı. Davanın, tutuklamaya ilişkin kesinleşen kararın, ilgili kişiye tebliğden itibaren 3 ay içinde, devlet (Maliye Hazinesi) aleyhine, davacının oturduğu yerdeki Ağır Ceza Mahkemesi'ne açılması gerektiği aktarıldı. Dolayısıyla, davanın, yetkisiz ve görevsiz bir mahkemeye açıldığının ortada olduğu, davanın hem husumet hem de görev ve yetkisizlik yönünden reddedilmesi gerektiği belirtildi.

Dilekçede, Mehmet Haberal ile ilgili dosya içerisinde yargılama süresi boyunca birçok adli rapor tanzim edildiği ve bu raporların bir kısmının halen yatmakta olduğu sağlık kurumu tarafından, bir kısmının da Adli Tıp Kurumu tarafından düzenlendiği hatırlatıldı. Şöyle denildi: "Sanığın halen yatmakta olduğu sağlık kurumunun birbiriyle çelişen raporları yanında, Adli Tıp Kurumu'nun, sanığın tutukluluğunu, gerekli önemler alınarak cezaevinde geçirmesinde bir sakınca olmadığına dair raporu da mevcuttur. Tüm bu hususlar bir arada değerlendirildiğinde, İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi tarafından, nihai sağlık durumuyla ilgili rapor tanzimi için sanığın Adli Tıp Kurumu'na sevkine karar verilmiş, ancak sanık müdafileri bu karara itiraz etmiş, halen yatmakta olduğu kurum yetkilileri de bu sevkin sakıncalı olacağını belirtmişlerdir.'' ifadeleri kullanıldı.

'TABURCU EDİLEBİLİR' RAPORU GİZLENDİ

Dilekçede, İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Ensti-tüsü'nde başkan yardımcısı olarak görev yapan Kardiyoloji Anabilim Dalı Başkanı Prof. Dr. Zerrin Yiğit başkanlığında oluşan 5 kişilik doktorlar heyetinin, 16 Ekim'de hazırladığı raporda, Haberal'ın durumunun değerlendirildiği ve raporda 'Tıbbi tedavisine ayakta tedavi edilerek 1 ay sonra kontrole gelmek üzere taburcu edilmesine karar verilmiştir.' denilerek sanığın sağlık durumuyla ilgili saptamada bulunulduğu belirtildi. Ayrıca, bu raporun mahkeme ve Adli Tıp Kurumu'na daha önce gönderilen raporlar arasına konulmadığının mahkemenin İstanbul Üniversitesi Rektörlüğü'yle yaptığı yazışma sonucu anlaşıldığı da dile getirildi.

Hakimler hakkında açılan bu tür davaların reddolunmaması halinde, cezaevlerinde tutuklu bulunan yüz binlerce tutuklunun açacağı davalar karşısında bir kaosun yaşanacağı ve Yargıtay 4. Hukuk Dairesi'nin asli görevini yerine getiremeyeceği gibi, açılan bu davaları da yürütmesinin hayatın olağan akışına uygun olmayacağının açık olduğu aktarıldı. Dilekçede, ayrıca bir hakim hakkında görevi ihmal ettiği veya kötüye kullandığına dair kesinleşmiş bir mahkeme hükmü bulunmadan verilecek tazminat kararının, hakimlik teminatı ile bağdaşmayacağı belirtildi.

Tutukluluk kararı, hukuka uygunluğun ispatıdır

Mehmet Haberal'ı tahliye etmedikleri gerekçesiyle tazminata mahkum olan 9 hakime de aynı gerekçelerle dava açıldığı hatırlatılan dilekçede, 11 ayrı ve bağımsız hakimin müşterek hareket ettikleri iddiasının hukukun genel ilkeleriyle ve hayatın olağan akışıyla bağdaşmadığı ifade edildi. Dilekçede, "Birbirinden bağımsız 11 ayrı hakimin aynı kararı vermesi hususu bile husumet kastı ile değil hukukun objektif kurallarına göre hareket edildiğinin çok açık ve tek başına bir delilidir. Beşiktaş'taki adliyede toplam 6 başkan ile 22 üyeden oluşan toplam 28 hakim bulunmakta olup tamamının Mehmet Haberal'ın tahliye talebinin reddi veya bu ret kararı üzerine yapılan itirazların değerlendirilerek itirazın reddi kararlarında görev aldıkları, bu nedenle de özel kast ile hareket edilmediği açıkça anlaşılmaktadır." denildi.

Kaynak: Zaman

Gerçeker ve Birden emekli oluyor
19 Kasım 2010
Yargıtay ve Danıştay'ın bir numaraları emekli oluyor...

Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker ile Danıştay Başkanı Mustafa Birden, 1 Haziran 2011’de emekliye ayrılıyor.
Gerçeker ve Birden yaş haddinden emekli olunca, Yargıtay ve Danıştay’da Haziran’da başkan seçimi yapılacak. İkisi de 1946 doğumlu olan Gerçeker ve Birden’in bir diğer ortak özellikleri de Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden mezun olmaları. Bugün

Osman Paksüt de Ergenekon davasında
20 Kasım 2010
Anayasa Mahkemesi, AK Parti hakkında açılan kapatma davası ile Osman Paksüt hakkında Ergenekon sanıklarıyla telefon görüşmeleri nedeniyle yapılan soruşturmanın dosyalarını 13. Ağır Ceza’ya gönderdi.

Helin Şahin'in haberi

AK Parti hakkında açılan kapatma davasının dosyası ve Anayasa Mahkemesi Başkanvekili Osman Paksüt’ün Ergenekon sanıklarıyla yaptığı telefon görüşmeleriyle ilgili AYM’nin yaptığı soruşturmanın dosyaları Ergenekon davası ana dosyasına girdi. Kapatma davası dosyası iddianamesine, Genelkurmay Başkanlığı bünyesinde kurulan ve Ergenekon Silahlı Terör Örgütü iddiasıyla sürdürülen soruşturma kapsamında yeni bir iddianamenin konusu yapılan Kara Propaganda Siteleri’ndeki haberler de girmişti. Paksüt’le ilgili soruşturma sonunda AYM’nin verdiği karar düşülen şerh nedeniyle dosya “hükümeti düşürmeye yönelik Ergenekon eylemleri” arasında sayılabilicek.

ERGENEKON FAALİYETİ SAYILABİLECEK

Ergenekon davasına bakan İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi, geçtiğimiz aylarda Anayasa Mahkemesi Başkanlığı’na yazı yazarak, AK Parti kapatma davasının dosyası ile Osman Paksüt hakkında Ergenekon sanıklarıyla yaptığı görüşmeler nedeniyle verilen kararı talep etmişti. AYM’den gönderilen ‘Gizli’ ibareli 9 sayfalık yazı ve ekinde, Yargıtay Başsavcılığı’nca açılan kapatma davası dosyası, 30 klasörden oluşan ekleri ve AYM Başkanvekili Paksüt hakkındaki karar ile bir üyenin bu karara düştüğü şerh de yer aldı.

OSMAN PAKSÜT’Ü KURTARAN KARAR

AYM’nin Ergenekon Mahkemesi’ne gönderdiği Osman Paksüt’le ilgili soruşturnma dosyasıyla ilgili kararda da çarpıcı bilgilere yer verildi. Paksüt’ün, Ergenekon sanığı eşi Ferda Paksüt bazı Ergenekon sanıkları ile gazetecilere bilgi sızdırırken telefonu alarak konuşmaya devam ettiği belirlenmiş ve bu dinleme kayıtları AYM’ye gönderilmişti. AYM, yaptığı soruşturma sonunda “Mahkemede görüşülmekte olan bir davayla ilgili bilgi sızdırdığı belirlense de Paksüt hakkında mahkemeden alınmış dinleme kararı olmadığı için” takipsizlik vermişti.

‘Yasal boşluk nedeniyle hakkında işlem yapılamadı’

•AYM’nin Osman Paksüt hakkında verdiği ‘takipsizlik’ kararına AYM üyesi Serruh Kaleli muhalefet şerhi koymuş ve Paksüt hakkında cezai işlem uygulanmasını talep etmişti. Ergenekon mahkemesine ulaşan Paksüt’le ilgili karardaki şerhinde Kaleli, dinlemelerdeki iddialarla işlem yapılması gerektiğini, ancak yasal mevzuat boşluğu nedeniyle eldeki delillerin hukuka aykırı olarak tanımlanmasını eleştirdi.

Kaleli “İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı’nın elde ettiği Osman Paksüt’e ait olduğu iddia edilen bulgu, görevin kötüye kötüye kullanıldığı suçunun işlendiği konusunda şüpheye mucip bir bilgidir. Osman Paksüt’ün yaptığı telefon görüşmelerinde doğrudan görülmekte olan bir davayla ilgili bilgileri aktarıp meslek etiği ve yasal sorumluluk dışında görevini kötüye kullandığı şüphesi uyandıran eylem ifa ettiği açıktır” dedi.

AYM delil saymadı ama Ergenekon mahkemesi sayabilir

AHMET GÜNDEL (E. Yargıtay Savcısı): Ergenekon davasına bakan mahkemenin, AK Parti kapatma davası dosyasını ve Osman Paksüt hakkındaki inceleme neticesinde verilen kararı getirtip incelemesi önemlidir. Anayasa Mahkemesi’nin delil saymadığı bir olguyu adli yargı, yani Ergenekon yargılamasını yapan mahkeme kendi dava dosyası için delil sayabilir. Osman Paksüt ve Ergenekon dava dosyalarının yan yana gelmesi farklı bir delil ortaya çıkartabilir. AYM’nin kararı nihai değildir. 13. Ağır Ceza, Paksüt’le ilgili eğer yeni delil bulursa bunları AYM’ye sunarak, Paksüt hakkında incelenme yapılmasını talep edebilir.

REŞAT PETEK (E. Cumhuriyet Başsavcısı): Hükümeti devirme girişimleri arasında kapatma davası da delil olarak sayılabilir. Osman Paküt ile ilgili inceleme kararı da bağlantıların aydınlatılması açısından önemlidir. Anayasa Mahkemesi’nin itibar etmediği telefon konuşmalarını Ergenekon mahkemesi kendi dosyasına delil sayabilir. Yeni delillere de ulaşılması için bu dosyasının incelenmesi gereklidir. Ceza hukuku açısından bu telefon konuşması delildir.

STAR GAZETESİ


Osman Kaçmaz’ın aşk kaçamağı
30 Kasım 2010
Hatay Emniyetine gelen isimsiz bir ihbar, Sincan hakimlerinin kaçamağını ortaya çıkardı.



Osman Kaçmaz'dan hummalı çalışmaYabancı uyruklu iki kadının zorla alıkonulduğu ve kokain kullanıldığı ihbarı üzerine otele baskın yapan polisler, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz ile bir diğer Sincan Hâkimi Remzi Özdemir ve sevgilileri ile karşılaştı.

İsimsiz bir ihbar Osman Kaçmaz'ın Hatay kaçamağını ortaya çıkardı. Hatay Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele şubesine 28 Kasım Pazar gece yarısından hemen sonra, 'Defne Prenses Otel'in 303 ve 304 numaralı odalarında, yabancı uyruklu iki kadının zorla alıkonulduğu ve kokain kullanıldığı' ihbarı geldi. İddiayı değerlendiren KOM Şubesinin nöbetçi savcılıktan aldığı yakalama ve el koyma kararı ile otele baskın düzenlendi. Polis, gece yarısı 03.00 sıralarında başlayan baskında önce otel kayıtlarını inceledi. Ancak, güvenlik işlemleri nedeniyle en yakın polis karakoluna gönderilmesi gereken resmi otel kayıt defterinde bahsedilen odalar boştu. Polisin odaları görmek istemesi ise farklı bir olayı gün yüzüne çıkardı. Odalara çıkan ekiplere resepsiyon görevlilerinin 'odalar dolu' demek zorunda kaldığı öğrenildi.

Odadan Kaçmaz çıktı

Odadakilerin kapıları açmamakta uzun süre direndiği belirtilirken polisin kapıyı kırmak üzere olduğu sırada avukat Baykal Doğan'ın kapıyı açtığı öğrenildi. Odada Osman Kaçmaz'ın sevgilisi Yeşim'in kardeşi Banu Erdoğan'ın da olduğu belirtilirken daha sonra Sincan Hâkimi Osman Kaçmaz ve Yeşim Erdoğan'ın da kapıyı açtığı kaydedildi. Arama kararını gören Kaçmaz ve Doğan'ın kimliklerini göstererek ihbarın asılsız olduğunu söylemesi üzerine polis durumu nöbetçi savcıya bildirdi. Savcı da otele gelerek kimlikleri inceledi ve Osman Kaçmaz'la Baykal Doğan'ı görünce, arama kararını geri çekti. Ancak bu süreç tutanaklarla kayıt altına alındı.

Para alınmayacaktı

Bu olaylar yaşanırken, 301 numaralı odada kalan bir başka Sincan Hâkimi Remzi Özdemir'in de odasından çıkarak nöbetçi savcıya 'hakim olduklarını' söyleyerek tepki gösterdiği iddia edildi. Kayıtlara göre odanın boş görünmesinden şüphelenen polisler başka bir çizelgeyle karşılaştı. Otel görevlilerinin kendi işleri için kullandıkları çarşaf çizelgesinde, 301, 303 ve 304 numaralı odaların hemen altındaki notta "Ahmet Çelik Para alınmayacak," yazıyordu. Üstelik 303 numaralı oda bölümünde Osman Kaçmaz'ın da ismi yer almaktaydı. MHP Hatay İl Yönetim Kurulu Üyesi olduğu öğrenilen Ahmet Çelik'in, Sincan hakimlerine Hatay'da felekten bir gün sunmak istediği ve kayıtlara yansımaması için de resmi otel defterine kayıt yaptırmadığı iddia edildi.

YARSAV toplantısı iptal olmuştu

Osm
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Arl 04, 2010 12:45 am    Mesaj konusu: Osman Kaçmaz'dan basın toplantısı Alıntıyla Cevap Gönder

03 Aralık 2010
Osman Kaçmaz'dan basın toplantısı


Ankara'nın Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, basında çıkan haberlere ilişkin basın toplantısı düzenledi. Avukat Baykal Doğan'ın bürosunda konuşan Kaçmaz, kendisine komplo kurulduğunu iddia etti. Konuşmasında birçok kişiyi suçlayan Kaçmaz, tüm sorumlular hakkında yasal mercilere başvuracağını, yargı sürecini ise avukat İrem Ağaoğlu Baysal'ın yapacağını açıkladı.

Geçtiğimiz hafta sonu Hatay'da 'iğrenç, çirkin ve alçakça bir saldırıyla karşılaştığını' ileri süren Kaçmaz, artık bu ülkede insanların hukuki güvencelerinin kalmadığını savundu. Kaçmaz, 25 yıldır laikiyle görevini yapan bir hakim olarak bu tür haksız, hukuksuz saldırılan bir ülkede vatandaşın halini düşünmek bile istemediğini kaydetti.

Türkiye'nin hukuk devleti varlığını yitirip polis devleti haline dönüştüğünü ileri süren Kaçmaz, şu iddialarda bulundu: "Ben vatanımı hiç satmadım, Ali diboculuk hiç yapmadım, hazinenin trilyonlarını kaybedip iç etmedim. Benim İsviçre bankalarında gizli hesabım da olmadı. Benim sekreterimle gayri meşru ilişkim sonucu yurt dışında çocuğum da olmadı. Benim otel sahibi bir bayanla ilişkim de olmadı. Ben basın kuruluşumuzun değerli bir bayan mensubunu memleketime götürüp tanınmış otellerde ağırlayıp birlikte de olmadım."

Kendisinin Adalet Bakanı'nın misafirperver ilinde hafta sonunu geçirmek için bulunduğunu savunan Kaçmaz, kendisine her zaman konukseverliğini gösteren bu ilin vatandaşlarının, emniyet ve siyasette bulunan ve kendisine komplo kuran şahsiyetlere gereken cevabı vereceklerine inandığını ifade etti. İlk fırsatta da Hatay'a gideceğini dile getiren Kaçmaz, "Kendilerini ziyaret edeceğim. Kendilerine buradan sevgi, saygı ve selamlarımı da gönderiyorum." dedi.

Bundan sonra yargı sürecini avukatı İrem Ağaoğlu Baysal'ın gerçekleştireceğini açıklayan Kaçmaz, basın mensuplarının 'sorumuz olabilir mi?' sorusuna "Soruların cevapları dağıtacağım metnin içinde hepsi var. Ayrıntılı olarak verdim." karşılığını verdi.

Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, dağıttığı basın metninde ise 'otele gelen polislerde memur tavrı ve ciddiyetinin bulunmadığını' iddia etti. Arama emrini 'hukuken değeri bulunmayan yazılı bir belge' olarak nitelendiren Kaçmaz, görüntülerin basın yayın organlarında yayınlanmasına da tepki gösterdi.

Karalama ve iftira kampanyalarıyla kendisinin yok edilmeye çalışıldığını iddia eden Kaçmaz, asıl amacın Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığı'ndan başka bir yere atanmanın gerekçelerini oluşturmak ve kamuoyunda itibarını sarsmak olduğunu savundu. Konuya ilişkin herhangi bir soruşturmanın başlatılmamasını da eleştiren Kaçmaz, Adalet Bakanı'nın memleketinde böyle bir saldırının yapılmasının tesadüf olup olmadığını sordu?

Hatay Emniyet Müdürlüğü ekipleri, 'yabancı uyruklu kadınların zorla tutulduğu ve kokain kullanıldığı' ihbarı üzerine nöbetçi savcılıktan alınan kararla, 28 Kasım Pazar günü, 2 hâkimin misafir kaldığı otele giderek odalarında arama yapmıştı. Olayın ardından Osman Kaçmaz'ın avukatı Baykal Doğan, müvekkilinin hafta sonu tatilini Hatay'da geçireceğini, Adalet Bakanlığı'na ve Hatay Emniyet Müdürlüğü'ne bildirdiğini belirtmiş, Hâkim Remzi Özdemir de kendilerine komplo kurulduğunu iddia etmişti. Osman Kaçmaz'ın otel odasındaki görüntüleri de basına yansımıştı. aktifhaber

Türk Adaletine Alman Rüşveti
05 Aralık 2010

Almanya'da HSH Nordbank'ın iki yıl önce Türk hâkimlere rüşvet vererek aleyhine gelişen bir önce davayı kazandığı iddia edildi.
Almanya'da Schleswig Holstein ve Hamburg eyaletlerinin sahibi olduğu HSH Nordbank'ın iki yıl önce Türk hâkimlere rüşvet vererek aleyhine gelişen bir davayı kazandığı iddia edildi. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinin haberine göre banka, yedi yıl önce ismi henüz açıklanmayan bir Türk armatöre borç verdi. Aldığı parayla yeni bir gemi filosu kuran Türk armatör, borçlarını zamanında ödemeyince, banka filoya el koyarak parasını geri aldı. Gelişmenin yargıya taşınması ve armatörün tazminat istemesi sonucunda olay yeni bir boyut kazandı.

PRİM VAADİ

İddiaya göre banka, Türkiye'de iyi ilişkilere sahip olduğunu bildiği Prevent AG adlı güvenlik şirketine, Türk yargısının kendisi lehine karar alması için 7 milyon euroluk prim teklif etti. Teklifin ardından dava Türkiye'deki bir üst mahkemede de HSH Nordbank lehine gelişti. Bankayı mercek altına alan müfettişlerin, neden belirtilmeksizin 5 milyon euroluk meblağın adı geçen şirkete havale edildiğini belirlemesinden sonra yolsuzluk ortaya çıktı. Türk yargısının rüşvet olayına nasıl karıştığı ise Alman savcılar tarafından araştırılıyor.

TAZMİNAT KAZANDI

HSH Nordbank Yönetim Kurulu, konu ile ilgili olarak herhangi bir açıklamada bulunmaz iken, Alman Hür Demokrat Parti (FDP) Schleswig Holstein Eyalet Teşkilat Başkanı Wolfgang Kubicki, bankanın adının rüşvet olaylarına karışmasının "kabul edilemez" olduğunu söyledi. Diğer yandan dava ile ilgili Türkiye'de yeni bir gelişme yaşandı. Geçen ekim ayında görülen yeni bir davada bankanın armatöre 75 milyon euro tazminat ödemesi kararlaştırıldı. Ekonomik krizle beraber devlet yardımları sayesinde iflasın eşiğinden dönen HSH Nordbank, denizcilik alanında yaptığı yatırımlarla bu sektörünün en büyük finansman kaynakları arasında kabul ediliyor.
Aktifhaber

Ceza hakimine taciz davası
28.12.2010
Bir duruşmada tanık olan 25 yaşındaki Aslı K., hakimin kendisini makam odasına çağırıp “Kadife gibi tenin var çok tatlısın, seni dudağından bir kez öpebilir miyim?” dediğini iddia etti.

Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen bir duruşmada tanık olan 25 yaşındaki Aslı K., hakimin kendisini makam odasına çağırıp “Kadife gibi tenin var çok tatlısın, seni dudağından bir kez öpebilir miyim?” diyerek sarılmaya çalışmakla suçladı. Genç kız, davacı oldu, 53 yaşındaki hakim Y.E. hakkında cinsel taciz suçundan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırladı.
Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi’nde geçtiğimiz yıl görülen bir hırsızlık davasında tanık olan 25 yaşındaki Aslı K., duruşma hakimi Y.E.’nin makam odasında kendisini taciz ettiğini öne sürerek şikayetçi oldu. Taciz iddiası ile ilgili HSYK tarafından başlatılan soruşturmada ifade veren Aslı K., hırsızlıkla suçlanan eski sevgilisi N.S. ile ilgili ifade vermek için duruşmaya geldiğini ve hakim Y.E.’nin sistemlerde sorun olduğunu söylerek kimliğine el koyduğunu ve ertesi gün gelip almasını istediğini anlattı.
Kimliğini almak için hakimin makam odasına gittiğinde Y.E.’nin dosyaya bakmak için kendisini yanına çağırdığını öne süren Aslı K., hakimin kendisini yanağından öptüğünü söyleyerek “Kadife gibi tenin var çok tatlısın, ben çok beğendim, seni dudağından bir kez öpebilir miyim?” dediğini iddia etti.
‘Dudağından öpeyim’
Hakim Y.E., suçlamayı reddetse de tanık olarak dinlenen duruşma savcısı, 3 yıldır birlikte çalıştığı hakimin ilk defa bir kimliğe el koyduğunu gördüğünü söyleyince hakim hakkında iddianame hazırlandı.
Hakimin hırsızlık suçu sanığı olarak yargılanan eski sevgilisini kastederek “Neden bu kadar didişiyorsunuz, ayrıca suçu işlemiş mi bilgisayarı çalmış mı” diyerek dava konusunda sorular sorduğunu anlatan Aslı K., daha sonra hakimin dosyayı göstermek için kendisini yanına çağırdığını öne sürdü. Hakim Y.E.’nin kendisini birden yanağından öptüğünü ve kolunu okşadığını iddia eden genç kız, hakimin “Kadife gibi tenin var çok tatlısın, ben çok beğendim, seni dudağından bir kez öpebilir miyim?” diyerek kendisine sarılmaya çalıştığını ileri sürdü. Hakimin sarılmak için hamle yaptığında karşı koyarak kapıya yöneldiğini anlatan Aslı K., hakim Y.E.’nin “Dava sana bağlı ne kadar yatmasını istersin, ne kadar ceza vereyim söyle bakayım” dediğini kendisinin ise “Adalet ne öngörüyorsa onu verin” diye cevap verdiğini anlattı. Hakim Y.E.’nin “Bana bir şey söyle bu herif çıkarsa seni rahat bırakmaz, zarar verir, senin gibi güzel bir kızın zarar görmesini istemem” dediğini, ve bunun üzerine odadan kaçarak çıktığını iddia etti. Durumu ağlayarak avukatlarına anlattığını söyleyen Aslı K. hakim Y.E.’den şikayetçi olduğunu söyledi.
Savcı tanık oldu
Duruşmada ara karar oluşturduktan sonra nüfus cüzdanının iadesi ile ilgili konuşmalar geçtiğini hatta mübaşire “nüfus cüzdanının aslına ne gerek var fotokopisini alın aslını iade edin” diye söylendiğini belirten savcı M.Ş., “Şimdiye kadar 3 yıllık mahkeme hakimi ile beraberliğimde tanık sıfatı ile ilgili dinlenen kişilerin nüfus cüzdanının alı konulduğunu hatırlamıyorum. Sadece UYAP ortamında karşılaştırılmak üzere nüfus cüzdanı alınır ve iade edilir” diye ifade verdi.
Aslı K. bir hırsızlık davası için gittiği Bakırköy Adliyesi’nde hakimin önce nüfus kağıdını alıkoyduğunu, bunun gerekçesini sonradan anladığını söylüyor. Hakimin taciz amacıyla nüfusunu tuttuğunu ve kendisini makamına çağırdığını söyledi.
Hakim: ‘By-pass’lıyım böyle heyecanlara dayanamam
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan Hakim Y.E. ise bir avukat bürosundan bilgisayar çalınması davasında A.K.’nin tanık olarak dinlendiğini ve UYAP’ta sorun olması nedeniyle kimliğine el konulmuş olabileceğini söyledi. Mübaşirin kimliği alıp katibe verdiğini ve UYAP üzerinde kaydının çıkarılmasından sonra iade edildiğini öne süren Y.E., iddia edildiği gibi kimliğinin alıkonulup ertesi gün gelip almasının söylenmediğini ve olayın iftira olduğunu öne sürdü. Hakim Y.E., kalp hastası olduğunu için by-pass olduğunu ve sürekli ilaç kullandığı için böyle heyecanlara dayanamayacağını söyledi. Hakim Y.E., ayrıca hırsızlık suçundan tutuklu olan sanığın duruşmada neden tahliye istemediğini de anlayamadığını söyledi.
Soruşturmayı tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Savcılığı hakim Y.E. hakkında ‘cinsel taciz’ suçundan 4.5 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırladı. İddianameyi inceleyen İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi hakim Y.E.’nin yargılanabilmesi için son soruşturma izni verdi. Dosya ardından yargılama için Yargıtay’a gönderildi.
(Gazete Vatan)

Hâkim ve Savcılar İçin Düzenleme

Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının değiştirilmesinin ardından hâkim ve savcılar için bir düzenleme daha geliyor.
31 Aralık 2010
Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısı taslağı kurumların görüşüne sunuldu. Taslak, görev suçu işleyen bütün hâkim ve savcıların yargılamalarının bölge adliye mahkemelerinde yapılmasını içeriyor. Birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılar, Yargıtay Ceza Dairesi'nde, ayrılmamış olanlar ise ilgili ağır ceza mahkemesinde yargılanıyordu. Düzenlemeyle bu ayrım ortadan kalkıyor. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay ve Danıştay tarafından hâkim ve savcılara verilen, yargı camiasında eleştiri konusu olan not sistemi de kaldırılıyor. Hâkim ve savcı için 'ahlakî gidiş' değerlendirmesi yerine 'meslekî etik kurallarına uyum' kriteri getiriliyor.

Hakim ve savcıları yakından ilgilendiren düzenlemeye göre, görev suçlarına ilişkin soruşturmalarda savunma hakkı üç günden 7 güne, HSYK tarafından kovuşturma izni verilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddianameyi düzenleme süresi 5 günden 15 güne çıkartılacak. Tasarının en dikkat çekici yanı, hakim ve savcıların davalarının nerede görüleceğiyle ilgili. Tasarıya göre, haklarında görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında işlenen suçlar nedeniyle dava açılmasına karar verilen adli ve idari yargı ilk derece mahkemelerinde görev yapan hakim ve savcılar, ilgili yargı çevresinde bulunduğu bölge adliye mahkemesinin görevli ceza dairesinde yargılanacak. Bölge adliye mahkemelerinde görev yapanların kovuşturmaları ise, bulunduğu bölge adliye mahkemesinde yapılacak.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erzincan eski Başsavcısı İlhan Cihaner'in Ergenekon terör örgütü kapsamında yargılandığı davayı 'resmi belgede sahtecilik' suçlamasıyla yargılandığı davayla birleştirmişti. Diğer sanıkların davası da Cihaner'in davasına eklenmişti. Yeni düzenlemeye göre, hâkim ve savcılar ile iştirak hâlinde suç işleyenlerin soruşturma ve kovuşturmaları, hâkim ve savcılarınkiyle birleştirilemeyecek. Bunların soruşturma ve kovuşturmaları, kendilerinin tâbi oldukları usûllere göre yürütülecek. Hakim ve savcıların kişisel suçlarında ise mevcut hükümler uygulanacak. Anayasa değişikliği gereği, bakanlığa ait olan hakim ve savcılar üzerindeki denetim yetkisi Kurul'a devrediliyor. Taslakta, idari yargıda çalışan hakim ve savcılar için sicil fişi yerine performans formları doldurulması düzenlemesi bulunuyor. Haklarında disiplin soruşturması ve kovuşturması yürütülen hakim ve savcıların savunma hakkı genişletilerek, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında en az üç gün olan savunma süresi 7 güne çıkarılıyor. Yeni düzenlemeyle disiplin kovuşturması geçiren hakim-savcı dosyasını inceleyip, suret alabilecek, avukat tutabilecek.

'NOT' SİSTEMİ YERİNE PERFORMANS FORMU

Mülakat sisteminde de değişikliğe gidiliyor. Adalet Bakanlığı bürokratlarından oluşan önceki mülakat kurulu yerine, HSYK'nın ilgili dairesi mülakatı yapacak. Mülakat sırasında sesli ve görüntülü kayıt yapılamayacak. Taslakta ayrıca hakim ve savcıların derece yükselmelerinde ahlaki gidiş yerine mesleki etik kuralara uyum şartı getiriliyor. Müfettiş hal kağıtları da terfiye esas olmaktan çıkarılıyor. Bunun yerine müfettişlerce ve üst mercilerce haklarında düzenlenen performans değerlendirme ve geliştirme formları değerlendirmeye alınacak. Hakim ve savcılar hakkındaki performans ve başarı bildirim formları, ilgilinin görev yaptığı yerdeki başsavcılar tarafından, bakanlık teşkilatında ise amirince doldurulacak. Yargıtay ve Danıştay'da görev yapanlar hakkında ise Yargıtay ve Danıştay başkanları ile daire başkanları, Yargıtay ve Danıştay Başsavcısı tarafından düzenlenecek. Birinci sınıfa ayrılmış hakim ve savcıların çalışmalarını ise üç yılda bir HSYK denetleyecek. Mevcut kanunda hakim ve savcıların kabahat eylemlerine ilişkin düzenleme bulunmuyordu. Yasa tasarısıyla, kabahat eylemi işleyen hakim ve savcı hakkında idari para cezası verilebilecek. Hakim ve savcılar hakkında Kabahatler Kanunu uygulanacak. Söz konusu idari para cezasını ilgili yargı çevresindeki başsavcı uygulayacak. Hakim ve savcılar, mesai, nöbet ve işlerini aksatmaması şartıyla görev yaptıkları yer dışında ikamet edebilecek. İzin almadan çalıştıkları il dışına çıkabilecek. Hakim ve savcıların mesleki kimlik kartları tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından resmi kimlik kartı olarak kabul edilecek.
Kaynak: Zaman

Hakim var... ve hakim var!
Aziz ÜSTEL
austel@stargazete.com

CMK’nın 102. maddesi yürürlüğe girdi gireli katillerin en azılısı bile salınıyor sokağa!
Bunun böyle olacağı belliydi zaten!

Bölge Mahkemelerine olmazlanacaksın, sonra yüküm ağır diyeceksin.

Hükümet de yeterince çabuk tutmayacak elini, konunun üzerine tam gaz gitmeyecek. Sonuçta Rahşan Affını akıllara düşüren bir garabetle karşılaşacaksın!

Neyse.

Yargıtay’ın çeşitli dairelerinden tahliye kararları çıktı... Ancak; Yargıtay 6. Daire’den bir tek tahliye kararı çıkmadı!

Daire Başkanı Sayın Celal Altunkaynak, yasa yürürlüğe girmeden tutuklu dosyalarını birer birer incelediklerini ve 2 bin dosyayı karara bağladıklarını açıklamaz mı?! Böylece de yaklaşık 3 bin hırsız ve gasp suçlusu zanlısı tahliye edilmeden hüküm giymez mi?!

Buyurun bakalım!

Hani işler çok yoğundu? Bu nedenle dosyalar zamanında karara bağlanamıyordu!

Ne diyeceksiniz buna?

Yani, diğer daireler de bunu yapamaz mıydı? Yoksa onlar yasanın 31 Aralık gece yarısını bir gece yürürlüğe girmeyeceğini bilmiyor muydu?

Ya da... valla “ya da”nın ne olduğunu sen düşüneceksin arkadaş. Yok, öyle armut piş ağzıma düş! Kafayı çalıştıracaksın ve “ya da”nın gerisini getireceksin!

Ya da Cumartesi günkü Star’ı bulacaksın, Star’ın internet sayfasından sevgili dostum Ahmet Kekeç’in yazısını okuyacaksın!
Star

İki özel yetkili hakimin yerleri değişti
18 Ocak 2011
Özel Yetkili İstanbul Adliyesi'nde iki hakimin tayini çıktı. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimleri Yılmaz Alp ve Tuncay Aslan'ın görev yerleri değişti. Aslan'ın tayin talebinin bulunduğu; Alp'in ise bu yönde talebinin bulunmadığı öğrenildi. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün 14 Ocak 2011 tarihli yazısıyla Yılmaz Alp, Fatih Adliyesi'nde, Tuncay Aslan da Bakırköy Adliyesi'nde görevlendirildi. Hakim Tuncay Aslan, kendisinin tayin talebinde bulunduğunu söyledi. Yılmaz Alp ise tayin talebinde bulunmadığını belirtti netgazete

"YARGITAY HAKİMİ" ÇETESİ ÇÖKERTİLDİ
20 Ocak 2011
'Yargıtay hakimiyiz' diyerek dolandırıcılık yapan 8 kişilik çete çökertildi.

Antalya'da kendilerini Yargıtay'da hâkim olarak tanıtarak vatandaşları dolandıran 8 kişilik çete çökertildi. Çete üyelerinin, Yargıtay'da dosyası olanlara, para karşılığında işlerini halletme vaadinde bulunduğu iddia edildi. Dolandırıcıların 6 ayda 1 milyon TL'lik vurgun yaptığı ortaya çıktı.

Antalya Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Organize İşler Büro Amirliği ekipleri 6 aylık takip sonucunda Antalya'nın yanı sıra Ankara ve İstanbul'da bir dolandırıcılık çetesine yönelik operasyon düzenledi. Operasyonda çete lideri olduğu iddia edilen Deniz K., Berat Y., Hasan K., Alim Ş., Adem G., Enver B., Eyüp Can T., Veysel K., adlı kişiler yakalandı. Çete lideri olduğu iddia edilen Deniz K.'nın lakabının 'Tahliyeci' olduğu ortaya çıktı.

Dolandırıcılık çetesi kendine göre bir ücret tarifesi belirledi. Buna göre çetenin; Yargıtay'daki normal dosyayı bozmak için 35 bin TL, ağır cezalık dosyayı bozmak için 50 bin TL, tutuklunun tahliyesi için 15 bin TL, hazine dosyalarında tapu alımı için 50 bin TL, kamuda işe yerleştirme için 5 bin TL, vergi borcu sildirme için 4 bin 500 TL, memur atama için 5 bin TL, müdür atama için 10 bin TL talep ettiği öğrenildi.

Gece hayatına düşkün olduğu ve lüks bir hayat yaşadığı ortaya çıkarılan çetenin Türkiye çapında 50 kişiyi dolandırdığı ortaya çıkarıldı. Çetenin 6 aylık süre içinde vatandaşları 1 milyon TL dolandırdığı ortaya çıktı. habertaraf

Bakan Çubukçu'dan YÖK Başkanı'na destek
7 Şubat 2011
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ı istifaya davet etmeye hiçbir yargı mensubunun hakkı olmadığı gibi Sincan 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın da hakkı olmadığını belirterek, ''YÖK Başkanı'na yönelik istifa davetiyle Kaçmaz, kişisel düşüncesini kamuoyuna açıklayarak, tarafsız değil taraf olduğunu da dile getirmiş bulunmaktadır'' değerlendirmesinde bulundu.

Çubukçu, yaptığı yazılı açıklamada, ''Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hakkındaki görüşlerinin yer aldığı haberlerle ilgili olarak sessiz kalınamayacağı için açıklama yapma gereği duyduğunu'' ifade etti.

Söz konusu haberlerde, YÖK Başkanı Özcan'ın, kendisi hakkında verilen takipsizlik kararının kaldırılmasına yönelik ''kararı halka bırakıyorum'' sözlerine, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz'ın tepki gösterdiğinin belirtildiğini kaydeden Çubukçu, haberlerde ayrıca Kaçmaz'ın, Özcan hakkında ''Özcan'ı kınıyorum. Özcan'ı kanunu okumaya ve istifaya davet ediyorum'' ifadelerinin yer aldığını da belirtti.

Çubukçu, açıklamasında şunları kaydetti:

''Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın verdiği takipsizlik kararının ardından Osman Kaçmaz'ın daha önce hiçbir yargı mensubu tarafından yapılmamış bir şekilde YÖK Başkanı Özcan'ı istifaya davet ettiğini görmüş bulunmaktayım. YÖK Başkanı'nı istifaya davet etmeye hiçbir yargı mensubunun hakkı olmadığı gibi Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz'ın da hakkı yoktur. Osman Kaçmaz, kınama ve istifa davetiyle, bir yargı mensubu olarak tarafsızlık ilkesine aykırı davranmıştır. YÖK Başkanı'na yönelik istifa davetiyle Kaçmaz, kişisel düşüncesini kamuoyuna açıklayarak, tarafsız değil taraf olduğunu da dile getirmiş bulunmaktadır. Osman Kaçmaz'ın kendi verdiği kararı da tartışmalı hale getiren bu vahim tablo karşısında endişe duyduğumu kamuoyuyla paylaşırım.'' haber10

Hakim ve Mafyaya Özel Hat
07 Şubat 2011
Balyoz davasına birkaç gün kala Sakarya’ya düz hakim olarak atanınca emekli olan 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak’ın sürgün nedenine VATAN ulaştı. Hakim Canak’ı, sadece çete lideri Mahmut Çelik ile görüşmek için aldığı özel GSM hattının polis takibine takılması yaktı.

Balyoz davasına bakan özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Erkan Canak, davanın ilk duruşmasına birkaç gün kala HSYK tarafından Sakarya’ya düz hakim olarak atanmış ve yerine aynı mahkeme üyesi Rüstem Eryılmaz getirilmişti. 196 sanıklı Balyoz davasının hemen öncesinde yaşanan bu atama tartışmalara neden olurken, Canak hakkında Adalet Bakanlığı tarafından soruşturma yürütüldüğü ortaya çıkmıştı. Canak ise Sakarya’daki yeni görevine başlamadan meslekten ayrılmıştı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Erkan Canak’ın önce Sakarya’ya düz hakim olarak atanmasına, ardından mesleği bırakmasına neden olan soruşturmanın detaylarına VATAN ulaştı.

Mesajlaşıyorlardı

VATAN’ın ulaştığı bilgilere göre; Hrant Dink ve birçok büyük uyuşturucu davasına bakan 14. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Erkan Canak ile adı birçok skandala karışan organize suç örgütü lideri Mahmut Çelik arasında özel bir telefon hattı vardı. Bir uyuşturucu operasyonu kapsamında tutuklanarak cezaevine konulan ancak daha sonra yerine başkasının cezaevinde yattığı ortaya çıkan Çelik ile Canak bu GSM hattını sadece birbirleriyle haberleşmek için kullanıyordu. Başka hiçbir numaranın aranmadığı ve kaydedilmediği bu telefon hatlarında sesli konuşmalar da yapmayan Çelik ve Canak, haberleşmeleri gerektiği durumlarda sadece mesajlaşıyordu. Birbirlerine buluşacakları mekanların isimlerini ve adreslerini gönderen ikili, daha sonra yüzyüze ise görüşüyordu.

Mahkemede buluşma

Tüm bu detaylar ise polisin teknik ve fiziki takibe aldığı suç örgütü lideri Mahmut Çelik’i bir uyuşturucu operasyonu kapsamında izlemeye başlaması ile ortaya çıktı. Çelik’in mahkeme başkanı Canak’la irtibatını tespit eden polis, durumu İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na bildirdi. Bir özel yetkili cumhuriyet savcısı ise soruşturma için Adalet Bakanlığı müfettişlerine bilgi verdi. Soruşturma kapsamında hem mahkeme başkanı Erkan Canak ve hem de suç örgütü lideri Mahmut Çelik takibe alındı. Polisin adım adım izlediği Çelik, bir defasında Canak ile buluşmak için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki makamına bile geldi. Özel Yetkili mahkeme binasında gerçekleşen bu buluşma ise soruşturmayı yürüten özel yetkili cumhuriyet savcısı tarafından kayda geçirildi.

Polislerle de ilişkisi var

Bu soruşturma nedeniyle Balyoz davasına birkaç gün kala HSYK tarafından görevden alınarak Sakarya’ya düz hakim olarak atanan Erkan Canak, yeni görevine başlamadan emekliliğini istedi. Suç örgütü lideri Mahmut Çelik ise 8 aylık takibin ardından yapılan bir uyuşturucu operasyonu kapsamında 32 adamı ile birlikte tutuklandı. Çelik’in birçok polis amiri ve komiserle de ilişkili olduğu ve sık sık barlara giderek eğlendiği belirlendi.

Eruygur, ‘Bizden’ demişti

Hakim Erkan Canak’ın bir dönem başkanlık yaptığı 14. Ağır Ceza Mahkemesi, ilk olarak Ergenekon'da üst düzey yönetici olmakla suçlanan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un eşi Muzaffer Eruygur’a ait ses kaydıyla gündeme gelmişti. Mukaddes Eruygur kayıtta, “12. ve 14. Ağır Ceza mahkemeleri bizden” diyordu. Bu kaydın ardından Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın ve çok sayıda avukatın gözaltına alındığı “adli yargıyı etkileme” soruşturması başladı. İddiaya göre Ergenekon Oktay, ve bazı avukatlar aracılığıyla Yargıtay’ı, HSYK’yı, ve İstanbul’daki bazı Ağır Ceza Mahkemelerini etki altına almaya çalışıyordu.

Yerine Başkasını Yatırmıştı

Uyuşturucu baronu Mahmut Çelik’in daha önce de uyuşturucu kaçakçılığından ceza aldığı ancak kendi yerine cezaevinde başkasını yatırdığı ortaya çıkmıştı.
Vatan

Balyoz Hakimleri Neden Görevden Alındı?
13 Şubat 2011
Kamuoyunda, Balyoz mahkemesi hakiminin değiştiği ve tutuklamaların da böyle çıkarıldığı iddiaları gündeme getiriliyor. Bu iddianın karşılığı yok.
Çünkü, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt, Balyoz davası sürecine hiç dahil olmadı. Temmuz 2010'da iddianame mahkemeye gönderildiğinde Başkurt izinliydi. Diğer üç üye hakim Davut Bedir, Ali Efendi Peksak ve Murat Üründü 102 sanık hakkında 'yakalama' kararı çıkardı.

HSYK, 5 Kasım 2010'daki kararnamesinde Zafer Başkurt'un özel yetkisini kaldırdı. Başkurt'un ismi Ergenekon kapsamında eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın şüpheli olduğu 'yargıyı etkileme' soruşturmasında takibe takılmasıyla gündeme gelmişti.

Ayrıca hakkındaki rüşvet iddialarına ilişkin HSYK'nın önünde soruşturma dosyaları mevcut. Başkurt'un başka bir yere atanmasında da bu iddialar etkili oldu. Başkurt'un zaten tayin için HSYK'dan talepte bulunduğu ifade ediliyor.
Zaman

Türk Adaletine Alman Rüşveti
05 Aralık 2010

Almanya'da HSH Nordbank'ın iki yıl önce Türk hâkimlere rüşvet vererek aleyhine gelişen bir önce davayı kazandığı iddia edildi.
Almanya'da Schleswig Holstein ve Hamburg eyaletlerinin sahibi olduğu HSH Nordbank'ın iki yıl önce Türk hâkimlere rüşvet vererek aleyhine gelişen bir davayı kazandığı iddia edildi. Alman Süddeutsche Zeitung gazetesinin haberine göre banka, yedi yıl önce ismi henüz açıklanmayan bir Türk armatöre borç verdi. Aldığı parayla yeni bir gemi filosu kuran Türk armatör, borçlarını zamanında ödemeyince, banka filoya el koyarak parasını geri aldı. Gelişmenin yargıya taşınması ve armatörün tazminat istemesi sonucunda olay yeni bir boyut kazandı.

PRİM VAADİ

İddiaya göre banka, Türkiye'de iyi ilişkilere sahip olduğunu bildiği Prevent AG adlı güvenlik şirketine, Türk yargısının kendisi lehine karar alması için 7 milyon euroluk prim teklif etti. Teklifin ardından dava Türkiye'deki bir üst mahkemede de HSH Nordbank lehine gelişti. Bankayı mercek altına alan müfettişlerin, neden belirtilmeksizin 5 milyon euroluk meblağın adı geçen şirkete havale edildiğini belirlemesinden sonra yolsuzluk ortaya çıktı. Türk yargısının rüşvet olayına nasıl karıştığı ise Alman savcılar tarafından araştırılıyor.

TAZMİNAT KAZANDI

HSH Nordbank Yönetim Kurulu, konu ile ilgili olarak herhangi bir açıklamada bulunmaz iken, Alman Hür Demokrat Parti (FDP) Schleswig Holstein Eyalet Teşkilat Başkanı Wolfgang Kubicki, bankanın adının rüşvet olaylarına karışmasının "kabul edilemez" olduğunu söyledi. Diğer yandan dava ile ilgili Türkiye'de yeni bir gelişme yaşandı. Geçen ekim ayında görülen yeni bir davada bankanın armatöre 75 milyon euro tazminat ödemesi kararlaştırıldı. Ekonomik krizle beraber devlet yardımları sayesinde iflasın eşiğinden dönen HSH Nordbank, denizcilik alanında yaptığı yatırımlarla bu sektörünün en büyük finansman kaynakları arasında kabul ediliyor.
Aktifhaber

Ceza hakimine taciz davası
28.12.2010
Bir duruşmada tanık olan 25 yaşındaki Aslı K., hakimin kendisini makam odasına çağırıp “Kadife gibi tenin var çok tatlısın, seni dudağından bir kez öpebilir miyim?” dediğini iddia etti.

Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi’nde görülen bir duruşmada tanık olan 25 yaşındaki Aslı K., hakimin kendisini makam odasına çağırıp “Kadife gibi tenin var çok tatlısın, seni dudağından bir kez öpebilir miyim?” diyerek sarılmaya çalışmakla suçladı. Genç kız, davacı oldu, 53 yaşındaki hakim Y.E. hakkında cinsel taciz suçundan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırladı.
Bakırköy Asliye Ceza Mahkemesi’nde geçtiğimiz yıl görülen bir hırsızlık davasında tanık olan 25 yaşındaki Aslı K., duruşma hakimi Y.E.’nin makam odasında kendisini taciz ettiğini öne sürerek şikayetçi oldu. Taciz iddiası ile ilgili HSYK tarafından başlatılan soruşturmada ifade veren Aslı K., hırsızlıkla suçlanan eski sevgilisi N.S. ile ilgili ifade vermek için duruşmaya geldiğini ve hakim Y.E.’nin sistemlerde sorun olduğunu söylerek kimliğine el koyduğunu ve ertesi gün gelip almasını istediğini anlattı.
Kimliğini almak için hakimin makam odasına gittiğinde Y.E.’nin dosyaya bakmak için kendisini yanına çağırdığını öne süren Aslı K., hakimin kendisini yanağından öptüğünü söyleyerek “Kadife gibi tenin var çok tatlısın, ben çok beğendim, seni dudağından bir kez öpebilir miyim?” dediğini iddia etti.
‘Dudağından öpeyim’
Hakim Y.E., suçlamayı reddetse de tanık olarak dinlenen duruşma savcısı, 3 yıldır birlikte çalıştığı hakimin ilk defa bir kimliğe el koyduğunu gördüğünü söyleyince hakim hakkında iddianame hazırlandı.
Hakimin hırsızlık suçu sanığı olarak yargılanan eski sevgilisini kastederek “Neden bu kadar didişiyorsunuz, ayrıca suçu işlemiş mi bilgisayarı çalmış mı” diyerek dava konusunda sorular sorduğunu anlatan Aslı K., daha sonra hakimin dosyayı göstermek için kendisini yanına çağırdığını öne sürdü. Hakim Y.E.’nin kendisini birden yanağından öptüğünü ve kolunu okşadığını iddia eden genç kız, hakimin “Kadife gibi tenin var çok tatlısın, ben çok beğendim, seni dudağından bir kez öpebilir miyim?” diyerek kendisine sarılmaya çalıştığını ileri sürdü. Hakimin sarılmak için hamle yaptığında karşı koyarak kapıya yöneldiğini anlatan Aslı K., hakim Y.E.’nin “Dava sana bağlı ne kadar yatmasını istersin, ne kadar ceza vereyim söyle bakayım” dediğini kendisinin ise “Adalet ne öngörüyorsa onu verin” diye cevap verdiğini anlattı. Hakim Y.E.’nin “Bana bir şey söyle bu herif çıkarsa seni rahat bırakmaz, zarar verir, senin gibi güzel bir kızın zarar görmesini istemem” dediğini, ve bunun üzerine odadan kaçarak çıktığını iddia etti. Durumu ağlayarak avukatlarına anlattığını söyleyen Aslı K. hakim Y.E.’den şikayetçi olduğunu söyledi.
Savcı tanık oldu
Duruşmada ara karar oluşturduktan sonra nüfus cüzdanının iadesi ile ilgili konuşmalar geçtiğini hatta mübaşire “nüfus cüzdanının aslına ne gerek var fotokopisini alın aslını iade edin” diye söylendiğini belirten savcı M.Ş., “Şimdiye kadar 3 yıllık mahkeme hakimi ile beraberliğimde tanık sıfatı ile ilgili dinlenen kişilerin nüfus cüzdanının alı konulduğunu hatırlamıyorum. Sadece UYAP ortamında karşılaştırılmak üzere nüfus cüzdanı alınır ve iade edilir” diye ifade verdi.
Aslı K. bir hırsızlık davası için gittiği Bakırköy Adliyesi’nde hakimin önce nüfus kağıdını alıkoyduğunu, bunun gerekçesini sonradan anladığını söylüyor. Hakimin taciz amacıyla nüfusunu tuttuğunu ve kendisini makamına çağırdığını söyledi.
Hakim: ‘By-pass’lıyım böyle heyecanlara dayanamam
Soruşturma kapsamında ifadesi alınan Hakim Y.E. ise bir avukat bürosundan bilgisayar çalınması davasında A.K.’nin tanık olarak dinlendiğini ve UYAP’ta sorun olması nedeniyle kimliğine el konulmuş olabileceğini söyledi. Mübaşirin kimliği alıp katibe verdiğini ve UYAP üzerinde kaydının çıkarılmasından sonra iade edildiğini öne süren Y.E., iddia edildiği gibi kimliğinin alıkonulup ertesi gün gelip almasının söylenmediğini ve olayın iftira olduğunu öne sürdü. Hakim Y.E., kalp hastası olduğunu için by-pass olduğunu ve sürekli ilaç kullandığı için böyle heyecanlara dayanamayacağını söyledi. Hakim Y.E., ayrıca hırsızlık suçundan tutuklu olan sanığın duruşmada neden tahliye istemediğini de anlayamadığını söyledi.
Soruşturmayı tamamlayan İstanbul Cumhuriyet Savcılığı hakim Y.E. hakkında ‘cinsel taciz’ suçundan 4.5 aydan 3 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırladı. İddianameyi inceleyen İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi hakim Y.E.’nin yargılanabilmesi için son soruşturma izni verdi. Dosya ardından yargılama için Yargıtay’a gönderildi.
(Gazete Vatan)

Hâkim ve Savcılar İçin Düzenleme
31 Aralık 2010
Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu'nun (HSYK) yapısının değiştirilmesinin ardından hâkim ve savcılar için bir düzenleme daha geliyor.

Adalet Bakanlığı tarafından hazırlanan yasa tasarısı taslağı kurumların görüşüne sunuldu. Taslak, görev suçu işleyen bütün hâkim ve savcıların yargılamalarının bölge adliye mahkemelerinde yapılmasını içeriyor. Birinci sınıfa ayrılmış hâkim ve savcılar, Yargıtay Ceza Dairesi'nde, ayrılmamış olanlar ise ilgili ağır ceza mahkemesinde yargılanıyordu. Düzenlemeyle bu ayrım ortadan kalkıyor. Temyiz incelemesi sonucunda Yargıtay ve Danıştay tarafından hâkim ve savcılara verilen, yargı camiasında eleştiri konusu olan not sistemi de kaldırılıyor. Hâkim ve savcı için 'ahlakî gidiş' değerlendirmesi yerine 'meslekî etik kurallarına uyum' kriteri getiriliyor.

Hakim ve savcıları yakından ilgilendiren düzenlemeye göre, görev suçlarına ilişkin soruşturmalarda savunma hakkı üç günden 7 güne, HSYK tarafından kovuşturma izni verilmesi üzerine Cumhuriyet Başsavcılığı'nın iddianameyi düzenleme süresi 5 günden 15 güne çıkartılacak. Tasarının en dikkat çekici yanı, hakim ve savcıların davalarının nerede görüleceğiyle ilgili. Tasarıya göre, haklarında görevlerinden dolayı veya görevleri sırasında işlenen suçlar nedeniyle dava açılmasına karar verilen adli ve idari yargı ilk derece mahkemelerinde görev yapan hakim ve savcılar, ilgili yargı çevresinde bulunduğu bölge adliye mahkemesinin görevli ceza dairesinde yargılanacak. Bölge adliye mahkemelerinde görev yapanların kovuşturmaları ise, bulunduğu bölge adliye mahkemesinde yapılacak.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi, Erzincan eski Başsavcısı İlhan Cihaner'in Ergenekon terör örgütü kapsamında yargılandığı davayı 'resmi belgede sahtecilik' suçlamasıyla yargılandığı davayla birleştirmişti. Diğer sanıkların davası da Cihaner'in davasına eklenmişti. Yeni düzenlemeye göre, hâkim ve savcılar ile iştirak hâlinde suç işleyenlerin soruşturma ve kovuşturmaları, hâkim ve savcılarınkiyle birleştirilemeyecek. Bunların soruşturma ve kovuşturmaları, kendilerinin tâbi oldukları usûllere göre yürütülecek. Hakim ve savcıların kişisel suçlarında ise mevcut hükümler uygulanacak. Anayasa değişikliği gereği, bakanlığa ait olan hakim ve savcılar üzerindeki denetim yetkisi Kurul'a devrediliyor. Taslakta, idari yargıda çalışan hakim ve savcılar için sicil fişi yerine performans formları doldurulması düzenlemesi bulunuyor. Haklarında disiplin soruşturması ve kovuşturması yürütülen hakim ve savcıların savunma hakkı genişletilerek, soruşturma ve kovuşturma aşamalarında en az üç gün olan savunma süresi 7 güne çıkarılıyor. Yeni düzenlemeyle disiplin kovuşturması geçiren hakim-savcı dosyasını inceleyip, suret alabilecek, avukat tutabilecek.

'NOT' SİSTEMİ YERİNE PERFORMANS FORMU

Mülakat sisteminde de değişikliğe gidiliyor. Adalet Bakanlığı bürokratlarından oluşan önceki mülakat kurulu yerine, HSYK'nın ilgili dairesi mülakatı yapacak. Mülakat sırasında sesli ve görüntülü kayıt yapılamayacak. Taslakta ayrıca hakim ve savcıların derece yükselmelerinde ahlaki gidiş yerine mesleki etik kuralara uyum şartı getiriliyor. Müfettiş hal kağıtları da terfiye esas olmaktan çıkarılıyor. Bunun yerine müfettişlerce ve üst mercilerce haklarında düzenlenen performans değerlendirme ve geliştirme formları değerlendirmeye alınacak. Hakim ve savcılar hakkındaki performans ve başarı bildirim formları, ilgilinin görev yaptığı yerdeki başsavcılar tarafından, bakanlık teşkilatında ise amirince doldurulacak. Yargıtay ve Danıştay'da görev yapanlar hakkında ise Yargıtay ve Danıştay başkanları ile daire başkanları, Yargıtay ve Danıştay Başsavcısı tarafından düzenlenecek. Birinci sınıfa ayrılmış hakim ve savcıların çalışmalarını ise üç yılda bir HSYK denetleyecek. Mevcut kanunda hakim ve savcıların kabahat eylemlerine ilişkin düzenleme bulunmuyordu. Yasa tasarısıyla, kabahat eylemi işleyen hakim ve savcı hakkında idari para cezası verilebilecek. Hakim ve savcılar hakkında Kabahatler Kanunu uygulanacak. Söz konusu idari para cezasını ilgili yargı çevresindeki başsavcı uygulayacak. Hakim ve savcılar, mesai, nöbet ve işlerini aksatmaması şartıyla görev yaptıkları yer dışında ikamet edebilecek. İzin almadan çalıştıkları il dışına çıkabilecek. Hakim ve savcıların mesleki kimlik kartları tüm resmi ve özel kuruluşlar tarafından resmi kimlik kartı olarak kabul edilecek.
Kaynak: Zaman

Hakim var... ve hakim var!
Aziz ÜSTEL
austel@stargazete.com
CMK’nın 102. maddesi yürürlüğe girdi gireli katillerin en azılısı bile salınıyor sokağa!
Bunun böyle olacağı belliydi zaten!

Bölge Mahkemelerine olmazlanacaksın, sonra yüküm ağır diyeceksin.

Hükümet de yeterince çabuk tutmayacak elini, konunun üzerine tam gaz gitmeyecek. Sonuçta Rahşan Affını akıllara düşüren bir garabetle karşılaşacaksın!

Neyse.

Yargıtay’ın çeşitli dairelerinden tahliye kararları çıktı... Ancak; Yargıtay 6. Daire’den bir tek tahliye kararı çıkmadı!

Daire Başkanı Sayın Celal Altunkaynak, yasa yürürlüğe girmeden tutuklu dosyalarını birer birer incelediklerini ve 2 bin dosyayı karara bağladıklarını açıklamaz mı?! Böylece de yaklaşık 3 bin hırsız ve gasp suçlusu zanlısı tahliye edilmeden hüküm giymez mi?!

Buyurun bakalım!

Hani işler çok yoğundu? Bu nedenle dosyalar zamanında karara bağlanamıyordu!

Ne diyeceksiniz buna?

Yani, diğer daireler de bunu yapamaz mıydı? Yoksa onlar yasanın 31 Aralık gece yarısını bir gece yürürlüğe girmeyeceğini bilmiyor muydu?

Ya da... valla “ya da”nın ne olduğunu sen düşüneceksin arkadaş. Yok, öyle armut piş ağzıma düş! Kafayı çalıştıracaksın ve “ya da”nın gerisini getireceksin!

Ya da Cumartesi günkü Star’ı bulacaksın, Star’ın internet sayfasından sevgili dostum Ahmet Kekeç’in yazısını okuyacaksın!
Star

İki özel yetkili hakimin yerleri değişti
18 Ocak 2011
Özel Yetkili İstanbul Adliyesi'nde iki hakimin tayini çıktı. İstanbul 9. Ağır Ceza Mahkemesi üye hakimleri Yılmaz Alp ve Tuncay Aslan'ın görev yerleri değişti. Aslan'ın tayin talebinin bulunduğu; Alp'in ise bu yönde talebinin bulunmadığı öğrenildi. Adalet Bakanlığı Personel Genel Müdürlüğü'nün 14 Ocak 2011 tarihli yazısıyla Yılmaz Alp, Fatih Adliyesi'nde, Tuncay Aslan da Bakırköy Adliyesi'nde görevlendirildi. Hakim Tuncay Aslan, kendisinin tayin talebinde bulunduğunu söyledi. Yılmaz Alp ise tayin talebinde bulunmadığını belirtti netgazete

"YARGITAY HAKİMİ" ÇETESİ ÇÖKERTİLDİ
20 Ocak 2011
'Yargıtay hakimiyiz' diyerek dolandırıcılık yapan 8 kişilik çete çökertildi.

Antalya'da kendilerini Yargıtay'da hâkim olarak tanıtarak vatandaşları dolandıran 8 kişilik çete çökertildi. Çete üyelerinin, Yargıtay'da dosyası olanlara, para karşılığında işlerini halletme vaadinde bulunduğu iddia edildi. Dolandırıcıların 6 ayda 1 milyon TL'lik vurgun yaptığı ortaya çıktı.

Antalya Emniyeti Kaçakçılık ve Organize Suçlarla Mücadele Şube Müdürlüğü Organize İşler Büro Amirliği ekipleri 6 aylık takip sonucunda Antalya'nın yanı sıra Ankara ve İstanbul'da bir dolandırıcılık çetesine yönelik operasyon düzenledi. Operasyonda çete lideri olduğu iddia edilen Deniz K., Berat Y., Hasan K., Alim Ş., Adem G., Enver B., Eyüp Can T., Veysel K., adlı kişiler yakalandı. Çete lideri olduğu iddia edilen Deniz K.'nın lakabının 'Tahliyeci' olduğu ortaya çıktı.

Dolandırıcılık çetesi kendine göre bir ücret tarifesi belirledi. Buna göre çetenin; Yargıtay'daki normal dosyayı bozmak için 35 bin TL, ağır cezalık dosyayı bozmak için 50 bin TL, tutuklunun tahliyesi için 15 bin TL, hazine dosyalarında tapu alımı için 50 bin TL, kamuda işe yerleştirme için 5 bin TL, vergi borcu sildirme için 4 bin 500 TL, memur atama için 5 bin TL, müdür atama için 10 bin TL talep ettiği öğrenildi.

Gece hayatına düşkün olduğu ve lüks bir hayat yaşadığı ortaya çıkarılan çetenin Türkiye çapında 50 kişiyi dolandırdığı ortaya çıkarıldı. Çetenin 6 aylık süre içinde vatandaşları 1 milyon TL dolandırdığı ortaya çıktı. habertaraf

Bakan Çubukçu'dan YÖK Başkanı'na destek
7 Şubat 2011
Milli Eğitim Bakanı Nimet Çubukçu, YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan'ı istifaya davet etmeye hiçbir yargı mensubunun hakkı olmadığı gibi Sincan 1'inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın da hakkı olmadığını belirterek, ''YÖK Başkanı'na yönelik istifa davetiyle Kaçmaz, kişisel düşüncesini kamuoyuna açıklayarak, tarafsız değil taraf olduğunu da dile getirmiş bulunmaktadır'' değerlendirmesinde bulundu.

Çubukçu, yaptığı yazılı açıklamada, ''Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz'ın YÖK Başkanı Yusuf Ziya Özcan hakkındaki görüşlerinin yer aldığı haberlerle ilgili olarak sessiz kalınamayacağı için açıklama yapma gereği duyduğunu'' ifade etti.

Söz konusu haberlerde, YÖK Başkanı Özcan'ın, kendisi hakkında verilen takipsizlik kararının kaldırılmasına yönelik ''kararı halka bırakıyorum'' sözlerine, Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz'ın tepki gösterdiğinin belirtildiğini kaydeden Çubukçu, haberlerde ayrıca Kaçmaz'ın, Özcan hakkında ''Özcan'ı kınıyorum. Özcan'ı kanunu okumaya ve istifaya davet ediyorum'' ifadelerinin yer aldığını da belirtti.

Çubukçu, açıklamasında şunları kaydetti:

''Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı'nın verdiği takipsizlik kararının ardından Osman Kaçmaz'ın daha önce hiçbir yargı mensubu tarafından yapılmamış bir şekilde YÖK Başkanı Özcan'ı istifaya davet ettiğini görmüş bulunmaktayım. YÖK Başkanı'nı istifaya davet etmeye hiçbir yargı mensubunun hakkı olmadığı gibi Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kaçmaz'ın da hakkı yoktur. Osman Kaçmaz, kınama ve istifa davetiyle, bir yargı mensubu olarak tarafsızlık ilkesine aykırı davranmıştır. YÖK Başkanı'na yönelik istifa davetiyle Kaçmaz, kişisel düşüncesini kamuoyuna açıklayarak, tarafsız değil taraf olduğunu da dile getirmiş bulunmaktadır. Osman Kaçmaz'ın kendi verdiği kararı da tartışmalı hale getiren bu vahim tablo karşısında endişe duyduğumu kamuoyuyla paylaşırım.''
haber10

Hakim ve Mafyaya Özel Hat
07 Şubat 2011
Balyoz davasına birkaç gün kala Sakarya’ya düz hakim olarak atanınca emekli olan 14. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Erkan Canak’ın sürgün nedenine VATAN ulaştı. Hakim Canak’ı, sadece çete lideri Mahmut Çelik ile görüşmek için aldığı özel GSM hattının polis takibine takılması yaktı.

Balyoz davasına bakan özel yetkili İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Erkan Canak, davanın ilk duruşmasına birkaç gün kala HSYK tarafından Sakarya’ya düz hakim olarak atanmış ve yerine aynı mahkeme üyesi Rüstem Eryılmaz getirilmişti. 196 sanıklı Balyoz davasının hemen öncesinde yaşanan bu atama tartışmalara neden olurken, Canak hakkında Adalet Bakanlığı tarafından soruşturma yürütüldüğü ortaya çıkmıştı. Canak ise Sakarya’daki yeni görevine başlamadan meslekten ayrılmıştı. İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Erkan Canak’ın önce Sakarya’ya düz hakim olarak atanmasına, ardından mesleği bırakmasına neden olan soruşturmanın detaylarına VATAN ulaştı.

Mesajlaşıyorlardı

VATAN’ın ulaştığı bilgilere göre; Hrant Dink ve birçok büyük uyuşturucu davasına bakan 14. Ağır Ceza Mahkemesi eski Başkanı Erkan Canak ile adı birçok skandala karışan organize suç örgütü lideri Mahmut Çelik arasında özel bir telefon hattı vardı. Bir uyuşturucu operasyonu kapsamında tutuklanarak cezaevine konulan ancak daha sonra yerine başkasının cezaevinde yattığı ortaya çıkan Çelik ile Canak bu GSM hattını sadece birbirleriyle haberleşmek için kullanıyordu. Başka hiçbir numaranın aranmadığı ve kaydedilmediği bu telefon hatlarında sesli konuşmalar da yapmayan Çelik ve Canak, haberleşmeleri gerektiği durumlarda sadece mesajlaşıyordu. Birbirlerine buluşacakları mekanların isimlerini ve adreslerini gönderen ikili, daha sonra yüzyüze ise görüşüyordu.

Mahkemede buluşma

Tüm bu detaylar ise polisin teknik ve fiziki takibe aldığı suç örgütü lideri Mahmut Çelik’i bir uyuşturucu operasyonu kapsamında izlemeye başlaması ile ortaya çıktı. Çelik’in mahkeme başkanı Canak’la irtibatını tespit eden polis, durumu İstanbul Özel Yetkili Cumhuriyet Savcılığı’na bildirdi. Bir özel yetkili cumhuriyet savcısı ise soruşturma için Adalet Bakanlığı müfettişlerine bilgi verdi. Soruşturma kapsamında hem mahkeme başkanı Erkan Canak ve hem de suç örgütü lideri Mahmut Çelik takibe alındı. Polisin adım adım izlediği Çelik, bir defasında Canak ile buluşmak için İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi’ndeki makamına bile geldi. Özel Yetkili mahkeme binasında gerçekleşen bu buluşma ise soruşturmayı yürüten özel yetkili cumhuriyet savcısı tarafından kayda geçirildi.

Polislerle de ilişkisi var

Bu soruşturma nedeniyle Balyoz davasına birkaç gün kala HSYK tarafından görevden alınarak Sakarya’ya düz hakim olarak atanan Erkan Canak, yeni görevine başlamadan emekliliğini istedi. Suç örgütü lideri Mahmut Çelik ise 8 aylık takibin ardından yapılan bir uyuşturucu operasyonu kapsamında 32 adamı ile birlikte tutuklandı. Çelik’in birçok polis amiri ve komiserle de ilişkili olduğu ve sık sık barlara giderek eğlendiği belirlendi.

Eruygur, ‘Bizden’ demişti

Hakim Erkan Canak’ın bir dönem başkanlık yaptığı 14. Ağır Ceza Mahkemesi, ilk olarak Ergenekon'da üst düzey yönetici olmakla suçlanan eski Jandarma Genel Komutanı Şener Eruygur’un eşi Muzaffer Eruygur’a ait ses kaydıyla gündeme gelmişti. Mukaddes Eruygur kayıtta, “12. ve 14. Ağır Ceza mahkemeleri bizden” diyordu. Bu kaydın ardından Eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay’ın ve çok sayıda avukatın gözaltına alındığı “adli yargıyı etkileme” soruşturması başladı. İddiaya göre Ergenekon Oktay, ve bazı avukatlar aracılığıyla Yargıtay’ı, HSYK’yı, ve İstanbul’daki bazı Ağır Ceza Mahkemelerini etki altına almaya çalışıyordu.

Yerine Başkasını Yatırmıştı

Uyuşturucu baronu Mahmut Çelik’in daha önce de uyuşturucu kaçakçılığından ceza aldığı ancak kendi yerine cezaevinde başkasını yatırdığı ortaya çıkmıştı.
Vatan

Balyoz Hakimleri Neden Görevden Alındı?
13 Şubat 2011
Kamuoyunda, Balyoz mahkemesi hakiminin değiştiği ve tutuklamaların da böyle çıkarıldığı iddiaları gündeme getiriliyor. Bu iddianın karşılığı yok.
Çünkü, İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Zafer Başkurt, Balyoz davası sürecine hiç dahil olmadı. Temmuz 2010'da iddianame mahkemeye gönderildiğinde Başkurt izinliydi. Diğer üç üye hakim Davut Bedir, Ali Efendi Peksak ve Murat Üründü 102 sanık hakkında 'yakalama' kararı çıkardı.

HSYK, 5 Kasım 2010'daki kararnamesinde Zafer Başkurt'un özel yetkisini kaldırdı. Başkurt'un ismi Ergenekon kapsamında eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay'ın şüpheli olduğu 'yargıyı etkileme' soruşturmasında takibe takılmasıyla gündeme gelmişti.

Ayrıca hakkındaki rüşvet iddialarına ilişkin HSYK'nın önünde soruşturma dosyaları mevcut. Başkurt'un başka bir yere atanmasında da bu iddialar etkili oldu. Başkurt'un zaten tayin için HSYK'dan talepte bulunduğu ifade ediliyor.
Zaman

Yargıtay 2 ve 7. Ceza Daireleri ile 16. Hukuk Dairesi başkanlıkları için seçim yapıldı
21 Şubat 2011
Yargıtay 2. Dairesi Başkanı Nedim Baran'ın 4 yıllık görev süresi dolduğu için Yargıtay Büyük Genel Kurulunca seçim yapıldı. Seçim sonucunda Nedim Baran 2. Ceza Dairesi Başkanlığına yeniden seçildi.

Yasal görev süresi dolan Yargıtay 7. Ceza Dairesi Başkanı Turan Demirtaş'tan boşalan Daire Başkanlığı için yapılan seçim sonucunda da Demirtaş 7. Ceza Dairesi Başkanlığına yeniden getirildi. Yargıtay Büyük Genel Kurulunca, açık bulunan 16. Hukuk Dairesi Başkanlığı için yapılan seçim sonucunda ise başkanlığa Camal Baş seçildi. haber10

Eminağaoğlu, Cihaner ve Kaçmaz'ın dosyaları açılıyor
01.03.2011
İLHAN TOPRAK
Yüksek mahkemelere yeni üyelerin atamasını tamamlayan Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), bu hafta içinde hakim ve savcıların disiplin dosyalarını görüşecek. Yüksek Kurul, bu hafta sonuna kadar yaklaşık 1,5 - 2 yıldır bekleyen ve yüzlerce hâkim ve savcının; terfi, yeniden inceleme, disiplin soruşturması gibi işlemleri sonuçlandıracak. HSYK'nın sonuçlandıracağı disiplin dosyaları arasında Sincan 1. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Osman Kaçmaz, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Ömer Faruk Eminağaoğlu, "Terör örgütü" dosyası yeniden yerel mahkemeye gönderilen Adana Cumhuriyet Savcısı İlhan Cihaner gibi isimler bulunuyor.

İHRAÇ İSTENMİŞTİ

Adalet Bakanlığı müfettişlerince haklarında "Meslekten ihracı" istenen hakim ve savcıların durumları HSYK'nın 2. Dairesi'nde görüşülecek. Müfettişler Osman Kaçmaz ile Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun meslekten ihracını istemişti. Kaçmaz'ın bazı kararları geciktirdiği ve işe gelmediği iddialarına yönelik idari soruşturma sonucunda müfettişler 1 kez meslekten ihracını ve iki kez de görev yerinin değiştirilesini istemişlerdi.

Kamuoyunun Ergenekon davaları hakkında yaptığı konuşmalarla tanıdığı Eminağaoğlu'nun Ergenekon davası ve Cumhurbaşkanlığı seçimi sürecinde yaptığı açıklamalarla Adalet Bakanı ve Müsteşarı ile ilgili değerlendirmelerini gerekçe gösteren müfettişler kesin olarak meslekten ihracını istemişlerdi. Erzincan Ergenekon soruşturması kapsamında "Terör Örgütü üyeliği" iddiasıyla tutuklanan ancak Yargıtay 11. Ceza Mahkemesi tarafından terör örgütü dosyasının fotokopileri üzerinden karar verilerek terör örgütü üyeliği görev suçu kapsamına alındığı iddia edilen eski Erzincan Cumhuriyet Başsavcısı (Halen Adana savcısı) İlhan Cihaner için de Adalet Bakanlığı müfettişleri meslekten ihracını istemişlerdi.
Yeni Şafak

Danıştay, 14’ncü Daire Başkanlığı’na Levent Artuk seçildi
15 Mart 2011
Danıştay, 14’ncü Daire Başkanlığı’na Levent Artuk seçildi. haber10

HSYK'dan Haskalaycı ile İlgili Açıklama
22.03.2011
HSYK, Erzurum İdare Mahkemesi Başkanı Mehmet Haskalaycı'nın Kayseri'ye atanmasıyla ilgili basında yer alan haberlere dair açıklama yaptı.

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, Erzurum İdare Mahkemesi Başkanı Mehmet Haskalaycı ile ilgili çıkan haberler üzerine bir açıklama yaptı.

Mehmet Haskalaycı’nın Kayseri Bölge İdare Mahkemesi Üyeliğine kendi isteği ile atandığı belirtildi.

HSYK’dan yapılan yazılı açıklamada, Mehmet Haskalaycı’nın Kayseri’ye kendi isteği ile atandığını belirtmesine rağmen bazı basın yayın organlarında maksatlı haberler yapıldığı ve olayın çarpıtıldığı ifade edildi.

Diğer yandan açıklamada idari teşkilatlanma bakımından Erzurum’un üçüncü bölge, Kayseri’nin ikinci bölge olduğu hatırlatıldı ve Mehmet Haskalaycı’nın bir üst mahkemeye atandığı ifade edildi.

Erzurum İdare Mahkemesi üyesi Ahmet Durmaz’ın da Erzurum ikinci idare mahkemesi Başkanlığı’na atandığı bu atamanın birinci idare mahkemesi ile bir ilgisinin bulunmadığı hatırlatıldı.

Açıklamanın sonunda, "Yetkili mercilerden veya ilgililerden sorulup araştırılmadan, bir takım varsayımlardan hareketle yapılan ve kamuoyunu yanlış yönlendiren bu tür haber ve yorumlar, basın ve meslek etiği ilkeleri ve iyiniyetle bağdaşmamaktadır." denildi. TRT

'Balyoz' Hakimleri Birbirine Düşürdü
Balyoz davasının hakimleri 'tahliye' kararı nedeniyle birbirine düştü
20 Nisan 2011
Anadolu Haber
Balyoz davasında 'tutukluluk kararlarına itiraz' hâkimleri karşı karşıya getirmişti. Sanıkların tahliye edilmesi yönünde daha önce 2 kez görüş bildiren Mahkeme Başkanı Şeref Akçay, 15 Nisan tarihli kararında da aynı görüşü savunmuştu. Akçay, "Mahkememiz üyelerinin nezaket kurallarını aşan tutumları, başkanla konuşmama aşamasında" dedi ve bugün sabah saatlerinde izne ayrıldı.

Balyoz davasında, aralarında eski 1'inci Ordu Komutanı emekli Orgeneral Çetin Doğan'ın da bulunduğu 162 sanık ile hakkında yakalama kararı bulunan emekli Orgeneral Ergin Saygun'un, tutukluluk kararına yaptıkları itiraz, İstanbul 11'inci Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Şeref Akçay ile üye hâkimler Metin Özçelik ve Birol Bilen'i karşı karşıya getirdi. Sanıklarının tahliye edilmesi yönünde daha önce de 2 kez görüş bildiren Akçay, 15 Nisan tarihli kararında da aynı görüşü savundu.

'DANGALAK' DEDİ

Akçay, 14 sayfalık karşı görüşünde, şunları söyledi: "Yakalama kararlarının kaldırılmasına ilişkin karardan sonra 'Sizin de dangalak bir kararınız gelecek' diyen hâkim mevcut olup, mahkememizin üyelerinin de nezaket kurallarını aşan tutum ve davranışları, başkanla konuşmama aşamasına getirdiler.

Toplanacak bir delil varsa, tensip dahil 29 duruşmada bugüne kadar toplanması gerekirdi. Ancak yapılmamıştır. Çünkü esasa ilişkin tüm deliller, CD'ler ve bunların dökümleridir.

TSK'yı İLGİLENDİRİR

Dava kamuoyuna mal olmuş ve Türk Silahlı Kuvvetlerini ilgilendiren bir karardır. Örnek gösterdiğiniz dosyalardaki gerekçeleri bu dosyada olduğu gibi tek tek ele alıp o karardaki gerekçelerle uygun olmadığını söyleyebiliyor musunuz? Hayır. Ayrıca bu olayın Hanefi Avcı kararı ile ilişkisi nedir?

HAKİMİN TAKDİRİ

Kişinin tutuklanması maddi olgular ile suçun sabit olduğu anlaşıldıktan sonra hâkimin takdirine bağlıdır. Takdir olayının ise subjektif değil objektif olması gerekir. Yani siz, neden tutukladığınızı vicdanların kabul edeceği şekilde izah etmek zorundasınız. Yargılamanın yapılıp sonunda verilecek karara göre sanıkların tutuklanıp tutuklanmayacağına karara verilmesi gerekirken, duruşmanın başında savunmaları dahi alınmadan sanıkların tutuklanmaları ve tutukluluk halinin devamı, sanıkların, adil yargılanma haklarını ortadan kaldırılıyor."

KENDİSİYLE ÇELİŞİYOR

Üye hâkimler Metin Özçelik ve Birol Bilen, oy birliğiyle verilen 9 kararı örnek göstererek Akçay'ın kendisi ile çeliştiğini belirttiler.

Sanıkların tutukluluk halinin devamı yönünde görüş bildiren üye hâkimler Metin Özçelik ve Birol Bilen, kararda şunlara yer verdi: "Mahkeme başkanı Şeref Akçay'ın savunduğu görüşler, ihsas-ı rey (görüşünü önceden açıklamak) oluşturur. Diğer yandan tutukluluğun devamına kararına yapılan itirazı inceleyen mahkeme, yargılamayı yapan mahkemenin yetki sahasına girerek, değerlendirme yapamaz. Akçay'ın geçmişte benzeri hallerde tutuklama kararları verdiğini unutarak, sanıkların özel durumu ve görevlerinden kaynaklanan "kendine özgü" hali dikkate alması, sanıklar/şüphelilerin mahkemeler önünde eşit olmadıkları sonucunu akla getirebilir.

AKÇAY İZNE ÇİKTI

Mahkeme heyeti arasında yaşanan bu gerginlik medyaya yansıdı ve yankı buldu. Bugün sabah saatlerinde Mahkeme Başkanı Şeref Akçay izne ayrıldı

Yargıtay'a yeni başkan
25 Nisan 2011
Yargıtay 8. Ceza Dairesi Başkanlığına Sedat Bakırcı seçildi...

Yargıtay Başkanlığından yapılan yazılı açıklamada, Yargıtay Büyük Genel Kurulunca 25 Nisan 2011 tarihinde seçim yapıldığı belirtildi.

Açıklamada, seçim sonucunda, açık bulunan 8. Ceza Dairesi Başkanlığına 11. Ceza Daire Üyesi Sedat Bakırcı'nın seçildiği kaydedildi. haber10

Danıştay 9. Daire'nin Yeni Başkanı
25 Nisan 2011
Danıştay 9. Daire Başkanı Ali Cengiz Divanlıoğlu’nun yaş haddinden emekliye ayrılması nedeniyle boşalan Danıştay 9. Daire Başkanlığı görevi için yüksek yargıçlar sandık başına gitti.

Danıştay 9. Daire Başkanlığı’na Emine Işın Ezen seçildi.

Danıştay Genel Kurulu’nca yapılan seçim sonucunda, boş bulunan Danıştay 9. Daire Başkanlığı’na, aynı Daire Üyesi Emine Işın Ezen seçildi. 1947’de Isparta'da doğan Ezen, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nden 1968 yılında mezun oldu. 1969’da Danıştay Yardımcısı olarak mesleğe başlayan Ezen’in görev unvanı 1981 yılında Danıştay Tetkik Hâkimi olarak değişti.

1987'de Danıştay Savcılığı’na atanan Ezen, 2001’de Danıştay Üyeliğine seçildi. aktifhaber

Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanlığına aynı dairenin üyesi Emine Işın Ezen seçildi
02 Mayıs 2011
Danıştay Genel Sekreterliğinden yapılan açıklamada, Danıştay Dokuzuncu Daire Başkanlığına 25 Nisan 2011 tarihinde Danıştay Genel Kurulu’nca yapılan seçim sonucunda Emine Işın Ezen’in seçildiği bildirildi.

ÖZGEÇMİŞ

Ezen 1947 yılında Isparta’da doğdu. Burdur Lisesi’ni bitiren Ezen, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1968 yılında mezun oldu. 24 Haziran 1969 tarihinde Danıştay Yardımcısı olarak mesleğe başlayan Ezen, 1981’de Danıştay Tetkik Hakimi oldu. 1987’de Danıştay Savcılığına atanan Ezen, 2001 yılında Danıştay üyeliğine seçildi.

21 Ekim 2004-7 Kasım 2008 tarihleri arasında Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu Yedek Üyeliği görevini yürüten Ezen, "Belediyelerce Verilen Küşad Ruhsatlarının Hukuki Niteliği, Sağladığı Haklar ve Geri Alınması" başlıklı tez çalışması olan Ezen’in iki çocuğu bulunuyor aktifhaber

Sanıkla hakimin davalık olması reddi hakim talebi yaratmaz
Yargıtay'dan Ergenekon sanıklarına kötü haber
09 Mayıs 2011
Davalarına bakan hâkimlere karşı tazminat davası açtıktan sonra “husumet doğdu” diyerek, söz konusu hâkimleri reddeden Ergenekon sanıklarına Yargıtay’dan kötü haber geldi.

Yargıtay, “hâkimle sanığın davalık olması husumet oluşturmaz” gerekçesiyle, hâkimlerin görevlerine devam etmelerinin yolunu açtı. Yargıtay 20. Hukuk Dairesi, “Yargılama devam ederken tarafların mahkeme hâkimi hakkında şikâyette bulunması veya aleyhe tazminat davası açması Hukuk Muhakemeleri Usulü Yasası’nda belirtilen ‘davalık olma’ (husumet) anlamında yorumlanamaz” kararını verdi. Yargıtay, sanığıyla davalık olan hâkimin, davaya bakmaya devam edebileceğini belirtti.

Daire kararında, “Aksine bir yorum, yargılama yapan tüm hâkimlerin kötü niyetli taraflarca reddedilmesini kolaylaştıracağı gibi, bu hakkı kötüye kullanmak isteyenlerin davranışlarını da korumak anlamına gelir” değerlendirmesi yaptı. Kararda “Hiçbir hukuk kuralı kötü niyeti korumaz. Aksini kabul etmek, kötü niyetli kişilerce açılacak uydurma dava ve şikâyetler sonucu davaya bakan hâkimlerin sağlıklı, baskıdan uzak ve hür iradeleri ile görev yapmalarına engel olacağı gibi, tabii hâkim ilkesini de zedeleyecektir” denildi.

18 HAKİME 468 BİN TL’LİK DAVA AÇILDI
Ergenekon sanıklarının açtığı dava miktarları şöyle:
Çetin Doğan 60 bin TL
Dursun Çiçek 5 hâkim hakkında 25 bin TL
Ahmet Yavuz 3 hâkim hakkında 60 bin TL
Levent Bektaş 3 hâkim hakkında 60 bin TL
Süha Tanyeli 3 hâkim hakkında 60 bin TL
Hayrettin Ertekin 6 hâkim hakkında 60 bin TL
Fatih Derdiyok 3 bin TL.
habertürk

Anahtar Kelimeler
Yargıtay, ergenekon davası, reddi hakim talebi

Balyoz Hakimlerine Giden ŞOK Mektup
11 Mayıs 2011
Balyoz davasında tutuklama kararı veren İstanbul 10. ve 11. Ağır Ceza mahkemelerinin hakimlerineayrı ayrı gönderilen tek sayfalık mektupta, Balyoz sanıklarının tahliye edilmesi isteniyor. Altında Kemal Kal ismi yer alan mektupta, hakimlere üstlendikleri görevin Allah'ın 'adalet dağıtan' anlamına gelen 'adl' ismiyle müsemma olduğu hatırlatılıyor. "Kendinizi kurtarmaya bakın... Yoksa sizi değil dünyanın süper güçleri, feriştahı da gelse kur ta ra maaaaaz. Bu dünyada hükümran olup da zulüm edenleri Allah'ın mahkemelerinde savunacak avukat da yoktur. Bunu lütfen aklınızdan çıkartmayınız." deniliyor.

Beşiktaş'taki İstanbul Adliyesi'nde görev yapan 10. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Ömer Diken, Ali Efendi Peksak, Murat Üründü ve bu tutuklamalara itirazları reddeden İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi hakimleri Metin Özçelik, Mehmet Ekinci ve Birol Bilen'e gönderilen mektup tek sayfadan oluşuyor. Mektubun altında Kemal Kal ismi yer alıyor.

Mektup, "Bu yüce devletin hakimlerine ve savcılarına sesleniyorum. Aslında hepinizin özünde aileden gelme asillik mutlaka vardır. Bu yazacaklarım aşağılama ve adaleti yanıltma gayesi ile dile getirilmemiştir." ifadeleriyle başlıyor. Hakimlere üstlendikleri görevin Allah'ın 'adalet dağıtan' anlamına gelen 'adl' ismiyle müsemma olduğu hatırlatılıyor. Nisa Sûresi'nden örnek olarak 'dosdoğru olmazsanız siz dosdoğru olana kadar illet, gıllet, zillet ile cezalandırırız demektir' deniliyor. Mektubun yazarı, bu kelimelerin anlamını yazmayı da ihmal etmemiş. 'Illet' ile ailevi geçimsizlik, ekonomik sıkıntıların, 'gıllet' ile ise hastalık eziyet ve kâbusun ifade edildiği anlatılıyor. Son olarak 'zillet' ise şu şekilde aktarılıyor: "Ölümdür, ya çocuklarının, ya eşinin, ya anne-babasının bunlardan birinin canını sırayla alırım. Anlamazsa kendi canını alırım diyor yüce Allah."

Bunun içine polislerin de dahil olduğu belirtilen şahıs, ülkede son günlerde yaşanan sıkıntının Kurtuluş Savaşı'nda bile yaşanmadığını ileri sürüyor: "PKK'lıların yargılanmaları esnasında AB ülkelerinden getirilerek yorum yaptırılan bazı milletvekillerinin teröristleri savunmaları, insan haklarının ezildiğinden bahsetmeleri ile bu mukaddes vatanımızın bölünmemesi, gavur istilasına karşı savunmak amacıyla ölmek üzere yetiştirilen Türk Silahlı Kuvvetleri mensupları, gazetecileri, profesörleri, işadamları için kıllarını dahi kıpırdatmamaları çok tehlikeli bir sürece çekilmek üzere olduğumuzun işareti değilse nedir?"

Şahıs, Balyoz sanıklarının tahliyesini istiyor. Şu ifadeleri kullanıyor: "Tutuklamalardan vicdanen rahatsızım, karar veren sizler kendinizi o insanların yerine, ailelerinizi de onların ailelerinin yerine bir koyar mısınız lütfen. Devletin, gerektiğinde sizler için, bizler için ölmeleri için yetiştirdiği subayların kaçmaları asla söz konusu bile olamaz. Ne oldu serbest bıraktıklarınız geri gelmediler mi, geldiler. O halde bu zulüm niye? Alma mazlumun ahını, sonra gönderir şahını. Yüce Allah azizüintikamdır (intikam sahibidir) Allah o insanların intikamını İLLET, GILLET VE ZİLLET ile almadan kendinizi kurtarmaya bakın. Yoksa siz değil dünyanın süper güçleri, feriştahı da gelse KUR TA RA MAAAAAZ. Bu dünyada hükümran olup da zulüm edenleri Allah'ın mahkemelerinde savunacak avukat da yoktur. Bunu lütfen aklınızdan çıkartmayınız. Eğer bu milletin 2. Kurtuluş Savaşı yaşaması kaçınılmaz olursa, buna sebebiyet veren iç ve dış güçlerin de tahmin edemeyeceği ve tarihin yazmadığı kanlı bir var olma savaşından kurtulmaları imkansız olacaktır."
Zaman

Yargıtay, Yeni Başkanını Seçti
02.06.2011
Yargıtay Başkanlığı için yapılan seçimde, 6. Hukuk Dairesi Başkanı Nazım Kaynak en yüksek oyu alarak başkan seçildi.



Hasan Gerçeker’in yaş haddinden emekliye ayrılmasının ardından Yargıtay’ın yeni başkanını belirlemek için seçim yapıldı.
Seçimde 5. Ceza Dairesi Başkanı Ahmet Ceylani Tuğrul, 6. Hukuk Dairesi Başkanı Nazım Kaynak, 18. Hukuk Dairesi Başkanı Ali Selim, Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığından emekli olan Abdurrahman Yalçınkaya ile 8. Hukuk Dairesi Üyesi Selamet İlday Yargıtay Başkanı seçilebilmek için yarıştı.

Nazım Kaynak 197, Ahmet Ceylani Tuğrul 75, Abdurrahman Yalçınkaya 40, Selamet İlday 35, Ali Selim ise 18 oy aldı. 5 oy boş çıktı, 5 oy da geçersiz sayıldı.

İlk turda 197 oy alan, 6’ncı Hukuk Dairesi Başkanı Nazım Kaynak başkan seçildi.

Seçim sonrası bir açıklama yapan Kaynak, "30 yıldır Yargıtay’da görev yapıyorum, amacım yargı hizmetini daha hızlı götürmek. Yargının yükü ağır, ama yükün altından çalışma ile kalkacağız. 1-2 senede dosyaları eritmeye çalışacağız" dedi.

Bu arada Başbakan Recep Tayyip Erdoğan, Nazım Kaynak’ı telefonla arayarak tebrik etti.

Nazım Kaynak’ın Özgeçmişi
Nazım Kaynak, 5 Mayıs 1947’de Afşin’de doğdu. Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesinden 1970 yılında mezun olan Kaynak, Elbistan’da, hakim adayı olarak mesleğe başladı.

Tutak, Göynük, Yerköy hakimliği ve Yargıtay tetkik hakimliği görevlerinde bulunan Kaynak, 1996 yılında Yargıtay üyeliğine, 2009 yılında Yargıtay 6. Hukuk Dairesi Başkanlığına seçildi.
Kaynak, evli ve iki çocuk babası. TRT

HSYK'dan Mardin'deki saldırıya sert tepki
01.03.2013
Net gazete
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), Mardin'de mahkeme heyetine ve kolluk görevlilerine yapılan terör saldırısını kınadıklarını bildirdi.
HSYK'dan yapılan yazılı açıklamada, Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı'nın basın açıklamasında, bugün sulh hukuk hakimi başkanlığındaki mahkeme keşif heyetinin bulunduğu zırhlı aracın geçişi sırasında, daha önce yerleştirilmiş mayının patlatıldığı ve sonrasında terör örgütü mensuplarınca uzun namlulu silahlarla ateş açıldığının bildirildiği ifade edildi.
Açıklamada, şunlar kaydedildi:
''Ayrıca mahkeme heyetine zırhlı araçlarla eşlik eden jandarma personelinin açılan ateşe derhal karşılık vermesi neticesinde herhangi yaralanma olayının meydana gelmediği ve olayla ilgili adli soruşturmanın başlatıldığı belirtilmiştir.

UYUYAN HAKİMDEN İLGİNÇ SAVUNMA
04 Mart 2013
Rusya'da dava sırasında uyuyan hakimin verdiği karar iptal edildi. Görüntülerde uyuduğu net şekilde görünen hakimin yorumu ise hayli ilginç...

Hakim Yevgeni Mahno, uyuma görüntülerinin internette yayınlanması üzerine görevinden istifa ederken, 5 ve 6 yıl hapis cezası alan zanlılar Andrey Naletov ve Sergey Habarov’un avukatı kararı bir üst mahkeme ye taşıdı.

Savunma avukatı Vladislav Nikitenko konu ile ilgili yaptığı açıkl
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Pzr Tem 10, 2011 8:27 pm    Mesaj konusu: Allah adına yemine hapis Alıntıyla Cevap Gönder

Sedat Ergin isim isim açıkladı! Telefonunu İBDA-C'li diye dinletenler bugün nerede?
12.10.2017



Hürriyet yazarı Sedat Ergin, telefonu hakkında kopyala-yapıştır dinleme kararları veren hakimlerin isimlerini açıkladı.

Bir dönem FETÖ'cüler tarafından yasadışı şekilde dinlenmesinin izini süren Hürriyet yazarı Sedat Ergin, telefonu hakkında kopyala-yapıştır dinleme kararları veren hakimlerin isimlerini açıkladı.

Hakkındaki telefon dinlemelerinin başlamasını "Emniyet Genel Müdürlüğü İstihbarat Dairesi Başkanlığı’nda Şube Müdürü olan Yunus Yazar’ın 7 Şubat 2008 tarihinde imzaladığı yazıda 'Hakkında tedbir uygulanacak kişinin kimliği' bölümü boş bırakılmış" ifadesiyle anlatan Ergin, telefonunun dinlenme gerekçesinin "İBDA-C irtibatı" ile açıklandığını söyledi. Emniyet'in usulsüz talep yazısının ayrıntılarını anlatan Ergin, "Ankara 11. Ağır Ceza Mahkemesi Hâkimi HasanŞatır, aynı gün üstünde 'Türk Milleti Adına' diye başlayan bir 'Karar' metninde 'Ekli evrak incelendi, gereği düşünüldü' diyerek talebe olumlu yanıtını bildiriyor" ifadeleriyle kararın alındığını anlattı.

O HAKİMLER BUGÜN NEREDE

Telefon dinleme kararının kopyala-yapıştır gerekçelerle 2 kez daha uzatıldığını, son dinleme kararında "Hasan Tuna" sahte ismiyle dinleme kararı alındığını söyleyen Ergin, telefonunu dinleyen ve dinleten isimlerin bugün nerede olduğunu şöyle anlattı:

"Bu istihbaratçıların 15 Temmuz sonrasındaki durumlarına baktığımda şunu gördüm: Hakkımda İBDA-C üyesi olduğum yalanıyla beni dinlemeye alan Emniyet İstihbarat Başkanlığı’ndan Ayhan Falakalı, Coşkun Çakar ve Yunus Yazar firari durumdalar. Bu arada, hakkımda dinleme onayı veren hâkimlerin durumunu da araştırdım. İlk dinleme onayını veren hâkim Hasan Şatır bugün Ankara 9. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı olarak görev yapıyor. İlk uzatmaya onay veren ve kamuoyunda Genelkurmay’ın kozmik odasına giren savcı olarak bilinen Kadir Kayan firari durumda. İkinci uzatmaya karar veren Süleyman İnce ise HSYK tarafından ihraç edildi ve tutuklu durumda."

HER YASADIŞI DİNLEME DOSYASINDA ONLAR VAR

Ergin, telefonuna dair yasadığı dinleme kararlarını bugün FETÖ'cü polislerin yargılandığı dosyadan aldığını söylerken, şu ifadeleri kullandı:

"Bu konuyu gündeme getirmeye beni yönelten hadise, 2008 yılında telefonumun yasadışı bir şekilde dinleyen ve bu davada sanık olan Fetullahçı polislerin, Deniz Baykal ve MHP yöneticileri hakkındaki telefon ve görüntü alma skandalına ilişkin hazırlanan son iddianamede de yine sanık olarak karşıma çıkması oldu. Her yasadışı dinleme dosyasından onlar çıkıyor."

Ergin, telefonunun 2009 yılında da yasadışı şekilde dinlendiğini bir polisin itiraf etmesine rağmen o dinlemelere dair belgelerin dosyada olmadığını söyledi.

Medya Radar
Etiketler :
Hürriyettelefonsedat ergindinlemeyasadışıFETÖ

İstanbul'da bir hakim evinde ölü bulundu
:22.08.2017
İstanbul’dan Diyarbakır’a tayini çıkan Hakim Mustafa Yılmaz Ataköy’deki hakim-savcı lojmanındaki evinde ölü bulundu.

Sabah'ın aktardığına göre, dün akşam saatlerinde kendisinden haber alınamayan hakim Yılmaz, Ataköy 4. Kısım'daki evine girildiğinde hareketsiz halde bulundu ve hayatını kaybettiği anlaşıldı.
Kısa süre önce İstanbul'dan Diyarbakır'a tayini çıktığı belirtilen ve adli tatilin tamamlanması ile yeni görevine başlayacak olan Yılmaz'ın şeker hastası olduğu öğrenildi. Yılmaz İstanbul Asliye Ceza Mahkemesi Hakimi olarak görev yapıyordu.

Yılmaz'ın evindeki masanın üzerinde bir miktar tüketilmiş çikolata ve benzeri şekerli yiyecek paketi bulunduğu iddia edildi. Polisin ve cumhuriyet savcısının olay yerinde yaptığı ilk inceleme ardından cenaze Adli Tıp morguna kaldırıldı. Hakim Mustafa Yılmaz'ın ölüm sebebi Adli Tıp'taki ilk otopsi ardından belirlenecek.
Sputnik

Allah adına yemine hapis

Konya Çumra'da İbrahim Çelik ile Pınar Çelik arasında devam eden bir davada şahitlik yapmak üzere mahkemeye gelen Konya Selçuk Üniversitesi Kimya Bölümü 3. sınıf öğrencisi Emrah Akdemir, yemin konusunda hakim İsmail Akay ile tartışınca kendini bir anda cezaevinde buldu.

10 Temmuz 2011

“BEN ALLAH'TAN BAŞKASI ADINA YEMİN ETMEM”

Olay önceki gün 15.00 sularında Çumra Asliye Ceza Mahkemesi dava salonunda yaşandı. Davanın taraflarından İbrahim Çelik'in tanıdığı olan üniversite öğrencisi Emrah Akdemir, davada şahitlik yapmak üzere mahkemeye geldi. Davanın hakimi İsmail Akay, Emrah Akdemir'e “Konuyla ilgili olarak yalan söylemeyeceğine namusun ve şerefin üzerine yemin eder misin” şeklinde soru yöneltti. Üniversite öğrencisi Akdemir de hakim Akay'a, “Ben dini inancım gereği sadece Allah'ı şahit tutarım” cevabını verdi. Bu cevaba sinirlenen Akay'ın, Emrah Akdemir'e “Siz ne biçim insanlarsınız, anlamakta zorlanıyorum” dediği iddia edildi. Akdemir'in Allah'ın adına yemin edebileceği konusundaki ısrarı üzerine, hakimin sadece şahitliği geri çevirmesi gerekirken, adliye polisini duruşma salonuna çağırdığı öğrenildi.

ŞAHİTLİĞE GELDİ, KENDİNİ CEZAEVİNDE BULDU!

Duruşma salonuna gelen adliye polislerine talimat veren hakim Akay, Akdemir'i gözaltına aldırdı. Akdemir'in daha sonra tutuklanarak Konya E Tipi Cezaevi'ne gönderildiği öğrenildi. Bir davada sadece şahitlik yapmak üzere mahkemeye gelen Emrah Akdemir tutuklanmanın şokunu yaşarken, geceyi cezaevinde gecirdi...

Öte yandan görülen duruşmanın tarihi 21 Eylül'e ertelendi.
VAKİT

277 Hakimin Görev Yerin Değişti
15 Temmuz 2011
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, İstanbul'da yeni hakim atamalarını yaptı...
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), müstemir yetki kararnamesiyle İstanbul 15. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına İstanbul 10. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Ali Alçık'ı, İstanbul 16. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına İstanbul 14. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Resul Çakır'ı ve İstanbul 17. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanlığına İstanbul 13. Ağır Ceza Mahkemesi Üyesi Gökmen Demircan'ı yetkilendirdi.

HSYK, İstanbul Adliyesi'nde görevli 227 hakime ilişkin müstemir yetki kararnamesini yayımladı.

Kararnameyle İstanbul Ağır Ceza Merkezine bağlı olarak faaliyet gösteren Fatih ve Şişli Adliyeleri, Beyoğlu Ağır Ceza Merkezi ve bu yere bağlı olarak faaliyet gösteren Sarıyer Adliyesi ile birlikte Bakırköy Ağır Ceza Merkezine bağlı olarak faaliyet gösteren Eyüp Adliyesi İstanbul Adliyesi ile birleştirildi.
aktifhaber

Köksal Şengün: Bir Yargıcın Anatomisi
Fatma Sibel Yüksek

Birinci Ergenekon davasının Silivri'de devam eden duruşmasını uzun bir aradan sonra dün izledim. Belirtmek gerekiyor ki Silivri'nin çok meşakkatli bir yolu var. Çoğunluğu orta gelir grubuna mensup sanık yakınları, bu duruşmalara gitmek, sevdiklerini uzaktan da olsa görmek, el sallamak için İstanbul'un belki de en zor güzergâhını katetmek zorundalar.

Anadolu yakasından geliyorsanız, önce bulunduğunuz yerden Altunizade metrobüs hattına ulaşmanız gerekiyor. Buradan Mecidiyeköy'e, Mecidiyeköy'den Avcılar'a, Avcılar'dan Silivri'ye, Silivri'den dolmuşla cezaevi kampüsüne...

Otobüs, metrobüs, taksi ve dolmuş kullanmak zorunda olduğunuz bu güzergah sorunsuz seyrederse, yolculuğunuz en az 2.5 saat, trafikte aksamalar meydana gelirse 4 saat sürüyor. Avcılar'dan Silivri'ye giden bakımsız otobüslerde yazın sıcaktan ve kalabalıktan bayılma riskiniz var. Güzergah boyunca su içecek, kahvaltı yapılacak, tuvalet ihtiyacı giderilecek bir yerin olmaması ayrı bir sorun..

Dönüş ise tam bir felaket. İkitelli, Okmeydanı, Boğaz Köprüsü noktalarında özellikle cuma günleri öyle bir tıkanma yaşanıyor ki eve varışınız 9-10 saati bulabiliyor.

Sadece yol parası olarak kişi başı 25 lira tutan bu yolculuğu tam dört yıldır hergün yapanlar var.

Örneğin, Muzaffer Tekin'in eşi Müge Hanım ile kızı Özge.

Yakınları ve Muzaffer Tekin'in eski askerleri Müge Hanım ile Özge'yi arabalarıyla götürüp getirmek istiyorlar ama duruşmalar hafta içi yapıldığı için insanların günler boyunca işlerini bırakmaları veya izin almaları mümkün olmuyor.

Bu iki güzel ve zarif kadını son duruşmada gördüm. Üzerlerine yılların ve üzüntülerin yorgunluğu çökmeye başlamıştı. Solmuşlardı. Özge'nin genç ve berrak yüzünde ilk yorgunluk kırışıkları belirmişti.

Tam 4 yıldır sanıklar, yakınları, avukatlar, mahkemenin Mübaşiri Aydın, savcılar, hakimler, duruşmaları düzenli izleyen muhabirler, hepimiz daha da yaşlanmış, kilo almış ve yorulmuştuk.

Arkası gelmeyen felaket ve dramların ise gazetelere haber olduğu bile yoktu. Örneğin, bu yıl içinde sanıklardan İsmail Yıldız aklını kaybettiği için Bakırköy Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesi'ne kaldırıldı.. İsmail Yıldız yaşamına artık orada devam ediyor. Uzakta geçim sıkıntısı ile boğuşan ailesi ziyaretine gelemiyor. Geleni- gideni yok. Bir enkaza dönüşen bu insanı hâlâ tahliye etmiyorlar, durumunu gündeme getirip tahliye talep edecek bir avukatı bile yok.

Dört buçuk yıldır yatan Mehmet Demirtaş'ın işleri battı. İki aileye birden bakmak zorunda kalan ağabeyi yorgunluğa ve borçlara daha fazla dayanamayıp geçtiğimiz günlerde canına kıydı. Mehmet Demirtaş bir de kardeş acısıyla yandı...

Buna benzer pek çok insanlık dramı yaşanıyor ve bizler Köksal Şengün'ün HSYK kararıyla Mahkeme Başlanlığı'ndan alınıp Bolu hakimliğine atanmasını konuşuyoruz.

Göbels basını tarafından"Ergenekon sanıklarına yakın durmakla" suçlanan bu hakimin varlığı bize göre böyle hukuksuz ve adaletsiz bir yargılamanın görüntüsünü kurtarıyordu. Kararlar oy birliği ile alınmamış gibi oluyordu, böylece mahkemenin "aslında adil bir yargılama yaptığı" bile düşünülebilirdi. Şengün'ün mahkemeyi adilmiş gibi göstermekten başka bir işe yaramayan muhalefet şerhini acaba neden çok gördüler?

Heyetin teknik hakimi Hüsnü Çalmuk'u saymazsak, Sedat Sami Haşıloğlu ve Hasan Hüseyin Özese'nin tavrı zeten belliydi. Sanıklar bu iki hakim hakkında tarafsızlıklarını kaybettikleri gerekçesiyle yüzlerce kez reddi-i hakim talebinde bulunmuşlardı. Dava hakkındaki tavrını defalarca ortaya koymuş olan Özese'nin mahkeme başkanlığına getirilip her konuda Özese ile birebir aynı oy kullanan iki üyeyi orada tutarak "taraflı mahkeme" iddiası güçlendirilmiş olmuyor muydu?

Hırs ve kin, aklın ve mantığın bu derece önüne mi geçmişti, yoksa bu durum "Ergenekon"un arka planında yaşanan gelişmelerin ilk yansıması mıydı?

Soruşturma ile özdeşleşen Savcı Zekeriya Öz kızağa çekilirken, heyete hukuki bir kovuşturma yapılıyor görüntüsü vermeye çalışan Şengün'ün görevden alınması hangi tasarım mühendisliğinin ürünüydü?

Bu soruların cevabını anlama çabamızı sürdüreceğiz ancak Köksal Şengün'ün görevden alınması ve yerine kıdemli üye hakim Hasan Hüseyin Özese'nin getirilmesi konusunda gözden kaçmış bazı ayrıntıları kayda geçirmemiz gerekiyor.

Bir kere iddia edildiği gibi Köksal Şengün "sanıklardan yana tavır alan" bir mahkeme başkanı değildi. Tahliye talep ediyor olmasından dolayı böyle bir suçlamaya maruz bırakılması bile bu davanın nasıl bir siyasi baskı altında olduğunu kanıtlar. Bir hakimin tutuklama kararı vermesi kadar, tahliye kararı vermesi de doğal ve olması gereken bir durum değil midir? Hakimin tahliye talebinde bulunma yetkisine bile "Ergenekon komplosu" damgasını vuranlar, hızla duvara doğru yaklaşarak aslına uzamasını istedikleri bir sürecin büyük bir toslama sesiyle son bulması tehlikesi (kendileri açısından) yarattıklarının farkında değiller.

Mahkeme Reisi Şengün'ün bazı sanıklar için ortalama 120 kezdir tahliye talebinde bulunması sonuç vermeyen, üstelilik yukarıda değindiğimiz gibi adil yargılama görüntüsü yaratan bir rutine; kendi hakimlik kariyeri açısından ise dramatik bir duruma dönüşmüştü.

Dramatik bir duruma dönüşmüştü; çünkü kıdemli bir ağır ceza resinin kendi heyetine hakim olduğu; tercihleri ile mahkemenin diğer üyelerini etkilediği, özetle heyet üzerinde bir ağırlığının olduğu kabul edilir. Mahkeme başkanı ile diğer üyeler arasında yazılı olmayan tek fark da budur; onun dışında zaten eşit oy hakkına sahiptirler.

Hal böyleyken, Köksal Bey'in 120 kez üstüste tahliye talebinde bulunması, bu talepleri heyetinin tam 120 kez oy çokluğu ile geri çevirmesi, Köksal Bey tarafından değerlendirilip karar verilmesi gereken bir garip durumdu.

Başkanla heyetin bu derece karşı karşıya geldiği ve kilitlenme yaratan bir durumda hiç bir şey olmamış gibi oturup görevden alınmayı beklemek yerine, görevden ayrılmak belki de en haysiyetlisi olurdu; çünkü, çıplak gözle de görüldüğü üzere Başkan'ın heyeti üzerindeki hakimiyeti ve saygınlığı belli ki ortadan kalkmıştı..

Ayrıca, Köksal Şengün böyle ağır hukuk ihlalleri ile dolu bir iddianameyi kabul ederek zaten bu davanın hukuki bir dava olmadığını, kendisinin de hür vicdanı ile hareket eden bir yargıç olmadığını baştan ortaya koymamış mıydı?

Sanıklar lehine hiç bir delilin toplanmamış olması, aleyhte sahte deliller, gizli tanıkların şaibeli durumu, CMUK'a aykırı biçimde yürütülmüş soruşturmalar, telekulak kayıtlarının binlerce sayfa "delil" diye sunulması vs. bunlardan bir tanesi bile hukuku katleden böyle bir iddianamenin reddi için geçerli sebep değil miydi?

Haydi karambole geldi, binlerce sayfayı okuma imkanı olmadı, "eksikler kovuşturma sırasında telafi edilir" diye düşünüldü diyelim, peki arkadan gelen aynı hukuk tanımazlıkla yazılmış ikinci, üçüncü ve diğer iddiamaneleri kabul eden mahkeme kararlarında Köksal Bey'in imzası yok mu muydu?

Vardı...

Şimdi Köksal Bey televizyonlara çıkıp ağlamaklı bir sesle "22 senelik ağır ceza hakimiyim, haysiyetimle oynatmam" şeklinde açıklamalar yapıyor. Sanıklar, kendilerini çocuk pornocusu, darbeci, seri katil, sahtekâr vs, ilan eden polis müzekkereleri ve sahte delillere isyan ederlerken, "Burası mahkeme, nara atmayın, beni salondan çıkarma cezası vermeye zorlamayın" şeklinde sertlikler yapıyordu.

Bunlardan daha önemli şeyler de var...

Kuddusi Okkır, Tekirdağ cezaevine göz göre göre ölüme sürüklenirken, yakınları ve koğuş arkadaşları, Köksal Şengün'ün başkanı olduğu 13. Ağır Ceza Mahkemesi'ne defalarca başvuruda bulunup feryat ettiler. Tedavi ve tahliye taleplerini sürekli reddeden mahkeme kararlarının altında da Şengün'ün imzası vardı...

Savcıların, duruşmalarda yaşanan tartışmalardan dolayı sanıklar aleyhine suç duyurusunda bulunulması talebini defalarca kabul edip, sanıkların savcılar hakkında suç duyursu taleplerinin bir tanesini bile kabul etmeyen de yine Köksal Şengün'dü...

İsmail Yıldız, Köksal Şengün'ün gözleri önünde gün be gün aklını kaybetti. İlk duruşmalarda içeriği zengin, entellektüel savunmalar yapan bu adam, aylar, yıllar ilerledikçe ayrı bir dünyadan seslenmeye başladı.

Akıl hastanesine kaldırılmadan önce duruşma salonunda kağıttan yaptığı bir telefonla hayali insanlarla konuşuyor, sonra bu hayali konuşmalar hakkında "Beni az önce CİA'den aradılar" diyerek bilgi vermeye kalkışıyordu.

Köksal Bey ne yaptı? Sağ elinin işaret ve başparmağını iki yanağına dayayarak seyretti. Sonra da "Saatin 16.30 olması sebebiyle duruşmanın gelecek haftaya ertelenmesine" şeklinde kararlar yazdırdı...

Davanın üzerinde siyasetin ağır gölgesinin bulunduğu, hakimlerin siyasi baskı veya tavassut altında olduklarını söyleyen sanıklar Köksal Bey tarafından "Mahkemeye etki etmeye kalkışanın ağzını karışlarım, mahkememiz kimsenin etkisi altında kalmaz!" şeklinde sertçe susturuldu.

Şimdi ne diyor Köksal Bey?

"Bir mahkemeye bu kadar baskı yapmak kimseye hayır getirmez.."

Şimdi Köksal Bey'e düşen, eğer dediği gibi "22 yıl onur ve haysiyetiyle hakimlik yapmış" bir yargıçsa, -geçmiş günahlarını affettirmez ama- itiraf etmek zorunda kaldığı o "baskıların" ne olduğunu kamuoyuna açıklamaktır.

Bunu yapmak, topluma karşı, gerçeklere karşı, tarihin doğru yazılmasına karşı bir ağır ceza reisi olarak vicdani ve mahşeri sorumluluğudur..

Bunu yapmak, Köksal Bey'i içine çekilmeye çalışıldığı karanlık girdaptan belki kurtarmaz ama dediği gibi "onuru ve şerefiyle yaşamış" bir yargıç olarak tarihe geçmesine yardımcı olabilir.

Köksal Şengün'ün "içine çekilmeye çalışıldığı karanlık girdabı" da açıklayalım:

Bilindiği gibi Şengün, sanıklar hakkında tahliye talep etmeye başladıktan bir süre sonra telefon dinlemeleri basına yansıdı. Bu yayınlarda bir bayan avukatla yaptığı idda edilen telefon görüşmeleri ifşa edildi. İddiaya göre Şengün, Yargıtay üyeliğine atanma isteğindeydi ve Ankara'da eski Adalet Bakanı Seyfi Oktay ile bağlantı içerisindeydi.

Göbels basınına göre "Ergenekon, Şengün'ü bu 'zaafından' yakalamış ve bayan avukat vasıtasıyla istediği şeyleri yaptırtmaya başlamıştı."

Şengün ile İşçi Parti'li olduğu belirtilen bu bayan avukat arasında bir "aşk ilişkisi" olduğundan da bahisle mahkeme başkanı iyice gözden düşürülmek istendi. (Bildiğimiz kadarıyla Köksal Şengün bekardır, yetişkin bir insanın- özellikle bir hakimin- özel yaşantısına böyle alçakça burun sokmak, bu ülkeyi yönetenlerin tarzı haline gelmiş ve de Köksal Beyîn imza attığı iddianamelerde bu tür ilişkiler" terör örgütü delili" olarak sunulmuştur).

Netice itibarıyla Köksal Bey haklı olarak isyan etti, dinlemeyi yaptıran savcılar hakkında şikayetlerde bulundu, davalar açtı.

Gelinen noktada da görevden alındı...

Şimdi, Ankara'da yürütülen ve Seyfi Oktay'ın evine baskın yapılmasıyla başlayan bu soruşturma ile İstanbul'da yürütülen ve içinde Odatv'nin de bulunduğu soruşturma "Medya ve Yargı Soruşturması" adı altında birleştirilmiş durumda...

Bu demektir ki Sayın Şengün bir "tenzip" kararıyla her an "şüpheli" sıfatına büründürülüp soruşturma kapsamında ifadeye çağrılabilir..

Belki de tutuklanabilir...

Biz bunları -yani insanların soruşturmaların içine nasıl çekilip nasıl sanık haline getirileceklerini, soruşturmaların birbirine nasıl bağlanıp ana davalar oluşturmak suretiyle devasa yargılamalar ve tutuklamalar başlatılabileceğini- nereden mi öğreniyoruz?

Köksal Şengün'ün başkanlığını yaptığı mahkemenin dört yıllık icraatlarından...

Bizzat Köksal Bey'in katkılarıyla vücut bulan uygulamalardan...

Unutulmasın,

"Bana bir şey olmaz" diyen,

"Ne alakam var canım" diyen,

"İktidarda etkili dostlarım var" diyen,

"Üç-beş albay, teğmen verirsem işbirliğine açık olduğumu görürler; böylece bana dokunmazlar" diyen,

"Ergenekon örgütünün varlığını ilk ben yazdım" diyen,

"Bu davayı Türkiye'nin karanlık geçmişiyle hesaplaşması olarak görüyorum, bu nedenle yetmez ama evet diyorum" diyen

kim varsa...

Bu gidişle hepsine sıra gelecek...

Bir gün cezaevinden yazdıkları mektuplarla "suçsuz" olduklarını anlatmaya çalışacaklar.

Belki de bu davanın en "şanslıları" ilk "dalgalarda" tutuklananlar olacak..

Çünkü tutuklu profili büyüdükçe toplumun kanıksaması da büyüyor ve dava yüzlerce yıl içinden çıkılmayacak bir boyuta bürünüyor.

Namusu olan herkes, gerçekleri korkmadan açıklamalıdır..

Kaynak: Açık İstihbarat

Yargıtay 1. Hukuk Dairesi Tetkik Hakimi Celal Çelik, görevinden istifa etti
26 Eylül 2011
Çelik, YARSAV’da düzenlediği basın toplantısında, 12 yıldır yargıçlık yaptığını, mensubu bulunmaktan her zaman onur duyduğu Türk yargısının "hukukun üstünlüğü ve halka adalet dağıtmak ülküsünden giderek uzaklaştığını" öne sürerek istifa ettiğini bildirdi

Celal Çelik, bu görüşlerini içeren istifa dilekçesini bugün Yargıtay Başkanlığına sunduğunu söyledi.

Çelik, Yargıçlar ve Savcılar Birliği (YARSAV) Yönetim Kurulu Üyesi olarak da görev yapıyor.
http://haber.mynet.com/

"Hakim Duruşmada Avukat Dövdü'' İddiası
14 Ekim 2011
Balıkesir 1. Sulh Hukuk Mahkemesi duruşma salonunda bir hakimin, bir avukatı ''tekme tokat dövdüğü'' öne sürüldü.

Balıkesir Barosu Başkanı Yaşar Meyvacı ve baroya kayıtlı 50 dolayında avukat Balıkesir Adliyesi önünde basın açıklaması yaptı.
Meyvacı, 35 yıldan fazla süredir avukat olan M.Z.'nin, duruşma salonunda bir hakimin fiili saldırısına uğradığını öne sürdü.
Balıkesir Barosu Başkanı Yaşar Meyvacı ''Belki de ülkemizde ilk kez gerçekleşen, bir yargıcın, duruşma salonunda, hiçbir neden olmaksızın, duruşma sırası gelen ve görevini yapmak üzere yerini alan, duayen bir meslektaşımızı yumruklayarak dövmesini kamuoyuyla paylaşmak için buradayız. Meslektaşımıza yöneltilen çok çirkin, hiçbir şekilde izah edilemeyecek bu tavrı şiddetle kınıyoruz'' dedi.
Bu tür bir ''saldırının'' Türkiye'de ilk defa yaşandığını belirten Baro Başkanı Meyvacı, şöyle devam etti:
''Biz ilk defa duruşma salonunda avukat döven bir hakimle karşılaşıyoruz. Olayı kınıyoruz. Adalet Komisyonu Başkanıyla görüşüp arkadaşımıza saldıran hakimin duruşmalarına girmeme kararı alacağız. Balıkesir Barosundan hiçbir avukat arkadaşımızın o hakimin duruşmasına girmesini istemiyoruz.''

Avukatın İddiaları
Saldırıya uğradığını öne süren avukat M.Z ise olayı şöyle anlattı:
''Olay sabah saatlerinde meydana geldi. Duruşma sıramız gelmişti. Duruşma salonu da kalabalıktı. Sıramızı bekliyorduk. Mübaşir çağırınca yerlerimize geçtik. Hakim kürsüden kalktı, cübbesini bıraktı, dışarı doğru yürüdü. O arada benim de ikinci bir dosyam vardı. Mübaşire Bursa'dan bir dosya beklediğimi ve avukatının gelip gelmediğini sordum. Bunu söyleyince hakim, dışarı çıkar gibi yaptı. Döndü bana ne yumruklar, ne hakaretler...Kendisiyle daha önce hiç bir sorunum yoktu. Kendisini Sakarya'da görev yaptığı sırada da tanırım. Hatta orada duruşmalarına da girdim. Niçin böyle davrandığını bilmiyorum.''
Hakim M.Y. hakkında şikayetçi olan avukat, hastaneye giderek rapor aldı.
Balıkesir'de 2 yıldır görev yaptığı belirtilen Hakim M.Y. ise gazetecilerin sorusu üzerine, konuşmasının doğru olmayacağını ifade etti.
TRT

HSYK, 16 Yargıtay üyesi seçti
22 Aralık 2011
Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu (HSYK), boş bulanan 16 Yargıtay üyeliği için seçim yaptı.

Buna göre, HSYK Genel Sekreteri Mehmet Kaya, Yargıtay Tetkik Hakimi Gülderen Kahraman, Ankara Hakimi Mustafa Ateş, HSYK Teftiş Kurulu Başkanı Ahmet Can, Ankara Hakimi Selçuk Ergişi, Yargıtay Tetkik Hakimi Ferudun Aydın, Ceza İşleri Genel Müdürlüğü Genel Müdür Yardımcısı Yusuf Ziyaattin Cenik, Ceza İşleri Genel Müdürü Ömür Borazan, Kırıkkale Hakimi Ahmet Yener, Ankara Cumhuriyet Savcısı Osman Atalay, İzmir Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Kamuran Çokal, Antalya Hakimi Ayhan Tuncal, Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Yusuf Ziya Arıcan, Yargıtay Tetkik Hakimi Ayşe Serpil Altıntaş, İstanbul Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Resul Çakır ve Ankara Hakimi Halil Yılmaz Yargıtay üyeliklerine seçildi.
haber10

Napoli'de 16 yargıç gözaltında
19 MART 2012

İtalya'da şimdiye kadar mafyayı hedef alan en büyük operasyonlardan birini gerçekleştiren polis, 16'sı yargıç 47 kişiyi gözaltına aldı.

Polisin açıklamasına göre Napoli'deki operasyonda bir milyar dolar değerinde, hisse senedi, gayri menkul ve arabaya el kondu.
Gözaltına alınan yargıçların Camorra olarak bilinen Napoli mafyasına mensup Fabbrocino çetesinin üyelerine davalarda yardımcı olduğu öne sürülüyor.

Operasyonda mafyaya ait olduğu söylenen Ragosta şirketler grubu da hedef alındı.
Otelcilik, gıda, emlak ve çelik sektörlerinde faaliyet gösteren grubun yıllık 200 milyon euro cirosu olduğu belirtiliyor.

Ragosta Haziran'da başkent Roma'da beş yıldızlı yeni bir otel açmayı planlıyordu.

Polis Afyonkarahisar Adliyesi'ndeki hakim ve savcıları izinsiz dinliyormuş
15.12.2012

internethaber.com'un haberi:

Adliye'de 'Hakim ve Savcılar Dinlendi' İddiası



Afyonkarahisar Adliyesi'nde hakim ve savcıların garajlarında emniyete ait ortam dinleme aracı ile dinleme yapıldığına dair ortaya atılan iddialar üzerine soruşturma açıldığı bildirildi.

Afyonkarahisar'da geçtiğimiz günlerde mesai bitiminde hakim ve savcıların evlerine gitmek için adliye garajına girmek istedikleri esnada garaj kapısı açılınca, dışarıya hızla bir araç çıktığını gören hakim Mehmet Gülçek, durumdan şüphelenerek, olayı Cumhuriyet Başsavcılığı'na iletmişti. Başvuru üzerine harekete geçen Cumhuriyet Başsavcılığının yaptığı araştırmada, aracın emniyete ait ortam dinleme aracı olduğu tespit edilmişti. Yapılan tespit üzerine Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcılığı'nın olayla ilgili sorumluların tespiti için dün soruşturma başlattığı bildirildi. Olayı 12 Aralık 2012'de 'adalet.org' adlı internet sitesinde de paylaşan hakim Mehmet Gülçek, yazısında şu ifadelere yer verdi:

"2011 yılı içerisinde HSYK Teftiş Kuruluna bağlı müfettişler tarafından adliyemiz de yaklaşık 5 ay süreyle teftiş yapıldı. Bu teftişin devamında 'sahte bir dilekçeyle' (Daha sonra bu dilekçenin, isim sahibinin iknası suretiyle gerçek hale getirildiği ifade edilmiştir.) şahsım da dahil olmak üzere sanırım 15 meslektaş hakkında soruşturma açıldı. Şahsım hakkımda ki iddia haricen aldığım bilgilere göre 'Duruşma günleri geç geldiğim için, duruşmaların benim yüzümden geç başladığı' şeklindeydi. Müfettişler, benimle ilgili sanırım 27 kişiyi dinlemişler ve gerçekte dinlenen kişi sayısı benim bilgilerime göre daha fazla olduğu halde, sadece bu kadarının beyanını resmi kayıtlara geçirmişler. Bu şikayetin asıl sahibi ve kaynağını, HSYK ve müfettişler bizzat bildiği halde, hakkında bugüne kadar en küçük bir araştırma ve işlem yapılmamıştır. Aksine sürekli başkaları hedef yapılmaya çalışılmıştır. Nihayetinde sanırım 8 yada 9 meslektaşa sarı zarf verilerek savunmaları istenilmiştir. Bu süreç devam ettiği için, şimdilik ayrıntılara girmeyi uygun bulmuyorum."

"ARACIN PLAKA KAYDI YOK"

Yine sonradan elde edilen harici duyum ve bilgilere göre, muhtemelen asgari 3 ay süre ile hakim ve Cumhuriyet Savcıları bakımından telefon ve ortam dinlemesi yapıldığı anlaşıldığını söyleyen Halim Gülçek, devam eden yazısında şu çarpıcı ifadelere yer verdi:

"Asıl gündeme getirmek istediğim husus 10 Aralık 2012 Pazartesi günü saat; 17.50 civarında adliyeden ayrılmak amacıyla eşimle birlikte adliyenin garaj kapısı önüne geldiğimiz de, otomatik kapının açılması için kumandaya bastım. Garajın içinden metalik bir çarpma sesi gelince, havalandırma boşluk kapaklarına üst kısımda ki açık park alanında bir aracın çarpmış olabileceğini düşündüm. Otomatik kapı yukarı doğru açılırken henüz tam olarak açılmadığı halde, teftiş döneminde garajda ortam dinlemesi yapan araca tıpatıp benzeyen, 03 EN ... plakalı muhtemelen Ford Connetc marka bir kamyonetin acele ve panik halde dışarı çıktığını fark ederek, ilk anda aracın tavan antenin de otomatik kapıya sürtecek şekilde acilen ve süratle çıkışının şaşkınlığını yaşadım. Hemen plakasını alarak şüpheli aracın araştırılmasını istedim. Gelen bilgiye göre aracın plakasının kayıtlı olmadığı ve istihbarat birimlerine ait olabileceği bildirildi. Daha sonra olayı Afyonkarahisar Cumhuriyet Başsavcımız ile paylaştım. Dün itibariyle aldığım bilgiye göre kapalı garajın kapısı açılırken panik ve telaş halinde içeriden çıkan, sürücüsünün teşhis korkusuyla yüzümüze dahi bakmaya cesaret edemediği aracın Afyonkarahisar Emniyet Müdürlüğü Kaçakçılık ve Organize Suçlar Müdürlüğüne ait 'ortam dinleme' aracı olduğunu öğrendim."

"ARTIK DELİL TESPİTİ MÜMKÜN DEĞİL"

İlgili Müdürlüğün harici ve şifahi açıklamasına göre kapalı garajdan panik halinde çıkan istihbarat görevlisinin 'Adliye Katiplerinin içeri (garaja) girebileceği' endişesiyle panik halinde garajdan çıkış yaptığının söylenildiğini kaydeden Gülçek, "Bu gerekçe çocukların bile güleceği tamamen soyut ve uydurma bir gerekçedir. Eğer söz konusu araç derhal Adliyeye getirtilerek, suç delili olduğundan el konulmak suretiyle ortam dinleme cihazının kayıt belleğinde ki kayıtların kopyası çıkartılıp, imajı derhal alınsaydı gerçek durumun tespiti mümkün olabilirdi. Bu saatten sonra araçta ki kayıt cihazının bile sökülerek yada diskin değiştirilmesi mümkün olduğundan, artık delil tespitinin de mümkün olmadığını düşünüyorum.

Sorularım çok basit. Adli görevi bakımından mahkemelere ve Cumhuriyet Başsavcılığına bağlı olan, bir emniyet asayiş birimi hangi yetkiye dayalı olarak, kimden izin alarak ve ne amaçla bu dinlemeyi yapmaktadır? Hakimine ve Cumhuriyet Savcısına güvenmeyen devlet, emniyet mensuplarına yargı mensuplarından daha fazla nasıl güvenmektedir? Yada Türkiye Cumhuriyetinde bu hukuksuzluğun hesabını sorabilecek bir adli makam var mıdır ? Bu soruların muhatabı kimse buyursun cevabını versin. Veremiyorsa oturduğu makamı boşuna işgal etmesin. Hamasi nutuklar ve uydurma, düzmece gerekçeler bu saatten sonra beni kesinlikle ikna edemez. Çünkü olayın görgü tanığı bizzat benim. Belki bu işlerin üstü bir şekilde kapatılabilir. Ancak daha önce hesap verilmez sanılanlar, nasıl bugünün mağduru oldularsa, bugünün hukuk tanımazları da yarınlar da, mağdur ettiklerinden daha beter olacaktır" dedi.

UYUYAN HAKİMDEN İLGİNÇ SAVUNMA
04 Mart 2013
Rusya'da dava sırasında uyuyan hakimin verdiği karar iptal edildi. Görüntülerde uyuduğu net şekilde görünen hakimin yorumu ise hayli ilginç...

Hakim Yevgeni Mahno, uyuma görüntülerinin internette yayınlanması üzerine görevinden istifa ederken, 5 ve 6 yıl hapis cezası alan zanlılar Andrey Naletov ve Sergey Habarov’un avukatı kararı bir üst mahkeme ye taşıdı.

Savunma avukatı Vladislav Nikitenko konu ile ilgili yaptığı açıklamada, yargılama sürecinde usulsüzlük nedeni ile kararın iptal edildiğini, dolandırıcılık suçundan yargılanan zanlıların yaşadıkları Blagoveşçensk kasabası dışına çıkmamaları kaydı ile serbest bırakıldığını söyledi.
aktifhaber

HSYK, cinayet iddiası ile aranan Yargıtay tetkik hakimi hakkında açıklama yaptı
27 Mart 2013

Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulu, cinayet işlediği iddiası ile aranan Yargıtay tetkik hakimi hakkında açıklama yaptı.

Açıklamada; polisin söz konusu hakimi soruşturmak için HSYK'dan izin istediği ve kurumun bu izni bir haftadır vermediği iddiası yalanlandı.

Polis, aracında ceset bulunan Serhat T. hakkında işlem başlattı ve soruşturma devam ediyor.

Serhat T. hakkında polisin soruşturma yapabilmesi için Hakimler ve Savcılar Yüksek Kurulunda izin alması gerekmiyor.

Hakim ve savcılarla ilgili ağır ceza suçlarında herhangi bir izne gerek olmadan savcılık doğrudan soruşturmayı yürütebiliyor.

HSYK da yaptığı açıklamada bunun altını çizdi ve kamuoyunun yanlış bilgilendirildiğini vurguladı.

Yapılan açıklamada; "Adam kaçırma ve fidye iddiasıyla cinayetten bir hafta önce hakim Serhat T. hakkında HSYK’dan soruşturma izni istendiği haberi hiçbir şekilde gerçeği yansıtmamaktadır" denildi.

Ancak disiplin yönüyle soruşturma başlatabilecek olan HSYK, Serhat T hakkında iddiaları içeren yazının kurula bugün saat 15:30 ulaştığını duyurdu.

Yapılan incelemenin ardında tetkik hakimi hakkında HSYK'nın idari ve disiplin soruşturması için izin vermesi bekleniyor.
TRT

Halka ‘Angut’ diyenleri Yargıtay’da kim koruyor?
Ali İhsan KARAHASANOĞLU
30 Ocak 2011

Nihal Koyuncu..
Yargıtay tetkik hakimi iken, 3 Kasım 2002 seçimlerinden hemen önce, alelacele Yargıtay’a üye yapılmış!
YARSAV üyesi..
Yargıtay’da, 1. Hukuk Dairesi’nde görev yapıyormuş.. Miras muvazaası, vakıf davaları, taşınmazlara müdahalenin men’i vs. türünden davalara bakan bir dairede, halen üye imiş.
Görev yaptığı dairenin, siyasi olaylarla uzaktan yakından hiçbir ilgisi yok ama.. Hanımefendi, siyasi olaylara çok ilgili..
Şöyle diyor, dün internet sitelerine düşen ses kaydından öğrendiğimize göre: “Hukuk seni beni ilgilendiriyor, dağın başındaki angutu ilgilendirmiyor!”
Hızını alamamış “angut” hakareti ile..
Devam ediyor: “Sığır!”
Kime ediyor bu hakaretleri?
Sana, bana, tüm halka..
Sadece hakaret değil, hanımefendinin işi..
İktidardaki partinin kapatılması ile ilgili derin düşünceleri var, hanımefendinin..
“Kapatacaktınız partiyi.. Bak bakalım ne olacaktı..” diyor..
Sonrasındaki gelişmelerden rahatsız..
“Haşim alır mı gündeme” diyor..
“Haşim” dediği, bu ülkenin Anayasa Mahkemesi’nin Başkanı Haşim Kılıç!
Ve devam ediyor yüksek Yargıtay’ın yüksek yargıcı..
Angutlar.. Sığırlar.. Şerefsizler.
Seviye bu..
Şimdi Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’e sorsak, “Ne iş bu?” diye..
“Soruşturuyoruz” diyecek..
“Dinlemenin legal mi, illegal mi olduğunu araştırıyoruz” diyecek.
Hay batsın şu legal dinleme de, illegal dinleme de..
Kadının kafa yapısı ortada. Söyledikleri ortada.. Rezalet vıcık vıcık ortada..
Böyle bir skandalın delili legal olsa ne olur, illegal olsa ne olur?
Bu kafadaki bir hakim, Yargıtay’da oturup, ihtilaflar hakkında nihai kararın verilmesinde oy mu kullanacak?.. Oy kullanmaya devam mı edecek?..
Biz de angut olmaya, sığır olmaya devam edeceğiz yani.. Bunu mu layık buluyorsunuz bize, Hasan Bey?
Artık bu işe bir nokta koymak lazım..
Derin hukuk tartışmaları ile bir yere varmak mümkün değil..
Ortada net bir fotoğraf var..
Halka “Angut” diyen bir yüksek yargıç var orada. Halka “Sığır” diyen bir hakim var orada.
Halkın vergileri ile maaş alan, sonra da halkın seçtiği Başbakan’a “Şerefsiz” diyen bir saygısız kişi var orada..
Bırakın şu “inceliyoruz, araştırıyoruz” hikayelerini..
“Deliller legal olmalı” mavallarını da bırakın artık..
Bir kişinin hapse girmesini gerektirecek cezai soruşturma için, “Deliller legal elde edilmeli” diyebilirsiniz..
Ama, disiplin açısından da mı bir şey yapamıyorsunuz, bu hakaretlere?..
İlla legal dinleme kaydı mı olacak, elimizde?..
Böyle saçmalık olur mu?
Kadın hakaret ediyor işte..
Ha legal dinleme.. Ha illegal dinleme..
Sorarsınız kendisine..
Kendisi ile yetinmezsiniz, sorarsınız; konuşma sırasında yanında olan kişiye..
Eğer yalan söylemeyeceklerse, kabul edeceklerdir, yapılan hakaretleri..
İnkar ediyorlarsa da, onu bilelim..
Bir maddi hata varsa, onu da düzeltelim..
Evet, ne bekliyor, Yargıtay yönetimi?
Bu üyeleri korumak, kollamak için mi var, Yargıtay yönetimi?
Son günlerde tartışması yapılan, Yargıtay’a yeni üyeler seçilmesinin istenmemesinin arkasında da, bu mu yatıyor yoksa?
“Yargıtay üye sayısı artarsa, yeni üyelerin şekillendireceği yönetim, bu rezaletlerden hesap sorar” diye mi korkuyorsunuz yoksa?
Ne yaparsanız yapın.. Akan su, önündekileri de alır götürür..
Sadece halka “Angut” diyenler değil, onları koruyanlar da, bir gün hesap verecek duruma gelir..
“Legaldi, illegaldi” bahaneleri ile, Yargıtay içinde resmen suç işleyenleri kollayanlar da sanık sandalyesine oturur bir gün..
Bizden hatırlatması..
Yeni Akit

Skandal Ses Kaydına Soruşturma!
21 Ocak 2011
Yargıtay 1. Başkanlık Kurulu, internete düşen konuşmaları sebebiyle iki üyesi hakkında soruşturma başlattı.
Söz konusu konuşmalardan biri Hamdi Yaver Aktan'a ait olduğu ileri sürülen 'Onama mı istiyorsun bozma mı' yolundaki sözler. Diğeri ise Ersan Ülker olduğu iddia edilen kişinin Yargıtay Başkanı Gerçeker'e küfretmesi...

Yargıtay, internete düşen skandal ses kayıtlarıyla ilgili nihayet harekete geçti.

1. Başkanlık Kurulu, Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan ile Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker'e küfrettiği iddia edilen 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker hakkında soruşturma başlattı.

Yargıtay 1. Başkanlık Kurulunun Aktan'ın ses kaydında geçen dava dosyasını inceleyeceği ve dosyanın bozulması konusunda Aktan'ın ifadesini alacağı kaydedildi. Aktan'ın bir dava dosyasında 'Onama mı istiyorsun bozma mı' dediği ileri sürülmüştü.

Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker'in Yargıtay Başkanına sarf ettiği öne sürülen ağır küfürlerle ilgili Yargıtay 7. Hukuk Dairesi üyesi Ulvi Yüksel'in görüşüne başvurulacağı ifade edildi.

KAMU GÖREVLİSİNE HAKARET

Ses kaydının yayınlanması üzerine açıklama yapan Yüksel, ses kaydındaki konuşmanın kendisine ait olduğunu kabul ederken küfür içeren sözleri reddetmişti. Ülker hakkındaki soruşturmanın TCK'nın 'kamu görevlisine görevinden dolayı hakaret' iddiasıyla yürütüldüğü öğrenildi. Gerçeker'in Ülker hakkındaki küfür soruşturmasından hakaret yapılan taraf olması nedeniyle Başkanlık Kurulu'ndan çekilebileceği belirtiliyor.

CİHANER İTİRAFI SÜRÜNCEMEDE

Yargıtay 8. Ceza Dairesi üyesi Hamdi Yaver Aktan'ın, kendisine adeta talimat veren bir kişiye "Onama mı istiyorsunuz, bozma mı, yaz şuraya" dediği kayıtlar internet sitelerinde yayınlanmıştı. 30 ayrı suçtan sabıkası olduğu iddia edilen sanık Tezcan Altay'ın sanık olduğu davanın Aktan'ın üyesi olduğu Yargıtay 8. Ceza Dairesi'nce bozulduğu anlaşılmıştı. Kararı veren 8. Ceza Dairesi heyetine Aktan'ın başkanlık ettiği ve kararın ses kaydındaki gibi bozulduğu belirlenmişti.

Aktan hakkında, Erzincan eski Cumhuriyet Başsavcısı İlhan Cihaner'in terör örgütü üyeliği iddiasıyla yargılandığı davaya müdahale ettiği iddiasıyla 9 ay önce Yargıtay Başkanlık Kurulu'nun başlattığı soruşturmadan ise henüz netice çıkmadı. Aktan, iki davanın birleştirilerek Cihaner'in tahliye edilmesi gerektiğini söylemişti. Ülker'in bunu yapması halinde Yargıtay Başkanı olacağını dile getirmişti. Tahliye planı ses kaydındaki gibi işlemişti.

Aktan, referandum sürecinde sandıktan hayır çıkması için terör örgütü elebaşısı Abdulah Öcalan'a ihtiyaç olduğu yönündeki sözleriyle de dikkat çekmişti.

BAŞBAKANA AĞIR SÖZLER

Dailymotion.com internet sitesinde yayınlanan ses kaydında Yargıtay 11. Ceza Dairesi Başkanı Ersan Ülker olduğu öne sürülen kişi, Yargıtay Başkanı Hasan Gerçeker’e ağır küfürler ediyordu. Ses kaydının, HSYK seçilmek için kulis yapan Yargıtay 7. Hukuk Dairesi Üyesi Yüksel’in Ülker’i ziyareti sırasında kaydedildiği ifade ediliyordu. Ülker olduğu öne sürülen kişi, Gerçeker’in sık sık yurtdışına çıktığını, Yargıtay’ın sorunlarıyla ilgilenmediğini savunuyordu.
Bugün

Haberal'ın Gözardı Edilen Raporu
02 Kasım 2010

Sağlık gerekçeleri nedeniyle Ergenekon sanığı Haberal'ı tahliye etmedikleri için tazminata mahkum edilen hakimlere verilen cezada gözardı edilen rapor.
Ergenekon sanığı Haberal'ı sağlık gerekçesiyle tahliye etmedikleri için tazminata mahkûm edilen 9 hâkim hakkında Yargıtay, yarın kritik bir karar verecek. Hukukçulara göre ceza onanırsa, bütün yargıçlar tazminat kıskacına alınmış olacak. Ancak, hâkimlerin tutuklama kararının hukukî olduğunu ispatlayan önemli bir belgenin göz ardı edildiği ortaya çıktı. Hastanenin heyet raporuna göre Haberal'ın ciddi bir rahatsızlığı yok.

Ergenekon davasında görev yapan hâkim ve savcılara yönelik girişimler bitmiyor. Yarın Yargıtay Hukuk Genel Kurulu bu konuda kritik bir karar alacak. 4. Hukuk Dairesi'nin daha önce 9 hâkim hakkında verdiği tazminat cezasını sonuçlandıracak. Hukukçular, kararın onanması halinde bütün ceza yargıçlarının tazminat kıskacına alınacağından endişe ediyor. Cezanın temelinde ise ilginç bir sağlık tartışması yatıyor.

Tutukluluk sürecini hastanede geçiren Ergenekon sanığı Mehmet Haberal'ın sağlık sorunları sebebiyle tahliyesi istenmiş, ancak hâkimler tutukluluğun devamına karar verdiği için bin 500'er lira tazminata mahkûm edilmişti. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, cezaya gerekçe olarak, Haberal'ın hayati risk altında bulunduğunu, benzer isnatlarla suçlanan başka sanıkların tutuksuz yargılandığını göstermişti. Ancak belgeler hakimlere yapılan haksızlığı ortaya koyuyor.

Haberal'ın yattığı İstanbul Üniversitesi Kardiyoloji Enstitüsü'nün 16 Ekim 2009'da verdiği 'taburcu olabilir' raporu tutukluluğun sürmesi kararını teyit ediyor. 4'ü profesör 5 uzmanın imzasını taşıyan raporda, Haberal'ın tedavisinin ayakta sürebileceği vurgulanıyor. Ancak bir yıldır işleme alınmadığı anlaşılan rapordan 26 gün sonra tek profesörün imzasıyla başka bir rapor düzenleniyor. Burada 'Haberal'ın hastanede kalması gerektiği' belirtiliyor. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi de, 5 imzalı heyet raporunu göz ardı edip, tek imzalı bu rapora dayanarak karar veriyor. Edinilen bilgilere göre, işleme konulmayan ve hâkimlerin haklılığını gösteren heyet raporu şu anda Silivri'deki mahkemenin önünde.

Yargıtay'ın verdiği tazminat kararı Anayasa ve Ceza Muhakemesi Kanunu'na aykırı bulunuyor. Mahkemelerin bağımsızlığını düzenleyen Anayasa'nın 138. maddesine göre, "Hiçbir organ, makam, merci veya kişi, yargı yetkisinin kullanılmasına mahkemelere ve hakimlere emir ve talimat veremez, genelge gönderemez, tavsiye ve telkinde bulunamaz." 'Hiçbir organ' ifadesinin Yargıtay'ı da kapsadığı, devam etmekte olan bir davada hakimlere tazminat kararının hakimlere talimat olarak değerlendirileceği ifade ediliyor. Tazminat cezasının uygun görülmesi halinde, aleyhine dava açılan 9 hakimin Haberal hakkındaki davalara bir daha bakamaması durumu da ortaya çıkacak. CMK'ya göre, sanık ile hakim arasında husumet oluşması ve tarafsızlığından şüpheye düşülmesi halinde hakimin reddi isteniyor.

GENEL KURUL, KARARI BOZMALI

Kırıkkale Üniversitesi Öğretim Üyesi Adnan Küçük, hakimlere Haberal'a ilişkin verilen tutuklama kararından dolayı ceza verilmesinin hukuka aykırı olduğunu aktarıyor. Küçük, "Hakimler verdikleri kararlarından ötürü tutuklanırsa bundan yargı bağımsızlığı zedelenir. Artık hakimler tutuklama kararı vermeleri gereken bir zanlı için gerekli uygulamayı yerine getiremez hale gelecek. Yargıtay Genel Hukuk Kurulu'nun verdiği karar emsal teşkil edecek. Genel kurulun verilen kararı bozması gerek." diyor. Yargıtay 4. Hukuk Dairesi, İstanbul özel yetkili ağır ceza mahkemelerinde görevli hakimleri 'Haberal'ı sağlık gerekçesiyle tahliye etmedikleri için' bin 500'er lira tazminat ödemeye mahkum etmişti.

Sağlık raporu, Haberal'ı tahliye etmeyen hâkimleri doğruluyor
aktifhaber

Hakime "rüşvete teşebbüs"ten ödül gibi ceza

Rüşvet aldıkları ve rüşvete aracılık ettikleri öne sürülen kişilere yönelik düzenlenen ''Yengeç 2'' operasyonunun sanıklarından eski İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı hakim Asım Korkut, ''rüşvete teşebbüs'' suçundan yargılandığı Yargıtay 5. Ceza Dairesi'ndeki davada, 10 ay hapis cezasına çarptırıldı.

Alınan bilgiye göre, ''Yengeç 2'' operasyonu kapsamında Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nde haklarında ''rüşvete teşebbüs'' suçundan dava açılan Asım Korkut, marketçi yeğeni Mehmet Korkut ve avukat Ahmet Erpek'e 4'er yıl hapis cezası verildi.

Daha sonra suçun teşebbüste kaldığını belirtip sanıkları 1'er yıl hapis cezasına çarptıran Yargıtay 5. Ceza Dairesi, duruşmadaki iyi halini de göz önüne alarak 3 sanığı 10'ar ay hapisle cezalandırdı.

DAVANIN GEÇMİŞİ
Tefecilik ve organize suç örgütü elebaşı olduğu iddiasıyla yargılanan Vedat Orhan Çelenk'in serbest bırakılmasının ardından başlatılan ''Yengeç'' adlı operasyonda, Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Asım Korkut ile 8 avukatın da aralarında bulunduğu 16 kişi gözaltına alınmıştı.

Rüşvet karşılığı Vedat Orhan Çelenk'in serbest bırakılmasını sağladıkları ve aracılık ettikleri iddiasıyla yakalanan zanlılardan, mahkeme başkanıyla birlikte 7 kişi tutuklanmıştı.

İlk operasyonun ardından aynı konuyla bağlantılı olarak, Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök'ün talimatıyla başlatılan ''Yengeç 2'' adlı operasyonda, önceki operasyonda ''rüşvet'' suçlamasıyla tutuklanan mahkeme başkanı Asım Korkut'un kardeşi Hamza Korkut, eski İzmir Sanayi ve Ticaret İl Müdürü Ferruh Güneş, 14 avukat ve 1 emniyet amiri gözaltına alınmıştı.

İzmir 8. Ağır Ceza Mahkemesi'nde oluşturulan heyet tarafından Cumhuriyet Savcısı Gök'ün hazırladığı iddianame incelenmiş, iddianamede işlendiği belirtilen suçların CMK'nın 250. maddesiyle yetkilendirilmiş ağır ceza mahkemesinin görevi dahilinde olmadığı kanaatine varan heyet, iddianameyi İzmir'deki diğer ağır ceza mahkemelerinde değerlendirmek üzere göndermişti.

Görevi başındayken gözaltına alınıp tutuklanan hakim Asım Korkut hakkındaki iddianameyse, birinci derecede hakim olduğu ve kendisini yargılamaya yetkili kurum Yargıtay olduğu için Yargıtay'a gönderilmişti.

Özel Yetkili Cumhuriyet Savcısı Murat Gök, iddianamenin sonuç bölümünde, aralarında emekli hakim Erdem Yandımata'nın da bulunduğu 40 sanık için ''Rüşvet'', ''İrtikap'', ''Nitelikli dolandırıcılık'', ''Yargı görevini etkileme'' gibi suçlardan 19 ile 119 yıl arasında değişen hapis cezası istemişti.

Yargıtay 5. Ceza Dairesi'nin 10 Nisanda, ilk derece mahkemesi sıfatıyla yaptığı duruşmada, ilk operasyonda tutuklanan eski İzmir 10. Ağır Ceza Mahkemesi Başkanı Asım Korkut ile avukat Ahmet Erpek ve Mehmet Korkut'un tahliyesine karar verilmişti.

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcılığı, Asım Korkut ile avukat Ahmet Erpek ve Mehmet Korkut'un ''tefecilik suçlaması'' nedeniyle cezaevinde bulunan bir tutuklunun tahliyesinin sağlanmasında ''rüşvet aldığı'' iddiasıyla 1 yıl 4 aydan, 4 yıl 6 aya kadar hapisle cezalandırılmalarını talep etmişti. haber101
_________________
Bir varmış bir yokmuş...


En son Alemdar tarafından Prş Arl 28, 2017 12:11 am tarihinde değiştirildi, toplam 4 kere değiştirildi
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Alemdar
Site Admin


Kayıt: 14 Oca 2008
Mesajlar: 3538
Konum: Avustralya

MesajTarih: Cmt Hzr 03, 2017 10:49 pm    Mesaj konusu: 'Son KHK 'partili yargı'yı pekiştirdi' Alıntıyla Cevap Gönder

Yargıçlar Sendikası Başkanı: Son KHK 'partili yargı'yı pekiştirdi, yargıç karar alırken eli titriyor!



"Tek tip ile masumiyet karinesi yok edilmiş olur"

Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, 24 Aralık'ta olağanüstü hâl (OHAL) kapsamında çıkarılan 696 sayılı kanun hükmünde kararnameyi (KHK) değerlendirdi. 696 sayılı KHK'nın iktidarın 'partili yargı' oluşturmaya dönük son hamlesi olduğunu söyleyen Pehlivan, Yargı can çekişiyor, yargıç ve savcı vereceği kararlarda, önündeki dosyalarda eli titriyor" dedi.

Pehlivan, "İktidarın takibinde olan dosyalarda siyasi dosyalarda, kimi iktidarın istediği doğrultusunda karar vermekte hiç bir beis görmeyip, iktidar yargısı algısının pekişmesine çanak tutarken, kimileri ise içinde korku galip geliyor, hukuka uygun karar verip, siyasi iktidarın hedefine oturmamak için rapor alarak duruşmaya çıkmama yolunu kullanıyorlar" diye konuştu.

Evrensel'den Çağrı Sarı'nın haberine göre 2010’da anayasa değişikliği yapılarak HSYK’nin yapısının değiştirilmesi ile başlayan yargı depreminin son KHK ile sürdüğüne işaret eden Pehlivan, “Bu düzenleme ile yargıda denetim altına alınacak bir genel kurul oluşturulmak mı isteniyor” sorusuna dikkat çekti.

Yapılan düzenlemenin “partili yargı algısı”nı pekiştirdiğini söyleyen Pehlivan, adil yargılama yapmak isteyen yargı üyelerinin iktidar baskısı nedeniyle dosya almaktan korktuğunu, hatta rapor alarak duruşmalara katılmadığını söyledi. ‘Tek tip kıyafet’ için ise Ayşe Sarısu Pehlivan, mahkemeye getirilen sanığın masumiyet karinesinin yok edildiğini savundu. Tutukluların baştan suçlu olduğunun kabul edilmesinin yargılamayı yapanlar üzerinde de etkisi olacağına işaret eden Pehlivan, KHK’lerin iptal edilip OHAL’in derhal kaldırılması gerektiğini söyledi.

Yargıçlar Sendikası Başkanı Ayşe Sarısu Pehlivan, kendisine yöneltilen soruları şöyle yanıtladı:

696 sayılı KHK Yargıtay ve Danıştaya ilişkin önemli düzenlemelere yer aldı. Örneğin Yargıtaya 100 yeni üye atanacak. Bu durum, OHAL ile beraber iş yükünün artması ile ilişkilendiriliyor? Düzenleme neyi içeriyor? Neden böyle bir düzenleme yapıldı?

Son KHK ile Yargıtaya 100, Danıştaya 16 yeni üye kadrosu verildi. Aslında 16 ay kadar önce Yargıtayda 3 ceza, 3 de hukuk dairesi kapatılmıştı. Biliyorsunuzdur belki 2010’dan önce Yargıtay başkanının Yargıtaydaki iş yükü nedeniyle, üye sayısının arttırılması talebi, o zaman ki HSYK’nin yapısı ve üyeleri nedeniyle, seçilecek kişilerin siyasi iktidarın nüfuz edemeyeceği kişiler olacağı düşüncesiyle kabul görmemişti. 2010’da Anayasa değişikliği yapılarak HSYK’nin yapısının değiştirilmesi ile, 250 olan üye sayısı 387’ye, 2014 deki HSYK seçimi sonrasında da yine arttırılarak 516 ya çıkarıldı. 2016 da ‘cemaat tasfiyesi’ de denilerek 300’e indirildi, daha sonra istinaf mahkemelerinin faaliyete geçirilmesiyle istinaf mahkemelerinin güçlendirileceği, dolayısıyla bu sayının daha da düşürüleceği söylenirken, Yargıtay daire başkanlıkları ve Danıştay başkanının seçiminde Yargıtay Divanının, siyasi iktidarın, istediği kişilerin seçiminde direnç göstermesi nedeniyle, önce zemin oluşturmak için, başkanlar konuşturuldu ve iş yükünün çokluğundan bahsettirildi. Sonrasında da KHK ile üye sayısı artırıldı. Danıştayda, Yargıtaya göre oranlama yapıldığında daha fazla dosya temyiz incelemesine alınmışken, Danıştaya verilen kadro üye sayısı 16’da bırakıldı. Bu da kendi içinde çelişki barındırıyor. Yüksek yargı üyelerine tedavi ayrıcalığı da getirildi. 2006 yılında maaş iyileştirmeleri sırasında Yargıtay ve Danıştay üyelerinin yerel mahkemelerden çok farklı bir statüye kavuşturulmasına karşı çıkanların bir kısmı şimdi Yargıtay ve Danıştay üyesi . Bu konuda şimdi ne düşünüyorlar merak ediyoruz. Memnun mudurlar? Seslerini, sözlerini duymak istiyoruz . Kısacası yargıda deprem sürüyor 2010 ve devamındaki artçıları devam ediyor.

Yargıtayda hukuk ve ceza genel kurullarında sabit üyelik getirilmektedir. Burada şunu açıklamak gerekir: Yerel mahkemeler verdikleri kararlarda direndikleri anda, bu kararın ve Yargıtayın kararının denetimini Yargıtay Genel Kurulu yapmaktadır. Burada sabit üyelik getirildiğinde bir fayda sağlamayacağı gibi, bilakis daireler ile genel kurul arasında iletişimi kopacaktır. Bu arada şeytanın avukatlığını yapmak gerekirse denetim altına alınacak bir genel kurul oluşturulmak mı isteniyor diye de sorulabilir. Açıkçası partili yargı algısı bu düzenleme ile pekiştirilmektedir.

"Hukuk devleti ilkesindeki 'belirlilik' ilkesine aykırı"

KHK’de en çok tartışılan maddelerden biri sivillere verilecek yargı muafiyeti yani 121. madde. Bu maddenin sokaklarda paramiliter güçler oluşturacağına dair endişeler ve uyarılar söz konusu. Üstelik maddenin yoruma açık olduğu da belirtiliyor. Ne diyorsunuz?

Türk Ceza Kanunu’nda muadil düzenlemeler varken KHK ile çerçevesi çizilmeden 15 Temmuz 2016 darbe teşebbüsünün bastırılmasına katılan herkesi kapsar şekilde kriminal, idari ve hukuki sorumsuzluk içeren yargı muafiyeti sağlayacak bir düzenlemeye gidilmesi hukuk devleti ilkesindeki hakim olan “belirlilik” ilkesine aykırıdır. Ayrıca bu konudaki düzenleme kamuoyunda iç çatışma potansiyeli taşıdığı tartışmalarını da ateşlemiştir. Genel af olarak değerlendirileceğine dair tartışmaları da beraberinde getirmiştir. İşte KHK’nin sakıncalarından birisi de budur, içeride hazırlanır, tartışılmaz, dolayısıyla farklı yorumlara yol açacak dil kullanıldığında da farklı yorumlar yapılacaktır.

"Tek tip ile masumiyet karinesi yok edilmiş olur"

Tek tip mevzusu insan hakları boyutuyla epey tartışıldı. Adil yargılamayı nasıl etkiler? Siz de hakim olarak çeşitli eylemlerle karşılaşabilirsiniz...

Düşman ceza hukuku tanımlaması hukukçuların kullandığı ve sevmedikleri bir tanımdır. Evrensel hukuk açısından da kabul edilemez. Ancak hak ve özgürlükler, insan hakları konusunda sınıfta kalmış bazı ülkelerde uygulanmaktadır. Bizde de uygulanmak istenmiş açlık grevleri yapılmış ve uygulanması durdurulmuştur. Toplumuna yabancılaşma, ötekileştirme iktidarın devamını sağlama, gücü kaybetmeme gibi çeşitli iç hesaplarla kolayca terörist suçlamasına maruz bırakılan korkunun hakim kılındığı iklimde, bu uygulama insanı bir uygulama olmayıp adil yargılanma açısından çok ciddi bir geriye gidiş sağlar. Masumiyet karinesi yok edilmiş olur. Duruşmaya bu şekilde getirilen tutukluların baştan suçlu olduğunun kabul edilmesinin sağlanması hedeflenmiştir. Yargılamayı yapanlar üzerindeki etkisi de bu yönde olacaktır. Eğer biz çağdaş uygarlık seviyesine ulaşmak isteyen bir ülke olma isteğimizi sürdürüyorsak, Avrupa ülkeleri tarafından bu şekilde kabul edilmiş bir ülke olmak istiyorsak Avrupa İnsan Hakları Mahkemesinin tek tip kıyafet uygulaması nedeniyle aleyhimize kararlar vereceğini de bilmemiz ve ihlal kararı verilmesine neden olacak düzenlemelerden vazgeçmemiz gerekir.

"KHK’lar iptal edilsin"

Şu ana kadar çıkan KHK’ler hep eleştiri konusuydu. Fakat, 696 sayılı KHK’ye çok büyük bir tepki var. Bu son KHK’yi nasıl okumak lazım?

696 sayılı KHK’de, daha önceki KHK’lerde olduğu gibi olağanüstü hal ile ilgisi olmayan yasalarla düzenlemesi gereken konular tartışılmadan düzenlenmekte, parlamenter sistem devre dışı bırakılmaya çalışılmaktadır. Dileğimiz, çocuklarımıza, eşit yurttaşların hukuk güvenliği içerisinde olacakları Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesinin ve Anayasamızın güvencesinde bir gelecek bırakmaktır. Bunun için de olağan üstü hal uygulamasının derhal sonlandırılması, TBMM etkin bir şekilde devreye sokulması gerekmektedir.

"Yargı karanlık odada kara kedi aramaya mahkum ediliyor"

16 Nisan referandumuyla Anayasa’yı değiştirirken, tek adam rejimini inşa edeceği eleştirileri getiriliyordu. Uzun süredir yargı ‘siyasallaşıyor’ deniliyor kimi kararlarda bunun izlerini de görüyoruz. 16 Nisan’dan bu yana sizin gözlemleriniz neler?

16 Nisan anayasa referandumundan önce sendikamızın kurumsal açıklaması ile sendika üyelerimizin bu konuda basında yer alan pek çok demeçleri vardı, tam da işaret ettiğimiz gibi yargının siyasallaştırılacağı endişesini taşıdığımızı söyledik. Ancak bu söylemlerimiz dikkate alınmadığı gibi, pek çoğumuz da soruşturmaya uğradık. Genel olarak toplumun her kesiminde yaşanılan her şey biz yargı mensuplarının da yaşadıklarıdır. Korkunun hakim olduğu bir iklimde çalışmaya devam ediyoruz . Kurumsal sorunların üzeri örtülmeye çalışıldıkça, sorunlar görmezden gelindikçe hiçbir sorun çözülemeyecektir. Hepimizin gözleri önünde gerçekleşmesine rağmen korkuyla veya sahip olduğu konforun bozulacağı endişesiyle 3 maymunu oynayan suskunluk içinde yaşayan sessiz bir çoğunluk olduğunu görüyoruz. İyiler ve kötülerin olduğunu biliyoruz. İyilik ve kötülüğü her dönemde gördük. Hiç bu kadar erdem yoksunu kötüleri görmedik. Erdem kötülerin ruhuna hitap etmez sadece iyileri yoklar. Kötüler aslında kötü olduklarını bilirler ancak bunu daha da kötü olmak için kullanırlar. Kötüler karanlık ve korku ikliminde kendilerini bekleyen sonları geciktirmek için sürekli olarak bu iklimin, bu iklimi sürdürmenin çaresini ararlar kötülüklerini kendilerine gösteren ayna tutanları kendileri gibi olmayanları suçlamaya devam ederler. Bunu yaparken de o döneme ait kullanışlı sözcükleri kullanırlar bunlar PKK’lı , Ergenekoncu , Balyozcu ve FETÖ’cü gibi sözcüklerdir. Bu sözcükleri ne kadar çok kullanırsak gerçek terörü de teröristi de gerçekten tespit etmek ve cezalandırmak mümkün olamayacaktır. İşte yargı tam da bu ortamda karanlık odada kara kedi aramaya mahkum edilmektedir.

Örneklendirebilir misiniz?

Sokaktaki insanın dahi telefonla konuşurken “Dinleniyoruz, konuşmalarımıza dikkat edelim’’ gibi hezeyanlar yaşadığı, bu hezeyanların nihayetinde kısmen de olsa gerçekleştiği bir toplumdayız . Örneğin “cephe” sözcüğünü telefon konuşmasında kullandığı iddiası ile hakkında soruşturma açılan ve tutuklanan mühendis olduğunu okuduk. Cephenin inşaat mühendisliği terimi olması ve bir mühendisin bu sözcüğü kullanmasının doğal olmasına rağmen çok kolay bir şekilde ‘terörist’ damgası vurulabiliyor. Gerçek bir yargılamayla suçlu ve suçsuz ortaya çıkacaktır. Ama bu arada yaşadıklarınız ya da yaşayamadıklarınız bunlar telafi edilebilecek midir?

Yargı üyeleri bir kararı alırken neler yaşıyor?

Yargı can çekişiyor, yargıç ve savcı vereceği kararlarda, önündeki dosyalarda eli titriyor. İktidarın takibinde olan dosyalarda siyasi dosyalarda, kimi iktidarın istediği doğrultusunda karar vermekte hiç bir beis görmeyip, iktidar yargısı algısının pekişmesine çanak tutarken, kimileri ise içinde korku galip geliyor, hukuka uygun karar verip, siyasi iktidarın hedefine oturmamak için rapor alarak duruşmaya çıkmama yolunu kullanıyorlar.

T24
ETİKETLER
ayşe sarısu pehlivanyargıçlar sendikası khk yargıç eli titriyor haber

Askeri hakimden konsomatrise inanılmaz 'tokat'

Askeri hakim Y.M.K, gece kulübünde tanıştığı konsomatris Ç.T’yi, ‘kuzenim’ dediği eşiyle birlikte 30 bin lira dolandırdı. Y.M.K. olayla ilgili olarak Milli Savunma Bakanlığı tarafından açığa alındı, karısı İ.K. hakkındaki soruşturma ise sürüyor.

İzmir'de kendini terör savcısı ve bekar olarak tanıttığı öne sürülen askeri hakim Y.M.K'nin bir gece kulübünde tanıştığı, trafik kazası nedeniyle yüzünden yaralı konsomatris Ç.T'yi "Sigorta şirketinden paranı alabilirsin" diyerek dolandırdığı öne sürüldü.

İzmir 6. Ağır Ceza Mahkemesi'nde ilk celsesi görülen davada hakimin Ç.T'ye kuzeni olarak tanıştırdığı eşi İ.K'ye vekalet verdirttiği, İ.K'nin de sigortadan aldığı 30 bin lirayı kendi üzerine çektiği iddia edildi. Hakim Y.M.K. olayla ilgili olarak Milli Savunma Bakanlığı tarafından açığa alınırken, eşi ve kendisinin daha önceden de yakın arkadaşları Dr. H.Y'yi boşanma davasında tedbir parası adı altında 142 bin lira dolandırdığı, bu olaydan da haklarında dava açıldığı öğrenildi.
Öte yandan Ç.T'nin müdafiliğini üstlenen avukat Sevda Damla Ürgen Y.M.K'nin güven verip Ç.T'yi dolandırdığını söyleyerek, "Şu an Y.M.K. açığa alınmış olup yargılanıyor. Eşi İ.K. hakkındaki soruşturma halen devam ediyor. Sürecin takipçisi olacağız" dedi.
'EVLENMEK İSTİYORUM'
Pes dedirten olay 2015 yılında İzmir'de bir gece kulübünde meydana geldi. İddiaya göre İzmir'de bir gece kulübüne arkadaşı H.Y. ile eğlenmeye giden askeri hakim Y.M.K. burada tanıştığı konsomatris Ç.T. ile arkadaş oldu. Ç.T'ye kendini İzmir Adliyesi'nde terör savcısı ve bekar olarak tanıtan Y.M.K, konsomatrisle samimiyeti ilerletip dostluk kurdu. İkili gece kulübü dışında da ortak arkadaş gruplarıyla görüşmeye başladı. İkilinin aralarındaki arkadaşlık o kadar ileri gitti ki Y.M.K. Ç.T'ye "Beni birkaç arkadaşınla tanıştır. Evlenmek istiyorum" dediği öne sürüldü.
VEKALET VERDİ
2015 yılında gece kulübüne beraberinde doktor arkadaşı H.Y. ile birlikte gelen Y.M.K. daha önceden geçirdiği trafik kazası nedeniyle yüzünden yaralı olan ve yüzde 5 görme kaybı bulunan Ç.T'ye, "Kanka bu geçirdiğin kaza nedeniyle sigortadan paranı aldın mı?" diye soru sordu. Bunun üzerine Ç.T. "Hayır almadım" yanıtını verince Y.M.K. genç kadının sigortadan parasını alabileceğini, kuzeninin avukat olduğunu ve isterse sigortadan parasını alabilmesi için kuzenine vekalet verebileceğini söyledi. Bunun üzerine Ç.T. Y.M.K'nin teklifini kabul ederek kuzeni diye tanıttığı İ.K'ye vekalet verdi.
ASLINDA EŞİYMİŞ
Ancak Ç.T. aradan geçen zaman içerisinde yüz yüze hiç görüşmediği İ.K'ye bir türlü ulaşamadı. Bunun üzerine Y.M.K'ye sigortadan para alıp almadığını sordu. Y.M.K. ise kuzeninin sigortayla görüşme halinde olduğunu belirterek Ç.T'ye beklemesi gerektiğini söyledi. Fakat Ç.T. iddiaya göre bu sefer de Y.M.K'ye ulaşamamaya başladı. Y.M.K'nin telefonuna çıkmaması üzerine, Y.M.K'nin tanıştırdığı doktor arkadaşı H.Y'yi arayan Ç.T, "Sigortadan paramı alamadım. Y.M.K'nin kuzenine vekalet vermiştim. Ancak paramı bir türlü alamadım" dedi. Bunun üzerine Y.M.K'nin kuzeninin adını soran H.Y. Ç.T'ye, hakimin kuzeni olarak tanıştırdığı kişinin aslında eşi olduğunu söyledi.
PARAYI ÇOKTAN ÇEKMİŞLER
Ç.T. ortak arkadaşları H.Y'den Y.M.K. hakkındaki gerçekleri öğrendikten sonra sigorta şirketini aradı. Sigorta şirketi avukat İ.K. ile anlaşıldığını ve avukat hesabına 2016 Şubat ayında 30 bin liranın yatırıldığını söyledi. Yapılan incelemelerde de İstanbul Büyükçekmece'de bürosu olan avukat İ.K'nin, Ç.T'nin paralarını zimmetine geçirdiği ortaya çıktı.
Elinde banka dekontuyla İ.K'ye ulaşan Ç.T. ise aldığı cevap karşısında şok oldu. Parasını isteyen Ç.T'ye İ.K. iddiaya göre, "O kadar işine koşturdum. Benim avukat ücretim ne olacak?" diyerek parayı vermeyi reddetti. Bunun yanı sıra hakim Y.M.K'nin İstanbul'da bulunan eşi İ.K'nin avukatlık bürosunda kendini başka bir isimle avukat olarak tanıttığı ve burada da belli dava dosyalarını takip ettiği öne sürüldü.
DOKTORU DA DOLANDIRMIŞLAR
Hakim Y.M.K'nin, eşi İ.K. ile birlikte doktor arkadaşı H.Y'yi de dolandırdığı öne sürüldü. Y.M.K'nin eşinden boşanmak isteyen H.Y'den mahkeme tedbiri için 142 bin lira para istediği, H.Y'nin bu parayı yatırdığı öğrenildi.
Ancak H.Y. konuyu araştırdığında tedbir masrafının sadece 20 bin lira olduğunu görünce avukat İ.K. hakkında davacı oldu. Konu hakkında İ.K. hakkında soruşturma sürerken H.Y. 142 bin lira dışında kendinden daha önce 50 bin lira borç alan ancak geri vermeyen Y.M.K. hakkında da icra davası açtı.
Yeni Asır

Hakimin Kızı Doğan'ın Spikeri
14 Ekim 2009

Doğan'ın 4. 8 milyarlık vergi cezasıyla ilgiili kararı verecek olan hakimin kızının Doğan'ın televizyonunda spiker olarak çalıştığı ortaya çıktı...Haberi Paylaş : Google Yahoo Facebook Digg Del.icio.us Reddit

Doğan davasında Doğan TV ile ilgili kararı, kızı Doğan TV de çalışan hakim mi verecek?

Doğan Grubu'nun 4.8 milyarlık ihtiyati teminat talebine karşı açtığı yürütmeyi durdurma istemli davalardan biri 9. Vergi Mahkemesi’nde görülecek. Davaların görüleceği diğer 2 mahkeme Halkalı Vergi Mahkemesi’ne savunma hazırlayabilmesi için 30 gün süre verirken, 9. Vergi Mahkemesi’nin bu süreyi bir hafta olarak belirlemesi dikkat çekmişti.
Vergi Dairesi bu sürenin ‘savunma hakkının kısıtlanması’ açısında yeterli olmadığını belirterek uzatılmasını talep etti. Gözler şimdi bu 9. Vergi Mahkemesi’nde. Mahkeme bu süreyi uzatacak ya da 7 günle sınırlı tutacak.
Ardından Halkalı Vergi Mahkemesinin savunması ile Doğan Grubu’nun yürütmeyi durdurma talebine ilişkin gerekçeleriyle birlikte değerlendirerek bir karar verecek. Çıkacak sonuç, Doğan Grubu’nun kaderini belirleyecek.
Ancak Doğan TV’yi de ilgilendiren bu kararı verecek mahkeme heyetine, kızı Doğan TV’de spiker olarak görev yapan bir hakimin de katılması etik açıdan tartışma yarattı. Hakim Gülşen Deringöl’ün kızı Doğan Şirketler Topluluğuna ait , DTV Haber ve Görsel Yayıncılık Şirketi’ne bağlı Beşiktaş TV’de çalışıyor.
AHT Muhabiri Tülay Acar’ın görüştüğü hakim Deringöl, Doğan Grubu’nun avukatları ile yemek yediğini ve mali müşavirleri ile de tanıştığını kabul etti. Deringöl bu durumun etik olduğunu düşünüyorum, henüz bir karara imza atmadım ama gerekirse üyelerle bir araya gelip karara imza atmayabilirim. Bu bizim bileceğimiz iştir” dedi.
Görüşme sırasında hakim Gülşen Deringöl ile birlikte odada bulunan 9. Vergi Mahkemesi Başkanı Mehmet Kirazgil ise, durumun kendisini rahatsız etmeyeceğini ancak bu kararın içinde Gülşen hanımın olup olmayacağına daha sonra karar vereceğini söyledi.
İşte o görüşme:
(Bu görüşme 9. Vergi Mahkemesi Başkanı Mehmet Kirazgil’in odasında yapıldı. Hakim Gülşen Deringöl de başkan Kirazgil’in odasında bulunuyordu)
Kızınızın Doğan Grubu bünyesinde görev yapan özel televizyon kanalında çalıştığı doğru mu?
Evet doğru.
Doğan Grubu’nun davalarından bir tanesi de sizin mahkemenizde görülecek. Grubun bir anlamda kaderini belirleyecek kararlarından birine imza atacaksınız. Ancak kızınız Doğan TV’de çalışıyor.
Evet doğru bu kimi ilgilendirir?
Bu durumun etik olduğunu düşünüyor musunuz?
Elbette etiktir. Ayrıca etik olmadığını tartışmak medyanın görevi değildir.
Kızınız bu grupta kaç yıldır çalışıyor, bu işe nasıl girdi, sizin bir yardımınız oldu mu?
İletişim alanında master yaptı. Daha sonra spikerlik eğitimi aldı. Kendi isteğiyle bu sektörün içine girdi. Bizim yardımımızı almadan iş başvurusu kabul edildi. Hepsi bu kadar. Önemli bir görevi yok. Düşük dereceli bir konumu var. Torpilsiz olarak girdi.
Önümüzdeki günlerde kızınızın görev yaptığı şirketlerin kaderini belirleyecek karara imza atacak mısınız? Bu durumun hakkınızda şaibe yaratacağını düşünüyor musunuz? Bu bağlantınızı heyetteki diğer arkadaşlarınız biliyor mu?
Bunu sorgulamak medyanın işi değildir. Bakın hanımefendi vergi mahremiyeti denilen bir konu var. O kişilerin dosyasındaki süreci de sizinle konuşamam.
Biz böyle bir talepte bulunmadık?
Bu davanın bizim mahkememizde açıldığı tarihlerde ben burada değildim. Raporluydum. Ayrıca henüz verilmiş bir karar yok. Dolayısıyla, karar verecek üyelerden bir tanesi olup olmayacağımı sorgulamak sizin işiniz değil. Bu karara katılırım katılmam, ona ben ve başkanım karar verir. Bir terslik varsa adalet bakanlığı müfettişleri karar verir.
Haklısınız, bu iddiayı araştıracak kurum biz değil Adalet Bakanlığı olacaktır. Ancak gazetecinin görevi kamu yararına olacak olayları araştırıp aktarmaktır. Biz de bu doğrultuda hakkınızdaki iddiayı araştırıyoruz. Sizi yargılamıyoruz.
Gelip bana sorduğunuzu için size ayrıca teşekkür ederim. Ancak bu konuyu ciddiye alıp haber haline getirmek ve beni töhmet altında bırakmanıza izin vermem. Bu çok çirkin olur.
Doğan Grubu’nda çalışan 15 bin kişi var. Kızım bu grupta torpilsiz olarak kendi imkanlarıyla girdi. Küçük bir görevi var. 15 bin kişinin içinde benim kızım çalışıyor olması beni neden altında bırakacakmış? Belgeleriyle aleyhte bir durum olduğu halde lehte karar veriyor olsaydım bunu sorgulamanızı anlarım. Ancak ortada böyle bir durum yok. Benim küçük bir kızım daha var. O da Kültür Üniversitesi’nde okuyor. O üniversitenin davaları da bize geldi. Red kararı verdik Dünya para veriyorum. O dosya Danıştay’da. Parasını veriyorum. Niye onu araştırmıyorsunuz? Bu konuyla geliyorsunuz? Mahkeme olarak verdiğimiz her kararda yüzde binbeşyüz haklıdır diyemiyoruz. Bizim bir üst mercimiz var. Danıştay var. Son merci ben değilim ki. Benim imzam hayatlarında nasıl bir değişiklik yaratabilir.
Kızınızın çalıştığı Doğan Grubu binasına gittiniz mi?
Elbette gittim. Sosyal hayatımın bir parçası. Neden gitmeyeyim? Müdürüyle de, arkadaşlarıyla da yemek yedim. Oradaki şefiyle muaviniyle avukatıyla yemek de yedim. Ancak o zaman bu durumlar ortada yoktu.
Bir başka iddia, eşiniz mali müşavir. Doğan Grubu müşavirleriyle bu dava öncesi görüşmeleri oldu mu kendilerini tanır mı, siz tanır mısınız?
Eşim asla tanımaz. Ancak ben tanırım. İçlerine girdim kızımı almak için o binaya girdim. Ancak abartmayın kızım orada düşük maaşla çalışan biri. Bakın bir örnek vermek istiyorum. Yıllar önce eşimin çalıştığı şirketiyle ilgili bir karar vermek gerekiyordu. Vicdanım rahatsız oldu, etik olmadığını düşündüm ve çekildim.
Aynı şey değil mi burada da kızınız çalışıyor. Bu dosyada benzer tutumu gösterecek misiniz?
Bakacağız. Dosyadaki belgeler neyi gerektiriyorsa ona göre karar veririm. Bir başkan iki üye ile verilecek ortak bir karar. Yalnızca benim görüşeceğim bir dosya yok ortada.
Sizinle bu görüşmeyi Vergi Mahkemesi Hakimi sayın Mehmet Kirazgil’in odasında yapıyoruz. Mesai arkadaşlarınız. Yaklaşık 8 saatinizi birlikte geçiriyorsunuz. Sonuçta bu dava ilgili de konuşarak kendilerini etkilemeniz söz konusu olmaz mı?
Olamaz. Kişisel olan hiçbir görüşmem yapmam. Onları etkilemem söz konusu olamaz.
AHT Muhabiri Tülay Acar, 9. Vergi Mahkemesi Başkanı Mehmet Kirazgil’e de şu soruyu sordu:
Doğan Grubu’nun açtığı dava ile ilgili karar verecek üyelerden birinin kızının aynı grupta çalıştığını biliyor muydunuz, bilmiyorsanız bizden öğrendiniz. Bu durumun etik olduğunu düşünüyor musunuz, bundan sonraki tutumunuz ne olacak?
Çalışıyor olması beni rahatsız etmez. Sonuçta bu dosya ilgili vergi mahkemesinden savunma istedik. Henüz üyelerle birlikte gelip bir karar vermedik. Ancak bu kararın içinde Gülşen hanımın olup olmayacağına daha sonra karar vereceğim.
Kaynak: Habertürk

Emniyet amiri de var, hakim ve doktor da
06 KASIM 2009
Dev fuhuş operasyonuna şoke edici isimler takıldı. Çetenin üst düzey polisler, vergi denetmeni, zabıta, doktor, laborant ve hakimleri maaşa bağladığı iddia edildi

İstanbul'da düzenlenen ve 120 hayat kadını ile 37 kişinin gözaltına alındığı fuhuş operasyonunda, çete ile irtibatlı çok sayıda devlet görevlisi telefon dinlemelere takıldı. Emniyet Müdürü A.Ö.'nün, şebekeden aylık 500 TL maaş aldığı iddia ediliyor.
Başbakan Recep Tayyip Erdoğan'a gelen ihbar mektubu ile çalışma başlatan Organize Suçlarla Mücadele ekipleri, önceki gece, mektupta yer alan ikinci gruba yönelik operasyon düzenledi. 8 aylık teknik takibin ardından, 300 polisin katıldığı baskınlarda, 37 kişi ile 120 kadın yakalandı. Çete lideri olduğu belirtilen otel sahibi A.K. de gözaltına alınan isimlerden. Polis, bazı kamu görevlilerinin şebekeye yardım ettiğini belirledi.

4 POLİS GÖZALTINDA
Operasyonun 2. dalgasında, Bitlis'te görevli bir emniyet amiri, 3 polis memuru, iki vergi denetmeni, 3 zabıta, bir kaymakamlık yazı işleri müdürü, bir doktor ve Zührevi Hastalıklar Hastanesi'nde görevli bir laborant gözaltına alındı. Polis okulunda görevli Emniyet Müdürü A.Ö.'nün de bugün ifadesine başvurulacağı öğrenildi. A.Ö.'nün, baskınlarda gözaltına alınan hayat kadınlarını, polisin elinden kurtardığı, düzenli olarak hesabına 500 TL yatırıldığı iddia edildi. Emniyet amiri ve polis memurlarının, baskınları önceden haber verdiği de öne sürülüyor.

AIDS'Lİ KADINA SAĞLAM RAPORU
Gözaltındaki laborantın yakalanan kadınların sınırdışı edilmemesi için 'sağlıklı raporu' verdiği belirlendi. Laborant, AIDS hastası iki kadına da sağlam raporu vermiş. Dinlemelere, laborantın çete üyeleri ile tatile gittiği de takıldı. İstanbul Emniyet Müdürlüğü kadrosunda görevli doktor M.E.'nin, şebeke üyeleri ile sık sık buluştuğu, polisle ilişki kurmalarını sağlayıp, her ay 50 bin TL aldığı öne sürüldü. Fatih Kaymakamlığı'nda görevli bir yazı işleri müdürü, iki zabıta ve iki vergi denetmenin de çetenin işyerleri ile ilgili işlemlerini takip ettiği tespit edildi. Çetenin kapanan işyerlerinin açılması, ruhsat işlemleri ve sağlık taramaları ile ilgili olumlu raporların bu kişiler tarafından sağlandığı kaydedildi.

OPERASYON ADLİYEYE SIÇRADI
ÇETENİN değişik adliyelerde görevli 5 hakim ve savcıyı da maaş bağladığı ileri sürüldü. Polis, çete ile hukuk adamlarının ilişkisini belgeleyerek dosyayı Adalet Bakanlığı'na gönderdi. Bakanlık konuyla ilgili 2 müfettiş görevlendirdi. Suçlanan hakimin de görev yeri değişti.
Devrim TOSUNOĞLU/İSTANBUL
Akşam

ŞANTAJ ARŞİVİNE EL ATILDI
Mahkeme ETÖ'nün şantaj arşivi 51 No'lu DVD'ye el attı. DVD'de kimler yok ki...
21 Eylül 2009

İçinde üst düzey bir komutanın oğlu ile çok sayıda savcı ve hakime ait mahrem görüntülerin yer aldığı DVD'nin ne zaman kimler tarafından hazırlandığı araştırılacak

Mahkeme, Ergenekon davasınının en kritik delilleri arasında sayılan 51 No’lu DVD’nin ne zaman, kimler tarafından hazırlandığının araştırılmasına karar verdi. DVD’de üst düzey komutanlar, çocukları, savcı ve hakimlerin özel hayatlarına dair görüntüler bulunuyor...

İkinci Ergenekon davasının önceki gün görülen duruşmasında mahkeme heyetinin verdiği ara kararlar davanın geleceğini etkileyecek nitelikte. Gece yarısı açıklanan ara kararların en önemlisi ise davananın ek klasörleri arasında yer alan ünlü 51 No’lu DVD hakkında.Eski Özel Harekat Komutanı Avukat Levent Göktaş’ın Ankara Çankaya’daki ofisinde ergenekon soruşturması kapsamında 7 Ocak 2009 tarihinde yapılan aramada çok özel görüntü ve dökümanların bulunduğu bir DVD ele geçirildi. DVD, polis kayıtlarına 51 No’lu DVD olarak kaydedildi.

Özel hayat bilgileri yer alıyor

51 No’lu DVD içeriği ile gündemi uzun süre meşgul etti. Söz konsu DVD’de ’İrticai faaliyette bulunduğu tespit edilen kamu personeli’ başlıklı dokumanda 5 bin 763 kişiye ait özel ve kişesel bilgilerin, Başbakan dahil bazı bakanlar ve bürokratlar hakkında da özel ve kişisel bilgilerin, bazı hakim ve savcıların ’mahrem ilişkilerini’gösteren fotoğraf ve kamera kayıtlarının bulunduğu öne sürüldü. Üst düzey yargı mensupları, siyasetçiler ve birçok gazetecinin fişlendiği iddia ediliyor.

Avukat olması nedeniyle polis tarafından ifadesi alınamayan, Levent Göktaş, savcıya verdiği ifadesinde ofisinde ele geçirildiği iddia edilen DVD’nin kendisine ait olmadığını söyledi. Avukat Levent Göktaş’ın tutuklanmasının ardından avukatı Serdar Öztürk, söz konusu DVD içeriğinde bir başsavcının havalimanında bir kadınla görüntülerinin kaçak olarak çekildiğini yapılacak inceleme neticesinde kaçak çekimin kimler tarafından yapıldığının tespit edileceğini belirterek savcılığa başvurdu.

Avukat Öztürk, bu başvurudan iki gün sonra polis tarafından Ergenekon şüphelisi olarak gözaltına alındı. Avukat Öztürk’ün ofisinde yapılan aramada ise Albay Dursun Çiçek’in hazırladığı öne sürülen ’İrtica ile mücadele eylem planı “ belgesinin ele geçirildiği iddia edilmişti.

Avukatı da reddetmişti

Avukat Serdar Öztürk, tutuklanma talebiyle sevk edildiği İstanbul 11. Ağır Ceza Mahkemesi’nde verdiği ifadesinde, Albay Levent Göktaş’ın ofisinde bulunduğu iddia edilen DVD’nin polis tarafından konulduğunu tespit ettiklerini iddia etmişti. Avukat Öztürk, DVD içerisinde bulunan görüntülerin tesipt tutanağına ulaştıklarını ve ayrıca DVD’yi büroya koyan polis memurlarının ismini tespit ederek, ofisinde arama yapılmadan bir gün önce Ankara Cumhuriyet Başsavcılğı’na suç duyurusunda bulunduğunu söylemişti.

Avukat Serdar Öztürk’ün tutuklanmasının ardından Levent Göktaş’ın avukatlığını Avukat Hasan Gürbüz üstlendi. Gürbüz, tartışmalara neden olan DVD’nin müvekkilinin ofisinde ele geçirilmediğini ve müvekkilinin suçlandığı DVD’nın içeriğini bile bilmediklerini belirterek, bilirkişi incelemesi istedi. Avukat Gürbüz’ün talebini değerlendiren mahkeme heyeti, söz konusu DVD’nin emanet memurluğundan getirtilerek atadıkları naip hakimin vereceği karar doğrultusunda inceleme için bilirkişi ataması yapılmasına karar verilecek.

NAİP HAKİM

Ergenekon davasının görüldüğü 13. Ağır Ceza Mahkemesi’nde başkan ve iki de üye hakim var. Ancak davanın büyüklüğü ve yoğunluğu nedeniyle rutin işleri yerine getirmesi için bir de naip hakim atandı. Davayla ilgili işlemlere bakan naip hakim, görevli üç hakimden birinin mazeretli olması halinde duruşmaya da katılıyor.

Rektörler iyileşinceye kadar duruşmadan muaf

Ergenekon davasında, sanıklar Arif Doğan, eski Uludağ Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mustafa Abbas Yurtkuran, emekli İÜ Öğretim Üyesi Prof. Dr. Erol Manisalı ve Başkent Üniversitesi Rektörü Prof. Dr. Mehmet Haberal’ın sağlık konusundaki mazeretlerini kabul edilerek, iyileşinceye dek duruşmalara gelmemeleri konusunda izin verildi. Önceki günkü duruşmada emekli Tuğgeneral Levent Ersöz’ün avukatı Ali Rıza Dizdar’ın, müvekkili hakkında sağlık nedenleri gerekçesiyle adli kontrol önlemi uygulanması yönündeki isteği reddedildi. Sanık avukatının, müvekkilinin sağlık durumunda değişiklik olduğu yönündeki beyanı ve raporu gözönüne alınarak belgelerin yeniden adli tıpa gönderilmesini kararlaştıran mahkeme heyeti, Ersöz hakkında daha önceki yazı doğrultusunda yanıt verilmesini istedi.
Kaynak: Radikal

Eski hakim ve 14 avukat, rüşvetten yargılandı
09 Haziran 2009
İzmir'de düzenlenen "Yengeç 2" adlı operasyonun ardından 14'ü avukat 40 sanık hakkında "rüşvet aldıkları ve rüşvete aracılık ettikleri" iddiasıyla açılan davanın görülmesine devam edildi.
İzmir 11. Ağır Ceza Mahkemesindeki davaya tutuksuz sanıklardan emekli Hakim Erdem Yandımata ile avukatlar Tarcan Ülük, Ahmet Ömer Ayçiçek, Özgü r Değirmenci, Ayhan Doğan, Mehmet Korkut, Murat Çakal, Bayram Özcan ve Metin İnan'ın da aralarında bulunduğu 13 sanık katıldı.
Duruşmada tanık olarak dinlenen Cemal Kızıltepe, 2006 yılının Ekim ayında "fuhşa aracılık etmek" suçundan tutuklandığını, yargılama süresince sanık avukatlarından Bayram Özcan'ın cezaevine gelerek, tahliye edilmesini sağlama karşılığında kendisinden 180 bin avro istediğini anlattı.
Bu teklifi kabul etmediğini, bu süreçte tahliye olamadığını, bunun ardından sanık avukatı Suat Aktaş'tan 70 bin avro karşılığında tahliyesini gerçekleştirilebileceği yönünde bir teklif aldığını aktaran Kızıltepe, bu teklifi de kabul etmediğini, 21 aylık tutukluluğun ardından serbest bırakıldığını söyledi.
Bu arada, sanık avukat Bayram Özcan'ın, "Beni şikayet etmek için neden 15 ay beklemiş?" şeklindeki sorusuna Kızıltepe, "Avukatlarım 'şikayet etsek de bir şey çıkmaz' dedi. Daha sonra gazetelerde benim durumumda olan kişilerin var olduğu yönündeki haberleri okuyunca ben de şikayette bulundum" karşılığını verdi.
Duruşma, yargı makamlarının hakimlerle ilgili idari soruşturma sonucunun beklenmesi ve eksiklerin giderilmesi için ertelendi.
Yetkili Savcı Murat Gök tarafından hazırlanan iddianamede, aralarında emekli yargıç Erdem Yandımata'nın da bulunduğu 40 sanığın, "rüşvet", "irtikap", "nitelikli dolandırıcılık", "yargı görevini etkileme" gibi suçlardan 19 ile 119 yıl arasında değişen sürelerle hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. netgazete
_________________
Bir varmış bir yokmuş...
Başa dön
Kullanıcının profilini görüntüle Özel mesaj gönder Yazarın web sitesini ziyaret et AIM Adresi
Önceki mesajları göster:   
Yeni başlık gönder   Başlığa cevap gönder    EntellektuelForum Forum Ana Sayfa -> HUKUKÎ HABERLER Tüm zamanlar GMT
1. sayfa (Toplam 1 sayfa)

 
Geçiş Yap:  
Bu forumda yeni başlıklar açamazsınız
Bu forumdaki başlıklara cevap veremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı değiştiremezsiniz
Bu forumdaki mesajlarınızı silemezsiniz
Bu forumdaki anketlerde oy kullanamazsınız


Powered by phpBB © phpBB Group. Hosted by phpBB.BizHat.com


Start Your Own Video Sharing Site

Free Web Hosting | Free Forum Hosting | FlashWebHost.com | Image Hosting | Photo Gallery | FreeMarriage.com

Powered by PhpBBweb.com, setup your forum now!
For Support, visit Forums.BizHat.com